îiftâ,,^, ( tmmob makina mühendisleri odası III.KALİTE SEMPOZYUMU BİLDİRİLER KİTABI ' BURSA HAZİRAN 2003 YavınNo: E/2003/320-1 tmmob mâkina mühendisleri odası Sümer Sok.No:36/1-A Demirtepe - ANKARA 0-312-231 31 59 - 231 31 64 Telefon 0-312-2313165 Faks mmo@mmo.org.tr E-mail ISBN : 975-395-603-7 BU YAPITIN TÜM HAKLARI TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI'NA AİTTİR. Dizgi Nevriye GÜNGÖR TMMOB Makina Mühendisleri Odası Bursa Şubesi Elmasbahçeler Mh. Sabunevi Sk.No:19/1 16230 Osmangazi-BURSA Telefon Faks E-mail 0 - 2 2 4 - 2 5 2 11 9 0 - 4 hat 0 - 224 - 252 11 94 bursa@mmo.org.tr BASKI Telefon Kardelen Ofset Ltd.Şti. 0-312-4353790 TMMOB Makina Mühendisleri Odası III.Kalite Sempozyumu 06-07 Haziran 2003 TÜRKİYE'DE AKREDITASYON ÇALIŞMALARI PROBLEMLER VE ÇÖZÜMLERİ Atakan BAŞTÜRK Türk Akreditasyon Kurumu Genel Sekreteri 1. AKREDİTASYONUN ÜLKEMİZDEKİ TARİHÇESİ 199] yılında Türkiye Cumhuriyeti ile Dünya Bankası Türkiye'nin kalite altyapısının geliştirilmesi için bir anlaşma imzalamışlardır. İlk adım olarak, Türk Standartlar Enstitüsüne (TSE) liderlik rolünün verildiği Milli Kalite Konseyi kurulmuştur. Bunu takiben bir yönetmelik aracılığıyla TÜBİTAK Marmara Araştırma Enstitüsüne, Türkiye metroloji altyapısını ve laboratuvarlarını kurma yetkisi verilmiştir. Bu esnada, TÜBİTAK zaten Başbakan tarafından 2 Ocak 1985 tarihinde verilen bir talimata göre, Türkiye'ye uluslararası standartlara göre en yüksek düzeyde ölçüm izlenebilirliği sağlamak üzere kurulmuş olan bir bölüme sahipti. Bu bölüm, -Ulusal Metroloji Enstitüsü (UME), kalibrasyon laboratuvarlarını akredite etmeye başlamış ve idare ettiği akreditasyon sistemini Türkiye Kalibrasyon Servisi (TKS) olarak adlandırmıştır. Bu arada, TSE de kendi bünyesinde bir akreditasyon konseyi oluşturmuş ve bunu KAMK, Kalite ve Akreditasyon Milli Konseyi olarak adlandırmıştır. Bu kuruluşa da TSE'nin hazırladığı bir yönetmelik aracılığıyla akreditasyon yetkisi verilmiştir. Faaliyete geçtikten sonra, hem TKS hem de KAMK, EAL'a üyelik başvurusunda bulunmuş, fakat reddedilmişlerdir. Yine de KAMK, ILAC'ın bir ortak üyesi olmayı başarmış ve kendisini uluslararası benzerlerine tanıtmıştır. TKS, kalibrasyon alanında ulusal faaliyetlerini sürdürmüş ve kalibrasyon laboratuvarlarını akredite etmiştir. Ulusal Metroloji Enstitüsü olarak UME, halen Türkiye piyasasına izlenebilir kalibrasyonlar temin etmektedir ve Türkiye'de mevcut kalibrasyon tesislerine ilişkin geniş bir bilgiye sahiptir. TSE, bilindiği gibi pek çok işlevi ve yetkisi olan bir kuruluştur. Standartlaştırma, belgelendirme, test ve kalibrasyon alanlarında çalışmaktadır. İthal ürünler üzerinde Türk mevzuatını uygulamak üzere atanmış uygunluk değerlendirme kuruluşu olarak önemli bir görevi vardır. Aynı zamanda üreticilere uygunluk değerlendirme hizmetlerini vermek üzere de kanuni göreve sahiptir. TSE uzun yıllar boyunca başka kabul edilmiş uygunluk değerlendirme kuruluşlarının bulunmamasından dolayı bir tekel rolüne sahip olmuştur. TSE belgesi, Dış Ticaret Müsteşarlığının zorunlu bir şartı olarak, ithal ürünlerin Türkiye piyasasına erişimini sağlamaktadır. Dolayısıyla, Dış Ticaret Müsteşarlığı mevcut uygunluk değerlendirme yapısında kilit bir kurum ve TSE de onun uygulayıcısı olarak görünmektedir. Halen ülkemizde zorunlu standart uygulaması, Dış Ticaret Müsteşarlığı ve Sanayi ve Ticaret Bakanlığının katkılarıyla sürmektedir. Bu durumun dönüştürülmesi ve zorunlu alanın ürün yönetmelikleriyle (yeni yaklaşım vb.) tanzim edilmesi gerekliliği kendini giderek hissettirmektedir. TSE ve TÜBiTAK'a Türkiye piyasasında akreditasyon yapma yetkisi veren yönetmelikler yürürlülüğünü sürdürürken, TÜBİTAK Ulusal Metroloji Enstitüsü (UME) gönüllü olarak akreditasyon faaliyetlerini durdurmayı seçmiştir. Akreditasyon faaliyetlerini sona erdirmek için doğal bir dönem olarak EN 45001'den ISO/IEC 17025'e geçişi esas almıştır. UME; ISO/IEC 17025'e göre akreditasyon yapmayı teklif etmemekte ve böylece müşterilerinin akreditasyon kapsamlarını genişletmemektedir. UME, müşterilerine TÜRKAK akreditasyonuna başvurmalarını tavsiye etmektedir. TSE'nin bu konudaki stratejisinin bu aşamada net olmadığı görülmektedir. 1980lerin kalite faaliyetlerinin bir diğer sonucu da kalite kuruluşu KALDER olmuştur. KALDER, EOÇt'nun bir üyesidir ve her yıl ulusal kalite ödülünü vermektedir. Kısacası, KALDER kalite güvencesini ve TQM, ISO 9001:2000, vb. kalite güvence tekniklerinin kullanımını desteklemektedir. KALDER, Türkiye'de hem kamu sektöründe hem de özel sektörde kalite yönetimini iyileştirme çalışmalarını aktif olarak sürdürmektedir. Geleneksel olarak, KALDER standartlaştırmada ya da akreditasyonun desteklenmesinde bir rol oynamamaktadır. Ancak, KALDER temsilcileri 1990ların ikinci yarısından bu yana çeşitli proje referans gruplarına katılarak TÜRKAK'ın kuruluşuna katkıda bulunmuşlardır. Tipik olarak, KALDER eğitim faaliyetleri ve ulusal kalite kongresini düzenlemektedir. Ayrıca kalite yönetimine dair literatür yayınlamaktadır. 2. TÜRKAK VE TÜRKİYE'DEKİ KONUMU Yukarıda açıklanan gelişmelerin gölgesinde TÜRKAK 1999 yılında kanun ile kurulmuş ve bir uygunluk değerlendirme piyasası oluşturma çalışmalarına girmiştir. AB'nin ilgili makamlarınca, TÜRKAK talep üzerine çok yavaş hareket eden bir kamu kuruluşu olarak algılanmaktadır ve genel olarak piyasanın ihtiyaçlarını tespit için yeterli etkinlikte olması icap etmektedir. Bu aşamada TÜRKAK'ın bu imajının değiştirilmesi için çaba sarf edilmesi şart görünmektedir. Avrupa Birliğinde ifade edilen görüşlere göre karar organlarının bakanlık temsilcilikleriyle dolu olduğu ve özel girişimin ihtiyaçlarını karşılamak için gereken dinamiklere sahip olmadığı için, TÜRKAK bu imajı destekleyen bir yapıya sahiptir. şartlarını karşılamak için geliştikçe ortaya çıkacak fiili ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmaksınız TÜRKAK'a önceden belirlenmiş bir şablon biçilmiştir. TÜRKAK'ın en yüksek karar organı Genel Kuruldur. Genel Kurul, 17'si çeşitli bakanlıkların temsilcileri ((a) tipi üyeler), 8'i kamu sektörü kuruluşlarının temsilcileri ((b) tipi üyeler), 21'i çeşitli ticaret odaları ve meslek odalarının temsilcileri ((c) tipi üyeler) ve 3'ü akredite olmuş kurumların temsilcileri ((c) tipi üyeler) olan toplam 45 üyeden oluşmaktadır. Kamu sektörü temsilcilerinin Genel Kurulda belirgin bir çoğunluğu vardır. Bu durum TÜRKAK'a bakanlıklar arasında güven sağlanmasını, böylece de TÜRKAK'ın onaylanmış kuruluşların değerlendirilmesi konusundaki olası işlevini kolaylaştırsa da, TÜRKAK'ı gönüllü alan için olan uygunluk değerlendirmesinde desteklememektedir. Ayrıca, bakanlık temsilcilerinin genellikle gönüllü piyasadaki akreditasyon ve uygunluk değerlendirme sistemleri konusunda gerekli bilgilere sahip olmalarını temin etmek zordur. Bakanlık temsilcilerinin mevcudiyeti ülkemiz şartlarında TÜRKAK'a siyasi müdahale riskini de getirebilmektedir. Avrupa Birliğinden gelen uzman heyetlerin tespitine göre; piyasa için özellikle karışıklığa yol açan durum, TSE ile UME'nin her birine bir yönetmelikle akreditasyon yetkisinin verilmiş olmasıdır. 27 Ekim 1999'da yayınlanan yeni TÜRKAK yasası TÜRKAK'ı tüm alanlarda ulusal akreditasyon kuruluşu haline getirse de, KAMK ile TÜBiTAK'a (UME) akreditasyon yetkisi veren yönetmelikler halen yürürlüktedir ve bu yönetmeliklerin var olmaları bile piyasanın aklını karıştıran bir etkendir. Normalde diğer tüm AB üyesi ülkelerde akreditasyon kuıulıışlannda müşterilerini temsil eden taraf kuruluşlar yer almaktadır. Ülkemizde durum böyle değildir. Dolayısıyla, TÜRKAK'ın potansiyel müşterileri arasında örgütlü bir muadili yoktur. Bu konuda TÜRKAK değişiklik yaratacak şekilde hareket etmiş ve EUROLAB ile karşılaştırabilir bir laboratuvar kuruluşunun -tutarlılık açısından gelecekteki bu kuruluşa TÜRKLAB diyelim- kurulmasını desteklemek üzere potansiyel laboratuvar müşterileri arasında bir toplantı düzenlemiştir. Günlük konularda TÜRKAK'ın karar organı olan TÜRKAK Yönetim Kurulunun üç üyesi (Başkan dahil), bakanlık temsilcileri olan (a) tipi üyeler arasından Genel Kurul tarafından seçilmektedir. TÜRKAK'ın baş icra görevlisi olan Genel Sekreter, üyesi olduğu Yönetim Kurulunda ya da Genel Kurulda oy hakkına sahip değildir. TÜRKAN'IN iç işleriyle ilgili pek çok karar Yönetim Kurulu tarafından alınmaktadır. Çoğu KALDER üyesi kalite yönetim sistemleri ile faal olarak çalışan kuruluşlar oldukları için, KALDER, TÜRKAK üzerinde görüş ve tenkitler oluşturabilecek bir konumdadır. KALDER üyelerinin çoğunluğu aşağıdaki olumsuzluklardan -ortaya çıkması halinde- etkilenecek durumdadır. Ancak, hükümet tedbirleri arasında TÜRKAK için piyasada hak ettiği yeri yaratmaya yönelik faaliyetler de vardır. Bu faaliyetlerden birisi Müktesebatı uygulayan yeni yasaların yarattığı uygulamadır. Örneğin, kamu ihaleleri konusundaki yeni (4734 sayılı) yasa, belli bir maliyet seviyesinin üzerindeki tedarik edilen hizmetlerin üçüncü bir tarafça değerlendirilmesini öngören bir madde içermektedir. Bu, TÜRKAK'ın piyasadaki rolünü nihayetinde ve etkin şekilde güçlendirecektir. 220/3531 sayılı Uygunluk Değerlendirme Kuruluşları ve Onaylanmış Kuruluşlara ilişkin Yönetmelik, Uygunluk Değerlendirme Kuruluşlarının(UDK) tayin edilmesi için akreditasyonu kabul edilmiş bir yöntem olarak ortaya koymaktadır. Bu yönetmelik aynı zamanda EA (Avrupa Akreditasyon Birliği) ile Çok Taraflı Anlaşması MLA'yı imzalamış ya da EA ile ikili bir anlaşması bulunan diğer akreditasyon kuruluşları tarafından akredite edilmiş olan UDK'ların karşılıklı kabulüne ilişkin de bir madde içermektedir. -Akredite olmuş Türk belgelendirme kuruluşlarının eksikliğinin sürmesi -TÜRKAK faaliyetlerinin bürokratik yavaşlığının ortaya çıkması -TSE'nin standart alanında verimliliğinin eksikliği -KOBİ'lerin test tesislerine ihtiyacının karşılanamaması -Kamu sektörünün düzenlemelerinin etkin olmaması -KYS belgelendirme kuruluşlarının titiz çalışmaması -Yabancı belgelendirme kuruluşlarının Türk piyasasında çok düşük hizmet standardı sağlaması 3. AKREDİTASYON HİZMETİNİN YASAL ZEMİNİ Türk Akreditasyon Kurumu TÜRKAK'ın Kuruluş ve Görevlerine ilişkin Yasa, Türk parlamentosu tarafından 27 Ekim 1999'da kabul edilmiş ve 4 Kasım 1999 tarihli 23866 sayılı TC Resmi Gazetede yayınlanmıştır. TÜRKAK yasası TÜRKAK'ın kuruluşunu, organlarını ve personel profilini ortaya koymakta ve işlevlerini, sorumluluklarını, yetkilerini TÜRKAK'a Türk devleti ve ekonomisi tarafından verilen talimatları tespit etmektedir. 4. TÜRKAK'IN MEVCUT İMKANLARI 4.1 Personel (eğitim ihtiyaçları dahil) TÜRKAK'ın halihazırda 28 çalışanı vardır. Toplam 7 kuruluşu akredite etmiştir ve 35 başvuru üzerinde çalışmaktadır. Avrupa'daki akreditasyon kuruluşlarıyla karşılaştırıldığında, TÜRKAK'ın gereksiz istihdama TÜRKAK yasası zaman aşımından çok etkilenecek niteliktedir. Bu tür bir kuruluşun kendi iç piyasasının 12 yönelik yapısı vardır. Bunun bir nedeni, TÜRKAK yasasında bu aşamada çok gerekli olmayabilecek pek çok konumu gerektiren bir teşkilat ve personel yapısının öngörülmesidir. Normalde bir akreditasyon sorumlusu yılda 50 küçük ya da orta ölçekli laboratuvar ya da muayene kuruluşunu idare edebilir. Bu bilgi ışığında, TÜRKAK'in personel hacminin, gelir gider dengesi üzerinde olumsuz bir etkisinin olabileceği riski mevcuttur. 5 TÜRKAK'IN YAPTIĞI ÇALIŞMALAR 5.1 Test ve kalibrasyon TÜRKAK 3 laboratuvan akredite etmiştir ve elinde 25 başvuru vardır. 5.2 Belgelendirme (Sistem, Ürün, Personel) TÜRKAK'in akreditasyon personelinin deneyimsiz olduğundan hareketle özellikle laboratuvar akreditasyonu ve muayene alanlarında TÜRKAK akreditasyon sorumlularının ve denetçilerinin know-how ve uygulamalı deneyimini artırmak acil hedef olarak tespit edilmiştir. TÜRKAK, personel belgelendirmesi için 1 kuruluşu akredite etmiştir ve elinde 1 başvuru vardır. Kalite sistemlerinin belgelendirilmesi için henüz 2 kuruluşu akredite etmiştir ve elinde 2 başvuru vardır. Ürün belgelendirmesi için 2003 Nisan ayı itibarıyla hiçbir kuruluşu akredite etmemiştir ve elinde 2 başvuru vardır. 4.2 Kalite Sistemi 5.3 Muayene TÜRKAK, FDIS ISO/IEC 1701 l'e uygun bir sisteme sahiptir. Kalite sistemi belgelerinin gerçekten bu FDIS'in şartlarını karşılayıp karşılamadığı tespit etmek için iç denetimler gerçekleştirilmektedir. TÜRKAK 1 C tipi muayene kuruluşunu akredite etmiştir ve elinde 4 başvuru vardır. 4.3 Tesis ve Ekipmanlar Halihazırda Türkiye'de mevcut olan tek uluslararası kabul görmüş izlenebilirlik, TÜBİTAK bünyesindeki Ulusal Metroloji Enstitüsü (UME) tarafından sağlanmaktadır. UME, çoğu fiziksel büyüklük için izlenebilirliğe sahiptir ve faaliyet kapsamını aralarında kimyanın da bulunduğu yeni alanlara doğru hızla genişletmektedir. UME'nin uluslararası kabul gören izlenebilirlik sağlayamadığı durumlarda, kalibrasyon laboratuvarları yurtdışındaki Metroloji Enstitüleri ve özellikle de PTB (Almanya) tarafından izlenebilmektedir. Referans materyalleri içinde kimyasal izlenebilirlik ve kimyasal metrolojinin diğer yönleri ile ilgili mevcut durum henüz yeterli değildir. 5.4 İzlenebilirlik TÜRKAK kuruluşundan bu yana Alman Hükümetinden hibe şeklinde teknik yardım almaktadır. Bu yardım aracılığıyla sağlanan kaynaklar hem ekipman tedariki hem de eğitim amaçlarıyla kullanılmıştır. TÜRKAK'ın şartlarını yerine getiren ve ihtiyaçlarını karşılayan bir idari altyapısı vardır. TÜRKAK ofisleri Ankara şehir merkezindedir ve TÜRKAK'ın mevcut ihtiyaçlarını karşılayacak nitelik ve büyüklüktedir. TÜRKAK'ın modern bir bilgisayar altyapısı, işlevsel bir web sitesi ve müşterileri ile piyasa için bilgilendirici materyalleri vardır. UME, akreditasyonu ve kalite yönetimini destekleyici şekilde hareket etmektedir. UME'nin piyasayı ve TÜRKAK'ın potansiyel müşterilerini eğitmek konusunda belli faaliyetleri olmaktadır. 4.4 Akreditasyon Prosedürleri ve Faaliyetleri TÜRKAK'ta uygunluk değerlendirme kuruluşlarının akreditasyonu için prosedürler hazırlanmıştır. Bu prosedürlerde uluslararası standartların ve kılavuzların şartları esas alınmıştır. 5.5 Yeterlilik Deneyi Yakın gelecekte TÜRKAK; ülke içinde organize edilen yeterlilik deneylerini laboratuvarların değerlendirilmesinde bir araç olarak kullanma olasılığı görmemektedir. Yeterlilik deneyleri düzenleyebilecek kuruluşlar - en başta üniversiteler - yeterlilik deneyleri için faal durumda değildir. Elde mevcut veriler ve ilgili piyasaların şartlan dikkate alınarak 2003 için tahmin edilen faaliyet kapsamı aşağıdaki şekilde tahmin edilmektedir: -10 KYS belgelendirme kuruluşu başvurusu -5 ürün belgelendirme kuruluşu başvurusu 6 -5 personel belgelendirme kuruluşu başvurusu -20 A tipi muayene kuruluşu başvurusu başvuru sahibinin muayene kuruluşu ya da laboratuvar olarak başvuruda bulunmayı seçebileceği 50 laboratuvar TÜRKAK'IN PİYASA İLE İLİŞKİLERİ TÜRKAK, piyasadaki potansiyel aktörlere ulaşmakta bir problemle karşılaşmamaktadır. Kendi açısından tüm potansiyel aktörlerle doğrudan iletişimi sağlayabilmektedir ve böylece, TÜRKAK'ın hizmetlerini faal olarak duyurması mümkün olmaktadır. Şüphesiz bir akreditasyon kuruluşunun hizmetleri, bir tüketici ürününün pazarlanacağı şekilde piyasaya verilemez. Bir akreditasyon kuruluşu ancak hizmetlerinin kalitesi ve piyasa değeri ile TÜRKAK, 2004 yılı içinde Karşılıklı Tanınma Anlaşmasına (MLA) imza atmak için EA'ya başvurmayı planlamaktadır. MLA'ya imza attıktan sonra TÜRKAK hizmetlerini bölgedeki diğer ülkelerde de sunacaktır. 13 geliştirilebilir. Konferanslara ve eğitim kurslarına faal katılım, akreditasyon kuruluşunun becerisini piyasanın görmesini sağlar. Bunun yapılabilmesi için öncelikle TÜRKAK personelinin bilgi ve deneyimlerini müşterilerinin ihtiyaçlarını çok erken bir aşamada tespit edebilecek kadar yükseltmeleri için tedbirler alınmaktadır. TSE, bir belgelendirme standardı olarak TS EN ISO 9001'i kullanma hakkına yalnızca kendisinin sahip olduğunu beyan etmiştir. TSE, bir standartlaştırma kuruluşu olarak TS EN ISO 900l'e sahip olmasını yalnızca yayın ve satış hakkı olarak değil, aynı zamanda belgelendirme amaçları için kullanma hakkı olarak yorumlamaktadır. Bu durum TSE ile belgelendirme kuruluşları arasında mahkemeye konu olmuştur. Yapılan gözlemlere göre piyasadaki çeşitli aktörler aşağıdaki hususların yüksek öncelikli konular olduğu konusunda hemfikirdirler: -Türkiye'nin direktiflerin uygulamasını ertelemesine izin verilmemesi - TSE'nin tecrübesi ve gücü Yeni Yaklaşım Direktiflerinin şekillendirdiği alana hızla kazandırılması - Kamu sektörünün kalite yönetimi konusundaki bilincinin artırılması - Hükümet yetkililerinin CE işaretinin işaret için gerekli şartlara uymadan kullanımını durdurmak için faal şekilde çalışması. Piyasa gözetiminin halen bir embriyo olması, işaretin yasal olmayan şekilde kullanılmasına imkan verebilecektir. -TÜRKAK ve tüm akreditasyon camiasının, Türk piyasasındaki yabancı belgelendirme kuruluşlarının iş ahlakını artırmak için faal şekilde çalışması KAMK akreditasyonu kapsamındaki eski kalibrasyon belgeleri halen piyasada dolaşımda olması Bu durum TÜRKAK'ın konumuna zarar vermektedir ve durdurulmalıdır. Halen mevcut olan akredite olmuş laboratuvar sayısının yetersizliği TÜRKAK tarafından sağlanan hizmetlerin kalitesinin daha yüksek olması TÜRKAK'ın, akreditasyon hizmetinin paydaşlarıyla karşılıklı etkileşim sağlayabileceği doğal platformlar geliştirmesi Türkiye'de uygunluk değerlendirme alanındaki tüm tarafların Avrupa ve Amerika orijinli belgelendirme kuruluşlarına yönelik yoğun eleştirileri vardır. Avrupa belgelendirme kurulukları, EA'nın MLA imza taraflarının Avrupa akreditasyonu kapsamında hareket etmektedirler. Ancak, Türkiye piyasasında Türkiye'deki bağlı şirketleri aracılığıyla hareket etmekte ve pek az çabayla ve çok ucuz bir fiyata belgeleri tam anlamıyla satmaktadırlar. Türk aktörlerin kabul görmek için kendi piyasalarında doğru hareket etmeleri gereklidir. TÜRKAK tarafından akredite edilen kuruluşların Avrupa piyasasında kabul görmek için tüm şartları doğru şekilde karşılamaları gereklidir. Ancak, aynı durum kendi ülkelerinin dışında hareket eden Avrupa belgelendirme kuruluşları için geçerli gibi görünmemektedir. Bazıları ise belgeleri o kadar kısa sürede ve o kadar ucuz bir fiyata vermektedirler ki, bu hizmetin temelinde yatan çalışma miktarı tam bir belgelendirme için yeterli olamaz. EA'nın tüm kurulu üyelerine ve EA MLA'dan önce gerçekleşen değerlendirme sürecine çok fazla eleştiri yöneltilmektedir. Türk aktörlerin yabancı aktörler tarafından sağlanan "hızlı ve kirli fakat kabul gören" belgelerle rekabet etme şansları olmamaktadır. Bu eleştirileri TÜRKAK, TSE, Türk Loydu ve KALDER yapmaktadır. KALDER'in eleştirisini yüksek sesle dile getirmesi başlı başına bir kanıttır. KALDER'in bu meseleden hiçbir kazancı yoktur, yalnızca üyelerinin daha kaliteli hizmeti hak ettiklerini ifade etmek istemektedir. 7 ÜLKEMİZDEKİ UYGUNLUK DEĞERLENDİRMESİ PİYASASIYLA İLGİLİ DİĞER SORUNLAR Piyasada Türk belgelendirme kuruluşları eksik görünmektedir. Ürün belgelendirme kuruluşlarının bulunmamasının önemli bir sebebi; Türkiye'de ürün belgelendirmesinin uzun yıllar boyunca TSE tarafından sunulan bir tekel hizmeti olmasından kaynaklanmaktadır. Potansiyel operatörler piyasaya nasıl girip ayakta kalabileceklerini henüz görememektedirler. 8 ALINMASI GEREKLİ TEDBİRLER TÜRKAK'ın piyasada kabul görmesini kolaylaştırmak ve uluslararası çok taraflı anlaşmaların (MLA) ve karşılıklı tanıma düzenlemelerinin (MRA) tam bir üyesi olması için gerekli geçiş ve gelişim süresini kısaltmak için yapılması gereken bazı değişiklikler vardır. 8.1.UME ve TSE'nin yönetmeliğe dayanan laboratuvar akreditasyonu yetkisi veren yönetmeliklerin derhal yürürlükten kaldırılması gereklidir. Türk Kalite Yönetim Sistemi(KYS) belgelendirme kuruluşları da aynı sorunla karşı karşıyadır. KYS belgelendirme kuruluşlarının Türkiye'de gelişmemiş olmasının iki nedeni vardır. Bunlardan birisi, TSE'nin baskın rolüdür. Diğeri ise, Türkiye piyasasında faaliyet gösteren Avrupa belgelendirme kuruluşlarının iş ahlakıdır. Halihazırda Türkiye'de faaliyet göstermekte olan en az 40 civarında yabancı belgelendirme kuruluşu vardır. Bunlar, yapsalar bile bir iki istisna hariç yetersiz denetim yapan ve bir AB üye ülkesindeki ana ofislerinden belgeleri veren yerel ofisler aracılığıyla faaliyet göstermektedirler. 8.2.TSE'nin ülkedeki uygunluk değerlendirme rolü ve konumu gözden geçirilmeli ve AB şartlarına uygun hale getirilmelidir. Özellikle Türk devleti belgelendirme, test ve kalibrasyon piyasasını diğer Türk aktörlere açmak için faal olarak çalışmalıdır. Serbest piyasanın gelişmesine yardımcı olacak değişiklikleri yapmak amacıyla, TSE'nin çok işlevli bir kuruluş olarak hak ve yetkileri netleştirilmelidir. Özellikle de bir standartlaştırma kuruluşunun yasal olarak standartları getirmiş ve onları haklı amaçlarla kullanmakta 14 olan belgelendirme şirketlerini dava etmesi mümkün olmamalıdır. 8.4.7.TÜRKAK'ın finansman ihtiyaçları, hizmetleri karşılığında nasıl ücret alması gerektiği açısından gözden geçirilmelidir. Mevcut sistem TÜRKAK'ın rekabetçi ve kendi kendini finanse eder hale gelmesini çok güçleştirmektedir. TÜRKAK kendi hizmetlerini kendisi finanse edemediği sürece TÜRKAK'ın giderleri devlet bütçesinden karşılanacaktır. Akreditasyon ücreti, akredite kuruluşların akredite hizmetlerinden sağladıkları cirolarının %1'idir. Bunun dışında TÜRKAK, denetlemeleri için de ücret almaktadır. Bugün TÜRKAK, denetçi başına günlük 800 EURO artı masraf almaktadır. Mevcut koşullar altında TÜRKAK'ın kendi kendini finanse eder hale gelmesi için yılda 1000 gün denetleme yapması gerekmektedir. Diğer taraftan,TÜRKAK'ın rekabet edebilir ve kendi kendini finanse eder hale gelmesi için TÜRKAK'ın akredite etmiş olduğu kuruluşların piyasaya 100 milyon $ değerinde akredite hizmet sağlamaları gerekmektedir. 8.3.TÜRKAK tüm faaliyet alanlarında uluslararası standartların ve uluslararası kılavuzların şartlarına uygun iç denetimlerle kendi kalite sistemini, bunun uygulamasını ve denetçilerin performansını sürekli ölçmelidir. 8.4.TÜRKAK yasası aşağıdaki alanlarda değiştirilmelidir: 8.4.1. Genel Kurulda çeşitli bakanlıklardan ve TSE'den baskın sayıda temsilci bulunmamalıdır. Bu, kamu sektörünün ve TSE'nin TÜRKAK'taki olası ağırlığını azaltacak ve özel girişimin TÜRKAK'a olan güvenini artıracaktır. 8.4.2. TÜRKAK Genel Sekreterinin Yönetim Kurulunda oy hakkı yoktur. Genel Sekretere özellikle iç idari konularda oy hakkı tanınmalıdır. Bir kuruluşun üst yöneticisinin kendi personelini seçme yetkisine sahip olmaması iyi yönetim uygulamalarına uygun değildir. 8.43. TÜRKAK yasasında açıkça TÜRKAK'ın idari ve mali özerkliğe sahip olacağı belirtilmektedir. Ayrıca, kendi kendini finanse edebilir hale gelene kadar bir hükümet kurumu olarak muamele göreceği de yasada yer almaktadır. Bu durum TÜRKAK'ın kendi faaliyetlerini piyasa odaklı bir esasa göre ele almasını engelleyerek, TÜRKAK'ı bir kısır döngüye itmektedir. Örneğin, TÜRKAK deneyimli ve yetenekli personel için piyasaya uygun maaş ödeyememektedir. TÜRKAK'a bir kamu kurumu olarak kalsa bile ekonomik açıdan rekabet edebilir olmasını sağlayacak imkanlar sağlanmalıdır. 8.4.4.TÜRKAK yasası, TÜRKAK'ın yapısı ve organizasyonu açısından zaman aşımına çok tabidir. 4 hizmet birimi ve 4 idari birim öngörmektedir. Dolayısıyla, TÜRKAK işe oldukça büyük bir kuruluş olarak başlamak zorunda kalmıştır. Bu durum TÜRKAK'ın mevcut önemli meseleleri üzerinde odaklanıp, kendisini piyasa ihtiyaçlarına kademeli olarak adapte etme imkanlarını sınırlamaktadır. Yasa, yapıyı ve organizasyonu şu anda olduğu kadar ayrıntılı olarak dikte etmemelidir. Bunun daha iyi bir ifade yolu şöyle olabilir: "TÜRKAK, hizmetlerini verimli şekilde sağlayabilecek ve piyasa ihtiyaçlarını karşılayabilecek şekilde yapılanma esnekliğine sahip olmalıdır." 8.4.5. Muayene kuruluşlarının akreditasyonu yasada açıkça TÜRKAK'ın yetki alanına dahil edilmelidir. Yasanın bugün yazılı olduğu haliyle, diğer tüm akreditasyon alanları açıkça belirtildiği halde, muayene kuruluşlarından açıkça bahsedilmemektedir. 8.4.6. TÜRKAK'ın mali yılı 1 Mayıs'ta başlamakta ve 30 Nisan'da sona ermektedir. Bu da müşterilerinin hizmete ihtiyaç duyduğu bahar mevsimi boyunca TÜRKAK'ın karar almasını güçleştirmektedir. Takvim yılının mali yıl olarak alınması tüm kamu hizmetleriyle uyum sağlayacaktır. 8.5.TÜRKAK'ın EA MLA'ya imza atan bir taraf olmak için başvuruda bulunmasından önce, eğitimli ve EA tarafından kabul edilmiş bir uluslararası denetçi heyeti tarafından TÜRKAK'ın kalite sistemi, prosedürleri ve uygulamaları değerlendirilmelidir. 8.6.TÜRKAK, Türkiye'de bulunan tüm birinci, ikinci ve üçüncü taraf uygunluk değerlendirme kuruluşlarının kapsamlı bir listesini oluşturmak için bir piyasa araştırması yapmalıdır. Bu bilgiler daha sonra bu kuruluşlarla doğrudan iletişim sağlamada kullanılmalıdır. Bu, TÜRKAK'a potansiyel müşterilere yaklaşabilmek konusunda benzersiz bir imkan sağlayacaktır. Bu, özellikle de Türk girişimlerinin %99'unun Anadolu'ya dağılmış bulunan KOBİ'lerden oluştuğu göz önünde bulundurulduğunda önemlidir. 8.7.TÜRKAK her tür yeterlilik deneyi sağlayıcılarını ve laboratuvarlar arası karşılaştırmalar ile bunların faaliyet alanlarını araştırmalı ve tespit etmelidir. Eğer yoksa, TÜRKAK gelecekteki yeterlilik testi programlarını ve mevcut ve potansiyel müşterileri için karşılaştırmaları temin etmek için potansiyel ortaklarla müzakereler başlatmalıdır. 8.8.TÜRKAK'a AB içindeki direktiflerin uygulanmasını tartışan sektörel grupların toplantılarına en azından gözlemci olarak katılma fırsatı verilmelidir. 8.9.Avrupa Akreditasyon Birliği (EA)'dan kendi ulusal sınırları dışındaki belgelendirme kuruluşlarının faaliyetlerini üyelerinin nasıl izlediklerini araştırması istenmelidir. EA ayrıca bu konunun MLA'nın temelini oluşturan emsal değerlendirme prosedürüne nasıl dahil edilebileceğini de değerlendirmelidir. KAYNAKÇA: -M. MALMOVIST.Coııntry Report 2002-2003 / Support to the Quality Infrastructure in Turkey / Accrcditation 15 TMMOB Makina Mühendisleri Odası III.Kalite Sempozyumu 6-7 Haziran 2003 TÜRKİYE - AB İLİŞKİLERİNDE SANAYİ ve KALİTE POLİTİKALARI İsmet ÖZTUNALI İstanbul Kültür Üniversitesi (AKÇT, AAET; AET) ortak bir çatı (Avrupa Birliği) altında toplamasıdır. Bildiride AB kısaltması kullanılacaktır. ÖZET Avrupa Toplulukları İkinci Dünya Savaşı sonrası imzalanan üç ayrı anlaşma ile oluşmuştur. Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET,sonra 1992'deAB) 1957 yılında imzalanan Roma Anlaşması ile kurulmuştur. Roma Anlaşmasında Tarım Sektörü için uygulanan Ortak Tarım Politikası benzeri bir ortak sanayi politikası düzenlemesi yoktur. Anlaşmanın temel ilkeleri gümrüklerin ve diğer ticari engellerin kaldırılması, malların serbest dolaşımının sağlanması ve sınai mallar için geniş bir iç pazarın kurulmasıdır. Bu ilkelere ait düzenlemelere dayanılarak, "Sanayi Politikası" yapısal dönüşümü sağlamak ya da olumsuz gelişmeleri önlemek amacıyla bütün sanayi sektörlerine veya belirli bir sektöre yönelik olarak alınan önlemler olarak tanımlanabilir. Türkiye ile AB arasındaki ilişkiler, 12 Eylül 1963'te imzalanıp, 1 Aralık 1964 'te yürürlüğe giren "Avrupa Ekonomik Topluluğu ile Türkiye arasında Bir Ortaklık Kuran Anlaşma (Ankara Anlaşması) "ile başlamıştır. Ankara anlaşmasında, Türkiye'nin Topluluğa aşamalı katılımı öngörülmüş, Bu çerçevede Ortaklığın hazırlık dönemi, geçiş dönemi ve son dönemden oluşması hükme bağlanmıştır. Geçiş döneminde topluluk ile Türkiye arasında bir gümrük birliği kurulacaktır. 23 Kasım 1970 tarihinde Ankara anlaşmasını tamamlayıcı nitelikte bir Katma Protokol imzalanmış ve bu protokol 1 Ocak 1973'te yürürlüğe girmiştir. 