KRONIK OBSTRÜKTIF AKCIĞER HASTALIĞINDA FARMAKOLOJIK TEDAVILER Doç. Dr. Öznur AKKOCA YILDIZ Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı, ANKARA Pharmacologic Therapy for Chronic Obstructive Pulmonary Disease Anahtar Kelimeler: Akciğer hastalığı, kronik obstrüktif, farmakolojik tedavi Key Words: Pulmonary disease, chronic obstructive, pharmacologic therapy Kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH), kronik öksürük, balgam çıkarma ve nefes darlığı gibi şikayetlerle karakterize bir kronik hava yolu obstrüksiyonudur. Kronik, genellikle irreversibl ve progresif bir hastalıktır. Hastanın efor kapasitesini azaltır, yaşam kalitesini etkiler, çeşitli komplikasyonlara neden olur ve mortalitede anlamlı artışlarla gider. KOAH, dünyada morbidite ve mortalitesi giderek artmakta olan önemli bir sağlık problemidir. "The Global Initiative for Obstructive Lung Disease (GOLD)", KOAH'a küresel girişim; Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Kalp, Akciğer ve Kan Enstitüsü ve Dünya Sağlık Örgütü'nün görüşleri dikkate alınarak, KOAH tanısı ve tedavisinde uluslararası çabaları standartlaştırmak için kurulmuştur. İlk kez 2001 yılında, bu hastalığın tanısı, tedavisi ve korunmasına yönelik raporlarını yayınlayan topluluk, daha sonra, yapılan son çalışmalara dayanarak, 2003 yılında hastalığın sınıflandırılması ve tedavisindeki yeni önerilerini de ekleyerek tekrar yayınlamışlardır. KOAH'ın tedavisinden beklenen hedefler şunlardır; • Hastalığın progresyonunun engellenmesi, • Semptomların azaltılması, • Egzersiz toleransının artırılması, • Yaşam kalitesinin düzeltilmesi, • Komplikasyonların önlenmesi ve tedavisi, • Mortalitenin azaltılması. Stabil KOAH'da tedavi yaklaşımları aşağıda sıralanmıştır; 1. Hastanın eğitimi, 2. Risk faktörlerinin azaltılması; sigaranın bırakılması, çevresel ve mesleksel maruziyetin azaltılması, 3. Farmakolojik tedavi, a. Bronkodilatör tedavi, b. Antiinflamatuvar tedavi, c. Diğer farmakolojik tedaviler. 4. Nonfarmakolojik tedaviler; rehabilitasyon, oksijen tedavisi, ventilatör desteği, cerrahi yöntemler. Bu yazıda stabil KOAH'da uygulanan farmakolojik tedavi yaklaşımlarından bahsedilecektir. KOAH'da farmakolojik tedavi, semptom kontrolü ve semptomların önlenmesi, atakların sıklığının ve şiddetinin azaltılması, sağlık durumunun ve egzersiz toleransının artırılması amacıyla uygulanır. Bu tedavilerin, KOAH'ın uzun dönem görülen akciğer fonksiyonlarındaki kötüleşmeyi engelleyemediği görülmüştür. 1. BRONKODİLATÖR TEDAVİLER Bronkodilatör ilaçlar, halen KOAH tedavisinde en sık kullanılan ilaçlardır. Hava yolu düz kas tonüsünü etkileyerek bronkodilatasyon sağlarlar. KOAH'da bronkodilatör tedaviler hem fizyolojik olarak ölçülebilen hem de klinik olarak değerlendirilebilen etkilere neden olmaktadır. KOAH'da bronkodilatör tedavinin etkileri şunlardır; a. Fizyolojik etkiler: • FEV1 ve FVC'de artma (minimal olarak), • İstirahat ve dinamik hiperinflasyonda azalma, • VO2 maks ve yürüme kapasitesinde artma (kısıtlı oranda). b. Klinik etkiler: • İstirahat ve egzersiz dispnesinde azalma, • Egzersiz kapasitesinde artma (kısıtlı oranda), • Gece semptomlarında azalma. Bronkodilatör tedaviler KOAH'da; • Gerektiğinde uygulanmak üzere (semptomlar arttığında kurtarıcı olarak) veya • Düzenli olarak almak üzere (semptomları azaltmak ve önlemek, kontrol altına almak için) uygulanan