İçindekiler İLAÇ ENDÜSTRİSİ ............................................................................................................................... 1 1. İlaç Kavramı ................................................................................................................................ 1 2. İlaç Endüstrisinin Gelişimi .......................................................................................................... 3 3. 2.1. Dünyada İlaç Sanayiinin Gelişimi ....................................................................................... 4 2.2. Türkiye’de İlaç Sanayiinin Gelişimi ................................................................................... 5 İlaç Sektörü Değer Zinciri ........................................................................................................... 8 İLAÇ İMALATI ...................................................................................................................................... 8 1. Sürekli Üretim Sistemi ................................................................................................................ 8 2. Kimyasal Süreçlerin ve Kimyasal Süreç Endüstrisinin Genel Özellikleri .................................. 9 3. İlaç Üretimi................................................................................................................................ 10 KAYNAKLAR ........................................................................................................................................... 12 http://www.hiperkitap.com/ekitap/show.jsp?full=true&w=972&h=500&boo kId=BOOK2010102710254037139632&pageNo=15 bu kaynaktan ilaveler yapabilirsin, kütüphane veritabınından ulaşılabiliyor. İLAÇ ENDÜSTRİSİ 1. İlaç Kavramı İlaç (drug); satmak, satışa çıkarmak veya kullanılması için önerilmek üzere imal edilen, insan ve hayvanlardaki hastalıkları tedavi, yatıştırma, koruma, tanı, teşhis veya anormal fiziksel durumları düzeltmek veya organik işlevlerin düzeltilmesi ve işler hale getirilmesi amacı güden herhangi madde veya maddeler karışımıdır. İlaç, hastalıkların önlenmesi, teşhisi, tedavisi ve tıbbi amaçlar için organizmada normal fizyolojik ve patolojik olayları kişinin yararına değiştirmek için kullanılan madde veya endüstriyel bir ürün olarak tanımlanır. İlaçların keşfinde sosyal olayların rolü vardır. Bunların başında yerel veya genel harpler gelir. Penisilinin imalatının gerçekleştirilmesini II.Dünya Savaşı zorlamıştır. I.Dünya Savaşı da birçok aşı, serum ve antiseptiklerin keşfine neden olmuştur. Esasen penisilinin kütle halinde elde edilmesi ilaç sanayiinde büyük bir devrim oluşturmuş ve artık reçete formülleri de eczanelerden fabrikalara geçerek hazır ilaç sanayiinin (farmasotik endüstri) doğmasına neden olmuştur. İlaç firmaları bu devrede birbiri ile yeni ilaç çıkarma ve bulma yönünde yarışa girmişlerdir. Bu çabalardan insanlık büyük yarar sağlamıştır. Endüstriyel ürünler içerisinde ilaç, diğerlerinden sosyal bir ürün olması nedeniyle ayrılır. Bu özellik, ilacın insan sağlığı ve dolayısıyla da toplum sağlığı ile ilgili bir ürün olmasından ileri gelir. Ancak, ilacın endüstriyel bir ürün olmadığı haller de vardır. Bütün bu şekiller bir arada düşünüldüğünde ilaçları 3 şekilde ele almak mümkündür; 1. Marjinal ilaçlar, hekimin düzenlediği formüle göre reçetede yazılan ve eczanelerde yapılan ilaç şekilleri, 2. Ofisinal ilaçlar, kodeks veya farmakopelere yazılan formüllere göre eczanelerde hazırlanan ilaç şekilleri, 3. Spesiyaliteler, Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsat alındıktan sonra reçeteli veya reçetesiz olarak satılan ve ilaç sanayiinde üretilen ilaçlardır. Marjinal ve ofisinal ilaçlar, küçük miktarlarda hazırlanabildiği ve kısıtlı farmasotik şekillerde (ör; kaşe, krem, tentür vs.) olabildiği halde