1 ANKARA ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROJELERİ KOORDİNASYON BİRİMİ KOORDİNATÖRLÜĞÜNE Proje Türü : Hızlı Proje Desteği Proje No : 3H4347001 Proje Yöneticisi : Doç. Dr. Oğuz Can TURGAY Proje Konusu : Doğu Karadeniz Bölgesinde Çay Tarımı Yapılan Topraklarda Arbusküler-Mikorizal Mantar Çeşitliliğinin DNA düzeyinde Belirlenmesi Yukarıda bilgileri yazılı olan projemin sonuç raporunun e-kütüphanede yayınlanmasını; İSTİYORUM İSTEMİYORUM 17.07.2014 Proje Yöneticisi İmza 2 ANKARA ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROJESİ SONUÇ RAPORU Proje Başlığı Doğu Karadeniz Bölgesinde Çay Tarımı Yapılan Topraklarda Arbusküler-Mikorizal Mantar Çeşitliliğinin DNA düzeyinde Belirlenmesi Proje Yürütücüsünün İsmi Oğuz Can TURGAY (Doç. Dr.) Yardımcı Araştırmacıların İsmi Ali ERGÜL (Prof. Dr.) Pınar Özer (Yük Zir Müh.) Muhittin Onur AKÇA (Araş. Gör.) Proje Numarası 13H4347001 Başlama Tarihi 15 Nisan 2013 Bitiş Tarihi 15 Nisan 2014 Rapor Tarihi 17 Temmuz 2014 Ankara Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Ankara - "2014 " 3 RAPOR FORMATI Bilgisayarda 12 punto büyüklüğünde karakterler ile, tercihan "Times New Roman" stili kullanılarak yazılacak ve aşağıdaki kesimlerden (alt kesimler de dahildir) oluşacaktır. Projenin Türkçe ve İngilizce Adı ve Özetleri I. Amaç ve Kapsam II. III. Materyal ve Yöntem IV. Analiz ve Bulgular V. Sonuç ve Öneriler Geleceğe İlişkin Öngörülen Katkılar VI. Sağlanan Altyapı Olanakları ile Varsa Gerçekleştirilen Projeler VII. Sağlanan Altyapı Olanaklarının Varsa Bilim/Hizmet ve Eğitim Alanlarındaki Katkıları VIII. IX. Kaynaklar X. Ekler a. Mali Bilanço ve Açıklamaları b. Makine ve Teçhizatın Konumu ve İlerideki Kullanımına Dair Açıklamalar c. Teknik ve Bilimsel Ayrıntılar (varsa Kesim III'de yer almayan analiz ayrıntıları) d. Sunumlar (bildiriler ve teknik raporlar) (Altyapı Projeleri için uygulanmaz) e. Yayınlar (hakemli bilimsel dergiler) ve tezler (Altyapı Projeleri için uygulanmaz) NOT: Verilen sonuç raporu bir (1) nüsha olarak ciltsiz şekilde verilecek, sonuç raporu Komisyon onayından sonra ciltlenerek bir kopyasının yer aldığı CD ile birlikte sunulacaktır. Sonuç raporunda proje sonuçlarını içeren, ISI’ nın SCI veya SSCI veya AHCI dizinleri kapsamında ve diğer uluslar arası dizinlerce taranan hakemli dergilerde yayınlanmış makaleler, III. Materyal ve Yöntem ve IV. Analiz ve Bulgular bölümleri yerine kabul edilir. 4 1. Projenin Türkçe ve İngilizce Adı ve Özetleri Türkçe adı: Doğu Karadeniz Bölgesinde Çay Tarımı Yapılan Topraklarda Arbusküler-Mikorizal Mantar Çeşitliliğinin DNA düzeyinde Belirlenmesi Özet: Türkiye Toprak Bilimine modern biyoteknolojik yöntem ve yaklaşımların kazandırılması ve Türkiye Topraklarına özgü AMF çeşitliliğinin gün ışığına çıkarılması ve kayıt altına alınması için Ankara Üniversitesi ve Japonya’nın Niigata Üniversitesi arasında imazlanmış işbirliğine dayanarak 2009 yılından beri gerçekleştirilen öğrenci değişimleri ile yürütülen araştırma faliyetlerinde Türkiye Topraklarına özgü endemik AMF türlerinin olabileceğine ilişkin bilgilere ulaşılmıştır. Bu bilgiler “Molecular diversity of indigenous arbuscular mycorrhizal fungi in three different agricultural regions of Turkey” başlığı altında Japanese Soil Science and Plant Nutrition adlı SCI dergide 2014 yılında yayınlanmıştır (http://dx.doi.org/10.1080/00380768.2014.890916). Bu araştırmanın amacı yayınlanan bulguları geliştirmek ve endemik türlerin varlığını daha spesifik bir ölçekte değerlendirmektir. Bu amaca yönelik olarak Rize, Trabzon ve Artvin çay tarımı alanlarından toplanan toprak ve çay-kök örneklerinde moleküler ve morfolojik spor analizlerinin yapılarak AMF çeşitliliği irdelenmiş ve ayrıca toprak özellikleri ve toprak yönetiminin AMF çeşitliliği ile ilişkileri de değerlendirilmiştir. Elde edilen bulgular (i) Glomeraceae, Claroideoglomeraceae ve Acaulosporaceae familyalarının asidik çay topraklarındaki mikorizal simbiyozu sağladığını; (ii) Farklı toprak yönetimleri (organik ve ticari gübreleme) açısından mikorizal mantar topluluk yapısı üzerinde bir değişim yaratmadığını ve (iii) mevcut değişimin EC ve toprak organik maddesi gibi faktörlerle daha yakından ilgili olduğunu; ve (iv) farklı illerdeki ticari gübreleme faaliyetlerinin pH, EC ve organik madde içeriği gibi toprak özellikleri arasında önemli bir ayrım yaratmadığını göstermiştir. İngilizce adı: Arbuscular Mycorrhizal Fungal Diversity under Tea Agriculture in Black Sea, Turkey. Abstract: In order to modernize the methodologies in Turkish Soil Science and investigate AMF diversity of different soils of Turkey, a group of researchers and students from Ankara University, Turkey and Niigata University, Japan has been conducting field surveys in different agro-environmental zones of Turkey and investigating AMF diversity under different soil managements since 2009. The preliminary findings of these surveys revealed that there may be endemic AMF species in Turkish soils including East Black Sea Region, Turkey. These findings were published in the journal of Japanese Soil Science and Plant Nutrition recently (http://dx.doi.org/10.1080/00380768.2014.890916). The primary aim of this fast track project work was to validate and improve previous findings by conducting more specific field survey through East Black Sea Region, Turkey. To do that, AMF biodiversity was evaluated by applying molecular and morphological AMF spore- and AMF-DNA analysis in the samples collected from tea plantations of Rize, Trabzon and Artvin Provinces. Second, the relationships between AMF diversity and soil characteristics in relation to organic tea farming 5 activities initiated early 2000s was also inveastigated.The results indicated that Glomeraceae were dominant and AM fungal species belonging to family Glomeraceae, Claroideoglomeraceae and Acaulosporaceae could maintain the symbiosis in tea cultivated acidic soils. No clear difference in AM fungal T-RF profiles was found among different fertilization managements. AM fungal community seemed to be influenced by soil EC and organic matter content. Fertilization practices had a slight effect on soil chemical characteristics i.e. soil pH, EC and organic carbon contents. 