IV. KUR'AN HAFTASI Kur'an Sempozyumu 17-18 Ocak 1998 ANKARA1998 Fecr Yayınları: 59 Dizgi: Fecr Mizampaj: Fecr Kapak: Fecr Baskı, Kapak Baskı: Önder Matbaası I. Baskı: Aralık 1998 ISBN 975-7138-41-X FECR YAYlNEvi Rüzgarlı Cad. Rüzgarlı !şhanı No:2 Kat:5 ULUS/ANKARA Tel/Fax: (O 312) 3100849- 3100860 İLETİŞİM AÇlSINDAN KUR'AN KISSAIARI Doç.Dr. S~lahattin SÖNMEZSOY* İletişim Nedir? İletişim kavramının 160'in üzerinde değişik tanımları yapılmış olmakla 1 bir- likte genelde "bilgi, haber, mesaj, duygu, düşünce, arzu ve isteklerin sözlü olarak iletimi ve aktanını eylemine iletişim denir." yazılı veya Kıssa Kavramı ve İletişim Arapça'da "Kss" kökünden gelen "Kassa" fiili ve aynı kökten olan "Kasas" veya bu anlamdaki "Kıssa" kelimelerinin iletişimle ilgili belli başlı üç anlamı vardır: Birinci anlamı "Bir kimsenin izini süıiip ardınca gitmek"tir 2 . Nitekim şu iki ayette geçen "kassa" fiili bu manada kullanılmıştır: "Hemen izlerini takibederek geri döndüler". 3 "Annesi Musa'nın ablasına, "Onun izini takip et" dedi". 4 !kinci manası "Birine bir haber veya bir sözü beyan edip bildirmektir"5. Mesela, şu iki ayette şöyle geçiyor. "(Habibim) Biz sana en güzel tarzda beyan ediyoruz".6 "(Babası) "Yavrucuğum! Rüyanı sakın kardeşlerine aniatma (bildirme)".7 Göıiildüğü gibi "kassa" filii, "hadiseleri adım adım izleyerek, noktası noktasına bildirmek" demek oluyor. Üçüncü mana ise "anlatmak, hikaye etmek"8 demektir. Misal olarak şu iki • Yüzüncü Yıl Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Tefsir Anabilim Dalı Öğretim Üyesi. 1- Gökçe, Orhan, İletişim Bilimine Giriş, Ankara, 1993, s.4; Türkmen Ali,· İslam İletişim Hukuku, Samsun, 1996, s.4. 2- el-Rağıb el-Isfahanl, Ebu'I-Kasun el-Huseyn bin Muhanuned, el-Müfredat fi-Garlbi'l-Kur'an, Daru'lMa'rifeti, Lübnan-Beynıt, ts, s.471; İbn Manzur, Lisanu'l-Arab, Beyrut, 1990, V/75; Yıldırım, Suat, Kur'an-ı Kerim ve Kur'an İlimlerine Giriş, İstanbul, 1983, s.105; Şengül İdris, Kur'an Kıssaları Üzerine, İzmir, 1994, s.44. 3- Kehf, 18/64. 4- Kasas, 28/11. 5- el-Rağıb, a.g.e., s.471; İbn Manzur, a.g.e., V/75. 6- Yusuf, 12/3. 7- Yusuf, 12/5. 8- İbn Manzur, a.g.e., V/75; Yıldırım, a.g.e., s.105. 97 ayeti verelim: "( ResulülJl!J lşte böylece geçmiştekilerin haberlerinden bir kısmını sana anla- tıyonız".9 "Musa, ona (Hz. Şu'ayb'a) gelip başından geçeni hikaye edince O, "Korkma· o zalim kavimden kurtuldun" dedi _ıo Kelimenin anlamlarından birinci ve ikincisi, üçüncü anlamın kullanışını sı­ nırlandırmaktadır. Buna göre "Kıssa" kavramı, mazide gerçekten meydana gelmiş ve ders alınacak yönü bulunan olaylan insanlara aktarmak ve iletmektir. Kur'an'da kıssa kavramının çoğu kez "nebe"' (haber) kelimesiyle bir arada kullanılınası, onun iletişim konusu ile ilgili bir kavram olduğunu gösteren hususlardandır. Mesela: "(Ey Muhammed) bu sana anlattıklarımız (halkı helak olımış) memleketlerin haberlerindendir".ıı "Peygamberlerin haberlerinden senin kalbini (tatmin ve) teskin edeceğimiz her haberi sana anlatıyonız".1 2 "Biz sana onların haberlerini gerçek olarak anlatıyonız" .13 "!şte o ülkeler ki, sana onların haberlerinden bir kısmını anlatıyoruz". 1 4 1. Kıssalarda Geçen İletişim Kavramları Kıssalan konu olana ayetlerde iletişimle ilgili bir çok kavram geçmektedir. Bunlardan göze çarpan bazılarını kısaca görelim: 1.1. "Haber" Kavramı "Kur'an-ı Kerim'de iki yerde ifade edilen "haber" kelimesi Hz. Musa'nın kıs­ sasında geçiyor: "Hani Mfısa, ailesine şöyle demişti: Gerçekten ben bir ateş gördüm. (Gidip) size ondan bir haber getireyim .... "15 "Musa süreyi doldurup ailesiyle yola çıkınca, Tür tarafından bir ateş gördü. Ailesine "Siz (burada) bekleyin; ben bir ateş gördün}, belki oradan size bir haber yahut ısınınanız için bir ateş parçası getiririm" J 6 1.2. "Nebe'" Kavramı ve Onun Çoğulu "Enbaü" Rağıb el-Isfahani'ye göre "Nebe'", kendisiyle kesin veya galib bilgi hasıl olan ve fayda temin eden şeydir17 . "Habere gelince doğnıya ve dtınıma göre yalana da 9- Taha, 20/99. 10- Kasas, 28/25 11- Hud, 11/100. 12- Hud, 11/120. 13- Kehf, 18/l 3. 14·· A'raf: 7/101. ıs- Nem!, 27/7. 16- Kasas, 28/29 17- ci-Rağıb, a.g.e., s.471. 