spesiyalitelerin ise üretimi kitle halinde ve çok çeşitli farmasotik şekillerde (ör; tablet, draje, kapsül, ampul, enfüzyon, süspansiyon, krem, pomat, şurup vs.) olabilmektedir. İlaçlar, temel olarak reçeteli-reçetesiz ve orijinal-jenerik olmak üzere iki temel kritere göre sınıflandırılır. Reçeteli ilaçlar, doktorlar tarafından yazılan reçete ile ancak eczanelerden alınabilen ilaçlardır. Reçeteli ilaçlar, hem orijinal (patent korumalı) hem de jenerik ilaç gruplarını içerir. Reçetesiz ilaçlar ise, tüketicilerde satın alınması için reçeteye ihtiyaç duyulmayan ilaçlardır. Reçetesiz ilaçlar bazı ülkelerde sadece eczanelerde bazı ülkelerde ise hem eczanelerde hem de marketlerde satılabilir. Orijinal ilaçlar, formülleri, üretim yöntemleri ve markaları yasal olarak korunan ilaçlardır. Jenerik ilaçlar ise orijinal ilaçlarla aynı dozaja, formüle, etki ve kullanım alanına sahip olması beklenen ancak markaları yasalarla korunmayan ilaçlardır. Jenerik ilaç, orijinal ilaçların patent koruma sürelerinin bitişini takiben ilacın buluşunu gerçekleştiren firmadan izin alınmasına gerek olmadan üretilip satışa sunulan ürünlerdir. Jenerik ilaçlar, orijinal ilacın bio-eşdeğeri olsa da orijinal ilaçlara nazaran oldukça ucuzdurlar. Zira jenerik ilacı üreten firmalar maliyetli Ar-Ge faaliyetlerini gerçekleştirmezler. 2. İlaç Endüstrisinin Gelişimi İlaç endüstrisi, beşeri ve veteriner hekimlikte tedavi edici ve koruyucu olarak kullanılan sentetik, biyolojik, bitkisel ve hayvansal kaynaklı ilaç etkin ve yardımcı maddelerinin üretilerek sağlık hizmetlerine sunulmasını sağlayan bir endüstri dalıdır. İlaç (Farmasotik) endüstri 2 büyük grupta toplanmıştır: 1. En büyük uğraşısını etken maddelerin üretilmesine ayıranlar, 2. En büyük uğraşısı resmi standartlara uygun ve bilinen etken maddeleri müstahzar halinde imal edenler. Son yıllarda büyük ilaç firmaları sadece etken madde geliştirilmesi işlevi üzerinde yoğunlaşmakta, etken maddenin ilaç haline getirilmesi işini genellikle jenerik ilaç üretimi yapan daha küçük firmaların üretim tesislerinde gerçekleştirmekte ve böylece üretim için gerekli yüksek sabit kıymet maliyetinden kaçınmaya çalışmaktadırlar. İlaç sanayiini, insanlar için ilaç keşfeden, geliştiren, üreten ve satan şirketlerin toplamı şeklinde tanımlamak mümkündür. Bazı şirketler bu faaliyetlerin tümünü yerine getirirken kimi şirketler bu faaliyetlerden bir veya birkaçını yerine getirmektedir. Örneğin, bir şirketin ilacı hem üretebilen hem de satan durumunda olması ki, ülkemizde daha çok bu örneğe rastlanmakta ya da şirketler genellikle sadece ilaç satışı ile ilgilenmektedir. İlaç keşfetme işine bizim sanayimizde Ar-Ge faaliyetlerinin henüz başlamamış olması nedeniyle hiç rastlanmazken, geliştirme faaliyeti çok kısıtlı olarak yerine getirilmektedir. Dünya ilaç sektöründe üç çeşit ilaç üreticisi firma faaliyet göstermektedir. Bunlar; 1. Birleşen Büyük Firmalar 2. Buluş Yapan Firmalar 3. Kopya Ederek Çoğaltan Firmalar 1. Birleşen Büyük Firmalar: Birleşen firmalar çokuluslu firmalardır, ilaç üretiminde araştırma, imalat ve dağıtım faaliyetlerini kendileri gerçekleştirirler. Büyük ölçekli, yıllık satışları 200 milyon ile 1 milyar dolar arasında değişen ve ürün geliştirmede önde gelen firmalardır. Bu firmalar araştırma ve üretim faaliyetleri için gerekli moleküler yapılar (NME’s) geliştirme imkanına sahiptirler. 2. Buluş Yapan Firmalar Üç çeşit ilaç firması içinde ikinci sırada bulunan buluş yapan firmalar yeni moleküler yapılar keşfetme ve geliştirme yeteneğine sahiptirler. Ancak patent süresi dolmuş ilaçları üretirler. Yıllık satışları 25 ile 200 milyon dolar arasında değişir. Bu gelir seviyesi güçlü araştırmageliştirme çalıştırmaları için gerekli programların oluşturulmasına ve dağıtım sistemlerinin finansmanına yetmemektedir. Bu tip firmalar yeni moleküler yapılar geliştirdiklerinde ürünü pazarlamak amacıyla lisans anlaşmalarına başvururlar. Buluş yapan firmaların araştırma ve dağıtım yeteneklerinin zayıf olması bu firmaların uluslararası piyasalarda faaliyet göstermediği anlamına gelmez. Bazıları denizaşırı ülkelerde bilimsel veya ticari ofisler açar ve yabancı firmalarla ortaklık kurarlar. Bazıları da yabancı ülkelerde kurdukları yan kuruluşlarını işletirler. 