2. Amaç ve Kapsam Dünya çay tarımının bin yıllarla ifade edilen tarihi geçmişi karşısında Türkiye çay tarımı 1924’teki tarımsal denemeler ve 1938’de başlayan planlı üretim dönemi dikkate alındığında, oldukça yeni sayılmaktadır. Türkiye’de çay tarımı Karadeniz bölgesinin doğusunda Rize, Artvin, Giresun ve Ordu illeri civarında, arazi yapısından kaynaklanan nedenlerle küçük aile işletmeciliği şeklinde yapılmaktadır (Ataseven, 2012). Türkiye’de çay hasadı, kış mevsimi dışında, nisan-mayıs ayları ile ekim–kasım ayı başları arasında yapılabilmektedir. Türkiye, iklim koşulları nedeniyle çay zararlılarından etkilenmeden, dolayısıyla kimyasal ilaç kullanmadan çay üretimi yapan ülkelerden biri olarak değerlendirilmektedir. Türkiye kısıtlı çay ekim alanlarına rağmen, 1961 yılında çay ekim alanı büyüklüğü ile onikinci sıradayken, 2011 yılında sekizinci sıraya yükselmiş ve 1961’de dünyadaki toplam çay ekim alanlarının %1,1 inde ekim yapılırken, 2011’de bu alan %2,3’e ulaşmıştır. Türkiye’nin 2010 yılı için dünya çay pazar payı yaklaşık binde 2’ye yaklaşmaktadır. Türkiye, dünya çay ekolojik alanlarına ilişkin sınırlar içinde olmamasına karşın, küçük bir mikroklima alanda kaliteli bir şekilde çay üretebilen, üretilen çayı işleyebilen ve ülke tüketiminin üzerinde üretim yapabilen bir ülke konumundadır. Ülkemizde çay üretiminin illere göre dağılımını yapacak olursak ilk sırada Rize ilinin olduğu bunu Trabzon ve Artvin’in izlediği görülmektedir. Ülkemiz çay alanlarının yaklaşık %66’sı Rize ilinde bulunmaktadır. Rize ilinin ülkemiz toplam çay üretimindeki payı ise %78’ dir (TÜİK, 2011, Özcan ve Yazıcıoğlu, 2013). Türkiyede çay tarımında yaygın olarak karşılaşılan sorunlar (i) çaylıkların %30’nun 50 yaşın üzerinde ekonomik verim yaşını tamamlamış çaylıklardan oluşması; (ii) bunun kaliteli yaş yaprak üretimini engellemesi; iii) yeni tesis edilen çay bahçelerinde ve yaşlanmış ocakların yenilenmesinde kolaylığı nedeniyle çay tohumu kullanılmasından dolayı yeni çay tiplerinin oluşarak genetik farklılıkların meydana gelmesi ve (iv) bunun yaş çay yaprağı kalitesinde farkılıklara neden olması şeklinde sıralanabilir. Diğer yandan çay tarımı yapılan topraklar açısından son zamanlarda giderek derinleşen en önemli sorun Rize-Artvin-Trabzon topraklarındaki asitleşme ve bunun getirileridir. Doğu Karadeniz Bölgesi çay yetiştirilen topraklar üzerinde yapılan önceki araştırma sonuçlarına göre; çayın optimum gelişme gösterdiği pH=4,50–6,00 aralığındaki toprakların oransal olarak miktarı 1961 yılında Rize Merkez bölgesi toprakları için % 87,76, Artvin bölgesi toprakları için % 92,70 iken, bu oran Rize Merkezde 1978–1981 yılları arasında % 29,93’e, Artvin’de 1979 yılında alınan örneklerde % 55,40’a düştüğü rapor edilmiştir (Sarımehmet ve ark., 1982). Yakın zamanda Özyazıcı ve ark (2013) tarafından Artvin, Rize ve Trabzon illerinde bulunan çaylıklarının 250’nin üzerinde toprak örneklemesi ile temsil edildiği bir araştırmanın güncel durumu net bir şekilde ortaya koymaktadır. Elde edilen sonuçlara çay tarımı açısından ideal kabul edilen sınırlar (4,50–6,00 pH) arasında yer alan toprak örneklerin oranının Artvin, Rize ve Trabzon illerinde sırasıyla % 22,92, % 3,87 ve % 32,20 olduğu saptanmıştır. En düşük pH değerlerine çay tarım topraklarının alansal olarak en büyük yüzdesine sahip 6 Rize ili sınırları içinde rastlanmıştır. Bölge geneline bakıldığında çay tarım topraklarının % 86,26’sı çay için en iyi pH kabul edilen sınırların (4,50–6,00) dışında yer aldığı saptanmıştır. Bütün bu istatistikler geçtiğimiz yarım asırlık dönemde çay topraklarının pH düzeylerinin kritik sınır değerin (pH=4.0) altına düştüğüne işaret etmektedir (Özyazıcı ve ark. 2013). Bu durumun nedeni pek çok tarım bölgesinde olduğu gibi çay yetiştirilen tarım topraklarında da azot ve fosfor başta olmak üzere ticari gübrelerin yoğun ve bilinçsiz şekilde kullanılması olarak gösterilmektedir. Çay tarımı yapılan bu topraklarda geçmişten günümüze değin yapılan tüm uyarılara karşın, üreticilerin özellikle amonyum sülfat gübresini tek başına ve gereğinden fazla kullanmaları sonucu toprak pH’sı giderek asitleşmiş ve toprak verimliliği azalmaya başlamıştır (Özyazıcı ve ark. 2013). Çay bitkisi her ne kadar pH 4,50–6,00 aralığında optimum gelişme sergilese ve asit toprakları sevse de toprak pH’sındaki aşırı azalmaların ve alkaliliğe doğru geçişin çay verimini olumsuz yönde etkilediği tespit edilmiştir. (Tekeli, 1962; Eden, 1976; Tekeli, 1976; Kacar, 1984). Örneğin düşük pH koşullarında aleminyum (Al+3) ve Mangan toksisitesini artırmaktadır. Al+3 bir bitki besin elementi değildir ve bitki kök-aktif besin alınım yolu ile değil –pasif alınım mekanizması (ozmoz) ile bitkiye alınır ve kök gelişimini engeller. Çay topraklarında azalan pH açısından önemli bir diğer husus ise pH azaldıkça çay gelişimi açısından azot (N), fosfor (P), kükürt (S) potasyum (K) gibi makro ve molibden (MO) gibi mikro elementlerin yarayışlılığında meydana gelen azalmadır. Özellikle çay bitkisinde cereyan eden metabolik olaylarda görev alan ve çayın niteliksel özellikleri üzerinde önemli etkileri olan P, (Kacar 2010), demir (Fe) ve Al ile çözünmez kimyasal formlar oluşturarak immobilize olur ve çay tarafından alınamaz. Yukarıda ifade edilen bulgular ve toprak kimyasal koşulları – bitki beslenme ilişkileri ile ilgili temel bilgiler çay tarımı yapılan topraklardaki asitleşmenin bir sorun olduğuna ve pH yönünden toprak iyileştirilmesinin gündeme getirilmesine işaret etmektedir. Son yıllarda bu düşünceyle uyumlu bir şekilde geleneksel çay tarımına alternatif olarak “organik çay tarımı” Doğu Karadeniz Bölgesinde geliştirilmektedir. Dünya’da kimyasal ilaç kullanılmaksızın çay üretimi yapılan ender ülkelerden biri Türkiye’dir. Bu nedenle mevcut gelenseksel ticari gübreleme yerine organik içerikli gübrelerin kullanımı “organik çay” üretimi açısından yeterli olarak ifade edilmektedir (Yüksek ve ark, 2013). Bu avantajlar ışığında Türkiye’de organik çay üretimi 2007 yılında Çaykur öncülüğünde ArtvinBorçka, Rize-Çamlıhemşin ve Hemşin ilçelerinde yapılmaya başlanmıştır. Ayrıca özel sektör tarafından da organik çay üretimi ve üretimi artırma çalışmaları yapılmaktadır. Hemşin ilçesindeki modern organik çay fabrikası siyah çay üretimi yaptığı gibi organik yeşil çay üretimi de gerçekleştirmektedir. 