T.C. ESKĠġEHĠR OSMANGAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ TIP FAKÜLTESĠ BEVACĠZUMAB’LA TEDAVĠ EDĠLEN KOLON KANSERLĠ HASTALARDA BEVACĠZUMAB’IN SOL VE SAĞ VENTRĠKÜLÜN SĠSTOLĠK, DĠYASTOLĠK FONKSĠYONLARI ÜZERĠNE ETKĠLERĠ Dr. Maharram NASĠFOV Kardiyoloji Anabilim Dalı TIPTA UZMANLIK TEZĠ ESKĠġEHĠR 2012 T.C. ESKĠġEHĠR OSMANGAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ TIP FAKÜLTESĠ BEVACĠZUMAB’LA TEDAVĠ EDĠLEN KOLON KANSERLĠ HASTALARDA BEVACĠZUMAB’IN SOL VE SAĞ VENTRĠKÜLÜN SĠSTOLĠK, DĠYASTOLĠK FONKSĠYONLARI ÜZERĠNE ETKĠLERĠ Dr. Maharram NASĠFOV Kardiyoloji Anabilim Dalı TIPTA UZMANLIK TEZĠ TEZ DANIġMANI Prof.Dr. Necmi ATA ESKĠġEHĠR 2012 iii TEZ KABUL VE ONAY SAYFASI T.C. ESKĠġEHĠR OSMANGAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ TIP FAKÜLTESĠ DEKANLIĞINA Dr. Maharram NASĠFOV‟a ait “Bevacizumab‟la tedavi edilen kolon kanserli hastalarda bevacizumab‟ın sol ve sağ ventrikülün sistolik, diyastolik fonksiyonları üzerine etkileri” adlı çalıĢma jürimiz tarafından Kardiyoloji Anabilim Dalı‟nda Tıpta Uzmanlık Tezi olarak oy birliği ile kabul edilmiĢtir. Tarih: Jüri BaĢkanı Prof. Dr. Necmi ATA Kardiyoloji Anabilim Dalı Üye Prof. Dr. Ahmet ÜNALIR Kardiyoloji Anabilim Dalı Üye Yrd. Doç. Dr. Taner ULUS Kardiyoloji Anabilim Dalı EskiĢehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Fakülte Kurulu‟nun ......./....../.......Tarih ve ....../.......Sayılı Kararıyla onaylanmıĢtır. Prof. Dr. Bekir YAġAR Dekan iv TEġEKKÜR Tezimin oluĢmasında bilgi ve deneyimlerini benimle paylaĢan tez danıĢmanım Prof. Dr. Necmi ATA‟ya, asistanlığım süresince eğitimimde gösterdikleri özen, paylaĢtıkları deneyimler nedeni ile Anabilim Dalı baĢkanı Prof.Dr. Ahmet ÜNALIR, Anabilim Dalı öğretim üyeleri Prof.Dr. Bülent GÖRENEK, Prof.Dr. Yüksel ÇAVUġOĞLU, Prof.Dr. Ömer GÖKTEKĠN, Doç.Dr. Alparslan BĠRDANE hocalarıma, tezimin yazılımında ve istatiksel değerlendirmelerde yardımlarını esirgemeyen Yrd.Doç.Dr. Hüseyin Uğur YAZICI‟ya, ekokardiyografik değerlendirmelerde katkılarından dolayı Yrd.Doç.Dr. Taner ULUS‟a, araĢtırmamızın planlanması ve yürütülmesinde yardımcı olan, hasta seçiminde ve takibinde rehberliğini esirgemeyen Tıbbi Onkoloji Bölümü Öğretim Üyesi Sayın Yrd.Doç.Dr. Bülent YILDIZ‟a teĢekkür ederim. v ÖZET Nasifov, M. Bevacizumab’la tedavi edilen kolon kanserli hastalarda bevacizumab’ın sol ve sağ ventrikülün sistolik, diyastolik fonksiyonları üzerine etkilerinin araĢtırılması. EskiĢehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fkültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Tıpta Uzmanlık Tezi, EskiĢehir, 2012. ÇalıĢmada bevacizumabın sol ve sağ ventrikülün sistolik, diyastolik fonksiyonlarına olan etkisine baktık. Bunun için bevacizumab kemoterapisi alan toplam 20 (14‟ü erkek, 6‟sı kadın) kolorektal kanser hastasını çalıĢmaya dahil ettik. Bütün hastalara tedavi öncesinde ve tedavi baĢlangıcından 3 ay sonra klinik değerlendirmeler yapılarak; konvansiyonel ekokardiyografi ve kardiyak fonksiyonlardaki minimal değiĢiklikleri saptamada hassas bir teknik olan doku Doppler görüntüleme ekokardiyografik ve doku uygulandı. Hastaların konvansiyonel Doppler parametrelerine bakıldı, alınan sonuçlar karĢılaĢtırıldı. Konvansiyonel ekokardiyografide sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonunda (p=0.001), mitral E-dalgasında (p=0.001) ve E/A oranında (p=0.025) istatiksel olarak anlamlı azalma, ĠVRZ(p=0.019)‟ de ise uzama gözlendi. Doku Doppler ekokardiyografide septal E/Ea oranında (p=0.04), lateral E-dalgasında(p=0.03), lateral Ea/Aa oranında(p=0.05), RV E-dalgasında(p=0.017) ve RV Ea/Aa oranında(p=0.01) istatiksel anlamlı azalma saptandı. Sonuç olarak kolorektal kanser hastalarında bevacizumab kullanımının kalbin sistolik ve diyastolik fonksiyonlarına olumsuz etki ettiği bulundu. Bu nedenle bevacizumab tedavisi alan hastaların kalp yetmezliği geliĢmesi acısından yakın takip edilmesi önerilir. Anahtar Kelimeler: kolorektal kanser, bevacizumab, doku Doppler vi ABSTRACT Nasifov, M. Searching the effect of Bevacizumab on left and right ventricle’s systolic and diastolic functions in patients with colon cancer who were treated with bevacizumab. Eskisehir Osmangazi University Faculty of Medicine, Department of Cardiology, Medical Specialization Thesis, Eskisehir, 2012. In our study, we have searched the effect of bevacizumab on left and right ventricles‟ systolic and diastolic functions. 20 patients ( men: 14, women: 6 ) with colorectal cancer who have been treated with bevacizumab were included. Before and 3 months after the beginning of the treatment, conventional echocardiography and tissue Doppler echocardiography; a sensitive method to determine minimal changes in cardiac functions; were used in all patients to establish the cardiac functions with clinical assessment. The results were compared. From the results of conventional echocardiography; decrease in left ventricle‟s ejection fraction (p:0.001), mitral valve‟s E wave (p:0.001), mitral valve‟s E/A ratio (p:0.025) and increase in IVRZ (p:0.019) were statistically significant. From the results of tissue doppler echocardiography; decrease in septal wall‟s E/Ea ratio (p:0.04), lateral wall‟s E wave (p:0.03), lateral wall‟s Ea/Aa ratio (p:0.05), right ventricle‟s E wave (p:0.017) and right ventricle‟s Ea/Aa ratio (p:0.01) were statistically significant. Consequently in our study we have found out that the effect of the treatment with bevacizumab on systolic and diastolic cardiac functions is unfavourable. So, it is suggested that patients with colorectal cancer who have been treated with bevacizumab needs to be checked up carefully about development of heart failure. Key Words: colorectal cancer, bevacizumab, tissue Doppler vii ĠÇĠNDEKĠLER Sayfa TEZ KABUL VE ONAY SAYFASI iii TEġEKKÜR iv ÖZET v ABSTRACT vi ĠÇĠNDEKĠLER vii SĠMGELER VE KISALTMALAR DĠZĠNĠ viii ġEKĠLLER DĠZĠNĠ ix TABLOLAR DĠZĠNĠ x 1.GĠRĠġ 1 2.GENEL BĠLGĠLER 3 2.1.Kolorektal Kanser 3 2.2.Vaskuler Endotelyal Büyüme Faktörü 5 2.2.1. Bevacizumab 5 2.3. Ekokardiyografi 7 2.3.1.Sol Ventrikül Sistolik Fonksiyonlarının Değerlendirilmesi 8 2.3.2. Doku Doppler Ekokardiyografi 11 2.4. Doku Doppler ekokardiyografi ile sol ventrikül diyastolik 16 fonksiyonlarının değerlendirilmesi 2.5. Doku Doppler ekokardiyografi ile sol ventrikül sistolik 25 fonksiyonlarının değerlendirilmesi 3. GEREÇ VE YÖNTEM 27 3.1. Hasta Grubu 27 3.2. Standart Ekokardiyografik ÇalıĢma 28 3.3. Doku Doppler Ekokardiyografik ÇalıĢma 29 3.4. Ġstatistiksel Analiz 33 4.BULGULAR 34 5.TARTIġMA 39 6.SONUÇ VE ÖNERĠLER 44 KAYNAKLAR 45 viii SĠMGELER VE KISALTMALAR A Geç diyastolik dalğa DDG Doku Doppler görüntüleme DM Diabetus Melitus E Erken diyastolik dalğa EDZ E-dalğasının deselerasyon zamanı EF Ejeksiyon fraksiyonu EKG Elektrokardiyografiya EKO Ekokardiyografiya FU Fluorouracil FK Fraksiyonel kısaltma HPL Hiperlipidemi HT Hipertansiyon ĠVGZ Ġzovolümetrik gevĢeme zamanı ĠVK Ġzovolümetrik kontraksiyon ĠVR Ġzovolümetrik releksasyon ĠVS Ġntraventriküler septum LA Sol atriyum LV Sol ventrikül PVd Pumoner ven diyastolik dalğa PVs Pulmoner ven sistolik dalğa PWDD Pulse wave doku Doppler RA Sağ atriyum RV Sağ ventrikül SVEF Sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu Sm Miyokardiyal haraket hızı VEGF Vasküler endotelyal büyüme faktörü ix ġEKĠLLER Sayfa 1. PWDD incelemede sistolde ve diastolde oluĢan dalgalar 14 2. Anormal sol ventrikül doluĢ paternleri 22 3. Miyokardiyal hızların kaydedildiği segmentlerin Ģematik görünümü 30 4. Septum bazalde elde edilen miyokardiyal hız örneği 31 5. Sol ventrikül bazalde elde edilen miyokardiyal hız örneği 32 6. Sağ ventrikül bazalde elde edilen miyokardiyal hız örneği 33 x TABLOLAR Sayfa 1. TNM sınıflaması 4 2. Diyastolik disfonksiyonun sınıflandırılması 23 3. Hastalara ait temel klinik ve laboratuar özellikleri 34 4. Konvansiyonel ekokardiyografik incelemeler 35 5. Doku Doppler ekokardiyografik incelemeler 36 6. Sağ ventrikülün ekokardiyografi bulguları 37 7. Korelasyon analizi sonuçları 38 1 1. GĠRĠġ Yirminci yüzyılın en önemli medikal baĢarılarından biri, kanserin artık tedavi edilebilir bir hastalık olmasıdır. Etkili kemoterapi ilaçlarının geliĢtirilmesiyle; sağkalım özellikle çocukluk çağı kanserlerinde 1960‟lı yıllarda %30 iken, günümüzde bu oran %70‟lere çıkmıĢtır (1,2). Sağkalım oranının artmasıyla uygulanan kemoterapi ilaçlarının ikincil malignite geliĢme ve geç kardiyotoksisite gibi uzun dönem yan etkileri görülmektedir. Kardiyotoksisite, kanser tedavisi sırasında görülen önemli bir yan etkidir. Kemoterapotik ajanların birçoğu kardiyotoksiktir. Antrasiklinler ve türevleri (doksorubisin, daunorubisin, idarubisin, epirubisin ve mitoksantron) günümüzde sık kullanılan, geri dönüĢümsüz kardiyomiyopatiye yol açabilen ajanlardır. Rekombinant insan anti-VEGF-A monoklonal antikoru olan bevacizumab kanser tedavisinde kullanılmak üzere onay almıĢ ilk antianjiogenik ajandır (18). Bevacizumab anjiogenez ve dolayısıyla vaskülarizasyonu inhibe ederek etkisini göstermektedir. Günümüzde metastatik kolon kanseri, meme kanseri, akciğer kanseri tedavisinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Oldukça güvenilir bir ilaç olmasına rağmen, hipertansiyon, proteinuri, tromboz, kanamaya meyil, yara iyileĢmesinde gecikme gibi yan etkileri saptanmıĢtır. Yapılan çalıĢmalarda belirgin kardiyotoksik yan etkisi olarak sadece antrasiklin grupu ilaçlarla kombine Ģekilde kullanıldığında gözlenmiĢtir. Ekokardiyografi; kalbin anatomik ve fizyolojik özelliklerinin ultrason adı verilen yüksek frekanslı ses dalgaları kullanarak incelenmesini sağlayan, giriĢimsel olmayan, uygulaması kolay ve nispeten ucuz bir tanı yöntemidir. Günümüzde ekokardiyografi kardiyovasküler hastalıkların değerlendirilmesinde fizik müayinenin önemli bir tamamlayıcısı olarak kabul edilmekte olup, elektrokardiyografiden (EKG) sonra en sık kullanılan tanı aracıdır (34). M-mode, spektral ve renkli Doppler, üç boyutlu ve doku Doppler incelemeler sonucunda kalp hastalıklarının ciddiyeti, altta yatan etiyolojik faktörler ve prognozu hakkında önemli bilgiler sağlanmaktadır. Doku Doppler görüntüleme tekniği son yıllarda geliĢtirilen, miyokardiyal sistolik ve diyastolik hareket hızlarının global veya bölgesel olarak ölçümüne imkan veren bir tekniktir. Doku Doppler görüntüleme tekniği, konvansiyonel Doppler‟in 2 modifiye Ģeklidir ve miyokardiyal hızları analiz ederek kardiyak fonksiyonların araĢtırılmasına imkan sağlar. Bu prospektif çalıĢmanın amacı bevacizumabın sol ve sağ ventrikül fonksiyonlarına olan etkisini hem konvansiyonel ekokardiyografi hem de doku Doppler görüntüleme teknikleri kullanarak değerlendirmektir. 3 2. GENEL BĠLGĠLER 2.1. Kolorektal Kanser Kanser, tüm dünyada ve ülkemizde sıklığı hızla artan mortalite ve morbiditesi yüksek bir hastalıktır. Yirmibirinci yüzyılın baĢlarında ölüme neden olan hastalıklar sıralamasında 7-8. sıralarda iken günümüzde kardiyovasküler hastalıklardan sonra ikinci sıraya yükselmiĢtir (5). Kolorektal kanser, kanserden ölüm nedenleri sıralamasında erkeklerde akciğer kanserinden sonra kadınlarda ise meme kanserinden sonra ikinci sırayı almaktadır (1). Kolorektal kanser, Kuzey Amerika, Batı Avrupa, Ġskandinavya, Yeni Zelanda ve Avustralya gibi geliĢmiĢ ülkeler baĢta olmak üzere tüm dünyada yaygın olarak rastlanan ve kanser ile iliĢkili ölümlerin yaklaĢık %10‟undan sorumludur (2). En yüksek görülme oranları Avustralya, ABD ve YeniZelanda'da; en düĢük oranlar ise Hindistan, Güney Amerika ve Ortadoğu ülkelerinde görülmektedir (3). 1999 yılı Sağlık Bakanlığı verilerimize göre ülkemizde kolorektal kanserler tüm kanserler arasında insidans açısından erkeklerde dördüncü, kadınlarda ise ikinci sırada gelmektedir(4). Kolon kanserinin üçte ikisi sol kolonda, üçte biri sağ kolonda görülmekte, %3’ünde aynı anda birden fazla odakta belirmektedir (2). Kolon kanseri gelişimine etkisi olduğu düşünülen faktörler arasında; diyet, çevresel faktörler, yaş, adenom ve karsinom öyküsü, özellikle inflamatuvar barsak hastalığı olmak üzere diğer predispozan hastalıklar ve aile öyküsünün olması sayılabilir (2,4,5,6). Kolon kanserli hastaların çoğu, semptomlar ortaya çıktıktan sonra tanınmaktadır. Erken evrede hastalar asemptomatiktir veya şüpheli karın ağrısı, meteorizm, barsak hareketlerinde değişiklik, rektal kanama yakınmaları olabilir (7). Klinik bulgular genellikle daha çok primer tümörün yerleştiği lokalizasyona göre ortaya çıkmaktadır. Sağ kolon tümörlerinde barsak alışkanlığında herhangi bir değişiklilik olmaması tipiktir. Ancak, mukus sekrete eden büyük tümörler diareye neden olabilir (8). Tüm kolon tümörleri, doğrudan komşu yapılara, lenfatikler ve kan damarları yolu ile uzak organlara yayılabilirler. Metastatik yayılım en sık bölgesel lenf nodları 4 ve karaciğere olur (9). Diğer sık görülen metastaz bölgeleri; periton, akciğer ve overlerdir. Kolon kanserlerinin evrelenmesinde günümüze kadar 3 farklı sınıflama kullanılmıştır; •Dukes sınıflaması •Astler-Coller sınıflaması •TNM sınıflaması Amerikan Birleşik Kanser Komitesi (AJCC) ve Uluslararası Kanser Birliği (UICC)‟ nin tümör, lenf düğümü ve metastaz komponentlerini gruplandırmasıyla ortayakoyduğu TNM sınıflaması, daha ayrıntılı olduğu için günümüzde en çok kullanılan sınıflamadır.