Untitled - Gazi Üniversitesi Açık Arşiv

advertisement
DÖVİZ KURUNDAKİ OYNAKLIĞIN CARİ AÇIK ÜZERİNDEKİ
ETKİSİ: TÜRKİYE ÖRNEĞİ (2003-2014)
Aysel AZMAZ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
EKONOMETRİ ANABİLİM DALI
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ARALIK 2014
iv
DÖVİZ KURUNDAKİ OYNAKLIĞIN CARİ AÇIK ÜZERİNDEKİ ETKİSİ:
TÜRKİYE ÖRNEĞİ (2003-2014)
(Yüksek Lisans Tezi)
Aysel AZMAZ
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
Aralık 2014
ÖZET
Cari işlemler açığı Türkiye ekonomisinde son dönemlerde sıkça gündeme gelen ve
en çok tartışılan sorunların başında gelmektedir. Bunun en önemli nedeni, cari
dengenin ekonominin en önemli ve hassas bileşenlerinden biri olduğu yönündeki
genel kabuldür. Cari açığın nedensellik boyutunu ele aldığımızda döviz kuru
değişkeninin öne çıktığı görülmektedir. Cari açık sıcak para özelliğine sahip kısa
vadeli sermaye hareketlerinin belirlediği döviz kurundan etkilenmektedir. Bu
nedenden dolayı döviz kurundaki oynaklığın cari açık üzerindeki etkisi önem arz
etmektedir. Bu çalışmada döviz kurundaki oynaklığın cari açık üzerinde etkisi var
mıdır sorusuna yanıt aramaya çalışılmıştır. Öncelikle reel döviz kuruna ait oynaklık
serisi tahmin edilmiştir. AR(4)-ARCH(1) modeli oynaklığın tespit edilmesi için uygun
model olarak bulunmuştur. Elde edilen reel döviz kuru oynaklık serisi, reel döviz kuru,
brent petrol fiyatları, sanayi üretim endeksi ile cari açık arasındaki ilişki vektör
otoregresif (VAR) analizi ile incelenmiştir. Etki tepki analizine göre; cari açığın en çok
kendi şoklarından daha sonra döviz kuru oynaklığından etkilendiği sonucuna
ulaşılmıştır.Varyans ayrıştırması sonuçlarına göre; ilk dönemde cari açıkta meydana
gelen değişmenin önemli bir kısmı kendisinden kaynaklıdır. Bunu reel döviz kuru
oynaklığı izlemektedir. Uzun dönemde ise cari açıkta meydana gelen değişmenin
önemli bir kısmı ilk dönemde olduğu gibi cari açıktan kaynaklıdır. Uzun dönemde cari
açığı brent petrol fiyatları izlemektedir.
Bilim Kodu: 1106.2.165
Anahtar Kelimeler: Koşullu Değişen Varyans Modelleri, Döviz Kuru Oynaklığı, VAR
Analizi, Etki-Tepki Fonksiyonları, Varyans Ayrıştırması,
Sayfa Adedi: 79
Tez Danışmanı: Prof. Dr. Nezir KÖSE
v
THE EFFECT OF REAL EXCHANGE RATE VOLATILITY ON CURRENT
ACCOUNT: THE CASE OF TURKEY (2003-2014)
(M.S. Thesis)
Aysel AZMAZ
GAZİ UNIVERSITY
GRADUATE SCHOOL OF EDUCATIONAL SCIENCES
December 2014
ABSTRACT
Current account deficit is one of the problem that mostly discussed and come up to
Turkey's economy in recent times. Most important reason for this, generally accepted
opinion about current account balance is one of the most vital and responsive
component of the enonomy. When we take a causality size of the current account
deficit in hand, it is seen that exchange rate variable is standing out. Current account
deficit is affected by exchange rate which is determined by short-term capital
movements that has hot money feature. For this reason, impact of exchange rate
volatility on current account deficit is so important. In this study, it is searching for
answer the question that is there any impact of exchange rate on current account
deficit. Firstly, reel exchange rate volatility series estimated. AR(4)-ARCH(1) model is
found as the appropriate model for detecting volatility. The relationship between
obtained reel exchange rate volatility series,reel exchange rate, brent oil price, index
of industrial production and current account deficit is examined by VAR analysis.
According to impulse-response funtions analysis, it concluded that current deficit
account is affected mostly by its shock then exchange rate volatility. According to
result of variance decomposition; the majority of changing at current account is
affected by itself in first period. Reel exchange rate follow this. In the long period, the
majority of changing at current account which is similar to the first period that is
affected by current account. Brent petroleum oil price is following the current account
in the long period.
Science Code: 1106.2.165
Key Words: Conditional Heteroscedastic Variance Models, Exchange Rate Volatility,
VAR Analysis, Impulse-Response Funtions, Variance Decomposition
Page Number: 79
Supervisor : Prof. Dr. Nezir KÖSE
vi
TEŞEKKÜR
‘’Döviz Kurundaki Oynaklığın Cari Açık Üzerindeki Etkisi: Türkiye Örneği (20032014) ‘’ adlı bu çalışmada, Türkiye açısından son derece önemli olan cari açık
sorununun belirleyicileri ele alınmıştır ve döviz kurundaki oynaklığın cari açık
üzerindeki etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır.
Bu tez çalışmasının her aşamasında benden yardımlarını esirgemeyen
göstermiş olduğu değerli katkılarından dolayı tez danışmanım Sayın Prof. Dr. Nezir
Köse’ye, İş Bankasında çalıştığım dönemde bana gösterdiği anlayıştan dolayı İş
Bankası Dışkapı Şube Müdürü Bayram Ustabay’a, manevi destekleriyle yanımda
olan kardeşime, anneme ve babama teşekkürü bir borç bilirim.
vii
İÇİNDEKİLER
Sayfa
ÖZET……………………………………………………………………………………… iv
ABSTRACT………………………………………………………….………..…………
v
TEŞEKKÜR……………………………………………………….……………........….
vi
İÇİNDEKİLER……………………………………………………….…………........…..
vii
ÇİZELGELERİN LİSTESİ……………………………………….…………….........…..
ix
ŞEKİLLERİN LİSTESİ………………………………………….…………….......……..
x
KISALTMALAR…………………………………………………………………….…....
xi
GİRİŞ……………….……………………………………………………………….…....
1
BİRİNCİ BÖLÜM
CARİ AÇIĞIN BELİRLEYİCİLERİ
Cari Açığı Etkileyen Değişkenler ile Arasındaki İlişki……………………..…
7
1.1.1. Cari açık ile büyüme arasındaki ilişki………………………………….………
7
1.1.2. Cari açık ile petrol fiyatları arasındaki ilişki……………………….….……....
10
1.1.3. Cari açık ile reel döviz kuru arasındaki ilişki………………….…………...…
10
1.2.
Cari Açığı Etkileyen Değişkenler Üzerine Yapılmış Çalışmalar…………...
12
1.3.
Döviz Kuru Oynaklığı Üzerine Yapılmış Çalışmalar……………………..….
17
1.1.
İKİNCİ BÖLÜM
OYNAKLIK MODELLERİ
2.1. Koşullu Değişen Varyans Modelleri………………….………………….……....
31
2.1.1. ARCH modeli süreci…………………………….…………….………..…….….
32
2.1.1.1. ARCH(p) modeli…………………………………………………..………….… 36
2.1.1.2. ARCH(p) modelinin kısıtları………….………………….……...…..……....... 37
2.1.1.3. ARCH etkisinin belirlenmesi…………………………….……………………
37
viii
Sayfa
2.1.1.4.
ARCH
parametrelerinin
tahmin
edilmesi:
en
çok
olabilirlik
yöntemi…................................................................................................................ 38
2.1.1.5. ARCH modelinin zayıf yönleri…………………………….……...…….…....
39
2.1.2. GARCH modeli…………………………………………………………...…..….
40
2.1.2.1. GARCH(p,q) modelinin kısıtları…………………………………..……..….... 43
2.1.2.2. GARCH modelinin zayıf yönleri……………………………………..…..…..
43
2.1.3. EGARCH modeli………………………………………………………................ 44
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
TÜRKİYE’DE REEL DÖVİZ KURU OYNAKLIĞI VE CARİ AÇIK İLİŞKİSİ
3.1. Araştırmanın Kapsamı……………………….……….……………..………..….... 47
3.2. Değişkenlerin Zaman Serisi Özellikleri…………………...……………….........
48
3.3. Reel Döviz Kuru İçin Oynaklığın Hesaplanması………..……….…….….…...
56
3.4. Vektör Otoregresif Model………………………………...................................... 59
3.5. Etki Tepki Fonksiyonları……………………………………...….......................... 61
3.6. Varyans Ayrıştırması…………………………………….…..…........................... 65
SONUÇ ………………………….………………………………………..…….............
69
KAYNAKLAR…………………………………………………………..……................... 73
ÖZGEÇMİŞ…………………………………………………………….……………..…. 79
ix
ÇİZELGELERİN LİSTESİ
Çizelge
Sayfa
Çizelge 1.1. 2003-2013 Dönemi GSMH büyüme oranları, cari işlemler dengesi
(milyon ABD dolar) ve cari açık/GSYİH (%)….……….………………………………
9
Çizelge 1.2. Cari açığı etkileyen değişkenler üzerine yapılmış çalışmalar özet....
21
Çizelge 1.3. Döviz kuru oynaklığı üzerine yapılmış çalışmalar özet……………....
25
Çizelge 3.1. SIC kriterine göre serilerin ADF test sonuçları (düzeyde durağan)...
56
Çizelge 3.2. SIC kriterine göre serilerin ADF test sonuçları (1. sıra fark)…...….....
56
Çizelge 3.3. Reel döviz kuru getiri oranı serisinin uygun ARMA model
sonuçları…………………………………………………………………………..…....... 57
Çizelge 3.4. ARCH-LM test sonuçları……………………………..…...……………..
58
Çizelge 3.5. Getiri oranı serisine ilişkin AR(4)-ARCH(1) model sonuçları.……….
59
Çizelge 3.6. VAR modelinin tahmini için gecikme sayısının belirlenmesi …….…
61
Çizelge 3.7. Cari açık değişkenine ait varyans ayrıştırması…….………….…..…..
67
x
ŞEKİLLERİN LİSTESİ
Şekil
Sayfa
Şekil 3.1. Cari açık serisinin aylık seyri……………………………………...........
49
Şekil 3.2. Mevsimsellikten arındırılmış cari açık serisinin aylık seyri…….........
50
Şekil 3.3. Sanayi üretim endeksi aylık seyri………………………….….……….
51
Şekil 3.4. Mevsimsellikten arındırılmış sanayi üretim endeksi serisinin aylık
seyri………………………………………………………………………………..…. 52
Şekil 3.5. Reel döviz kuru aylık seyri……………………….…………….…..……
53
Şekil 3.6. Brent petrol fiyatı aylık seyri………………………………..……….…..
54
Şekil 3.7. Brent petrol fiyatlarındaki bir standart sapmalık şoka cari açığın verdiği
tepki…………………………………………………………………………..…….… 62
Şekil 3.8. Döviz kuru oynaklığındaki bir standart sapmalık şoka cari açığın verdiği
tepki………………………………………………………………………….…….…. 63
Şekil 3.9. Sanayi üretim endeksindeki bir standart sapmalık şoka cari açığın
verdiği tepki……………………………………………………………………..…… 64
Şekil 3.10. Döviz kurundaki bir standart sapmalık şoka cari açığın verdiği
tepki………………………………………………………………..….………………. 65
Şekil 3.11. Cari açıktaki bir standart sapmalık şoka cari açığın verdiği
tepki………………………………………………………………………………...…. 65
xi
KISALTMALAR
Bu çalışmada kullanılmış kısaltmalar, açıklamaları ile birlikte aşağıda sunulmuştur.
Kısaltmalar
Açıklamalar
AB
Avrupa Birliği
ABD
Amerika Birleşik Devletleri
ADF
Genişletilmiş Dickey-Fuller
AIC
Akaike Bilgi Kriteri
AR
Otoregresif
ARCH
Otoregresif Koşullu Değişen Varyans
ARDL
Gecikmesi Dağıtılmış Otoregresif Model
ARMA
Otoregresif Hareketli Ortalama
EGARCH
Üstel Genelleştirilmiş Otoregresif Koşullu Değişen Varyans
G7
Dünyanın GSMH’si En Yüksek Ülkelerini Kapsayan Grup
GARCH
Genelleştirilmiş Otoregresif Koşullu Değişen Varyans
GSMH
Gayri Safi Milli Hasıla
GSYH
Gayri Safi Yurt İçi Hasıla
HLM
Harberger Laursen Metzler
HQ
Hannan Quinn
IPE
Uluslararası Petrol Ticareti
İMKB
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası
LM Testi
Lagrange Çarpanı Testi
LR
Benzerlik Oranı
OECD
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü
SIC
Schwarz Bilgi Kriteri
TCMB
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
VAR
Vektör Otoregresif
1
GİRİŞ
Bir ülkenin en önemli temel göstergelerinden biri cari işlemler dengesidir. Cari
işlemler dengesi bir ülkenin ithal ettiği mal ve hizmet ile ihraç ettiği mal ve hizmetin
arasındaki fark olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle cari işlemler dengesinde
meydana gelen farklar ekonomi açısından önem arz etmektedir. Özellikle Türkiye
ekonomisinde yaşanan 1994, 1998, 2000 (Kasım) ve 2001 (Şubat) krizleriyle
birlikte cari dengenin önemi daha da artmıştır.
1980 yılından itibaren ithal ikameci sanayileşme politikalarını terk ederek
serbestleşmeye başlayan Türkiye ekonomisi bu tarihten itibaren uluslararası
piyasalardaki gelişmelerden etkilenir hale gelmiştir. Finansal anlamda da
serbestleşmesi 1989 yılında kabul edilen 32 sayılı Türk Parasının Kıymetini
Koruma Hakkındaki Kanunla gerçekleşmiştir. Bu kanunla birlikte Türk parasının
daha konvertibl (diğer paralara çevrilebilir) hale gelmesi ve kambiyo kontrollerinin
kaldırılması Türkiye ekonomisinin dünya piyasalarıyla daha çok etkileşim
içerisinde olmasını sağlamıştır. Bu durum Türkiye’ye kısa vadeli yabancı
sermayenin hızla girmesine neden olmuştur. Bu tür sermaye genelde spekülatif ve
sıcak para özelliği taşıdığı için geçici olarak ödemeler dengesi ve kamu açıklarını
finanse etmektedir. Ayrıca kısa vadeli yabancı sermaye hareketleri Türk lirasının
değerlenmesine neden olur ve değerlenen Türk lirası ihracat miktarını azaltırken
ithalat miktarının artmasına neden olarak cari açığı ortaya çıkarmaktadır. Finansal
serbestleşme sonucunda özellikle 1992 yılına kadar az miktarlarda seyreden cari
açık
1992
yılından
itibaren
uluslararası
piyasalarda
meydana
gelen
serbestleşmeyle birlikte artmaya başlamıştır. Cari açıkta meydana gelen yüksek
artışlar 1994 ve 2000-2001 krizlerinin en önemli nedeni olarak görülmektedir.
Yaşanan bu krizler ve sonucunda ülkedeki ekonomik durgunluk cari açığın daha
da önemli bir sorun olmasına neden olmuştur.
Finansal
serbestleşmeyle
birlikte
artan
cari
işlemler
açığı
Türkiye
ekonomisinde ciddi bir problem haline gelmiştir. Bu sorunun kalıcı olarak
çözümlenmesi için cari işlemler açığının altında yatan sebeplerinin araştırılması
son dönemlerde ağırlık kazanmıştır. Döviz kurundaki belirsizlikler son dönem cari
işlemler açığını artıran sebepler arasında en dikkat çekenlerdin biridir. Günlük
2
piyasa işlem hacmi dikkate alındığında döviz piyasası finansal piyasalar içinde
önemli bir yere sahiptir. Bu çerçevede, döviz kuru seviyesinin yanı sıra döviz kuru
oynaklığı ve diğer piyasalarla olan etkileşimin analizi de büyük önem taşımaktadır.
Döviz kuru oynaklığının döviz cinsi türev ürünlerinin fiyatlanmasında temel
değişkenlerden biri olmasının da etkisi büyüktür. Ayrıca döviz kuru oynaklığı
küresel ticaret yapısı ve dolayısıyla ödemeler dengesi üzerinde belirleyici
olabilmektedir. Ödemeler dengesi doğrudan cari açık ile alakalı olduğundan döviz
kurunda meydana gelen belirsizlikler cari açık için önem arz etmektedir.
Döviz kuru oynaklığının tahmini, oynaklığın uluslararası finansal akımlar, dış
ticaret ve yatırım üzerinde olumsuz etkileri nedeniyle oldukça önemlidir. Döviz kuru
oynaklığındaki değişimler hem
ihracatı hem de ithalatı etkileyeceğinden
uluslararası ticaretin azalmasına sebep olur. Bunun yanında hükümetlerin döviz
piyasasına müdahaleleri de döviz kuru oynaklığını değiştirir. Sabit kur sisteminden
dalgalı kur sistemine geçilmesi, döviz kuru oynaklığını arttırmıştır. Döviz kuru getiri
oynaklığının öngörülmesi özellikle uluslararası yatırımcılar açısından doğru portföy
kompozisyonunun oluşturulması kararında büyük önem taşır. Bununla birlikte, ülke
ekonomisinin istikrarı döviz kurunun oynaklığı ile ilişkilendirilmekte bu da oynaklık
öngörüsünü yetkili makamlar için zorunlu hale getirmektedir. Son yıllarda yaşanan
küresel likidite bolluğu da döviz kuruna olan ilgiyi arttırmıştır (Kocaş, 2011: 64).
Türkiye’de Merkez Bankası tarafından 2002-2005 yılları arasında örtük olarak
2006
yılından
itibaren
ise
açık
olarak
enflasyon
hedeflemesi
rejimi
uygulanmaktadır. Bu rejimin uygulanmaya başlanması ile birlikte enflasyondaki
oynaklık azalmış ancak döviz kurundaki oynaklık artmıştır. Bu nedenle döviz
kurundaki oynaklığın cari açık üzerindeki etkisinin araştırılması daha da önem
kazanmıştır.
Bu çalışmanın amacı reel döviz kurundaki oynaklığın cari açık üzerindeki
etkisini 2003:01-2014:06 aylık verileri kullanarak ekonometrik olarak test etmektir.
Özellikle 2001’den sonra ciddi boyutlara gelen cari açığın artış sebebinde döviz
kurundaki oynaklığın olup olmadığı bu konuyu daha da önemli hale getirmiştir.
Cari açığı etkileyen değişkenler olarak yazın taraması sonucunda tespit edilen;
reel döviz kuru, brent petrol fiyatları, sanayi üretim endeksi kullanılmıştır.
3
İncelenen
konudaki
değişkenlere
ait
veriler
Türkiye
Cumhuriyet
Merkez
Bankası’ndan ve Uluslararası Enerji Ajansının web sitesinden temin edilmiştir.
Tez üç bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın birinci bölümünde analizimizde
yer verdiğimiz değişkenler ile cari açık arasındaki ilişki açıklanmış ve cari açığı
etkileyen değişkenler ve döviz kuru oynaklığı üzerine yapılmış çalışmalar hakkında
yazın taramasına yer verilmiştir. Bölümün sonunda yer verilen yazın taramasına
ait özet çizelgeler oluşturulmuştur.
İkinci bölümde oynaklığın tanımı yapılmış oynaklığın modellemesinde
kullanılan koşullu değişen varyans modelleri açıklanmıştır. ARCH, GARCH,
EGARCH modellerinin süreçleri ayrıntılı olarak incelenmiştir.
Üçüncü bölümde ise 2003:01-2014:06 dönemleri arasındaki aylık veriler
kullanılarak döviz kurundaki oynaklığın cari açık üzerindeki etkisi test edilmiştir.
Çalışmada reel döviz kuru oynaklığının tespitinde otoregressif koşullu değişen
varyans süreçleri kullanılmıştır. Uygun ARCH modeli ile hesaplanan reel döviz
kuru oynaklık serisi modele dahil edilerek VAR analizi yapılmıştır. Son olarak da
tahmin edilen VAR modelinden oluşturulan etki tepki fonksiyonları ve varyans
ayrıştırması sonuçları yorumlanmıştır.
4
5
BİRİNCİ BÖLÜM
CARİ AÇIĞIN BELİRLEYİCİLERİ
Cari açık; bir ülkenin döviz giderlerinin döviz gelirlerinden fazla olmasıdır. Mal
ve hizmet ithalatının mal ve hizmet ihracatından fazla olma durumu da
denilmektedir.
Bir ülkenin cari dengesi, söz konusu ülkenin cari işlemler hesabı altında yer
alan kalemlerin alacaklı ve borçlu kısımları arasındaki farktır. Alacaklı hesapların
borçlu hesaplardan fazla olduğu ülkenin ödemeler dengesi cari fazla, tersi
durumda ise cari açık vermektedir. Cari denge ülkelerin ekonomik koşullarını
karşılaştırmak için kullanılan önemli bir veri kaynağıdır (TCMB, 2009: 3).
Cari açık üç şekilde oluşabilmektedir. Bunlar (Karluk, 2003: 455):

Cari açık; ülkenin dış ticareti açık verdiği için meydana gelmiştir.
Dolayısıyla ekonominin dış ticaret dengesinde noksanlık vardır ve bu
noksanlık hizmet gelirleri veya ülkenin dışarıdan sağladığı transferlerle
karşılanamamaktadır.

