Sayı: 3 ∆ Mart 2014 Tepe Savunma ve Güvenlik Sistemleri'nin Kurumsal Yayınıdır Korkunun doğası Parmak izinden DNA'ya doğrulama sistemleri Palladium AVM TEPE Çağrı Merkezi güçlü teknik alt yapısı ve kalifiye insan kaynağıyla dikkat çekiyor Tepe Güvenlik ile bir adım önde İçindekiler Odak AVM güvenliği........................................................................................2 Söz Müşterinin “Tepe Güvenlik ile kaliteli hizmet anlayışını bir adım öteye taşıdık”.........................................................................................8 Güvenlik Penceresi AVM güvenliği BAU’da tartışıldı..............................................10 2 Tepe'den “Beklentileri en üst seviyede karşılamak hizmetimizin devamı için temel teşkil ediyor”..........12 8 Zaman Yolcusu Parmak izinden DNA’ya doğrulama sistemleri.........16 Vaka Analizi AVM otoparklarında hırsızlık ve yangın riski.................20 Gelişim Zamanı Korkunun doğası.............................................................................22 Tepe'den Haberler Özel güvenlik eğitim çalıştayı.................................................25 Gezgin Yedigöller sizi bekliyor..................................................................28 Güvenli Adrenalin Trekkinge gidiyoruz........................................................................30 Sokaktan Manzaralar AVM'lerde kendinizi güvende hissediyor musunuz?.................................................................32 12 TEPE’den Tepe Savunma ve Güvenlik Sistemleri San. A.Ş. Yayın Organı Ya­yın tü­rü: Ye­rel, sü­re­li, üç ay­lık der­gi Tepe Savunma ve Güvenlik Sistemleri Adı­na İm­ti­yaz Sa­hi­bi: Levent Güler So­rum­lu Müdür: Sanem Subaşı Ya­yın Koordinatörü: Aylin Tarhan Kuru Edi­tör: Melda Bağdatlı Gra­fik Ta­sa­rım: Kadir Kaymakçı Fotoğraflar: Celal Kenç Katkıda Bulunanlar: Ahmet Olgun, Merve Yılmaz Ya­zış­ma Ad­re­si: Tepe Savunma ve Güvenlik Sis. San. A.Ş. Beytepe Köyü Yolu Üzeri, No: 5, 06800 Bilkent/ Ankara Tel: +90 (312) 266 42 15, Faks: +90 (312) 266 48 90 Web: www.tepesavunma.com.tr Ya­pım: Konak Medya Yıldız Posta Cad. Akın Sitesi 3. Blok No: 10 K: 5 D: 54 Gayrettepe İstanbul Tel: 0 212 216 97 00 www.konakmedya.com Renk Ay­rı­mı ve Bas­kı: Portakal Basım Matbaacılık San. Tic. A.Ş Huzur Mah. Tomurcuk Sok. No: 5/1 4. Levent Seyrantepe-İstanbul Tel: 0212 332 28 01 Faks: 0212 332 02 80 editörden 16 Değerli dostlarımız, Tepe Savunma ve Güvenlik Sistemleri’nin kurumsal yayını TEPE’den dergisinin üçüncü sayısına ulaştık. Yeni sayımızda, ülkemizde son 10 yılda hızla gelişen AVM sektörünün güvenliğine odaklandık. Türkiye’de, Alışveriş Merkezi Yatırımcıları Derneği’nin tanımına uyan 299 AVM bulunuyor. AVM’lerin adedi kadar dikkati çeken bir diğer veri; 2014 yılı içinde açılacak AVM’lerle birlikte ülkemizdeki alışveriş merkezi ziyaretçilerinin sayısının 1,5 milyarı aşacak olması… Ziyaretçi sayısının büyüklüğü AVM’lerde yeni bir güvenlik algısı ve yönetimini de kaçınılmaz olarak beraberinde getiriyor. Tepe Savunma ve Güvenlik olarak biz de AVM’lere sunduğumuz güvenlik hizmetlerinde, gerekli hassasiyetleri göz önüne alarak ve farklı bir güvenlik yönetimi kurgulayarak müşterilerimizin ihtiyaçlarına cevap veriyoruz. Bu hassasiyetler içerisinde, Türkiye çapında faaliyet gösteren 34 AVM’ye 1549 kişilik Tepe Güvenlik ekibiyle hizmet sunuyoruz. 