DÖVİZ KURUNDAKİ OYNAKLIĞIN CARİ AÇIK ÜZERİNDEKİ ETKİSİ: TÜRKİYE ÖRNEĞİ (2003-2014) Aysel AZMAZ YÜKSEK LİSANS TEZİ EKONOMETRİ ANABİLİM DALI GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ARALIK 2014 iv DÖVİZ KURUNDAKİ OYNAKLIĞIN CARİ AÇIK ÜZERİNDEKİ ETKİSİ: TÜRKİYE ÖRNEĞİ (2003-2014) (Yüksek Lisans Tezi) Aysel AZMAZ GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ Aralık 2014 ÖZET Cari işlemler açığı Türkiye ekonomisinde son dönemlerde sıkça gündeme gelen ve en çok tartışılan sorunların başında gelmektedir. Bunun en önemli nedeni, cari dengenin ekonominin en önemli ve hassas bileşenlerinden biri olduğu yönündeki genel kabuldür. Cari açığın nedensellik boyutunu ele aldığımızda döviz kuru değişkeninin öne çıktığı görülmektedir. Cari açık sıcak para özelliğine sahip kısa vadeli sermaye hareketlerinin belirlediği döviz kurundan etkilenmektedir. Bu nedenden dolayı döviz kurundaki oynaklığın cari açık üzerindeki etkisi önem arz etmektedir. Bu çalışmada döviz kurundaki oynaklığın cari açık üzerinde etkisi var mıdır sorusuna yanıt aramaya çalışılmıştır. Öncelikle reel döviz kuruna ait oynaklık serisi tahmin edilmiştir. AR(4)-ARCH(1) modeli oynaklığın tespit edilmesi için uygun model olarak bulunmuştur. Elde edilen reel döviz kuru oynaklık serisi, reel döviz kuru, brent petrol fiyatları, sanayi üretim endeksi ile cari açık arasındaki ilişki vektör otoregresif (VAR) analizi ile incelenmiştir. Etki tepki analizine göre; cari açığın en çok kendi şoklarından daha sonra döviz kuru oynaklığından etkilendiği sonucuna ulaşılmıştır.Varyans ayrıştırması sonuçlarına göre; ilk dönemde cari açıkta meydana gelen değişmenin önemli bir kısmı kendisinden kaynaklıdır. Bunu reel döviz kuru oynaklığı izlemektedir. Uzun dönemde ise cari açıkta meydana gelen değişmenin önemli bir kısmı ilk dönemde olduğu gibi cari açıktan kaynaklıdır. Uzun dönemde cari açığı brent petrol fiyatları izlemektedir. Bilim Kodu: 1106.2.165 Anahtar Kelimeler: Koşullu Değişen Varyans Modelleri, Döviz Kuru Oynaklığı, VAR Analizi, Etki-Tepki Fonksiyonları, Varyans Ayrıştırması, Sayfa Adedi: 79 Tez Danışmanı: Prof. Dr. Nezir KÖSE v THE EFFECT OF REAL EXCHANGE RATE VOLATILITY ON CURRENT ACCOUNT: THE CASE OF TURKEY (2003-2014) (M.S. Thesis) Aysel AZMAZ GAZİ UNIVERSITY GRADUATE SCHOOL OF EDUCATIONAL SCIENCES December 2014 ABSTRACT Current account deficit is one of the problem that mostly discussed and come up to Turkey's economy in recent times. Most important reason for this, generally accepted opinion about current account balance is one of the most vital and responsive component of the enonomy. When we take a causality size of the current account deficit in hand, it is seen that exchange rate variable is standing out. Current account deficit is affected by exchange rate which is determined by short-term capital movements that has hot money feature. For this reason, impact of exchange rate volatility on current account deficit is so important. In this study, it is searching for answer the question that is there any impact of exchange rate on current account deficit. Firstly, reel exchange rate volatility series estimated. AR(4)-ARCH(1) model is found as the appropriate model for detecting volatility. The relationship between obtained reel exchange rate volatility series,reel exchange rate, brent oil price, index of industrial production and current account deficit is examined by VAR analysis. According to impulse-response funtions analysis, it concluded that current deficit account is affected mostly by its shock then exchange rate volatility. According to result of variance decomposition; the majority of changing at current account is affected by itself in first period. Reel exchange rate follow this. In the long period, the majority of changing at current account which is similar to the first period that is affected by current account. Brent petroleum oil price is following the current account in the long period. Science Code: 1106.2.165 Key Words: Conditional Heteroscedastic Variance Models, Exchange Rate Volatility, VAR Analysis, Impulse-Response Funtions, Variance Decomposition Page Number: 79 Supervisor : Prof. Dr. Nezir KÖSE vi TEŞEKKÜR ‘’Döviz Kurundaki Oynaklığın Cari Açık Üzerindeki Etkisi: Türkiye Örneği (20032014) ‘’ adlı bu çalışmada, Türkiye açısından son derece önemli olan cari açık sorununun belirleyicileri ele alınmıştır ve döviz kurundaki oynaklığın cari açık üzerindeki etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Bu tez çalışmasının her aşamasında benden yardımlarını esirgemeyen göstermiş olduğu değerli katkılarından dolayı tez danışmanım Sayın Prof. Dr. Nezir Köse’ye, İş Bankasında çalıştığım dönemde bana gösterdiği anlayıştan dolayı İş Bankası Dışkapı Şube Müdürü Bayram Ustabay’a, manevi destekleriyle yanımda olan kardeşime, anneme ve babama teşekkürü bir borç bilirim. vii İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZET……………………………………………………………………………………… iv ABSTRACT………………………………………………………….………..………… v TEŞEKKÜR……………………………………………………….……………........…. vi İÇİNDEKİLER……………………………………………………….…………........….. vii ÇİZELGELERİN LİSTESİ……………………………………….…………….........….. ix ŞEKİLLERİN LİSTESİ………………………………………….…………….......…….. x KISALTMALAR…………………………………………………………………….….... xi GİRİŞ……………….……………………………………………………………….….... 1 BİRİNCİ BÖLÜM CARİ AÇIĞIN BELİRLEYİCİLERİ Cari Açığı Etkileyen Değişkenler ile Arasındaki İlişki……………………..… 7 1.1.1. Cari açık ile büyüme arasındaki ilişki………………………………….……… 7 1.1.2. Cari açık ile petrol fiyatları arasındaki ilişki……………………….….…….... 10 1.1.3. Cari açık ile reel döviz kuru arasındaki ilişki………………….…………...… 10 1.2. Cari Açığı Etkileyen Değişkenler Üzerine Yapılmış Çalışmalar…………... 12 1.3. Döviz Kuru Oynaklığı Üzerine Yapılmış Çalışmalar……………………..…. 17 1.1. İKİNCİ BÖLÜM OYNAKLIK MODELLERİ 2.1. Koşullu Değişen Varyans Modelleri………………….………………….…….... 31 2.1.1. ARCH modeli süreci…………………………….…………….………..…….…. 32 2.1.1.1. ARCH(p) modeli…………………………………………………..………….… 36 2.1.1.2. ARCH(p) modelinin kısıtları………….………………….……...…..……....... 37 2.1.1.3. ARCH etkisinin belirlenmesi…………………………….…………………… 37 viii Sayfa 2.1.1.4. ARCH parametrelerinin tahmin edilmesi: en çok olabilirlik yöntemi…................................................................................................................ 38 2.1.1.5. ARCH modelinin zayıf yönleri…………………………….……...…….….... 39 2.1.2. GARCH modeli…………………………………………………………...…..…. 40 2.1.2.1. GARCH(p,q) modelinin kısıtları…………………………………..……..….... 43 2.1.2.2. GARCH modelinin zayıf yönleri……………………………………..…..….. 43 2.1.3. EGARCH modeli………………………………………………………................ 44 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM TÜRKİYE’DE REEL DÖVİZ KURU OYNAKLIĞI VE CARİ AÇIK İLİŞKİSİ 3.1. Araştırmanın Kapsamı……………………….……….……………..………..….... 47 3.2. Değişkenlerin Zaman Serisi Özellikleri…………………...………………......... 48 3.3. Reel Döviz Kuru İçin Oynaklığın Hesaplanması………..……….…….….…... 56 3.4. Vektör Otoregresif Model………………………………...................................... 59 3.5. Etki Tepki Fonksiyonları……………………………………...….......................... 61 3.6. Varyans Ayrıştırması…………………………………….…..…........................... 65 SONUÇ ………………………….………………………………………..……............. 69 KAYNAKLAR…………………………………………………………..……................... 73 ÖZGEÇMİŞ…………………………………………………………….……………..…. 79 ix ÇİZELGELERİN LİSTESİ Çizelge Sayfa Çizelge 1.1. 2003-2013 Dönemi GSMH büyüme oranları, cari işlemler dengesi (milyon ABD dolar) ve cari açık/GSYİH (%)….……….……………………………… 9 Çizelge 1.2. Cari açığı etkileyen değişkenler üzerine yapılmış çalışmalar özet.... 21 Çizelge 1.3. Döviz kuru oynaklığı üzerine yapılmış çalışmalar özet…………….... 25 Çizelge 3.1. SIC kriterine göre serilerin ADF test sonuçları (düzeyde durağan)... 56 Çizelge 3.2. SIC kriterine göre serilerin ADF test sonuçları (1. sıra fark)…...…..... 56 Çizelge 3.3. Reel döviz kuru getiri oranı serisinin uygun ARMA model sonuçları…………………………………………………………………………..…....... 57 Çizelge 3.4. ARCH-LM test sonuçları……………………………..…...…………….. 58 Çizelge 3.5. Getiri oranı serisine ilişkin AR(4)-ARCH(1) model sonuçları.………. 59 Çizelge 3.6. VAR modelinin tahmini için gecikme sayısının belirlenmesi …….… 61 Çizelge 3.7. Cari açık değişkenine ait varyans ayrıştırması…….………….…..….. 67 x ŞEKİLLERİN LİSTESİ Şekil Sayfa Şekil 3.1. Cari açık serisinin aylık seyri……………………………………........... 49 Şekil 3.2. Mevsimsellikten arındırılmış cari açık serisinin aylık seyri……......... 50 Şekil 3.3. Sanayi üretim endeksi aylık seyri………………………….….………. 51 Şekil 3.4. Mevsimsellikten arındırılmış sanayi üretim endeksi serisinin aylık seyri………………………………………………………………………………..…. 52 Şekil 3.5. Reel döviz kuru aylık seyri……………………….…………….…..…… 53 Şekil 3.6. Brent petrol fiyatı aylık seyri………………………………..……….….. 54 Şekil 3.7. Brent petrol fiyatlarındaki bir standart sapmalık şoka cari açığın verdiği tepki…………………………………………………………………………..…….… 62 Şekil 3.8. Döviz kuru oynaklığındaki bir standart sapmalık şoka cari açığın verdiği tepki………………………………………………………………………….…….…. 63 Şekil 3.9. Sanayi üretim endeksindeki bir standart sapmalık şoka cari açığın verdiği tepki……………………………………………………………………..…… 64 Şekil 3.10. Döviz kurundaki bir standart sapmalık şoka cari açığın verdiği tepki………………………………………………………………..….………………. 65 Şekil 3.11. Cari açıktaki bir standart sapmalık şoka cari açığın verdiği tepki………………………………………………………………………………...…. 65 xi KISALTMALAR Bu çalışmada kullanılmış kısaltmalar, açıklamaları ile birlikte aşağıda sunulmuştur. Kısaltmalar Açıklamalar AB Avrupa Birliği ABD Amerika Birleşik Devletleri ADF Genişletilmiş Dickey-Fuller AIC Akaike Bilgi Kriteri AR Otoregresif ARCH Otoregresif Koşullu Değişen Varyans ARDL Gecikmesi Dağıtılmış Otoregresif Model ARMA Otoregresif Hareketli Ortalama EGARCH Üstel Genelleştirilmiş Otoregresif Koşullu Değişen Varyans G7 Dünyanın GSMH’si En Yüksek Ülkelerini Kapsayan Grup GARCH Genelleştirilmiş Otoregresif Koşullu Değişen Varyans GSMH Gayri Safi Milli Hasıla GSYH Gayri Safi Yurt İçi Hasıla HLM Harberger Laursen Metzler HQ Hannan Quinn IPE Uluslararası Petrol Ticareti İMKB İstanbul Menkul Kıymetler Borsası LM Testi Lagrange Çarpanı Testi LR Benzerlik Oranı OECD Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü SIC Schwarz Bilgi Kriteri TCMB Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası VAR Vektör Otoregresif 1 GİRİŞ Bir ülkenin en önemli temel göstergelerinden biri cari işlemler dengesidir. Cari işlemler dengesi bir ülkenin ithal ettiği mal ve hizmet ile ihraç ettiği mal ve hizmetin arasındaki fark olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle cari işlemler dengesinde meydana gelen farklar ekonomi açısından önem arz etmektedir. Özellikle Türkiye ekonomisinde yaşanan 1994, 1998, 2000 (Kasım) ve 2001 (Şubat) krizleriyle birlikte cari dengenin önemi daha da artmıştır. 1980 yılından itibaren ithal ikameci sanayileşme politikalarını terk ederek serbestleşmeye başlayan Türkiye ekonomisi bu tarihten itibaren uluslararası piyasalardaki gelişmelerden etkilenir hale gelmiştir. Finansal anlamda da serbestleşmesi 1989 yılında kabul edilen 32 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkındaki Kanunla gerçekleşmiştir. Bu kanunla birlikte Türk parasının daha konvertibl (diğer paralara çevrilebilir) hale gelmesi ve kambiyo kontrollerinin kaldırılması Türkiye ekonomisinin dünya piyasalarıyla daha çok etkileşim içerisinde olmasını sağlamıştır. Bu durum Türkiye’ye kısa vadeli yabancı sermayenin hızla girmesine neden olmuştur. Bu tür sermaye genelde spekülatif ve sıcak para özelliği taşıdığı için geçici olarak ödemeler dengesi ve kamu açıklarını finanse etmektedir. Ayrıca kısa vadeli yabancı sermaye hareketleri Türk lirasının değerlenmesine neden olur ve değerlenen Türk lirası ihracat miktarını azaltırken ithalat miktarının artmasına neden olarak cari açığı ortaya çıkarmaktadır. Finansal serbestleşme sonucunda özellikle 1992 yılına kadar az miktarlarda seyreden cari açık 1992 yılından itibaren uluslararası piyasalarda meydana gelen serbestleşmeyle birlikte artmaya başlamıştır. Cari açıkta meydana gelen yüksek artışlar 1994 ve 2000-2001 krizlerinin en önemli nedeni olarak görülmektedir. Yaşanan bu krizler ve sonucunda ülkedeki ekonomik durgunluk cari açığın daha da önemli bir sorun olmasına neden olmuştur. Finansal serbestleşmeyle birlikte artan cari işlemler açığı Türkiye ekonomisinde ciddi bir problem haline gelmiştir. Bu sorunun kalıcı olarak çözümlenmesi için cari işlemler açığının altında yatan sebeplerinin araştırılması son dönemlerde ağırlık kazanmıştır. Döviz kurundaki belirsizlikler son dönem cari işlemler açığını artıran sebepler arasında en dikkat çekenlerdin biridir. Günlük 2 piyasa işlem hacmi dikkate alındığında döviz piyasası finansal piyasalar içinde önemli bir yere sahiptir. Bu çerçevede, döviz kuru seviyesinin yanı sıra döviz kuru oynaklığı ve diğer piyasalarla olan etkileşimin analizi de büyük önem taşımaktadır. Döviz kuru oynaklığının döviz cinsi türev ürünlerinin fiyatlanmasında temel değişkenlerden biri olmasının da etkisi büyüktür. Ayrıca döviz kuru oynaklığı küresel ticaret yapısı ve dolayısıyla ödemeler dengesi üzerinde belirleyici olabilmektedir. Ödemeler dengesi doğrudan cari açık ile alakalı olduğundan döviz kurunda meydana gelen belirsizlikler cari açık için önem arz etmektedir. Döviz kuru oynaklığının tahmini, oynaklığın uluslararası finansal akımlar, dış ticaret ve yatırım üzerinde olumsuz etkileri nedeniyle oldukça önemlidir. Döviz kuru oynaklığındaki değişimler hem ihracatı hem de ithalatı etkileyeceğinden uluslararası ticaretin azalmasına sebep olur. Bunun yanında hükümetlerin döviz piyasasına müdahaleleri de döviz kuru oynaklığını değiştirir. Sabit kur sisteminden dalgalı kur sistemine geçilmesi, döviz kuru oynaklığını arttırmıştır. Döviz kuru getiri oynaklığının öngörülmesi özellikle uluslararası yatırımcılar açısından doğru portföy kompozisyonunun oluşturulması kararında büyük önem taşır. Bununla birlikte, ülke ekonomisinin istikrarı döviz kurunun oynaklığı ile ilişkilendirilmekte bu da oynaklık öngörüsünü yetkili makamlar için zorunlu hale getirmektedir. Son yıllarda yaşanan küresel likidite bolluğu da döviz kuruna olan ilgiyi arttırmıştır (Kocaş, 2011: 64). Türkiye’de Merkez Bankası tarafından 2002-2005 yılları arasında örtük olarak 2006 yılından itibaren ise açık olarak enflasyon hedeflemesi rejimi uygulanmaktadır. Bu rejimin uygulanmaya başlanması ile birlikte enflasyondaki oynaklık azalmış ancak döviz kurundaki oynaklık artmıştır. Bu nedenle döviz kurundaki oynaklığın cari açık üzerindeki etkisinin araştırılması daha da önem kazanmıştır. Bu çalışmanın amacı reel döviz kurundaki oynaklığın cari açık üzerindeki etkisini 2003:01-2014:06 aylık verileri kullanarak ekonometrik olarak test etmektir. Özellikle 2001’den sonra ciddi boyutlara gelen cari açığın artış sebebinde döviz kurundaki oynaklığın olup olmadığı bu konuyu daha da önemli hale getirmiştir. Cari açığı etkileyen değişkenler olarak yazın taraması sonucunda tespit edilen; reel döviz kuru, brent petrol fiyatları, sanayi üretim endeksi kullanılmıştır. 3 İncelenen konudaki değişkenlere ait veriler Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’ndan ve Uluslararası Enerji Ajansının web sitesinden temin edilmiştir. Tez üç bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın birinci bölümünde analizimizde yer verdiğimiz değişkenler ile cari açık arasındaki ilişki açıklanmış ve cari açığı etkileyen değişkenler ve döviz kuru oynaklığı üzerine yapılmış çalışmalar hakkında yazın taramasına yer verilmiştir. Bölümün sonunda yer verilen yazın taramasına ait özet çizelgeler oluşturulmuştur. İkinci bölümde oynaklığın tanımı yapılmış oynaklığın modellemesinde kullanılan koşullu değişen varyans modelleri açıklanmıştır. ARCH, GARCH, EGARCH modellerinin süreçleri ayrıntılı olarak incelenmiştir. Üçüncü bölümde ise 2003:01-2014:06 dönemleri arasındaki aylık veriler kullanılarak döviz kurundaki oynaklığın cari açık üzerindeki etkisi test edilmiştir. Çalışmada reel döviz kuru oynaklığının tespitinde otoregressif koşullu değişen varyans süreçleri kullanılmıştır. Uygun ARCH modeli ile hesaplanan reel döviz kuru oynaklık serisi modele dahil edilerek VAR analizi yapılmıştır. Son olarak da tahmin edilen VAR modelinden oluşturulan etki tepki fonksiyonları ve varyans ayrıştırması sonuçları yorumlanmıştır. 