sınavlar, çocuğum ve ben

advertisement
SINAVLAR,
ÇOCUĞUM
VE BEN
ÖNSÖZ
REHBERLİK SERVİSİ BÜLTENİ
Değerli velilerimiz,
Günümüzün
gerçeği
olan sınavlar her ailede az ya
da çok endişe ile karşılanır.
Hele ki, bu sınava girecek
olan ergenler ise durum biraz daha karmaşıklaşır. Çoğu velimiz çocuğunun çalışmadığı, çalıştığı halde yapamadığı, sınav kaygısı taşıdığı
endişeleri ile servisimize
gelmektedir. Hazırladığımız
bu bültenin “Biz neler yapabiliriz?” sorusuna ışık tutması dileğiyle…
ERGENLİK…

Okyanusta 5-10 metrelik dalgalarda yüzmeye benzer.

Her gün sırtınızda 50 kg yükle
yaşamaya benzer.

Aynı anda 4-5 kişiyle dövüşmeye
benzer.

Hangi limana gideceği bilinmeyen
bir gemiye benzer.
Fransız Psikiyatr Dolto, ergenliği ikinci doğum olarak tanımlar. Doğum, fetus halinden bebekliğe geçişi, ergenlik de çocukluktan yetişkinliğe geçişi ifade eder. Dolto, ergenlerin tıpkı yaşamın başlangıcındaki bebekler gibi kırılgan ve
dayanıksız olduklarını belirtir ve onları kabuk değiştiren istakozlara benzetir. Istakozlar bu dönemde kabukları yumuşak olduğu için zayıf ve savunmasızdırlar. Eğer yaralanırlarsa bu yaranın izini tüm yaşamları boyunca taşırlar. Öyleyse
ergenlik, bireyin zayıf ve savunmasız olduğu tehlikeli bir
dönemdir.
Psikiyatr Talat Parman ergenliği, “Ergenlik ya da Merhaba Hüzün” biçiminde tanımlıyor. Psikanalistlere göre ergenlik bir hüzün demektir. Giden ve bir daha geri gelmeyecek olanın hüznüdür. Giden çocukluktur, anne babayla kurulmuş olan o yoğun bağdır
Oscar Wild şöyle diyor: “Günah (yasaklar) modern toplumlarda varlığını sürdürebilen tek canlı
renktir.” Ergen kendisini tehdit eden sıkıntıyla, ergenlik sıkıntısıyla, bu sloganın yardımı ile mücadele
ediyor. Yasaklar ergenler için kaçış ya da çıkış yolu olarak karşımıza çıkıyor. İşte ergenin kaçış yollarından birisi de okulla ilgili sorumluluklardır. Bu durum hem ergen hem de ebeveynler açısından sıkıntılı bir durum yaratabilir.
Çocuklar, yeni şeyler öğrenmek ve yaşına, akıl kapasitesine uygun işleri yapmayı öğrenmek için
okula gider. Bu çocuğun ilk işidir. Bu ilk işinde üretici olmayı ve başarının meyvelerini toplamayı öğrenir. Öğrenme kapasitesine ve daha da önemlisi ebeveynden alacağı tepkilere bağlı olarak çocuk, yeterlilik duygusu edinip üretime değer verecek veya bu deneyimden mutsuz çıkacaktır. Okul sadece dış
dünya hakkında bilgi edinilen bir kaynak değil, aynı zamanda çocuğun kendisi ve bu dünyaya nasıl uyum
sağladığı hakkında bir görüş oluşturduğu yerdir. İşte ergenler de böyle bir yoldan geçerek, kendisi ile
ilgili çıkarımlar yapmayı öğrenir ve okul ile ilgili kendi zihinsel şemalarını yaratır. Okul ile ve kendisi
ile ilgili olumlu düşüncelere sahip bir ergen çalışmaya daha istekli olurken, pek de iyi deneyimlere sahip olmayan bir ergen isteksiz olabilir. Ancak, unutmamak gerekir ki, ergenlik döneminin başlangıcında, sağlıklı, iyi uyumlu bir çocuk bile bocalamalar yaşayabilir. Fakat, pek çok ergen kendini toparlar ve
bıraktıkları yerden başlayarak okul ile ilgili sorumluluklarını yüklenirler.





