PROF. DR. ABDULLAH AZZAM’IN TANIKLIĞI İslami Hareketlerin İran ve Şiiler ile Tarihi adlı yazı dizisinin yedincisini ele alan el Rasid adlı dergi bu bölümde Afganistan cihadının en önemli simalarından birisi olan Prof. Dr. Abdullah Azzam’ın görüşlerine yer veriyor. Usame Şehade’nin özel olarak kaleme aldığı bu dosya özellikle Türkiye kamuoyu açısından İran’a ve Afganistan’da oynadığı role dair gerçekten son derece sarsıcı bilgiler içeriyor. İran’a dair mevcut algıların iflas ettiğini gösteren bu önemli dosya İran&Şiilik eksenli yaşanan yerel, bölgesel ve küresel hadiselerin çok boyutlu ve duygusal gözlüklerin dışında farklı bir perspektifle okunması gerekliliğini ortaya koyuyor. Devrimden bu yana İran devleti sürekli olarak medya aracılığıyla İslam dünyasına dezenformasyon kaynaklı haberler pompalıyor. Son olarak Fars Haber Ajansı 6 Haziran 2011 tarihinde Afganlı Şii parti olan Nahda Partisi lideri Muhammed Muhtar Muflih’in haberine yer verdi. Muflih “İmam Humeyni Afganistan cihadının manevi lideridir. Eğer İmam Ali zaferden sonra hayatta olsaydı bu kadar musibetleri görmezdik!” demiş. Peki durum yukarıda iddia edildiği gibi mi? Yoksa zihinlere gerçek gibi yer edinen ama hakikatın tamamen zıddı olduğu bir durum mu? İşte dosya Afganlı Şiiler ve İranlı Şiilerin Afgan cihadına gerçek bakış açısını ve tarihsel gerçekleri ortaya koymak için en önemli isimlerden birisi olan şehit Prof. Dr. Abdullah Azzam’ın tarihi tanıklığına başvuruyor. Vefatından sonra Peşaver’de bulunan Mücahit Hizmetleri Ofisinde onun tarihini araştırma komisyonu kuruldu. Bu ofisi bizzat kendisi kurmuştu. Komisyon çalışmasını muhtelif yılları kapsayan “Cihad Soruları ve Cevapları” ismiyle internette de yayımladı. Hizmetler ofisinde önde gelen şahsiyetlerden biri olan Abdullah Enes soruları sordu. ABDULLAH AZZAM’IN TARĠHE TANIKLIĞI 1- Kaliforniya Camisinden Sorular ve Cevaplar (Yıl: 1988) Soru: İran Afganistan’a herhangi bir yardımda bulundu mu? Cevap: Hayır 2- Türk Gazetesiyle Röportaj (Yıl: 3 Mart 1979) Soru: Afganistan’da yedi liderlik var, nasıl olur da dünyadaki Müslümanları birleştirebiliriz? İran Analiz Çeviri Röportaj - Abdullah Azzam’ın Tanıklığı 1 Cevap:…İran, Afganistan’da gerçek bir Sünni İslami devletin kurulmasını istemiyor. Çünkü bu İran’daki Şiilerin zayıflığını ortaya koyacaktır. İnsanlar Afganistanlı Müslümanlar ile İranlı Müslümanlar arasında yakınlaşma olduğunda İranlıların Allah Taala’ya karşı yalan söylediklerini göreceklerdir. Soru: İslamabad Şura’sında Mücahitler geçici hükümet kurulmasında ittifaka vardı. Neden sonrasında ihtilafa düştüler ve İran’ın onlara karşı duruşu neydi? Cevap: İran’ın duruşu gerçekten son derece kötü olup kesinlikle tek bir silah dahi vermemiştir, yine Mücahitlerin çoğunun yiyecek için Herat’a ulaşmalarına izin vermemiştir. Soru: Peki neden? Cevap: İlk olarak: çünkü onlar hemen yanı başında bir Sünni devletin kurulmasından nefret etmekte bunun bölgede Şii yayılmacılığını durduracağına inanmaktadırlar. İran kendisinin İran’dan Pakistan’a oradan Irak’a, sonra Suriye, sonra Lübnan, sonra güney Türkiye’ye kadar yayılan bir Şii