Cari açık; ülkenin dış ticareti dengede olduğu halde uluslararası hizmet
ödemeleri, dışarıya yapılan transferler, dışarıdan sağlanan hizmet gelirleri
ile dışarıdan elde edilen transferlerden çok olduğu için ortaya çıkmıştır. Bu
durumda dış açığın hangi kalem veya kalemlerden doğduğunu bilmek
gerekir.
Açık,
uluslararası
hizmet
ödemelerinden
veya
karşılıksız
transferlerden kaynaklanabilir. Cari açık karşılıksız transferlerden dolayı
ortaya çıkıyorsa, bu durumda iki şık söz konusudur; ülke ya yabancılara
yardım yapmakta ya da ülkeden dışarıya sermaye ve faiz ödemeleri
yapılmaktadır.

Cari açık; ülkenin hizmet gelir ve giderleri ile özel karşılıksız transfer
kalemlerinde denge sağlandığı halde, dış ticaretin açık vermiş olmasından
doğabilir.
1980’li yıllarla birlikte gelişmekte olan ülkelerde sermaye hareketleri
üzerindeki
hareketlerini
engellerin
aşamalı
hızlandırmıştır.
Bu
olarak
kaldırılması
dönüşüm,
ülkelerarası
ekonomik
dengelerin
sermaye
önceki
6
dönemlerden daha farklı boyutları ile gözetilmesi gereğini doğurmuştur. Bu
doğrultuda, cari denge dışa açık ekonomiler için büyük önem taşımaktadır.
Türkiye’de de, 24 Ocak 1980 kararları ve sonrasında, özellikle 90'lı yıllardan sonra
sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesi yönünde atılan adımlar sonucunda cari
dengenin seyri önem kazanmıştır (TCMB, 2009: 4). 1980 yılından itibaren
Türkiye’nin cari işlemler hesabı sürekli açık vermeye başlamıştır.
Türkiye’de 1990-2008 dönemlerinde cari işlemler dengesizliğine yol açan
birçok etken ortaya çıkmış olup ülkenin dış borçlarındaki artışların, ödemeler
bilançosunun cari işlemler açığının yüksek düzeylere ulaşmasından kaynaklandığı
genel kabul gören bir görüş halini almıştır. Buna karşın sorunun yalnızca ödemeler
dengesinden kaynaklandığı ve döviz sorunu olduğunu kabul etmek yanlış olabilir.
Çünkü ilgili dönem verilerinden de açıkça gözlenebildiği gibi cari işlemler
dengesizliği yaratan çok farklı faktörler ortaya çıkabilmektedir. 1990’lı yıllarda
Türkiye ekonomisi önemli potansiyeline rağmen çok kötü bir performans
sergilemiştir. Büyümede yüksek dalgalanmalar, yüksek ve kronik enflasyon, kamu
açıkları, mali disiplinsizlik, siyasi ve makroekonomik açıdan sürekli belirsizlik
ortamı ve yüksek faiz oranları ortaya çıkmıştır. 1990-2008 dönemindeki ekonomik
krizler, terör ve deprem net istihdamın yaratılamamasına yol açmış ve buna bağlı
olarak artan cari işlemler açıkları görülmüştür (Başbolat, 2010: 50).
1998 yılından itibaren hızla artan ABD’nin cari işlemler açığı, 2006’da 800
milyar dolarla en yüksek düzeyine ulaşmıştır. Aynı yıl tutsat piyasalarında
başlayan dalgalanma ile eş zamanlı olarak azalmaya başlayan ABD cari işlemler
açığı, krizin küresel boyuta ulaşmasından sonra 2009 yılında yarı yarıya
azalmıştır. Ekonomik krize bağlı keskin düzeltme yalnızca ABD’de değil kronik cari
işlemler açığı sorununa sahip diğer ülkelerde ve Türkiye’de de yaşanmıştır. Ancak
küresel krizin etkilerinin hafiflediği 2010 yılında Türkiye’de tekrar artmaya başlayan
cari işlemler açığı, tutar olarak küresel kriz öncesi eriştiği en yüksek düzeyin de
üzerine çıkmıştır. 1974-2010 döneminde, özellikle Türkiye’nin ithal ikameci sistemi
terk ederek, dışa açık büyüme stratejisi uygulamaya başladığı 1980 sonrası
dönemde yaşanan krizlerin, bir başka deyişle GSYH’nin küçüldüğü yılların hemen
öncesinde cari işlemler açığı yüksek değerler aldığı gözlenmiştir. 1994 krizinden
bir önceki yıl bu açığın GSYH’ye oranı %3,6, 2001 krizinden önce ise %4,9 olarak
kaydedilmiştir. 2004-2008 döneminde %5’in üstüne çıkan cari işlemler açığının
7
GSYH’ye oranı, Türkiye tarihinde ilk kez bu kadar uzun süre sürdürülebilmiştir.
Bunda 2001 krizi sonrasında yapılan reformlarla temel politika göstergelerinin
düzeltilebilmiş olmasının yanı sıra 2005 yılında AB ile üyelik müzakerelerinin
başlaması ile farklı dinamiklerin ortaya çıkması etkili olmuştur. Örneğin, 1996–
2005 ortalaması %1’in altında olan net uluslararası doğrudan yatırım girişlerinin
GSYH’ye oranı, 2006 yılında %3,8’e ulaşmıştır. Ancak 2008 Eylül ayında başlayan
küresel kriz sürecinde, 2009’un ilk çeyreğinde reel olarak %15 düşen GSYH’si ile
Türkiye yalnızca dünyanın en büyük yirmi ekonomisi arasında değil başlıca
yükselen piyasa ekonomileri arasında da en çok daralan ülke olmuştur. Bu durum,
ülke içindeki makroekonomik dengeler ne kadar sağlam olursa olsun, global
piyasalarda yaşanabilecek bir likidite ve/veya kredi krizinin Türkiye gibi dış
finansman ihtiyacı çok yüksek olan ülkeler üzerinde son derece olumsuz etkileri
olabileceğinin somut bir göstergesidir (Yased Raporu, 2011: 3-4).
Türkiye’nin son on yılda gösterdiği büyüme hızının cari işlemler dengesini
etkilemesi de büyük ölçüde ara malı ithalatından kaynaklanmaktadır. Sabit
yatırımların hızlı arttığı yıllarda ise yatırım malı ithalatı yolu ile cari işlemler
dengesine etkide bulunmaktadır. Başka bir deyişle, ekonominin hızlı büyüdüğü
yıllarda ithalat da hızla artmakta, bu da cari işlemler açığının yükselmesi ile
sonuçlanmaktadır. Türkiye ekonomisinde geleneksel olarak gözlenen bu ilişkinin,
sanayi üretiminin ithalata bağımlılığının artması nedeniyle, 2000'li yıllardan itibaren
önemli ölçüde farklılaştığı, 1990'lı yıllardaki aynı büyüme hızlarına ulaşmak için
2000'li yıllarda giderek daha fazla ithalata gereksinim duyulduğu, bunun da daha
fazla cari açıkla sonuçlandığı görülmektedir (Eşiyok, 2012: 70).
1.1. Cari Açığı Etkileyen Değişkenler ile Arasındaki İlişki
Türkiye ekonomisine genel olarak bakıldığında cari açığın önemli ve ciddi bir
sorun olduğu görülmektedir. Bu sorunun nedenleri arasında birçok faktör ele
alınabilir. Bu konuda yapılmış çalışmalar baz alınarak bu faktörler arasından en
belirleyici olanlar çalışmamızda ele alınmıştır.
1.1.1. Cari açık ile büyüme arasındaki ilişki
Büyüme, belirli bir amaç doğrultusunda, birçok bakımdan ölçülebilen ve
çoğunlukla ekonomideki üretim kapasitesinde yaşanan artışı ifade etmek için
8
kullanılan bir kavramdır. Ekonomik büyüme, toplam sanayi ürünü olarak büyüme,
GSMH ve/veya GSYH’ deki artış veya kişi başına düşen ürün miktarındaki artış
şeklinde birçok bakımdan ölçülebilir. Ekonomik büyümenin ölçüm yollarından
hangisinin daha verimli olduğu ise ölçümün hangi amaçla yapıldığına bağlıdır
(Çekim, 2009: 43).
Çalışmamızda kullanılan veriler aylık olduğundan, üç ayda bir yayınlanan
GSYH rakamları büyüme için kullanılmamıştır, onun yerine sanayi üretim endeksi
kullanılmıştır. Sanayi üretiminde meydana gelen artış büyümeyi de artış yönünde
etkileyecektir.
Cari işlemler açığı ile büyüme arasındaki ilişkinin ana kaynağı, milli gelir
seviyelerinde meydana gelen artışların iç talepte meydana getirdiği yükselmelerdir.
Buna göre iç talepte meydana gelen yükselmeler ithalatı artırmakta, buna bağlı
olarak dış ticaret dengesinde yaşanan bozulmalar da cari açığa sebebiyet
vermektedirler. İthalat artışı iki ana sebepten kaynaklanmaktadır. Birincisi, tüketim
mallarına olan talebin yeterince karşılanamaması bireylerin yabancı mallara
yönelmesine neden olmaktadır. Kriz dönemlerinde ertelenmiş olan tüketim
tercihlerinin istikrarla beraber yüksek bir ivmeye kavuşması da tüketim malları
ithalinin miktar olarak artışını daha da hızlandırmaktadır. Ancak ikinci ve asıl
önemli olan husus ihracat sektörünün ithalata bağlı olan yapısıdır. Özellikle krizler
sırasında TL’nin devalüe edilmesi, ihracat eğilimini artırırken, ihracat sektörünün
yatırım ve ara malı ithaline bağımlı olması ithalatın da artışına sebep olmaktadır.
İhracatın ithalata bağımlı olması, ithalatta beklenen kısılmanın gerçekleşmemesine
sebep olurken, ihracat artışının yarattığı gelir etkisi de iç talebi artırmak suretiyle,
yurt içi üretim olanaklarına bağlı olarak daha fazla ithalatı teşvik etmektedir (Sezer,
2007: 64).
Bu ilişkiye göre ekonominin hızla büyüdüğü dönemlerde ithalat oranında da
artış olduğu gözlenmektedir. Bu durumun sonucu olarak ekonominin daraldığı
dönemlerde cari işlemler hesabı fazla verirken; ekonominin büyüme dönemlerinde
cari işlemler hesabının açık verdiği görülmektedir.
Cari işlemler açığı analiz edilirken dikkate alınan en önemli rasyolardan biri
cari işlemler açığının milli gelir içindeki payıdır. Özellikle ülkeler arası karşılaştırma
9
yaparken
cari
işlemler
açığının
mutlak değer
olarak
kıyaslamak
doğru
olmayacaktır. Çünkü daha büyük ekonomilerin daha büyük cari işlemler açığı
olabilir, ancak kendi dinamikleri içerisinde sürdürülebilir bir düzeyde ise tehlike arz
etmeyebilir. Dolayısıyla cari işlemler dengesinin milli gelire oranı cari dengenin ne
kadar sürdürülebilir ve sağlıklı olduğuna dair sinyaller verirken, ayrıca farklı ülkeleri
birlikte incelenirken daha doğru bir kıyaslama sağlar (Gülçiçek, 2007: 83).
Çizelge 1.1. 2003-2013 Dönemi GSMH büyüme oranları, cari işlemler dengesi
(Milyon ABD Dolar) ve cari açık/GSYİH (%)
Yıllar
Büyüme
Cari İşlemler
Oranları(%)(%)% Dengesi
Cari
Açık/GSYH(%)(%)
2003
3,4
-7,5
2,4
2004
9,0
-14,2
3,6
2005
8,7
-21,4
4,4
2006
6,9
-31,8
6,0
2007
4,8
-37,7
5,8
2008
0,9
-40,3
5,4
2009
-4,8
-12,1
1,9
2010
9,4
-45,4
6,2
2011
8,6
-75,0
9,7
2012
2,2
-48,4
6,1
2013
4,4
-65,4
7,9
Kaynak: TCMB, Ödemeler Dengesi Ayrıntılı Sunum, 2013, http://evds.tcmb.gov.tr/
Çizelge 1.1’de cari işlemler dengesi ve büyüme oranları incelendiğinde, cari
açığın azalmasına paralel olarak büyüme oranlarının artış hızında da bir azalma
olduğu görülmektedir. Çizelge 1.1’de de görüleceği üzere büyüme oranları ile cari
işlemler açığı arasında pozitif bir ilişki söz konusudur.
10
1.1.2. Cari açık ile petrol fiyatları arasındaki ilişki
Petrolün bir girdi kaynağı olarak çoğu sektörde kullanılması, ülke
ekonomisinin mikro ve makro ölçekte etkilenmesine yol açmaktadır. Özellikle
günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler tarafından petrole olan
bağımlılığın artması, öte yandan petrol kaynaklarının kıt olması sebebiyle, petrol
fiyatlarında meydana gelen değişimler, piyasa oyuncuları tarafından dikkatle takip
edilmekte ve petrol fiyatlarının makroekonomi üzerine olan etkilerinin teorik olarak
açıklandığı çalışmaların sayıları artmaktadır (Dede, 2012: 33).
Dış ticaret dengesindeki olumsuzluklar, en fazla enerji ithalatından
kaynaklanmaktadır. Özellikle üretim için gerekli enerji kaynağında büyük ölçüde
ithalata bağımlı oluşumuz dış ticaret dengesini büyük ölçüde etkilemektedir. Buna
ilaveten son yıllarda büyümeyle birlikte enerji ihtiyacımız oldukça artmıştır ve
artmaya devam etmektedir. Türkiye’nin dış ticaret dengesini olumsuz etkileyen
enerji ithalatımızdaki en büyük pay, ham petrol ithalatıdır. Bunun yanı sıra petrol
fiyatında yaşanan bir artış tüm fiyat endekslerini yükselteceği için tüm ekonomiyi
etkileyen çok önemli bir değişkendir. Bu nedenle ham petrol fiyatlarıyla dış ticaret
dengesi, dolayısıyla ham petrol fiyatlarıyla cari işlemler dengesi önemli bir ilişki
içindedir. 2005 yılından bu yana yükselen petrol fiyatları, enerji ithal eden ülkelerde
cari işlemler açığı sorununu arttırmıştır. Petrol fiyatları artarak petrol maliyetini
yükseltmesi dış ticaret dengesini de olumsuz yönde etkileyecektir (Gün, 2011: 78).
Petrol fiyatlarının cari açık üzerindeki etkisini ülkemiz için: petrol fiyatlarında
görülen her 10 dolarlık artışın ülke bütçesine yaklaşık olarak 2 milyar dolar ek yük
getirdiği göz önünde tutarak daha net görebiliriz (Atiker, 2004: 6).
Türkiye enerji ihtiyacının önemli bir kısmını ithal eden bir ülke olduğu için
petrol fiyatlarında yaşanacak olan bir artış öncelikle cari açığı etkileyecektir. Buna
bağlı olarak; petrol fiyatında meydana gelen bir artışın cari açığı da arttırması
beklenmektedir.
1.1.3. Cari açık ile reel döviz kuru arasındaki ilişki
Yurtdışı fiyat düzeyi (P*) ile nominal döviz kuru(e) çarpımının yurtiçi fiyat
düzeyine(P) oranına, reel döviz kuru denir. Reel değer kaybı olunca yurtiçinde
üretilen malların yurtdışında üretilen mallara kıyasla ucuzlaması ve reel değer
11
kazancı olunca tam tersine yurtiçinde üretilen malların yurtdışında üretilen mallara
kıyasla pahalılaşması birlikte düşünüldüğünde, reel döviz kurunun bir ülkenin
rekabet gücünü yansıttığı söylenebilir. Reel döviz kuru nominal döviz kuru
üzerinden hesaplanabileceği gibi, nominal efektif döviz kuru üzerinden de
hesaplanabilir.
Nominal efektif döviz kuru üzerinden (nominal döviz kurlarının ticaret ağırlıklı
ortalamasını temsil eden bir endeks üzerinden) hesaplanan reel döviz kuruna, reel
efektif döviz kuru denir. Gerçek hayatta reel (efektif) döviz kuru, tek bir mal
itibariyle hesaplanmaz. Gerçek hayatta reel döviz kuru, belirli mallardan oluşan bir
sepet itibariyle hesaplanır. Bu yüzden de reel döviz kuru denklemindeki P* ve P
terimleri, aslında yurtiçi ve yurtdışı fiyat endekslerini temsil ederler. Reel döviz kuru
belirli mallardan oluşan bir sepet üzerinden hesaplanırken, P* ve P terimleri her
şeyden önce tüketici fiyat endeksi veya üretici fiyat endeksi olarak ele alınabilir.
Ayrıca reel döviz kuru denklemindeki P*/P terimin, ithal edilen mallar fiyat
endeksinin ülkede üretilen ve ihraç edilen mallar fiyat endeksine oranı, kısaca dış
ticaret haddi diye yorumlamak da mümkündür. Reel döviz kuru denklemindeki
P*/P terimi, özellikle bir ülkenin rekabet gücünü ölçmeyi amaçlayan çalışmalarda,
yurtdışı ve yurtiçi emek maliyetleri arasındaki fark olarak da tanımlanır (Ünsal,
2011: 142, 143, 144).
Reel döviz kuru en basit tanımı ile ülkeler arasındaki enflasyon farklılıklarını
göz önüne alacak şekilde hesaplanan nominal döviz kurudur. Önemi, bir ülkenin
dış ticaretinde rekabet gücüne ilişkin olarak kullanılan bir gösterge olmasından
kaynaklanmaktadır (Kıpıcı ve Kesriyeli, 1997: 1).
Döviz kuru ile dış ticaret dengesi arasındaki ilişki literatürde ilk olarak
esneklikler yaklaşımında incelenmiştir. Dış ticarete konu olan malların arz
esnekliklerinin sonsuz olması varsayımı altında, herhangi bir ülkenin ticaret
partnerlerine olan ithalat talebi ile ticari partnerlerinin söz konusu ülkeye olan
ithalat taleplerinin reel döviz kuru esnekliklerinin toplamı birden büyükse, ulusal
paranın reel değer kaybı (kazanımı) dış ticaret dengesini pozitif (negatif) yönde,
küçükse negatif (pozitif) yönde etkileyecek, bire eşitse etkilemeyecektir (MarshallLerner koşulu). Esneklikler yaklaşımında dış ticarete konu olan malların nispi
fiyatlarında meydana gelen değişimlerin doğuracağı gelir hareketlerinin ihmal
12
edilmiş olmasından hareketle Harberger (1950) ile Laursen- Metzler (1950), gelir
hareketleri ile dış ticaret dengesi arasındaki ilişkinin fiyat hareketlerinin aksine
pozitif yönlü olduğunu (HLM Etkisi) ve dolayısıyla esnekliklerin gelir hareketlerini
bastıracak ölçüde birden büyük olması gerektiğini savunmuşlardır. Ulusal para
biriminin değerinde meydana gelen değişimler ile dış ticaret dengesi arasındaki
ilişkinin dinamik bir biçimde yorumlanması ise J Eğrisi Hipotezini doğurmuştur. Bu
yaklaşıma göre; ulusal para biriminde meydana gelen reel değişimler ile dış ticaret
dengesi kısa dönemde pozitif ilişkili, uzun dönemde ise negatif ilişkilidir. J Eğrisi
Hipotezi, kısa dönemde gelir etkisinin, uzun dönemde ise fiyat etkisinin baskın