2011 yılı sonu itibarıyla tam organik üretim yapılan çaylık alan 2,531 dekara, üretici sayısı 1,010’a ulaşmıştır (Çaykur, 2011). Organik çay tarımına geçiş süreci halen devam etmektedir. Organik çay üretiminden en büyük beklenti sağlıklı ve kaliteli çay üretimi olduğu kadar yoğun sentetik gübrelemeden kaynaklı düşük toprak reaksiyonu sorunlarının da önünü almaktır. Organik çay tarımında bitkisel veya hayvansal kökenli kompost vb. materyaller kullanılmaktadır. Diger yandan son zamanlarda ticari gübrelerin yıkıcı etkilerine karşı alternatif olarak görülen bir diğer olgu da “biyogübreler” dir. Biyogübre tohum, bitki yüzeyleri ve toprağa uygulanabilen ve canlı mikroorganizmaları içeren gübre materyallerine verilen genel bir isimdir. İçerikte yer alan bu mikroorganizmalar bitki bünyesi veya toprak kök bölgesinde kolonize olarak bitki besinlerinin yarayışlılığını ve/veya bitkiye alımını artırmak suretiyle bitki gelişimini ve verimini artırmaktadır. Yapılan çok sayıda araştırma bu olguların gerçekleşmesini sağlayan mikroorganizmaların “azot fiksasyonu”, “fosfor ve potasyum mobilizasyonu”, “bitki-gelişim promotörlerinin sentezi” ve “patojenik 7 “organizma baskılama” gibi süreçlerde rol aldığına; doğal besin döngülerini restore ettiğine ve toprak organik maddesi inşaasına katkıda bulunduğuna işaret etmektedir. Bu özelliklerinden dolayı son zamanlarda biyogübrelerle ilgili araştırma ve proje önerilerinde en fazla vurgu yapılan husus, bu materyallerin geleneksel tarımın vazgeçilmez bileşenleri olan sentetik-ticari gübrelerin ve tarımsal mücadele unsurlarının kullanımını azaltarak toprak ve su kaynaklarının geleceğini tehdit eden kirlilik ve bozunum sorunlarının önünü almaktır. Biyogübre terimi son 2000’li yılların başından itibaren hem Türkiye hem de uluslararası bilimsel-tarımsal platformlarda (Plant Growth Promoting RhizobacteriaPGPR) terimi ile birlikte anılmaktadır. Bitki gelişimini teşvik eden rizobakteriler birseysel veya karışım olarak toprağa, tohuma veya bitki organlarına uygulanmaktadır. Diğer yandan hem toprak kalitesinin bir ölçütü hem de çoğaltılıp tarım topraklarına uygulandığı takdirde biyogübre etkisi sağlayan diğer bir toprak canlısı da Arbusküler Mikorizal Funguslar (AMF) dır. Toprak mantarları arasında mutualistik grupta yer alan Arbusküler Mikorizal Funguslar (AMF), yeryüzündeki bitkilerin %90’nından fazlasının kök bölgesinde doğal olarak bulunurlar ve konuk bitki köklerinin içinde ve dışında kurdukları ilişkilerden dolayı ekolojik olarak büyük öneme sahiptirler. Endropik arbüsküler funguslar en yaygın tip olup az önce ifade edilen yüze değerin %80’nin teşkil ederler. Bu simbiyotik ilişki bitki tarafından mikorizaya karbon sağlanmasına karşılık toprakta bulunan çeşitli bitki besin maddelerinin mikoriza tarafından bitkiye transfer edilmesi easına dayanır (Smith and Read, 2008). Bu ilişkinin özellikle bitkiye fosfor temn edilmesinde son derece önemli olduğu bilinmektedir (Allen 1991). Bitki besin teminine ek olarak AMF’ların su stresi koşullarda bitki yaşamını desteklemesi, toprakta biriken ağır metallerin toksik etkilerinin azaltılması, toprak kökenli patojenlere karşı bitkiyi koruma ve bunların yanısıra toprakta gelişen mikorizal miselyum şebekesinin agegat oluşumunu artırmasından dolayı toprak fiziksel koşullarını geliştirmesi gibi özellikleri de tespit edilmiştir (Allen 1991; Newsham et al. 1995; Joner et al. 2000; Augé 2001). Bu bilgilerin ışığında AMF’ların tarımsal topraklardaki önemi giderek artmış ve toprak ekolojisi çalışmalarında özgün bir araştırma alanı haline gelmiştir. Bu araştırmalar tarımsal girdilerin düşük olduğu veya tuzlanmaalkalileşme, çölleşme ve arazi bozunumu gibi sorunların yoğun olarak yaşandığı kurak-yarı kurak Akdeniz Kuşağı Ülkeleri açısından daha da önemlidir (Alguacil ve ark., 2005; Caravaca ve ark. 2003; 2005). Bugüne kadar Türkiye koşullarında AMF’lerin çeşitli bitkilerin gelişimi ve verimi üzerine çok sayıda çalışması gerçekleştirilmiştir (Ortas ve Akpınar, 2006; Şensoy ve ark. 2007; Yılmaz ve Gül, 2009; Ortas, 2010; Almaca and Ortas, 2010; Aka-Kaçar et al., 2010; Oztekin ve Ece, 2014). Bu değerli araştırmalarda izlenen genel prosedür (i) yurtiçi/yurtdışı koleksiyonlardan temin edilen edilen egzojenik (yerli olmayan) AMF türü/türlerinin çoğaltılması; (ii) hedef bitki-kök bölgesine inokülasyonu; (iii) ve enfeksiyonun başarıyla gerçekleşmesi durumunda topraktan besin alınım mekanizmaları (özellikle fosfor) ve bitki-verim özelliklerinde meydana gelen değişimlerin gözlenmesi üzerinedir. Toprak koşullarında bulunan faydalı mikroorganizmaların belirli bir seçim sürecinden sonra çoğaltılarak toprağa inokülasyonu “mikrobiyolojik toprak gübrelemesi” olarak bilinmektedir. Bugüne kadar bu konuda elde edilen tecrübeler bir mikrobiyolojik gübreleme işleminin hedef toprak koşullarında var olan (indijen) mikroorganizmaların kullanılmasıyla yüksek başarı sağladığı yönündedir. Toprağa AMF inokülasyonu da bu bakış açısı ile değerlendirildiğinde yerli (indijen) AMF türlerinin araştırılması, bunların etkinliklerinin belirlenmesi ve yüksek performans gösterenlerinin inokülant olarak seçilmesi başarıyı artıracak bir yaklaşım olacaktır. Oysa Türkiyede gerçekleştirilen AMF çalışmalarında bu husus ihmal edilerek genellikle yerli olmayan (egzojen) AMF materyali kullanılmış; bu tür inokülasyonların öncesinde veya sonrasında topraklarımızın AMF çeşitliliğinin ne olduğu/olacağı konusu hep ihmal 8 edilmiş; ve toprak kalitesinden ziyade bitki verimi ve bitki kalitesi gibi ölçütler sürekli ön planda tutulmuştur. Ülkemizde yapılan çalışmalarda her ne kadar mikorizal enfeksiyonun etkinliği hususu geleneksel morfolojik parametreler (AMF enfeksiyon oranı, spor morfolojik özellikleri ve yoğunluğu ve misel gelişimi) kullanılarak gözlemlenmiş olsa da çoğu durumda bu ölçütlerin bitki-AMF