majör ilaçlardır. Antikolinerjik İlaçlar Antikolinerjik ilaçlar; Datura stromonium bitkisinin yaprak ve köklerinin "astma sigarası" olarak 20. yüzyılın son çeyreğinde hava yollarının otonomik innervasyonu ve kolinerjik mekanizmaların daha iyi anlaşılmasıyla ve yan etkileri düşük antikolinerjik ilaçların geliştirilmesiyle, bu ilaçların KOAH'da kullanımı artmıştır. Bunlar; ipratropium bromid, oksitropium bromid ve son geliştirilen tiotropium bromiddir. Etki mekanizması: Hava yolları oldukça zengin bir kolinerjik innervasyona sahiptir. Kolinerjik sinirler asetilkolin yoluyla muskarinik reseptöre etki eder. Bu muskarinik reseptörler hava yollarında özellikle santral yerleşimlidir. M3; düz kas hücresi ve submukozal bezlerde bulunur. M1 ve M3, bronkokonstrüksiyon ve submukozal bezlerin uyarımından sorumlu iken, M2 (otoreseptör) nöral iletide negatif "feedback" mekanizmasıyla etkili olur. Sağlıklı bir kişide bazal kolinerjik innervasyon, bazal motor tonüsü sağlar, reversibl özelliktedir. Bu nedenle hava yolu daralmasının tek reversibl komponentidir. KOAH'da oluşan bronkokonstrüksiyon ve mukus hipersekresyonda kolinerjik sistemin rolü oldukça fazladır. Antikolinerjikler muskarinik reseptörleri bloke ederek, uyarı geçişini engeller (vagal blokaj yaparlar). AK'nin kompetatif agonistidir. İpratropium bromid ve atropin gibi nonselektif muskarinik antagonistler M1 ve M3'ün yanı sıra M2'yi de inhibe eder, bu nedenle AK salınımını artırır, kas hücresindeki muskarinik inhibisyonu azaltabilirler. M1 ve M3'e yüksek afinite gösteren M2'ye ise düşük afinitesi olan veya olmayan antikolinerjikler KOAH tedavisinde ideal olan ilaçlardır. Yeni geliştirilen tiotropium bromid bu özelliklere sahip bir antikolinerjiktir. Tiotropium bromid; potent, uzun süreli etkili, selektif muskarinik reseptör antagonistidir. Reseptör afinitesi ipratropium bromidden 10 kat daha fazladır. Tiotropium bromid ve ipratropium bromid M1 ve M3 reseptörlere aynı hızda bağlandıkları halde tiotropium reseptörlerden 100 kat daha yavaş ayrılır, bu nedenle uzun süreli etki gösterir. Öte yandan M2 reseptörlerinden ayrılması oldukça hızlıdır, böylece M2 inhibisyonu bu ilaçta görülmez. Tedavideki yeri: KOAH'da hava yolu obstrüksiyonunun tek reversibl komponenti kolinerjik tonüsün artışıdır. Bu nedenle antikolinerjikler KOAH'da oldukça etkili bronkodilatörlerdir. İpratropium bromid doz bağımlı bronkodilatasyon sağlar, inhalasyon sonrası 5-30 dakika içinde etkisi başlar, 60-120 dakikada maksimum etkisi görülür. Altı-sekiz saat kadar etkisi devam eder. Oksitropium bromidin maksimum etkisi 20-120 dakika içinde görülür ve yedidokuz saat kadar devam eder. Tiotropium bromidin etkisi ise 30-60 dakikada başlar, 90-120 dakika içinde zirve yapar ve etki 24 saat sürer. Antikolinerjiklerin KOAH tedavisinde inhaler formları ve günlük dozları Tablo 1'de izlenmektedir. Ülkemizde halen sadece ipratropium bromidin nebülizatör solüsyonu ve tiotropiumun KTİ formu bulunmaktadır. Antikolinerjiklerin KOAH tedavisindeki etkinliğine yönelik çok fazla sayıda çalışma mevcuttur. KOAH'da klinik olarak düzelmeye, spirometrik olarak FEV 1'de ve özellikle hiperinflasyon parametrelerinde değişikliklere, egzersiz dispnesinde azalmaya, egzersiz kapasitesinde kısmen artışa, yaşam kalitesinde artışa, atak sayısında azalmaya neden olmaktadırlar. Tiotropium bromid: Uzun etkili, selektif