Ön Söz Ortaya çıkışı antik döneme kadar götürülebilecek olan terörizmin, kitlesel ve yaygın bir soruna dönüşmesi büyük ölçüde 20’nci yüzyılda olmuş, son 20 yılda ise küreselleşerek derinleşmiş ve kazandığı sınır aşan özelliği ile tüm insanlığı etkileyen bir mesele hâline gelmiştir. Günümüzde terör saldırıları büyük ölçüde Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Sahra-altı Afrika üçgeninde yoğunlaşmışsa da, dünya çapında faaliyette bulunan ağ yapılanmalı çok sayıda terör örgütü nedeniyle, tam anlamıyla küresel bir sorun hâline gelmiştir ve çözümlerinin de küresel düzeyde aranması gerekir. Öte yandan, uluslararası alanda yapılan çok sayıda çalışmanın gösterdiği üzere, terör ve terörizme karşı alınacak önlemler bir taraftan uluslararası iş birliği ve küresel dayanışmayı gerekli kılarken, diğer taraftan temelinden çözülmesi için sorunun ortaya çıkışına neden olan sosyoekonomik ve siyasi altyapıdaki izin verici/oluşturucu unsurlara yönelik önlemlerin de geliştirilmesi gerekmektir. Yine uluslararası alanda yapılan çalışmaların ortaya koyduğu bir diğer olgu, insani değerler açısından büyük yıkımlara ve acılara neden olmasına rağmen, terör ve terörizm konusunun, büyük ölçüde siyasallaşmış yapısı nedeniyle çetrefil bir çalışma alanı hâline gelmiş olmasıdır. O kadar ki, uluslararası alanda öne çıkan yönlendirici uluslararası örgütler ve devletler arasında terörün ne olduğu, hangi yapıların terör örgütü sayılması gerektiği ve terör eylemeleriyle nasıl mücadele edilebileceği kov vi Ön Söz nusunda bir fikir birliği, hatta sıklıkla yakınsama dahi ortaya çıkamamıştır. Bu durum, özellikle uluslararası bağlantıları/açılımları olan terör örgütleri ile ulusal düzeyde mücadele konusunda da ciddi sorunlara neden olmaktadır. Bu şekilde beliren küresel resimde Türkiye, 1960’lardan itibaren çok farklı motivasyon ve hedeflerle ortaya çıkmış terör örgütleri ve eylemlerinin hedefi olmuştur. Bu anlamda terör karşıtı mücadele konusunda yeterince tecrübe kazanması ve bu alandaki akademik çalışmalara belli ölçüde öncülük etmesi beklenebilecek bir ülkedir. Buna karşılık mevcut durum farklı bir noktaya işaret etmektedir. Açıktır ki, günümüzde gelinen nokta, Türkiye’de terörle mücadele konusunda eğitim, beceri ve örgütlenmede yaşanan sorunlar, bir ölçüde terör alanı ile ilgili olarak yapılan akademik çalışmaların azlığı, zayıflığı ve yetersizliği ile de ilgilidir. Öte yandan, Türkiye’de terör konusunda yapılan az sayıda çalışmanın önemli bir eksikliği, büyük ölçüde sadece Türkiye örneğini incelemeleri, uluslararası alanda diğer ülkelerin karşılaştıkları benzer sorunlara bakmayarak, karşılaştırmalı çalışmalara iltifat etmemeleridir. Bu şekilde yapılan çalışmalar, kaçınılmaz olarak veriye dayalı analizden ziyade, Türkiye’ye özgü sorunun ayrıntılarının anlatılmasına odaklanmakta ve dolayısıyla sorunun çözümü için dünyada ortaya çıkan alternatif çözüm yollarının Türkiye örneğine uygulanması veya güvenlik-temelli tedbirler dışında farklı yöntemler önerilmesi noktasında zayıf kalmaktadırlar. Cenker Korhan Demir tarafından doktora çalışması olarak hazırlanan ve daha sonra geliştirilerek kitap hâline getirilen elinizdeki metin, bu soruna önemli bir açılım getiriyor. Bu çalışma, hem terör konusunu bilimsel bir yöntemle inceliyor hem de üç farklı ülkede ortaya çıkmış terör örgütleri ve eylemlerini karşılaştırmalı biçimde ele alarak, ortaya çıkan sorunun temelleri, gelişimi ve olası çözüm yollarını anlamaya odaklanıyor. Dr. Demir, sadece akademik alandaki uzmanlığını değil, uygulama tarafındaki tecrübesini de çalışmayı destekleyecek şekilde kullanarak, Türkiye’de bu alanda yapılan çalışmalar için önemli bir katkı sunuyor. Çalışma özellikle Avrupa’da ortaya çıkmış, etnik temelli ve ayrılıkçı özellikleri olan terör örneklerine odaklanarak, PIRA, Ön Söz vii ETA ve PKK bağlamında, terör örgütlerinin yapıları, örgütlenme modelleri, eylem yöntemleri, yaşam döngüleri, ilgili devletlerin bu örgütlerle mücadele yöntemleri, başarı olasılıkları ve başarılı olmuş mücadele yöntemleri ile sonuçsuz kalan çabalara da değiniyor. Konuyu hem kuramsal düzeyde analizler ve veriler ile hem de uygulamadan örnekler ile destekleyerek, Türkiye için uygulamaya dönüştürülebilecek mücadele yöntemleri de öneriyor. Bu çerçevede, elinizdeki çalışma, sadece Türkiye’deki terör ve güvenlik çalışmalarına değil, aynı zamanda bu alanlarda uluslararası düzeyde yapılan araştırmalara da önemli bir katkı sunmaktadır. Akademik çalışmalarda olduğu kadar, özellikle lisansüstü düzeyde ama genel olarak eğitimde faydalı olacağına inandığım bu eser, yazılış tarzı ve dili ile konuya ilgi duyan kamuoyu tarafından da rahatlıkla faydalanabilecek ve terör konusunda yapılan tartışmalar için önemli bir kaynak olacaktır. Prof. Dr. Mustafa Aydın