20 22 AVM’lerin güvenliği konusunda benimsediğimiz yaklaşımları ve püf noktalarını bu sayımızın “Odak” sayfalarında ele aldık. “Vaka Analizi” bölümünde ise, AVM güvenliğinde özel güvenlik personelinin rolünü ve önemini ortaya koyan iki olaya yer verdik. AVM güvenliği konusunda hizmet verdiğimiz Palladium İstanbul’un yöneticisi Sayın Ayşen Yerşen, alışveriş merkezindeki güvenlik yönetimini ve Tepe Güvenlik uygulamalarını TEPE’den dergisi okurları ile paylaştı. Tepe Savunma ve Güvenlik Sistemleri’nin farklı çalışma birimlerine yer verdiğimiz “Tepe’den” bölümümüzde, kurulduğu günden bu yana gelişen, büyüyen ve hizmetlerini Aralık 2013’te aldıkları uluslararası öneme sahip iki sertifikayla resmileştiren Tepe Çağrı Merkezi’ne yer verdik. "Gelişim Zamanı" sayfalarımızda, Tepe Savunma ve Güvenlik Eğitim Kurumu eğitmenlerimizden psikolog Nevin Mert, çağımızda hemen herkesin yaşamında belli bir paya sahip olan korkunun doğasını okurlarımıza anlattı. Özel güvenlikle ilgili teknolojik cihazların gelişimine yer verdiğimiz “Zaman Yolculuğu” sayfamızda ise, doğrulama sistemlerini ele aldık. Bilinçli bir yaklaşım ve uygun teçhizatla yapılması gereken trekking sporu ve en güzel yürüyüş rotalarını barındıran, özellikle ilkbaharda keyfine doyasıya varacağınız Yedigöller Milli Parkı da bu sayımızın konuları arasında yerini aldı. 28 30 Keyifle okuyacağınızı umuyoruz. Tepe Savunma ve Güvenlik Sis. San. A.Ş. 1 Odak AVM güvenliği Kapalıçarşı kültürünün katkısıyla toplumumuzun yadırgamadan kabul ettiği alışveriş merkezleri, vakit geçirme alanları olarak da rağbet görüyor. Kalabalık bir nüfusa evsahipliği yapan alışveriş merkezlerinin güvenliğinin ayrı bir uzmanlık olarak değerlendirilmesi gerekiyor. 2 Mart 2014 Uluslararası Alışveriş Merkezleri ve Yatırımcıları Derneği (ICSC), en az 5 bin metrekare kiralanabilir alana sahip, en az 15 bağımsız bölümü olan ve tümü tesis olarak yönetilen kurumsal ticari gayrimenkulleri alışveriş merkezi, yani kısaca AVM olarak kabul ediyor. Alışveriş Merkezi Yatırımcıları Derneği’nin büyüklüğü AVM’lerde yeni bir güvenlik algısı ve yönetimini de ön plana çıkarıyor. (AYD) verilerine göre, Türkiye’de bu tanıma uyan 299 AVM bulunuyor. Türkiye güvenlik sektörünün öncü firmalarından Tepe Güvenlik, 34 AVM'ye 1549 kişilik ekibiyle güvenlik hizmeti veriyor. AVM’lerin büyük çoğunluğu İstanbul, Ankara ve İzmir illerinde yer alıyor. Türkiye’nin 54 ilinde dağılım gösteren AVM’lerin 2013 itibariyle 1,5 milyar olan ziyaretçi sayısının, 2014 yılı içinde açılması planlanan AVM’lerle 1,6 milyar kişiye ulaşacağı tahmin ediliyor. Ziyaretçi sayısının korkutan Günümüzde AVM işletmelerinin güvenliğe bakışı, en az maliyetle en fazla faydayı elde etme üzerine odaklanıyor. Bu fayda kapsamında; güvenlik personelinin yanı sıra elektrik, mekanik, teknik, personel gibi işletmenin tüm elemanlarının takibi, kontrolü ve bildirimini de içeren bir güvenlik yaklaşımından söz etmek gerekiyor. Güvenlik maliyetlerinden kaçınmak maksadıyla güvenlik risklerinin göz ardı edilmesinin, zamanla telafisi mümkün olmayan maddi hasarlara ve prestij kayıplarına yol açabileceğini göz önünde bulundurmak gerekiyor. Marka değerini korumak Hırsızlık olayları AVM’ler için orta düzeyde risk teşkil ediyor. AVM'nin marka değerini de zedeleyen hırsızlık olaylarına dair örnekler az değil. 