HAKİKATE GÖTÜREN REHBER Şeyh Muhammed Nazım El-Hakkani En-Nakşibendi Hazretlerinin 4 Nisan 2010 Sohbeti, Destur Ya Seyyidi Meded. La ilahe ill'Allah La ilahe ill'Allah La ilahe ill'Allah, Seyyidina Muhammedun Resulullah. Habibullah, Nur-u Arşillah. Zidhu Ya Rabbi izzen ve şerefen, nuran ve surura, rıdvanen ve sultana. Rağmen ala enf,kabul etmeyenlere rağmen! Meded. Meded. Destur, meded Ya Sahibel İmdat. Ve "Esselamu Aleykum İbad'Allah" diyoruz. Belki hepimiz Allah'ın kullarıyız, bazımız itaatkar kullardır ve şeref verilmiştir kendilerine. Bazıları asi kullardır, onlara şeref yoktur. Meded Ya Sahibel İmdad, Ya Seyyidi, Ya Kutbul Arifin. Ya İbadallahis salihin. Ve Euzubillahimineşşeytanirracim, BismillahirRahmanirRahim diyoruz. Bizde birşey yok. Bizim bir şeyimiz yok. Herşey Rabbimiz Cenab-ı Allah'a aittir. Ama şeytan insanlara Sema'dan hiçbir şey kabul ettirmemeye çalışır. Derler ki "Biz çalışıyoruz ve kendi gayretimizle bu dünyada çok şeylere ulaşıyoruz". Peki. Ama eğer "bu benimdir" derseniz doğruyu mu söylüyorsunuz yoksa yalan mı? Eğer bu paranız sizinse, "bu bana ait" diyorsanız neden bırakıp gidiyorsunuz? Ne için? Yanınızda götürsenize. Neden yalan söylüyorsunuz? Ama şeytan insanları yalancı yapmış. Başından sonuna kadar bütün insanları şeytan yalancı yapmaya çalışıyor. Kafirlerin hepsi yalancı zaten, çünkü hakikati inkar ediyorlar. Hakikati inkar edince yalancı olacaklar. E siz, sizin elinizdekiler kime ait? Diyebilirsiniz ki "Ben kendim içinim, bu vücut bana ait. Onu tutuyorum ve o vücut benim için". Eğer yalan söylemiyorsunuz neden ölü vücudunuzu terk ediyorsunuz? İnsanlar sizi yatağınızdan alır, koltuğunuzdan alır, tahtınızdan alır, uçağınızdan alır, yatınızdan alır ölünce, neden? Neden sizi orada bırakmıyorlar? Veya siz neden onların hepsini bırakıyorsunuz, ve insanlar cesedinizi alıyor? "Benim" dediğiniz herşeyi orada bırakıyorsunuz ve cesedinizi alıp götürüyorlar. Halbuki bütün ömrünüz boyunca inkar edip "herşey benim için" demiştiniz. Nerede hani? Bir yüzük bile bırakmazlar üstünüzde. Alırlar. Neden ağlamıyorsunuz cesediniz tabutta yatarken? Neden bağırmıyorsunuz "Almayın! Bu yüzüğü parmağından çıkarmayın!" Veya neden hanımlar ses çıkaramıyor kulaklarından küpelerini alırlarken? "Bütün hayatım boyunca taktım. Neden üzerimde bırakmıyorsunuz?" Kimse duymaz sizi. Duyan olsa da hiçbiri dinlemez. Dinleseler bile itaat etmezler isteğine. Bitti. www.saltanat.org Page 1 "Ben kraldım, kraliçeydim". Belki. Ama şimdi uşakların elinden boynundan herşeyi alıyorlar. Nasıl iddia ediyorsun yok "bu benim, şu bana ait, şu benimdir..." Ama insanlar sarhoş olmuş. Sarhoş ve hesapları yanlış. Hesap makinelerini bir daha denemeleri lazım. Bakın bakalım bir daha: "Benimdi ama şimdi hiçbir şeyim yok". İşte bu nokta, ki şeytan, mahlukatın içinde en yalancı olan. Mahlukatın içinde en tehlikeli ve en yalancı olan şeytan der ki "Yok yok. Hepsi senin için, daha fazla al. Yüzüklerden, küpelerden, aşağıda yukarıda her yere tak". Ne için? Selefi alimleri, merhaban? Nasılsınız Efendiler, keyfiniz