1980'lerin ilk yarısında donma sürecine giren Türkiye - AB ilişkileri, Türkiye'nin 14 Nisan 1987'de yaptığı üyelik başvurusundan sonra ivme kazanmıştır, Bundan sonraki dönemde, Türkiye, Gümrük Birliğine yönelik olarak üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmiş ve 22 Aralık 1995 tarih ve 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı ile, TürkiyeAB arasında gümrük birliğinin kurulması 31 Aralık 1995'te tamamlanmıştır. Gümrük Birliğiyle getirilen kalite politikaları ilgili bahiste belirtilecektir. Sınai malların serbest dolaşımını ilgilendiren temel politikalar günümüzde "Avrupa Topluluklarının Kalite Politikası" olarak adlandırılmaktadır. Bu politikalar kısaca uygunluk değerlendirmesine yönelik olarak değerlendirilebilirler: Ülkemizde, sanayi politikalarına ilişkin olarak politikalar ve hedefler 1963' den bu yana beş yıllık Kalkınma Planları ile belirlenmektedir. Örneğin VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planının Temel Amaç, İlke ve Politikaları (2001-2005) Sınaileşme bölümünde, "Türkiye'nin Avrupa Birliği perspektifi doğrultusunda, sanayiin mevzuat uyumu tamamlanacak..." denilmektedir. Görüldüğü gibi belirtilen bu Politika, AB'nin Kalite Politikasını çağrıştırmaktadır. Bu yaklaşımla Bildiride, AB'ye uyum için yapılan anlaşmalara ve Ulusal Programın ilgili düzenlemelerine de dayanılarak değerlendirme, saptama ve önlemler belirtilmiştir. Süreç içinde Ekim 1999 Helsinki Zirvesinde, Türkiye, diğer aday ülkelere uygulanan kriterler temelinde, AB'ye katılma amacı taşıyan bir aday devlet olarak kabul edilmiştir. Türkiye, Mart 2001 'de Müktesebatın üstlenilmesine ilişkin Ulusal Programı kabul etmiştir (ilerde sanayi ve kalite politikaları yönünden değerlendirilecektir). Nihayet, Aralık 2002 Kopenhag Zirvesinde Türkiye'nin AB'ye üyeliği konusunda 2004 sonunda görüşmelere başlama kararı alınmıştır. l.GİRİŞ Avrupa Toplulukları anlaşmaları üçtür. Biri 18 nisan 1951 tarihinde Paris'te imzalanarak 23 Temmuz 1952'de yürürlüğe giren "Avrupa Kömür ve Çelik topluluğu (AKÇT) Anlaşması; diğer ikisi aynı tarihte 25 Mart 1957'de imzalanıp 1 Ocak 1958'de yürürlüğe giren Avrupa atom enerjisi Topluluğu (AAET) ve Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) Anlaşmaları. AET anlaşmasına Roma anlaşması da denilmektedir. Avrupa Birliği (AB) Hollanda'nın Maastricht kentinde, 7 Şubat 1992 Tarihinde imzalanıp 1 Kasım 1993'te yürürlüğe giren anlaşma ile oluşmuştur. AB Anlaşmasının özelliği, üç Topluluğu 2. SANAYİ POLİTİKALARI Roma anlaşmasında ortak bir sanayi politikası düzenlemesi yoktur. Anlaşmanın temel ilkelerine ve yapılmış Düzenlemelere dayanılarak sanayi politikası belirtilebilir. Sanayi politikası, yapısal dönüşümü sağlamak yada olumsuz gelişmeleri önlemek amacıyla bütün sanayi sektörlerine veya belirli bir sektöre yönelik olarak alınan önlemler olarak tanımlanabilir. Avrupa Tek Senedi olarak anılan 17 Şubat 1986'da imzalanıp 1 Temmuz 1987'de yürürlüğe giren anlaşmanın 16 130/f maddesiyle, "Topluluğun amacı, Avrupa Sanayiinin bilimsel ve teknolojik temellerini kuvvetlendirmek ve bu sanayinin uluslararası rekabet gücünün gelişmesini desteklemektir" hükmü getirilmiştir. Anlaşıldığı gibi, Topluluğun rekabetçi bir sanayiye sahip olması politikası ortaya konulmuştur. Günümüzde rekabet gücü, teknoloji ile özdeşleştirilmektedir. Bu bağlamdaki bir tanıma göre rekabet gücü, "hızla değişen teknolojiye hızla uyum sağlama yeteneğidir" Sempozyum konularına bakılırsa anılan alana ağırlık verildiği görülüyor. Bu nedenle diğer bildiriler alanına girmeden genel bir bakış sağlamak istiyorum: AB'nin sınai politikaları, teknik mevzuatla düzenlemelerin yapılmasını, devlet müdahalelerinin minimuma indirilmesini amaçlamaktadır. Bununla, pazarın dinamizminin gereksiz müdahale ve bürokratik işlemlerle azaltılmaması, kamu harcamalarından tasarruf yapılması ve bu kaynakların teknik yeterlilik düzeyinin yükseltilmesi için harcanması amaçlanmaktadır. Buna göre ülkemizde, sanayiye rekabet gücü kazandıracak teknolojiye özel sanayi kesiminin sahip çıkması gerekir. Buna karşın, bu kesimin uygun yapıda olanları gereksinim duydukları teknolojiyi Türkiye'de geliştirme olanaklarını arama yerine, gereksinimlerini yabancı ortaklan kanalıyla karşılama yoluna gitmektedirler. Uygun yapıda olmayanların ve özellikle KOBİ'lerin teknoloji kaynağı "Kopya" üretimdir. Ülkemizin rekabet edici üretimi yakalayabilmesi için başkalarının yaptığını tekrardan vazgeçilmesi gereklidir. güçlendirilmesi için teknik yapının geliştirilmesini sağlamaya, Topluluk içinde müşteri ve imalatçı/üretici arasındaki ilişkinin kuvvetlendirilmesine, Avrupa'nın sanayi potansiyelinin geliştirilmesine yöneliktir. AB ile ülkemiz arasında mevcut, Ankara anlaşması, Katma Protokol, Gümrük Birliği ve topluluğa tam üyelik başvurusu ışığında AB'nin dış ticaretimizde işgal ettiği önemli pay (ihracat 2001 yılında %51,5; aynı yıl ithalatta %44,6) göz önüne alındığında, kalite politikası içeriğinde teknik engellerin kaldırılması, ticaret hacminin arttırılması için büyük önem taşımaktadır. Topluluğun üye ülkeler arasında teknik engellerin kaldırılmasına yönelik olarak tespit ettiği politikalar; aynı zamanda topluluğun taraf olduğu uluslararası anlaşmalar dikkate alınarak tespit edildikleri için artık bu anlaşmalara taraf olan veya taraf olmak üzere çalışmalarını devam ettiren ve uluslararası ticaretteki payını arttırmak zorunda bulunan Türkiye'nin kalite politikası için çok önemlidir . (1) AB'nin kalite politikası dört temel dokümana dayanmaktadır. Bunlar sırasıyla, - Teknik Düzenlemeler ve Standartlarla ilgili 83/189/EEC sayılı Karşılıklı Bildirim Prosedürleri Direktifi. - 7 Mayıs 1985 tarih ve 85/c 136/01 sayılı Teknik Uyumlaştırma ve standartlarla ilgili Yeni yaklaşım kararı. - 21 Aralık 1989 tarih ve 90/C 10/01 sayılı Uygunluk Değerlendirmeleri ile ilgili Küresel yaklaşım kararı - 13 Aralık 1990 tarih ve 90/683 sayı ile yayımlanan ve 22 temmuz 1993 tarih ve 93/465/EEC sayılı kararla metni değiştirilerek tam metin halinde yayımlanan Teknik Uyumlaştırma (Yeni Yaklaşım) Direktiflerinde kullanılmaları Amacıyla Uygunluk Değerlendirmesi Prosedürlerinin çeşitli safhaları için Modüller ve CE Uygunluk işaretinin Mamul üzerinde Taşınması ve Kullanılmasına Dair Kurallarla ilgili Modüler Yaklaşım Kararı - Türkiye AB ilişkilerinde önemli bir yeri olan Gümrük Birliği'ne ait düzenlemeler içeriğinde (1/95 Sayılı Ortaklık Konseyi Kararı) Topluluğun kalite altyapısına dönük; standardizasyon, metroloji ve kalibrasyon, akreditasyon, ölçümleme ve belgelendirme konularında uyum sağlanacağı 13elirtilmektedir (Madde 8). Bu bildiriden anılan konuların herbiri için inceleme ve değerlendirme bekleneceğini sanmıyorum. Ancak bir fikir oluşturma amacı ile, "Türkiye'nin Avrupa Birliğine Katılım Sürecine ilişkin 2002 yılı ilerleme Raporundan ilgili aktarmalar sunacağım: -Türkiye Mart 2001 'de Müktesebatın Üstlenilmesine ilişkin Ulusal Programı kabul etmiştir. Program, çeşitli konularda yasal düzenlemelerin gerçekleştirilmesi yoluyla uygulanmaktadır. 2002 yılında Ulusal Programda herhangi bir değişiklik yapılmamıştır (Sayfa:5) AB'ye uyum için hazırlanmış Ulusal Programda sanayi Politikaları başlığı altında özetle şunlar belirtilmiştir; - İşletmelerin rekabet ortamına uymaları ve AB teknik mevzuatına uyum, işletme düzeyinde kalite yükseltme politikası uygulayabilmeleri; -Teknolojik alt yapının geliştirilmesi, sanayi sektörlerine metrolojik ve teknolojik destek sağlanması, teknoloji transferi ajansları oluşturulması, belgelendirme kuruluşları ve iş geliştirme merkezleri kurulması, sanayi bölgelerinin oluşturulması, KOBİ'lerin teknik mevzuata uyumunun desteklenmesi. 3. KALİTE POLİTİKALARI AB'de malların serbest dolaşımını ilgilendiren temel Politikalar günümüzde "Avrupa Topluluklarının kalite Politikası olarak adlandırılmaktadır. Bu politika, iç Pazarda' ve dünya piyasalarında daha iyi şartlarda rekabet edebilecek Avrupa; sanayi gücünün tesis edilmesine, yeni piyasa şartları karşısında ihtiyaç duyulan kalite alt yapısının Ticarette teknik engeller aşağıdaki nedenlerle ortaya çıkar. -Ülkelerin standartları arasındaki farklar. -Ülkelerin teknik düzenlemeleri arasıdaki farklar -Ülkeler arasındaki uygunluk değerlendirmesi (test ve belgelendirme) uygulamalarının yeterliliğine karşı duyulan güvensizlikle kabul etmeme halleri ve tekrarlar. -Dünya Ticaret örgütünün Ticarette teknik engeller anlaşması, ülkeler tarafından yapılan teknik düzenlemelerin ve standartların bir teknik engel teşkil etmeyecek şekilde yapılmaları için temel prensipleri tespit etmiştir. -Türkiye'nin fiziki sermaye stoku, ihracata dönük üretim yapan ve uluslar arası rekabet gücüne sahip modern işletmeler ile iç piyasaya yönelik ve geleneksel yönetim yönetim teknikleri ile üretim yapan sermayesi yetersiz çok sayıda küçük aile şirketi ve düşük sermaye yoğunluğu olan çok önemli bir kayıt dışı sektör arasında dağılmaktadır (sayfa:48). 17 -Araştırma ve geliştirme yatırımları, son yıllarda GSYİH'nın %0.5'ine denk gelmekte olup, oldukça düşük bir seviyede gerçekleşmiştir (sayfa: 49) iyileştirilmesini sağlamak üzere ciddi yapılması gerekmektedir(Sayfa; 124). çalışmalar - Ayrıca meslek alanı için; - "Mesleklerin icra edilmesine izin verme konusunda değişik kuruluşlar yetkilidir. Bunların bir bölümü özel sektör dernekleri ve meslek örgütleri bir bölümü ise yüksek öğretim kurumu (YÖK) gibi kamu kuruluşlarıdır. Henüz diplomaların ve mesleki niteliklerin karşılıklı tanınması konusunda yetkili bir ulusal koordinatör bulunmamaktadır. -Türkiye, özellikle uygunluk değerlendirmesi ve piyasa gözetimi alanında mevzuatı kabul etmek suretiyle müktesebata uyum konusunda ilerleme kaydetmiştir (sayfa:54). -Ürünlere ilişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Çerçeve Kanun Ocak 2002'de yürürlüğe girmiştir. Bu Çerçeve Kanunun amacı, ürünlerin piyasaya arzı, uygunluk değerlendirmesi, pazar gözetimi ve denetimi ve ilgili bildirim usul ve esaslarını belirlemektir. Çerçeve Kanun, ikincil mevzuat ile desteklenmiştir. Toplam dört adet mevzuat kabul edilmiş Ocak ve Nisan 2002'de yürürlüğe girmiştir: (i) Ürünlerin Piyasa- Gözetimi ve Denetimine dair Yönetmelik, (ii) "CE" Uygunluk işaretinin Ürüne iliştirilmesine ve Kullanılmasına Dair Yönetmelik, (iii) Uygunluk Değerlendirme Kuruluşları ile Onaylanmış Kuruluşlara Dair Yönetmelik, (iv) Teknik Mevzuatın ve Standartların Türkiye ile Avrupa Birliği Arasında Bildirimine Dair yönetmelik (yukarıda belirtilen Avrupa Birliği'nin kalite politikasına ait düzenlemelerle karşılaştırılıra uyum değerlendirilebilir İ.Ö), (sayfa:55). Mevzuatın, gerek akademik tanıma ile mesleki tanımanın birbirinden ayrılmasını, gerek hizmet sunumu için gerekli prosedürlerin basitleştirilmesini temin etmek bakımından gözden geçirilmesi gerekmektedir" deniliyor (Sayfa;59). 4. SONUÇ AB' de rekabetçi bir sanayi oluşturma politikası güdülmektedir. Ülkemizde yıllardan beri ve halen; teknoloji üretilemediği / yenilikçi teknolojiler üretilemediğinden uluslararası rekabet gücünün kazanılamadığı, sanayinin ihtiyaç duyduğu teknolojinin çoğunun transferle karşılandığı belirtilmektedir. Ancak, rekabet gücü sorununun, Türkiye'nin bilim, teknoloji yeteneğini yükseltebilmenin önerilerini üretmekten çok, yeterli siyasi kararlılık bulunmadığından kaynaklandığını kabul etmeliyiz. Anılan halden yararlanılmasını önlemeliyiz. Türk Standartları Enstitüsünün standardizasyon ve uygunluk değerlendirmesine ilişkin ikili işlevi kaygı verici bir husustur. Bu işlevler, birbirinden bağımsız olacak şekilde ayrılmalı ve yetkiler açıkça tanımlanmalıdır (Sayfa:57) Rekabet gücü için ele alınması gereken bir konu da kalitedir, ülkemizde yıllar boyunca kalite ve standart değerlendirmeleri özdeşleştirilmiştir. Standarda uygun ürün ve hizmet peşinde olunmuştur. Günümüzde, ürünlerin çeşitlenmesi, "alıcının sesine kulak verilmesi" ile ürün ve hizmet niteliklerinin belirlenmesi uygulamaları standarda uygunluk anlayışını değiştirmiş kalite konusunu gündeme getirmiştir. Kalite, alıcı isteklerine uygunluktur. Genişleyen pazarların, yurtiçi ve yurt dışı ticaretin yarattığı bir gelişmedir. AB'de ve Dünya Ticaretinde (DTÖ) standartların uygulanması isteğe (ihtiyari) bağlıdır uygunluk değerlendirmesi düzeni (belgeleme) getirilmiştir. Halk yararına çalışmanın bir göstergesi olarak ürün ve hizmet uygunluğunun belgelendirilmesi çalışmaları yapılmalıdır. Akreditasyon alanında, 2000 yılında kurulan Türk Akreditasyon Kurumu, kurumsal ve idari yapısını büyük ölçüde tamamlamasına ve akreditasyon başvurularını kabul etmeye başlamış olmasına kar.şın, henüz tam olarak işlerlik kazanamamıştır(Sayfa:57). Belgeleme alanında, ulusal makamlar (bakanlıklar gibi) tarafından resmi olarak atanmış hiçbir belgelendirme kuruluşu bulunmamaktadır (sayfa:57) Türkiye'nin ticarette teknik engellerin kaldırılmasına yönelik düzenlemelerin kabulü için daha fala çaba sarf etmesi gerekmektedir. Ayrıca, yasal metroloji sisteminin tamamının güçlendirilmesine ihtiyaç bulunmaktadır. (Sayfa:58). KAYNAKLAR - Sınai Mevzuat, DPT; Türk-AT Mevzuat Uyumu Sürekli Özel ihtisas Komisyonu Raporları Cilt: 3, Kasım 1995" - Özet Ulusal Program, T.C Başbakanlık, 2001 - Özdemir Sahir, Avrupa Birliği Anlaşmaları (Kavramlara ilişkin Açıklayıcı Not) DPT Avrupa Birliği ile ilişkiler Genel Müdürlüğü, Haziran 2001 - Türkiye-Avrupa Topluluğu Ortaklık Konseyi Kararları 19642000, DPT. 2001, Cilt; 1 - Türkiye'nin Avrupa Birliğine Katılım Sürecine ilişkin 2002 Yılı ilerleme Raporu DPT..2002 - Avrupa Topluluğu Karşısında Türk Sanayii İKV Yayını No; 13. Eylül 1985. - VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planının Temel Amaç, ilke ve Politikaları (2001-2005) Resmi Gazete I Haziran 2000, Sayı; 24066 (Mükerrer) Türk sanayii, mikroekonomik ve siyasi istikrarsızlıklar, finansmana erişim güçlükleri, yetersiz altyapı yatırımları, ticari yeniliklere verilen yetersiz destek ve yetersiz kalite ve belgelendirme hizmetlerinden kaynaklanan sıkıntılar yaşamaya devam etmektedir.(Sayfa:87). - Standardizasyon, akreditasyon ve uygunluk değerlendirmesi olanlarında, çeşitli kurumların oluşturulması veya mevcut kurumların işleyişinin 18 TMMOB Makina Mühendisleri Odası III.Kalite Sempozyumu 6-7 Haziran 2003 AB'nin KALİTE POLİTİKASININ IŞIĞINDA KALİTE HEDEFLERİMİZ NELER OLMALIDIR? Prof.Dr. ALP ESİN ODTÜ Makina Mühendisliği Bölümü ÖZET Bu bildiride, AB'nin günümüzdeki kalite politikasının temelini oluşturan görüşler ve gelişmeler ele alınmakta ve bunların ışığında, yapılması gerekenler irdelenmektedir. • 1. AB'NİN KALİTE POLİTİKASININ TEMELLERİ • AB'nin kalite çabalarına damgasını vuran belge, EC (Avrupa Komisyonu) tarafından 1995 yılında yayınlanmış olan " A European Ouality Promotion"(Certif 95/1) adlı çalışmadır. Bu çalışmanın ana noktaları aşağıda verilmiştir. Belgede yapışmış olan en önemli tanımlardan birisi, toplam kalite tanımın özüne yönelik olandır. Toplam kalite, iki bileşene ayrılmaktadır; Çalışmaya göre, artık kuruluşların ve ülkelerin stratejileri küreselleşmektedir. Ürünün kalitesi kuruluşların rekabet gücündeki etkili konumunu korumakla birlikte, maliyetledengeli kalite sağlanamadığında, kalitenin rekabet gücü tek başına sınırlı kalmaktadır. • • Bu çalışmadaki, dünyada belge almış 70,000 kuruluşu kapsayan bir araştırmaya göre, belge almış kuruluş sayısı ile ulusal ekonominin rekabet gücü arasında doğru orantılı bağıntı yoktur. Örneğin çalışmanın yapıldığı yılda, belge almış kuruluşların %52 si İngiliz kuruluşları, %26 sı diğer Avrupa ülkelerinin, %7 si Kuzey Amerika'nın ve %4.4 ü Japon ve Uzak Doğu ülkelerinin kuruluşlarıdır. Aynı yılın rekabet sıralamasında ise; Japonya, Almanya, İsviçre ve ABD ardışık biçimde ilk dördü oluşturmakta, Fransa ve İngiltere, 10. ve 11. olarak yer almaktadır. Nitekim 2002 yılı sıralaması da bu savı doğrulamaktadır. ABD 1. sırada yer alırken, Japonya 30., Almanya 15., İsviçre 7., Fransa 22. ve İngiltere 16. konumdadır. ürün veya hizmetin kalitesi, çalışanların sorumluluk duygusu ve bilincine dayalı, kuruluşun kalitesi. Çalışmada, AB'nin rekabet amaçlan açısından, çabaların şu noktalarda yoğunlaştırılması öngörülmektedir: • • Bir ürünün veya hizmetin kalitesinin, alıcı tarafından ürün veya hizmeti sunan üye ülkeye göre değerlendirilmesi, geniş kesimin Avrupa malı anlayışına önyargılı olmalarına neden olmaktadır. Kuruluşların Avrupalılaşması sağlanamadığından, herkes kendi başına hareket etmektedir. Kalite çabalan (belgelendirme gibi) yalnızca teknik yaklaşımla sınırlı kalmamalı, evrensel rekabete yönelik olarak, kuruluşların her kademedeki stratejisini yönlendirmelidir. Çabalar, yalnızca geleneksel teknik ve ekonomik noktalarla sınırlı olan kalite kavramına odaklanmak yerine, topluma, çevreye saygıya ve hukuksal ve parasal sorunlara da yönelmeli, bir diğer anlatımla, tüm toplumu içerecek biçimde genelleştirilmelidir. Avrupa'nın son durumunun ortaya konması açısından Komisyon, 3. şahıslar eli ile belgelendirmenin kalite sistemlerine kattığı değer konusunda 1994 yılında bir araştırma yaptırmıştır. Araştırma sonucu, belgelendirmenin ilk adım olduğunu ve rekabet üstünlüğü açısından kesin bir gerek olmadığını ortaya koymuştur. Nitekim bu gerçek, kalite gurusu olarak anılan Juran'ın 1994 yılında European Quality (Juran, 1994) adlı dergideki makalesindeki şu biçimde dile getirilmiş ve bu belgede de yer almıştır: Sürekli geliştirmenin aleyhine olacak biçimde belgelendirmenin aşırı biçimde vurgulanması, Avrupa firmalarının, kalite açısından, partiye rakiplerinden on sene daha geç katılmaları anlamına gelebilir. AT, 1985 yılından beri, "Yeni Yaklaşım" ve "Küresel Yaklaşım " adları altında, yukarıdaki doğrultularda çabaları birleştirici ve yönlendirici çalışmaların içine girmiştir. Çünkü, ürünlerin serbest dolaşımı ve Avrupalı rekabeti* için bazı engellerin aşılması gerekmektedir. AB ülkeleri için tanımlanmış olan bu engellerin iyi anlaşılması, ülkemizin geleceğe yönelik çabalarına da yararlı olacaktır. • Avrupalı politikası olmadığından, ortaklığın yaratacağı güç birliği ve yararlar ve bunların ekonomik büyüklükleri tanımsız kalmış ve sonuçta, çabalar üyelerin ulusal politikalarına dönüşmemiştir. Ancak, KOBİ'ler açısından, belgelendirmenin yararlarının daha belirgin olduğu gözlenmiştir. ' Avrupa kalitesi kavramı ile diğer ülkelerle rekabet için bir ölçüt oluşturulmakta ve Avrupa kalite kültürünün oluşturulmasına doğru bir adım atılmaktadır- örneğin CE işareti bu çabaların bir parçasıdır. Belgelendirmeye aşırı bel bağlanmaması konusunda, AB'nin Endüstri için III Genel Direktör'ü olan McMillan 19 (Senior Standards Policy Group for DG III) ve yakın çalışma arkadaşı S.Mendes, 1994'den beri, belgelendirmenin aşırı ticarileşmiş olmasına karşı savaş açmışlardır (Zuckerman, 2003). Organization for Quality) tarafından biçimlendirilen kalite vizyonun anlatımı Şekil l'de verilmiştir: Farklılıklardan güç almak- Başarı üzerine inşa etmek- Birlikte kazançlı çıkmak. Avrupa için Stratejik Kalite Vizyonu oluşturulması, ortak politikanın eyleme dönük yönüdür. Bu vizyonun temel ilkeleri şunlardır; • • • • • • vatandaşlar, tüketiciler ve alıcılar tatmin edilmişlerdir; personel, iyi eğitimli, güdülü ve yetişmiştir; kuruluşlar etkili biçimde yönetilmektedirler, çevreye saygı vardır; eldeki kaynaklar doğru kullanılmaktadır; rekabet, geliştirme, yenilik ve yaratacılığa dayalı biçimde, iş olanakları artmaktadır. Vizyonun temel ilkeleri doğrultusunda, üç yönlü bir girişim tavsiye edilmektedir: 1. İnsan sermayesinin güdüsü ve geliştirilmesine olan bağlılığın artırılması ve kişilere daha fazla sorumluluk verilmesi. Eylem planı olarak; Avrupa Kalite Ödülü, Avrupa kalite haftası, kalite profesyonellerinin yeterlilik açısından eş düzeye getirilmesi, okullarda kalite konusunun işlenmesi, kalite eğitimi için üniversiteler arasında ağ oluşturulması tavsiye edilmektedir. 2. Avrupa üretim araçlarının kalitesinin yükseltilmesi. Avrupa ekonomisinin iç ve dünya pazarlarındaki rekabet gücünün; teknolojik yenilikler, endüstriyel tasarım. ürünlerin ve hizmetlerin kalitesinin geliştirilmesi, ve yeni kontrol ve yönetim teknolojisi ve yöntemlerinin araştırılması ve geliştirilmesi yolu ile artırılması, tüm ürünlerin yararlı ömürleri içinde çevreye bir tehlike oluşturmamaları için çevrecilik ile tasarımın bir biri ile kaynaştırılması öngörülmektedir. 3. Tüm ilgililerin, bir Avrupa kalite anlayışı ve kültürünün çevresinde kenetlenmesi. Avrupalı olmada rolü olan tüm kamu ve özel kuruluş mensuplarının kalite hedefleri doğrultusunda seferber edilmelerinin; (a) kuruluşların ve özellikle de KOBİ'lerin muhtelif pazarların (bölgesel, ulusal, Birlik ve uluslararası) gereklerini daha iyi yerine getirmelerini ve (b) kaynakları daha iyi kullanma, endüstriyel riskleri kontrol ve çevreye saygı gibi toplumun yeni beklentilerinin daha iyi karşılanmasını sağlayacağı görüşüne varılmaktadır. 4. Şekil 1- Avrupa kalite vizyonu Avrupa ülkelerinin etnik, dil ve tarihsel farklılığının gelecekteki rekabet gücünü artırıcı bir etmen olması ana hedeftir. Üst düzeyde ortaklığın sağlanması, farklılıkların getireceği yaratıcılıktan yararlanılabilinmesi için olmazsa olmaz koşuldur. Belgelere göre, Avrupa bir çok teknik alanda öncülük etmiş olmasına karşın, yönetsel ve kalite modellerinin uygulamalarında geri kalmış ve çoğu kez taklitçi durumuna düşmüştür. Durumuna uygun biçimde, birlikte kararlaştırılmış değerlerden hareketle (toplumsal, kültürel, çevreci, doğruluk, güvenlik, vb), Avrupa-tarzı düşünceye temel olacak yeni kavramlar ve modellere gereksinim vardır. Made in Europe ibaresinin bir mükemmeliyet damgası olması, herkesin aynı uyum içinde olmasından çok, farklılıklardan doğan üstünlüğün başarı için kullanılmasına bağlıdır. Birlikte kazançlı çıkmak, küreselleşmenin kaçınılmaz sonucudur. Avrupalılığın farklılığı, birlikte kazançlı çıkma açısından, büyük olanaklar yaratmaktadır. 3. AVRUPA'NIN REKABET STRATEJİSİ Bir çok Avrupalı kaynak (bakınız AB belgeleri), son yirmi yıldır yürürlükte olan toplam kalite felsefesinin eski verimini yitirdiği inancındadır. Sony firmasının "playstation'Meri toplatması, Ford/Firestone olayı, ileri teknoloji ve mükemmeliyet firmalarının NASDAÇ'daki hisse senetlerinin önlenemez düşüşü, "deli-dana" hastalığı gibi örnekler, eski kavramların gözden geçirilmesinin gereğini ortaya koymaktadır. Bu nedenle Avrupa, küresel rekabet için yeni ilkeler oluşturmanın çabası içindedir. Ayrıca, küreselleşmenin sonucunda, ne coğrafık alanları ne de sanayii kesin çizgilerle ve birbirinden bağımsız olarak ayırma otenağı kalmamıştır. Avrupa firmaları üçüncü dünya ülkeleri ve rakipleri AB ile iç içe durumdadır. Firmalar arasındaki uluslararası stratejik ortaklık anlaşmaları giderek artmıştır. Rakipler, genelde çok-uluslararası kuruluşlardır. Belgenin dikkati çeken yönü, kalite kavramının ve çalışmalarının, teknik- çevre - işyeri sağlığı ve güvenliğinin ana çizgilerini oluşturduğu, ama ana ereğinin toplumun gereklerini yerine getirmek olduğu anlayışa yönelmesidir. Nitekim bu anlayış, daha sonraki belgelerde daha kuvvetle görülmektedir. 2. AVRUPA KALİTE VİZYONU Ortak bir Avrupa Kalite vizyonu yaratılması, 2000'den sonrası yılların başlıca uğraşı olmuştur. EOQ (European 20 Bu nedenle, geleneksel sektörel sınırlar giderek anlamlarını yitirmektedir. Küreselleşmenin kaçınilamaz sonucu olarak, rekabet ve işbirliği arasında yeni dengeler kurulmalıdır. ham madde kullanımı temel ilke olmaktadır. Pazarlarda giderek daha sıkı çevrecilik görüşü egemen olmakta olduğundan, "temiz çalışmayı" ilke edinmemiş kuruluşlar bu pazarlara giremeyeceklerdir. Yeni rekabet stratejisinin gerekleri şu biçimde sıralanmaktadır: 1 - Avrupa firmalarının, küresel ve bir birine bağımlı yeni rekabet koşullarına kendilerini uyarlamasına yardımcı olunması. Bu amaçla. Birliğin özellikle güçlü olduğu ve potansiyeli olan alanlara ağırlık verilmelidir- sağlık, çevre, bioteknoloji, multimedya ve kültür. Devlet desteği bu alanlarla sınırlandırılmalı ve diğer alanlarda yeterince başarı gösteremeyen kuruluşlara beklentiler açıkça ulaştırılmalı ve kendilerine çeki-düzen vermeleri için kısa süreli kesin tarihler verilmelidir. Uyumlu ve birlikte kararlaştırılmış stratejik birliklerin oluşması sağlanarak küresel rekabete olumsuz etkisi olacak olan oligopolistik durumların önlenmelidir. Bazı alanlarda ABD ve Japon firmaları ile rekabet edebilmenin tek olasılığı stratejik ortaklılar oluşturmaktır. 4- Hızlı üretim yöntemleri, daha verimli teknolojilerin kullanılması gibi nedenlerle, insan kaynakları açısından fazlalık doğmaktadır. Gelir dağılımındaki hantal zorlamalar, tüketim alışkanlıkları, Birlik üyelerinin yeniliklere yeterince açık olmamaları, genişlemenin coğrafık yapısı ve pazarlarının işlevlerini tatmin edici biçimde yerine getirememesi gibi nedenlerle, talepdeki değişiklikler arzın gerisinde kalmaktadır. Özellikle ihtiyaç duyulmayan işgücüne yeni çalışma alanlarının açılabilmesi için, aradaki zaman farkının azaltılması elzemdir. Bu amaçla: a) b) c) Hükümetlerin endüstriyel rekabetle çelişkin yeni iş alanları açma mekanizmaları denetim altına alınmalı, kıt kaynakların en verimli biçimde kullanımı özendirilmelidir. Sosyal yardımlar katma değer açısından gözden geçirilmeli ve dayanaksız sermaye artışlarını teşvik etmemelidir. Düzenleyici mevzuat; saydam, kestirilebilir ve kararlı olmalıdır. 2- Eğitim-arastırma-hizmet üçgeni ile tanımlanan bilgiye dayalı-ekonominin getirdiği rekabet avantajlarından azami derecede yararlanılmalıdır (Com 90).Bu üçgen, "fiziksel varlığı o/mayan" yatırımlar olarak anılmakta olup, gelecek için bunlara yapılacak yatırımlar en az "fiziksel yatırımlar" kadar önemli sayılmakta ve bunlar; kalıcı büyüme, nitelikli iş alanları açma ve kaynakların ekonomik kullanımı açısından ana etmenler konumuna gelmektedir. Çünkü ürünlerin bilinen maliyet etmenlerinin yanı sıra, eğitim ve öğretimin kalitesi, üretim araçlarında sürekli gelişmeler sağlanabilmesi, Ar-Ge sonuçlarının endüstriyel amaçlarla kullanılabilmesi, pazarların çalışma koşullarını düzenleyen koşullardaki kararlılık, rekabet edebilecek düzeyde hizmet altyapısının varlığı, ürünün kalitesi ve kuruluşların toplumdaki değişikliklerin yaratacağı sonuçlan nasıl değerlendirdikleri (çevrenin korunması gibi) gibi noktalar da rekabet öğeleri olarak önem kazanmıştır. Dünya çapında talebin artırılması ve yeni pazarların geliştirilmesi hedeflenmelidir. Değişimin kolaylaşması için özelleştirme teşvik edilerek, yapısal değişikliklerin eylemsizliği azaltılmalıdır. KOBİ'lerin dinamizmi özel olarak desteklenmelidir. Çünkü KOBİ'lerin küreselleşen dünya ticaretinde rekabet şansı bulabilmeleri, büyük firmalara göre hem daha maliyetli hem de daha güçtür. 4. AB'NİN GENİŞLEME POLİTİKASININ GEREKLERİ 27 ülkeyi içeren (11 AB üyesi, 10 aday ve beklemekte olan 6 ülke) bir çalışmanın sonuçlarına göre; • AB'nin genişlemesi, üye ve başvuran ülkelerin kuruluşları açısından, performansı artırmaya zorlayıcı bir etmen olarak görülmektedir. • AB ile aday ülkelerin arasındaki mevcut ticari bağlar, gelişmeler için doğal ortam oluşturmaktadır. • Ancak, başvuran ülkelerin üst yönetimlerini ikna zorluklan ve kalite kültürünün bu ülkelerdeki kuruluşlara nüfuz etmesindeki güçlükler, gelişmeler açısından önemli engeller oluşturmaktadır. Ülkeler arasındaki uygulama farklılıklarını ortadan kaldıracak biçimde, karşılıklı olarak en iyi uygulama üzerinde fikir alış verişi, ülkelerin hükümetleri, Ar-Ge kuruluşları ve sanayicileri arasında işbirliği, kalite bilgisi ve tekniklerinin iyileştirmesi, yaygınlaştırılması ve yayılması için en etkili yöntemlerin kullanılması. Bunlardan daha hayati olan nokta, bu öğelerin tutarlı bir strateji içinde yer alabilmesinin sağlanmasıdır. ABD'de, savunma sanayinin gereksinimleri daha iyi karşılayabilmesi için ortaya çıkan "en iyi üretim uygulaması - best manufacturing practice" anlayışı, diğer alanlara da kaymıştır. Ülkemiz sanayicilerinin, kendi alanlarındaki "uygulamalara" ulaşıp, AB'nin amaçlarına katkıda bulunacak düzeye gelmeleri gerekir. Çalışmalar, bir kuruluşun temel giderlerinin doğrudan üretimle ilişkili olmadığını, kuruluşun başka kuruluşlarla ilişkilerini sağlayan etkinliklerin bu giderlerin %75-%90 nı oluşturduğunu göstermiştir. Dolayısı ile bir kuruluşun verimi, temel rekabet öğesi konumundadır. 3- Endüstrinin sürdürülebilir büyümesini sağlayacak önlemler alınmalıdır. Çevreye saygılı uygulamalar, kirletilen çevrenin temizlenmesi gibi maliyetlerin azalmasına ve ortadan kalmasına neden olacağından, yeni rekabet gücü kazandıracaktır. Daha az enerji ve daha az 5.NEREDEN BAŞLAMALIYIZ? Avrupa, küresel rekabeti bir sac görmektedir; AB- ABD- JAPONYA. 