T bU > LK T Ü R K H E M Ş İ R E S İ THE F I R S l ------TURKISH MU R S E h u s e v tn SyTAHA TOROS* Birinci Dünya Savaşı sonunda özel görevle Avrupa'ya giden Safiye Hanım, mesleğini Cumhuriyet Dönemi'nde de başarıyla sürdürdü. Safiye Hamm was sent to Europe on behalf o f the Red Crescen t following World War I, and continued nursing her retirement. Safiye Hüseyin Elbi is T urkey’s Florence N ightingale. Like her counterpart, the first pro­ fessional nurse in Turkey was an idealist, dedicated to her vocation, and a well know n fig u re during her lifetime. Born in 1880, Safiye Hüseyin Elbi was the daughter o f Rear A dm iral A hm et Besim Paşa who served as naval attaché in London. Here he met a n d fe ll in love with her mother, Josephine Wilward, daughter of a British aristo­ crat Hammond Wilward. After marrying Ahmet Paşa in London, Josephine Wilward became a Muslim and took the name Firdevs. The couple had five children, two of them daughters, all o f whom were educated in Europe. Two of the sons, Şükrü Ulman and İskender Ulman became doc­ tors, and the third, Harun Ulman, a naval engi­ neer. Their sisters, Nesime M ukadder Dolen and Safiye Hüseyin Elbi, Türklerin Florence Nightingale’idir. İlk dip­ lomalı hemşiremiz olan Safiye Elbi, şefkat dolu kalbiyle, tüm yaşamını kutsal mesleğine adamış, gerek Saltanat, gerek Cumhuriyet dönemlerindeki yoğun hizmetleriyle, dünyada ün kazanmış idealist bir kadındı. Safiye Hüseyin Elbi, 1880 yılında doğdu. Babası Londra’da deniz ataşesi olan Ferik Amiral Ahmet Besim Paşa’dır. Türkiye’ye dönüşünde bahriye sermühendisi olarak görev yaptı. Safiye Hanım’ın annesi, Ingiliz soylularından Hammond Wilward’ın kızı Josephine Wilward’dı. Londra’da Ahmet Paşa’yla evlenince tslam dinini kabul etti ve “Firdevs” adını aldı. Ahmet Paşa’nın Firdevs Hanım’dan ikisi kız, 5 çocuğu oldu. Ahmet Paşa çocuklarının hepsini Avrupa’da okuttu. Çocuklarından Şükrü Ulman ile İskender Ulman doktor, Harun J 54 S K Y L IF E N İS A N H T “ A PR IL 1995 c — --------- Ulman deniz inşaat yüksek mühendisi oldu. Safiye Elbi, were also well educated. At a time Nesime Mukadder Dolen ile Safiye Elbi, erkek when educational opportunities fo r women kardeşleri gibi iyi bir eğitim gördüler. Safiye were still strictly limited, Safiye who was a keen Hanım eğitimine başlarken Florence Nightingale admirer of Florence Nightingale, chose to study hayranlığıyla, hem şirelik m esleğini seçti. nursing. She later m arried C om m ander Babasının m eslektaşlarından deniz yarbayı Hüseyin Bey, a Turkish naval officer who Hüseyin Beyle evlendi. Eski adı “Seyr-i Sefain” served as director of the Maritime Lines and on olan Denizyolları teşkilatı müdürlüğü yapan several occasions as naval attaché abroad. Hüseyin Bey, dış ülkelerde deniz ataşeliklerinde Safiye Elbi began her professional life at the Ottoman Red Crescent Society, where she de bulundu. became one o f the founders o f the Women’s Safiye Elbi, ilk hizmetini Osmanlı Hilal-i Ahmer Central Committee. During the Balkan War Cemiyeti’nde verdi. Bu cemiyetin “Hanımlar and First World War she assisted the famous Heyeti Merkeziyesi”nin kurucularından oldu. Prof.Besim Ömer Paşa, Red Cross director, in Balkan Savaşı ile I. Dünya Savaşı dönemlerinde İstanbullu hanımların fahri hemşireliklere yö­ neltilmelerinde, Kızılay Başkanı ünlü Profesör Doktor Besim Ömer (Akalın) Paşa’nın yar­ dımcılığını yaptı. I. Dünya Savaşı sonun­ da, Avrupa’nın çeşitli ül­ kelerindeki Türk esirleri ile öğrencilerin durum­ larını incelemek ve mil­ letlerarası Kızılhaç teşki­ latıyla görüşerek gere­ ken insani işlemlerin ya­ pılmasını sağlamak üze­ re, Avrupa’ya iki hemşi­ re gönderildi. Bu görevi üstlenen Münire ve Safiye Hanım İtalya Kralı’nın hastaneye dö­ Safiye Hamm'in Londra'da eşi, annesi, babası ve iki çocuğuyla birlikte çekilmiş fotoğrafı./ Safiye Hanım in nüştürülen Atrigari yatı London with her husband, mother, father and two children. ile, İstanbul’dan