iLAHiYAT FAKÜL TESİ

advertisement
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
iLAHiYAT FAKÜLTESİ
DERGİSİ
The Review of the Faculty of Divinity
University of Çukurova
Sayı: ı
Cilt:
ı
Yıl:
1
2001
Başlamayan Diyalog*
Yazan
: el-Fadl Şi/ek**
Çev. :Yrd. Doç. Dr. Kadir Albayrak***
Diyaloğun
müştereklerde
olmazsa
şartı,
olmaz
buluşabilmeleri
igin,
durumlarda feragat edebilmeleridir.
görüşmelerin
tarafların
Eğer
takım
sonunda bir
öne sürdükleri isteklerden
bazı
karşı tarafı
kendi
böyle olmazsa diyalog,
içinde eritme tarzındaki misyonerlik veya zorbalığa dönüşüverir.
Hıristiyanlık ve İslam geçmişte ciddi bir diyalog ilişkisine girmemiştir.
Aksine taraflardan her biri
kendi
görüşünü
ulaşmayı
diğerini
misyonerlik yoluyla ikna veya savaşla zorlayarak
gitmiştir.
kabul ettirme yoluna
amaçlayan diyalog
anları olmuşsa
Zaman zaman ortak paydalara
da, bunlar güclük
kalmış
ve derhal
sönüvermiştir. Genellikle Hıristiyanlık; İslam'a, kendisinden türemiş, onun özünü
bozmak isteyen bir mezhep olarak yaklaşırken, İslam da Hıristiyanlığı asli
kimliğinden
uzaklaşmış
ve
karşısındakinin hatalı, yanlış
bulmaya
sahip,
çalışmışlardır.
diğerinin yanlış
bozulmuş
bir
yolda ve haktan
din
olarak
algılamış,
uzaklaşmış olduğuna
taraflar
dair deliller
Her iki taraf da, biricik ilahi hakika!e sadece kendilerinin
yolda-ve küfre
düşmüş olduğuna: inanmışlardır.
Bu problemin kökleri, tevhitçi dinlerin kendilerini mutlak! tartışılmaz
ulaşmada,
göimelerine; hakikati anlama veya ona
kendi
görüşlerinden
biraz taviz
'
Bu makale, el-İctihiid, Yıl 8, Sayı 31-32, Beyrut, 1996, s. 7-11 arasındaki "el-Hıvarüllezi
!em yebde" başlıklı y512ının Çevirisi di]:.
** el-Fadl Şilek, Lübnan Posta, Telefon ve Telgraf Hizmetleri eski bakanı, Bayındıilik ve
Kalkınma Heyeti esjci başkanı-olup, halert İctihad Dergisi'nin iki editöründen birisidir.
Eserleri: Lübnan'da Hizipçilik ~e İç Savaş (1977), Birlik ve Çokluk Sorunu: Arap Tarihi
Çalışmaları (1986); Ümrnet ve Devlet: Arap-İslam Tarihinde Toplum ve İdare
. Arasındaki Çekişmeler (1993). Ayrıca yazarın Milli Kültür, Kültürün İdareyle İlişkileri
.ve Arap Dünyasında Çağdaşlaşma alanlarında araştırma ve makaleleri bulunmaktadır.
*** Ç.Ü. ilahiyat Fakültesi Dinler Tarihi Anabilim Dalı.
*
Başlamayan
verdikleri anda,
varlık
nedenlerini
Diyalog
kaybedecekleri
kapıimalarına
korkusuna
dayanmaktadır.
İlahi dinler kendilerini, Allalı 'm tartışilmaz sözü oldukları anlayışı üzerine·
bina etmişlerdir. insani varoluş, anlam ve önemini bu anlayıştan alır. Dini gruplar
ışığında yaşamayı
vahyin hidayete götürücü
metotliı.rla insanları
ve vahiyden kaynaklanan ilke ve
idare etmeyi hedeflerler. Her dini cemaat,
varlığının dayanağı
olarak mutlak ilahi hakikati kabul eder. Bu ilahi hakikate o kadar
şiddetle sarılırlar
ki, onu korumak için her şeylerini, hatta uğruna canlarını bile vermeyi g()ze
Bu yüzden dini kurumlar kendi
tartışılmazlıklarını gözardı
dinleri kabullenemezler. Çünkü ilahi vahyin
mutlaklığı
alırlar.
etmeksizin
o cemaatin
başka
varlığının
sebebidir.