21 ayağı biçiminde • • • • AB'nin bu rakiplerinden geri kalmasının nedenleri olarak şunlar ileri sürülmektedir: temel AB etiketli bir çok firmanın uluslararası bağlantısı veya stratejik ortaklıkları nedeni ile, AB'nin genişleyen pazarlarda kendini duyurması (coğrafi konum veya ürünler açısından) Hala, birlik ülkelerinin düzenleyici mevzuatının büyük farklılıklar göstermesi ve yönetsel yaklaşımların geleneksellikten arındırılamamış olması. Birlik ülkelerinin, küresel rekabetin getirdiği kısıtların üzerinde yeterince durmadan, kendi mevzilerini koruma çabaları. • AB'nin küresel rekabet açısından dört ana amacı 3. Bölümde verilmişti. AB ile bütünleşmeyi amaçlayan ülkemizin de bu amaçları benimsemesi ve gereklerinin üzerinde durması zorunludur. Avrupa ile ilişkilerimiz açısından, bu rekabet ilkelerine uyum sağlamak ve gereklerini yerini getirmek zorundayız. • AB firmalarının dış ticareti üzerine yapılmış olan bir araştırma (Montagne,2000) dünya pazarlarındaki teknolojik ürünlerin, üst, orta ve alt düzey olmak üzere üç katmana ayrılabileceğini göstermiştir. Araştırma sonucu, üst düzey için Avrupa'nın bir çok üstün yanı olmasına karşın, alt düzeyde önemli zaaflarının olduğunu ortaya koymuştur. AB adayı olan ülkemizin bu katmanlar üzerinde dikkatle durması, AB üyesi olarak yapabileceği katkıları eleştiri süzgecinden geçirmesi ve değerlendirmesi, hedeflerini saptaması açısından çok önemlidir. Yine ülkemiz açısından çok önemli olan bir nokta, çevrecilik açısından AB normlarından çok geride olmamızdır. Çevreye saygılı ürün ve hizmet anlayışını AB'nin bir rekabet etmeni olarak gördüğü göz önünde tutulur sa, bu yolda çok daha fazla çaba göstermemizin gerekli olduğu ortadadır. • Türk mallarının ve hizmetlerinin, özellikle AB gereklerine uyumu sağlanarak, AB içinde ve diğer ülkelerdeki rekabet gücü artırılmalıdır. AB'nin yukarıda irdelenmiş olan rekabet ölçütlerinin üzerinde durularak, bunlara ne gibi katkıda bulunabileceğimiz ortaya konmalı ve eksiklerimiz (veya üstün olan yönlerimiz) nesnel biçimde belirlenmelidir. Ortaklaşa rekabetin gerekleri açıklığa kavuşturulmalı ve Türk kuruluşlarının bu amaca yönelik anlayış ve çalışma düzenine geçmesi sağlanmalıdır. Kaliteli iş yapma ve yönetim kültürü geliştirilip yaygınlaştırılarak, Türk firmalarının güvenilir ortaklar konumuna gelmesi sağlanmalıdır. Toplam kalite eğitimi ve çevreye saygı kavramı yaygınlaştırılmalıdır. Tüm ilgili kuruluşların işbirliği ile, "en iyi uygulama" anlayışı yaygınlaştırılmalı ve geliştirilmelidir. KAYNAKLAR AB belgelen [I] CERTIF 95/1 (1995); A European Çuality promotion PolicyThe European way tovvards Excellence" Doc Certif 95/1, 17/2/95Brusels. [2] COM (90), Industrial Policy in an Öpen and Competitive Environment [3] COM (93); Beyaz kitap- Growth, Competitiveness,Employment- the Challenges and Ways Forvvard into the 21 s ı Century, 700 final [4] COM (94) An Industrial Competitiveness Poliicy for the European Union, 319 Final, 14/09/1994 [5] COM (96) Commission Communication on Benchmarking the Competitiveness of European Industry 413, 09/10/1996 [6] Council Resolution . on the Strengthening of the competitiveness of Community industry. Offıcial J. No C343, 06/12/94 [7] SEC (96) VVorking document on the services of the ommission concerning a European quality promotion policy for improving European competitiveness, 30/10/1996 [8] CORİAT, B (2003) Bııilding on European Values and Successes, coriat@club-internet.fr [9] JURAN, J.M. (Ocak 1994); "Message for Europe", European Ouality [10] MONTAGNE, A (2001); Tovvards A European Quality Vision-EOQ, Brussels [II] ZUCKERMAN. A.(2003); L'New European Approach", International Standards, Sonuçta: • Küresel rekabetin sonucu olarak ve serbest dolaşım ilkesi uyarınca, diğer ülkelerin ve AB ülkelerinin ürünleri ve hizmetleri ülkemiz pazarlarında daha rahat sunulacaktır. Korumacılık artık terk edilmesi gereken bir yöntem olduğundan, yerli ürün ve hizmetlere halkın güveni artırılmalıdır. Özellikle, maliyetle-dengeli kalite kavramı geliştirilmeli ve dış satımın kaderi develüasyona bağlı olmaktan kurtarılmalıdır. 22 TMMOB Makina Mühendisleri Odası III.Kalite Sempozyumu 6-7 Haziran 2003 AB'DE MALLARIN SERBEST DOLAŞIMI Yasemin DEMİRCİOĞLU Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Sanayi Genel Müdürlüğü Avrupa Topluluğu Teknik Mevzuat Şubesi -Klasik Yaklaşım Direktifleri -Yeni Yaklaşım Direktifleri Modül A KLASİK YAKLAŞIM Her Ürün için Ayrı Direktif . Ürüne ilişkin Tüm Detaylar Direktifte Belirtilir . Gıda Maddeleri, Eczacılık Ürünleri, Kimyasallar, Kozmetikler, Tekstil & Motorlu Araçlar, Kristal Camlar . İki Temel Sorun Ortaya Çıkmıştır: - Teknik Özelliklerin Detaylı olarak belirtilmesi mevzuat hazırlama sürecini yavaşlattı -^Uygunluk değerlendirmesi konusunda uyumlaştırma sağlanamamıştır. Ü R E T 1 Modül C "• Modül D -• Modül E -> 1 -• Modül —1 B i c -> 1 ce Modül F YENİ YAKLAŞIM Modül G TemelGerekler Uyumlaştırılmış AB Standartları (EN - ihtiyari) Uygunluk Varsayımı Onaylanmış Kuruluşlar Uygunluk Beyanı Teknik Dosya E işareti Piyasaya arz sonrası kontrol w -> Modül H CE İŞARETİ Bir Ürünün Temel Gereklere uygun Olarak Tasarlandığını ve Üretildiğini Belirtir. CE işareti, Zorunludur ve Ürün Piyasaya Sunulmadan Önce, üreticisi veya yetkili temsilcisi tarafından iliştirilmelidir. K Ürün direktifin temel gereklerini karşılıyorsa, CE işareti iliştirilebilir ve pazara sürülebilir. r- Ürün, ilgili uyumlaştırılmış AB standartlarına (EN) uygunsa, temel gerekleri karşıladığı varsayılır. y Standartlar ihtiyaridir. YENİ YAKLAŞIM / KÜRESEL YAKLAŞIM Ürünlerin tek bir uygunluk değerlendirmesi ile toplulukta serbest dolaşımı -Test ve Belgelendirme Kuruluşlarına güven -Akreditasyon (ihtiyari) MODÜLER YAKLAŞIM Modüler Yaklaşım, Yeni Yaklaşım' Direktiflerinde Uygunluk Değerlendirmesi için Kullanılacak Olan Prosedürleri (modülleri) Ortaya Koyar UYGUNLUK BEYANI • Üretici ya da Yetkili Temsilcisi, Ürün Piyasaya Sunulmadan Önce AT Uygunluk Beyanını yerine Getirmek Zorundadır. • Üretici, ürünün temel gereklere uygunluğunu beyan eder, CE işaretini ürüne iliştirir ve piyasaya sürer. (Eğer ürün düşük risk grubundaysa) Ürünün tabi olacağı Uygunluk Değerlendirmesiyle ilgili Modüller (8 Adet) direktiflerde belirtilmiştir. 23 • • • Ürün risk taşıyorsa, onaylanmış kuruluşun test ve belgelerine ihtiyaç duyulur. Beyandaki bilgiler, ilgili direktifte belirtilir. Beyan 10 yıl süreyle üretici tarafından muhafaza edilir. (Piyasa Gözetimi için) ilgili Taraflar: . ÜRETİCİLER . GÜMRÜKLER . PİYASA GÖZETİMİ YAPAN YETKİLİ KURULUŞLAR . UYGUNLUK DEĞERLENDİRME KURULUŞLARI ONAYLANMIŞ KURULUŞLAR PİYASA GÖZETİMİ VE DENETİMİ • Uygunluk Değerlendirmesi Ürün Piyasa Sunulmadan Önce Yapılır. (Arz Öncesi) • Piyasa Gözetimi Ürün Piyasa Sunulduktan Sonra Yapılır. (Arz Sonrası) r- Devletin onayladığı test veya belgelendirme kuruluşudur. (AB Resmi Gazetesinde listesi var). r Müşterilerinden, ilgili tüm taraflardan bağımsız. r Tarafsız r- Hakları, yükümlülükleri olan tüzel kişilik (özel veya kamuya ait olabilir). r Çalışanları ticari, mali her türlü baskıdan uzak kararlarını alacak. > Personel ve ekipmanı teknik açıdan yeterli olacak. > Mesleki sorumluluk sigortası V işin bir bölümünü taşerona yaptırabilir. y Mesleki gizlilik Uygunluk Belgesi Uygunluk Değerlendirme Kuruluşları arasından Yetkili Kuruluşça atanır. AB Komisyonuna bildirilirler Yeterli Personel, Teknik Altyapı ve Ekipman bulunmalıdır, Bağımsız ve Tarafsız faaliyet göstermeleri gereklidir Malın Piyasaya Sürülmesi Piyasa Gözetimi MALLARIN SERBEST DOLAŞIMI ALANINDA BAKANLIĞIMIZ ÇALIŞMALARI MEVZUAT UYUMUNUN TEMEL DAYANAKLARI 1. 1/95 Sayılı Türkiye -AB Ortaklık Konseyi Kararı. 2. 2/97 Sayılı Türkiye -AB Ortaklık Konseyi Kararı 3. Ulusal Program 4. 4703 Sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın ve Uygulanmasına Dair Kanun AKREDİTASYON • Akreditasyon, bir test veya belgelendirme kuruluşunun verdiği belgenin güvenilirliğinin, tarafsızlığının ve doğruluğunun tanınması yani, test ve belgelendirme kuruluşunun test etmeye veya belge vermeye yetkili olduğunun kabul edilmesidir. • Akreditasyon, uygunluk değerlendirme kuruluşlarının uluslararası tanınırlığını sağlayan bir araçtır. İLGİLİ TARAFLAR AVRUPA STANDARTLARI (EN) Avrupa Standardizasyon Komitesi (CEN) Avrupa Elektroteknik Standardizasyon Komitesi (CENELEC) Avrupa Telekomünikasyon Standartlar Enstitüsü (ETSI) AB Komisyonu AB Genel Sekreterliği Dış Ticaret Müsteşarlığı İlgili Bakanlıklar EN STANDARTLARI AB çapında uyumlaştırılmış ihtiyari standartlardır TÜRKAK PİYASA GÖZETİMİ Tanım: 4703 Sayılı Ürünlere ilişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanuna göre; Piyasa Uygunluk Değerlendirme Kuruluşları Üretici Gözetimi "Yetkili kuruluş tarafından, ürünün piyasaya arzı veya dağıtımı aşamasında veya ürün piyasadayken ilgili teknik düzenlemeye uygun olarak üretilip üretilmediğinin, güvenli olup olmadığının denetlenmesi veya denetlettirilmesi" şeklinde tanımlanmaktadır. Tüketici 24 TSE Gümrükler AB TEKNİK MEVZUAT UYUMU BAKANLIĞIMIZ SORUMLULUĞUNDA BULUNAN TOPLAM DİREKTİF SAYISI KONUSU GENEL MÜDÜRLÜKLERİMİZİN SORUMLULUK ALANLARINA GİREN DİREKTİFLERİN DAĞILIMI DİREKTİF SAYISI (Adet) Motorlu Araçlar 72 Tarım ve Orman Traktörleri 24 Kimyasallar Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü 1 Metroloji 25 Elektriksel Risk ve Elektrikli Ekipman 6 Diğer Ürün Grupları 17 Ulaştırma 1 Enerjinin Rasyonel Kullanımı ve Korunması 13 Hava Kalitesi 1 Araç ve Makinalardan Yayılan Gürültü 2 İklim Değişikliği 1 TOPLAM Ölçüler ve Standartlar Genel Müdürlüğü %23 I Sanayi Genel_/ Müdürlüğü %69 163 AB TEKNİK MEVZUAT UYUMU BAKANLIĞIMIZ SORUMLULUĞUNA GİREN YENİ ve KÜRESEL YAKLAŞIM DİREKTİFLERİ AB TEKNİK MEVZUAT UYUMU 1. Alçak Gerilim Yönetmeliği (73/23/EEC -11.1.2003) 2. Elektromanyetik Uygunluk Yönetmeliği (89/336/EEC - 2.6.2003) 3. Makinaü Emniyeti Yönetmeliği (98/37/EC - 5.12.2003) 4.Basit Basınçlı Kaplar Yönetmeliği (87/404/EEC -1.1.2004) 5. Basınçlı Ekipmanlar Yönetmeliği (97/23/EC - 1.1.2004) 6.Otomatik Olmayan Tartı Aletleri Yönetmeliği (90/384/EEC- 1.1.2004) 7.Gaz Yakan Cihazlar Yönetmeliği (90/396/EEC- 1.1.2004) 7. Yeni Sıcak Su Kazanlarının Verimliliği Yönetmeliği (92/42/EEC -1.1.2004) 8. Sivil Amaçlı Patlayıcılar Yönetmeliği (93/15/EEC- 1.7.2003) 9. Patlayıcı Ortamda Kullanılan Ekipman ve Koruyucu Malzeme Yönetmeliği (94/9/EEC - 31.12.2003) 11. Elektrikli Ev Aletleri için Enerji Verimlilik Gereksinimleri Yönetmeliği (96/57/EC-31.12.2005) 12. Asansörler Yönetmeliği (95/16/EEC - 15.8.2004) 13. Açık Alanda Kullanılan Teçhizattan Yayılan Gürültü Emisyonu Yönetmeliği (2000/14/EC - 3.7.2004) 14. Taşınabilir Basınçlı Kaplar Yönetmeliği (99/36/EC- 1.1.2004) BAKANLIĞIMIZ SORUMLULUĞUNDA BULUNAN DİREKTİFLERİN GENEL MÜDÜRLÜKLERE GÖRE DAĞILIMI S.G.M. O.S.G T.R.K.G.M. - - 24 - - Kimyasallar 1 - - Metroloji - 25 - Elektriksel Risk 6 - - Diğer ÜrünGrupları 5 10 2 Ulaştırma - 1 - 2 9 M.Araçlar 72 Traktörler ' Enerjinin Rasyonel Kuilaııııiu. • Hava Kalitesi 1 - - Gürültü 1 - 1 İklim Değişikliği - - 1 112 *y o 13 TOPLAM 25 15. Floresan Aydınlatma Balastlarının Enerji Verimliliği Yönetmeliği (2000/55/EC) 16. İnsan Taşımak üzere tasarlanmış teleferik montajına ilişkin Direktif (2000/9/EC) ile Türk Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) arasında bir protokol metni Müsteşar Yardımcımız Mehmet ÇAVLI ile TÜRKAK Genel Sekreteri Atakan BAŞTÜRK tarafından 18 Nisan 2003 tarihinde imzalanmıştır. AB TEKNİK MEVZUAT UYUMU MEVZUAT UYUMU KONUSUNDA YAPILANLAR TÜRKAK tarafından yapılacak değerlendirmeler akreditasyonda kullanılan standartlara göre yapılmakla birlikte TÜRKAK tarafından yapılacak incelemeler bir akreditasyon niteliği taşımayacaktır. 29 Nisan 2003 itibariyle bakanlığımız sorumluluğundaki toplam 163 adet direktiften 145 adedi uyumlaştırılmıştır. Söz konusu protokol, 1. Uygunluk değerlendirme kuruluşlarının değerlendirilmesi ve denetlenmesi sürecinde TÜRKAK'ın sorumluluklarını, 2. Uygunluk değerlendirme kuruluşlarının değerlendirilmesi ve denetlenmesi sürecinde Bakanlığın sorumluluklarını, 3. Şikayet ve itirazların çözümü, hususlarını düzenlemektedir. Bakanlığımız sorumluluğunda bulunan söz konusu direktiflerden 16 adedi yeni ve küresel yaklaşım direktifidir. Söz konusu direktiflerden 14 adedi resmi gazetede yayımlanarak Türk mevzuatı haline getirilmiştir. Bilindiği üzere yeri yaklaşım direktifleri, CE işaretinin ürüne iliştirilmesini öngörmektedir. Geri kalan mevzuatla ilgili olarak ise uyumlaştırma çalışmaları büyük oranda tamamlanmış ve yönetmelik taslakları hazırlanmıştır. Söz konusu taslakların 2003 yılında yayımlanması ve mevzuat uyumu çalışmalarının tamamlanması hedeflenmektedir. PİYASA GÖZETİMİ VE DENETİMİ Uyumlaştırılan mevzuatın sağlıklı ve etkin bir şekilde uygulanması etkin bir piyasa gözetimi ve denetimi ile mümkün olmaktadır. ONAYLANMIŞ KURULUŞLARIN GÖREVLENDİRİLMESİNE DAİR KRİTERLER Buna göre; • Bakanlığımızca yapılacak AB 'ye uygun piyasa gözetimi ve denetimi faaliyetlerinin usul ve esaslarını belirleyen bir yönetmelik taslağı hazırlanmış ve tüm kuruluşların görüşleri alınarak metne son şekli verilmiş ve yayımlanmak üzere Başbakanlığa gönderilmiştir. Bakanlığımız sorumluluğunda- bulunan yeni yaklaşım yönetmeliklerinin gereği olarak onaylanmış kuruluşların görevlendirilmesinde esas alınacak kriterler AB koordinasyon genel müdürlüğü Başkanlığında ilgili Genel Müdürlüklerin katılımlarıyla yeni yaklaşım direktifleri bazında hazırlanmıştır. Söz konusu çalışmalar sonucunda 24.02.2003 tarih ve 25030 sayılı resmi gazetede yayımlanan kriterler aşağıdaki konulardadır: r *• ^ ^ ^ r "Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından gerçekleştirilecek piyasa gözetimi ve denetimine ilişkin usul ve esaslar hakkında yönetmelik" taslağı; • Bakanlığımızca yapılacak gözetim ve denetimin usul ve esaslarını, • Uygunsuzluk halinde alınacak önlemleri, • Denetçilerin görev, yetki ve yükümlülüklerini, düzenlemektedir. • Bakanlığımız bünyesinde piyasa gözetim ve denetim sisteminin kurulması ve buna uygun bir yapılanmaya gidilmesi konularında AB Komisyonu Bakanlığımız projesini kabul etmiş ve iki AB uzmanı Bakanlığımızda çalışmalarını tamamlamıştır. • Bakanlığımızın yapacağı piyasa gözetimi ve denetimi ile ilgili bir strateji metni çalışması yapılmıştır. Bu çalışmayla ilgili olarak 31 Mart - 1 Nisan 2003 tarihleri arasında 10 il müdürlüğümüz, KOSGEB ve Bakanlığımız ilgili birimlerinin katılımıyla bir toplantı yapılmış ve strateji metni değerlendirilmiştir. BASİT BASINÇLI KAPLAR GAZ YAKAN CİHAZLAR . BASINÇLI EKİPMAN TAŞINABİLİR BASINÇLI EKİPMAN YENİ SİCAK SU KAZANLARI OTOMATİK OLMAYAN TARTI ALETLERİ Bakanlıkça görevlendirilecek Onaylanmış Kuruluş, r Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından yayımlanan Uygunluk Değerlendirme Kuruluşları ile Onaylanmış Kuruluşlara Dair Yönetmelik şartlarını, *• İlgili Yönetmelikte yer alan kriterleri, r Yürüteceği faaliyetlerle ilgili diğer kriterleri karşılamalıdır. ONAYLANMIŞ KURULUŞLARIN DEĞERLENDİRİLMESİNE DAİRTÜRKAK PROTOKOLÜ, Bakanlığımız piyasa gözetimi ve denetimi stratejisinde • Piyasa gözetimi konusunda öncelik verilecek yönetmelikler kapsamındaki pilot ürünlerin belirlenmesi, • Bakanlığımız çapında personel ve donanım ihtiyacının belirlenmesi, Bakanlığımızca görevlendirilecek onaylanmış kuruluşların, belirlenen bu kriterler doğrultusunda teknik yeterliliklerinin değerlendirilmesine ilişkin olarak Bakanlığımız 26 • • • • • • 11- MALİ İŞBİRLİĞİ PROGRAMI Söz konusu teknik mevzuatın uygulanması esnasında karşılaşılacak sıkıntıların ortadan kaldırılmasına yönelik olarak; Uygunluk değerlendirmesi faaliyetlerinde kullanılmak üzere ülkemizdeki mevcut laboratuar altyapısının belirlenmesi amacıyla envanter çalışması yapılmıştır. • Ayrıca, Bakanlığımız sorumluluğundaki sektörler itibarıyla AB-Türkiye Mali işbirliği Programı çerçevesinde altyapı yatırımları sağlanmasına dönük projeler AB Komisyonuna teklif edilmiştir. • Bu projelerden biri olan İTÜ Otomotiv AR-GE Merkezi Projesinin 2002 yılı AB-TUrkiye Mali işbirliği Fonlarından 2.25 milyon EURO'luk mali destek alması Komisyonca kabul edilmiştir. Bakanlığımız personelinin piyasa gözetim ve denetimi konusunda eğitilmesi, Piyasa gözetimi ve denetiminin pilot 15 il müdürlüğünde merkez birimlerin katkısıyla başlatılması. Sözkonusu il müdürlükleri ile merkez teşkilatımız arasında iletişim ağının kurulması, Orta vadede piyasa gözetimi yapan il müdürlüğü sayısının 25'e çıkarılması ve uzun vadede tüm illerimizde denetimlerin yapılması, Yeni mevzuatla ilgili üreticileri bilgilendirme çalışmalarına ağırlık verilmesi, Piyasa gözetimi konusunda Avrupa Birliğinin Trapex bilgi değişimi ve bildirim ağına Bakanlığımızın bağlanması, hususları yer almaktadır. PİYASA GÖZETİM VE DENETİM STRATEJİ ÇALIŞMASI BAKANLIĞIMIZCA YAPILMASI GEREKENLER 1. 3143 Sayılı Bakanlığımız Kuruluş Kanununun tadil edilmesi. 2. İl Müdürlüklerimizin ve ilgili Genel Müdürlüklerimizin acil olarak personel, eğitim, teçhizat ihtiyaçlarının belirlenerek giderilmesi. 3. Gerçekleştirilecek faaliyetlerle ilgili olarak merkez ve taşra teşkilatının yanı sıra diğer yetkili kuruluşlarla Bakanlığımız arasında bilgi akışının sağlanması için gerekli iletişim ve bilgi sistemlerinin kurulması. 4. Üçüncü ülkelerden ithal edilen ürünlerin denetlenebilmesini teminen Gümrüklerle işbirliği yollarının geliştirilmesi. 5. Bakanlığımız tarafından uyumlaştırılan AB mevzuatı ile çakışan yürürlükteki mecburi standartların, ilgili Genel Müdürlüklerce tespit edilmesi ve ilgili AB mevzuatının yürürlüğe girmesinden hemen önce sözkonusu standartların yürürlükten kaldırılması. 6. Sektörün bilgilendirilmesine yönelik eğitim kampanyalarının düzenlenmesi. Yukarıda belirtilen hususları görüşmek amacıyla Genel Müdürlüğümüz başkanlığında oluşturulan Çalışma Grubu ilk toplantısını 25.4.2003 tarihinde gerçekleştirmiştir. Söz konusu toplantıda Taslak Stratejimizi geliştirmek üzere önümüzdeki günlerde yapılması gereken çalışmalar belirlenerek bir takvime bağlanmıştır. Önümüzdeki iki ay içinde Bakanlığımızın yukarıda belirtilen hususlarda alması gereken önlemler netlik kazanacaktır. PROJELER 1-TÜRKİYE -AB İDARİ İŞBİRLİĞİ FONU - PİYASA GÖZETİMİ PROJESİ Projenin genel amacı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın sorumluluk alanına giren AB teknik mevzuatının sağlıklı ve etkin bir şekilde uygulanmasını temin etmektir. • • KOSGEB TARAFINDAN YAPILMASI GEREKENLER 1. KOBİ'lerin yeni mevzuat ve uygulamaları konusunda bilgilendirilmesi çalışmalarına ağırlık verilmesi 2. Bu konuda eğitim ve danışmanlık hizmetlerinin yurt çapında yaygınlaştırılması 3. Bakanlığımız sorumluluğundaki mevzuat kapsamında yararlanılması düşünülen KOSGEB laboratuarlarının altyapısının güçlendirilmesi çalışmalarına hız verilmesi Projenin özel amacı ise Bakanlığımız bünyesinde yeni bir yapılanmaya gidilerek uyumlaştırılan AB teknik mevzuatının uygulamasında etkinliğin sağlanması ve Bakanlığımızca gerçekleştirilecek temel piyasa gözetimi ve denetimi faaliyetlerine ilişkin stratejinin ilgili sektörler bazında belirlenmesidir. Ayrıca proje kapsamında üye ve aday ülke uygulamalarının yerinde incelenmesi öngörülmüştür. 27 TMMOB Makina Mühendisleri Odası III.Kalite Sempozyumu 06-07 Haziran 2003 AB'YE UYUM ÇALIŞMALARI ÇERÇEVESİNDE AR&GE'NİN ÖNEMİ Aysun ÜNLÜ TÜBİTAK-MAM Gıda Biiimleri ve Teknolojileri Araştırma Enstitüsü P.K.21 41470 Tel : 262 641 2.3 00 E-posta : Aysun.Ünlü@posta.mam.gov.tr ÖZET Haksız rekabeti ortadan kaldırmak amacıyla AB üye ülkeleri ithal edilen ürünleri de bu kriteler çerçevesinde kabul etmiştir. İhracat yapan firmalar, sektörel bazda da olan bu taleplere (Örnek : Eko tex 100, HACCP, CE kapsamındaki direktifler ) uygun üretim yaptığını beyan etmek zorunda bırakılmıştır. Bu nedenle ihracat yapan firmalar gerekli testler için akredite laboratuvar aramaya ve gerekli standartlara göre üretim yapmak için standartlaşmaya başlamışlardır. 2000'!i yıllarda başlayan AB uyum çalışmaları kapsamında sadece ihracat yapan firmaların yanısıra, Türkiye'deki tüm firmaların uyması gereken standartlar belirlenmiştir. Bu standartlara göre üretim yapmayan firmaların, kullandıkları teknolojileri ve proseslerini değiştirmeleri gerekmektedir. İşletmelerin bu konuda ilk yaptıkları teknoloji transferidir. Ancak kısa sürede karlı gibi gözüksede, sürekli iyileştirme kapsamında teknoloji transferi yapan firmaya bağımlılık olması ayrıca adaptasyonunun zorluğundan dolayı yeni maliyetler gerektirmesinden dolayı Ar&Ge'ye ayrılacak zaman ve paradan daha fazlasına mal olmaktadır. AB'ye uyum yasaları çerçevesinde her sektör için AB tarafından belirlenen direktiflerin Türkiye yasalarına uyumunun da sağlanması gerekmektedir. Bunun içinde ilgili Bakanlıklar görevlendirilerek, uyum için gerekli yasaların çıkarılması işlemine başlanmıştır. Daha önce sadece ihracat yapan firmalar tarafından uygulanan bu direktifler çok kısa zaman içerisinde sadece iç pazara üretim yapan firmalarıda ilgilendirecektir. Kındık vb. kuru mamullerin ihracatı sırasında ortaya çıkan sorunlar, ihracatçı birliklerini Ar&Ge çalışmalarına yönlendirmişlerdir. Bunun yanısıra Türkiye'den bu tür ürünleri ithal eden Almanya gibi ülkeler, ürünlerin iyileştirilmesi ve AB tarafından belirlenen parametrelere uyması için yapılan çalışmaları da desteklemektedir. AB'nin standart yapıcılarından biri olan European Community of Sdandardization (CEN) tarafından 1988 yılından itibarem çoğunluğu numune alma ve analiz yöntemleri-olmak üzere gıda sektörü için 266'dan fazla Avrupa Standardını yürürlüğe sokmuştur. CEN gıda standardlarında, yeni teknolojiler düşük maliyettte hızlı analiz medotları, balıkların izlenebilirliği konularında projeler başlatmıştır. Bu çalışmada, tekstil ve makina sektöründen sonra AB'ye en fazla ihracat yapan ve çoğunlukla KOBİ'lerden oluşan Gıda Sektörü için AB'ye uyum çerçevesinde yapılan ve bundan sonra yapılması gereken çalışmalara değinilecektir. Bu irdelemede, Türkiye'nin sanayi ve ihracat altyapısı, AB uyum sürecinde yapılan çalışmalar ile TÜBİTAK-MAM GBTAE'nin gıda sektörünün ihtiyacını karşılamak için yaptığı çalışmalar hakkında bilgi verilmiştir. Avrupa gıda otoriteleri tarafından, ulusal standardlan da içeren bir gıda CODEX'i yayınlamıştır. Tüm üye ülkeler kendi iç standardlarını ve yasalarını bu CODEX'e göre düzenlemeleri gerekmektedir. Anahtar kelimeler: Ar&Ge, Gıda Teknolojileri, GBTAE, AB Uyum Çalışmaları I. GIDA SEKTÖRÜ ÖZELİNDE AB UYUM SÜRECİ l960'lı yılların başında başlayan çalışmalarla Avrupa Birliguıe üye olan ülkelerin mallarının serbest dolaşımı için çalışmalara başlanmış olup değişik alternatifler denenerek ürünler bazında AB içindeki serbest dolaşım kriterlerini belirlemiştir. Direktifler ile belirlenen bu kriterler üye ülkeler tarafından da ulusal bazda standart haline getirilmiş olup, AB ye üye ülkelerde, tüm ürünler aynı standartlar çerçevesinde üretilmeye başlanmıştır. Gıda direktifleri ile standardlarına göre, diğer standardlarla birlikte üzerinde en fazla çalışmalar yaptığı bir başka konu ise gıda ve tarım ürünlerinde gıda hijyeninin sağlanmasıdır. Bu. konuda da "Tehlike Analizi Ve Kritik Kontrol Noktalarına (HACCP) Göre Gıda Güvenliği Yönetimi Gıda Üreten Kuruluşlar Ve Tedarikçileri İçin Yönetim Sistemine İlişkin Kurallar TS 13001 Mart 2003" standardı hazırlanmıştır. 28 2. TÜRKİYE'DEKİ DURUM 2.2. Gıda Sektörünün İhracattaki Pavı Türkiye, dünya genelinde gıdada kendi kendine yetebilen az sayıda ülkeden biridir. Yakın Doğu'da ve Afrika'da, en büyük tarım ürünleri üreticisi ve ihracatçısıdır. Türkiye'deki ekonomik kriz gıda endüstrisini ciddi anlamda etkilemiştir. Toplam gıda ticareti %30.3 değerinde düşmüş ve 2000 yılında 8.5 milyar $ olan rakam, 2001'de 6.8 milyar $ olarak belirlenmiştir. DİE verilerine göre lürkiye'nin 2001 - 2002 yıllarına ait ihracat verileri Tablo i'de verilmiştir Tablo 1. Türkiye'nin 2001-2002 Yıllarına Ait İhracat Verileri X 1000 200 i ($) ISIC Sınıflandırılmasına Göre 2002($) Sektörler 2.264 Tarım Ürünleri 2.043 Türkiye bakliyat üretimi, az egzotik ürünler dışında 80 çeşit taze meyve ve sebze üretmekte ; bu ürünlerin 50 çeşidi ihraç edilmektedir. Yenebilen Türk kabuklu yemişleri ve kurutulmuş meyve üretimi oldukça fazladır. Donmuş meyve ve sebze endüstrisi, hızla gelişen tarım endüstrisi sektörlerinden biridir. Madencilik Ürünleri 340 348 Sanayi ürünleri 28.721 32.690 TOPLAM 31.334 35.081 Tarım ürünleri işlenmemiş olarak direkt ihracat yapılan hububatları içermekte olup, toplamdaki oranı %9'dur. En büyük ihracat oranı ise Sanayi ürünlerindedir. 2.1. Sanayi ve Yasal Altyapı Sanayi ürünleri başlığı altında, yapılan sektörel dağılımda ise imalat sanayi sektörü, toplam sanayi ürünlerinin yaklaşık %90 ak kısmını oluşturmaktadır. Bu sektörün alt başlıkları ise gıda ve içecek, tekstil ürünleri, giyim eşyası, tarım araçları, karoseri'dir. Gıda ve İçecek sektörünün sanayi ürünlerindeki payı ise %4'dtir. TÜBİTAK-MAM tarafından yapılan pazar araştırması sonuçlarına göre, Türkiye genelinde yaklaşık 25.000 gıda ile ilgili üretim yapan firma bulunmaktadır. Bu sayı çok küçük işletmeler de katılırsa sayı çok fazla artmaktadır. Ancak bir işletmelerin sadece %5 - 7'lik kısmı modern teknolojilerle üretim yapmaktadır. Diğer kısım ise KOBİ düzeyinde ve eski teknoloji kullanarak üretim yapmaktadır. Gıda ile ilgili işletme izni Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı Koruma Kontrol Müdürlüğü tarafından verilmekte, Gıda Kodeksi ve ilgili TSE standartlarına uygun üretim yapılıp yapılmadığı her ilde Koruma Kontrol Müdürlüğü'ne bağlı çalışan birim denetçileri tarafından kontrol edilmekte ve gerekli numune alınmaktadır. Denetçilerce alınan bu numuneler, İl kontrol müdürlükleri laboratuvarları veya özel izin alınmış kalite kontrol laboratuvarlarında yapılmaktadır. Koruma Kontrol Müdürlükleri Üretim İzni, ithalat ve ihracat olmak üzere denetimler yapmakta bu denetimlerde alınan numuneler üzerinde yapılan kalite kontrol analizleri sonucu elde edilen veriler çerçevesinde İhracat izni. ithalat izni verilmektedir. Bu noktada gıda ürünlerinin yurt içine girmesi ve yurt dışına çıkması aşamalarında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Koruma Kontrol Müdürlüklerine bağlı İl Kontrol Laboratuvarlannın akreditasyon ile uluslararası tanınabilirliği önem kazanmıştır. Bakanlık kapsamında İl Kontrol Laboratuvarlarında bu yönde çalışmalar başlatılmıştır. 2001 ve 2002 yıllarında toplam ihracatın %51'i başta Almanya, Fransa ve İtalya olmak üzere AB ülkelerine yapılmıştır. Yıllık oiarakta 2001 yılı ile 2002 yılı verileri karşılaştırıldığında ise AB ülkelerine yönelik ihracat %24.7 oranında artış göstermiştir. İstanbul İhracatçı Birlikleri verilerine göre Kuru meyve ve Mamulleri ihracatının %76'sı ile yaş meyve ve sebze ihracatının %50'si AB ülkelerine yapılmaktadır. Yukarıdaki veriler incelendiğinde, özellikle AB ülkelerine yapılacak ihracattaki artış AB uyum yasaları çerçevesinde çıkartılacak standartlar ve gıda kodeksine göre üretim yapmanın önemi daha çok görülmektedir. Bu ihtiyaç özellikle ihracat yapmakta olan firmalar tarafından çeşitli platformlarda dile getirilmektedir. Kuru meyve ve mamulleri ihracatının büyük bir kısmını oluşturan fındık, antep fıstığı ve kuru incir de ortaya çıkan aflatoksin nedeniyle, ihracat azalma göstermektedir. Konu ile ilgili Avrupa Birliği'nin raporuna göre 1998 ve 1999 yılında Almanya, İtalya ve İspanya içeren 6 değişik üye ülkeden Türkiye'den gelen ürünlerdeki aflatoksin düzeylerinin çok yüksek olduğuna dair 27 adet acil mesaj alınmıştır. Bu nedenle Avrupa Birliği tarafından Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı ile yapılan incelemede Türkiye'nin yasal altyapısı ve İl Kontrol Laboratuvarları incelenmiştir. Yapılan inceleme sonucunda, antep fıstığı ve kuru incirde daha fazla aflatoksin olduğu ve fındık da ise daha az olduğu belirlenmiştir. Gerekli kontrollerin yapılması için laboratuvar altyapısının iyileştirlmesi ve çalışanların gerekli eğitimi almalarının sağlanması ile ilgili yorum yapılmıştır. Gıda Kodeksi, AB tarafından hazırlanan CODEX'e uygun olarak hazırlanmış ve Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı tarafından yayınlanmıştır. TSE tarafından daha önce gıda ile ilgili yayınlanmış standartlar gözden geçirilmekte ve AB uyum yasaları çerçevesinde düzenlenerek, Gıda Kodeksinin içerisine alınmaktadır. Gıda ile ilgili tüm TSE Standartları bu şeklide güncelleştirilerek Gıda Kodeksinin içine alınacaktır. Türkiye yasalarında direktiflere uygun hale getirme çalışmaları yürütülmelidir. Gıda Sektörünü dikkate aldığımızda. Gıda Kodeksi ile AB direktiflerine uyumlu olarak hazırlanan tebliğler ile ürünlere ait önemli parametreler öncelikle kritik ürünler olmak üzere yayınlanmalı.ve yeni tebliğler ile içerik genişletilmektedir. 