(10,11,12)Tablo 1‟de TNM sınıflaması görülmektedir. Tablo 1. TNM sınıflaması EVRE 0 Tis N0 M0 EVRE 1 T1,T2 N0 M0 EVRE 2 T3,T4 N0 M0 EVRE 3 Herhangi bir T N1,N2,N3 M0 EVRE 4 Herhangi bir T Herhangi bir N M1 Esas tedavisi cerrahi olmakla beraber sadece cerrahi tedavi ile hastaların önemli bir kısmında cerrahiyi takibeden ilk 3 yıl içinde nüksler ortaya çıkar. Son yıllarda metastatik kanser tedavisinde kullanılmaya baĢlanan irinotekan, oksaliplatin gibi yeni kemoterapi ajanları ve bevacizumab, cetuximab gibi monoklonal antikorlar hastaların sağkalımında önemli ilerlemeler sağlamıĢtır (Doğan M, Akbulut et al. T. Klinikleri 2009). KRK „de kullanılan kemoterapi ilaçlarına bakıldığında 5-FU‟in 1957 yılında ilk kez keĢfinden beri sıklıkla kullanılmakta olduğunu görmekteyiz (Skıbber J. M. et al. 2001). Son on yıldır 3 sitotoksik ajan: oksaliplatin, irinotekan ve katesitabin ve 3 biyolojik ajan:bevacizumab, cetuximab ve panitumumab tedaviye eklenmiĢtir. 5 Metastatik hastalıkta standart tedavi fluoropirimidin temelli kombinasyon tedavisidir. Sıklıkla 5-FU, Lökovorin ve Oksaliplatin kombinasyonu: FOLFOX yada 5-FU, Lökovorin ve Ġrinotekan kombinasyonu (FOLFĠRĠ) kullanılmaktadır (Zuckerman D.S. et al 2008). 2.2. Vasküler Endotelyal Büyüme Faktörü ( VEGF) Anjiyogenez yeni kan damarı oluĢumu olup, solid tümörlerin büyümesi ve yayılması icin gerekli temel mekanizmalardan biridir. Tümörler büyümek icin proanjiyogenik ve anti-anjiyogenik faktorler arasındaki dengeyi bozmak suretiyle kendilerine damar oluĢturmakta ve geliĢimini sürdürmektedir (13). Cesitli proanjiyogenik faktorler arasında vaskuler endotelial büyüme faktörü (VEGF) gerek normal anjiyogenez gerekse de tümör anjiyogenezi bakımından anahtar role sahiptir. VEGF anjiyogenezin kontrolundeki baskın buyume faktörüdür. VEGF,VEGF reseptör (VEGFR)-1 (Flt-1) ve VEGFR-2 (KDR/Flk-1) olarak adlandırılan reseptör tirozin kinaza ve ko-reseptorlerin neuropilin iki ailesine bağlanmaktadır.VEGFR-2 mitojenik ve anjiyogenik etki ile permeabilite artıĢından sorumlu temel reseptördür. VEGF‟in VEGFR-2‟ye bağlanması reseptör dimerizasyonunu uyarmakta ve ligand-bağımlı tirozin kinaz fosforilasyonu baĢlatılmaktadır. Bunun sonucunda endotel hücre proliferasyonu, migrasyonu ve sağ kalımı aktive olmaktadır (14,15). VEGFR-3 (FLT4) yapısal olarak VEGFR-1 ve VEGFR-2‟ye benzeyen bir tirozin kinaz reseptörüdür. VEGF-C ve VEGF-D olarak bilinen ve VEGF yuksek derecede benzeyen 2 ligandı vardır. Akciğer, barsak, beyin, cilt ve plasenta gibi bircok dokuda tespit edilmistir. Kan damarları ve lenfatik damarların normal geliĢiminde onemli bir rol oynamaktadır (14,16,17). 2.2.1. Bevacizumab Rekombinant insan anti-VEGF-A monoklonal antikoru olan bevacizumab‟ın, faz I calısmalarında kemoterapi ile birlikte kullanıldığında serum VEGF seviyelerini olçülemeyecek seviyelere kadar düĢürdüğü ve farklı tümorlerde büyümeyi inhibe 6 ettiği saptanmıstır. Sağkalımı uzattığı ceĢitli faz III calıĢmalarda klinik olarak kanıtlanmıĢ ve kanser tedavisinde kullanılmak uzere onay almıĢ ilk antianjiogenik ajandır (18). Bevacizumab VEGF‟e bağlanarak endotel hücre yüzeyinde VEGF ile reseptörleri (Flt-1 ve KDR) arasındaki etkileĢimi engeller. Bevacizumab + FOLFOX4 (5-FU, lokoverin ve oksaliplatin) alan kolorektal kanser hastalarında, yalnızca FOLFOX4 alan hastalara kıyasla tüm sağkalımda anlamlı artıĢ olduğunun gösterilmesinin ardından, 2006‟da kullanım onayı metastatik kolon ve rektum kanserinin ilk ya da ikinci sıra tedavisi olarak geniĢletilmiĢtir. Metastatik akciğer kanserinde; bevacizumab ile birlikte karboplatin ve paklitaksel kombinasyon kemoterapisi alan hastalarda, yalnızca karboplatin ve paklitaksel kemoterapisi alan hastalara gore, sağkalımda anlamlı artıĢ sağlandığı gosterilmiĢtir (19). Bu kanıta dayanarak rezeke edilemeyen, lokal-ileri, rekurren ya da metastatik küçük hücreli olmayan akciğer kanserinin ilk sıra tedavisinde karboplatin ve paklitaksel ile kombinasyon rejiminde kullanım onayı almıĢtır. Günümüzde ileri evre metastatik meme kanserinin tedavisinde de kombinasyon tedavilerine giren bevacizumabın; renal hücreli karsinom, pankreas kanseri, over kanseri ve hormona yanıt vermeyen prostat kanserinde klinik etkinliğine dair calıĢmalar halen sürmektedir (20). Bevacizumab, metastatik kolorektal kanser kombinasyon tedavisinde 5 mg/kg iki haftada bir (19), küçük hücreli dıĢı akciğer kanseri kombinasyon tedavisinde 15 mg/kg üç haftada bir (21), metastatik meme kanser kombinasyon tedavisinde 15 mg/kg dozunda iki ya da üç haftada bir (22) kullanılmaktadır. Bu klinik çalıĢmalar kombinasyon tedavisine bevacizumab eklenmesinin, kemoterapinin yalnız baĢına kullanımına kıyasla toksisitede belirgin artıĢa neden olmadığı ve iyi tolere edildiğini göstermiĢtir. Bu çalıĢmalarda ortaya çıkan en belirgin yan etkiler hipertansiyon, proteinuri, tromboz, kanamaya meyil, yara iyilesmeĢinde gecikme olarak ortaya çıkmaktadır. Daha nadiren hayatı tehdit edici olaylar (arteriyel trombotik olaylar, gastrointestinal perforasyon ve masif hemoptizi) bildirilmiĢtir. Bevacizumab‟ın bilinen baĢlıca böbrek yan etkileri arasında proteinuri ve hipertansiyon geliĢimi dikkat çekmektedir. Bu yan etkiler yedi klinik randomize çalıĢmayı (23-32) değerlendiren bir meta analizde değerlendirilmiĢtir (26). DuĢuk doz bevacizumab alan hastalarda herhangi bir derece proteinuri sıklığı %21-41 7 arasında iken, yuksek doz alan grupta %22-63 arasında değiĢmiĢtir. Derece III proteinuri (protein>3.5 gr/gun) kontrol grubundaki 872 hastanın yalnızca birinde saptanırken (%0.1), düĢük doz bevacizumab alan 597 hastanın 6‟sında (%1.0) ve yüksek doz bevacizumab alan 381 hastanın 7‟sinde (%1.8) geliĢmiĢtir. Bu çalıĢmalarda bevacizumab kullanımına bağlı artmıĢ proteinuri riski istatistiksel olarak anlamlı bulunmuĢtur. DüĢük doz bevacizumab alan hastalarda hipertansiyon sıklığı %2.7-32 arasında iken, yüksek doz alan grupta %17.6-36 arasında rapor edilmiĢtir. Kontrol grubunda 872 hastadan 15‟inde(%1.7) III. derece hipertansiyon geliĢirken, bevacizumab kullanılan hastalarda düĢük doz grubunda 597 hastadan 52‟sinde (%8.7) ve yuksek doz grubunda 381 hastadan 61‟inde (%16.0) III. Derece hipertansiyon geliĢmiĢtir. Bevacizumab anlamlı derecede artmıĢ hipertansiyon riskiyle iliĢkili bulunmuĢtur. Bevacizumab alan hastaların beĢinde hipertansiyon nedeniyle tedavi sonlandırılmıĢtır. Klinikte, bevacizumab‟a bağlı hipertansiyon oral antihipertansif ilaclarla düzenlenmektedir (27,28). Bu sekonder hipertansiyonun tedavisi icin seçilecek antihipertansif ilacın hangisi olması gerektiği konusu halen tartıĢmalıdır (29). Ancak sıklıkla anjiyotensin-dönüĢtürücü enzim inhibitörleri (ACEI) kullanılmaktadır. Yan etkiler açısından yüksek risk taĢıyan hastaların yakın takibi onerilmektedir. 2.3. Ekokardiyografi Ekokardiyografi, kalbin anatomik ve fizyolojik özelliklerinin ultrason adı verilen yüksek frekanslı ses dalgaları kullanılarak incelenmesini sağlayan, giriĢimsel olmayan, uygulaması kolay ve nispeten ucuz bir tanı yöntemidir. Ultrason, insanın iĢitemediği (20.000/sn veya üstündeki) frekanstaki ses dalgalarını ifade eden bir kavramdır. Ultrason dalgaları, bir transduser aracılığıyla dokulara gönderilir ve daha sonra transdusere geri yansır. Belirli bir doğrultuya yöneltilebilmesi ve kısmen küçük objeler tarafından yansıtılabilmesi özellikle klinik tıpta kullanılabilir olmasına olanak sağlamaktadır. Ekokardiyografinin tarihçesine bakıldığında, 1950‟li yılların ortalarında H. Hertz ve I. Edler‟in ortak çalıĢmaları klinik ekokardiyografinin baĢlangıcı olarak kabul edilmektedir. Klinik ekokardiyografi uygulamaları tek boyutlu, zaman ve 8 hareket kayıtlarından oluĢan M-mod ekokardiyografi ile baĢlamıĢ, ancak 1970‟li yılların ortalarında atan kalbin gerçek zamanlı uzaysal imajlarının elde edildiği iki boyutlu ekokardiyografide önemli geliĢmeler sağlanmıĢtır. Son birkaç yıl içinde kalbin gerçek boyutlu volumetrik incelenmesini sağlayan üç boyutlu ekokardiyografi ile yapılan çalıĢmalar giderek artmaktadır (33). Günümüzde ekokardiyografi olmazsa olmaz kabul edilen bilgiler sunmakta ve bu özelliği nedeniyle kardiyoloji pratiğinde elektrokardiyografiden sonra en sık kullanılan ikinci tanısal araç olarak kendisine yer bulmaktadır (34). Günümüzde 2 boyutlu ekokardiyografi M-mod ekokardiyografinin yerini almıĢ olsa da, halen M-mod ekokardiyografi tam bir ultrasonografik değerlendirme açısından oldukça kullanıĢlıdır. Hem 2 boyutlu hem de M-mod ekokardiyografi, kalbin yapı ve hareketleri bakımından ayrıntılı bilgiler vermektedir, ancak bu yöntemler ile kan akımı hakkında doğrudan bilgi elde edilmesi mümkün değildir. Ġki boyutlu ekokardiyografi ile, kan akımı ile ilgili saptanabilecek patolojilerin (örneğin kapaklara ait kaçaklar, kalp içi Ģantlar gibi) ancak dolaylı bulguları saptanabilir. Ekokardiyografi için son derece önemli eksiklik yaratan bu durum, Doppler görüntülerin kullanımı ile giderilebilmiĢtir. Doppler tekniği, ilk olarak bir fizikçi olan Johann Christian Doppler tarafından tanımlanmıĢtır. Prensip olarak eritrositlerden yansıyan ses dalgalarının frekanslarındaki değiĢimleri ölçen bu yöntem ile kan akımının yönü ve hızı hesaplanabilmektedir (34). Ekokardiyografinin geliĢim süreci içerisindeki bir diğer yenilik ise, doku düzeyinde Doppler kayıtlarının elde edilebilir oluĢudur. Aslında klasik Doppler görüntüleme ile doku Doppler görüntüleme teknikleri benzer prensip üzerinden çalıĢmaktadır.(35). 2.3.1. Sol Ventrikül Sistolik Fonksiyonlarının Değerlendirilmesi M-mod, iki boyutlu (2D) ekokardiyografi, Doppler ve doku Doppler teknikleri kullanılarak LV sistolik fonksiyonları değerlendirilebilir. Ġstirahatteki LVEF ve fraksiyonel kısalma (FK) en sık kullanılan ekokardiyografik parametrelerdir (36). Sol ventrikül atım hacmi ve duvar skor indeksi, LV sistolik fonksiyonlarının tespitinde kullanılan diğer parametrelerdir. Son zamanlarda Pulse wave doku Doppler (PWDD) aracılığıyla elde edilen sistolik miyokardiyal hareket 9 hızı (Sm) de LV sistolik fonksiyonlarının değerlendirilmesinde kullanılır hale gelmiĢtir. M-mod Ekokardiyografi Sol ventrikül boĢluğunun boyutları ve duvar kalınlıklarının ölçümü M-mod kayıtlarda elde edilebilir. Amerikan Ekokardiyografi Cemiyeti‟nin önerileri doğrultusunda ölçümler, diyastol sonunda QRS kompleksinin baĢlangıcında ve sistol sonunda LV arka duvar endokardının yukarı yöndeki hareketinin en fazla olduğu noktadan yapılır. M-mod ile ölçülen ventrikül boyutları ventrikülün tamamını yansıtmayabilir. M-mod ekokardiyografi ile hem sol ventrikül EF hem de FK hesaplanabilir. Sol ventrikül EF Teicholtz metodu ile hesaplanır (37). M-mod yöntemi ile FK aĢağıdaki formülle hesaplanır. FK=(Diyastol sonu çap-Sistol sonu çap)/Diyastol sonu çap Fraksiyonel kısalma, LV‟nin sadece izlenen düzlemdeki fonksiyonunu yansıtır. Kalp kasılmalarının eĢ zamanlı olmadığı durumlarda ya da segmental dissinerji durumunda yanlıĢ yorumlara neden olabilir . Ġki Boyutlu Ekokardiyografi Ġki boyutlu ekokardiyografi, LV ve çevresini birçok düzlemde görüntüleyebildiğinden odacık hacimlerinin ve EF‟nin hesaplanması konusunda Mmoddan belirgin olarak daha üstündür. Ġki boyutlu ekokardiyografi ile hacim hesaplanmasında birçok formüller olsa da bugün için en çok kullanılanı Simpson kuralı veya diğer adıyla diskler kuralıdır. Burada LV birçok düzlemde kesitlenerek ortaya çıkan dilimlerin alanları toplanır ve hacim buna göre hesaplanır. Bu yöntemin en önemli avantajı, LV geometrisi hakkında herhangi bir varsayıma gerek olmamasıdır. Modifiye Simpson yönteminde ise ventrikülün gövde kısmının hacmi, Simpson disk hacim toplamıdır. Burada farklılık sadece apikal bölgenin hacminin elipsoid olarak hesaplanarak gövde hacmine eklenmesidir. Bu sayede ayrı ayrı sistol ve diyastol sonu hacimler hesaplanarak aĢağıdaki formülle EF hesaplanır (36). 