üçüncü oturum

advertisement
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma saati : 19,00
BAŞKAN — Ba^kanvekili İhsan Hâmit Tigrel
KATtPLER : Sırrı Uzun Hasanoğlu (Bolu), Ahmet Naci Arı (Kırklareli)
BAŞKAN — Oturumu açıyorum, Ticaret Ba­
kanlığı bütçesinin müzakeresine devam ediyoruz.
Söz Sayın Alâeddin Çetin'indir.
ALÂEDDİN
ÇETİN (Çorum) — Sayın
Başkan, sayın senatörler, dış ticaret dengesinin
her memleket içinde ehemmiyeti malûmdur. Fa­
kat bizim gibi kalkınma çabasında olan memle­
ketler için bu ehemmiyet çok büyük bir azamet
kesbeder. Kalkman memleketlerde en çok dış
ticaret dengesi tehlikelidir. Çünkü kalkınma
yapan memleketler geniş ithalât yapmak zorun­
dadır. Buna mukabil ihracaatmı artımı azsa,
milî gelir ne kadar yekselirse yükselsin, gene
milleti fakir kalmakta devam eder. Çünkü mil­
lî gelir ihtalât yolu ile dışarıya gitmeye mecbur
olur. Bu sebepledir ki, Ticaret Vekâleti bugün
Türkiye'de, bilhassa plânlı devrede birinci dere­
cede ehemmiyetli bir Vekâlet olmuştur. Plânın
muvaffak olup olmaması ve vekâletin vukufla
kalkınma heyecaniyle vatanperverane büyük bir
gayret göstermesine bağlıdır. Yabancı sermaye
bizde daha ziyade ithalât yerine kaim olacak
maddelere yöneliyor. Bu hatalı bir gidiştir. Bu
ticaretin biraz daha tıkanmasına sebebolur. Her
ne kadar ithalât eşyaları yerine kaim olacak sa­
nayii kurarak ithalâtı azaltmak yolunda isek de
dış ticaretimizi devam ettirebilmek için iyi yapa­
madığımız veya çok yatırım istiyen bâzı madde­
leri ithale devam edip dengeyi sağlamak kasdiyle
yabancı sermayeyi bilhassa ihraç mallarımızı,
yerli mallarımızı kıymetlendirip, mamul hale
getirip Avrupaya ihracedeeek yöndeki sahalara
cebetmeye çalışmak, bunun için her türlü teş­
vik imkânını kullanmak zorundayız. O kadar ki,
yabancı sermaye ile iştirak halindeki yerli mah­
sullerimizi işliyecck sanayiin icabında o millet­
lerin ambalajiyle, onların beğenecekleri etiket­
lerle bu memleketlere sevk etmekte ihracat ko­
laylığı bakımından da fayda vardır.
işbu noktaya gelmiş iken yeni açılan bir pa­
zardan bahsetmek isterim. Yılardır lâyık ol­
duğu ehemmiyeti göstermediğimiz ancak bu se­
ne kabul ettiğimiz bir kanunla dövizlerini ge­
tirmek için nispî bir çare bulduğumuz Türk iş­
çileri bugün Ticaret Vekâletine de büyük bir
imkân sağlamışlardır. Ama ben bunun görü­
lüp keşfedildiğini ve ele alındığını müşahede
etmemekle üzgünüm. Bugün Almanya'da yüz­
lünden fazla işçimiz vardır. İşte pazar teşek­
kül etmiştir ve Türk işçileri hususi durumları
icabı, hususi alışkanlıkları icabı memleketteki
gıda maddelerine ihtiyaçları vardır. Ayrıca
bilhassa et ve mamullerini Almanya'da kesildiği
ve imal edildiği şekilde yemek istemezler. Bu­
nun birçok sebepleri var, malûm, bunun Türki­
ye'den gelmesini isterler. Bizim Ticaret Vekâ­
letimiz bunu maalesef görememiştir. Ama. üzü­
lerek haber abyoruz ki Bulgarlar ve Yunanlı­
lar bundan istifa etmişler. Onların istediği be­
yaz peyniri, onların istediği SUCUKTU, pastırma­
yı, onların et ihtiyacını bu kanal ile teinin et­
tiklerini haber abyoruz. Bu doğru mudur1?
D^ğru değilse işçilerimizin gıda maddeleri ih­
tiyacını karşılamak için Ticaret Vekâletinin ne
gibi tedbirleri olmuştur. Bu hem mânevi ba­
kımdan, lâzımdır hem de büyük bir döviz kay­
nağı kaybedilmiş olmaz. İsçilerimizin bu yolla,
yani onların ihtiyacını Türkiye'den göndererek
temin etmemiz yolu ile dövizlerin bir lospvm
Türkiye'ye getirmemiz mümkün olur. İthahât
sahasına yatırılan sermaye, montai sanayiine
yöneliyor. İthalât bakıyor ki güçleşti, montaj
sanayiine yöneliyor. Montai Sanayii Talimat­
namesine uygun olarak parçaların tamanrıvıı
Türkiye'de yapılır şekilde -mümkün olduğu
kadarı - organize edilmezse talimatnamenin tat­
bikine dikkat edilmezse bu aldatıcı bir sanayii
olur. Bir misal olmak üzere, veyahut böyle
ahlatıcı ticaretlere bir misal olarak bir vakadan
da bahsetmek isterim ; Malûmunuz Amerika bi­
ze soya yağı verir ve zahiren der ki «sende pa-
676 —
Download