3. Kopya Ederek Çoğaltan Firmalar İlaçlarını kopya ederek üreten firmalar ise küçük ölçekli özel sektöre ait veya orta ölçekli kamuya ait işletmelerdir. Araştırma yeteneğinden yoksun olan bu işletmeler başkalarının geliştirdikleri bilimsel ve teknolojik bilgileri kendi ürünlerini üretirken kullanırlar. Bu firmaların ürettiği ilaçların patent ile korunma hakkı yoktur. Bunların ürettiği ilaçlar ya bir marka-adı altında yüksek bir fiyattan yada jenerik adı ile daha düşük bir fiyattan satılırlar. Bu firmaların kullandıkları özel ambalaj malzemeleri ve bazı girdiler (aktif parçacıklar gibi) uluslararası ihalelerle veya onaylı satıcılardan temin edilir. Bu firmaların ürünleri özel piyasalarda veya kamu piyasalarında satışa sunulur. Kamu piyasaları gelişmekte olan ülkelerde daha fazla önemsenen piyasalardır. 2.1. Dünyada İlaç Sanayiinin Gelişimi Çağımızda toplum sağlığı için büyük önem taşıyan ilaç, 19.yüzyıl başlarına kadar yeterince gelişme gösterememiş, ancak 1970’lerden sonra patlayan sanayi ihtilali, ilacı da havandan fabrikaya iten faktör olmuştur. Başlangıçta basit yöntemlerle yapılan etken madde üretimi daha sonra sentez yoluyla genişlemiş ve bu yöntemi ilk kullanan İsviçre, ABD, Almanya, İngiltere ve Fransa gibi ülkelerde ilaç imalatında önemli yenilikler yaratmıştır. Araştırma faaliyetleri teknolojik gelişmenin artmasına ve ilaç sanayiinin büyümesine yol açmış, sulfonamidlerin 1935’de bulunmasıyla beraber araştırma ilaç sanayiinin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Büyük Avrupa işletmelerinin çoğu kimya fabrikaları olarak işe başlayıp, daha sonra ilaç sanayiine yönelmişlerdir. Bu firmaların ilaç sektörüne geçişleri 2 şekilde olmuştur: Bir kısmı kimya ve teknolojik bilgilerini eczacılık alanına aktarmışlar, diğerleri ise ihtiyaç duyduklarını kısmen veya tamamen dışarıdan sağlamışlardır. Batı ülkeleri arasında ilaç hammaddelerini geliştiren, bunlardan tıbbi ilaç yapan ve diğer ülkelere ilk satan ülke Almanya’dır. 1788’de C.W.Finkentscher adlı eczacı ilkel tekniklerle ilk ilaç hammadde üretimine başlamış, buna bugünün ünlü isimleri Bayer, Merck, Schering gibi ilaç üreticileri katılmış tüm Avrupa’da ve Amerika’da ilaç hammaddeleri sektörüne I.Dünya Savaşı’na kadar hakim olmuştur. İngiltere ve Fransa ise diğer Avrupa ülkelerine oranla daha ileri bir ilaç endüstrisine sahip olmalarına rağmen, 1914’e kadar Almanya pazarı elinde tuttuğundan, pek fazla etkinlik gösterememişlerdir. I.Dünya Savaşı ile Almanya’nın dış ticaretinin durması, Batı ülkelerinin kendi sanayilerini kurmalarını ve gelişmelerini sağlamıştır. İtalya müstahzar ilaç ithalatından üretimine 1914-1918 yılları arasında geçmiş, İngiltere’de Glaxo müstahzar ilaç üretimine 1924’te başlamıştır. İspanya’da ilaç sanayi ise 1940’dan sonra gelişmiştir. II.Dünya Savaşı sonrasında Almanya’nın elinde kalan tüm araştırma güçlerini kaybetmesi, bütün Avrupa ülkelerinin savaş sonucu bütün araştırma ve geliştirme olanaklarının zayıflaması ile ABD bu konuda liderliği ele geçirerek bugün dünyada birinci sıraya yerleşmiştir. 2.2. Türkiye’de İlaç Sanayiinin Gelişimi Türk İlaç sanayiinin gelişimi de dünya ilaç sanayiinin gelişimine paralel olmuştur. Bununla birlikte Türk ilaç sanayiinin gelişimini başlıca 3 döneme ayırmak mümkündür: 1. Cumhuriyet'ten önceki eczane dönemi, 2. Cumhuriyet'ten II. Dünya Savası sonuna kadar olan laboratuvar dönemi, II. Dünya Savaşı'ndan sonraki fabrika dönemi, 1. Cumhuriyet Öncesi Dönem İlk müstahzarların yapımı İstanbul’daki eczanelerin laboratuvarlarında yabancı uyruklu eczacılar tarafından gerçekleştirilmiştir. 