98 delaleti" muhtemel olan bilgidir. Ll'ıgat alimlerinden Muhammed Murtaza ez-Zebidi ise "Haber" ve "Nebe"' kelimelerinin müteradif oldukları görüşündedir18 . Bazı dil alimleri de, "Haber' in, "Nebe" e göre daha kapsamlı olduğunu söylemişlerdir 1 9. Nebe' kelimesi, Kur'an kıssalarına konu olan (Maide 5/27, En'am 6/34, A'raf 7/175, Tevbe 9/70, Yunus 10/71, !brahim 14/9, Şuara 26/69, Kasas 28/3, Sad 38/21, Teğabün 64/5 ayetlerinde) "Nebeü" şeklinde ifade edilmekte olup "önemli ve sahilı haber" anlamını ihtiva ediyor. Bunlardan birkaç misal verelim: "Onlara, Adem'in iki oğlunun haberini (nebe'e) gerçek olarak oku: Hani birer kurban takdim etmişlerdi de birisinden kabul edilmiş, diğerinden ise kabul edilmemiştir". 20 "Sizden öncekilerin, Nuh, Ad ve Semud kavimlerinin ve onlardan sonrakile·· rin haberleri (nebeü) size gelmedi mi?". 21 "Öncekilerden kiifir olanların haberi (nebeü) sana ulaşmadı mı?". 2 2 Nebe' kelimesi, Kur'an kıssalarını anlatan ayetlerde "Nebein" şeklinde nekire olarak, tesbirimize göre bir ayette geçmekte olup "önemli ve büyük yarar sağlayan haber" manasını taşıyor. "Çok geçmeden (Hüdhüd) gelip, ... Ben, dedi, senin bilmediğin bir şeyi öğ­ rendim. Sebe'den sana çok doğnı (ve önemli) bir haber (nebin) getirdim". 23 "Enbaü" şeklinde çoğul olarak kıssalarla ilgili (al-i !mran 3/44; Hud 11/49, 100; Tiiha 20/99 ayetlerinde geçiyor. "(Resulüm!) Bunlar, bizim sana valıiy yoluyla bildirdiğimiz gayb haberlerindendir (enbai) içlerinden hangisi Meryem'i himayesine alacak diye kalemleriyle kur'a atışıdarken sen onların yanında değildin .. ."24 "(Resulüm!) !şte böylece geçmiştekilerin haberlerinden (enbai) bir kısmını sana anlatıyonız" 25 Bu tesbitlerimiz dışında, muhtelif ayetlerde,"Nebe" kelimesinin başka deği­ şik sığaları geçiyor. Görüldüğü gibi kıssalarda geçen bu kelime iletişim ile ilgili önemli bir kavramdır. 1.3. "Kitap" ve "Sahile" Kavramı "Yazdı" anlamına gelen "Ke-te-be" kök fiilinden türetilmiş olan "Kitab" kelimesi, kitlesel iletişimin önemli bir kavramı olup Kur'an'da çok sık geçmektedir. "Sahife" kavramı ise "ki tab", "gazete" ve "sayfa" anlamlarına geliyor. Çoğulu 18- ez-Zebidi, Muhamn1ed Murtaza el-Huseyni, Tacu'i-Anıs Min Cevahiri'l-Kaınüs, Kuveyt, 1965, s.l21. 19- Muhammed, Fericl Mahmud !zzet, Dırasat fi Fenni'l-Tahrir es-Sahafi fi Dav'i Maalinıi'l-Kur'aniyye, Cidde, 1984, s.19-20. 20- Maide, 5/27. 21- İbrahim, 14/9. 22- Teğabün, 64/5 23- Nemi, 27/22. 24- Al-i lmran, 3/44. 25- Taha, 20/99. 99 "suhüf' ve "sahaifl' şeklinde bulttnuyor. "Suhüfl' çağulu ile Kur'an'da "Kitaplar=Sahifeler=Defterler" manalarında yedi ayette kullanılmaktadır. Kıssalar konusu ile ilgili ayetler: "(Muhammed) "Rabb'inden bize bir ayet (mu'cize) getirmeli değil miydi?" derler. Onlara önceki kirapiardı bulunan apaçık .bir burhan (belgeler) gelmedi mi?".26 "Yoksa Musa'nın ve sözünü yerine getiren İbrahim'in sahifelerinde (kitaplarında) yazılı olanlar kendisine bildirilmedi mi?".27 "Şüphesiz bunlar, ilk gönderilen sahifelerde, İbrahim ve Musa'nın sallifelerinde de (Kitaplarında) vardır". 28 1.4. "Tebliğ" ve "Davet" Kavramları "Tebliğ" kelimesi, "bir şeyi ulaştırmak, iletmek" anlamına gelmekte olup "Bele-ğe" ziyadeli fiilin mastarıdır. "Ulaşrı, ulaştırdı" anlamını taşıyan "Be-le-ğe" kök fiilinden türetilmiştir. "Eb-le-ğe" (ulaştırdı, götürdü, "an" cer harfiyle: Haber etti), "İblağ" (ulaştırmak), "Mübelliğ'' (tebliğ eden, haber veren, ileten, ulaştıran), "Belağ" (mesaj, haber, duyunı, bildiri, tebliğ, davet, ilan), "Tebellüğ" (çağrıyı, mesajı ve bildiriyi alma) kelimeleri aynı kökten gelen ve iletişime dair kavramlardır29. Kur'an kıssalarında "tebliğ", ilahi measjları insanlara iletmek, ulaştırmak, haber vermek, bildirmek ve duyurmak demektir. Bu ınanada geçen ayetlerden bir kaç misal: Nuh peygamber kavmini imana davetre şöyle diyor: "Size Rabbimin vahyettiği gerçekleri tebliğ ediyonıın ve size öğüt veriyonıın ve ben sizin bilmediğiniz şeyleri Allah tarafından gelen vahy ile biliyomm".3° Salih (s.)'in kavmini imana davette: Salih de o zaman onlardan yüz çevirdi ve şöyle dedi: "Ey kavıniın! Andolsun ki ben size Rabbimin elçiliğini tebliğ ettim ve size öğüt verdim, fakat siz öğüt verenleri sevıniyorsunuz".31 Şuayb (s.)'in kavmini imana davette: "(Şuayb), onlardan yüz çevirdi ve dedi ki: Ey kavınim! Ben size Rabbimin gönderdiği gerçekleri duyurdum ve size öğüt verdiın".3 2 Hz. Hud, davetine icabet etmeyen Ad kavınine şöyle demesi: "Eğer yüz çevirirseniz şüphesiz ki ben, kendisiyle gönderildiğim şeyl size bil26- Taha, 20/133. 27- Necııı, 53/36-37. 28- A'la, 87/18-19. 29- Ahmed el-Ayid, -Ahmed Ta'aıneh- 30- A'raf, 7/62. 31- A'raf, 7/79. 32- A'raf, 7/93. 