Halbuki hakikat
mutlak hakikate
çoğaldığı
dayandığını
zaman mutlak olma
kabul
ettiği
özelliğini
sürece, bir dinin
yitirir. Bu yüzden,
çoğulcu olması
mümkün
değildir.
İşte bunun mantıki bir sonucu olarak din, diyaloğa konu olmaya elverişli
değildir. Buna rağmen bazı
terimini kullanmakta
arasındaki
ısrar
kimseler, İslam'la Hıristiyanlık arasında diyalog
Hıristiyanlarla
etmektedirler. Halbuki
Müslümanlar
bu diyalog, gerçekte her iki tarafın üzerine önemle titrediği ilahi-dini
hakikatiere doğrudan dokunmayan konular etrafında dönüp dolaşan bir diyalogdur.
Bu diyalog
çalışmalarına katılan
din adamiari bunu yaparken, diyalog konusu olarak
mutlak dini hakikatleri ortaya koyamazlar ve bunu "din
ki~iler" sıfatıyla
tersine, "yüksek dini bilgiye sahip
hakikate zarar verecek hassas noktalardan
kişiler
nasıl
ve
uzak
adamı" sıfatıyla değil,
tam
diyaloğu, inandıkları
dini
tutacaklarını
gayet iyi bilen
olarak yaparlar.
Bunlar,
dışında
diyaloğun
olumlu
olması
kalan insani ortak bilgilerden
için konuyu
oluşan
tartışılabilir,
ilahi vahyin
göreceli alanlara hasretrneyi iyi bilirler.
Ancak bu, diyalog tamamen dini meselelerden uzak kalacak anlamına gelmez. Dinin
ilgilendiği
sahada
birçok konular vardır ki, bunlar
görüşlerin çoğalmasında
bir
aynı
sakınca
de mümkün olabilir.
280
zamanda dünyevi meselelerdir ve bu
olmaz.
Dolayısıyla
bu alanlarda tavizler
Yrd. Doç. Dr. Kadir Albayrak
Bütün bunlardan daha da önemlisi; Hıristiyan-İslam diyaloğunu, Hıristiyan
Batı ve İslam Alemi arasındaki reel fiili durumdan bağımsız olarak anlamak
imkansızdır.
Bu,
tarafların denk/eşit olmadığı
ilişkidir. Heryöndengelişmiş
bir
olan
güçlü Batı'nın kendisine yönelmesi, İslam Alemi'ni neredeyse iç harbe dönüşme
tehlikesiyle sonuçlanabilecek çekişmelere, gücünü bitirip tüketen,
cesetler haline sokan iç ve
karşıya kaldığı
dış
tehlikelere maruz
bırakmaktadır.
sağa
sola
dağılmış
karşı
Buna ilaveten,
ekonomik, sosyal, kültürel, siyasi ve askeri güç
dengesizliği
gibi
yapısal zayıflıklar, İslam Alemi'nin herhangi bir dış muhatapla diyaloğa girmesini
neredeyse imkansız kılmaktadır. İşte bu durum, Araplar da dahil Müslümanların
hem kendi
aralarında,
Batı'yla
hem de
herhangi bir diyalog
Batı'nın Müslümanların
engellemekte, ister gerçek, ister kuruntu olsun
kurduğu
çalışmasını
şüphelerden
aleyhine
uzak bir
şekilde diyaloğa
bakmalarını imkansızlaştırmaktadır. Zayıfların, başarısızlıklarının
sebeplerini kendi
entrikalardan, kendilerini saran
bünyelerinde gizli olan
hastalıklarda değil
çalışmaları haddizatında
garipsenecek bir olay
Durum ne olursa olsun, Arap
üzerindeki
baskı
misyonerliğe
Batı' dır.
ve
egemenliğin
Buna
karşılık
taviz verecek bir
güçlerin
entrikalarında
aramaya
değildir.
Dünyası
altında
Müslümanların mukaddesatı
ve
diyalog, her zaman
Batı'dan
gelen
sahip
tarafa şüpheyle
karşısında
Müslümanlar kendilerini bir zor:luk/açmaz
artık
ellerinde
şeyleri kalmamıştır.
Batı'nın fazlasıyla
karşı
dış
veya zorlamaya yönelik bir çalışma olmaktadır. Çünkü güçlü olan taraf
hissetmektedirler. Biliyorlar ki
giren
gölgesi
de,
imanlarından
Çünkü bunun
olduğu şeylerdir.
ve kimliklerinden
dışında
Bunun için
kalan
değerler,
Müslümanların,
başka
zaten
diyaloga
bakmaları yadırganmamalıdır.