29 2.3. Firmaların Yapması Gerekenler ve Kontrol Laboratuvarlarının Durumu sektörü yüksek oranda gıda kalite kontrol analizleri hizmetlerinden faydalanmaktadır. GBTAE olarak Gıda sektöründe yer alan 500 firma içerisinde yapılan araştırma sonucunda %70 oranında firmanın analiz hizmetlerini öncelikle kendi departmanlarında %30 oranında dış kuruluşlardan hizmet olarak temin ettikleri belirlenmiştir. Yukarıda da belirtildiği gibi kayısı, fındık, incir ve fıstık gibi oldukça yüksek oranda ihracat hedeflemiş olunan ürünlerde kükürt ve aflatoksin değerlerinin limitlerin üzerinde olması nedeni ile iade edilmektedir. Bu ve benzeri nedenler ile ürünlerin iade edilmesi AR&GE ve teknoloji gelişme tekliflerine sıcak bakmayan üreticileri, ihracatçıları ürün kalitesini geliştirme ve kalite parametrelerini belirleme konusunda harekete geçirmektedir. Türk Sanayicilerinin bir engel ile karşılaşmadan önce teknoloji geliştirme ya da AR&GE arayışına girmediği de sektörümüz için önemli bir engeldir. Teknoloji geliştirmek için en çok teknoloji transferi ya da AR&GE faaliyetleri yapmak gerekmektedir. Teknoloji transferi ilk başta hemen karlı gözükse bile, sürekli olarak gelişen dünya pazarında sürekli yeni teknolojik gelişmeleri izlemek ve anında gerekli transferin yapılması gerekmektedir. Türk sanayicilerinin çoğunlukla uyguladığı bu yöntemde gerekli araştırma yapılmaması, başka ülkenin altyapısına göre uygulanan bir sistemin, ülke özelindeki ortama tam entegre edilememesi çoğu kez yapılan teknoloji transferlerinin tam verimli olmamasını sebep olmaktadır. Aynı zamanda teknoloji transferi yapılan firmaya % 100 bağımlılığa neden olmaktadır. Başta yatırım gerekse bile kısa sürede kendine amorti etmesi sebebiyle AR&GE çalışmalarının yapılması ve desteklenmesi önemlidir. Firmaların bu konuda hizmet veren kurum ve kuruluşlarla da işbirliği içine girmesi ile işletme bazında sorununu çözmesi çok kolaydır. AB raporuna göre, değişik illerde bulunan 80 kontrol şubesi ve 40 adet kontrol laboratuvarındaki personelin aflatoksin analizleri ile ilgili eğitilmeleri ve EN Standartlarına sistem kurmaları gerekmektedir. İhracat yapan firmalardan AB ülkeleri ürünlerle ilgili analizlerin akredite laboratuvarlarda yapılmasını talep etmektedir. Bu kapsamda kontrol laboratuvarlarının akreditasyonu çalışmaları başlatılmıştır. Şu anda Türkiye'de gıda konusunda akredite olmuş ilk kuruluş TÜBİTAK-MAM Gıda Bilimi ve Teknolojileri Araştırma Enstitüsü (GBTAE)dir. GBTAE aflatoksin analizleride dahil olmak üzere 45 analizde Alman DAP firması tarafından 2001 yılında akredite olmuştur. İhracat yapmakta olan 10 firmadan 8 tanesi yıllık bütçelerinde gıda bilimi ve teoknolijileri servislerine mutlaka pay ayırdıklarını belirtmektedir. Gıda sektöründe "Ürün kalitesini arttırmak" gıda bilimi ve teknolojisi servislerini kulllanmanın ana sebebidir, oto kontrol aracı olarak kullanılmaktadır. İhracat yapan firmalar, yapmayanlarla kıyaslandıklarında; • Ürün kalitesini arttırma, v • Kendi oto kontrolünü s ağlama, • Teknik personelinin bilgi düzeyini arttırma, • Kalite Yönetim Sisteminin oluşturma, aşamalarında Gıda Bilimi ve Teknolojileri alanında hizmete ihtiyaç duydukları tespit edilmiştir. Öncelikler açısından değerlendirdiğimizde; ihracat yapan gıda firmaları kalite yönetim sistemi ve sertifikasyonu ile AB uyum çerçevesinde ürün kalitesinde standardizisyon ve kalite kontrol parametrelerini oluşturmayı, sonrasında AR&GE yatırımı ile yeni ürün ve teknoloji geliştirmeyi öngörmektedir. Yıllık ciroda Gıda Bilimi ve Tekonoljilerin ayrılan pay sorulduğunda 166 adet firmada % 1.38 oranında Test ve analiz hizmetine, % 0,95 oranında AR-GE'ye pay ayrıldığı belirtilmiştir. Gıda Bilimi ve Teknolojisi servislerinin toplam Pazar .büyüklüğü 19,3 milyon $ olarak tahmin edilmektedir. 284 firmanın 2002 yılında ayırdığı bütçe 40,953$ olup 2003 yılı için 224 firmanın bütçede ayıracağı ortalama miktar 60,977$ olarak belirtilmektedir. GBTAE olarak öncelikle AR&GE pazar payını sonrasında Test-Analiz, Danışmanlık ve Eğitim payını artırmayı sektörün yurt içi ve yurt dışı ihtiyaçlarını karşılamayı hedeflemektedir. 4. GBTAE'nin AR-GE ÇALIŞMALARI Gıda sektörüne ait firmalar ile yürütülmekte olan AR&GE ve Ürün Kalitesini geliştirme teklifleri çoğu sonuçsuz kalmış olmasına rağmen, yasal düzenlemeler ve ihracattaki yaptırımlar gibi zorlayıcı bir neden oluştuğunda firmalar GBTAE'ye geri dönmektedir. Bu projelere örnek olarak, ürün geliştirme çalışmalarında pazarın ihtiyacı ve müşteri talepleri doğrultusunda yenmeye hazır, yarı pişmiş balık ürünleri, limitler dahilinde kükürt içeren kuru kayısı, yurt dışı talepleri değerlendirilerek geliştirilen buruşuk olmayan zeytin, farklı damak tatları için yeni zeytin ürünlerinden bahsedilebilir. 3. GIDA İLE YAPILAN PAZAR ARAŞTIRMASININ SONUÇLARI TÜBİTAK-MAM tarafından yapılan Pazar araştırmada, gıda sektörünün 500 firması içerisinde Türkiye deki durumuna bakıldığında .500 firmadan sadece %57'sinin AR-GE çalışmaları yapmakta olduğu ve %13 oranında dışarıdan AR-GE desteği aldıkları ve %30 oranında hem kuruluş içerisinde hemde kuruluş dışarısından AR&GE desteği almayı tercih ettkleri sonucu elde edilmiştir. Fındık ihracatında Dünya piyasasında ilk sırada yer alan Türkiye son yıllardaki fındıkta aflatoksin bulunması nedeniyle ihracatı azalmıştır. Bu kapsamda fındık ihracatı ile ilgili birliklerden oluşan üçlü bir konsorsiyumun Türkiye genelinde gıda üreticilerinin büyük çoğunluğı gıda bilimi ve teknolojileri kavramına aşina değildir. Gıda 30 desteklediği fındıkda aflatoksin olup olmadığı ve varsa nedenleri ile ilgili çalışma 2002 yılında başlatılmıştır. Daha önce yine GBTAE tarafından geliştirilen ancak ihracatta sorun olmaması nedeniyle fazla üzerinde durulmayan fındık kurutma makinesi gibi alternatif kurutma yöntemleri şimdi bu proje kapsamında çeşitli parametreler üzerinden karşılaştırılarak birliklere sunulmaktadır. Kayısı ile ilgili, kuru kayısıdaki kükürt oranının AB kabul limitlerine düşürülmesi için Almanya destekli proje ile yapılan çalışma sonucunda gerekli parametrelerle kuru kayısı elde edilmiştir. gibi firmalar için talep edilen parametrelerde ürün kalitesindeki standartlaşma sonrasında yeni ürün tasarımı ve ürün geliştirmeye artış görüleceği belirlenmiştir. Bu nedenle yeni ürün geliştirmeye yönelik çalışmalr yerine, firmaların talep edilen parametrelere uygun üretim yapmasını sağlayacak araştırmalara önem verilmesi zaruridir. Bu konuda TÜBİTAK-MAM GBTAE olarak uluslararası destek kuruluşları ilede yapılan işbirlikleri sonucunda gıda sektörünün ihtiyaçlarına yönelik araştırma çalışmalarını sürdürmektedir. Ayrıca verdiği HACCP danışmanlığı, eğitim ve akredite laboratuvarları ile analiz hizmetleri sonucu gıda sektörünün ihracattaki sorunlarını en aza indirecek yönde hizmet vermeye devam etmektedir. Büyük firmaların Ar-Ge birimleri daha çok yeni ürün tasarımı ve mevcut ürünlerin geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapmaktadır. Bu nedenle GBTAE çoğunlukla K.OBİ düzeyinde kendi Ar-Ge ve laboratuarı olmayan firmalarla yeni ürün tasarımı ve ürün geliştirme çalışmaları yapmaktadır. Bu çalışmaları yaparken ortaya çıkan ürünün Türk Gıda kodeksine ve uluslararası standartlara uygun olmasıda sağlanmaktadır. 6. KAYNAKÇA [1] Gıda Bilimi ve Teknolojileri Araştırması. ACNielsen, 2003 th th [2] Report of A Mission Carried Out in Turkey From 4 to 8 September 2000 in order to Assess the Facilities and Measures in Place for the Determination of Aflatoxin Levels in Hazelnuts. Pistachios ana Dried Figs Intended for Export into tje EU and to Assess on VVhether or not Public Aflatoxin Exposure from the Consumption of These Foodstuffs Originated in Turkey is VVİthin Specifıed EU Limits. Commisison of the European Communities, 2001, s. 7-14 GBTAE ayrıca çeşitli gıda ürünlerinin (fındık, amasya elması, üzüm vb) raf ömürlerinin belirlenmesi ve iyileştirilmesine yönelik çalışmalar yaparak, firmaların ürün parametrelerini belirlemekte ve iyileştirmesine katkıda bulunmaktadır. 5. SONUÇLAR [3] European Food Standardization: Elements for CEN Strategy and Action Plan, 2001 Sadece ihracatta değil yurt içi satışlarda da Türk gıda kodeksine göre üretim yapılması zorunluluğu Gıda sanayicilerini belirli standartlarda üretim yapılmasını ve bunu kanıtlaması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Gıda maddesi üretim alanlarının kontrol altına alınması yöntemi H ACCP'dir. Yapılan pazar araştırmasında da ortaya çıktığı [4] http://vvww.iib.ora.tr (İstanbul İhracatçı Birlikleri web sayfası) [5] http://vvwvv.ccnorm.be (CEN web sayfası) [6] http://wwvv.dtm.gov.tr (Dış Ticaret Müsteşarlığı web sayfası) 31 TMMOB Makina Mühendisleri Odası III. Kalite Sempozyumu 06-07 Haziran 2003 AVRUPA VE DÜNYA ÜLKELERİNDE KALİTE YÖNETİMİ SİSTEMLERİ -AKREDİTASYON, BELGELENDİRME VE ULUSLARARASI STANDARDİZASYON Prof.Dr. M.Numan DURAKBAŞA1, Arş.Gör. Bui\ık Veli GÖRÜR2, Arş.Gör. Anıl AKDOĞAN2, Arş.Gör. Cemil Günhan ERHUY2 'Technische Universitaet Wien, Institut fiir Fertigungstechnik, Abtailung Austauschbau und Messtechnik, Karlsplatz 13/1331 A-1040 Wien, Austria. e-posta: durakbasa@mail.ift.tuwien.ac.at 2 Yıldız Teknik Üniversitesi, Makina Mühendisliği Bölümü, Makina Malzemesi ve İmalat Teknolojisi Anabilim Dalı, Beşiktaş, İstanbul, TÜRKİYE Tel: 0 212 2597070 e-posta: gorur@vildiz.edu.tr ÖZET Tek bir Avrupa pazarının yaratılmasıyla, güven unsuru oluşturma yolu önem kazanmıştır. Ürün ve hizmetlerin test edilmesi ve uygunluk değerlendirmesi için, Küresel Yaklaşım çerçevesi içerisinde strateji geliştirilmiştir. Güven unsuru oluşturma yolu olarak seri ISO/IEC 17000 ve EN 45000 uluslararası standartlarına dayanan akreditasyon, aynı zamanda etkili ve yetkin bir test etme ve uygunluk değerlendirme altyapısını sürdürmede ve bunun şeffaflığını görmede tek bir Avrupa pazarı için önemli bir görevi yerine getirmektedir. dirler. Müşteriler sertifikasyon, muayene ve uygulanan testlerde kendi adlarına bir güven unsuruna ihtiyaç duymakta fakat bu durumu kendi başlarına kontrol edememektedirler. Bu kontrol akreditasyon kuruluşlarının görevidir. Ancak, sistem, ürün, test ve kalibrasyon laboratuarları belgeleyicileri yeterliklerini göstermek zorundadırlar. Kuruluşlar bunu uluslararası tanınan akreditasyon kurumları tarafından akredite olarak yapmaktadırlar. Akreditasyon, Avrupa Standardizasyon Organizasyonu (CEN) ve Uluslararası Standardizasyon Organizasyonu (ISO) tarafından konulmuş ve geniş olarak kabul gören kriterlerin uygulanması ile sertifikalar ve raporlar için bir güven sağlamaktadır. Standartlar tarafsızlık, yeterlik ve güvenilirlik gibi görevlere yönlenmiş, sertifikaların ve ulusal sınırları arasındaki raporların karşılaştırılabilirliğindeki güven unsurunu yaratılmasına öncülük etmektedirler. Hükümetler, düzenli faaliyetleri destekleyen test etme ve sertifikalandırma işlemlerine güven duymaktadırlar. Kalite günümüzde, şirket yönetiminin temel bir unsuru olarak benimsenmektedir. Organizasyonların bugün ve ileriye yönelik her türden planları için, disiplinlerin her türünde, iyi eğitilmiş ve tecrübeli kalite personeline acil ihtiyaç duyulmaktadır. Avrupa ülkelerinde uzmanlar, Avrupa Birliği dahilinde iş uygulamalarının daha uyumlu hale getirilmesine doğru yönelmekte; bununda ötesinde, kalite eğitimi ve kalifikasyonları için bir Avrupa sistemine gerçek bir talep söz konusu olmaktadır. Bu talebin yerine getirilmesi, kalite personelinin kalifikasyonu ve kaydı için temel teşkil eden bir sistem, EOQ Uyumlu Hale Getirilmiş Şema (EOQ Harmonized Seneme) olarak hazırlanmıştır. Sertifikalar; standart ve teknik işlerle, özel ve genel laboratuar ve muayene, test ve sertifikasyon kuruluşları tarafından hazırlanmış; yetkili genel acenteler ve organizasyonlar tarafından işalanı temelinde işletmeleri konu ile ilgili yasalar çerçevesinde zorunlu alanlarda kullanılmak üzere yetkilendirirler. Sertifikalar kuruluşların standartlara ve teknik düzenlemelere uygun olduğunu göstermektedir. Anahtar Sözcükler, akreditasyon, belgelendirme, kalite uzmanı, uygunluk. Çok yönlü Tanıma Anlaşması / Multilateral Recognition Agreement (MLA), EA, LAF, ILAC, EOO. 2. ULUSLARARASI AKREDİTASYON ÖLÇÜTLERİ VE HARMONİZE EDİLMİŞ STANDARTLAR Uluslararası onaylanmış direktif, standart ve düzenlemelerle ilişkili akreditasyon sistemleri; ürünlerin farklı ülkeler arasında serbest dolaşımını kısıtlayan teknik engellerin kaldırılması yönündeki temel taleplerle uyumu sağlayan herhangi bir teknik çözümü seçmekte imalatçıları serbest ve gönüllü kılmıştır. Harmonize edilmiş standartlarla uyumlu birçok durumda da uygunluk değerlendirme prosedürleri için seçenekler artmıştır. l.GİRİŞ Günümüzde, eskiden olduğundan daha çok ürün ve servise ulaşmak mümkündür. Bu durum müşteri koruma ihtiyacının daha önceleri hiç bu kadar büyümemiş olduğu anlamına da gelmektedir. Müşteriler işletmelerin ancak serlifikasyon. muayene ve ürünlerin test edilmesiyle ve sertifikalandırılmış kalite sistemleriyle korunabilmekte32 Küresel ticaret yapmak için teknik engellerin kaldırılması, ürünlerin farklı ülkeler arasında serbest dolaşımı, bir standard, bir muayene, bir belge temelinde küresel kabul görme ile gerçekleştirilebilecektir. Genel anlamda, EN 45000 standartlarının bir kısmı kuruluşun organizasyon ve yönetimiyle ve diğer bir kısmı ise kuruluşun operasyonu ile ilgili teknik taleplerle ilişkilidir. Bu standartların her iki kısmı da uygunluk değerlendirme kuruluşlarının operasyon kapasiteleri ve güvenilirliklerini sağlama ihtiyacından bu yana bir bütün halinde düşünülmelidir. EN ISO/IEC 17025, 45004, EN 45011 ve EN 45012 standartları notifıkasyon hedefleyen kuruluşların yetki değerlendirmelerinde temel standartlardır. EN 45001 standardı test ve kalibrasyon işleri yapmak durumunda olan bir laboratuar için genel talepleri içermektedir. Laboratuarın onaylanmış kuruluş olarak çalışabilmesi için üçüncü taraf kuruluş olma mecburiyeti vardır. EN 45004 standardı muayene yapan kuruluşların yetkilendirilmesi için genel kriterleri içermektedir (Tablo 1.) Tablo 1. Bilgilendirme kuruluşları için konu ile ilgili EN 45000 Avrupa standartları serisi. Akreditasyon kuruluşları için kriter Sertifikasyon kuruluşu Test laboratuarı Muayene kuruluşu EN 45010 EN 45002 EN 45003 EN 45010 EN 45010 EN 45002 Akreditasyon ve EN 45010 değerlendirme kuruluşları için kriter EN ISO/IEC EN ISO/IEC EN 45004 17025 17025 Operasyonel kriter EN 45012 EN 45013 1985 Mayısında "Council Resolution" da tanımlanan Yeni Yaklaşım, teknik harmonizasyonda yenilikçi bir yol sunar. Diğer özelliklerinin arasında, EC ile Avrupa Standartlar kuruluşları CEN, CENELEC ve ETS1 arasındaki sorumlulukları net bir biçimde ayırma işine de, ürünlerin serbest dolaşımına izin vermek için yasal bir çerçevede girmektedir. • EC direktifleri "temel talepleri" tanımlar örn; ürünler marketlerde yer aldıklarından itibaren sağlık ve güvenliğin korunmasını sağlamalıdırlar. • Avrupa standartları kuruluşlarının, direktiflerde verilen temel talepleri karşılayan uygun teknik özellikleri çizmek, temel taleplerle bir uygunluk tahminini sağlayacak uyumu oluşturmak gibi bir görevi vardır. Bu gibi özelliklerden "harmonize edilmiş standartlar" olarak söz edilir. Avrupa standardizasyonu, Avrupa'nın genişlemesiyle, 21.yüzyıla girdiğimiz şimdilerde yeni sorgularla karşılaşmalıdır. Küçük ve orta ölçek işletmeler servet yaratımındaki kayda değer kapasiteleriyle, standartlar üzerinden bilgi erişimine ihtiyaç duyarlar ve standardizasyon prosesine doğru yol alırlar. 3.AKREDİTASYON VE SERTİFİKAKSYON Ortak bir Avrupa pazarının yaratılmasıyla, güven unsuru oluşturma yolu önem kazanmıştır. Ürün ve hizmetlerin test edilmesi, uygunluk değerlendirmesi ve ticaret önündeki teknik engellerin kaldırılması amacıyla, Küresel Yaklaşım çerçevesi içerisinde geliştirilen strateji, etkinliğini ancak, test etme ve uygunluk değerlendirme kuruluşlarında güvenin sağlanması durumunda arttırabilir. Güven oluşturma anlamında akreditasyon, aynı zamanda etkin ve yetkili test etme ve uygunluk değerlendirme altyapısının devamı ve saydamlığı gibi bir önemli görevi de ortak Avrupa pazarı için yerine getirir. Sertifıkasyonun anlamı, kesin standart veya teknik yönetmeliklerle uyumlu, ürün/servis, laboratuar, sistem veya personel yazışmalarını oluşturma faaliyetleridir. Tablo 2 .akreditasyon ve sertifıkasyonun karşılaştırılmasını göstermektedir. Tablo 2. Akreditasyon ve sertifikasyon AKREDİTASYON SERTİFİKASYON Tanım: Yetkili sertifn.dsyon ISO 9000 standartlarına göre kuruluşlarının doğrulanması uygunluk scrtifıkasyonu Teknik güvenilirlikte Kendi işlevlerine bağımlı amaçlar, yapılan özel olmayan bir organizasyonun görevlerin yetkinliği. kalite yönetimi için genel sistem Kontrol edilecekler: Kontrol edilecekler: Kalite yönetim sistemi Kalite yönetim sistemi Teknik yetkilendirmenin özel Sistem talepleri talepleri Kesin sistem standardı Örn: personel ve yönetimin uygunluğunun kişisel davranışları değerlendirilmesi (yöneticinin de) ISO 9001:2000'de aşağıdaki tanımlar detaylı olarak verilmiştir. yönetimin sorumluluğu kaynak yönetimi ürün gerçekleştirme ölçme, analiz ve geliştirme Yeni Yaklaşım kavramı ve Avrupa standardizasyonu tek bir pazar gelişimine önemli katkıda bulunmuşlardır. 33 Tablo 3. EN 45000 ve ISO/IEC 17000 Seri Standartları Avrupa Standardı EN ISO/IEC 17025 EN 45002 EN 45003 (1995) EN 45004 (1995) Uygulama Revizyon Standardı Laboratuarlar Karşılık Gelen ISO/IEC Standardı Güncelleştirme Standardı ISO/IEC 17025 Laboratuarların En 45003 revizyonunda değerlendirilmesi içermektedir Laboratuarlar için akreditasyon Güncelleştirme kuruluşları sürmektedir Denetleme kuruluşları ISO/IEC Rehber 58 (1993) Güncelleştirme sürmektedir ISO/IEC 17020 EN 45010 (1998) Sertifikasyon kuruluşlarının değerlendirilmesi ve akrcditasyonu EN 45011 (1997) Ürün sertifikasyon kuruluşları ISO/IEC Rehber 65 (1996) EN 45012 (1997) Kalite sistemi sertifikasyon kuruluşları ISO/IEC Rehber 62 (1996) Kalite Yönetimi ISO/IEC Rehber 66 (1999) Eko-Yönetim EN 45013 (1989) EN 45014 (1989) Personel sertifikasyon kuruluşları Tedarikçi uygunluk deklerasyonu Denetleme kuruluşlarına akreditasyon sağlayan kuruluşlar için genel talepler Laboratuarların birbirleri ile kıyaslamalarının geliştirilmesi ve öncülüğü Güncelleştirme sürmektedir 11.1998 Tablo 3'te gösterildiği gibi akreditasyon ISO/IEC 17000 ve standartlar serilerini temel EN 45000 uluslararası almaktadır. 4. KALİBRASYON, TEST ETME, DENETLEME VEYA SERTİFİKASYON KURULUŞLARININ AKREDİTASYONU Genel olarak akreditasyon prosedürleri, aşağıda belirtilen her bir alan için ilgili rehberlerde detaylı olarak tarif edilmiş olacaktır: • Kalibrasyon • Test etme • Denetleme • Ürünlerin sertifikasyonu • Kalite Yönetim Sistemlerinin sertifikasyonu • Çevre-Yönetim Sistemlerinin sertifikasyonu • Personelin sertifikasyonu Akreditasyonlar, akreditasyon prosedürlerini uygulayacak olan ISO/IEC 17000 ve EN 45000 standart serilerine dayandırılmaktadır. Prosedürler üzerine özel anlaşmaların yanı sıra, disiplin olarak yönlenmiş değerlendirme kriterleri, kendi akreditasyon kuruluşları tarafından uyulan prosedürlerin kurallarında tanımlanmaktadır. Uluslararası Akreditasyon Forumu (I AF) üyesi olan akreditasyon kuruluşlarının en yüksek standartlarda çalışması gerekmekte ve akredite ettikleri kuruluşların uygun uluslararası standartlara riayet etmesini talep etmektedir. 1AF Çok Yönlü Tanıma Antlaşması (MLA) üyeleri ISO/IEC Rehber 61 (1996) Güncelleştirme sürmektedir ISO/IEC TR 17010 ISO/IEC Rehber 43 (1996) tarafından akredite edilen kuruluşlarca yayınlanan sertifikalara tüm dünyada itimat edilir; çünkü MLA, söz konusu sertifikalarının güvenilir olduğunu müşterilerine temin etmektedir. Kuralları yazmak için gereken sorumluluk, bu kuruluşlar arasındaki üst düzeydeki teknik uyuma dayanmaktadır. Şekil 1 'de verilen akış şeması, genel olarak akreditasyon prosedürünü göstermektedir. Şekil 1. Akreditasyon prosedürü Başvuru Değerlendirme Akreditasyon İzleme 5. TEST LABORATUARLARININ AKREDİTASYONU Avrupa topluluğu, her ülkede uluslararası standartları yerine getirecek, fakat sadece gerçekleştirebileceği testler ile sınırlandırılmış olan laboratuarlara akreditasyon sağ- lamak ile yükümlü akreditasyon kuruluşlarının oluşturulması gerektiğini belirlemiştir. konstrüksiyonların imalatında elektrodların gerekli özellikleri sağlaması konusunda emin olmak gerekmektedir. Eğer bir test laboratuarı akreditasyon için başvurursa, kalite güvence sistem dokümanlarını ve akreditasyon için talep edeceği standartların listesinin yanısıra, kişilerin kalifikasyonlarını akreditasyon kuruluşuna sunmalıdır. Prosedürlerin listesi, sadece ulusal ve uluslararası standartları değil, eğer tam olarak tanımlanmışsa, aynı zamanda ev içi yöntemleri de kapsamaktadır. Avrupa Topluluğu'nun ürün, hizmet ve ticaret için yeni düzenlemeleri imalatçının yeterlilik ve sorumluluğuna dayandığından, yönetim sistemlerinin sertifikasyonu ve özellikle de kalite yönetim sistemlerinin sertifikasyonu önem kazanmıştır. Piyasada sertifikalan kıyaslanabilir kılabilmek için, sertifika yayınlayabilen kurumlar belli şartları yerine getirmek zorundadırlar. Eğer bunu kanıtlayabilirler ise, akreditasyon kuruluşu tarafından kuruma akreditasyon verilebilir. Çoğu Avrupa Topluluğu ülkesi sertifikasyon kuruluşları için bir akreditasyon sistemi kurmuştur. Avusturya, akreditasyon kuruluşunun yetkili olduğu iki Avrupa ülkesinden biridir. Bu, Federal Ekonomi ve Çalışma Bakanlığı'dır. Diğer birçok Avrupa ülkesinde akreditasyon kuruluşları endüstri tarafından özel organizasyonlar olarak kurulmuştur. Ancak, bunlar da kabul görmektedir. Akreditasyon kuruluşu tarafından dokümanların onaylanmasının ardından, kalite güvence uzmanı ile birlikte test yöntemleri uzmanları, organizasyonu, ekipmanları ve yönetmeliklerin doğru uygulanmasını kontrol etmek üzere laboratuarı denetlerler. Uzmanlar, ölçme ekipmanlarını denetleyerek, testleri yürütmek için bunların yeterli olup olmadığını sorgular. Bunlar, kişilerin görevlerini yerine getirmek için gerekli kalifikasyon ve bilgiye sahip olup olmadıklarını incelemek; bütün testlerin değerlendirildiğini kontrol etmek ve bunların dokümente edildiği şekilde uygulanıp uygulanmadığına tanıklık etmek zorundadırlar. Sonuçlar, ekonomi işleri departmanı tarafından denetlenmek zorunda olan raporlarda özetlenir. 7. SERTİFİKASYON KURULUŞLARININ AKREDİTASYONU EN 45001 ve akreditasyon kuruluşunun şartlarının karşılanması ile en fazla beş senelik bir akreditasyon verilir. Beş yılın sonunda akreditasyon, söz konusu prosedürünün tekrarlanması şartıyla uzatılabilir. Eğer bu süreçte standartlar ya da operasyon prosedürleri değişirse veya laboratuvar yöntemlerin miktarını genişletmek isterse, notlarını değiştirmek için başvurmak zorundadır. Eğer bir test laboratuvarı, beş sene içerisinde yeterli miktarda test yürüttüğünü ispat edemez ise akreditasyonu kaybeder. Bir test laboratuvarını akredite etmek için gereken kurallar oldukça katıdır ancak bu, tüm test laboratuvarlarını yüksek bir seviyede tutmak için gereklidir. Bir sertifikasyon kuruluşunun güvenirliliğini kanıtlamak için, söz konusu kuruluşun, genel olarak EN 45012 (kalite sistemlerinin değerlendirmesini ve sertifıkasyonunu yürüten kuruluşlar için şartlar) ve EN 45011 (ürün sertifikasyon sistemlerini yürüten kuruluşlar için şartlar) standartlarında yer alan Avrupa kurallarına göre çalışması gerekmektedir. Yakın zamanda, bahsi geçen bu Avrupa standartları, ISO 17000 serisi olarak Uluslararası Standardizasyon Kuruluşu tarafından yayınlanan uluslararası standartlara eşit olacaktır. Söz konusu akreditasyon prosedürü, test laboratuvarlarına benzerdir. Diğer ekonomik kuruluşlardan bağımsız olmak için, sertifikasyon kuruluşunun belli şartlan karşılaması gerekmekte ve tüm müşterilerin sertifikasyona aynı erişimde olması gerekmektedir. Bir sertifikasyon kuruluşu, değerlendirmelerin nasıl yürütüleceğini ve sertifıkasyonun nasıl verileceğini dair prosedürleri dokümente etmiş olmalıdır. Çalışma yöntemlerinin kalite güvence el kitabına kaydedilmiş olması gerekmektedir. Sertifikasyon kuruluşu personelinin yeterli, eğitimli ve denetleme ve sertifikasyon prosedürleri hakkında iyi bilgilendirilmiş olması gerekmektedir. Yönetim sistemlerinin denetleyicileri için belli şartlar belirlenir. Örneğin, ekonomi branşı için eğitimin yanısıra, bu kişi denetleyici olarak kalifiye olmak ister. Kişinin bu dalda birkaç yıllık pratik tecrübeye sahip olduğunu kanıtlanması gerekmektedir. Sertifikasyon kuruluşu, denetleme zamanlarının belirlenmesi için uluslararası kuralların, sertifikasyon kurallarının parçası olduğunu göstermek zorundadır. Avrupa veya uluslararası standartlarda ve akreditasyon kuruluşlarının yorum kağıtlarında yer alan birçok ilave şart bulunmaktadır. Yalnız uluslararası kuralların nihai uygulamaları, sertifikaların piyasada kabul edildiğini garanti eder. Akreditasyon sürecinde, akreditasyon kuruluşu uzmanları dokümantasyonu inceler ve şahitli bir denetime katılır. Bun Eğer bir test laboratuvarı EU direktiflerini sağlamak durumunda olan bir ürün üzerinde test yürütmek isterse, hükümetin test laboratuvarını Brüksel'deki EU Komisyonuna, somut direktif için, yetkili kuruluş olarak bildirmek zorundadır. Avusturya hükümeti de dahil olmak üzere çoğu Avrupa hükümeti, laboratuvarın bu özel alanda bir akreditasyona sahip olmasını talep etmektedir. 6. SERTİFİKASYON KURULUŞLARI EU kavramları, sertifikasyonu bir ürün ya da hizmetin, bir kişinin kalifikasyonun veya yönetim sisteminin bir standart, yasal ya da düzenleyici kural ile uyumlu olduğu bir deklarasyon olarak tanımlar. Bu bağlamda üç tür sertifika mevcuttur: - Ürün sertifikaları - Personel sertifikası - Yönetim sistemleri sertifikaları Piyasada birçok durum için bu tür sertifikalar gereklidir. Örneğin, kaynakçı sertifikası için, kişi bir kaynak sınavını başarı ile geçmiş ve artık sertifikada belirtilen standartlara göre kaynak yapmak için kalifiye durumda olmalıdır. Ürün sertifıkasyonuna örnek olarak ise kaynak elektrodlarının sertifikasını verebiliriz, çünkü basınçlı tankların veya çelik 35 ların gözlemleri akreditasyon kuruluşu için akreditasyonun verileceğine veya verilmeyeceğine dair temel bir raporda özetlenmiştir. olmadığı ve faaliyetlerin bu tanımlara göre icra edilip edilmediğini incelemektir. Denetçinin görevi firmanın uyguladığı metodları teftiş etmek veya metodlarını değiştirmek için firmalara tavsiyeler vermek değildir. Denetçiler sistemi değerlendirmek zorundadırlar. Eğer bütün talepler bu özel bölüm için uygun olan şekilde yerine getirilmişse sertifikasyon kurumu bu firmayı 3 yıllığına sertifikalandırabilir. Bir ve iki yıl sonra sertifikanın geçerliliğini sağlamak için teftiş denetimi gereklidir. 3 yıldan sonra sertifikanın geçerliliğinin devamı için yeniden sertifikalandırma denetimi yapılmak zorundadır. Eğer sertifikalandırılmış bir şirket EU direktiflerinin uygun olacağı bir ürünü için CE işaretine sahip olmak amacıyla ISO 900 l'e göre sertifikasyonunu kullanmak isterse, sertifikasyon kuruluşunun sadece akredite olması yetmeyip, aynı zamanda kesin direktif için yetkili bir kuruluş olarak Brüksel'deki hükümeti taraf'ndan bilgilendirilmelidir. 8. CE İŞARETİ CE işareti ürünün, müşteri tarafından imalatçıya empoze edilen toplum talepleri ile uygunluğunu sembolize eder. CE işareti konmuş ürünler, üründen sorumlu olan kişinin ürünün bütün toplumsal talepleri karşıladığını teyit eden ve doğru uygunluk değerlendirmesi prosedürünün tamamlandığını gösterir beyanıdır. CE işareti zorunludur ve söz konusu ürüne, servise konmadan veya ortak pazara sunulmadan önce konulmalıdır. Ürünlerin CE işareti koymak için sunulan çeşitli direktiflere konu olduğu yerlerde, işaret ürünlerin bu direktiflerin koşullarına uyduğunu kabul eder. 10. SONUÇ Avrupa Birliğinde ürünlerin serbest ticareti çalışma metodlarının aynı seviyede olması amacıyla yeni tetkik, test etme, kalibrasyon ve sertifikasyon kurumları altyapısı gerektirmektedir. Eğer bu durum tüm kuruluşlar için sertifiklar ve raporlarla belgelenirse kuruluşlar tüm Avrupa Birliği ülkelerinde aynı geçerliliği elde edeceklerdir. Ortak bir Avrupa Pazarının yaratılmasıyla güven unsuru oluşturma yolu önem kazanmıştır. Ürün ve hizmetlerin test edilmesi, uygunluk değerlendirmesi ve ticaret önündeki teknik engellerin kaldırılması amacıyla küresel yaklaşım çerçevesi içinde geliştirilen strateji ancak test etme ve uygunluk değerlendirme kuruluşlarında güvenin sağlanması durumunda etkinliğini artırabilir. CE işareti direktiflerle donanmamış bir ürüne konmamalıdır. Birçok durumda ürünün EU direktifleriyle uygunluğu numune örneği testi ve sertifikalı kalite güvence sistemi ile tamamlanmadadır. Ürünü üzerine CE işareti koymak zorunda olan bir imalatçı, kalite güvence sistemi sertifikasyonu yanında, ürün testi ilgili direktifi için belirlenen test laboratuarlarını seçecektir. REFERANSLAR [1] Leitfaden fur die Umsetzung der nach dem neuen Konzept und dem Gesamtkonzept verfassten Richtlinien Luxemburg: Anıt ftir amtliche Veröffentlichungen der Europâischen Gemeinschaften, 2000 ISBN 92-828-7449-0 [2] Der europâische Binnenmarkt - Beseitigung von Handelshemmnissen, Informationsschrift desAkkreditierungs Servicedes Bundesministeriums für Wirtschaft und Arbeit (BMWA) http://www.bmwa.gv.at/service/ [3]Informationsbroschüre der Zertifızierungsstelle - AııM [4]Durakbasa. M.N.: Accreditation and Certification - Quality Education at the Universities. Proceedings of the Workshop Metrology and Statistics in Accreditation and Certification. ISBN80-967558-6-2, May 1999. [5] ISO/IEC 17025:1999. General Requirements for the Competence of Calibration and Testing Laboratories. [6] EN 45011:1998: General requirements for bodies operating produet certification systems. [7JISO/IEC Guide 65:1996: General requirements for bodies operating produet certification systems [8] EN 45012: 1998: General requirements for bodies operating assessment and certification/registration of quality systems. [9] EN 45013:1989: General criteria for certification bodies operating certification of personnel. [I0JISO/IEC Guide 62:1996: General requirements for bodies operating assessment and certification/registration of quality systems. [11]ISO 9000: 2000: Ouality Management Systems Fundamentals and Vocabıılary, 2000. [I2]ISO 9001: 2000: Ouality Management Systems Requirements, 2000. [13]1SO 9004: 2000: Quality Management Systems - Guidelines for Performance Improvemint [I4]ISO 19011: 2002: Guidelines for Quality and/or Environmental Management Systems Auditing EU direktifleri için belirtilen sertifikasyon, test etme, kalibrasyon ve tetkik kuruluşu, EU direktiflerine uygunluğu kanıtlamak için ürün ve kalite sistemini beraber sertifıkalandırabilir. 