1890 yılından itibaren Türk eczacıları da tıbbi müstahzar (özel bir ambalaj içinde piyasaya arz edilmiş ilaç şekli) ile ilgilenmişlerdir. İlk müstahzarlar eczane laboratuvarlarında yapılan basit ilaç şekillerdir. Daha sonraları Avrupa ülkelerinden gerekli makinalar getirilerek tıbbi müstahzar yapımına geçilmiş ve yavaş yavaş küçük imalathaneler kurulmuştur. Bu dönemde çok sayıda laboratuvar açılmıştır. Yine bu dönemde içerisinde ihtiyaç duyulan ve kurulan laboratuvarlarda üretilemeyen ilaçlar ithal edilerek kalite ve fiyat kontrolü yapılmadan ve ruhsata tabi tutulmadan satışa sunulmaktaydı. 2. Cumhuriyetten II.Dünya Savaşı sonuna kadar olan dönem Bir önceki dönemde başlayan müstahzar üretimi yapan laboratuvar ve imalathanelerin açılması bu dönemde de devam etmiş ve sayıları hızla çoğalmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra Sağlık Bakanlığı’nın kurulması ile ilaç konusundaki çalışmaların başladığı görülmektedir. 1929 yılında Türkiye’de yaklaşık 30 müstahzar imalathanesi bulunuyordu ve bunların yaptıkları toplam müstahzar ilaç miktarı ise 140 civarında idi. II. Dünya Savaşı sırasında bu laboratuvarlar Türkiye’nin ilaç gereksinimini karşılamak için büyük bir gayret ile çalışmışlar ve kazandıklarının tümünü kurumlarının geliştirilmesine sarf etmişlerdir. Savaş nedeniyle yaşanan zorluklar, ülkeyi, ilaç gereksinimini yerli üretim ile karşılamaya iterken, daha önce ithal rekabeti, deneyimsizlik, bilgi ve sermaye yetersizlikleri yüzünden yeterli gelişme gösterememiş olan yerli sanayiinin daha iyi düzeye gelmesi ve yeni imalat birimlerinin açılması sonucunu getirmiştir. II. Dünya Savaşı sırasında başlayan atılım sonrasında 1966 yılında müstahzar imalathanesi sayısı 110’u geçmiştir. Müstahzar ilaç üretimine girdi sağlayan ilaç hammaddeleri (ilaç etken ve yardımcı maddeleri) sanayii, tıbbi ilaç ile paralel bir gelişme gösterememiştir. Türkiye’de 1963 yılında ilaç sanayiinin kullandığı etken maddelerin hemen hemen tamamı ithal edilmekte iken, 19651970 döneminde ilaç fabrikaları bünyesinde sentez çalışmalarına başlanılmıştır. 3. II.Dünya Savaşı’ndan bugüne kadar olan dönem II.Dünya Savaşı sonrası ithal ürünlerin ülkeye girmesi yerli üretimde tekrar bir düşüşün yaşanmasına neden olduysa da, yerli şirketlerin artması ve 1954 yılında çıkarılan “Yabancı Sermaye Teşvik Kanunu” sayesinde yabancı şirketlerin ülkede üretim tesisleri kurmaları, ülkenin üretim hacminin büyümesine neden olmuştur. Tüketicinin sağlığının ve emniyetinin korunması amacıyla üretilen, ithal edilen ilaç hammaddeleri, sıhhi malzemeler, kozmetikler gibi ürünlerin kalitesine ilişkin çalışmalar büyük bir hızla, gelişmiş ülkelerdeki standartlar göz önüne alınarak başlamış, belirtilen alanlarda önemli ilerlemelerin kaydedilmesi sağlanmıştır. Bugün Türkiye’de ilaç sanayii ülke içi gereksinimleri karşılayabilecek ve hatta ihracatı gerçekleştirebilecek üretim hacmine ulaşmıştır ve aynı zamanda dünya standartlarına paralel giden bir sanayi kolu durumuna gelmiştir. Ortalama yaşam süresinin artışı ve sosyal devlet olgusunun doğuşu ilaç sektörünün büyümesinde rol oynamış ve son 5 yıllık dönemde ortalama %4,3 oranında büyüme göstererek 2010 yılı sonunda yaklaşık 693 milyon $ tutarında toplam pazar hacmine ulaşmıştır. Bilimin durmaksızın getirdiği yenilikler, patent sürelerinin uzaması, sosyal güvenlik uygulamalarının kapsamlarının genişlemesi, genetik sahasında yaşanan gelişmeler ve dünya nüfusunun artışı dikkate alındığında ilaç sektörünün önümüzdeki yıllarda da büyüme trendini sürdüreceği öngörülmektedir. İlaç endüstrisinin bazı özellikleri şunlardır; Ürünlerin yüksek maliyetli ve uzun Ar-Ge faaliyetleri sonucunda üretildiği