Bu durûs-u Kur`âniyenin dairesi içinde olanlar

advertisement
Sorularlarisale.com
"Bu durûs-u Kur’âniyenin dairesi içinde olanlar, allâme
ve müctehidler de olsalar, vazifeleri, ulûm-u imaniye
cihetinde, yalnız yazılan şu Sözlerin şerhleri ve
izahlarıdır veya tanzimleridir." cümlesini nasıl
anlamalıyız?
"Bu durûs-u Kur’âniyenin dairesi içinde olanlar, allâme ve
müctehidler de olsalar, vazifeleri, ulûm-u imaniye cihetinde, yalnız
yazılan şu Sözlerin şerhleri ve izahlarıdır veya tanzimleridir. Çünkü,
çok emârelerle anlamışız ki, bu ulûm-u imaniyedeki fetvâ vazifesiyle
tavzif edilmişiz."
"Eğer biri, dairemiz içinde nefsin enâniyet-i ilmiyeden aldığı bir
hisle, şerh ve izah haricinde bir şey yazsa, soğuk bir muaraza veya
nâkıs bir taklitçilik hükmüne geçer. Çünkü, çok delillerle ve
emârelerle tahakkuk etmiş ki, Risale-i Nur eczaları Kur’ân’ın
tereşşuhâtıdır; bizler, taksimü’l-a’mâl kaidesiyle, her birimiz bir
vazife deruhte edip o âb-ı hayat tereşşuhâtını muhtaç olanlara
yetiştiriyoruz."(1)
Risale-i Nur'un sahası, iman esasatının teyid ve takviyesidir. İslam’ın temeli ve esası
olan imanın tahkim ve takviye vazifesi, bu zamanda Risale-i Nur'dadır. İslam’ın diğer
ilim dalları ekseri olarak selef-i salihin döneminde kemalini bulduğu için, Risale-i Nur
o alanlara girmeyip, o dönem alimlerinin fetvasına ve eserlerine itimat ederek
onlara havale ediyor.
İnsanlık tarihinde imana olan hücum ve saldırıların en zirvesi bu zamanda olmuştur.
İnsanlığın fikir mahsulü olan fen ve felsefe, en üst seviyesini bu zamanda
görmüştür. Bütün felsefi fikirler ve ekoller bu zamanda insanlık içinde yol bulup,
hayat felsefesi olarak benimsenmiştir. Hatta bu felsefi ekoller, ideoloji olarak
devletleşip, dünyanın yarısını istila etmişlerdir. Materyalist olan komünist rejimi,
buna en güzel örnektir. Bu felsefi ideolojiler İslam dinine felsefi ve fikri eleştiriler ile
hücum edip, çok insanları dalalet ve küfür bataklığına sürüklemişlerdir. Bütün bu
süreçler Said Nursi Hazretlerinin döneminde gerçekleşmiştir.
Cenab-ı Hak, rahmet ve kereminden İslam’a gelen bu hücumlara karşı Kur'an-ı
Kerim'den ders alarak, mukavemet ve mukabele vazifesini Risale-i Nurlar vasıtası ile
Said Nursi Hazretlerine vermiştir. Bu alanda, yani imani sahada Risale-i Nur öyle bir
page 1 / 2
söz söylemiştir, öyle bir ders vermiştir ki, hem düşmanların tenkidine cevap, hem
de dostların fevkindedir.
Nasıl küfürde söylenecek en son söz söylenmiş ise, iman alanında da söylenecek
bütün sözler söylenip, hatime çekilmiştir. Bu zamanda allameler, müçtehitler de olsa
imani sahada Risale-i Nur'un fevkine çıkmazlar, onun üstünde bir eser yazamazlar.
Bu zatların yapabilecekleri tek şey; Risale-i Nurları izah ve şerh etmektir.
Ama şu da bir gerçek ki, allame ve müçtehitlerin Risale-i Nurları anlamaları ile sade
ve basit Nur talebelerinin anlamaları müsavi olamaz. Belki Nur dairesinde sair
talebelere bir ağabey bir hoca görevini yaparlar.
Özellikle bu zatlar, sırf Risale-i Nurlara nazire olsun diye yapsalar veya rekabet
amacı ile yapsalar, kötü bir taklit, soğuk bir karşı duruş, eksik ve yapmacık bir
taklitçilikten öteye geçmez. Ama diğer ilmi sahalarda güzel ve faydalı çalışmalar
yapabilirler.
(1) bk. Mektubat, Yirmi Dokuzuncu Mektup, Altıncı Kısım (Hücumat-ı Sitte), Beşinci
Desise-i şeytaniyye.
page 2 / 2
Powered by TCPDF (www.tcpdf.org)
Download