9. KALİTE SİSTEMLERİ SERTİFİKALANDIRMASI Kalite sistemleri sertifikalandırması Avrupa Komisyonunun ortak pazara girişte işletmenin yeteneğini değerlendirmede ve imalatçıların kaliteyi iletme kabiliyetindeki güveni vermek için dayanılan bir esas olarak tasarlanmıştır. Bu sebepten bütün kalite güvence sistemleri ISO-9000 serileri üzerine yönelmektedir. Eğer bir imalatçı direktife tabi ürünler üretmek için kalite güvence sisteminin EU direktifler taleplerini yerine getirdiğinin kanıtına ihtiyaç duyuyorsa, aynı zamanda kalite sistem talepleriyle buluşuyor ve ek olarak sistem böyle ürünleri geliştirme ve/veya üretmeye uygunsa, bilgilendirme kuruluşu gerekmektedir. Her durumda Kalite Güvence sistemi, eğer; prensipler el kitabında tarif edilmiş, işlemler ve faaliyetlerde prosedürler ve çalışma direktiflerinde tammlanmışsa standarda uygun olarak addedilir. Aynı zamanda, tanımlar eksik olduğunda, bu durumda yapılan faaliyetler, hataları önlemeyle ilgili tanımlara uygun olmak zorundadır. Sertifikasyon denetiminde denetçinin görevi, kalite standartlarının yerine getirilip getirilmediği, faaliyetlerden sorumlu kişiler için faaliyetlerin uygun bir tarifinin olup 36 TMMOB Makina Mühendisleri Odası III.Kalite Sempozyumu 6-7 laziran 2003 AB İLE BÜTÜNLEŞME SÜRECİNDE TEKNOLOJİ KALİTE VE VERİMLİLİK Umut DEMİRTAŞ Milli Prodüktivite Merkezi Araştırma Bölümü Uzman Yardımcısı Gelibolu Sokak No.5 Kavaklıdere ANKARA GİRİŞ Ulusal bir verimlilik ve kalite altyapısının hazırlanması açısından, ulusal teknoloji hedefinin vazgeçilmez olduğu düşünülmektedir. Bu savdan hareketle bu çalışmada teknoloji kalite ve verimlilik arasındaki ilişkiler bağlamında ulusal teknolojinin önemi vurgulanmaktadır. Ulusal teknolojinin oluşturulmasına yönelik teknoloji politikaları bağlamında özellikle AB ile bütünleşme çerçevesinde günümüzdeki durum incelenmektedir. 1.TEKNOLOJİ VE TEKNOLOJİK GELİŞME SÜRECİ Teknoloji, girdileri ekonominin talep ettiği çıktılara dönüştürmenin bilinen yollan olarak tanımlanabilir. Bu tanım, bilgi birikimini esas alan bir tanımdır. 'Bilgi Çağı' gibi tanımlamaların sıkça kullanıldığı günümüzde, bu kavrama biraz daha yakından bakmakta fayda vardır. Bilgi, yanlış sonuçlara varmaya neden olabilecek biçimde, sıkça enformasyonla karıştırılmaktadır. Büyüme kuramında son yıllarda ağırlık kazanan ve politika tasarımlarında etkili olan evrimci yaklaşım, bilgiye gerçekçi ve ayrıntılı bir bakış olanağı sunmuştur. Buna göre teknolojik bilgi, birikimli, sürekli biçimde ancak azar azar artan ve belirli yörüngede gelişen özelliktedir. Bilginin birikimli olması, tüketiminde rekabetçi olmadığı anlamına gelir. Teknolojik bilgi, sonraki ilerlemelere kaynak oluşturması anlamında, tüketilip bitirilemez. Bilginin sürekli biçimde ancak azar azar artan (incremental) özellikte olması, büyük değişimlerin zaman içinde meydana gelen küçük değişimler yoluyla gerçekleştiğini ifade eder. Bilginin belirli bir yönde gelişme göstermesi, (pathdependent) maliyeti yüksek araştırma, öğrenme ve uyarlama süreçleri sonunda biriktirilmiş olmasından kaynaklanır (Taymaz,2001). Bilgi açık (kodlanmış-codifıed) olabileceği gibi, örtük (tacit) de olabilir. Kodlanmış bilgiye örnek olarak bilimsel makaleler verilebilir. Bu tür bilgi tam olarak kamusal mal niteliğindedir ve daha çok temel araştırmaları kapsar. Çeşitli yollarla, örneğin internet kullanılarak ulaşılabilir. Örtük bilgi ise, yöneticilerin, mühendislerin, işçilerin beyninde, firmaların imalat, pazarlama vb. süreçlerinde ve 37 organizasyon yapılarında saklı durumdadır. Örtük bilgi, tümüyle dışlayıcı özelliğe sahiptir. Kamusal mal niteliği taşımaz. Firmaların ARGE çalışmaları sonucu, ya da yaparak öğrenme sonucu oluşur. Örtük bilgi, bir anlamda, firmanın görünmeyen sermayesi (intangible capital) durumundadır. Bilgi, içsel ve dışsal olarak sistemiktir. Bilginin içsel olarak sistemik olması, firma içinde çok çeşitli ve çok farklı etkinlikler (üretim, araştırma, pazarlama vb.) sonucu oluşturulduğunu; dışsal olarak sistemik olması ise, bilgi üretiminin açık veya örtük biçimde, farklı kurumlar arasındaki etkileşimler sonucu gerçekleştiğini ifade etmektedir. İlk üç özelliğin bir sonucu olarak, teknolojik bilginin ortaya çıkarılması giderek artan bir şekilde karmaşıklaşmakta ve zorlaşmaktadır. Bunun yansıması, ARGE kritik kütlesinin giderek artması ve bunun da firmaları hatta ülkeleri ARGE faaliyetlerinde işbirliğine zorlaması olmaktadır. Evrimci iktisat, teknolojik'gelişme sürecini, buluş-yenilikyayılma şeklinde doğrusal süreç olarak değil, her aşamanın içice geçtiği karmaşık bir süreç olarak görmektedir. Yenilik ile yayılma arasındaki fark belirgin değildir. Yayılma sürecinde teknolojiler sürekli değişir. Yenilik ile buluş arasında da belirgin bir fark bulunmaz. Yenilikler, bilimsel buluşların üretilme sürecini dolaysız (ARGE verimliliğini arttırma) ve dolaylı (yeni sorular ve kavramlar geliştirme) yollardan etkiler (Taymaz, 2001). 2. KALİTE VE VERİMLİLİK Kalite ve verimlilik, bir işletmenin performansını belirleyen iki temel unsurdur. Konumuz açısından, teknolojinin tanımına dönerek, "talep edilen çıktılar" vurgulamasına dikkat etmekte fayda vardır. Talep, iktisadi anlamda satın alma gücüyle desteklenmiş satın alma isteğidir. Tüketiciler, gereksinimlerine uygun ürünleri talep edeceklerdir. Kaliteye yönelik değişik tanımlarda en çok vurgulanan olgu ise ürünün tüketicinin isteklerine, gereksinimine uygunluktur. Bunu, ürünün belirlemelere uygunluğu, hatasızlığı vb. özellikler izlemektedir. Üretimde istenen verimlilik artışının da katı bir miktar kaygısına bağlı olarak değil, ekonominin taleplerinin sürekli ve hızlı bir şekilde değerlendirilmesiyle mümkün olabileceği düşünülmektedir. Verimlilik ölçümlerinde kalitenin de ölçüme katıldığı birtakım teknikler geliştirilmektedir. Böylece kalite artışı nicel olarak verimlilik artışı içinde izlenebilmektedir. Bunun en güzel örneği kişisel bilgisayarlardır. Her dönemin en üst model kişisel bilgisayarı göz önünde bulundurularak bu sektörde bir verimlilik artışı aranırsa, çarpıcı sonuçlara ulaşılamayabilir. Ancak, tanımı sadece her dönemin en üst modeli olmaktan çıkararak, işlemcilerin çalışma frekansında, bellek kapasitelerinin hacminde vs. meydana gelen yenilikler (kalite artışları) şeklinde genişletilirse gerçek artış ortaya çıkmaktadır. ARGE harcamalarındaki düzenli artışın yeniliğe yeterince dönüşemediği şeklinde yorumlamak mümkündür. Tablo 2: Teknoloji Transferi Göstergeleri Doğrudan Yabancı Yatırımlar 1993-1997 Kişi Başına ($) AB 403,5 TÜRKİYE 12,0 Lisans Ödemeleri 1998 Yatırım Malı İthalatı 1995-1998 Kişi Başına ($) 184,7 Kişi Başına, (cari $, ort.) 1082,40 1.9 162,09 Kaynak: Lall (2002)'de yer alan veriler tarafımızdan hesaplanmıştır. . Teknolojik gelişme yenilikler yoluyla yürüyen bir süreçtir. Süreç yenilikleri, üretim sürecinde girdilerden tasarruf eden, daha çok verimliliği etkileyen yeniliklerdir. Ürün yenilikleri ise, tamamen yeni bir ürün üretilmesi ya da mevcut üründe kalite artışı sağlayan yeniliklerdir. Teknolojik gelişme ile kalite ve verimlilik arasındaki ilişkiler irdelenirken, teknolojik yeniliklerin türüne göre ayrım yapılmakla birlikte, gerçek hayatta bir teknolojik yeniliğin hem kalite hem de verimlilik artışı sağladığı unutulmamalıdır. kullanılarak Tablo 2'de teknoloji transferinin göstergeleri olarak doğrudan yabancı yatırımlar, lisans ödemeleri ve yatırım malı ithalatında kişi başına düşen değerler alınmıştır. Teknoloji transferinde yatırım malı ithalatı yolunun ağırlığı görülmektedir. Ekonomi gündeminden düşmeyen doğrudan yabancı yatırımlar konusundaki zayıflık da yine rakamlara yansımıştır. Tablo 1 ve 2 birlikte değerlendirildiğinde ülkemizin ulusal teknoloji düzeyi bakımından AB ortalamasından çok geride olduğu, temel olarak teknolojiyi transfer ettiği, transfer bakımından da yatırım malı ithalatının ezici ağırlığa sahip olduğu anlaşılmaktadır. Teknoloji tüketen bir ülke olmak, verimlilik ve kalite artışlarının kaynağını dışarıda aramak uzun dönemde ülkemize yarar sağlamayacaktır. O halde, yenilikler yoluyla kalite ve verimlilik artışı sağlanmakta, bu da rekabet gücünü artırarak büyümenin önünü açmaktadır. Bunun işletme ölçeğinde olduğu gibi ülke ekonomisi ölçeğinde de geçerli olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. 3.ULUSAL TEKNOLOJİ Günümüzde ulusal teknoloji karşıtı görüşler, çokuluslu şirketler yoluyla ARGE faaliyetlerinin de küreselleşeceği ve sonuçta tüm dünyanın bu yolla aynı teknolojiyi kullanma durumuna gelecekleri düşüncesinde yoğunlaşmaktadır. Rekabet gücünün, kaynağı olarak verimlilik ve kalite artışı sağlayan teknolojik yenilikler ulusal ekonomiye hangi yollardan katılmaktadır? Bunu saptayabilmek için AB ile karşılaştırmalı olarak, ulusal teknolojiye ve teknoloji transferine ilişkin göstergeleri gözden geçirmek yararlı olacaktır. Uzun dönemli ekonomik büyümeyi teknolojik gelişme hızının belirlediği bir içsel büyüme modelinde, çokuluslu şirketlerin uluslararası yatırımlar yoluyla yaydığı sermaye mallarında içerilmiş teknoloji, verimliliği artırır. Teorik olarak, teknolojinin doğrudan yabancı yatırımlar yoluyla yayılımı iki biçimde olabilir: (Fontagne, 1999) Tablo I: Ulusal Teknoloji Göstergeleri (1997-1998) Kişi Başına 1000 Nüfus Başına Ticari Kesim Uluslararası Patent ARGE, $ 239,8 0,611 AB ihmal edilebilir TÜRKİYE 4,8 Kaynak: Lall ve Albaladejo (2002)'de yer alan verilerden hesaplanmıştır. -Yatay yayılım: Yabancı firma genellikle daha nitelikli personel istihdam eder ve onları daha etkin biçimde yönetir. Dolayısıyla yerel işgücünün eğitilmesi, niteliklerinin artması ve etkin yönetim biçimlerinin yayılmasına katkıları olur. Tablo l'de ulusal teknoloji yeteneğini temsilen, ARGE harcamaları ve patent sayılarına ilişkin göstergeler yer almaktadır. Kişi başına ARGE harcamalarında AB ortalamasına göre düzeyimiz açıkça görülmektedir. 1995 yılından bu yana ARGE harcamalarında istikrarlı bir artış gözlenmekteyse de halen istenen düzeyde bulunmadığımız açıktır. Patent sayılarında çok daha karamsar bir tablo ile karşı karşıya bulunmaktayız. Her yenilik için patent alınması söz konusu olmayabilir ancak yine de bu durumu -Dikey yayılım: Yabancı firmalar, belirli nitelikte girdi sağlayacak, etkin çalışan alt yüklenicilere gereksinim duyacaktır. Bu firmalar yerli sanayinin bu yolda gelişmesini sağlarlar. Diğer yandan, yerli sanayi de yabancı firmanın ürünlerini kullanarak verimliliğinin arttırabilir. Yabancı firma bu anlamda iki çeşit katkı sağlayabilir: girdi çeşitliliğinin artması ve/veya daha kaliteli girdi (ya da ara malı) üretimi. 38 Teknoloji yayılımının gerçekleşmesi için evsahibi ülkenin de bazı şartları taşıması gereklidir: i-Beşeri sermayenin teknolojiyi özümseyecek nitelik ve seviyede olması gereklidir. ii-Yerli ARGE çabasının miktarı da önemlidir. Dolayısıyla ulusal teknolojinin geldiği düzey, özümseme yeteneğini belirlemektedir. %13, Fransa %11, Japonya %4 ile izlemektedir. Türkiye'nin de içinde bulunduğu geri kalan 14 ülke ise, %4 pay almaktadır. Dolayısıyla, ARGE harcamalarının esasen gelişmiş ülkeler coğrafyasında küreselleştiğini söylemek yanlış olmayacaktır. (Göker, 2002) Şekil 2, UNCTAD tarafından yayınlanan 2002 Dünya Yatırım Raporu'na göre, doğrudan yabancı yatırımların evsahibi ülkelere dağılımını (bin ABD Doları cinsinden) göstermektedir. Daha açık renkle gösterilen üst kısım, 25 gelişmiş ülkenin payıdır. Daha koyu renkle gösterilen alt kısım ise, geri kalan 169 ülkenin payını göstermektedir. 2000 yılında doğrudan yabancı yatırımların toplamı 1,5 Neoklasik iktisadın teknolojiye bakış açısının aksine, içsel büyüme ve evrimci kuramın gelişmesiyle birlikte, ulusal teknolojiye verilen önem artmış bulunmaktadır. Şekil 1, 19 OECD ülkesinde yabancıların denetiminde DİĞER (14) JAPONYA o/o5 %4 FRANSA İNGİLTERE Şekil 1: ARGE Harcamalarının Coğrafi Dağılımı yapılan toplam ARGE harcamalarının coğrafi dağılımını göstermektedir. Görülebileceği üzere, bu harcamaların %54'ü ABD de yapılırken, ABD yi Almanya ve İngiltere Trilyon ABD Dolar'ına yaklaşmışken, bunun yaklaşık 1/6 sı 169 ülkenin payı olabilmiştir. Görülebildiği gibi, 19952000 yılları arasındaki canlanma da, 2002 yılı sonrasında 1600000 1400000 1200000 1000000 227476 800000 600000 400000 200000 219908 ||66232 0 1996 | 1 267947 ı—ı1 503144 484239 raül 1997 837761 1 • I 1 1998 m •İ-3İB8. 1999 W* »8001 2000 2001 Şekil 2: Evsahibi Ülkelere Göre DYY Dağılımı 39 yaşanan durgunluk da, gelişmiş ülkeler coğrafyasında gerçekleşmektedir. 169 ülkenin 200 Milyar dolar etrafında dalganan payının, bazı yıllarda 50 Milyar dolar kadarının tek başına Çin'e ait olduğunu belirtmekte fayda vardır. Dolayısıyla, teoride öne sunulan işleyiş doğru olmakla birlikte, sadece gelişmiş ülkeler coğrafyasında geçerlidir. Bu durumun özellikle gelişmekte olan ülkelerin ulusal teknolojilerini geliştirme yönünde harcayacakları çabayla doğru orantılı olarak değişebileceği söylenebilir. Ülkemize doğrudan yabancı yatırımların gelerek ulusal teknolojiye katkı vermeleri, ülkemizde araştırma geliştirme çalışmalarının nesnel koşullarının gelişmesi ve yabancı yatırımların bir sonraki bölümde değinilecek olan Vizyon 2023 stratejisine göre yönlendirilmeleriyle olasıdır. Tek başına bürokratik engellerin kaldırılması kanımızca katkı sağlamayacaktır. 1993 sonrasında izlenmesi öngörülen politikanın ayırt edici özelliği, yalnızca bilimde değil teknoloji alanında da yetkinleşmenin amaçlanması ve bu yetkinleşmenin, bilim ve teknolojiyi ekonomik ve toplumsal faydaya dönüştürebilme becerisine (yenilik becerisine) de sahip olma amacını içermesidir. Bu amaca ulaşmaktaki başarı Ulusal Yenilik Sistemi'nin kurulmasına bağlanmıştır. BTYK'nın yaptığı üçüncü (25 Ağustos 1997) ve dördüncü (2 Haziran 1998) toplantılarda aldığı kararlar, Ulusal Yenilik Sistemi'ni kurmaya yöneliktir. 20 Aralık 1999 tarihli dördüncü BTYK toplantısında, alınan ek ve yeni kararlar ile ulusal yenilik sisteminin eksik yapı taşlarının tamamlanması gözetilmiştir. Patent Enstitüsü, Ulusal Metroloji Enstitüsü, Türkiye Bilimler Akademisi, Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı, Türkiye Akreditasyon Kurulu gibi kuruluşların kurulması, 1995'ten itibaren TÜBİTAK ve TTGV tarafından ARGE desteği vermesi, Marmara Araştırma Merkezi'nin sanayiye dönük araştırmaya ağırlık vermesi gibi önemli gelişmeler 1993 sonrası dönemin ürünüdür. 4. TÜRKİYE'DE TEKNOLOJİ POLİTİKASININ TARİHÇESİ Teknoloji politikası, teknolojik gelişmenin yönünü ve hızını etkilemek amacıyla teknolojik gelişme sürecinin her aşamasına yapılan devlet müdahaleleri olarak tanımlanabilir. Ülkemizin üçüncü teknoloji politikası belgesi ile ilgili çalışmalar, 13 Aralık 2000 tarihli altıncı BTYK toplantısında alınan, "Ulusal Bilim ve Teknoloji Politikaları: 2003-2023 Strateji Belgesinin Hazırlanması" kararı ile başlamış bulunmaktadır. Çalışmaların eşgüdümünü yürüten TÜBİTAK tarafından öncelikle diğer ülkelerde yapılan çalışmalar değerlendirilmiş, AB üyesi ve aday ülkelerin çoğunda tamamlanmış bulunan "teknoloji öngörüsü" çalışmalarının uzun dönemli bilim ve teknoloji stratejilerinin oluşturulmasında yaygın olarak kullanıldığı belirlenmiştir. AB, bu çalışmayı, "Futures" adı altında, 2000 yılında tamamlamış bulunmaktadır. Ülkemizde bilim ve teknoloji alanında belirli bir politika izleme arayışı Planlı Dönemle (1963-1967) birlikte başlamıştır. Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ile TÜBİTAK kurulmuş ve bilim ve teknoloji alanında izlenen ana politika, doğa bilimlerinde temel ve uygulamalı araştırmaların desteklenmesi olmuştur. İkinci ve Üçüncü planlarda teknolojik gelişme ve teknoloji transferi konuları da ele alınmış, Dördüncü Plan'da ilk defa teknoloji politikalarından bahsedilerek, teknoloji politikalarının sanayii, istihdam ve yatırım politikalarıyla birlikte bir bütün ofarak ele alınması ve belli sektörlerin kendi teknolojilerini üretecek biçimde geliştirilmesi öngörülmüşse de bu ana politika tercihi değişmemiştir. İthal ikameci sanayileşme stratejisinin terk edildiği 1980'Ii yıllara kadar politika, ülkemizin matematik, fizik bilimler, mühendislik ve sağlık bilimleri ile tarım bilimleri alanında yetkinleşmesi amacını gütmüştür. Teknolojik gelişmenin kaynağı, bilimsel bilgidir. Bu bakımdan, bilim alanında yetkinleşme, teknoloji alanında yetkinleşmek açısından sağlam bir temel oluşturacaktır. Hazırlık süreci sonunda, çalışma "Vizyon 2023: Bilim ve Teknoloji Stratejileri" olarak adlandırılmış ve dört alt projeyle desteklenmesine karar verilmiştir. 1.Teknoloji Öngörüsü Projesi 2.Ulusal Teknoloji Envanteri Projesi 3.Türk Araştırmacılar Envanteri Projesi 4.Ulusal ARGE Altyapısı Projesi Tüm bu projeler içinde en ağırlıklı olanı ve en önemlisi, teknoloji öngörüsü projesidir. Bu projeyle temel olarak, 2023 yılına ilişkin vizyon oluşturularak, bu vizyona ulaşmak için gerekli sosyo-ekonomik hedefler; bu hedeflere ulaşmak için çalışılması gerekli teknoloji konulan ve bu konular içinde alt teknoloji alanları belirlenmektedir. Kısıtlı kaynakların 2023 yılına kadar sonuç verecek en önemli alanlara harcanması düşüncesiyle, teknoloji alanları önceliklendirilmiştir. Proje, 11 panelin çalışmalarıyla devam etmektedir. Panellerin ön raporları tamamlanmıştır. Şu an internet ortamında kamuoyuna sunulan ön raporlar, yaygınlaştırma aşamasındadır. Bu aşamada delfı yöntemiyle fikirleri alınacak çok geniş uzman kitlesinin dışında, konuyla ilgili tüm kesimlerin katılımına açıktır. 1980'li yılların başında hazırlanan "Türk Bilim Politikası: 1983-2003" ilk bilim ve teknoloji politikası belgesi sayılabilir. 1983 yılında %0,24 olarak tahmin edilen ARGE/GSMH oranını 1993 yılında %1'e çıkarmayı hedefleyen program uygulamaya konulamamış , bu belge ile yaratılan Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu (BTYK) da ancak 1993'te yaptığı ikinci toplantısında kabul ettiği "Türk Teknoloji ve Bilim Politikası: 1993-2003" belgesiyle işlerlik kazanmıştır. Bu belge geliştirilerek, Yedinci Planda "Bilim ve Teknolojide Atılım Projesi" ana başlığında ele alınmıştır (DPT, 2000). 40 Yaygınlaştırma aşamasının tamamlamasından sonra nihai raporlar bu yılın temmuz ayında ortaya çıkacaktır. adlı eylem planı çerçevesinde, 25 Mart I999'da Brüksel'de TÜBİTAK, DPT ve Dışişleri Bakanlığı temsilcileriyle AB Komisyonu arasında yapılan toplantıda görüşülmüştür. Türkiye'nin ortaklık anlaşması yaparak ve yılda yaklaşık 20-30 milyon € katılım payı ödeyerek 5.ÇP'ye katılması, o günün koşullarında uygun görülmemiş, bir sonraki programa hazırlanmak üzere proje bazında katılım yolu seçilmiştir. Ayrıca bu hazırlık sürecinde bir teşvik unsuru olarak, AB fonlarından herhangi bir destek almadan 5.ÇP kapsamındaki projeye katılması kabul edilen Türk araştırmacılarının TÜBİTAK desteklerinden yararlandırılması kararlaştırılmıştır. Proje bazında katılım istenen sonuçları vermemiştir. Vizyon 2023 projesiyle, çok geniş bir kesimin ortak çabasının ürünü olarak bilim ve teknoloji stratejileri ortaya konmuş olacaktır. Panel raporlarıyla, ülkemizin belirli alanlarda şu anki durumu, güçlü ve zayıf yanları, onu bekleyen fırsat ve tehditler ile 2023 vizyonuna ulaşmak için gerekli, somut, yapılabilir hedefler önceliklendirilmiştir. Bu anlamda, üniversitelerimizin, araştırma kurumlarımızın, ARGE faaliyeti yapan/yapacak şirketlerimizin esas alması gereken strateji belgesidir. Türkiye, ilk iki teknoloji politikası belgesini uygulamayarak, çok değerli yıllarını kaybetmiştir. Vizyon 2023 projesinin aynı akıbeti pavlaşamaması bakımından toplumun tüm ilgili kesimlerine sorumluluk düşmektedir. Türkiye dışındaki aday ülkelerin büyük çoğunluğu, başlangıçtan itibaren çerçeve programlarına tam katılım yolunu seçmiş, bu konuda dışarıda bırakılmaları olasılığına kesin tavır koymuşlardır. Bütün aday ülkeler konuya Avrupa Birliği ile bütünleşme açısından bakmakta ve programlara katılım konusunda kararlılık göstermektedirler. 4.1. AB Çerçeve Programları ve Türkiye Avrupa Birliği, bilimsel araştırma ve teknolojik gelişme kapasitesini güçlendirmek, bu yolla ekonomik ve sosyal gelişme sağlamak üzere. 1984 yılından bu yana Çerçeve Programları (ÇP) uygulamaktadır. Programlar, üye ülkelerin katma değer vergileri yoluyla yaptıkları katkılar yanısıra. ortaklık anlaşması imzalamış ülkelerin GSYİH'Iarı oranında ödedikleri katılım paylarından oluşan bir kaynağı kullanmaktadır. Bu bütçenin % 5-10 arasında bir bölümü EURATOM anlaşması uyarınca termonükleer füzyon ve nükleer atık yönetimi gibi konularda yapılacak araştırmalara ayrılmakta, geri kalan büyük bölümü ise, topluluk anlaşması uyarınca yürürlüğe konan araştırma ve teknoloji geliştirme etkinlikleri için kullanılmaktadır. Ülkemizin katılımı, araştırma ve teknoloji geliştirme boyutunda olmaktadır. EURATOM programına katılım bu aşamada gündemde değildir. Avrupa Birliği, Çerçeve programları için ayırdığı bütçeyi 1994-1998 yıllarında uygulanan Dördüncü Çerçeve Programı'ndan itibaren büyük ölçüde artırmış bulunmaktadır. Türkiye de konuya bu açıdan yaklaşarak Altıncı Çerçeve Programı'na ilişkin çok olumlu bir karar almış bulunmaktadır. 15 Nisan 2002 tarihli Sekizinci BTYK toplantısında, tam katılım yönünde karar alınmış, 20 Haziran 2002 tarihinde çerçeve anlaşmasının TBMM'de onaylanmasını takiben 29 Ekim 2002 tarihinde, Brüksel'de tam katılıma ilişkin mutabakat zaptı imzalanmıştır. 4.2. Ulusal Teknoloji Amacına Yönelik Gündemdeki Araçlar AB Altıncı Çerçeve Programı: Altıncı Çerçeve programının önde gelen iki uygulama aracı bütünleştirilmiş projeler ve mükemmeliyet ağlarıdır. Bütünleştirilmiş Projeler (Integrated Projects. İP), temel ve uygulamalı araştırma, teknoloji geliştirme. demonstrasyon. yaygınlaştırma ve uygulama planlaması gibi etkinliklerin bütünleştiği ve hedef odaklı, yeni bilgi üretmeye yönelik projeler olarak tanımlanmaktadır. Ana getirişi yeni bilgi olan hedeflere yönelmiş araştırmaları desteklemek için bir araçtır. Uzun vadeli ya da riskli araştırmaları kapsayabilirler. Genel olarak tanınan süre 3-5 yıl arasında değişmekle birlikte gerekli olan durumlarda daha uzun sürelerin tanınması da mümkündür. Avrupa Birliği. Mart 2000 tarihli Lizbon zirvesinde, Avrupa'yı 2010 yılında dünyanın en dinamik ve rekabet gücü en yüksek bilgi ekonomisi haline getirmeyi hedeflemiştir. Bu hedefe ulaşmak amacıyla tasarlanmış 6.ÇP ile yaratılmak istenen Avrupa Araştırma Alanı ile; 1. Özellikle ABD ve Japonya karşısında. Avrupa Birliği'nin rekabet gücünün artırılması, (Bu amaç, aynı zamanda AB bütünleşmesinin temelinde yatan en önemli sebeplerden birisiydi.) 2. Avrupa birliği ülkelerinde bilgiye dayalı ekonomi ve toplum düzeni geliştirilmesi ve bu yolla istihdam, sürdürülebilir ekonomik büyüme ve toplumsal bütünlük koşullarının iyileştirilmesi amaçlanmaktadır. Ülkemizin AB Çerçeve Programlarına katılımı, 1999 yılındaki Helsinki zirvesinde aday ülke statüsü kazanmasının ardından gündeme gelmiştir. Konu ilk kez, AB tarafından hazırlanan "Türkiye için Avrupa Stratejisi" Mükemmeliyet Ağları ise (Netvvorks of Excellence, NoE) belli bir araştırma alanında ve bir ortak etkinlik programı etrafında Avrupa'da mevcut uzman ve kaynakları bir araya getirerek mükemmeliyeti güçlendirmek, yaymak ve kalıcı bütünleşme sağlamak üzere planlanmıştır. AB tanımına göre. 250 işçiden az işçi çalıştıran işyerleri KOBİ sayılmaktadır. Teknolojik yenilik yeteneğine sahip KOBİ'ler bütünleştirilmiş projeler ve mükemmeliyet ağlarında yer alabilirler. Sınırlı ARGE yeteneğine sahip KOBİ'lerimiz. "CRAFT' (Co-operative Research) ve 'Kollektif Araştırma' uygulamalarından yararlanabilir. Yine tüm KOBİ'ler açısından, işbirliği ve bilgilenme ortamı Vi/.yon 2023 projesiyle ilgili ayrıntılı bilgi ve etkileşim için lı ttp://vizyon2023. tu bitak.gov.tr 41 L sağlayacak ETI' (Ekonomik ve Teknolojik İstihbarat) programı da oldukça yararlı bir araç olarak görülmektedir. Finansman olanaklarının ötesinde projeleriyle programa katılacak gerçek ve tüzel kişiler uluslararası alanda çalışma ve araştırma sonuçlarını pazarlama konusunda deneyim kazanacak, programla kurulmak istenen 'Avrupa Araştırma Alanı'na entegre olabileceklerdir/ Bunun nedeni, teknoloji politikasının eksikliği değildir. Ne yazık ki 1980'li yıllardan bu yana çok değerli yıllar, sanayileşme sürecinde teknoloji politikası belgelerinin dikkate alınmaması sonucu kaybedilmiştir. Şimdilerde ülkemiz, ARGE'ye ve yeniliğe sunulan destekler bakımından eskisine göre çok daha olumlu bir noktadadır. Ancak ARGE ve yenilik çabalan, bir strateji çerçevesinde hedefe yönlendirilmedikçe, ulusal teknoloji hedefine ulaşmak oldukça güç olacaktır. Dolayısıyla ARGE ve yenilik çabalarında Vizyon 2023 projesinin çıktıları rehber alınmalıdır. Bunun gerçekleşmesi durumunda ulusal verimlilik ve ulusal kalite altyapıları oluşarak sürekli rekabet gücü ve dolayısıyla büyümenin önü açılabilecektir. TÜBİTAK ve TTGV Destekleri: KOBİ'ler dahil, sanayi işletmelerinin belli bir projeye bağlı ARGE ve yenilik faaliyetlerine; TÜBİTAK Teknoloji İzleme ve Değerlendirme Daire Başkanlığı hibe biçiminde, TTGV ise ucuz kredi biçiminde destek sağlamaktadır. Teknoloji Bölgeleri: 2002 yılında çıkarılan Teknoloji Bölgeleri Yasasıyla üniversiteler, araştırma kurum ve kuruluşları ile sanayi arasında işbirliği sağlamak; ülke sanayinin uluslararası alanda rekabet edebilir ve ihracata yönelik bir yapıya kavuşmasını sağlamak; teknolojik yenilikler yoluyla verimliliği ve kaliteyi artırmak gibi amaçlara yönelik olarak teknoloji bölgesinde inşa edilecek bina vs. için ödenek tahsisi, bölgede çalışacak şirketler için vergi indirim ve muafiyetleri gibi kolaylıklar sağlamaktadır. KAYNAKÇA DPT (2000): Sekizinci Bes Yıllık Kalkınma Planı Bilim ve Teknoloji Ö/K Raporu, Ankara:DPT Fontagne,L. (1999): "Foreign Direct Investment and International Trade: Complements or Substitutes?", STI Working Paper, OECD Lal), Sanjaya (2000): "FD1 and Deveiopment: Policy and Research lssues in the Emerging Context", QEH VVorking Paper 43 Lall, Sanjaya ve Manuel Albaladejo (2002): "Indıcators of the Relative Importance of IPRs in Developing Countries", QEH Working Paper No 85 Taymaz, E. (2001): Ulusal Yenilik Sistemi - Türkiye İmalat Sanayinde Teknolojik Değişim ve Yenilik Süreçleri, Ankara:TÜBİTAK/TTGV/DİE Göker, Aykut (2002): "Yabancı Sermaye ve ARGE I", Cumhuriyet Bilim ve Teknik Dergisi 13 Temmuz 2002 Göker, Aykut (2002): "Yabancı Sermaye ve ARGE II", Cumhuriyet Bilim ve Teknik Dergisi 27 Temmuz 2002 UNCTAD (2002): World lnvestment Report, www.unctad.org SONUÇ AB üyeliği, sorun çözecek sihirli bir değnek olarak algılanmamalıdır. Resmi üyelikten önce, birçok alanda AB standartlarını yakalamak ve geçmeye yönelik her türlü çaba, üyelik amacına da hizmet eder. Kalite ve verimlilik düzeyinde ilerleme her şeyden çok teknolojik gelişmeye bağlıdır. Teknolojik gelişmişlik düzeyine ilişkin birçok göstergede çok geri durumda olduğumuz görülmektedir. .Alımcı (,'crçeve Programı hakkında ayrıntılı bilgi www.fp6.org.tr Destekler hakkında ayrıntılı bilgi için. www.ttgv.oig.tr ve \\\\\\.Hihitak.L!ov.lr için 42 TMMOB Makina Mühendisleri Odası III.Kalite Sempozyumu 06-07 Haziran 2003 SANAYİNİN REKABET GÜCÜ ve KALİTE Makina Müh. Atilla Şahin AKSOY ÖZET 1-REKABET GÜCÜNDEKİ DEĞİŞİM ve GELİŞMELER Dünya ile entegrasyonu tamamlamak, AB'ye girmek ve bu yolda gelişmek, güçlü bir ülke olmak gibi büyük hedefleri olan ülkemiz, bu hedeflere ulaşabilmek için; Çok hızlı yaşanan değişim ve küreselleşme, toplumsal sistemin tüm alt sistemlerini ve bireylerini etkilemektedir. Küreselleşme ile ortaya çıkan yeni rekabet koşullan, eskiye oranla çok daha sert ve imha edicidir. Çünkü, değişim rüzgarları karşısında tek sabit kalan şey, her şeyin değişken olduğudur. -Küreselleşen pazar koşullarını her yönüyle tanıması, -Tüm dünyayı etkileyen " DeğişinV'in getirdiği her türlü yapısal önlemleri alması ve gerçekleştirmesi, -Rekabetin zorunlu kıldığı "Kalite Anlayışı"nı tüm ülkede yaygınlaştırması yoluyla "Rekabetçi Kalite"yi tüm kurum ve kuruluşları ile benimsemesi, uygulaması ve sürekliliğini sağlaması gerekmektedir. Ürün kalitesi, hizmet kalitesi, organizasyon kalitesi, toplum kalitesi, yaşam kalitesi.. Kalite kavramını bu denli ön plana çıkaran, yaşanan hızlı değişim sürecinde üretilen mal ve hizmetlerdeki çeşitlilik, uluslararası ticarette liberalleşme, ticari sınırların yok olması, teknolojik ilerlemeler ve bu gelişimlerin beraberinde getirdiği yeni rekabet koşullarıdır. " Ne üretirsem onu satarım " anlayışı yerine " Müşteri gereksinim ve beklentilerini belirleyerek , bu doğrultuda uygun mal ve hizmeti, düşük maliyetle, yüksek kalite standartlarında ve hızlı bir biçimde pazara sunmak "anlayışına bırakmak zorunda kalmıştır. Bu durumda, rekabette sürekli üstünlüğü sağlayabilmenin tek koşulu müşteridir. Tüm bunların sağlanabilmesi için kalite, yenilik ve değişim boyutları bir arada incelenmelidir. Bu çalışmada "Sanayinin Rekabet Gücü ve Kalite" başlığı altında, - Son yıllarda rekabet gücündeki değişim ve gelişmeler - Rekabet ve rekabette kalitenin etkisi - Sanayi sektöründe kalite yönetimi - Kalite sistemlerinde gelişmeler : ISO9000-2000 ve EFOM sunulmuştur. Anahtar Kelimeler Rekabet , rekabet gücü , kalite standartları , mükemmellik kalite yönetimi , kalite İçinde yaşadığımız yeni yüzyılda en çok konuşulan konuların başında "Değişim" gelmektedir. Dünyadaki gelişmeler doğrultusunda makro ve mikro düzeyde tüm organizasyonlarda değişimin kaçınılmaz olduğundan söz edilmektedir. Organizasyonları değişime zorlayan faktörler ise (Boscheck,1994; Aktan, 1997:28-29): • Küreselleşme ve rekabet, • Uluslararası kazanması, • Bilgi teknolojilerindeki gelişmeler: bilgisayar kullanımının yaygınlaşması; üretim sürecinde robotlardan yararlanılması ve haberleşme alanındaki hızlı gelişmeler, • ve bölgesel bütünleşmelerin 'önem Yeni teknolojik bulutlar, • Yeni açılan pazarlar ve beraberinde getirdiği pazar payı kapma yarışı, • İnsan hakları ve demokrasi alanındaki gelişmeler dolayısıyla organizasyonlarda insana saygının önem kazanması, • Müşterinin bilinçlenmesi ve beklentilerinin (kalite, hızlı servis, ucuzluk, ürünün estetik değeri, güvenilir olması v.b.) değişmesi, • Firma evlilikleri ve değişen müşteri yapısı (GM/Opel/Fiat , Ford/Volvo, VW/Audi/Skoda.) • Bu faktörler ve bunlara eklenebilecek birçok faktör organizasyonlarda değişimin bir zorunluluk olduğunu ortaya koymaktadır. Dünyada, üretim sistemlerindeki ve bunun dayandığı teknoloji tabanındaki köklü değişimlerle bilgi toplumuna geçiş süreci yaşanmaktadır. Özellikle enformasyon (bilişim) teknolojisindeki gelişmelerin bir sonucu olan il ., otomasyon 43 teknolojisi, yalnızca basit işgücünü değil, belirli ölçüye kadar beyin gücünü de ikame edebilme olanağını vermiştir. Bu çerçevede kaliteli insan gücüne dayanan bilgi yoğun sanayiler ve ileri üretim yöntemleri hızlı gelişmenin belirleyicisi olmuştur. Bilgi çağında yaşanan değişimler o kadar hızlı olmaktadır ki. daha önceden öngörülerde bulunabilmek artık mümkün olmamaktadır. Bugün bir işletme için değişim, içinde bulunduğu rekabet ortamı ve bu ortamda ayakta kalabilmek için geliştirmek zorunda olduğu stratejilerine göre biçimlenmektedir. Özellikle otomotiv, kimya, elektronik ve dayanıklı tüketim malı üreten kuruluşlar pazardaki üstünlüklerini üretim güçleriyle sağlamışlardır. 