bir sektördür. Bu anlamda bilgi yoğun bir endüstridir ve bu sebeple ilaçlar patent koruması altındadır. Önemli olan ilaç etken maddesinin formülünün bulunmasıdır. Diğer sektörlerin aksine, birçok ülkede, o ülkenin yasal mevzuatı ve sosyal güvenlik politikaları çerçevesinde ilaç sektöründe faaliyet gösteren firmaların faaliyetleri devlet tarafından düzenlenmiştir. Çoğu ülkede ilaç fiyatları kontrol altında tutulmaktadır ve ürünler uzun ruhsatlandırma süreçleri sonucunda piyasaya sürülebilmektedir. Ayrıca bazı ülkelerde satış, pazarlama ve reklamasyon sahalarında dahi birtakım kısıtlamalar bulunmaktadır. İlaç endüstrisi rekabetin yoğun olarak yaşandığı bir endüstridir. İlaç sektöründe faaliyet gösteren firmalar tarafından ilaçların içerikleri, etkileri ve nasıl kullanılması gerektiği konularında sağlık mesleği mensuplarına yoğun bir şekilde bilgi aktarımı söz konusudur. İlaç sektöründe dünya pazarının büyük bir bölümü çokuluslu şirketle tarafından paylaşılmaktadır. Bu şirketler farklı ülkelerde müşterilerine aynı ürünleri sunmakta ve farklı ülkelerdeki bağlı şirketleri ile benzer faaliyet prensipleriyle çalışmaktadırlar. İlaç sektörü bu ve diğer bir takım sebeplerle yüksek riskli bir endüstridir. İlaç endüstrisinin ayırt edici özelliklerinden birisi teknolojik değişimlerin çok hızlı bir şekilde ürünlere yansımasıdır. Bu sebeple, kendi alanında çığır açan bir ilaç, bu ilacı üreten firmayı kısa zamanda pazar liderliğine taşıyabilmektedir. Aynı şekilde çok satılan bir ilacın patent süresi dolduğu anda piyasaya daha ucuz jenerik ürünler girmekte ve üretici firma kısa zamanda pazar payını kaybedebilmektedir. Bu sebeple pazardaki rekabet gücünü korumak isteyen firmalar durmaksızın yeni ürün geliştirme ve var olan ürünlerin etkinliğini ve kullanım alanlarını artırmak için çalışmalar yürütmek durumundadır. İlaç sanayiinin önemli özelliklerinden biri ürünlerin çeşitliliğidir. Türkiye’de 3507 olan ilaç çeşidi değişik sunuş biçimleri ile 5049’a ulaşmaktadır Küresel ilaç sektöründe faaliyet gösteren ilk 10 firma ve yıllara göre ciroları aşağıdaki gibidir. Firma Pfizer Merck&Co Novartis Sanofi-Aventis GlaxoSmithKline AstraZeneca Roche Johson&Johnson Lilly Abbott Tablo 1. Cirolarına ilk 10 firma. 2009 (milyon $) 2008 (milyon $) 57.024 58.677 38.963 39.488 38.460 36.684 35.524 36.437 34.973 36.736 34.434 32.498 32.763 30.285 26.783 29.638 20.310 19.042 19.840 19.401 2007 (milyon $) 59.909 39.365 34.479 34.390 37.620 29.999 27.232 29.010 17.177 17.539 Türkiye’de ise 263’ü yerli 37’si çok uluslu toplam 300 firma faaliyet göstermektedir. Firmalar İstanbul, Kocaeli ve Tekirdağ civarında toplanmıştır. Sektörde yaklaşık 25.000 kişi istihdam edilmektedir. Aşağıdaki tabloda 2010 yılı itibariyle, Türkiye İlaç Piyasası’nda faaliyet gösteren en büyük ilk 10 firmanın yıllara göre değişen pazar payları bilgileri verilmiştir. Tablo 2. Türkiye'deki ilk 30 İlaç firmasının TL pazar payları. Firma İbrahim (Yerli) Novartis (Yabancı) Bilim (Yerli) Pfizer (Yabancı) GlaxoSmithKline (Yabancı) Eastpharma (Yabancı) Sanofi-Aventis (Yabancı) Bayer (Yabancı) Astrazeneca (Yabancı) Sanovel (Yerli) 2010 %7.57 %6,42 %5,08 %4,85 %4,22 %3,97 %3,90 %3,40 %3,21 %3,13 2009 %6.77 %6,62 %4,72 %5,26 %4,51 %3,67 %4,52 %3,34 %3,39 %3,19 2008 %6.88 %6,48 %4,51 %5,83 %4,36 %4,05 %4,94 %3,41 %3,60 %3,28 Bu tabloda 2010 yılı için en yüksek pazar payına %7,57’lik bir oranla Abdi İbrahim firmasının sahip olduğu görülmektedir. Abdi İbrahim’i Novartis ve Bilim İlaç firmaları takip etmektedir. Ayrıca dünya çapında sektörün önde gelen firmalarından olan Pfizer, Glaxo, Novartis, Bayer, EastPharma, Sanofi-Aventis, Astrazeneca, Sanovel gibi firmaların Türkiye ilaç pazarına hakim olduğu görülmektedir. Türkiye’nin lojistik konumu dolayısıyla Orta Doğu ve Afrika’ya açılan bir kapı olarak görülmesi Türkiye pazarını yabancı firmalar için daha cazip kılmıştır. 