10 EF=(Diyastol sonu hacim-Sistol sonu haçim)/Diyastol sonu hacim Ejeksiyon fraksiyonunun normal değeri ≥ %60 olarak kabul edilir. Sık ventriküler ekstrasistol, atriyal fibrilasyon ve senkronizasyon bozukluğuna neden olan diğer durumlar EF‟nin yanlıĢ hesaplanmasına sebep olabilmektedir. Ejeksiyon fraksiyonu ölçümünde karĢılaĢılabilecek bu potansiyel hatalar, araĢtırmacıları LV sistolik fonksiyonlarının değerlendirilmesinde yeni yöntemlere yönlendirmiĢtir. Sol Ventrikül Atım Hacmi Sol ventrikül atım hacimleri ve EF ölçümleri 2D ekokardiyografi ile hesaplanabilirse de Doppler ekokardiyografi, sistolik fonksiyonun tek baĢına ve invaziv olmayan bir Ģekilde ekokardiyografinin en önemli tetkik edilmesine uygulama imkan alanlarından biri sağlar. Doppler atım hacminin hesaplanmasıdır (38). Bu konudaki teori göreceli olarak basittir. Herhangi bir açıklık veya tüpten geçen hacim, akımın geçtiği kesitsel alan ve o akımın hızı ile hesaplanabilir. Anatomik kesitsel alan ölçümleri ekokardiyografik görüntülerden elde edilebilirken, hız Doppler ile saptanabilir. Aortik kapağın anülüsü çember Ģeklinde olduğundan, hemen kesitsel alanı çapının ölçümüyle hesaplanabilir. Açıklıktan geçen ortalama akım hızı, hızın zamana integrali (Doppler eğrisinin altında kalan alanın ölçülmesi) ile hesaplanır. Genellikle atım mesafesi olarak adlandırılan hız-süre integrali atım hacmini hesaplamak için kesitsel alan ile çarpılır (38). Atım hacmi ve kalp hızının çarpımı ise kardiyak outputu verir. Atım hacmi= π x (SV çıkıĢ yolu yarıçap)2 x (SV çıkıĢ yolu hız-zaman integrali) Sol Ventrikül Duvar Skor Ġndeksi Bölgesel LV fonksiyonu 16 LV duvar segmentinin kontraktilitelerinin 2D ekokardiyografi ile değerlendirilmesi esasına dayanır. Her segmente kontraktilitesine bağlı olarak sayısal skor verilir: 1, normal; 2, hipokinetik; 3, akinetik; 4, diskinetik; ve 5, anevrizma. Daha sonra duvar skorlarının toplamının değerlendirilen segment sayısına bölünmesi ile skor indeksi hesaplanır. Yüksek duvar skor indeksinin prognozu anlamlı Ģekilde olumsuz etkilediği çalıĢmalarda gösterilmiĢtir (39). 11 2.3.2. Doku Doppler Ekokardiyografi DDG, ilk defa 1989 yılında Isaaz ve arkadaĢları tarafından LV posteror duvar hareketlerinin değerlendirilmesi amacıyla kullanılmıĢtır (40). Sonrasında 1992 yılında Mc Dicken ve arkadaĢları tarafından klinik açıdan kullanılmıĢtır (41). DDG, doppler prensibine dayalı, giriĢimsel olmayan bir kardiyak inceleme tekniğidir. Konvansiyonel Doppler ve DDG teknikleri benzer mekanizmalarla çalıĢan teknik yöntemleridir. Konvansiyonel Doppler, kalp boĢlukları ve büyük damarlardaki kan akımı hızlarını, DDG ise miyokard hızlarını ölçmek için kullanılır. Konvansiyonel Doppler‟de hedef, hızı yüksek olan ve ultrason dalgalarını yansıtma özellikleri düĢük olan eritrositler,doku Doppler‟de ise, hızı düĢük olan ve ultrason dalgalarını yansıtma özelliği olan miyokard dokusudur (42). Doku Doppler ekokardiyografi cihazlarında düĢük hızları elimine eden yüksek geçiĢ filtreler kaldırılarak kazanç arttırılır. Bu sayede miyokarddan yansıyan düĢük hızlı ve yüksek amplitüdlü sinyaller kaydedilebilir. Farklı akustik pencerelerden miyokardiyal ve annüler segmentlere ait sistolik ve diastolik hızlar ölçülebilir. Günümüze kadar yapılan çalıĢmalarda DDG global ve bölgesel sol ventrikül fonksiyonları ile anormal sol ventrikül relaksasyonunu değerlendirmek için kullanılmıĢtır. DDG iki ayrı kategoride incelenir. 1-Renkli Doku Doppler Bu teknik ile miyokardın hareket hızları renklendirilebilir ve bu renklendirme hem iki boyutlu, hem de M-mode görüntü üzerine yerleĢtirilebilir. Duvar hareketleri hız ve yönlerine göre farklı renklerle kodlanırlar.Transdusere doğru hareket eden kardiyak dokular kırmızı- sarı, transduserden uzaklaĢan dokular ise mavi-yeĢil renkle kodlanırlar, hareketsiz noktalar renklendirilmez. Elde edilen görüntünün kaydı yapılarak daha sonra doku hızları kantitatif olarak değerlendirilir (43). 2-“Pulse wave” Doku Doppler (PWDD) Sample volüm incelenilen segment üzerine yerleĢtirilerek kayıt yapılır. Ġncelenen noktanın zaman içerisindeki hareketi saptanır. Sistol ve diyastolde miyokardın hareket yönüne göre pozitif veya negatif Doppler paterni elde edilir. 12 PWDD de renkli doku Doppler‟ den farklı olarak anlık hızlar gösterilir ve yüksek temporal rezolüsyon elde etmek için sample volüm geniĢliği 2–5 mm aralığına ayarlanır. Miyokardiyal hızlar düĢük olduğundan dolayı Nyquist limitleri – 20 cm / sn ile +20 cm/sn aralığına ayarlanmalıdır. Doku Doppler ekokardiyografinin spektral dopplerinin horizontal kayıt hızı 50–100 mm/sn olması temporal rezolüsyonun düzgün ve kolay ölçülmesini sağlar. Elde edilen veriler sadece sample volümün yerleĢtirildiği bölgeye ait olduğu için, istenilen bölgenin sistolik ve diyastolik fonksiyonları ayrı ayrı değerlendirilebilir. Doppler dalgalarının ölçümü yapılarak miyokardın hareketi kantitatif olarak değerlendirilebilir. PWDD tekniği de konvansiyonel Doppler tekniğinde olduğu gibi açı bağımlıdır. Bu sebeple kalbin tüm planlardaki hareketlerinin aynı anda değerlendirilmesi mümkün olmamaktadır. Ġncelemenin yapıldığı pencereye göre PWDD ile kalbin uzun eksen veya kısa eksen boyunca olan hareketi değerlendirilir. Parasternal pencereden yapılan incelemede sadece anteriyor septum ve posteriyor duvarın kısa eksen boyunca olan hareketleri Doppler dalgalarına paraleldir. O sebeple parasternal pencereden PWDD ile sadece bu iki duvarın kısa eksen üzerindeki hareketleri değerlendirilebilir. Uzun eksen boyunca olan hareketlerin değerlendirilmesi için uygun olan ise apikal penceredir. Çünkü apikal incelemede kalbin uzun eksen boyunca olan hareketleri Doppler dalgalarına paraleldir. Apikal 4 boĢluk, 2 boĢluk ve uzun eksen görüntülemelerde, tüm LV duvarlarının ve mitral anulusun uzun eksen boyunca olan hareketleri değerlendirilebilir. Bu değerlendirmeler bazal ve mid segmentlerde yapılabilir. Ancak kardiyak siklus boyunca LV apeksinin pozisyonu rölatif olarak sabit olduğu için, apikal segmentlere ait hareket hızlarının elde edilmesi çoğu kez mümkün olmamaktadır (43). PWDD incelemede sistolde ardıĢık iki dalga elde edilir. Bunlar izovolümetrik kontraksiyon fazında ve ejeksiyon fazında oluĢan dalgalardır; 1- Ġzovolümetrik kontraksiyon (ĠVK) fazında düĢük hızlı, çok kısa süreli, unifazik veya bifazik bir dalga görüntülenir. Bu dalga kalbin rotasyonel hareketi ile izah edilmektedir. Çünkü izovolümetrik kontraksiyon sırasında ventrikül volümü sabit olup, miyokard uzun eksen veya kısa eksen boyunca hareket etmemektedir (ġekil 8). Bu fazda ventrikül içi basınç artarken kalp rotasyonel hareket eder (44). 13 Ġzovolümetrik kontraksiyon PWDD ile bölgesel olarak değerlendirildiği için “bölgesel ĠVK” olarak ifade edilir. 2-. Ejeksiyon fazında PWDD ile apikal incelemede pozitif bir dalga kaydedilir (ġekil 8). Bu sistolik dalga (S) semilüner kapakların açılmasıyla baĢlar ve ikinci kalp sesinden önce, yani semilüner kapakların kapanmasından önce sonlanır. Diyastolde ise PWDD ile üç dalga kaydedilir; 1- Ġzovolümetrik relaksasyon (ĠVR) sırasında düĢük hızlı, kısa süreli, unifazik veya bifazik bir dalga elde edilir (ġekil 8). Bu dalga da kalbin rotasyonel hareketine bağlıdır. PWDD ile her segment için ayrı ölçüldüğünden dolayı “bölgesel ĠVR” olarak isimlendirilir. Bölgesel ĠVR zamanı (ĠVRZ), mitral akımdan ölçülen global ĠVRZ‟den daha kısadır (44). Bu da sol ventrikülde erken diyastolik asenkroni varlığını göstermektedir (45). Çünkü erken diyastolde sol ventrikül doluĢu pasif olmayıp aktif miyokardiyal relaksasyon sayesinde baĢlatılır. 2- Erken diyastolik doluĢla birlikte izlenen dalga (E) apikal incelemede negatiftir. Ġzovolümetrik relaksasyonu takiben baĢlar. BaĢlama zamanı elektrokardiyografide T dalgasından kısa bir süre sonraya isabet eder (ġekil 8). E dalgası, erken diyastolik doluĢ fazında kalbin hızla geniĢlemesiyle meydana gelen hareketin oluĢturduğu dalgadır. Burada oluĢan E dalgası direkt olarak miyokardiyal relaksasyona bağlı olup önyükten kısmen bağımsızdır (46,47). Sağlıklı kalpte, erken diyastolde aktif LV miyokardiyal relaksasyonundan dolayı LV basıncı, LA basıncının altına iner. Bunun sonucu olarak mitral kapağın açılması ile transmitral erken akım oluĢur. Yani miyokardiyal relaksasyon ile oluĢan hareket, transmitral akımdan daha önce baĢlar. Bu sebeple sağlıklı kalplerde PWDD ile kaydedilen E dalgası, transmitral erken diyastolik E dalgasından daha önce baĢlar. Erken diyastolik doluĢ sonrasında ventriküler doluĢun durduğu veya oldukça yavaĢladığı diastaz fazında ise miyokardta herhangi bir hareket oluĢmadığı için PWDD ile herhangi bir dalga elde edilemez. 3- Geç diyastolde, EKG‟deki P dalgasından sonra baĢlayıp birinci kalp sesinden önce sonlanan ve apikal incelemede negatif olan bir dalga (A) oluĢur(ġekil-1). Bu atriyal kontraksiyonla atılan kanın ventrikülde yaptığı geniĢleme hareketinin oluĢturduğu dalgadır (48). A dalgası, pasif olarak meydana gelir ve miyokardın relaksasyonu ile direkt iliĢkili değildir. Çünkü atriyal sistolde ventrikül geniĢlemesi pasiftir. Bu 14 sebeple PWDD ile elde edilen A dalgası, transmitral akımdan kaydedilen A dalgasından daha sonra baĢlar. ġekil 1. PWDD incelemede sistolde ve diastolde oluĢan dalgalar. S:sistolik dalga, E:erken diastolikdalga A: geç diastolik dalga, ĠVKZ: izovolümetrik kontraksiyon zamanı, ĠVGZ: izovolümetrik relaksasyon zamanı. Sağlıklı insanlarda doku Doppler ile yapılan çalıĢmalarda ventriküllerin ve septumun farklı segmentlerinin homojen olmayan sistolik ve diyastolik akım paternleri gösterdiği saptanmıĢ ve bunun nedeninin miyokardiyal liflerin farklı anatomik diziliĢi olduğu söylenmiĢtir (49,50). Kalbin pompa gücünü sağlayan miyokardiyal kas lifleri longitidinal ve sirkumferansiyal olmak üzere iki çeĢittir. Miyokardiyal liferin anatomik düzenlenmesinin bir sonucu olarak bölgesel kasılma ve gevĢemenin özel bir heterojenitesi mevcuttur (51–53). Lateral ve posterior bölgelerde miyokardiyal kalınlaĢma ve sirkumferansiyel liflerde kısalma, septumdakinden daha güçlüdür ve rölatif olarak bazalden apekse kadar aynı formdadır. Diğer taraftan da septumda, bazalden apekse kadar sirkumferansiyel kasılmada artıĢ saptanmıpĢtır (51,52). Sistolik lateral duvar hızının kendine özgü bu özelliği, lateral duvarda bol miktarda bulunan ve septumda neredeyse bulunmayan longitudinal miyokardiyal liferin kasılmasından kaynaklanmaktadır. Sistolde bu liferin kasılması ventrikül kavitesinin küçülmesinden sorumludur. Bu nedenle longitudinal aks kısalmasına lateral duvarın katkısı esastır (54–57). 15 Birçok çalıĢmanın verilerinin değerlendirilmesi ile elde edilen S hızının bazal seviyede normal değerleri; lateral duvarda 10,6±2,3 cm/sn ile en yüksek, anteriyor duvarda 9,2±1,8 cm/sn ile en düĢük bulunmuĢtur. Genel olarak S değerlerinin 9 cm/sn‟den büyük olması normal olduğunu gösterir. E hızı ise bazal segmentlerde 14,3±3,6 cm/sn ile posteriyorda en yüksek ve 11,5±2,6 cm/sn ile septumda en düĢük bulunmuĢtur. A hızı bazal segmentlerde 11,6±2,6 cm/sn ile yine posteriyorda en yüksek ve 9,5±2,4 cm/sn ile septumda en düĢüktür. Mid seviyeden elde edilen değerler bazal seviyeye göre daha düĢük, apeksden elde edilenler ise en düĢüktür (61). Miyokardiyal segmentlerden elde edilen S değerleri, segmenter sistolik fonksiyon değerlendirilmesinde kullanılan bir parametredir. Miyokartda transvers kasılma ilk hareket, uzun aks boyunca kasılma ise ikinci harekettir. Lateral mitral anulusun longitudinal hareketinin PWDD ile değerlendirilmesi, LV global sistolik ve diyastolik fonksiyonları hakkında bilgi verir. Sistolik mitral anuler hız, LV global sistolik fonksiyonu ile iyi korelasyon gösteren bir parametredir. Radyonüklid EF ile diğer ekokardiyografik parametrelere göre daha iyi korelasyon göstermektedir (58,59). EF normal olsa dahi LV sistolik fonksiyonundaki çok erken anormallikler, LV longitudinal kısalmasının değerlendirilmesi ile tespit edilebilir (59). Mitral anulustan PWDD ile elde edilen diyastolik hızlar da global LV diyastolik fonksiyonlarının değerlendirilmesinde kullanılmaktadır (46). Son yıllarda, S dalgası değerlerinin EF ile iyi derecede iliĢkili olduğunun gösterilmesi, E dalgası ve A dalgasının değerlerinin yük artıĢlarından ve LA basıncından nispeten az etkilenmesi ve en önemlisi KKY olan hastalarda bu parametrelerin tanısal gücü ve mortalite ile iliĢkisinin ortaya konması nedeniyle, hastalar kardiyak fonksiyonların değerlendirilmesinde DDG‟nin önemini artırmıĢtır (46,60–64). Doku Doppler ekokardiyografinin klinik kullanımdaki avantajları: Özellikle ekojenite nedeniyle yetersiz görüntü elde edilen olgularda daha iyi değerlendirme olanağı sağlayabilmesi, konvansiyonel yöntemlere göre daha niceliksel değerler elde edilebilmesi, ventrikül fonksiyonları hem global hem de bölgesel olarak değerlendirilebilmesidir. Mitral kapak anulusunun doku Doppler ile 16 değerlendirilmesi global sistolik ve diyastolik fonksiyon göstergesi olarak kullanılabilir (65). Doku Doppler ekokardiyografinin klinik kullanım dezavantajları: Farklı segmentlerden aynı anda kayıt alınamaması, miyokardiyal doppler hızları kalbin translasyon hareketi ve komĢu segmentlerin „‟tethering‟‟ (akinetik segmentin normal komĢu segmentin hareketinden etkilenmesi, itme-çekme etkisi) etkisinden etkilenebilmesi, kalbin rotasyonel hareketinden etkilenmesi ve açı bağımlı olmasıdır (50, 66, 67). 2.4. Doku Doppler ekokardiyografi ile sol ventrikül diyastolik fonksiyonlarının değerlendirilmesi Ventriküler diyastol; izovolümetrik relaksasyon fazı, erken hızlı doluĢ fazı, diastazis, atriyal sistolik doluĢ fazı olmak üzere dört fazdan oluĢmaktadır (68). 