olacağı öngörüsü olarak da değerlendirilebilir. Mundell ve Fleming ise para ve
maliye politikalarının döviz kuru rejimine bağlı olarak farklı etkileri olacağını
savunmuşlardır. Mundell-Fleming modeli olarak da bilinen bu yaklaşıma göre
esnek döviz kurlarında para politikası, sabit döviz kurlarında ise maliye politikası
etkilidir (Bektaş, 2007: 35).
Cari işlemler dengesi ile döviz kuru arasındaki ilişki önemli konulardan biridir.
Esneklikler yaklaşımı yukarı da değinildiği üzere; devalüasyonun söz konusu
olduğu dönemde paranın değer kaybetmesinden dolayı dış ticaret dengesinin bu
durumdan olumlu etkileneceğini ileri sürmektedir. Özet olarak; Marshall-Lerner
koşuluna bağlı olarak, döviz kurundaki artışın cari işlemler dengesi üzerinde
olumlu bir etkisi olacaktır. Dönemler arası yaklaşım ise bu ilişkinin belirsiz
olduğunu ileri sürmektedir.
1.2.
Cari Açığı Etkileyen Değişkenler Üzerine Yapılmış Çalışmalar
Debelle ve Faruqee (1996) , 1971-1993 yılları arasında sanayisi gelişmiş 21
ülke üzerine yapılan çalışmada, cari açığın belirleyicilerini panel veri ve yatay kesit
verileri yöntemlerini kullanarak tespit etmeye çalışmışlardır. Yapılan analizler
sonucunda; cari işlemler açığını kısa dönemde etkileyen değişkenler; reel döviz
kurları, konjonktürel dalgalanmalar ve dış ticaret hadleri iken; uzun dönemde ise
gelişme süreci ve demografik faktörlerinin cari işlemler açığını etkilediği sonucuna
ulaşmışlardır.
Calderon vd.’in (2002), 1966-1995 yılları arasında 44 gelişmekte olan ülkeyi
içeren çalışmasında, cari açığın belirleyicilerini dinamik panel veri yöntemi olan
genelleştirilmiş momentler yöntemi ile analiz etmişlerdir. Cari açığın belirleyicileri
13
olarak; tasarruflar, yatırımlar, gelir, dışa açıklık oranı, reel efektif döviz kuru, dış
ticaret hadleri, sanayileşmiş ülkelerin büyüme oranları ve uluslararası faiz
oranlarını alınmıştır. Ampirik sonuçlara göre; büyüme oranında meydana gelen
artışın cari işlemler açığını artırdığı, sanayileşmiş ülkelerin büyüme oranındaki
artışın gelişmekte olan ülkelerin cari işlemler açığını azalttığı sonucuna
ulaşılmıştır. Aşırı değerli reel döviz kurunun daha yüksek cari işlemler açığıyla
bağlantılı olduğu elde edilmiştir.
Özmen (2004) çalışmasında cari açığın nedenlerini, sonuçlarını ve ekonomi
politikalarını, yakın dönem Türkiye’si üzerinde tartışmıştır. Çalışmada 71 ülke
verisi kullanılarak, yönetim biçimi, uluslararası finansal sistemin temel günahı, borç
ödeyememe geçmişi, finansal gelişme düzeyi, para politikası kredibilitesi ve ülke
büyüklüğünün cari açık üzerine etkileri incelenmiştir. Elde edilen bulgular
sürdürülebilir cari açık oranı ve cari açık-kur ilişkilerinin politika rejimi,
kurumsal/finansal yapı, uluslararası finansal sistem işleyişi vb. gibi yapısal
faktörlerden bağımsız olmadığı önermesini desteklemektedir.
Akçacı (2006) çalışma kapsamında reel döviz kuru ile cari işlemler dengesi
arasındaki ilişkiyi 1991-2005 tarihleri arasındaki üç aylık veriler kullanarak
incelemiştir. Kullanılan zaman serilerini birim kök testleri, regresyon analizi ve
Granger nedensellik testleri ile analiz etmiştir. Bu çalışmada elde edilen ampirik
bulgular, cari açığın oluşumunda reel döviz kurunun etkili olduğu yönündedir.
Erkılıç (2006), Türkiye’de cari açığın belirleyicilerini hem geleneksel
yaklaşımlara hem de dönemler arası yaklaşıma göre incelemektedir.
Bu
çerçevede seçilen; dış ticaret hadleri, yabancı ülkeler (G7 ve AB 15 ülkeleri)
büyüme oranı, dünya faiz oranı, reel efektif döviz kuru endeksi, yurtiçi büyüme
oranı, kamu kesimi borçlanma gereği GSMH oranı değişkenlerinden hangilerinin
cari açığın belirleyicileri olduğunu VAR modeli ile değişkenler arasındaki ilişkiyi
inceleyen etki tepki fonksiyonları ile analiz etmiştir. Bulguların sonuçlarına göre;
Türkiye’de cari açığın belirleyicilerini istatistikî olarak açıklayan en önemli
değişkenler bir dönem önceki cari açık, yurtiçi büyüme oranı, reel döviz kuru
olarak elde edilmiştir.
14
Erbaykal (2007) çalışmasında, 1987:01-2006:03 dönemlerine ilişkin GSYH,
reel efektif döviz kuru ve cari işlemler dengesi verilerini kullanarak cari açık ile
arasındaki nedensellik ilişkisi olup olmadığını Toda ve Yamamoto (1995)
nedensellik analizi ile test etmiştir. Yapılan analiz sonucunda hem ekonomik
büyümeden hem de döviz kurundan cari açığa doğru bir nedensellik olduğu
sonucuna ulaşmıştır. Buradan cari açığın hem büyümeden kaynaklanan talep
artışından etkilendiğini hem de sıcak para özelliğine sahip kısa vadeli sermaye
hareketlerinin belirlediği döviz kurundan etkilendiği bulgusunu tespit etmiştir. Bu
durumda Erbaykal (2007), Türkiye’nin cari açık sorunuyla mücadele edebilmesi
için sürdürülebilir ve istikrarlı bir ekonomik büyüme kazanmasının yanında TL’nin
aşırı değerlenmesine sebep olan sıcak para akımlarını kontrol eden politikalar
uygulaması gerektiğini ileri sürmüştür.
Türkiye’de 1995-2005 dönemi ekonomik gelişmeleri inceleyerek cari işlemler
dengesizliği yaratan unsurları tespit eden ve ülkemizde cari işlemler açığının atalet
kazanmasına yol açan faktörlere yönelik çözüm yollarını ortaya koyan Sezer
(2007), cari işlemler dengesini etkileyen faktörleri yatırım ve tasarruflar,
yatırımların sektörel dağılımı, ülkenin dışarıya açıklığı, ülkenin mali yapısı, cari
açıkları finanse eden sermayenin yapısı, dış ticaret hadleri, ülkenin diğer ülkelere
göre rekabet gücü, uygulanan döviz kuru programı ve politik istikrar olarak tespit
etmiştir. Cari işlemler dengesini etkileyen bu faktörlerin oluşturduğu olumsuz
sonuçların 2000 ve 2001 krizleri öncesinde Türkiye’de cari işlemler dengesi
açıklarını sürdürülemez düzeye ulaştırdığını ifade etmiştir. Bu dönemlerde cari
açık karşısında uygulanan politikalarda değişiklik yapılmadığından 1994 ve 2001
krizlerine sebep olduğunu ve cari işlemler dengesinde istikrarsızlığa yol açtığını
ileri sürmüştür.
Aytemiz-Şengönül (2008), enerji bağımlılığı yüksek olan ülkelerin, enerji
fiyatlarındaki bir artış karşısında, ithalat maliyetlerinin ve dolayısıyla cari işlemler
dengesinin
olumsuz
etkileneceğinin
belirtmişlerdir.
Çalışmalarında,
enerji
fiyatlarının Türkiye’de cari açıklar üzerindeki etkilerini incelemişlerdir. Elde ettikleri
sonuçlara göre, 2003 yılı Kasım ayından önce enerji fiyat şoklarının ekonomide
durgunluk yaratmadan cari açığı negatif olarak etkilediğini, 2003 yılı Kasım
ayından sonra ise cari açığı etkileyen en önemli açıklayıcı değişkenin döviz kurları
olduğu sonucuna varmışlardır (Oktar ve Dalyancı, 2011: 10).
15
Türkiye’deki cari açığın temel belirleyicilerini araştıran Erdoğan ve Bozkurt
(2009), 1990:01-2008:10 dönemine ilişkin aylık verileri kullanarak petrol fiyatları,
M2, ihracatın ithalatı karşılama oranı, enflasyon, enflasyon belirsizliği, döviz kuru,
döviz kuru belirsizliği, doğrudan yabancı yatırımların GSYH içindeki payı serilerinin
cari açığı etkileyip etkilemediğini ele almışlardır. MGARCH modellerinden
yararlanılarak
yapılan
çalışmanın
bulgularına
göre;
elde
edilen
koşullu
korelasyonlara göre, en yüksek korelasyon değeri ihracatın ithalatı karşılama
oranı, ikinci değer ise, petrol fiyatları olarak tespit edilmiştir.
Çekim (2009) çalışmasında 1980-2008 arasındaki döneme ait cari işlemler
açıklarını incelemiştir. Yapılan çalışma sonucunda Türkiye’de yaşanan cari
işlemler açığının temel nedenleri; yurtiçi yatırım ve tasarrufların yetersizliği,
ekonomik büyüme, dış ticaretin ağırlıklı olduğu ülkelerdeki büyüme oranları, reel
döviz kurundaki değişim ve ülkeye giriş yapan kısa vadeli portföy girişleri olarak
bulmuştur. Çekim (2009) bu sorunun çözümü için orta ve uzun vadede ithalata
bağımlığının azalması gerektiğini savunmuştur.
Koşan (2009), 1998-2008 dönemine ait üçer aylık verileri kullanarak
Türkiye’de cari açığı etkileyen faktörleri ele almıştır. Cari açık, GSYH ve ara malı
ithalatı arasındaki ilişkiyi Granger Nedensellik Testi ve ARDL Sınır testi yaklaşımı
ile incelemiştir. Yapılan ampirik çalışma sonucunda, Cari Açık-GSYH ve Cari AçıkAra malı İthalatı değişkenlerinin arasında çift yönlü nedensellik ilişkisi olduğu
sonucuna ulaşmıştır. Koşan (2009) çalışmasında Türkiye’nin ithalata bağlı büyüme
politikasının GSYH’yı anlamlı bir şekilde etkilediğini savunmuştur. Çalışmadaki en
önemli sonuç ise büyüme oranındaki meydana gelen artış ara malı ithalatının
artmasına
neden
olmakta
ve
buda
cari
açığı
yükselterek
ekonominin
hassaslaşmasına neden olmaktadır.
Peker ve Hotunluoğlu (2009) çalışmasında; Türkiye’deki cari işlemler açığının
nedenlerini, 1992:01-2007:12 dönemi verileriyle VAR yöntemiyle tespit etmiştir.
Çalışmadan elde edilen bulgular, cari işlemler açığının en önemli belirleyicileri
olarak; döviz kuru, faiz oranı ve İMKB’de ortaya çıkan değişmeler olarak tespit
edilmiştir. Ayrıca Peker ve Hotunluoğlu (2009), enflasyon hedeflemesinin cari
açığın artmasına neden olan faktörleri içerdiğini ileri sürmüştür.
16
Cari açığın finansmanı konusunda; açığın ne şekilde finanse edileceği de
birçok araştırmacı için araştırma kaynağı olmuştur.
Türkiye’de ki cari açığın
sebepleri ve ne şekilde finanse edilmeye çalışıldığını Yılmaz (2009), 2000-2008
arası ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik krizleri dikkate alarak incelemiştir.
Türkiye’deki yıllardır süren cari işlemler açığının sermaye ve finans hesabındaki
fazlayla karşılanmasının, cari açığın finansmanın şekline uygun olmadığını ileri
sürmektedir. Cari açığı kökten çözmenin kısa vadeli yatırımlardan ziyade
doğrudan yatırımlarla mümkün olacağını; sıkı maliye politikasının esnek para
politikasıyla birlikte uygulanmasını gerektiğini dile getirmiştir. Bununla birlikte
Yılmaz’a (2009) göre talebi kontrol altında tutmak için harcama vergilerinden KDV
ve ÖTV artırılmalıdır ve kur artırılarak paranın değeri düşürülerek cari açık
kapanmalıdır.
Morsy (2009), 28 petrol ihraç eden ülke için 1970-2006 dönemine ait yıllık
verilerden yararlanarak cari işlemler dengesinin belirleyicilerini Genelleştirilmiş
Momentler Metodu ile tespit etmiştir. Elde edilen bulgulardan ekonomik büyümenin
cari işlemler dengesi açığı üzerinde herhangi bir etkisi olmadığı sonucuna
ulaşılmıştır (Songur ve Yaman, 2013: 223).
Başbolat (2010) ise, 1990-2008 yılları arasında Türkiye’nin cari işlemler
dengesi açıklarını ve bu açığa yol açan nedenleri VAR Analizi ve Johansen
Eşbütünleşme Testi kullanarak incelemiştir. Cari açığın belirleyicileri olarak; dış
ticaret haddi, GSYH büyüme oranı, reel döviz kuru ve ham petrol fiyatları
değişkenlerini incelemiştir. Elde edilen bulgular sonucunda cari açık ve döviz kuru
arasında ve cari açık ile büyüme arasında pozitif yönlü bir ilişki olduğu sonucuna
ulaşmıştır. Diğer önemli bir sonuç olarak da; ithalatın önemli bir kısmı olan petrol
giderlerinin dış ticaret hadlerini etkilediğini ve petrol fiyatlarının düşük olmasının
dış ticaret hadlerini ihracat lehine etkiyebileceğini dile getirmiştir. Uzun vadede cari
açığa kalıcı çözümler bulunmasının yapısal tedbirlerle mümkün olacağını bunun
yanı sıra ülkenin siyasi yapısının da göz önünde tutularak uygun politikaların
uygulanmasının cari açık üzerinde pozitif bir etkiye sahip olabileceğini tespit
etmiştir.
Bayrak (2011) çalışmasında 1995-2010 yılları arasında Türkiye’de cari açık
ve bu açığa yol açan faktörleri incelemiştir. VAR analizi ile yaptığı çalışmasında
17
cari açık ile cari açık (bir yıl önceki cari açık oranı), cari açık ile GSYH büyüme
oranı, cari açık ile ara mal ithalatı ve cari açık ile petrol fiyatları arasında pozitif
yönlü anlamlı bir ilişki olduğu sonucuna ulaşmıştır. Para arzı (M2) ile cari açık
arasında ise anlamlı bir sonuç bulamamıştır. İhracatın ithalatı karşılama oranı ile
cari açık arasında negatif yönlü bir ilişki tespit eden Bayrak (2011), bu değişkenler
arasında anlamsız bir ilişki bulmuştur. Türkiye’de GSYH büyüme oranlarının, ara
mal ithalatının ve petrol varil fiyatlarının artması durumunda cari açığın da artış
gösterdiği sonucuna ulaşmıştır.
Çiftçi (2013), 2001:01-2012:03 dönemine ait üçer aylık verileri kullanarak;
cari işlemler açığı ile ekonomik büyüme ve reel döviz kurları arasındaki ilişkiyi
Eşbütünleşme ve Granger Nedensellik testi kullanarak incelemiştir. Ampirik analiz
sonucunda; cari açık, GSYH ve reel kur arasında uzun dönemli bir ilişki olduğunu
ispatlamıştır. Ayrıca, GSYH’den cari açığı doğru bir ilişki bulamamıştır. GSYH ve
reel döviz kurunun nedeni cari açıktır sonucuna ulaşmıştır.
1.3.
Döviz Kuru Oynaklığı Üzerine Yapılmış Çalışmalar
Aydoğuş ve Yıldırım (2001), reel döviz kurundaki değişmelerin dış ticaret
dengesi üzerindeki etkilerini Türkiye ekonomisi için incelemişlerdir. Yapılan
ekonometrik çalışmada 1960-1997 dönemine ait yıllık veriler; ARDL ve
koentegrasyon testi ile incelenmiştir. 1960-1997 yılları arasında ithal ikameci ve
ihracatı teşvik edici politikalar uygulandığı için çalışma 1960-1979 ve 1980-1997
yılları olmak üzere iki alt döneme ayrılmıştır. Elde edilen bulgular devalüasyonun
her iki alt dönemde de ticaret dengesini iyileştirici etkisi olduğunu göstermiştir.
Ancak 1960-1979 döneminde bu etki daha güçlü görünmektedir. Bunun nedeni ise
bu dönemde ithalatın 1980 sonrası döneme göre miktar ve çeşit olarak daha az
olması ve döviz sıkıntılarının yaşanmış olmasından kaynaklı olduğu dile
getirilmiştir.
Ayrıca
1980
sonrası
dönemde
sermaye
hareketlerinin
de
serbestleşmesiyle dışa açık politikaların daha fazla izlenmesi, devalüasyonun
ticaret dengesi üzerindeki etkisinin önceki döneme göre azalmasına neden
olmuştur. Özet olarak Aydoğuş ve Yıldırım’ın yaptığı çalışmanın sonuçları her iki
dönemde de devalüasyonun dış ticaret dengesi üzerindeki etkisinin olumlu
olduğunu göstermiştir.
18
Özer vd. (2007) çalışmasında Türkiye’de 1999:01-2007:01 aylık verileri
kullanarak döviz kuru oynaklığı ile ithalat ve ihracat arasındaki ilişkiyi incelemiştir.
Koşullu değişen varyans modeli ile döviz kuru oynaklığını elde etmiştir. VAR
modeli aracılığıyla elde edilen döviz kuru oynaklığı ile ithalat ve ihracat arasındaki
ilişkiyi Granger Nedensellik Testi ile belirlemeye çalışmıştır. VAR modeli ile
değişkenler
arasındaki
dinamik
ilişki
etki-tepki
fonksiyonları
ve
varyans
ayrıştırması aracılığıyla analiz edilmiştir. Nedensellik sonuçlarına göre; ihracat ile
ithalat arasında, ithalat ile nominal döviz kuru oynaklığı arasında çift yönlü bir ilişki
bulunmuştur. Ayrıca ihracattan, nominal döviz kuru oynaklığına doğru tek yönlü
nedensellik ilişkisini tespit etmiştir. Etki tepki ve varyans ayrıştırması analizi
sonuçları da nedensellik analizi sonuçlarını destekler biçimdedir.
USD-TL döviz kurlarındaki oynaklığın modellenmesini ve bu kapsamda
yapılan müdahalelerin oynaklığa etkisini tespit etmeyi amaçlayan Çörtük (2007);
ARCH, GARCH, TGARCH VE EGARCH yöntemlerini kullanarak en uygun
modelin hangisi olduğunu araştırmıştır. Çalışma kapsamında ilk olarak uygun
ARMA modelini; ARMA(5,1,4) olarak bulmuştur. Daha sonra döviz kuru oynaklığını
en
iyi
açıklayan
modelin
EGARCH(1,2)
olduğu
sonucuna
ulaşmıştır.
EGARCH(1,2) modelinden tahmin ettiği varyansları incelemiş ve tahmin modelinin