Kişiliğini arayan ergen, sorumlulukları ile
eğlence arasındaki dengeyi kuramayabilir.
Gergin olan ergen yoğun baskıyı kaldırmada zorlanabilir ve kontrol edemez.
Akademik temel tam oturmamış olabilir.
Başarısızlıkları sonucunda tepki göreceği
korkusu ile kaygı yaşayabilir.
Ergenlik bir yeniden düzenleme dönemi olduğundan, yaşamın sosyal yönleri öne çıkar
ve ilgi alanlarında geçici de olsa bir kayma
olabilir.
Sınavlardaki başarıyı arttırmak için neler yapılmalı? Kaygıları ile nasıl baş edilmeli?
Ebeveynler bu konuda nasıl bir yol izlemeli?
İlk olarak çalışma düzeninden bahsedersek tipik bir ergenin bir haftası şöyle olabilir: Gün boyu
okulda olmanın verdiği yorgunlukla eve gelen ergen ilk önce dinlenmelidir. Bu dinlenme yarım saatten
az bir saatten fazla olmamalıdır. Bir saatten fazla verilen dinlenme aralarında rehavetin arttığı ve
çalışmaya başlamanın daha da zorlaştığı görülmektedir. Daha iyisi çalışmayı tamamlayıp dinlenmeyi
sonraya bırakmaktır. Dinlenme tamamlandıktan sonra ilk olarak o günün konuları tekrar edilmeli ve
ödevler yapılmalıdır. İdeal çalışma aralığı 40-50 dakika ders 10 dakika ara şeklindedir. Bu 10 dakikalık aralarda çok dağılmadan evde bir gezinti, ebeveynle ufak bir sohbet yeterli olacaktır. Ödevler
tamamlandıktan sonra daha geniş bir ara verilebilir. Bu aradan sonra test çözümüne geçmek gerekecektir. Bu noktada ebeveynlerin çocuklarını günde ne kadar test çözüleceği ile ilgili zorlaması ergenin tepkisini çekecektir. Bu dönemin farklılaşma ve kendini ortaya koyma dönemi olduğunu hatırlarsak çatışmalar kaçınılmazdır.
Öyleyse ergenin ne kadar test çözeceği ile ilgili fikri alınmalıdır. Karşılıklı olarak kararlaştırılan sayı bir hafta süreyle takip edilmeli gerçekçi olup olmadığı test edilmelidir. Çünkü herkesin
yapabileceği bir limit vardır. Günde yirmi-otuz soru çözme eğiliminde olan bir ergenden yüz soru
çözmesini istemek gerçekçi olmayacaktır. İdeali belirlenen alt limitin yavaş yavaş üst limite çekilmesidir. Ayrıca çok fazla soru çözümü ile ilgili bir sorun da öğrencilerin yanlış yaptıkları soruların
doğru yanıtlarını öğrenmemesidir. Test çözmek bilgiyi sınamak yanı sıra bilinmeyenin de öğrenilmesidir. Günde beşyüz soru çözüp yapamadığı soruların doğrularını öğrenmeyen bir öğrenci ile yüz soru çözüp yapamadıkları üzerinde duran ve mutlaka nasıl yapıldıklarını öğrenen bir çocuk arasında
yüz soru çözen kişinin lehine bir fark olacaktır. Test çözümünde ideal olan bir diğer nokta da arka
arkaya aynı tarz derslerin değil de farklı tarz derslerin çözülmesidir. Çocuğunuz sorumluluklarını
yerine getirdi ve boş zamanı kaldıysa bu zamanını kendi planladığı şekilde geçirmekte (TV, kitap,
müzik, spor ya da arkadaşıyla ufak bir telefon görüşmesi...) serbest olmalıdır. Burada önemli olan
bilgisayar özellikle sosyal paylaşım ağları kullanımının kısıtlı olması hatta mümkünse hiç olmamasıdır.
Bilgisayar başında geçireceği zaman için sabırsızlanan kişi derslerini geçiştirme ve çalakalem yapma
eğiliminde olabilir.
Peki çocuğunuzun verimli çalışabilmesini desteklemek
için siz neler yapabilirsiniz?

