MUHAMMED EL-HÂC MUSLÎ’NİN “ŞEFÎK-NÂME ŞERHİ” Turgut KOÇOĞLU ∗ ÖZET Masraf-zâde Şefik Muhammed tarafından 18. yüzyılda telif edilen Şefîknâme adlı eserde 1703 yılında Osmanlı Devleti topraklarında meydana gelen “Edirne Vak’ası” anlatılır. Şefik Muhammed dönemin siyasî olaylarından korktuğu için Edirne vak’ası’nda yer alan kişileri ve geçen hadiseleri üstü kapalı olarak anlatmıştır. Bu yüzden eser açıklanmaya ve şerh edilmeye ihtiyaç duymuştur. El-Hâc Muhammed Muslî de bu eseri şerh etmiştir. Şerhinde genel olarak Arap ve Fars diline ait deyim ve atasözlerini açıklamış, bunların ne anlamda ve ne mahalde kullanıldıklarını izah etmiştir. Anahtar Kelimeler: Şefîk-nâme, Şefîk-nâme Şerhi, Şefîk Muhammed Efendi, Muhammed El-Hâc Muslî, Şerh MUHAMMED EL-HÂC MÜSLİM’S “COMMENTARY OF ŞEFÎK-NÂME” ABSTRACT Şefîk-nâme work written by Şefîk Muhammed in 18 th. century tells the “Edirne Case” occured in the Ottoman lands in 1703. Şefîk Muhammed implyed mentions the “Edirne Case”, the persons and incidens becouse of social fears of the term. That is way the work is to be explained and commented El-Hâc Muslî also explained this work. He explains sayings and expression in Arabic and Persian. They are reexplained what they mean. Key Words: Şefîk-nâme, Commentary of Şefîk-nâme, Şefîk-Muhammed, Muhammed El-Hâc Muslî, commentary Masraf-zâde Şefik tarafından 18.yüzyılda telif edilen Şefîk-nâme isimli eserde, 1703 yılında meydana gelen ve bir padişahın tahttan indirilmesine sebep olan, pek çok azli ve katli doğuran meşhur olay Edirne Vak’ası anlatılır. Dönemin vak’anüvislerinden Masraf-zâde Şefîk bu olayı anlatırken lügaz ve muammalarla dolu bir üslûp ve ağır, anlaşılması güç bir dil kullanmıştır. Bu eserdeki muammalar ve lügazlar çözülmeden, Arap ve Fars dillerindeki bazı atasözleri ve kelam-ı kibarların ne manada ve ne mahalde kullanıldıkları bilinmeden, bu eserden Edrine Vak’ası ile ilgili fazla bir bilgi elde edinilmesi zordur. “Şerh” veya “metin şerhi” yüzeysel tanımıyla: Anlaşılması güç metinlerin açıklanması ve daha anlaşılır hale getirilmesidir. Bu tanımdan hareketle Şefîknâme de zor anlaşılan ve çok müphem bir eser olduğu için iki farklı şârih tarafından şerh edilmiştir. Bu şerhlerden bir Muhammed El-Hâc Muslî’ye digeri ise Mahmud Celaleddin Paşa’ya aittir. Bu yazıda Muhammed El-Hâc Muslî tarafından telif edilen Şefîk-nâme Şerhi incelenmeye çalışılacaktır. Ulaşabildiğimiz biyografik kaynaklarda Muhammed El-Hâc Muslî ile ilgili bilgi bulamadık; fakat eserinden anlaşılıyor ki Muhammed El-Hâc Muslî gerçekten zeki, kültürlü ve nüktedan birisidir. Ayrıca Arapça ve Farsçayı çok iyi bilmektedir. Bununla beraber Arap ve Fars atasözlerini, vecizelerini iyi bilip bunların ne anlama geldiğini ve Türkçede nasıl bir karşılığının olduğunu