bu incelemelerde oldukça başarılı sonuçlar verdiğini tespit etmiştir. Ek olarak
tahmin modeli Merkez Bankasına yapılan döviz müdahaleleri ile incelenmiştir.
Müdahalenin modele tek değişken olarak katılması durumunda varyans üzerinde
istatistiki olarak anlamlı ancak önemli bir etkisi bulunmadığını ancak iki değişken
olarak katılması durumunda müdahaleler farklı anlam düzeylerinde istatistiki olarak
anlamlı bulunacağı sonucunu elde etmiştir.
Köse, Ay ve Topallı (2008) çalışmasında, 1995-2008 dönemine ait aylık
verileri kullanarak, reel dış ülkelerin geliri, nispi fiyatlar ve reel döviz kurunda
meydana gelen oynaklıkların Türkiye’nin reel ihracat gelirleri üzerindeki etkisini
eşbütünleşme analizi ve hata düzeltme modeli ile incelemişlerdir. Varyans
ayrıştırması analizi sonuçlarına göre; reel ihracat üzerinde en etkili değişken
olarak reel döviz kuru oynaklığı tespit edilmiştir. Ayrıca bulgular; reel döviz kuru
oynaklığının reel ihracatı hem uzun hem de kısa dönemde negatif olarak
etkileyeceği sonucunu göstermiştir.
19
Tarı ve Yıldırım (2009) çalışmalarında, Türkiye’de döviz kuru belirsizliğinin
ihracata etkisini 1989:Q1-2007:Q3 dönemlerine ait üçer aylık verileri kullanarak
analiz etmişlerdir. Analizler Johansen eşbütünleşme analizi ve hata düzeltme
modeli aracılığıyla gerçekleştirilmiştir. Ampirik sonuçlara göre döviz kuru belirsizliği
uzun dönemde ihracatı negatif etkilerken kısa dönemde döviz kuru belirsizliğinin
ihracat üzerinde herhangi bir etkisi olmadığı sonucuna ulaşmışlardır.
Çağlayan ve Dayıoğlu (2009), OECD ülkelerine ait döviz kuru getirilerinin
oynaklığının modellenmesinde ve öngörüsünde simetrik ve asimetrik koşullu
değişen varyans modellerini ele almışlardır. Ampirik çalışmada OECD ülkelerine
ait döviz kuru getiri serileri için kullanılan koşullu değişen varyans modelleri;
GARCH, EGARCH, GJR-GARCH ve APARCH’dır. Elde edilen sonuçlara göre;
çoğu ülke için asimetrik koşullu değişen varyans modelleri simetrik koşullu değişen
varyans modellerinden daha iyi olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Döviz kuru
getirilerinin dağılımlarının çoğunun aşırı basık ve kalın kuyruğa sahip olduğu tespit
edilmiştir.
Değer ve Koç (2010), Türkiye ekonomisi için döviz kuru belirsizliği ve yurt içi
yatırımlar arasındaki ilişkiyi 1988-2007 dönemi üçer aylık veriler kullanarak
incelemiştir. Değişkenler arasındaki ilişki Toda-Yamamoto nedensellik analizi ile
tespit edilmiştir. Analiz sonuçlarına göre döviz kuru belirsizliğinden yatırımlara
doğru tek yönlü bir ilişki bulunmuştur.
Sarı (2010), 1982:05-2006:12 dönemi verilerini kullanarak ithalat ve ihracat
üzerindeki döviz kuru oynaklığının yarattığı etkileri Markov Switching ARCH
yöntemi ile analiz etmiştir. Çalışmanın bulguları döviz kuru belirsizliğinin yarattığı
risklerden, ithalat değerinin etkilendiği yönündedir.
Döviz kuru oynaklığını etkileyen değişkenlerden birinin de İMKB 100 endeksi
olduğu araştırmacılar tarafından savunulmaktadır. Unutmaz (2011) çalışmasında;
Türkiye ekonomisi için serbest kur politikasına geçilen 2001 krizi sonrası dönemde
döviz kuru yapısının ARCH/GARCH modelleri ile belirlenmesini ele almıştır ve
bulgular sonucunda elde ettiği model ile İMKB 100 Endeksi arasındaki ilişkiyi
incelemiştir. Analiz sonucunda, İMKB 100 Endeksinden döviz kuru getiri oranları
için hesaplanan oynaklığa doğru bir nedensellik ilişkisi olduğunu tespit etmiştir.
20
İMKB 100 Endeksinde meydana gelen sert hareketlerinde döviz kuru oynaklığını
negatif yönde etkilediğini belirtmiştir. Ayrıca döviz kuru sepetinde oluşan şokların
döviz kurunda belirsizliğe neden olduğu, İMKB 100 Endeksi üzerinde ise etkilerinin
devamlılık gösterdiği sonucunu elde etmiştir.
Odabaşı (2011), çalışmasında döviz kuru oynaklığının Türkiye’nin İhracatı
üzerindeki etkisini 1989:Q1-2007:Q1 dönemlerine ait üçer aylık veriler ile analiz
etmiştir. Döviz kuru oynaklığı ile ihracat arasındaki ilişkiyi Johansen eşbütünleşme
analizi ve hata düzeltme modeli aracılığıyla test etmiştir. Ampirik sonuçlara göre;
döviz kurundaki oynaklığın kısa ve uzun dönemde Türkiye ihracatını olumsuz
yönde etkilediği sonucuna varmıştır.
Cari açığı etkileyen değişkenler ve döviz kuru oynaklığı üzerine yapılmış
çalışmalara ait özet bilgiler Çizelge1.2 ve Çizelge 1.3’de yer almaktadır.
21
Çizelge 1.2. Cari açığı etkileyen değişkenler üzerine yapılmış çalışmalar
Çalışma Adı
Kullanılan Yöntem
Konu
Kısa dönemde cari açığı etkileyen
1971-1993 yılları arasında sanayisi
Debelle ve Faruqee (1996)
gelişmiş 21 ülke üzerine yapılan
Yatay kesit verileri ve panel veri
çalışmada
yöntemleri.
cari
açığın
Sonuç
belirleyicilerinin tespit edilmesi.
faktörler;
reel
ticaret hadleridir. Uzun dönemde ise
demografik faktörlerdir.
ülkelerin
büyüme
oranındaki artış, gelişmekte olan
44 gelişmekte olan ülkenin 19661995 yıları arasında ki verileri ile cari
kurları,
konjonktürel dalgalanmalar ve dış
Sanayileşmiş
Calderon, Chong ve Loayza (2000)
döviz
Genelleştirilmiş momentler yöntemi.
açığın belirleyicilerinin incelenmesi.
ülkelerin
cari
azaltmaktadır.
işlemler
Aşırı
açığını
değerli
reel
döviz kuru ile yüksek cari işlemler
açığı ilişkilidir.
Sürdürülebilir cari açık oranı ve cari
Cari
Özmen (2004)
açığın
sonuçlarının
nedenlerinin,
ve
uygulanacak
ekonomi politikalarının ele alınması.
71 ülke verisi kullanılarak ampirik
olarak incelenmiştir.
açık-kur ilişkilerinin politika rejimi,
kurumsal/finansal yapı, uluslararası
finansal sistem işleyişi gibi yapısal
faktörlerden bağımsız değildir.
Akçacı (2006)
Reel döviz kuru ile cari işlemler
Granger nedensellik analizi (1991-
dengesi
2005 tarihleri arasındaki üç aylık
incelemesi.
arasındaki
ilişkinin
veriler ile).
Cari açığın oluşumunda reel döviz
kuru etkilidir.
22
Erkılıç (2006)
Türkiye’de
cari
açığın
VAR
Toda
Erbaykal (2007)
açığın
ile
etki
tepki
fonksiyonları.
belirleyicilerinin tespit edilmesi.
Cari
modeli
nedenlerinin
ve
yöntemini
büyüme
oranı,
reel
döviz
kuru
Türkiye’de cari açığın belirleyicisidir.
Yamamoto
(1995)
(1987:01-2006:03
dönemlerini kapsayan üçer aylık
incelenmesi.
Bir dönem önceki cari açık, yurtiçi
veriler).
Ekonomik
büyümeden
ve
kurundan
cari
doğru
açığa
döviz
bir
nedensellik ilişkisi vardır.
Cari işlemler dengesini etkileyen
faktörler;
ve
tasarruflar,
yatırımların sektörel dağılım, ülkenin
Türkiye’de cari işlemler dengesizliği
Sezer (2007)
yatırım
yaratan unsurlar tespit edilerek cari
1995-2005 yılları arası Türkiye’de ki
açığın azaltılmasına yönelik çözüm
ekonomik gelişmeler incelenmiştir.
yollarının ortaya konulması.
dışarıya açıklığı, ülkenin mali yapısı,
cari
açıkları
sermayenin
finanse
yapısı,
eden
dış
ticaret
hadleri, ülkenin diğer ülkelere göre
rekabet gücü, uygulanan döviz kuru
programı ve politik istikrardır.
Erdoğan ve Bozkurt (2009)
Çekim (2009)
Türkiye’deki
cari
açığın
temel
belirleyicilerinin ele alınması.
1980–2008 arasındaki döneme ait
cari işlemler açıklarının incelenmesi.
MGARCH modeli (1990:01-2008:10
dönemine ilişkin aylık veriler).
Cari
işlemler
değişkenler;
açığını
etkileyen
ihracatın
ithalatı
karşılama oranı ve petrol fiyatlarıdır.
Türkiye ekonomisinin 1980 öncesi
Cari
işlemler
açığının
ve sonrası dönemlerde cari işlemler
nedenleri;
dengesinde karşılaşılan sorunlar.
tasarrufların yetersizliği, ekonomik
yurtiçi
yatırım
temel
ve
23
büyüme, dış ticaretin ağırlıklı olduğu
ülkelerdeki büyüme oranları, reel
döviz kurundaki değişim ve ülkeye
giriş
yapan
kısa
vadeli
portföy
girişleridir.
1998-2008 dönemine ait üçer aylık
Koşan (2009)
Peker ve Hotunluoğlu (2009)
Cari Açık-GSYİH ve Cari Açık-
verileri kullanarak Türkiye’de cari
Granger Nedensellik Testi ve ARDL
Aramalı
açığı
Sınır Testi.
arasında çift yönlü nedensellik ilişkisi
etkileyen
faktörlerin
ele
İthalatı
değişkenlerinin
alınması.
bulunmaktadır.
Türkiye’deki cari işlemler açığının
Cari işlemler açığının döviz kuru, faiz
VAR
nedenlerinin incelenmesi.
yöntemi
(1992:01-2007:12
dönemi aylık verileriyle).
oranı
ve
İMKB’de
ortaya
çıkan
değişmelere karşı duyarlı olduğu
tespit edilmiştir.
Cari açığı kalıcı olarak çözmenin
Türkiye’deki cari açığın sebepleri ve
Yılmaz (2009)
ne
şekilde
finanse
edilmeye
çalışıldığının incelenmesi
2000 yılından 2008 yılının sonuna
doğrudan
kadar Türkiye ekonomisinin yaşadığı
olabilmektedir ve ayrıca sıkı maliye
krizleri
politikası esnek para politikasıyla
dikkate
alarak
cari
açık
sebepleri tespit edilmiştir.
yatırımlarla
uygulanmalıdır.
Cari
mümkün
açığın
kapanması için kur artırılmalıdır.
Petrol
Morsy (2009)
ihracatçısı
ülkelerde
cari
işlemler açığı belirleyicilerinin ele
alınması.
Genelleştirilmiş
yöntemleri.
momentler
Büyüme cari işlemler açığı üzerinde
etkili değildir.
24
Başbolat (2010)
Türkiye’nin cari işlemler dengesi
VAR
açıkları
Eşbütünleşme
ve
bu
açığa
yol
açan
etkenlerin araştırılması.
Analizi,
Testi
Johansen
Cari açık ve döviz kuru arasında ve
(1990-2008
cari açık ile büyüme arasında pozitif
dönemi).
yönlü bir ilişki tespit edilmiştir.
Cari açık ile cari açık, cari açık ile
Bayrak (2011)
Türkiye’de cari açık ve bu açığa yol
VAR
açan faktörlerin incelenmesi.
arasında).
analizi
(1995-2010
yılları
GSYİH büyüme oranı, cari açık ile
ara mal ithalatı ve cari açık ile petrol
fiyatları
arasında
pozitif
yönde
anlamlı bir ilişki vardır.
Cari işlemler açığı ile ekonomik
Çiftçi (2013)
büyüme
ve
reel
döviz
kurları
arasındaki ilişkinin tespit edilmesi.
Eşbütünleşme
Nedensellik testi.
ve
Granger
Cari
açık,
GSYİH
ve
reel
kur
arasında uzun dönemli bir ilişkiye
sahiptir.
25
Çizelge 1.3. Döviz kuru oynaklığı üzerine yapılmış çalışmalar
Çalışma Adı
Kullanılan Yöntem
Konu
Reel döviz kurundaki değişmelerin
Aydoğuş ve Yıldırım (2001)
dış
ticaret
dengesi
üzerindeki
etkilerinin Türkiye ekonomisi için
incelenmesi.
Sonuç
ARDL ve koentegrasyon yöntemi
(1960-1997
dönemine
ait
yıllık
veriler).
Ampirik
sonuçlara göre,
her
iki
dönemde de devalüasyonun dış
ticaret
dengesi
üzerindeki
etkisi
olumludur.
İhracat ile ithalat arasında, ithalat ile
Özer vd. (2007)
Türkiye’de döviz kuru oynaklığı ile
Koşullu değişen varyans modeli,
ithalat ve ihracat arasındaki ilişkinin
Granger nedensellik, VAR modeli ile
ele alınması.
etki-tepki ve varyans ayrıştırması.
nominal
döviz
kuru
oynaklığı
arasında çift yönlü bir ilişki vardır.
İhracattan,
nominal
döviz
kuru
oynaklığına doğru ise tek yönlü bir
nedenselliğe sahiptir.
Döviz kuru oynaklığını açıklayan en
USD-YTL
Çörtük (2007)
döviz
iyi
kurlarındaki
oynaklığın
modellenmesi
kapsamda
yapılan
ve
bu
müdahalelerin
ARCH,
GARCH,
TGARCH
ve
EGARCH yöntemleri.
modelin
bankasına
yapılan döviz müdahaleleri ile ele
alındığında, müdahalenin modele iki
değişken
oynaklığa etkisinin tespit edilmesi.
Merkez
olarak
katılması
durumunda istatistiki olarak anlamlı
olmasıdır.
Köse, Ay ve Topallı (2008)
Türkiye’de
oynaklığının
reel
döviz
ihracata
kuru
etkisinin
Eşbütünleşme
düzeltme
analizi
modeli,
ve
hata
varyans
Reel
döviz
belirsizliklerin
ihracat
kurlarındaki
üzerindeki
26
ayrıştırması
incelemesi.
(1995-2008
aylık
veriler).
etkisi negatiftir. İhracatı artırmak için
döviz kuru oynaklığını
azaltacak
politikalar uygulanmalıdır..
Tarı ve Yıldırım (2009)
Türkiye’de döviz kuru belirsizliğinin
ihracata etkisinin incelenmesi.
Johansen eşbütünleşme ve hata
düzeltme modeli (1989:Q1-2007:Q3
üçer aylık veriler).
Döviz
kuru
dönemde
belirsizliğinin
ihracat
üzerinde
kısa
etkisi
yokken uzun dönemde aralarında
negatif yönlü bir ilişki vardır.
OECD ülkelerine ait döviz kuru
getirilerinin
volatilitesinin
modellenmesinde ve öngörüsünde
Çağlayan ve Dayıoğlu (2009)
kullanılan
simetrik
ve
asimetrik
koşullu değişen varyans modellerinin
öngörü
GARCH, EGARCH, GJR-GARCH ve
APARCH modelleri.
Asimetrik koşullu değişen varyans
modelleri simetrik koşullu değişen
varyans modellerinden daha iyidir.
performanslarının
değerlendirilmesi.
Türkiye ekonomisi için döviz kuru
Değer ve Koç (2010)
belirsizliği
ve
yurt
içi
yatırımlar
arasındaki ilişkinin ele alınması.
İthalat
Sarı (2010)
üzerinde
belirsizliğinin
döviz
yarattığı
kuru
etkilerinin
değerlendirilmesi.
Unutmaz (2011)
Türkiye ekonomisi için serbest kur
politikasına
geçilen
2001
krizi
Toda-Yamamoto nedensellik analizi
(1988-2007 üçer aylık veriler).
Döviz
kuru
belirsizliğinden
yatırımlara doğru tek yönlü bir ilişki
vardır.
Markov Switching ARCH yöntemi
Döviz kuru belirsizliğinin yarattığı
kullanılmıştır.
risklerden, ithalat etkilenmektedir.
ARCH/GARCH modelleri.
İMKB 100 Endeksinden döviz kuru
getiri
oranları
için
hesaplanan
27
sonrası dönemde döviz kuru yapısı
oynaklığa
doğru
belirlenmeye çalışılarak İMKB 100
ilişkisi vardır. Döviz kuru sepetinde
endeksi ile arasındaki ilişkinin ele
oluşan
alınması.
belirsizliğe neden olmakta, İMKB
şoklar
bir
döviz
nedensellik
kurunda
100 Endeksi üzerinde ise süreklilik
göstermektedir.
Döviz kuru oynaklığının Türkiye’nin
Odabaşı (2011)
İhracatı
incelenmesi.
üzerindeki
etkisinin
Johansen eşbütünleşme analizi ve
hata düzeltme modeli (1989:Q12007:Q1 dönemlerine ait üçer aylık
veriler).
Döviz kurundaki oynaklık kısa ve
uzun dönemde Türkiye ihracatını
olumsuz yönde etkilemektedir.
28
29
İKİNCİ BÖLÜM
OYNAKLIK MODELLERİ
Uluslararası finansal piyasalarda son 20-25 yılda yaşanan çalkantılar ile
riskten korunma ve spekülatif gelir elde etme amacına yönelik faaliyetler finansal
piyasalardaki hareketlerin tahmin edilmesine olan ilgiyi artırmıştır. Finansal
piyasalardaki oynaklığın nedenlerinin belirlenmesi ve bu hareketlerin önceden
öngörülmesi bu piyasalarda finansal başarının vazgeçilmez koşullarından birisi
haline gelmiştir (Güloğlu ve Akman, 2007: 45).
Oynaklık, tahmin hatalarının varyansının sabit olmayıp zamanla farklılık
göstererek ani hareketlilik ya da değişim göstermesi olarak tanımlanabilir. Kısaca
tahmin hatalarındaki istikrarsız dalgalanma olarak da ifade edilebilir.
Oynaklık en temel istatistiksel risk ölçüsüdür. Oynaklık çok farklı şekillerde
ifade edilirken finansçılar için en yaygın olarak kullanılan tanımlama “bir rassal
değişkenin oynaklığı onun standart sapmasıdır” şeklindedir. Oynaklık, faiz oranları,
borsa fiyatları gibi finansal değişkenlerin rastgele değişkenliğini ölçer. Oynaklık
tahminleri yakın zamanda gözlemlenen piyasa değeri denilen iniş çıkışlara
dayalıdır. Bazı tahmin teknikleri oynaklığı bir değişken olarak almaktadır. Bu
teknikler
yakın
zamandaki
trende
dayalı
olarak
gelecekteki
oynaklığı
öngörebilmektedir. Yüksek bir oynaklık artan bir belirsizliğin göstergesidir (Özgün,
2011: 32).
İktisat yazınında oynaklık ile ilgili ilk çalışmalar, “vadeye kalan gün” kavramını
ilk kez kullanan Samuelson’a dayanmaktadır. 1960’lı yıllarda Mandelbrot (1963) ve
Fama (1965) tarafından spekülatif fiyatlardaki belirsizliğin zaman içinde sabit
olmadığı gösterilmiş olmasına karşın modellerde ikinci ya da daha yüksek
momentlere (varyans, çarpıklık ve basıklık) yer verilmesi 1980’li yılları bulmuştur
(Aydın ve Özcan, 2005: 84; Ayhan, 2008: 165). Engle (1982), Bollerslev (1986) ve
Nelson
(1991)
geliştirilmiştir.
tarafından
yapılan
çalışmalar
ile
oynaklık
modellemeleri
30
Literatürdeki oynaklık kavramı ile ilgili yapılan çalışmalardan yola çıkacak
olursak, oynaklığa sebep olan faktörler aşağıdaki gibi sıralanabilir (Akpamuk,
2014: 4):