simbiyozunu ne düzeyde yansıttığı tartışmalıdır ve sadece mikorizal enfeksiyonun niceliği konusunda bilgi sağlayabilir. Diğer bir ifade ile toprak AMF çeşitliliği/zenginliği konusunda bir bilgi sağlamamaktadır. Oysa günümüzde modern DNA analizi teknolojilerinin mikrobiyel ekolojideki uygulamaları sayesinde toprak ve bitki DNA’sı üzerinden pekçok farklı fungusun kökenine inilebilmekte; topluluk yapıları analiz edilebilmekte ve dahası mikrobiyel çeşitlilik ile değişen çevresel şartlar arasında bağlantılar kurulabilmektedir (Redecker, 2000; Schussler et al., 2001). Ancak günümüzün Türkiye Toprak Bilimi DNA analizine dayalı güncel teknolojilerden yoksun durumdadır. Bu nedenle Türkiye Toprak Bilimine modern biyoteknolojik yöntem ve yaklaşımların kazandırılması ve Türkiye Topraklarına özgü AMF çeşitliliğinin gün ışığına çıkarılması ve kayıt altına alınması için Ankara Üniversitesi ve Japonya’nın Niigata Üniversitesi arasında imazlanmış işbirliğine dayanarak 2009 yılından beri gerçekleştirilen ortak araştırma faliyetlerinde Türkiyenin farklı iklimsel/tarımsal/çevresel koşullarında (Doğu Karadeniz, Orta Anadolu ve Akdeniz Bölgeleri) yapılan örnekleme çalışmaları sonrasında bitki köklerinde enfekte olan AMF ribozomal RNA genleri üzerinden AMF filotip kompozisyonu tayin edilmiştir. Elde edilen sonuçlar AMF çeşitliliğinin bölgeler arasında farklılık gösterdiğine ve özellikle Karadeniz Bölgesi Çaylıklarına özgü endemik AMF türlerinin olabileceğine işaret etmektedir. Türkiye topraklarının mikorizal çeşitliliği ilgili bu bulgular “Molecular diversity of indigenous arbuscular mycorrhizal fungi in three different agricultural regions of Turkey” başlığı altında Japanese Soil Science and Plant Nutrition adlı SCI dergide 2014 yılında yayınlanmıştır (http://dx.doi.org/10.1080/00380768.2014.890916). Adı geçen yayında beyan edilen AMF türleri, sadece Rize Atatürk Çay ve Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü koşullarında ve ticari ve organik gübre uygulamalarının etkilerinin sınırlı bir alanda karşılaştırıldığı, deneysel çaylık topraklarından izole edilmiştir. Bu nedenle önceden elde edilen bulguların doğruluğunu test etmek ve daha da genişletmek amacıyla Doğu Karadeniz Bölgesi çay tarımı koşullarının AMF çeşitliliği, daha yüksek ölçekli bir örnekleme (24 lokasyon) ile belirlenmiştir. Örnekleme noktaları (i) organik tarıma geçiş (ii) uzun süreli ticari gübre kullanımı (iii) coğrafik konum (Rize, Trabzon ve Artvin İlleri) gibi faktörlerin çay topraklarının AMF çeşitliliği ve ayrıca pH, EC, toprak organik maddesi, toplam azot ve yarayışlı fosfor gibi toprak özellikleri üzerine etkilerini yansıtacak şekilde belirlenmiştir. Araştırmanın amacı Doğu Karadeniz Bölgesi Çay Tarımı alanlarının toprak AMF çeşitliliğini modern moleküler yöntemlerle ortaya koymak, AMF çeşitliliğinin çevresel ve tarımsal şartlarla ilgisini yorumlamak ve gelecekte biyogübre materyali olarak kullanılabilicek mikorizal inokülantları belirlemede temel bilgi oluşturmaktır. 9 3. Materyal ve Yöntem 3.1 Toprak ve Bitki-kök Örneklemeleri Toprak ve çay kök örnekleri 13-15 Nisan 2013 tarihleri arasında farklı çaylıklarda çay bitkisi rizosfer bölgesinden (0-15cm) toplanırken bitki-kök örnekleri birincil-ikincil köklerden teşekkül etmiş ince kökçüklerden toplanmıştır. Örneklemelerde izlenen stratejiler aşağıda açıklanmıştır. 3.1.1 Rize Bölgesi Örnekleme Stratejisi Organik çay tarımına geçişin toprak özellikleri ve AMF çeşitliliği üzerine etkilerini irdelemek için Rizel il sınırları içinde kalan çaylıklar arasında (i) 7-8 yıllık organik gübre (ii) 2-3 yıllık organik gübre (organik tarıma geçiş) ve (iii) geleneksel çay yetiştiriciliği (ticari gübreleme) koşullarını temsil edecek çaylıklar seçilmiştir. Organik tarım kapsamında bu bölgede hayvan gübresi veya ticari organik gübre (bitkisel kökenli kompost); ticari gübre olarak ise “Avrupa” olarak anılan ve azot-fosfor-potasyum (N:P:K, 25:5:10) ihtiva eden ticari gübre kullanıldığı bilgisi çaylık sahiplerinden edinilmiştir. 3.1.2 Tabzon Bölgesi Örnekleme Stratejisi Yoğun ticari gübre kullanımının toprak reaksiyonunu (pH) düşürdüğü şeklindeki görüş ve bilimsel bulgulara dayanarak toprak özellikleri ve AMF çeşitliliğinde meydana gelen değişimleri saptamak için Trabzon il sınırları içinde yer alan çaylıklar seçilmiştir. Bu bölgede de “Avrupa” olarak anılan ve azot-fosfor-potasyum ihtiva eden ticari gübre kullanıldığı bilgisi edinilmiştir. Şekil-1 Örnekleme yapılan birinci ve ikinci derece çay bölgeleri 10 3.1.3 Artvin Bölgesi Örnekleme Stratejisi Ticari gübre kullanımı-toprak reaksiyonu etkileşimine ilaveten sıcaklık ve yağış gibi iklimsel faktörlerin de önceki iki bölgeye kıyasla farklı olacağı düşüncesiyle Artvin il sınırları içinde yer alan çaylıklar seçilmiştir. Örneklemeler ÇAYKUR Atatürk Çay ve Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü mensuplarının rehberliğinde gerçekleştirilmiş ve her bölge dokuz örnekleme noktası ile temsil edilmiştir. Örnekleme noktalarını temsil eden harita Şekil-1’de, örnekleme noktalarına ait bilgiler Tablo-1’de ve verilmiştir. Trabzon ve Artvin Bölgesinden birer örnek (P9 ve L8 ve L9) kargo transferi sırasında kaybedilmiştir. Toplanan toprak örnekleri 2mm’den elenmek suretiyle homojenize edilmiştir. Toprak örneklerinin bir kısmı AMF spor izolasyonu için +4 0C’de muhafaza edilmiştir. Fizikselkimyasal analizler için gereken toprak örnekleri oda koşullarında kurutularak muhafaza edilmiştir. Kök örnekleri DNA ekstraksiyonuna kadar -20 0C koşullarda korunmuştur. Tablo 1. Örnekleme Bilgileri Örnek No Örnekleme konusu O2 Organik tarım Doğu Güney Rakım (m) İlçe (İl) Koordinat Koordinat 40,898 41,027 499 Hemşin (Rize) O3 Organik tarım 40,901 41,027 554 Hemşin (Rize) O1 Organik tarım 40,895 41,033 475 Hemşin (Rize) T1 Organik tarıma geçiş 40,881 41,082 380 Rize T2 Organik tarıma geçiş 40,89 41,092 310 Rize T3 Organik tarıma geçiş 40,89 41,087 166 Rize C1 Ticari gübreleme 40,922 41,175 -5 Pazar (Rize) C2 Ticari gübreleme 40,971 41,18 -2,5 Ardeşen (Rize) C3 Ticari gübreleme 40,979 41,181 P8 Ticari gübreleme 40,299 40,964 3,1 Of (Trabzon) P4 Ticari gübreleme 