1982 yılında LV doluĢunun değerlendirilmesi için Doppler ekokardiyografi ile kaydedilen transmitral akımlar kullanılmaya baĢlanmıĢtır. Geçtiğimiz yıllar içerisinde bu yöntem geliĢtirilmiĢ, mitral annulusun doku Doppler kayıtları diyastolik fonksiyonların değerlendirilmesinde güvenilir bir yöntem olarak kullanılmaya baĢlanmıĢtır (69). Konvansiyonel Doppler görüntüleme ile sadece global diyastolik fonksiyon değerlendirilebilirken, doku Doppler ile bölgesel ve global diyastolik fonksiyonlar değerlendirilebilmektedir. Lateral anulustan ölçülen erken diyastolik hız LV‟in global diastolik fonksiyonunun bir göstergesidir (69). Normal diyastolik doluĢun özellikleri Normal diyastolik fonksiyon sol ventrikülün gerek istirahatte, gerekse egzersiz sırasında, diyastol sonu basıncında artıĢ olmaksızın yeterli doluĢun sağlanması anlamına gelir. Normal doluĢ, LV‟den Frank Starling mekanizması ile normal atım hacminin pompalanmasını sağlar. LV doluĢu, kalbe ait ve kalp dıĢı pek çok faktörden etkilenen hemodinamik olaylar dizisinden oluĢur. GevĢeme; aktif, enerjiye bağımlı bir süreçtir 17 ve kasılmanın sonunda erken diyastolde LV basıncının hızla düĢmesini sağlar. LV basıncı LA basıncının altına düĢtüğünde mitral kapak açılır ve LV‟nin hızlı erken diyastolik doluĢu (E akımı) baĢlar. Normal koĢullarda erken diyastolik doluĢu etkileyen en önemli faktör, LV‟nin gevĢeme hızıdır. LA basıncı daha az önemlidir. Normalde LV doluĢunun %80‟i diyastolik doluĢun bu fazında tamamlanır. Hızlı doluĢun sonucunda LV basıncı yükselir ve bir an için LA ve LV basınçları eĢitlenerek transmitral akım durur. Geç diyastolde atriyumun kasılması, LA basıncının yeniden LV basıncını geçmesini ve geç diyastolik ikinci akımın oluĢmasına (A akımı) neden olur. Normal kiĢilerde geç doluĢ, toplam LV doluĢunun %15-20‟sini oluĢturur (69). LV diyastolik fonksiyon bozukluğu LV‟nin normaldeki gibi düĢük basınçla dolamaması ve bunu kompanse etmek için LA basıncının artması demektir (70). Aktif enerji kullanımını gerektiren gevĢeme, ventriküler kompliyans, miyokard gerginliği, atriyal kontraksiyon, perikardiyal sınırlama ve kalp hızı direkt veya indirekt olarak diyastolik fonksiyonu belirler (71). Global diyastolik fonksiyonu yansıtan mitral akım PW Doppler hızları henüz değiĢmemiĢken, PWDD saptanabilmektedir. ile Ölçümlerde bölgesel lateral diyastolik anulusun fonksiyon septal bozukluğu anulusla birlikte değerlendirilmesi önerilir. Diyastolik fonksiyon bozukluğu öncelikle septumu etkilemektedir (72). Sol ventrikül relaksasyonunun değerlendirilmesi Ġzovolümetrik gevĢeme zamanı(IVGZ):IVGZ, LV hacminin sabit kaldığı aort kapağın kapanmasından mitral kapağın açılmasına kadar geçen süredir. Dolayısıyla IVGZ aort kapağın kapanması ve mitral kapağın açılması üzerine etkili bütün faktörlerden etkilenir (73). Miyokardın depolarizasyonundan önce dıĢ miyokard duvarının aktif relaksasyonuna ve hızlı sol ventrikül basınç değiĢiminin baĢlamasına yol açar. IVGZ ölçümü; sample volümün, mitral yaprakçıkların uçlarına yerleĢtirilip aort kapağın kapanması tespit edilene kadar sol ventrikül çıkıĢ yoluna doğru kaydırılması ile yapılabilir. Ayrıca continious dalga Doppler ile eĢzamanlı aort ve mitral akım kayıtları alınarak hesaplanabilir. Aort ileri akımının bittiği nokta ile mitral diyastolik akımının (E) baĢladığı nokta arasıdır. IVGZ genellikle 18 deselerasyon zamanıyla (DZ) paralellik gösterir (74). DüĢük aort diyastolik basıncı veya yüksek LA basıncı gevĢeme hızından bağımsız olarak bu süreyi etkileyerek kısaltır. Basınç aĢamasının zirve hızı(-dp/dt):Ġnvaziv bir gösterge olan ve kateter sırasında ölçülebilen –dp/dt birim zamandaki basınç azalmasını verir. Peak –dp/dt değeri, gevĢeme sırasında LV‟nin basınç azalmasının aldığı en yüksek değerdir ve bu aort kapağının kapanması sırasında ya da hemen öncesinde olur. LV gevĢeme hızının azaldığı durumlarda azalırken, gevĢeme hızının arttığı durumlarda artar. Peak – dp/dt relaksasyon süresince sadece bir anı yansıtması , LV ve aort basınçlarından etkilenmesi en önemli dezavantajıdır ve ventrikül yüklenme durumundan güçlü bir Ģekilde etkilenmesi nedeniyle bir miktar sınırlıdır (75,76). GevĢeme zaman sabiti (tau ):Ġlk kez 1976 da Weiss ve arkadaĢları tarafından ortaya atılan formüle göre hesaplanan önemli bir diyastolik performans göstergesidir. Tau izovolümetrik gevĢeme periyodu sırasında LV basıncının herhangi bir basınç değeri için, o değerin yarısına düĢmesine kadar geçen süre olarak düĢünülebilir. Dolayısıyla tau, aort kapağın kapanmasından mitral kapağın kapanmasına kadar olan basınç azama dalgasının herhangi bir noktasından hesaplanabilir. Ard yükten etkilenmesine rağmen ön yükten etkilenmemektedir. Sol ventrikül doluĢ gradyentlerinin pulse wave Doppler ile incelenmesi DoluĢ basınçlarının ölçülmesinde en doğru sonuçların alındığı standart yöntem kalp kateterizasyonudur. Bu yöntemin giriĢimsel olması ve her hastaya uygulanamaması, zor ve pahalı bir iĢlem oluĢu, takip amacıyla tekrarının mümkün olmayıĢı gibi nedenlerle pratikte kullanım alanı kısıtlı kalmıĢtır. Ekokardiyografi ise kolay uygulanabilen, tekrarlanabilen, güvenilir ve zararsız oluĢu ile gerek tanı gerekse takipte kullanılabilmektedir. Pulsed wave (PW) Doppler kullanılarak transmitral akım hızlarının kaydı ile LV diyastolik fonksiyonlarının değerlendirilmesi ilk kez 1982 de Kitabake ve arkadapĢları tarafından uygulanmıĢtır (77). Ventriküler doluĢ esnasında intraventriküler 19 gradyentler ve Doppler velosite değiĢiklikleri arasındaki iliĢki invazif olarak LV basınç ölçümleri ile aynı anda Doppler ölçümleri yapılarak gösterilmiĢtir (78). Ventriküler kan kitlesi sabit olurken; LV diyastolik volümünde artma, kavite basıncında ani ve mutlak bir azalmaya neden olur. Miyokardiyal duvar relaksasyonu ve intraventriküler basınç düĢmesi devamlılık gösterdiğinden, LV basıncının LA basıncından daha düĢük hale gelmesini sağlar. Böylece ĠVGZ biterek mitral kapak açılır. LA- LV basınç gradiyenti erken LV doluĢuna (E dalgası) olanak sağlar. Erken diyastolde E velositesinin azalma hızı (DZ) ventrikül basıncındaki artma hızına bağlıdır. Bu süre E dalgasının tepesi ile bitimine kadar olan süredir. DZ; mitral kapak açıldığındaki LA- LV basınç gradienti, LA kompliyansı, LV kompliyansı (79), gevĢeme hızı (80), miyokard vizkoelastik güçleri, perikardiyal sınırlama-gerilme ve sol–sağ ventrikül etkileĢimi gibi birçok kuvvetin kombinasyonu ile belirlenir (81). Basınçlar middiyastolde eĢitlendiği anda bu güçler nedeni ile içeri doğru akım devam eder. Sonrasında LA kontraksiyonu tekrar LA- LV gradyentine yol açarak geç LV doluĢuna neden olur (A dalgası). LA kasılması genellikle LV‟nin gevĢemesini tamamladıktan sonra oluĢması nedeniyle peak velosite ve süre; sol ventriküler boĢluk kompliyansı, atriyal volüm ve atriyal kontraktiliteye bağlıdır. Diyastolik fonksiyon bozukluğunun evreleri Mitral inflow, PW Doppler örnek volümünün mitral yaprakçıklarının uçları arasına yerleĢtirilerek kayıdedilir. Mitral inflow E/A oranı yaĢa bağlıdır. Genç ve sağlıklı kiĢilerde görülen normal paternde E/A oranı>1, DZ=200±40 msn olarak verilmiĢtir. Yapılan çalıĢmalar mitral akım paterninin yaĢtan etkilendiğini gösterir. Normal değerler 50 yaĢ üstü ve altı diye ayrılabilir. YaĢ ilerledikçe E/A oranı>1, DZ =ortalama 200±40 msn olan değerlerde değiĢiklik gözlenir, E/A oranı küçülmeye baĢlar, DZ verilen normal değerin üzerine çıkar. UzamıĢ relaksasyon (grade 1):E/A o ranı 1 den küçük, E akım hızında azalma, A akım hızında artma DZ ve ĠVGZ de uzama ile belirlenir. GevĢeme hızındaki yavaĢlama sol atriyum ve ventrikül arasındaki erken diyastolik basınç farkını azalttığından erken doluĢ hızında düĢme ile uzamıĢ gevĢeme paterni oluĢur. E akım hızındaki düĢme, A akım hızında yükselme ile tamamlanır (ġekil–2, Tablo–2). 20 Bu yükselme atriyum katkısının arttığını gösterir. LV iskemisi, hipertrofisi ve artan yaĢla birlikte gözlenir. Kalp kateteri ile yapılan eĢzamanlı çalıĢmalarda LV diyastol sonu basıncı normal değerlerde bulunmuĢtur. Psödonormal patern (grade 2): UzamıĢ gevĢeme örneğinin görüldüğü grade 1 diyastolik fonksiyon bozukluğundan daha ileri diyastolik fonksiyon bozukluklarına geçiĢte, transmitral akım PW Doppler analizinde, normal diyastolik doluĢ örneğine benzeyen kayıtların alındığı bir dönemle karĢılaĢılır. E/A oranı 1 ile 1,5 arasındadır ve DZ (deselerasyon zamanı) normaldir (160- 200ms) (ġekil–2, Tablo–2). Bu durum, LA basıncındaki orta düzeyde olan artıĢın gevĢeme bozukluğuna eklenmesi ile oluĢur. Burada yalancı normal örnekte LV doluĢ basıncı normalin üst sınırlarını aĢmıĢ olup genelde bu değer 15 mmHg nın üstü olarak belirlenmiĢtir (82). Yalancı ve normal örneğin birbirinden ayrılması oldukça önemlidir. Bu noktada en önemli yardımcılardan biri pulmoner ven (PV) akımı PW Doppler eğrisidir. LA doluĢ basıncındaki artma durumunda PV akımları sistolik (PVs) dalga hızı azalır ve diyastolik (PVd) dalga hızı artar ve PVs/PVd oranı tersine döner. PV A dalga hızında artma ve süresinde uzama olur. Hastalarda LV anormal boyutları, sistolik fonksiyon bozukluğu veya artmıĢ duvar kalınlığı ile birlikte tespit edilen normal E/A oranı LA basıncı ile maskelenen bozulmuĢ gevĢemeden Ģüphelenmemizi sağlayabilir. Ġlave olarak ayırımın yapılabilmesi için ön yükü düĢürücü veya yükseltici çeĢitli testler geliĢtirilmiĢtir. Valsalva manevrası ve nitrogliserin, yalancı normal örnekte altta yatan LV gevĢeme bozukluğunu ortaya çıkarabilir. E hızında anlamlı derecede düĢme olur, A hızında düĢme olmaz veya artma vardır ve sonuçta E/A oranı < 1,0 olur. Böylece yalancı normal örnek uzamıĢ gevĢeme örneğine döner. Oysaki gerçek normal örnekte E ve A hızlarında birlikte, orantılı bir düĢüĢ meydana gelir. E/A oranı 1–2 arasında seyreder. Geri dönüĢümlü restriktif patern (grade 3):GevĢeme ve esneyebilme özelliğinin kaybolduğu bu safhada miyokard duvar katılığı ön plandadır (83,84). LV doluĢ basıncındaki artma, yüksek LA basıncıyla kendini gösterir. Mitral kapağın açılmasıyla birlikte hızlı ve kısa süreli erken diyastolik doluĢ ile 1 m/sn lik yüksek E akım hızı ve <150 msn lik DZ Ģekli oluĢur. Hastalığın ilerlemesine paralellik 21 gösteren DZ‟deki kısalma ile LV doluĢ basıncı arasında ters orantı mevcuttur (85,86). (ġekil–2, Tablo–2). Atriyumun katkısı, yükselen LV diyastol sonu basınç nedeniyle azalmıĢtır. E/A oranı>2 olur. Geri dönüĢümsüz restriktif patern ( grade 4):Yüksek LA basıncı, ventrikül ile arasında yüksek gradiyent oluĢturur. Ġleri derecede düĢük esneyebilirlikle hızlı ve kısa süreli doluĢ sağlanır. LV diyastol sonu basıncı yükselir. LV basıncının LA basıncını aĢması nedeniyle A akım örneği yok denecek kadar az olduğu gibi diyastolik mitral regürjitasyon ve atriyal kontraksiyon sırasında kanın artan ardyük nedeniyle PV dönüĢü ile görülen yüksek PV A dalgasının da kaybı söz konusudur (ġekil–2, Tablo–2). Kaybın nedeni bu ileri safhada atriyum fibrozuna bağlı atriyum sistolik yetersizliğinin varlığı gösterilmiĢtir (87). Bu patern, LV sistolik fonksiyon bozukluğuna bağlı olmaksızın kötü prognozun iĢaretidir (88). Fonksiyonel kapasite LV ile uyumlu olup atriyal sistolik yetersizlik vardır. Ayrıca sağlıklı genç bireylerde görülebilen hızlı gevĢeme, hızlı emme ile seyreden ve yüksek LV doluĢ basınçlı restriktif paterni taklit eden normal örneklere rastlanabilir. LV doluĢ basıncını tayin açısından bu iki benzer paternin kesin ayırdedilmesi takip ve tedavi açısından önemlidir. 22 ġekil 2. Anormal sol ventrikül doluĢ paternleri (Evre 1-4). Transmitral akım hızları, doku Doppler, pulmoner ven akım hızları ve renkli M-moda göre diyastolik disfonksiyonun derecelendirilmesi ve doluĢ paternleri. Ok iĢareti, diyastolik disfonksiyonun bütün evrelerinde Em hızının azaldığını göstermektedir. 23 Tablo 2. Diyastolik disfonksiyonun sınıflandırılması. Normal doluĢ paterni EDZ 160-240 msn ( daha düĢük olabilir, özellikle gençlerde) E/A 1-2 ( 65 yaĢ sonrası E/A oranı küçülür) ĠRZ 70-90 msn, Em> 10 cm/sn, E/Em< 8, Vp ≥ 50cm/sn PVs ≥ PVd ( PVs < PVd olabilir, özellikle genç hastalarda) Anormal relaksasyon (Grade 1) EDZ >240 msn E/A< 1 ĠRZ > 90 msn, Em< 7 cm/sn E/Em ≥ 8 Vp< 50 cm/sn PVs>>PVd Pseudonormal patern (Grade 2) EDZ 160-240 msn ĠRZ< 90 msn, Em< 7 cm/sn, Vp< 50 cm/sn E/A 1-1,5 Önyük azalmasıyla E/A<1(Valsalva v.b.) PVs< PVd Restriktif patern (Grade 3-4) EDZ< 160 msn E/A>1,5 ĠRZ< 70 msn, Em< 7 cm/sn, E/Em ≥ 15 PVs<<Pd Önyük azalmasıyla E/A oranında azalma (Valsalva v.b.) Pulmoner ven pulse wave Doppler incelemesi:PV akımı PW Doppler eğrisi diyastolik fonksiyon bozukluğunun iyi bir belirleyicisi olup, yalancı-normalin, normal örnekten ayrılmasına yardımcı olmak için kullanılmaktadır (89,90). 