yola his campaign to encourage the women o f Istan­ çıktılar. Safiye Hanım İsviçre ve Almanya’da, bul to volunteer as nurses. Münire Hanım Avusturya ve Macaristan’da görev Following the First World War, she was one of yapacaklardı. Önce birlikte, Cenevre’deki Kızılhaç two nurses who were sent to Europe to examine komitesini ziyaret ettiler. Gerekli işlemleri yaptırıp the situation o f Turkish prisoners of war and milletlerarası belgeleri aldıktan sonra, çalışacakları students stranded in European countries, and ülkelere gittiler. Safiye Hanım dönüşünde hazırla­ to negotiate with the International Red Cross dığı raporunda izlenimlerini özetle şöyle anlatıyor: Organisation fo r the provision of the necessary “...Savaşta cepheye cesaretle giden bir asker gibi, humanitarian aid. Safiye Hamm and Munire hangi vasıta ile olursa olsun, bir an evvel yola çı­ Hamm were selected fo r this demanding task, kıp, vatan hasreti çeken çocuklarımıza yardım and sailed to Italy on the hospital ship SS Peace, yapmayı ilahi bir emir telakki ediyordum. Şansımı­ formerly the Italian royal yacht Atrigari. Safiye za Barış Vapuru isabet etti. Gemide memleketleri­ H am m was to serve in S w itzerland a n d ne iade edilen 900 küsur Alman ve AvusturyalI Germany, and Munire Hamm in Austria and esir vardı. Haftalarca bekletildiklerinden, esirler Hungary, after visiting the Red Cross Committee arasında çiçek, tifüs gibi hastalıklar başgöstermişti. in Geneva together. Having completed all the le Bu korkunç hastalıkları hiçe sayarak, onlarla aynı \ S K Y L IF E N İS A N A P R IL 1995 necessary formalities and received their interna tional documents, they parted ways. In the report which she drew up upon her return, Safiye Hamm recorded her experiences in vivid terms: “Like a courageous soldier resolved to reach the front, I viewed my task of assisting our children yearning fo r their homeland as a sacred duty, a n d was desperate to set o ff at the earliest moment, by any means possible. The SS Peace fell to our lot. The ship was carrying over nine hun­ dred German and Austrian prisoners o f war being repatriated. Since they had been on board fo r weeks, epidemics o f smallpox, typhoid and other diseases had broken out among the prison­ ers. I took passage on this ship despite the dangers vapurla seyahat etm ekten çekinm edim . Venedik’e vardığımızda, hasta askerlerden önce inmemize güçlükle izin alabildik. İsviçre hudu­ duna vardığımızda, pasaportlarımız vize edil­ mediği için, girişimize izin verilmedi. Hayli uğ­ raştık. Muhtelif makamlara müracaat ettik. Pek çok soru yağmuruna tutulduk. Hüviyetimizi gösterdik, mesleğimizi tanıttık. Nihayet güçlük­ le İsviçre’ye girip, Cenevre’ye vardık”. Safiye Hanım Cenevre’den, önce Zürih’e sonra Berlin’e geçer: “Berlin’e gece yarısı vardım. Geceyi mecburen Sefaret’te geçirmeye karar verdim. Yorgun argın, Elçiliğin kapısını çaldım. Sefir Paşa’yı uyandırdılar. Kendimi tanıttım. ‘Paşa Hazretleri, Tanrı misafiri geldim’ demem üzerine zavallı adam şaşırdı! Gece yarısı böyle of infection from these fearful diseases. When we reached Venice, it was only with difficulty that we obtained permission to disembark before the sick troops. Upon our arrival at the Swiss border we were not permitted to enter because our pass­ ports had not been stamped with a visa. We applied to various officials, and were showered with questions. We displayed our identity docu­ ments and explained the nature of our business. Eventually after a considerable struggle we were allowed over the frontier and made our way to Geneva. ” From Geneva Safiye Hüseyin Elbi travelledfirst to bir Tanrı misafirinin, Osmanlı Kızılay’ından gö­ revli olarak bir kadının geleceğini nereden bile­ bilirdi? Berlin’deki öğrencilerimiz oldukça kalabalık. Her yaştan, her sınıftan oluşan bir topluluk. Vatanına dönemeyen, bayrağını selamlayamayan subaylardan tutunuz da, 10-12 yaşlarında, neredeyse dillerini unutan çocuklara