imparatorluğu rüyasına sahiptir. Türkiye’nin güneyinde Nusayriler (FellahlarAleviler) yaşamakta olup bunlar gelecekte İran’ın yanında duracaklardır. Batıni Nusayriler Suriye Nusayridir, Emel ve Hizbullah Şiidir, Irak’ta Saddam’a karşı savaş açarak onun burayı kendilerine teslim etmesini ve burada Şii devleti ilan etmelerini beklediler. (Bu önemli tarihi bir bilgidir, zira savaşı açanın hep Saddam ve Irak tarafı olduğu iddia edilmektedir. Oysa devrimin hemen akabinde Humeyni’nin tüm Sünni İslam ülkelerine devrim ihraç etmek gibi resmi bir politikası olduğunu, bu meyanda Irak tarafından birkaç yıl sonra savaşın durdurulması yönündeki talebe rağmen savaşın kesin olarak zafer kazanılacağı yönündeki boş hayale rağmen devam ettiğini hatırlamak gerekiyor.) Yine yaklaşık 10 ila 13 milyon arasında Şii Pakistan’da yaşamaktadır. Bunlar Büyük Şii İmparatorluğu hayali kurmaktadırlar. Peki bunların rüyalarını kim durduracak, önlerinde kim duracaktır? Elbette hemen yanı başında kurulacak bir Sünni devlet, yani Afganistan’daki Sünni devlet. Bu nedenle onlar yanı başlarında güçlü bir Sünni devletin kurulmasından nefret etmektedirler. İkinci olarak: İran ümit etmekte ve zannetmekteydi ki cihad başarısızlığa uğrayacak ve Afganistan bölünecektir. Sanırım Rusya eğer Afgan cihadına karşı durursa ve Afgan cihadına yardımcı olmazsa İran’a söz verdi. Afganistan bölündüğünde kuzey kısmını Rusya alacak, güney kısmı ölü devlet olacak ve batı kısmı da İran’a verilecekti. Şimdi yanımda bir komutanım var. Şunları söyledi: Pakistan’dan askeri elbiseler, ayakkabılar ve yiyecekler satın aldık, bunları Ribat’a gönderdik, ancak İran hükümeti bunlara el koydu ve aldı. Ribat aracılığıyla yardımları Herat’a gönderdim, dört ay boyunca İran sınırında bekletildi. Soğuktan ölen mücahitlere ayakkabıların ve elbiselerin ulaştırılmasına izin vermediler. Neden? Bunun Amerikan ürünü olduğunu söylediler?! Kendilerine şunu söyledik: Bunlar Pakistan’da üretildi. O zaman da şu cevabı verdiler: Onlar Amerikan uşaklarıdır!! Bu nedenle şimdi İran içerisinde muhacirler için mülteci kampları var, ismi Muhammed, ismi Ayşe olan Afganlı mülteciler yaşıyor buralarda. Kızı Hatice ya da Hatice’nin oğlu Muhammed. Aralarında üç kilometre olmasına rağmen Muhammed’in kızkardeşi Hatice’yi ziyaret etmesine izin vermiyorlar? Sadece eğer hükümet kendisine izin verirse bu gerçekleşiyor!!! Devletin kararına göre Afganlıların çalıştırılması yasak, lokantalar ve oteller İran Analiz Çeviri Röportaj - Abdullah Azzam’ın Tanıklığı 2 yasak, eğer herhangi bir Afganlının lokantada çalıştığı tespit edilirse lokanta sahibi İran devletine ceza olarak 4.000 tümen ödemek zorunda. Onlar Afganlılara hakaret etmekte, onları küçük görmektedirler. Gazeteleri bile yazdı, Afganlıları hastalıklı, musibet gibi görmektedirler. (Not: Baran-Yağmur adlı Türkçe’ye de çevrilen İran yapımı filmde Afganlı mültecilerin acıklı halleri ve içinde yaşadıkları zor durumları çok güzel bir şekilde anlatılıyor.) İranlılardır ilk olarak cihadın başarılı olduğu ortaya çıkınca en kötü şekilde tutum sergileyenler. Irak savaşı sona erince bu sefer