Muharrem ayı bir fırsat ayıdır Kasım 13, 2013 - 10:42:18 TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Muharrem ayının küslerin barışması, kırgınlıkların affedilmesi için bir fırsat ayı olduğunu ifade etti. Çiçek, Küçükçekmece Arena Mega'da, Hazreti Muhammed'in torunu Hazreti Hüseyin ile 71 yareninin Kerbela'da şehit edilişinin 1374. yılı anısına düzenlenen "Evrensel Aşura Matem Merasimi"nde yaptığı konuşmada, kutlu Muharrem ayında "Evrensel Aşura Matem Merasimi"nde olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Bedir'den Kerbela'ya, Kerbala'dan Çanakkale'ye, Sakarya'ya kadar tüm şehitleri minnet, şükran ve rahmetle andığını belirten Çiçek, şunları kaydetti: "Muharrem ayı rahmet dolu bir aydır. Sevgili peygamberimiz bu ayda Mekke'den Medine'ye hicret etmiştir. Ayrıca inancımıza göre pek çok ilk, bu ayda gerçekleşmiştir. Hazreti Adem'in tövbesi bu ayda kabul olmuş, Hazreti Nuh'un gemisi bu ayda tufandan kurtulmuş, Musa peygamber kavmiyle birlikte bu ayda Kızıldeniz'i geçmiş ve Hazreti İsa bu ayda göklere çekilmiştir. Muharrem ayı barış ve bereket ayıdır, muharrem ayı matem ayıdır, ibret ayıdır. Savaşmanın ve kan dökmenin yasaklandığı bir aydır." "Muharrem ayı bir fırsat ayıdır" TBMM Başkanı Çiçek, Muharrem ayının küslerin barışması, kırgınlıkların affedilmesi için bir fırsat ayı olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Maalesef günümüz İslam dünyası Muharrem ayının anlamından da mesajından da çok uzaktadır. Kan dökülmeye devam ediyor, yüreklerimiz yanmaya devam ediyor. İslam adına işlenen bu cinayetlerle, bütün Müslümanlar töhmet altında bırakılıyor. İşlenen cinayetlerle İslam'ın sevgi ve hoşgörüyü öğütleyen mesajı perdeleniyor. Bu perdelemenin ilk örneği günümüzden 1374 yıl önce verilmiştir. 10 Ekim 680'de, Fırat Nehri kıyısında Resulu Ekremin ve Peygamberi Ekberin sevgili torunu Hazreti Ali, efendimizin sevgili evladı Hazreti Hüseyin, müminlerin mevlası, hidayetin meşalesi olan o büyük insan, büyük Müslüman, Kerbela'da şehit edilmiştir. Hazreti Hüseyin efendimizin şehadeti yüreğimizi yakan bir büyük faciadır." Hazreti Hüseyin'e indirilen kılıç darbelerinin Peygamberimize ve İslam'a indirildiğini anlatan Çiçek, şunları kaydetti: "Ona indirilen kılıç darbeleri Hazreti Ali efendimize indirilmiştir. O Hazreti Ali ki; Müslüman olmayı kabul eden ilk çocuktur. Hicret sırasında Hazreti Muhammet'in yatağına yatıp, müşrikler tarafından öldürülmeyi göze almış, adanmış, kutlu bir insandır. Hazreti Peygamberin yeğeni ve damadıdır. Allah'ın cennetle müjdelediği sahabenin büyüklerindendir. Peygamberimizin vahiy katibidir. Hazreti Hüseyin efendimiz, bu kendini feda etmiş büyük insanın evladı, sevgili peygamberimizin torunudur. Hakikatin ipine tutunan ve zorbalığa boyun eğmeyen Hazreti Hüseyin, kendi şehadetiyle bizlere, 'hakkı üstün tutmak için gerekirse öl' demiştir." "O, hakkı üstün tutmak için kendini feda etmiştir" TBMM Başkanı Çiçek, Hazreti Hüseyin'in hakkı üstün tutmak