İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ ULUSLARARASI ÇEVRE VE DiN SEMPOZVUMU INTERNATIONAL SYMPOSIUM ON ENVIRONMENT AND RELIGION ıs-16 MAvıs 2ooo8 1 ıs rH -16 TH MA vıs 2008 • • o BILDIRILER Cilt 2 istanbul 2008 PRAGMA TİK ÇEVRE ETİGİ Doç. Dr. Celal Türer· ÖZET ki çevreye karşı duyarlılığımız gündeme gelmiştir?" Samrız bu soru, çevre anlayışımızın ifade edebilecek en anlamlı sorulardan biridir. Bu sorunun yanıhnı, öncelikle sorunun ortaya çıkış biçiminde yani, varoluşsal biçimde karşı karşıya olduğumuz ve tehlikeli boyutlara varmış fiziksel ve kültürel kirlenmenin analizinde ya da karşılaştığımız sorunun varoluşla ilişkimizin belirlemesi ve dolayısıyla "insan olmanın" anlamının sorgulanması zemininde aramak en doğru yol olarak gözükmektedir. Ne değişmiştir sorgulanmasını Pragmatizm, epistemoloji, metafizik ve değer teorisindeki geleneksel görüşleri değerlendirerek geleneksel felsefesine ve eko felsefedeki mevcut görüşlere meydan okur. Bu bağlamda pragmatik çevre etiği, doğanın değeri hakkındaki tartışmalara ya da çevresel meselelere insan merkezli bir temel sağlama girişimi ya da bu temelin yalın bir tasviri olarak değil; aksine doğanın değeri hakkında ahiakl bilişe yeni bir temel sağlayan anlayış olarak geleneksel görüşlere meydan okur. Bu makalede çevresel pragmatizmin, (1) çevre anlayışını, (2) felsefi araştırmada çevre etiğinin yeri ve (3) çevre etiğinin sosyal ve politik boyutları ele alınarak bu meydan okuyıış açırnlanacaktır. Bu düşünceler ışığında makale ahlaki çoğulculuk, antropomorfizm ve doğaya ait asli değerler konusundaki mevcut tartışmalara da pragmatik katkı yapmayı amaçlanmaktadır. Batı ABSTR.\CT Pragmatic Environmental Ethics \Vhat has happened asa result ofwhich our sensitivity towards the environment came under discussion? W e think that this question is one of the meaningful questions to express the questioning of our understanding of environment. It seems the best method to search for the answer of this question in its emergence that is to analyze physical and cultııral pallutian we are encountering and reached dangerous dimensions or to question the meaning of"being human" and determine our relationship with existence. Pragmatism challenges existent views inherent in the traditional Westem philosophy and ecophilosophy by evaluating tradition views of epistemological, ınetaphysical and value theories. In this cantext pragmatic environmental ethics is not an attempt to provide anthropomorphic foundation for the arguments regarding the value of natııre or environmental problems. On the contrary it challenges traditional views which provide a new ground to the moral cognition about value of nature. In this paper we wili dwell upo n (1) enviroıımental notion of pragmatism, (2) the place of environmental ethics in philosophical research (3) social and political dimensions of environmental ethics. In the light çıfthese thoughts the paper aims at contributing to present discussions regarding moral pluralism, anthropomorphism, intriıısic values belonging to the nature. Organizmayı doğada, sinir sistemini organizmada, beyni sinir siteminde, kor/eksi beyinde görmek felsefenin usandığı soruna cevap vermektir. JohnDewey Çevre etiği, ahlaken kanıtlanabilir ve uygun çevre politikaları üretmede çeşitli anlayış ve teoriler geliştiren bir disiplin olarak tanımlanabilir. Disiplin, yirminci yüzyılın başlarından itibaren çevre problemlerinin insan yaşamının bütün alanlan ile doğrudan ilintili; yaşam alanınuzın aynlrnaz parçalannı oluşturduğu için kayıtsız kalınamayacak bir problemler yumağı olduğunu vurgular. Çağıınızda çevresel bir etiğe ihtiyacımızın temel nedeni çevresel tahribatın insan yaşamının geleceğini tehdit etmesidir. İnsan nüfusunun çoğalmasıyla oluşan yoğun imha, ·çevre fılozoflanmn radikal bir cevabını oluşturmuştur. Zira karşılaşılan problemierin politikadan ticarete, bilim ve teknolojiden ahlaka kadar hayatın tüm boyutlarını içermesi onların bütünlüklü bir yapı içersinde ele alınarak çözümlenmesini gerektirir. Nitekim endüstri ve diğer süreçlerle çevrenin kirlenmesi, küresel iklim değişiklikleri, canlı ilirlerindeki yapısal dönüşümler, ozon tabakasındaki aşınma, kimyasal ahklann transferleri esnasında tahrip edici çevre felaketlerinin insan • Erciyes Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Felsefe Tarihi A. B. D. Doçenti ULUSLARARASI ÇEVRE VE DİN SEMPOZYUMU yaşamım ve doğal dünyayı ciddi biçimde tehdit etmesi insanlar arası ilişkileri inceleyen etiği, bu kez doğa ile insan arasındaki ilişkileri incelemeye yöneltmiştir. Bu ihtiyaçtan hareket eden çevre etiği, insan ile doğa arasındaki ilişkinin ne ölçüde mümkün olabileceği sorunu ile hesap laşmıştır. Bir felsefe disiplini olarak çevre etiğinin söylemi, öncelikle yaşanan çevre sorunlarına kamuoyu dikkatini çekmek üzerine kuruludur. 1 Bu boyutuyla çevre etiği bir eylem etiği olarak da adlandırılmakta olup, uygulanan çevre politikalarının takipçisi konumundadır. Bununla beraber, çevre etiğİndeki fikirler hala atıl durmıı,kta; çevre etiğinin çevre politikalan üzerinde pratik etkisini görmek şimdilik zor görünİnektedir. Zira çevre filozoflannın kışkırtıcı ve karmaşık tartışmaları çevre bilimciler ile politikacılar üzerinde gerçek tesirler üretememiştir. 2 Bu durum konuya birazcık duyarlı olanları bile endişelendirmektedir. Zira karşı karşıya olduğumuz ve tehlikeli boyutlara varan çevresel kriz, tecrübenin bir gerçeği olarak karşımızda durmaktadır. Dolayısıyla, genelde felsefenin özelde çevre etiğinin bu krizi seslendirmesi bir zorunluluktur. Peki, ne değişmiştir ki çevreye karşı duyarldığımız gündeme gelmiştir. Bu sorunun bugün karşı karşıya olduğumuz insani olmayan (nonlmman) hayatın değeri sorunudur. Tıpkı bir zamanlar kadınların, kölelerin ve bir grup insanın hayatlannın tehdit altında oluşu gibi bir bütün olarak çevre özelde ise pekçok tür yok olma tehdidi altındadır. Bu yüzden çevre etiği, insani olmayan hayatı savunmak zorundadır. Çevre etiği, öncelikle insani olmayan hayata ya da doğaya bakışımızı yeniden değerlendirerek işe başlar. Zira çevresel kirlenmeyi doğuran kültürel kirlenme, esasen doğaya bakışımızdan kaynaklanmaktadır. Bilindiği gibi, insan doğamn bir parçasıdır ve onu yaratan doğadır. Bununla beraber doğada insamn dışında bilinç olduğunu söylemek, felsefi bir temellendirme sorununu gündeme getirecektir. Doğada olmayan bilinç, ilk kez insanoğlunda ortaya çıkmıştır. Böylece insan parçası olduğu doğaya yabancılaşmıştır. Bilinç ya da akıl sadece insan doğasında olduğu için, insan doğasıyla genel doğa arasında yabancılaşma kaçımlmaz olacaktır. Nitekim insanın ortaya çıkışıyla bazı canlıların yeryüzünden silinişinin büyük oranda gerçekleşmesi bu çelişkinin açık ömeğidir. Ama ayın çelişki sayesinde insan, kültürünü oluşturmuştur. Doğada olmayan, insanın ortaya koyduğu ve kendi oluşumuna kattığı tüm başanlara "kültür" adım verebiliriz. Kültürleşme süreci aynı zamanda insanileşme sürecidir. Bu anlamda insan, kültürün hem var edicisi hem de taşıyıcısıdır. Tarih böyle başlar ama zaten doğaya karşıt olarak yaratılan kültür, gelişmenin bir evresinde yalnızca dışsal doğaya değil ayın zamanda kendi doğasına da yabancılaşır. 