2012’de, AVM güvenliğinin sorumluluk alanı dışına aracını park AVM’lerin güvenlik riski analizi Risk Etkisi Gerçekleşme olasılığı Kontrol gücü Terörizm Yüksek Orta Düşük Vandalizm Orta Düşük Orta Yağma Orta Düşük Orta Hırsızlık Yüksek Orta Orta Darp Yüksek Orta Orta Diğer Düşük Orta Düşük Risk Yüksek Düşük Düşük Orta Orta Orta 3 Odak ederek AVM’ye giren bir müşterinin aracının camı kırılarak, araç içerisinden cep telefonu ile kimlik belgelerinin olduğu çantanın çalındığı müşterinin güvenliğe müracaatıyla öğrenilir. Müşteriye yardımcı olmak maksadıyla durum polis karakoluna bildirilir; polis ekipleri gerekli incelemeleri yaparak bölgeden ayrılır. Ancak, hırsızlığı gerçekleştiren fail veya failler hakkında herhangi bir delil elde edilemez. AVM’nin dış alanını görüntüleyen elektronik görüntüleme sisteminin bulunmayışı nedeniyle de failler yakalanamaz. Aynı bölgede geçmiş tarihlerde de sık sık gerçekleşen hırsızlıklar, AVM’nin marka değerine zarar verir. Hırsızlığın meydana geldiği alan, AVM’nin mülkiyet alanı dışında olup, kamuya aittir. Konu 5188 Sayılı Yeni eğilimler AVM güvenliğinde teknoloji ağırlıklı sistemler her geçen gün öne çıkıyor. Müşteriyi doğrudan hedefleyen X-ray, kapı dedektörü gibi sistemlerde azalma görülürken; ziyaretçiyi doğrudan ilgilendirmeyen kamera ve kartlı kapı sistemleri gibi elektronik sistemler daha çok tercih ediliyor. Aynı eğilim güvenlik personeli sayısına da yansıyor. Hizmetin ve profesyonelliğin kalitesinin düşmemesi hedeflendiği sürece; az sayıda ama daha kalifiye güvenlik elemanıyla çalışmak daha olumlu sonuçlar da doğurabiliyor. Önemli olan, AVM’nin bulunduğu bölgenin suç istatistikleri, risklerin yaşanma sıklığı ve yoğunluğuna göre bir güvenlik planlaması yapılmış olmasıdır. 4 Mart 2014 Özel Güvenlik Kanunu kapsamında değerlendirildiğinde, bu alanda özel güvenlik hizmeti verilmesi de yasal olarak mümkün değildir. Özel güvenliğin görev alanı dışında olmasına rağmen, yargı içtihatları gereği sorumluluk alınarak, bu alanla ilgili bir risk analizi hazırlandı. AVM yönetiminin olaya duyarlı yaklaşımı sonucu 2013 yılı içerisinde söz konusu AVM’nin dış alanları, çözünürlüğü yüksek kamera ve plaka okuma sistemiyle donatıldı. Ayrıca bölgedeki genel kolluk kuvvetleriyle de işbirliği sağlanarak, bölgedeki hırsızlık olaylarının tamamen önüne geçilebildi. Böylelikle hem AVM’nin marka değeri korundu, hem de ziyaretçilerin güvenle alışveriş yapabileceği bir ortamın oluşması sağlandı. AVM güvenliği farklı olmalı Bu örnekten de anlaşıldığı gibi, perakende sektörü güvenlikte farklı bir anlayış ve yaklaşıma ihtiyaç duyuyor. Kişilerin korku veya heyecan duygularından uzak, mekânı güven ve keyifle kullanmalarını sağlayacak bir güvenlik yapısının oluşturulması gerekiyor. Bu kapsamda öncelikle, güvenlik kural ve talimatlarına uygun olarak hazırlanmış yüksek ölçekli güvenlik algısı ve uygulamalarına sahip, fiziki ve elektronik güvenlik sistemleriyle desteklenmiş, AVM konusunda özel eğitimler almış “proaktif” bir güvenlik yapılanmasının oluşturulması gerekiyor. Böylece olası risk ve tehlikelere karşı önlemlerin, geçmiş istatistiklere de dayanarak önceden planlandığı; kavga ve hırsızlıklar başta olmak üzere tüm olaylara karşı önleyici ve koruyucu çalışmaların yapıldığı, reaksiyon sürelerini