4 5 BİRİNCİ BÖLÜM CARİ AÇIĞIN BELİRLEYİCİLERİ Cari açık; bir ülkenin döviz giderlerinin döviz gelirlerinden fazla olmasıdır. Mal ve hizmet ithalatının mal ve hizmet ihracatından fazla olma durumu da denilmektedir. Bir ülkenin cari dengesi, söz konusu ülkenin cari işlemler hesabı altında yer alan kalemlerin alacaklı ve borçlu kısımları arasındaki farktır. Alacaklı hesapların borçlu hesaplardan fazla olduğu ülkenin ödemeler dengesi cari fazla, tersi durumda ise cari açık vermektedir. Cari denge ülkelerin ekonomik koşullarını karşılaştırmak için kullanılan önemli bir veri kaynağıdır (TCMB, 2009: 3). Cari açık üç şekilde oluşabilmektedir. Bunlar (Karluk, 2003: 455): Cari açık; ülkenin dış ticareti açık verdiği için meydana gelmiştir. Dolayısıyla ekonominin dış ticaret dengesinde noksanlık vardır ve bu noksanlık hizmet gelirleri veya ülkenin dışarıdan sağladığı transferlerle karşılanamamaktadır. Cari açık; ülkenin dış ticareti dengede olduğu halde uluslararası hizmet ödemeleri, dışarıya yapılan transferler, dışarıdan sağlanan hizmet gelirleri ile dışarıdan elde edilen transferlerden çok olduğu için ortaya çıkmıştır. Bu durumda dış açığın hangi kalem veya kalemlerden doğduğunu bilmek gerekir. Açık, uluslararası hizmet ödemelerinden veya karşılıksız transferlerden kaynaklanabilir. Cari açık karşılıksız transferlerden dolayı ortaya çıkıyorsa, bu durumda iki şık söz konusudur; ülke ya yabancılara yardım yapmakta ya da ülkeden dışarıya sermaye ve faiz ödemeleri yapılmaktadır. Cari açık; ülkenin hizmet gelir ve giderleri ile özel karşılıksız transfer kalemlerinde denge sağlandığı halde, dış ticaretin açık vermiş olmasından doğabilir. 1980’li yıllarla birlikte gelişmekte olan ülkelerde sermaye hareketleri üzerindeki hareketlerini engellerin aşamalı hızlandırmıştır. Bu olarak kaldırılması dönüşüm, ülkelerarası ekonomik dengelerin sermaye önceki 6 dönemlerden daha farklı boyutları ile gözetilmesi gereğini doğurmuştur. Bu doğrultuda, cari denge dışa açık ekonomiler için büyük önem taşımaktadır. Türkiye’de de, 24 Ocak 1980 kararları ve sonrasında, özellikle 90'lı yıllardan sonra sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesi yönünde atılan adımlar sonucunda cari dengenin seyri önem kazanmıştır (TCMB, 2009: 4). 1980 yılından itibaren Türkiye’nin cari işlemler hesabı sürekli açık vermeye başlamıştır. Türkiye’de 1990-2008 dönemlerinde cari işlemler dengesizliğine yol açan birçok etken ortaya çıkmış olup ülkenin dış borçlarındaki artışların, ödemeler bilançosunun cari işlemler açığının yüksek düzeylere ulaşmasından kaynaklandığı genel kabul gören bir görüş halini almıştır. Buna karşın sorunun yalnızca ödemeler dengesinden kaynaklandığı ve döviz sorunu olduğunu kabul etmek yanlış olabilir. Çünkü ilgili dönem verilerinden de açıkça gözlenebildiği gibi cari işlemler dengesizliği yaratan çok farklı faktörler ortaya çıkabilmektedir. 1990’lı yıllarda Türkiye ekonomisi önemli potansiyeline rağmen çok kötü bir performans sergilemiştir. Büyümede yüksek dalgalanmalar, yüksek ve kronik enflasyon, kamu açıkları, mali disiplinsizlik, siyasi ve makroekonomik açıdan sürekli belirsizlik ortamı ve yüksek faiz oranları ortaya çıkmıştır. 1990-2008 dönemindeki ekonomik krizler, terör ve deprem net istihdamın yaratılamamasına yol açmış ve buna bağlı olarak artan cari işlemler açıkları görülmüştür (Başbolat, 2010: 50). 1998 yılından itibaren hızla artan ABD’nin cari işlemler açığı, 2006’da 800 milyar dolarla en yüksek düzeyine ulaşmıştır. Aynı yıl tutsat piyasalarında başlayan dalgalanma ile eş zamanlı olarak azalmaya başlayan ABD cari işlemler açığı, krizin küresel boyuta ulaşmasından sonra 2009 yılında yarı yarıya azalmıştır. Ekonomik krize bağlı keskin düzeltme yalnızca ABD’de değil kronik cari işlemler açığı sorununa sahip diğer ülkelerde ve Türkiye’de de yaşanmıştır. Ancak küresel krizin etkilerinin hafiflediği 2010 yılında Türkiye’de tekrar artmaya başlayan cari işlemler açığı, tutar olarak küresel kriz öncesi eriştiği en yüksek düzeyin de üzerine çıkmıştır. 1974-2010 döneminde, özellikle Türkiye’nin ithal ikameci sistemi terk ederek, dışa açık büyüme stratejisi uygulamaya başladığı 1980 sonrası dönemde yaşanan krizlerin, bir başka deyişle GSYH’nin küçüldüğü yılların hemen öncesinde cari işlemler açığı yüksek değerler aldığı gözlenmiştir. 1994 krizinden bir önceki yıl bu açığın GSYH’ye oranı %3,6, 2001 krizinden önce ise %4,9 olarak kaydedilmiştir. 2004-2008 döneminde %5’in üstüne çıkan cari işlemler açığının 7 GSYH’ye oranı, Türkiye tarihinde ilk kez bu kadar uzun süre sürdürülebilmiştir. Bunda 2001 krizi sonrasında yapılan reformlarla temel politika göstergelerinin düzeltilebilmiş olmasının yanı sıra 2005 yılında AB ile üyelik müzakerelerinin başlaması ile farklı dinamiklerin ortaya çıkması etkili olmuştur. Örneğin, 1996– 2005 ortalaması %1’in altında olan net uluslararası doğrudan yatırım girişlerinin GSYH’ye oranı, 2006 yılında %3,8’e ulaşmıştır. Ancak 2008 Eylül ayında başlayan küresel kriz sürecinde, 2009’un ilk çeyreğinde reel olarak %15 düşen GSYH’si ile Türkiye yalnızca dünyanın en büyük yirmi ekonomisi arasında değil başlıca yükselen piyasa ekonomileri arasında da en çok daralan ülke olmuştur. Bu durum, ülke içindeki makroekonomik dengeler ne kadar sağlam olursa olsun, global piyasalarda yaşanabilecek bir likidite ve/veya kredi krizinin Türkiye gibi dış finansman ihtiyacı çok yüksek olan ülkeler üzerinde son derece olumsuz etkileri olabileceğinin somut bir göstergesidir (Yased Raporu, 2011: 3-4). Türkiye’nin son on yılda gösterdiği büyüme hızının cari işlemler dengesini etkilemesi de büyük ölçüde ara malı ithalatından kaynaklanmaktadır. Sabit yatırımların hızlı arttığı yıllarda ise yatırım malı ithalatı yolu ile cari işlemler dengesine etkide bulunmaktadır. Başka bir deyişle, ekonominin hızlı büyüdüğü yıllarda ithalat da hızla artmakta, bu da cari işlemler açığının yükselmesi ile sonuçlanmaktadır. Türkiye ekonomisinde geleneksel olarak gözlenen bu ilişkinin, sanayi üretiminin ithalata bağımlılığının artması nedeniyle, 2000'li yıllardan itibaren önemli ölçüde farklılaştığı, 1990'lı yıllardaki aynı büyüme hızlarına ulaşmak için 2000'li yıllarda giderek daha fazla ithalata gereksinim duyulduğu, bunun da daha fazla cari açıkla sonuçlandığı görülmektedir (Eşiyok, 2012: 70). 1.1. Cari Açığı Etkileyen Değişkenler ile Arasındaki İlişki Türkiye ekonomisine genel olarak bakıldığında cari açığın önemli ve ciddi bir sorun olduğu görülmektedir. Bu sorunun nedenleri arasında birçok faktör ele alınabilir. Bu konuda yapılmış çalışmalar baz alınarak bu faktörler arasından en belirleyici olanlar çalışmamızda ele alınmıştır. 1.1.1. Cari açık ile büyüme arasındaki ilişki Büyüme, belirli bir amaç doğrultusunda, birçok bakımdan ölçülebilen ve çoğunlukla ekonomideki üretim kapasitesinde yaşanan artışı ifade etmek için 8 kullanılan bir kavramdır. Ekonomik büyüme, toplam sanayi ürünü olarak büyüme, GSMH ve/veya GSYH’ deki artış veya kişi başına düşen ürün miktarındaki artış şeklinde birçok bakımdan ölçülebilir. Ekonomik büyümenin ölçüm yollarından hangisinin daha verimli olduğu ise ölçümün hangi amaçla yapıldığına bağlıdır (Çekim, 2009: 43). Çalışmamızda kullanılan veriler aylık olduğundan, üç ayda bir yayınlanan GSYH rakamları büyüme için kullanılmamıştır, onun yerine sanayi üretim endeksi kullanılmıştır. Sanayi üretiminde meydana gelen artış büyümeyi de artış yönünde etkileyecektir. Cari işlemler açığı ile büyüme arasındaki ilişkinin ana kaynağı, milli gelir seviyelerinde meydana gelen artışların iç talepte meydana getirdiği yükselmelerdir. Buna göre iç talepte meydana gelen yükselmeler ithalatı artırmakta, buna bağlı olarak dış ticaret dengesinde yaşanan bozulmalar da cari açığa sebebiyet vermektedirler. İthalat artışı iki ana sebepten kaynaklanmaktadır. Birincisi, tüketim mallarına olan talebin yeterince karşılanamaması bireylerin yabancı mallara yönelmesine neden olmaktadır. Kriz dönemlerinde ertelenmiş olan tüketim tercihlerinin istikrarla beraber yüksek bir ivmeye kavuşması da tüketim malları ithalinin miktar olarak artışını daha da hızlandırmaktadır. Ancak ikinci ve asıl önemli olan husus ihracat sektörünün ithalata bağlı olan yapısıdır. Özellikle krizler sırasında TL’nin devalüe edilmesi, ihracat eğilimini artırırken, ihracat sektörünün yatırım ve ara malı ithaline bağımlı olması ithalatın da artışına sebep olmaktadır. İhracatın ithalata bağımlı olması, ithalatta beklenen kısılmanın gerçekleşmemesine sebep olurken, ihracat artışının yarattığı gelir etkisi de iç talebi artırmak suretiyle, yurt içi üretim olanaklarına bağlı olarak daha fazla ithalatı teşvik etmektedir (Sezer, 2007: 64). Bu ilişkiye göre ekonominin hızla büyüdüğü dönemlerde ithalat oranında da artış olduğu gözlenmektedir. Bu durumun sonucu olarak ekonominin daraldığı dönemlerde cari işlemler hesabı fazla verirken; ekonominin büyüme dönemlerinde cari işlemler hesabının açık verdiği görülmektedir. Cari işlemler açığı analiz edilirken dikkate alınan en önemli rasyolardan biri cari işlemler açığının milli gelir içindeki payıdır. Özellikle ülkeler arası karşılaştırma 9 yaparken cari işlemler açığının mutlak değer olarak kıyaslamak doğru olmayacaktır. Çünkü daha büyük ekonomilerin daha büyük cari işlemler açığı olabilir, ancak kendi dinamikleri içerisinde sürdürülebilir bir düzeyde ise tehlike arz etmeyebilir. Dolayısıyla cari işlemler dengesinin milli gelire oranı cari dengenin ne kadar sürdürülebilir ve sağlıklı olduğuna dair sinyaller verirken, ayrıca farklı ülkeleri birlikte incelenirken daha doğru bir kıyaslama sağlar (Gülçiçek, 2007: 83). Çizelge 1.1. 2003-2013 Dönemi GSMH büyüme oranları, cari işlemler dengesi (Milyon ABD Dolar) ve cari açık/GSYİH (%) Yıllar Büyüme Cari İşlemler Oranları(%)(%)% Dengesi Cari Açık/GSYH(%)(%) 2003 3,4 -7,5 2,4 2004 9,0 -14,2 3,6 2005 8,7 -21,4 4,4 2006 6,9 -31,8 6,0 2007 4,8 -37,7 5,8 2008 0,9 -40,3 5,4 2009 -4,8 -12,1 1,9 2010 9,4 -45,4 6,2 2011 8,6 -75,0 9,7 2012 2,2 -48,4 6,1 2013 4,4 -65,4 7,9 Kaynak: TCMB, Ödemeler Dengesi Ayrıntılı Sunum, 2013, http://evds.tcmb.gov.tr/ Çizelge 1.1’de cari işlemler dengesi ve büyüme oranları incelendiğinde, cari açığın azalmasına paralel olarak büyüme oranlarının artış hızında da bir azalma olduğu görülmektedir. Çizelge 1.1’de de görüleceği üzere büyüme oranları ile cari işlemler açığı arasında pozitif bir ilişki söz konusudur. 10 1.1.2. Cari açık ile petrol fiyatları arasındaki ilişki Petrolün bir girdi kaynağı olarak çoğu sektörde kullanılması, ülke ekonomisinin mikro ve makro ölçekte etkilenmesine yol açmaktadır. Özellikle günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler tarafından petrole olan bağımlılığın artması, öte yandan petrol kaynaklarının kıt olması sebebiyle, petrol fiyatlarında meydana gelen değişimler, piyasa oyuncuları tarafından dikkatle takip edilmekte ve petrol fiyatlarının makroekonomi üzerine olan etkilerinin teorik olarak açıklandığı çalışmaların sayıları artmaktadır (Dede, 2012: 33). Dış ticaret dengesindeki olumsuzluklar, en fazla enerji ithalatından kaynaklanmaktadır. Özellikle üretim için gerekli enerji kaynağında büyük ölçüde ithalata bağımlı oluşumuz dış ticaret dengesini büyük ölçüde etkilemektedir. Buna ilaveten son yıllarda büyümeyle birlikte enerji ihtiyacımız oldukça artmıştır ve artmaya devam etmektedir. Türkiye’nin dış ticaret dengesini olumsuz etkileyen enerji ithalatımızdaki en büyük pay, ham petrol ithalatıdır. Bunun yanı sıra petrol fiyatında yaşanan bir artış tüm fiyat endekslerini yükselteceği için tüm ekonomiyi etkileyen çok önemli bir değişkendir. Bu nedenle ham petrol fiyatlarıyla dış ticaret dengesi, dolayısıyla ham petrol fiyatlarıyla cari işlemler dengesi önemli bir ilişki içindedir. 2005 yılından bu yana yükselen petrol fiyatları, enerji ithal eden ülkelerde cari işlemler açığı sorununu arttırmıştır. Petrol fiyatları artarak petrol maliyetini yükseltmesi dış ticaret dengesini de olumsuz yönde etkileyecektir (Gün, 2011: 78). Petrol fiyatlarının cari açık üzerindeki etkisini ülkemiz için: petrol fiyatlarında görülen her 10 dolarlık artışın ülke bütçesine yaklaşık olarak 2 milyar dolar ek yük getirdiği göz önünde tutarak daha net görebiliriz (Atiker, 2004: 6). Türkiye enerji ihtiyacının önemli bir kısmını ithal eden bir ülke olduğu için petrol fiyatlarında yaşanacak olan bir artış öncelikle cari açığı etkileyecektir. Buna bağlı olarak; petrol fiyatında meydana gelen bir artışın cari açığı da arttırması beklenmektedir. 1.1.3. Cari açık ile reel döviz kuru arasındaki ilişki Yurtdışı fiyat düzeyi (P*) ile nominal döviz kuru(e) çarpımının yurtiçi fiyat düzeyine(P) oranına, reel döviz kuru denir. Reel değer kaybı olunca yurtiçinde üretilen malların yurtdışında üretilen mallara kıyasla ucuzlaması ve reel değer 11 kazancı olunca tam tersine yurtiçinde üretilen malların yurtdışında üretilen mallara kıyasla pahalılaşması birlikte düşünüldüğünde, reel döviz kurunun bir ülkenin rekabet gücünü yansıttığı söylenebilir. Reel döviz kuru nominal döviz kuru üzerinden hesaplanabileceği gibi, nominal efektif döviz kuru üzerinden de hesaplanabilir. Nominal efektif döviz kuru üzerinden (nominal döviz kurlarının ticaret ağırlıklı ortalamasını temsil eden bir endeks üzerinden) hesaplanan reel döviz kuruna, reel efektif döviz kuru denir. Gerçek hayatta reel (efektif) döviz kuru, tek bir mal itibariyle hesaplanmaz. Gerçek hayatta reel döviz kuru, belirli mallardan oluşan bir sepet itibariyle hesaplanır. Bu yüzden de reel döviz kuru denklemindeki P* ve P terimleri, aslında yurtiçi ve yurtdışı fiyat endekslerini temsil ederler. Reel döviz kuru belirli mallardan oluşan bir sepet üzerinden hesaplanırken, P* ve P terimleri her şeyden önce tüketici fiyat endeksi veya üretici fiyat endeksi olarak ele alınabilir. Ayrıca reel döviz kuru denklemindeki P*/P terimin, ithal edilen mallar fiyat endeksinin ülkede üretilen ve ihraç edilen mallar fiyat endeksine oranı, kısaca dış ticaret haddi diye yorumlamak da mümkündür. Reel döviz kuru denklemindeki P*/P terimi, özellikle bir ülkenin rekabet gücünü ölçmeyi amaçlayan çalışmalarda, yurtdışı ve yurtiçi emek maliyetleri arasındaki fark olarak da tanımlanır (Ünsal, 2011: 142, 143, 144). Reel döviz kuru en basit tanımı ile ülkeler arasındaki enflasyon farklılıklarını göz önüne alacak şekilde hesaplanan nominal döviz kurudur. Önemi, bir ülkenin dış ticaretinde rekabet gücüne ilişkin olarak kullanılan bir gösterge olmasından kaynaklanmaktadır (Kıpıcı ve Kesriyeli, 1997: 1). Döviz kuru ile dış ticaret dengesi arasındaki ilişki literatürde ilk olarak esneklikler yaklaşımında incelenmiştir. Dış ticarete konu olan malların arz esnekliklerinin sonsuz olması varsayımı altında, herhangi bir ülkenin ticaret partnerlerine olan ithalat talebi ile ticari partnerlerinin söz konusu ülkeye olan ithalat taleplerinin reel döviz kuru esnekliklerinin toplamı birden büyükse, ulusal paranın reel değer kaybı (kazanımı) dış ticaret dengesini pozitif (negatif) yönde, küçükse negatif (pozitif) yönde etkileyecek, bire eşitse etkilemeyecektir (MarshallLerner koşulu). Esneklikler yaklaşımında dış ticarete konu olan malların nispi fiyatlarında meydana gelen değişimlerin doğuracağı gelir hareketlerinin ihmal 12 edilmiş olmasından hareketle Harberger (1950) ile Laursen- Metzler (1950), gelir hareketleri ile dış ticaret dengesi arasındaki ilişkinin fiyat hareketlerinin aksine pozitif yönlü olduğunu (HLM Etkisi) ve dolayısıyla esnekliklerin gelir hareketlerini bastıracak ölçüde birden büyük olması gerektiğini savunmuşlardır. Ulusal para biriminin değerinde meydana gelen değişimler ile dış ticaret dengesi arasındaki ilişkinin dinamik bir biçimde yorumlanması ise J Eğrisi Hipotezini doğurmuştur. Bu yaklaşıma göre; ulusal para biriminde meydana gelen reel değişimler ile dış ticaret dengesi kısa dönemde pozitif ilişkili, uzun dönemde ise negatif ilişkilidir. J Eğrisi Hipotezi, kısa dönemde gelir etkisinin, uzun dönemde ise fiyat etkisinin baskın olacağı öngörüsü olarak da değerlendirilebilir. Mundell ve Fleming ise para ve maliye politikalarının döviz kuru rejimine bağlı olarak farklı etkileri olacağını savunmuşlardır. Mundell-Fleming modeli olarak da bilinen bu yaklaşıma göre esnek döviz kurlarında para politikası, sabit döviz kurlarında ise maliye politikası etkilidir (Bektaş, 2007: 35). Cari işlemler dengesi ile döviz kuru arasındaki ilişki önemli konulardan biridir. Esneklikler yaklaşımı yukarı da değinildiği üzere; devalüasyonun söz konusu olduğu dönemde paranın değer kaybetmesinden dolayı dış ticaret dengesinin bu durumdan olumlu etkileneceğini ileri sürmektedir. Özet olarak; Marshall-Lerner koşuluna bağlı olarak, döviz kurundaki artışın cari işlemler dengesi üzerinde olumlu bir etkisi olacaktır. Dönemler arası yaklaşım ise bu ilişkinin belirsiz olduğunu ileri sürmektedir. 