24 Ventriküler doluĢtan farklı olarak sol atriyal doluĢ hem sistolde hemde diyastolde olur. Sonuç olarak; sağlıklı insanlarda pulmoner ven akımları sistolik (PVs) ve diyastolik (PVd) dalgalardan oluĢur. Sistolik komponent erken komponent (PVs1, atriyal gevĢemeden), ve geç komponent (PVs2; sağ ventriküler sistolünü takip eden pulmoner venöz akımın artıĢına bağlı) olarak alt gruplara bölünebilir . Atriyal kasılmayı takiben sistolik doluĢ; LA kompliansı, ortalama LA basıncı, LV basıncı ve mitral regürjitasyon varlığı ya da yokluğundan etkilenir (89, 91, 92). Diyastolik atriyal doluĢ (PVd) PV ile LA arasındaki basınç gradiyenti nedeni ile olur. Transmitral akımın dopler analizinin yeterli olmadığı durumlarda PV akımının dopler analizi faydalı ek bilgiler verebilir. LV diyastolik fonksiyonlarının değerlendirilmesi yanında, sol atriyal doluĢ basıncının bilinmesi gereken her durumda PV akımı dopler analizinin faydalı olduğu gösterilmiĢtir. Konvansiyonel Doppler ekokardiyografi ile atriyal fibrilasyon ya da diger aritmilerde diyastolik fonksiyonu degerlendirmek zor iken, DDG direkt olarak miyokard hareketini ölçtüğünden aritmik hastalarda diyastolik fonksiyonların doğru bir Ģekilde değerlendirilmesine imkan vermektedir. PWDD ekokardiyografinin bağlıca kullanım alanlarından biri yalancı normal ve restriktif doluĢ paternlerinin, normal doluĢ paterninden ayrılmasıdır. Diyastolik fonksiyon bozukluğu olan hastalarda Em normalden önemli ölçüde daha düĢüktür. Em hızı, transmitral akımdan farklı olarak, yalancı normal ve restriktif paternlerde tekrar yükselmeyip, diyastolik disfonksiyonun artan derecesi ile giderek daha da küçülür (93). Em/Am oranı da LV diyastolik fonksiyonlarındaki bozulma ile birlikte progressif olarak küçülür. PWDD ekokardiyografi ile hipertansiyon, iskemik kalp hastalığı, aort darlığı, hipertrofik kardiyomiyopati ve miyokardiyal tutulum gösteren çeĢitli hastalıklarda meydana gelen diyastolik fonksiyon bozukluğu tespit edilebilir. Ġskemik kalp hastalığında LV diyastolik fonksiyonları sistolik fonksiyonlardan önce bozulur ve bu fonksiyon bozukluğu globalden ziyade bölgeseldir. Garcia ve ark. (94) yaptıkları çalıĢmada, koroner arter hastalarında sistolik fonksiyonlar ve transmitral akım paterni bozulmadan önce PWDD ile iskemik segmentlerde diyastolik fonksiyonların bozulduğunu göstermiĢlerdir. Ġskemik segmentlerde E hızı ve E/A oranı küçülmüĢ, bölgesel ĠVRZ uzamıĢ olarak 25 bulunmuĢtur. Diyastolik doku velositeleri mitral akım velositesine göre önyükten daha az etkilenir(95). Diyastolik disfonksiyonun relaksasyon gecikmesi ve psödonormalize fazında E velositesi azalarak genelde 8cm/sn‟in altına düĢer ve E/ A oranı 1‟den küçüktür (96). Restriktif paterne ilerledikçe E‟ velositesi biraz daha düĢer. Mitral akım velositesi diyastolik disfonksiyona kompansatuvar olarak artan önyükten etkilendiği için psödonormal ve restriktif paternde E dalgası büyür. 2.5. Doku Doppler ekokardiyografi ile sol ventrikül sistolik fonksiyonlarının değerlendirilmesi DDG hem global hem bölgesel sistolik fonksiyonların değerlendirilmesinde kullanılmaktadır (97). Ventriküler bazal bölgelerin apekse doğru yer değiĢtirmesi normal sistolik fonksiyonun bir özelliğidir. Akinetik alanlar, düĢük hızı gösteren koyu renkli izlenirken, diskinetik alanlar normal dokunun zıt renginde görülür. Fakat miyokard segmenti komĢu segment hareketlerinden etkileneceği için akinetik bir segment komĢu hiperkinetik dokuya bağlı olarak normal gözükebilir (98). Apikal 4 boĢluk görüntülemede interventriküler septum, LV ve sağ ventrikül miyokard hareketleri longitudinal olarak izlenebilmektedir. Longitudinal liflerin hareketlerinde bozukluk saptanması erken miyokard fonksiyon bozukluğunun habercisidir. Doku Doppler incelemede miyokardın longitudinal uzun aksta; sistolik içeri doğru hareketi ile pozitif dalga olan Sm, miyokardın dıĢa doğru hareketi ile diastolik bifazik negatif dalga olan Em (doruk erken dolum) ve Am (doruk atriyal dolum) oluĢmaktadır. Sistolik dalga LVEF‟sini yansıtmaktadır ve LVEF normal olsa bile hafif bozulmuĢ LV sistolik fonksiyonlarının en iyi göstergesi olarak kabul edilmektedir(99). Deneysel ve klinik çalıĢmalar DDG ile ölçülen sistolik anuler hızın LV‟ nin global sistolik fonksiyonunun güvenilir bir indeksi olduğunu ortaya koymuĢtur (99,100). DDG, M-mod ölçümünden farklı olarak sadece hareketin amplitudü değil aynı zamanda hızı ve akselerasyonu ile ilgili bilgiler de verir. Endokardiyal sınırların belirlenmesine gerek olmadığı için Simpson metodundan hızlı sonuç verir ve ölçümlerin tekrarlanabiliriliği daha iyidir. Gulati ve arkadaĢları annuler segmentlerin 26 sistolik hız ortalaması ile LVEF arasında anlamlı pozitif iliĢki olduğunu ve ortalama sistolik hızın 5,4 cm/sn'nin üzerinde olması, %88 duyarlılık ve %97 özgüllükle EF‟nin %50‟ nin üzerinde olduğunu saptamıĢlar (101). Diyastolik kalp yetersizliği olan hastalarda global sistolik fonksiyonun göstergesi olan EF değiĢmeden bölgesel sistolik hızlar azalabilir (102). Hipertansif olgularda global sistolik fonksiyon normal olduğu halde longitudinal sistolik hızlar azalmaktadır(103). LV hipertrofisi ve miyokard iskemisi bulunmayan diyabetik olgularda EF normal olmasına rağmen DDG ile ölçülen longitudinal sistolik hızların azaldığı gösterilmiĢtir. Radiyal sistolik hızlar ise normalden daha fazla bulunmuĢtur. Muhtemelen longitudinal kontraktilitedeki subklinik azalma, radiyal kontraktilitedeki artıĢla kompanse edilmektedir (104). 27 3. GEREÇ VE YÖNTEM 3.1. Hasta Grubu ÇalıĢmaya Ekim 2011-Haziran 2012 tarihleri arasında EskiĢehir Osmangazi Üniversitesi Onkoloji A.B.D. da takip edilmekte olan ve bevasizumab tedavisi planlanan 20 kolon kanserli hasta alındı. Hastaların 4 tanesi evre 3, geri kalan 16 tanesi ise evre 4 kolon kanseri idi. ÇalıĢmaya alınan hastaların ortalama yaĢı 60 yıl idi. Hastaların 6 „sı kadın, 14‟ü erkek idi. ÇalıĢmaya alınan hastalara öncesinde ve sonrasında uygulanan bevacizumab tedavisi dıĢında baĢka bir kemoterapotik tedavi uygulanmadı. Bevacizumab tedavisi her 15 günde bir, yaklaĢık 6 kür verildi. Hastalara bevacizumab tedavisi öncesi ve toplam altı kür tedavi sonrası transtorasik ekokardiyografileri yapıldı. Hem konvansiyonel hem de PW doku Doppler yöntemi aracılığıyla sistolik ve diyastolik fonksiyon parametreleri ölçüldü. Ayrıca doku Dopplerle sağ ventrikülün sistolik ve diyastolik fonksiyonları değerlendirildi. ÇalıĢmada dıĢlanma kriterleri: 1) Daha önce antrasiklin, doksorubisin, paklitaksel, siklofosfamid almıĢ olması 2) 75 yaĢ üstü olması 3) Bilinen ya da Ģüpheli koroner arter hastalığı olması 4) Ciddi sistemik hastalığı olması 5) Mediyastinal radiyoterapi almıĢ olması 6) Kontrol altına alınamayan hipertansiyon olması(sistolik >160mmHg,diyastolik >90mmHg) 7) Periferik arter hastalığı olması 8) Kardiyomiyopati olması 9) Atriyal fibrilasyon olması 10) Orta-ciddi kapak hastalığı olması 11) Ciddi anemi olması ÇalıĢmaya EskiĢehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Etil Kurulunun 18 Ağustos 2011 tarihli 7 sayılı onayı alındıktan sonra baĢlandı. ÇalıĢmaya alınan tüm hastalara çalıĢma öncesi ayrıntılı bilgi verilerek, bilgilendirilmiĢ onam formu 28 imzalatıldı. Bir sonrakı kontrollerine çağrılmak için kendilerinin ve yakınlarının telefon numaraları alındı. 3.2. Standart Ekokardiyografik ÇalıĢma Ekokardiyografik çalıĢmalar Acuson Sequoia C256( Mountain View, California, USA) Eko cihazı ile 3V2c prob kullanılarak yapıldı. Ġnceleme esnasında hastalar sırt üstü yatar veya sol lateral pozisyonda idi. Her hastanın incelemesi yaklaĢık 20 dakika sürdü. Ġlk 5 dakika hastanın sakinleĢmesi beklendi. Tüm olgulara standart ekokardiyografik değerlendirme yapıldı. Standart ekokardiyografik değerlendirme; 2-D (iki boyutlu), pulsed-doppler, renkli akım doppler ve M-mode ekokardiyografiden oluĢuyordu. Ekokardiyogramlar standart prekordiyal pozisyonlardan alındı (43). M-Mode ekokardiyografik ölçümler Amerika Ekokardiyografi Derneğinin Mmode standardizasyon komitesinin önerilerine göre yapıldı (44). M-Mode ölçümleri kürsör sol ventrikülde mitral kapak ucundaki seviyedeyken yapıldı. Ġnterventriküler septum ve sol ventrikül arka duvarın diyastol sonu kalınlıkları (ĠVSd) (LVADd), sol ventrikül kavitesinin diyastol ve sistol sonu ölçümleri (LVd-LVs) parasternal uzun eksende yapıldı. Aort çapı ve sol atriyum boyutunun ölçümü paraseternal uzun eksende aort kapak seviyesine kürsör yerleĢtirilerek kaydedildi.Bu ölçümlerden elde edilen veriler ile sol ventrikül kitlesi (LVK), ve sol ventrikül kitle indeksi (LVKĠ) hesaplandı (45-47): LVK = (0.8X(1.04((LVd+IVSd+LVADd)³ - (LVd)³))+ 0.6 LVKĠ = LVK/boy 2.7 Sistolik kasılma ve sol ventrikül boĢluğundaki boyut değiĢikliğinin yüzdesini gösteren kısalma fraksiyonu (FK) aĢağıdaki formül ile hesaplandı (48): %FK=LVd-LVs/LVd X 100 Apikal 4 boĢluk kesitinde sol ventrikül volümü diyastol ve sistol sonunda endokard yüzeyinden çizilerek bulundu. Ekokardiyografı aleti tarafından modifıye Simpson yöntemi ile otomatik olarak ejeksiyon fraksiyonu (EF) hesaplandı. Standart pulse Doppler akım ölçümleri mitral ve trikuspit kapak seviyesinden yapıldı.Akımın mümkün olan en yüksek seviyede alınması için görüntüleme 29 ayarlandı. Diyastolik mitral kapak akımı ile ilgili ölçümler apikal dört boĢluk penceresinden alındı. Mitral kapak yaprakçıklarının uç kısımları arasından; Mitral kapak E dalgası: Hızlı ventriküler doluĢ Mitral kapak A dalgası: Atriyal kontraksiyon ile oluĢan ventriküler doluĢ E/A oranı Ġzovolemik relaksasyon zamanı (IVRZ): Aort kapağının kapanmasından mitral kapağın açılmasın kadar geçen süre Deselerasyon zamanı (DZ): E dalgasının en yüksek noktasından doppler eğrisinin bazale döndüğü kısıma kadar olan aralık hesaplandı . 3.3. Doku Doppler Ekokardiyografik ÇalıĢma Standart ekokardiyografik çalıĢmadan sonra aynı cihazın doku Doppler fonksiyonu aktive edilerek yapıldı. Doku Doppler ekokardiyografik ölçümler apikal dört boĢluk görüntüsünden yapıldı. Sol ventrikül arka duvarı, interventriküler septum ve sağ ventrikül ön duvarında üç miyokardiyal segmente kürsör yerleĢtirildi. Her birinin bazal segmentleri düzeyinde Pulse dalga doku Doppler yerleĢtirilerek miyokardiyal doku hızları kaydedildi (ġekil 3). Doppler dalgalarının sağlıklı elde edilebilmesi için he rbir miyokardiyal duvar hareketine mümkün olduğu kadar paralel olunmaya çalıĢıldı. Miyokardiyal hareketin hızları alıcıya yaklaĢıyorsa pozitif, alıcıdan uzaklaĢıyorsa negatif olarak belirlendi. Sistol süresince alıcıya doğru hareket eden bir pozitif ve diyastol süresince alıcıdan uzaklaĢan iki negatif dalga kaydedildi. Sistol süresince kaydedilen en yüksek miyokardiyal hız Sa, erken diyastol süresince kaydedilen en yüksek miyokardiyal hız Ea ve geç diyastol süresince kaydedilen en yüksek miyokardiyal hız Aa olarak kaydedildi (ġekil 4-6). 30 ġekil 3. Pulse dalga doku Doppler ekokardiyografide miyokardiyal hızların kaydedildiği segmentlerin Ģematik görünümü (RA:Sağ atriyum, LA: Sol atriyum, RV: Sağ ventrikül, LV:Sol ventrikül) 31 ġekil 4. Pulse dalga doku Doppler ekokardiyografi ile interventriküler septum bazalde elde edilen miyokardiyal hız örneği (Sa:Ġnterventriküler septum sistolik dalga, Ea:Ġnterventriküler septum erken diyastolik dalga, Aa: Ġnterventriküler septum geç diyastolik dalga). 32 ġekil 5. Pulse dalga doku Doppler ekokardiyografi ile Sol ventrikül bazalde elde edilen miyokardiyal hız örneği (Sa:Mitral sistolik dalga, Ea:Mitral erken diyastolik dalga,Aa:Mitral geç diyastolik dalga). 33 ġekil 6. Pulse dalga doku Doppler ekokardiyografi ile Sağ ventrikül bazalde elde edilen miyokardiyal hız örneği (Sa:Trikuspit sistolik dalga, Ea:Trikuspit erken diyastolik dalga,Aa:Trikuspit geç diyastolik dalga). 3.3. Ġstatistiksel Analiz Surekli değiĢkenler ortalama±standart sapma (SD), kategorik değiĢkenler yuzde olarak ifade edildi. Normal dağılım gösteren değiĢkenlerin karĢılaĢtırılmasında“Paired T-Test”, normal dağılım göstermeyen değiĢkenlerde “Mann-Whitney U Testi “kullanıldı. Hastalara uygulanan Bevacizumab dozu ile istatiksel olarak önemli bulunan sistolik ve diyastolik parametreler için “Korelasyon Analizleri”yapıldı. Tum karĢılaĢtırmalarda p<0.05 duzeyi anlamlı kabul edildi. Ġstatiksel analizler SPSS 16.0 programı kullanılarak yapıldı (SPSS Inc., Chicago, IL). 