de içine alan bir güvenlik yapısıyla riskler en aza indirilebilecektir. İşyeri sahipleri ve çalışanlarının, ziyaretçi ve müşterilerin güvenlik riskleri ve tehlikeden uzak biçimde faaliyetlerini sürdürebilmeleri için; özgür, eğlenceli, huzurlu ve mutlu bir alışveriş ikliminin sağlandığı bir güvenlik anlayışı da önemlidir. Böyle bir yapının oluşturulabilmesi için; alışveriş merkezlerini ziyaret edenlerin demokrasi algısı ve demografik yapısı, AVM işletme yönetiminin vizyonu, işletmecilerin hukuki altyapısı, güvenlik maliyet/ fayda analizi, imar ve proje altyapısı, doğru güvenlik şirketinin seçimi, güvenlik personeli seçim kriterleri ve özlük hakları ile eğitim düzeyi, güvenlik konseptini belirleyen unsurlardandır. Güvenlik proje aşamasında başlamalı Yüksek ölçekli güvenlik algısı oluşturmak için çalışmalar proje aşamasından başlamalı: Mimari projeye elektronik ve fiziki güvenlik projeleri de dahil edilmeli; ilgili hukuki düzenlemeler tamamlanmalı ve güvenlik izin prosedürlerine mimari planlar eklenerek kontrol edilmeli; fiziki ve elektronik güvenlikle ilgili risk analizleri oluşturulmalı; güvenlik maliyet/fayda analizleri yapılarak azami verimlilik belirlenmeli; işletme yöneticileri ve kiracılar temel güvenlik eğitiminden geçmelidir. yönetimi ve tahliye, acil durum yönetimi ile olaylara hızlı ve etkin müdahale konularında uzmanlaşmış olması da etkili bir güvenlik yapılanması için gerekli kriterler arasında sayılıyor. Seçilen özel güvenlik görevlilerinin müşteri ilişkileri ve iletişim eğitimi almış olması da AVM güvenliğini diğer alanlardan ayıran önemli bir unsurdur. Personelin tüm teknik ekipmanları kullanabilen, güvenlik risk analizi, temel ilkyardım, kalabalık “Sigorta savaşları” Kamuya açık ve özel mülkler olan AVM’lerin son zamanlarda sıkça karşı karşıya olduğu bir konu; otopark hırsızlıklarında güvenlik sorumluluğunun kime ait olduğu… Kamera kayıtlarıyla ispatlanamayan olaylarda, ilgili AVM yönetimine ve güvenlik şirketlerine açılmış çok sayıda dava örneği var. Güvenlik şirketlerinin yasal olarak uyguladığı “mali mesuliyet sigortası”, mekâna ait malların değil, üçüncü kişilerin güvenliğine yönelik zararları karşılıyor. Örneğin, AVM otoparkında ziyaretçi aracının camı kırılırsa, bu durumdan güvenlik şirketi sorumlu tutuluyor. Bazı AVM’lerin de benzer risk durumlarında devreye giren kendi sigortaları bulunuyor. Ancak sigorta mevzuatı, fazlasıyla boşluk ve muğlaklık içerdiği için AVM güvenliği açısından en kritik konulardan biri kabul ediliyor. 5 Odak Espark AVM’de Tepe Güvenlik uzmanlığı Eskişehir’in merkezinde 100 bin metrekare kapalı alana, 45 bin metrekare kiralanabilir alana sahip ve 155 uluslararası mağazasıyla şehrin en büyük alışveriş merkezi olan Espark, 2007 yılından bu yana faaliyet gösteriyor. Espark, hipermarketi, 9 salona sahip sineması, kafe ve restoranları, çocuk oyun alanı, bebek odası, reviri ve engelli ziyaretçiler için sunduğu hizmetleriyle, her yaştan ziyaretçinin ihtiyacına cevap verecek şekilde donatılmış. Güvenlik konusuna da hassasiyetle önem veren Espark, faaliyete geçtiği 2007 yılından itibaren, alışveriş Panora’da Tepe ile güvenli alışveriş 2007 yılında açılan ve 40 bin metrekarelik alanıyla Türkiye’nin en büyük peyzaj bölgelerinden birine sahip olan Panora AVM, 180’den fazla mağazaya ve 2 bine yakın çalışana