için kendisini feda ettiğini söyledi. Hazreti Hüseyin'in kendini feda ederek doğruyu, haklıyı ve iyiyi cesaretlendirdiğini anlatan Çiçek, şunları kaydetti: "Doğru, haklı, iyi dururken kim kötülerle beraber olmak ister. Hazreti Hüseyin dururken kim Yezid'le, Yezid'lerle beraber olmak ister. Hazreti Hüseyin efendimiz Kerbela'da sadece bizler için değil, insanı insan yapan bütün değerler için kendini feda etmiştir. Ne mutlu onun yolundan gidene ve ne mutlu onu rehber edinip, hakkı üstün tutanlara." Çiçek, 14 yüzyıl önce meydana gelen bu elim olayın, İslam dünyasında büyük ayrışmaya neden olduğunu dile getirdi. Siyasi yorum farkından kaynaklanan bu ayrışma nedeniyle Müslümanların bütün enerjilerini birbirlerine karşı harcamak zorunda bırakıldığını vurgulayan Çiçek, şunları kaydetti: "İnsanlığın kurtuluşu için harcanması gereken masailer, iktidara sahip olmak için harcanmıştır. Peygamberi Ekberin vefatının üzerinden 48 yıl, ömrünün 25 yılını Hazreti Muhammet'in yanında geçirmiş Hazreti Ali efendimizin vefatının üzerinden 19 yıl geçtikten sonra düzenlenen bu meşum katliamın bir nedeni siyasi iktidar hırsı ise diğer sebebi de küllerinden yeniden doğan kabileciliktir." TBMM Başkanı Çiçek, bu katliamla birlikte İslam tarihinde kötü bir çığır açıldığını ve dönemin hanedanlık geleneğinin "hortlatıldığını" ifade ederek, şöyle devam etti: "Halkın liyakat sahibi kişileri demokratik yollarla devlet başkanlığı görevine getirmesinin önü tamamen kapanmıştır. Böylece Hazreti Peygamberin kardeşlik bağlarıyla birbirlerine bağladığı insanların arasına, vefatının üzerinden yarım asır geçmeden geleneksel alışkanlıklar ve kabile asabiyeti girmiştir. Bugün Hazreti Hüseyin efendimizin bizlere bıraktığı mesajı anlamayanların olduğunu görmekten gerçekten hicap duyuyoruz." "Maalesef İslam dünyasında çok acı olaylar yaşanıyor" Çiçek, İslam dünyasında çok acı olaylar yaşandığını belirterek, "Günümüzde hala Sünni, Şii diye insanlar birbirine kurşun sıkıyor. Irak'ta, Suriye'de, Afganistan'da, Pakistan'da, nerede İslam toplumu varsa kan akmaya, kan dökülmeye devam ediyor. Hem de 'Allahu Ekber' diyerek. Allah bu kanın neresindedir ?" diye konuştu. "Ölen 'Allahu Ekber' diyor, öldüren 'Allahu Ekber' diyor. Bu nasıl bir islam anlayışıdır ?" diyen Çiçek, sözlerine şöyle devam etti: "Bu Müslümanların eline silahı başkaları tutuşturuyor. Maalesef bu katliamla birlikte, İslam tarihinde kötü bir çığır açılmış ve dönemin hanedanlık geleneği tekrar hortlatılmıştır. İnancından dolayı insanlara şiddet uygulanmasının anlaşılır ve anlatılır bir tarafı yoktur. Bizler 'bir insanı öldüren, bütün insanlığı öldürmüştür' diye inanınırız. Hangi inançtan olursa olsun, savunmasız, günahsız, masum kişilerin öldürülmesini asla ve asla kabul etmiyoruz." Çiçek, bugün eskiye dair bütün kötü alışkanlıkların hortlatıldığı 1374 yıl önceki vahşeti, siyasi saiklerle de olsa savunacak kimsenin olmadığına işaret ederek, şöyle devam etti: "Zira ehlibeytin Ali