3 Dolayısıyla karşılaştığımiz sanınun kökeninde insan ile doğanın ne olduğu; karşılıklı ilişkilerinin nasıl olması gerektiği gerçeği yatar. yanıtı, Bilindiği gibi Batı felsefesi insanı merkez alan; doğayı ve çevreyi insanın yaşadığı bir ortam/vasat olarak gören düşünceyi temsil eder. Nitekim ilkçağda Aristoteles 'Doğa tüm şeyleri özel olarak insanlar için yapmış olmalıdır' der. Aynı şekilde Aquinalı Thomas'a göre, Çevre etikçileri, insanoğlunun ve doğanın sürdürülebilir geleceğini tehdit eden politikaların çevre duyarlılığı bilincini gölgelemesini engellemek isterler. Bu bağlamda bilimdeki 'ilerleme' ile elde edilen bilginin pratikte teknoloji olarak kullamlmasından kaynaklanan sorunlar da, çevre etikçilerinin temel konularındandır .. Çevre sorunlaona artan ilginin doğal bir sonucu olarak, çevre etiğinde bu sorunun çözümüne yönelik görüşler oldukça farklılaşmıştır. Ancak, tüm bu farklılaşmalara rağmen, hepsinin ortak ilgisinin, çevre sorunlannın en aza indirilmesi olduğunu söyleyebiliriz. 2 Andrew Light and Eric Katz, "Enviromental Pragmatism and Enviromental Ethics as Conte,sted Terrain," Enviromental Pragmatism, ed. Andrew Light and Eric Katz, Routledge, 1996, s. 1. 3 Ömer Naci Soykan, "İnsanın Dünyadaki Yeiinin.Sorgulanması Üstüne" Felsefe Dünyası, sayı 33, 2003, s. 12. (Soykan, insanın kendisine yabancılaşmasıru; ya ruh lehinde bozulan ya,bancılaşma ya da beden lehine bozulan yabancılaşma ile tanımlar. Tarilıin, kültürün yükü altında ezilen, yaşama iifdüsünüyitirmiş, miskinleşmiş "gün boyu ölümü anımsayan" keşiş yaşarnı sürdüren insan durumunu ruh lehine bozulan yabancılaşmanın örneği; her şeyi bedensel varlığa indirgeyen, sadece insanı değil toplum ve uygarlıklan da cisimleştiren durumu maddi yabancılaşma örneği olarak verir.) 1 136 ULUSLARARASI ÇEVRE VE DİN SEMPOZYUMU insan olmayan varlİklar, 'doğal düzende takdir-i ilahi tarafından insanların kullanımı için yarahlmışlardır. Bu nedenle, insanın onlardan gerek öldürerek gerekse herhangi bir biçimde yararlanması hiç de yanlış değildir.' Spinoza'ya göre, akıl sadece insanda olduğundan, insanlar insan olmayan varlıklan kendi yararlan nasıl gerektiriyorsa öyle kullanabilirler; koruyabilirler, yok edebilirler, kendi kullanımlanna uydurabilirler. Kant'a göre, hayvanlar özbilinçten yoksun olduğu için, insanların onlara karşı doğrudan ahlaksal bir ödevleri yoktur. Onlara karşı ödevimiz aslında doğrudan insanadır. Sözgelimi hayvanıara kötü davranmak insanlara kötü davranmak olduğu için yanlışhr. Hayvanıara karşı şefkatli davranış, insanlara karşı iyi davranışı geliştirdiği için iyidir. Bu insan merkezci anlayış on altıncı ve on yedinci yüzyılda Bacon ve Descartes'in aklı tek yetke olarak kabullenmeleri ile bambaşka bir boyuta, aydınlanmacı tavrın meşhur dualizmine taşınmıştır. Descartes'ın epistemolojisi ve Aydınlanmanın kültür anlayışı çerçevesinde gelişen modem doğa biliminin, bugüiıkü kültürel sorunlarımızın kaynağı olduğu pek çok düşünürün kabul ettiği bir gerçektir. Hatırlanacağı gibi, Descartes ruh-beden ayrımında özneye sadece epistemolojik öncelik değil; aynı zamanda metafiziksel öncelik verince ben ile ben olmayan arasında kapatılması hala mümkün olamayan bir yank (gap) oluşmuştur. Bu sonuç, ben olmayanın (yabancının ya da doğanın) istenildiğince bölünebilmesinin meşruluğunu, bilimden kaynaklanan otorite ile (zira bilmek bölmektir ve bilginin ereği doğaya hakim olmaktır) özneye vermiştir. Artık, aklını kılavuz edinen insan, doğada mistik değil; hesaplanabilir, formüllere aktanlabilir mekanik bir dünyanın efendisi olarak dolaşmaya başlamıştır. Doğanın cömertçe sunduğu imkanlar, bilimsel ilerlemenin, kısacası teknolojinin deney sahası olup çıkmış ve modem insanın doğaya hakim olma duygusu nihayetinde materyalist doğa anlayışı ile birleşmiştir. Doğa biliminin araşhrma nesnesi olan doğa ise, tüm deney alanları için topluluk adı haline gelmiş; birbirinden ayrılan, parçalanan doğa parçalan arasında zorunlu bağlantı sonınu ise ancak mantık yasalan ile aşılmaya çalışılmıştır. Buna göre parçalanmış doğa olaylan arasında zorunlu bağlanh antik değil; mantıksal bir bağlantı haline gelmiştir. İnsan-doğa ilişkilerindeki bunalımın hem sebebi hem sonucu olan doğa bilimleri sonuçta laikleşmiş ve tek meşru bilim haline gelmiştir. 1 Bugün insan ile doğanın karşı karşıya gelmesinin yol açhğı sanınların trajik boyutlara varması, doğa ile ilişkilerimizi yeniden düzenleme gerekliliğini çevresel etikler gündeme getirmiştir. Pratik bir disiplin olarak çevre etiğiııin sorunsal statüsüne rağmen, 2 disiplin pek çok şey önerebilir. Felsefi girişimin verimli kanalları, çevre sorunlanmıza dair pratik çözümler üretebilir. Kanaatimizce çevre etiği, kendi metodunu yani, çevre pragmatizmini geliştirmelidir. Zira çevre meselelerinde kesinlik arayışına girişmek, bizi uzun ve çoğu zaman gereksiz tarhşmalara boğacakhr. Bu noktada, teorik sorunlardan çok, pratik sanınlara öncelik vermek zonındayız ve gayelerimizi onları başaracak araçlanmıza uyarlamalıyız. Yoksa bir yandan düşüncenin dogma hasını olan yöntem çabaları, diğer yandan teoride kuracağımız ideal toplum gerçekte başaracağımız iyi bir toplumun korkunç düşmanı olacakhr. Sandra B. Rosentlıal and Rogene A. Buchholz, "How Pragmatism is an Environmental Ethics, Enviromental Pragmatism, ed. Andrew Light and Eric Katz, Routledge, 1996, s. 38-39. 2 Çevre etiği uygulamalı etik içinde en az üç açıdan tartışmalı olan bir alandır: (!)