Egzistansiyalizm (Varoluşçuluk) Akımı Özellikleri ve Temsilcileri

advertisement
Egzistansiyalizm (Varoluşçuluk) Akımı Özellikleri ve Temsilcileri
Ali Horuz tarafından yazıldı.
Pazar, 29 Ocak 2012 16:49 - Son Güncelleme Pazar, 29 Ocak 2012 16:52
EGZİSTANSİYALİZM (VAROLUŞÇULUK) Özellikleri ve Temsilcileri
Bir felsefe sistemidir. İlk olarak Alman düşünür Martin Heidegger tarafından ortaya atılmış
(1927), İkinci Dünya Savaşı yıllarında Fransız düşünür ve romancı Sartre'nin benimsemesi ve
edebiyata uygulaması ile bütün dünyada yaygınlaşmıştır.
İnsanın kendi değerlerini kendinin oluşturabileceğini; geleceğini yine kendisinin kurabileceğini
savunan bir felsefe akımıdır.
Varoluşçuluk 4 temel fikri savunur:
1. Varoluş her zaman tek ve bireyseldir. Bu görüş bilinç, tin, us ve düşünceye öncelik veren
idealizm biçimlerinin karşıtıdır.
2. Varoluş, öncelikle varoluş sorununu içinde taşır ve dolayısıyla varlık'ın anlamının
araştırılmasını da içerir.
3. Varoluş insanın içinden bir tanesini seçebileceği bir olanaklar bütünüdür. Bu görüş her türlü
gerekirciliğin karşıtıdır.
4. İnsanın önündeki olanaklar bütünü öteki insanlarla ve nesnelerle ilişkilerinden oluştuğundan
varoluş her zaman bir "dünyada var olma"dır. Bir başka deyişle insan her zaman seçimini
sınırlayan ve koşullandıran somut tarihsel bir durum içindedir.
Varoluşçuluğun etkileri çağdaş kültürün çeşitli alanlarında görüldü. Kierkegaard'ı izleyen Franz
Kafka, Das Schools, Şato, Der Prozess, Dava adlı eserlerinde insanın varoluşunu bir türlü
ulaşamadığı istikrarlı, güvenli ve parlak bir gerçeklik arayışı olarak betimledi. Çağdaş
varoluşçuluğun özgün temaları, Sartre'ın oyunları ve romanlarında, Simone de Beauvoir'in
yapıtlarında, Albert Camus'nün roman ve oyunlarında, özellikle de L'Homme Revolte
(Başkaldıran İnsan) adlı denemesinde işlendi.
Egzistansiyalizmin Başlıca Özellikleri
. Bireyin, geleceğini kendisinin belirleyebileceğini ileri süren bir felsefi anlayışa dayanır.
. Sanatçılar, yapıtlarında insanın kendisini aşması gerektiği, hür olmaya mecbur olduğu gibi
konulan işlemiştir.
. Yapıtlarda karakter yoktur, çeşitli durumlarla karşı karşıya kalmış insanlar vardır.
1/2
Egzistansiyalizm (Varoluşçuluk) Akımı Özellikleri ve Temsilcileri
Ali Horuz tarafından yazıldı.
Pazar, 29 Ocak 2012 16:49 - Son Güncelleme Pazar, 29 Ocak 2012 16:52
Egzistansiyalizmin Önemli temsilcileri
Jean Paul Sartre, Albert Camus, Andre Gide, Samuel Beckett, Franz Kafka
Varoluşçuluk (egzistansiyalizm); insanın biricikliğini savunan ve kişisel yaşanmışlıkların yaşam
kurgusunu oluşturduğunu kabul eden düşünce akımı. Akıllı bir varlık olan insanın, kendi dışında
olan dünya ile çelişkisini konu alan Varoluşçuluk; doğadaki iradî varoluş edilgenliğinin insan
bilinciyle olan savaşımına dikkat çeker. Bu mantığın bir sonucu olarak: Bireysel özgürlük ve
sorumluluk, varoluşçuluğun iki temel ögesi olarak ortaya çıkar. Varoluşçulukta birey merkez
olarak kabul edildiği için, öznel yargılar önemlidir ve bireyin yaşam içinde kazandığı deneyimler
bilimsel ve felsefi uğraşlardan daha önemlidir. Bunun bir sonucu olarak idealizmdeki tinsel ve
doğrusal varoluşu reddeder, birey olmadıkça hiçbir şeyin olmadığı bulgusuna varır. Böylece
"hiçlik" akımda önemli bir doktrin halini alır. Sonuç olarak, "var oluşun kendinden olduğu;
varoluşun özden önce geldiği varsayımına ulaşılır. Genel hatları itibariyle incelendiğinde
varoluşçuluk iki kısma ayrılır: Hristiyan Varoluşçuluğu ve Tanrıtanımaz Varoluşçuluk.
Varoluşçuluk üzerine düşünen filozofların temelde hem fikir oldukları nokta ; varoluşun özden
önce geldiğidir.
Varoluşçuluk genelde kötümserlik, bunaltı,
özgürlük, başkaldırış ve umutsuzluk felsefesi olarak düşünülür. Varoluşçuluk Kierkegaard,
Dostoyevski, daha farklı bir biçimde olsa da Nietzsche, Sartre, Camus ve Heidegger ile birlikte
anılır.
İsminden de anlaşıldığı gibi bireyin varoluşunu, özünden üstün tuttuğu için aynı zamanda
topluma bir karşı çıkışı da içerir. Bütün zaaflarıyla birlikte insanı ereklerini seçişinde özgür tutar.
Gelişimi
Varoluşçuluk, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya'da, İkinci Dünya Savaşı yıllarında
Fransa'da öne çıkan bir düşünüş olmuştur. Daha sonraki dönemlerde ABD'li felsefecilerin
dikkatini çekmiş; Batı medeniyetinin 20. yüzyılda kurgulamaya başladığı çağdaş düşünüş
paradigmalarının bilişsel altyapısını temellendirme görevini üstlenmiştir.
2/2
Download