Afganistan’a dadandılar, şimdi Amerika ile birlikte hareket ediyor. Onlar Amerika’ya karşı olduklarını söylüyorlar! Yalan söylüyorlar…yalan söylediler. Onlar aynı Batı-Amerika-İran planını taşımakta; Afganistan’da bir İslam devletinin kurulmasını engellemeye çalışmaktadırlar. (Not: Aynı şekilde Türkiye’de İran&Şii lobisinin önde gelen isimlerinden olan Selahaddin Özgündüz adlı şahsın 26 Ağustos 2011, Cuma günü İstanbul’da verdiği hutbede bunun izlerini görmek mümkün. Taliban düşmanlığının en üst zirvesinde olan Kenan Çamurcu gibi Özgündüz de İran&Şii düşüncesini açığa vurarak düşmanlığın boyutlarını şu şekilde ortaya koyuyor: “Diktatörleri başından gitmiş bir toplum, Afganistan ve Irak'ta olduğu gibi Amerika'yı bölgeden atacaktır. Ne yapsalar da halkları Kur'an'dan ayıramazlar. Kur'an, tağutla şeytanla savaşı emrediyor. Bir Müslüman asla Amerika'yla dost olamaz!” Yaklaşık on yıldır iki ülkenin halen Amerika işgalcilerinin denetiminde olduğu, her ikisinde İran destekli kukla hükümetlerin bulunduğu gerçeğini böyle medyatik sözler ile çarpıtmaya çalışan bir zihniyetin kullandığı cümleler Abdullah Azzam’ın bu eski ama eskimez bilgilerinin ışığında değerlendirilince büyük fotoğrafın ortaya çıkmasına neden oluyor.) İşte bu sebeple kalkıp Mücahitlere kendilerinin Afganistan’ın üçte birini teşkil ettiklerini söylediler. Şiiler bizler Afganistan’ın üçte biriyiz dediler. Bunu da nereden çıkardınız dedi İran Analiz Çeviri Röportaj - Abdullah Azzam’ın Tanıklığı 3 mücahitler ve Birleşmiş Milletler istatistiklerinin Afganistan’da Şiilerin oranının sadece yüzde 8 olduğunu hatırlattılar. Şura Meclisi onlara şunu söyledi: “Sizlere Zahir Şah’ın verdiğini vereceğiz. Onun döneminde Şura Meclisinde size ne verilmişti onu vereceğiz. O zaman 250 sandalyeden 14 tanesi sizindi. Bizler sizlere 500 sandalyeden 28 tanesini vereceğiz. Bunun üzerine yine: “Hayır bizler nüfusun üçte birini oluşturuyoruz” dediler! Kendilerine: “Tamam o zaman. Sizler nezdinizde İran’da Ehli Sünnete nasıl muamele ediyorsanız bizler de öyle muamele edeceğiz.” dediler. İran’da Sünnilere ne kadar bakanlık veriyorsanız bizler de Afgan devletinde o kadar Şiilere vereceğiz. Eğer İran devletinde tek bir Sünni bakan yoksa nasıl olur da devletimiz içerisinde yedi tane bakan istersiniz! Oysa İran’da Sünnilerin oranı yüzde + 45 olup bu neredeyse ülke nüfusunun yarısı anlamına gelmektedir. Buna rağmen tek bir Sünni bakan bile yok. Dahası değil bakan tek bir bakan yardımcısı veya resmi kuruluş başkanı dahi yok. Bu durumda neye dayanarak kalkıp da 28 bakanlıktan yedi tanesini ve yüz koltuğu istiyorsunuz?! 3- El Sahve Dergisi ile Röportaj Soru: Şiiler hakkında küçük bir soru sonrasında Afganistan’a civar ülkeler ve konumuna dair? Cevap: Şiiler hakkında küçük sorunuza gelirsek: Benim yolumda, işin içindeyken Baranar ve Sada bölgelerindeki Şiilerden tiksindiğimi hissettim. Soru: Bu rolü oynayan kim, arkasında kimler var, Rusya mı yoksa sadece Şii akidesi mi veyahut her ikisi birden mi? Cevap: İkisi birlikte. Şii gerçeğine gelince. Onların çoğunluğu Afgan cihadından nefret etmektedirler. Her ne kadar Afgan