bir antikolinerjiktir. KOAH tedavisindeki yerine ilişkin yapılan çalışmalarda gösterilmiştir ki; tiotropium KOAH tedavisinde önemli seçeneklerden birisidir. Tashkin ve Kesten tarafından yapılan tiotropiuma akut cevap veren ile vermeyen hastaların uzun dönem tedavi sonuçlarının değerlendirildiği retrospektif çalışmada; bir yıl sonunda sabah ilaç öncesi FEV1 değerinin, dispne skalasının (TDI) ve yaşam kalite indeksinin (SGRQ) her iki grupta da anlamlı düzeldiği gösterilmiştir. Sonuç olarak yazarlar, KOAH'da tiotropiumun, akut cevabın olup olmamasından bağımsız olarak tedavide oldukça başarılı bir ilaç olduğunu ileri sürmüşlerdir. Fonksiyonel olarak alınan yanıt, salbutamol kullanımını gerektiren ataklar ve güvenirlik bakımından ipratropium bromidden daha üstün olduğu gösterilmiştir. Günde tek doz uygulanımı, hasta uyumunun iyi olması, güvenirliliği ve tedaviye yanıtı ile gelecekte KOAH tedavisinde tiotropium önemli bir seçenek olabilir. GOLD'da uzun etkili bronkodilatörler KOAH'ın tüm evrelerinde önerilen bronkodilatörlerdir. Yan etkiler: Mukozadan minimal oranda absorbe edildiklerinden sistemik yan etkileri çok fazla görülmez, genellikle güvenle uygulanırlar. %6'dan az oranlarda ağızda kuruluk ve metalik tat, %10 oranında hafif öksürük görülebilir. Prostatizm, mesane boynunda obstrüksiyon, konstipasyon ve glokomda artış bildirilmiştir. İnhalasyon tekniğinin doğru uygulanmaması sonucu akut glokom semptomlarının artmasına neden olabilir. b2-Agonist İlaçlar b2-agonistler, kısa etkili ve uzun etkili formları ile halen KOAH tedavisinde kullanılmakta olan bronkodilatör ilaçlardır. Kısa etkili b 2-agonistler; salbutamol ve terbutalin, uzun etkililer; formoterol ve salbutamoldür. Etki mekanizması: Hava yolu düz kaslarında sempatik innervasyon olmamasına rağmen, düz kas hücresi membranında bulunan b 2-reseptörlerin dolaşımda bulunan katekolaminler tarafından uyarılmasıyla kas kontraksiyonu engellenir, bronkodilatasyon sağlanır. Bu b 2reseptörler akciğer dokusunda yoğun bir şekilde bulunur; hava yolu damar düz kas hücrelerinde, epitel hücrelerinde, salgı bezlerinde ve alveollerde bulunur. b 2-agonistler, hava yolu düz kas hücresi membranında yer alan bu b 2-reseptörleri aktive ederek bronkodilatasyona sebep olur. b2-reseptörlerin aktive olmasıyla stimüle edici G proteinler (Gs) uyarılır. Bu proteinler adenil siklaz (AC) yoluyla hücre içindeki adenozin 5' trifosfatın (ATP), siklik adenozin 3'-5' monofosfata (cAMP) çevrilmesine neden olur. cAMP, protein kinazın (PK) aktifleşmesini sağlar. Aktif PK'da; hücre içinde çeşitli proteinlerin fosforilizasyonuna neden olur. Miyozin hafif zincir kinaz fosforilizasyonu, fosfoinositid hidrolizisinin inhibisyonu ve kalsiyum (Ca++) bağımlı potasyum (K+) kanallarının aktivasyonu ve K+'un dışarı atılmasına yol açar. PK aktivasyonu, önemli olarak, hücre içindeki Ca ++'un hücre dışına çıkmasına veya sarkoplazmik retikulum (SR) içine alınmasına, böylece hücre içi Ca++'un azalmasına yol açarak düz kas relaksasyonuna neden olur. Öte yandan, Gs, cAMP yolundan bağımsız olarak, K+ kanallarının aktivasyonunu sağlayarak hücre içindeki Ca ++'u azaltır. Tedavideki yeri: Bronkodilatör tedavinin KOAH'da düzenli olarak uygulanmasının KOAH seyrinde değişiklik yaptığına dair bir kanıt bulunamamıştır. Aralıklı şikayetleri olan hastalara hızlı olarak etkileşim görülmesi nedeniyle "gerektiğinde" kısa etkili b2-agonistlerin verilmesi uygun olur. Kısa etkili b2-agonistler, her ne kadar etkisinin KOAH'da astımdan daha yavaş başladığı gösterilse de, hızlı aktiviteleri nedeniyle dakikalar içinde yanıt alınmasına neden olur, bu etki 15-30 dakika içinde zirve yapar ve dört-altı saat kadar da devam eder. İnhaler veya sistemik olarak verilebilir fakat genellikle inhaler formları tercih edilir (Tablo 2). Uzun etkili b2-agonistler düzenli tedavi ihtiyacı olan orta-ileri dereceli KOAH olgularında uygulanmalıdır. Bu hastalarda uzun süreli bronkodilatasyon etkileri, uygulama kolaylığı ve uyumu artırması nedeniyle kısa etkili b 2-agonistlere göre daha çok tercih edilir. Formoterolün etkisi dakikalar içinde başlarken, salmeterolün etkisi 20-30 dakika içinde başlar. Formoterolün bu açıdan akut etki gerektiğinde de uygulanabileceği bildirilmektedir. Etki her ilaç içinde iki saatte zirveye çıkar ve yaklaşık olarak 12 saat kadar devam eder. Salmeterol ve formoterolün, KOAH tedavisindeki etkinliğini göstermeye yönelik yapılan çalışmalarda, her iki ilacın benzer derecelerde etkili oldukları bulunmuştur. Fonksiyonel yanıtlarla korele olmayan ölçüde gece ve gündüz semptomlarında anlamlı azalmalar dikkati çekmektedir. Özellikle yapılan dispne skalaları ile (MRC ve BDI) hastaların dispnesinde azalma belirgin olarak izlenmektedir. Öte yandan bu bronkodilatörlerin yapılan anketlerle (SGRQ) yaşam kalitesini düzelttiği görülmektedir. Yan etkiler: Tremor (ellerde), çarpıntı, baş ağrısı, hipokalemi, hiperglisemi, hiperkolesterolemi, kas krampı, paradoksal bronkospazm, ürtiker ve kardiyotoksisite görülebilir. Kardiyotoksisite; taşikardi, kan basıncı değişiklikleri, supraventriküler ve ventriküler prematüre atımlar şeklinde ortaya çıkabilir. Bu yan etkiler sıklıkla, sistemik kullanım veya çok yüksek doz inhaler kullanımlar sonrası görülebilmektedir. Uzun etkili b 2agonistlerle yapılan çalışmalarda genellikle hasta tarafından iyi tolere edildikleri gözlenmiştir. Yapılan bir çalışmada %3 oranında hastada ilaca devam edememe, %6.4 oranında tremor, %2.5 oranında da baş ağrısı bildirilmiştir. Metilksantinler KOAH tedavisinde teofilin yıllardır kullanılmasına rağmen 1990'lı yıllardan sonra daha yeni bronkodilatörlerin bulunması ve tedaviye girmesi, teofilinin tedavi aralığının darlığı, düşük etkinlik oranları ve yan etkileri gibi birtakım faktörler nedeniyle önemi giderek azalmış ve üçüncü seçenek bronkodilatör ilaçlar haline gelmiştir. Fakat son yıllarda bu ilaçların etki mekanizmalarında yeni görüşlerin ortaya atılmasıyla, özellikle antiinflamatuvar etkilerinin ileri sürülmesiyle, tekrar üzerinde tartışılan ilaçlar olmaya başlamıştır. Metilksantinler; teofilin, aminofilin ve 1,3 dimetilksantinlerdir. Diğerleri; teobramin (3,7 dimetilksantin) ve kafein (1,3,7 trimetilksantin)'dir. Enprofilin ise araştırma safhasında olan potent bir bronkodilatördür. Etki mekanizması: Metilksantinlerin bronkodilatasyonda hücresel etki mekanizmaları tam olarak bilinmemektedir. Birkaç mekanizmanın bundan sorumlu olduğu düşünülmektedir (Tablo 3). Metilksantinler fosfodiesteraz enzimini nonselektif olarak inhibe ederek hücre içi cAMP konsantrasyonunu artırırlar ve düz kas relaksasyonu yaparlar. Birkaç adet fosfodiesteraz enzim reseptörünün varlığı bilinmektedir, teofilin bunlardan Tip III ve Tip IV'ün inhibisyonuyla