da bilecek kadar bu dillere vâkıftır. Zira Şefîk-nâme’de geçen atasözleri, vecizeleri veya şiirleri izah ederken kelime seviyesinde ∗ Doktora programı öğrencisi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Eski Türk Edebiyatı Anabilim dalı, kocogluturgut@gmail.com 550 Turgut KOÇOĞLU açıklamalar yapmakta ve pek çok Arap ve Acem dilci ve edebiyatçıların eserlerinden bunlara örnek getirerek izahlarda bulunmaktadır. Muhammed El-Hâc Muslî, şerhinin giriş kısmında Şefîk-nâme’yi şerh etmeye nasıl karar verdiğini; nasıl ve ne metotla şerh edeceğini şu cümleleriyle ifade eder: tenhälıø ˚amını izäleye vesìle olacaø nebät-ı efkär-ı fü´a≈ä-yı selef olan rabbätü’l≈icäl-i meúänìden ≈urretü’l-edìm bir ∆arìde-i ≈arìm-i belä˚ati imläke imkän olma˚ın ◊arùrì ol úaøile-i beytü’l-úarùs-i istiúärät-ı rengìn-perverdesi ve bänù-yı däru’z-zeniyyet-i úibärät-ı dil-nişìn-i terbiyyet-kerdesi ˚äniye-i úazih-i úiŸär-ı nùş-∆andı a˚yärdan ∆älì oldu˚um gicelerde ä˚ùş-ı mü≠älaúaya alma˚ıla defú-i va≈şet ideridim ammä bir şeb ol ümeyme-i cän-pesendüñ meşìme-i mü≠älaúasından eyädì-i øaväbil-i efkär ile melfùf øımä≠-ı ∆ä≠ıra bu ´ùretde bir necl-i dil-firìb-i iløäyı kenäre-i istìläd-ı øarì≈am oldı ki ol øayne-i zìbende-cemälüñ ru∆säre-i dil-äräsı mäşı≠a-kärì-i na∆∆äs a≈rär-fürùş-ı yeräúa-i beräúa birle ≈ävì oldığı her heft-bedìú ü beyänı dil-dädegän-ı ˚avänì-i meaúnìye bi-≈asebi mä-yüsäúidü’l-vaøt keşf-i øınäú-ı muú◊ılät idüp iräõet eyleyem yaúnì baú◊-ı mertebe müşkilätını ≈all ü şer≈ yüzinden ben da∆ı bir risäle ta≈rìr øılma˚ıla ol dil-äräm-ı näzikendämı ümmü’-l-veled-i efkär itti∆äz idem gitdükçe bu däúiye mücellä-yı ◊amìrimde ´ùret-beste-i úazìmet olma˚ın mäh-ı ´ıyäm-ı ∆atm-zen-i efväh-ı enäm oldı˚ı eyyäm-ı leyälìsinde ≠utì-i benän-ı ülfet olan øalem-i dùz-bäna şekeristän-ı Türkì-i el≈ända nağme-senc olma˚a ru∆´at-ı idäre-i keläm virildi ammä risäle-i merøùmenüñ bi’l-külliye ≈ävì oldığı lu˚az u muúammä ve u˚lù≠a vü u≈ciyye ve säõir lu˚ät-ı úArabiyyenüñ ≈all ü keşf ve şer≈ u beyänına zemän müsäúid olmama˚ıla vaøt-i ä∆ara taúlìø olunup şimdilik baú◊-ı mertebe içinde münderic olan em§äl-i úArab u úAcem’üñ mevridlerini ve ne ma≈alde ¬arb olundu˚ını müşúar naøl ü isnädlarıyıla şer≈ u beyän ve baú◊-ı ebyätuñ da∆ı muta◊ammın oldığı ≈ikäyätı ve münäsebet ile kütüb-i edebiyyeden mu≠äyebäta däõir niçe nevädirätı tekellüf-i münşiyändan säde-zebän-zed-i Türkì taúbìr ile tercüme ve derc øılınmaø üzere şürùú olındı 1 Bu alıntıdan anlaşılacağı üzere özetle söyleyecek olursak Muhammed El-Hâc Muslî bazı gecelerde Şefîk-nâme’yi okumuş; fakat Şefîknâme’nin anlaşılmaz, muğlak, bununla birlikte beliğ ve fasih bir üsluba sahip olduğunu düşünmüştür. Sonra Şefîk-nâme’nin bazı müşkülatını, anlaşılmazlıklarını çözmek ve açıklamak için bir eser yazmaya karar