Buna karşılık Hıristiyan
günlük siyaset ve stratejiden
Batı,
Müslümanlara her türlü ekonomik çıkarlardan,
bağımsız, tarafsız
bir
anlayışla
muamele etmeyi bir
türlü başaramadı. Batı siyasetinin İslam Alemi'ne tavrı bununla da sınırlı kalmıyor.
Buna ilaveten,
Doğu'nun
Hıristiyan Batı'nın
durumunu ve onun
bu dünyaya ve tarihi
yüzyıllar
büyük bir
Müslüman
boyunca ürettiklerini görmezlikten gelme
şeklindedir. Müslümanların yaşadığı coğrafyanın
dışında, Batı'da yazılanların
gelişimine bakışı,
tarihi durumuna tahsis edilenler
çoğunluğunun,
neredeyse
müslümanları
görmezlikten geldiğini müşahede ediyoruz. Sanki İslam Alemi yeryüzü haritasında
281
Başlamayan
Diyalog
mevcut değil! Batı mantalitesinin temel durakları; bölgenin İslam'dan önceki eski
tarihine değinmek, Mezopotamya uygarlıklarını, Mısır ve İran'ı övmek ve sonra da
Roma'yı taçlandırmak şeklinde sıralanır. Onların
Yunan ve
karanlığa gömülmüştür
karanlıktan
Çağdaş
ki,
kurtarmıştır!
Batı'nın
Avrupa
nazarında
Ortaçağ
kendilerinden önce bulup - sadece
keşfedip
taşımaktan
onu Avrupa'ya
buluşlarıyla
dünyayı
tarihi ve
Müslümanların
Ortaçağ,·
gözünde
bu
tarihteki rolü, -
boyunca Yunan kültürünü yeniden
ibarettir! Böylece
Batı,
Müslümanlara ve
Araplara öyle bir tarihi rol biçiyor ki, İslam'ın doğuşuyla bu alemin kazara uğradığı
tarihi tökezleme de
olmasaydı,
Onlara göre .bölgenin
doğru de~ldir.
demek de
Batı'ya
olan
yakınlaşma
ondan hiç söz etmerrıek bile mümkün olurdu!
çağdaş
tarihine gelince, ona gerçek anlamda tarih
Bölge üzerindeki alan
ve
uzaklaşmasını
araştırmaları Batı'nın
belirlemek için
yapılır.
etkisini,
Çünkü
Batı,
herkesin kendisini takip etmesini öngörür. Bununla birlikte İslam Alemi ikiye
ayrılır:
Birincisi, halen
geçmişte yaşamaya
devam eden, modern
çağa
uyum
sağlamayı reddeden, geri kalmış gelenekten oluşan bir deniz. İkincisi, çağdaşlaşma
çabalarında
bulunan fakat, bunu henüz
··-
başaramayan
bir ada. Bu ikinci
görüş
sahiplerine göre çağdaŞiaşma -eğer gerçekleşmeyecekse- dış dünya ile olan
ilişkilerden doğan gelip geçici şartlar yüzünden değil, İslam Alemi'nin yüz yüze
bulunduğu yapısal
sorunlardan
dolayı gerçekleşmeyecektiL
Öyleyse Hıristiyan Batı, Müslüman Doğu ile ilişkilerini kuvvet mantığı
üzerine
kurmaktadır
ki, bu da tabii ve beklenen bir durumdur. Ancak
aynı
zamanda
diyaloğu isteyen de onlardır. Yakın geçmişteki diyalog talepleri İslam'dan daha çok
Hıristiyanlık
istemediği
gereği
tarafından
gelmiştir.
Bu yüzden diyalog, sanki
tarzda onlar aleyhine bir oldu bittiyi
olarak güzelce
hazırlanmış,
süslü bir kapak veya kutuyu
Müslümanların Hıristiyan Batı
Batı'nın;
halihazırdaki
karşısına alması
anlayışlardan
veya
gerçekleştirmek
muhatapları
ile ciddi anlamda bir
bırakarak,
geçmiş yıllarda
değişik
Müslümanların
için,
Batı politikası
andırmaktadır.
diyaloğa
girmeleri için
kültürel seçenekleri de
bizzat kendilerinin
karşılarına aldıkları
vazgeçmesi gerekir. Çünkü mutedil veya radikal, siyasi-islami
hareketler, hatta
solcu-ırkçı akımlar,
-bazen kendi kendilerini korumak, bazen de
282
Yrd. Doç. Dr. Kadir Albayrak
başka
Filistin ve
yerlerdeki
çalışma metodlarını
haklarını
geri almak
amacıyla-
zaten
Batı'nın
kültürünü,
ve onun ahlaki olmayan siyasetini reddetmiş olan seçenektir.