Finansal çalkantılar, şoklar ve hareketlilik

Ekonomik krizler

Politik belirsizlikler

Mali ve parasal politikalardaki değişiklikler

İyi ve kötü haberler

Küreselleşme

Ülkelerin ekonomik ve finansal açıdan bütünleşmesi

İletişim teknolojisindeki gelişmeler

Ülkelerarası ticaret kotalarının kaldırılması

Dış piyasalardaki olumsuzluklar
Döviz kurları, faiz oranları ve borsa endeksleri gibi finansal değişkenlerin
oynaklıkları, bu değişkenlerin beklenen değerlerinden ne kadar saptıklarının bir
ölçüsüdür. Ekonomide yaşanan ani ve hızlı değişmeler oynaklığın artmasına
neden olmaktadır. Bu değişmelerin beraberinde getireceği beklenmedik olaylara
karşı korunmak için oynaklığın iyi tahmin edilmesi çok önemlidir (Gürsakal, 2009:
320). Oynaklığın tahmin edilmesi ile finansal piyasalardaki risk algılaması ve
tedirginlik minimum düzeye düşecektir.
Finansal değişkenler arasındaki ilişkilerin birçoğunun doğrusal olmayan
özellikler
göstermesi
doğrusal
modellerin
finanstaki
kullanım
alanını
daraltmaktadır.
Finansal veriler genellikle aşırı basıklık, oynaklık kümelenmesi ve kaldıraç
etkisi özellikleri göstermektedir. Finansal verilerin sahip olduğu bu özellikler kısaca
şu şekilde özetlenebilir (Mazıbaş, 2005: 4):

Aşırı basıklık: Finansal varlık getirilerinin dağılımlarının genellikle kalın
kuyruk ve ortalamada yüksek sivrilik özellikleri göstermesini ifade
etmektedir. Buna göre, finansal varlık getirilerinin dağılımları normal
31
dağılıma göre ortalamada daha sivri ve kuyrukta daha kalın dağılım
özellikleri göstermektedir.

Oynaklık kümelenmesi: Finansal piyasalardaki oynaklık hareketleri
genellikle
birbirini
takip
etmekte,
yüksek
dalgalanmaları
yüksek
dalgalanmalar, düşük şiddetli dalgalanmaları ise yine küçük hareketler takip
etmektedir. Bu nedenle, yüksek getirileri (artı veya eksi) yüksek getiriler
takip etmekte, düşük getirileri de düşük getiriler takip etmektedir.