vermiştir. Ancak El-Hâc Muslî Şefîk-nâme’yi şerh etmek istediği eserinde, zamanının müsait olmamasından dolayı Şefîk-nâme’de bulunan muamma ve lügazların çözümünü başka bir vakte bırakıp, sadece Şefîk-nâme’deki birtakım Arap ve Acem atasözlerinin ve deyimlerinin kaynaklarını, ne mahalde kullanıldıklarını açıklamak ve bazı beyitlerin içerdiği hikâyeleri edebî kitaplardan nakletmekle yetinmiştir. El-Hâc Muslî’nin Şefîk-nâme’yi nasıl ve ne metotla şerh ettiğini Şefîknâme Şerhi’nden aldığımız şu örneklerle izah edebiliriz: El-Hâc Muslî şerh edeceği bütün deyim, atasözü vecize veya şiirden önce “kavlehu” kelimesini kullanır: “øavlehu şaøøa úa´ä-yı muva≈≈idìn” 2, “kavlehu seylü’l-úarim” 3, “øavlehu ke-æudäri fì-£emùdin” 4 “kavlehu Beyya◊a’l-vücùhu kerìmete i≈säbehüm / Şemme’l-enùfü mine’≠-≠arräzi’l-evveli” 5 Sonra şârih, bir atasözü veya deyim şerh edecekse bunun Arap diline mi Fars diline mi ait olduğunu bildirir: “ øavlehu ‘şakka úa´ä-yı muva≈≈idìn’ bu da∆ı em§äl-i úArab’dandır” 6, “øavlehu ‘müme§§ili-i bäz u rùstä em§äl-i säõire-i úAcem’dendür” 7, “øavlehu ‘istün fi’l-mä iken enfün fi’s-semä’ oldı bu da∆ı 1 2 3 4 5 6 7 Süleymaniye Kütüphanesi, Ali Nihad Tarlan No: 409, vr. 41a-41b. a.g.e., vr. 42b. a.g.e., vr. 84a. a.g.e., vr. 86a. a.g.e., vr. 47a. a.g.e., vr. 42b. a.g.e., vr. 50b. Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 2/4 Fall 2007 Muhammed El-Hâc Muslî’nin “Şefîk-Nâme Şerhi” 551 em§äl-i úArab’dandur” 8, “øavlehu Zìr-i kelìm-i ∆ıfäda çaldıøları ≠abl-ı füsùn ve øavlehu ≠aşt derüftäd ez-bälä-yı bäm ikisi da∆ı em§äl-i úAcem’den olup” 9 Bazen şârih, Arapça veya Farsça ifadelerin Arap diline mi Fars diline mi ait olduğunu bildirmeden doğrudan kelimeleri şerh etmeye başlar: “øavlehu ‘direfş-i Gäveyänì’ direfş kelimesi Färisì’dür úArabiyyede øanät Türkìde gönder didükleri a˚açdur” 10, “øavlehu ‘mänend-i irem-i Ÿätü’l-úimäd’ İrem elsine-i näsda cennet diyü bünyäd-ı Şeddäd olmaø üzere meŸkùr u meşhùr olup” 11, “øavlehu ‘müddeúì-i müteøavvilüñ’ müteøavvil käl bäbından tefeúúul olup ˚ayruñ kelämını kendü kelämı olmaø üzere iddiúä iden” 12 Şârih bir beyti veya mısraı şerh edecekse, önce bu beytin ya da mısraın kime ait olduğu zikreder: “øavlehu ‘Beyya◊a’l-vücùhu kerìmete i≈säbehüm Şemme’l-enùfü mine’≠-≠arräzi’l-evveli’ beyt-i merøùm ~assän bin £äbit ra¬iyallähu úanh ≈a◊retlerinüñ eyyäm-ı cähiliyyetde evläd-ı Cefne’den Şäm ve Filis≠ìn’de sal≠anat iden mülùk-ı Benì-˙assän’uñ ä∆iri Cebele bin Eyhem ≈aøøında olan øasìdesindendür” 13 “øavlehu ‘˙azeltü bihim ˚azlen raøìøan velem ecid’ bu beyt ˙azzälì’nüñ olmaø üzere mesmùúdur” 14 El-Hâc Muslî, deyim, atasözü veya kelimenin Arap ya da Fars diline mi ait olduğunu veya bir beytin, mısraın kime ait olduğunu zikrettikten sonra bunların ait oldukları dilde ne mahal