Batı~nın, İslam'ı temsil ediyor düşüncesiyle muhatap aldığı söz konusu
seçeneğin doğurduğu
neden
sonuçlar,
Batı'yla
olmasıyla sınırlı kalmamış,
olmamıza,
r
dünyanın
terör olarak kabul
etmenin bir
çıkarlarına
bunun ötesinde
hezimetlerimizin üst üste
çeşididir.
ettiği
sağırlar diyaloğuna
sadece bir
yığılmasına
fiiliere
Batı'ya karşı
da sebep
.
tamamen
olmuştur.
bulaşmışlardır. Işte
girmemize
başarısız
Çünkü bunlar,
bu, kendi kendini yok
Her ne kadar bunu yapanlar fiilierini Amerikan ve
bir darbe olarak kabul
etmişlerse
de, gerçekte bu hareket
tarzı
Batı
-az önce
de ifade edildiği gibi- kendini yok etmenin bir şeklidir. Acaba, İslam ülkelerinin
birçoğunun yaşadığı
iç
yok etmenin bir örneği
savaşlar
değil
veya iç
anlayıp,
onu
almadan, dünya ile
için - ki bu,
yapmamız
aşmaya çalışmaktır.
bütünleşmeden
insanın
benzer mücadeleler de, kendi kendini
midir?
Tekrar ediyor ve diyoruz ki,
durumu
savaşa
ve
aynı
gereken
kültürünü
zamanda yepyeni bir kültüre
ulaşmamız
dünyadır- Batı
asla mümkün
şeklinde dünyayı
anlamına
ikiye
ayırmaktan
gelir. Kültürümüzü veya
vazgeçip
ilerlemiş,
kaynaşma
ve
Bu, tekrara
darü'l islam, darü'l
dünyayla
kaynaşmak
korkusu
olmaksızın,
kimliğimizi kaybedeceğiz
kendimiz kalarak bu dünyaya girmek, onunla
kültürünü ve
olmayacaktır.
düşmeden tarih projemizi yenilemek; bizler ve başkalan -
harp-
reel-fiili
gerçekleştirmek, Batı
Bunu
merkez ve hedef alındığı yeni bir
geçmişten aldığımız geleneğimizi aşmadan
şey; yaşadığımız
bütünleşmenin başka
bir
şeklidir. Ayrıca, amacımız yeni bir dünya yaratmak olduğunda, kendimizi ve
projemizi yenilernek de mümkün olur. Bu durumda metodumuz da
olmaktan
döngü
iştir.
Çünkü
çıkacaktır.
O halde diyalog, sadece dini sorunlarla at başı giden kültürel bir
tartışılamazlar"
olarak kabul edilen,
tutum ve faraziyelerle ilgilidir. Bununla birlikte diyalog,
beşeri hayatın diğer
bu dini meseleler, sahipleri
imanİ
kısır
boyutlarıyla
arasındaki
tarafından
"mutlak
da ilgilenmektedir. Diyalog süresince, kültürler ve topluluklar
güç dengesi,
bunların yaşam
biçimleri ve
düşünceleri
kendini gösterir (ve
bu durum diyaloğa da yansır). Dolayısıyla her iki taraf da -Doğu- Batı, İslam-
283
Başlamayan
Hıristiyan- bazı
tavizlere
Diyalog
hazır olduklarını
izhar etmedikleri
sonuçlara ulaşacak olan verimli bir diyaloğa gir(iş)mek mümkün
takdirdeı
olumlu
değildir.
Batı açısından baktığmuzda; Hıristiyan Batı'nın İslam'a bakışının mutlaka·
değişmesi kaçınılmaz bir şarttır. Bu sadece İslam dininin, Hıristiyanlığın bir
· mezhebi ve onun bozulmuş bir şekli olmadığını, onun yaşamaya hakkı olan ayrı bir
din olduğunu itiraf etmekten ibaret değildir. Aynı zamanda İslam'ın bir uygarlık
olarak insanlığın
gidişatındaki
ve tarihteki seçkin rolünün de itiraf edilmesi
şarttır.