Çevrenin karmaşıklığı, (2) çevre konusunda çıkar çatışmalan ile insan merkezli etik gelenekler, kavramlar ve (3) insanı kapsamayan çevreyi ihmal eden kuramlar. Bu yüzden ortaya çıkan belirsizlik ve çıkar çatışmalan etik ilkelere olan talebi artınrken geleneksel etiğin temel varsayımlannın insanı kapsamayan çevreyi de içine alacak şekilde genişletilmesi zordur. Örneğin insaniann belli haklan vardır, peki hayvaniann da bazı haklan var mıdır? Hatta bitkilerin bile haklan var mıdır? Sadece bireyler mi ahlaki düşüncenin öznesi olmayı hak eder, yoksa türler ve eko sistemler gibi gruplar da ahlaki düşüncenin kapsamında mıdır? Hak ettiğimiz atmosfer payı nedir? Bu ve benzeri sorular hem insan merkezci hem de çevre merkezci teoriler tarafından ele alınmaktadır. 1 137 ULUSLARARASI ÇEVRE VE DİN SEMPOZYUMU Pragmatik Bakış Açısı Açıktır ki klasik pragmatistler (Pierce, James ve Dewey) çağdaş çevre problemleri ile Peki, çevresel etik onların pragmatizmlerinden çıkanlabilir mi? Ya da pragmatizmde insani alınayan hayat için altematif bir bakış var mıdır? Bu sorulara olumlu yanıtlar bulabileceğiınizi hatta çevre etiği hususunda klasik pragmatistterin söylemlerinin çevre düşünürlerinin söylemlerine göre daha verimli ve daha etkin olduğunu düşünüyoruz. Gerçekten pragmatistler, ele aldıklan sorunlar ile çevre etiğine ışık tutacak anlayışiara sahiptirler. Her şeyden önce pragmatistler, çevre sol11Ilları oluşmadan çevre üzerine dikkat çekmiş; ahlak felsefeleri ile çevre etiğine uygun zeminfer hazırlamışlardır. Buna ilaveten pragmatistlerin felsefeyi farklı tarzda ele alışları, diğer bir ifadeyle felsefeyi sistem kıırma ya da anlatılar oluşturına değil; hayat ve toplumun önceliklerini yani, gerçek problemleri çözebilme vasatı olarak görıneleri onların hayatın pratik karakterine öncelik verınelerine ve karşılaştığnnız sorunlara çözüm araınaları felsefelerine özel bir değer katınıştır. Yine pragmatistlerin keşfedici ruhu; hazır çözümler yerine inançlada ilgili daimi ve eleştirel araştırınalara yönelmeleri, daha da önemlisi pragmatizmi yaratıcı bir geleceğe dair kullanılacak bir model olarak sunınaları onların geleneksel felsefelerden farklı olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır. uğraşmadılar. Pragmatistterin çevre etiği hususunda orijinalliklerini anlamak için (1) asli değeri ele dikkat etınek gerekir. Onlara göre etik, hem dinamik asli değere dayanmalı hem de alternatif yaklaşımları içerınelidir. Dinamik asli değer teorisi değerleri ilişkiler ağı içinde görıneyi içeren bütünlükçü anlayışı gerektirir. Bu açıdan bakıldığında pragmatik doğa görüşü hayat, gelişme ve eylemin nihai bağlaını olarak kartezyen asli değer modeline meydan okuyuştıır. Diğer taraftan (2) pragmatistler, Kartezyen öznellikten kaçınır; bağlam ya da çevre içindeki sonuçlara bakarlar. Her durumda öznelliği vurgulayan kartezyen duruş pragmatizmin kaçındığı bir nokta olduğu için kartezyen unsurlar pragrnatizme yabancı gelir. Onların daimi olarak eyleme vurgu yapmaları, çevre ile etkileşim içine giren faile işaret eder. Zaten onların ahlak felsefesine katkıları değeri öznel durum ve objelerde değil eylem içinde görıneleridir. (3) Nihayetinde onlar doğa anlayışlan ile süjenin bir uzamını olan değil; aksine süjeye de zemin sağlayan ekolojik bir etik için alternatifbir çerçeve örneği sağlar. Sözgelimi Peirce'ün panpsişizmi doğayı materyalist olarak görıneyi engeller. Peirce doğayı antik animistik görüşe benzer şekilde (Gaia) rııhlu görür. Aynı şekilde James doğayı ve bilinci bir akış olarak kabul eder. Nihayetinde Dewey'in organizma ve çevreyi ilişkiler bütünü olarak görınesi onların düşüncelerinin orijinalliğini ortaya koyar. alış tarzıarına Pragmatistlere göre çevre etiğinin başarısız olmasının -temel sebebi metodolajik ve teorik dogmatizmdir. 1 Bu metodolajik ve teorik dogmatizm etkisi altındaki çevre etiği, görüş olarak değerli olsa da, alana çok az uygulanabilen dar düşünceler altında gelişmiştir. 2 Zira bu düşünüdere göre çevresel felsefe geliştirmenin tek yolu ahlaken kanıtlanabilir çevre politikalarıdır. Bu politikalar ise, insan-merkezli olmayanı, bütünlükçülüğü (holizmi), ahlaki çoğulculuğu ve araçsal değerlerin bazı fonnlarını içermemektedir. Yine bu politikalar farklı düşünceleri destekler ya da en azından ciddiye alır görünseler de, mevcut teori formunun (insan-merkezli ahlak anlayışının) dışındaki görüşleri sapma olarak nitelendirrnektedir. Buna karşın pragmatist çevre etiği, epistemoloji, metafizik ve değer teorisindeki geleneksel görüşleri değerlendirerek geleneksel Batı felsefesine ve eka-felsefedeki mevcut görüşlere meydan okur,· Pragmatizme göre bugün bireyselciliklbütünlükçülük, insanınerkezli/insan-merkezli olmayan,. araçsaliasli değer ve çoğulculuk/tekçilik tartışmalarında Sandra B. Rosenthal and Rogene A. Buchholz, "How Pragmatism is an Environİnental Ethics, Enviromental Pragmatism, ed. Andrew Light and Eric K.atz, Routledge, 1996, s. 39. 2 Andrew Light and Eric K.atz, Enviromental Pragmatism, s. 2. 1 138 ULUSLARARASI ÇEVRE VE DİN SEMPOZYUMU hangi tarafın doğru olduğunu sorgulama boşuna gözüküyor. 1 Bunun yerine metodolajik dogmatizmin başarısızlıklannın üstesinden gelecek diğer bir projeye, yani teorilerin doğru taraflarını birleştirecek ve sahadaki yeni düşünceleri besaba katacak bir projeye yönelmeliyiz. Bu proje, aktif tecrübe ile kavradığımız dünyanın çoğulculuk, belirsizlik, değişme ve ilişkilerin önceliği gibi niteliklerini vurgulayarak, değerlerin çoğul olduğunu kabul eden; organizma için neyin iyi olduğuna odaklanarak insan eylemleri ile çevreyi bir bütün kabul eden bir anlayışa işaret eder. Diğer bir ifadeyle bu proje, yukarıda belirtildiği gibi, insan-doğa çelişkisinin ölçütünün belirlenmesi, eş deyişle, çelişkinin bir tarafın lehine değişmeyeceği bir denge durumu oluşması; bu durumun bem doğanın bem de insanın katlanabileceği düzeyde sürdürülmesi anlamını taşır. Bu bakış açısı, insan ve doğayı tecrübede biileştiren ve bu ilişkinin derinliğini yine de tecrübede gören pragmatist bakış açısıyla gerçekleşebilir. Pragmatizmin çevre etiğine yaptığı katkıyı anlamak için (1) pragmatistlerin çevre (2) felsefi araştırmada çevre etiğinin yerini ve (3) çevre etiğinin sosyal ve politik boyutlarını ele almak gerekir. Bu düşünceler ışığında ahlaki çoğulculuk, insan-merkezcilik ve doğaya ait asli değerler konusundaki mevcut tartışmalan irdelemek pragmatik çevre etiğinin neyi aınaçladığını ortaya koyacaktır. Bu düşünceleri serdertikten sonra pragmatizme yapılan itirazları inceleyerek pragınatistlerin bunlara verdiği cevapları ele alacağız. anlayışını, Pragmatik Çevre Etiği Arthur O. Lovejoy onüç türlü pragmatizm olduğunu söylese de tüm pragınatistlere göre çevre ya da doğa bizden ayrı, kullanılmayı ya da korunınayı