cAMP'yi, Tip V'in inhibisyonuyla cGMP'yi artırır. Aktifleşen protein kinaz A ve G yoluyla bronkodilatasyon sağlanır. Teofilinin etkisi nonselektiftir. Teofilin aynı zamanda cAMP seviyesindeki artışla kalsiyum ile aktive olan potasyum kanallarının da açılmasına neden olur. Hava yolu epitel hücresinden su transportunu sağlayarak ve siliyer vuru sıklığını artırarak, mukosiliyer klerens mekanizması üzerine de olumlu etkileri vardır. Teofilin, transmembran kalsiyum hareketiyle diyafragma kontraktilitesini artırır. Tedavideki yeri: Metilksantinlerin KOAH olgularındaki faydalı etkileri sadece bronşiyal düz kas hücrelerindeki relaksasyon etkisiyle sınırlı değildir. Aynı zamanda mukosiliyer transportu artırırlar, mediatör salınımını inhibe eder, pulmoner vazodilatasyon sağlar, sağ ventrikül ejeksiyon fraksiyonunu artırır, diyafragmatik kontraktiliteyi artırır (hiperinflasyon ile kısalmış diyafragma kası üzerine etkilidir), santral stimülasyonla ventilasyonu düzeltir, hava hapsini ve dispneyi azaltır, egzersiz performansını artırır. Metilksantinler, b2-agonistler ve antikolinerjik ilaçlara göre daha az bronkodilatör etkiye sahiptir, bu etkileri doz bağımlıdır. Bronkodilatör etki sağlamak için gerekli olan serum seviyeleri 8-15 µg/mL arasındadır. Nadiren 16-20 µg/mL seviyelerinde bronkodilatasyon sağlanır, fakat yan etki ve ilaç toksisitesi yönünden iyi takip gerektirir. Antiinflamatuvar ve diyafragma kontraktilitesini arttırıcı etkisi ise daha düşük serum seviyelerinde (5-10 µg/mL) görülebilir. Teofilin ve aminofilin oral veya parenteral yolla uygulanır. Parenteral olarak, intravenöz yolla uygulamada önerilen doz daha önceden teofilin almıyorsa 5-6 mg/kg, yükleme dozu 30 dakika süre ile uygulanır ve idame olarak 0.5 mg/kg/saat dozunda yeterli serum seviyesi sağlanana kadar devam edilir. Aminofilinin dozu, teofilin/0.8 olacak şekilde ayarlanır. Bu doz uygulama, yükleme ve idamesiyle atak durumunda uygulanacak veya gerektiğinde uygulanacak dozlama şemasıdır. Hasta stabilleştikten sonra uzun etkili oral teofilinlerle tedaviye 10 mg/kg/gün dozuyla, belli aralıklarla (6-12 ay) serum seviyesi kontrol edilerek doz ayarlaması yapılarak devam edilir. Tedavi sırasında ilacın etkili serum seviyesini ve stabil kalmasını sağlamada teofilinin yavaş salınımlı preparatları oldukça kullanışlıdır. KOAH'da yapılan çalışmalarda tedavinin 2-12 haftasında stabil serum seviyelerinin sağlandığı gösterilmiştir (Tablo 4). Sonuç olarak metilksantinler stabil KOAH tedavisinde bronkodilatör olarak kullanılan üçüncü seçenek ilaçlardır. Özellikle antikolinerjikler ve b 2-agonistlerle semptomları kontrol altına alınamayan veya bu ilaçların kullanım formlarına (inhaler) koopere olamayan veya yan etkileri nedeniyle kullanamayan hastalarda tek başına veya kombine olarak kullanılması önerilmektedir. Yan etkiler: Genellikle 20 µg/mL'nin üstündeki konsantrasyonlarda görülmektedir. Gastrik irritasyon, bulantı, kusma, gastroözefageal reflü, ishal, tremor, baş ağrısı, huzursuzluk, uyku bozukluğu, epileptik atak, felç ve kardiyak aritmiler yapabilir. Gastrik irritasyona bağlı şikayetler ve tremor daha sıklıkla tedavi dozlarında görülmekle beraber, aritmi, konvülziyon veya ölüm gibi yan etkiler özellikle artan serum seviyelerinde görülmektedir ve bunlar yüksek riskli komplikasyonlardır. 