Çocuğunuza evde ders çalışabileceği kendine özel bir ortam hazırlayın. Bu ortam ilgi dağıtacak bilgisayar, televizyon gibi aletlerden uzak olsun.

Öğrencilerin en sık şikayet ettikleri noktalardan biri kendileri çalışmaya gittiklerinde anne-babalarının televizyonun
ya da müziğin sesini yeterince kısmadıkları ve dikkatlerinin
dağıldığıdır. Mümkünse TV’nin sesini kısınız hatta kapatınız

Sürekli ders çalışmasını söylemek öğrenciyi olumsuz yönde
etkiler. Bu ona güvenmediğimiz izlenimini uyandırabilir.

Çalışmaya başlarken çocuğunuzun isteksiz olması
mümkündür. Bu durumda onunla yapması gereken
çalışmanın içeriği, varsa yardım isteği veya nasıl
çalışmayı planladığı üzerinde konuşarak duygusal
anlamda hazır olmasını sağlayın.

Çocuğunuzu denetlemek istemeniz doğaldır. Bunun
için onun dikkatini çekmeyecek şekilde çalışmaya
başlamadan önce istediği meyve, kek, içecek tarzı
bir şeyler olup olmadığını sorun ve bunları belli
aralıklarla odasına götürün.

Onun çalışma programına özen gösteriniz. Mümkünse sosyal yaşam aktivitelerini hafta sonuna
kaydırınız ve yemek saatlerini çocuğunuzun programına göre ayarlayınız.

Çok geç saatlere kadar çalışmasını desteklemeyiniz. Bazı öğrenciler günün çoğunu TV
izleyerek geçirip geç saatlerde çalışmaya başlar. Bu da ertesi günü olumsuz etkiler.

Eğer çocuğunuz istekliyse mutlaka bir ders dışı aktiviteye (spor, müzik, tiyatro...) katılması için onu destekleyiniz. Bu aktiviteler aynı zamanda enerjinin kanalize olmasını da
sağlar.

Çalışma programını düzenli uyguladığından eminseniz çocuğunuzu sözel ve davranışlarınızla destekleyip, onurlandırınız.

Önce başarıları sonra yapamadıkları üzerinde durun.

Okul ve sınav dışında başarılı olduğu alanlarla ilgili övgülerde
bulunun.

Zorlandığını hissettiğinizde “Yardım edebileceğim bir şey var
mı?” diye sorun.

Ara ara kitap ve çalışma testlerini kontrol edip, yapamadıkları
konusunda yardım alması için onu teşvik edin.

Sınavdan sonra “Kaç yanlışın var?” yerine “Kaç doğrun var?” diye sorabilirsiniz.
Öğrencinin başarısını etkileyen bir çok faktör olduğunu da hatırlamak gerekir. Bunlar:
Duygusal faktörler, aile ile olan ilişkiler, ders çalışma yöntemleri, arkadaşlık ilişkileri, sınav
kaygısı, motivasyon ve düşük benlik saygısı‘dır. Bu faktörlerden etkin ders çalışma yöntemlerinin üzerinde durduk. Ebeveynler olarak motivasyon, benlik saygısının arttırımı, kaygı ile
başetme ve iletişim ile ilgili neler yapabiliriz bir bakalım.
Motivasyon ve benlik saygısı ya da kendine güven birbirinden ayrı düşünülmemelidir. Motivasyonun
artması için aile önce öğrencinin kendine olan güvenini arttırmalıdır. Ailesi ve okulu tarafından destek görmeyen çocuklar kendilerini değersiz olarak görürler. Ailenin beklentilerinin aşırı düşük veya
çocuğun kapasitesinin çok üstünde de olması motivasyonu düşürür ve kaygıyı arttırır. Benlik algısının düşük olması da başarıyı etkiler. Aşırı kısıtlılık gösteren ebeveyn davranışları çocuğun kendine
güven gelişimini engeller. Benlik kavramı ile sınav kaygısı arasında da bir ilişki olduğu görülmektedir .
KAYGI NEDEN ORTAYA ÇIKAR VE BİZ NE YAPMALIYIZ?
Başarısız olan öğrenci sınavlarda çok heyecanlandığını ve bundan dolayı yapamadığını savunurken, anne-babalar çocuğunun başarısız olmasında kaygının
etkili olduğunu düşünerek rahatlama ve çocuklarını koruma eğilimindedirler.
Oysa sınav kaygısının en önemli nedenlerinden biri doğru çalışmanın bilinmemesi ve anne-baba tutumlarıdır. Ayrıca, daha evvel alınan başarısızlıklar ve
bunların yarattığı “Nasıl olsa başarısız olacağım” önyargısı yeterince çalışmamaya ve buna bağlı kaygıya yol açar. Sınav kaygısını arttırmamak için yüksek
beklentiler içinde olmamak, çocuğunuzu başkaları ile değil onun kendi performansı ile kıyaslamak ve kazanamadığı zaman olacaklar ile ilgili tehdit etmemek gerekir
Ergen Çocuğunuzla İletişim Sanatı:
Çocuğunuzu kaygılandırmamak, motive etmek, desteklemek ve çalışmaya teşvik etmek için neler yapacağımız üzerinden durduk. Peki bunları iletişim tuzağına düşmeden nasıl yapacağız? Bunun için kendimize şu soruları sorabiliriz.