ve makamda kullanıldıklarını belirtir: “øavlehu ‘şaøøa úa´ä-yı muva≈≈idìn’ bu da∆ı em§äl-i úArabdandur øaçan bir kimesne terk-i ≠äúat birle ≈ay≠a-i i≠äúat-i mu≠äúdan ∆urùc eylese úArab ol kimesne ≈aøøında ‘Şaøøa fülänü’l-úa´ä’ dirler” 15 “kavlehù ‘gürg-i bärän-dìde’ em§âl-i úAcemdendür rùzgäruñ germ ü serdini görüp umùr-dìde vü ´ä≈ib-i tecrübe kimesnedür diyecek ma≈alde ¬arb olunur” 16 “øavlehu ‘li-emrin mâ-cedeúa æu´ayrun enfehù’ em§äl-i úArab’dandur ki düşmenden a∆Ÿ-i §är içün kendü vücùdına heläk mertebesi ma◊arratı i∆tiyär u irtikäb iden kimesne ≈aøøında ¬arb olunur” 17 Şârih El-Hâc Muslî, mesel veya sözün ne mahalde kullanıldığını da izah ettikten sonra bazı Arap ve Fars ediblerinin veya dilcilerinin eserlerinden atasözü, deyim veya vecize ile ilgili örnekler vererek bu eserleri kaynak gösterir: “æäle Ebù úUbeyde: El-úa´ä yu¬rabü me§elen li’l-ictimäúi ve inşiøäøihä yu¬rabü me§elen li’liftiräøi elleŸì lä ictimäúe baúdehu” 18 “’úan Ebu’l-úAbbäs Şerìşì ve maúnä şaøøù úa´ähù ey ezälùhu ve e≠ra≈ùhu ve’úarab teøùlü şaøøa fülänü’l-úa´a iŸä tereke’≠-≠äúati ve ∆arace mübäyinen’ yaúnì bir øavm içlerinden birini ≠ar≈ u izäle itmege dirler zìrä úArab øaçan bir kimesne terk-i ≠äúat birle ∆urùc idüp mübäyenet eylese “Şaøøa fülänü’l-úa´ä” dirler” 19 a.g.e., vr. 51a. a.g.e., vr. 52b. 10 a.g.e., vr.43a. 11 a.g.e., vr. 53b. 12 a.g.e., vr.53a. 13 a.g.e., vr. 47a. 14 a.g.e., vr. 56a. 15 a.g.e., vr. 42b. (Falanın asası kırıldı.) 16 a.g.e., vr. 64a. 17 a.g.e., vr. 97a. 18 a.g.e., vr. 42b. (Ebû Ubeyde dedi ki: Asa meselde bir toplumun parçalanması ve ittifak edemeyen toplumların ifade edilmesi için kullanılır.) 19 a.g.e., vr. 43a. 8 9 Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 2/4 Fall 2007 552 Turgut KOÇOĞLU Burada dikkat çeken bir noktada şudur: Bu alıntılarda şârih bazen alıntının tercümesini kendisi yapıyor bazen de yaptığı iktibası hiç tercüme etmeden zikrediyor: “Ebu’l-Fa◊l Meydänì Em§äl’inde a´l-ı terkìb-i me§el ‘Edelle min duúaymi´ü’r-remli’ diyü mes§ûr olup” 20 “fi’l-Mu≠arrızì ve’l-Meydänì ve ˚ayrühümä ve da∆ı menøùldür ki senden e≠maú var mıdur gördiñ mi dinildikde belì…” 21 Şerhte çoğunlukla kaynak gösterilen kişiler ve eserlerden bazıları şunlardır: Ebu’l-Fazl bin Ahmed, Emsâl-i Meydânî; Ebû Ubeyde; Ebu’l-Abbas Şerîşî; Muğnî; Ebu’-l-Bekâ; Ebu Muhammed Harîrî, Dürretü’l-Gavvâs; Firdevsî, Şehnâme; Şeyh Sa’dî, Bostan; Ebû Zeyd Sürûcî; İbnü’l-Muúaz; æä¬ì úUbeydulläh bin el-~asen; Hz. Ali (r.a.), Kemal-i Hocendî… Muhammed El-Hâc Muslî, şerh ettiği atasözü, deyim veya sözün temelinde bir kıssa var ise bu kıssayı da çoğu zaman zikreder: “øı´´ası da∆ı meşhùrdur ki mülùkdan birinüñ bir maøbùl ≠o˚anı øaçup bir rùstäyìnüñ eline girdükde evvel cenä≈ların baúdehu mı∆leb ü minøärın øa´´ u øatú ider øanadların niçün