sahip. Hareketli bir atmosfere sahip alışveriş merkezi; mağazalar ve restoranların yanı sıra farklı etkinlik alanları da TerraCity’nin tercihi Tepe Güvenlik TerraCity, ulusal ve uluslararası marka ve mağaza karması, restoran ve kafelerden oluşan 800 kişilik yeme içme alanı ile, Antalya’nın en büyük alışveriş merkezi. Antalya, Lara’da yer alan TerraCity’deki 150 mağaza, 30 restoran ve dev sinema kompleksinin güvenliğini Haziran 2011’den bu yana Tepe Güvenlik’in 54 kişilik özel güvenlik ekibi sağlıyor. 6 Mart 2014 merkezi güvenliği konusunda Tepe Güvenlik’ten hizmet alıyor. Alışveriş merkezinde Tepe Güvenlik’in 81 eğitimli ve uzman güvenlik görevlisi 24 saat görev yapıyor. Espark’ta hiçbir olumsuzluğun yaşanmaması için, hem ziyaretçi hem de personel güvenliğini titiz ve özverili bir şekilde sağlayan Tepe Güvenlik kadrosu, alışveriş merkezinde düzenlenen konser ve etkinliklerin güvenliğinden de sorumlu. barındırıyor. Açıldığı tarihten bu yana Tepe Savunma ve Güvenlik Sistemleri ile çalışmayı tercih eden Panora AVM’de toplam 90 özel güvenlik görevlisi hizmet veriyor. Panora AVM’nin, alışveriş merkezi standartlarına ve beklentilerine uygun biçimde tasarlanan güvenlik hizmetleri sayesinde, hem mağaza kiracıları ve çalışanları, hem de AVM ziyaretçileri güven ve keyifle faaliyetlerini gerçekleştiriyor. 7 Söz Müşterinin “Tepe Güvenlik ile kaliteli hizmet anlayışını bir adım öteye taşıdık” İstanbul’un Anadolu yakasının en özel alışveriş merkezlerinden Palladium; vestiyer, çocuk WC gibi AVM'lerde görmeye alışkın olmadığımız hizmetleriyle de farklılığını gösteriyor. Güvenlik konusunda da özenli bir yaklaşımı tercih eden AVM’nin güvenlik hizmetlerini Palladium AVM Müdürü Ayşen Yerşen ile görüştük. Palladium Alışveriş Merkezi; İstanbul’un yeni “elit” yerleşim bölgelerinden Ataşehir’de Eylül 2008’de kapılarını ziyaretçilerine açtı. 40 bin metrekarelik kiralanabilir alana sahip Palladium’da 190 mağaza ve 2500 araçlık ücretsiz otopark bulunuyor. A ve A+ olarak tabir edilen alım gücü yüksek müşterilerine; vale, danışma, revir, vestiyer, çocuk oyun alanları, çocuk WC, engelli tuvaleti, tekerlekli sandalye gibi özel hizmetler de sunan Palladium’u günde ortalama 20–25 bin kişi ziyaret ediyor. Palladium’un kiralama ve yönetimini ise sektörün lider firması Avm mfipartners gerçekleştiriyor. Palladium AVM Müdürü Ayşen Yerşen, “Alışveriş merkezimizde tüm çalışmaların hedefinde ziyaretçi memnuniyeti bulunuyor. Tüm yönetim çalışmalarında, taşeron şirketlerimizle olan çalışmalarımız da dahil olmak üzere hepimizin odak noktası AVM misafirlerine güvenli ve rahat bir alışveriş ortamı sunabilmek. Bu doğrultuda güvenlik konusunda da hassas davranarak, gelen ziyaretçilere rahatsızlık vermeyecek seviyede, ancak kontrolün son derece yüksek olduğu caydırıcı ve önleyici bir güvenlik hizmeti geliştirdik” sözleriyle çalışma prensiplerini açıklıyor. Gerektiğinde anlık müdahalelerin de profesyonel bir şekilde yapıldığı, sorunsuz işleyen bir güvenlik sistemine sahip olan AVM’nin hemen her noktası gün içerisinde kameralarla takip ediliyor ve güvenlik merkezi ile saha görevlileri arasında hızlı işleyen bir iletişim kanalı bulunuyor. Bu doğrultuda gün boyu içeride ve dışarıda tüm noktalar denetleniyor. Palladium’un içerdiği markalar ve hitap ettiği müşteri kitlesi sebebiyle, gerek