1.2. Cari Açığı Etkileyen Değişkenler Üzerine Yapılmış Çalışmalar Debelle ve Faruqee (1996) , 1971-1993 yılları arasında sanayisi gelişmiş 21 ülke üzerine yapılan çalışmada, cari açığın belirleyicilerini panel veri ve yatay kesit verileri yöntemlerini kullanarak tespit etmeye çalışmışlardır. Yapılan analizler sonucunda; cari işlemler açığını kısa dönemde etkileyen değişkenler; reel döviz kurları, konjonktürel dalgalanmalar ve dış ticaret hadleri iken; uzun dönemde ise gelişme süreci ve demografik faktörlerinin cari işlemler açığını etkilediği sonucuna ulaşmışlardır. Calderon vd.’in (2002), 1966-1995 yılları arasında 44 gelişmekte olan ülkeyi içeren çalışmasında, cari açığın belirleyicilerini dinamik panel veri yöntemi olan genelleştirilmiş momentler yöntemi ile analiz etmişlerdir. Cari açığın belirleyicileri 13 olarak; tasarruflar, yatırımlar, gelir, dışa açıklık oranı, reel efektif döviz kuru, dış ticaret hadleri, sanayileşmiş ülkelerin büyüme oranları ve uluslararası faiz oranlarını alınmıştır. Ampirik sonuçlara göre; büyüme oranında meydana gelen artışın cari işlemler açığını artırdığı, sanayileşmiş ülkelerin büyüme oranındaki artışın gelişmekte olan ülkelerin cari işlemler açığını azalttığı sonucuna ulaşılmıştır. Aşırı değerli reel döviz kurunun daha yüksek cari işlemler açığıyla bağlantılı olduğu elde edilmiştir. Özmen (2004) çalışmasında cari açığın nedenlerini, sonuçlarını ve ekonomi politikalarını, yakın dönem Türkiye’si üzerinde tartışmıştır. Çalışmada 71 ülke verisi kullanılarak, yönetim biçimi, uluslararası finansal sistemin temel günahı, borç ödeyememe geçmişi, finansal gelişme düzeyi, para politikası kredibilitesi ve ülke büyüklüğünün cari açık üzerine etkileri incelenmiştir. Elde edilen bulgular sürdürülebilir cari açık oranı ve cari açık-kur ilişkilerinin politika rejimi, kurumsal/finansal yapı, uluslararası finansal sistem işleyişi vb. gibi yapısal faktörlerden bağımsız olmadığı önermesini desteklemektedir. Akçacı (2006) çalışma kapsamında reel döviz kuru ile cari işlemler dengesi arasındaki ilişkiyi 1991-2005 tarihleri arasındaki üç aylık veriler kullanarak incelemiştir. Kullanılan zaman serilerini birim kök testleri, regresyon analizi ve Granger nedensellik testleri ile analiz etmiştir. Bu çalışmada elde edilen ampirik bulgular, cari açığın oluşumunda reel döviz kurunun etkili olduğu yönündedir. Erkılıç (2006), Türkiye’de cari açığın belirleyicilerini hem geleneksel yaklaşımlara hem de dönemler arası yaklaşıma göre incelemektedir. Bu çerçevede seçilen; dış ticaret hadleri, yabancı ülkeler (G7 ve AB 15 ülkeleri) büyüme oranı, dünya faiz oranı, reel efektif döviz kuru endeksi, yurtiçi büyüme oranı, kamu kesimi borçlanma gereği GSMH oranı değişkenlerinden hangilerinin cari açığın belirleyicileri olduğunu VAR modeli ile değişkenler arasındaki ilişkiyi inceleyen etki tepki fonksiyonları ile analiz etmiştir. Bulguların sonuçlarına göre; Türkiye’de cari açığın belirleyicilerini istatistikî olarak açıklayan en önemli değişkenler bir dönem önceki cari açık, yurtiçi büyüme oranı, reel döviz kuru olarak elde edilmiştir. 14 Erbaykal (2007) çalışmasında, 1987:01-2006:03 dönemlerine ilişkin GSYH, reel efektif döviz kuru ve cari işlemler dengesi verilerini kullanarak cari açık ile arasındaki nedensellik ilişkisi olup olmadığını Toda ve Yamamoto (1995) nedensellik analizi ile test etmiştir. Yapılan analiz sonucunda hem ekonomik büyümeden hem de döviz kurundan cari açığa doğru bir nedensellik olduğu sonucuna ulaşmıştır. Buradan cari açığın hem büyümeden kaynaklanan talep artışından etkilendiğini hem de sıcak para özelliğine sahip kısa vadeli sermaye hareketlerinin belirlediği döviz kurundan etkilendiği bulgusunu tespit etmiştir. Bu durumda Erbaykal (2007), Türkiye’nin cari açık sorunuyla mücadele edebilmesi için sürdürülebilir ve istikrarlı bir ekonomik büyüme kazanmasının yanında TL’nin aşırı değerlenmesine sebep olan sıcak para akımlarını kontrol eden politikalar uygulaması gerektiğini ileri sürmüştür. Türkiye’de 1995-2005 dönemi ekonomik gelişmeleri inceleyerek cari işlemler dengesizliği yaratan unsurları tespit eden ve ülkemizde cari işlemler açığının atalet kazanmasına yol açan faktörlere yönelik çözüm yollarını ortaya koyan Sezer (2007), cari işlemler dengesini etkileyen faktörleri yatırım ve tasarruflar, yatırımların sektörel dağılımı, ülkenin dışarıya açıklığı, ülkenin mali yapısı, cari açıkları finanse eden sermayenin yapısı, dış ticaret hadleri, ülkenin diğer ülkelere göre rekabet gücü, uygulanan döviz kuru programı ve politik istikrar olarak tespit etmiştir. Cari işlemler dengesini etkileyen bu faktörlerin oluşturduğu olumsuz sonuçların 2000 ve 2001 krizleri öncesinde Türkiye’de cari işlemler dengesi açıklarını sürdürülemez düzeye ulaştırdığını ifade etmiştir. Bu dönemlerde cari açık karşısında uygulanan politikalarda değişiklik yapılmadığından 1994 ve 2001 krizlerine sebep olduğunu ve cari işlemler dengesinde istikrarsızlığa yol açtığını ileri sürmüştür. Aytemiz-Şengönül (2008), enerji bağımlılığı yüksek olan ülkelerin, enerji fiyatlarındaki bir artış karşısında, ithalat maliyetlerinin ve dolayısıyla cari işlemler dengesinin olumsuz etkileneceğinin belirtmişlerdir. Çalışmalarında, enerji fiyatlarının Türkiye’de cari açıklar üzerindeki etkilerini incelemişlerdir. Elde ettikleri sonuçlara göre, 2003 yılı Kasım ayından önce enerji fiyat şoklarının ekonomide durgunluk yaratmadan cari açığı negatif olarak etkilediğini, 2003 yılı Kasım ayından sonra ise cari açığı etkileyen en önemli açıklayıcı değişkenin döviz kurları olduğu sonucuna varmışlardır (Oktar ve Dalyancı, 2011: 10). 15 Türkiye’deki cari açığın temel belirleyicilerini araştıran Erdoğan ve Bozkurt (2009), 1990:01-2008:10 dönemine ilişkin aylık verileri kullanarak petrol fiyatları, M2, ihracatın ithalatı karşılama oranı, enflasyon, enflasyon belirsizliği, döviz kuru, döviz kuru belirsizliği, doğrudan yabancı yatırımların GSYH içindeki payı serilerinin cari açığı etkileyip etkilemediğini ele almışlardır. MGARCH modellerinden yararlanılarak yapılan çalışmanın bulgularına göre; elde edilen koşullu korelasyonlara göre, en yüksek korelasyon değeri ihracatın ithalatı karşılama oranı, ikinci değer ise, petrol fiyatları olarak tespit edilmiştir. Çekim (2009) çalışmasında 1980-2008 arasındaki döneme ait cari işlemler açıklarını incelemiştir. Yapılan çalışma sonucunda Türkiye’de yaşanan cari işlemler açığının temel nedenleri; yurtiçi yatırım ve tasarrufların yetersizliği, ekonomik büyüme, dış ticaretin ağırlıklı olduğu ülkelerdeki büyüme oranları, reel döviz kurundaki değişim ve ülkeye giriş yapan kısa vadeli portföy girişleri olarak bulmuştur. Çekim (2009) bu sorunun çözümü için orta ve uzun vadede ithalata bağımlığının azalması gerektiğini savunmuştur. Koşan (2009), 1998-2008 dönemine ait üçer aylık verileri kullanarak Türkiye’de cari açığı etkileyen faktörleri ele almıştır. Cari açık, GSYH ve ara malı ithalatı arasındaki ilişkiyi Granger Nedensellik Testi ve ARDL Sınır testi yaklaşımı ile incelemiştir. Yapılan ampirik çalışma sonucunda, Cari Açık-GSYH ve Cari AçıkAra malı İthalatı değişkenlerinin arasında çift yönlü nedensellik ilişkisi olduğu sonucuna ulaşmıştır. Koşan (2009) çalışmasında Türkiye’nin ithalata bağlı büyüme politikasının GSYH’yı anlamlı bir şekilde etkilediğini savunmuştur. Çalışmadaki en önemli sonuç ise büyüme oranındaki meydana gelen artış ara malı ithalatının artmasına neden olmakta ve buda cari açığı yükselterek ekonominin hassaslaşmasına neden olmaktadır. Peker ve Hotunluoğlu (2009) çalışmasında; Türkiye’deki cari işlemler açığının nedenlerini, 1992:01-2007:12 dönemi verileriyle VAR yöntemiyle tespit etmiştir. Çalışmadan elde edilen bulgular, cari işlemler açığının en önemli belirleyicileri olarak; döviz kuru, faiz oranı ve İMKB’de ortaya çıkan değişmeler olarak tespit edilmiştir. Ayrıca Peker ve Hotunluoğlu (2009), enflasyon hedeflemesinin cari açığın artmasına neden olan faktörleri içerdiğini ileri sürmüştür. 16 Cari açığın finansmanı konusunda; açığın ne şekilde finanse edileceği de birçok araştırmacı için araştırma kaynağı olmuştur. Türkiye’de ki cari açığın sebepleri ve ne şekilde finanse edilmeye çalışıldığını Yılmaz (2009), 2000-2008 arası ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik krizleri dikkate alarak incelemiştir. Türkiye’deki yıllardır süren cari işlemler açığının sermaye ve finans hesabındaki fazlayla karşılanmasının, cari açığın finansmanın şekline uygun olmadığını ileri sürmektedir. Cari açığı kökten çözmenin kısa vadeli yatırımlardan ziyade doğrudan yatırımlarla mümkün olacağını; sıkı maliye politikasının esnek para politikasıyla birlikte uygulanmasını gerektiğini dile getirmiştir. Bununla birlikte Yılmaz’a (2009) göre talebi kontrol altında tutmak için harcama vergilerinden KDV ve ÖTV artırılmalıdır ve kur artırılarak paranın değeri düşürülerek cari açık kapanmalıdır. Morsy (2009), 28 petrol ihraç eden ülke için 1970-2006 dönemine ait yıllık verilerden yararlanarak cari işlemler dengesinin belirleyicilerini Genelleştirilmiş Momentler Metodu ile tespit etmiştir. Elde edilen bulgulardan ekonomik büyümenin cari işlemler dengesi açığı üzerinde herhangi bir etkisi olmadığı sonucuna ulaşılmıştır (Songur ve Yaman, 2013: 223). Başbolat (2010) ise, 1990-2008 yılları arasında Türkiye’nin cari işlemler dengesi açıklarını ve bu açığa yol açan nedenleri VAR Analizi ve Johansen Eşbütünleşme Testi kullanarak incelemiştir. Cari açığın belirleyicileri olarak; dış ticaret haddi, GSYH büyüme oranı, reel döviz kuru ve ham petrol fiyatları değişkenlerini incelemiştir. Elde edilen bulgular sonucunda cari açık ve döviz kuru arasında ve cari açık ile büyüme arasında pozitif yönlü bir ilişki olduğu sonucuna ulaşmıştır. Diğer önemli bir sonuç olarak da; ithalatın önemli bir kısmı olan petrol giderlerinin dış ticaret hadlerini etkilediğini ve petrol fiyatlarının düşük olmasının dış ticaret hadlerini ihracat lehine etkiyebileceğini dile getirmiştir. Uzun vadede cari açığa kalıcı çözümler bulunmasının yapısal tedbirlerle mümkün olacağını bunun yanı sıra ülkenin siyasi yapısının da göz önünde tutularak uygun politikaların uygulanmasının cari açık üzerinde pozitif bir etkiye sahip olabileceğini tespit etmiştir. Bayrak (2011) çalışmasında 1995-2010 yılları arasında Türkiye’de cari açık ve bu açığa yol açan faktörleri incelemiştir. VAR analizi ile yaptığı çalışmasında 17 cari açık ile cari açık (bir yıl önceki cari açık oranı), cari açık ile GSYH büyüme oranı, cari açık ile ara mal ithalatı ve cari açık ile petrol fiyatları arasında pozitif yönlü anlamlı bir ilişki olduğu sonucuna ulaşmıştır. Para arzı (M2) ile cari açık arasında ise anlamlı bir sonuç bulamamıştır. İhracatın ithalatı karşılama oranı ile cari açık arasında negatif yönlü bir ilişki tespit eden Bayrak (2011), bu değişkenler arasında anlamsız bir ilişki bulmuştur. Türkiye’de GSYH büyüme oranlarının, ara mal ithalatının ve petrol varil fiyatlarının artması durumunda cari açığın da artış gösterdiği sonucuna ulaşmıştır. Çiftçi (2013), 2001:01-2012:03 dönemine ait üçer aylık verileri kullanarak; cari işlemler açığı ile ekonomik büyüme ve reel döviz kurları arasındaki ilişkiyi Eşbütünleşme ve Granger Nedensellik testi kullanarak incelemiştir. Ampirik analiz sonucunda; cari açık, GSYH ve reel kur arasında uzun dönemli bir ilişki olduğunu ispatlamıştır. Ayrıca, GSYH’den cari açığı doğru bir ilişki bulamamıştır. GSYH ve reel döviz kurunun nedeni cari açıktır sonucuna ulaşmıştır. 1.3. Döviz Kuru Oynaklığı Üzerine Yapılmış Çalışmalar Aydoğuş ve Yıldırım (2001), reel döviz kurundaki değişmelerin dış ticaret dengesi üzerindeki etkilerini Türkiye ekonomisi için incelemişlerdir. Yapılan ekonometrik çalışmada 1960-1997 dönemine ait yıllık veriler; ARDL ve koentegrasyon testi ile incelenmiştir. 1960-1997 yılları arasında ithal ikameci ve ihracatı teşvik edici politikalar uygulandığı için çalışma 1960-1979 ve 1980-1997 yılları olmak üzere iki alt döneme ayrılmıştır. Elde edilen bulgular devalüasyonun her iki alt dönemde de ticaret dengesini iyileştirici etkisi olduğunu göstermiştir. Ancak 1960-1979 döneminde bu etki daha güçlü görünmektedir. Bunun nedeni ise bu dönemde ithalatın 1980 sonrası döneme göre miktar ve çeşit olarak daha az olması ve döviz sıkıntılarının yaşanmış olmasından kaynaklı olduğu dile getirilmiştir. Ayrıca 1980 sonrası dönemde sermaye hareketlerinin de serbestleşmesiyle dışa açık politikaların daha fazla izlenmesi, devalüasyonun ticaret dengesi üzerindeki etkisinin önceki döneme göre azalmasına neden olmuştur. Özet olarak Aydoğuş ve Yıldırım’ın yaptığı çalışmanın sonuçları her iki dönemde de devalüasyonun dış ticaret dengesi üzerindeki etkisinin olumlu olduğunu göstermiştir. 18 Özer vd. (2007) çalışmasında Türkiye’de 1999:01-2007:01 aylık verileri kullanarak döviz kuru oynaklığı ile ithalat ve ihracat arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Koşullu değişen varyans modeli ile döviz kuru oynaklığını elde etmiştir. VAR modeli aracılığıyla elde edilen döviz kuru oynaklığı ile ithalat ve ihracat arasındaki ilişkiyi Granger Nedensellik Testi ile belirlemeye çalışmıştır. VAR modeli ile değişkenler arasındaki dinamik ilişki etki-tepki fonksiyonları ve varyans ayrıştırması aracılığıyla analiz edilmiştir. Nedensellik sonuçlarına göre; ihracat ile ithalat arasında, ithalat ile nominal döviz kuru oynaklığı arasında çift yönlü bir ilişki bulunmuştur. Ayrıca ihracattan, nominal döviz kuru oynaklığına doğru tek yönlü nedensellik ilişkisini tespit etmiştir. Etki tepki ve varyans ayrıştırması analizi sonuçları da nedensellik analizi sonuçlarını destekler biçimdedir. USD-TL döviz kurlarındaki oynaklığın modellenmesini ve bu kapsamda yapılan müdahalelerin oynaklığa etkisini tespit etmeyi amaçlayan Çörtük (2007); ARCH, GARCH, TGARCH VE EGARCH yöntemlerini kullanarak en uygun modelin hangisi olduğunu araştırmıştır. Çalışma kapsamında ilk olarak uygun ARMA modelini; ARMA(5,1,4) olarak bulmuştur. Daha sonra döviz kuru oynaklığını en iyi açıklayan modelin EGARCH(1,2) olduğu sonucuna ulaşmıştır. EGARCH(1,2) modelinden tahmin ettiği varyansları incelemiş ve tahmin modelinin bu incelemelerde oldukça başarılı sonuçlar verdiğini tespit etmiştir. Ek olarak tahmin modeli Merkez Bankasına yapılan döviz müdahaleleri ile incelenmiştir. Müdahalenin modele tek değişken olarak katılması durumunda varyans üzerinde istatistiki olarak anlamlı ancak önemli bir etkisi bulunmadığını ancak iki değişken olarak katılması durumunda müdahaleler farklı anlam düzeylerinde istatistiki olarak anlamlı bulunacağı sonucunu elde etmiştir. Köse, Ay ve Topallı (2008) çalışmasında, 1995-2008 dönemine ait aylık verileri kullanarak, reel dış ülkelerin geliri, nispi fiyatlar ve reel döviz kurunda meydana gelen oynaklıkların Türkiye’nin reel ihracat gelirleri üzerindeki etkisini eşbütünleşme analizi ve hata düzeltme modeli ile incelemişlerdir. Varyans ayrıştırması analizi sonuçlarına göre; reel ihracat üzerinde en etkili değişken olarak reel döviz kuru oynaklığı tespit edilmiştir. Ayrıca bulgular; reel döviz kuru oynaklığının reel ihracatı hem uzun hem de kısa dönemde negatif olarak etkileyeceği sonucunu göstermiştir. 