40,169 40,846 478 Sürmene (Trabzon) P7 Ticari gübreleme 40,249 40,801 189 Çaykara (Trabzon) P2 Ticari gübreleme 40,378 41,002 195 İyidere (Rize) P1 Ticari gübreleme 40,364 41,008 57 İyidere (Rize) P3 Ticari gübreleme 40,375 41,002 165 İyidere (Rize) P5 Ticari gübreleme 40,166 40,845 472 Sürmene (Trabzon) P6 Ticari gübreleme 40,104 40,872 193 Sürmene (Trabzon) L2 Ticari gübreleme 41,333 41,323 268 Arhavi (Artvin) L6 Ticari gübreleme 41,439 41,406 126 Hopa (Artvin) L7 Ticari gübreleme 41,431 41,404 9,8 Hopa (Artvin) L1 Ticari gübreleme 41,305 41,338 10 Arhavi (Artvin) L5 Ticari gübreleme 41,537 41,494 24 Kemalpaşa (Artvin) L4 Ticari gübreleme 41,541 41,491 153 Kemalpaşa (Artvin) L3 Ticari gübreleme 41,3 41,315 119 Arhavi (Artvin) 0 Ardeşen (Rize) 11 3.2 Fiziksel ve Kimyasal Toprak Analizleri Toprak silt ve kil fraksiyonları Bouyoucos (1951) tarafından bildirildiği şekilde Hidrometre yöntemine göre belirlenerek, tekstür sınıfları “Soil Survey Manual” (1951)’e göre saptanmıştır. Toprak reaksiyonu (pH) saturasyon çamurunda cam elektrotlu pH-metre ile (Richards 1954); Elektriksel iletkenlik (EC) saturasyon çamurunda EC metre ile (Richards 1954); Organik madde Jackson (1962) tarafından bildirildiği şekilde Walkley-Black yöntemine göre; Toplam azot (N) Bremner (1965) tarafından bildirildiği şekilde Kjeldahl yöntemine göre belirlenmiştir. Örnekleme noktaları ve toprak özellikleri Tablo-1’de verilmiştir. Her ölçüm laboratuvar koşullarında üç tekerrürlü olarak (analitik tekrar) gerçekleştirilmiştir. 3.3 AMF DNA ve Topluluk Yapısı Analizleri 3.3.1 Çay Bitkisi Köklerinde Enfekte Olmuş AMF’ların DNA Analizi Kurutulmuş kök örnekleri sıvı nitrojen ile dondurularak havanda homojenize edildikten sonra total 20 mg bitki örneğinden GenElute (Sigma-Aldrich).kullanılarak genel DNA ekstraksiyonu yapılmış ve analizler boyunca -20 0C koşullarda muhafaza edilmiştir. İzole edilen 28S LSU rRNA genleri nested-PCR sisteminde LR1/FLR2 ve florasan primer FLR3/FLR4 çiftleri kullanılarak amplifiye edilmiş, PCR ürünleri TaqI (Eurox) ile kesilmiş ve DNA pürifiye edildikten sonra terminal restriksiyon fragmanlarının (T-RF) pik büyüklüğü ve yoğunluğuna göre dizi analizi yapılarak AMF komünite yapısı T-RF profilleri üzerinden belirlenmiştir. Ayrıca fungal sporların DNA dizi analizi üzerinden indijen (yerli) AMF’lar saptanmıştır. 3.3.2 AMF Spor DNA Analizi AMF sporları Sieverding (1991) tarafından bildirildiği gibi ıslak eleme yöntemi kullanılarak seçilen toprak numunelerinden toplanmış, mikroskop altında tespit edilen morfolojik özelliklerine göre sınıflandırılmış ve InstaGen Matrix DNA (Bio-Rad) kiti kullanılarak spor DNA’sı izole edilmiştir. İzole edilen 28S LSU rRNA genleri nested-PCR sisteminde LR1/FLR2 ve florasan primer FLR3/FLR4 çiftleri kullanılarak amplifiye edilmiş, klonlama yöntemi ile elde edilen DNA dizileri BLAST analizine tabi tutulmuş ve tanımlanmıştır. AMF topluluk yapısını belirlemek üzere elde edilen DNA dizileri NCBI’da kayıtlı bilinen bütün diziler ile karşılaştırılmış, AMF’ların yer aldığı Glomeromycota grubu dışındaki gruplara benzerlik gösteren diziler sonraki aşamalardan hariç tutulmuş ve işlevsel taksonimik birimler (OTU) %97 düzeyinde CLUSTALW ve DNADIST (Mothur) (Schloss ve ark. 2009) programları kullanılarak değerlendirilmiş ve filogenetik ağaç analizi yapılmıştır. 3.4 İstatistiksel Analiz Kanonik korelasyon analizi kullanılarak toprak yönetimi, toprak özellikleri ve bölgeler arasındaki farklar istatistiksel olarak değerlendirilmiştir. 12 4. Analiz ve Bulgular 4.1 Toprak Özellikleri Gerçekleştirilen toprak analizleri bütün örnek noktaları bazında toprak reaksiyonunun 5.456.58 pH; elektriksel iletkenliğinin 152.5-946 µs/cm; toprak organik maddesinin % 0.55- 10.7; yarayışlı fosforun 5.68-163.6 ppm; toplam azotun ise 0.02-0.48 aralığında değiştiğini göstermiştir. Analiz sonuçları Tablo-2’de verilmiştir. Elde edilen pH verileri son zamanlarda ticari gübre kullanımından dolayı toprak reaksiyonunun azaldığı şeklindeki görüşle uyumlu değildir. Tablo 2. Örnekleme Bilgileri Örn. No Örnekleme Bölgesi Arazi Yönetimi O2 Organik tarım (7-8 yıl) Tekstür sınıfı Organik madde içeriği (%) Yarayışlı Toplam fosfor azot (ppm) (%) pH EC ( µs/cm) 5.68 389 Tın 1.71 18.57 0.10 5.96 152.5 Tın 1.68 20.06 0.12 O1 6.27 166.4 Tın 2.83 32.82 0.15 T1 6.05 194.4 Kumlu Tın 2.50 22.22 0.11 6.16 553 Tın 2.76 45.98 0.14 6.17 244 Tın 4.63 26.27 0.23 5.49 350 Tın 2.55 113.89 0.05 O3 T2 Rize Organik tarıma geçiş (2 yıl) T3 C1 Ticari gübreleme 5.95 382 Tın 2.32 14.93 0.02 C3 6.22 946 Tın 4.77 66.77 0.24 P8 5.45 202 Kumlu Tın 7.07 52.06 0.30 P4 5.49 311 Siltli. Tın 4.10 72.71 0.21 P7 5.63 260 Kumlu Tın 10.70 74.53 0.48 5.77 676 Kumlu Tın 6.19 163.63 0.21 5.82 234 Tın 6.54 115.91 0.26 P3 6.17 659 Siltli Tın 2.44 16.55 0.13 P5 6.33 417 Tın 2.50 5.68 0.12 P6 6.58 352 Kumlu Tın 2.61 75.28 0.07 L2 5,53 333 Tın 4,37 9,33 0,18 L6 L7 5,66 262 Tın 0,55 19,65 0,17 5,82 394 Tın 2,37 6,69 0,12 5,88 550 Kumlu Tın 2,16 36,53 0,14 L5 6,02 337 Tın 1,58 22,62 0,14 L4 6,11 414 Kumlu Tın 1,58 33,96 0,13 L3 6,20 461 Tın 1,04 97,82 0,11 C2 P2 P1 L1 Trabzon Artvin Ticari gübreleme Ticari gübreleme 13 4.2 AMF DNA ve Topluluk Yapısı 4.2.1 ÇayBitkisi Köklerinde Enfekte Olmuş AMF’ların T-RFLP ile Belirlenen Çeşitliliği ve Komünite Yapısı Terminal restriksiyon fragmanlarının (T-RF) büyüklüğü ve yoğunluğu Tablo-3 ve -4’de verilmiştir. Farklı T-RF’ler farklı AMF türlerine karşılık gelmektedir. Rölatif (kırmızı) renk yoğunluğu AMF’un baskınlığını yansıtmaktadır. Tablo-3 ve -4’de ifade edilen duruma dayanarak Shannon-Simpson çeşitlilik indeksi belirlenmiş ve Tablo-5’de verilmiştir. 14 Tablo-3. Forward Fragman (5'-T-RFs(bp)) 15 Tablo-3 (devam). Forward Fragman (5'-T-RFs(bp)) 16 Tablo-3 (devam). Forward Fragman (5'-T-RFs(bp)) Tablo-3’de verilen 5’-T-RF forward fragmanlarının 143-149, 184-186 ve 372-376bp düzeylerinde baskın olduğu görülmektedir. 17 Tablo-4. Reverse Fragman (5'-T-RFs(bp)) 18 Tablo-4 (devam). Reverse Fragman (5'-T-RFs(bp)) 19 Tablo-4 (devam). Reverse Fragman (5'-T-RFs(bp)) Tablo-4’de verilen 5’-T-RF reverse fragmanlarının 72-77 ve 184-186 bp düzeylerinde baskın olduğu görülmektedir. 