1970'li yıllarda teknolojinin yaygınlaşarak, hayatımızın her alanına girdiği bu dönemde, üretim öğelerini ucuz olarak sağlayan ve bunları teknoloji yardımıyla biraraya getiren işletmeler, daha düşük maliyette rekabet dönemi başlatmışlardır. Şekil 1: Rekabette Son 40 Yılda Yaşanan Değişim 1.1. Rekabet Rekabet, sosyal hayatta kimin iyi olduğunun bilinmediği durumlarda, bunu belirleme yoludur. İşletmelerin rekabet gücü dinamik yapılarına, yatırım kapasitelerine, Ar-Ge çalışmalarına ve kullandıkları teknolojilerin uygunluğuna bağlı olarak yenilik oluşturma becerileri ile yakından ilgilidir. İşletmelerin rekabet gücünden uluslararası rekabet gücüne geçildiğinde rekabet gücünün çok boyutlu olduğu ve ülkenin rekabet gücünün tek tek işletmelerin ortalama rekabet gücünden daha çok şey ifade ettiği kabul edilmektedir. Bunlar; ülke ekonomisinin sahip olduğu birçok kurumsal yapıyı kucaklayan, ülkenin üretim yapısını, teknolojik alt yapısını, teknoloji üretim kapasitesini ve dinamiğini, nitelikli insan sermayesini içeren ve ekonomik ortamı da temsil eden faktörlerle yakından ilişkilidir Bir ülkenin rekabet gücü, o ülkenin ürettiği malların -ister iç tüketim, ister ihracat için olsun- diğer ülkelerin mallarıyla kalite ve fiyat bakımından yarışabilecek düzeyde olmasını ifade etmektedir. Rekabet gücü; üretim ve verimliliğin artması, yaşam standartlarının iyileşmesi ve istihdamın geliştirilmesi için bir ön koşuldur. Rekabet gücünün artması, ülke ekonomisinde zincirleme bir reaksiyonun oluşmasına yol açmaktadır. Bu artış; üretim ve ihracatta gelişmeye neden olmakta; karlılığın büyümesine böylece yatırımlarda hızlanmaya ve istihdamın gelişmesine etki etmektedir. 80'li yıllara gelindiğinde ise rekabette yeni bir boyut açılmıştır: Kalite. Artık ucuz ve bol ürüne doymuş kitleler, kaliteli ürünlere yönelmişlerdir. Zamanla kalite kavramına yenilik, esneklik, hizmet ve pazara daha çabuk ulaşma, yani hız eklenmiştir. Yarının dünyasında rekabetin gizli avantajları ise, 90'li yılların rekabet unsurlarına ek olarak mükemmeliyet şeklinde belirlenmektedir. Rekabette son 30 yıllık değişim Şekil I'de görülmektedir. Diğer yandan teknolojik gelişmelerin sağladığı verimlilik artışı, dünya pazarlarının küreselleşmesi, bilgi toplumuna geçiş aşamalarının yaşanması, ürün ömürlerinin giderek kısalması, pazara yeni ürünler sunma sürelerinin azalması ve sürekli değişen müşteri gereksinimleri 9O'lı yılların işletmelerini farklı yaklaşımlara yönlendirmiştir. Böyle bir ortamda, çağdaş organizasyonlar olarak varlıklarını sürdürmek isteyen işletmeler, Adam Smith ile başlayıp günümüze kadar devam eden bütün yönetim kavram ve tekniklerini bir kenara bırakarak, modern yönetim anlayışının beraberinde getirdiği, Tam Zamanında Üretim, Toplam Kalite Yönetimi, Yeniden Yapılanma ve Mükemmellik Modeli gibi bir çok yeni yönetim tekniklerini uygulamaya çalışmalıdırlar. Dünya ekonomisindeki küreselleşme ve serbestleşirle trendi ile birlikte "Uluslararası Rekabet Gücü" kavramı çok sık kullanılmaya başlanmıştır. Uluslararası rekabet gücüne sahip olmak demek, rakip yerli ve yabancı firmalara kıyasla (1) ürün fiyatı ve/veya (2) ürün kalitesi, teslim zamanı ve satış sonrası hizmetler gibi fiyat dışı unsurlar açısından şu anda ve gelecekte aynı durumda veya onlardan üstün olmak demektir. 1.2 İşletmelerin Rekabet Güçleri ile ilgili Başlıca Stratejik Faktörler Son dönemin rekabet sisteminde fiyat rekabetinden çok, kalite rekabeti, ürün çeşitlendirmesi, modern tasarım ve görüntü, artan ölçüde önem kazanmaktadır. Porter'a göre, rekabet avantajlarını ülkeler değil, firmalar yaratır. Bu nedenle işletmelerin rekabetçi stratejileri önemlidir (Erkan, 1995:85). İşletmelerin rekabet gücünün belirlenmesinde birden fazla faktör vardır. Bu faktörlerin neler olduğunu kesin olarak belirlenmesi mümkün olmamakla beraber başlıca faktörler şunlardır: Üretim Maliyeti: Rekabet gücünü belirlemede en önemli faktörlerden biri maliyettir. Özellikle işletmelerin üretim maliyetlerini azaltacak yöntemleri en iyi biçimde de uygulamaları gerekmektedir. Başarıyla uygulanan kalite çalışmaları, kalitesizliğin maliyetlerini izleme ve önleme ile 44 önemli maliyet avantajları yaratabilir. Azalan maliyetler, işletmelerin fiyat avantajı ile pazarda konumlarını güçlü kılmaktadır. Kalite ve Standartlara Uygunluk: Değişen müşteri ihtiyaç ve beklentilerine cevap verebilecek kalite anlayışı ve uygulamalarının benimsendiği ve sürekliliğinin sağlandığı işletmeler rakipleri karşısında üstünlüklerini koruyabileceklerdir. Özellikle uluslararası kalite standartlarına uygun ürün ya da hizmet üretimini gerçekleştiren işletmeler, iç pazarda olduğu gibi dış pazarda da rekabet avantajına sahip olacaklardır. Nitelikli İşgücü: Giderek artan rekabet ortamında yer alan endüstrilerde, toplam üretim maliyetleri içinde niteliksiz işgücü maliyeti azalmaktadır. Artık, işçiliğin toplam maliyetler içindeki, ücret düşüklüğünden kaynaklanan rekabet gücünü, bir avantaj olarak görmeye yetmemektedir. İşçilik ücretlerinin rekabet gücü içinde belirleyici bir faktör olmaktan çıktığı bu yeni yapılanma çerçevesinde nitelikli ve eğitimli işgücü ön plana çıkmıştır. Liretim Teknolojisi ve Ar-Ge Faaliyetleri: Ulusal ve uluslararası pazarlarda rekabet avantajı sağlamak ve bu avantajlarını sürekli kılmak isteyen işletmeler rakiplerine göre daha kaliteli ürünü daha kısa sürede üretebilecek uygun teknolojiyi seçmeleri gerekmektedir. Üretim teknolojisinin önemi kadar yapılan Ar-Ge faaliyetlerinin yoğunluğuda rekabet gücünü etkin kılan faktördür. Bugün rekabet gücü açısından üst sıralarda yer alan ülkeler dikkate alındığında, Ar-Ge faaliyetlerine yapılan yatırımların yüksek olduğu görülmektedir. Dünyada Ar-Ge harcamalarının en yüksek olduğu ülkeler; İsveç, Japonya, ABD, Fransa, Finlandiya, Almanya ve İngiltere'dir. Türkiye' de Ar-Ge harcamaları cok düşük değerlerde kalmıştır. Bu durumda özellikle görev, büyük ölçekli işletmelerimizin bireysel çabasına ve üniversite-sanayii işbirliğine düşmektedir. (WEF,1997) Pazar Payı: Bir işletme ister iç pazara, isterse dış pazarlara girmeye karar verdiğinde, her iki pazarda da hedef alacağı pazar payını ve bu bu paya ulaşmak için izleyeceği stratejilerini belirlemek zorundadır. Pazar payı rekabette önemli unsur haline gelmiştir. Çoğu durumda, hedefledikleri pazarın önemli payına sahip olmuş işletmeler, rakiplerine göre rekabet avantajına sahiptirler. Mevcut pazar payının korunması ve daha da geliştirilmesinde pazar araştırması, kalite, üretim ve teslim hızı ile teslim sonrasında hizmetler gibi faktörler de önemli rol oynamaktadır. 1.3. Rekabet Gücü Açısından Türkiye Yoğun rekabet karşısında ülkemizin durumu nedir? Türkiye'nin uluslararası pazarlarda rekabet gücü ne düzeydedir? Bu soruların cevabı, uluslararası rekabet edebilirlik yönünden dünya ülkelerinin konumunu araştıran Dünya Ekonomik Formu'nun (WEF-World Economic Forum) 1997 yılında yayınlanan Küresel Rekabet Raporu'nda sunulmuştur. Bu rapora göre, Türkiye'nin uluslararası düzeyde rekabet gücünün genel olarak düşük olduğu belirtilmektedir. WEF'ın 53 ülkeyi kapsayan araştırmasına göre dünyada rekabet gücü en yüksek ülkeler arasında, ilk sırada Singapur, ikinci sırada ise HonKong yer almaktadır. Asya kaplanlarından Tayvan 9., Malezya 10., Tayland 14., Güney Kore ise 20. Sırada bulunmaktadır (VVEF, 1997) Türkiye'nin yeri ise 36. sıradadır. WEF'in değerlendirmesine göre, Mısır, Çin, Portekiz, Çek Cumhuriyetleri, Meksika, Filipinler ve Slovakya gibi ülkelerin rekabet gücü Türkiye'nin rekabet gücünden daha yüksek olarak değerlendirilmektedir. Uluslararası Yönetim Geliştirme Merkezi (IMD The Wold Competitiveness Yearbook)1997 yılı Avrupa'da Rekabet Gücü sıralamasında ise Türkiye Avrupa ülkeleri arasında 22. Sırada yer almaktadır. AB Komisyonu İlerleme Raporu'nda (9.10.2002-Brüksel) Türkiye ile ilgili temel değerlendirmelerde; Ekonomik Kıstaslar çerçevesinde, Türkiyenin pazar ekonomisi işleyişi alanında kaydettiği ilerleme dış rekabet baskısına karşı direncini güçlendirmektedir. Fakat Piyasaların işlerliğini ve Rekabet gücünü " arttırmak için Türkiye'de halihazırda uygulanan reform sürecinin yeterli olmadığı makroekonomik denge ve mali sürdürebilirliğin sağlanması gerektiği belirtilmiştir. Buraya kadar yapılan genel değerlendirmeler ülkemizdeki tüm sektörlerin rekabet güçlerinin düşük olduğu anlamına gelmemektedir. Sektörlerimizin tek tek rekabet gücü değerlendirmesi yapıldığında tekstil-pamuklu giyim, demirçelik, demir dışı metaller, çimento, selüloz, cam, lastik, seramik gibi sektörlerimizin rekabette güçlü olduklarını görmekteyiz. Ancak yine de belirtilmesi gereken sektörlerin rekabet gücünü değerlendiren çalışmaların yok denecek kadar az olduklarıdır. 2. REKABETTE KALİTENİN ETKİSİ Günümüzdeki ekonomik ve teknik gelişmeler, üretimden tüketime kadar her aşamada meydana getirdiği değişimler, mal ve hizmet kalitesinin önemini artırarak çok sayıda kalite sorununu da beraberinde getirmiş ve kalite kavramı bir çok ürün tasarımcısını, mühendisi, girişimciyi ve tüketiciyi ilgilendiren bir konu haline gelmiştir. Kalite kavramı artık, ürüne üretim sürecinden sonra takılan bir aksesuar olmaktan çıkmıştır. Günümüz koşullarında endüstriyel kuruluşlar, pazar payını kaybetmemek amacıyla kalitesiz üretim yapmamaya özen göstermekte ve kalitenin üretim sürecinde yaratılabilmesi için, kalite kontrol sistemleri geliştirmektedirler (Tan.Peşkircioğlu, 1989:26). 45 Kalite; kaynakların verimli kullanımını sağlayan, ürün ve hizmetlere kullanım uygunluğunu kazandıran, müşteri gereksinimlerine uygun üretim ve hizmet anlayışını egemen kılan ve böylece işletmelerin kamusal sorumluluklarını da olumlu olarak gerçekleştirmelerine olanak sağlayan bir performans boyutudur. Kalite bu anlayış çerçevesinde gerçekleştirildiğinde, işletme performansına elbette büyük katkı sağlayacaktır. Bu katkıların ölçülmesi ve bu alanda sağlanan gelişmelerin bilinmesi gerekmektedir. Artık kaliteyi işletme performansının bir boyutu olarak değerlendirmek zorunluluk haline gelmiştir. Massachutsetts, Cambrige Stratejik planlama Enstitüsü tarafından kalite, karlılık ve pazar payı arasındaki ilişki üzerine çalışma yapılmış ve 3000 işletme ile yapılan çalışmalar sonucunda kalitenin pazar payını artırmada ana faktör olduğu görülmüştür. Şekil 2'de görüldüğü gibi kalitenin iki yönü vardır. Birincisi müşteri odaklı kalite. İkincisi ise tasarım özelliklerine yönelik kalitedir. Müşteri odaklı kalite fiyat avantajı ve müşteri değerleri ile birlikte pazar payında artış sağlayacaktır. Aynı biçimde kalite standartlarına uygunluk verimlilik ve kalitenin maliyetleri azaltıcı etkisi ile düşük maliyeti ortaya çıkartacaktır. Düşük maliyetle pazara giren işletme ise yüksek karlılık ve büyüme sağlayacaktır. Bu artan gelişine döngüsü kalite iyileştirmelerine yapılan yatırımlarla doğru orantılı olarak gelişme gösterecektir. (Ross, 1994:9-12). Şekil 2 : Kalite Döngüsü ( Kaynak : Ross, 1994 :10 ) Ti un lı^u IJ te Dufuk mabye! [ LJıl •lilıteıım IV.U.B (/izim 1.3 Müşteri odaklı. "Dış" ve "İç" müşterilerin gereksinim, talep ve beklentilerini tam olarak karşılayan bir anlayış içinde faaliyet gösteren, • Katılımcı: Problem çözme, fikir üretme, öneri geliştirme ve karar almada tüm çalışanların görüşlerinin dinlendiği, • Hedef birliği içinde: Tüm çalışanlara hedeflerin yayılımı ve ortak amacı gerçekleştirme yönünde birleştikleri, • Nitelikli çalışanlar: Yüksek performansın ancak eğitim düzeyi yüksek çalışanlarla yapılabileceğine inanan ve çalışanların bilinç düzeyinin yükselmesine yönelik faaliyetlerde bulunan, • Yüksek motivasyonla: İşletmeyi hedefe ulaştırma konusunda en çok çaba gösterenlerin çalışanlar olduğuna inanılarak, çalışanların gösterdikleri çabalar karşısında ödüllendiren, • Sistem içinde çalışan: Saptanan hedeflere ulaşmak için bir sistem içinde hareketi sağlayacak plan ve programların gerçekleştirildiği, • Gerçek veriler ve hız: Gelecek için verilen kararlarda görüşlerini gerçek verilere dayandıran ve kararlarını rakiplerine göre daha hızlı uygulamaya geçiren, • Sorumlu yönetim: Sistemlerin geliştirilmesi ve demokratik bir idarenin oluşturulması konusunda üzerine düşen görevlerin bilincinde bir yönetim anlayışı. Yukarıda sayılan bu özellikleri başarılı olarak yerine getiren işletmeler, teknolojinin de yardımıyla yüksek rekabet gücünü sağlayabilen işletmelerdir. Misten Ifeğen İKİ ıLMJı • Kalite E'orıju K a y n a k ; ı K.ı;.-. 1"-M İlli (Ünlümüzde kalite, işletmelerin daha fazla kar etmeleri için değil, işletmelerin varlıklarını sürdürebilmeleri için /.orunlu hale gelmiştir. Bugünün rekabet koşulları altında faaliyet gösteren işletmelerin, Misyon ve Vizyonlarını belirlemeleri ve buna bağlı olarak Strateji ve kalite politikalarını planlamaları, uygulamaları ve zamanla bu politikalarını geliştirmeleri gerekmektedir. Bugün en üst düzeyde rekabet gücüne sahip işletmelerin ortak özellikleri : Yapılan çalışmalar da göstermektedir ki, dünya ticaretinin giderek serbestleştiği ve rekabetin önem kazandığı günümüzde sanayinin rekabet gücünün artırılmasına ilişkin stratejiler benimsemesi kaçınılmaz hale gelmiştir. Özellikle ülkemizde lokomotif ve gelişme sektörleri olarak adlandırılabilecek olan sanayilerin ulusal ve uluslararası alanda rekabet avantajı sağlayabilmeleri için kalite yönetimi sistemlerini uygulayarak yeniden yapılanmayı gerçekleştirmeleri gerekmektedir. 3. SANAYİ SEKTÖRÜNDE KALİTE YÖNETİMİ Bir İşletmenin rekabet avantajı müşterileri için değer yaratma yollarıdır. İşletmelerin iç ve dış rekabet güçlerini rakiplerine göre değerlendirdiği kriterler önemli kriterler ; Birim üretim maliyeti, yatırım yapabilme gücü, teslim süresi, kapasite esnekliği, kapasite ve standartlara uygunluk, güvenilirlik, üretim teknolojisi, nitelikli personeli elde tutma gücü, firma imajı, pazar payı, teslim sonrası hizmetler, envanter dönüşümü, Ar-Ge faaliyetleri ve üretme zamanıdır. 46 3.1.İşletmelerdeki Kalite Yönetimi Bileşenleri 3.1.1. Üst Yönetimin Desteği Kalitenin geliştirilmesi, şu andaki performans düzeyi ile istenen performans düzeyi arasındaki farkın kapatılma sürecidir. İstenen performans düzeyine ulaşmak için en fazla çaba göstermesi gerekenler ise üst yönetim yani liderlerdir. Kalite anlayışının yaygın olarak benimsenmesi için gerekli değişim ancak üst yönetimin desteği ile gerçekleşmektedir. Üst yönetimin desteğinin kalite yönetiminin diğer bileşenleri üzerinde bir etkiye sahip olduğu bilinen bir gerçektir. Örneğin, Üst yönetimin, müşterilerle olan güçlü ilişkisi, müşteri ihtiyaç ve beklentilerine ilişkin ayrıntılı bilgiler sağlayarak, ürün tasarımı süreci üzerinde olumlu bir etki yaratmaktadır. Müşteri istekleri belirlendikten sonra, kuruluşun rekabetçi ortamda bunları ne derece karşılayabildiği de ölçülmelidir. Bu adımda kullanılabilecek yöntem kıyaslama yöntemidir. Elde edilen veriler, müşterilerin verdikleri örnekler ve algılamalarla kıyaslandığında, işletmenin pazar payını artırıcı ürün veya hizmet tasarımının gerçekleştirilmesine yardımcı olacaktır Kalite uygulamaları müşterilerle sık sık görüşmeyi, müşterilere ziyareti, müşterilerin işletmeye ziyaretini içermektedir. Bu durum ürün ve hizmet kalitesi üzerine müşteri geri bildirimini özendirmektedir. Müşterilerle ilişkinin üç şekilde kalite performansı üzerine dolaylı bir etkiye sahip olduğu görülmektedir: Tedarikçi ilişkileri üzerinde önemli etkiye sahip yine üst yönetimdir. Tedarikçilerin seçilmesi ve uzun süreli ilişkilerin kurulması, fiyat kadar önemli olan kalitenin ön plana çıkartılması konusunda üst yönetime önemli görevler düşmektedir. Tedarikçilerle üst yönetim arasındaki güçlü ilişkiler, girdi kalitesinin istenen nitelikte sağlanmasına neden olmaktadır. Üst yönetim yeni ürünlerin pazara sunulmasından önce girdi kalitesini denetleyerek, ürün tasarımı ve süreç kalitesini de etkileyebilmektedir. İstatistiksel süreç kontrol/geri bildirim faaliyetlerinin düzenli ve doğru olarak işlemesi yine Üst yönetimin desteği ile gerçekleşmektedir. Üst yönetim, yukarıda sıralanan faaliyetler konusunda aktif kalite liderliğini sağlayıp, kalite için üzerlerine düşen sorumlulukları kabul etmelidir. 3.1.2. Müşteri İlişkileri Müşterilerle açık ve yakın bir ilişkinin tanımlanması ve kurulması müşteri ihtiyaç ve taleplerinin sınıflandırılmasını kolaylaştıracağı gibi ürün tasarım süreci için önemli bir girdi sağlayacaktır. Güçlü müşteri ilşkilerini geliştirmenin anahtarı, firma ile müşteriler arasındaki iletişim bağının kurulmasıdır. Müşteri gereksinim ve beklentilerinin doğru olarak belirlenmesindeki en iyi yöntem pazar araştırmalarıdır. Ancak pazar araştırmalarında isteklerin önceliklerini belirlemek karşılaşılan sorunlardan biridir. Müşterilerin en çok ne istediklerini ve neye önem verdiklerini sormak için kullanılan yöntemler, anketler, müşterilerle yapılan toplantılar veya ziyaretler sırasında, seçenekler arasında önceliklerin belirtilmesi istenmelidir. Önceliklerine göre istekler öğrenildikten sonra ürün ve hizmetlerde iyileştirme yapılmalı, ayrıca müşteri isteklerinin karşılanıp karşılanmadığı da ölçülmeli, çeşitli karşılaştırmalar yapılarak sonuçlar doğrulanmalıdır. 1. Ürün tasarımının kalitesini geliştirmek; Güçlü müşteri ilişkisi, üretim süreci değişkenliğini azaltması nedeniyle tasarımın istenen talebi karşılaması ve böylece ürünün geri dönüşümü ve yeniden işlenmesini azaltarak kalite performansını geliştirmektedir. 2. Üretilebilir tasarımların gerçekleşmesini sağlamak; Müşterilerle güçlü ilişkilerin kurulması, ürünü oluşturan temel belirleyicileri oluşturduğundan üretilebilir tasarımların gerçekleşmesinde yardımcı olmaktadır. 3. Gelecek dönem çalışmalar için veri oluşturması; Müşteri ilişkileri, müşteri gereksinim ve beklentilerini en iyi şekilde karşılanmasını sağlayarak, potansiyel müşteri beklentilerine uygun ürünün üretilmesi konusunda rehber nitelik taşımaktadır. 3.1.3. Tedarikçilerle İlişki Sürekli iyileşmenin önemli konularından biri tedarikçi firmalarla ilişkilerin geliştirilmesidir. Ürün veya hizmet kalitesinin yükselmesi için girdi kalitesinin sağlanmasıdır. Bu kavram, işletme ve girdi üreticileri arasındaki ilişkiyi kapsamaktadır. Tedarikçiler kurulan sağlıklı bir ilişki de kalite performansını doğrudan etkilemektedir. Az sayıda ve uzun dönemli tedarikçilerle çalışmak bu etkinin temelinde yer almaktadır. Maliyetten daha çok kaliteyi dikkate alan tedarikçilerin seçilmesi, yüksek kaliteli ürünlerin gerçekleşmesini sağlayacaktır. Satınalma birimlerinin en önemli görevlerinden biri, tedarikçilerin nisbi güçlerini fiyat, işbirliği, kalite, teslimat, teknoloji ve genel yönetim sistemleri açısından değerlendirebilecek kriterleri oluşturmaktır. Tedarikçilerin başarılı faaliyetlerinin işletme tarafından ödüllendirilmesi, onları daha iyi hizmet konusunda özendirmektedir Tedarikçilerin sahip olduğu kalite sertifika ve belgeleri, güvenilir girdi kalitesi hakkında üretici firmaya güvence sağlamaktadır. 47 3.1.4. İşgücü Yönetimi İşgücü faktörü, çalışan kişilerin sahip oldukları mesleki, eğitimsel ve sosyal özelliklerin bir bütünüdür. İşgücü faktörüne verilen değer o işletme ya da kurumun genel yönetim politikası çerçevesinde belirlenmektedir. İnsan kaynakları yönetiminde amaç, kişilerin işlerini en verimli ve en tatminkar şekilde yapabileceği koşulları saptayıp, bunları firma başarısına kanalize etmektir. IMrına yönetiminin insan faktörüne verdiği değer arttıkça işgücü verimi, işin kalitesi ve firma için.yapılan özveriler de artacaktır. Bu yönetim felsefesi olarak insana saygıyı gerektirmektedir. İşletme içinde kalite herkesin işidir. Kaliteyi sağlamak; nihai müşteriyi tatmin etmek ve çalışanı tatmin etmekten geçmektedir. Çalışanın tatmininde insan kaynakları yönetimi önemli rol oynamaktadır. Sadece ürüne yönelik süreçlerin, tekniklerin geliştirilmesi kalite uygulamalarının başarılı olmasını sağlamaz. Bu gelişmelere paralel olarak " birey kalitesinin" geliştirilmesi gerekmektedir. Kalite yönetimi araçlarından biri olan kalite çemberleri etkinliklerini harekete geçiren "insana saygı duyulan bir işyeri" yaratma vizyonudur (Toplam Kalite Yönetimi Araştırma Komitesi, 1994:18). Çalışanların becerilerinden dolayı ödüllendirilmeleri onların daha yaratıcı olmalarını ve kalite üzerinde yoğunlaşmalarını sağlarken grup çalışmaları problem çözme faaliyetlerinin temelini oluşturmaktadır İşletmelerde görülen en büyük eksikliklerden biri, işi bizzat yapanla yeterli iletişim kurulmamasıdır. İletişim düzeyindeki artışlar, çalışanların işlerini daha iyi \apabilecekleri bazı anlayışları da kazandırmaktadır. I İsi yönetimin ve işletmedeki diğer yönetim kademelerin heışeyden önce iletişimin, tüm yönetim fonksiyonlarını birleştirici ve koordine edici çok önemli bir konu olduğuna gönülden inanması ve bu inancı her fırsatta hissettirmesi gerekmektedir. Çalışanların yönetime olan güveninin temelinin yüz yüze ve sık sık yapılan iletişimle sağlanacağı unutulmamalıdır 3.1.5. Ürün Tasarım Süreci litkin bir ürün tasarım sürecinin, ürünün güvenilirliği, özellikleri ve hizmet edebilirliği üzerinde büyük etkisi olması nedeniyle kalite performansını doğrudan etkilediğine inanılmaktadır. ISO 9000 kalite güvence sistemi modeli içindeki iç faktörlerin kontrolünde önemli maddelerden birini içeren tasarım ve ürün geliştirmede kalitenin sağlanması konusunun ISO 9001 kalite sisteminin de temel konusunu oluşturduğu ve sistem belgelendirmesinde referans kabul edildiği görülmektedir. Konunun bu derece ciddiye alınmasının temel sebebi, nihai ürünün ortaya çıkması için geçirdiği aşamalar içinde yapılan toplam hatanın yaklaşık %75 gibi çok önemli bir bölümünün ürün tasarım ve geliştirme aşamalarında yapıldığı anlaşılmıştır. Tasarım ve geliştirme aşamasında ortaya çıkması önlenebilecek bir aksaklığın, üretim veya daha sonraki aşamalarda giderilmesi sırasında maliyet büyük miktarlarda artmakta, bununla birlikte müşteri tatminsizliğine ve firma imajının zedelenmesine yol açmaktadır (Akyol, 1993:115). Pazar gereksinmeleri doğrultusunda kalite amaçlı tasarım teknikleri olan eş zamanlı mühendislik, kalite fonksiyonu göçerimi, hata modu ve etki analizi, deney tasarımı, üretim ve montaj için tasarım ve kıyaslama teknikleri kulllanılarak tasarımdan kaynaklanabilecek hatalar önlenebilmektedir. Amaç, hatalı bir ürünle pazara çıkarak mevcut ve potansiyel fırsatların kaçırılmasına engel olmaya çalışmaktır. Müşteri gereksinimlerini karşılayan güvenilir ve üretilebilir ürün tasarımlarını gerçekleştirebilmek için, iyi hazırlanmış ürün tasarım süreci ile birlikte, bu alanda etkili faaliyet gösterebilecek tasarım grupları oluşturulmalıdır. 3.1.6.Süreç Akış Yönetimi Etkili bir süreç akış yönetimi, süreçteki değişiklikleri azaltması nedeniyle, kalite performansı üzerine doğrudan bir etkiye sahiptir. Süreç değişikliğindeki bir azalış, hatalı ürün yüzdesine göre farklılık göstermektedir. Süreç akış yönetimi çalışmaları, donanım arızalarından kaçınmak için önceden programlanmış verimli bakım üzerinde yoğunlaşmaktadır. Toplam verimli bakım esas olarak arızalara yol açmadan ekipman problemlerinin teşhisi ve tamiri konusudur. Bu, operatörlerce günlük kontroller ve bakım teknisyenlerince periyodik kontrol ve bakım yapılmasını içermektedir Bir sürecin basit olarak tasarımlanması, süreçteki uyumsuzlukları minimum düzeye indirmektedir. Poka-Yoke uygulamaları, üretim ya da montaj sırasında kullanılan çok basit araç ya da metodlar sayesinde üründe ortaya çıkabilecek kalite hatalarını ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. Süreç değişikliklerini azaltmada diğer önemli bir konuda günlük üretim plan ve programlarının yapılmasıdır. Günlük üretim planları gerçekleştirilirken hatalı bir üretimle karşılaşıldığında makinaların durdurulması gerekmektedir. Hatalı ürün ve aşırı ara stokların ortaya çıkmaması için, özellikle hücresel yerleşim, esnek üretim yaklaşımlarında süreç iyileştirmelerinde dikkate alınması gerekmektedir. Bu tür tekniklerin kullanılması üretim akışını yavaşlatmadan, hataları çözmeyi kolaylaştırmaktadır. Süreç akışını geliştirmedeki temel amaç, sıfır hataya ulaşmanın hedeflenmesi, süreç değişikliğinin ve süreç süresinin azaltılmasıdır. Her süreçteki değişkenlik azaltıldıkça, bu değişkenlikten kaynaklanan hatalar azalmakta ve ürün kalitesinde artış sağlamaktadır. 48 3.1.7.İstatistiksel Süreç Kontrol /Geri Bildirim İstatistiksel süreç kontrol/geri bildirim uygulamalarının, mühendis ve operatörlere ürünler hakkında sağlıklı ve zamanında bilgi sağlaması açısından kalite performansı üzerine doğrudan bir etkiye sahip olduğu bilinmektedir. Kalite problemlerinin ortaya çıkartılması, istatistiksel süreç kontrol yardımıyla başarılmaktadır. İstatistiksel süreç kontrolle birlikte, problem çözmede en çok kullanılan istatistiksel araçlar yedi istatiksel araç, pareto diyagramı, neden-sonuç diyagramı, histogramlar, kontrol çizelgeleri, dağılma diyagramları, grafikler ve yedi yeni kalite kontrol aracı olarak bilinen, ilişki diyagramı, yakınlık diyagramı, ağaç diyagramı, matriks diyagramı, matriks veri analiz diyagramı, süreç karar program kartı ve ok diyagramı ve diğer istatistiksel yöntemler, operatörler ve mühendisler tarafından sıklıkla kullanılmaktadır. İstatistiksel süreç kontrol/geri bildirim yöntemlerinin kullanımı, hatalı üretim, kontrol dışı süreç gibi durumları ortaya çıkarmaktan çok. hataların tekrarlanmasını önlemeye ilişkin faaliyetlerdir. yoğunlaşmıştır, bunu sağlamak ise ürün kontrolü yerine süreç kontrolü ile mümkün olmaktadır. 