kesdüñ diyü suõäl olunduøda eger kesmesem uçup øaçardı dimiş ya mı∆leb ü minøärın niçün bürìde itdüñ dinildükde ≠avucuølarımı incidüp yidi dimegile bäz ü rùstä ve bäzì vü rùstäyì diyü me§el olmuşdur” 22 “ve mevrid-i me§eli da∆ı Fä◊ıl-ı meŸkùr bu mefhùmda Ÿikr ider ki bir gün bir ´ayyäd bir baøøäla beyú içün bir ≠ulum úasel úar◊ idüp úaselden bir øa≠re zemìne çekìde ve der-≈äl üzerine bir zenbùr bas≠-ı cenä≈-ı iştiyâr ider meger ki baøøäluñ perveriş-yâfte-i fu◊äle-i dükkänçesi bir ibnü’l-úırsı var idi ki lisän-ı Türkìde gelincik didükleri cän-verdür der-úaøab kemìngähından ´ıçrayup zenbùre medd-i Ÿiräú-ı i∆tiläs ider ´ayyäduñ da∆ı kelb-i muúallemi şìräne ≈amle birle ibnü’l-úırsı ciger-şikäfı näb-ı iftiräs idüp baøøäl da∆ı kelle-i kelb-i ´ayyädı bir úa´ä-yı ma˚z-fersä ile ¬arb u ∆urd ´ayyäd keŸälik bün-i gùş-ı baøøäla ≈aväle eyledügi muşt-ı dürüşt ile a∆Ÿ-i §är-ı kelb muräd idicek baøøäluñ cìl ü cìreti cemú olup ´ayyädı helâk ve ´ayyäduñ øabìle vü úaşìretine da∆ı bu ∆aber bäli˚ olduøda tecemmüú idüp iki øabìlenüñ şìräze-i cerìde-i cür§ùmeleri keŸälik inøırä◊ birle munøatıú olıncaya degin muøätele iderler mebdeõ-i mu≈ärebeleri bir øa≠re-i nä-çìz úasel olup bunca sefk-i dimäya müõeddì olmağın beyne’l-úArab Üşra’ş-şerre ´ı˚ärahù” diyü me§el olmuşdur” 23 “baú◊ıları Şenne didükleri dühät-ı úArab’dan bir kimesne idi kendüye muväfıø u müläyim bir úavret bulmaduøça tezevvüc eylememek üzere ilzäm-ı nefs idüp irtiyäd-ı ma≠labı içün cevb-i biläd ideridi tä ki bir gün e§nä-yı ≠arìøde bir ädeme refìø olup yola çıøduølarında Şenne refìøi olan ädeme didi ki ‘Eta≈milnì em a≈milüke’ yaúnì sen beni mi yüklenürsün yo∆sa ben mi seni yükleneyim refìøi eyitdi yä cähil iki räkib biribirini niçe yüklenüp götürür Şenne sükùt idüp bir zemän gitdiler bir zerúa räst geldiler Şenne refìøına eyitdi ‘Eterä häŸe’z-zerúi øad ukile em lä’ yaúnì bu gördügüñ zerú ekl olunmuş mıdur yo∆sa olunmamış mıdur refìøı eyitdi yä cähil görmez misin henüz sünbüledür nice ekl olunmuş olur Şenne yine sükùt idüp bir zemän da∆ı gitdiler refìøınuñ øaryesine øarìb ma≈alle geldüklerinde bir cenäzeye räst geldiler Şenne refìøına eyitdi ‘Eterä ´ä≈ibühä ≈ayyen emlä’ yaúnì bu cenäze ´ä≈ibini ´a˚ mı görürsün yo∆sa ölmüş mi refìøı eyitdi ben senden echel bir kimesne görmedim ´a˚ ädemi øabre götürdükleri görülmüş midür ki ´a˚ mı yo∆sa öldi mi diyü suõäl idersin Şenne yine sükùt idüp øaryeye du∆ùl itdüklerinde Şenne müfäreøat muräd eyledi refìøı rı◊ä virmeyüp Şenn’i ol gice müsäfireten ∆änesine øondurdı meger refìøınuñ Æabaøa näm úäøıle øızı var idi øızınuñ yanına du∆ùl itdükde øız babasından müsafirüñ kim olduğını suõäl itdi 20 21 22 23 a.g.e., a.g.e., a.g.e., a.g.e., vr. vr. vr. vr. 61a. (Du’aymis oktan daha sağlam delildir.) 62b. 50b. 42a. Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 2/4 Fall 2007 Muhammed El-Hâc Muslî’nin “Şefîk-Nâme Şerhi” 553 babası e§nä-yı ≠arìøde refìø oldum läkin müddetü’l-úömr böyle bir echel ädem görmedim baña bu gùne suúäller eyledi diyü iştikä itdi ammä øız ≈ikäyeti gùş idicek babasına eyitdi ‘Yä ebeti mä ne≠aøa illä bi’´-´aväb’ misäfür cähil degil söyledügi cümle ≈ak cähil sensin ki anuñ mezäyä-yı kelämına väøıf olmaduñ ammä evvelä “Eta≈milnì em a≈milke” øavliyile murädı ‘Etu≈addi§unì em u≈addi§üke ≈attä naø≠aúa’≠-≠arìøa bi’l-≈adì§i’ yaúnì sen mi bir ≈ikäyet bas≠ idersin yoøsa ben mi tä ki yolı mu≈äde§e ile øa≠ú idüp ≠uymayalım dimekdür §äniyen ‘Eterä häŸe’z-zerúi øad ukile em lem’ øavliyile murädı ‘Hel esteslefü erbäbihi §emenihi em lä’ yaúnì bu zerúüñ ´ä≈ibi §emenini istisläf idüp ekl itmiş midür yo∆sa itmemiş midür dimekdür §äli§en ´ä≈ib-i cenäzeden istifhäm ile mùrädı ‘E∆allefe ya≈yä Ÿikruhu bihi em lä’ yaúnì bu meyyit ardınca Ÿikrini i≈yä idecek kimse ta∆lìf itdi mi yo∆sa itmedi mi dimekdür pes ≈arìf ≠aşraya Şenn’üñ yanına çıøup Şenn’e eyitdi senüñ e§nä-yı ≠arìøde suõäl eyledügüñ kelämuñ teõvìli budur diyü øızından gùş eyledügi kelämı naøl idicek Şenne eyitdi naúam tevcìhi budur ve murädım da∆ı bu idi ammä bu söz senüñ degildür bu sözüñ ´ä≈ibi kimdür ≠o˚rı söyle diyü yemìn virdi ´ä≈ib-i ∆äne naúam bu söz benim degildür øızımuñdur diyü muúterif olıcaø Şenne da∆ı böyle zevce bulmadıøça tezevvüc itmemekiçün devr-i biläd eyledügin tefhìm itmegile ≈arìf da∆ı øızını Şenn’e tezvìc itdi irtesi øızuñ cìl ü cìränı Şenn’i görüp Ÿekä vü fı≠natına väøıf olduølarında ‘Väfaøa Şenne Æabaøa’ dimeleriyile her mi§leyn-i müteväfıøeyn içün beyne’l-úArab me§el olmuşdur” 24 Şârih El-Hâc Muslî Arap ve Fars dilindeki deyim ve atsözlerini şerh ederken eger bunların Türkçede tam bir karşılığı var ise bunu da belirtmektedir: “bu da∆ı em§äl-i úAcem’dendür Türkì’de da∆ı ´aman altından ´u yürütdi dirler” 25 “lisän-ı Türkìde zevleden øurtulmuş öküz gibi ba´up ≠urduğı yiri bilmez dirler” 26 “lisän-ı Türkìde çömlek øapa˚ın buldı me§eli” 27 “lisän-ı Türkìde degirmeni ´atmış çaøılda˚ını bo˚azına ≠aømış didükleri” 28 “lisän-ı Türkì’de çiftçi eline düşmüş ≠o˚an didükleri me§eldir” 29 Yukarıdaki izah ve misallerden de anlaşılacağı üzere sonuç olarak diyebiliriz ki Muhammed El-Hâc Muslî Şefîk-nâme Şerhi adlı eserinde Şefîknâme’de geçen atasözü, deyim, mısra, beyit veya sözleri Arap ve Fars dillerinde ne anlamda ve ne mahalde kullanıldıklarını, Türkçede karşılıklarının ne olduğunu, Arap ve Fars dilinde ve edebiyatında meşhur şahsiyetlerin eserlerinden örneklerle izah etmiş, bunların temelinde bir kıssa varsa onu da nakletmiştir. KAYNAKÇA AVŞAR, Ziya, “Rûhü’l-Mesnevî’de Mesnevî’nin İlk On Sekiz Beytinin Şerh Yöntemi” , II. Kayseri ve Yöresi Kültür, Sanat ve Edebiyat