Batı; İslami ve milli kimlikle ilgili. her türlü mücadeleyi -İslam dünyası
dışındaki
dünya için bir problem
olayı
bir terör
veyı;ı.
oluşturuyor
tabii olmayan bir
diyerek- kökten yok edilmesi gereken
iş
ısrar etmiştir.
olarak göstermekte
Muhtemelen bunun sebebi, bir paranın iki yüzü gibi, İslam'ın kültürel ve coğrafi
açıdan Batı'ya
çok
yakın olması
Konfı.içyanizm
ne Hinduizm ne de
tavır takınmadı.
etmeyen,
Hegel'in de
sadece
idi. Fakat
kendi
dediği
tarih
ettiği
gibi, tarihte ve günümüzde
tarihi var
olmuştur.
kamuoyu
anlayışının
kalınmasının
dayatmayla
zamanı
değil,
istekli bir fiille
Uygarlığın
gelişmesi
karşı
hasebiyle ne Budizm,
diniere
gibi,
Batı
bu dinleri kendisi için bir tehlike arz
ve
değildir.
olması
diğer
coğrafyalarında
geçerli,
oluşturan, taşıyan,
Tam tersine modem
asırlar
boyunca
düşmanca
herhangi bir
her
yoksun dinler olarak kabul
projesi dahilinde ilerleme fikrini
sahibi olan tek medeniyet
uzak
gibi
kuşatıcı/evrensel varlık tasarımından
Batı, varlık
Batı,
hangi
etmiştir.
Ancak
nakleden ve tarih
araştırmacıların
peş peşe
işaret
da
gelen ortak bir dünya
evrensel bir fenomen haline gelmesi ve
için modern
araştırmalara
gelip geçmektedir. Bu sadece
bütün mana ve mazmunuyla insani
baskı,
varlık
bir
daha çok
Batı
bağlı
tahakküm veya
projesinin
gerektirdiği
olmalıdır.
Müslümanlar nokta-i
nazarından
ise;
Doğusuyla-Batısıyla
bütün dünya
hızla ilerlemektedir. İlerleme gerçek anlamıyla, dünyada daha çok gelişmiş kültüre
uymaktır
ki, o da
Batı
kültürüdür. Müslümanlar bilmelidir ki bu tarz ilerleme,
teşkil
kimlikleri için bir tehlike
can
ve
alıcı
nokta,
geleneğin
geçmişten
sonucu olan
etmemektedir. Müslümanlar
tevarüs eden hayat
tarzının
kimliğin korunması değildir.
284
açısından
ve bunun
günümüzde
oluşturduğu
Mesele, yüz yüze
kültür
bulunduğu
·Yrd. Doç. Dr. Kadir Albayrak
karşı
zorluklara
gucu ele geçirme yolunda ilerlemek ve çok
hızla değişen
bir
dünyada vaf olabilmeyi başarmaktır. İlerleme ile kimlik (i koruma) arasında bir
çelişki
unutulmaktan
aşırılık
kimliğin
yoktur. Bilakis ilerleme;
korunması
veya radikalizm,
kalmaları anlamına
bekası,
devamlılığı
ve yok olup
için mümkün olan biricik kaidedir. Kimlik konusunda
Müslümanların
dünya ile
bütünleş(e)meden,
marjinal
gelir.
İki yüzyıldan beri müslümanlar, hezimete uğramalarının temel nedeni olarak
her zaman teknolojik yönden geri
de
gelişmiş
kalmışlığı göstermişler
teknolojiyi elde etmenin yeterli
ve bundan kurtulmak için
olacağını sanmışlardır.
Fakat bu
görüş,
Çünkü ilerleme
beşeri
4
daha çok hezimete
hayatın
uğramaktan başka
bütün yönlerini
kapsamadığı
bir sonuç
vermemiştir.
zaman, beklenen neticeleri vermeyen
aldatıcı
bir çırpınış olarak kalır.
Artık
Müslümanlardan beklenen; kimlik korkusu kompleksinden süratle
kurtulmalarıdır.
kalacaktır.
Bunu
yapmadıkları
taktirde
Batı,
diyaloğun
tek
tarafı
olarak
Bunun sonucunda da müslümanlar, çaresizce bekleyen, savunma ve tepki
gücünden mahrum, kabukianna
çekilmiş
olacaklardır
285
insanlar olarak
yaşamaya
mahkum
Download