Kaldıraç etkisi: Büyük fiyat düşüşleri, aynı miktarlı fiyat yükselişlerinden
daha yüksek oynaklığa neden olmaktadır.
Finansal piyasalarının yukarıda sayılan özelliklerinden dolayı oynaklığın
modellenmesi ve tahmin edilmesinde yaygın olarak koşullu değişen varyans
modelleri kullanılmaktadır.
Sonuç olarak tahmin hatalarındaki oynaklığın bir başka ifadeyle koşullu
değişen varyansın tahmin edilmesinin nedenleri (Türkyılmaz, 2002: 39):

Tahminin güven aralıkları zamana bağlı değişiyorsa tahmin hatalarının
varyansını modellemek suretiyle daha güvenilir(tutarlı) güven aralıklarının
elde edebilmesi,

Tahmin hatalarındaki değişen varyanslılığın uygun bir şekilde ele alındığı
takdirde daha etkin tahmincilerin elde edilebilmesi,

Risk getiri ilişkisinin gösterilebilmesidir.
2.1. Koşullu Değişen Varyans Modelleri
Değişen varyansın koşulsuz olduğu durumda, artıkların koşulsuz varyansı
zaman içinde değişmezken, koşullu olduğu durumda ise, artıkların varyansı
geçmiş dönem gerçekleşmiş bilgi setine koşullu olarak zamanın bir fonksiyonu
olmak üzere değişebilmektedir. Değişen varyansın formuna ait yapılan bu iki
varsayımda da en önemli ortak özellik, koşulsuz varyansın sonlu olması gerektiği
yönündedir (Gökçe, 1998: 1).
Geleneksel ekonometri yöntemlerinde varyansın sabit olduğu varsayılır.
Fakat oynaklık gösteren finansal piyasalarda değişen varyans ve otokolerasyon
sorunlarının birlikte ortaya çıktığı görülmektedir. Sabit varyansın finansal zaman
32
serilerinde geçerli olmaması koşullu değişen varyans modelinin gelişmesini
sağlamıştır.
Değişen varyansla birlikte, değişen varyansın koşullu halinin tanımlanıp
modellenmesi de oldukça önemlidir. Bir zaman serisi, belli bir dönem boyunca aynı
seyri takip ettikten sonra, seride oynaklık yükselir ve tekrar eski seyrine döner. Bu
tür serilerin uzun dönem varyansı sabit iken, yüksek veya aşırı oynaklık
dönemindeki varyansı farklı (değişiyor) ise, bu serilere “koşullu farklı (değişen)
varyanslı seriler” denir. Koşullu varyans kavramı ilk kez Engle (1982) tarafından
öne sürülmüştür (Adakale, 2009: 98).
Engle (1982) tarafından ileri sürülen Otoregresif Koşullu Değişen Varyans
modeli daha sonra yapılan çalışmalar ile yaygın hale gelmiştir. Engle sıfır
ortalamaya sahip olan koşullu değişen varyans modellerinin geçmişe bağlı olarak
değişen varyansa sahip olduğunu, ARCH modelleri aracılığı ile göstermiştir.
Bollerslev (1986), ARCH modelini ARMA süreci ile modelleyerek Genelleştirilmiş
ARCH(GARCH) modeli olarak adlandırmıştır.
Olumlu dalgalanmalar ya da şoklara (iyi haber) göre olumsuz dalgalanmalar
ya da şokların (kötü haber), zaman serilerinin oynaklıkları üzerinde daha fazla
etkili olduğu sık sık gözlenmektedir. Bu durum karşısında Nelson (1991), aynı
büyüklükteki olumlu ve olumsuz şokların etkilerinin ayrıştırıldığı “EGARCH“
modelini geliştirmiştir. Böylece, oynaklıklardaki asimetrik yapıyı dikkate alan bu
model yardımıyla asimetrik etkileri modellemek olanaklı olmaktadır (Ayhan, 2008:
174).
2.1.1. ARCH modeli süreci
Klasik ekonometrik modeller hata terimlerinin sabit varyans varsayımına
dayandığını ileri sürerler. Fakat hata terimleri her zaman sabit varyanslı
olmadığından, değişen varyans söz konusu olduğunda zaman serileri bu sorunu
göz ardı etmek için yeni modellere ihtiyaç duymuştur.
Engle
(1982),
literatürdeki
yaygın
varsayımın
aksine
zaman
serisi
modellerindeki hata terimlerinin varyansının sabit olmadığını bazı makroekonomik
verileri analiz ederek kanıtlamıştır. Engle, enflasyon modellerinde büyük ve küçük
33
tahmin hatalarının kümeler halinde ortaya çıktığını ve bunun sonucu olarak da
tahmin hatalarının varyansının önceki dönem hata terimlerinin büyüklüğüne bağlı
olduğunu tespit etmiştir. Engle, zaman serisi verilerinde karşılaşılan ve özellikle
öngörülerde kendisini gösteren otokorelasyonun ARCH olarak isimlendirilen bir
teknikle modellenmesi gerektiğine işaret etmiştir. ARCH modeli geleneksel zaman
serisi modellerindeki sabit varyans varsayımını terk ederek, hata terimi
varyansının önceki dönem hata terimlerinin karelerinin bir fonksiyonu olarak
değişmesine imkan tanımaktadır (Songül, 2010: 4, 5). Engle yaptığı katkılarla
stokastik bir süreç olan zaman serilerinin öngörü amacıyla analiz edilmesinde
kullanılacak modellerde, koşullu ortalamaya ve koşullu varyansa yani ARCH
etkisine birlikte yer vermiştir.
Engle 1982’deki çalışmasına göre koşullu tahminler koşulsuz tahminlerden
daha üstündür. Bu durumu göstermek için ARMA modelinden hareket ederek
durağan bir AR(1) modelini değerlendirmek gerekir;
(2.1)
Eş.2.1’de verilen
ortalaması 0 ve varyansı V( ) =
sürecine sahip bir hata terimidir.
ortalaması sıfırdır.
olan beyaz gürültü
‘nin koşullu ortalaması
‘nin koşullu varyansı ise
iken koşulsuz
ve koşulsuz varyansı
/1-
(Engle, 1982: 987, 988). AR(1) modelinden yola çıkarak elde ettiğimiz
2
’dir
‘in
koşullu ortalaması ise;
(
)
(2.2)
şeklinde olmaktadır.
’in tahmini için bu koşullu ortalamayı kullanırsak , tahmin
hatası varyansı,
(
) ]
(
)
(2.3)
şeklinde elde edilir. Koşulsuz tahmini hata varyansı ise aşağıdaki şekilde tahmin
edilir;
⁄(
)] }
(
) ]
(
)
(2.4)
34
(
olduğundan, koşulsuz tahminler koşullu tahminlerden daha büyük
)
bir varyansa sahip olur. Dolayısıyla koşullu tahminciler (bu dönem ve bilinen
geçmiş dönem gerçekleşmelerini hesaba kattığı için) daha fazla tercih edilebilir
(Enders, 2004: 114).
Benzer bir şekilde, Eş.2.1’deki modelin hata terimi
‘nin varyansı sabit
değilse, varyansdaki devamlı oynaklığın tahmin edilebilmesi için ARMA modeli
kullanılabilmektedir.
modelinin bir sonraki dönemdeki koşullu
varyansının tahmini;
(
|
)
(
) ]
(
)
(2.5)
şeklindedir.
’in beklenen değeri
Bu durumda
sabitine eşittir. Koşullu değişen
varyansın sabit olmadığını varsayalım. Tahmin edilmiş artık karelerinin AR(p)
süreci olarak kullanımı koşullu varyans tahminini basitleştirici bir stratejidir.
̂
̂
Modelde
̂
̂
(2.6)
beyaz gürültü sürecidir.
Eğer modelin katsayıları
tahmin edilen varyans
’nin tamamının değeri sıfıra eşit olursa,
sabit terime eşit olur. Aksi takdirde,
’nin koşullu
varyansı Eş.2.6’da verilen otoregresif sürece göre geliştirilir. Bir sonraki dönem
koşullu varyans tahmini (Enders, 2004: 114);
( ̂
)
̂
̂
(2.7)
olmaktadır. Eş.2.6’daki model Otoregresif Koşullu Değişen Varyans(ARCH) modeli
olarak adlandırılmaktadır.
Engle (1982) çalışmasında Eş.2.6’daki modelin yerine
’nin çarpımsal hata
olarak kullanılmasının daha basit incelenebilir olduğunu ortaya çıkarmıştır. Engle
(1982) tarafından önerilen model;
√
(2.8)
35
(2.9)
( )
√
( )
,
(2.10)
şeklindedir. Modelin parametrelerine ait olan kısıtlamalar
olup, durağanlık için ayrıca
koşulu sağlanmalıdır.
} serisinin özellikleri dikkate alındığında,
bağımsız
ve
}
olduğundan,
serisindeki
beyaz gürültü serisi ve
elemanların
sıfır
ortalamalı
korelasyonsuz olduğu açıkça görülmektedir. Bunun kanıtı basittir.
beklenen değeri alınır. ( )
( )
(√
)
}‘nin koşulsuz
)
(2.11)
olduğunda,
)
olmaktadır.
ve
’nin koşulsuz beklenen değeri,
( ) (√
)]
şeklindedir. (
(
olduğunda
‘den
(2.12)
’nin koşulsuz varyansını türetmek için
’nin karesi alınır ve buradan
koşulsuz beklenen değeri elde edilir;
( )
(
)]
(
’nin varyansı
Burada
) (
)
(2.13)
‘nin koşulsuz varyansı
ve
’in koşulsuz
varyansı ile aynıdır. Koşulsuz varyans,
( )
(
(2.14)
)
şeklindedir. Böylece koşulsuz ortalama ve varyans Eş.2.10’da verilen hata
sürecinden etkilenmemektedir. Benzer bir şekilde,
sıfıra eşit olduğu gösterilebilir.
‘nin koşullu ortalamasının
bağımsız ve
ve
( )
iken,
‘nin
koşullu ortalaması,
( |
)
(
) (
)
(2.15)
Bu durumda, ortalama sıfır, varyans sabit ve bütün otokovaryanslar sıfır
olduğunda
}
serisinin
özellikleri
Eş.2.10’dan
etkilenmediği
düşünebilir.
Eş.2.10’daki eşitlik koşullu varyansın üzerindeki etkisini tamamen kaybeder.
’nin
36
varyansı bire eşit olduğundan,
değerlerine bağlı hale gelmiştir.
( |
‘nin varyansı kendisinin bir dönem önceki geçmiş
‘nin koşullu varyansı,
)
(2.16)
Eş.2.16’ya göre,
‘nin koşullu varyansı
’in gerçekleşen geçmiş
değerlerine bağlıdır. Eş.2.16’daki koşullu varyans birinci dereceden otoregresif bir
süreç olup ARCH(1) modeli olarak gösterilir (Enders, 2004: 115).
2.1.1.1. ARCH(p) modeli
ARCH(p) modeli
’nin ortalamasının, bilinmeyen parametreler vektörü
ile
bilgi setindeki gecikmeli içsel ve dışsal değişkenlerin doğrusal bir bileşimi
varsayılarak elde edilmektedir. Şu şekilde elde edilir (Engle,1982: 989);
olan
|
(
)
(
)
(2.17)
koşullu varyans fonksiyonunda Eş.2.17’de EKK ile tahmin edilmiş artıkların
karesi,
beyaz gürültü süreci olmak üzere;
(2.18)
genelleştirilmiş hali,
∑
(2.19)
olan bir ARCH(p) modeli olarak ifade edilebilir.
Modelde finansal piyasalarda şok niteliğindeki bir değişme hata teriminin
karesine, oynaklık düzeyi ise koşullu değişen varyansa denk gelmektedir. Bu
sayede şokların oynaklık düzeyi üzerindeki etkisi öngörülebilmektedir. Bu modelin
önerilmesinin ardından oynaklık analizlerinde koşullu değişen varyans modelleri
artan biçimde kullanılmaya başlanmıştır (Adakale, 2009: 102).
37
2.1.1.2. ARCH(p) modelinin kısıtları
Yukarıda açıkladığımız ARCH modelinin sağlaması gereken koşulları şu
şekilde sıralayabiliriz:
1. ARCH modelinin anlamlı sonuçlar verebilmesi için koşullu varyans
gerçekleşen
bütün
değerleri
için
pozitif
olma
koşulu
,
'nin
sağlaması
gerekmektedir. Bu nedenle koşullu varyans denklemindeki tüm α
parametrelerinin pozitif olacaktır. Bu kısıt aşağıda ki gibi yazılabilir;
> 0 ve i= 1,2, ... ,p olmak üzere
ARCH sürecinde
bütün
,
,….,
≥0
değerleri negatif olmayacağından,
değerleri için koşullu varyans denklemi de negatif değer
alamayacaktır (Nargeleçekenler ve Sevüktekin, 2006: 250).
2. Modelin katsayılarının pozitiflik koşulunun yanı sıra otoregresif sürecin
durağanlığının olabilmesi için
koşulunun da sağlanması
gerekmektedir (Enders, 2004: 115).
3. ARCH süreci ile diğer bir kısıt ise, koşullu varyans denklemindeki
parametrelerin (
hariç) her birinin veya toplamlarının 1’den küçük olması
kısıtıdır.
∑
Bu kısıt ARCH(p) denkleminin anlamlı olabilmesi için gerekli bir kısıttır. Bu
şartı sağlamadığı takdirde süreç sonsuz varyansa sahip olur (Engle, 1982: 993).
2.1.1.3. ARCH etkisinin belirlenmesi
Zaman serilerinde otoregresif koşullu değişen varyans (ARCH) etkilerinin
bulunup bulunmadığının belirlenmesine yönelik olarak geliştirilen özel test Engle
(1982) tarafından geliştirilmiştir. ARCH LM Testi olarak da bilinen bu test, modelin
hata terimlerinde ARCH etkilerinin bulunup bulunmadığını araştıran bir Lagrange
çarpanı testidir. Değişen varyansın özel bir şekli olan ARCH etkilerinin
araştırılmasının nedeni, birçok finansal zaman serilerinde gözlemlenen ve ihmal
edilmesi halinde tahminlerin etkinliğinin azalmasına neden olan cari hata terimi ile
38
yakın geçmişe ait hata terimlerinin daha önceki dönemlere ait hata terimlerinden
daha çok birbiri ile ilişkili olması durumunun dikkate alınması gereğidir (Mazıbaş,
2005: 12).
LM testi için kurulacak hipotezde ARCH etkisinin varlığını reddeden boş
hipoteze karşı, ARCH etkisine sahip hataların varlığını kabul eden alternatif
hipotez ile test edilir. LM testi izlenecek adımlar; ilk olarak tek değişkenli bir model
EKK yöntemi ile tahmin edilir;
(2.20)
Tahmin edilen modelin hata terimlerinin kareleri
’leri alınır ve aşağıdaki
sabit terimli p gecikmeli bir regresyon denklemi tahmin edilir;
(2.21)
Burada
beyaz gürültü sürecidir. Eş.2.21’ deki tahmin denkleminden yola
çıkarak Lagrange çarpanı testi yardımıyla AR(p) modelinde ARCH etkisinin olup
olmadığı test edilebilir.
ARCH modeli için kurulan hipotez ise;
(ARCH etkisi yoktur.)
(ARCH etkisi vardır.)
şeklindedir. Tahmin edilen regresyon denkleminden LM=n.R2 test istatistiği
hesaplanır. n gözlem sayısı olup p ise gecikme uzunluğudur. Tahmin sonucu elde
edilen ki-kare değeri
tablo değerinden büyük olduğu tespit edildiğinde
hipotezi reddedilerek ARCH etkisinin bulunduğu dolayısıyla koşullu değişen
varyansın olduğu sonucu elde edilir.
2.1.1.4. ARCH parametrelerinin tahmin edilmesi: en çok olabilirlik yöntemi
Parametrelere ilişkin tahminlerin yapılmasında en küçük kareler yönteminden
daha çok en çok olabilirlik yöntemi tercih edilmektedir. En çok olabilirlik yönteminin
tercih edilmesini nedeni ise; EKK yöntemi ile her ne kadar doğrusal ve yansız
39
tahminler elde edilse de en çok olabilirlik yönteminde parametreler daha etkin
olmaktadır.
ARCH( p) regresyon modelinin en çok olabilirlik yöntemi ile gösterimi (Engle,
1982);
∑
(2.22)
∑
∑
(2.23)
(2.24)
şeklinde gösterilir. T örnek büyüklüğü ,
olabilirlik fonksiyonu
’inci gözlemin
olabilirliğidir.
En çok olabilirlik yönteminin bazı avantajları vardır. Bu avantajlar sayacak
olursak (Tsay, 2002: 88, 89; Can, 2009: 145 );

Ortalama ve varyans denklemindeki parametrelerin ortak olarak tahminini
sağlar,


ve
kısıtlamalarını yerine getirir,
Modelin kısıtlamalarına ilişkin benzerlik oranı testlerinin uygulanmasına izin
verir,