100 Muhtar Ömer- Ceylan! bin el-Hacc Yahya - Davud Abduh - Salih Cevvad Nedim Maraşlı, el-Mu' cem el-Aı·abi el-Esasi, LAROUSSE, Alesco, 1989, s.174. ' dirdim".33 "Davet" kelimesi, "De-'a-ve" kök fiilinin masdarıdır, "Çağırmak, nida etmek, teşvik etmek, davet etmek, birini bir şeye sevk etmek"34 manalarına gelir. Terim olarak "Da'vet", insanları !slam'a çağırmak, İslam mesajını insanlara duyurup iletmektir. Bu yönüyle, "davet etmek"le "tebliğ etmek" bir bakıma aynı anlamdadır. Ancak aralarında bir nüans farkı olabilir. Buna göre, "Davet" kavramı "Tebliğ" kavramından daha hususi bir özellik arzediyor35. Davet kavramının konumuzia ilgili geçtiği birkaç ayet: "(Sonra Nuh), "Rabbim! dedi, doğrusu ben, kavmimi gece gündüz (imana) da'vet ettim".36 Hz. Nuh (a.s.) kavmine davet devam edişinde şöyle diyor: "Gerçekten de, Cimana gelmeleri ve böylece) günahlarını bağışlaman için onları ne zaman da'vet ettiysem, parmaklarını kulaklarına tıkadılar ... sonra, ben kendilerine haykırarak davette bulundum".37 Firavn'un, iman edip de imanını Firavn'dan gizliyen amca oğlunun38 kavmine nasihatını konu alan bir ayette şöyle buyuruluyor: "Ey kavmim! nedir bu hal? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz beni ateşe çağırıyorsunuz".39 Kur'an-ı Kerim'de "De-'a" kök fiili ise ibadet etmek, dua etmek, yardım ve mağfiret dilemek manalarında kullanılmıştır4° ki bu, kuldan Allah'a doğru olan bir iletişim şeklidir. 1.5. "İ'.lam" Kavramı !'lam kelimesi, "öğretmek" anlamında olup "'a-li-me" kök fiilinden türetilmiş olan "a'leme" fiilinin mesdarıdır. "Ta'lim" kelimesi de "öğretmek" manasında olup aynı kök fiilden türetilen "alleme"nin masdarıdır. Ancak "a'leme" hızlı haber verme, bildirme" yöntemiyle öğretme manasma gelirken, "aijeme" ise kişi üzerinde kalıcı bir etki bırakıncaya kadar tekrarlama suretiyle bir şeyi öğretme" anlamını taşımaktadır41 . İ'lam kavramı, günümüzde İslami iletişim alanında en çok kullanılan kavramlardan biridir. İslam literatüründe bu kavram, inanç, ibadet ve muamelat başta olmak üzere herhangi bir konuda, bir bilginin, bir haberin, bir mesajın, bir fikrin ve 33- Hud, 11/57. 34- San, Mevlüt, ei-Mevarid, Bahar Yayınları, İstanbul, 1982, s.495. 35- Türkmen, a.g.e., s.248. 36- Nuh, 71/5. 37- Nuh, 71/7-8. 38- es-Sabuni, Muhammed Ali, Safvetü't-Tefilsir, Beynıt, 1981, III/100. 39- Gafir (Mü'min), 40/41. 40- Al-i!mran, 3/38; Zümer, 39/8; Fussilet, 41/33 ve diğerleri. 41- el-Rağıb, a.g.e., s.343. 101 bir düşüncenin Kur'an ve Sünnet uslübuyla muhataba veya muhatablara aktanını ve bildirimi anlamındadır4 2 Kur'an genelinde bu kavramın türetilmiş olduğu "a-li-me" kök fiili ve onun değişik türevleri çok geçmektedir. Şimdi "kıssalar"dan, "ilam" kelimesinin masdan · olduğu "alleme" fiilinin geçtiği birkaç ayet: "Allah adem'e bütün isimleri, (eşyanın adlarını ve ne işe yaradıklarını) öğretti". 43 "Allah o zaman şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa! Sana ve annene (verdiğinl) nimetleri hatırla: Hani seni mukaddes rüh (Cebrail) ile desteklemiştim; (bu sayede) sen beşikte iken de yetişkin çağında da insanlarla konuşuyordun. Sana kitabı (okuyup yazmayı), hikmeti, Tevrat ve İncil'i öğretmiştim".44 "(Yusuf): "Ey Rabbim! Mülkten bana (nasibimi) verdin ve bana (rüyada görülen) olayların yorumunu da öğrettin".45 "(Fir'avn) şöyle dedi: "Ben size izin vermeden önce ona inandınız ha! Hakikat şu ki o, size büyü öğreten ulumızdur'"'. 46 1.6. "İttisal" Kavramı "İttisal" kelimesi, "va-sa-la" fiil kökünden türetilmiş "ittasala" fiilinin masdan olup "göıiişme, münasebet, temas, irtibat, ',ılaşım ilişki, bağlantı, telefon görüşmesi" gibi anlamlara gelmektedir 47. Günümüz · Arapçasında iletişim ve telekamünikasyon anlamlarında kullanılan48 "ittisal" kavramı, İslami iletişim dalının da en çok kullandığı kavramlardan biridir. Bu terimin muştak olduğu "va-sa-la" kökünün türevleri Kur'an'da az geçmektedir. Geçtiği yerlerden biri, Lüt (a.s.) kıssasını anlatan şu ayettir: "(Melekler), "Ey Lüt! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla dokunmazlar cien yasılu ileyke)".49 1.7. "İ'lan" Kavramı: Bu kavram "A-le-ne" kök filiinden müştak "A'le-ne" fiilinin masdarıdır. "Bildirmek, beyan etmek, aşikar kılmak'ı5° anlamını içeren "ilan", bildiri, duyum, reklam ve deklarasyon karşılığında da kullanılmaktadır5 1 . Çok fazla olmamakla beraber Kur'an-ı Kerim'de değişik sığalarıyla bulunan bu kavram, Nuh (a.s.) kıssasında "A'lentu" şeklinde geçiyor: 42- ed-Diınyeri, Mustafa İbrahim, es-Sahafetü fi Davi'l-İslaın, Mekke, 1988, s.17-20. 43- Bakara, 2/31. · 44- Maide, 7/110. 