Bilgi Şöleni, Kayseri 10-12 Nisan 2006. DAĞLAR, Abdülkadir, “Ahmed Cevdet Paşa’nın Belâgat-ı Osmâniyye’sine Hacı İbrâhim Efendi’nin Şerhi: Şerh-i Belâgat”, II. Kayseri ve Yöresi Kültür, Sanat ve Edebiyat Bilgi Şöleni, Kayseri 10-12 Nisan 2006. DURU, Rafiye, İsmail Hakkı el-Bursevî’nin Şerh-i Pend-i Attâr’ı, Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), İzmir 1998. DÜNDAR, Seyhan, Şem’î Şem’ullah’ın Şerh-i Gülistân’ı, Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), İzmir 1998. a.g.e., vr. 86b. a.g.e., vr. 64a. 26 a.g.e., vr. 73a. 27 a.g.e., vr. 88a. 28 a.g.e., vr. 47a. 29 a.g.e., vr. 50b. 24 25 Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 2/4 Fall 2007 554 Turgut KOÇOĞLU GÜMÜŞ, Zehra, “Pîrî Paşazâde Mehmed b. Cemâlî’nin Tuhfe-i Şâhidî Şerhi: Tuhfe-i Mîr”, II. Kayseri ve Yöresi Kültür, Sanat ve Edebiyat Bilgi Şöleni, Kayseri 10-12 Nisan 2006. GÜMÜŞ, Zehra, Pîrî Paşazâde Mehmed b. Cemâlî Mehmed bin Abdülbâkî , Tuhfe-i Mîr [Tuhfe-i Şâhidî Şerhi] (İnceleme-Tenkitli Metin-Sözlük-Tıpkı Basım), Erciyes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Kayseri 2006. KILIÇ, Atabey, “Manzum Sözlüklerimizden Sübha-i Sıbyân Şerhi Hediyyetü’lİhvân”, Celal Bayar Üniversitesi II. Uluslar arası Türk Tarihi ve Edebiyatı Kongresi, Manisa 11-12-13 Kasım 2005. KILIÇ, Atabey ,“Altıparmak Mehmed Efendi’nin Şerh-i Telhîs-i Miftâh’ında Şerh Metodu”, II. Kayseri ve Yöresi Kültür, Sanat ve Edebiyat Bilgi Şöleni, Kayseri 10-12 Nisan 2006. KILIÇ, Atabey , Üskübî’nin Şerh-i Telhîs’i, Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Basılmamış Yüksek Lisan Tezi), İzmir 1990. KOÇOĞLU, Turgut, Şefik-nâme Şerhi ve Edhem ü Hümâ Mecmuası (İncelemeTenkitli Metin- Sözlük Tıpkıbasım), Erciyes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Kayseri 2004. KOÇOĞLU, Turgut, “Ankaravî İsmâil Rusûhî’nin Mesnevî Şerhi Mecmûatü’lLetâif Ve Matmûratü’l-Me’ârîf’te Mesnevî’nin İlk 18 Beytinin Şerh Metodu”, Mevlânâ, Mesnevî ve Mevlevihaneler Sempozyumu, Manisa 29-30 Eylül 2006. KONUK, Ahmed Avni, Mesnevî-i Şerîf Şerhi, C.I, (Haz: Dr. Selçuk Eraydın, Prof. Dr. Mustafa Tahralı) Gelenek Yayıncılık, İstanbul 2004. Muhyiddin İbnü’l-Arabî, Nakşe’l-Füsûs (Gerçeklerin Özü, Şerh, İsmâil Rusûhî Ankaravî), (Haz: Ayhan Yıldırım) Ataç Yayınları, İstanbul 2005. PAKSOY, Kezban, “Şemseddin-i Sivâsî’nin Şerh-i Gazeliyyât-ı Sultan Murâd-ı Sâlis’i” , II. Kayseri ve Yöresi Kültür, Sanat ve Edebiyat Bilgi Şöleni, Kayseri 10-12 Nisan 2006. Şem’î, Şerh-i Mesnevî, Süleymâniye Kütüphânesi, İsmihan Sultan, No: 270. Tahirü’l-Mevlevî, Şerh-i Mesnevî, C.I, Ahmed Said Matbaası, İstanbul 1963. ÜNVER İsmail, “Şem’î Şem’ullâh”, Türk Dili Dergisi Yıl. 34, C. XLIX, Ocak 1985, S.397, s.38-43. Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 2/4 Fall 2007