bekleyen "dışarıda" bir şey değildir. En temel anlamda çevre, bayatıının ve .başkalarının bayatlarının yer aldığı, tecrübenin oluştuğu sabadır. Pragmatistler organizma ile çevre arasında kesintinin olmadığını; aynı şekilde onlar arasında bir öncelik ya da sonralık ilişkisinin bulunmadığını ileri sürerler. Bunun anlamı ne organizma ne de doğa bizatibi temeldir; biri olmadan diğeri anlaşılamaz. Bununla beraber onlar insan tecrübesinin köklerinin doğal durumumuzda içerildiğinin farkındadırlar. Tecrübenin doğal köklerinin farkına varmak, onun önemini azaltmaz; aksine onun işlevilli değerlendirmek hususunda bize ufuk açar. Pragmatistlere göre bizler, doğada (yani, doğa içinde) misafir ve konaklayıcılar değiliz. Bu durumu anlamak için "içinde" terimine odaklanmamız gerektiğini görmeliyiz. suda, kuş havada, insan çevrede yaşar" önermelerini söylediğimizde bu canlıların karakteristik işlevlerine işaret ederiz. Oysa balığın su olmadan; kuşun hava olmadan ve insanın çevre olmadan yaşaması ve anlaşılması mümkün değildir. 2 Dolayısıyla organizma, çevre içinde yaşamaz; bilakis çevre vasıtasıyla yaşar. Bu durum organizmanın ancak çevre vasıtasıyla yaşayacağı, var olacağı anlamına gelir. 3 Sözgelimi, "balık Pragmatistler, varoluşun iki alanı arasında devamlılık olduğunu ya da yank olmadığını ileri sürseler de organizma ve çevre ilişkisinin geçiş ve kesintileri içerdiğinin farkındadırlar. Bu anlamda çevre ya da doğa, bizi hem destekleyen hem de engelleyen varoluşlar toplamıdır. Bizler sürecin kesilmediği ama değişen ve risk sahnesi olan bir ortamda Çevre etiğinin gelişiminde pragmatiZminin snnduğu iki çeşit çoğulculuk önerisine dikkat çekmek gerekir. Bunlardan ilki teorik çoğulculuk, ikincisi ise metateorik çoğulculuk. Teorik çoğulculuk, ahlaki konularda teorik olarak uzlaşmanın mümkün olmadığını, teorilerin farklılığının kabul edilmesi gerektiğini söyler. Sözgelimi çeşitli hayvaniara dair ahlaki ilgilerimizdeki teorik farklılığın mevcut olması gibi. Metateorik çoğulculuk ise, tek bir ahlaki girişimde beraberce işleyen farklı ahlak teorilerinin makuliyetini içerir. Sözgelimi ekofeminist ile ekolojist farklı temellere sahip olsa da, eylemlerinde aynı doğal yerleşimi korurlar. Her iki teori de post modern göreceliği zorunlu olarak destekliyor. Burada pragmatistin iddiası, çevre sornnlarına işleyen çözümler bulunmasıdır. Bu yüzden pragmatistler, bazı ana çerçeveler gerekse de, teorik gecikmeleri tolere etmezler. 2 James Campbell, Understanding John Dewey, Illinois:Open Court, 1995, s. 76-82. 3 Kelly A. Parker, "Pragnıatism and Enviromental Thought," Enviromental Pragrnatism, ed. Andrew Light and Eric Katz, Routledge, 1996, s. 28. 1 139 ULUSLARARASI ÇEVRE VE D.İN SEMPOZVUMU yaşıyoruz. Bu risk sahnesinde daimi olarak kendimize kesinlik anyoruz. Umudumuz, insan hayatının ihtiyaçlarını karşılayacak, destekleyecek ve değerlendirecek bir dünya yaratmadır. Ancak pragmatistler, her ne kadar araştırma, plan yapılsa da geleceğin tahmin edilemez, açık uçlu oluşunun farkındadır. Gelecek konusunda, tecrübelerimize güvenmekten başka çaremiz yoktur. Bu noktada vurgulanacak şey pragmatik duyarlılık, yani, sonuçlann etkin olarak değerlendirilmesi gerekliliğidir. Pragmatistlere göre çevrenin devamlılığına dikkat çekmek, her birinin değerine dair bize bir perspektif sunar. Zira yaşadığımız çevreler, ~izipı ve başkalannın yaşadığı hayat çeşitlerini etkiler. Çevre tecrübenin hazinesi olduğu için, bu akıl yürütme tüm dünyada hoş insan tecrübelerine vesile olacak teknolojiler kullanmaya izin verir. Bizler, tecrübe edilen dünyanın parçalan üzerinde gayelerimizi uygun hale getirerek, kayda değer kontrole sahip olabiliriz. Eğer gayelerimiz makul olursa, sonuçlanmız da uygun olabilir. Çevrenin tecrübe hazinesi oluşu, dünyanın hala ifade edilemez özelliklerinin oluşunu da gerektirir. Pragmatistlere göre doğanın efendisi olduğumuzu düşünmek, cahilliktir; bu anlayış bir yanılsama ve sonuçta kendini olumsuzlamadır. Eğer biz, doğa ile daima karşılaşıyorsak, bu durum doğanın tamamıyla olup bitmiş, tahmin edilebilir bir şey olmadığını, dolayısıyla tecrübenin geliştiğini ortay koyar. Bu yüzden doğaya hakim olma girişimi, gelişmenin nihai kaynaklannı olumsuzlaina ve bu yüzden kendimizi yok etmedir. 1 O halde yapmamız gereken, doğal dünyaya hakim olma değil; çeşitli çevreler içindeki anlamlı yaşamlan geliştirmek olmalıdır. Doğrusu bizler, yeryüzünün parçalarını değiştirmek ya da tahrip etmek hususunda etkiniz. Bu yüzden gücümüzü akıllıca uygulamak için dünyadaki değerin kaynağını anlamamız gerekmektedir. Bunun için, yaşadığımız çeşitli çevrelerde ortaya çıkan tecrübenin niteliğine dikkat kesilmeliyiz. Zira tecrübede neyin değerli olduğunu; karşılaşılan çevrenin görünümünü, yerleşilen çevrenin en uygun tarzının ne olduğunu sorgulamak mümkündür. Yapmamız gereken şey, dünyanın vahşi ve istikrarsız görünümleriiıe saygı göstermek; neyin iyi olduğuna dair estetik sorunu gözeterek, iyinin dünyamıza nasıl geleceğini sorgulamaktır. Pragmatistler bu gayeyi gerçekleştirebilmek için içinde yaşadığımız ve ondan oluştuğumuz doğanın asli özelliklerinin araştırılınası gerektiğini söyler. Onlara göre metafizik, doğanın asli özelliklerine dair bir araştırmadır. Bu araştırma varoluşun genel niteliklerini belirlemeyi ve tasviri içerir. Görülüyor ki onlar, metafizik terimini sıra dışı bir anlamda kullanır. Pragmatistlere göre varoluşun genel nitelikleri ancak doğanın ve tecrübenin Bunun anlamı, tecrübenin ve doğanın ötesinde aşkın bir formun bulunmadığıdır. Doğanın ötesinde aşkın bir form -kabu1 etmeyen pragmatistler doğayı bilimin maddesiyle de özdeşleştirmezler. Onlar doğanın üç özelliğini şöyle zikrederler: (1) Doğa, değişim, çoğulculuk ve gelişimin sahası dır. Doğa içindeki varlıklar bu değişimin dışında kalamazlar; aksine yaşamlan böyle bir değişimi içerir. Gerçeklik gelişen sürecin kendisi olduğu için; yaşam sürecindeki dönemler bu devamlılığın aşamalandır. Onlar değişimi olaylarm çizdiği süİeç olarak niteler. Bu açıdan bakıldığında tarih baştan sona değişim sürecidir. Bu düşünce doğal olan her şeyin tarihsel olduğunu ifşa eder. Doğadaki gelişmeler devam ettirilmelidir, çünkü gelişmenin olmayışı istikrarsızlıktır ve bu ise gücün kaybıdır. Bununla beraber onlar doğadaki istikrarsızlığın sebepler ve diğer olaylar üZerinde zorunsuz olduğunu söylerler. Onlara göre doğada inıkan ya da potansiyelin oluşu, bizi yenilik ile karşılaştırır. Pragmatistler inıkaıı1arın gizlendiği, hiçbir yenilik ve engelin olmadığı bir dünyaya karşı çıkar. (2) Doğa, olaylann, süreçlerin ve tarihierin ·varoluşudur. Diğer bir ifadeyle doğada varlık olmak, !Joğal olay ve süreçlerle ilgili ilişkiler sisteminde araştırılmasıyla keşfedilebilir. 