Varyans parametreleri için maksimum benzerlik tahmincisinin tutarlılığı
verilerin dördüncü veya daha yüksek momentlerinin varlığını gerektirmez.
Oysa bu avantajların hiçbiri sıradan en küçük kareler tahminlerinde söz
konusu değildir.
2.1.1.5. ARCH modelinin zayıf yönleri
Oynaklık modellemesinde karşılaşılan birçok sorunu çözmesine rağmen
ARCH modelinin uygulamada karşılaşılan eksik noktaları da mevcuttur:
40
1. ARCH modelleri finansal zaman serisinin kaynağını anlamak için yeni bir
anlayış sunmaz. Sadece koşullu varyansın hareketlerini açıklamak için bir
yol önermektedir. Fakat bu hareketi ortaya çıkaran nedeni açıklamaz.
2. ARCH modelindeki sorunlardan bir diğeri de modelin derecesi ile ilgilidir.
Derecenin
artması
sonucunda
yapılan
tahminlerde
zorlaşmaktadır.
Gecikme değerlerinin yüksek olması durumunda parametrelere getirilen
kısıtlamalar sağlanamamaktadır. Ayrıca ARCH modeli tahmin edilirken
koşullu
varyans
denkleminde
doğrusal
gecikme
yapısındaki
bellek
uzunluğunun keyfi olması ve nisbi olarak uzun gecikmeler seçilmesi
nedeniyle koşullu varyans denklemindeki parametrelere konulan toplam
olarak negatif olmama kısıtı ihlal edilmekte ve bu durumda negatif varyanslı
parametre sorununu ortaya çıkarmaktadır (Akay ve Nargeleçekenler, 2006:
20).
3. ARCH modeli negatif fiyat hareketlerini dikkate almamaktadır. Model pozitif
ve negatif şokların volatilite üzerinde aynı etkiye sahip olduklarını kabul
eder. Oysa finansal varlıklarda zaman içerisinde getirinin yanı sıra zarar da
söz konusu olabilmektedir.
4. ARCH
modeli
kullanılmasında
karşılaşılan
sorunlardan
biri yüksek
derecedeki ARCH süreçlerinin anlamlı sonuçlar vermesidir. Yani, koşullu
varyanstaki çok sayıdaki gecikmeli hata terimlerinin karesinin istatistiksel
olarak anlamlı olması olabilirlik fonksiyonunun düzleşmesine neden olmakta
bu da modelin tahmin edilmesini güçleştirmektedir (Öztürk, 2010: 9).
2.1.2. GARCH modeli
Bollerslev (1986), koşullu varyansı ARCH modelinden farklı olarak
otoregresif
hareketli
ortalama
süreci
olarak
modelleyerek
Genelleştirilmiş
Otoregresif Koşullu Değişen Varyans modelini ortaya koymuştur. GARCH modeli,
ARCH modeline bir alternatif değil, ARCH modelinin eksikliklerini gidermeyi
amaçladığından genelleştirilmiş ARCH olarak adlandırılmaktadır.
GARCH modeli; geçmiş hata karelerinin ağırlıklandırılmış ortalamasıdır fakat
asla tamamıyla sıfıra gitmeyen azalan ağırlıklara sahiptir. Tahmini kolay olan basit
modellerdir ve bu modeller koşullu varyansın tahmininde şaşırtıcı şekilde başarılı
olduğunu kanıtlamıştır (Engle, 2001: 159).
41
GARCH modelini incelemeden önce GARCH modelinin ARCH modeline
tercih edilme sebepleri aşağıdaki gibi sıralanabilir:
1. GARCH
modeli,
finansal
değişkenlerin
getiri
serilerinin
olasılık
dağılımlarının farklı özelliklerini dikkate alan bir öngörü yöntemidir.
2. ARCH modelinde volatilite sürecini açıklarken çok fazla parametreye ihtiyaç
duyulmaktadır, bu da uygulamada negatif parametrelere neden olmaktadır.
Bu sorunu ortadan kaldıran GARCH modeli, hem geçmiş getirileri
içerdiğinden hem de gecikme dönemleri daha esnek olduğundan daha çok
tercih edilmektedir.
3. ARCH modeli oynaklık kümelenmesinin modellenmesinde yararlıdır fakat
oynaklık sürecindeki yapısal değişiklikleri göz ardı etmektedir (Fong, 1998:
59; Gürsakal, 2009: 320). Bu da oynaklığın tahmin edilmesinde GARCH
modelinin ARCH modeline göre daha başarılı olmasını sağlamıştır.
4. GARCH süreci, finansal zaman serisi verilerinde görülen varyans
değişkenliğini, dağılımlardaki ‘’şişkin kuyruk özelliği’’ni ve oynaklıklardaki
toplanmaları dikkate alarak modellemektedir (Özçam, 2004: 14).
ARCH modelinden hareketle Bollerslev (1986) tarafından geliştirilen
GARCH(p,q)1 modeli (Bollerslev, 1986: 309);
(
∑
)
(2.25)
∑
(2.26)
(2.27)
şeklinde gösterilebilir. Burada
serisi,
ortalaması 0 olan ve koşullu varyansı
bilgi setine bağlı olarak koşullu
olan normal bir dağılımı temsil etmektedir.
Yukarıda yazılı olan modelden de anlaşılacağı gibi GARCH(p,q) modeli,
ARCH(p) modeline q sayıda geçmiş dönem koşullu varyans modelinin doğrusal
formu ilave edilerek genelleştirilmiştir. Burada herhangi bir döneme ait varyans,
örneğin t dönemine ilişkin varyans, ilk q sayıdaki geçmiş dönem koşullu varyansın
doğrusal bir fonksiyonu olarak açıklanmıştır. GARCH(p,q) modelinde p ve q,
1
Modeldeki p ve q gecikme uzunlukları AIC ve SIC kriterleri kullanılarak belirlenebilir.
42
modelde p sayıda ARCH terimi ve q sayıda GARCH terimi olduğunu gösterir. q=0
için bu modelin bir ARCH(p) modeli olduğu söylenebilir (Adlığ, 2009: 47, 48). p
simgesi ise modelin otoregresif kısmının gecikme uzunluğunu temsil etmektedir.
p=q=0 iken hata terimi ‘’beyaz gürültü’’ özelliğine sahip olacaktır.
ARCH(p) modelinde olduğu gibi GARCH(p,q) modelinin parametrelerinin
tahmin edilmesinde de en çok olabilirlik yöntemi tercih edilmektedir. Uygulamada
oynaklığın tahmininde en sık karşılaşılan GARCH(1,1) modelidir p=1 ve q=1
durumunda değişen varyans modeli;
(2.28)
şeklinde gösterilecektir ve
,
ve
koşulları ile sınırlandırılmıştır.
Ayrıca modelin zayıf kovaryans kararlılık şartını yerine getirebilmesi için
(durağanlık koşulu) eşitliğinin sağlaması gerekmektedir.
ve
regresyon parametrelerinin toplamı (
), geçmiş dönem
değişkenlerinde meydana gelen değişmenin şimdiki oynaklığa etkisini ifade eder.
Toplam değerin 1’e yakın olması şokların finansal varlıkların getirilerindeki
oynaklığı daha çok etkilediğini göstermektedir. Ayrıca GARCH sürecinde koşullu
varyansın parametreleri pozitif olma şartını sağlamalıdır ve varyans sonlu
olmalıdır.
GARCH(1,1) modeli oldukça sezgisel bir yöntemi temsil etmektedir. Şöyle ki
belirli bir tarih için varyans uzun dönem varyansı ile bir önceki dönem varyans
öngörüsünün daha önceki dönemlerde gözlenen şokların büyüklüklerini dikkate
alacak şekilde düzenlenmiş birleşimidir. Eğer Eş.2.28’in her iki tarafından
çıkarılırsa (Öztürk, 2010: 10);
(
)
(
denklemini elde ederiz. Burada (
)
(2.29)
) teriminin ortalaması sıfır ve değeri t-1
zamanında mevcut olan bilgi kümesine bağlıdır. Bu durumda bu terim t-1
zamanında meydana gelen ani oynaklık değişimlerinin t zamanında oynaklık
üzerindeki etkisi olarak yorumlanabilir. Yani,
katsayısının büyüklüğü, t-1
zamanında meydana gelen oynaklık şokunun t zamandaki oynaklık üzerindeki
43
etkisinin bir ölçütüdür. Diğer taraftan ( +
derecesinin bir ölçütüdür. Bu durum,
), oynaklık şokundaki azalma
’in piyasa hareketlerinin mevcut oynaklık
üzerindeki etkisini ölçen ARCH katsayısı,
ölçen GARCH katsayısıdır ve yüksek
ise oynaklık direncinin derecesini
değeri oynaklıkta kalıcılık ve direnç
olduğu anlamına gelmektedir (Öztürk, 2010: 11).
2.1.2.1. GARCH(p,q) modelinin kısıtları
GARCH(p,q) modelinin sağlanabilmesi için parametrelerin sağlanması
gereken bazı kısıtlamalar vardır bunlar:
1.
ve
(
parametre kısıtları koşullu
varyansın
ve
negatif
)
değer almaması için
sağlanması gereken koşuldur.
2. ∑
∑
koşulunun sağlanması ise zayıf kovaryans durağanlık
şartıdır. Bu değer 1’e yaklaştıkça yaşanan bir şokun direncinin artmakta
olduğu söylenir. ∑
’ler son dönem şokunun kalıcılığını, ∑
’ler ise bir
önceki dönem sürprizlerini ifade etmektedir.
3. Koşulsuz modele ait varyans ise,
( )
∑
∑
olmaktadır.
2.1.2.2. GARCH modelinin zayıf yönleri
1. Koşullu varyans üzerindeki şokların kalıcı olup olmadığını tespit etmekte
GARCH modeli sağlıklı sonuçlar vermekte güçlük çekmektedir.
2. GARCH modellerinde zamanın her noktasında pozitif varyans sağlamak
için, parametre kısıtları gerekmektedir.
3. GARCH modeli şoklara karşı asimetrik bir tepkiye izin vermemektedir.
Olumlu ve olumsuz şoklara karşı simetrik tepki vermektedir.
44
2.1.3. EGARCH modeli
ARCH ve GARCH modelleri simetrik modellerdir. Simetrik model olmaları
olumlu ve olumsuz şokların koşullu varyansa etkisinin aynı olması anlamına
gelmektedir. Fakat her zaman olumlu ve olumsuz şokların etkisi birbirine eşit
olmayabilir. Özellikle finansal piyasalarda olumsuz şokların volatilite üzerinde ki
etkisinin olumlu şoklara göre daha fazla olduğu görülmektedir. Bunun yanı sıra
simetrik modeller volatilitenin büyüklüğüyle ilgilenirken volatilitenin işaretini göz
ardı ederler. Bu durum negatif ve pozitif şokları ele alan asimetrik koşullu değişen
varyans modellerin ortaya çıkmasını sağlamıştır.
Asimetrik modellerin gelişmesini sağlayan önemli sebepler ise finansal
piyasalarda oluşan; aşırı basıklık, kaldıraç etkisi ve volatilite kümelemesi gibi
durumlardır. Simetrik koşullu değişen varyans modellerinde kaldıraç etkisinin
alınmamasının nedeni koşullu varyans denkleminde hata teriminin gecikmelerinin
karelerinin alınmış olmasıdır.
EGARCH modelinin ARCH ve GARCH modellerine tercih edilmesinin
nedenlerini toplu olarak sıralarsak:
1. ARCH ve GARCH modellerinde varyansın etkisinde simetrik olduğu
varsayılmıştı. Yani basit ARCH ve GARCH modelleri, aynı mutlak
büyüklüklerin pozitif ve negatif şoklarının gelecek dönem koşullu varyansları
üzerinde benzer etkiler sergileyeceği varsayımına dayanmaktadır. Ayrıca
bu modellerde oynaklığın sadece büyüklüğü ile ilgilenilmiştir. Halbuki azalan
yöndeki dalgalanmaların artan yöndeki dalgalanmalardan daha yüksek
oynaklıklara neden olduğu sık sık gözlemlenmektedir. Bu durum, varyans
etkilerinin asimetrik olarak pozitif ve negatif hataların gerçekleşmesine
neden olmuş olabilir (Adlığ, 2009: 55).
2. EGARCH modeli, koşullu varyansın, gecikmeli hata terimlerinin (maruz
kalınan şokun) hem büyüklüklerini hem de işaretlerini dikkate alan bir
modeldir.
3. EGARCH modelinin avantajlarından birisi, koşullu varyansın
’nin
logaritmasına bağlı bir fonksiyon olduğu için, katsayıların işaretine
bakmaksızın koşullu varyansın her zaman pozitif olmasıdır. Dolayısıyla,
45
GARCH modelinin aksine bu modelde koşullu varyansın pozitif olma
koşulunu sağlaması için ek kısıtlamalara gerek yoktur (Öztürk, 2010: 12).
İlk olarak Black (1976) tarafından kaldıraç etkisi olarak ortaya atılan bu
modelleme yöntemi daha sonra Nelson (1991) tarafından GARCH modelinin
eksikliklerini gidermek amacıyla geliştirilmiştir.
GARCH modellerindeki tahmin edilmiş parametrelerin pozitif olma gerekliliği
EGARCH
modellerinin
gelişmesini
sağlamıştır.
Ayrıca
bu
modellerde
parametrelere herhangi bir kısıtlama getirilmemiştir.
Birinci dereceden EGARCH(1,1) modeli;
√
+
√
(2.30)
şeklinde olmaktadır. Eş.2.30 koşullu varyans modeli logaritmik olarak modellendiği
için; GARCH parametrelerinin işaretleri negatif olsa dahi logaritmik dönüşüm
sayesinde koşullu varyans pozitif çıkacağından, modelin parametrelerinin işaret
kısıtına uyması gerekliliğine ihtiyaç duyulmayacaktır.
EGARCH modelinin
parametrelerinin tahmini de ARCH ve GARCH modellerinde olduğu gibi en çok
olabilirlik yöntemi ile yapılmaktadır.
46
47
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
TÜRKİYE’DE REEL DÖVİZ KURU OYNAKLIĞI VE CARİ AÇIK İLİŞKİSİ
1980 yılından itibaren Türkiye ithal ikameci politikaları izlemeyi bırakarak dışa
açılmaya ve sermaye hareketleri üzerindeki engelleri adım adım kaldırmaya
başlamıştır. Özellikle 24 Ocak 1980 kararları sonrasındaki ve 1990’lı yıllarda ki
sermaye hareketlerinin giderek serbestleşmesi cari işlemler dengesi önemini daha
da artırmıştır. Bu tarihten itibaren cari işlemler bilançosunun 1989,1991,1994,1998
ve 2001 yıllarında sadece fazla verdiği diğer yıllarda ise sürekli açık verdiği
görülmektedir. Özellikle finansal serbestleşmeyle birlikte cari açık son dönemlerde
ciddi genişleme göstermiştir.
Döviz piyasasının finansal piyasalar içerisindeki önemi dikkate alındığında,
döviz kuru oynaklığında meydana gelen değişimler uluslararası ticaret yapısı ve
ödemeler dengesi üzerinde belirleyici olabilmektedir. Ödemeler dengesi üzerinde
oluşturduğu bu etki; cari açık ile döviz kuru oynaklığı arasındaki ilişkinin
araştırılmasının önemini daha da arttırmaktadır.
Türkiye’de Merkez Bankası tarafından 2006 yılından itibaren açık olarak
uygulanan enflasyon hedeflemesi rejimi enflasyondaki oynaklığı azaltmıştır fakat
döviz kurundaki oynaklık artmıştır. Bu durum döviz kurundaki oynaklığın cari açık
üzerindeki etkisini artırmıştır.
Bu nedenlerden dolayı çalışmamızın amacı döviz kurundaki oynaklığın cari
açık üzerindeki etkisini incelemek üzerinedir. Ayrıca yazın taraması göz önünde
tutularak cari açığın belirleyicisi olacağı düşünülen; brent petrol fiyatı, reel döviz
kuru, sanayi üretim endeksi de araştırmamızın ampirik çalışmasına dahil edilmiştir.
3.1. Araştırmanın Kapsamı
Döviz kuru oynaklığın cari açık üzerindeki etkisinin araştırıldığı bu çalışmada
kullanılan değişkenler aşağıda tanımlanmıştır;
CA: Cari Açık (Milyon $)
SUI: Sanayi Üretim Endeksi (2010=100)
48
RDK: Reel Döviz Kuru Endeksi (TÜFE bazlı, 2003=100)
OIL: Brent Petrol Fiyatı (Varil/$)
Uygulamada kullanılan veri seti 2003:01-2014:06 dönemini kapsayan aylık
verilerden oluşmaktadır. Veri setinde 138 gözlem bulunmaktadır. Değişkenlerin
logaritması alınarak analiz yapılmıştır. Ayrıca cari açık ve sanayi üretim endeksi
mevsimsellik içerdiğinden dolayı mevsimsellikten arındırılmıştır.
Analizde kullanılan cari açık, sanayi üretim endeksi ve reel döviz kuru
değişkenlerine ait veriler Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın web sitesinden
temin edilmiştir. Brent Petrol Fiyatları ise Uluslararası Enerji Ajansı verilerinden
elde
edilmiştir.
Verilerin
analizinde
Eviews
6.1
yazılım
programından
yararlanılmıştır.
3.2. Değişkenlerin Zaman Serisi Özellikleri
Bu çalışmada kullanılan değişkenlere ait grafikler ve tanımlamalar aşağıdaki
gibidir;
LCA(Cari Açık Logaritması): Bir ülkenin makroekonomik performansına ilişkin
temel göstergelerden biri de cari işlemler dengesidir. Cari işlemler hesabındaki
değişiklikler ekonominin gidişatı için sinyal olarak değerlendirilmekte, dolayısıyla
iktisadi kararların ve beklentilerin şekillenmesinde belirleyici rol oynamaktadır
(Erdoğan ve Bozkurt, 2009: 137). Cari açık verileri negatif değerler içerdiğinden
logaritmasının alınabilmesi için doğrusal dönüşüm uygulanmıştır. Bu dönüşümde
cari açık verileri -1 ile çarpılmış ve sabit bir sayıdan (en büyük sayı 907
olduğundan 950 rakamı alınmıştır) tam veriler çıkartılarak tüm değerler pozitife
dönüştürülmüştür.
49
LCA
12,000
10,000
8,000
6,000
4,000
2,000
0
03
04
05
06
07
08
09
10
11
12
13
14
LCA Mevsimsel Grafik
12,000
10,000
8,000
6,000
4,000
2,000
0
Jan
Feb
Mar
Apr
May
Jun
Jul
Aug
Sep
Oct
Nov
Dec
Means by Season
Şekil 3.1. Cari açık serisinin aylık seyri
Serilerin logaritması alınarak varyansdaki değişkenlik azaltılmış, veri
setindeki uç değerlerin olumsuz etkileri giderilmeye çalışılmıştır. Logaritmik cari
açığın zamana göre eğilimi Şekil 3.1’de verilmiştir. Bu şekil incelendiğinde, cari
açığın stokastik bir trende sahip olduğu görülmektedir. Ayrıca serinin mevsimsel
etkiler içerdiği de mevsimsel ortalamalara ait grafikten görülmektedir. Cari açık
değişkenini
mevsimsel
etkiden
arındırmak
için
yaygın
olarak
kullanılan
TRAMO/SEATS mevsimsel arındırma yöntemi kullanılmıştır. Mevsimsel etkiden
arındırılmış
cari
düzenlenmiştir;
açık
değişkeninin
logaritması
alınarak
grafik
yeniden
50
Mevsimsellikten Arindirilmis LCASA
9.5
9.0
8.5
8.0
7.5
7.0
6.5
03
04
05
06
07
08
09
10
11
12
13
14
Mevsimsellikten Arindirilmis LCASA
9.5
9.0
8.5
8.0
7.5
7.0
6.5
Jan
Feb
Mar
Apr
May
Jun
Jul
Aug
Sep
Oc t
Nov
Dec
Means by Season
Şekil 3.2. Mevsimsellikten arındırılmış cari açık serisinin aylık seyri
Şekil 3.2’de yer alan mevsimsellikten arındırılmış ve logaritması alınmış cari
açık serisinde mevsimsel etkinin olmadığı, zamana göre genel eğilimin artan trend
olduğu ve 2008 küresel krizin etkisi ile ani bir kırılmanın yaşandığı görülmektedir.
LSUI(Sanayi Üretim Endeksi): Ekonomide meydana gelen gelişmelerin ve
uygulanan ekonomik politikaların, kısa dönemde olumlu ve olumsuz etkilerinin
ölçülebilmesi için ‘’Sanayi Üretim Endeksi’’ hesaplanmaktadır(www.tuik.gov.tr).
Sanayi Üretim Endeksi, ülkedeki imalat sanayinin zaman içindeki seyrini izlemek,
dönemler arasındaki farklılıkları görmek, ekonomideki konjonktürel gelişimi takip
etmek için piyasa aktörleri tarafından sıklıkla dikkate alınan bir makroekonomik
51
değişkendir. Ayrıca Sanayi Üretim Endeksi, üretim yolu ile hesaplanan GSMH ile
ciddi benzerlikler göstermektedir, ancak kapsam farklılığı nedeniyle aralarında
azda olsa farklılıklar bulunmaktadır (Öztürk, 2008: 76). GSMH verileri üç aylık
dönemler itibariyle verildiği için GSMH’ yı temsil edebilecek değişken olarak aylık
yayınlanan öncü gösterge olan sanayi üretim endeksi alınmıştır. Modelde
kullandığımız serinin doğal logaritması alınmıştır.
LSUI
130
120
110
100
90
80
70
60
50
03
04
05
06
07
08
09
10
11
12
13
14
LSUI Mevsimsel Grafik
130
120
110
100
90
80
70
60
50
Jan
Feb
Mar
Apr
May
Jun
Jul
Aug
Sep
Oc t
Nov
Dec
Means by Season
Şekil 3.3. Sanayi üretim endeksi aylık seyri
Varyansdaki değişkenliği azaltmak için öncelikle serinin doğal logaritması
alınmıştır. Bu serinin zamana göre eğilimi Şekil 3.3’de verilmiştir. Logaritması
alınmış sanayi üretim endeksi serisinin stokastik bir trende sahip olduğu
52
görülmektedir. Ayrıca serinin mevsimsel etkileri de içerdiği mevsimsel ortalamaları
gösteren ikinci grafikten anlaşılmaktadır. Mevsimsel etkiyi yok etmek amacıyla;
yaygın
olarak
uygulanarak
kullanılan
ilgili
seri
TRAMO/SEATS
mevsimsellikten
mevsimsel
arındırılmıştır.
düzeltme
yöntemi
Mevsimsel
etkiden
arındırdıktan sonra logaritması alınmış sanayi üretim endeksi serisinin zamana
göre değişimi Şekil 3.4’de verilmiştir.
Mevsimsellikten Arindirilmis LSUISA
4.8
4.7
4.6
4.5
4.4
4.3
4.2
4.1
03
04
05
06
07
08
09
10
11
12
13
14
Mevsimsellikten Arindirilmis LSUISA
4.8
4.7
4.6
4.5
4.4
4.3
4.2
4.1
Jan
Feb
Mar
Apr
May
Jun
Jul
Aug
Sep
Oc t
Nov
Dec
Means by Season
Şekil 3.4. Mevsimsellikten arındırılmış sanayi üretim endeksi serisinin aylık
seyri
Şekil 3.4’de görüleceği üzere; logaritması alınmış ve mevsimsel düzeltme
yapılan sanayi üretim endeksinde mevsimsel etkilerin olmadığı, zamana göre
53
genel gidişatın artan trend şeklinde olduğu ve 2008 küresel krizin etkisiyle bu
dönemde ani bir düşüşün yaşandığı görülmektedir.
LRDK(Reel Döviz Kuru): İki ülkedeki malların nispi fiyatına eşdeğer olan döviz
kurudur. Bir diğer deyişle reel döviz kuru, bir ülkenin malının diğer bir ülke malıyla
ticaretin yapıldığı oranı ortaya koymaktadır (Parasız, 1999: 316). Bir ülkenin dış
ticaret gücünü gösteren önemli bir gösterge olmasından dolayı cari işlemler
dengesi üzerinde önemli bir etkisi bulunmaktadır. Modelde kullanılan reel döviz
kuru serisinin logaritması alınmıştır.
LRDK
4.9
4.8
4.7
4.6
4.5
4.4
03
04
05
06
07
08
09
10
11
12
13
14
LRDK Mevsimsel Grafik
4.9
4.8
4.7
4.6
4.5
4.4
Jan
Feb
Mar
Apr
May
Jun
Jul
Aug
Means by Season
Şekil 3.5. Reel döviz kuru aylık seyri
Sep
Oc t
Nov
Dec
54
Reel döviz kuru serisinin doğal logaritması alınarak varyansdaki değişkenlik
azaltılmış ve veri setindeki uç değerlerin olumsuz etkileri giderilmeye çalışılmıştır.
Logaritması alınmış reel döviz kuruna ait zamana göre genel eğilimin verildiği Şekil
3.5 incelendiğinde, serinin belirli bir ortalama etrafında dalgalandığı görülmektedir.
Ayrıca reel döviz kuru serisi mevsimsel etki de barındırmamaktadır.
OIL(Brent Petrol Varil Fiyatı): Doğu Shetland ve Kuzey Denizi sahalarından
çıkarılan
15
farklı
petrolün
karışımına
denmektedir.
Avrupa,
Afrika
ve
Ortadoğu’dan batıya akan petroller Brent Petrolünün fiyatına göre fiyatlandırılırlar.
Brent Petrolünün fiyatı Londra’daki Uluslararası Petrol Ticareti (IPE) tarafından
belirlenir. Türkiye’de petrol fiyat endeksi genel olarak Brent petrol fiyatlarına göre
belirlenir (Gün, 2011: 71, 72).
LOIL
5.2
4.8
4.4
4.0
3.6
3.2
03
04
05
06
07
08
09
10
11
12
13
14
LOIL Mevsimsel Grafik
5.2
4.8
4.4
4.0
3.6
3.2
Jan
Feb
Mar
Apr
May
Jun
Jul
Aug
Means by Season
Şekil 3.6. Brent petrol fiyatı aylık seyri
Sep
Oc t
Nov
Dec
55
Varyansdaki değişkenliği azaltmak ve seriyi doğrusallaştırmak için serinin
doğal logaritması alınmıştır. Bu serinin zamana göre eğilimi Şekil 3.6’da verilmiştir.
Bu şekil incelendiğinde, Brent Petrol fiyatının zaman içerisinde artan bir eğilime
sahip olduğu ve 2008 küresel krizin etkisiyle bu dönemde ani bir düşüş yaşandığı
görülmektedir. Serinin mevsimsel ortalama grafiğinden anlaşılacağı üzere; seri
mevsimsel etkilere de sahip değildir.
Zaman serileri ile yapılan çalışmalarda diğer bir önemli nokta ise serilerinin
durağan özelliğe sahip olup olmamasıdır. Birim kök testi yapılarak serilerin
durağan olup olmadığını test edilmelidir. Durağanlığın tespiti için en yaygın
kullanılan test Genişletilmiş Dickey-Fuller (ADF) testidir. Bu test için hipotezler
aşağıdaki gibidir:
H 0 : Seri durağan değildir.(Birim Kök vardır.)
H1: Seri durağandır.(Birim Kök yoktur.)
ADF test istatistiğinin mutlak değeri, MacKinnon Kritik Değer’inin mutlak
değerinden küçükse H0 hipotezi kabul edilir ve bu da serinin durağan olmadığını
gösterir. Eğer ADF test istatistiğinin mutlak değeri, MacKinnon Kritik Değerleri’nin
mutlak değerinden büyükse H0 hipotezi reddedilir ve bu da serinin durağan
olduğunu gösterir.
Eğer serinin orijinal hali durağan değilse, serinin birinci farkı alınır ve tekrar
ADF testi uygulanır. Bu da durağan değilse serinin ikinci farkı alınır ve tekrar ADF
testi uygulanır. Bu işlem seri durağan hale gelinceye kadar devam eder ve seri dinci farkında durağan hale geldiyse, o zaman serisi d-inci dereceden durağandır ya
da d-inci dereceden bütünleşmiş denir.
Modelde kullanılan değişkenlerin durağan olup olmadıkları ve durağan iseler
hangi seviyede durağan oldukları sınanmış ve sonuçlar aşağıdaki çizelgelerde
verilmiştir;
56
Çizelge 3.1. SIC kriterine göre serilerin ADF test sonuçları (düzeyde durağan)
Sabitli
Sabitli + Trendli
ADF Test
Olasılık
İstatistiği
Değeri
LCASA
-2,2338
0,1954
LSUISA
-1,6003
LRDK
LOIL
Değişkenler
ADF Test
Olasılık
İstatistiği
Değeri
LCASA
-2,4289
0,3631
0,4797
LSUISA
-2,4185
0,3684
-3,5230
0,0088*
LRDK
-3,2380
0,0815
-1,8297
0,3648
LOIL
-2,7927
0,2026
Değişkenler
*0,05 anlamlılık düzeyinde durağandır.
Çizelge 3.2. SIC kriterine göre serilerin ADF test sonuçları (1. sıra fark)
Sabitli
Sabitli + Trendli
ADF Test
Olasılık
İstatistiği
Değeri
LCASA
-20,7349
0,0000*
LSUISA
-13,6310
LRDK
LOIL
Değişkenler
ADF Test
Olasılık
İstatistiği
Değeri
LCASA
-20,7121
0,0000*
0,0000*
LSUISA
-13,6514
0,0000*
-8,8215
0,0000*
LRDK
-8,9435
0,0000*
-8,7817
0,0000*
LOIL
-8,7698
0,0000*
Değişkenler
*0,05 anlamlılık düzeyinde durağandır.
Çizelge 3.1 ve Çizelge 3.2 sonuçları incelendiğinde araştırma kapsamında
yer alan değişkenlerin tamamının birinci sıra fark durağan olduğu görülmektedir.
3.3. Reel Döviz Kuru İçin Oynaklığın Hesaplanması
Çalışmamızda ele alınan logaritmik reel döviz kuru serisinin birinci sıra fark
durağan olduğu tespit edilmiştir. Bu fark reel döviz kuru getiri oranına karşılık
gelmektedir.
57
Reel döviz kuru getiri oranı serisi için farklı gecikme uzunluklarında tahmin
edilen otoregressif (AR) modelleri içerisinde en uygun olan modelin tespit
edilmesinde; model parametrelerinin anlamlılığının yanı sıra AIC bilgi kriteri
kullanılmıştır. Maksimum gecikme uzunluğu 12 olmak üzere reel döviz kuru getiri
oranı serisi için en uygun AR modeli olarak AR(4) tespit edilmiştir. Bu modele ait
tahmin sonuçları Çizelge 3.3’de verilmiştir.
Çizelge 3.3. Reel döviz kuru getiri oranı serisinin uygun ARMA model
sonuçları
Değişkenler
Katsayı
Olasılık Değeri
Sabit terim
0,0007
0,7476
AR(1)
0,3577
0,0001
AR(2)
-0,3059
0,0009
AR(3)
0,1496
0,0996
AR(4)
-0,1802
0,0382
AR(4)
Olabilirlik Değeri: 293,5983
AIC: -4,3074
SIC: -4,1993
Reel döviz kuru getiri oranı serisinin yapısına uygun AR(4) modeli elde
edildikten sonra; AR(4) modellemesiyle oluşan hata terimlerinin karelerinde ARCH
etkisinin olup olmadığını tespit etmek amacıyla ARCH-LM test istatistiği
kullanılmıştır.
ARCH-LM testi için uygulanacak olan hipotezler aşağıdaki gibidir;
H0: ARCH etkisi yoktur.(Koşullu değişen varyans yoktur.)
H1: ARCH etkisi vardır.(Koşullu değişen varyans vardır.)
LM test istatistiği sonucu olasılık değeri 0,05 anlamlılık düzeyinden küçük
olduğu takdirde H0 hipotezi reddedilerek ‘’ARCH etkisi vardır’’ hipotezi kabul edilir.
58
Çizelge 3.4. ARCH-LM test sonuçları
ARCH-LM
Gözlem*R2
Olasılık Değeri
1
0,4309
0,5151
2
0,4313
0,8096
3
0,7985
0,8542
4
0,7986
0,9415
5
10,5081
0,0605
6
11,3736
0,0757
7
11,8753
0,1031
8
14,5024
0,0661
9
10,0658
0,3547
10
10,0723
0,4482
11
13,6916
0,2546
12
28,5331
0,0026
Reel döviz kuru getiri oranı serisi için uygun bulunan AR(4) modelinin hata
terimlerinin karelerine uygulanan ARCH-LM test istatistiği sonucuna göre (gecikme
uzunluğu 12 için) olasılık değeri 0,05 anlamlılık düzeyinden küçüktür. Bu nedenle
ARCH etkisinin
olmadığını ileri süren
hipotez bu
gecikme düzeyi için
reddedilmiştir. Ayrıca %10 anlamlılık düzeyinde gecikme 5, 6 ve 8 için de ARCH
etkisinin varlığı kabul edilmektedir.
AR(4) modeli reel döviz kuru getirisi için ortalama denklemidir. Koşullu
değişen varyans denklemi için de en uygun modelin belirlenmesi gerekmektedir.
Farklı gecikme uzunlukları uygulanarak birçok ARCH(p) ve GARCH(p,q) oynaklık
modelleri denenmiştir. Bu modeller içerisinde en uygun model; ARCH(1) modeli
olarak tespit edilmiştir.
59
Çizelge 3.5. Getiri oranı serisine ilişkin AR(4)-ARCH(1) model sonuçları
Ortalama Eşitlik:
Katsayı
Olasılık Değeri
0,0026
0,3609
-0,0934
0,3259
0,0007
0,0000
0,1425
0,0501
Varyans Eşitliği:
R 2 : 0.007095
Olabilirlik Değeri: 284,7940
AIC: -4,1909
SIC: -4,1044
Çizelge 3.5 sonuçlarına göre; ARCH(1) modeli parametre tahminlerinin
istatistiki olarak anlamlı olduğu tespit edilmiştir. Varyans parametrelerinin negatif
olmama koşulu ile toplamlarının pozitif olması koşulunun sağlandığı görülmektedir.
ARCH parametresi 1’den küçük olduğundan durağanlık koşulu da sağlanmaktadır.
Bu model kullanılarak reel döviz kuru getirisi için varyans değerleri elde edilmiştir.
Bu değerlerin karekökü alınarak elde edilen standart sapmalar reel döviz kuru
oynaklığına karşılık gelmektedir.
3.4. Vektör Otoregresif Model
VAR modellerinde; birden fazla denklemden oluşan zaman serisi modelleri
için, içsel ve dışsal ayırımı yapmaya gerek yoktur. VAR modellerinin başarısının
bir nedeni de, geleneksel ekonometri modellerinin statik yapıları nedeniyle
ekonomideki denge dışı durumları temsil etmeye yönelik çözümler sunamaması ve
buna karşılık; VAR modellerinin ise zaman serilerinin dinamik yapısına uygun
çözümlemelerinin oldukça esnek olmasıdır. Ayrıca, VAR modelleri; pek çok
özelliğiyle eşanlı denklem sistemlerine göre üstün kabul edilmektedir. VAR
60
modellerini, eşanlı denklem sistemlerinden ayıran en önemli özellikler ise şu
şekilde sıralanabilir (Çavdar, 2010: 60):