45- Yusuf, 12/101. 46- Talıa, 20/71. 47- San, a.g.e., s. 160; Mutçalı, Serdar, Arapça-Türkçe Sözlük, Dağarcık (Yayın Evi), İstanbul, ts., s.986. 48- Yolcu, İ. Muhammed-Çetin, Nurı.ıllalı, Modern Arapça Sözlük, !stanbul, 1993, s.64. 49- Hud, 11/81. 50c San, a.g.e., s.1043/1044. 51- Yolcu-Çetin, a.g.e., s.64. 102 "Üstelik, onlara hem açıktan açığa (a'lentü) hem de gizli gizli konuştum". 52 Buraya kadar gördüğümüz haber, ne be', kitap, sahife, tebliğ, davet, dua, i'l<1m, ittisal, ilan ve başka diğer kavramlar, Kur'an kıssalarının muhtevasının baştan sona bir iletişim ağı ile örülmüş olduğunu gösteriyor. Kıssalardaki iletişim konuları birer realitedir. Çünkü başta da belirttiğimiz gibi Kur'an'da kıssa demek mazide gerçekten yaşanmış, ibret ve öğüt veren hadiselerin sonradan gelen nesillere iletimi demektir. 2. Kıssalard.a Geçen İletişim Şekilleri Kıssalar açısından iletişim şekillerini iki kategoride ele alaqiliriz. 1. Allah ile mahlukat arasındaki iletişim, 2. Malılukatın kendi arasındaki iletişim. 2 .1. Allah ile Mahlukat Arasında İletişim Bu iletişim şekli kendi arasında şu guruplara ayrılabilir: 2.1.1. Allah ile Melekler Arasında İletişim Hz. Adem (a.s.)'in yaratılması konusunda Allah Teala ile melekler arasında şöyle bir konuşma geçrekleşiyor: "Hatırla ki: Rabbin meleklere, "-Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" dedi. Melekler, "-Bizler hamdinle sana tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesad çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun?" dediler. Allalı da onlara: "-Sizin bilemiyeceğinizi herhalde ben bilirim" dedi".53 Hz. Allah Adem'i yarattıktan ve ona bütün eşyanın isimlerini ve ne işe yaradıklarını öğrettikten sonra onları önce meleklere arz ederek şöyle buyuruyor: "-Eğer siz sözünüzde sadık iseniz; şunların isimlerini bana bildirin". Melekler "-Ya Rabbi! Seni noksan sıfatiardan tenzilı eder kemal sıfatlar ile tavsif ederiz ki, senin bize öğrettiklerinden başka bizim bilgimiz yoktur. Şüphesiz alim ve hakim olan sensin" dediler". 54 Allah ile melekler arasında geçen diğer bir konuşma şekli ise hesap günü gerçekleşecek ve geçmiş ümmetieri de kapsayan şu konuşmadır: "0 gün Allah, onların hepsini (idare edenleri ve edilenleri) mahşere toplayacak, sonra meleklere: "-Bunlar size mi tapıyorlardı?" diyecek. Melekler de: "-Sen yücesin, bizim velimiz onlar değil, sensin. Belki onlar cinlere (şeytan52- Nuh, 71/9. 53- Bakara, 2/30 54- Bakara, 2/31-32. 103 !ara) tapıyorlardı. Çoğu onlara inanmıştı" diyecekler". 55 2.1.2. Allah ile Cinler ve Cinlerden Olan İblis Arasındaki İletişim Kıyamet günü vuku bulacak ve Kur'an kıssalarına konu olan geçmiş ümmetIeri de kapsayan şu konuşmayı Allah ile cinler veya şeytanlar arasındaki iletişime misal verebiliriz: Allah Teala sakaleyni yani ins ve cinni hesap için bir araya topladığı gün, cinlere hitaben: "-Ey cinler (şeytanlar) topluluğu! Siz (aldatmak için) insanlarla çok uğraştı­ nız" der". 56 Başka bir ayeti kerimede Yüce Allah, bir arada toplanmış cin ve insanlara hitabında şöyle buyuruyor: "-Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size ayetlerimi anlatan ve bu günümlizle karşılaşacağımza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?" Derler ki: -"Kendi aleyhimize şahitlik ederiz"". 57 Hz. Adem (a.s.) kıssasında geçen aşağıdaki konuşma Allah Teala ile İblis arasındaki iletişimi göstermektedir: Allah:" -Ey İblis! Secde edenlerle beraber olmayı terketmene sebep ne?" İblis: "-Ben kunı bir çamurdan oluşan, şekillenmiş bir balçıktan yarattığın bir insana secde etmek için var olmadım". Allah: "-Öyle ise oradan çık! Çünkü artık kovuldun. Muhakkak ki kıyamet gününe kadar lanet senin üzerine olacaktır": İblis: "-Ey Rabbim! Öyle ise, (varlıkların) tekrar dirileceği güne kadar bana mühlet ver". Allah: "-0 halde sen bilinen bir vakte kadar kendilerine mühlet verilenlerdensin." İblis: "-Ey Rabbim! Andolsun ki, beni azdırmana karşılık ben de yeryüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka kandıracağım! Ancak onlardan ihlasa erdirilmiş kulların müstesna". Allah: "-İşte benim gözetmem gereken doğnı yol budur. Şüphesiz benim (halis) kullarıma karşı senin bir hakimiyetin yoktur. Ancak azgınlardan sana tabi olanlar müstesna'"'.58 Cenab-ı Allah ile İblis arasında A'raf 7/13-18, !sra 17/61-65 ve Sad 38/75-85 ayetlerinde cereyan eden muhavere, ikisi arasındaki iletişime güzel birer misaldir. 