1 Özne-nesne aynmını öneeleyen Kartezyen bakış açısı, "iktidar ist~Yle" güç kazanarak doğaüstünde egemenlik kurmak ister. Modem doğa bilimi doğaya efendilik taslarken, aynı diJşüncenin uzamını olan tarihselcilik de insan üzerine egemenlik kurmaya çalışır. Aslında doğaya egemen olunmaz. Belli ölçüde doğaya söz geçirilmesinde bile doğaya uyulur. 140 ULUSLARARASI ÇEVRE VE DİN SEMPOZYUMU olmaktır. Bu dinamik görüş varlığın sabit olduğunu ileri süren Yunan düşüncesine zıttır. Onlara göre doğadaki her varlık bir töz değil; olaydır. Her olay doğanın özelliğiikarakteri olarak tezahür eder. Diğer bir ifadeyle doğa her olayın kendi niteliğine sahip olduğu olayların olayıdır. O halde olaylar karmaşası tümüyle doğayı oluşturur. Olaylar karmaşasında çoğu zaman sebepler sonuçlardır; sonuçlar ise araçlardır; sebep ve sonuç zincirinin nihayeti yoktur. Pragmatistlere göre doğa tüm nitelikler içinde doğrudan ve nihaidir. Bu ifadenin anlamı doğada hem sabitlik hem de istikrarsızlık aynı andadır. Bu yüzden doğaya dair değerlendirmeler her iki olguyu içinde barındınr. Diğer taraftan pragmatistler olayların nihayeti olabileceğini ama gayeliliğe sahip olmadığını ileri sürerler. Zira onlara göre araştırmanın bir özelliği, gayeler ve vasıtalar arasında ilişkiyi bize göstermesidit. Pragmatizm, araç ve gayelerin aynı gerçekliğin iki adı olduğunu, terimierin gerçeklikte bir ayrımı değil; yargıdaki farkı ortaya koyduğunu ve her ikisinin birden hayatı kontrol etıne şansı verdiğini söyler. Doğrusu araçlar ve sonuçlar tek, bölünmemiş bir durum inşa eder. Arzu edilen gayeler ve kullanılan araçlar birbirine içten bağlıdır. Bir gayeyi başarmak, zorunlu araçlara yoğunlaşmakla gerçekleşir; aracı varoluşa getirmek için ise gayeyi devreye sokmak gerekir. Hayatı uzun bir akış olarak düşünürsek, gayeler ve vasıtalar birbiriyle örtüşürler ve birbirine nüfuz eder. Bunları birbirinden ayırnıak, bizi sorunlarla karşılaştırır. Pragmatizme göre mutlak gaye olamaz; gayeler ancak araçlar zemininde değerlendirilebilir. (3) Doğa temel süreçlerin daha yüksek ve karnıaşık süreçleri oluşturduğu seviyelere sahiptir. Diğer bir ifadeyle hayatın tekamülü daha düşük seviyelerden daha yükseklere doğru yol alır. Doğamn gelişimi gibi tecıübe de dünyamn parçası olarak gelişir. Doğanın seviyeleri bizi doğanın dışına değil; aksine tecrübenin yüksek parçalanndaki doğa ile ilişkiye götürür. Yaşadığımız tecrübe dünyası, doğayı genel kılan imkan, müpheınlik, tekillikle beraber tarnhk, düzen ve yeniden oluşun karışımını içerir. Hayatlanmız doğa içinde yer alır ve bu durum, doğal bir olay olarak doğal dünyanın tecrübesini gerektirir. Doğamn bu niteliklerine dikkat çeken pragmatistler, doğa içinde insan doğasının yeri ve anlamı nedir? Sorusunu önemserler. Hiç kuşkusuz bu soru, (onlann) felsefelerinin temelinde olan tecrübe anlayışı ile bizi karşılaştırır. Peki pragmatistler için tecrübe ne anlama gelir? Onlara göre tecrübenin ne olduğunu belirleyebilmenin zorluğu, onu belirlerken yaptığımız tecrübenin neye delalet ettiğini tecrübe ettiğimizde açığa çıkabilir. Ama her şeye rağmen bir belirleme yapmak İstersek, tecrübeyi "bizim yaptığımız ve bize yapılandan daha fazla olmayan, bunun yanı sıra bu yaptıklarımızda onları öneeleyen tarzlar" olarak ifade edebiliriz. Bu belirlemenin karmaşıklığını saklı tutarak, tecrübenin bazı özelliklerine yoğunlaşmanın uygun olduğıınu düşünüyoruz. Tecrübe, hem kendi zamanını aşan hem de sonraki zaman için rehberlik eden bir etkinliğe sahiptir. Şöyle ki tecrübede yalnızca şimdiyi değil, bir dizi incelikli yolla geçmişin ve aynı zamanda geleceğin de bizi içine çektiğini hissederiz. Bu yüzden o, kendisine nispetle geçmiş çağların, mevcut ihtimalierin ve gelecek imkanların yargılandığı bir zemini temin eder. Tecrübe ister tek tek bireylerin isterse toplumun gerçekleştirnıek için peşine düştüğü bir dizi değerler ve amaçlardan oluşur, çünkü tecrübenin uyumu ve tamlığı insan oluşumunu olgunlaştırnıa ve mükemmelleştirnıe yoluna işaret eder. Tecrübenin sadece bilgi sorunu olmadığını; sevgi ve ruh, duygu gibi hayattaki tüm unsurlan içerdiğini görnıeliyiz. Bu sebeple bize tecrübenin yapay olarak ortaya çıkartılamayacağını; onun biz~ ait olduğu kadar bizim de ona ait olduğumuzu kabul etıneliyiz. Pragmatistler çevre ve organizmayı birleştiren tecrübenin tümüyle öznel olmadığını ileri sürerler. O, öznel yana sahiptir ama diğer adıyla tecrübe, olanın tezahürüdür. Olan, organizma ile çevre arasındaki işleyişler serisidir. Hayat ne şekilde olursa olsun, tecrübenin kalitesi, organizmanın karşılaştığı çevrenin niteliği ile belirlenir. Çevre, biz onun parçası olduğumuz gibi bizim bir parçamız, diğer bir ifadeyle tecrübenin bir parçasıdır. Organizma ve çevre arasındaki temel ilişkileri teyit eden pragmatizm, tüm çevreye ister kır ya da şehir, ister vahşi doğa ya da park, isterse okyanus ya da su birikintisi olsun hepsine eşit ciddiyede -------------li- 141 ULUSLARARASI ÇEVRE VE DiN SEMPOZYUMU davranmamız gerektiğini vurgular. Zira dünya çeşitli çevrelerin bir devamlılığıdır. Bu anlamda çevre felsefesi ve ekoloji bilimi, yaşadığımız tüm çevreleri anlamaya girişmelidir. Pragmatistler için tecrübe, hiçbir zaman sübjektif tecrübe anlamına gelmez. Zira onlar süje kavramının bütününe dair şüphelere sahiptir. Bu yüzden Peirce, James ve Dewey felsefelerini tecrübe üzerine inşa etseler de, düşünceleri kartezyen felsefenin tecrübe anlayışından uzaktır. Doğrusu tecrübe hususunda Kartezyen duruşun reddedilmesi, doğa karşısındaki otonom insan süjesi modelinin reddidir. Bu zeminin reddedilmesi pragmatizmin rasyonel olanla ilişkisini keser. Bu yüzden pragmatizmde süje daima bir durum, bir toplum, bit çevre, bir doğa ile ilişkili olarak anlaşılır. Diğer birifadeyle süje daima bir bağlam içinde anlaşılmalıdır. O halde tecrübe bir bağlam içindeki süjenin başka bir bağlam içinde bulunan bir obje ile ilişkisi olarak anlaşılabilir. Burada süjenin tecrübesi ilişkide bulunduğu nesne ya da duruma bağlı olarak tezahür eder. Pragmatistterin tümü tecrübenin temelde bitişsel olmadığını ileri sürer. Biliş, tecrübenin sadece bir tarzı, bir yoludur. Tecrübe ve bilginin özdeş olmadığı iddiası, düşünmenin tecrübenin önemli bir görünümü olduğunu reddetmez. Aksine, tecrübenin gerç~kten anlaşıldığında, onun çıkarımlada dolu olduğunu gösterir. Açıktır ki tüm bilinçli tecrübeler çıkanmsız olmaz; bu yüzden teemrnül doğal ve daimidir. Tecrübenin bu şekilde anlaşılması, onun ilişkiler zemininde ortaya çıktığını ve bu nedenle hem süreç hem de içerik olarak tezahür ettiğini gösterir. Pragmatistlere göre tecrübenin ikinci görünümü, onun geçiş durumlan oluşudur. Tecrübenin geçişli görünümüne vurguı elbette organizma ile çevrenin ilişkisini gerektirir. Bu ilişki nefes alma-verme ritıni kadar doğaldır. Bu ritimde bir durumdan diğer bir duruma geçilir. Tıpkı bunun gibi karşılaştığımız tüm durum ve problemler esnek ve işlevsel mahiyete sahiptir. Bu yüzden onlar problemierimize karşı "geçiş metafiziği" önerir. 