2. ANTİİNFLAMATUVAR TEDAVİLER Glikokortikosteroidler KOAH'da hava yollarındaki kronik inflamasyonun gösterilmesi ile kortikosteroidlerin bu hastalıkta kullanılabileceği ileri sürülerek bu alandaki çalışmalar artırılmıştır. Fakat KOAH'daki inflamasyonun özellikleri, astımda gelişen inflamasyondan birtakım farklılıklar içermektedir. KOAH'da hava yolları, parankim, vasküler yapıda nötrofil, makrofaj ve Tlenfositler (CD8+)'in hakim olduğu bir inflamasyon izlenir. Kortikosteroidler astımdaki, eozinofillerin hakim olduğu inflamasyonda oldukça potent etki gösterirler, KOAH'da ise nötrofillerden hakim bir inflamasyon olması nedeniyle kortikosteroidlerin bu inflamasyonda çok etkili olamayacağı beklenebilir. Ayrıca, kortikosteroidler periferik nötrofil sayısını, bu hücrelerin apopitozisini engelleyerek artırır. Yapılan bazı çalışmalarda, inhaler kortikosteroid tedavisi sonrası bronkoalveoler lavajda nötrofil sayısında azalma tespit edilmemiştir. Yüksek doz inhaler kortikosteroid tedavisi sonrası sitokin konsantrasyonunda ve proteaz seviyelerinde azalma gösteren çalışmaların yanı sıra, bu azalmanın izlenmediği çalışmalar da yayınlanmıştır. Bu konuda yapılan yeni çalışmalarla, KOAH'ın steroide rezistansı histon deasetilaz (HDAC) aktivitesinin azalması ile açıklanmaktadır. Kortikosteroidler, glikokortikoid reseptörlere bağlanarak ve aktive ederek HDAC aktivitesini düzeltmekte ve inflamatuvar gen sentezini engellemektedir. Zira HDAC aktivitesi artınca, histon asetilasyonu ve bunun sonucu gelişen inflamatuvar gen transkripsiyonu baskılanmaktadır. Fakat bu olgularda artan oksidatif stres HDAC aktivitesini belirgin olarak azaltmaktadır. Bu nedenle KOAH'da kortikosteroidlerin antiinflamatuvar etkilerine karşı bir rezistans olacağı düşünülmektedir. Teofilin ise, HDAC üzerine direkt etkilidir, bu nedenle KOAH'da oksidatif stres ve sigaranın HDAC'ye olan etkisini azaltacağı, böylece kortikosteroidlere olan yanıtı iyileştirebileceği ileri sürülmüştür. Teofilin ve kortikosteroidlerin birlikte kullanımı sinerjistik olarak inflamatuvar gen sentezini baskılayabilir. Fakat bu konuda yapılacak geniş çaplı, daha fazla klinik çalışmalara ihtiyaç vardır. Tedavideki yeri: Stabil KOAH'da inhaler kortikosteroidlerin kısa ve uzun süreli kullanımının gerekliliği, yıllardan beridir açıklık kazanmamıştır. Uzun süreli kullanımının sonuçlarını değerlendiren dört büyük çalışmada farklı inhaler kortikosteroidler, farklı dozlarda ve farklı şiddetteki KOAH olgularına benzer sürelerde (3-3.3 yıl) verilmiştir. Bunlardan Vestbo ve arkadaşlarının çalışmasında; semptomlar ve ataklar üzerine tedavinin yararı gözlenmemiş ve hafif ve orta dereceli KOAH'da uzun süreli inhaler kortikosteroidlerin tedavide rolünün olmadığı bildirilmiştir. EUROSCOP çalışmasında (Pauwels ve arkadaşları) üç yıl süreyle 800 µg budesonid uygulanmış, olguların yıllık FEV 1 düşüşünde azalma tespit edilmiştir. Sigara içen hafif KOAH'lı olgularda uzun süreli inhaler kortikosteroidlerin akciğer fonksiyonları üzerine oldukça küçük bir etkisinin olduğu ifade edilmiştir. "The Lung Health Study Research Group" tarafından yapılan çalışmada da, 40 ay süreyle 1200 µg/gün triamcinalon tedavisi ile klinik takiplerinde semptomlarda belirgin azalma ve solunum problemleri nedeniyle hekime başvurma oranında azalma görülmüştür. Kortikosteroidlerin KOAH progresyonunu engellemediği, fakat klinik olarak bazı iyileşmelere neden olduğu