3. İlaç Sektörü Değer Zinciri İlaç sektöründeki değer zinciri aşağıdaki şekille özetlenebilir: Ar-Ge İlaç Ruhsatı Üretim Pazarlama Satış/ Dağıtım Müşteri Şekil 1. İlaç sektörü değer zinciri. Bir ürünün mamul ilaç haline gelene kadar geçtiği aşamaların ifade edildiği bu değer zincirinin birinci aşaması ilaç üretiminin araştırma ve ürün geliştirme aşamasıdır. Bu aşamadaki faaliyetlerin odak noktası yeni bir ilacın keşfedilmesine yönelik çalışmaların gerçekleştirilmesidir. Yeni ürün keşfedildikten sonra bunun formülasyonu ve saflaştırılarak sentezlenmesi işlemine geçilir. Bu aşamada yüksek nitelikli kalifiye eleman istihdamının gerekliliği, yeni bir maddenin bulunabilmesi için çok fazla sayıda değişik bileşimin test edilme zorunluluğu ve araştırma laboratuvarlarının ilk kuruluş maliyetlerinin yüksek oluşu harcanan paranın miktarını arttıran etkenlerdir. Bu aşamadaki maliyetlerin yüksek olmasından dolayı dünyada araştırma-geliştirme çalışmaları büyük firmalar tarafından yapılmaktadır. Dolayısıyla bu değer zincirinde Ar-Ge faaliyetleri en fazla katma değere sahip ve maliyet olan faaliyetlerdir. Ar-Ge faaliyetleriyle şirketler sürekli yeni ürünler geliştirmekte ve pazarlama faaliyetleri ile ürünleri müşteriye ulaştırmaktadır. İLAÇ İMALATI 1. Sürekli Üretim Sistemi Eldeki makine ve tesislerin yalnız belirli bir mamule tahsis edilmesi ile yapılan üretimdir. Ana özelliği ürün akışı (ürünün hareket halinde olması) ve tesislerin üretilerek ürüne göre tasarlanmasıdır. Söz konusu mamulün talep düzeyi ve üretim miktarları çok yüksektir. Ayrıca talep süreklidir ve de sipariş tipi üretimde olduğu kadar değişken değildir. Bu tip üretimde ana sorun şunlardır: Sürekli üretim için iyi dengelenmiş bir üretim hattı tasarımı yapmak, Hat üzerindeki tezgâhların güvenirliliği ve bakım-onarım sorunlarına cevap bulmak, Hammadde ve yarı mamul ihtiyacını zamanında sağlamak, Ürün tasarımı çalışmalarını etkin bir şekilde sürdürmek, Ürün hattının düzgün işleyişini sağlayacak şekilde ara stok düzeylerini tespit etmek. Seri üretim, akışık ve kesikli seri üretim olmak üzere ikiye ayrılır. Akışık seri (kitle) üretimde işlenen hammadde ve ürünler doğal yapıları itibariyle kendiliğinden akarlar. Çimento, şeker, petrokimya ve gıda maddeleri üretimi bu üretimin en önemli örnekleridir. Kesikli seri üretim, birim ürün akış hattı tipi üretim olarak da bilinir. Motorlu taşıt montaj hatları bu üretim tipinin en güzel örnekleridir. Bu üretim sistemlerinde ürün, tek tek birimler halinde, birbirini takip eden iş istasyonlarındaki gerekli işlemlerin yapılmasıyla oluşur. Tesislerin, üretilecek ürünün özelliklerine göre tasarlandığı bu sistemler teknolojik açıdan en gelişmiş üretim tipini oluşturur. İki grup arasındaki önemli fark şöyle belirlenebilir; Kesikli üretimde bir mamulden çok büyük miktarlarda ve uzun sürede imal edilebilir. Fakat gerektiğinde makine, yerleşme düzeni, tertibat, kalıp vs. de bazı değişiklikler yapmak suretiyle başka tip mamulün üretimine geçme olasılığı vardır. Akış veya proses üretiminde makine ve tesisler yalnız bir cins mamulü üretecek şekilde dizayn edilmiş ve yerleştirilmiştir. Aynı yerde başka bir mamulü üretmek ya çok pahalıdır ya da olanaksızdır. Sürekli üretimde Üretim Planlama ve Kontrol faaliyetleri parti üretimine kıyasla çok daha basit ve az yoğundur. 