19 Tarı ve Yıldırım (2009) çalışmalarında, Türkiye’de döviz kuru belirsizliğinin ihracata etkisini 1989:Q1-2007:Q3 dönemlerine ait üçer aylık verileri kullanarak analiz etmişlerdir. Analizler Johansen eşbütünleşme analizi ve hata düzeltme modeli aracılığıyla gerçekleştirilmiştir. Ampirik sonuçlara göre döviz kuru belirsizliği uzun dönemde ihracatı negatif etkilerken kısa dönemde döviz kuru belirsizliğinin ihracat üzerinde herhangi bir etkisi olmadığı sonucuna ulaşmışlardır. Çağlayan ve Dayıoğlu (2009), OECD ülkelerine ait döviz kuru getirilerinin oynaklığının modellenmesinde ve öngörüsünde simetrik ve asimetrik koşullu değişen varyans modellerini ele almışlardır. Ampirik çalışmada OECD ülkelerine ait döviz kuru getiri serileri için kullanılan koşullu değişen varyans modelleri; GARCH, EGARCH, GJR-GARCH ve APARCH’dır. Elde edilen sonuçlara göre; çoğu ülke için asimetrik koşullu değişen varyans modelleri simetrik koşullu değişen varyans modellerinden daha iyi olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Döviz kuru getirilerinin dağılımlarının çoğunun aşırı basık ve kalın kuyruğa sahip olduğu tespit edilmiştir. Değer ve Koç (2010), Türkiye ekonomisi için döviz kuru belirsizliği ve yurt içi yatırımlar arasındaki ilişkiyi 1988-2007 dönemi üçer aylık veriler kullanarak incelemiştir. Değişkenler arasındaki ilişki Toda-Yamamoto nedensellik analizi ile tespit edilmiştir. Analiz sonuçlarına göre döviz kuru belirsizliğinden yatırımlara doğru tek yönlü bir ilişki bulunmuştur. Sarı (2010), 1982:05-2006:12 dönemi verilerini kullanarak ithalat ve ihracat üzerindeki döviz kuru oynaklığının yarattığı etkileri Markov Switching ARCH yöntemi ile analiz etmiştir. Çalışmanın bulguları döviz kuru belirsizliğinin yarattığı risklerden, ithalat değerinin etkilendiği yönündedir. Döviz kuru oynaklığını etkileyen değişkenlerden birinin de İMKB 100 endeksi olduğu araştırmacılar tarafından savunulmaktadır. Unutmaz (2011) çalışmasında; Türkiye ekonomisi için serbest kur politikasına geçilen 2001 krizi sonrası dönemde döviz kuru yapısının ARCH/GARCH modelleri ile belirlenmesini ele almıştır ve bulgular sonucunda elde ettiği model ile İMKB 100 Endeksi arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Analiz sonucunda, İMKB 100 Endeksinden döviz kuru getiri oranları için hesaplanan oynaklığa doğru bir nedensellik ilişkisi olduğunu tespit etmiştir. 20 İMKB 100 Endeksinde meydana gelen sert hareketlerinde döviz kuru oynaklığını negatif yönde etkilediğini belirtmiştir. Ayrıca döviz kuru sepetinde oluşan şokların döviz kurunda belirsizliğe neden olduğu, İMKB 100 Endeksi üzerinde ise etkilerinin devamlılık gösterdiği sonucunu elde etmiştir. Odabaşı (2011), çalışmasında döviz kuru oynaklığının Türkiye’nin İhracatı üzerindeki etkisini 1989:Q1-2007:Q1 dönemlerine ait üçer aylık veriler ile analiz etmiştir. Döviz kuru oynaklığı ile ihracat arasındaki ilişkiyi Johansen eşbütünleşme analizi ve hata düzeltme modeli aracılığıyla test etmiştir. Ampirik sonuçlara göre; döviz kurundaki oynaklığın kısa ve uzun dönemde Türkiye ihracatını olumsuz yönde etkilediği sonucuna varmıştır. Cari açığı etkileyen değişkenler ve döviz kuru oynaklığı üzerine yapılmış çalışmalara ait özet bilgiler Çizelge1.2 ve Çizelge 1.3’de yer almaktadır. 21 Çizelge 1.2. Cari açığı etkileyen değişkenler üzerine yapılmış çalışmalar Çalışma Adı Kullanılan Yöntem Konu Kısa dönemde cari açığı etkileyen 1971-1993 yılları arasında sanayisi Debelle ve Faruqee (1996) gelişmiş 21 ülke üzerine yapılan Yatay kesit verileri ve panel veri çalışmada yöntemleri. cari açığın Sonuç belirleyicilerinin tespit edilmesi. faktörler; reel ticaret hadleridir. Uzun dönemde ise demografik faktörlerdir. ülkelerin büyüme oranındaki artış, gelişmekte olan 44 gelişmekte olan ülkenin 19661995 yıları arasında ki verileri ile cari kurları, konjonktürel dalgalanmalar ve dış Sanayileşmiş Calderon, Chong ve Loayza (2000) döviz Genelleştirilmiş momentler yöntemi. açığın belirleyicilerinin incelenmesi. ülkelerin cari azaltmaktadır. işlemler Aşırı açığını değerli reel döviz kuru ile yüksek cari işlemler açığı ilişkilidir. Sürdürülebilir cari açık oranı ve cari Cari Özmen (2004) açığın sonuçlarının nedenlerinin, ve uygulanacak ekonomi politikalarının ele alınması. 71 ülke verisi kullanılarak ampirik olarak incelenmiştir. açık-kur ilişkilerinin politika rejimi, kurumsal/finansal yapı, uluslararası finansal sistem işleyişi gibi yapısal faktörlerden bağımsız değildir. Akçacı (2006) Reel döviz kuru ile cari işlemler Granger nedensellik analizi (1991- dengesi 2005 tarihleri arasındaki üç aylık incelemesi. arasındaki ilişkinin veriler ile). Cari açığın oluşumunda reel döviz kuru etkilidir. 22 Erkılıç (2006) Türkiye’de cari açığın VAR Toda Erbaykal (2007) açığın ile etki tepki fonksiyonları. belirleyicilerinin tespit edilmesi. Cari modeli nedenlerinin ve yöntemini büyüme oranı, reel döviz kuru Türkiye’de cari açığın belirleyicisidir. Yamamoto (1995) (1987:01-2006:03 dönemlerini kapsayan üçer aylık incelenmesi. Bir dönem önceki cari açık, yurtiçi veriler). Ekonomik büyümeden ve kurundan cari doğru açığa döviz bir nedensellik ilişkisi vardır. Cari işlemler dengesini etkileyen faktörler; ve tasarruflar, yatırımların sektörel dağılım, ülkenin Türkiye’de cari işlemler dengesizliği Sezer (2007) yatırım yaratan unsurlar tespit edilerek cari 1995-2005 yılları arası Türkiye’de ki açığın azaltılmasına yönelik çözüm ekonomik gelişmeler incelenmiştir. yollarının ortaya konulması. dışarıya açıklığı, ülkenin mali yapısı, cari açıkları sermayenin finanse yapısı, eden dış ticaret hadleri, ülkenin diğer ülkelere göre rekabet gücü, uygulanan döviz kuru programı ve politik istikrardır. Erdoğan ve Bozkurt (2009) Çekim (2009) Türkiye’deki cari açığın temel belirleyicilerinin ele alınması. 1980–2008 arasındaki döneme ait cari işlemler açıklarının incelenmesi. MGARCH modeli (1990:01-2008:10 dönemine ilişkin aylık veriler). Cari işlemler değişkenler; açığını etkileyen ihracatın ithalatı karşılama oranı ve petrol fiyatlarıdır. Türkiye ekonomisinin 1980 öncesi Cari işlemler açığının ve sonrası dönemlerde cari işlemler nedenleri; dengesinde karşılaşılan sorunlar. tasarrufların yetersizliği, ekonomik yurtiçi yatırım temel ve 23 büyüme, dış ticaretin ağırlıklı olduğu ülkelerdeki büyüme oranları, reel döviz kurundaki değişim ve ülkeye giriş yapan kısa vadeli portföy girişleridir. 1998-2008 dönemine ait üçer aylık Koşan (2009) Peker ve Hotunluoğlu (2009) Cari Açık-GSYİH ve Cari Açık- verileri kullanarak Türkiye’de cari Granger Nedensellik Testi ve ARDL Aramalı açığı Sınır Testi. arasında çift yönlü nedensellik ilişkisi etkileyen faktörlerin ele İthalatı değişkenlerinin alınması. bulunmaktadır. Türkiye’deki cari işlemler açığının Cari işlemler açığının döviz kuru, faiz VAR nedenlerinin incelenmesi. yöntemi (1992:01-2007:12 dönemi aylık verileriyle). oranı ve İMKB’de ortaya çıkan değişmelere karşı duyarlı olduğu tespit edilmiştir. Cari açığı kalıcı olarak çözmenin Türkiye’deki cari açığın sebepleri ve Yılmaz (2009) ne şekilde finanse edilmeye çalışıldığının incelenmesi 2000 yılından 2008 yılının sonuna doğrudan kadar Türkiye ekonomisinin yaşadığı olabilmektedir ve ayrıca sıkı maliye krizleri politikası esnek para politikasıyla dikkate alarak cari açık sebepleri tespit edilmiştir. yatırımlarla uygulanmalıdır. Cari mümkün açığın kapanması için kur artırılmalıdır. Petrol Morsy (2009) ihracatçısı ülkelerde cari işlemler açığı belirleyicilerinin ele alınması. Genelleştirilmiş yöntemleri. momentler Büyüme cari işlemler açığı üzerinde etkili değildir. 24 Başbolat (2010) Türkiye’nin cari işlemler dengesi VAR açıkları Eşbütünleşme ve bu açığa yol açan etkenlerin araştırılması. Analizi, Testi Johansen Cari açık ve döviz kuru arasında ve (1990-2008 cari açık ile büyüme arasında pozitif dönemi). yönlü bir ilişki tespit edilmiştir. Cari açık ile cari açık, cari açık ile Bayrak (2011) Türkiye’de cari açık ve bu açığa yol VAR açan faktörlerin incelenmesi. arasında). analizi (1995-2010 yılları GSYİH büyüme oranı, cari açık ile ara mal ithalatı ve cari açık ile petrol fiyatları arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki vardır. Cari işlemler açığı ile ekonomik Çiftçi (2013) büyüme ve reel döviz kurları arasındaki ilişkinin tespit edilmesi. Eşbütünleşme Nedensellik testi. ve Granger Cari açık, GSYİH ve reel kur arasında uzun dönemli bir ilişkiye sahiptir. 25 Çizelge 1.3. Döviz kuru oynaklığı üzerine yapılmış çalışmalar Çalışma Adı Kullanılan Yöntem Konu Reel döviz kurundaki değişmelerin Aydoğuş ve Yıldırım (2001) dış ticaret dengesi üzerindeki etkilerinin Türkiye ekonomisi için incelenmesi. Sonuç ARDL ve koentegrasyon yöntemi (1960-1997 dönemine ait yıllık veriler). Ampirik sonuçlara göre, her iki dönemde de devalüasyonun dış ticaret dengesi üzerindeki etkisi olumludur. İhracat ile ithalat arasında, ithalat ile Özer vd. (2007) Türkiye’de döviz kuru oynaklığı ile Koşullu değişen varyans modeli, ithalat ve ihracat arasındaki ilişkinin Granger nedensellik, VAR modeli ile ele alınması. etki-tepki ve varyans ayrıştırması. nominal döviz kuru oynaklığı arasında çift yönlü bir ilişki vardır. İhracattan, nominal döviz kuru oynaklığına doğru ise tek yönlü bir nedenselliğe sahiptir. Döviz kuru oynaklığını açıklayan en USD-YTL Çörtük (2007) döviz iyi kurlarındaki oynaklığın modellenmesi kapsamda yapılan ve bu müdahalelerin ARCH, GARCH, TGARCH ve EGARCH yöntemleri. modelin bankasına yapılan döviz müdahaleleri ile ele alındığında, müdahalenin modele iki değişken oynaklığa etkisinin tespit edilmesi. Merkez olarak katılması durumunda istatistiki olarak anlamlı olmasıdır. Köse, Ay ve Topallı (2008) Türkiye’de oynaklığının reel döviz ihracata kuru etkisinin Eşbütünleşme düzeltme analizi modeli, ve hata varyans Reel döviz belirsizliklerin ihracat kurlarındaki üzerindeki 26 ayrıştırması incelemesi. (1995-2008 aylık veriler). etkisi negatiftir. İhracatı artırmak için döviz kuru oynaklığını azaltacak politikalar uygulanmalıdır.. Tarı ve Yıldırım (2009) Türkiye’de döviz kuru belirsizliğinin ihracata etkisinin incelenmesi. Johansen eşbütünleşme ve hata düzeltme modeli (1989:Q1-2007:Q3 üçer aylık veriler). Döviz kuru dönemde belirsizliğinin ihracat üzerinde kısa etkisi yokken uzun dönemde aralarında negatif yönlü bir ilişki vardır. OECD ülkelerine ait döviz kuru getirilerinin volatilitesinin modellenmesinde ve öngörüsünde Çağlayan ve Dayıoğlu (2009) kullanılan simetrik ve asimetrik koşullu değişen varyans modellerinin öngörü GARCH, EGARCH, GJR-GARCH ve APARCH modelleri. Asimetrik koşullu değişen varyans modelleri simetrik koşullu değişen varyans modellerinden daha iyidir. performanslarının değerlendirilmesi. Türkiye ekonomisi için döviz kuru Değer ve Koç (2010) belirsizliği ve yurt içi yatırımlar arasındaki ilişkinin ele alınması. İthalat Sarı (2010) üzerinde belirsizliğinin döviz yarattığı kuru etkilerinin değerlendirilmesi. Unutmaz (2011) Türkiye ekonomisi için serbest kur politikasına geçilen 2001 krizi Toda-Yamamoto nedensellik analizi (1988-2007 üçer aylık veriler). Döviz kuru belirsizliğinden yatırımlara doğru tek yönlü bir ilişki vardır. Markov Switching ARCH yöntemi Döviz kuru belirsizliğinin yarattığı kullanılmıştır. risklerden, ithalat etkilenmektedir. ARCH/GARCH modelleri. İMKB 100 Endeksinden döviz kuru getiri oranları için hesaplanan 27 sonrası dönemde döviz kuru yapısı oynaklığa doğru belirlenmeye çalışılarak İMKB 100 ilişkisi vardır. Döviz kuru sepetinde endeksi ile arasındaki ilişkinin ele oluşan alınması. belirsizliğe neden olmakta, İMKB şoklar bir döviz nedensellik kurunda 100 Endeksi üzerinde ise süreklilik göstermektedir. Döviz kuru oynaklığının Türkiye’nin Odabaşı (2011) İhracatı incelenmesi. üzerindeki etkisinin Johansen eşbütünleşme analizi ve hata düzeltme modeli (1989:Q12007:Q1 dönemlerine ait üçer aylık veriler). Döviz kurundaki oynaklık kısa ve uzun dönemde Türkiye ihracatını olumsuz yönde etkilemektedir. 28 29 İKİNCİ BÖLÜM OYNAKLIK MODELLERİ Uluslararası finansal piyasalarda son 20-25 yılda yaşanan çalkantılar ile riskten korunma ve spekülatif gelir elde etme amacına yönelik faaliyetler finansal piyasalardaki hareketlerin tahmin edilmesine olan ilgiyi artırmıştır. Finansal piyasalardaki oynaklığın nedenlerinin belirlenmesi ve bu hareketlerin önceden öngörülmesi bu piyasalarda finansal başarının vazgeçilmez koşullarından birisi haline gelmiştir (Güloğlu ve Akman, 2007: 45). Oynaklık, tahmin hatalarının varyansının sabit olmayıp zamanla farklılık göstererek ani hareketlilik ya da değişim göstermesi olarak tanımlanabilir. Kısaca tahmin hatalarındaki istikrarsız dalgalanma olarak da ifade edilebilir. Oynaklık en temel istatistiksel risk ölçüsüdür. Oynaklık çok farklı şekillerde ifade edilirken finansçılar için en yaygın olarak kullanılan tanımlama “bir rassal değişkenin oynaklığı onun standart sapmasıdır” şeklindedir. Oynaklık, faiz oranları, borsa fiyatları gibi finansal değişkenlerin rastgele değişkenliğini ölçer. Oynaklık tahminleri yakın zamanda gözlemlenen piyasa değeri denilen iniş çıkışlara dayalıdır. Bazı tahmin teknikleri oynaklığı bir değişken olarak almaktadır. Bu teknikler yakın zamandaki trende dayalı olarak gelecekteki oynaklığı öngörebilmektedir. Yüksek bir oynaklık artan bir belirsizliğin göstergesidir (Özgün, 2011: 32). İktisat yazınında oynaklık ile ilgili ilk çalışmalar, “vadeye kalan gün” kavramını ilk kez kullanan Samuelson’a dayanmaktadır. 1960’lı yıllarda Mandelbrot (1963) ve Fama (1965) tarafından spekülatif fiyatlardaki belirsizliğin zaman içinde sabit olmadığı gösterilmiş olmasına karşın modellerde ikinci ya da daha yüksek momentlere (varyans, çarpıklık ve basıklık) yer verilmesi 1980’li yılları bulmuştur (Aydın ve Özcan, 2005: 84; Ayhan, 2008: 165). Engle (1982), Bollerslev (1986) ve Nelson (1991) geliştirilmiştir. tarafından yapılan çalışmalar ile oynaklık modellemeleri 30 Literatürdeki oynaklık kavramı ile ilgili yapılan çalışmalardan yola çıkacak olursak, oynaklığa sebep olan faktörler aşağıdaki gibi sıralanabilir (Akpamuk, 2014: 4): Finansal çalkantılar, şoklar ve hareketlilik Ekonomik krizler Politik belirsizlikler Mali ve parasal politikalardaki değişiklikler İyi ve kötü haberler Küreselleşme Ülkelerin ekonomik ve finansal açıdan bütünleşmesi İletişim teknolojisindeki gelişmeler Ülkelerarası ticaret kotalarının kaldırılması Dış piyasalardaki olumsuzluklar Döviz kurları, faiz oranları ve borsa endeksleri gibi finansal değişkenlerin oynaklıkları, bu değişkenlerin beklenen değerlerinden ne kadar saptıklarının bir ölçüsüdür. Ekonomide yaşanan ani ve hızlı değişmeler oynaklığın artmasına neden olmaktadır. Bu değişmelerin beraberinde getireceği beklenmedik olaylara karşı korunmak için oynaklığın iyi tahmin edilmesi çok önemlidir (Gürsakal, 2009: 320). Oynaklığın tahmin edilmesi ile finansal piyasalardaki risk algılaması ve tedirginlik minimum düzeye düşecektir. Finansal değişkenler arasındaki ilişkilerin birçoğunun doğrusal olmayan özellikler göstermesi doğrusal modellerin finanstaki kullanım alanını daraltmaktadır. Finansal veriler genellikle aşırı basıklık, oynaklık kümelenmesi ve kaldıraç etkisi özellikleri göstermektedir. Finansal verilerin sahip olduğu bu özellikler kısaca şu şekilde özetlenebilir (Mazıbaş, 2005: 4): Aşırı basıklık: Finansal varlık getirilerinin dağılımlarının genellikle kalın kuyruk ve ortalamada yüksek sivrilik özellikleri göstermesini ifade etmektedir. Buna göre, finansal varlık getirilerinin dağılımları normal 31 dağılıma göre ortalamada daha sivri ve kuyrukta daha kalın dağılım özellikleri göstermektedir. Oynaklık kümelenmesi: Finansal piyasalardaki oynaklık hareketleri genellikle birbirini takip etmekte, yüksek dalgalanmaları yüksek dalgalanmalar, düşük şiddetli dalgalanmaları ise yine küçük hareketler takip etmektedir. Bu nedenle, yüksek getirileri (artı veya eksi) yüksek getiriler takip etmekte, düşük getirileri de düşük getiriler takip etmektedir. Kaldıraç etkisi: Büyük fiyat düşüşleri, aynı miktarlı fiyat yükselişlerinden daha yüksek oynaklığa neden olmaktadır. Finansal piyasalarının yukarıda sayılan özelliklerinden dolayı oynaklığın modellenmesi ve tahmin edilmesinde yaygın olarak koşullu değişen varyans modelleri kullanılmaktadır. Sonuç olarak tahmin hatalarındaki oynaklığın bir başka ifadeyle koşullu değişen varyansın tahmin edilmesinin nedenleri (Türkyılmaz, 2002: 39): Tahminin güven aralıkları zamana bağlı değişiyorsa tahmin hatalarının varyansını modellemek suretiyle daha güvenilir(tutarlı) güven aralıklarının elde edebilmesi, Tahmin hatalarındaki değişen varyanslılığın uygun bir şekilde ele alındığı takdirde daha etkin tahmincilerin elde edilebilmesi, Risk getiri ilişkisinin gösterilebilmesidir. 