20 Tablo-5. Shannon-Simpson çeşitlilik indeksi sample ID T1 Forward Fragman (5'-T-RFs) No. of Shannon (H') Simson(1-D) T-RF 6 1,60 0,77 Reverse Fragman (3'-T-RF) No. of shannon (H') simpson(1-D) T-RF 6 1,49 0,72 T2 4 1,37 0,74 4 1,33 0,72 T3 5 1,37 0,69 4 1,07 0,59 C1 5 1,34 0,66 6 1,71 0,80 C2 4 1,27 0,69 4 1,15 0,61 C3 9 1,96 0,82 6 1,63 0,77 O1 5 1,46 0,74 5 1,44 0,72 O2 3 0,80 0,47 6 1,71 0,81 O3 7 1,80 0,81 6 1,71 0,80 P1 4 1,02 0,53 5 1,42 0,71 P2 5 1,59 0,79 7 1,75 0,79 P3 6 1,64 0,78 6 1,60 0,76 P4 8 1,90 0,82 3 1,10 0,67 P5 5 1,27 0,65 3 1,02 0,61 P6 6 1,50 0,72 5 1,20 0,59 P7 6 1,67 0,79 7 1,86 0,83 P8 6 1,69 0,79 5 1,50 0,76 L1 7 1,81 0,82 5 1,51 0,76 L2 8 1,98 0,85 6 1,71 0,81 L3 7 1,69 0,76 6 1,61 0,76 L4 3 0,80 0,49 3 0,90 0,53 L5 8 1,82 0,79 6 1,59 0,76 L6 7 1,87 0,83 6 1,66 0,79 L7 5 1,54 0,77 7 1,84 0,83 Bütün T-RF boyutları ve gruplandırılan AMF sporlarının ait olduğu AMF cinsleri ayrı ayrı Çizelge-1’de verilmiştir. Bunlar sırasıyla Funneliformis (spore grubu-05), Rhizophagus veya diğer Glomeraceae (spore grubu 01, 02, 03) ve Glomeraceae (spor grubu 04) cinslerine ait olduğu tespit edilmiştir. Bu sonuçlar örnekleme yapılan çaylık topraklarındaki hakim AMF’ların Glomeraceae familyasına ait olduğunu göstermektedir (Çizelge-1). 21 Çizelge-1. Farklı spor grupları ve ait oldukarı AMF’ları gösterir filogenetik ağaç (Kırmızı ile gösterilen spor grupları gen bankasında kayıtlı (bilinen) AMF dizilerinden farklı olan (%97’den daha düşük düzeyde benzerlik gösteren) dizileri belirtmektedir. 22 Rize Bölgesi haricinde organik çay tarımına geçmiş bir bölge bulunmadığından Rize il sınırları içinde kalan farklı çaylık koşulları (organik ve ticari gübeleme) toprak özellikleri ve AMF çeşitliliği veri grupları arasındaki ilişkiler açısından ayrı bir kanonik korelasyon analizine tabi tutulmuş ve sonuçlar Çizelge-2’de verilmiştir. -2 -1.5 -1 -0.5 0 0.5 1 1.5 2 2.5 3 2.5 2 T1 R180-182 F129-131 1.5 F369 R368-370 CCA2 (22.6%) 1 0.5 0 -0.5 -1 -1.5 -2 kum F372-376 R191-195 F181 R372-374 R142T2 R320-322 C1 Fosfor R212-217 T3 F226 R222 F143-145 Organik madde silt pH Total N F361-363 F151-153 O1 R352-357 R184-186F184-186 F357-359 F310-312 F147-149R72-77 EC C3 F250 R134 C2 R145-147 F315 R232 O2 R309-315 R363 R68-70 F231-233 F67-71 F73-75 kil R64-66O3 R124-128 ■: Organik çay tarımına geçiş F120-125 ◆: Ticari gübreleme ▲: Organik çay tarımı CCA1(%25.4) Çizelge-2. Kanonik korelasyon analizi sonuçları. T;Organik çay tarımına geçiş durumundaki (transition) çaylıklar, O; Organik çay tarımı yapılan çaylıklar,C; ticari gübre uygulanan çaylıklar, F; forward fragman uzunluğu, R; reverse fragman uzunluğu (bp) Elde edilen veri dağılımında organik çay tarımına geçiş alanları T1-T2-T3; organik çay koşulları O1-O2-O3 ve ticari gübreleme koşulları C1-C2-C3 olarak belirtilmiştir. Kanonik korelasyon analizinin birinci boyutu veri grupları arasındaki varyansın sadece %25.4’üne karşılık gelmiş ve bu dağılım organik çay ve ticari gübreleme ile ilgili veri kümelerini birbirinden ayıramamıştır. İkinci boyut toplam varyansın %22.6’sını karşılamış ve benzer şekilde organik çay ve ticari gübreleme veri grupları arasında bir ayrım göstermemiştir. Başka bir ifade ile organik gübreleme ile ticari gübreleme yapılan çaylıklar arasında analiz edilen toprak özellikleri ve AMF çeşitliliği açısından bir fark tespit edilmemiştir. Çizelge-2’de verilen kanonik korelasyon analizi sonuçları 5’-T-RF büyüklüğündeki 143-145 bp’lik beşinci spor grubunun T3 kümesinin ve oklarla belirtilen toprak özelliklerinden organik madde içeriği ile toplam azotun (çizelgede mavi renkli) yakınında yer aldığını göstermektedir ki bu durum beşinci spor grubuna ait AMF’ların çay bitkisi ile olan simbiyozunun toprağın organik madde ve azot içeriği tarafından yönlendirildiği şeklinde yorumlanabilir. Diğer yandan tamamı Glomeraceae cinsine ait 5’-T-RF boyutlu 184-186bp’lik 1-2-3.spor grubu ve 147-149 bp’lik 5. spor grubu Çizelge2’nin merkez bölgesinde pozisyon almıştır. Bu durum bu AMF’ların pH, toplam azot ve 23 alınabilir P gibi çevresel toprak koşullarından etkilenmediğini göstermektedir. Glomeraceae’nın tarım topraklarında yaygın olarak bulunduğu bilinmektedir. Rize Bölgesi organik çay tarımı örnek noktaları hariç tutulurak ticari gübre uygulamaları altında olan bütün çaylık koşulları (Rize, Trabzon ve Artvin) açısından gerçekleştirilen kanonik korelasyon analizi ise Çizelge-3’de verilmiştir. Bu şekilde gerçekleştirilen ikinci istatistiksel değerlendirme ile tarımsal yönetim (organik/ticari gübreleme) faktörü elimine edilerek bölgesel ve çevresel faktörlerin toprak özellikleri ve AMF çeşitliliği veri grupları üzerindeki etkisi belirlenmek istenmiştir. -2 -1 0 1 2 3 4 5 4 P4 3 fosfor rakım F207-210 CCA2 (23.0%) 2 EC R104-108 F105-107 1 0 -1 -2 -3 F250 org. maddeP7 P5 P1 C1 L3 R320-322 L4 C2 F357-359 P6 F67-71 R145-147 Total N L2 L6 P8 P2 L1 P3 L7 L5 R363 F181 F315 C3 pHF361-363 ■: Ticari gübreleme - Rize ◆: Ticari gübreleme - Trabzon ▲: Ticari gübreleme - Artvin CCA1 (27.9%) Çizelge-3. Ticari gübrleme uygulanan bütün örnekleme alanlarını içeren kanonik korelasyon analizi sonuçları. P; ticari gübre uygulanan farklı çaylıklar, F; forward fragman uzunluğu, R; reverse fragman uzunluğu (bp) Çizelge-3’deki veri dağılımı incelendiğinde birinci kanonik analiz sonuçlarına benzer şekilde boyutlar toplam varyansın sadece %30’na karşılık gelmiştir. Örnekleme lokasyonları büyük bir grup olarak eksenin merkezinde kümelenmiştir. Başka bir ifade ile ticari gübre kullanımı farklı bölge koşullarında toprak özelliklerini önemli ölçüde etkilememiştir. Ayrıca mavi renkli çarpı işaretleri ile ifade edilen ve farklı bp degerlerine ait forward ve revers AMF fragmanları da eksenin merkezinde kümelenmiştir ki toprak özellikleri gibi AMF çeşitliliğininde bölgeler arasında değişmediğine işaret etmektedir. 