Insan Ve ~in

advertisement
Afeni ~ir geleceğe Açılırken
•
Insan
Ve ~in
Sempozyumu
Prof. Dr. İ.Hakla Ü11al '
insani Değerler Açısından Hz.Muhammed'i Doğru Anlamanın Önemi
İnsanlık tarihini değerlendirmede her dönemin kendine özgü şartlarını ve
özelliklerini dikkate almajc
doğal olduğu
Antropolojik ve Arkeolajik
çalışmalarla,
anlaşılan insanlık tarihi,
ve bu kurumun
başlıca
kadar
aynı
zamanda zorunludur.
yüz binlerce yıl öncesine
uzandığı
bu süreç içinde ortaya çıkan insana özgü din kurumu
temsilcileri olan Peygamberler dolayısıyla bir dinler
tarihi olarak da değerlendirilebilir.
Dinlerin
menşei
ve zuhuru konusunda
farklı
bilimsel teoriler ve
açıklamalar olmakla. beraber, İslam inancı açısından ilk insan Hz. Adem'in
aynı
başından
beş
olması, insanlık
zamanda ilk Peygamber
tarihinin, dinsel tecrübeyle
beri tanıştığını ortaya koymakta, fakat bu tecrübenin yazılı metinleri
bin yıl öncesinden daha ileriye geçmemektedir.
Sümer
yazıtları arasında
yer alan dini içerikli belgeler, bir yandan,
öncedep beri devam edegelen bir dini
hayatın varlığını
gösterirken öte
yandan, diğer belgeler ve kutsal metinler ışığında toplurnlara göre değişen bir
dini
farklılığın varlığına işaret
ederler. Nitekim bir Sümer yazıtında,
insanın
1
fizik varlığına karşı işlenen suçlara diyet cezaları öngörülmüşken, asırlar
sonra Tevrat ve Kuran'da bu ceza kısas •şeklinde karşımıza çıkmaktadır. 2
Kur'an,
hırsıza
el kesme
cezası
öngörürken, Yahudiler bu suçu,
çalınan malı
birkaç misliyle ödeterek cezalandırıyorlardı.3
Buradan
anl~ılan şudur:
ilahi
menşeli
olsun
olmasın,
dirLler muhatap.
aldıkları toplumların özel şartlarını dikkate almışlardır. Örneğin hırsızlığın,
muhtemelen fazla
yaygınlaştığı
yaygın olmadığı
bir dönemde
ağırlaşmakta
bir zamanda ceza
ve bedeni hale
S Maide, 38; Tevrat, Soleymanın Meselleri,6/31.
239
olurken,
dönüşmektedir.
1 S.N.Kramer, Tarih Siimerde Başlar, (Çe~. Muazzez Ilmiye Çıjt), Ankara-1998, s.4S.
2
S Maide, 4S; Tevrat, Çıloş, 21/12-2S.
3
malı
Bu
cezaların mutlakit aşkın bir varlık tarafından re'sen belirlenmesi gerelanediği
gibi, muhtemelen çoğu da böyle değildi. Ancak ilahi irade, herhangi bir
haksızlık
gördüğü
ve zulüm
olmadıkça,
vahiyle irtibat
toplumun uygun
hukuki ve toplumsal düzenlemeleri teyid ediyor, bunlara titizlikle
uyularak adaletin
yapılmamasını
sağlanmasını
ve bu konuda insanlar
arasında
toplumların
ayırım
birer ferdi olarak
çevrenin kültürüne, geleneklerine, sosyal teamüllerine
ölçüde 'bağlı idiler. Ancak toplumda iyi gitmeyen şeyler
ahlaki bozulma
bir
istiyordu.
Peygamberler de, gönderilclikleri
~~adıkları
kurduğu
karşısında
yapılması gerektiği
neler
ve bir
onları rahatsız
ediyor,
onları
bir
arayışa
böyle bir
arayış
hususu
sevk ediyordu. Hz. Muharnmed'e elçilik görevi de
aşina
işte
sürecinde verildi.
yaşadığı
Hz. Muhammed, içinde
toplumun sade bir ferdi olarak
1
Peygamberlik beklentisi içinde değildi.
Kur'an-ı
Kerim buna, "sen bu kitabın
sana vahyolunacağını ummuyordun .. .'' şeklinde işaret eder. Bu sade ve
1
iddiasız yaşantısından dolayı
şaşkınlıkla karşıladılar.
kendi toplumu da, bu görevin ona
Kur'an,
müşriklerin
verilişini
bu şaşkınlığını, "O zikir (Kur'an),
aramızda Ona mı indirildi... ?"2 ayetiyle ifade eder.