2.1. Koşullu Değişen Varyans Modelleri Değişen varyansın koşulsuz olduğu durumda, artıkların koşulsuz varyansı zaman içinde değişmezken, koşullu olduğu durumda ise, artıkların varyansı geçmiş dönem gerçekleşmiş bilgi setine koşullu olarak zamanın bir fonksiyonu olmak üzere değişebilmektedir. Değişen varyansın formuna ait yapılan bu iki varsayımda da en önemli ortak özellik, koşulsuz varyansın sonlu olması gerektiği yönündedir (Gökçe, 1998: 1). Geleneksel ekonometri yöntemlerinde varyansın sabit olduğu varsayılır. Fakat oynaklık gösteren finansal piyasalarda değişen varyans ve otokolerasyon sorunlarının birlikte ortaya çıktığı görülmektedir. Sabit varyansın finansal zaman 32 serilerinde geçerli olmaması koşullu değişen varyans modelinin gelişmesini sağlamıştır. Değişen varyansla birlikte, değişen varyansın koşullu halinin tanımlanıp modellenmesi de oldukça önemlidir. Bir zaman serisi, belli bir dönem boyunca aynı seyri takip ettikten sonra, seride oynaklık yükselir ve tekrar eski seyrine döner. Bu tür serilerin uzun dönem varyansı sabit iken, yüksek veya aşırı oynaklık dönemindeki varyansı farklı (değişiyor) ise, bu serilere “koşullu farklı (değişen) varyanslı seriler” denir. Koşullu varyans kavramı ilk kez Engle (1982) tarafından öne sürülmüştür (Adakale, 2009: 98). Engle (1982) tarafından ileri sürülen Otoregresif Koşullu Değişen Varyans modeli daha sonra yapılan çalışmalar ile yaygın hale gelmiştir. Engle sıfır ortalamaya sahip olan koşullu değişen varyans modellerinin geçmişe bağlı olarak değişen varyansa sahip olduğunu, ARCH modelleri aracılığı ile göstermiştir. Bollerslev (1986), ARCH modelini ARMA süreci ile modelleyerek Genelleştirilmiş ARCH(GARCH) modeli olarak adlandırmıştır. Olumlu dalgalanmalar ya da şoklara (iyi haber) göre olumsuz dalgalanmalar ya da şokların (kötü haber), zaman serilerinin oynaklıkları üzerinde daha fazla etkili olduğu sık sık gözlenmektedir. Bu durum karşısında Nelson (1991), aynı büyüklükteki olumlu ve olumsuz şokların etkilerinin ayrıştırıldığı “EGARCH“ modelini geliştirmiştir. Böylece, oynaklıklardaki asimetrik yapıyı dikkate alan bu model yardımıyla asimetrik etkileri modellemek olanaklı olmaktadır (Ayhan, 2008: 174). 2.1.1. ARCH modeli süreci Klasik ekonometrik modeller hata terimlerinin sabit varyans varsayımına dayandığını ileri sürerler. Fakat hata terimleri her zaman sabit varyanslı olmadığından, değişen varyans söz konusu olduğunda zaman serileri bu sorunu göz ardı etmek için yeni modellere ihtiyaç duymuştur. Engle (1982), literatürdeki yaygın varsayımın aksine zaman serisi modellerindeki hata terimlerinin varyansının sabit olmadığını bazı makroekonomik verileri analiz ederek kanıtlamıştır. Engle, enflasyon modellerinde büyük ve küçük 33 tahmin hatalarının kümeler halinde ortaya çıktığını ve bunun sonucu olarak da tahmin hatalarının varyansının önceki dönem hata terimlerinin büyüklüğüne bağlı olduğunu tespit etmiştir. Engle, zaman serisi verilerinde karşılaşılan ve özellikle öngörülerde kendisini gösteren otokorelasyonun ARCH olarak isimlendirilen bir teknikle modellenmesi gerektiğine işaret etmiştir. ARCH modeli geleneksel zaman serisi modellerindeki sabit varyans varsayımını terk ederek, hata terimi varyansının önceki dönem hata terimlerinin karelerinin bir fonksiyonu olarak değişmesine imkan tanımaktadır (Songül, 2010: 4, 5). Engle yaptığı katkılarla stokastik bir süreç olan zaman serilerinin öngörü amacıyla analiz edilmesinde kullanılacak modellerde, koşullu ortalamaya ve koşullu varyansa yani ARCH etkisine birlikte yer vermiştir. Engle 1982’deki çalışmasına göre koşullu tahminler koşulsuz tahminlerden daha üstündür. Bu durumu göstermek için ARMA modelinden hareket ederek durağan bir AR(1) modelini değerlendirmek gerekir; (2.1) Eş.2.1’de verilen ortalaması 0 ve varyansı V( ) = sürecine sahip bir hata terimidir. ortalaması sıfırdır. olan beyaz gürültü ‘nin koşullu ortalaması ‘nin koşullu varyansı ise iken koşulsuz ve koşulsuz varyansı /1- (Engle, 1982: 987, 988). AR(1) modelinden yola çıkarak elde ettiğimiz 2 ’dir ‘in koşullu ortalaması ise; ( ) (2.2) şeklinde olmaktadır. ’in tahmini için bu koşullu ortalamayı kullanırsak , tahmin hatası varyansı, ( ) ] ( ) (2.3) şeklinde elde edilir. Koşulsuz tahmini hata varyansı ise aşağıdaki şekilde tahmin edilir; ⁄( )] } ( ) ] ( ) (2.4) 34 ( olduğundan, koşulsuz tahminler koşullu tahminlerden daha büyük ) bir varyansa sahip olur. Dolayısıyla koşullu tahminciler (bu dönem ve bilinen geçmiş dönem gerçekleşmelerini hesaba kattığı için) daha fazla tercih edilebilir (Enders, 2004: 114). Benzer bir şekilde, Eş.2.1’deki modelin hata terimi ‘nin varyansı sabit değilse, varyansdaki devamlı oynaklığın tahmin edilebilmesi için ARMA modeli kullanılabilmektedir. modelinin bir sonraki dönemdeki koşullu varyansının tahmini; ( | ) ( ) ] ( ) (2.5) şeklindedir. ’in beklenen değeri Bu durumda sabitine eşittir. Koşullu değişen varyansın sabit olmadığını varsayalım. Tahmin edilmiş artık karelerinin AR(p) süreci olarak kullanımı koşullu varyans tahminini basitleştirici bir stratejidir. ̂ ̂ Modelde ̂ ̂ (2.6) beyaz gürültü sürecidir. Eğer modelin katsayıları tahmin edilen varyans ’nin tamamının değeri sıfıra eşit olursa, sabit terime eşit olur. Aksi takdirde, ’nin koşullu varyansı Eş.2.6’da verilen otoregresif sürece göre geliştirilir. Bir sonraki dönem koşullu varyans tahmini (Enders, 2004: 114); ( ̂ ) ̂ ̂ (2.7) olmaktadır. Eş.2.6’daki model Otoregresif Koşullu Değişen Varyans(ARCH) modeli olarak adlandırılmaktadır. Engle (1982) çalışmasında Eş.2.6’daki modelin yerine ’nin çarpımsal hata olarak kullanılmasının daha basit incelenebilir olduğunu ortaya çıkarmıştır. Engle (1982) tarafından önerilen model; √ (2.8) 35 (2.9) ( ) √ ( ) , (2.10) şeklindedir. Modelin parametrelerine ait olan kısıtlamalar olup, durağanlık için ayrıca koşulu sağlanmalıdır. } serisinin özellikleri dikkate alındığında, bağımsız ve } olduğundan, serisindeki beyaz gürültü serisi ve elemanların sıfır ortalamalı korelasyonsuz olduğu açıkça görülmektedir. Bunun kanıtı basittir. beklenen değeri alınır. ( ) ( ) (√ ) }‘nin koşulsuz ) (2.11) olduğunda, ) olmaktadır. ve ’nin koşulsuz beklenen değeri, ( ) (√ )] şeklindedir. ( ( olduğunda ‘den (2.12) ’nin koşulsuz varyansını türetmek için ’nin karesi alınır ve buradan koşulsuz beklenen değeri elde edilir; ( ) ( )] ( ’nin varyansı Burada ) ( ) (2.13) ‘nin koşulsuz varyansı ve ’in koşulsuz varyansı ile aynıdır. Koşulsuz varyans, ( ) ( (2.14) ) şeklindedir. Böylece koşulsuz ortalama ve varyans Eş.2.10’da verilen hata sürecinden etkilenmemektedir. Benzer bir şekilde, sıfıra eşit olduğu gösterilebilir. ‘nin koşullu ortalamasının bağımsız ve ve ( ) iken, ‘nin koşullu ortalaması, ( | ) ( ) ( ) (2.15) Bu durumda, ortalama sıfır, varyans sabit ve bütün otokovaryanslar sıfır olduğunda } serisinin özellikleri Eş.2.10’dan etkilenmediği düşünebilir. Eş.2.10’daki eşitlik koşullu varyansın üzerindeki etkisini tamamen kaybeder. ’nin 36 varyansı bire eşit olduğundan, değerlerine bağlı hale gelmiştir. ( | ‘nin varyansı kendisinin bir dönem önceki geçmiş ‘nin koşullu varyansı, ) (2.16) Eş.2.16’ya göre, ‘nin koşullu varyansı ’in gerçekleşen geçmiş değerlerine bağlıdır. Eş.2.16’daki koşullu varyans birinci dereceden otoregresif bir süreç olup ARCH(1) modeli olarak gösterilir (Enders, 2004: 115). 2.1.1.1. ARCH(p) modeli ARCH(p) modeli ’nin ortalamasının, bilinmeyen parametreler vektörü ile bilgi setindeki gecikmeli içsel ve dışsal değişkenlerin doğrusal bir bileşimi varsayılarak elde edilmektedir. Şu şekilde elde edilir (Engle,1982: 989); olan | ( ) ( ) (2.17) koşullu varyans fonksiyonunda Eş.2.17’de EKK ile tahmin edilmiş artıkların karesi, beyaz gürültü süreci olmak üzere; (2.18) genelleştirilmiş hali, ∑ (2.19) olan bir ARCH(p) modeli olarak ifade edilebilir. Modelde finansal piyasalarda şok niteliğindeki bir değişme hata teriminin karesine, oynaklık düzeyi ise koşullu değişen varyansa denk gelmektedir. Bu sayede şokların oynaklık düzeyi üzerindeki etkisi öngörülebilmektedir. Bu modelin önerilmesinin ardından oynaklık analizlerinde koşullu değişen varyans modelleri artan biçimde kullanılmaya başlanmıştır (Adakale, 2009: 102). 37 2.1.1.2. ARCH(p) modelinin kısıtları Yukarıda açıkladığımız ARCH modelinin sağlaması gereken koşulları şu şekilde sıralayabiliriz: 1. ARCH modelinin anlamlı sonuçlar verebilmesi için koşullu varyans gerçekleşen bütün değerleri için pozitif olma koşulu , 'nin sağlaması gerekmektedir. Bu nedenle koşullu varyans denklemindeki tüm α parametrelerinin pozitif olacaktır. Bu kısıt aşağıda ki gibi yazılabilir; > 0 ve i= 1,2, ... ,p olmak üzere ARCH sürecinde bütün , ,…., ≥0 değerleri negatif olmayacağından, değerleri için koşullu varyans denklemi de negatif değer alamayacaktır (Nargeleçekenler ve Sevüktekin, 2006: 250). 2. Modelin katsayılarının pozitiflik koşulunun yanı sıra otoregresif sürecin durağanlığının olabilmesi için koşulunun da sağlanması gerekmektedir (Enders, 2004: 115). 3. ARCH süreci ile diğer bir kısıt ise, koşullu varyans denklemindeki parametrelerin ( hariç) her birinin veya toplamlarının 1’den küçük olması kısıtıdır. ∑ Bu kısıt ARCH(p) denkleminin anlamlı olabilmesi için gerekli bir kısıttır. Bu şartı sağlamadığı takdirde süreç sonsuz varyansa sahip olur (Engle, 1982: 993). 2.1.1.3. ARCH etkisinin belirlenmesi Zaman serilerinde otoregresif koşullu değişen varyans (ARCH) etkilerinin bulunup bulunmadığının belirlenmesine yönelik olarak geliştirilen özel test Engle (1982) tarafından geliştirilmiştir. ARCH LM Testi olarak da bilinen bu test, modelin hata terimlerinde ARCH etkilerinin bulunup bulunmadığını araştıran bir Lagrange çarpanı testidir. Değişen varyansın özel bir şekli olan ARCH etkilerinin araştırılmasının nedeni, birçok finansal zaman serilerinde gözlemlenen ve ihmal edilmesi halinde tahminlerin etkinliğinin azalmasına neden olan cari hata terimi ile 38 yakın geçmişe ait hata terimlerinin daha önceki dönemlere ait hata terimlerinden daha çok birbiri ile ilişkili olması durumunun dikkate alınması gereğidir (Mazıbaş, 2005: 12). LM testi için kurulacak hipotezde ARCH etkisinin varlığını reddeden boş hipoteze karşı, ARCH etkisine sahip hataların varlığını kabul eden alternatif hipotez ile test edilir. LM testi izlenecek adımlar; ilk olarak tek değişkenli bir model EKK yöntemi ile tahmin edilir; (2.20) Tahmin edilen modelin hata terimlerinin kareleri ’leri alınır ve aşağıdaki sabit terimli p gecikmeli bir regresyon denklemi tahmin edilir; (2.21) Burada beyaz gürültü sürecidir. Eş.2.21’ deki tahmin denkleminden yola çıkarak Lagrange çarpanı testi yardımıyla AR(p) modelinde ARCH etkisinin olup olmadığı test edilebilir. ARCH modeli için kurulan hipotez ise; (ARCH etkisi yoktur.) (ARCH etkisi vardır.) şeklindedir. Tahmin edilen regresyon denkleminden LM=n.R2 test istatistiği hesaplanır. n gözlem sayısı olup p ise gecikme uzunluğudur. Tahmin sonucu elde edilen ki-kare değeri tablo değerinden büyük olduğu tespit edildiğinde hipotezi reddedilerek ARCH etkisinin bulunduğu dolayısıyla koşullu değişen varyansın olduğu sonucu elde edilir. 2.1.1.4. ARCH parametrelerinin tahmin edilmesi: en çok olabilirlik yöntemi Parametrelere ilişkin tahminlerin yapılmasında en küçük kareler yönteminden daha çok en çok olabilirlik yöntemi tercih edilmektedir. En çok olabilirlik yönteminin tercih edilmesini nedeni ise; EKK yöntemi ile her ne kadar doğrusal ve yansız 39 tahminler elde edilse de en çok olabilirlik yönteminde parametreler daha etkin olmaktadır. ARCH( p) regresyon modelinin en çok olabilirlik yöntemi ile gösterimi (Engle, 1982); ∑ (2.22) ∑ ∑ (2.23) (2.24) şeklinde gösterilir. T örnek büyüklüğü , olabilirlik fonksiyonu ’inci gözlemin olabilirliğidir. En çok olabilirlik yönteminin bazı avantajları vardır. Bu avantajlar sayacak olursak (Tsay, 2002: 88, 89; Can, 2009: 145 ); Ortalama ve varyans denklemindeki parametrelerin ortak olarak tahminini sağlar, ve kısıtlamalarını yerine getirir, Modelin kısıtlamalarına ilişkin benzerlik oranı testlerinin uygulanmasına izin verir, Varyans parametreleri için maksimum benzerlik tahmincisinin tutarlılığı verilerin dördüncü veya daha yüksek momentlerinin varlığını gerektirmez. Oysa bu avantajların hiçbiri sıradan en küçük kareler tahminlerinde söz konusu değildir. 2.1.1.5. ARCH modelinin zayıf yönleri Oynaklık modellemesinde karşılaşılan birçok sorunu çözmesine rağmen ARCH modelinin uygulamada karşılaşılan eksik noktaları da mevcuttur: 40 1. ARCH modelleri finansal zaman serisinin kaynağını anlamak için yeni bir anlayış sunmaz. Sadece koşullu varyansın hareketlerini açıklamak için bir yol önermektedir. Fakat bu hareketi ortaya çıkaran nedeni açıklamaz. 2. ARCH modelindeki sorunlardan bir diğeri de modelin derecesi ile ilgilidir. Derecenin artması sonucunda yapılan tahminlerde zorlaşmaktadır. Gecikme değerlerinin yüksek olması durumunda parametrelere getirilen kısıtlamalar sağlanamamaktadır. Ayrıca ARCH modeli tahmin edilirken koşullu varyans denkleminde doğrusal gecikme yapısındaki bellek uzunluğunun keyfi olması ve nisbi olarak uzun gecikmeler seçilmesi nedeniyle koşullu varyans denklemindeki parametrelere konulan toplam olarak negatif olmama kısıtı ihlal edilmekte ve bu durumda negatif varyanslı parametre sorununu ortaya çıkarmaktadır (Akay ve Nargeleçekenler, 2006: 20). 3. ARCH modeli negatif fiyat hareketlerini dikkate almamaktadır. Model pozitif ve negatif şokların volatilite üzerinde aynı etkiye sahip olduklarını kabul eder. Oysa finansal varlıklarda zaman içerisinde getirinin yanı sıra zarar da söz konusu olabilmektedir. 4. ARCH modeli kullanılmasında karşılaşılan sorunlardan biri yüksek derecedeki ARCH süreçlerinin anlamlı sonuçlar vermesidir. Yani, koşullu varyanstaki çok sayıdaki gecikmeli hata terimlerinin karesinin istatistiksel olarak anlamlı olması olabilirlik fonksiyonunun düzleşmesine neden olmakta bu da modelin tahmin edilmesini güçleştirmektedir (Öztürk, 2010: 9). 2.1.2. GARCH modeli Bollerslev (1986), koşullu varyansı ARCH modelinden farklı olarak otoregresif hareketli ortalama süreci olarak modelleyerek Genelleştirilmiş Otoregresif Koşullu Değişen Varyans modelini ortaya koymuştur. GARCH modeli, ARCH modeline bir alternatif değil, ARCH modelinin eksikliklerini gidermeyi amaçladığından genelleştirilmiş ARCH olarak adlandırılmaktadır. GARCH modeli; geçmiş hata karelerinin ağırlıklandırılmış ortalamasıdır fakat asla tamamıyla sıfıra gitmeyen azalan ağırlıklara sahiptir. Tahmini kolay olan basit modellerdir ve bu modeller koşullu varyansın tahmininde şaşırtıcı şekilde başarılı olduğunu kanıtlamıştır (Engle, 2001: 159). 41 GARCH modelini incelemeden önce GARCH modelinin ARCH modeline tercih edilme sebepleri aşağıdaki gibi sıralanabilir: 1. GARCH modeli, finansal değişkenlerin getiri serilerinin olasılık dağılımlarının farklı özelliklerini dikkate alan bir öngörü yöntemidir. 2. ARCH modelinde volatilite sürecini açıklarken çok fazla parametreye ihtiyaç duyulmaktadır, bu da uygulamada negatif parametrelere neden olmaktadır. Bu sorunu ortadan kaldıran GARCH modeli, hem geçmiş getirileri içerdiğinden hem de gecikme dönemleri daha esnek olduğundan daha çok tercih edilmektedir. 3. ARCH modeli oynaklık kümelenmesinin modellenmesinde yararlıdır fakat oynaklık sürecindeki yapısal değişiklikleri göz ardı etmektedir (Fong, 1998: 59; Gürsakal, 2009: 320). Bu da oynaklığın tahmin edilmesinde GARCH modelinin ARCH modeline göre daha başarılı olmasını sağlamıştır. 4. GARCH süreci, finansal zaman serisi verilerinde görülen varyans değişkenliğini, dağılımlardaki ‘’şişkin kuyruk özelliği’’ni ve oynaklıklardaki toplanmaları dikkate alarak modellemektedir (Özçam, 2004: 14). ARCH modelinden hareketle Bollerslev (1986) tarafından geliştirilen GARCH(p,q)1 modeli (Bollerslev, 1986: 309); ( ∑ ) (2.25) ∑ (2.26) (2.27) şeklinde gösterilebilir. Burada serisi, ortalaması 0 olan ve koşullu varyansı bilgi setine bağlı olarak koşullu olan normal bir dağılımı temsil etmektedir. Yukarıda yazılı olan modelden de anlaşılacağı gibi GARCH(p,q) modeli, ARCH(p) modeline q sayıda geçmiş dönem koşullu varyans modelinin doğrusal formu ilave edilerek genelleştirilmiştir. Burada herhangi bir döneme ait varyans, örneğin t dönemine ilişkin varyans, ilk q sayıdaki geçmiş dönem koşullu varyansın doğrusal bir fonksiyonu olarak açıklanmıştır. GARCH(p,q) modelinde p ve q, 1 Modeldeki p ve q gecikme uzunlukları AIC ve SIC kriterleri kullanılarak belirlenebilir. 