Şiilerinin aslen Afgan vatanseveri olmaları gerekse de onların Şiiliği vatanseverliklerinin önüne geçmiştir. Öyle ki Afgan Şiilerinin mevcut bulunduğu bölgelerin çoğunda şimdiye kadar Ruslarla savaşmamışlardır. Şimdiye kadar köyleri saldırıya uğramamıştır. Oralardaki Şiilerin bir kısmı Ruslarla savaşmamıştır, zaten böylece bölgeleri de vurulmamıştır. Elbette bu da onlar ile Ruslar arasında bir ilişki olduğunu göstermektedir. Anlaşmalar ve taahhütler ile yapılan bu durum da şu anlama gelmektedir: bizi vurmayın ki size karşı olmayalım! Soru: Pakistan hakkında konuştuk, bir sınır komşusu olarak. Sanırım etrafınız İslam Cumhuriyetleri ile tamamen çevrili. Yani Rusya İslam Cumhuriyeti Afganistan sınırında. Geriye devlet olarak İran kalıyor. Onun ve diğerinin oynadığı rol nedir, bize lütfen açık olarak konuşur musunuz? Cevap: İran’ın Afganistan ile 850 kilometrelik bir sınırı bulunmaktadır. Burada üç büyük bölge yer almaktadır: Herat, Ferah ve Nemruz. Bu batı bölgeleri İran ile komşudur. Bu bölgelerden örneğin Herat bölgesindeki köyler neredeyse Rus tankları ve uçaklarının bombardımanı altında yerle bir edilmiştir. Buna rağmen Mücahitler burayı kontrol etmekte, yerle bir edilen köylerde barınmakta, evlerde kalmakta, uçakların mahvettiği taş ve molozların İran Analiz Çeviri Röportaj - Abdullah Azzam’ın Tanıklığı 4 arkasında savaşmaktadırlar. Allah’a şükürler olsun ki bu bölgelerin tamamı Sünnidir. İran buraya çok baskı yapmaktadır. Gerçek ne yazık ki böyledir. Eğer Pakistan ile İran’ın tutumlarını karşılaştıracak olursak şunu söyleyebiliriz ki Pakistan İran’daki mustazafcıkların zaferciklerinden çok daha fazlasını yapmaktadır. Yani yeryüzünde Afganistanlılardan daha fazla mustazaf mı vardır Allah aşkına! Buna rağmen düşmanlık yapıyorlar. Biliyor musunuz, geçen yıl Hac mevsiminde aldığımız silahlar halen İran’da alıkonulmaktadır. Afganlı mücahitlerden topladığı, ele geçirdiği veya satın aldığı İran’a sokup buradan Afganistan’a ve oradan da Herat’a sokmak istediği silahlar verilmemiştir! Yani geçen yıl Hac mevsiminden bu yana geçen on bir aya rağmen İran hükümeti mücahitlerin silahlarına el koymaya devam etmektedir! Soru: Tüm bu yaşananların arka planında akidevi şeyler mi siyasi hesaplar mı yoksa her ikisi mi yatıyor sizce? Cevap: İlk sebep şudur: Şiilerin Müslümanlara karşı taşıdığı nefrettir. Ey kardeşim bu ay Ferah saldırıya uğradı. 500 Rus tankı ve yaklaşık 30 savaş uçağı savaşa iştirak etti. İran’a dedik ki yanınızdaki silahları verin. Yani bugünden çok daha fazla ihtiyaç duyacağımız bir günü mü istiyorsunuz? Dedik. Onlar dediler ki: “Hayır olmaz, bunları nerede kullanacağınızı bilmiyoruz!” Biz de dedik ki: “Kime karşı kullanacağız, siz de biliyorsunuz ki Ruslara karşı kullanacağız.” Ne yazık ki halen silahlarımız İranlıların elinde. Kuveyt Kızılay’ı ve Suudi Arabistan İnsani Yardım komitesinden aldığımız ayakkabılar ve ceketler İran tarafından alıkonuldu. Dört ay geçti ve halen verilmedi. Öyle ki Pakistan’da üretilen satın aldığımız malzemeleri bile İran sınırındayken durdurup el koydular ve dediler ki bunlar Amerikan ürünü ve Amerikan