34 4. BULGULAR ÇalıĢmaya alınan 20 hastanın (14 erkek, 6 kad›n) yaĢ ortalamaları 58.1±9.1 (yaĢ aralığı 39-75) idi. ÇalıĢma populasyonunun %40‟ında HT, %30‟unda DM ve %25‟inde HPL mevcuttu. Hafif derecede anemi (ortalama Hb: 11.9 gr/dl) dıĢında çalıĢma populasyonunun hematolojik ve biyokimyasal değerleri normal sınırlardaydı. Hastalara ortalama 3.05±0.39 ay sonunda transtorasik ekokardiyografi yapıldı. ÇalıĢma hastalarından 1 tanesi (kadın) planlanan 3. ay sonu kontrol ekokardiyografisi yapılamadan maligniteye bağlı kaybedildi. Final analizler geri kalan 19 hasta ile yapıldı. Hastalara ait bazal klinik ve laboratuar özellikleri tablo 3‟de özetlendi. Tablo 3. Hastalara ait temel klinik ve laboratuar özellikleri Toplam (n=20) Bevasizumab dozu (mg/m2) 1878±374 Kür sayısı 5.8±0.5 Vücut yüzey alanı (m²) 1.74±0.16 Hipertansiyon (n,%) 8 (40) Diabetes Mellitus (n,%) 6 (30) Hiperlipidemi (n,%) 5 (25) Sigara (n,%) 2 (10) Kontrol ekokardiyografi zamanı (ay) 3.05±0.39 Hemoglobin (gr/dl) 11.9±1.5 Beyaz küre ( 10³/ul) 6400±2900 Trombosit (10³/ul ) 213000±92000 Kreatinin (mg/dl) 0.94±0.29 ALT (mg/dl) 18.3±8.9 AST (mg/dl) 24.6±11 35 Konvansiyonel ekokardiyografik özelliklerden sol ventrikül sistolik fonksiyonunu gösteren ejeksiyon fraksiyonu baĢlangıca göre 3. ay sonunda azalmıĢtı(ortalama %3.6). Tedavi öncesine göre tedavi sonrası incelemede sol ventrikül diyastolik fonksiyonu belirteçlerinden E dalga velositesi ve E/A oranı azalmıĢ, ĠVRZ ise uzamıĢtı. Sol ventrikül duvar kalınlıkları ve boĢluk boyutları ise tedavi öncesi ile sonrası arasında farklı değildi. Kemoterapi öncesi ve sonrası hastalara ait konvansiyonel ekokardiyografik incelemelere ait bulgular tablo 4‟de özetlendi. Tablo 4. Kemoterapi öncesi ve sonrası hastalara ait konvansiyonel ekokardiyografik incelemeler Tedavi öncesi Tedavi sonrası P değeri EF (%) 61.8±4.6 58.2±5.4 0.001 SV DSÇ (mm) 46.9±4.8 45.7±5.8 0.17 SV SSÇ (mm) 29.8±4 29.4±4.8 0.64 SA(mm) 37.2±4.2 35.9±4.1 0.06 ĠVS (mm) 10.2±1.4 10.4±1.2 0.4 AD (mm) 9.97±1.3 10.1±0.94 0.49 SV DSV (ml) 101.4±27.5 91.9±23.4 0.17 SV SSV (ml) 39.8±14.4 40.9±13.5 0.64 FK (%) 37.6±5.1 35.8±4.8 0.24 SV Kitle 213±66 189±76 0.22 SV Kitle Ġndeksi 111±41 110.5±30 0.93 E dalga (cm/sn) 72.5±17.9 60.1±13.1 0.001 A dalga (cm/sn) 77.1±16.1 74.2±15.8 0.4 E/A 0.94±0.29 0.84±0.29 0.025 EDZ (msn) 228±53.8 244±60.6 0.29 IVRZ (msn) 78.9±16.8 87.9±17.8 0.019 36 Doku Doppler ekokardiyografik özelliklerden sol ventrikül sistolik fonksiyonunu gösteren miyokardiyal S velositeleri tedavi öncesi ve sonrası değerler benzerdi. Diyastolik fonksiyonu gösteren belirteçlerden lateral E ve lateral Ea/Aa oranı tedavi sonrasında azalmıĢ olarak bulundu. Kemoterapi tedavisi öncesi ve sonrası hastalara ait doku Doppler ekokardiyografi bulguları tablo 5‟de özetlendi. Tablo 5. Kemoterapi tedavisi öncesi ve sonrası hastalara ait doku Doppler ekokardiyografik incelemeler Tedavi öncesi Tedavi sonrası P değeri Septal S 11.7±2.5 12.1±2.5 0.59 Septal IVC 10.7±2.6 12.2±4.0 0.194 Septal E 12.7±3.6 12.4±2.5 0.65 Septal A 12.9±1.8 13.4±2.4 0.45 Septal E/Ea 5.80±1.2 4.90±1.0 0.04 Septal Ea/Aa 0.99±0.3 0.95±0.2 0.52 Lateral S 12.5±2.9 11.8±4.2 0.46 Lateral IVC 12.3±2.6 12.1±4.1 0.82 Lateral E 13.8±3.1 12.9±3.2 0.03 Lateral A 14.0±3.4 13.9±3.4 0.962 Lateral E/Ea 5.22±1.7 5.14±1.4 0.82 Lateral Ea/Aa 1.01±0.27 0.92±0.25 0.05 37 Sağ ventriküle ait doku Doppler ekokardiyografik incelemede sistolik fonksiyonu gösteren RV lateral duvardan ölçülen miyokardiyal S velositesi tedavi öncesi ve sonrası benzerdi. Diyastolik fonksiyonu gösteren belirteçlerden E dalgası ve E/A oranı tedavi sonrasında azalmıĢ olarak bulundu. Sağ ventrikül fonksiyonlarına ait kemoterapi tedavisi öncesi ve sonrası döneme ait ekokardiyografi bulguları tablo 6‟de özetlendi. Tablo 6. Sağ ventrikül fonksiyonlarına ait kemoterapi tedavisi öncesi ve sonrası döneme ait ekokardiyografi bulguları Tedavi öncesi Tedavi sonrası P değeri RV S 18.1±5.1 17±4.3 0.108 RV IVC 18.1±5.6 19±5.6 0.49 RV E 18±4.3 16.2±4.3 0.017 RV A 20.1±4 21±4.3 0.427 RV E/Ea 4.1±1.3 3.8±0.8 0.156 RV Ea/Aa 0.9±0.24 0.8±0.22 0.01 38 Kemoterapi tedavisi öncesi ve sonrası ölçümlerde istatiksel olarak anlamlı bulunan ekokardiyografik göstergeler (EF, E/A, E dalgası, IVRZ, RV E dalğası ve RV E/A) ile hastalara verilen bevacizumab dozu arasındaki korelasyon analizleri araĢtırıldı. Ejeksiyon fraksiyonu ile bevacizumab dozu arasında negatif yönde zayıf korelasyon saptanırken diğer değiĢkenlerle kullanılan ilaç dozu arasında korelasyon saptanmadı. Bevacizumab dozu ile istatiksel olarak anlamlı ekokardiyografik göstergeler arasındaki korelasyon analizi sonuçları tablo 7‟de sunuldu. Tablo 7. Bevacizumab dozu ile istatiksel olarak anlamlı ekokardiyografik göstergeler arasındaki korelasyon analizi sonuçları Korelasyon katsayısı (r) P değeri Ejeksiyon Fraksiyonu - 0.31 0.07 E/A - 0.08 0.74 E dalgası - 0.18 0.46 0.15 0.55 RV E dalgası - 0.15 0.53 RV E/A - 0.11 0.6 IVRZ 39 5. TARTIġMA Son yıllarda malign hastalıkların tedavi ve prognozlarında sağlanan önemli geliĢmelerin sonucu olarak beklenen yaĢam süresi artmıĢtır. Buna bağlı olarak tedaviye bağlı komplikasyonlarla daha sık karĢılaĢılmaktadır. Kanser tedavisi sırasında veya tedavi kesildikten aylar veya yıllar sonra ortaya çıkabilen ve önemli oranda morbidite ve mortaliteye sahip komplikasyonlardan biri de tedavide kullanılan ajanların sahip olduğu kardiyotoksisitedir. Kardiyak komplikasyonlar, uygulana kemoterapotik ajana, ayrıca mediasten bölgesine uygulanan radyoterapiye veya her ikisinin beraber kullanılmasına bağlı olarak ortaya çıkabilmektedir. Günümüzde vasküler endotelyal büyüme faktörü (VEGF) ve onun reseptörlerinin sistemik kanser tedavisinde baĢarılı bir tedavi yöntemi olduğu kanıtlanmıĢtır. VEGF yolunun kalp fizyolojisinde önemli bir role sahip olduğu düĢünülmektedir. VEGF geninden yoksun farelerin incelendiği bir araĢtırmada miyokardta daha az koroner kapiller damar, incelmiĢ ventrikül duvarları ve bazal miyokard kasılmasında azalma saptanmıĢtır (105). Buna ek olarak, VEGF-eksprese mezenkimal kök hücrelerin miyokardta bir kardiyoprotektif etkiye sahip olduğu gösterilmiĢtir. Bu veriler kalp koordineli doku büyümesinde ve anjiyogenezde VEGF-nin kritik rol oynadığını ve bu yolun engellenmesinin miyokardın oluĢumunda bozulmaya ve dolayısıyla kalp yetmezliğine neden olabileceğini düĢündürmektedir. Bevacizumab vasküler endotelyal büyüme faktörü (VEGF) aktivitesini inhibe eden monoklonal immunglobulin G1 antikorudur. Bevacizumabın metastatik meme kanseri, kolorektal kanseri, böbrek kanseri ve büyük hücreli akciğer kanserinde etkinliği kanıtlanmıĢtır(106-110).Bugüne kadar yapılan çalıĢmalarda bevacizumab ile ilgili hipertansiyon, proteinüri, tromboembolik olaylar ve kanama gibi yan etkiler bildidrilmiĢtir. Metastatik kolorektal kanseri, akciğer kanseri ve renal hücreli kanserli hastaların tedavisinde bevacizumab içeren geniĢ randomize plasebo-kontrollü çalıĢmalarda kalp yetersizliği olan ve olmayan olgular alınmıĢtır (107-111).Daha önceden antrasiklinle tedavi edilen 75 metastatik meme kanseri olan hasta bevacizumab monoterapisi ile faz 2 çalıĢmasına alınmıĢ, yaklaĢık 15 ay kadar takip 40 edilen hastalarda asemptomatik olarak sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonunda (LVEF) %10 dan fazla azalma saptanmıĢtır (112-113 ). Miller ve ark.‟nın yaptığı randomize kontrolü bir çalıĢmada kapesitabin ve bevacizumab alan hastalarda konjestif kalp yetmezliği geliĢme riski %2.2 saptanmıĢtır (106). Bu konuda yapılmıĢ önemli çalıĢmalardan olan AVADO çalıĢmasında metastatik meme kanseri nedeniyle doketaksel ve bevacizumab alan hastalarda konjestif kalp yetmezliği geliĢme riski %0.6 saptanmıĢtı (114).BaĢka bir çalıĢmada paklitaksel ve bevacizumab alanlarda konjestif kalp yetmezliği insidansı %3.8, yalnız paklitaksel alanlarda ise %0.6 saptanmıĢtı(19). Eliza ve ark.‟nın yaptığı bir faz iki çalıĢmasında diffüz büyük B-hücreli lenfoma hastalarına R-CHOP (doksorubisin, prednizalon, vinkristin) artı bevacizumab tedavisi verilmiĢ. ÇalıĢmanın birincil sonlanım noktası kardiyak toksite oranı olmuĢtur. ÇalıĢmanın sonunda sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonunda %15 den fazla bir azalma görülmüĢtür. Bu nedenle bevacizumab tedavisi alan metastatik meme kanseri hastalarıyla yapılan randomize çalıĢmalarda kalp yetmezliği olası bir risk olarak ileri sürülmüĢtür. Choueiri ve arkadaĢları metastatik meme kanserli bevacizumab kemoterapisi alan randomize kontrollü çalıĢmalarda konjestif kalp yetmezliği insidansını araĢtırmak için bir meta-analiz yapmıĢtı (115). Ayrıntılı bir seçim sürecinden sonra, toplam 3.784 hastayı içeren beĢ randomize kontrollü çalıĢma analize dahil edilmiĢti.Konjestif kalp yetmezliğine sol ventrikül fonksiyonlarında azalma, sol ventrikül disfonksiyonu ve kardiyomiyopatiler dahil edilmiĢti.Bu metaanalizde yüksek dereceli konjestif kalp yetmezliği insidansı plaseboda %0.4 ve bevacizumab ile tedavi edilen hastalarda %1.6 olarak saptanmıĢtı. Bevacizumab ile konjestif kalp yetmezliği geliĢmesinin rolatif riski 4.74 (p=0,001) olarak bildirilmiĢdir. Oldukça düĢük mutlak insidansa rağmen, sonuçlar kontrol grubu ile karĢılaĢtırıldığında bevacizumab ile tedavi edilen hastaların konjestif kalp yetmezliği riski neredeyse beĢ kat artıĢ göstermektedir.Altgrup analizinde, düĢük doza (2.5 mg / kg) karĢı yüksek doz (5 mg / kg) bevasizumab ile veya farklı kemoterapi rejimleri ile tedavi edilen hastalar arasında konjestif kalp yetmezliği insidansı ve riski açısından anlamlı farklılık yoktu. Bevacizumab tedavisi hipertansiyon ve arteryel tromboembolik olay riskinde önemli bir artıĢa neden olduğu saptanmıĢtır (116-118). 41 Bu nedenle, konjestif kalp yetmezliği riskinde bir artıĢ hipertansiyon ve arteryel tromboembolik olaylar insidansında artıĢa sekonder olarak düĢünülebilir. Fakat bu meta-analizin bazı kısıtlılıkları vardır. Bu çalıĢmada hastalar bireysel olarak değerlendirilememiĢ, öyle ki kümülatif antrasiklin dozu, önceden göğüs kafesine alınan radyasyon, aterosklerotik hastalığı, hipertansiyon, diyabet ve obezite gibi kalp yetmezliğine yatkınlık yapan altta yatan risk faktörleri ile ilgili kritik bilgiler çalıĢmada bilinmiyordu.Bu bevacizumab ile tedavi edilen metastatik meme kanserli hastalarda konjestif kalp yetmezliği geliĢme riskinde önemli bir artıĢ gösteren ilk büyük rapordur. Huei-Ting Tsai ve arkadaĢları metastatik kolorektal kanser nedeniyle bevacizumab tedavisi alan 10.612 hastayı çalıĢmaya dahil etmiĢ.YaklaĢık üç yıl takip edilen hastalarda konjestif kalp yetmezliği geliĢme insidansı %3.2(n=342) saptanmıĢ. Archontoula Michelongona ve arkadaĢları metastatik meme kanseri veya kolorektal kanser hastalarında bevacizumabın sol ventrikül fonksiyonu üzerine etkisini araĢtırmak amacıyla bir çalıĢma yapmıĢlar. ÇalıĢmaya kolorektal ve ya meme kanseri olan 147 hasta alınmıĢ ve hastalar iki kolda incelenmiĢ. Birinci kolda bevacizumab ve kombinasyon tedavisi alan 76 hasta, ikinci kolda sadece kombinasyon tedavisi alan 71 hasta incelenmiĢti. Her iki grup tedavi öncesinde, tedaviye baĢladıktan 6 ay ve 18 ay sonra ekokardiyografi ile değerlendirilmiĢti. Alınan sonuçlar karĢılaĢtırılmıĢ. Ekokardiyografik değerlendirilmeye iki boyutlu EKO, M-mod ölçümler ve doku Doppler görüntüleme dahil edilmiĢti. Bevacizumab alan grupta sistolik miyokardiyal hareket hızında(Sa) 6.ayda 10.93 ± 4.64 karĢın 9.90 ± 3.59 cm / s (p=0.0007),18.ayda 10.93 ± 4.64 karĢın 9.03 ± 9.56 cm/s(p=0.003) istatiksel anlamlı derecede düĢüĢ saptanmıĢ.Diyastolik disfonksiyonu değerlendiren E/Ea[Erken hızlı doluĢ dalgası (E), mitral anulus erken diyastolik hareket dalğası (Ea)] oranında 6.ayda 5.83 ± 2.53 karĢın 7.86 ± 3.45( p = 0.0005),18.ayda 5.83 ± 2.53 karĢın 7.84 ± 3.45,(p = 0.004) istatiksel olarak anlamlı artıĢ bulunmuĢ. Kontrol grubunda Sa değerinde 6.ayda 9.02 ± 4.26cm/s karĢın 8.87±3.80 cm/s (p=0.17),18.ayda 9.02±4.26cm/s karĢın 9.10±4.21cm/s (p=0.06) benzer değiĢiklik gözlenmiĢti. E/Ea oranında bazal ve 18.ay sonuçları(6.79±2.56 karĢın 6.81±2.62, p=0.15) arasında istatiksel anlamlı fark yoktu. Diğer tüm ekokardiyografi ölçümlerinde her iki grupta, takip açısından fark yoktu. Sonuç olarak 42 bu çalıĢmada bevacizumabın sol ventrikül sistolik ve diyastolik fonksiyonları üzerine olumsuz etkisi gösterilmiĢtir. Bu çalıĢmalarda gösterilen konjestif kalp yetmezliği asemptomatik olarak düĢünülmektedir. Ancak asemptomatik kardiyak disfonksiyon yılda %9,7 oranında semptomatik kalp yetmezliğine ilerleyen kötü prognoz belirleyicisidir ve tedavi edilmezse üç yıllık%16 düzeyine ulaĢan mortalite oranına sahiptir(119). Bizde çalıĢmamızda metastatik kolorektal kanser nedeniye bevacizumab kemoterapisi alan 20 hastayı değerlendirdik. Hastalar kemoterapi öncesi ve ortalama 3 ay sonra ekokardiyografi ile değerlendirildi. Ekokardiyografik değerlendirmeye iki boyutlu EKO, M-mod ölçümler ve doku Doppler incelemeler dahil edildi. Hastalar çalıĢmaya alınmadan önce sol ventrikül sistolik ve diyastolik fonksiyonları etkileyecek anemi, koroner arter hastalığı ve kalp kapak hastalığı gibi hastalığı olanlar çalıĢmadan dıĢlandı. BaĢlangıçta ve 3. ay sonunda ekokardiyografik değerlendirme sonucu alınan ölçümler karĢılaĢtırıldı. Konvansiyonel ekokardiyografik ölçümlerden sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu (LVEF) kemoterapi öncesi ortalama %61.8 iken üçüncü ay sonundaki kontrolde %58.2 ölçüldü ve aradaki fark istatiksel olarak anlamlı idi (p=0.001). Diyastolik fonksiyonları değerlendiren ölçümlerden E dalgası kematerapi öncesi ortalama 72.5 cm/s iken üçüncü ay sonundaki kontrolde 60.1 cm/s ölçülerek istatiksel olarak anlamlı azalma gözlendi (p=0.001).E/A oranı kemoterapi öncesi ortalama 0.94 ve 3. ay sonu kontrolünde 0,84 olarak ölçüldü ve istatiksel olarak anlamlı azalma gözlendi (p=0.001). Ek olarak ĠVRZ tedavi öncesine göre 3. ay sonu kontrolde önemli oranda uzamıĢtı (p=0.019). Biz çalıĢmamızda bevacizumab tedavisi ile konvansiyonel ekokardiyografik incelemede sol ventrikül sistolik ve diyastolik fonksiyonlarında azalma olduğunu saptadık. ÇalıĢmamızdan elde edilen bu veriler bu alanda yapılan diğer çalıĢmalarla benzer bulundu. Bizim çalıĢmamızda doku Doppler inceleme ile bevacizumab tedavisi sonrasında sol ventrikül segmentar sistolik fonksiyonlarında belirgin istatiksel anlamlı azalma bulunmazken, diyastolik fonksiyonlarında ise hafif derecede bozulma saptanmıĢtı. Doku Doppler görüntülemede Lateral-E dalgasında kemoterapi öncesi 13.8±3.1cm/s ve üç ay sonra kontrolünde 12.9±3.2cm/s ölçülerek istatiksel olarak anlamlı azalma saptandı (p=0.03). Septal E/Ea oranında (5.80±1.2 karĢın 4.90±1.0) 43 istatiksel olarak anlamlı düĢüĢ gözlendi (p=0.04). Aynı Ģekilde Lateral Ea/Aa oranında da (1.01±0.27 karĢın 0.92±0.25) istatiksel olarak anlamlı azalma bulundu (p=0.05). Bizim doku Doppler sonuçlarımız Michelongona ve ark.