nasıl? "ElHamdulillah" deyin. Size bakıyorum da mutsuzsunuz. Ne için? Ben de kulum siz de kullarsınız. Ama siz kulluğun ötesinde Selefi alimleri olduğunuzu iddia ediyorsunuz. İmtiyazlı. "Biz Selefi alimleriyiz, imtiyazlıyız, avam-ı nas gibi değiliz" diyorsunuz. "Bizim seviyemiz öyle yüksek ki kimse bizim seviyemize yetişemez". Sizin nefislerinizi size böyle söyletiyor ve kimsenin sizin ilim seviyenizin üstünde olduğunu kabul etmeyin diye teşvik ediyor sizi. Bu 100 % saçmalıktır ve cahilliktir. Hepimiz...Efendimiz Hz Muhammed (sav) ne buyurdu? Hepimiz Adem'in zürriyetlerindeniz ve Adem de topraktan yaratıldı. Hiç kimsenin farkı yok. Kimse buna yanlıştır diyemez. Hepimiz Adem'in zürriyyetleriyiz. Ve Adem de topraktan yaratıldı, onun için hepimiz topraktanız. Ne için böyle gururlanıp "biz Selefi alimleriyiz" diyorsunuz? Öbürleri ne peki? Onlar alim değil mi? Neden böyle ayrım yapıyorsunuz? Neden? Kaç kişi ekleyebilirsiniz kendi seviyenizdeki insanlardan? Evet, hep böyle kolunuzun altına kitapları koyup gidip geliyorsunuz. Nedir bu kitap deyince, "Selefi alimlerinin kitabıdır" dersiniz. Hayır, ilim buradan (ağızdan) değildir. Hakiki ilim buradandır (kalpten). Vaktin birinde bir Sultan vardı ve bu Sultan alimlerle oturmayı severdi. Alimlerle oturup onlarla müzakere etmeyi severdi. Kendisi böyle bir Sultandı, alimleri toplardı ve alimler de oturup müzakere ederlerdi. Münakaşa yapmaya çalışırlardı, cedel ilmi, tartışmalar yaparlardı. Böyle bir Sultandı kendisi. Bir zatın ismini duysa hemen davet edip onunla oturur, daha fazla öğrenmek için sorular sorardı. Ve eğer o alim Selefi alimleri gibi koltuğunun altında kitaplarıyla gelirse ona derdi ki "Yok, o getirdiğin kitap, ilim meclisimizde bizimle tartışmak üzere getirdiğin o kitabı biz de biliyoruz. Biz o kitaplardan birşey istemiyoruz. Ben İlahi merkezlerden sana verileni, sana gönderileni, sana öğretileni; kalbine verilerek öğretileni istiyorum. Bu kitapları zaten biz de hepimiz biliyoruz ama benim maksadım sana İlahi ilimlerden ne kadar verildiğini öğrenmek. Sen ise dünyevi yazılmış kitaplar getiriyorsun? Halbuki benim istediğim, senin ruhun ilahi mertebelere yetiştiyse orada öğrendiklerini bize söylemen. Yoksa sendeki kitaplar bizde de var, bizde biliyoruz orada yazanları. Evet, bu mühimdir. Selefi alimleri kitaplarını koltuklarının altında getiriyorlar. Biz de biliyoruz o kitapları. Ama biz de o Sultan'ın söylediği gibi birşey istiyoruz. www.saltanat.org Page 2 Biz, ilahi mertebelerden sizlere verilenleri dinlemek istiyoruz. Bizim istediğimiz budur, kitaplarda yazılanlar veya basılanlar değil. Bu mühimdir. Onun için bu o kimseler için mühimdir ki, onlar kendi seviyelerine ulaşmıştırlar, kendi seviyelerinde bilirler ve daha yükseğini isterler. Alemlerin Rabbinin buyurduğu üzere: "Ve fevka kulli zî ilmin alîm - Ve bütün ilim sahiplerinin üstünde daha iyi bilen vardır" (12:76). Onlar bir seviyeden sonra daha yüksek başka bir seviye isterler ki daha fazla bilsinler. O daha yüksek seviyede daha fazla bilirler çünkü ilim okyanuslarındaki