ürünlerinin geçişine izin vermeyiz! Şimdi sınırı öyle yaptılar ki Afganlı mülteciler geçemesinler! Soru: Peki İran-Afgan sınırında Şiiler mi Sünniler mi yaşıyor? Cevap: İran sınırları Şii, Afgan sınırları Sünnidir. Kardeşim öyle şeyler, küçük düşürmeler ve utanç verici rezil şeyler yapıyorlar ki akıl almaz! Bir adam eşiyle sınıra vardığında adamı İran Analiz Çeviri Röportaj - Abdullah Azzam’ın Tanıklığı 5 başka bir yere kadını başka bir yere götürüyorlar. Bir hafta sonra dönüyorlar, erkeğe ne yapıldığını ve kadına ne yapıldığını bilmiyorlar! Hatta öyle ki bazı kapılarda Afganlılara ekmek satışı yasaktır yazılıyor. Yani daha fazla bahsetmekten utandığım şeyler var. Batı Afganistan bölgesindeki Peşaver’den lider kadrosundan insanlar bana geldi ve yardım talep ettiler. Durumlarının ne olduğunu, sorunlarının, ihtiyaçlarının ne olduğunu sordum kendilerine. Bana bir rapor sundular. Burada sorun olarak tanımladıkları İran ile yaşadıklarından bahsettiler. Kağıt verdiler bana ve oturarak benimle Arapça konuştular. “Burada uzunca bir kısımda hanımların ve erkeklerin avret yerlerinin sözde tedbir ve hastalık taşıyıp taşımadıklarını öğrenmek iddiasıyla açılmasından, sınırlarda rüşvet alınmadan geçişe izin verilmemesine, böylece Afganlıları aşağıladıklarına kadar bir çok bilgi yer alıyor. Bu düşmanlığın ve alçaklığın benzerinin olmadığına yer verilirken namusu ve izzeti için cihad eden Afganlıların şerefleriyle oynanmasına müsaade etmedikleri, birden fazla yaşanan hadisede bu muamelelere karşı İranlı askerleri öldürüp, yaraladıkları söyleniyor. Komünizmden kaçıp sözde bir İslam ülkesine sığınmaya çalışan Afganlılar bu muamelelere maruz kalınca çeşitli hadiselerin yaşandığı belirtiliyor.” Devamen şunlar söyleniyor: “Bir kamptan diğer bir kampa geçiş için devletten izin almak zorunda kalıyor Afganlılar. Kendi kamplarında çocuklarını eğitmek için okul açmalarına izin verilmiyor. Oysa ülkede bir buçuk milyon Afganlı mülteci yaşıyor! Yaralılardan çoğunun İran hastanelerinde tedavi olmaları engellendi. Durum gerçekten son derece üzücü bir duruşun sergilendiğidir. On dört asırlık bir nefret ne yazık ki güzel bir muamele ve kelimeyi yerine getirememektedir. Ġkinci husus ise şudur: Bazı siyasi gözlemciler şunu söylemektedir: İran bu bölgenin askeri, beşeri ve iktisadi olarak zayıf olmasını istemektedir. Niçin? Çünkü Afgan cihadının başarısızlığa uğramasını, böylece ülkenin batısından kendi nasibine bir şeyler düşmesini istemektedir. Yani Herat, Ferat ve Nimruz bölgeleri, sonrasında güçlü bir Şii yayılmacılığı karşısında diğer bölgeleri de zayıf tutmak istemektedir. Onlar Afganistan içindeki mücahitler kamplarının içinde Şii propagandası ve çağrısı yapmaktadırlar. Hizbullah Şiileştirme faaliyetiyle giriyor, zayıflıkları fırsat bulup yaymaya çalışıyor. Ancak ne zaman ki Afgan mücahitlerden Şiileştirmeye karşı sert bir duruş ve tepki gördüler o zaman onları bastırmaya ve bunun karşılığını vermeye başladılar. Başta Afganistan içindeki Şii Hizbullah’a 50 adet taşımaları kaydıyla on adet Kaleşnikof taşıttırdılar. Düşünün bazı mücahitlere 10 Kaleşnikof verirken