1 Bu metafiziğe göre insan hayatı bir yerden diğer bir yere, komediden trajediye arayışta ve seyahattedir. Uzun veya kısa dönemde sorunlar bütünüyle çözülemeyecektir. Böylesi bir dünyada açıktır ki nihat kurtuluş yoktur; ancak ümitsiz olmaya da gerek yoktur. Pragmatistterin vizyonu, nihai kesinliğin ve aşkın anlamın olmadığı insan varoluşudur. Bu vizyonda olumsuzluk yoktur; bununla beraber nihilizm de anlamlı değildir. Bu arayışta 'iyileştiricilik/meliorizm' selamlanacak insan yaklaşımıdır. Pragmatistler, insanın en derin duygularını hareke geçirerek 'nektann yolculukta', insan için nihat amaçların hayal olduğunu, hayatın çeşitli zorluklarına rağmen günden güne daha iyiye doğru ilerlediğini öne sürerler. .. Özetle bu düşüncelerden anlaşılacağı üzere onlar tecrübeyi doğanın dışında değil; aksine içinde ve doğadan gördükleri için doğacı ya da riatüralisttirler. Pragmatistterin naturalistik metafiziği doğa içinde oluşanı doğal bir olay olarak görmek zorundadır. Bu yüzden pragmatizmi kelimenin tam anlamıyla natüralizm olarak görmek mümkündür. Pragmatik Çevre Etiğine İtirazlar Pragmatistterin çevre ve tecrübe hakkındaki bu görüşlerine rağmen pek çok düşünür pragmatizmin çevre etiği için yeterli zemine sahip olmadığını; değerleri insan arzu ve isteklerine aynlamaz biçimde bağladığını ve bu yüzden insan merkezli bir değer teorisi 1 Transactionalizm süreç metafiziği olarak tanıınlanabilir. Bu süreçte değişim ve akış öz değil temel kabul edilir. Süje eski tözün psikolojik formudur. Tözcü görüşte töz olayın "arkasında" ya da "altında" olarak varsayılır. Tözcü için tecrübedeki bilinç.!ıkışı, tecrübe edenintözü olarak akışın altında süjeye ihtiyaç duyar. Bu olsa olsa mantıksal ihtiyaç olabilir; biz böylesi bir töz~-süjeyi_hiçbir zaman tecrübe edemeyiz. Aynı şekilde eşya töz olarak algılanır; Bu ise olayın altında duran tözün varsayılınasını gerektirir. Bu varsayım gereksizdir; Geçiş süje-töz arasındaki yer değiştiren ilişki olarak görülür. Tasvir ve isimlendinDe sis1emi, _eylemin aşama ve görünümleri olarak iş görür. Geçişeilik radikal biçimde düalizm karşıtıdır. Geçiş çevredeki olayi içerir. Olay çevreden hiçbir zaman aynlamaz. Olay bilen ve bilineni birleştiren terimdir. Süreçlerin bir metafiziği olaylar tarafından karakterize edilir. 142 ULUSLARARASI ÇEVRE VE DİN SEMPOZYUMU ortaya koyduğunu ileri sürer. 1 Onlara göre pragmatik değer teorisi tecrübe zemininde yükselen öznel ve bireyci, bireyin arzu ve eğilimlerine bağlı olarak egoistik ve sonuçta rölativist niteliktedir. Aynı şekilde pragmatizmin fayda formu da egoİstlik ve bireyselciliği destekler. Bu düşünceler ışığında onlar, özellikle W. James ve J. Dewey'in etik düşüncedeki merkezi ve nihai temelleri kaldırarak ya da asli değerlerin altını oyarak çevre etiğini imldinsızlaştırıldığını iddia ederler. Hatırlanacağı gibi insan-merkezci değer teorilerine göre insan eğilimleri tüm değer belirlemelerinin merkezinde yatar. 2 insani iyi, değerin yegane belirleyicisidir. Böylesi insan merkezci emperyalizm, itaat eden varlıkların değerini tahrip eder. Bu anlayışta doğa asli değer olarak değil araç olarak görülür; Nitekim Kartezyen metafiziğinde değer doğadan ziyade süjede temellendiği için, bu sübjektifleştinne doğayı değersizleştirmiştir. Pragmatistler çevre etiğinin temelde değer meselesi ve ahlaki duyarlılıkla ilgili ileri sürerler. Bu nedenledir ki pragmatizm hem metafiziksel hem de öznelci değer teorisine karşıt dinamik bir değer projesidir. Bu projede doğa yeniden değerlenir; zira değerler doğal sürecin bir parçası olarak görülür. Onlara göre etik değer teorisini bireylerden türlere, sistem ve toplurnlara ve nihayetinde doğaya yöneltmek zorundadır. Bu açıdan bakıldığında pragmatizm modem değer teorisini düzeltici niteliktedir. Değer, pragmatizm ile yeniden doğaya geri döner. Bu yüzden pragmatistleri insan merkezli okumak, onların doğa felsefesinin tümünü göz ardı etmektir. olduğunu Pragmatizmde tüm değerlerin temeli asli değer değildir; aksine değerler doğal sürece bağlıdır. 3 Doğadaki ilişkiler ağı, doğa içinde ve doğada üreyen bir organizma için daha üstün modeldir. Pragmatizme göre değerler hem içten birbirine bağlı hem de birbirinden bağımsızdır. Pragmatik değer, değerin karşılıklı araçsallık ürettiği ilişkiler ağıdır. Bu ağ, asli 4 değerin altıru oyar; zira değerin tek başına ikna ediciliği yoktur. Pragmatistler asli değerleri temellendirme yerine değerleri birbirine bağlamak zorunda olduğumuzu söyler. Zira pragmatist değer teorisinde karutlama serisinin nihayetsiz olmasından dolayı değerlere dair nihai bir referans ya da durma noktası yoktur; bir manada devir devam eder. Bir değeri kanıtlamak ya da açıklamak onun diğerleri arasında organik yerini açımlamak anlamına gelir. Bir bütün olarak hayat ya da devam eden eylemler sistemi birbirine entegre olan değerler için bütüncül fonnüldür. Bütüncülük (holizm), temelciliğin reddirii temsil eder; bu sistemde ahlaki karutlama bireysel durumların ilişkisinde temellenir. 