42 modelde p sayıda ARCH terimi ve q sayıda GARCH terimi olduğunu gösterir. q=0 için bu modelin bir ARCH(p) modeli olduğu söylenebilir (Adlığ, 2009: 47, 48). p simgesi ise modelin otoregresif kısmının gecikme uzunluğunu temsil etmektedir. p=q=0 iken hata terimi ‘’beyaz gürültü’’ özelliğine sahip olacaktır. ARCH(p) modelinde olduğu gibi GARCH(p,q) modelinin parametrelerinin tahmin edilmesinde de en çok olabilirlik yöntemi tercih edilmektedir. Uygulamada oynaklığın tahmininde en sık karşılaşılan GARCH(1,1) modelidir p=1 ve q=1 durumunda değişen varyans modeli; (2.28) şeklinde gösterilecektir ve , ve koşulları ile sınırlandırılmıştır. Ayrıca modelin zayıf kovaryans kararlılık şartını yerine getirebilmesi için (durağanlık koşulu) eşitliğinin sağlaması gerekmektedir. ve regresyon parametrelerinin toplamı ( ), geçmiş dönem değişkenlerinde meydana gelen değişmenin şimdiki oynaklığa etkisini ifade eder. Toplam değerin 1’e yakın olması şokların finansal varlıkların getirilerindeki oynaklığı daha çok etkilediğini göstermektedir. Ayrıca GARCH sürecinde koşullu varyansın parametreleri pozitif olma şartını sağlamalıdır ve varyans sonlu olmalıdır. GARCH(1,1) modeli oldukça sezgisel bir yöntemi temsil etmektedir. Şöyle ki belirli bir tarih için varyans uzun dönem varyansı ile bir önceki dönem varyans öngörüsünün daha önceki dönemlerde gözlenen şokların büyüklüklerini dikkate alacak şekilde düzenlenmiş birleşimidir. Eğer Eş.2.28’in her iki tarafından çıkarılırsa (Öztürk, 2010: 10); ( ) ( denklemini elde ederiz. Burada ( ) (2.29) ) teriminin ortalaması sıfır ve değeri t-1 zamanında mevcut olan bilgi kümesine bağlıdır. Bu durumda bu terim t-1 zamanında meydana gelen ani oynaklık değişimlerinin t zamanında oynaklık üzerindeki etkisi olarak yorumlanabilir. Yani, katsayısının büyüklüğü, t-1 zamanında meydana gelen oynaklık şokunun t zamandaki oynaklık üzerindeki 43 etkisinin bir ölçütüdür. Diğer taraftan ( + derecesinin bir ölçütüdür. Bu durum, ), oynaklık şokundaki azalma ’in piyasa hareketlerinin mevcut oynaklık üzerindeki etkisini ölçen ARCH katsayısı, ölçen GARCH katsayısıdır ve yüksek ise oynaklık direncinin derecesini değeri oynaklıkta kalıcılık ve direnç olduğu anlamına gelmektedir (Öztürk, 2010: 11). 2.1.2.1. GARCH(p,q) modelinin kısıtları GARCH(p,q) modelinin sağlanabilmesi için parametrelerin sağlanması gereken bazı kısıtlamalar vardır bunlar: 1. ve ( parametre kısıtları koşullu varyansın ve negatif ) değer almaması için sağlanması gereken koşuldur. 2. ∑ ∑ koşulunun sağlanması ise zayıf kovaryans durağanlık şartıdır. Bu değer 1’e yaklaştıkça yaşanan bir şokun direncinin artmakta olduğu söylenir. ∑ ’ler son dönem şokunun kalıcılığını, ∑ ’ler ise bir önceki dönem sürprizlerini ifade etmektedir. 3. Koşulsuz modele ait varyans ise, ( ) ∑ ∑ olmaktadır. 2.1.2.2. GARCH modelinin zayıf yönleri 1. Koşullu varyans üzerindeki şokların kalıcı olup olmadığını tespit etmekte GARCH modeli sağlıklı sonuçlar vermekte güçlük çekmektedir. 2. GARCH modellerinde zamanın her noktasında pozitif varyans sağlamak için, parametre kısıtları gerekmektedir. 3. GARCH modeli şoklara karşı asimetrik bir tepkiye izin vermemektedir. Olumlu ve olumsuz şoklara karşı simetrik tepki vermektedir. 44 2.1.3. EGARCH modeli ARCH ve GARCH modelleri simetrik modellerdir. Simetrik model olmaları olumlu ve olumsuz şokların koşullu varyansa etkisinin aynı olması anlamına gelmektedir. Fakat her zaman olumlu ve olumsuz şokların etkisi birbirine eşit olmayabilir. Özellikle finansal piyasalarda olumsuz şokların volatilite üzerinde ki etkisinin olumlu şoklara göre daha fazla olduğu görülmektedir. Bunun yanı sıra simetrik modeller volatilitenin büyüklüğüyle ilgilenirken volatilitenin işaretini göz ardı ederler. Bu durum negatif ve pozitif şokları ele alan asimetrik koşullu değişen varyans modellerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Asimetrik modellerin gelişmesini sağlayan önemli sebepler ise finansal piyasalarda oluşan; aşırı basıklık, kaldıraç etkisi ve volatilite kümelemesi gibi durumlardır. Simetrik koşullu değişen varyans modellerinde kaldıraç etkisinin alınmamasının nedeni koşullu varyans denkleminde hata teriminin gecikmelerinin karelerinin alınmış olmasıdır. EGARCH modelinin ARCH ve GARCH modellerine tercih edilmesinin nedenlerini toplu olarak sıralarsak: 1. ARCH ve GARCH modellerinde varyansın etkisinde simetrik olduğu varsayılmıştı. Yani basit ARCH ve GARCH modelleri, aynı mutlak büyüklüklerin pozitif ve negatif şoklarının gelecek dönem koşullu varyansları üzerinde benzer etkiler sergileyeceği varsayımına dayanmaktadır. Ayrıca bu modellerde oynaklığın sadece büyüklüğü ile ilgilenilmiştir. Halbuki azalan yöndeki dalgalanmaların artan yöndeki dalgalanmalardan daha yüksek oynaklıklara neden olduğu sık sık gözlemlenmektedir. Bu durum, varyans etkilerinin asimetrik olarak pozitif ve negatif hataların gerçekleşmesine neden olmuş olabilir (Adlığ, 2009: 55). 2. EGARCH modeli, koşullu varyansın, gecikmeli hata terimlerinin (maruz kalınan şokun) hem büyüklüklerini hem de işaretlerini dikkate alan bir modeldir. 3. EGARCH modelinin avantajlarından birisi, koşullu varyansın ’nin logaritmasına bağlı bir fonksiyon olduğu için, katsayıların işaretine bakmaksızın koşullu varyansın her zaman pozitif olmasıdır. Dolayısıyla, 45 GARCH modelinin aksine bu modelde koşullu varyansın pozitif olma koşulunu sağlaması için ek kısıtlamalara gerek yoktur (Öztürk, 2010: 12). İlk olarak Black (1976) tarafından kaldıraç etkisi olarak ortaya atılan bu modelleme yöntemi daha sonra Nelson (1991) tarafından GARCH modelinin eksikliklerini gidermek amacıyla geliştirilmiştir. GARCH modellerindeki tahmin edilmiş parametrelerin pozitif olma gerekliliği EGARCH modellerinin gelişmesini sağlamıştır. Ayrıca bu modellerde parametrelere herhangi bir kısıtlama getirilmemiştir. Birinci dereceden EGARCH(1,1) modeli; √ + √ (2.30) şeklinde olmaktadır. Eş.2.30 koşullu varyans modeli logaritmik olarak modellendiği için; GARCH parametrelerinin işaretleri negatif olsa dahi logaritmik dönüşüm sayesinde koşullu varyans pozitif çıkacağından, modelin parametrelerinin işaret kısıtına uyması gerekliliğine ihtiyaç duyulmayacaktır. EGARCH modelinin parametrelerinin tahmini de ARCH ve GARCH modellerinde olduğu gibi en çok olabilirlik yöntemi ile yapılmaktadır. 46 47 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM TÜRKİYE’DE REEL DÖVİZ KURU OYNAKLIĞI VE CARİ AÇIK İLİŞKİSİ 1980 yılından itibaren Türkiye ithal ikameci politikaları izlemeyi bırakarak dışa açılmaya ve sermaye hareketleri üzerindeki engelleri adım adım kaldırmaya başlamıştır. Özellikle 24 Ocak 1980 kararları sonrasındaki ve 1990’lı yıllarda ki sermaye hareketlerinin giderek serbestleşmesi cari işlemler dengesi önemini daha da artırmıştır. Bu tarihten itibaren cari işlemler bilançosunun 1989,1991,1994,1998 ve 2001 yıllarında sadece fazla verdiği diğer yıllarda ise sürekli açık verdiği görülmektedir. Özellikle finansal serbestleşmeyle birlikte cari açık son dönemlerde ciddi genişleme göstermiştir. Döviz piyasasının finansal piyasalar içerisindeki önemi dikkate alındığında, döviz kuru oynaklığında meydana gelen değişimler uluslararası ticaret yapısı ve ödemeler dengesi üzerinde belirleyici olabilmektedir. Ödemeler dengesi üzerinde oluşturduğu bu etki; cari açık ile döviz kuru oynaklığı arasındaki ilişkinin araştırılmasının önemini daha da arttırmaktadır. Türkiye’de Merkez Bankası tarafından 2006 yılından itibaren açık olarak uygulanan enflasyon hedeflemesi rejimi enflasyondaki oynaklığı azaltmıştır fakat döviz kurundaki oynaklık artmıştır. Bu durum döviz kurundaki oynaklığın cari açık üzerindeki etkisini artırmıştır. Bu nedenlerden dolayı çalışmamızın amacı döviz kurundaki oynaklığın cari açık üzerindeki etkisini incelemek üzerinedir. Ayrıca yazın taraması göz önünde tutularak cari açığın belirleyicisi olacağı düşünülen; brent petrol fiyatı, reel döviz kuru, sanayi üretim endeksi de araştırmamızın ampirik çalışmasına dahil edilmiştir. 3.1. Araştırmanın Kapsamı Döviz kuru oynaklığın cari açık üzerindeki etkisinin araştırıldığı bu çalışmada kullanılan değişkenler aşağıda tanımlanmıştır; CA: Cari Açık (Milyon $) SUI: Sanayi Üretim Endeksi (2010=100) 48 RDK: Reel Döviz Kuru Endeksi (TÜFE bazlı, 2003=100) OIL: Brent Petrol Fiyatı (Varil/$) Uygulamada kullanılan veri seti 2003:01-2014:06 dönemini kapsayan aylık verilerden oluşmaktadır. Veri setinde 138 gözlem bulunmaktadır. Değişkenlerin logaritması alınarak analiz yapılmıştır. Ayrıca cari açık ve sanayi üretim endeksi mevsimsellik içerdiğinden dolayı mevsimsellikten arındırılmıştır. Analizde kullanılan cari açık, sanayi üretim endeksi ve reel döviz kuru değişkenlerine ait veriler Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın web sitesinden temin edilmiştir. Brent Petrol Fiyatları ise Uluslararası Enerji Ajansı verilerinden elde edilmiştir. Verilerin analizinde Eviews 6.1 yazılım programından yararlanılmıştır. 3.2. Değişkenlerin Zaman Serisi Özellikleri Bu çalışmada kullanılan değişkenlere ait grafikler ve tanımlamalar aşağıdaki gibidir; LCA(Cari Açık Logaritması): Bir ülkenin makroekonomik performansına ilişkin temel göstergelerden biri de cari işlemler dengesidir. Cari işlemler hesabındaki değişiklikler ekonominin gidişatı için sinyal olarak değerlendirilmekte, dolayısıyla iktisadi kararların ve beklentilerin şekillenmesinde belirleyici rol oynamaktadır (Erdoğan ve Bozkurt, 2009: 137). Cari açık verileri negatif değerler içerdiğinden logaritmasının alınabilmesi için doğrusal dönüşüm uygulanmıştır. Bu dönüşümde cari açık verileri -1 ile çarpılmış ve sabit bir sayıdan (en büyük sayı 907 olduğundan 950 rakamı alınmıştır) tam veriler çıkartılarak tüm değerler pozitife dönüştürülmüştür. 49 LCA 12,000 10,000 8,000 6,000 4,000 2,000 0 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 LCA Mevsimsel Grafik 12,000 10,000 8,000 6,000 4,000 2,000 0 Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec Means by Season Şekil 3.1. Cari açık serisinin aylık seyri Serilerin logaritması alınarak varyansdaki değişkenlik azaltılmış, veri setindeki uç değerlerin olumsuz etkileri giderilmeye çalışılmıştır. Logaritmik cari açığın zamana göre eğilimi Şekil 3.1’de verilmiştir. Bu şekil incelendiğinde, cari açığın stokastik bir trende sahip olduğu görülmektedir. Ayrıca serinin mevsimsel etkiler içerdiği de mevsimsel ortalamalara ait grafikten görülmektedir. Cari açık değişkenini mevsimsel etkiden arındırmak için yaygın olarak kullanılan TRAMO/SEATS mevsimsel arındırma yöntemi kullanılmıştır. Mevsimsel etkiden arındırılmış cari düzenlenmiştir; açık değişkeninin logaritması alınarak grafik yeniden 50 Mevsimsellikten Arindirilmis LCASA 9.5 9.0 8.5 8.0 7.5 7.0 6.5 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 Mevsimsellikten Arindirilmis LCASA 9.5 9.0 8.5 8.0 7.5 7.0 6.5 Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oc t Nov Dec Means by Season Şekil 3.2. Mevsimsellikten arındırılmış cari açık serisinin aylık seyri Şekil 3.2’de yer alan mevsimsellikten arındırılmış ve logaritması alınmış cari açık serisinde mevsimsel etkinin olmadığı, zamana göre genel eğilimin artan trend olduğu ve 2008 küresel krizin etkisi ile ani bir kırılmanın yaşandığı görülmektedir. LSUI(Sanayi Üretim Endeksi): Ekonomide meydana gelen gelişmelerin ve uygulanan ekonomik politikaların, kısa dönemde olumlu ve olumsuz etkilerinin ölçülebilmesi için ‘’Sanayi Üretim Endeksi’’ hesaplanmaktadır(www.tuik.gov.tr). Sanayi Üretim Endeksi, ülkedeki imalat sanayinin zaman içindeki seyrini izlemek, dönemler arasındaki farklılıkları görmek, ekonomideki konjonktürel gelişimi takip etmek için piyasa aktörleri tarafından sıklıkla dikkate alınan bir makroekonomik 51 değişkendir. Ayrıca Sanayi Üretim Endeksi, üretim yolu ile hesaplanan GSMH ile ciddi benzerlikler göstermektedir, ancak kapsam farklılığı nedeniyle aralarında azda olsa farklılıklar bulunmaktadır (Öztürk, 2008: 76). GSMH verileri üç aylık dönemler itibariyle verildiği için GSMH’ yı temsil edebilecek değişken olarak aylık yayınlanan öncü gösterge olan sanayi üretim endeksi alınmıştır. Modelde kullandığımız serinin doğal logaritması alınmıştır. LSUI 130 120 110 100 90 80 70 60 50 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 LSUI Mevsimsel Grafik 130 120 110 100 90 80 70 60 50 Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oc t Nov Dec Means by Season Şekil 3.3. Sanayi üretim endeksi aylık seyri Varyansdaki değişkenliği azaltmak için öncelikle serinin doğal logaritması alınmıştır. Bu serinin zamana göre eğilimi Şekil 3.3’de verilmiştir. Logaritması alınmış sanayi üretim endeksi serisinin stokastik bir trende sahip olduğu 52 görülmektedir. Ayrıca serinin mevsimsel etkileri de içerdiği mevsimsel ortalamaları gösteren ikinci grafikten anlaşılmaktadır. Mevsimsel etkiyi yok etmek amacıyla; yaygın olarak uygulanarak kullanılan ilgili seri TRAMO/SEATS mevsimsellikten mevsimsel arındırılmıştır. düzeltme yöntemi Mevsimsel etkiden arındırdıktan sonra logaritması alınmış sanayi üretim endeksi serisinin zamana göre değişimi Şekil 3.4’de verilmiştir. Mevsimsellikten Arindirilmis LSUISA 4.8 4.7 4.6 4.5 4.4 4.3 4.2 4.1 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 Mevsimsellikten Arindirilmis LSUISA 4.8 4.7 4.6 4.5 4.4 4.3 4.2 4.1 Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oc t Nov Dec Means by Season Şekil 3.4. Mevsimsellikten arındırılmış sanayi üretim endeksi serisinin aylık seyri Şekil 3.4’de görüleceği üzere; logaritması alınmış ve mevsimsel düzeltme yapılan sanayi üretim endeksinde mevsimsel etkilerin olmadığı, zamana göre 53 genel gidişatın artan trend şeklinde olduğu ve 2008 küresel krizin etkisiyle bu dönemde ani bir düşüşün yaşandığı görülmektedir. LRDK(Reel Döviz Kuru): İki ülkedeki malların nispi fiyatına eşdeğer olan döviz kurudur. Bir diğer deyişle reel döviz kuru, bir ülkenin malının diğer bir ülke malıyla ticaretin yapıldığı oranı ortaya koymaktadır (Parasız, 1999: 316). Bir ülkenin dış ticaret gücünü gösteren önemli bir gösterge olmasından dolayı cari işlemler dengesi üzerinde önemli bir etkisi bulunmaktadır. Modelde kullanılan reel döviz kuru serisinin logaritması alınmıştır. LRDK 4.9 4.8 4.7 4.6 4.5 4.4 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 LRDK Mevsimsel Grafik 4.9 4.8 4.7 4.6 4.5 4.4 Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Means by Season Şekil 3.5. Reel döviz kuru aylık seyri Sep Oc t Nov Dec 54 Reel döviz kuru serisinin doğal logaritması alınarak varyansdaki değişkenlik azaltılmış ve veri setindeki uç değerlerin olumsuz etkileri giderilmeye çalışılmıştır. Logaritması alınmış reel döviz kuruna ait zamana göre genel eğilimin verildiği Şekil 3.5 incelendiğinde, serinin belirli bir ortalama etrafında dalgalandığı görülmektedir. Ayrıca reel döviz kuru serisi mevsimsel etki de barındırmamaktadır. OIL(Brent Petrol Varil Fiyatı): Doğu Shetland ve Kuzey Denizi sahalarından çıkarılan 15 farklı petrolün karışımına denmektedir. Avrupa, Afrika ve Ortadoğu’dan batıya akan petroller Brent Petrolünün fiyatına göre fiyatlandırılırlar. Brent Petrolünün fiyatı Londra’daki Uluslararası Petrol Ticareti (IPE) tarafından belirlenir. Türkiye’de petrol fiyat endeksi genel olarak Brent petrol fiyatlarına göre belirlenir (Gün, 2011: 71, 72). LOIL 5.2 4.8 4.4 4.0 3.6 3.2 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 LOIL Mevsimsel Grafik 5.2 4.8 4.4 4.0 3.6 3.2 Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Means by Season Şekil 3.6. Brent petrol fiyatı aylık seyri Sep Oc t Nov Dec 55 Varyansdaki değişkenliği azaltmak ve seriyi doğrusallaştırmak için serinin doğal logaritması alınmıştır. Bu serinin zamana göre eğilimi Şekil 3.6’da verilmiştir. Bu şekil incelendiğinde, Brent Petrol fiyatının zaman içerisinde artan bir eğilime sahip olduğu ve 2008 küresel krizin etkisiyle bu dönemde ani bir düşüş yaşandığı görülmektedir. Serinin mevsimsel ortalama grafiğinden anlaşılacağı üzere; seri mevsimsel etkilere de sahip değildir. Zaman serileri ile yapılan çalışmalarda diğer bir önemli nokta ise serilerinin durağan özelliğe sahip olup olmamasıdır. Birim kök testi yapılarak serilerin durağan olup olmadığını test edilmelidir. Durağanlığın tespiti için en yaygın kullanılan test Genişletilmiş Dickey-Fuller (ADF) testidir. Bu test için hipotezler aşağıdaki gibidir: H 0 : Seri durağan değildir.(Birim Kök vardır.) H1: Seri durağandır.(Birim Kök yoktur.) ADF test istatistiğinin mutlak değeri, MacKinnon Kritik Değer’inin mutlak değerinden küçükse H0 hipotezi kabul edilir ve bu da serinin durağan olmadığını gösterir. Eğer ADF test istatistiğinin mutlak değeri, MacKinnon Kritik Değerleri’nin mutlak değerinden büyükse H0 hipotezi reddedilir ve bu da serinin durağan olduğunu gösterir. Eğer serinin orijinal hali durağan değilse, serinin birinci farkı alınır ve tekrar ADF testi uygulanır. Bu da durağan değilse serinin ikinci farkı alınır ve tekrar ADF testi uygulanır. Bu işlem seri durağan hale gelinceye kadar devam eder ve seri dinci farkında durağan hale geldiyse, o zaman serisi d-inci dereceden durağandır ya da d-inci dereceden bütünleşmiş denir. Modelde kullanılan değişkenlerin durağan olup olmadıkları ve durağan iseler hangi seviyede durağan oldukları sınanmış ve sonuçlar aşağıdaki çizelgelerde verilmiştir; 56 Çizelge 3.1. SIC kriterine göre serilerin ADF test sonuçları (düzeyde durağan) Sabitli Sabitli + Trendli ADF Test Olasılık İstatistiği Değeri LCASA -2,2338 0,1954 LSUISA -1,6003 LRDK LOIL Değişkenler ADF Test Olasılık İstatistiği Değeri LCASA -2,4289 0,3631 0,4797 LSUISA -2,4185 0,3684 -3,5230 0,0088* LRDK -3,2380 0,0815 -1,8297 0,3648 LOIL -2,7927 0,2026 Değişkenler *0,05 anlamlılık düzeyinde durağandır. Çizelge 3.2. SIC kriterine göre serilerin ADF test sonuçları (1. sıra fark) Sabitli Sabitli + Trendli ADF Test Olasılık İstatistiği Değeri LCASA -20,7349 0,0000* LSUISA -13,6310 LRDK LOIL Değişkenler ADF Test Olasılık İstatistiği Değeri LCASA -20,7121 0,0000* 0,0000* LSUISA -13,6514 0,0000* -8,8215 0,0000* LRDK -8,9435 0,0000* -8,7817 0,0000* LOIL -8,7698 0,0000* Değişkenler *0,05 anlamlılık düzeyinde durağandır. Çizelge 3.1 ve Çizelge 3.2 sonuçları incelendiğinde araştırma kapsamında yer alan değişkenlerin tamamının birinci sıra fark durağan olduğu görülmektedir. 