2.1.3. Allah ile İnsanlar Arasındaki İletişim Bu iletişim Allah'tan insanlara ve insanlardan Allah'a doğnı olmak üzere iki 55- Sebe', 34/40-41 56- En'aın, 6/128. 57- En'aın, 6/130. 58- Hicr, 15/32-42. 104 şekilde olmaktadır. Allah'tan insanlara olan iletişim şekli de sözlü ve sössüz olmak üzere ikiye ayrılabilir: Allah'tan insanlara olan sözlü iletişim şekli, Kur'an literatüründe "vahy" olarak ifade edilmektedir. Şura süresinin 51. ayeti kerimesinde vahy iletişiminin zikredilen üç yolu şunlardır: a) Allah Teiila'run vasıtasız, yani kulun kalbine dilediği düşünceyi doğurarak vahy yoluyla konuşması. Hz. !sa (a.s.)'run havarilerine yapılan vahy bu iletişim şek­ line misal verilebilir: "Hani havarllere: "Bana ve peygamberime iman edin" diye vahyetmiş­ tim" ... ".59 Hz. Musa (a.s.)'run annesine yapılan vahy de bu neviden sayılır: "Bir zaman, annene vahyedilecek şeyi şöyle vahyetmiştik: "Musayı sandığa koy; sonra denize at ki, deniz onu kıyıya atsın da, onu benim de düşmarum, onun da düşmaru olan biri alacaktır". 60 b) Perde arkasında konuşma: Bu konuşma biçiminde, mesaj alan, mesaj vereni görememektedir. Allah Teala'run Hz. Musa (a.s.) ile konuşmasını bu iletişim tarzına misal gösterebiliriz: "Musa ta'yin ettiğimiz vakitte (Tür-i Sina'ya) gelip de Rabbi onunla konuşunca: (Musa): "-Rabbim! Bana (kendini) göster; seni göreyim!" dedi. (Rabbi) "-Sen beni asla göremezsin. Fakat şu dağa bak, eğer o yerinde durabilirse sen de beni görebileceksin!" buyurdu ...... ". 61 Hz. Musa (a.s.), Hz. Şuayb (a.s.)'ın yarundaki süreyi doldunıp ailesiyle yolda dönerken Tur tarafından bir ateş görür; ailesine bir haber yahut ısınmaları için bir ateş parçası almaya gider: "Oraya gelince, o mübarek yerdeki vadinin sağ kıyısından, (oradaki) ağaç tarafından kendisine şöyle seslenildi: "-Ey Musa! Bil ki ben bütün alemierin Rabbi olan Allah'ım" ve "asanı at" (denildi). Musa (attığı) asayı yılan gibi deprenir görünce, dönüp arkasına bakmadan . ' kaçtı. "Ey Müsa! Beri gel, korkma. Çünkü sen emniyette olanlardansın" (buyurdu)".62 c) Cebrail (a.s.) vasıtasıyla gelen vahy, bu Alah'tan Peygamberlere ve dolayı­ sıyla insanlara olan en belirgin '!e kapsamlı iletişim şeklidir. Hem kıssalarda hem de onlar haricinde Kur'an'da bu iletişim şeklini ifade eden ayetler çoktur. Konumuzia 59- Maide, 5/111. 60- Taha, 20-38-39; Ayrıca bkz.: Kasas, 27/7. 61- A'raf, 7/143. 62- Kasas, 28/30-31; Nem!, 7/7-8 ayetlerincieki vahy de bu çeşit bir iletiındir. 105 ilgili bir misal görelim: "Biz Nfıh'a ve ondan sonraki peygamberlere valıyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Ve (nitekim) İbrahim'e, lsmail'e, lshak'a, Yakfıb'a, rorunlara, İsa'ya Eyyfıb'e, 6 'H - ' ve s··ı - usa, 1 Yun anına u eyman'a vahyeuik. Davud'a da ze b-' ur u ve·dı.k" · 3 Allah'tan insanlara olan sözsüz iletişim ise Allah (c.c.) tarafından kainata nakşedilen muhtelif işaret ve şifreler vasıtasıyladır. !nsanlar akli meleklerini çalıştı­ rarak istidlal yoluyla bu kevrıi ayetleri Allah ile haberleşme ve iletişimde kullanıla­ bilirler. Kur'an'da bunlar çoktur. Hz. Adem'in şahsında insanların hangi şeyden yaratıldığını ifade eden bir ayet-ikerime şöyledir: "Sizi topraktan yaratması, O'nun (varlığının) delillerindendir. Sonra siz, (her tarafa) yayılan birer insan oluverdiniz" 64 İbrahim (a.s.) gece gördüğü yıldıza: "Rabbim budur". Yıldızbatıpayı doğar­ ken görünce: "Rabbim budur" O da batınca "Rabbim bana doğru yolu göstermezse elbette sapan topluluklardan olurum" demesi, sonra Güneşi doğarken görünce: "Rabbim budur. Zira bu daha büyük". O da batınca, gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah'a yönelmesi ve ona ortak koşmaması65 hadisesi kevni ayetleri Allah ile iletişimde kullanma konusunda canlı ve güzel bir misaldir. 1nsanlardan Allah'a doğru olaiı iletişim şekline gelince; dua, münacaat, tesbih ve ibadet şeklinde olmaktadır. Bu nevi ayetler Kur'an'da çok geçiyor kıssalar konusundan iki misal: Birincisi: "Orada Zekeriya, Rabbine dua etti: "Rabbim! Bana, tarafından hayırlı bir nesil bağışla. !nanıyorum ki sen, duayı hakkıyla işitensin" dedi"66. !kipcisi: "Bunun üzerine (Nuh) Rabbine "Ben yenik düştüm, bana yardım et!" diyerek yalvardı".67 . Dua iletişimi konusunda, Cenabı Allah, Bakara süresinin 186. ayet-i kerimesinde kııllara yakın olduğunu, yapılan duaya işittiğini ve karşılık vereceğini, Mürnin süresinin 60. ayet-i kerimesinde de kendisine yapılan dualara icabet edeceğini buyuruyor. 