bildirilmiştir. ISOLDE (inhaled steroids in obstructive lung disease) çalışmasında üç yıl süreyle verilen flutikazon (1000 µg/gün) sonrası yıllık FEV1 düşüşüne belirgin etkinin olmadığı, atak sayısında %25 oranında azalma ve yaşam kalite indeksinde (SGRQ) bir miktar düzelme gözlenmiştir. Yazarlar, orta-ileri KOAH'da uzun süreli yüksek doz inhaler kortikosteroid tedavinin olgularda klinik olarak düzelmeye neden olduğunu bildirmişlerdir. Tablo 5'te KOAH tedavisinde kullanılan inhaler kortikosteroidler izlenmektedir. Çeşitli çalışmalarda farklı dozların kullanıldığı inhaler kortikosteroidlerin KOAH'da; özellikle yüksek dozlarda daha etkili olduğu ileri sürülmektedir. Günde en az 1 mg flutikazon veya 1200 µg budesonid veya 2-3 mg beklometazon KOAH tedavisinde uygulanabilecek dozlar olarak bildirilmektedir. Stabil KOAH'da uzun süreli oral kortikosteroid tedavisinin; uzun dönemdeki yararlarına dair kanıtların olmaması, yan etkilerinin fazlalığı (gelişen miyopatinin, kas güçsüzlüğü, fonksiyonel kayıp ve solunum yetmezliğine neden olması) nedeniyle, özellikle iki haftayı geçen oral tedaviler önerilmemektedir. 2001 yılı GOLD raporlarında; uzun süreli inhaler kortikosteroid tedavisinin; kısa süreli steroid tedavisine spirometrik yanıtı olan semptomatik KOAH olgularında, FEV1'i %50'nin altında olan olgularda (orta-ileri dereceli) ve antibiyotik ya da oral kortikosteroid tedavisi gerektiren sık atakları olan olgularda uygulanması gerektiği bildirilmiştir. Fakat yenilenen raporlarda (2003); uzun süreli inhaler steroid tedavisinin özellikle ileri ve çok ileri gruplara (yani bir önceki sınıflandırmada Evre IIB ve Evre III olan olgulara) ve tekrarlayan atakları olan olgulara verilmesi önerilmiştir. Yan etkiler: İnhaler kortikosteroidlerin yan etkileri genellikle tolere edilebilir. Boğazda yanma hissi, ses kısıklığı, öksürük en sık görülen lokal yan etkilerdir. Uzun süreli uygulanımlar sonrası periorbital dermatit ve oral kandidiyazis gelişebilir. Fakat yüksek doz uygulanımı sonrası bazı sistemik yan etkiler görülebilmektedir. Ciltte incelme, adrenal süpresyon, kemik mineral dansitesinde azalma, katarakt ve glokom gibi yan etkiler bildirilmiştir. Teofilin Teofilin bronkodilatör etkisinin yanı sıra antiinflamatuvar etki mekanizmalarındaki gelişmelerle, KOAH'da gelecekte tedavinin bu yönüyle de çok tartışılacak bir ilaçtır. Teofilinin düşük dozlarda, KOAH'da antiinflamatuvar etkisi gösterilen ilk ilaç olduğu ve hastalığın progresyonunu önleyebileceği iddia edilmektedir. Ayrıca, teofilinin KOAH'da görülen steroid rezistansını ortadan kaldırarak kortikosteroidlerin inflamasyona olan etkisine izin verdiğinden, gelecekte bu ilacın birlikte kullanımında tedavide önemli yerinin olabileceği bildirilmektedir. Fakat bu konuda yapılacak geniş çaplı ve uzun süreli klinik çalışmalara ihtiyaç vardır. KOAH'da Uzun Etkili b2-Agonistler ile Kortikosteroidlerin Kombine Kullanımı Uzun etkili b2-agonistler KOAH'da semptomatik iyileşmeyi sağlar, yaşam kalitesini artırır, atakların arasındaki süreyi uzatır ve fonksiyonel olarak kısıtlı oranlarda da olsa düzelme sağlar. Kortikosteroidler ise yıllık FEV 1 azalmasını etkilememesine rağmen, atakları azaltır ve yaşam kalitesini artırır. Uzun etkili b2-agonistlerle kortikosteroidlerin birlikte kullanımının, KOAH'da da semptomların kontrolü ve fonksiyonel düzelmede etkilerinin olup olmadığına yönelik az sayıda çalışma bulunmaktadır. KOAH'da, uzun etkili b2-agonistlerle kortikosteroidlerin birlikte kombine olarak kullanıldıkları tedaviler (salmeterol-flutikazon propionat ve formoterol-budesonid) ile ilgili yapılan bu çalışmalarda görülmüştür ki, bu tedaviler, olgularda fonksiyonel ve klinik olarak iyileşmelere neden olmaktadır. 