24 4.2.2 ÇayTarımı Yapılan Topraklarda AMF Spor Çeşitliliği AMF sporlarında gerçekleştirilen DNA analizi sonucunda 62 bireysel AMF dizisi elde edilmiştir. %97 işlevsel taksonomik birim (OTU) düzeyinde gerçekleştirilen DNA benzerlik analizi ise spor dizilerini 11 farklı gruba ayırmıştır. Elde edilen filogenetik ağaç profilinde indijen AMF türleri Glomeraceae, Claroideoglomeraceae, Acaulosporaceae ve Paraglomeraceae olmak üzere dört familya altında toplanmıştır (Çizelge-1). Bunlardan Glomeraceae familyası içinde Rhizophagus, Funneliformis ve Glomus sp. olmak üzere üç farklı tür belirlenebilmiştir. Gigasporaceae, Diversisporaceae, Pacisporaceae ve Archaeosporaceae familyalarına ait türler belirlenememiştir. Türkiye’nin farklı tarımsal koşullarındaki AMF çeşitliliği ile ilgili yakın zamanda yayınlanmış olan önceki bulgulara (Kazuki ve ark. 2014) paralel olarak yeni bulgular 3-5-6-8-9 ve 10 numaralı spor gruplarında yer alan AMF dizilerinin (Çizelge-1.) OTU %97 düzeyinde farklı diziler olduğunu göstermiştir. Başka bir ifade ile bu dizileri içeren mikorizal funguslar endemik (çay topraklarına özgü) funguslardır. Singh ve ark. (2008) Hindistan çay tarımı koşullarındaki topraklardan izole ettikleri AMF sporlarının morfolojik özelliklerine dayanarak gerçekleştirdikleri çalışmalarında doğal ve kültüre alınmış çaylıkların AMF çeşitliliğini karşılaştırmışlardır. Elde edilen sonuçlar kültüre alınmış çay köklerine ait izolatların %88.89 düzeyinde Glomus morfotipi [Glomeraceae] tarafından domine edildiğini; çeşitliliğin diğer bileşeninin ise %11.11 düzeyinde Acaulospora morfotipi [Acaulosporaceae] olduğunu göstermiştir. Diğer yandan doğal çay bitkisi ile simbiyoz halindeki AMF’ların %11.43 düzeyinde Acaulospora; %11.43 düzeyinde Gigaspora [Gigasporaceae] ve %68.57düzeyinde Glomus ve %8.57 düzeyinde Scutellospora [Gigasporaceae] türlerinden oluştuğunu göstermiştir. Bu bulgular tarımsal toprak yönetimine geçişin AMF çeşitliliğinde bir azalmaya neden olduğuna işaret etmektedir. Türkiye koşullarında kültüre alınmamış çaylık bulunamadığından benzeri bir kıyaslama yapmak mümkün değildir. Diğer yandan elde edilen bulgular Singh ve ark (2008) ile paralellik sergilemektedir. Bu araştırmada Gigasporaceae familyasına (Gigaspora or Scutellospora cinsileri gibi) ait diziler tespit edilememiş, Claroideoglomeraceae and Paraglomeraceae familyalarına ait diziler belirlenmiştir. Paraglomeraceae familyasına ait sınırlı düzeyde spor elde edilmişken Claroideoglomeraceae familyasına ait daha fazla bulgu (8-9-10. gruplar) (Çizelge-1) sağlanmıştır. Bu sonuçlar Rize, Trabzon ve Artvin Bölgesi çay koşullarında yaşam süren simbiyotik AMF çeşitliliğinin Glomeraceae, Claroideoglomeraceae ve Acaulosporaceae familyalarından meydana geldiğini göstermiştir. 5. Sonuç ve Öneriler Bu araştırmada Doğu Karadeniz Bölgesi çay tarımı yapılan koşullarda AMF’ların çeşitliliği, topluluk yapısı ve çevresel toprak şartları ile ilişkileri irdelenmiştir. Araştırma kurgusu (i) daha önceki çalışmalarda sınırlı sayıda örnekleme ile elde edilen “Doğu Karadeniz Bölgesi çay topraklarına özgü endemik AMF türlerinin varlığı” bilgisini doğrulamak ve (ii) AMF çeşitliliği ve topluluk yapısının çevresel faktörler (toprak yönetimi ve özellikleri) ile olan ilgisini ortaya koymaktır. Yoğun ticari gübrelemenin etkisi ile toprak koşulların olumsuz etkilenmektedir. Bu durumla ilgili olarak farklı kaynaklar tarafından çay topraklarının giderek asitleştiği bildirilmektedir ki toprak özelliklerindeki değişim biyololojik çeşitliliğin de olumsuz etkilenmesi demektir. Bu noktada azot ve fosfor gibi önemli besin maddelerini bitkiye sağlayan mikorizal fungusların varlığı toprak kalitesi ve çay verimi açısından oldukça önemlidir. Dolayısı ile üç farklı çay bölgesinde AMF çeşitliliği ve topluluk yapısı incelemiştir. 25 Elde edilen bulgular (i) Glomeraceae familyasının baskın olduğunu ve Glomeraceae, Claroideoglomeraceae ve Acaulosporaceae familyalarının asidik çay topraklarındaki mikorizal simbiyozu sağladığını; (ii) Farklı toprak yönetimleri (organik ve ticari gübreleme) açısından mikorizal mantar topluluk yapısı üzerinde bir değişim yaratmadığını ve (iii) mevcut değişimin EC ve toprak organik maddesi gibi faktörlerle daha yakından ilgili olduğunu; ve (iv) farklı illerdeki ticari gübreleme faaliyetlerinin pH, EC ve organik madde içeriği gibi toprak özellikleri arasında önemli bir ayrım yaratmadığını göstermiştir. Organik çay tarımı (yedi yıllık organik tarım), henüz geçiş aşamasında olan koşullar (iki yıllık organik tarım) ve geleneksel çay tarımı (ticari gübreleme) yapılan koşullar arasında toprak özellikleri ve mikorizal çeşitlilik açısından bir farklılık gözlenememiş olması, insan kaynaklı girişimlere (tarım, sanayi, endüstri vb.) bağlı değişimlerin toprağın fiziksekkimyasal-biyolojik açılardan son derece kompleks bir yapıya sahip olması ve bu nedenle uzun süreçlerde değişebiliceği şeklinde yorumlanabilir. Bu nedenle organik çay tarımı uygulamasının geleneksel çay tarımı uygulamaları ile kıyaslanması ve organik gübrelemenin avantajlarının ortaya konulması adına bu tarz çalışmalara devam edilmelidir. Ayrıca toprak örneklemeleri mevsimsel-iklimsel-çevresel değişimlerin toprağın farklı yönlerine ve mikorizal çeşitliliğe etkisini ortaya koyabilmek adına farklı zamanlarda (mevsimlerde) yapılmalıdır. 6. Geleceğe İlişkin Öngörülen Katkılar Arbüsküler mikorizal mantar (AMF) çalışmalarının çay tarımı açısından en önemli olduğu nokta aynı toprak bakterileri gibi AMF’ların da birçok durumda “biyogübre” olarak kullanılabilmesidir. Bitki gelişimini teşvik eden bakterilerin (PGPR) organik çay tarımında biyogübre olarak kullanımı ile ilgili değerl çabalar bulunmaktadır. Bunlar Çakmakçı ve ark. (2012) tarafından bildirilmiştir. Ancak Türkiye çay tarımı koşullarında mikorizal mantarların biyogübre potansiyeli ile ilgili literatüre geçmiş bir bilgi bulunmamaktadır. Mikorizal inokülasyonların (mikorizal gübre) bitki ve toprak verimine etkisi ile ilgili araştırmalar (Ortas ve Akpınar, 2006; Şensoy ve ark. 2007; Yılmaz ve Gül, 2009; Ortas, 2010; Almaca and Ortas, 2010; Aka-Kaçar et al., 2010; Oztekin ve Ece, 2014) genellikle kurak-yarı kurak koşullardaki hububat, tahıl ve bahçe bitkileri tarımı ile ilgilidir. Organik çay tarımı olgusunun giderek artan ilgi kazandığı bugünlerde potansiyel biyogübre materyali olarak AMF’ların değerlendirilmesi bu nedenle yeni ve önemli bir konudur. Türkiye çaylıkl topraklarında yaşam süren AMF türlerinin ve topluluk yapısının beirlenmesi bir biyogübre malteryaline doğru uzanan sürecin ilk adımıdır. Zira bakteriyel kökenli biyogübre çalımalarına bakıldığında yine aynı basamağın olduğu (faydalı mikropların izolasyonu, teşhisi ve bitki geliştirici kabiliyetlerinin test edilmesi) görülebilir (Çakmakçı ve ark. (2012). Araştırmanın bir sonraki adımında kontrollü koşullarda (Rize Atatürk Çay ve Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü) yer alan çaylıklar üzerinde çalışmadan elde edilen farklı mikoriza türlerin inokülasyon çalışmalarının yapılabileceği istatistiki kaidelere uygun bir çaylık denemesinin kurulması düşünülmektedir. 