2.1.4. Allah ile Hayvanlar alemi Arasındaki İletişim En'am suresinin 38. ayeti kerimesinde: "Yeryüzünde yürüyen hayvanlar ve (gökyüzünde) iki kanadıyla uçan kuşla­ rın hepsi ancak sizin gibi ümmetlerdir"buyunılmaktadır. Ancak Allah Teala ile bu ümmetler arasındaki iletişimin mahiyeti idrakimizin dışındadır. Bu konuda kıssaları ilgilendiren yönüyle şu ayet-i kerimeyi misal verebiliriz: 63- Nisa, 4/163 64- Rum, 30/20. 65- En'am, 6/76-79. 66- Al-i !ıman, .3/38. 67- Kamer, 54/10. 106 "Andolsun, Davud'a tarafımızdan bir üstünlük verdik. (...) ve ey kuşlar, onunla beraber tesbih edin dedik". 68 Bu ayet-i kerime hayva lardan Allah'a doğru olan iletişimi de gösteriyor. Çünkü hayvanların gerek Allah'ı tesbih etmeleri şeklinde olsun, gerekse hal dili veya başka şekillerde olsun Allah'ı anrnama, O'na yalvarmama ve isteklerde bulunmamaları mümkün değildir kanaatindeyiz. 2.1.5. Allah'ın Cemad.atAlemi ile iletişimi Bu konuda sırasıyla, Hz. Nuh, Hz. İbrahim ve Hz. Davud kıssalarında yer alan şu ayetler gösterilebilir: "(Kafirler boğulduktan sonra yerle göğe) "Ey yer suyunu yut, ey gök(sen de suyunu) tut!" denildi. Su çekilip azaldı, iş bitirildi, (gemi de) Cüdl (dağının) üzerine yerleşti. Ve "o zalimler topluluğu yok olsun!" denildi".69 "Ey ateş! İbrahim için serinlik ve esenlik ol!" dedik" .lO "Ey dağlar!( ... ) Davüd tesbih ettikçe, siz de ona katılın". 71 Allah Tea!a'nın mahlukatla olan iletişim şekillerini, buraya kadar saydıkları­ mızia sınırlamamız asla mümkün değildir. Zira O'nun bitgi ve idrakimiz dışında kalan daha pekçok varlık çeşit ve gumplarıyla kendine has iletişim şekilleri olmaması düşünülemez. 2.2. Mahlukat'ın Kendi Arasındaki iletişimi Bu üetişim şeklini kendi arasında aşağıdaki gibi gumplamamız mümkt;n- dür. 2.2.1. İnsanlar Arası iletişim Geçmiş peygamberler ile kavimleri arasında cereyan eden muhavereler, kıs­ salar açısından insanlar arası iletişime canlı birer misaldir. Mesela: Hz. Nnh ile kavmi arasında şöyle geçiyor: "Dediler ki: "Ey Nuh! Bızimle mücadele ettin ve bize yaptığın mücadelede çok ileri gittin. Eğer doğnılardan isen, kendisiyle bizi tehdit ettiğini (azabı) bize getir". Nuh dediki: Onu size ancak dilerse Allah getirir. Ve siz (Allah'ı) aciz bırakacak değilsiniz" 72 Hz. İbrahim ile kavmi arasında: "Bunu ilahlarımıza sen mi yaptın ey İbrahim" dedi!er. "Belki de bu işi şu büyükleri yapmıştır. Haydi onlara somn; eğer konuşuluyorsal "dedi" _73 !nsanlar arası iletişimde temel "unsur konuşma dili"dir. Bu iletişim şekli çok 68- Sebe, 34/10. 69- Hud, 11/44. 70- Enbiya, 21/69. 71- Sebe, 34/10. 72- Hud "/32-33 73- Enbiya, 21/62-63 107 yönlüdür. Hz. Adem (a.s) ve Havva'dan yaratılan insanlar, "tearüf'' için, yani birbirlerini tanımaları ve sürekli ilişki ve iletişim içinde olmalan için milletiere ve kabilelere ayırmış onları Allah 74. Böyle olunca insanlar arası iletişimi ilk etapta dört guri.ı­ ba ayımıak mümkündür. 2.2.1.1. Zati İletişim: İnsanın kendi iç dünyasıyla olan iletişim şeklidir. Mesela, İbrahim (a.s) kevni ayetlerle istidlalde bulunarak Allah ile iletişim kurmaya çalışırken, öncelikle kendi riefsi ile iç iletişim halindedir75. 2.2.1.2. Şahsi İletişim: Bir kişinin diğer bir şahıs veya gunıpla olan kişisel iletişim şeklidir. Mesela, Nuh (a.s)'ın oğluyla 76 ve İbrahim (a.s) Azer77 ile olan konuşmaları kıssalar açısından bu iletişim şeklini gösterir. 2.2.1.3. Toplu İletişim: Bir gnıbun başka bir gnıp veya cemaatle olan iletişim şeklidir. Kıssalarda "Kalü" lafzını içeren bir kısım ayetler bu iletişim şeklini göstermektedir. Mesela: Yusuf Kıssasında: "(Kardeşleri) dediler ki: Yusuf'la kardeşi (Bünyamin) babamıza bizden daha sevgilidir. Halbuki biz kalabalık bir cemaatiz". 78 İbrahim (a.s.) kıssassında: "(Elçiler) Dediler ki: Ş iz suçlu bir topluma gönderildik". 79 Bir şahsın, bir topluluğa veya cemaate olan hitabı da bu iletişim şeklinden­ dir. Peygamberlerin kavimlerine olan hitabları buna örnek gösterilebilir. 2;2.1.4. Kitlesel İletişim: Kıssalara konu olan peygamberlerin herbiri kendi döneminde mevcud imkanları kullanarak, ilahi mesajı sommlu olduğu kavmin tümüne iletme konusunda gerekeni yaptıklarında şüphe yoktur. Bunun böyle olması peygamberlik sıfatları gereğidir. Ayrıca gösterdikleri mucizelerle, bugün, özellikle kitle olmak üzere çeşitli iletişim alanlarında kullanılan ve henüz kullanıma sunulamamış olan birçok teknik buluşa ışık tutmuşlardır. Şimdi numune olarak birkaç ayeti görelim. Mesela: "Süleyman'a da sabah gidişi bir aylık mesafe, akşam dönüşü de bir aylık mesafe olan rüzgarı verdi".8° "Biz, riizgarı ona musahhar kıldık. Onun emriyle onun istediği yere kolayca akıp gidiyordu" .sı Bu ayetlerde havanın Hz. Süleyman'ın emrine arnade kılındığı anlatılıyor. Bununla, insan oğlunun aklını kullanıp çalışması halinde havada bulunan ulaşım 74- Hucurt, 49/13 75- En'aın, 6/76-79 76- Hud, 11/42 77- En'aın, 6/74 78- Yusuf 12/8. 