4.1.1.Standartların amacı ve misyonu ISO 9001 ve ISO 9004 Standartların oluşturulmasının ana sebebi; Müşteri tatminini sağlamayı ve sürekli iyileştirmeyi teşvik etmeyi de içerecek şekilde, modern kalite yönetimi yaklaşımını, kuruluşun süreçleri ve aktivitelerine kolayca entegre edilmesini sağlamak. ISO 9001 : Uluslararası Standarlar Organizasyonu Kalite Değerlendirme Sistemidir . ISO / TS16949 : Otomotiv üreticileri ve ilgili servis organisazyonlarının kalite yönetim sistemidir ISO 9001 : 1994 VDA6.1 QS9000 AVQS EAQF ISO 9001:2000 ISO/TS 16949 4. KALİTE SİSTEMLERİNDE GELİŞMELER ISO 9001:2000'in temel yaklaşımı : "Ürünlerin belirlenmiş gereksinimlerini karşılaması için güvence sağlamak , 4.1.ISO 9000-2000 Standartları ISO 9004:2000'ln temel yaklaşımı: " müşteri memnuniyetinin sürekliliğini sağlayarak tüm paydaşlar için fayda sağlamak , İSO Uluslararası Standartlar Organizasyonu (International Standardisation Organization) olup merkezi Brüksel'dedir. 4.1.2. ISO 9000-2000 Standartlarındaki Yapısal değişiklikler. ISO 9000 gerek bir kalite sistemi oluşturmak gerekse mevcut bir kalite sistemini değerlendirmek amacıyla kullanılabilen bir kalite yönetim sistemi modelidir (Güven,1992:14). Kalite güvence sitemleri müşterinin hatalı hiç bir ürün almamasını garanti etmek üzerinde Şekıl-3 : İSO'MU I-2000 Süreç Modeli M Ü Ş T E R 4.1.2.1 Kalite Yönetim Sisteminde Süreç Odaklilik : Girdileri çıktılara dönüştürmek için yönetilen ve kaynak kullanan aktiviteler süreç olarak tanımlanmaktadır (ISO 9001:2000). • • Genellikle bir sürecin çıktısı diğerinin girdisini oluşturur. Katma değer yaratan aktivitelerdir. Planlı ve kontrollü şartlarda uygulanırlar. Yönetimin Sorumluluğu Ölçümler & analiz iyileştirme Ürün gerçekleştirme süreci 49 Süreç Yaklaşımı :Bu yaklaşıma göre;kalite yönetim sistemi girdileri çıktılara dönüştüren tek ve büyük bir süreç olarak düşünülebilir. • Kalite yönetim sisteminin kurulması, korunması ve geliştirilmesi için ihtiyaç duyulan süreçlerin tanımlanması, yönetilmesi ve süreç sahiplerinin belirlenmesi • Bu süreçlerin izlenmesi, ölçmesi ve analiz edilmesi • Sürekli geliştirilmesi ve iyileştirilmesi gerekmektedir 4.1.2.2. PUKÖ (planla-uygula-kontrol et -önlem al) döngüsü ile şirketin verimliliğinin sürekli gözden geçirilmesi ve sürekli iyileştirilmesi (CİP) Süreç yaklaşımına ek olarak, PUKÖ yaklaşımı tüm süreçlerde ve süreç yönetim sisteminin bütününde kullanılabilir. Planla: Kuruluşun politikaları ve müşterilerin ihtiyaçları doğrultusunda hedeflerin korunması ve bu hedefleri yakalamak için ihtiyaç duyulan süreçleri tanımla Uygula : Planlanan süreçleri uygula Kontrol et : Süreçleri ve ürünleri, politikaları hedefleri ye ürünle ilgili beklentileri karşılayıp karşılamadığını tesbit etmek için takip et ve ölç. Önlem al önlem al. Süreç performansını sürekli iyileştirmek için 4.1.2.3 Müşteri odaklılık • Müşteri ihtiyaç ve beklentilerinin saptanması • Beklentilerin gerekliliklere (firma içerisinde) dönüştürülmesi. • Müşteri ile etkin bir iletişim kurulması • Yasal gerekliliklerin ürün / hizmet sağlamada dikkate alınması • Müşteri gereksinimlerini karşılamak için müşteri odaklı bir ortam oluşturulması. (ISO) Müşteri memnuniyetinin ölçülmesi ve arttırılması 4.1.3.Kuruluş için fırsatlar • Dokümantasyon gerekliliklerinin mümkün olan en aza indirgenmesi • Tarafsız verilere dayanan sürekli iyileştirme sürecinin varlığı. • Kuruluşlarda uygulanmasında daha esnek olması. Yapıların istenildiği zaman entegre edilebilmesi. • Yönetim için döngü oluşturan kontrol sistemlerinin varlığı (PUKÖ). • Muhasebe ve finans gibi bölümlerin entegrasyonunun mümkün olması. • Kuruluşun süreçlerinin kuruluş hedefleri ile müşteri beklentilerine daha fazla odaklı olması. • Hedeflerin yakalanması için süregelen süreçlerin iyileştirilmesinin desteklenmesi. • Mevcut süreçlerin analiz edilmesi ve revize edilmesi • Süreç sahipleri için açık ve net yeki ve sorumlulukların tanımlanması • Süreçlerin basitleştirilmesi • Kesişim noktalarının azaltılması ve açık olarak belirlenmesi • Bilgi akışında iyileştirmeler • Uygun göstergelerin tanımlanması ve takip edilmesi TQM elsefesine sistematik yaklaşım olarak bakıldığında EFQM İlkeleri • • • • • • • • Sonuçlara Yönlendirme Müşteri Odaklılık Liderlik ve Amacın Tutarlılığı Süreçlerle ve Verilerle Yönetim Çalışanların Geliştirilmesi ve Katılımı Sürekli Öğrenme, Yenilikçilik ve İyileştirme İşbirliklerinin Geliştirilmesi Toplumsal Sorumluluk ISO 9000:2000 İlkeleri • Müşteri odaklılık • Liderlik • Verilerle karar verme yaklaşımı • Süreç yaklaşımı • Çalışanların katılımı Yönetime sistem yaklaşımı • Sürekli iyileştirme • Karşılıklı faydaya dayalı tedarikçi ilişkileri Bu karşılaştırmadan da ISO 9000 - 2000 Standardının EFQM Mükemmellik Modelinin alt kümesi olduğu açık bir şekilde görülmektedir. 4.2. EFQM MÜKEMMELLİK MODELİ 4.2.1. EFQM ve Felsefesi: Sektörü, büyüklüğü, yapısı ve olgunluk düzeyi ne olursa olsun bir kuruluş başarılı olmak için düzgün bir yönetim sistemi kurmalıdır. EFQM Mükemmellik Modeli, kuruluşlara mükemmelliğe giden yolun neresinde olduklarını gösteren, iyileştirmeye açık alanlarını saptamalarını sağlayan ve uygun çözümleri üretmeleri konusunda teşvik eden pratik bir araçtır. EFQM, "Avrupa Kalite Yönetimi Vakfı", 1988 yılında ondört kurucu üye tarfından kurulmuş, sekizyüzden fazla üyesi olan ve kar amacı gütmeyen bir kurumdur. EFQM Avrupa'da ve Avrupa dışında denenmiş en iyi uygulamalarla ilgili girdileri toplayarak modeli güncelleştirir. Böylelikle, modelin dinamik olması, yönetim konusundaki güncel görüşleri yansıtması sağlanmış olur. 50 4.2.2 Mükemmelliğin 8 Temel Kavramı: EFQM Mükemmellik Modeli sürekli mükemmelliği yakalamanın pek çok değişik yaklaşım1, kullanarakda mümkün olabileceğini kabul eden ve reçete sunmayan bir çerçevedir. Bu reçete sunmayan çerçevenin altyapısını oluşturan bazı temel kavramlar Şeki!-4'de verilmiştir Şekil-4 : F,FQM '" Mükemmelliğin 8 Temel Kavramı 4.2.3. EFQIV1 Mükemmellik Modeli: EFQM mükemmellik modeli dokuz ana kriter üzerine kurulmuş ve zorunluk içermeyen bir modeldir.Şekil-5'de de görüldüğü gibi , bu kriterlerden beşi "Girdi" kriterini . dördü ise "Sonuç" kriterlerini oluştıırur.Girdi Kriterleri bir kuruluşun yaptığı faaliyetleri içerir .Sonuç kriterleri ise o kuruluşun neler gerçekleştirdiğini gösterir. Sonuçlar girdilerden kaynaklanır. iyileştirmelere yol açan yenilikçilik ve öğrenme yaklaşımını gösterir. Performansla ilgili tüm boyutlarda sürdürülebilir mükemmelliği gerçekleştirmek üzere pek çok yaklaşımın olabileceği gerçeği üzerine kurulmuş olan model aşağıdaki ifadeye dayanır: Performansa , müşterilere , çalışanlara ve topluma yansıyan mükemmel sonuçlar , politika ve stratejinin , çalışanların, kaynakların ve. süreçlerin uygun bir liderlik anlayışıyla yönlendirilmesi ile mümkün olabilir. 4.2.4 Modelin Yapısı: Yukarıda gösterilen Model'deki dokuz kutu , kuruluşun mükemmelliğe erişme yolunda gösterdiği çabalara ilişkin değerlendirmeleri içeren ana kriterleri temsil eder.Her kriterin ayrıntılı olarak anlaşılmasını sağlayan ayrı ayrı alt açınımları vardır. İler bir kriter daha iyi anlaşılmasını sağlamak amacıyla çeşitli sayıda alt kriterlerle desteklenmiştir.Alt kriterler , değerlendirme sırasında cevaplandırılması gereken çeşitli sayıda soruyu ortaya koyar. Çalışaiîterm Geliştirilmesi ve Katılımı Müşteri Odaklılık Sonuçlara Yönlendirme Sürekli öğrenme Liderlik ve Amacın Tutarlılığı •_4 .-.-•• "•»•••,.--••-*% Süreçler ve Verilerle /önetim İşbirliklerinin Geliştirilmesi Toplumsal Sorumluluk , * * • . " " • Mükemellik= oTemel kavram esas alınarak, bir kuruluşu yönetme ve başarılı sonuçlar elde etme konusunda başkalarına örnek olacak uygulamalar gerçekletirmektir. Şeklin alt ve üst tarafındaki oklar modelin dinamik yapısını ortaya koyar. Bu oklar , girdilerdeki iyileştirmeleri sağlayan ve böylece sonuçlardaki 4.2.4.1: Ana Kriterler: / - Liderlik :Lider kuruluşun misyonu ve vizyonunu nasıl oluşturmakta ve gerçekleştirilmesini nasıl 51 uw Çalışanlar Çalışanlarla ilgili Sonuçlar " Politika ve Strateji Liderlik M j" • " • Müşterilerle ilgili Sonuçlar Süreçler m .S* Temel Performans Sonuçları j i Toplumla ilgili Sonuçlar İşbirlikleri ve Kaynaklar Yenilikçilik ve Öârenme kolaylaştırmaktadır.Uzun vadede başarı için gerekli kurumsal değerleri nasıl geliştirmekte ve yaşama geçirilmesi konusunda kişisel olarak nasıl bir rol almaktadır. 2 - Politika ve Strateji : Kuruluş misyon ve vizyonunu net bir şekilde paydaşlara odaklanmış bir strateji ve bunu destekleyen uygun politikalar, planlar , amaçlar hedefler ve süreçler yoluyla gerçekleştirmektedir. 3 •- Çalışanlar : Kuruluş , çalışanların bilgi birikimini ve tüm potansiyellerini bireysel düzeyde, ekip düzeyinde ve kuruluşun bütününde nasıl yönetmekte, geliştirmekte ve özgürce kullanmalarını sağlamaktadır. 4 - Kaynaklar ve /,v birlikleri : Kuruluş Politika ve Stratejilerini ve Süreçlerini etkin bir biçimde işlemesini destekleyecek biçimde işbirliklerini ve kaynaklarını nasıl planlamakta ve yönetmektedir.? 5 - Süreçler : Kuruluş Politika ve Stratejisini destekleyecek, müşterilerini ve paydaşlarını tam olarak tatmin edecek onlar için katma değerin artmasını sağlayacak biçimde süreçlerini nasıl tasarlamakta , yönetmekte ve iyileştirmektedir? 6 Müşterilerle İlgili Sonuçlar :Kuruluş Dış Müşterileri ile ilgili olarak ne gibi sonuçlar elde etmektedir? ('alışanlarla İlgili Sonuçlar : Kuruluş çalışanlar ile ilgili olarak ne gibi sonuçlar elde etmektedir? ıV Toplumla İlgili Sonuçlar : Kuruluş , içinde bulunduğu toplumla ( yerel, ulusal veya uluslararası ) ilişkili olarak ne gibi sonuçlar elde etmektedir? ') Temel Performans Sonuçları : Kuruluş , planlanmış performansı ile ilgili olarak ne gibi sonuçlar elde etmektedir.'.1 RADAR dört boyuttan oluşur: Sonuçlar -Results Yaklaşım -Approach Yayılım -Deployment Değerlendirme ve -Assessment Review Gözden Geçirme Bu mantık bir kuruluşun aşağıdakileri yapması gerektiğini belirtir: • Hedeflediği sonuçlan politika ve strateji oluşturma sürecinin bir parçası olarak ortaya koymak.bu sonuçlar kuruluşun hem finansal hem de operasyonel açıdan gösterdiği performansı ve paydaşlarının algılamalarını kapsamalıdır. • Hem mevcut durumda hem de gelecekte hedeflediği sonuçlara erişebilmesi için birbiriyle bütünleşmiş, sağlam temelli yaklaşımlar planlamak ve bu yaklaşımları geliştirmek. • Yaklaşımların, tam olarak yaşama geçirilmesini sağlamak üzere sistematik bir biçimde yayılımını gerçekleştirmek. • Elde edilen sonuçların izlenmesi ve analizi için, sürekli öğrenme faaliyetine dayanarak, uygulanan yaklaşımları değerlendirme ve gözden geçirme.Bu temelden hareketle gereken yerlerde iyileştirme çalışmalarını belirlemek, önceliklendirmek, planlamak ve uygulamak. • 4.2.4.2 .KADAR Mantığı : Modelin kalbinde RADAR olarak tanımlanan bir mantık veralır. 52 Modelin kuruluşlarda uygulanması sırasında, örneğin özdeğerlendirme amacıyla, RADAR Puanlama Matrisinin Yaklaşım, Yayılım, Değerlendirme ve Gözden geçirme boyutları her " G i r d i " alt kriteri ile ve ''Sonuçlar" boyutu da"Sonuç" alt kriterleri ile ilişkilendirilmelidir. 4.2.4.3 .RADAR Mantığının Uygulanması RADAR mantığını açıklanmıştır: oluşturan boyutlar • Kuruluşların iyileştirme planlarını oluşturmaları ve mükemmellik yolunda ilerleyebilmeleri için bir çıkış noktası niteliği taşır, • Kuruluşa mükemmellikteki kararlılığının, EFQM/KalDer tarafından eğitilmiş deneyimli bir değerlendirici tarafından onaylanması olanağını tanır, • Mevcut ve potansiyel müşterilere kuruluş içinde iyileştirmeler yapıldığına dair kanıt sunarak, pazarlama potansiyelini artırır, • Kuruluşa, EFQM Mükemmellik Modeli'ni kullanan, yönetilen başarılı kuruluşlarla etkili bir diyaloga girebilmesini sağlayacak ortak bir dil sunar aşağıda Sonuçlar: Sonuçlar boyutu kuruluşun neler elde ettiğini içerir. Mükemmelliğe erişmiş bir kuruluşta sonuçlar olumlu eğilimleri ve/veya sürekli iyi bir performansın varlığını göstermeli, hedefler uygun ve erişilebilir olmalı, başka kuruluşlar ile karşılaştırıldığında performans yüksek olmalı ve tüm bu sonuçlar yaklaşımdan kaynaklanmalıdır. Bunlara ek olarak sonuçlar ilgili alan ve faaliyetleri kapsamalıdır. Yaklaşım : Yaklaşım, kuruluşun ne yapmayı planladığını ve bunu yapmaktaki nedenlerini içerir. Mükemmelliğe erişmiş bir kuruluşta yaklaşımın sağlam temelli olması; yani anlaşılır bir temele dayanması, iyi tanımlanmış ve geliştirilmiş süreçlere sahip, net bir biçimde paydaşların gereksinimlerine odaklanmış ve bütünleşmiş olması, bir yandan kuruluşun politika ve stratejisine uyum sağlarken, diğer yandan da uygun olduğu ölçüde diğer yaklaşımlarla ilişkilendirilmiş olması beklenir. Yayılım : Yayılım bir kuruluşun yaklaşımını yaşama geçirmek için neler yaptığını içerir. Mükemmelliğe erişmiş bir kuruluşta yaklaşımın ilgili alanlarda sistematik bir biçimde uygulanması beklenir. Değerlendirme ve Gözden Geçirme: Bu boyut, bir kuruluşun yaklaşımını ve yaklaşımının yayılımını değerlendirmek ve gözden geçirmek için neler yaptığını içerir. Mükemmeliğe erişmiş bir kuruluşta, yaklaşım ve yaklaşımın yayılımının düzenli olarak ölçülmesi, öğrenme faaliyetlerinin yapılması ve bu iki faaliyet sonucunda elde edilen bilgilerin iyileştirme çalışmalarının belirlenmesi, bu konudaki önceliklerin saptanması, iyileştirmenin planlanması ve uygulama amacıyla kullanılması beklenir. 4.2.5 Kazanımlar Mükemmellikte Kararlılık süreci ve bu süreçten elde edilen çıktılar: • Kuruluşun bütünsel bir portresini ortaya koyar, • Kuruluşların iyileştirme önceliklerini belirlemelerine ve hangi iyileştirme konularına odaklanacaklarına karar vermelerine yardımcı olur, • EFQM Mükemmellik Modeli ve özdeğerlendirmenin, iyileştirme konularının belirlenmesi ve iyileştirme sürecinin yönetiminde bir pratik ve kullanımı kolay bir araç olarak kullanılmasını sağlar, 5.SONUÇ VE ÖNERİLER İşletme yönetiminin temel amacı, işletme olanaklarından en iyi biçimde yararlanarak maliyetleri en aza indirmek ve müşterisinin sürekli tatmini için kaliteli mal ve hizmeti üretmektir. Bu amacın sağlanabilmesi, ancak kalite politika ve uygulamalarının doğru ve tutarlı uygulanması ile mümkün olacaktır. Kalite yönetimi uygulamaları gerek iç ve gerekse dış pazarlarda rekabet gücünün artırılmasında bir işletme faaliyeti olarak ve aynı zamanda kısa dönemde bazı işletme sorunlarına çözüm getirmekle birlikte, uzun dönemde işletmelerin varlıklarını ve gelişimlerini sürekli kılmak açısından büyük önem taşımaktadır. Kalite yönetiminin başarılı sonuçlar verebilmesi için bazı temel değişimlerin yapılması gerekmektedir. Bunlar; • • • • • • • İleri teknolojinin transferi ve uyarlanması ile ilgili teknik engellerin aşılması, İşletmelerde Ar-Ge bölümlerinin kurulması ve Ar-Ge faaliyetlerine gereken önemin verilmesi, Eğitim düzeyi yüksekçe bilinçlendirilmiş çalışanların yetiştirilmesi, Dış ticarette karşılaşılan yasal ve teknik engellerin aşılması, Kalite anlayışı konusunda tüketicilerin eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi, Üniversite- sanayii işbirliğinin sağlanması, Kalite yönetimi anlayışının işletmede çalışan herkes tarafından sahiplenilmesi, İçinde bulunduğumuz yeni yüzyılda, yukarıdaki temel değişimlerin yeterli olmadığı Türkiye'deki ve Avrupa'daki bir çok kuruluş tarafından görülmüştür. Bu kuruluşlar; Kalite Yönetimi'ni verimlilik, etkinlik ve rekabet avantajı elde etmek ve böylece müşterilerinin, çalışanlarının fınansal ve diğer paydaşların ve toplumun beklentilerini karşılamak için bir yönetim şekli olarak kabul etmektedir. 53 Kalite Yönetim Programlarının uygulanması ile verimliliğin artması, maliyetlerin düşmesi, müşteri memnuniyet artışının sağlanması ve sürdürülmesi, dolayısıyle rekabet edebilirliğin korunması sağlanmaktadır. Bu bağlamda mükemmelliği arayış yolculuğunda amaca ulaşmak için en uygun yol olarak gördüğümüz Kalite'yi insanımızın yaşam biçimi olarak benimsemesi, kamu, sivil toplum ve Sanayi sektöründe kaynaklarını daha etkin kullanan yönetim yapısı ile Türkiye için önemli fırsatlar yaratacak , ülke itibarının artmasına ve "Rekabet Gücü'ne "önemli katkılar sağlanacaktır. KAYNAKLAR | l ] AKTAN. C.C.. 1998. Türkiye Dünyanın Neresinde?, HGİAD Yayınlan. |2] —, 1997. Değişim ve Yeni Global Yönetim, MESS Yayınları. No:257. |3] DOĞAN. Ü..I991. Kalite Yönetimi ve Kontrolüjzmir. |4]ERKAN.C. 1995. "Ulusal Rekabet Üstünlüklerinin Belirleyenleri". Yönetim ve Ekonomi Dergisi, Sayı:l. [5] , 1996. Dünya Ticaretindeki Gelitmeler, İGEME Yayınları, Ankara. [6] PEŞKİRCİOĞLU,N.,1997, Kalite Yönetiminde ISO 9000 Uygulamaları, MPM Yayınları, No:620, Ankara. [7] RAND, J.R., 1997. "Kalite ve Öğrenme", Executive Exellence Dergisi, Rota Yayınları ,İstanbul. [8] ROSS, J.E., 1994.Total Quality Management, Florida Atlantic University. [9] TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ ARAŞTIRMA KOMİTESİ, 1994. Toplam Kalite Yönetiminde Türkiye Perspektifi, Üniform, İstanbul. [10] , 1997. Rekabet Stratejileri ve En İyi Uygulamalar, TUSİAD Yayınları. [11] VVORLD ECONOMIC FORM, 1997. VVorld Competitiveness Report, Geneva. (http://www.kalder.org.tr) (http://www.qmc.de) (http://www.qz.de) (http://www.qm-mfocenter.de ) 54 TMMOB Makina Mühendisleri Odası III.Kalite Sempozyumu 6-7 Haziran 2003 MESLEKİ TANINIRLIK ve YAPILAN UYGULAMALAR Doç. Dr.Sevil KİŞOĞLU,' 2 Yrd.Doç.Dr.Gülşen ERENLER ÇAKAR , 3 Fatma BAYRAKTAR Gazi Üniversitesi, Mesleki Eğitim Fakültesi : Beşevler / ANKARA Tel: 2126460-107 skisoglu@Razi.edu.tr 2 Gazi Üniversitesi, Mesleki Eğitim Fakültesi : Beşevler / ANKARA Tel: 2126460-103 »ulsenfoteazi.edıı.tı- 'Gazi Üniversitesi, Mesleki Eğitim Fakültesi : Beşevler / ANKARA Tel: 2126460-183 fbavrak@Razi.edu.tr ÖZET Eğitim geleneksel tanımıyla; bireyin topluma uyumunu sağlayan bir süreç olarak bilinmektedir; bu tanımıyla da, işgücü piyasalarında bir dönem "insan sermayesi" olarak benimsenmektedir. Eğitimin planlanması ve eğitimde kalite eşitsizliğinin giderilmesi; üretken, eşitlikçi, çevre ile uyumlu toplumsal bir yaşamın planlanmasına olanak sağlayacak, ekonomik ve siyasal bir sistemin varlığı ile çözüme kavuşacaktır. yöntemle istihdam edilen işgücünde bağımsızlık duygusu hakim, farklı firmalara geçme, bir başka anlamda yoğun işgücü sirkülasyonu var. İkincisi; firmaların alt üretim departmanlarında istihdam edilmek üzere, işbaşında eğitim yöntemi ile firmaya ve üretilen ürün ile ilgili bilgiye bağımlı bulunan bir işgücü. Firma bazında uygulanan bu yöntemler ile orta kademe işgücünün eğitimi ve yetiştirilmesi ile ilgili verilen örgün ve yaygın eğitimde çelişkiler yaşanmaktadır. Çünkü birey, örgün/yaygınözel/kamu kurum ve kuruluşlarından mesleğinde daha iyi yetişmek, kalifiye eleman olmak ve buna bağlı olarak, daha yüksek ücret almak amacı ile eğitim almakta ve bu eğitimini çeşitli belgelerle kanıtlamaktadır. Ancak, eğitim geniş bir alana yayılmakta ve bunun sonucunda da eğitim kalitesinde önemli farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte henüz, alınan bu belgelerin akreditasyonunu yapacak açık bir düzenleme de mevcut değildir. Anahtar Kelimeler: Eğitim, Belge, Denklik, AB. I.GİRİŞ Günümüz dünyasında yaşanan değişimlerin giderek ekonomik alanların yanında tüm toplumsal alanları da kapsadığı görülmektedir.Bu bakış açısı içerisinde ele alındığında, eğitim ve insan yetiştirmenin işgücü piyasalarında aldığı rollerin de değiştiği ortaya çıkmaktadır. Eğitimin planlanması ve eğitimde kalite eşitsizliğinin giderilmesi; üretken, eşitlikçi, çevre ile uyumlu toplumsal bir yaşamın planlanmasına olanak sağlayacak, ekonomik ve siyasal bir sistemin varlığı ile çözüme kavuşacaktır. Böyle bir sistemin sonucunda da mesleki tanımdık; AB ülkelerinde mesleğini uygulama hakkını elde eden bir kişi, başka bir ülkede hiçbir sorunla karşılaşmadan mesleğini uygulama hakkına kavuşacaktır. Eğitim geleneksel tanımıyla; bireyin topluma uyumunu sağlayan bir süreç olarak bilinmektedir; bu tanımıyla da, işgücü piyasalarında bir dönem "insan sermayesi" olarak benimsenmektedir. Eğitimin bu benimsenme biçimi süreç içerisinde toplumsal alandan ekonomik alana geçmiş ve eğitim-yetiştirme artık bireyin işteki verimliliğini artırmak üzere yapılan tüm etkinlikleri kapsar duruma gelmiştir. Eğitim kısaca özetlendiğinde; sermaye sahiplerince veya küreselleşen işgücü piyasalarında hem bir yatırım aracı, hem de işgücünün diğer ülkelerdeki işgücü ile rekabet etmesini sağlayacak bir araç olarak görülmektedir. 2.EĞİTİLMİŞ İŞGÜCÜNÜN EKONOMİDEKİ ÖNEMİ Emek-eğitilmiş işgücü bugünkü durumu ile, ekonomilerin başlıca belirleyici unsuru olmuştur. Endüstri toplumunun başarılı olmasında temel etkenin emek ve emeğe yapılan yatırım olduğu ön plana çıkmaktadır. Firma ya da eğitim kurumlarında hangi kademede olursa olsun yenilik ve yaratıcılık çalışanlarla olduğundan, işe başladıkları andan itibaren firma ya da eğitim kurumundaki eğitilmiş işgücü en belirleyici unsuru durumundadır. Bu bakış açısı ile, bir Genelde imalat sektöründe eğitimli-yetişmiş işgücü istihdamında tercih edilen iki yöntem ile karşı karşıya kalınmaktadır. Bunlardan birincisi; firmaların farklı departmanlarında çalışan, genel eğitim almış, diploma belgeli yani belgelenebilir bir işgücüne dayalı istihdam. Bu 55 firma ya da eğitim kurumunun başarısı, elindeki fiziksel varlıklardan çok, sahip olduğu emek gücüne bağlı hale 4 gelmektedir. Üretim faktörleri açısından firma-eğitim kurumlan bazında ortaya çıkan en önemli farklılık, emeğin kalitesi olarak belirmektedir. Rekabet gücü ve korunması hususlarında yetişmiş eleman, kurumun amacına ulaşmasında anahtar bir güç olmaktadır. Emeğin yetiştirilmesi, kurumda tutulması sürekli eğitim ve öğrenme süreçlerinin gözden geçirilmesi ile mümkündür Z Emeğin günümüzde neden bu kadar önem kazandığının temelinde ise, rekabet üstünlüğü sağlayan diğer unsurların; makine, ekipman vb. giderek önemini kaybetmesidir. Çünkü, teknoloji ve bilgi çağına geçişin yaşandığı ortamlarda bir işletmenin rekabet başarısını , sahip olduğu insan kaynağının nicelik ve niteliği doğrudan etkilemektedir. İşletmelerin, hammadde, finansman, teknoloji gibi kaynaklara ulaşabilmeleri genelde emek istihdamına göre daha kolay olmaktadır; çünkü, kuramsal olarak, bedeli ödendiği takdirde bu kaynaklara ulaşılabilmesi mümkündür. Emek ise, işletmenin kullandığı diğer kaynaklardan önemli farklılıklar göstermektedir. Her şeyden önce eğitilmiş işgücünün temini, istihdamı ve geliştirilmesi ile ilgili planlama, örgütleme, yönlendirme ve denetleme faaliyetleri çok karmaşıktır. Bu faaliyetler o şekilde düzenlenmelidir ki, bir taraftan işletme amaçlan gerçekleştirilebilsin, diğer taraftan personel ihtiyaçları karşılanabilsin ve aynı zamanda da işletmenin topluma karşı sorumlulukları yerine getirebilsin.6 Bugün emek uluslar arası bir üretim faktörü durumundadır. Emeğin profilinin nitelik ve nicelik açısından belirli kriterlere göre saptanması zorunluluğu kaçınılmaz bir aşamaya gelmiştir. Yapılacak işin niteliklerinin belirlenmesi ve bu belirlemelere göre meslek standartlarının 7 oluşturulması gerekmektedir. Emek yada işgücünün geçerli bir mesleğe sahip olmaları ve elde ettikleri bilgi ve beceri düzeylerini her ortamda kabul görecek bir belge ile belgelendirmeleri kişi ve istihdam eden kurum-kuruluş tarafından kolaylık sağlayacağı gibi istihdam için de bir ölçü olacaktır. Ancak, şu anda ülke genelinde ara kademe insan gücü ele alındığında meslek belgelendirmesi; *3-5 Yıllık programlarla örgün meslek ve teknik eğitim kurumlarında diploma düzeyinde, *Çıraklık eğitiminde ustalık ve kalfalık belgesi düzeyinde, *Yaygın meslek eğitim kurumlarında kurs belgesi düzeyinde, *Meslek Yüksek Okullarında 2 yıllık programlarla diploma düzeyinde gerçekleşmektedir. Ara kademe işgücünün yetiştirilmesinde yaşanan bu çelişkiler, alınan belgelerin denkliği bakımından da farklılık göstermektedir. Ayrıca, Mesleki Teknik ortaöğretim kurumlarında verilen eğitim süreci ile meslek yüksek okullarında verilen eğitim süreci, fiziksel mekan ve öğretim elemanları bakımlarından aynılık taşımakta, bu durum, öğrenci motivasyonu ve açılan eğitim kurumuna duyulan talebi olumsuz etkilemektedir.Konuyu daha da açıklamak gerekirse, eğitim süreci 4-5 yıl olan hazırlık sınıfı dahil Teknik ve Anadolu teknik liselerinde uygulanan programların içerikleri meslek yüksek okullarında uygulanan program içeriğinden daha ağır ve kapsamlı olmakta; ancak, birinde ortaöğretim diploması, diğerinde yükseköğretim diploması verilmektedir. Bu durum istihdam açısından ele alındığında işvereni zorlamakta ve kişi o işi yapabilme becerisine sahip olsa dahi işvereni ilk aşamada ikna etmekte güçlük yaşamaktadır.Ara kademe işgücü meslek edindirmede yaşanan bu çelişkiler ülke ekonomisine; 3.EMEĞİN SERBEST DOLAŞIM I-MESLEK STANDARTLARI Örgün ve yaygın eğitim kurumlarında verilen eğitim sürecinden geçen emek-işgücü bu sistemin çıktısı olarak değerlendirmekte ve istihdam için girdi olarak tanımlanmaktadır. Bu girdi-çıktı ilişkisi içerisindeki emeğin işgücü piyasalarında geçerli bir meslek sahibi olması ise, geçirdiği eğitim sürecinden elde ettiği bilgi ve beceri düzeyini kanıtlayabileceği bir belge ile mümkün olmakta ve bu belgeye gereksinim duyulmaktadır. Ancak meslek eğitim sürecinde işgücü piyasa taleplerine göre nicelik ve nitelikte işgücü yetiştirilememesi ve bu eğitim süreci sonucu elde edilen belgelerin farklılıklar göstermesi öncelikle çözülmesi gereken sorunlar arasında bulunmaktadır. *Alınan belgelerin çok çeşitli ve birbiri ile denk olmaması, *Yapılan yatırım ve harcamaların yoğunluğu, *Eğitim süreci sonucu motivasyon eksikliği ve tatminsizlik, ""Harcanan zaman, emek, makine ekipman bakımlarından oldukça ağır yük getirmektedir. Philip Anderson. Sydney l'ilkelstcin. "Managing Professional lntellec\: Making l'lıc Most Ol" The Besi". Ilarvvard Business Revie\v. Mareh-Apıil 19%. Vol:74. No:2. s:7l. Bu nedenle planlı döneme geçildiği günden bu güne kadar "Meslek Standardları ve Belgelendirme " sisteminin ulusal ve uluslar arası Standardlara getirilmesi, meslek yeterliliklerinin belirlenmesi sürekli ele alınmjş ve VIII.Beş Yıllık Kalkınma Planı ÖİK Raporunda "günümüzde yaşanmakta olan küreselleşme olgusu ile malların ve sermayenin uluslar arası dolaşım, hız kazan- Bodil .loııes, "Developnıent Duman Capital" Management Review. Vol 185. No:2. Pcbıııaıy l ı )%, s: 10. Yüksel.Ö.. (i. Çakar. Verimlilik Dergisi, "İşletmelerin Rekabetinde İnsan Kaynaklarının Rolü: Hazırgiyim Sektörü Örneüi. 1996/2. s:99. 7 http:\\ww\v.arkitera.com/dosva/gats/gats 7a.htm. 56 ınıştır.Ekonomide rekabet gücünün belirleyici unsurları arasında nitelikli insan gücünün yeri öne çıkmaktadır. Ülkemizde yaygın ve örgün eğitim sisteminde görülen gelişmelere rağmen nüfusun ve işgücünün eğitim ve yetişkinlik düzeyi, gelişmiş ülkelerin oldukça gerisinde bulunmaktadır.Orta ve uzun dönemde ekonominin çeşitli sektörlerinde ihtiyaç duyulacak insan gücünün niteliklerinin belirlenmesi, eğitim kurumlarımızın da nitelikli insan gücü yetiştirme fonksiyonunu yerine getirmesi ile ekonomik ve sosyal gelişmemiz süreklilik ve hız kazanacaktır ". Şeklinde yer verilmiştir. Bu hedef doğrultusunda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı olarak "Ulusal Meslek Standardlan Kurumu" kanun tasarısı hazırlanmıştır. 4.2.LEONARDO DA VİNCİ Leonardo Da Vinci programının amacı Avrupa'daki mesleki eğitimin kalitesini yükseltmektir. Bu program yoluyla, 1997 yılında 15.000 ortağı olan 730 projeye yaklaşık 152.7 milyon Ecu tutarında mali destek sağlanmıştır. Leonardo Da Vinci programının temel amaçları şu şekilde sıralanmaktadır; *Mesleki eğitime devam eden gençleri beceri ve yeteneklerini geliştirmek, *Örgüh mesleki eğitimin kalitesini iyileştirmek ve bu alanda yaşam boyu eğitim yoluyla beceri ve yeteneklerin gelişmesine yardımcı olmak, •Mesleki eğitim yoluyla yenilikçi ve girişimcilik ruhunu geliştirmek. Bakanlıklar düzeyinde meslek yeterliliklerinin belirlenmesine yönelik yapılan çalışmaların ve bu çalışmalarda uygulanan yöntemlerin Ulusal Meslek Standardlan Kurumunda birleştirilerek tek elden ve devlet-işçi-işveren üçlüsü içerisinde yürütülmesine bir an önce başlanması gerekmektedir. Bu program, katılımcı ülkelerde mesleki eğitimdeki yeniliklerin test edildiği bir program olarak kabul 8 edilmektedir. 