ÖN SÖZ Tedarik zinciri yönetimi, yakın zamanda ortaya çıkmış ve hızla popüler olmuş bir terimdir. Teknolojinin de katkısıyla hızla değişen sosyo-ekonomik ortam nedeniyle, iş uygulamalarının yeni bir felsefe ile yeniden düşünülmesi gereği ortaya çıkmıştır. Yeryüzündeki bütün üretici ve ticari kuruluşların birbirine bağlı iki temel hedefi vardır; mal veya hizmet üretmek ve bu faaliyetler sonucunda kâr etmek. Üretilen mal ve hizmetlerin sonunda ulaştığı nokta tüketici müşterilerdir. Üretilen mal ve hizmetler, ancak ve ancak, son noktada, tüketici müşteriler tarafından istendiği, tercih edildiği ve tüketildiği sürece anlamlıdır ve kâr sağlayabilir. Müşterinin tüketmek veya kullanmak istemediği bir ürün veya hizmet, “değer”sizdir. Ayrı bireyler şeklinde müşteri artık, istediği mal veya hizmeti seçmekte veya alıp almamak biçimindeki tercihleri ile ekonomik faaliyetleri yönlendiren bir güç olmuştur. Değişen bu ortamda, yalnızca müşterinin “değer vereceği” mal veya hizmetleri üreten kuruluşlar, kâr hedefine ulaşabileceklerdir ve ayakta kalıp faaliyetlerini sürdürebileceklerdir. Sonuç olarak, üretici ve ticari kuruluşların hedefi mal veya hizmet üretmek değil, müşteri için “değer” yaratmak biçiminde değişmektedir. Müşteri için değer yaratmak ekonomik kuruluşların tek başlarına başarabilecekleri bir iş değildir. Bu nedenle, değer yaratma işleminin, kaynağından başlamak üzere bir süreç olarak düşünülmesine ve sürecin bütününde yer alan tüm kuruluşların birlikteliği ve işbirliğine gereksinme vardır. Profesör Martin Christopher’in meşhur ifadesi ile “Gelecekte kurumlar arasındaki rekabet ürettikleri ürünlerde veya tüketilen ülkelerde değil, kullanıldıkları tedarik zincirleri arasında olacaktır” Bir dizi üretim ve ticari işlemlerden oluşan bir ekonomik faaliyetin bir ucunda ham madde, diğer ucunda tüketici ve tüketici gereksinmeleri vardır. Ham maddeden tüketiciye kadar uzanan bu ilişkiler zinciri Tedarik zinciri olarak anılmaktadır. Bu kavramın, orijinal kaynağı olan “Supply Chain” teriminden esinlenilerek zaman zaman “arz zinciri” olarak da anılmaktadır. Günümüzde her iki terim de eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Henüz tartışma konusu olan bu iki kavramdan birisi, zamanla tercih edilecek ve hem akademik ortamda hem de iş xiii xiv Tedarik Zinciri Yönetimi ve Lojistik ortamında benimsenecektir. Burada, doğru kavramın hangisi olduğu üzerinde durulmadan, bugünkü ortamda genel olarak kullanılmakta olan “Tedarik Zinciri” terimi kullanılacaktır. Lojistik, bu tedarik zincirinin bir bölümüdür ve zincirin halkalarını birbirine bağlar. Lojistiğin daha iyi anlaşılabilmesi için, karmaşık bir yapısı olan tedarik zincirinin iyi anlaşılması gereklidir. Tedarik zincirini anlatabilmek için, bu kitapta, tedarik zinciri önce birbirinden farklı yapılarda olan ve farklı davranışlar gösteren üç ana bölüme ayrılmıştır; baştan sona doğru sıralarsak, ham maddeden üreticiye uzanan Satın alma ve tedarik, ham maddeyi ürüne dönüştüren Üretim, ürünleri tüketici ve son kullanıcılara ulaştıran pazarlama ve dağıtım. Tedarik zincirinin nihai hedefi son kullanıcı yani son müşteridir. Bu nedenle, tedarik zincirinin açıklanmasına sondan yani pazarlama-dağıtım bölümünden başlanmaktadır, üretim ve satın alma bölümleri ile tedarik zincirinin başlangıcına gidilmektedir. Tedarik zincirinin anılan üç bölümün açıklanması ile, bu bölümlerin işleyebilmesi için ve bu bölümlerin birbirine bağlanabilmesi için gerekli olan bazı lojistik fonksiyonlara ihtiyaç olduğu anlaşılacaktır. Bunların başlıcaları, bilgi iletişimi ve haberleşme, taşıma ve stok yönetimidir. Bu fonksiyonların açıklanmasını, malzeme elleçleme ile stokların saklandığı depolar ele alınacaktır. Kitabın son bölümünde ise, birbirinden farklı yer, zaman ve kuruluşlarca gerçekleştirilen farklı faaliyetlerden bir zincir oluşturulabilmesini sağlayacak olan entegrasyon konusu ele alınacaktır.