2. Kimyasal Süreçlerin ve Kimyasal Süreç Endüstrisinin Genel Özellikleri Kimyasal endüstriler, imalat endüstrilerinin en büyük olmasa da merkezi bir parçasıdır. Kimyasal endüstrileri oluşturan sektörler; farmasotikler, endüstriyel/tarımsal kullanılan özel kimyasal ürünler, organikler, sabunlar ve temizlik malzemeleri, sentetik reçineler, plastikler ve kauçuk, boyalar, cilalar ve yazıcı mürekkepleri, boya maddeleri, inorganikler, ev/ofis için kullanılan özel kimyasal ürünler ve gübrelerdir. Başlangıçta pek çok kimyasal madde süreksiz olarak üretilmiş, fakat pazar isteklerinin artması üzerine sürekli üretime geçilmiştir. Bu değişimin en önemli sebebi, ürünün birim miktarı için yapılan maliyet düşüşü olmuştur. Üretkenliğin hızlı bir şekilde yükselişi sonunda kimyasal proses endüstrileri, teknolojik değişmenin bir sonucu olarak, çok karmaşık bir yapıya sahip oldular. Büyük kapasiteli ve sürekli üretimlerde, en önemli işlerden biri fabrikanın düzgün ve en iyi şartlarda çalışmasını sağlamaktır. Ürünlerini etkileyebilecek ekonomik ve kimyasal faktörleri aynı seviyede tutmaya devam etmek zorunluluğundadır. Kimyasal üretimin ufak kapasiteli olması veya sürekli işlemlerin uygulanamaması gibi durumlarda, sürekli fakat ardarda (kademeli) proses kullanılmalıdır. Bu durum, işçiler ve mühendisler üzerinde, daha fazla kontrolü gerektirir. Çünkü şartlar veya işlemler, çoğunlukla işin başından sonuna kadar değişir. Kimyasal proses kontrol, fabrika işlemlerinde üç yerde yapılır: 1. Fabrikaya gelen hammadde analizi, 2. Üretim esnasında reaksiyon ürünlerinin analizi (proses kontrol), 3. Fabrikayı terk eden bitirilmiş ürünün analizi. Kimyasal madde üreticisi, sadece satın almış olduğu ürünlerde yabancı maddenin ya hiç bulunmamasına ya da çok az bulunmasına dikkat etmelidir. Kimyasal proses endüstrilerinde kullanılan hammaddelerin %90’ından fazlası kimyasal madde analizi esas alınarak pazarlanır. Kimyasal madde üreten bir fabrika, genel bir kural olarak vasıflı işçi ve usta gerektirir. Yıllar ilerledikçe, kimya endüstrisi kontrol cihazlarının kullanımı ve cihazlarının daha karmaşık yapılması sebebiyle, daha fazla kalifiye teknisyene gereksinme duymaktadır. Kimyasal endüstrinin farmasotik sektörü tarafından üretilen, hayatımızı koruyan ve tedavi eden tıp ve ilaçlar da önemli bir yer tutar. Farmasotik endüstrisi, üretim proseslerinde kimyasal proses endüstrilerinin diğer bölümlerinden daha karmaşık ve daha çeşitli aşamaları uygulamaktadır. 3. İlaç Üretimi İlaç haline sokmak için yapılan bütün formülasyon, şekillendirme, doldurma, ambalajlama ve etiketleme gibi tüm işlemlerdir. İlaç üretimi, etken (aktif) ve yardımcı hammaddelerin daha önce yapılan çalışmalar sonucu belirlenmiş formüle göre proseslerden geçirilerek insan kullanımına uygun hale getirilmesi olarak tanımlanabilir. İlaç imalatının amacı, hastaya en yüksek kalitede ilaç sunmaktır. İlaç sektöründe genel anlamda iki tür üretimden söz edilebilir. Bunlardan ilki ilaç etken maddesinin üretimi diğeri ise, bu etken maddenin bir ilaç haline getirilmesidir. Etken maddeyi kullanarak bir ilaç oluşturma süreci kurutma, eleme, granülasyon, karıştırma gibi bir takım basit fiziksel işlem sonucunda etken maddenin insanlar tarafından kullanılabilecek bir hale getirilmesidir. Türk İlaç Endüstrisi üretiminden tüketimine kadar tüm kademelerde denetlenen tek sektördür. Türkiye’de ilaç üretimi Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından konulmuş standartlara göre yapılmaktadır. Dünyada 188 ülkeden sadece 49’unda Dünya Sağlık Örgütü’nün kurallarına göre ilaç üretilmektedir. Böylece bu ülkelerden biri olan Türkiye de 1984 yılından beri DSÖ’nün GMP (İyi Üretim Uygulamaları) olarak adlandırılan kurallarına tabidir. Fabrikalarda genellikle İyi İmalat Yöntemleri 4 ana işleme dayanır; 1. 2. 3. 