ufukları değişmiştir ve anlayışları da değişecektir. Onlar o yazılmayandan, bilinmeyenden isterler. İlmi belirli hududlar içerisine koyarız demeyin. Yok, ilim umman gibidir. O ummanın ne sonuna ne de derinliğine ulaşılabilir. Subhan Allah, Sultan Allah. Ey insanlar, neden böyle ilme sahip olan zatlar şimdi doğudan batıya, hem inananlar, hem kafirler için, hem Müslümanlar, hem Hristiyan ve Yahudiler için böyle bir beyanat yapıyorlar? Budistleri katmıyorum, onlarınki çok basit şeyler. Allah Allah. Biz henüz konuşulmamış olanı istiyoruz. Henüz açılmamış olanı istiyoruz çünkü ilim hazineleri bitmeyen hazinelerdir. "Selefi alimleriyiz" demeyin. Selefi alimlerinin ötesinde alim yok mu? Neden "Selefi" demek hususunda bu kadar ısrarlısınız? Ve sizin mevzunuz nedir? Ne söylemek istiyorsunuz insanlara? Yazın, kitap haline getirin ve bana da yollayın. Belki ben de birşeyler öğrenirim. Yollayın, "Ve fevka kulli zî ilmin alîm". Ama sizler ilim seviyenizi sadece bir seviyede durdurup ondan ötesini kabul etmiyorsunuz, anlamıyorsunuz ve "Bu birşey değil. Biz bunu kabul etmiyoruz, bu mefkûddur, böyle birşey yok" diyorsunuz. Ey "biz alimleriz ve çok şey biliriz" diyen kimseler, lütfen bize de öğretin. Başka kitaplardan kopya çekmeyin ama. Eğer siz Selefi alimleriyseniz, onlar kopya yapmazdı. Kopya yapıyor olsalar Efendimize (sav) ulaşmanız lazım. Farklı, bize ilim ve anlayışınızdan farklı birşeyler getirin. Üzerinize abaye giyip başınıza kefiye takmanız yetmez. Sonra bir de güneş gözlüğü takarsınız. Bunlar yeterli değil. Bizler İslam hakkında bütün milletlerin istediği, arzu ettiği birşey biliyor musunuz onu soruyoruz. Bilmek istiyorlar ama tabir edemiyorlar. Milyarlarca insan birşey biliyor ama onu açıklayamıyorlar, onu kelimelere dökemiyorlar, öğrenmek için soramıyorlar. Çünkü ilim öyle ummanlardır ki ucu bucağı sahili yoktur. Öyle ummanlardır ki kimse onun en dibine ulaşamaz. "Biz Selefi alimleriyiz" dediğinizde Selefi alimlerinin ötesindeki ilim okyanuslarını inkar ediyorsunuz. Koskoca İslam deryasını yalnız Selefi alimleri için yapma selahiyetini kim verdi size? Diğer insanlar ne olacak? Bu mühim bir nokta ki her akşam o zatlar bana sorduruyorlar: "Selefi alimleri demelerinin anlamı nedir? İnsanlara ilimleriyle ne öğretmek istiyorlar? İnsanları taat hususunda nasıl terbiye edecekler?" www.saltanat.org Page 3 Bunları yazın ve getirin. Eğer diğer kitaplarda benzer meseleleri bulamazsak o zaman size uyarız. Bu demektir ki Efendimizden (sav) sonra bazı zatlara ulaşan ilham dalgaları var, söyleyin! Söyleyin, korkmayın. Yoksa sizin uymanız lazım. Kime uyacak, tabi olacaksınız? Alemlerin Rabbi buyuruyor: "Ve kûnû meas sâdikîn" (9:119) Söyleyin şimdi bana bütün Selefi alimleri, onların tabileri, hangisi? Geçip gidenleri bırakın ama şimdi bazı sadık zatlar olmalı. Sadıklar, doğru kimseler, hilesiz kimseler olmalı şu anda. Çünkü Kur’an-ı Kerim Efendimizin (sav) ümmetine hitab ediyor. Kur’an-ı Kerim yalnız Sahabe için değil, dünyanın sonuna kadar. Söyleyin. Bu emirdir. Neden sabah akşam yayın yapıp