5 Bu yüzden pragmatik çevre etiği, temelci metafiziğe altematiftir, zira çevresel ilişkilerin bütünü temelci modele izin vermez. Çevreler, temelden daha çok devam eden sürece benzer. Bu süreç ya da ilişkiler ağında herhangi bir kimsenin isteği makul olarak dışlarur. Bu ağ ile değerler karşılıklı olarak birbirlerine bağlandığı için, arzular ve istekler sisteminin diğer parçaları ile ilişkilidir. Oysa Hugh P. McDonald, John Dewey and Environmental PJıilosopJıy, State University of New York, 2004, s. 57. İnsan merkezli değer teorileri insanın ayıncı kapasitelerini değere temel kılarlar. Ekamerkezli değer teorisi ise, ekolojide temellerren değerlere işaret eder. J. B. Callicott ve Aldo Leopold, yeryüzü etiğinin asli değer olduğunu söyler. Holmes Rolston, değerin insani temelin ötesinde yüksek hayvan türeriini de içine alan geniş bir değerler seti içinde tamamlanmasını ileri sürer. Bu etiklerin temel sorunu asli değerleri kabul ederek, bu değeri diğer varlıklara yayma düşüncesidir. Bkz. "Çevre Etiği", Eray Yağanak-Güncel Önkal, ve "Çevre Etiği", A. Breruıan, çev. Özlem Balkız, Felsefe Ansiklopedisi, ed. Ahmet Cevizci, Ankara, 2005, s. 589-598 3 Pragmatistler, değerlerin nesnel ve ÖZllel olduğunu iddia eden mutlakçı ya da relativist anlayışiara eşsiz üçüncü bir alternatifi ileri sürer. Onlara göre değerler, ne öznel olarak: zilıni ne de aşkın olarak nesneldir; aksine onlar tecrübe edilebilecekleri yer olan doğada mevcutturlar. Bkz. James Gouinlock, John Dewey's Phi/osopJıy of Value, New York, 1972, s. 125-150 4 Pragmatistler değeri herhangi bir eşya sınıfına tahsis etmez, güneş altındaki her şey değer ismi ile adlandınlabilir. Değerin orijini, özel türleri de içerecek şekilde hayata katkılarında yatar. Bu yüzden değerin yeri, aktif değer teorisinden kaynaklanır. Bu teoriye göre asli olan şey gaye ve sonuçlarından ayrılmaz. Diğer bir ifadeyle hayat içinde sonuçlar gayelerden; gayeler de sonuçlardan ayn değildir. Öyleyse değerlere kaynaklık eden gayelere ve sonuçlara dikkat etmek gerekir. Gayeler araçlarımızı sonuçlar ise eylemlerimizi modifiye eder; onlara düzenlilik kazandım. 5 Hatırlanmaiıdır ki temelci modeller Yunan felsefesindeki teori-pratik ayrımı üzerine kurulmuştur. 1 2 143 ULUSLARARASI ÇEVRE VE DİN SEMPOZYUMU Kartezyen düşüncede ne böylesi bir ağa ne de insanın diğer varlıklarla ilişkisine gerek vardır. Pragmatik sistemde değer ve yükümlülük ilişkisi; temelci değil bütüncüdür. 1 Ahlaki düşünmede hiç bir unsur ilişkiler ağının bütününden daha önemli olmadığı için, ağ içindeki tüm unsurlar yükümlülüğünü gerektiği şekilde yerine getirmelidir. Çünkü unsurların karşılıklı bağlanması önemlidir. Sadece insani varlıklar değere sahiptir anlayışı, değerlendirmenin yalın ve nihai objesi sonucuna varır. Pragmatistlere göre insani asli değer ile insani olmayan asli değer ayrımı yanlıştır. Değer tecrübesi asli değer için bir kanıt değildir. Dahası değerler soyut ve tekçi değil; aksine somut ve çoğulcudur. Geleneksel' batı felsefesi, ahlakı soyut asli değerlerde görerek ahiakın alanını daraltmışlardır. Oysa ahlak doğal hayattan çıkar ve somut durumlar içinde ve şartlarda bağlamsal olarak yerleştirilmiş değerlerde tezahür eder. Onlar, haklar bağlaınından hareketle değerin ahlaki varlığa yapışık olduğunu ileri sürer. Bunun kamtı değerin taşıyana işaret etmesidir. Onlar, değerin hayattan kaynaklandığım bu yüzden değerin bitkiye, hayvana, tüm organizmalara işaret ettiğini; hayatın onları değerli kıldığını söyler. Zira hayatın konusu olmak ve hayata sahip olmak, beraberinde değeri de getirir. insandır Görülüyor ki pragmatizm ahlakı neyin iyi, hangi davramşın doğru olduğunu belirlemede devam eden/sürekli bir girişim olarak görür. Ahlak, doğru veya yanlış, iyi veya kötü olarak kabul edilen davramşlarla ilgilenen bir bilim olduğu için, doğal çevre ile etkileşen insanda temellenir. Temelde doğal bir konu olan etik, uygun insan davramşım keşfetme ve desteklemede metodik ve amaçlı girişim olarak anlaşılmalıdır. Pragmatizme göre ahlaki davranışlar her ne kadar bireysel gibi görünse de, başkalarını etkilediği için çevresel yöne sahiptir. Bu yüzden ahlaki araştırmanın ortaya çıkan yeni alanları kolektif hayatımızın derin seviyelerinde değişikliklerin mevcudiyetine dair işaretlerdir. Tecrübe bizi yeni entelektüel endüstri yığınlanyla sonuçlanan sorunlarla karşılaştırnııştır. Bu yüzden çevre etiği, değerler ile ilgili düşünme tarzımızı ilkin genişleten, daha sonra da değiştiren yeni disiplinlerden biridir. Tıp etiği, meslek etiği ve feminist etik çevre alılaklanmn bu yoldaki benzer gelişmeleridir. Bu alanların her birinde geleneksel teoriler, yeni sorunsaliara uygulanmıştır fakat sorunsal durumlar uygun kavramsal kaynakları aşmış; yeni kavramların ve teorik çerçevelerin geliştirilmesi ihtiyacı ortaya çıkırııştır. Düşüncelerinde ekolojik metaforlara başvuran çevreciler, etik ilişkileri bir bütün olarak kavramak zorunda kalnıışlardır. Bu yüzden pragmatizm etiği, asli değerleri, her şeyin birbiriyle ilişkide olduğu bir sistem içinde anlar. Benzer durum feminist felsefeler için de geçerlidir. Dolayısıyla pragmatik perspektiften ortaya çıkan· ilişkiler etiği, ontolojik olarak geleneksel etik teorilerden daha makul olarak görünmektedir. 2 Pragmatik Çevre Etiğinin Önerileri yeni kamusal politikalar üretme, meşru sisteme yapılacak yeni uygulamaları ve geniş halk kitlelerinin eylemleri ile yakından ilişkilidir. Çevresel farkındalığı eyleme dökebilı:rıe hususunda yetersiz olsa da bir miktar yol alınabilmiştir. Pragmatik görüşe göre bu alanlardaki tüm amaç, yaşadığımız çevreleri belirlemede kamunun gerçek sesini duyurabilecek sosyal kurumlan inşa etme yollarını geliştirmektir. Bu noktada pragmatizmin bireyleri ihtiyacımız olan eşsiz vukufiyetlerin kaynakları olarak gördüğünü ve onlann yönetime katılmasını maksimize ettiğini unutmamak gerekir. Bu bakımdan pragmatizm, sosyal ekol~jik hareketin idealleriyle yakın dosttur. 3 Bir bağlam olarak çevre, Çevre etiği İnsan-merkezli ahlak teorilerl asli değer ile _ahlaki yükümlülük arasında bir ilişki kabul ederler.· Sözgelimi Kant ve Bentham'ın teorilerinde ahlaki duruş insanın ötesine götürülemez. Böyle kabul edilince asli değer ve yükümlülüğü insani olmayan varlıklara nasıl genişletebiliriz sorunuyla karşılaşınz. 2 Kelly A. Parker, s. 30-31 --- · . 