4. İmalat işlemlerinin dikkatli ve detaylı bir dokümantasyonun yapılması, Her seri imalatın her safhasında kontrolü, Depoya veya satışa müsaade edilmeden evvel seriye ait bütün doküman ve verilerin gözden geçirilmesi, İmalatta yapılacak en ufak bir değişikliğin dahi sorumlular tarafından onaylanmış olması. Sağlık organizasyonları ve FDA (Food and Drug Administration) gibi enstitülerce konulan standartlar doğrultusunda üretim yapma gerekliliği olan ilaç sektörü için kritik unsurlardan birisi validasyondur. Validasyon (validation), yani geçerlilik veya imalatta geçerli işlemler, bir mamulün belirlenmiş işlemlerle güvenilir bir şekilde imal edileceğini gösteren ve en yeni bilimsel düzeydeki resmi bir program demektir. Validasyon, aynı üretim şartlarında yapılan üretimden aynı kalitede ürün elde edileceğinin garanti edilmesidir. İlaç imalatında yapılan validasyon çalışmaları sonunda bir mamul için en uygun şarj boyu (parti büyüklüğü) belirlenir ve bu miktar mamulün her üretimi için sabittir. Bu nedenle ilaç imalatında partiler halinde imalat yapılmaktadır. Dolayısıyla stoka üretim yapmak kaçınılmazdır. Geçerlilik her imalat şekli için o işlemlerle uğraşan bir ekip tarafından temin edilir. Verilen bir zaman süreci içerisinde imal edilmiş olan herhangi bir ilacın bütün kütlesine seri, kazan veya batch denir. İlaç imalatında kullanılan etken veya etken olmayan, işlemler esnasında değişen veya değişmeden kalan bütün maddelere ilkel maddeler (başlangıç maddeleri) denir. Başlangıç maddelerinin fabrikaya girebilmesi için bir sicil kartı veya defterleri olmalıdır. Bu defterde maddenin menşei (orjini), geldiği tarih, ilk analiz tarihi ve sonuçları, imalata gönderildiği tarih ve ne için kullanılacağı yazılmalıdır. Bu sicil kartının bir kopyasının kalite kontrol departmanında bulunması gerekmektedir. Fabrikaya ilk gelen başlangıç maddesi veya ambalaj malzemesi kalite kontrol departmanının kontrolüne (karantinaya) alınır ve kabul verilmeden kullanılamaz. Hammaddeler için bu bir ile iki hafta arasında değişirken, ambalaj malzemesinde bir iki gün arasında değişmektedir. Her ilaç için Sağlık Bakanlığı onaylı belirli bir imalat şekli ve hammadde kullanım miktarları vardır (bu miktarlar bir şarj için belirlenmiştir), bunlar firma içinde “reçete” olarak ifade edilir. Bir mamul üretilmek istendiği zaman gerekli hammaddeler belirlenen miktarlarda tartılarak hazırlanır ve imalata geçilir. İlaç imaları iki kısımdan oluşur; birincisi ilacın üretilmesi, ikincisi ise ambalajlanmasıdır. Diğer sektörlerden farklı olarak ilaç sanayiinde aynı makinelerde, bileşimi birbirinden farklı çok sayıda ilaç üretilmektedir. Bir üretimden diğerine geçerken, GMP kuralları gereği makinelerin temizlenmesi ve ambalaj hatlarının bir önceki üretime ait malzeme kalmayacak şekilde yeniden düzenlenmesi, üretimin ara safhalarındaki beklemeler, kalite kontrol sonuçları alınmadan bir sonraki kademeye geçilememesi veya kontaminasyon riski nedeniyle bazı makinelerin sadece belirli üretimlere tahsis edilmesi (örneğin penisilin türevleri için ayrı, sefalosporin türevleri için ayrı, bazı hormonlar için ayrı bina, ayrı alt yapı, ayrı makinalar kullanılması) zorunluluğu vardır. Bazen bir ürün elde etmek için aynı makinenin 2-3 defa kullanılması (örnek, liyofilize ampul, briket baskı vs.) gibi nedenler pratik kapasitenin teorik kapasiteden düşük olmasına neden olmaktadır. İlaç endüstrisinde teorik kapasite ile pratik kapasite birbirinden büyük ölçüde farklıdır. KAYNAKLAR 1. Dünya’da ve Türkiye’de İlaç Sektörü, Ernst&Young, Mart 2011. 2. İlaç Sektöründeki İşletmelerde Toplam Kalite Yönetimi İlkeleri Uygulamları Şirket Performansı İlişkisi ve Saha Çalışması, Deniz Hakan Şen, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2010. 3. Türk İlaç Endüstrisi ve Avrupa Birliğine Uyumu, Yüksek Lisans Tezi, Bahri Şahin, Bolu, 2005. 4. İlaç Endüstrisinde Uzman Sistemler ve Bir Uygulaması, Tuba Canvar, Yükseklisans Tezi, Sakarya 2002. 5. İlaç Sanayiinde Kalite Sağlama Sistemleri ve Türk İlaç Sektöründe Üretim Yapan Firmaların Kalite Sistemlerine İlişkin Bir Araştırma, Emine Uygur, Yükseklisans Tezi, İstanbul 1996. 6. İşletmelerde Kariyer Planlama Programlarına Tabi Tutulan Özel Kariyer Grupları ve İlaç Sektöründe Bir Uygulama, Lale Kazımbek Tüzüner, Yükseklisans Tezi, İstanbul 1995.