M. Meclisi B : 66 riyeti vardır. Bu mevzuda çalışmalarımız oldu; fakat bir yerde tçkrar ifade edeyim, meselenin temel çözü­ mü, başta Ziraat Bankası olmak üzere tarım kesimi­ ne finansman sağlayan müesseselerin, tarım noktayi nazarından ve tarım anlayışıyle düzenlenmesi lâzım­ dır. Bunun yollan var. Bu hususta şunu da ifade et­ mek isterim ki, eğer biz bunu düzenlersek, dünyadan büyük ölçüde kredi almak imkânlarımız vardır. Me­ selâ Dünya Bankası bu maksatla geniş imkânlar ver­ meye hazırdır; fakat şikâyet ettiği şey, «Ziraat Ban­ kasının tarım kredilerine uyguladığı prosedür o kadar karışık ve o kadar zor ki, kredi kullanılmıyor» diyor. Dünya Bankasının bize verdiği kredileri kullanma im­ kânında çok zorlanıyoruz. Çünkü, şartlar fevkalâde ağırdır ve bununla tarım kesimini finanse etmek müm­ kün değildir. Biz, bu hususta Hükümet içinde bir çalışmayı baş­ lattık. Maliye Bakanlığı ve ilgili bakanlıklarla bir ça­ lışmayı geliştirip ümit ediyorum ki, bir yerde mese­ leyi çözecek hale getireceğiz. Taban fiyatları mevzuunda çok konuşmalar oldu; yalnız bir beyan olarak tespit edildi. Benim zannedi­ yorum Sayın Akarca'nın ifade ettiği gibi bir beya­ nım yok. Ben, şöyle bir beyan yapmadım «Taban fi­ yatlar hayatı pahalılandırıyor» diye. Bu beyan benim değildir; belki bir yanlışlık var. ADNAN AKARCA (Muğla) — Gazetelerde var. GIDA - TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI KORKUT ÖZAL (Devamla) — Ben, bilâkis, taban fiyatların iyi tanzim edilebildiği takdirde ve uygula­ ma girdilerden başladığı takdirde piyasaya istikrar getireceğine de inanıyorum. Bir örnek vereyim: Bu sene hububatta uyguladı­ ğımız taban fiyatlar ki, Bakanlığımın sorumluluğu içinde organize edilmiştiı, bilâkis Türk ekonomisine istikrar getirmiştir; pahalılanma temayülü yoktur. Benim kanaatim, pahalılanmaya sebep olan taban fiyatlar, daha çok ihraca yönelik bazı ürünlerimizin dış piyasalardaki krizler nedeniyle dışarıdan. yapılan enjeksiyonları dolayısıyledir. Meselâ pamuktur; pa­ mukta 1 - 2 sene yanlış bir politikanın yüzünden ha­ kikaten büyük sıkıntılara Türk maliyesi de, dış öde­ meler dengesi de maruz kalmıştır. Bunun nedenleri, taban fiyatın bizatihi kendisin­ den değil, dünya şartlarının ve pamuğun kendi özel­ liklerinin neticesidir. Yem mevzuunda şunu ifade edeyim: Türkiye'de yem mevzuunun halli, bizatihi yem işini halletmekle 25 . 2 * 1976 O:3 geçmiyor; hayvancılığı teşvikten geçiyor. Nitekim gü­ zel bir misal vereyim: Besiciliği teşvik ettik. Besiciliği şöyle teşvik ettik: Geçen sene iki tane reform niteliğinde teşvik yap­ tık. Birincisi, «besiciliği teşvikte her ay değişen fiyat­ lar uygulayacağız ve bunu önden tespit edeceğiz» de­ dik. Bir nevi sonbaharda döküme gelen hayvancıya dedik ki, «sakın bunu şimdi satma, eğef bunu alır götürür beslersen, buna iyi bir imkân verirsen, bilâhara çok daha yüksek fiyatla senden alacağız.» Bunu geçen sene yani 1974 - 1975 döneminde uyguladık. İkincisi, besiciyi bir de, kalite randımanını '% 2' den % 3'e çıkararak % 50 nispetinde teşvik ettik. Bunun neticesi, fiilen karşılaştığımız durumu ifade ediyorum; Et - Balık Kurumu, 1974'te, bir sene ev­ vel besiden aldığı hayvanın belki iki mislinden fazla­ sını 1975'te aldı. 1976'da ise döküm mevsiminde kom­ binaların önü boştu. Başka sebep de var; otun bol olması. Fakat bir yerde de büyük ölçüde besiye gitti. Çünkü herkes gördü ki, besleyerek hayvanı satmak, dökümden indirerek satmaktan çok daha ekonomik­ tir. Bunu devam ettiriyoruz ve bir de ön bağlantı ya­ parak avans veriyoruz. O sistemi de çalıştırırsak ben size burada ifade etmek isterim, besiciler gidip yem fabrikalarını kendileri kuracaklar, burada iyi fiyat strüktürü temin edersek tekrar bozulmuş meralar da otlak haline gelecektir. Yani meseleyi gerçek ekono­ mik boyutu içinde hallettiğimiz zaman; tabiî düzeni içinde muhakkak ki, gerçek bir çözüm bulunmuş olu­ yor. Mücadele mevzuuna da birkaç cümle ile değin­ mek istiyorum: 1974 ve 1975 yılları, ziraî mücadelede ilâç mevzuunun zor yıllandır. Gene dünya petrol ve para krizinin ve bu krizin doğurduğu birtakım dep­ resyonların neticesi olarak Türkiye, bazı ilâçların temininde zorluk çekmiştir, bazı ilâçlar Türkiye'ye yeterli derecede gelememiştir. Bir yerde ticarî ahlâ­ kın bozulmuş olması da karaborsa temayünü fevka­ lâde artırmıştır. Her ne kadar Yüce Parlamentoda karaborsacılıkla mücadele için çok büyük cezalar ge­ tiren birtakım kanunlar üzerinde gelişmeler olduysa da, biz inanıyoruz ki, karaborsacılıkla mücadelenin en etkin yollarından biri karaborsacılığa imkân ver­ meyecek bir ikmal sistemi getirmektir. Eğer malı her zaman bol bulundurursak, karaborsacılığın ortaya çıkması mümkün değildir. Ekonomik tedbir budur ve kısa vadede alınacak tedbirdir. — 115 —