bunu içerdeki Şiilere 50 tane götürme şartını öne sürüyorlardı. Bamyan’da ortada Hazara ismiyle adlandırılan Şiiler kümelenmişlerdir. İran içindeki Afganlıların acilen Şiileştirmeye, açlığa, ölüme ve yangına karşı ayağa kaldırılmaya ihtiyaçları vardır. Soru: İran ülkesindeki Afganlı mültecileri sınırda Körfez savaşında savaşmaları için zorluyor mu? Cevap: Evet, bazı liderlerden Afganlı Şiilerin alınarak bunların İran safında savaşmaları için gönderdiklerini biliyoruz. Böylece iki açıdan istifade edeceklerdir. İlk olarak: Afganlıların onlara karşı savaştığından dolayı Araplar ile Afganlılar arasındaki ayrışmayı tesis edecekler. İkinci olarak; Şii akidesi tektir ve birdir. İran Analiz Çeviri Röportaj - Abdullah Azzam’ın Tanıklığı 6 Abdullah Enes’in tanıklığı: “Afgan Araplar” adlı kitap kaleme alan Abdullah Enes burada 1983 yılında şahsen Afganlı Şiiler ile yaşadığı tecrübesine yer vermektedir. Humeyni devriminden sonra Rusya’nın işgal ettiği Afganistan’da dört yıl kalan Enes İhvanul Müslimin (Müslüman Kardeşler) Teşkilatının Cezayir’deki lider kadrosundan biri olup İslami hareketin önde gelen şahsiyeti olarak tanınmaktaydı. Kendisi Şeyh Abdullah Azzam’ın kızıyla evlenmişti. Kitabının (el Afganul Arab, Abdullah Enes, Darus Saki, 2002) 23. sayfasında şunları yazıyor Enes: “Mezarı Şerif yolunda Hazarcad denilen bir bölgeye girdik. Burası Afganistan’ın göbeğine yer alıp Şiilerin yaşadığı bir bölgeydi. O zaman Farsça bilmemekteydim. Onların bizi, bizim onları anlaması için yanımızda ihtiyaç olacağından bir Farsça tercüman götürdük. Bize sorular soruyorlardı: Tahmen istiyor musunuz? Diye. Biz ne kast ettiklerini bilmiyorduk. Hezarcad’da kafile reisi beni yanına aldı ve beni Arap kardeşlerin emiri olarak gördüğünden şunu söyledi: “Bu bölgeden konuşmaksızın üç gün boyunca geçeceksiniz. Kafanızda olan takkeleri de değiştirmelisiniz ve imame koymalısınız. Her ne kadar anlaşmakta zorlansak da üslubundan bir şeyler anladık. Yani her ne kadar o Arapça bilmese bizler de onun dilini anlamasak da bizden çıkarımıza olacak şeyleri ilettiğini anladık. Çünkü tekrarladı birçok kez. Kast ettiği şu an Şii bölgesinde olduğumuz ve bura ahalisinin bizi sevmediği, çünkü onların bizim Arap olduğumuzu öğrenmeleri durumunda kafileyi iptal edebileceklerini anladık. Doğrusu şimdiye kadar bu değişikliği anlamış değilim. Bunu yapmamızı neden istesinler ki? Örneğin Şii bölgelerine girmeden önce üç rupiye bir ekmek alıyorduk, yani bir Amerikan kuruşundan daha az liraya. Ancak ne zamanki Hazar Cad bölgesine girdik ve bir ekmek satın almak istedik, bizden otuz rupi talep ettiler. Buna şaştık kaldık. Yine bu bölgede yeşil bölgelerin ve dükkanların açık olduğunu gördük, (ortalı süt limandı). Oysa Afganistan’ın diğer bölgeleri yerle bir olmuştu. Her neyse…bu bölgelerden gidiyorduk ve konuşmuyorduk. Üç bün boyunca bu hal üzere gittik ve etrafımızda ne olup bittiğinden haberimiz yoktu. Son akşam yemeğimizi HazarCad’da yapıyorduk. Vakit geçti ve lokantaya bir teftiş grubu geldi. Müfettişler bize yöneldiler. Bunlar bu bölgenin yerel sorumlu liderlerinden oluşmaktaydı. Kafilemizin