3.3. Reel Döviz Kuru İçin Oynaklığın Hesaplanması Çalışmamızda ele alınan logaritmik reel döviz kuru serisinin birinci sıra fark durağan olduğu tespit edilmiştir. Bu fark reel döviz kuru getiri oranına karşılık gelmektedir. 57 Reel döviz kuru getiri oranı serisi için farklı gecikme uzunluklarında tahmin edilen otoregressif (AR) modelleri içerisinde en uygun olan modelin tespit edilmesinde; model parametrelerinin anlamlılığının yanı sıra AIC bilgi kriteri kullanılmıştır. Maksimum gecikme uzunluğu 12 olmak üzere reel döviz kuru getiri oranı serisi için en uygun AR modeli olarak AR(4) tespit edilmiştir. Bu modele ait tahmin sonuçları Çizelge 3.3’de verilmiştir. Çizelge 3.3. Reel döviz kuru getiri oranı serisinin uygun ARMA model sonuçları Değişkenler Katsayı Olasılık Değeri Sabit terim 0,0007 0,7476 AR(1) 0,3577 0,0001 AR(2) -0,3059 0,0009 AR(3) 0,1496 0,0996 AR(4) -0,1802 0,0382 AR(4) Olabilirlik Değeri: 293,5983 AIC: -4,3074 SIC: -4,1993 Reel döviz kuru getiri oranı serisinin yapısına uygun AR(4) modeli elde edildikten sonra; AR(4) modellemesiyle oluşan hata terimlerinin karelerinde ARCH etkisinin olup olmadığını tespit etmek amacıyla ARCH-LM test istatistiği kullanılmıştır. ARCH-LM testi için uygulanacak olan hipotezler aşağıdaki gibidir; H0: ARCH etkisi yoktur.(Koşullu değişen varyans yoktur.) H1: ARCH etkisi vardır.(Koşullu değişen varyans vardır.) LM test istatistiği sonucu olasılık değeri 0,05 anlamlılık düzeyinden küçük olduğu takdirde H0 hipotezi reddedilerek ‘’ARCH etkisi vardır’’ hipotezi kabul edilir. 58 Çizelge 3.4. ARCH-LM test sonuçları ARCH-LM Gözlem*R2 Olasılık Değeri 1 0,4309 0,5151 2 0,4313 0,8096 3 0,7985 0,8542 4 0,7986 0,9415 5 10,5081 0,0605 6 11,3736 0,0757 7 11,8753 0,1031 8 14,5024 0,0661 9 10,0658 0,3547 10 10,0723 0,4482 11 13,6916 0,2546 12 28,5331 0,0026 Reel döviz kuru getiri oranı serisi için uygun bulunan AR(4) modelinin hata terimlerinin karelerine uygulanan ARCH-LM test istatistiği sonucuna göre (gecikme uzunluğu 12 için) olasılık değeri 0,05 anlamlılık düzeyinden küçüktür. Bu nedenle ARCH etkisinin olmadığını ileri süren hipotez bu gecikme düzeyi için reddedilmiştir. Ayrıca %10 anlamlılık düzeyinde gecikme 5, 6 ve 8 için de ARCH etkisinin varlığı kabul edilmektedir. AR(4) modeli reel döviz kuru getirisi için ortalama denklemidir. Koşullu değişen varyans denklemi için de en uygun modelin belirlenmesi gerekmektedir. Farklı gecikme uzunlukları uygulanarak birçok ARCH(p) ve GARCH(p,q) oynaklık modelleri denenmiştir. Bu modeller içerisinde en uygun model; ARCH(1) modeli olarak tespit edilmiştir. 59 Çizelge 3.5. Getiri oranı serisine ilişkin AR(4)-ARCH(1) model sonuçları Ortalama Eşitlik: Katsayı Olasılık Değeri 0,0026 0,3609 -0,0934 0,3259 0,0007 0,0000 0,1425 0,0501 Varyans Eşitliği: R 2 : 0.007095 Olabilirlik Değeri: 284,7940 AIC: -4,1909 SIC: -4,1044 Çizelge 3.5 sonuçlarına göre; ARCH(1) modeli parametre tahminlerinin istatistiki olarak anlamlı olduğu tespit edilmiştir. Varyans parametrelerinin negatif olmama koşulu ile toplamlarının pozitif olması koşulunun sağlandığı görülmektedir. ARCH parametresi 1’den küçük olduğundan durağanlık koşulu da sağlanmaktadır. Bu model kullanılarak reel döviz kuru getirisi için varyans değerleri elde edilmiştir. Bu değerlerin karekökü alınarak elde edilen standart sapmalar reel döviz kuru oynaklığına karşılık gelmektedir. 3.4. Vektör Otoregresif Model VAR modellerinde; birden fazla denklemden oluşan zaman serisi modelleri için, içsel ve dışsal ayırımı yapmaya gerek yoktur. VAR modellerinin başarısının bir nedeni de, geleneksel ekonometri modellerinin statik yapıları nedeniyle ekonomideki denge dışı durumları temsil etmeye yönelik çözümler sunamaması ve buna karşılık; VAR modellerinin ise zaman serilerinin dinamik yapısına uygun çözümlemelerinin oldukça esnek olmasıdır. Ayrıca, VAR modelleri; pek çok özelliğiyle eşanlı denklem sistemlerine göre üstün kabul edilmektedir. VAR 60 modellerini, eşanlı denklem sistemlerinden ayıran en önemli özellikler ise şu şekilde sıralanabilir (Çavdar, 2010: 60): Değişkenler arasında içsel ve dışsal ayrımının olmaması, Modellerde, belirli bir iktisat teorisine gerek olmaması, Modellerde belirlenen bir kısıtlayıcı yapının söz konusu olmaması, Yapısal yararlanılır. ekonometrik Modele dahil modellerin edilecek kurulmasında değişkenlerin ekonomi teorisinden belirlenmesinden sonra değişkenlerin içsel-dışsal olarak ayrılması gerekir. VAR modellemede değişkenler tamamı içsel kabul edilmektedir. Böylece yapısal ekonometrik modellemede önsel olarak yapılması gereken içsel-dışsal ayrımına gerek kalmamaktadır. Bu durum bir avantaj gibi gözükse de uygulamada VAR modeller için bazı önsel kısıtlamalardan kaçınmak mümkün olmamaktadır (Köse, 1998: 65). VAR modelinden hareketle değişkenler arasındaki ilişki varyans ayrıştırması ve etki-tepki fonksiyonları aracılığıyla tespit edilmektedir. Varyans ayrıştırmasında önce değişkenler iktisat teorisinden yararlanılarak dışsaldan içsele doğru sıralanır. Modelimizde ki sıralama; brent petrol fiyatları, reel döviz kuru oynaklığı, reel döviz kuru, sanayi üretim endeksi ve cari açık olarak belirlenmiştir. Reel döviz kuru getiri oranı serisinin AR(4)-ARCH(1) modeli üzerinden tahmin edilen varyansları reel kurdaki oynaklık değişkeni olarak sisteme dahil edilmiştir. VAR modelinin yapısının tahmin edilebilmesi için ilk olarak Çizelge 3.6’da uygun gecikme uzunluğu hesaplanmıştır. belirlenmesinde AIC, SIC ve HQ kullanılmıştır. Gecikme uzunluğunun 61 Çizelge 3.6. VAR modelinin tahmini için gecikme sayısının belirlenmesi Gecikme Sayısı AIC SIC HQ 0 -18,2585 -18,1471 -18,2132 1 -24,6689 -24,0004 -24,3973 2 -25,3007* -24,0752* -24,8028* 3 -25,2196 -23,4371 -24,4954 4 -25,2021 -22,8626 -24,2516 5 -25,1065 -22,2099 -23,9296 6 -25,0109 -21,5573 -23,6077 *En küçük bilgi kriterini sağlayan gecikme uzunluğunu göstermektedir. VAR modeli için uygun gecikme uzunluğu AIC, SIC ve HQ kriterlerine göre 2 olarak belirlenmiştir. 3.5. Etki Tepki Fonksiyonları VAR modelinin tahmin edilmesinden sonra, elde edilen parametreleri yorumlamanın oldukça güç olmasından dolayı, denklem sistemlerine verilecek şoklar karşısında, değişkenlerin vereceği tepkiler ölçülerek geleceğe yönelik yorumlar yapılabilmektedir. Modelde yer alan her bir değişkene sıra ile verilen şoklar karşısında hem ilgili değişkenin hem de diğer değişkenlerin üzerinde oluşturduğu etkiler Etki-tepki fonksiyonları ile ölçülmektedir (Kaplan, 2009: 43). Etki-tepki fonksiyonları hesaplanırken, bu fonksiyon için gerekli olan güven aralıkları Monte Carlo simulasyonları yardımı ile türetilmiştir (± 2 standart hata için). Bu grafiklerdeki sürekli çizgiler, modelin hata terimlerinde meydana gelen 1 standart hatalık şoka karşı bağımlı değişkenin zaman içerisinde gösterdiği tepkiyi göstermektedir. Kesikli çizgiler ise ± 2 standart hata için elde edilen güven aralıklarını göstermektedir (Yamak ve Korkmaz, 2005: 26). Etki-tepki fonksiyonları aracılığıyla; değişkenlerde meydana gelen bir standart hatalık şok sonucunda cari açığın verdiği tepki ve verilen bu şokların kaç 62 dönem sonra ortadan kalkacağı ölçülmüştür. Cari açığın, değişkenlerde meydana gelen şoklara verdiği tepkiler aşağıdaki grafiklerde verilmiştir. Şekil 3.7. Brent petrol fiyatlarındaki bir standart sapmalık şoka cari açığın verdiği tepki Brent petrol fiyatlarında bir standart sapmalık şok meydana geldiğinde cari açığın buna tepkisi ilk iki dönem pozitiftir. Bunun anlamı brent petrol fiyatlarında meydana gelen artış cari açığı ilk iki dönem artıracağı yönündedir. İkinci dönemden itibaren brent petrol fiyatlarındaki şok sonucunda cari açığın tepkisi azalmaktadır fakat pozitif değerleri aşamamaktadır. Dördüncü dönemden itibaren ise uzun dönem denge değerine doğru yönelime girmiştir. Dönemleri ay olarak yorumladığımızda; brent petrol fiyatlarında meydana gelen şoka cari açığın tepkisi ilk iki ay pozitif olmakla birlikte ikinci aydan sonra bu tepki azalmaktadır ve beşinci aya kadar istatistiksel olarak anlamlı olan bu tepki beşinci ayda anlamsız olmaktadır. 63 Şekil 3.8. Döviz kuru oynaklığındaki bir standart sapmalık şoka cari açığın verdiği tepki Reel döviz kuru oynaklığında meydana gelen bir standart sapmalık şoka karşılık ikinci döneme kadar cari açığın tepkisi negatif iken ikinci ayda pozitif olmakla beraber ikinci aydan sonra tepkisi tekrar negatif olmaya başlamıştır. İkinci aydan itibaren negatif yöne dönen bu tepki beşinci aya kadar keskin dalgalanmalar göstermiştir. Altıncı aydan itibaren ise şok etkisi cari açık üzerinde yok olmaya başlamıştır. İkinci aydan itibaren değerler negatif değerleri aşamamaktadır. Kısa dönemde reel döviz kuru oynaklığındaki meydana gelen bir şok cari açık üzerinde etkili iken uzun dönemde bu etki yok olmaktadır. Cari açık döviz kurundaki oynaklığa birinci ay negatif olarak fazlasıyla duyarlıdır. Birinci aydan itibaren ise tepki istatistiksel olarak anlamsız olmaya başlamıştır. Bu sonuçlar, reel döviz kuru oynaklığına cari açığın 1 ay gibi kısa bir dönemde tepki verdiğini, uzun dönemde ise bu tepkinin istatistiksel olarak anlamsız olduğunu göstermektedir. 64 Şekil 3.9. Sanayi üretim endeksindeki bir standart sapmalık şoka cari açığın verdiği tepki Cari açığın sanayi üretim endeksinde meydana gelen bir şok sonucunda vereceği tepkiye baktığımızda; sanayi üretim endeksindeki bir standart sapmalık şoka karşılık cari açığın tepkisi pozitif yönde olmaktadır. Ayrıca beşinci döneme kadar istatistiksel olarak anlamsız olan bu etki beşinci aydan itibaren ise istatistiksel olarak anlamlı olmaktadır. Bu sonuçlar sanayi üretimindeki şoklara cari açığın kısa dönemde anlamlı bir tepki vermediğini buna karşın uzun dönemde tepkinin anlamlı olduğunu göstermektedir. 65 Şekil 3.10. Döviz kurundaki bir standart sapmalık şoka cari açığın verdiği tepki Reel döviz kuru değişkeninde meydana gelen bir standart sapmalık şoka karşılık cari açığın vereceği tepki ilk iki ay pozitif yönde iken ikinci aydan itibaren azalışa geçmiştir. Üçüncü ayda tekrar artışa geçen bu tepki dördüncü aydan itibaren ise tekrar azalışa geçerek istikrara yönelmeye başlamıştır. Kısa dönemde meydana gelen bu eğilim pozitif değerleri aşamamaktadır. Uzun dönemde döviz kurunda ki bir etkinin cari açığın vereceği tepki zamanla azalmaktadır. Şekil 3.11. Cari açıktaki bir standart sapmalık şoka cari açığın verdiği tepki 66 Cari açığın kendisi üzerindeki etkisi incelendiğinde; cari açığın kendisindeki bir standart sapmalık şoka karşılık verdiği tepki ilk iki ay azalış yönündeyken ikinci aydan itibaren ise artışa geçmiştir. Üçüncü ayda, verilen şoka karşılık tekrar azalış yönünde bir tepki veren cari açık altıncı aydan itibaren ise azalışa geçerek uzun dönem denge değerine yaklaşmaya başlamıştır. İlk altı ay istatistiki olarak anlamlı olan bu tepki altıncı aydan itibaren anlamsız olmuştur. Şekil 3.11’den anlaşıldığı üzere, cari açığın kendi şoklarından ilk altı ay yüksek derecede etkilendiği görülmektedir. 3.6. Varyans Ayrıştırması Varyans ayrıştırması, değişkenlerin kendilerinde ve diğer değişkenlerin birinde meydana gelecek olan bir değişmenin yüzde kaçının kendisinden, yüzde kaçının diğer değişkenlerin etkisiyle oluştuğunu göstermektedir. Varyans ayrıştırmasından önce değişkenler iktisat teorisinden yararlanarak dışsaldan içsele doğru sıralanmıştır. Sonuçlar aşağıdaki çizelgede gösterilmektedir. 67 Çizelge 3.7. Cari açık değişkenine ait varyans ayrıştırması LRDK Standart Periyod Hata LOIL 1 0,0761 2,2482 2 0,1196 3 LRDK LSUISA LCASA 4,6950 0,8975 0,4485 91,7105 10,198 3,8965 4,6096 0,9993 80,2963 0,1488 11,9270 4,7069 4,2162 1,7153 77,4343 4 0,1692 14,2875 4,2396 6,2752 2,5956 72,6019 5 0,1842 14,7816 4,5205 6,9386 3,6881 70,0710 6 0,1959 15,2849 4,4735 7,9115 4,8553 67,4745 7 0,2054 15,3656 4,6523 8,2836 6,0881 65,6102 8 0,2135 15,4458 4,7389 8,5727 7,3239 63,9183 9 0,2206 15,4260 4,8927 8,6309 8,5470 62,5030 10 0,2269 15,4055 5,0157 8,6169 9,7335 61,2282 11 0,2328 15,3557 5,1569 8,5242 10,8746 60,0884 12 0,2382 15,3023 5,2854 8,4042 11,9628 59,0451 OYNAKLIK Cari açık değişkeninin varyans ayrıştırması sonuçları ilk öngörü dönemindeki payların %91,7’sinin kendisinden, %4,6’sının reel döviz kuru oynaklığından, %2,2’sinin brent petrol fiyatlarından, %0,8’inin reel döviz kurundan ve %0,4’ünün ise sanayi üretim endeksinden kaynaklandığını göstermektedir. İkinci dönemde ise cari açık değişkeninde meydana gelen değişmenin %80,2’si kendisinden, %10,1’i brent petrol fiyatlarından, %4,6’sı reel döviz kurundan, %3,8’i reel döviz kuru oynaklığından, %0,9’u sanayi üretim endeksinden kaynaklanmaktadır. İlk aydan itibaren görüldüğü üzere; cari açık değişkeninde meydana gelen değişmenin önemli bir kısmı kendisinden kaynaklıdır. Bu durum cari açığın otonom bir yapı sergilediğini de göstermektedir. Uzun dönemde cari açığın kendisini açıklama oranı %59’lara düşse de halen önemli bir payı oluşturmaktadır. İkinci aydan itibaren brent petrol fiyatlarının cari açığı açıklama oranı artmıştır. Uzun 68 dönemde cari açık değişkeninde meydana gelen değişmenin %15’i brent petrol fiyatlarından kaynaklanmaktadır. Çizelge 3.7’de görüleceği üzere; brent petrol fiyatları cari açığı uzun dönemde kendisinden sonra en çok açıklayan değişkendir. Cari açık değişkeninde meydana gelen değişmenin ilk iki ay çok az bir kısmını oluşturan sanayi üretim endeksi zamanla artış göstermektedir. Uzun dönemde, cari açıktaki değişmenin %11,9’u sanayi üretim endeksinden kaynaklıdır. Reel döviz kuru ilk dönemde cari açığı çok az açıklarken ikinci aydan itibaren bu oran artış göstermiştir. Uzun dönemde cari açıktaki değişmenin %8,4’ü reel döviz kuru değişkeninden kaynaklandığı görülmektedir. Reel döviz kuru oynaklığının cari açığı açıklama oranı ise kısa ve uzun dönemde hemen hemen aynı oranlarda seyretmektedir. Uzun dönemde cari açığı açıklama oranı %5,2’dir. Uzun dönemde reel döviz kurunun cari açığı açıklama oranı reel döviz kuru oynaklığından daha önemli hale gelmektedir. 