3 Bugün insan üzerinde egemen olmaya çalışan iktidarın, bilim ve teknoloji aracılığıyla daha güçlü hale geldiğini unutmamak gerekir. Başlangıçta salt fiziksel zorlamayla kurulan iktidar, bugün bilimsel ve teknolojik araçlarla daha sofistike hale geldi. İnsanın iktidar baskısı altında tutulmasının, araç olarak kullanılınasının kültürel 1 144 ULUSLARARASI ÇEVRE VE DİN SEMPOZYUMU pragmatik dünya görüşünün aşikar parçasıdır. Pragmatik çevre etiğini daha iyi anlayabilmek için neyi önerdiğine bakmak gerekir. Onlar, öncelikle çevre etiği ahiald çoğulculuk, antropomorfızın ve doğal dünyanın asli değerleri konularını yeniden değerlendirmeyi önerir. (a) Ahlaki çoğulculuk, ahlakta tek bir ilkenin olmadığı görüşünü savunan bir düşünce olarak tammlanabilir. Pragmatizm, ahlaki durumlar arasındaki farkı kabul eder; çünkü pek çok farklı varlık ve onlar arasında mümkün farklı ilişkiler vardır. Bu durumlar, değerlerdeki değişikliğe ve çözülmesi gereken çalışmalann varlığına işaret eder. Bu noktada değişen ahlaki çerçeveterin farklı metafizik faraziyeleri gerektirdiği ileri sürülebilir ama 'biz sabah Kantçı, öğleden sonra Hobbesçu olamayız'. Bu yüzden pragmatizm, ılımlı ahlaki çoğulculuk önerir. Pragmatizmin temellendirmek istediği bu yönelim, dünyada çoğulculuğun indirgenemeyeceği tek bir metafizik görüştür. Eğer bu ılımlı ahlaki çoğulculuk benimsenirse, çatışan ilkeleri farz edilen durumlara uyguladığunızda ne gibi teamüllere öncelik vereceğimize dair ciddi görevi çevre etikleri miras almış olur. Bu işi yaparken iki ölçüt bize yardım edebilir; tecrübenin desteklenebilirliliği ve farklılığının eylemin evreleri tarafından her yerde geliştirilebilmesidir. Her iki özellik sadece yeryüzü etiği açısından değil; ayın zamanda diğer etikler için de önemlidir. (b) İnsan-merkezli ahlaka dair tartışmalar özellikle yanlıdır. 1 Mesel e, değerin temel mahalli ile ilgilidir. İnsan-merkezcilik, değerin insandan kaynaklandığını ve insan için olduğunu ileri sürer. Biyosentrizm hayatın tüm formlannın değerli olduğunu söyler. Ekosentrizm, doğal süreçler, ilişkiler ve çevrenin canlı olmayan parçalan dahil olmak üzere bir bütün olarak ekolojik sistemlerin değerini vurgular. Bu tartışmaların bir özelliği, ister bireysel varlıklara atfedilen isterse bütüncül olarak görünen değerle ilgili olmasıdır. Pragmatistler, bu noktada nelere öncelik verip neleri hariç tutacağımız sorusunu sorar. Gerçek değer, bu odaksal seviyenin tümünden ortaya çıkar. Değerlerin çatışması kaçımlmaz ama ciddi ahlaki körlük riskine de dikkat etmek gerekir. Tecrübede bir gerçek olan çoğulculuk, tecrübe edilen dünyanın farklı parçalan arasındaki ilişkilerin çeşitliliğinde değerlerin yükseleceğini söyler. Her durum, kendi kavramlarına uygulanmalıdır. Desteklenebilirlilik ve farklılık bize atıf noktası teşkil eder; bazen tüm sistemin desteklenebilirliğine bazen de bireyin eşsiz değerine odaklanacağız. Bu perspektiften çevre etiği etiğin diğer alanlanyla devamlılık arz eder. Çevre-içindeki-organizmamn tecrübesi pragmatizm için merkezidir. Bu yüzden pragmatizmde insan organizması kaçınılmaz olarak değerin belirleyicisidir. Zira asli değer tartışmasımn temel sonınu bilinçten bağımsız ama bilinç üzerine zeminlerren değer nasıl olabilir? Kabul edilmelidir ki bir değer biçmeyen olmaksızın hiçbir değer olmaz. Bu yüzden öznellik değeri zeminiendirecek yegane mahaldir. Bu durum bizim sadece insan tecrübesini bildiğimiz olgusundan kaynaklanır. Sadece insanlar, gerçekten ölçüdür. Bu her şeyin ölçüsü insamn arzu veya kaprisleri anlamına gelmez. Aynı şekilde insanlan konuşmak onlan merkeze almak değildir. Bu, çevre konulannda tüm düşüncemizde bir unsur olmalıdır. Başkalannın nanuna konuşabiliriz ama onlann tecrübelerinden konuşamayız. en tehlikeli sonucu insanın bu durumu benimsemesidir. Fiziksel baskıda etki-tepki fakat iktidarın inganı bilimsel-teknolojik araçlarla hatta estetik sunumlada nesneleştirmesi ile zorlama kolayca benimsenmiş olur, içselleştirilir ve böylece insanlar istenildiği gibi güdülürve yönlendirilir. 1 Çevrenin unsurlarına dair asli değer sorunu felsefe için bir mesele olarak ortaya çıkar. Zira doğanın araçsal olarak değerli olduğuna modem felsefenin üstünlüğü ile hükmedilir. Asli ve araçsal değerler ayrunı doğa ve harici dünyamn değerinin düşürülmesinde genel olarak süje-obje ayrınuna tekabül eder. insani olmayanın değerli görüldüğü yer bir ınanzara ya da bir mekandadır. Onun değeri de süjeye göre ve süje içindir. Harici dünyamn değeri estetik ve araçsal olarak sınırlıdır ve insani olmayan· hayatı içermez. Süjedeki değer, değeri bilişsel statüsünden ayıran tecrübeciler ve pek çok fılozof tarafından arzu ve etkilenmeye bağlanır. Değerin bu kadar sübjektifleştirilmesi modem felsefe için onun ontolojik değerini sorun haline getirir. Değer süjenin objeye yüklediği bir nitelik ya da konu mudur? Herhangi bir gerçek değer insani olmayana iliştirilebilir mi? Tüm bu sorunlar geleneksel felsefede çözülemez niteliktedir. kirlenme açısından mekanizması varır; - - - - - - - - - - - - - - - - l l _ ! ' . 145 )ıı-----------,---;-v-:-"'-;:___ ULUSLARARASI ÇEVRE VE DiN SEMPOZYUMU (c) Çevre etiğinin geçerliliği, insani olmayan dünyada asli değerin tesisine bağlıdır. insani olmayan dünyada araçsal değerlerin stoku olmadan gerçek çevre etiği olmaz. Ahlaken daha anlamlı olmak isteniyorsa, insani-olmayan dünya daha kullanışlı olabilir. Pragmatizm, araçsal değer ile asli değerin karşılıklı özel oluşunu inkar ederek Gordion düğümünü keser. Onlara göre iyi olan bir şey hem araçsal değere hem de asli değere sahip olmalıdır. Kısaca, halihazırdaki doğa/çevre kavrayışımız, hayatı bölen, dayanaktan yoksun bir götürmektedir. Mevcut çevre etikleri bu paralelde geliştikieri için sorunlanmıza cevap veremeyecek niteliktedir. Oysa insan adını alan canlının ayıncı temel özelliği, onun kendi varlığının ayırtında olması, eş deyişle ben bilincine, özbilince sahip olmasıdır. Bu sayede o, bir ben-ben olmayan aynınma varır, ben olmayana, yani çevresine, doğaya nesne olarak bakar, onu anlamlandırır ve bilir. Ben-olmayanın bu bilgisi, öz-bilince sahip olan varlığın bu kez kendisine bakınasına, kendisini anlamlandırnıası ve bilmesine katılır. Böylece insan, dünyadaki yerini belirler. Demek ki, insanın dünyadaki yerini belirlemesi, ilkin onun doğaya nasıl baktığına, soııra da bu bakışla dünyayı (yaşamı) ve kendisini nasıl gördüğüne bağlıdır. Pragmatistler çevre etiğinin gelişmesi için ona zaman verilmesini ister. Çevre etiğinin düşüncelerde sindirilmesi ile doğanın yaşamlanınızın organik parçası olacağını ileri sürer. 1 Böyle bir bakış açısı ortaya koyan pragmatik çevre 2 etiğinin kültürümüze uygun doğa resmini vereceğini düşünüyoruz. kavrayış olduğu için bizi doğa körlüğüne Pragmatistler dünyanın geliştirilmesi anlamında melioristtir. Onlara göre filozoflar dünyayı sadece yorumlar ama bu aynı zamanda onu değiştirmektir; Bu açı kavrandığında felsefenin gücü göıiilebilir. 2 Hayatı çevre tasavvuru ile doğallaştıran bir medeniyete sahip olduğumıiz'bir._gerçektir. Sözgelimi insanlanmızın soyadlarının çoğunun kaynağı doğadır. Yine aynı eğilimin adiarda ''kiraz, menekşe; sümbül, doğan, kaya vs." görüldüğünü biliyoruz. Bu yüzden adı ve soyadı doğadan olan insanların çevresine dair farkındalığının farklı boyutlarda olması beklenir. (Bkz. Ömer Naci Soykan, s. 22.) 1 146