Değişkenler arasında içsel ve dışsal ayrımının olmaması,

Modellerde, belirli bir iktisat teorisine gerek olmaması,

Modellerde belirlenen bir kısıtlayıcı yapının söz konusu olmaması,
Yapısal
yararlanılır.
ekonometrik
Modele
dahil
modellerin
edilecek
kurulmasında
değişkenlerin
ekonomi
teorisinden
belirlenmesinden
sonra
değişkenlerin içsel-dışsal olarak ayrılması gerekir. VAR modellemede değişkenler
tamamı içsel kabul edilmektedir. Böylece yapısal ekonometrik modellemede önsel
olarak yapılması gereken içsel-dışsal ayrımına gerek kalmamaktadır. Bu durum bir
avantaj gibi gözükse de uygulamada VAR modeller için bazı önsel kısıtlamalardan
kaçınmak mümkün olmamaktadır (Köse, 1998: 65). VAR modelinden hareketle
değişkenler arasındaki ilişki varyans ayrıştırması ve etki-tepki fonksiyonları
aracılığıyla tespit edilmektedir. Varyans ayrıştırmasında önce değişkenler iktisat
teorisinden yararlanılarak dışsaldan içsele doğru sıralanır. Modelimizde ki
sıralama; brent petrol fiyatları, reel döviz kuru oynaklığı, reel döviz kuru, sanayi
üretim endeksi ve cari açık olarak belirlenmiştir.
Reel döviz kuru getiri oranı serisinin AR(4)-ARCH(1) modeli üzerinden
tahmin edilen varyansları reel kurdaki oynaklık değişkeni olarak sisteme dahil
edilmiştir. VAR modelinin yapısının tahmin edilebilmesi için ilk olarak Çizelge
3.6’da
uygun
gecikme
uzunluğu
hesaplanmıştır.
belirlenmesinde AIC, SIC ve HQ kullanılmıştır.
Gecikme
uzunluğunun
61
Çizelge 3.6. VAR modelinin tahmini için gecikme sayısının belirlenmesi
Gecikme Sayısı
AIC
SIC
HQ
0
-18,2585
-18,1471
-18,2132
1
-24,6689
-24,0004
-24,3973
2
-25,3007*
-24,0752*
-24,8028*
3
-25,2196
-23,4371
-24,4954
4
-25,2021
-22,8626
-24,2516
5
-25,1065
-22,2099
-23,9296
6
-25,0109
-21,5573
-23,6077
*En küçük bilgi kriterini sağlayan gecikme uzunluğunu göstermektedir.
VAR modeli için uygun gecikme uzunluğu AIC, SIC ve HQ kriterlerine göre 2
olarak belirlenmiştir.
3.5. Etki Tepki Fonksiyonları
VAR modelinin tahmin edilmesinden sonra, elde edilen parametreleri
yorumlamanın oldukça güç olmasından dolayı, denklem sistemlerine verilecek
şoklar karşısında, değişkenlerin vereceği tepkiler ölçülerek geleceğe yönelik
yorumlar yapılabilmektedir. Modelde yer alan her bir değişkene sıra ile verilen
şoklar karşısında hem ilgili değişkenin hem de diğer değişkenlerin üzerinde
oluşturduğu etkiler Etki-tepki fonksiyonları ile ölçülmektedir (Kaplan, 2009: 43).
Etki-tepki fonksiyonları hesaplanırken, bu fonksiyon için gerekli olan güven
aralıkları Monte Carlo simulasyonları yardımı ile türetilmiştir (± 2 standart hata
için). Bu grafiklerdeki sürekli çizgiler, modelin hata terimlerinde meydana gelen 1
standart hatalık şoka karşı bağımlı değişkenin zaman içerisinde gösterdiği tepkiyi
göstermektedir. Kesikli çizgiler ise ± 2 standart hata için elde edilen güven
aralıklarını göstermektedir (Yamak ve Korkmaz, 2005: 26).
Etki-tepki fonksiyonları aracılığıyla; değişkenlerde meydana gelen bir
standart hatalık şok sonucunda cari açığın verdiği tepki ve verilen bu şokların kaç
62
dönem sonra ortadan kalkacağı ölçülmüştür. Cari açığın, değişkenlerde meydana
gelen şoklara verdiği tepkiler aşağıdaki grafiklerde verilmiştir.
Şekil 3.7. Brent petrol fiyatlarındaki bir standart sapmalık şoka cari açığın
verdiği tepki
Brent petrol fiyatlarında bir standart sapmalık şok meydana geldiğinde cari
açığın buna tepkisi ilk iki dönem pozitiftir. Bunun anlamı brent petrol fiyatlarında
meydana gelen artış cari açığı ilk iki dönem artıracağı yönündedir. İkinci
dönemden itibaren brent petrol fiyatlarındaki şok sonucunda cari açığın tepkisi
azalmaktadır fakat pozitif değerleri aşamamaktadır. Dördüncü dönemden itibaren
ise uzun dönem denge değerine doğru yönelime girmiştir. Dönemleri ay olarak
yorumladığımızda; brent petrol fiyatlarında meydana gelen şoka cari açığın tepkisi
ilk iki ay pozitif olmakla birlikte ikinci aydan sonra bu tepki azalmaktadır ve beşinci
aya kadar istatistiksel olarak anlamlı olan bu tepki beşinci ayda anlamsız
olmaktadır.
63
Şekil 3.8. Döviz kuru oynaklığındaki bir standart sapmalık şoka cari açığın
verdiği tepki
Reel döviz kuru oynaklığında meydana gelen bir standart sapmalık şoka
karşılık ikinci döneme kadar cari açığın tepkisi negatif iken ikinci ayda pozitif
olmakla beraber ikinci aydan sonra tepkisi tekrar negatif olmaya başlamıştır. İkinci
aydan itibaren negatif yöne dönen bu tepki beşinci aya kadar keskin dalgalanmalar
göstermiştir. Altıncı aydan itibaren ise şok etkisi cari açık üzerinde yok olmaya
başlamıştır. İkinci aydan itibaren değerler negatif değerleri aşamamaktadır. Kısa
dönemde reel döviz kuru oynaklığındaki meydana gelen bir şok cari açık üzerinde
etkili iken uzun dönemde bu etki yok olmaktadır. Cari açık döviz kurundaki
oynaklığa birinci ay negatif olarak fazlasıyla duyarlıdır. Birinci aydan itibaren ise
tepki istatistiksel olarak anlamsız olmaya başlamıştır. Bu sonuçlar, reel döviz kuru
oynaklığına cari açığın 1 ay gibi kısa bir dönemde tepki verdiğini, uzun dönemde
ise bu tepkinin istatistiksel olarak anlamsız olduğunu göstermektedir.
64
Şekil 3.9. Sanayi üretim endeksindeki bir standart sapmalık şoka cari açığın
verdiği tepki
Cari açığın sanayi üretim endeksinde meydana gelen bir şok sonucunda
vereceği tepkiye baktığımızda; sanayi üretim endeksindeki bir standart sapmalık
şoka karşılık cari açığın tepkisi pozitif yönde olmaktadır. Ayrıca beşinci döneme
kadar istatistiksel olarak anlamsız olan bu etki beşinci aydan itibaren ise
istatistiksel olarak anlamlı olmaktadır. Bu sonuçlar sanayi üretimindeki şoklara cari
açığın kısa dönemde anlamlı bir tepki vermediğini buna karşın uzun dönemde
tepkinin anlamlı olduğunu göstermektedir.
65
Şekil 3.10. Döviz kurundaki bir standart sapmalık şoka cari açığın verdiği
tepki
Reel döviz kuru değişkeninde meydana gelen bir standart sapmalık şoka
karşılık cari açığın vereceği tepki ilk iki ay pozitif yönde iken ikinci aydan itibaren
azalışa geçmiştir. Üçüncü ayda tekrar artışa geçen bu tepki dördüncü aydan
itibaren ise tekrar azalışa geçerek istikrara yönelmeye başlamıştır. Kısa dönemde
meydana gelen bu eğilim pozitif değerleri aşamamaktadır. Uzun dönemde döviz
kurunda ki bir etkinin cari açığın vereceği tepki zamanla azalmaktadır.
Şekil 3.11. Cari açıktaki bir standart sapmalık şoka cari açığın verdiği tepki
66
Cari açığın kendisi üzerindeki etkisi incelendiğinde; cari açığın kendisindeki
bir standart sapmalık şoka karşılık verdiği tepki ilk iki ay azalış yönündeyken ikinci
aydan itibaren ise artışa geçmiştir. Üçüncü ayda, verilen şoka karşılık tekrar azalış
yönünde bir tepki veren cari açık altıncı aydan itibaren ise azalışa geçerek uzun
dönem denge değerine yaklaşmaya başlamıştır. İlk altı ay istatistiki olarak anlamlı
olan bu tepki altıncı aydan itibaren anlamsız olmuştur. Şekil 3.11’den anlaşıldığı
üzere, cari açığın kendi şoklarından ilk altı ay yüksek derecede etkilendiği
görülmektedir.
3.6. Varyans Ayrıştırması
Varyans ayrıştırması, değişkenlerin kendilerinde ve diğer değişkenlerin
birinde meydana gelecek olan bir değişmenin yüzde kaçının kendisinden, yüzde
kaçının
diğer
değişkenlerin
etkisiyle
oluştuğunu
göstermektedir.
Varyans
ayrıştırmasından önce değişkenler iktisat teorisinden yararlanarak dışsaldan içsele
doğru sıralanmıştır. Sonuçlar aşağıdaki çizelgede gösterilmektedir.
67
Çizelge 3.7. Cari açık değişkenine ait varyans ayrıştırması
LRDK
Standart
Periyod
Hata
LOIL
1
0,0761
2,2482
2
0,1196
3
LRDK
LSUISA
LCASA
4,6950
0,8975
0,4485
91,7105
10,198
3,8965
4,6096
0,9993
80,2963
0,1488
11,9270
4,7069
4,2162
1,7153
77,4343
4
0,1692
14,2875
4,2396
6,2752
2,5956
72,6019
5
0,1842
14,7816
4,5205
6,9386
3,6881
70,0710
6
0,1959
15,2849
4,4735
7,9115
4,8553
67,4745
7
0,2054
15,3656
4,6523
8,2836
6,0881
65,6102
8
0,2135
15,4458
4,7389
8,5727
7,3239
63,9183
9
0,2206
15,4260
4,8927
8,6309
8,5470
62,5030
10
0,2269
15,4055
5,0157
8,6169
9,7335
61,2282
11
0,2328
15,3557
5,1569
8,5242
10,8746
60,0884
12
0,2382
15,3023
5,2854
8,4042
11,9628
59,0451
OYNAKLIK
Cari açık değişkeninin varyans ayrıştırması sonuçları ilk öngörü dönemindeki
payların %91,7’sinin kendisinden, %4,6’sının reel döviz kuru oynaklığından,
%2,2’sinin brent petrol fiyatlarından, %0,8’inin reel döviz kurundan ve %0,4’ünün
ise sanayi üretim endeksinden kaynaklandığını göstermektedir.
İkinci dönemde ise cari açık değişkeninde meydana gelen değişmenin
%80,2’si kendisinden, %10,1’i brent petrol fiyatlarından, %4,6’sı reel döviz
kurundan, %3,8’i reel döviz kuru oynaklığından, %0,9’u sanayi üretim endeksinden
kaynaklanmaktadır.
İlk aydan itibaren görüldüğü üzere; cari açık değişkeninde meydana gelen
değişmenin önemli bir kısmı kendisinden kaynaklıdır. Bu durum cari açığın otonom
bir yapı sergilediğini de göstermektedir. Uzun dönemde cari açığın kendisini
açıklama oranı %59’lara düşse de halen önemli bir payı oluşturmaktadır. İkinci
aydan itibaren brent petrol fiyatlarının cari açığı açıklama oranı artmıştır. Uzun
68
dönemde cari açık değişkeninde meydana gelen değişmenin %15’i brent petrol
fiyatlarından kaynaklanmaktadır. Çizelge 3.7’de görüleceği üzere; brent petrol
fiyatları cari açığı uzun dönemde kendisinden sonra en çok açıklayan değişkendir.
Cari açık değişkeninde meydana gelen değişmenin ilk iki ay çok az bir kısmını
oluşturan sanayi üretim endeksi zamanla artış göstermektedir. Uzun dönemde,
cari açıktaki değişmenin %11,9’u sanayi üretim endeksinden kaynaklıdır. Reel
döviz kuru ilk dönemde cari açığı çok az açıklarken ikinci aydan itibaren bu oran
artış göstermiştir. Uzun dönemde cari açıktaki değişmenin %8,4’ü reel döviz kuru
değişkeninden kaynaklandığı görülmektedir. Reel döviz kuru oynaklığının cari
açığı açıklama oranı ise kısa ve uzun dönemde hemen hemen aynı oranlarda
seyretmektedir. Uzun dönemde cari açığı açıklama oranı %5,2’dir. Uzun dönemde
reel döviz kurunun cari açığı açıklama oranı reel döviz kuru oynaklığından daha
önemli hale gelmektedir.
69
SONUÇ
Bu çalışmada, döviz kurundaki oynaklığın cari açık üzerindeki etkisi
incelenmiştir. Bunun yanı sıra cari açığı etkileyen diğer değişkenler yazın taraması
sonucunda tespit edilerek cari açık üzerindeki etkileri analiz edilmiştir. Bu
değişkenler; büyüme değişkeninin temsili olarak sanayi üretim endeksi, brent
petrol fiyatları ve reel döviz kurudur. Modeldeki değişkenlere ait veriler 2003:012014:06 dönemlerini kapsamaktadır.
Öncelikle
serilere
ait
zaman
serilerinin
özellikleri
değerlendirilmiştir.
Varyanstaki değişkenliği azaltmak ve serileri doğrusallaştırmak için tüm serilerin
doğal logaritması alınarak serilerin zaman içerisindeki seyirleri incelenmiştir. Cari
açık ve sanayi üretim endeksi mevsimsel etkiler içerdiğinden, TRAMO/SEATS
mevsimsel düzeltme yöntemi uygulanarak mevsimsellikten arındırılmıştır.
VAR analizine geçmeden önce reel döviz kuru serisine ait oynaklık için
uygun model bulunmuştur. Reel döviz kuru getiri oranı için en uygun ortalama
modelinin AR(4) olduğu tespit edilmiştir. Daha sonra AR(4) modellemesine ait hata
terimlerinin karelerinde ARCH etkisini araştırmak amacıyla modele ARCH-LM test
istatistiği uygulanmıştır. Analiz sonuçlarına göre modelde ARCH etkisinin varlığı
tespit edilmiştir. ARCH etkisini ortadan kaldıracak en uygun ARCH modeli tahmin
edilmeye çalışılmıştır. Farklı gecikme uzunluklarında reel döviz kuru getiri oranı
serisini açıklayan en uygun modelin ARCH(1) modeli olduğu sonucuna
ulaşılmıştır. Daha sonra ARCH(1) modeli üzerinden tahmin edilen varyanslar
kurdaki oynaklık değişkeni olarak VAR sistemine dâhil edilmiştir.
ARCH modelinden tahmin edilen reel döviz kuru serisine ait oynaklık, sanayi
üretim endeksi, Brent Petrol fiyatları ve reel döviz kuru değişkenlerinin cari açığa
olan etkisi VAR modelinden hareketle değişkenler arasındaki dinamik ilişkiyi
inceleyen varyans ayrıştırması ve etki-tepki fonksiyonları ile araştırılmıştır. İktisat
teorisinden faydalanarak değişkenler dışsaldan içsele; Brent Petrol fiyatları, reel
döviz kuru oynaklığı, reel döviz kuru, sanayi üretim endeksi ve cari açık şeklinde
sıralanmıştır.
Etki tepki fonksiyonları ile denklem sistemindeki değişkenlere verilecek şoklar
karşısında cari açığın vereceği tepkiler ölçülmüştür ve bu şokların etkisinin kaç
70
dönem sonra yok olacağı incelenmiştir. Brent petrol fiyatlarında meydana gelen bir
standart sapmalık şoka karşılık cari açığın tepkisi ilk iki ay pozitif olmakla beraber
ikinci aydan itibaren bu tepki azalma eğilimine geçmiştir fakat pozitif değerler
içermeye devam etmiştir. Bu sonuç; brent petrol fiyatlarındaki artışın cari açığı
artıracağını göstermektedir. Reel döviz kuru oynaklığında meydana gelen bir
standart sapmalık şoka karşılık cari açık ilk altı ay negatif olarak tepkiler verirken
altıncı aydan sonra uzun dönem denge değerine yaklaşmaya başlamıştır. Reel
döviz kuru oynaklığında meydana gelen bir şok sonucunda ilk ay cari açık azalma
eğilimi göstermekte ve ilk beş ay içerisinde cari açığın verdiği tepkiler keskin
dalgalanmalar göstermiştir. Sanayi üretim endeksinde meydana gelen bir standart
sapmalık şokun sonucunda cari açığın vereceği tepki ilk beş dönem pozitif yönde
olmakla beraber beşinci aydan itibaren pozitif tepkisi devam etmektedir. Fakat
beşinci aydan sonra sanayi üretim endeksinde meydana gelen şoka cari açığın
vereceği tepki istatistiksel olarak anlamlı olmaya başlamıştır. Bu sonuç sanayi
üretiminin cari açığı uzun dönemde daha fazla etkilediğini göstermektedir. Reel
döviz kuru değişkeninde meydana gelen bir standart sapmalık şoka karşılık cari
açığın vereceği tepki ilk dört ay keskin dalgalanmalar göstermiştir. Bu
dalgalanmalar pozitif değerleri aşamamaktadır. Dördüncü aydan itibaren cari
açığın verdiği tepki istikrara yönelmeye başlamıştır. Sonuç olarak; reel döviz
kurunda meydana gelen bir şok cari açığı artırmaktadır. Cari açıkta meydana
gelen bir şoka cari açığın vereceği tepki ilk altı ay keskin dalgalanmalar izleyerek
pozitif yönde seyretmektedir. Bunun anlamı; cari açıkta meydana gelen bir şok
sonucunda cari açık artma eğilimi göstermektedir. Analiz sonuçlarına göre; cari
açığın ilk altı ay kendi şoklarından yüksek derecede etkilendiği görülmektedir.
Varyans ayrıştırması analiz sonuçlarını incelediğimizde cari açıkta meydana
gelen değişmenin önemli bir kısmı kendisinden kaynaklanmaktadır. Bu oran ilk
dönemlerde oldukça yüksek iken zamanla azalma eğilimi göstermiştir. Cari açığı
ilk dönemde kendisinden sonra en çok açıklayan değişken reel döviz kuru
oynaklığı iken ikinci dönemden itibaren ise brent petrol fiyatı olmaktadır. Varyans
ayrıştırması sonuçlarına göre uzun dönemde cari açık en çok kendisinden sonra
önemli bir oranla brent petrol fiyatından sonra sırasıyla; sanayi üretim
endeksinden, reel döviz kurundan ve reel döviz kuru oynaklığı değişkenlerinden
etkilenmektedir.
71
Analiz sonuçlarına göre cari açık üzerinde reel döviz kuru oynaklığının etkisi
ilk dönemde kendisinden sonra en önemli değişken olarak tespit edilmiştir. Diğer
dönemlerde ise reel döviz kuru oynaklığının bu etkisinin yerini sırasıyla; brent
petrol fiyatına, sanayi üretim endeksine ve reel döviz kuruna bırakmıştır. Bu durum
döviz piyasalarında meydana gelen istikrarsızlığın cari açığı ilk dönemde etkileyen
bir etken olduğunu göstermektedir. Bu sonuçlar doğrultusunda cari açık sorunuyla
baş edebilmemiz için öncelikle cari açığın kendisine yönelik önlemler alınmalıdır.
Özellikle yapısal reformlarla bu sorunun giderilmesi için adımlar atılmalıdır. Reel
döviz kuru oynaklığı ilk dönemde etkili olduğundan kısa dönemde cari açık
sorununa çözüm olarak oynaklığın doğru tespit edilerek bu duruma uygun
politikalarla bu sorun giderilmeye çalışılabilir.
72
73
KAYNAKLAR
Adakale, T. (2009). Finansal Piyasalarda Oynaklığa Dayalı Risk Analizi ve Stres
Testleri: İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Örneği, Yüksek Lisans Tezi,
Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir, 98,102.
Adlığ, Ş. G. (2009). Finansal Piyasalarda Ardışık Bağlanımlı Koşullu Değişen
Varyans Etkileri, Oynaklık Tahmini ve Türkiye Üzerine Bir Uygulama, Yüksek
Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 47, 48,
55.
Akay, H. K. ve Nargeleçekenler, M. (2006). Finansal Piyasa Volatilitesi ve
Ekonomi. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, 61(4), 5-36.
Akçacı, T. (2006). Reel Döviz Kuru-Cari İşlemler İlişkisi Türkiye Ekonomisi
Açısından Bir Analiz: (1991-2005), Doktora Tezi, Dumlupınar Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kütahya, 139-142.
Akpamuk, S. N. (2014). Çok Değişkenli Deterministik Oynaklık Modelleri: Borsa
Endeksleri Arasındaki Oynaklık Etkileşimi Üzerine Bir Uygulama, Yüksek
Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 4.
Atiker, M. (2004). Petrol Fiyatları. Konya Ticaret Odası Araştırma Raporu, Sayı:
34/33, 6.
Aydın, S. ve Özcan, K. M. (2005). DİBS Faiz Oranlarında Oynaklığın Koşullu
Değişen Varyans Modeli ile Tahmini ve Öngörülmesi. İktisat, İşletme ve
Finans, 20(230), 83-94.
Aydoğuş, İ. ve Yıldırım, J., (2001), Kur Politikası ve Ticaret Dengesi: Türkiye
Örneği. Afyon Kocatepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Dergisi, 3(2), 12-31.
Ayhan, A. D. (2008). Kur Rejimlerinin Makroekonomik Değişkenlerin Oynaklığına
Etkisi: Türkiye Örneği, Doktora Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, İzmir, 165, 174.
Başbolat, E. (2010). Cari İşlemler Açıkları ve Makro Ekonomik Faktörler: Türkiye
Üzerine Ampirik Bir Analiz, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Ankara, 50, 114-120.
Bayrak, G. (2011). Türkiye’de Cari Açık ve Cari Açığı Etkileyen Faktörlerin
Ekonometrik Analizi, Yüksek Lisans Tezi, Karadeniz Teknik Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Trabzon, 78-80.
Bektaş, V. (2007). Cari İşlemler Dengesi ve Cari Açıkların Sürdürülebilirliği:
Türkiye Uygulaması, Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Adana, 35.
74
Black, F. (1976). Studies in Stock Price Volatility Changes. In Proceedings of the
1976 Meeting of the Business and Economic Statistics Section, American
Statistical Association, 177–181.
Bollerslev, T. (1986). Generalized Autoregressive Conditional Heteroscedasticity.
Journal of Econometrics, No: 31, 307-327.
Calderon, C. A., Chong, A. ve Loayza, N. V. (2002). Determinants of Current
Account Deficits in Developing Countries. Contributionsto Macroeconomics,
2(1), 1-31.
Can, M. (2009). İşletmelerde Zaman Serileri Analizi İle Tahmin, Doktora Tezi,
İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 145.
Çağlayan, E., Dayıoğlu, T. (2009). Döviz Kuru Getiri Volatilitesinin Koşullu Değişen
Varyans Modelleri ile Öngörüsü. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi
Ekonometri ve İstatistik Dergisi, Sayı: 9, 1-16.
Çavdar, Ç. Ş. (2010). Türkiye’de Bütçe Açığının Makroekonomik Etkilerinin VAR
Modelleri ile İncelenmesi, Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, İstanbul, 60.
Çiftçi, N. (2013, 19-21 Haziran). Türkiye’de Cari Açık, Reel Döviz Kuru ve
Ekonomik Büyüme Arasındaki İlişkilerin Ekonometrik Analizi. Anadolu
Uluslararası İktisat Kongresi III’de sunuldu, Eskişehir.
Çekim, E. (2009). Türkiye’de Cari Açık Sorunu, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul
Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimleri Enstitüsü, İstanbul, 43, 112-113.
Çörtük, O. (2007). Döviz Kuru Volatilitesinin / Oynaklığının Modellenmesi, Yüksek
Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 82-83.
Debelle G. and Faruqee H. (1996). What Determines the Current Account. IMF
Working Paper, No: 96/58, 1-35.
Dede, B. (2012). Türkiye’de Petrol Fiyatları ve Ekonomik Büyüme, Yüksek Lisans
Tezi, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir, 33.
Değer, M. K., Koç, H. (2010). Döviz Kuru Belirsizliği ve Yurtiçi Yatırımlar: Türkiye
Ekonomisi Üzerine Nedensellik Testleri(1988-2007). Atatürk Üniversitesi
İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 24(3), 79-93.
Enders, W. (2004). Applied Econometric Time Series. (Second edition). New York:
John Wiley&Sons, 114,115.
Engle, R. (1982). Autoregressive Conditional Heteroscedasticity with Estimates of
The Variance of United Kingdom Inflation. Econometrica, 50(4), 987-1007.
Engle, R. (2001). The Use of ARCH/GARCH Models in Applied Econometrics. The
Journal of Economic Perspectives, 15(4), 157-168.
75
Erbaykal, E. (2007). Türkiye’de Ekonomik Büyüme ve Döviz Kuru, Cari Açık
Üzerinde Etkili midir? Bir Nedensellik Analizi. Zonguldak Karaelmas
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 3(6), 81-88.
Erdoğan, S., Bozkurt, H. (2009). Türkiye’de Cari Açığın Belirleyicileri: MGARCH
Modelleri İle İnceleme. Maliye Finans Yazıları, Sayı: 84, 135-172.
Erkılıç, S. (2006). Türkiye’de Cari Açığın Belirleyicileri, Uzmanlık Yeterlilik Tezi,
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Ankara, 86-100.
Eşiyok, B. A. (2012). Türkiye Ekonomisinde Cari Açık Sorunu ve Nedenleri. Finans
Politik ve Ekonomik Yorumlar, 49(569), 63-86.
Fong, W. M. (1998). The Dynamics of DM=£ Exchange Rate Volatility: A
SWARCH Analysis. International Journal of Finance an Economics, No: 3,
59-71.
Gökçe, A. (1998). Zaman Serilerinde Koşullu Değişen Varyanslılık Yapısı: ARCH
Modelleri- Döviz ve Sermaye Piyasalarında Bir Uygulama, Doktora Tezi,
Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 1.
Gülçiçek, Ö. (2007). Cari İşlemler Dengesinin Nedenleri ve Ülke Ekonomileri
Üzerindeki Etkileri(AB Sürecinde Bir Değerlendirme), Yüksek Lisans Tezi,
Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 83.
Güloğlu, B. ve Akman, A. (2007). Türkiye’de Döviz Kuru Oynaklığının SWARCH
Yöntemi İle Analiz. Finans Politik & Ekonomik Yorumlar, 44(512), 43-51.
Gün, E. (2011). Petrol Fiyatlarının Cari İşlemler Dengesi Üzerine Etkisi: Türkiye
Uygulaması, Yüksek Lisans Tezi, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Edirne, 71, 72, 78.
Gürsakal, S. (2009). Varyans Kırılması Gözlemlenen Serilerde GARCH Modelleri:
Döviz Kuru Oynaklığı Örneği. Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi Dergisi, Sayı: 32, 319-337.
Karluk, R. (2003). Uluslararası Ekonomi. (Yedinci Baskı). İstanbul: Beta Yayınları,
455.
Kaplan, F. (2009). Türkiye’de Reel Döviz Kurlarındaki Oynaklığın İşsizlik ve
Büyüme Oranları Üzerine Etkileri, Yüksek Lisans Tezi, Süleyman Demirel
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Isparta, 43.
Kıpıcı, A. N. ve Kesriyeli, M. (1997). Reel Döviz Kuru Tanımlama ve Hesaplama
Yöntemleri. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Araştırma Yayınları, Yayın:
97/1.
Kocaş, N. (2011). Türkiye Döviz Piyasasında Koşullu Oynaklık Modelleri, Yüksek
Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi Fen Bilimler Enstitüsü, Ankara, 64.
76
Koşan, N. İ. (2009). Türkiye’ de Cari Açığı Etkileyen Faktörlerin Ekonometrik
Analizi, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
İstanbul, 135-136.
Köse, N. (1998). Vektör Otoregressif Modeller Üzerine Bir İnceleme, Doktora Tezi,
Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 65.
Köse, N., Ay, A. ve Topallı, N. (2008). “Döviz Kuru Oynaklığının İhracata Etkisi:
Türkiye Örneği (1995-2008). Gazi Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi
Dergisi, 10(2), 25-45.
Mazıbaş, M. (2005). İMKB Piyasalarında Volatilitenin Modellenmesi Ve
Öngörülmesi: Asimetrik GARCH Modelleri İle Bir Uygulama. VII. Ulusal
Ekonometri ve İstatistik Sempozyumunda sunuldu, İstanbul.
Nelson, D.B. (1991). Conditional Heteroskedasticity in Asset Returns: A New
Approach. Econometrica, 59(2), 347-370.
Odabaşı, Y. (2011). Döviz Kuru Volatilitesinin İhracat Üzerindeki Etkisi ve İleriye
Dönük Volatilite Tahmini: Türkiye İçin Bir Uygulama, Doktora Tezi,
Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kütahya, 89-91.
Oktar, S., Dalyancı, L. (2011). Türkiye ekonomisinde Para Politikasının Cari
İşlemler Dengesi Üzerindeki Etkisinin Ekonometrik Analizi. Marmara
Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 30(1), 1-22.
Özçam, M. (2004). Döviz Kuru Politikaları ve Türkiye’de Döviz Kuru Oynaklığının
Etkileşimleri. Sermaye Piyasası Kurulu Araştırma Raporu, 14.
Özer, M., Kutlu, E., Türkyılmaz, S. (2007).Döviz Kuru Oynaklığı ile İthalat ve
İhracat arasındaki İlişkilerin Zaman Serisi Analizi. Anadolu Üniversitesi
Sosyal Bilimler Dergisi, 7(2), 133-150.
Özgün, Z. (2011). ARCH Modelleriyle Bazı Ülkelerin Döviz Kurlarının Volatilitesinin
İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi,
Anadolu Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü, Eskişehir, 32.
Özmen, E. (2004). Cari Açık ve Ekonomi Politikaları Üzerine. İktisat, İşletme ve
Finans, 19(223), 5-19.
Öztürk, B. (2008). Makroekonomik Faktörlerin İstanbul Menkul Kıymetle Borsası
Ulusal-100 Endeksi ve Volatilitesi Üzerindeki Etkilerin İncelenmesi (19972006), Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
İstanbul, 76.
Öztürk, K. (2010). Döviz Kuru Oynaklığı ve Döviz Kuru Oynaklığının Faiz Oranı
Oynaklığı ile Olan İlişkisi: Türkiye Örneği, Uzmanlık Yeterlilik Tezi, Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankası, Ankara, 9, 10, 11, 12.
77
Parasız, İ. (1999). Para Ekonomisi. (İkinci Baskı). Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları,
316.
Peker, O., Hotunluoğlu, H. (2009). Türkiye’de Cari Açığın Nedenlerinin
Ekonometrik Analizi. Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi,
23(3), 221-237.
Sarı, A. (2010). Döviz Kuru Oynaklığının İthalata Etkileri: Türkiye Örneği. İstanbul
Üniversitesi İktisat Fakültesi Ekonometri ve İstatistik Dergisi, Sayı: 11, 31-44.
Sevüktekin, M. ve Nargeleçekenler, M. (2006). İstanbul Menkul Kıymetler Borsası
Getiri Volatilitesinin Modellenmesi ve Önraporlaması. Ankara Üniversitesi
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, 61(4), 244-265.
Sezer, E. A. (2007). Türkiye Ekonomisinde Cari Açık ve Etkileri (1995-2005),
Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 64,
113-115.
Songur, M., Yaman, D. (2013). Gelişmekte Olan Ülkelerde Cari İşlemler Dengesi
ve Ekonomik Büyüme Arasındaki İlişki: Panel Veri Analizi. Maliye Dergisi,
Sayı: 164, 220-232.
Songül, H. (2010). Otoregresif Koşullu Değişen Varyans Modelleri: Döviz Kurları
Üzerine Uygulama, Uzmanlık Yeterlilik Tezi, Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası, Ankara, 4, 5.
Tarı, R., Yıldırım, D. Ç. (2009). Döviz Kuru Belirsizliğinin İhracata Etkisi: Türkiye
için Bir Uygulama. Celal Bayar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Yönetim ve Ekonomi Dergisi, 16(2), 95-105.
Tsay, R. S. (2002), Analysis of Financial Time Series. (First edition). New York:
John Wiley & Sons, 88, 89.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası. (2009). Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
Bülten. Sayı: 13, 3-4.
Türkyılmaz, S. (2002). ARCH Modelleri ile Değişkenlerideki Oynaklığın
Araştırılması ve Bazı İktisadi Değişkenler Üzerine Bir Uygulama,
Yayınlanmamış Doktora Tezi, Anadolu Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü,
Eskişehir, 39.
Unutmaz, E. (2011). Döviz Kuru Oynaklığının Ekonometrik Yöntemlerle
Modellenmesi ve Belirlenen Model ile İMKB 100 Endeksi İlişkisinin
İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Ankara, 111-113.
Ünsal, E. M. (2011). Makro İktisat. (Genişletilmiş Dokuzuncu Baskı). Ankara: İmaj
Yayınevi, 142, 143, 144.
78
Yamak, R., Korkmaz A. (2005). Reel Döviz Kuru ve Dış Ticaret Dengesi İlişkisi.
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Ekonometri ve İstatistik Dergisi, Sayı: 2,
11-29.
Yased Uluslararası Yatırımcılar Derneği. (2011). Türkiye’nin Cari Açığı; Makro ve
Mikro Açıdan Nedenleri ve Çözüm Önerileri. Cari Açık Raporu, 3-4.
Yılmaz, N. (2009). Cari Açığın Finansmanında Türkiye Uygulamasının
Değerlendirilmesi, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Ankara, 106-107.
İnternet: TCMB, Ödemeler Dengesi Ayrıntılı Sunum, 2013, http://evds.tcmb.gov.tr/
adresinden 14 Haziran 2014 tarihinde alınmıştır.
İnternet:
Sanayi
Üretim
Endeksine
Ait
tanım,
http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1024 adresinden 1 Eylül 2014 tarihinde
alınmıştır.
79
ÖZGEÇMİŞ
Kişisel Bilgiler
Soyadı, adı
: AZMAZ Aysel
Uyruğu
: T.C.
Doğum tarihi ve yeri
: 05.12.1988 / Çekerek
Medeni hali
: Bekar
Telefon
:-
Faks
:-
e-mail
:-
Eğitim
Derece
Eğitim Birimi
Mezuniyet tarihi
Yüksek lisans
Gazi Üniversitesi/Ekonometri Bölümü
Devam ediyor.
Lisans
Gazi Üniversitesi/Ekonometri Bölümü
2010
Lise
Başkent Lisesi
2006
İş Deneyimi
Yıl
2011-2012
Yabancı Dil
İngilizce
Yer
İş Bankası
Görev
Memur
GAZİ GELECEKTİR...
Download