Konuyla ·ilgili
araştırmalar
Peygamberlik öncesindeki 40
göstermektedir ki, Hz. Muhammed'in
yıllık
müsellem olan dürüst, güvenilir ve
hayatı,
dostu-düşmanı
ahlaklı şahsiyetinin
herkesçe
ötesinde hiçbir
olağanüstü ve· mucizevi olaya konu olmamıştır. Bu hususta nakledilen
yüzlerce rivayerin neredeyse taman:ıı zayıf ya da uydurmadır.3
Hz. Muhammed'in risalet öncesi bireysel
1
2
3
hayatı,
risalet
sonrasında
da
28 Kasas,86.
38 Sad,S
Konuyla ilgili çalışmalar için bkz. Bonyamin Erul, "Hz.Peygambetin Risalet Öncesi Hayatına Farklı Bir
Yaklaşım" Diyanet ilmi Dergi (Hz. Muhammed özel Sayısı), Ankara-2000, s.32-66; Ahmet Önkal, "İslam
Tarihçiliıiflde Tarafsızlık Problemi", Islami Araştırmalar, Anlcara-1992, c.VI, sayı:3, s.l89-197; Enbiya
Yıldırım, Hadis Problemleri İstanbul-1996, s.220-226; Ihrahim Sançarn, Hz.Mulıaınıned ve Evrensel
Mesajı, Aııkara-2001 , s.38-57 .
240
fazla değişmiş değildir. Tek değişiklik, kendisinin de ilk önce şaşkınlık ve
korkuyla karşıladığı~ faJ<at bir süre sonra çok önemli bir görevle yükümlü
kılındığını anladığı
Peygamberlik misyonudur.
Kaynaklar, Hz. Muhammed'in bu dönemdeki
yaşantısının,
önceki
hayatına göre kayda değer bir farklılığından bahsetmezler. Örneğin kişisel
hayatında,
yeme içme, giyim-kuşam alışkanlığında değişen bir şey yoktur.
'
Zaten putlara tapmayan ve içkiden hoşlanmayan Hz. Muhammed, diğer gayri ahlaki tutum ve davranışlardan da uzaktı. Bu yüzden o, Mekke'deki
itibarını
tamamen ahlaki meziyetleriyle elde etmiş ve bu özellik onun davetine icabet
eden insanlar üzerinde olumlu bir etki
değişiklik görülmemiş,
eşi
sevgili
yaratmıştı.
Ailevi
yaşantısında
da bir
Hz. Hatice, zor günlerinde O'nun en büyük
destekçisi olmuştu. ·
Üstlendiği görev gereği sosyal ilişkilerinde öncekine oranla ciddi bir
hareketlenme görüldü. İlahi mesajı tebliğinde şiddetli bir muhalefetle
karşılaşmasına rağmen,
Peygamberlik görevi onu, daha aktif, daha dirençli ve
daha ısrarcı olmaya sevk ediyordu. Bu yüzden Peygamberlik öncesi sakin ve
huzurlu hayatı, taşıdığı ağır sorumluluğun yanı sıra, karşılaştığı tehdit, baskı,
saldırı ve
boykotlarla sıkıntılı bir sürece girdi.
Hz. Muhammed'in sade
yaşantısı,
mü'minleri
arasında
nisbeten daha
rahat bir hayat geçirdiği Medine'de de değişmedi. En .önemli değişiklik.
hicretinden sonra orada inşa edilen basit bir mescidle, onun bir köşesine ilave
edilen birkaç odalık evden ibaretti. Ölümüne kadar devam eden bu mütevazi
hayatı
O'nu ilk defa tanıyanlar arasında şaşkınlık yaratıyordu.
Onun
rehberliğini
anlamada bütün
hayatına
hakim olan bu insani ve
ahlaki karakteri son derece önemlidir. Her ne kadar bazı kaynaklarımız O'nu,
doğumundan
mucizelerle
ölümüne, hatta
desteklenrniş,
Kuran'ın çizdiği
insanlığın başlangıcından
kıyamete
kadar
adeta insan üstü bir varlık gibi takdim etseler de,
Hz. Muhammed tipolojisi bundan tamamen farklıdır.