69 SONUÇ Bu çalışmada, döviz kurundaki oynaklığın cari açık üzerindeki etkisi incelenmiştir. Bunun yanı sıra cari açığı etkileyen diğer değişkenler yazın taraması sonucunda tespit edilerek cari açık üzerindeki etkileri analiz edilmiştir. Bu değişkenler; büyüme değişkeninin temsili olarak sanayi üretim endeksi, brent petrol fiyatları ve reel döviz kurudur. Modeldeki değişkenlere ait veriler 2003:012014:06 dönemlerini kapsamaktadır. Öncelikle serilere ait zaman serilerinin özellikleri değerlendirilmiştir. Varyanstaki değişkenliği azaltmak ve serileri doğrusallaştırmak için tüm serilerin doğal logaritması alınarak serilerin zaman içerisindeki seyirleri incelenmiştir. Cari açık ve sanayi üretim endeksi mevsimsel etkiler içerdiğinden, TRAMO/SEATS mevsimsel düzeltme yöntemi uygulanarak mevsimsellikten arındırılmıştır. VAR analizine geçmeden önce reel döviz kuru serisine ait oynaklık için uygun model bulunmuştur. Reel döviz kuru getiri oranı için en uygun ortalama modelinin AR(4) olduğu tespit edilmiştir. Daha sonra AR(4) modellemesine ait hata terimlerinin karelerinde ARCH etkisini araştırmak amacıyla modele ARCH-LM test istatistiği uygulanmıştır. Analiz sonuçlarına göre modelde ARCH etkisinin varlığı tespit edilmiştir. ARCH etkisini ortadan kaldıracak en uygun ARCH modeli tahmin edilmeye çalışılmıştır. Farklı gecikme uzunluklarında reel döviz kuru getiri oranı serisini açıklayan en uygun modelin ARCH(1) modeli olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Daha sonra ARCH(1) modeli üzerinden tahmin edilen varyanslar kurdaki oynaklık değişkeni olarak VAR sistemine dâhil edilmiştir. ARCH modelinden tahmin edilen reel döviz kuru serisine ait oynaklık, sanayi üretim endeksi, Brent Petrol fiyatları ve reel döviz kuru değişkenlerinin cari açığa olan etkisi VAR modelinden hareketle değişkenler arasındaki dinamik ilişkiyi inceleyen varyans ayrıştırması ve etki-tepki fonksiyonları ile araştırılmıştır. İktisat teorisinden faydalanarak değişkenler dışsaldan içsele; Brent Petrol fiyatları, reel döviz kuru oynaklığı, reel döviz kuru, sanayi üretim endeksi ve cari açık şeklinde sıralanmıştır. Etki tepki fonksiyonları ile denklem sistemindeki değişkenlere verilecek şoklar karşısında cari açığın vereceği tepkiler ölçülmüştür ve bu şokların etkisinin kaç 70 dönem sonra yok olacağı incelenmiştir. Brent petrol fiyatlarında meydana gelen bir standart sapmalık şoka karşılık cari açığın tepkisi ilk iki ay pozitif olmakla beraber ikinci aydan itibaren bu tepki azalma eğilimine geçmiştir fakat pozitif değerler içermeye devam etmiştir. Bu sonuç; brent petrol fiyatlarındaki artışın cari açığı artıracağını göstermektedir. Reel döviz kuru oynaklığında meydana gelen bir standart sapmalık şoka karşılık cari açık ilk altı ay negatif olarak tepkiler verirken altıncı aydan sonra uzun dönem denge değerine yaklaşmaya başlamıştır. Reel döviz kuru oynaklığında meydana gelen bir şok sonucunda ilk ay cari açık azalma eğilimi göstermekte ve ilk beş ay içerisinde cari açığın verdiği tepkiler keskin dalgalanmalar göstermiştir. Sanayi üretim endeksinde meydana gelen bir standart sapmalık şokun sonucunda cari açığın vereceği tepki ilk beş dönem pozitif yönde olmakla beraber beşinci aydan itibaren pozitif tepkisi devam etmektedir. Fakat beşinci aydan sonra sanayi üretim endeksinde meydana gelen şoka cari açığın vereceği tepki istatistiksel olarak anlamlı olmaya başlamıştır. Bu sonuç sanayi üretiminin cari açığı uzun dönemde daha fazla etkilediğini göstermektedir. Reel döviz kuru değişkeninde meydana gelen bir standart sapmalık şoka karşılık cari açığın vereceği tepki ilk dört ay keskin dalgalanmalar göstermiştir. Bu dalgalanmalar pozitif değerleri aşamamaktadır. Dördüncü aydan itibaren cari açığın verdiği tepki istikrara yönelmeye başlamıştır. Sonuç olarak; reel döviz kurunda meydana gelen bir şok cari açığı artırmaktadır. Cari açıkta meydana gelen bir şoka cari açığın vereceği tepki ilk altı ay keskin dalgalanmalar izleyerek pozitif yönde seyretmektedir. Bunun anlamı; cari açıkta meydana gelen bir şok sonucunda cari açık artma eğilimi göstermektedir. Analiz sonuçlarına göre; cari açığın ilk altı ay kendi şoklarından yüksek derecede etkilendiği görülmektedir. Varyans ayrıştırması analiz sonuçlarını incelediğimizde cari açıkta meydana gelen değişmenin önemli bir kısmı kendisinden kaynaklanmaktadır. Bu oran ilk dönemlerde oldukça yüksek iken zamanla azalma eğilimi göstermiştir. Cari açığı ilk dönemde kendisinden sonra en çok açıklayan değişken reel döviz kuru oynaklığı iken ikinci dönemden itibaren ise brent petrol fiyatı olmaktadır. Varyans ayrıştırması sonuçlarına göre uzun dönemde cari açık en çok kendisinden sonra önemli bir oranla brent petrol fiyatından sonra sırasıyla; sanayi üretim endeksinden, reel döviz kurundan ve reel döviz kuru oynaklığı değişkenlerinden etkilenmektedir. 71 Analiz sonuçlarına göre cari açık üzerinde reel döviz kuru oynaklığının etkisi ilk dönemde kendisinden sonra en önemli değişken olarak tespit edilmiştir. Diğer dönemlerde ise reel döviz kuru oynaklığının bu etkisinin yerini sırasıyla; brent petrol fiyatına, sanayi üretim endeksine ve reel döviz kuruna bırakmıştır. Bu durum döviz piyasalarında meydana gelen istikrarsızlığın cari açığı ilk dönemde etkileyen bir etken olduğunu göstermektedir. Bu sonuçlar doğrultusunda cari açık sorunuyla baş edebilmemiz için öncelikle cari açığın kendisine yönelik önlemler alınmalıdır. Özellikle yapısal reformlarla bu sorunun giderilmesi için adımlar atılmalıdır. Reel döviz kuru oynaklığı ilk dönemde etkili olduğundan kısa dönemde cari açık sorununa çözüm olarak oynaklığın doğru tespit edilerek bu duruma uygun politikalarla bu sorun giderilmeye çalışılabilir. 72 73 KAYNAKLAR Adakale, T. (2009). Finansal Piyasalarda Oynaklığa Dayalı Risk Analizi ve Stres Testleri: İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Örneği, Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir, 98,102. Adlığ, Ş. G. (2009). Finansal Piyasalarda Ardışık Bağlanımlı Koşullu Değişen Varyans Etkileri, Oynaklık Tahmini ve Türkiye Üzerine Bir Uygulama, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 47, 48, 55. Akay, H. K. ve Nargeleçekenler, M. (2006). Finansal Piyasa Volatilitesi ve Ekonomi. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, 61(4), 5-36. Akçacı, T. (2006). Reel Döviz Kuru-Cari İşlemler İlişkisi Türkiye Ekonomisi Açısından Bir Analiz: (1991-2005), Doktora Tezi, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kütahya, 139-142. Akpamuk, S. N. (2014). Çok Değişkenli Deterministik Oynaklık Modelleri: Borsa Endeksleri Arasındaki Oynaklık Etkileşimi Üzerine Bir Uygulama, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 4. Atiker, M. (2004). Petrol Fiyatları. Konya Ticaret Odası Araştırma Raporu, Sayı: 34/33, 6. Aydın, S. ve Özcan, K. M. (2005). DİBS Faiz Oranlarında Oynaklığın Koşullu Değişen Varyans Modeli ile Tahmini ve Öngörülmesi. İktisat, İşletme ve Finans, 20(230), 83-94. Aydoğuş, İ. ve Yıldırım, J., (2001), Kur Politikası ve Ticaret Dengesi: Türkiye Örneği. Afyon Kocatepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 3(2), 12-31. Ayhan, A. D. (2008). Kur Rejimlerinin Makroekonomik Değişkenlerin Oynaklığına Etkisi: Türkiye Örneği, Doktora Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir, 165, 174. Başbolat, E. (2010). Cari İşlemler Açıkları ve Makro Ekonomik Faktörler: Türkiye Üzerine Ampirik Bir Analiz, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 50, 114-120. Bayrak, G. (2011). Türkiye’de Cari Açık ve Cari Açığı Etkileyen Faktörlerin Ekonometrik Analizi, Yüksek Lisans Tezi, Karadeniz Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Trabzon, 78-80. Bektaş, V. (2007). Cari İşlemler Dengesi ve Cari Açıkların Sürdürülebilirliği: Türkiye Uygulaması, Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adana, 35. 74 Black, F. (1976). Studies in Stock Price Volatility Changes. In Proceedings of the 1976 Meeting of the Business and Economic Statistics Section, American Statistical Association, 177–181. Bollerslev, T. (1986). Generalized Autoregressive Conditional Heteroscedasticity. Journal of Econometrics, No: 31, 307-327. Calderon, C. A., Chong, A. ve Loayza, N. V. (2002). Determinants of Current Account Deficits in Developing Countries. Contributionsto Macroeconomics, 2(1), 1-31. Can, M. (2009). İşletmelerde Zaman Serileri Analizi İle Tahmin, Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 145. Çağlayan, E., Dayıoğlu, T. (2009). Döviz Kuru Getiri Volatilitesinin Koşullu Değişen Varyans Modelleri ile Öngörüsü. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Ekonometri ve İstatistik Dergisi, Sayı: 9, 1-16. Çavdar, Ç. Ş. (2010). Türkiye’de Bütçe Açığının Makroekonomik Etkilerinin VAR Modelleri ile İncelenmesi, Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 60. Çiftçi, N. (2013, 19-21 Haziran). Türkiye’de Cari Açık, Reel Döviz Kuru ve Ekonomik Büyüme Arasındaki İlişkilerin Ekonometrik Analizi. Anadolu Uluslararası İktisat Kongresi III’de sunuldu, Eskişehir. Çekim, E. (2009). Türkiye’de Cari Açık Sorunu, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimleri Enstitüsü, İstanbul, 43, 112-113. Çörtük, O. (2007). Döviz Kuru Volatilitesinin / Oynaklığının Modellenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 82-83. Debelle G. and Faruqee H. (1996). What Determines the Current Account. IMF Working Paper, No: 96/58, 1-35. Dede, B. (2012). Türkiye’de Petrol Fiyatları ve Ekonomik Büyüme, Yüksek Lisans Tezi, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir, 33. Değer, M. K., Koç, H. (2010). Döviz Kuru Belirsizliği ve Yurtiçi Yatırımlar: Türkiye Ekonomisi Üzerine Nedensellik Testleri(1988-2007). Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 24(3), 79-93. Enders, W. (2004). Applied Econometric Time Series. (Second edition). New York: John Wiley&Sons, 114,115. Engle, R. (1982). Autoregressive Conditional Heteroscedasticity with Estimates of The Variance of United Kingdom Inflation. Econometrica, 50(4), 987-1007. Engle, R. (2001). The Use of ARCH/GARCH Models in Applied Econometrics. The Journal of Economic Perspectives, 15(4), 157-168. 75 Erbaykal, E. (2007). Türkiye’de Ekonomik Büyüme ve Döviz Kuru, Cari Açık Üzerinde Etkili midir? Bir Nedensellik Analizi. Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 3(6), 81-88. Erdoğan, S., Bozkurt, H. (2009). Türkiye’de Cari Açığın Belirleyicileri: MGARCH Modelleri İle İnceleme. Maliye Finans Yazıları, Sayı: 84, 135-172. Erkılıç, S. (2006). Türkiye’de Cari Açığın Belirleyicileri, Uzmanlık Yeterlilik Tezi, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Ankara, 86-100. Eşiyok, B. A. (2012). Türkiye Ekonomisinde Cari Açık Sorunu ve Nedenleri. Finans Politik ve Ekonomik Yorumlar, 49(569), 63-86. Fong, W. M. (1998). The Dynamics of DM=£ Exchange Rate Volatility: A SWARCH Analysis. International Journal of Finance an Economics, No: 3, 59-71. Gökçe, A. (1998). Zaman Serilerinde Koşullu Değişen Varyanslılık Yapısı: ARCH Modelleri- Döviz ve Sermaye Piyasalarında Bir Uygulama, Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 1. Gülçiçek, Ö. (2007). Cari İşlemler Dengesinin Nedenleri ve Ülke Ekonomileri Üzerindeki Etkileri(AB Sürecinde Bir Değerlendirme), Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 83. Güloğlu, B. ve Akman, A. (2007). Türkiye’de Döviz Kuru Oynaklığının SWARCH Yöntemi İle Analiz. Finans Politik & Ekonomik Yorumlar, 44(512), 43-51. Gün, E. (2011). Petrol Fiyatlarının Cari İşlemler Dengesi Üzerine Etkisi: Türkiye Uygulaması, Yüksek Lisans Tezi, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Edirne, 71, 72, 78. Gürsakal, S. (2009). Varyans Kırılması Gözlemlenen Serilerde GARCH Modelleri: Döviz Kuru Oynaklığı Örneği. Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Sayı: 32, 319-337. Karluk, R. (2003). Uluslararası Ekonomi. (Yedinci Baskı). İstanbul: Beta Yayınları, 455. Kaplan, F. (2009). Türkiye’de Reel Döviz Kurlarındaki Oynaklığın İşsizlik ve Büyüme Oranları Üzerine Etkileri, Yüksek Lisans Tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Isparta, 43. Kıpıcı, A. N. ve Kesriyeli, M. (1997). Reel Döviz Kuru Tanımlama ve Hesaplama Yöntemleri. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Araştırma Yayınları, Yayın: 97/1. Kocaş, N. (2011). Türkiye Döviz Piyasasında Koşullu Oynaklık Modelleri, Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi Fen Bilimler Enstitüsü, Ankara, 64. 76 Koşan, N. İ. (2009). Türkiye’ de Cari Açığı Etkileyen Faktörlerin Ekonometrik Analizi, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 135-136. Köse, N. (1998). Vektör Otoregressif Modeller Üzerine Bir İnceleme, Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 65. Köse, N., Ay, A. ve Topallı, N. (2008). “Döviz Kuru Oynaklığının İhracata Etkisi: Türkiye Örneği (1995-2008). Gazi Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 10(2), 25-45. Mazıbaş, M. (2005). İMKB Piyasalarında Volatilitenin Modellenmesi Ve Öngörülmesi: Asimetrik GARCH Modelleri İle Bir Uygulama. VII. Ulusal Ekonometri ve İstatistik Sempozyumunda sunuldu, İstanbul. Nelson, D.B. (1991). Conditional Heteroskedasticity in Asset Returns: A New Approach. Econometrica, 59(2), 347-370. Odabaşı, Y. (2011). Döviz Kuru Volatilitesinin İhracat Üzerindeki Etkisi ve İleriye Dönük Volatilite Tahmini: Türkiye İçin Bir Uygulama, Doktora Tezi, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kütahya, 89-91. Oktar, S., Dalyancı, L. (2011). Türkiye ekonomisinde Para Politikasının Cari İşlemler Dengesi Üzerindeki Etkisinin Ekonometrik Analizi. Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 30(1), 1-22. Özçam, M. (2004). Döviz Kuru Politikaları ve Türkiye’de Döviz Kuru Oynaklığının Etkileşimleri. Sermaye Piyasası Kurulu Araştırma Raporu, 14. Özer, M., Kutlu, E., Türkyılmaz, S. (2007).Döviz Kuru Oynaklığı ile İthalat ve İhracat arasındaki İlişkilerin Zaman Serisi Analizi. Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 7(2), 133-150. Özgün, Z. (2011). ARCH Modelleriyle Bazı Ülkelerin Döviz Kurlarının Volatilitesinin İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Anadolu Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Eskişehir, 32. Özmen, E. (2004). Cari Açık ve Ekonomi Politikaları Üzerine. İktisat, İşletme ve Finans, 19(223), 5-19. Öztürk, B. (2008). Makroekonomik Faktörlerin İstanbul Menkul Kıymetle Borsası Ulusal-100 Endeksi ve Volatilitesi Üzerindeki Etkilerin İncelenmesi (19972006), Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 76. Öztürk, K. (2010). Döviz Kuru Oynaklığı ve Döviz Kuru Oynaklığının Faiz Oranı Oynaklığı ile Olan İlişkisi: Türkiye Örneği, Uzmanlık Yeterlilik Tezi, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Ankara, 9, 10, 11, 12. 77 Parasız, İ. (1999). Para Ekonomisi. (İkinci Baskı). Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları, 316. Peker, O., Hotunluoğlu, H. (2009). Türkiye’de Cari Açığın Nedenlerinin Ekonometrik Analizi. Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 23(3), 221-237. Sarı, A. (2010). Döviz Kuru Oynaklığının İthalata Etkileri: Türkiye Örneği. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Ekonometri ve İstatistik Dergisi, Sayı: 11, 31-44. Sevüktekin, M. ve Nargeleçekenler, M. (2006). İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Getiri Volatilitesinin Modellenmesi ve Önraporlaması. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, 61(4), 244-265. Sezer, E. A. (2007). Türkiye Ekonomisinde Cari Açık ve Etkileri (1995-2005), Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 64, 113-115. Songur, M., Yaman, D. (2013). Gelişmekte Olan Ülkelerde Cari İşlemler Dengesi ve Ekonomik Büyüme Arasındaki İlişki: Panel Veri Analizi. Maliye Dergisi, Sayı: 164, 220-232. Songül, H. (2010). Otoregresif Koşullu Değişen Varyans Modelleri: Döviz Kurları Üzerine Uygulama, Uzmanlık Yeterlilik Tezi, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Ankara, 4, 5. Tarı, R., Yıldırım, D. Ç. (2009). Döviz Kuru Belirsizliğinin İhracata Etkisi: Türkiye için Bir Uygulama. Celal Bayar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Yönetim ve Ekonomi Dergisi, 16(2), 95-105. Tsay, R. S. (2002), Analysis of Financial Time Series. (First edition). New York: John Wiley & Sons, 88, 89. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası. (2009). Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Bülten. Sayı: 13, 3-4. Türkyılmaz, S. (2002). ARCH Modelleri ile Değişkenlerideki Oynaklığın Araştırılması ve Bazı İktisadi Değişkenler Üzerine Bir Uygulama, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Anadolu Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Eskişehir, 39. Unutmaz, E. (2011). Döviz Kuru Oynaklığının Ekonometrik Yöntemlerle Modellenmesi ve Belirlenen Model ile İMKB 100 Endeksi İlişkisinin İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 111-113. Ünsal, E. M. (2011). Makro İktisat. (Genişletilmiş Dokuzuncu Baskı). Ankara: İmaj Yayınevi, 142, 143, 144. 78 Yamak, R., Korkmaz A. (2005). Reel Döviz Kuru ve Dış Ticaret Dengesi İlişkisi. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Ekonometri ve İstatistik Dergisi, Sayı: 2, 11-29. Yased Uluslararası Yatırımcılar Derneği. (2011). Türkiye’nin Cari Açığı; Makro ve Mikro Açıdan Nedenleri ve Çözüm Önerileri. Cari Açık Raporu, 3-4. Yılmaz, N. (2009). Cari Açığın Finansmanında Türkiye Uygulamasının Değerlendirilmesi, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 106-107. İnternet: TCMB, Ödemeler Dengesi Ayrıntılı Sunum, 2013, http://evds.tcmb.gov.tr/ adresinden 14 Haziran 2014 tarihinde alınmıştır. İnternet: Sanayi Üretim Endeksine Ait tanım, http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1024 adresinden 1 Eylül 2014 tarihinde alınmıştır. 79 ÖZGEÇMİŞ Kişisel Bilgiler Soyadı, adı : AZMAZ Aysel Uyruğu : T.C. Doğum tarihi ve yeri : 05.12.1988 / Çekerek Medeni hali : Bekar Telefon :- Faks :- e-mail :- Eğitim Derece Eğitim Birimi Mezuniyet tarihi Yüksek lisans Gazi Üniversitesi/Ekonometri Bölümü Devam ediyor. Lisans Gazi Üniversitesi/Ekonometri Bölümü 2010 Lise Başkent Lisesi 2006 İş Deneyimi Yıl 2011-2012 Yabancı Dil İngilizce Yer İş Bankası Görev Memur GAZİ GELECEKTİR...