79- Hicr, 15/57. ' 80- Sebe', 34/12; Rüzgarın tesbiri konusunda ayrıca bkz. sı- sad, 38/36. ' 108 Enbiya, 21181. ve iletişinıle ilgili birçok özelliği bulup istifade edebileceğine işaret ediliyor. Nitekim günümüzde en seri ulaşım ve iletişim yolu, hava ulaşım ve iletişimi olduğu bir gerçektir. Kısa zamanda dünyanın birçok yerine ulaşılabilmekte, birçok insanla, kitlelerle iletişim sağlanabilmektedir. Bütün bunlar havanın taşıdığı özellikler sayesinde olabiliyor. Hz. Davud (a.s.) hakkında, "O'na demiri yumuşattık".82 Hz. Süleyman hakkında "Onun için erimiş bakın da kaynağından sel gibi akıttık". 8 3 Genelde sanayinin temelinde demirin yumuşatılması ve bakırın da eritilç:rek istenilen şekiller verilebilmesi yatmaktadır. !şte bu ayetler bu önemli özelliğe dikkat çekiyor. İletişim sanayinin temelinde de bu özellik yatıyor. İletişim açısından çok önemli olan tel, kablo, muhabere ve yayın cihaziarı demir ve bakırın bu özelliği sayesinde imal edilebilmektedir. Hz. Süleyman (a.s.) Belkis'in tahtını yanına getirtmek için muşaviderine sorduğurıda kitaptan celb ilmi konusunda alim olan veziri Asaf İbn Berhiya yahut Hı­ zır (a.s.)84 . "Sen gözünü (açıp) yummadan, ben onu sana getiririm" dedi". 85 Belkis'in tahtı Yemen'de iken mucize olarak Kudüs'te (veya Şam'da) aynıyle hazır olurken elbette taht etrafındaki adamların suretleri ile beraber sesleri de işitilmiştiı-86. Ayetteki mesaj, günümüzde kitle iletişiminde büyük önemi olan televizyonu gösterdiği gibi cisimlerin "ışınlama yoluyla" çok kısa zaman içinde uzak mesafelere nakledilebileceği işaretini de vermektedir87. Hem mesela: Hz. Davud (a.s.) mu'cizelerine dair: "Doğnısu biz akşam sabah onunla beraber tesbih eden dağları onun emri altına vermiştik" .88 "Tesbih eden dağları ve kuşları da Davud'a boyun eğdirdik". 89 "Ey dağlar ve kuşlar, onunla beraber tesbih edin"_90 Bu ayetlerde cansız maddenin ve hayvanların iletişimde kullanılabileceğine değinilmekte, teyp, plak, fotoğraf v.b. cihaziara işaret edilmekte, insanın gayretleri 82- Sebe', 34/10. 83- Sebe', 34/12. 84- Ateş, Süleyman, Kur'an-ı Kerim'in Yüce Meali, Kılıç Kitabevi, Ankara, 1977, s.379. 85- Nemi, 27/40. 86- Nursl, Bediüzzaınan Said, Sözler, (Osmanlıca el yazma), yinnici Sözün İkinci makamı, s.366. 87- Türkmen, a.g.e., s.322. 88- sad, 38/18. 89- Enbiya, 21/79 90- Sebe, 34/10 109 neticesinde, seslerin kaydedilebileceği değişik teknik cihaziarın inkişafına ışık tutuluyor. Verdiğimiz bu numuneler dışında gerek kıssalarda ve gerekse Kur'an'ın diayetlerinde iletişim ve ulaşım buluşları ile ilgili birçok ayet tesbit edilebilir. 2.2.2. insanın Melekle Olan iletişimi Bu iletişim şeklinin başında Cebrail (a.s.)'ın peygamberlerle olan iletişimi gelmektedir. Meleklerin diğer insanlarla iletişimi değişik şekillerde cereyan etmektedir. Kıssaları anlatan ayetlerden mesela Hz. Meryem'e dair: Hani melekler demişlerdi: "Ey Meryem! Allah seni seçti; seni tertemiz yarattı ve seni bütün dünya kadıniarına tercih etti. Ey Meryem! Rabbine ibadet et; secdeye kapan, (O'nun huzurunda) eğilenlerle beraber sende eğil''.91 2.2.3. İnsanın Cin ve Şeytanla iletişimi Hz. Adem (a.s.)'a dair: "Sonunda şeytan onun aklını karıştırıp: "Ey Adem! dedi, sana ebedilik ağacını ve eskimeyen bir saltanatı göstereyim mi?" dedi".92 Hz. Süleyman (a.s.)'a dair: "Cinlerden bir ifrit, "Sen makamından kalkmadan ben onu (Belkis'in tahtını) sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm ve güvenim var" dedi".9~ Yine Hz. Süleyman (a.s.)'ın cin, şeytan ve habis ruhları tesbir edip, şerlerini men edip iletişim ve diğer faydalı işlerde çalıştırınasma dair: "Bina kuran ve dalgıçlık yapan şeytanları, demir halkalarla bağlı diğer yaratıkları onun emrine verdik"94 "Şeytanlar arasından da, onun için dalgıçlık eden (inciler çıkaran) ve bundan başka işler görenler vardı".95 Bu ayetler, ispirtizma gibi ruh çağırma ve cinlerle muhaberenin son huduclunu çiziyor ve faydalı bir şekilde onlardan yararlanılabileceğine yol açıyor. Fakat şimdiki gibi bazan kendine ölmüş kimse namını veren cinlere, şeytaniara ve kötü ruhlara musahhar ve maskara olup oyuncak olmak değil, aksine Kur'an sayesinde onlara boyun eğdirmek ve şerlerinden kurtulmak şeklinde olmalıdır 96 2.2.4. İnsanın Hayvanlarla iletişimi Bu konuda Hz. Süleyman (a.s.) ile Hüdhüd arasında geçen konuşma canlı bir misaldir: "Kuşları gözden geçirdikten sonra Süleyman: "Hüdhüd'ü niçin göremiyonım? ğer 91- Al-i İınran, 3/42-43. 