Hz. Muhammed'i
doğru tanıyabilmenin
241
önemli bir
şartı
Onu,
yaşadığı
tarihten koparmamak, içinde bulunduğu toplumun kültürü.nden, örf ve ·
adetlerinden, sosyal
yapısından
soyutlamamalqır.
tamamen
Çünkü böyle bir
soyutlama bizi anakronizme götürür. Örneğin, kendi döneminde, dostudüşmanı
olması
tartışılmayan
hiç kimse
çok
eşliliğinin
bunun bir göstergesidir. Poligaminin
karşılandığı
bir toplumda
Kur'an'ın
günümüzde
yaygın olduğu
ve Hz. Peygamber'in bu
dü~enleme yapmış ; oJmalarını yadırgamak
tartışılıyor
doğal
ve çok
doğrultuda
bir
ne kadar yanlışsa, bugün bizim bu
kç>nuda farklı bir anlayış içinde bulunmamızı yadırgamak ta o kadar yanlıştır.
O günkü tarihi
şartlarda kimsenin yadırgamadığı toplumsal bir vakıa olan
kölelik kurumunu ve bu meyanda, Hz. Peygamber ve
cariye bulunduruyor
yanılgıysa,
o günün
olmalarını
koşullarını
saymak daha büyük bir
kaldırılmadı
diye bunu
yadırgamamız
tarihi bir
günümüzde de tekrarlanabilir ve
yaşanabilir
bugün bizim
yanılgıdır.
kıyamete
indiği
derece tehlikelidir. Bu,
ashabının, yanlarında
Kölelik kurumu Kur'an'da re'sen
kadar önü
açık
bir opsiyon gibi görmek son
toplumun gerçeklerini dikkate alan
Kur'an'ı
anlamamak olduğu gibi, insanların tarihin bir döneminde ihdas ettikleri
yanlış
bir uygulamayı Allah'ın muradı gibi ·algılamak anlamına gelir. O halde
geçmişte
kalan
köleliği
ve bunun kutsal Kitaba ve Hz. Peygamberin
tatbikatma yansıyış biçimini anlamak ve
olduğu halde,
izahını
yapmak Müslümanın görevi
bu kurumu mazur gösterip savunmak onun görevi değildir.
Bu konuda verilebilecek bir örnek de, Hz. Peygamber'in küçük
olan Hz.
Aişe
ile
evliliği
yaşta
meselesidir. Bunu anlayabilmek için o dönemdeki
Arap toplumunun evlenme·kültürünü
b~lmek
ve
örneğin,
Hz. Peygamber'in de
ken~i kızlarını -ı2 ila 15 yaşları civarında evlendirmiş olduğunu öğrenmek
yeterlidir.
"Kız kocasının
evinde büyür"
anlayışının
egemen
olduğu
ve
kızları
evlendirmede velisinin tam yetki sahibi bulunduğu bir kültürde1 Hz.
Muhammed'in, küçük
yaşta
olan Hz.
Aişe
ile
nikahlanıp
birkaç sene sonra
zifafa girmiş olmasınm, ne kendi çevresi ne de muhalifleri ve düşmanlarınca en
1
Neşet Çağatay, İslam Öncesi Arap Toplumu ve Cahiliye çağı Ank:ır:ı-1971
242
, 5.136.
küçük bir
eleştiriye
tarafından
normal
de
karşıJanan
doğal karşıladığı
değildir.
olmaması
_konu
bir
gayet tabidir. Ancak, o günkü toplum
ve o toplumun bir ferdi olarak Hz. Muhammed'in
uygulamayı
Çünkü bu ancak, Arap
bugün için model göstermek
geleneğine dayalı
kabul etmekle mümkündür. Halbuki sosyal
yapılar
kurumunun biçim ve· işleyiş~ tarihi süreç içinde,
değişmek1:edir.
o günkü aile
ve buna
yapısını
bağlı
şartlara bağlı
doğru
ideal
olarak aile
olarak sürekli
sağlığında yetişkin kızların
Nitekim Hz. Peygamber daha kendi
evlilikte tercih hakları bulunduğunu ifade etmiştir. 1 Hz. Peygamber'in bu
konudaki
ömekliği,
Onun iyi bir aile reisi,
eş olmasıdır. Kadından
sevecen bir
kadının dövülebileceği seçeneği
başvurmamış, kısa
Yeri
şefkatl i
bir baba,
anlayışlı
ve
kaynaklanan aile içi huzursuzluklarda,
Kur'an'da yer
almasına rağmen
o buna
süreli dargınlıklarla problemleri çözmüştür.
gelmişken
Nisa Suresi'nin 34. ayetinde yer alan
"kadının
dövülebileceği"
konusuna kısaca temas etmekte yarar vard ır. Bu ayetteki "da-
ra-be" fiilini,
"kadını
evden
uzaklaştırmak"tan
"onunla cinsel temasta
bulunmaya kadar çok geniş bir yelpazede ve birbirinden çok
Kuran'ın
yorumlayanlar,
doğrudan
kendilerine nazil
bu ayetin ilk
gerektiği
tarihsel
olmuş
muhataplarına
göre
yanını
göz
gibi tehevvüre
kadını
ardı
farklı
biçimde
etmekte, sanki ayet
kapılmaktadırlar.