‟nın yapmıĢ olduğu çalıĢma sonuçlarıyla benzerdi. Biz çalıĢmamızda Bevacizumab kullanımının sağ ventrikül fonksiyonları üzerine etkisini de araĢtırdık. Bizim bilgilerimize göre çalıĢmamız bevasizumab kemoterapisi alan hastalarda sağ ventrikül fonksiyonlarının değerlendirildiği ilk çalıĢmadır. Sağ ventrikülün E-dalgası kemoterapi öncesi 18±4.3cm/s ve üç ay sonra kontrolünde 16.2±4.3cm/s bulunarak istatiksel olarak anlamlı azalma gözlendi (p=0.017). Aynı Ģekilde sağ ventrikülün Ea/Aa oranında da (0.9±0.24 karĢın 0.8±0.22) istatiksel olarak anlamlı azalma saptandı(p=0.01). Alınan bu sonuçlar gösteriyor ki bevacizumab tedavisi alan kolorektal kanser hastalarında sol ventrikülle beraber sağ ventrikülün diyastolik fonksiyonlarıda hafif derecede bozuluyor. Diğer ekokardiyografik parametrelerde fark yoktu. ÇalıĢmamızın bazı kısıtlılıkları vardır. Bunlardan en önemlisi çalıĢma populasyonumuzun görece küçük hasta sayısından oluĢması idi. Bu konuda daha büyük hasta sayılı çalıĢmalar yapılarak bu konu daha net olarak değerlendirilebilir. ÇalıĢmamızın ikinci kısıtlığı takip süresinin kısa tutulmuĢ olması (3 ay) olabilir. Sol ventrikül ve sağ ventrikül fonksiyonlarında kemoterapotik ajanın kümülatif etkisine bağlı değiĢiklikler ilerleyen aylarda daha fazla olabilir. Bu nedenle daha uzun takip süreli çalıĢmalara ihtiyaç vardır. Fakat biz kısa-orta dönemde bevacizumab kullanımının kardiyak fonsiyonları üzerine etkisini araĢtırmayı amaçlamıĢtık. 44 6. SONUÇ VE ÖNERĠLER Sonuç olarak bevacizumab kullanımı kolorektal kanserli hastalarda sol ventrikül sistolik ve diyastolik fonksiyonlarında bozulma ile iliĢkili bulundu. Özellikle de sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu bevacizumab kullanımı ile anlamlı oranda azalmıĢtı. Ejeksiyon fraksiyonu kalp yetmezliği açısından en önemli prognoz göstergelerinden birisidir. Bevcizumab kullanılan kanser hastalarında ejeksiyon fraksiyonu kullanılarak yapılacak ekokardiyografik takip kalp yetmezliği geliĢimi açısından riskli hastaların tesbit edilmesinde faydalı bir gösterge olabilir. Ayrıca sol ve sağ ventrikül diyastolik fonksiyonları da bevacizumab kullanımı ile hafif fakat anlamlı derecede bozulnuĢtu. Sol ve sağ ventrikül diyastolik fonksiyonlardaki bozulma bu hastalarda ilerde kalp yetmezliği geliĢimi için bir risk artıĢına neden olabilir. Bevacizumab kullanılan hastaların kalp yetmezliği geliĢimi açısından yakın takip altında tutulmaları düĢünülmelidir. Ayrıca Bevacizumab tedavisi kullanılan hastalarda eĢlik eden Hipertansiyon, Diabetes Mellitus ya da koroner arter hastalığı gibi ko-morbit durumların varlığında kardiyak protektif amaçla Renin Anjiyotensin Aldosteron Sistem (RAAS) blokerleri ve Beta blokerlerinin fonksiyonları üzerine etkisinin araĢtırılması gerektiğini düĢünüyoruz. sol ventrikül 45 KAYNAKLAR 1. Jemal A, Siegel R, Ward E, Murray T, Smigal C, Thun MJ, et al. Cancer statistic, 2007. CA Cancer J Clin 2007;57(1):43-66. 2. KuĢakçıoğlu Ö. Kolorektal Kanser Hastalıkları. Ġstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri, 2003:1-27. 3. Parkin DM, Pisani P, Ferlay J. Global cancer statistic, 1999. CA Cancer JClin1999;49(1):33-64. 4. Gönen Ö. Kolorektal Kanser Epidemiyolojisi, Kolorektal Özel Sayısı. Türkiye Klinikleri Journal of Surgery 2004;9:57-65 5. Erarslan E, Türkay C. Kolorektal Kanser Etyolojisi ve Predispozan Faktörler. Güncel Gastroenteroloji 2007;11:19-26. 6. Majerus E, Birnbaum E, Picus J. Colorectal Malignancies. Ġn: Govindan R, Arquette M (Eds.). The Washington Manual of Oncology. Philadelphia: LippincottWW; 2002.p.191-202. 7. Özbal AN, Karahasanoğlu T. Kolon Kanserinde Klinik. Alemdaroğlu K, Akçal T,Buğra D (Editörler). Kolon Rektum ve Anal Bölge Hastalıkları. Ġstanbul: Türk Kolonve Rektum Cerrahi Derneği; 2003.s.421-5. 8. MenteĢ B, Leventoğlu S. Kolorektal Kanserlerin Klinik Özellikleri, KolorektalÖzelSayısı. Türkiye Klinikleri Journal of Surgery 2004;9:36-8. 9. Kumar V, Robbins S, Cotran R (Çeviri: U. ÇevikbaĢ ). Temel Patoloji. Ġstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri; 2000:505-514. 10. Nelson H, Petrelli N, Carlin A, Couture J, Fleshman J, Guillem J, et al. National Cancer Ġnstitute Expert Panel. Guidelines 2000 for colon and rectal cancer surgery. JNatl Cancer Ġnst 2001;93(8):583-96. 11. Aydıner A, Topuz E, Özmen V, ġakar B, Dinçer M. Gastrointestinal Sistem Tümörleri. Aydıner A, Topuz E (Editörler). Onkoloji El Kitabı. Ġstanbul: Turgut Yayıncılık; 2006.s.199-267. 46 12. Compton CC, Greene FL. The staging of colorectal cancer: 2004 and beyond. CA Cancer J Clin 2004;54(6):295-308. 13. Folkman J. Role of angiogenesis in tumor growth and metastasis. Semin Oncol 2002;29(6 Suppl 16):15-8. 14. Veikkola T, Alitalo K. VEGFs, receptors and angiogenesis. Semin Cancer Biol 1999;9:211-20. 15. Gutierrez M, Giaccone G. Antiangiogenic therapy in nonsmall cell lung cancer. Curr Opin Oncol 2008;20:176-82. 16. Valtola R, Salven P, Heikkil P, Taipale J, Joensuu H, Rehn M, et al. VEGFR-3 and its ligand VEGF-C are associated with angiogenesis in breast cancer. Am J Pathol 1999;154:1381-90. 17. Lymboussaki A, Partanen TA, Olofsson B, Thomas-Crusells J, FletcherCD, de Waal RM, et al. Expression of the vascular endothelial growth factorC receptor VEGFR-3 in lymphatic endothelium of the skin and in vasculartumors. Am J Pathol 1998;153:395-403. 18. Hurwitz H, Fehrenbacher L, Novotny W, Cartwright T, Hainsworth J, Heim W, BerlinJ, Baron A, Griffing S, Holmgren E, Ferrara N, Fyfe G, Rogers B, Ross R, KabbinavarF. Bevacizumab plus irinotecan, fluorouracil, and leucovorin for metastatic colorectalcancer N Engl J Med.2004;350:2335-42. 19. Sandler A, Gray R, Perry MC, Brahmer J, Schiller JH, Dowlati A, Lilenbaum R, Johnson DH. Paclitaxel-carboplatin alone or with bevacizumab for non-smallcell lungcancer. N Engl J Med.2006;355:2542-50. 20. Shih T, Lindley C. Bevacizumab: an angiogenesis inhibitor for the treatment of solidmalignancies. Clin Ther.2006;28:1779-802. 21. Sandler A.Bevacizumab in non small cell lung cancer.Clin Cancer Res.2007;13:4613-6. 22. Nagy JA, Vasile E, Feng D, Sundberg C, Brown LF, Detmar MJ, Lawitts JA, Benjamin L, Tan X, Manseau EJ, Dvorak AM, Dvorak HF. Vascular permeability factor/vascular endothelial growth factor induces lymphangiogenesis as well as angiogenesis. J Exp Med.2002;196:1497-506. 47 23. Hurwitz H, Fehrenbacher L, Novotny W, Cartwright T, Hainsworth J, Heim W, BerlinJ, Baron A, Griffing S, Holmgren E, Ferrara N, Fyfe G, Rogers B, Ross R, KabbinavarF. Bevacizumab plus irinotecan, fluorouracil, and leucovorin for metastatic colorectal cancer. N Engl J Med.2004;350:2335-42. 24. Miller KD, Chap LI, Holmes FA, Cobleigh MA, Marcom PK, Fehrenbacher L, Dickler M, Overmoyer BA, Reimann JD, Sing AP, Langmuir V, Rugo HS. Randomized phase III trial of capecitabine compared with bevacizumab plus capecitabine in patients with previously treated metastatic breast cancer. J Clin Oncol. 2005;23:792-9. 25. Kabbinavar FF, Schulz J, McCleod M, Patel T, Hamm JT, Hecht JR, Mass R,PerrouB, Nelson B, Novotny WF. Addition of bevacizumab to bolus fluorouracil and leucovorin in first-line metastatic colorectal cancer: results of a randomized phase II trial. J Clin Oncol.2005;23:3697-705. 26. Zhu X, Wu S, Dahut WL, Parikh CR. Risks of proteinuria and hypertension with bevacizumab, an antibody against Dis.2007;49:186-93. 27. Dincer M, Altundag K. Angiotensin-converting enzyme inhibitors forbevacizumabinduced hypertension. Ann Pharmacother. 2006;40:2278-9. 28. Gordon MS, Cunningham D. Managing patients treated with bevacizumab combination therapy. Oncology.2005;69:25-33. 29. Paude AU, Lombardo JC, Fakih M, et al: Bevacizumab (BV) inducedhypertension(HT): A manageable toxicity. J Clin Oncol 2006 ASCO Annual MeetingProceedingsPart I.2006;24:135-39. 30. Siddiqui AJ, Mansson-Broberg A, Gustafsson T, Grinnemo KH, Dellgren G, Hao X,Fischer H, Sylven C. Antagonism of the renin-angiotensin system can counteractcardiac angiogenic vascular endothelial growth factor gene therapy and myocardialangiogenesis in the normal heart. Am J Hypertens. 2005;18:1347-52. 31. Eremina V, Jefferson JA, Kowalewska J, Hochster H, Haas M, Weisstuch J,Richardson C,Kopp JB, Kabir MG, Backx PH, Gerber HP, Ferrara N, Barisoni L, Alpers CE, Quaggin SE.VEGF inhibition microangiopathy. N Engl J Med 2008;358:1129-36. and renal thrombotic 48 32. Hara A, Wada T, Furuichi K, Sakai N, Kawachi H, Shimizu F, Shibuya M, Matsushima K, Yokoyama H, Egashira K, Kaneko S. Blockade of VEGF accelerates proteinuria, via decrease in nephrin expression in rat crescentric glomerulonephritis. Kidney Int. 2006;69:1986-95. 33. Umman B.M-Mod Ekokardiyografi.Türkiye Klinikleri J Int Med Sci 2005;1– 42. 34. DeMaria A.N, Blanchard DG. The echocardiogram. In. Fuster V,Alexander RW, O'Rourke R.A., editors. Hurst's the heart, 10th edition, USA, The McGraw-Hill companies; 2001. p. 343-460. 35. Van de Veire NR, De Sutter J, Bax JJ, Roelandt JR. Technological advances in tissueDoppler imaging echocardiography. Heart 2008;94(8):1065-74. 36. Feingenbaun H. Evaluation of Systolic and Diastolic Function of the Left ventricle.Sixth edition. Echocardiyography. Williams-Wilkin 2005 p:138-180. 37. Feigenbaum H. Echocardiographic Evaluation of Cardiac Chamber. Feigenbaum H (Ed.).Echocardiography. 5 th ed. Baltimore: Williams Wilkins, 1994;C3:134180. 38. William GA, Labowitz AJ. Doppler estimation of cardiac output: principles and pitfalls.Echocardiography. 1987; 4:355-374 39. Berning J, Steensgaard-Hansen F. Early estimation of risk by echocardiography determination of wall motion of index in an unselected population with acute myocardial infarction. Am J Cardiol.1990;65:567-76 40. Isaaz K, Thomson A, Ethovenot G, Cloez JL, Brembilla B, Pernot C.S. Doppler echocardiographic measurement of low velocity motion of left ventricular posterior wall. Am J Cardiol1989;64:66–75 41. Mcdicken WN, Sutherland GR, Moran CM, Gordon L. Colour doppler velocity imaging of myocardium. Ultrasound Med Biol 1992;18:p651–4. 42. Bugra Z. Doku Doppler ekokardiyografi, Türkiye Klinikleri J Int Med Sci 2005, I(42):51–53 49 43. Galiuto L, Ignone G, Demaria AN. Contraction and relaxation velocities of the normalleft ventricle using pulsed-wave tissue Doppler echocardiography. Am J Cardiol 1998;81:609–14. 44. Trambaiolo P, Tonti G, Salustri A, Fedele F, Sutherland G. New insights into regionalsystolic and diastolic left ventricular function with tissue Doppler echocardiography:from qualitative analysis to a quantitative approach. J Am Soc Echocardiogr 2001;14:85–96 45. Fedele F, Trambaiolo P, Magni G, De Castro S, Cacciotti L. New modalities of regional and global left ventricular funtional analysis: state of the art. Am J Cardiol 1998; 81 (Suppl): 49G-57G 46. Sohn DW, Chai IH, Lee DJ, et al. Assesment of mitral annulus velocity by Dopplertissue imaging in the evaluatin of left ventricular diastolic function. J Am Coll Cardiol 1997; 30: 474–80. 47. Yalcin F, Kaftan A, Muderrisoglu H, et al. Is Doppler tissue velocity duringearly left ventricular filling preload independent? Heart 2002; 87: 336–9. 48. Fekler GM, Thompson RE, Hare JM, et al. Underlying causes and ong term survival inpatient with initially unexplained cardiomyopathy. N Eng J Med 2000;342:1077–84. 49. Greenbaum RA Ho SY, Gibson DG. Functional importance of the long axis dynamics of the human left ventricle Br HeartJ 1981;63:p215–23. 50. Isaaz K, Munoz Del Romeral L, Lee E, Scihiller NB. Quantitation of the motion of thecardiac base in normal subject by Doppler echocardiography. J Am Soc Echocardiography 1993;6:p166–76. 51. Grand PR. Special Article, notes on the muscular architectur of the left ventricle. Circulation,1965,32:p301–305. 52. Sutherland GR, Stewart MJ, Groundstroem WE et al. Color doppler Myocardial imaging: a new technique for the assesment of myocardial function J AmSoc Echocardiogr 1994;7:p441–58. 53. Henein MY, Gibson DG. Editorial, normal long axis function. Heart 1999;81: p111– 113. 50 54. Bolca O. , Eren M., Dagdeviren B. , Soylu T. Tek ba_ına atriyal fibrilasyonlu olgularda sinus ritmine dönüĢün sol ventrikül bölgesel miyokard doku hızlarına etkisi.TürkKardiyoloji Dergisi. 