Eğer başka biri bunu bana söyleseydi, nasıl yorumlardım?

Gerçekten ne demek istiyorum? Duygularımı açık ve net açıklayabiliyor
muyum?


Bu anlamı en iyi hangi sözler ya da vücut dili verebilir?
Acaba haksız varsayımlarda mı bulunuyorum?
Çocuğunuza onu sevdiğinizi ve ona güvendiğinizi hangi sıklıkta söylüyorsunuz ve bu duyguları davranışlara dökebiliyor musunuz?

Onları eleştirirken kendi özeleştirinizi de yapabiliyor musunuz?

Onlar için koyduğunuz kurallarda gerçekten tutarlı mısınız? Verdiğiniz sözleri tutabiliyor musunuz?

Onlara haksızlık ettiğinizi düşündüğünüzde bunu açıkça paylaşabiliyor musunuz?

Söylediklerini mesela neden çalışmadığını anlattığında gerçekten dinliyor musunuz?...
Peki bu sözler size söylense neler hisseder ve nasıl davranırdınız?
Çok yavaşsın.
Bu gidişle sınavı kazanamazsın.
Ellerini yıka, yemeğini ye hemen derse...
Yapan nasıl yapıyor?
-------‘ya giremezsen ------ unut.
Yine mi ara verdin?
Sonuç Olarak,
İdeal anne-baba davranışını tanımlamak zor olmakla birlikte, genellikle başarılı anne
-babalar çocuğun ihtiyaçlarını sezen, onlara
uygun yanıtlar veren, aşırı hoşgörülü veya katı
değil, duruma göre esnek bir yaklaşım içinde
davranabilen, davranışlarında belli bir kararlılık sağlayan, karşı çıkmadan önce çocuğunu dinleyen en önemlisi çocuğun kendi kendini denetlemesine ortam hazırlayan, çocuktaki sorumluluk duygusunu geliştiren, sağlıklı bir öğrenme
için olayların sonuçları ile onu baş başa bırakan, onun hak ve özgürlüklerinin sınırını öğreten ve düşüncelerini özgürce ifade etmesini
sağlayan anne-babalardır.
Kaynaklar ve İleri Okuma İçin:
Swets, P., Ergen Çocuğunuzla Konuşma Sanatı. Varlık Yayınları, İstanbul
1998
Orvin, G., Ergenlik Çağındaki Çocuğunuzu Anlamak. Hyb Yayıncılık, Ankara 1997
Yavuzer,Haluk., GençleriAnlamak. Remzi Kitabevi, İstanbul,2005.
Parman, T., Ergenlik Ya da Merhaba Hüzün, Bağlam Yayınları, İstanbul,2000.
6. Rehberlik Sempozyumu Bildiriler, Mart 2004
Download