liderine yöneldiler ve sordular: Beraberinizde yabancı kimse var mı? Sordu: Aranızda yabancılar var mı? Bana yaklaştı ve : “Farsça konuş bakalım?” diye sordu. (Foto: Hazara Şiileri) Sessiz kaldım. O zaman benim yabancı olduğumu anladı. Benden tutuklu olduğumu ve kendisiyle gitmemi istedi. Bizler yaklaşık on dakika kadar bekledik. Beni liderlik merkezine götürdü. Burada bir Şii Hazara İran Analiz Çeviri Röportaj - Abdullah Azzam’ın Tanıklığı 7 gencini gördüm, arkasında duvara asılı olarak Humeyni’nin büyük bir fotoğrafı bulunmaktaydı. Tüm duvarı kaplamış şekildeydi. Bunlardan bir tanesi Arapça konuştu. Sanırım bunların lideri olmalıydı. Çünkü grubun tam ortasında oturuyordu, insanlar ise sağında ve solunda oturmaktaydılar: “Nerelisin?” dedi biraz böbürlenerek. “Cezayirliyim.” Diye cevap verdim. “Vize olmadan nasıl Afganistan’a girdin?” diye sordu. Ben de kendisine Rus hükmünün olduğu Afganistan’a girmek için vizeye ihtiyaç duyulduğunu bilmediğimi söyledim. Afgan halkının vatanının kurtarmak için Ruslara karşı direndiğini, bizim de topraklarını kurtarmak isteyenlerle birlikte ülkeye girdiğimizi, yine bu kişilerin de vize almaları gerektiğini söyledim. Bana: “Afganistan’a girmen için vize alman gerekir. Hatta bölgemize girmen için de izin alman gerekir.” Dedi. “Olan oldu artık. Şimdi ne yapmalıyım?” deyince bana durumuna bakmamız gerekir yanıtını verdiler. Artık durumun gittikçe sara saptığını ve mücahitlerin beni kurtaramayacaklarını düşünmeye başladım. Çünkü onların Hazarcad bölgesinden bunların hilelerinden uzaklaşmak yaklaşık yedi günlük bir mesafe vardı. İkincisi ise biz yaklaşık 300 savaşçıdan oluşan bir kafileydik. Yine beni kurtarmaları için nihayetinde bir çatışmanın olması kaçınılmazdı. Eğer böyle olsa bile Hazaralılar yolu kesip kafileyi kuşatırlardı… Durum devam etti ve Allah (cc) benim Hazaralıların lideriyle konuşmamı ilham etti. Kendisine dedim ki: “İyi o zaman. Ben Afganistan’a gelmeden önce Cezayir’deydim. Bizler oradayken İmam Humeyni’nin Mustazafların imamı olduğunu okuyorduk. Şimdi ben mustazaf biriyim. Ben kendimi Afgan halkının yanında misafir olarak düşünmüştüm, öyle sanmıştım. Ancak beni böyle karşılamanız gerçekten çok etti.” Bundan sonra durum değişti ve bana : “Tamam artık gidebilirsin, şimdi kafilenle beraber yolunu tamamla.” dedi. Bu gerçek Şiilerin ve İran’ın Afgan cihadındaki gerçek durumudur. Bu durum mezhepçi ve ihanet dolu bir tutumdur. Kaldı ki bu birçok kereler tekrar etti. Aynı durumdur ki Hafız İran Analiz Çeviri Röportaj - Abdullah Azzam’ın Tanıklığı 8 Esed’in eliyle Hama katliamı yaşandığında aynı ihanet duruşu sergilenmiştir. Yine Şii Emel Hareketi eliyle Lübnan’daki Filistinli mülteci kamplarındaki katliamlarda da aynı şey olmuştur. Irak’taki Filistinlilerin ve Iraklıların Mehdi Ordusu, Bedir Tugayları gibi Şii milis örgütler tarafından hedef alınıp katledilmelerinde de aynı tutum söz konusudur. Bugün Suriye halkının İran ve Hizbullah tarafından tam destek gören Esed rejimi tarafından katledildiği görülmektedir. www.irananaliz.wordpress.com İran Analiz Çeviri Röportaj - Abdullah Azzam’ın Tanıklığı 9