Halbuki
aile içinde, aynen çocuklar gibi,
zaman dövülerek te'dib edilebilmektedir. Söz konusu ayet, aiJede
huzursuzluk çıkaran kadınların, önce öğüt verilerek, sonra yataklarında yalnız
bırakılarak,
-zira
için etkili bir
itaat eden
kocanın diğer eşini
cezadır-
kadınlar
aranınamasın ı
yalnız bırakması kadın
en sonunda da dövülerek te'dib edilmesini önermekte,
aleyhine
istemektedir.
yapısının işleyişine
tercih edip onu
artık
Doğrudan
yönelik ve temel
başka
bir yol (ör.
boşama
gibi)
o günün Arap toplumundaki aile
amacı
aileyi
dağılmaktan
korumak olan
bir çareyi, Kur'an'da geçiyor diye zamanlar üstü evrensel bir çözüm" kabul
ı
Buhari, Nikah, 42, ÇaWı
Yayınları, İstanbul-1982, (Vlll35).
243
kadını, gerektiğinde . dövülebilir
etmek,_
bir
varlık
olarak görmek
gelir. Bu ayeti mutlak ve evrensel bir hakikat olarak
kısmı, sıkıntıdan
anlamlarını
algılayanlardan
bir
kurtulmak için 1400 sene sonra "da-ra-be" fiilinin yeni
keşfederek
etmektedirler.
anlamına
zoraki tevillerle kutsal metinleri adeta tahrif
Eğ~r Kur'an'ı
ve Onu bize
tebliğ
eden Hz. Muhammed'i doğru
anlayabilirsek, ne kutsal metinleri istediğimiz anlama çekmek için eğip
.
bükmeye, ne de· o günkü toplumsal realiteye yönelik bir çözümü günümüze
t~şımaya gerek vardır.
·. Hz. Muhammed'i
doğru
anlamak, daha sonra onun
adı kullanılarak
yapılan yaniışiara düşmeyi önlemek açisından da önemlidir. Örneğin, fıkıh
kitaplarımızın tamamında, neredeyse üzerinde ittifak edilen, mürted (İslam
Dini'nden dönen)' in ö~dürülmesi
ı
konus~
Kerim, ne de Hz. Peygamber'in
bu yanlışlardan birisidir. Ne Kur'an-
tatbikatı
böyle bir uygulamaya imkan
vermediği halde, sonraki İslam uleması bunu adeta İslam'ın temel bir kuralı
haline
getirmişlerdir.
dinin bu hürriyeti
Nitekim
Kur'an-ı
Halbuki, inanç hürriyetinin
kullananları
bayrakt~rlığını
öldürmesi kendini inkar
Kerim, mürted'e uhrevi
cezanın
yapan bir
anlamına
dışında
gelir.
bir ceza
1
öngörmemiştir. Hz. Peygamber de, kendisine biat edip Müslüman olan,
sonra bundan vazgeçip Medine'yi terk eden bir bedeviye engel olmamıştır?
Hayatında
kimseyi
en
azılı düşmanlarını
öldürdüğü
bile affeden ve din
değişikliği
bilinmeyen bir Peygamber'e "kim dinini
sebebiyle
değiştiruse
onu
öldürünüz"3 sözü isnad edilebilmiştir.
Hz. Muhammed, 23
yıllık
mücadelesinde kimseye inanç
dayatmadığı
gibi, mürninterin dini pnitiklefi konusunda da zorlayıcı olmamış, tam tersine
gerektiğinde kolaylaştırıcı
örneğin
1
2
3
namaz kılmayanın
ruhsatlar
tanım~ştır.
kafır olduğunu
Bak:ı.ra, 21 7; 5 Maide, 54.
Buh:ıri, Ahkam, 45,47, (VTIJ/124).
Buhari, Cihad, 149 (IV/21).