görünüşü gerekse müşteriyle iletişimi açısından standartların üzerinde yaklaşım sergileyebilecek görevlilere ihtiyaç duyduklarını belirten Yerşen, Palladium’daki güvenlik görevlilerinin seçiminde de öncelikle projeye uygunluğunu göz önüne aldıklarını ekliyor. AVM’nin güvenlik personeli için düzenli olarak eğitimler organize eden Palladium, güvenlik noktalarında da sık sık denetimler gerçekleştiriyor. Ziyaretçi ve 8 Mart 2014 otopark girişlerinde alınan güvenlik önlemlerinin yanında, Palladium güvenliği AVM’lerin en riskli alanı kabul edilen mal kabul girişine de özel önem veriyor. Firmalardan gelen aracın ve sevk irsaliyelerinin kontrolünden sonra ilgili mağaza teyit için aranıyor. Araç bu kontroller sonrası mal kabul bölgesine kabul ediliyor ve ürünler mağaza yetkilisi eşliğinde teslim alınıyor. Böylece rastgele girişlerin önüne geçilebiliyor. Palladium AVM içinde, otopark alanında, dış bölgede ve servis koridorlarında toplam 198 güvenlik kamerası bulunuyor. Dört müşteri giriş noktasının her birinde X-ray ve kapı dedektörü bulunuyor. Tüm güvenlik sisteminin ve kamera kayıtlarının 24 saat izlendiği otomasyon odasında da iki kişi sürekli bulunuyor. Palladium’un güvenlik birimindeki toplam 67 personelin tamamı Tepe Savunma ve Güvenlik elemanlarından seçilmiş. Ayrıca Palladium Rezidans’ta da Tepe Güvenlik’ten 14 kişilik bir ekip bulunuyor. Palladium AVM açıldığı günden itibaren güvenlik hizmetlerine Tepe Savunma ve Güvenlik Sistemleri ile devam ediyor. AVM yönetiminin Tepe Güvenlik yetkilileri ile yaptığı görüşmelerle yıldan yıla önemli gelişmeler elde ettiklerini belirten Yerşen, Tepe Güvenlik ile kaliteli hizmet anlayışını bir adım öteye taşıdıklarının altını çiziyor. Tepe Savunma ve Güvenlik Sistemleri’ni tercih etme nedenlerini ise, “Güvenlik sektörünün önde gelen firmalarından biri oluşu ve olayları değerlendirmede sergilediği profesyonel bakış açıları, en başta Tepe Güvenlik’i tercih etme nedenlerimizdendi” sözleriyle özetleyen Ayşen Yerşen, Ekim 2013’te faaliyete geçen Palladium Antakya projesinde de Tepe Savunma ve Güvenlik Sistemleri ile yol aldıklarını ekliyor. Sayılarla Palladium İstanbul ¬¬ 40 bin metrekarelik kiralanabilir alan ¬¬ Günde 20–25 bin ziyaretçi ¬¬ 190 mağaza ¬¬ 2500 araçlık ücretsiz otopark ¬¬ 67 kişilik güvenlik ekibi ¬¬ 198 güvenlik kamerası 9 Güvenlik Penceresi AVM güvenliği BAU’da tartışıldı 15 Ocak’ta Bahçeşehir Üniversitesi’nin (BAU) Beşiktaş Kampüsü’nde düzenlenen AVM Güvenliği Konferansı’nda alışveriş merkezleri, alanında uzman konuşmacıların katılımıyla sektörel ve hukuki açıdan tartışıldı. BAU Rektörü Prof. Dr. Yalçın konuşmasında; tüketicilerin AVM’ler arasında bir seçim yaparken artık sadece marka seçeneklerine değil, aynı zamanda AVM’lerin ne kadar güvenli olduklarına baktıklarını ifade etti. AVM’lerin farklı kesimlerden tüketici gruplarının ihtiyaçlarını karşılamak, vakit geçirmek ya da sosyal bir etkinlik için bir araya geldikleri yerler olduğunu belirten Yalçın, BAU olarak AVM’lerde çalışan işletme ve güvenlik personelinin her türlü güvenlik riskini değerlendirebilecek nitelikte özel eğitim almaları için programlar geliştirdiklerini söyledi. 