kadar çok sayıda ırkdaşımızla karşılaştım. Bunları görün­ ceye kadar, görevimin bu derece kutsal oldu­ ğunu bilmiyordum. Bütün dikkatimi onlara adayarak çalışmaya başladım... Berlin’deki görevim başarıyla sonuçlandı. C 58 S K Y L IF E N İS A N A P R IL 1995 V Çünkü buradaki galip devletler makamlarından, öğrencilerimizin yurda dönmeleri için izin almış­ tım. Bundan dolayı mesleğimi ve kendimi kutluyordum. Berlin’deki Türkleri toparlayıp istasyona götür­ düm. Temin ettiğim vagonlara yerleştirdim. Hepsi seviniyorlardı. Onları sevinçle uğurladım. Ertesi sabah ben de Berlin’e veda ettim”. Safiye Elbi Cumhuriyet döneminde de yüce mes­ leğini sürdürdü. 1927 yılında, Avrupa’da ve Amerika’da, milletlerarası kongrelere katıldı. Cenevre, Paris, New-York, Şikago şehirlerinde, hemşirelik, hastabakıcılık ve içki aleyhtarlığı ko­ nularında konferanslar verdi. Kadınlarla ilgili söy­ leşilere katıldı. Mesleğiyle ilgili olarak, yerli ve yabancı kuruluş- Zurich and then to Berlin: “I arrived in Berlin in the middle of the night, and decided to spend the night at the embassy. Exhausted after my journey I rang the bell o f the embassy, and the staff woke up the ambassador. I intro­ duced myself, saying, ‘Your Excellency, I am God’s guest. ’ The poor man was astonished to be confronted with this unexpected visitor! How could he know that a woman appointed by the Red Crescent would turn up unannounced? “In Berlin we found a great many students of every age and class. I met many copatriots, from children of 10 or 11 who had almost for­ gotten their mother tongue, to officers who were unable to return home, unable to salute their flag. Until I saw them I did not realise just how sacred my mission was. I set to work, devoting all my attention to them... “My mission here was completed suc­ cessfully. I obtained permission from the authorities of the victorious pow­ ers for our students to return home. I owed my achievement as much to my profession as to my own efforts. “I collected all the Turks in Berlin and took them to the station, where I settled them into their carriages. They were all overjoyed. Happily I bade them farewell, and the next morning I departedfrom Berlin myself. ” Following the fa ll o f the Ottoman Empire and the establishment o f the Turkish Republic, Safiye Hüseyin Elbi Uk Türle continued to serve her country. In Safiye Hanım yajamı SAFİYE Hüseris Bİ.Bİ-* 1927 she attended international con­ Sağın boyunca sürekli sosyal ¿¡mi I” “ " “ * ferences in Europe and America, and etkinliklerin içinde yer . • •„ S eril M adıly°’ ”" n saat 15.30 da aldı, çalışmaları ona çok gave lectures on nursing and the evils X İ' T Û ,961 C u m a * » .' * « - lar Derneği i»IS Ocak ,v ° ,, Kadı sayıda ödül getirdi. tertiblenen <»P o f drinking alcohol in Geneva, Paris, k -A m erikan , 32. 134) Safiye Hamm devoted ında (¡.likidi cadd ı New York a n d Chicago. She was her life to social lty, teşrifinim » V 8' awarded many medals and decora­ welfare and won many t ORK ONİV tions fro m Turkish a n d fo reign awards in recognition HADIMLAR of her work. organisations, and certificates o f com m endation fro m the Red Crescent, the Society fo r the Elimination o f lardan nişanlar ve madalyalar aldı. Kendisine Illiteracy, and the Society of University Women Türkiye’de Kızılay’dan, Cehaletle Mücadele in Turkey. As the first Turkish nurse, the Red Derneği’nden, Üniversiteli Kadınlar Derneği’nden Crescent commissioned a commemorative bust onur belgeleri verildi. Kızılay ilk hemşire olarak which now stands in the headquarters in büstünü yaptırdı. Ankara. Safiye Hüseyin Elbi died at Guraba Bu ilk Türk hemşiresi, 6 Temmuz 1964 günü, Hospital in Istanbul on 6 July 1964, but the Guraba Hastanesinde, hemşirelerin kucağında memory of her selfless work lives on. • gözlerini kapadı. • 1Taha Toros, yazar. * C Taba Tows, writer. 60 S K Y L IF E N İS A N A P R IL 1995 Taha Toros Arşivi * 0 0 1 6 4 1 1 4 5 0 1 0 * >