2003 yılında yenilenen GOLD raporunda da, uzun etkili b 2-agonistlerle kortikosteroidlerin kombine kullanımlarının, ilaçların tek tek kullanımından daha fazla etkili olduğuna dikkat çekilmektedir. 3. DİĞER FARMAKOLOJİK TEDAVİLER Aşılar İnfluenza aşısı: İnfluenza epidemileri sırasında sık görülen sekonder bakteriyel infeksiyonlardan ve kalp yetmezliğinden ölümleri azaltmak için uygulanır. KOAH'da ciddi hastalık ve ölümleri %50 oranında azaltabilir. Virüsün mutasyon yeteneğinden dolayı antijenik yapısı sürekli olarak değiştiğinden, aşı yıllık olarak gelecek mevsim prevalan olacağı tahmin edilen üç tip virüs suşundan inaktive olarak hazırlanır. Yılda bir kez (sonbahar) veya iki kez (sonbahar-kış) yapılmalıdır. Pnömokok aşısı: Yirmiüç pnömokok serotipinin polisakkarid kapsülünden hazırlanan polivalan bir aşıdır. Koruyuculuğu beş-sekiz yıl sürer. Aşının KOAH'da ve diğer kronik akciğer hastalıklarında koruyuculuğunun %60 civarında olduğu söylenmektedir. Ancak bu aşının tüm KOAH'lı hastalarda kullanımını destekleyen yeterli veri bulunmamaktadır. Alfa-1 Antitripsin Artırıcı Tedavi Şiddetli kalıtsal alfa-1 antitripsin eksikliği bulunan, amfizemi olan, genç, sigara içmeyen olgularda kullanılmaktadır. Alfa-1 antitripsin eksikliğiyle ilgisi olmayan amfizemde önerilmemektedir. Sentetik alfa-1 antitripsin ve rekombinant sekretuar lökosit proteaz inhibitörü bu amaçla kullanılmaktadır. Antibiyotikler KOAH'da infeksiyöz nedenli ataklar dışında, antibiyotiklerin stabil olguların tedavisinde yeri yoktur. Mukolitik, Mukokinetik, Mukoregülatör İlaçlar Bu ilaçlar KOAH'da genellikle balgamın akışkanlığını artırarak ekspektorasyonu kolaylaştırıcı etkilerinden dolayı önerilir. Koyu balgamı olan az sayıdaki olguda, bu ilaçların kısmi faydasının görüldüğü bildirilmektedir. Asetilsistein, karbosistein, ambroksol, bromheksin içeren preparatların, bu amaçla ve gerektiğinde kullanılması önerilmektedir. Ambroksol kronik bronşit olgularında; sürfaktan sentezinde artışa; mukusun bronş duvarına yapışkanlığında azalmaya ve bakteri adezyonunda azalmaya neden olduğu, aynı zamanda ambroksol ve asetilsistein preparatlarının antioksidan etkinliği de çeşitli çalışmalarda gösterilmiştir. Antitussifler Stabil KOAH'da düzenli antitussif kullanımı kontrendikedir. Solunum Uyaranları Almitrin bismesilat, hipoksik vazokonstrüksiyon üzerinden ventilasyon/perfüzyon dengesini ve oksijenizasyonu düzeltir. Survi ve yaşam kalitesi üzerine etkisi gösterilemeyen almitrin bismesilatın çok sayıda yan etkisi nedeniyle stabil KOAH'da düzenli kullanımı önerilmemektedir. Vazodilatörler KOAH'da pulmoner hipertansiyon kötü prognoz göstergesidir. Bu amaçla kullanılan birçok vazodilatör ilaçla, nitrik oksit dahil, istenilen sonuçlar elde edilememiştir. Nitrik oksit ventilasyon/perfüzyon dengesinin hipoksik regülasyonunu değiştirerek gaz değişimini kötüleştirebilir, bu nedenle önerilmemektedir. Narkotikler Solunum deprese edici etkileri ve hiperkapniyi kötüleştirmeleri nedeniyle KOAH'da kontrendikedirler.