4.3.GENÇLİK PROGRAMI 4.AVRUPA BİRLİĞİNDE EĞİTİM Bu program, okul sistemi dışındaki gençlerin eğitimine yardımcı olmayı amaçlamaktadır. Yaygın eğitim yoluyla gençlerin toplumda aktif olarak yer almasını sağlamaya çalışan bu programın temel amaçları şu şekilde sıralanmaktadır. •Gençlerde girişimcilik ruhunu geliştirmek, •Gençlerin Avrupa idealinde aktif olarak yer almasını sağlamak, •Gençler arasında sağlam ve güçlü bir dayanışma duygusu yaratmak.9 Ortak bir Avrupa fikri 1980' li yılların başlarında Avrupa Topluluğu içerisinde fazla ilgi ile karşılanmamıştır. Bu sorunun çözümü ve öğrenci desteğini sağlamak amacıyla 1985 yılında SOCRATES ve ERASMUS programlan başlatılmıştır.Buradaki temel amaç; öğrencilerin kendi ülkeleri dışındaki öğretim kurumlarında belirli sürelerle eğitim görmelerine olanak tanımaktır. Ancak bu uygulama sonucunda programlara duyulan talebin artması ile öğrencilerin yurtdışında görmüş oldukları eğitimlerinin kendi ülkelerinde de tanınması gereği ortaya çıkmıştır. Bu kayıpları önlemek amacı ile 1980'li yılların sonlarında Avrupa Kredi Sistemi(European Credit Transfer SystemECTS) geliştirilmiştir. 5.MESLEKİ VE AKADEMİK TANIRLILIK Mesleki tanırlılık, "bir topluluk ülkesinde bazı mesleki yeterlilikleri kazanarak o ülkede meslek icra hakkını elde eden bir kişinin, başka bir üye ülkede zorlukla karşılaşmadan mesleğini icra edebilmesi" şeklinde tanımlanmaktadır. Burada temel amaç, yasal hükümlere bağlı olarak Avrupa Meslek ortamı yaratmak, bunun devamı olan ve bağlı olarak yürütülen akademik tanıma ve eğitimin Avrupa boyutunu güçlendirmektir. AB'de uygulanmakta olan programlar kısaca şöyledir. 4.1.SOCRATES Programı Avrupa Ülkeleri arasında her düzeydeki eğitim kurumlarında çok güçlü bir işbirliği kurulmasına yardımcı olan bir programdır.Bu programın 2000-2006 yılı temel amaçları; * Her düzeyde eğitimin Avrupa boyutunu güçlendirmek, * Avrupa dillerini geliştirmek, *Eğitimin her alanındaki işbirliği ve dolaşımı sağlamak, *Eğitimde yenilikleri özendirmek. Socrates Programı içerisinde yer alan alt programlar aşağıdaki gibidir. *İlk ve Ortaöğretim (comenius) *Yüksek öğretim (erasmus), *Halk eğitimi ve diğer yaygın eğitim faaliyetleri (grundtvig), * Dil Öğretimi (ligua), *Eğitim ve multimedya (minerva). Bu amaçlar doğrultusunda geliştirilen ve uygulamaya konulan mesleki tanımdık iki sınıfta toplanmıştır: •Yasal Mesleki Tanımdık •Fiili Mesleki Tanımdık. Akademik tanımdık; alınan diplomaların ve öğrenim sürelerinin akademik olarak tanınması, bir ülkede başlamış S YOK .Avrupa Birliği (ilkelerinde Yükseköğretim. Yeni Gelişmeler.Mayıs:2()OO.S:90-91. ' http://wvvw.osvm.gov.tr. 57 öğrenim sürecinin başka bir ülkede tamamlanması, yani diplomanın öğrenimin bittiği ülkeden alınması ya da başka bir tanımla, bir ülke öğrenim programından alman derslerin başka bir ülke akademik programında saydınlması demektir. Akademik tanınırlıkta mesleki tanınırlıkta olduğu gibi genelde iki sınıfta ele alınmaktadır: 6.SONUÇ Endüstri toplumunun başarılı olmasında temel etkenin, emek ve emeğe yapılan yatırım olduğu bir gerçektir. Bunun için; *Meslek Standartları biran önce devlet-işçi-işveren içerisinde çözümlenmeli, *Meslek eğitiminde uygulanan programlarda; kurumkuruluşlar arası paralellik sağlanmalı, *Meslek standartlarına uygun verilen belgelerin, birbiri ile denk olması sağlanmalıdır. Yukarıdaki önerilerin gerçekleşmesi ile, mesleki tanınırlık mümkün olabilecektir. *Birikimli Akademik Tanımdık: Diploma + daha ileri bir öğrenim. *Saydırmalı Akademik Tanımdık: Farklı ülkelerde alınan derslerin, kendi programındaki öğrenimine saydınlması. Mesleki ve Akademik tanınırlık; *Serbest dolaşım hakkının kullanılmasında gerekli olması, •Meslek amaçlı yeterlilik tanınırlığı uygulamada yüksek öğretimin değerlendirilmesiyle ilgili olması, *Sürekli öğrenimin, yaşam boyu öğrenimin gündemde olduğu günümüzde, meslek faaliyeti ile yeni becerilerin kazandırılmasına yönelik değişik yaşlarda başvurulan öğrenim faaliyeti oranındaki ayırımın azalması, *Her iki tanınırlıkta idari yönden farklı tabanlara sahip olmakla birlikte, diploma-istihdamda benzeşmektedir. Gerekli görüldüğü durumlarda, akademik tanınırhktan sorumlu makamlar mesleki tanınırlığa bakmaktadırlar . 1 0 Türkiye'de Akademik tanımdık YÖK'te (Yüksek Öğrenim Kurumu) yapılmaktadır. Uygulamada 9 maddeden oluşan bir yönetmelik ve 9 maddesinde de "Bu yönetmelik hükümleri Yükseköğretim Kurulu Başkanı tarafından yürütülür" açıklaması yer almaktadır. " REFERANSLAR -Anderson,P. ve Sydney Filkelstein, "Managing Professional Intellecx: Making The Most Of The Best", Harward Business Revievv, March-April 1996, Vol:74, No:2,. -Bodil Jones, "Development Human Capital" Management Review, Vol 185, No:2, February 1996. -http//www.tubitak.gov.tr/btpd/platform/akred/bolc .html. -http ://www. osym. gov.tr - YOK .Avrupa Birliği Ülkelerinde Yükseköğretim, Yeni Gelişmeler,Mayıs:2000. -yok.gov.tr. - http:Wwww.arkitera.com/dosva/gats/gats 7a.htm. -Yüksel,Ö., G.Çakar, Verimlilik Dergisi, "İşletmelerin Rekabetinde İnsan Kaynaklarının Rolü: Hazır giyim Sektörü Örneği, 1996/2. '"lı ttp//w w w. tubitak.gov.tr/htpd/platform/akred/bolc.html. 1 yok.gov.tr. 58 TMMOB Makina Mühendisleri Odası III. Kalite Sempozyumu 06-07 Haziran 2003 AVRUPA'DA KALİTE YÖNETİMİ, SOSYAL, EKONOMİK VE TEKNİK KÖPRÜLERİN KURULMASI İÇİN BİR "KALİTE YOLU" MODELİ O.Univ.Prof.Dr.techn.Dr.h.c. P. Herbert OSANNA Technische Universitaet Wien, Institut für Fertigungstechnik, Abteilung Austauschbau und Messtechnik, Karlsplatz 13/3113 A-1040 Wien, Austria. e-mail: osanna@mail.ift.tuwien.ac.at gelişmelerle birlikte, kamusal sektör, bünyesinde kalite yönetimi uygulamalarını dikkate almaya başlamıştır. ÖZET Günümüzde ekonominin, endüstrinin tüm alanlarında ve kamu kesiminde kaliteye olan talepler, gittikçe artan bir şekilde genel bir bakış açisı oluşturmaya başlamıştır. Kalite yönetimi ve kalite güvencesi imalat operasyonlarında başlamıştır. Kalite analizleri ve gelişmeleri için kullanılan tekniklerin birçoğu imalat problemleri için geliştirilmiştir. 1980'li yıllara kadar onlarca yıldır üretim alanındaki bu hakimiyetin sürdüğü görülmektedir. Son yirmi yıldır işletmecilik, müşteri tatminini ve global markette rekabeti sağlamada kalitenin önemini tanımlamaya başlamıştır. Birkaç yıldır kamusal sektör ve resmi kuruluşlar kalite konusunun genel olarak öneminin farkına varmışlardır. En önemli gelişme ise, bu anlayışın kalite kavram ve konsept tanımını hemen hemen tüm organizasyonel gelişimleri kapsayacak şekilde genişletmiş olmasıdır. Endüstriyel organizasyonlara ve imalat endüstrisine ek olarak hizmet organizasyonları da kalite sistemlerini oluşturmuşlardır. İmalat şirketlerindeki yardımcı hizmetler de bankalar, hastaneler ve benzeri iç güdümsel servis organizasyonları gibi kaliteye odaklanmanın önemini anlamıştır. 2. EKONOMİ VE ENDÜSTRİDE KALİTE VE ÖNEMİ Kalite, Genel Müdürden imalat katındaki operatöre kadar, bir organizasyon dahilinde herkesin sorumluluğudur. Makine operatörü, montaj işçisi, bilet acentesi, hemşire, garson gibi çeşitli mesleklere mensup kişiler, ürün ve hizmetlerde kaliteyi inşa eden zanaatkarlardır. Birinci basamaktaki amirler, çalışanlar için motive edici bir ortam sağlamalı; uygun olan prosedürlere yöneltmeli, problemleri saptamak için onlarla birlikte çalışmalı ve hata kaynaklarının ortadan kaldırılmasında yardımcı olmalıdır. Orta düzeydeki yönetim ise kalite politikasını planlamalı, koordine etmeli, uygulamalı ve gözlemlemelidir. Son olarak, üst yönetim de kaynakları değerlendirerek; tonu ayarlamak ve teknik kalite ile ilgili olarak işleyen, dinamik bir politikanın şartlarını yerine getirmek üzere gerekli olan liderliği sağlamak durumundadır. Anahtar Sözcükler: Kalite, kalite yönetimi, toplam kalite yönetimi (TKY), Kalite yönetim sistemleri (KYS), Ekonomi bilimi, kamu hizmeti, yüksel öğretim, kamusal sektör, malzeme üretimi, hizmetler, sağlık sektörü. 1. GİRİŞ Modern anlamda kalite yönetimi ve kalite güvencesinin imalat organizasyonlarındaki uygulamaları günümüzden yüzyıl öncesine dayanmaktadır. Birçok kalite analiz yöntemi ve geliştirme metotları imalat problemleri için geliştirilmiştir. Prensip olarak, kalite bakış açılarının ele alınmasındaki modern felsefe, yirminci yüzyılın başında "Bilimsel Yönetimin Babası" olarak adlandırılan Frederick W. Taylor tarafından yaratılmıştır. İmalat endüstrisindeki bir işin kendine özgü iş görevleri şeklinde ayrıştırılması ile denetleme görevleri, üretim görevlerinden ayrıştırılmış olup; bu da üretim fabrikalarında ayrı bir kalite departmanının oluşturulmasına; dolayısıyla da kalite ve bununla yakın ilgili aktiviteler olan kalite kontrol, kalite güvenliği ve kalite yönetiminin modern anlayışının gelişmesindeki ilk aşamaların oluşmasına yol açmıştır. 1980'li yıllara kadar kalitenin etkisi imalat sahasında daha baskın olarak devam etmiştir. 1980'lerin sonlarında ve 1990'larda işletme sektörü müşteri tatminini ve küresel pazarda rekabetin sağlanmasında kalite hizmetinin önemini tanımlamıştır [1]. 90'ların sonlarında kamu sektörü ve resmi kuruluşlar kalite uygulamalarının genel öneminin farkına varmıştır. Önemli bir bakış açısıyla bu tanımlama imalat süresinin azaltılması, çalışan niteliklerinin arttırılması gibi organizasyonel gelişmelerde kalitenin uygulanması için tanımlama ve kapsamı genişletmiştir. Bu 59 Her organizasyonda, etkin kalite yönetiminin toplam ve firma genelinde bir çaba olması gerekmekte ve aşağıda belirtilen alanlarda oluşacak problemlerden kaçınılması amaçlanmaktadır: Prensip 4. Proses Oryantasyonu: İlgili kaynaklar ve aktiviteler bir proses olarak yönetilirse bu durum, arzu edilen sonuca daha verimli bir şekilde ulaşmayı sağlamaktadır. Proseslerin, yöntemlerin ve ürünlerin planlanması ve mühendislik hizmetleri Prensip 5. Yönetimde Sistem Yaklaşımı: Belirli bir hedefe yönelik ilgili proseslerin tanımlanması, anlaşılması ve yönetilmesi organizasyonun verimlilik ve etkinliğine katkıda bulunmaktadır. - Ortaya çıkması kaçınılmaz olacak problemlerin tanımlanması ve sözkonusu problemlerin düzeltilmesi, - Kalite performansının sürekli iyileştirilmesi Prensip 6. Sürekli İyileşme:" organizasyonun kalıcı bir hedefidir. Sürekli iyileşme Prensip 7. Karar Vermede Gerçekçi Yaklaşım: Etkili kararlar veri ve bilginin mantıksal ve sezgisel analizine bağlıdır. Kalite kontrolünün, güvenliğinin ve yönetiminin gelişim yüzyılında, belki de en önemli etkilerden birisini A.V. Feigenbaum [2] ve onun Toplam Kalite Yönetiminin temelini attığı toplam kalite kontrolüne dair fikirleri bırakmıştır. Prensip 8. Karşılıklı Fayda İlişkisi: Organizasyon ve tedarikçi arasındaki karşılıklı fayda ilişkisi değer yaratmak adına her iki organizasyonun yeteneğini artırır. 3. KALİTENİN ULUSLARARASI ANLAMI ISO 9000 ailesi "Kalite Yönetimi Sistemleri Standartları" uluslararası standartları [I] birkaç baskı halinde yaratılmış ve halen organizasyonların ulusal, bölgesel ve dünya çapında ticaret alanlarındaki rekabet yeteneği ve iletişimi verimli hale getirmek için geliştirilmektedir [3]. Tüm sistem birbiriyle ilişkili birkaç kontrol döngüsüne sahiptir. Bilgi akışının kalitesini ve hızını arttırılması ve yanıt karakteristikleri temel uyarıcılardır. / / Modern bilgi teknolojisinin imkanlarıyla sağlanan veri akış yönetimi, kalite sistemlerinin ağır dokümantasyonuna ve bürokrasisine karşı çok yakın adımlarla katkıda bulunmaktadır. / \ N> Customer^ \ / Mutually Beneficial Supplier . Relation / \ ships / Approach to Decision ' Driven \ Organization / \ Applying \ Principle ^ / < \ Bu şekle ilaveten temel kalite yönetim prensipleri bazı bilgilerle birlikte aşağıda listelenmektedir. Leadership of People the > \^ Makingy Continuos \ Improvement / Kalite sistemlerinin ve hatta kalite yönetim standartlarının yapısı ve alanı Şekil 1 'de gösterilen kalite prensipleriyle ilişkili bir sistem temelinde oluşturulmuştur. y\ / \ y \ / \ y \\ y/ Involvement of e < Peopl y ( / \ Process Orientation / Systems approach to > management / \ / / Şekil 1. Kalite yönetimi prensiplerinin stratejik planlamanın üst düzey yönetimine uygulanması Prensip I. Müşteri odaklı Organizasyon: Organizasyonlar müşterilerine bağımlıdırlar ve bu nedenle müşterilerinin mevcut ve gelecekteki istek ve talepleri karşılanmalı ve artan müşteri beklentilerini karşılayabilmek için çaba sarf edilmelidir. Özellikle proseslere yönlenmesiyle, yeni ISO 9000 uluslararası standartları kalite yönetim sistemlerinirı gelişimi için kullanışlı bir çerçeve verir. Şekil 2 "ProsesTabanlı Kalite Yönetim Sistemini" kurmak için kullanılabilecek modeli göstermektedir [3]. Prensip 2. Kişilerin Liderliği: Liderler amaçları, eğilimleri ve organizasyonun iç çevriminde birlik oluşturmalıdırlar. Kişilerin içlerine bütünüyle dahil olabilecekleri ve içerisinde organizasyonların hedeflerini başarabilecekleri bir çevre oluştururlar. Bir organizasyonun kalite yönetimi sisteminin ana ilkesi, müşterinin ihtiyaç ve beklentilerini karşılamasıdır. Bu nedenle kalite yönetim sistemi organizasyonun hedeflerinden ve organizasyona özgü proses ve uygulamalarından etkilenir. Prensip 3. Kişilerin Katılımı: Her seviyedeki insanlar organizasyonun temelini teşkil eder ve onların sorumluluk üstlenmeleri, yeteneklerini organizasyonun yararı için kullanmalarını sağlamaktadır. 60 Continual improvement of the quality management system 1 / Interested parties , Management responsibility V \ \ es Interested parties Measurement, analysis and improvement Resource management > Input \ Product 2ŞT^> realızatıon**- ~ . Key ' «— Satisfaction ) Product Outpul _ ^ - — • •- Value-adding activities »- Information flow Şekil 2. Proses bazlı kalite yönetim sisteminin modeli konum sağlamak için sürekli iyileştirmeler aracılığıyla gerçekleştirilebileceğini tekrar ve, tekrar doğrulamaktadır. Eğer bu dikkate alınırsa muhtemel tüm alanlardaki organizasyonlar - genel olarak endüstri ve ekonomi, özel ve kamu kuruluşları - tüm Avrupa'da ve dünyada "kalite yolu"nda yürümek durumundadırlar. Kalite düşüncesi ve anlayışına adanma, dünya çapındaki rekabet, zamanımızda ekonomik olarak başarılı olmaya imkan tanır. Bu ayrıca sosyal refah ve güvenliğe sahip bir çevrenin yaratılmasına yardımcı olmak demektir. Kaliteye adanma, iktisadi kuruluşlar ve genelde tüm organizasyon tipleri için bu üretken gücü sağlamada temel bir eleman olarak görülebilir. REFERANSLAR 4. SONUÇLAR [1] EN/ISO 9001:1994: Quality Systems - Model for Quality Assurance in Design, Development, Production, Installation and Servicing (ISO 9001: 1994). [2] Feigenbaum, A. V.: Total Quality Control. New York: McGraw-Hill, 1983. [3] EN/ISO 9001:2000: Quality Management Systems Requirements. 2000-12-01. Kalite yönetim sistemleri ile ilgili uluslararası standardizasyon, daha yüksek kalite beklentilerine yönelen, temel ve genel trende referans teşkil eder. Genel tecrübeler bunun sadece, yüksek üretken güce erişmek yüksek kaliteli üretim prosesleri ve daha iyi bir 61 TMMOB Makina Mühendisleri Odası III. Kalite Sempozyumu 06-07 Haziran 2003 AVRUPA'DA ÇEVRE YÖNETİMİ SİSTEMLERİ VE ÇEVRE YÖNETİMİNİN ENDÜSTRİYEL GELİŞMELERDEKİ ÖNEMİ Prof.Dr. M.Numan DURAKBAŞA Technische Universitaet Wien, Institut fıir Fertigungstechnik, Abteilung Austauschbau und Messtechnik, Karlsplatz 13/3113 A-1040 Wien, Austria. e-posta: durakbasa(o>mail.ift.tuwien.ac.at ÖZET Çevre koruması Avrupa'da ve dünyanın sanayileşmiş ülkelerinde yerine getirilmesi son derece önemli görevler arasında yer almaktadır. Bu görev, siyaset, ekonomi ve özel yaşam ile birlikte teknoloji ve araştırma alanlarına düşmektedir. Çevre Yönetimi standartları, 1991 yılları başlarında ISO 9000 Standartlarından edinilen tecrübeler ışığında geliştirilmiştir. Bu standardılar uluslararası standartlar örgütü ISO bünyesinde sanayi grupları temsilcileri, resmi kuruluşlar, sivil toplum örgütleri ve akademisyenlerin katılımıyla oluşturulan teknik komitede, ISO genel şartları doğrultusunda hazırlanmış ve 1996 yılında uluslararası standart olarak yayınlanmıştır. Çevre yönetimi standartları ile ilgili ISO TC 207 Teknik Komitesi,mevcut uluslararası çevre yönetimi standartlarının güncelleştirilmesi çalışmalarını bünyesinde yürütmektedir. Endüstriyel gelişmeler için büyük önem taşıyan çevre yönetimi ile ilgili bu standardizasyon çalışmaları, özellikle organizasyon geliştirme ve ürün geliştirme konularında yoğunlaşmaktadır. Anahtar sözcükler: Çevre yönetimi, TKY, teknoloji, kalite yönetimi, kalite güvenliği l.GİRİŞ Çevre koruması Avrupa'da ve dünyanın sanayileşmiş ülkelerinde yerine getirilmesi son derece önemli görevler arasında yer almaktadır. Bu görev, siyaset, ekonomi ve özel yaşam ile birlikte teknoloji ve araştırma alanlarına düşmektedir. 10 yıl kadar önce uluslararası platformda tüm dünya için büyük önem taşıyan çevre konusunda standardizasyona ihtiyaç duyulduğu bir çok ülke tarafından ortaya atılmıştır. Bu gelişmelere göre, Çevre Yönetimi Standardizasyon çalışmaları, uluslararası standardlar örgütü ISO bünyesinde 1991 yılında başlamış ve ISO 9000 Standartlarından 62 edinilen tecrübeler ışığında geliştirilmiştir. Çevre yönetimi standartlarının hazırlanmasında temel düşünce, ISO 14000 olarak belirlenen ve ISO 9000 kalite yönetimi standartlarına benzer şekilde uluslararası standardların yayınlanmasıdır. 2.ULUSLARARASI ÇEVRE YÖNETİMİ STANDARDLARI Uluslararası Çevre Yönetimi standartlarının hazırlanması ISO/TC 207 numaralı ISO Teknik Komitesinin görevidir. Sanayi grupları temsilcileri, resmi kuruluşlar, sivil toplum örgütleri ve akademisyenlerin katılımıyla oluşturulan ISO TC/207 Çevre Yönetimi Teknik Komitesinde, çevre yönetimi standartları ISO genel şartları doğrultusunda hazırlanarak 1996 yılında uluslararası standart olarak yayınlanmıştır [1]. İSO 14000 Çevre Yönetimi Standartlarına en yakın uluslararası standardılar ISO- 9000 Kalite Yönetimi Standartlarıdır. 1980'li yıllarda yürürlüğe giren ISO 9000 kalite yönetimi standartları kısa zamanda tüm dünya ülkelerinde gittikçe artan bir şekilde yaygın olarak kullanılmaya başlamış ve yakın zamanda dünyanın en çok kullanılan standardı özelliğine kavuşmuştur. İşletmelerde kalitenin dokümantasyon, eğitim ve data yapısının standardizasyonu ile sadece işletme bünyesinde sınırlı kalmayıp ulusal ve uluslararası tedarik zincirinde önemli ölçüde iyileştirmeye önayak ve itici güç olacağının işletmeler tarafından farkedilmesi bu standartların birçok dünya ülkesinde yaygın olarak kullanılmasına yol açmıştır. Uluslararası EN/ISO 14000 Standartları (Tablo 1) EN/ISO 14000 numaralı uluslararası standardılar serisi bir dizi çevre yönetimi standartları olarak hazırlanmıştır. Bu standardılar üst seviyede etkin bir yönetim sisteminin geliştirilmesi ve korunması için rehberlik görevini yerine getirmek, ve her türden işletme veya organizasyonun genel olarak bireysel ihtiyaçlarını ve etkin çevre yönetimi şartlarını karşılamak üzere hazırlanmışlardır. Tablo 1: Uluslararası EN/ISO 14000 Standartları EN/ISO 14000 Serisi Organizasyon Değerlendirme Standartları (Organization Evaluation Standards) ISO 14001: 1996 Environmental Management Systems - Specification vvith Guidance for Use TS ISO 14001 Çevre Yönetimi-Çevre Yönetim Sistemleri-Özellikler ve Kullanım Kılavuzu ISO/CD 14001: 2002 Environmental management systems - Requirements with guidance for use ISO/CD 14004: 2002 Environmental management systems - General guidelines on principles, systems and supporting techniques ISO 14004: 1996 Environmental Management Systems - General Guidelines on Principles, Systems and Supporting Techniques' TS ISO 14004 ' Çevre Yönetim Sistemleri-Çevre Yönetim Prensipleri Kılavuzu-Sistemler ve Destekleyici Teknikler ISO 19011: 2002 Guidelines for quality and/or environmental management systems auditing ISO 14031: 1999 Environmental Management - Environmental Performance Evaluation - Guidelines TS ISO 14031 Çevre Yönetimi- Çevre Performans Değerlendirilmesi- Kılavuz linin Değerlendirme Standartları (Product Evaluation Standards) ISO 14040: 1997 TS ISO 14040 ISO 14041: 1998 TS ISO 14041 ISO 14042: 2000 TS ISO 14042 ISO 14043: 2000 TS ISO 14043 Environmental Management - Life Cycle Assessment - Principles and Framework Çevre Yönetimi-Hayat Boyu Değerlendirme Genel Prensipler ve Uygulamalar Environmental Management - Life Cycle Assessment - Goal and Scope Definition and Inventory Analysis Çevre Yönetimi - Hayat Boyu Değerlendirme - Gayesi, Kapsamı Envanter Analizleri Environmental Management - Life Cycle Assessment <• Life Cycle İmpact Assessment Çevre yönetimi - Hayat Boyu Değerlandirme-Hayat Boyu Etki Değerlendirmesi Environmental Management - Life Cycle Assessment - Life Cycle Interpretation Çevre yönetimi - Hayat boyu değerlendirme - Hayat boyu yorumu Belgelendirme ile işletme bünyesinde münferit bir bölümü veya işletmenin tamamı izlenir ve kontrol altında tutulur. Birçok gözlemcinin de ifade ettiği gibi, belgelendirme vasıtasıyla, işletme prosedürlerinin en iyi pratik uygulama olduğunun veya gerekçesinin doğrulanması belgelendirme kapsamı dışındadır. Belgelendirme yalnızca işletmenin taahhüdünü yerine getirdiğinin doğrulanmasıdır. 3. EN/ISO 14000 STANDARDLAR SERİSİ EN/ISO 14000 standardlar serisi ; 1. Özellikler (spesifikasyon) 2. Rehber Standartları olarak iki grupta toplanır. Birinci grup standartlardan EN/ISO 14001 Standardı Spesifikasyon Standardı olarak bir işletmenin belgelendirmeye ulaşması için ne yapması ve ne yapmaması gerektiğini gösteren bir standarttır. Rehber standartlar organizasyon değerlendirme ile ürün değerlendirme ve empirik çevre limitasyonları olmak üzere ikiye ayrılırlar (Tablo 1). EN/ISO 14001 standardına göre yürütülen bir denetim, üçüncü taraflar (stakeholder) için iki anahtar bilgi sağlar: 1. İşletmenin çevre yönetimi sistemi (ÇYS) ve sistemin oluşturulan yapısı İşletmenin kendisi veya yetkin bir üçüncü parti tarafından yürütülen bir denetim sonucu işletme operasyonlarının denetlenen yönetim sistemi yapısına uygunluğu Başlangıçtan itibaren öngörüldüğü gibi, EN/ISO 14000 düzenlemeleri ile performans standardları değil yönetim sistemi standardları hedeflenmiştir. Bunun dışında limitasyon ve çevre kalite şartlan ile ilgili, ölçme tekniği, numune ve değerlendirme (ISO 10573 Soil Ouality, ISO 5667 Water Ouality, ISO 6879 Air Quality vb.) gibi çok sayıda uluslararası standart mevcuttur. EN/ISO 14000 Standartları proses dokümantasyonu, eğitim, yaşam döngüsü değerlendirmesi (life-cycleassessment) prosedürleri, çevre performansı için yönetimin raporlaması ve sorumluluğu gibi konuları kapsamaktadır. Bir çevre yönetimi sistemi yardımıyla işletmenin çevre politikalarının oluşturulması ve dokümante edilmiş sorumluluk ve güvenirlik yapısı vasıtasıyla işletmenin kendi çevre politikalarının uyuşmaları, iletişim ve eğitim programları, yönetimin kontrol ve idaresi ile gözden geçirme fonksiyonlarının çalışması sağlanır. Belgelendirme işletmelerin herbir küçük birimini kapsayabileceği gibi işletmenin tamamını kapsayabilir. Her sene gözden geçirilen ve izlenen belgelendirme işlemi çerçevesinde üçüncü parti denetim ve iç denetim vasıtasıyla organizasyonun kendisi tarafından kurmuş olduğu prosedürleri takip ettiğinin doğrulanması sağlanır. Çevre Yönetimi Standartları bazında gerçekleştirilecek bir sertifikasyon, isteğe bağlıdır. 63 EN/İSO 14000 Standartlarına göre oluşturulan çevre yönetimi sistemleri ile işletmelerin, çevre kanunları ile uyumlu olmak, kirliliğe karşı önlem almak ve çevre performansının sürekli iyileştirilmesine çalışmak gibi taahhütlere bağlı kalmaları talep edilir. Çevre yönetimi sisteminin, taleplerin karşılanmasına yönelik deklarasyonda bulunduğu bu düzenlemeler ve kanunların taleplerini karşılamak üzere ilave güvenceler, EN/ISO 14001 standardına göre hazırlanabilir, ancak talep edilmez. eylemler ve kayıt tutulması gibi benzer noktalar sistemin parçalarını meydana getirirler. 4. Periyodik Dahili Tetkikler ve Üst Yönetimin Raporlandırılması: Yönetim sisteminin planlanan şekilde ve belirlenen politikanın doğru olarak uygulandığının ne ölçüde sağlandığını tayin etmek amacıyla periyodik olarak denetimler yürütülür ve denetim sonuşları üst yönetime rapor edilir. Kuruluşun kendisi tarafından veya onun adına yapılan ve birinci taraf tetkikleri adı verilen dahili denetimler, iç amaçlarMçin ve kuruluşun uygunluk beyanı için temel teşkil ederler. Dış tetkikler, genellikle "ikinci" veya "üçüncü taraf tetkikleri olarak adlandırılırlar ve tarafsız bir kuruluş tarafından yürütülürler. EN/ISO 14001 çevre yönetimi sistemi diğer çevre yönetimi programlarına göre daha az katı ve serttir. [2, 3]. Bu programlarla karşilıştınldığında, EN/ISO 14001 standardının sürekli iyileştirme talebi olmasına karşın çevre performansında doğrulanması talebi yoktur. ISO bültenlerinde "ISO 14000 tüm ilgili gruplar tarafından isteğe bağlı olarak kabul edilmek durumunda olduğu ve bu nedenle ilgili her grubun ihtiyaç ve beklentileri arasında dengenin muhafaza edilmesi gerekliliği vurgulanmaktadır. 5. EN/ISO 14001 Uygulamasının Resmi Deklarasyonu: EN/ISO 14000 için gerekli olan denetim ya işletmenin kendisi tarafından veya yetkin bir bağımsız kuruluş tarafından üçüncü parti denetim olarak gerçekleştirilir. 4. ÇEVRE YÖNETİMİ SİSTEMLERİNİN ELEMENTLERİ Kalite veya çevre yönetimi sisteminin oluşturulduğu bir işletmede denetim, işletme politikasının etkin olarak uygulandığının izlenmesi ve doğrulanmasında yönetim için önemli bir araçtır. Üçüncü parti denetimler, tarafsızlık ve değer artırıcı gibi ilave özellikleriyle uygunluk değerlendirmesi veya tedarik zincirinin izlenmesi ve değerlendirilmesinin gittikçe artan bir şekilde önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. EN/ISO 14001 standardına göre oluşturulacak bir çevre yönetimi sisteminde beş element mevcuttur. 1. Çevre politikası: Çevre politikası üst yönetim tarafından tanımlanır. Bir işletme politikası çevre performansının iyileştirilmesi ve üçüncü taraf denetim ile denetlenen performans limitlerinin belirlenmesi için resmi kuruluşlarla birlikte çalışma yapılması ile ilgili taahhütte bulunmuş ise, düzenli sektör ile özel sektör arasında ilişki, kamu politikası için potansiyel bir tehlike oluşturmayacak şekilde kendi kendine düzenleme yapacak duruma getirilir. İlave raporlama ve bilgi ulaşımı gibi ilave elementler olmaksızın düzenlemeler, substansiyel çevresel etkin bilgi altyapısının olmasına ihtiyaç duyabilirler. 5. SONUÇ EN/ISO 14001 Standardına göre çevre politikası, çevre yönetimi sistemlerinin esas temelini teşkil eder. Zayıf veya dar tanımlanan bir çevre politikası, tam ve rijit bir şekilde uygulanmaya çalışıldığında çevre iyileştirilmesi ile ilgili olarak herhangibir gelişme gösteremez. Bunun haricinde bazı organizasyonların oluşturdukları çevre yönetimi sistemlerinin doğrulanmasını, ekonomik etkinliğin sonucu olan tarafsız üçüncü parti denetimleri olmaksızın gerçekleştirmeleri ve böylelikle belgelenmeleri de mümkün olmaktadır. Bunun yanında çevre performansı itibari ile iyi bir işletme ile yüzeysel bir işletme arasında EN/ISO 14001 Standardı temelinde bir ayırım yapılması oldukça güçtür. 2. Çevresel bakış açılarının değerlendirilmesi, kanuni ve ihtiyari yükümlülükler İşletmeler çevresel hedeflerini belirlerken aktivitelerinin. ürünlerinin ve hizmetlerinin çevresel bakış açılarını tanımlayan prosedürleri oluşturmalı ve muhafaza etmelidir. İşletmeler, kanuni taleplere ve diğer işletmenin kabullendiği talepleri tanımlamak ve bu taleplere ulaşmak üzere prosedürleri oluşturmalı ve muhafaza etmelidir. 3. EN/ISO 14001 Standardında sürekliliğin geliştirilmesi ve temiz üretim konuları ile ilgili olarak da herhangibir talep mevcut değildir. Bununla beraber Avrupa standartları ve uluslararası standardlar temelinde yapılan çalışmalar bilimsel gelişmeler için önemli bir adım ve ileriye dönük iyileştirmeler için doğru bir temel teşkil edecektir. Yönetim Sistemi: REFERANSLAR Çevre yönetimi ile ilgili bu tür bir yönetim sistemi; planlama, uygulama, kontrol, gözden geçirme ve sürekli iyileştirme gibi regüler aşamalar temeline dayanmaktadır. Yetki ve sorumluluklar kesin çizgilerle karakterize edilir ve net bir şekilde belirlenirler. İletişim, dokümantasyon, eğitim, acil durumlar için nöbet, kontrol ve düzeltici fi] EN/ISO 14001: Eııvironmental Management Sys-tems Specification with Guidance for Use (ISO 14001: 1996). [21 EMAS - Eco-Management Audit Scheme. 06.1993. [3| BS 7750: Environment Management Systems. British Standard. 04.1992. [4] ISO 19011-2002: Guidelines for Ouality and/or Environmental Management Systems Auditing 64