söylemiyorsunuz? "Ey insanlar, sadık zatlarla beraber olmalısınız". Öyle birini buldunuz mu? Kral için söylemiyorum, veya vüzera için. Krallar, Sultanlar, İmparatorlar veya bakanları söylemiyorum. Yok. Gayet basit bir şekilde soruyorum, o kimselerden buldunuz mu? Söyleyin bana! Açık bir soru bu. Majesteleri Krallar da duysunlar, onlara da soruyorum, "Neden sadık bir zat aramıyorsun, ey Kral Hz? Senin Hakikat için rehberin kim? Söyleyin adını biz de ona tabi olalım. Sizin de tabi olmanız lazım, biz de size tabi olalım". Neden söylemiyorsunuz bunları? Ancak bidat, şirk demeyi biliyorsunuz. Bırakın bunları da bana cevap verin çünkü biz şirk nedir bilmiyoruz. Bidat, haram, küfür nedir biz bilmiyoruz ama Sadık zatlar bilir. Bize söyleyin ki öğrenmek için ona koşalım. Allah bizi affeylesin. Ey insanlar! Bizler tehlikedeyiz, tehlikeli vadilerdeyiz ve bu zamanda en büyük sorumluluk alimlerde, ki onlar "biz alimiz, profösörüz" diye iddia ederler. Doktorlara, profösörlere soruyorum. Sayısız, bir sürü doktorlar var. Ey doktorlar! Cenab-ı Allah'ın "Ve kûnû meas sâdikîn" buyurması hakkında sizin fikriniz nedir? Bu yalnız Sahabe için mi, Tabiin, Tebe-i Tabiin için mi? Bizde hiçbir mesuliyet yok mu? Bizler bunun için birşey yapmayacak mıyız? Bu İslam'ın hakiki temelidir. İslam'ın kuvveti budur! Çünkü Sahabe İlahi huzurda en sadık olan Efendimizle (sav) beraberdi. Ve onların yaptıkları bina bugüne kadar hala heybetiyle ayakta, İslam'ın heybet ve azametini gösteriyor. İbn-i Mesud (ra)'dan bahsediyoruz. Ebu Hüreyre (ra), Muaz bin Cebel (ra), Hz Ömer (ra), Hz Osman (ra), Hz Ebu Bekir (ra), Hz Ömer (ra), Hz Osman (ra), Hz Ali (ra) ve Kerremallahu Veche aleyhi selam. Evet, onlar hakikaten en sadık olana tabi olanlar, bütün Kainatın içinde en sadık olan ki onun ismi Arş'ın ana sütununda yazılıdır La ilahe ill'Allah, Muhammedun Resulullah (sav). Söyleyin, neden korkuyorsunuz? Neden gelip, böyle yapmak şirktir diyorsunuz? Şirk nedir? Şirkin ne olduğunu hiç anlamıyorsunuz! Biz müşrik değiliz! Ama bütün Kainatta en şerefli olana tazim etmekle emrolunduk. Allahu 'ala ma nekulu vekil. Ya Rabbi, iğfirlena. Verhamna, tüb aleyna. Tüb aleyna Ya Tevvab, tüb aleyna. Aslih şanena, Ya Muslihes Salihin. İlahi Huzurunda en şerefli olanın hürmetine. Fatiha. www.saltanat.org Page 4 Ben şimdi çalayım da Selefi alimleri dans etsinler. Dum dum dum dum dum dum dum dum. Dum dum dum dum dum dum dum dum. Dum dum dum dum dum dum dum dum. Dum dum dum dum dum dum dum dum. Dans etmek yalnız gayri Müslimler için sanmayın, İslami olanı da var. Dans yalnız gayri Müslümanlar için sanmayın. Gayri Müslimler hanımlarla dans ediyor. Bizim hanımlarla dans etmeye iznimiz yok. Yok, hanımlar... Majesteleri çok sever onları. Selefi alimleri de sever onları. Ama bize göstermiyorlar. Güneş gözlüklerinin altından bakıp diyorlar ki: "Ah şu hanım benim olsa". Dum dum dum dum dum dum dum dum. Dum dum dum dum dum dum dum dum. Fatiha Video Link: http://saltanat.org/videopage.php?id=6471&name=2010-04-04_en_AGuideToTruth.mp4 www.saltanat.org Page 5