2001;29:400–405. 55. Kondo H, Masuyama T, Ishihara K. Digital substraction high-frame-rate echocardiography in detecting delayed onset of regional left ventricular relaxation in ischemic heart disease. Circulation 1995; 91: 304–312. 56. Pai RG, Gill KS. Amplitudes, durations and timings of apically directed left ventricularmyocardial velocities: I. Their normal pattern and coupling to ventricular filling and ejection J Am Soc Echocardiogr. 1998,Feb;11(2):p105– 11. 57. Galiuto L, Igone G, De Maria AN. Contraction and relaxation velocities of the normal left ventricule using pulsed-wave tissue Doppler Echocardiography. Am J Cardiol 1998;81:p609–14. 58. Alam M, Wardell J, Andersson E, Samad BA, Nordlander R. Characteristics of mitral and tricuspid annular velocities determined by pulsed wave Doppler tissue imaging in healthy subjects. J Am Soc Echocardiogr 1999; 12: 618–28 59. Palka P, Lange A, Fleming AD, et al. Age-related transmural peak mean velocities and peak velocity gradients by Doppler myocardial imaging in normal subjects. Eur Heart J1996; 60. Gulati VK, Katz WE, Follansbee WP, Gorcsan J 3rd. Mitral annular descent velocity by tissue Doppler echocardiography as an index of global left ventricular function. Am J Cardiol 1996;77:979–84. 61. Waggoner AD, Bierig SM. Tissue Doppler imaging: a useful echocardiographic method for the cardiac sonographer to assess systolic and diastolic ventricular function. J Am Soc Echocardiogr 2001;14:1143–52. 62. Yamamoto T, Oki T, Yamada H, Tanaka H, Ishimoto T, Wakatsuki T, et al. Prognosticvalue of the atrial systolic mitral annular motion velocity in patients with left ventricular systolic dysfunction. J Am Soc Echocardiogr 2003;16:333– 9. 51 63. Oki T, Tabata T, Yamada H, Wakatsuki T, Shinohara H, Nishikado A, et al. Clinicalapplication of pulsed Doppler tissue imaging for assessing abnormal left ventricularrelaxation. Am J Cardiol 1997;79:921–8. 64. Wang M, Yip GW, Wang AY, Zhang Y, Ho PY, Tse MK, et al. Peak early diastolic mitral annulus velocity by tissue Doppler imaging adds independent and incremental prognostic value. J Am Coll Cardiol 2003;41:820–6. 65. Paı RG, Bodenheimer MM, Pai SM, et al. Usefulness of systolic excursion of the mitral annulus as an index of left ventricular systolicfunction. Am J Cardiol 1991;67:p222–2. 66. Isaaz K. What are we actually measuring by Doppler tissue imaging? J Am Coll Cardiol. 2000 Sep;36(3):p97–9. 67. Garcia MJ, applicationsfor Thomas JD, Klein AL. New the study Doppler echocardiographic of diastolic function. J Am Coll Cardiol 1998,32;4:p865–875. 68. Pravin M.S: Hypertrophiccardiomyopathy and diastolic dysfunction. J Am Coll Cardiol,2003;42.286–287. 69. Eren N. Diyastolik kalp yetersizliği. T Klin J Cardiol 2004; 17(S): 16–25. 70. Brutsaert DL, Sys SU, Gillebert TC. Diastolic failure: pathophysiology and therapeutic implications. J Am Coll Cardiol 1993; 22.318–25. 71. Demaria AN, Blanchard D. The hemodynamic basis of diastology. J Am Coll Cardiol1999;34,1659–1662. 72. Ramdos G, Pai RG, Konvvaljit S, et al. Amplitudes durations and timings of apicallydirected left ventricular myocardial velocities: I. Their normal pattern and coupling toventricular fılling and ejection. J Am Soc Echocardiogr 1998; 11.105–11. 73. Oh JK, Appleton CP, Hatle LK, et al. The non invasive assesment of left ventriculardiastolic dysfunction with two dimensional and doppler echocardiogarpy. J Am SocEchocardiogr. 1997;10:271–292. 74. Kitabake A, Inoue M, Asao M, Tanouchi J, Masuyanma T, Abe H, Morita H, SeandaS.Transmitral blood flow reflecting diastolic behaviourof the Left 52 ventricle in the health and disease study by pulsed doppler technique. Jpn. Circ. J: 1982;46;92. 75. Appleton CP, Hatle LK, Oh JK, Jensen JL. Doppler evaluation of left and right ventricular diastolic function a technical guide for obtaining optimal folw velocity recordings. J Am Soc echocardiogr.1997,10.271–292. 76. Kuecherer HF, Kusumoto F, Muhiudeen IA, et al. Pulmonarey venous flow patterns bytrans esophagial pulsed doppler echocardiography; relation to parameters of leftventricular systolic and diastolic function Am. Heart journal 1991;122:1693–93 77. Uematsu M, Miyataker K, Tanaka N, et al. Myocardial velocity gradient as a new indicator of regional left ventricular contraction; detection by two dimensional tissue doppler imaging technique J Am Coll Card.1995;26;217– 223. 78. Brun P, Triboilloy C, Duval AM, et al. left nentricular flow propogation during earlyfilling is related to wall relaxation; a colr M mod doppler analysis J Am.cool. af cardiology 1992 ;20:420 –432. 79. Appleton CP, Hatle L, Popp RL. Relation of transmural velocity patterns to left ventricular diastolic dysfunction; new sights from a combined hemodynamic and doppler echocardiographic study. J.Am. Coll. Card:1988 ;12;426-440. 80. Little WC, Ohno M, Kitzman DW, et al. Determination of left ventricular chamber sttiffness from the time for deceleration of early left ventricular filling, Circ.1995;92;1933–1939. 81. Courtois M, Kovasc SJ, Ludbrook PA. Transmitral pressure flow velocity relation;importance of regional pressure gradients in the left ventricle durin diastole. Circ.1988;78,661–667. 82. Brunnazzi MC, Chirillo F, Pasquillani M, et al. Estimation of lef ventricular diastolic pressures from precordial pulsed wave doppler analysis of pulmonary venous and mitral flow. Am. Heart Jour. 1994 ;128 ;293. 53 83. Nishimura RA, Tajik AJ. Evaluation of diastolic filling of left ventricle in health and disease: Doppler echocardiography is the clinician's Rosetta Stone. J Am Coll Cardiol 1997;30:8–18. 84. Wijbenga AM, Mosterd A, Jarik D, et al. Potentials and limitations of the valsalva maneuver as a method of differentiating between normal and pseudonormal left ventricular filling patterns. Am J Cardiol 1999;84:76–81. 85. Appleton CP, Hatle LK, Popp RL. Relation of transmitral flow velocity patterns to leftventricular diastolic function: new in sights from a combined hemodynamic and Doppler echocardiographic study. J Am Coll Cardiol 1988;12:426–40. 86. Vanoverschelde JL, Raphael DA, Robert AR, et al. Left ventricular filling in dilatedcardiomyopathy: relation to functional class and hemodynamics. J Am Coll Cardiol 1990;15: 1288–95. 87. Appleton CP, Hatle LK, Popp RL. Demonstration of restrictive ventricular physiology by Doppler echocardiography. JAm Coll Cardiol 1988; 11: 757–68. 88. Rihal CS, Nishimura RA, Hatle LK, et al. Systolic and diastolic dysfunction in patientswith clinical diagnosis of dilated cardiomyopathy: relation to symptoms and prognosis. Circulation 1994;90:2772–9. 89. Masuyama T, Lee JM, Tamai M, Tanouchi J, Kitabake A, Kamada T, et al. Pulmonaryvenous folw velocity pattern as assessed with transthoracic PW doppler echocardiograpyin subjects without cardiac disesase Am J. Card.1991; 67;1396. 90. Appleton CP, Gonzales MS, Basnight MA. Relationship of left atrial pressure and pulmonarty venous flow vlocities J Am Soc. Echo: 1994 ;264;275. 91. Keren G, Sherez J, Megidish R; et al. Pulmonary venous flow pattern its relation to cardia dynamics; apulsed doppler echocardiographic study. Circ.1985 ;71 ;1105-11. 92. De Marchi SF, Boden Muller M, Lai DL, seiler C,Pulmonary Venous flow velocitypatterns in 404 individuals without cardiovascular disease. Heart 2001;85;23–29 54 93. Farias C, Rodriguez L, Garcia M, Sun JP, Klein AL, Thomas JD. Assesment of diastolic function by tissue Doppler echocardiography: Comparison with standard transmitral and pulmonary venous flow. J Am Soc Echocardiogr 1999; 12: 609–17. 94. Garcia-Fernandez MA, Azevedo J, Moreno M, et al. Regional diastolic functioninischaemic heart disease using pulsed wave Doppler tissue imaging. Eur Heart J 1999;20:496–505. 95. Farias CA, Rogriguez L, Garci MJ, et al. Assessment of diastolic function by tissueDoppler echocardiography: comparison with standard transmitral and pulmonary venous flow. J Am Soc Echocardiogr 1999;12.609–617. 96. Matsumura Y, Elliott PM, Virdee MS, et al: Left ventricular diastolic function assessedusung doppler tissue imaging in patients with hypertrophic cardiomyopathy: relation to symptoms and exercisecapacity: Heart 2002;87;247251. 97. Birtle AJ. Anthracyclines and cardiotoxicity. Clin Oncol (R Coll Radiol) 2000; 12(3):146–52. 98. Wilkenshoff UM, Sovany A, Wigström L, et al: Regional mean systolic myocardialvelocity estimation by real time color Doppler myocardial imaging: a new technique for quantifying regional systolic function. J Am Soc Echo,11:683–692,1998. 99. Gorscan J, Strum DP, Mandarino WA, et al. Quantitative assessment of alterations inregional left ventricular contractility with color-coded tissue doppler echocardiography with sonomicrometry and pressure-volume relations. Circulation 1997;95:p2423. 100. Fukuda K, Oki T, Tabata T, et al. Regional left ventricular wall motion abnormalitiesin myocardial infarction and mitral annular descent velocities studied with pulsed doppler imaging. J Am Soc Echocardiogr 1998;11:p841. 101. Gulati VK, Katz WE, Follansbee WP, et al. Mitral annular descent velocity bytissuedoppler echocardiography as a index of global left ventricular function. Am J Cardiol 1996;77:p979–84. 55 102. Yip G, Wang M, Zhang Y, et al. Left ventricular long axis function in diastolic heart failure is reduced in both diastole and systole: time for redefinition. Heart 2002; 87:121. 103. Yu CM, Lin H, Yang H, et al. Progression of systolic abnormalities in patients with isolated diastolic heart failure and diastolic dysfunction. Circulation 2002;5:1195. 104. Fang ZY, Lcano R, Marwick TH. Relationship between longitudinal and radial contractility in subclinical diabetic heart disease. Clin Sci (Lond) 2004; 106:53. 105. Giordano FJ, Gerber HP, Williams SP, et al: A cardiac myocyte vascular ndothelialgrowth factor paracrine pathway is required to maintain cardiac function. Proc Natl Acad Sci U S A 98:5780-5785, 2001ç 106. Miller K, Wang M, Gralow J, et al: Paclitaxel plus bevacizumab versus paclitaxel lone for metastatic breast cancer. N Engl J Med 357:2666-2676, 2007. 107. Hurwitz H, Fehrenbacher L, Novotny W, et al: Bevacizumab plus irinotecan, fluorouracil, and leucovorin for metastatic colorectal cancer. N Engl J Med 350:2335-2342, 2004. 108. Escudier B, Bellmunt J, Ne´ grier S, et al: Phase III trial of bevacizumab plus interferon alfa-2a in patients with metastatic renal cell carcinoma (AVOREN): final analysis of overall survival. J Clin Oncol 28:2144-2150, 2010. 109. Rini BI, Halabi S, Rosenberg JE, et al: Phase III trial of bevacizumab plus interferon alfa versus interferon alfa monotherapy in patients with metastatic renal cell carcinoma: Final results of CALGB 90206. J Clin Oncol 28:21372143, 2010. 110. Sandler A, Gray R, Perry MC, et al: Paclitaxel-carboplatin alone or with bevacizumab for non-small-cell lung cancer. N Engl J Med 355:25422550,2006. 111. Escudier B, Pluzanska A, Koralewski P, et al: Bevacizumab plus interferon alfa-2a for treatment of metastatic renal cell carcinoma: A randomised, doubleblind phase III trial. Lancet 370:2103-2111, 2007. 56 112. Cobleigh MA, Langmuir VK, Sledge GW, et al: A phase I/II dose-escalation trial of bevacizumab in previously treated metastatic breast cancer. Semin Oncol 30:117-124, 2003. 113. Miller KD, O‟Neill A, Perez EA, et al: Phase II feasibility trial incorporating) bevacizumab into dose-dense doxorubicin and cyclophosphamide followed by paclitaxel in patients with lymph node-positive breast cancer: A trial of the Eastern Cooperative Oncology Group (E2104). J Clin Oncol 26:11s, 2008 (suppl; abstr 520). 114. Miles DW, Chan A, Dirix LY, et al: Phase III study of bevacizumab plus docetaxel compared with placebo plus docetaxel for the first-line treatment of human epidermal growth factor receptor 2-negative metastatic breast cancer. J Clin Oncol 28:3239-247,2010. 115. Choueiri TK, Mayer EL, Je Y, et al: Congestive heart failure risk in patientswith breast cancer treated with bevacizumab. J Clin Oncol doi: 10.1200/ CO.2010.31.9129. 116. Scappaticci FA, Skillings JR, Holden SN, et al: Arterial thromboembolic events in patients with metastatic carcinoma treated with chemotherapy and bevacizumab. J Natl Cancer Inst 99:1232-1239, 2007. 117. Nalluri SR, Chu D, Keresztes R, et al: Risk of venous thromboembolism with theangiogenesis inhibitor bevacizumab in cancer patients: A metaanalysis. JAMA 300:2277-2285, 2008. 118. Zhu X, S tergiopoulos K, Wu S: Risk of hypertension and renal dysfunction with an angiogenesis inhibitor sunitinib: Systematic review and metaanalysis. Acta Oncol 48:9-17, 2009. 119. Effect of enalapril on mortality and the development of heart failure in asymptomatic patients with reduced left ventricular ejection fractions: The SOLVD Investigattors. N Engl J Med 327:685-691,1992. 57