evlatlarının masumiyeti ortadadır. O masumiyet ki bizlerin ortak noktası olmuştur. Ortak acısı olmuştur. Bu vahşete 'bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum' diyerek, bilginin değerini bizlere anlatan ve hatırlatan Hazreti Ali efendimize ve evlatlarına duyduğumuz muhabbeti daha da derinleştirmiştir." "Türk milleti tarafını seçmiştir" Çiçek, Türk milletinin bu elim olay karşısında kendi izanı, irfanı ve vicdanıyla tarafını seçtiğini belirterek, bu topraklar üzerinde Yezid'den yana olan, Yezid zihniyetinde olan bir Müslümanın olmadığını ve asla da olamayacağını ifade etti. Bu durumun en samimi göstergesinin, herkesin evinde bir Ali, bir Hasan, bir Hüseyin, bir Fatıma, bir Zehra, bir Zeynep isminin bulunması olduğunu dile getiren Çiçek, sözlerine şöyle devam etti: "Fakat yaptığımız görev gereği Anadolu'yu hepimiz geziyoruz... Şu ana kadar Yezid ismine ben hiç bir yerde rastlamadım. Dolayısıyla bu millet tarafını seçmiş, nerede durduğunu tarihen de göstermiştir. Ortada siyasetin tarihe miras bıraktığı bir sorun var. Bu sorunun toplumsal tarihimizde kırılmaya neden olduğu da bir gerçektir. Bu gerçekliği yok saymamız da mümkün değildir. Bu matem ayı, gönüllerimiz arasında bir köprü olarak görülmelidir. Birbirimize duyduğumuz sevginin pekişmesine vesile olmalıdır." "Bir olursak iri oluruz ve gerçekten de diri oluruz" Çiçek, Muharrem ayının birlikte bir gelecek hayali kurdurması gerektiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti: "Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır. Bunu asla unutmamalıyız. Bir olursak iri oluruz ve gerçekten de diri oluruz. Bugün bizi birbirimize düşürmek için oynanan oyunların farkında olmalıyız. Tarih boyunca uğrunda çok cefa çekilen Alevi-Sünni ayrışmasına, çatışmasına asla fırsat vermemeliyiz. Yeteri kadar acılar çektik. Aramıza kin ve nefret tohumları ekmeye çalışanlara şüpheyle bakmalı ve mesafeli durmalıyız." Daha demokratik bir ülkede yaşamayı ve bireysel özgürlük alanlarının genişletilmesini istemenin, takdirle görülecek bir tutum olduğuna değinen Çiçek, Türkiye'nin haklar ve özgürlükler bağlamında artık belli bir olgunluğa doğru hızla ilerlediğini dile getirdi. Çiçek, bu anlamda farklı inançlara mensup grupların sorunları ve taleplerinin daha fazla geciktirilmeden, birlikte uzlaşarak, anlaşarak çözülmesinin gerekliliğine dikkati çekerek, şöyle devam etti: "Tarih boyunca bizi içten içe kemiren iki fitne olmuştur, biri mezhepçilik diğeri de etnikçiliktir. Bu iki fitne günümüzde yine hortlatılmaya çalışılmaktadır. Ortak değerlerimiz yerine, doğuştan gelen özelliklerimizde üstünlük arama hastalığı yaygınlaşmaktadır. Millet olarak hepimiz son derece dikkatli ve uyanık olmak zorundayız. Başkalarının planlarının bir parçası olmak yerine kendi planlarımızı yapmak zorundayız. Başkalarının gösterdiği hedeflerin peşinde koşmak yerine, kendi tarihsel hedeflerimizle ulaşmaya çalıştığımız taktirde, çatımız hep güçlü ve büyük olacaktır."