244
Bu
açıdan bakıldığında,
ve bu yüzden
öldürüleceğini
iddia
eden ve
buı1ü
Kur'an'a ve Hz. Peygamber'e
dayandırmaya çalışan katı
Harici
mantığının, bazı fıkhı mezhepler içinde taraftar bulması düşündürücüdür. 1
Günümüzde bile
bütün
bazı uzantılarına
insanlığa kucak
Diğer
taraftan,
rastlanan bu
anlayış,
Hz. Muhammed'in
açan müjdeleyici tutumuyla bağdaştırılamaz.
insanların
sürdüre geldikleri tutum v.e
inanç ve uygulamada öteden beri benimseyip
davranışları,
kendilerince düzeltmeye
çalışmaları
kimselerin kendi kanaatlerini zorla dayatmaya
katkışan
aynı yanlış
tutumun diğer bir yüzüdür. İnsanların belli tutum ve davranışları
kazanmalarının
o labileceğinin
' "şöyle
veya
bunları değiştirmelerinin
çok iyi
bilindiği
davranmazsan seni
değerleri
günümüzde, hala
eğitim
yoluyla mümkün
ortaçağdan
kalma usullerle
cezalandırırım" mantığı, Müslümanların
savunan hiçbir
Başkalarının
ancak
insanın
benimseyebileceği
ve
bir husus
çağdaş
değildir.
hukukunu ve hürriyetini ihlal etmeyen dini pratiklerin, onu
uygulayanlara rağmen, tashihine ihtiyaç da, gerek de yoktur. Bu zoraki
tashih, kanaatimce,
değildir.
Ruhhan
olmadığına
ilahiyatçılanmızın
sınıfına
da din
adamlarımızın
yer vermeyen dinimizde, bir
karar verip bunun
şeyin
sorumluluğunu taşıyacak olanlar,
da görevi
dini olup
bizzat o d inin
samimi uygulayacak ve müntesipleridir.
Tarihi süreç içerisinde
doğal
ya da zorunlu olarak değişime maruz kaldığı
halde dinin temel maksadına hale! getirmeyen her olguyu makul görmek
gerekir. Bu yüzden, mesela; 1300 yıl öncesinin tarihi
gayr-ı
MUslim devletler ve uluslar
şartlarında,
arasındaki ilişkileri
Müslüman ve
düzenleyen dini
kuralların bugüne taşınmasının anlamı yoktur. Örneğin, daru'l-İslam-daru:l­
harb
ayr:ımının,
cizye-harac vergilerinin,
karşısındaki farklı
gayr-ı
Müslimlerin Müslümanlar
statülerinin, i'la-i keliınetullah için barış halinde bile küff'ara
karşı yılda
en az bir kere sefere
oturtu lacağı
bir zemin yoktur.
çıkma
farziyyetinin günümüz
dünyasında
Bkz. eş-Şafii, ei-Oınm, I-VII, Bulak-1322, 11/225-226; lbn Kudame, ei-Muğni, 1-XN, Beyrut 1984,
11/298-299.
245
İslam ulemasını'n Kur'an ve Sünneti temel alarak, kendi tarihi şartları için .
ürettikleri çözümleri, ortaya
hükümleri gibi
asır
yorum ve
algılamak doğru değildir.
öncesinin tarihi
eğip
koydukları
ictihadları,
dinin
değişmez
O yüzden, günümüz Müslümanı, 14
şartlarını yansıtan bazı
Kur'an ayetlerini, zoraki tevillerle
bükerek günümüze uyarlamak yerine, o ayetlerle verilmek istenen
mesaj ı
bugüne
öncesi Hicaz
taşımak durumundadır::
yarı~adasının
tarihi ve toplumsal
Nfu.hammed'i, o tarih kesitinden
olduğu
14
asır
ortamında yaşamış
Hz.
Yine bugünün
gibi
alıp
Müslümanı,
bugüne monte etmek yerine
O~nun, insanlığın önünü ebediyyen aydınlatacak ahlakı kişiliğini, dini
önderlik ve örnekliğin i temsile talib olmalıdır.
Hz. Muhammed'i ve onun
kılabiirnek
Bunlar,
için,
başta
getirdiği mesajı doğ_ru
mesajın taşıdığı
diğer insanları
da
Müslümanları bağlayan
mutluluğa
ilkelerdir. Hz. Peygamber'in yaşadığı dönemdeki
yapıyı
kalıcı
evrensel ilkeleri iyi belirlemek gerekir.
Hz. Muhammed olmak üzere bütün
kabul ettikleri takdirde
anlayabilmek ve
ve
götürecek olan ahlaki
kurumları,
siyas!il ve sosyal
aynen günümüze taşımak ne mümkün ne' de gerekli olmadığına göre, o
yapıyı ıslah
için vazedilen
kuralların
temelinde yatan ahlaki amaç ve ilkeler,
günümüz Müslümanları için de yol gösterici olacaktır.
246
Download