92- Taha, 20/120. 93- Nemi, 27/39. 94- sad, 38/38. 95- Enbiya, 21/82. 96- Nursi, a.g.e., s.367. 110 J/ Yoksa kayıplara mı karıştı? Ya bana (mazaretini gösteren) apaçık bir delil getirecek ya da mutlaka onu şiddetli bir azaba uğratacağım yahut boğazlıyacağım!" Çok geçmeden Hudhüd gelip: "-Ben, dedi, senin bilmediğin bir şey öğrendim. Sebe'den sana çok doğru (ve önemli) bir haber getirdim". (. ... ) Süleyman: "-Doğru mu söyledin, yoksa yalancılardan mısın, bakacağız. Şu mektubumu götür, onu kendilerine ver, sonra onlardan biraz çekil de ne sonuca varacaklarına bak"". 97 Hz. Davud (a.s.)'a dair: "Toplu halde kuşları da (onun emrine vermiştik). Her biri ona yönelmektey' di (onun nağmesine katılır beraber tesbill ederleidi)".98 Başka bir ayette: ' "Süleyman Davud'a varis oldu ve dedi ki: "Bize kuş dili öğretiidi ve bize her şeyden (nasip) verildi". Doğru bu apaçık bir lutuftur". 99 Bu ayetler şunu gösteriyor: a) Kuşların ve diğer hayvanların istidat ve dilleri bilinirse, çok taifeleri var ki; evcil hayvanlar gibi, iletişimde ve başka birçok işte kullanılabilirler. Mesela: Çekirge afetinin istilasına karşı; çekirgeyi yemeden mahveden sığırcık kuşlarının dili bilinse ve eğitilse, çok faydalı bir hizmette ve ücretsiz olarak kendilerinden yararlanı­ labilir .100 b) Hz. Süleyman (a.s.), Hüdhüd kuşunun getirdiği çok doğm ve önemli haberi doğrulamada ve yalanlamada hemen karar vermiyor. Öncelikle haberin daruluğunu araştınyor. Yalan olması halinde duruma göre ölüm cezası verebileceğini söylüyor. İlgili ayette, gelen haberlerin ve özellikle kamu düzen ve güvenliğini ilgilendiren haberlerin kaynağına inilmesi gerektiğinin önemi vurgulanıyor. Günümüzde, bu konunun önemi açık bir şekilde ortadadır. Malesef, yalan ve asılsız haberlerle kamu yanlış bir şekilde yönlendirilebilmekte, böylece toplumda emniyet ve güven sarsılabilmektedir. c) Hüdhüd'ün Hz. Süleyman'a getirdiği haberin muhtevası ve üslubu, bilgili, eğitimli ve doğru sözlü örnek bir muhabirin getirdiği hal:>er özelliğini taşımaktadı,r. Ayrıca Hüdhüd'ün, Hz. Süleyman (a.s.)'ın buyruğuyla bizzat.haberin kaynağına ulaşması ve haberin doğruluğunu kaynaktan kontrol etmesi, örnek bir muhabir için dikkat çekici bir husustur. 2.2.5. Hayvanlararası İletişim !nsanlar gibi birer ümmet sayılan hayvanlar da kendi aralarında iletişimde 97- Nem!, 27/20-28. 98- sact, 38/19. 99- Nem!, 27/16. 100- Nurs!, a.g.e., s.369. lll bulunmaktadırlar. Bu konuda Hz. Süleyman (a.s.) kıssasında yer alan şu ayetler önemli bir mi- sal dir: "Cinlerden, insanlardan ve kuşlardan müteşekkil orduları Süleyman'ın hizmetine toplandı; hepsi biraracil (onun tarafından) düzenli olarak sevkediliyordu. Nihayet karınca vadisine geldikleri zaman, bir karınca, "Ey karıncalar! Yuvalarımza girin; Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesin" dedi".ıoı Ayet-i kerimeden anlaşıldığına göre, tehlikeyi haber verip uyarıda bulunan karınca, "Karınca Toplumu"mın dış güvenlikten sommlu bir istihbarat görevlisi gibi hareket etmekte ve amme menfaatinin gerektirdiği mesuliyet duygusu ile görevini yerine getirmiştir. Ayette, önemli haberlerin özellikle emniyet ve güvenlik konularında "doğm ve kesin haber"in topluma en hızlı şekilde iletmenin önemine dikkat çekilmektedir102 . lletişim şekillerini sadece bu saydıklarımızla sınırlamanın mümkün olamıya­ cağını, cansız ve daha bilmediğimiz birçok varlığın kendi aralarında ve başka varlıklarla, kendilerine has iletişim şekilleri olabileceğini belirtmek isteriz. Netice: iletişim açısından Kur' an. kıssaları konusunda ilk merhale sayılabile­ cek kıssalarda geçen iletişim kavramları ve iletişim şekilleri üzerinde durınaya, bu arada kıssalardaki iletişim ile ilgili teknik buluşlara işaret eden ayetlere değinıneye çalıştık. Çalışmamız sırasında Kur'an kıssalarının birçok yönden iletişim konusu olabilme özelliğinde olduğunu gördük. Bunlar kısaca: iletiştınin tarihi, terimleri, sistemi, yolları, uslfıbu, hedefleri, tekrar özelliği, tekniği, vasıtaları, hukuku, muhabirin vasıfları, haberin doğruluğu vb. gibi herbiri ayrı bir çalışına gerektirebilen lmsuslardır. 101- Nem!, 27/17-18. 102- Türkmen, a.g.e., s.320. 112