26 7. Sağlanan Altyapı Olanakları ile Varsa Gerçekleştirilen Projeler 8. Sağlanan Altyapı Olanaklarının Varsa Bilim/Hizmet ve Eğitim Alanlarındaki Katkıları Projeden elde edilen veriler 2014 yılında Güney Kore’de gerçekleştirilen Dünya Toprak Kongresinde (The 20th World Congress of Soil Science June 8-13, 2014 Jeju, Kore) poster olarak sunulmuştur. 9. Kaynaklar Aka–Kacar Y, Akpinar C, Agar A, Yalcin–Mendi Y, Serce S, Ortas I 2010: The effect of mycorrhiza in nutrient uptake and biomass of cherry rootstocks during acclimatization. Rom. Biotechnol. Lett., 15(3), 246–252. Alguacil MM, Caravaca F, Roldán A. Changes in rhizosphere microbial activity mediated by native or allochthonous AM fungi in the reafforestation of a Mediterranean degraded environment. Biol Fert Soils 2005;41:59–68. Allen MF 1991: The Ecology of Mycorrhizae. Cambridge University Press, New York, NY. pp.184. Almaca A, Ortas I 2010: Growth response of maize plants (Zea mays L.) to wheat and lentil pre– cropping and to indigenous mycorrhizae in field soil. Span. J. Agric. Res., 8, 131–136. doi:10.5424/sjar/201008S1-1232 Ataseven, Z. Y. (2012), Türkiye’de Çay Sektörü. Tarımsal Ekonomi ve Politika Geliştirme Enstitüsü. TEPGE BAKIŞ.14.8, 1303-8346. Augé RM 2001: Water relations, drought and vesicular– arbuscular mycorrhizal symbiosis. Mycorrhiza, 11, 3–42. doi:10.1007/s005720100097 Başer, A. (2006). Türkiye’de Tarım Destekleme Politikaları ve Çay Sektörü. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi SBE. Caravaca F, Alguacil MM, Barea JM, Roldan A. Survival of inocula and native AM fungi species associated with shrubs in a degraded Mediterranean ecosystem. Soil Biol Biochem 2005;37:227–33. Caravaca F, Alguacil MM, Figueroa D, Barea JM, Roldán A. Re-establishment of Retama sphaerocarpa as a target species for reclamation of soil physical and biological properties in a semi-arid Mediterranean area. Forest Ecol Manag 2003;182:49–58. Eden T (1976). Tea thirt edition tropical agriculture series longman group limited, LONDON. Emin Yılmaz, Ayşe Gül. 2009.Topraksız Ortama Arbusküler Mikoriza Aşılamanın Patlıcan (Solanum melongena L.) Yetiştiriciliği Üzerine Etkileri. GOÜ. Ziraat Fakültesi Dergisi, 2009, 26(2), 55-61 Gölgen Bahar ÖZTEKİN ve Mehmet ECE.2014. Sera Domates Yetiştiriciliğinde Symbion VAM (Glomus fasciculatum) İnokulasyonunun Bitki Gelişimi, Verim ve Meyve Kalitesi Üzerine Etkisinin Belirlenmesi. Turk J Agric Res (2014) 1: 35-42 TÜTAD ISSN: 2148-2306 27 Joner EJ, Briones R, Leyval C 2000: Metal–binding capacity of arbuscular mycorrhizal mycelium. Plant Soil, 226, 227–234. doi:10.1023/A:1026565701391 Kacar B (1984). Çayın gübrelenmesi, Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü, Çay–Kur Yayını No:4, Ankara, s:356. Kacar, B., 2010. Çay Bitkisi. Biyokimyası. Gübrelenmesi. İşleme Teknolojisi. Nobel Yayın Dağıtım, 147-156 s., Ankara Kazuki S, Turgay O.C., Akca O.M., Harada N and Nonaka M. 2014 Molecular diversity of indigenous arbuscular mycorrhizal fungi in three different agricultural regions of Turkey. Soil Science and Plant Nutrition, 1–10. http://dx.doi.org/10.1080/00380768.2014.890916. Muharrem ÖZCAN Emine YAZICIOĞLU. 2013. Türkiye çay yetiştiricliğinin sorunları ve öncelikleri. II. Rize KalkınmaSempozyumu Bildiri kitabı, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Yayınları, 64-101, ISBN – 978-605-89443-6-7. Newsham KK, Fitter AH, Watkinson AR 1995: Arbuscular mycorrhiza protect an annual grass from root pathogenic fungi in the field. J. Ecol., 83, 991–1000. doi:10.2307/2261180 Ortas I 2010: Effect of mycorrhiza application on plant growth and nutrient uptake in cucumber production under field conditions. Span. J. Agric. Res., 8, 116–122. doi:10.5424/ sjar/201008S11230 Sieverding E. 1991. Vesicular Arbuscular Mycorrhiza management in tropical agroecosystems Deutshe Gesellschaft Technische Zusammenarbeit (GTZ) GmbH, Eschborn, Germany, 371 pp Singh S., Anita Pandey, Bhaskar Chaurasia, Lok Man S. Palni. 2008. Diversity of arbuscular mycorrhizal fungi associated with the rhizosphere of tea growing in ‘natural’ and ‘cultivated’ ecosites. Biology and Fertility of Soils, Volume 44, Issue 3, pp 491-500. Suat Sensoy, Semra Demir, Onder Turkmen, Ceknas Erdinc, Orcun Burak Savur. 2007. Responses of some different pepper (Capsicum annuum L.) genotypes to inoculation with two different arbuscular mycorrhizal fungi. Scientia Horticulturae 113; 92–95. Tekeli S T (1962). Çay Teknolojisi. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları 190, Ders Kitapları 64, Ankara Üniversitesi Basımevi, ANKARA. Tekeli S T (1976). Çay Yetiştirme, İşleme, Pazarlama. Dönüm Yayınları 5, Ankara Basım ve Ciltevi, ANKARA. Turan YÜKSEK, Filiz YÜKSEK Ercan SÜTLÜ. 2013. Rize Yöresinde Çay Tarımında Gübreleme Sorunları ve Sürdürülebilir Çay Tarımı için Yeni Stratejiler. Türkiye çay yetiştiricliğinin sorunları ve öncelikleri. II. Rize KalkınmaSempozyumu Bildiri kitabı, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Yayınları, 89-113, ISBN – 978-605-89443-6-7. TÜİK. (2011). Türkiye İstatistik Kurumu. http://www.tuik.gov.tr (01.02.2013). 28 10. Ekler Projeden elde edilen verilerle 2014 yılında Güney Kore’de gerçekleştirilen Dünya Toprak Kongresinde gerçekleştirilen poster sunumunun özeti (The 20th World Congress of Soil Science June 8-13, 2014 Jeju, Kore)