10 Mart 2014 BAU Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Feridun Yenisey ise konferansta AVM güvenliğinin hukuki yönüne dikkati çekti. İhtiyaçların değerlendirilerek güvenlik planlaması yapılması gerektiğini vurgulayan Yenisey, güvenlik ihtiyaçlarını belirlerken halkın fikrinin de alınmasının önemli olduğunu ifade etti. Yasalarda özel güvenlik konusunda belirsizlikler bulunduğunun altını çizen Yenisey; yasalara göre özel güvenlik ekiplerinin kelepçe takamayacağını, cop, biber gazı kullanamayacağını vurgulayarak, “Özel güvenlikçi silah taşıyabilir ama polis ve kolluk güçleri gibi kullanamaz. Arama da yapamaz yalnızca kontrol eder” ifadelerini kullandı. AVM’lerdeki kamera kayıt sisteminin 2010’da değişen yasa ile, “kişisel veri toplamaya yönelik kayıt” başlığı altına girdiğini ve bunun da hukuka aykırı olduğunu anlatan Yenisey, "AVM’lerdeki kayıt hukuka aykırıdır, kişisel veri saklamak suçtur." diyerek işe hukuk karıştığında altından kalkmanın güç olduğunu belirtti. Özel Güvenlik Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Oryal Ünver, “AVM Güvenliğine Bir Bakış” konulu konuşmasında, AVM’lerdeki X-ray cihazları ile kapı dedektörlerinin 90’lı yıllarda kullanılmaya başlandığını belirterek, “AVM’ye girerken bagaj açmanın, X-ray cihazlarının caydırıcılık için kullanıldığını herkes biliyor artık” diyerek, teknolojinin yakından izlenmesi gerektiğini ekledi. Türkiye’de özel güvenlik sayısı İçişleri Bakanlığı istatistiklerine göre özel güvenlik hizmetleri kapsamında 280.915 özel güvenlik görevlisi çalışıyor. Özel güvenlik hizmetleri kapsamında 585.786 özel güvenlik elemanı polis sorumluluk bölgesinde; 114.159 özel güvenlik elemanı jandarma sorumluluk bölgesinde olmak üzere, toplam 699.945 kişi özel güvenlik kimlik kartına sahip. Çin’de özel güvenlik anlayışı Çin’de bulunan 3700 güvenlik firmasında çalışan 4,5 milyon özel güvenlik görevlisi bulunuyor. Özel güvenlik sektörünün üretim değerinin yılda ortalama yüzde 20 oranında genişleme kaydettiği Çin, yeni internet teknojileri ile entegre olacak şekilde eğitim alan modern bir güvenlik personeli sistemi oluşturuyor. 2014’te hedef 10.932 polis 2014 yılında Polis Meslek Yüksekokullarında 7.632 kişi, Polis Meslek Eğitim Merkezlerinde ise üniversite mezunu 3.300 kişi olmak üzere, toplam 10.932 polis memuru eğitilerek, Emniyet Teşkilatı bünyesine alınacak. Böylece, Emniyet Teşkilatı’nda yüzde 21 olan yüksekokul ve üniversite mezunu polis memuru oranı yüzde 90 çıkarılacak. Son 10 yılda toplam 110.606 öğrenci, Polis Meslek Yüksekokulları (PMYO) ve Polis Meslek Eğitim Merkezleri (PMEM) eğitimleri sonunda polis teşkilatına kazandırıldı. Özel Güvenlik Görevlisi Yasası’nda değişiklik Güvenlik şirketleri ile özel güvenlik görevlilerinin çalışma usulleri yeniden belirleniyor. İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan kanun tasarısı taslağına göre, muvazzaf subaylar dahil yönetici olarak çalışacak kişilerde dört yıllık yüksekokul mezunu olma şartı aranacak. Şirketlerin sunacağı bu hizmetler için yazılı sözleşme yapılıp valiliğe bildirilecek. Eğitim ve öğretim kurumlarına karşı düzenlenen terör saldırıları ve sağlık çalışanlarına karşı şiddet olayları ile bu yerlerin şehir merkezinden uzakta konuşlandığı göz önüne alınarak bu yerlerde silahlı özel güvenlik görevlisi görevlendirilmesine de imkân sağlandı. Değişikliğe göre talih oyunları oynanan yerler ve alkollü içki tüketiminin yapıldığı müstakil eğlence yerlerine de özel güvenlik izni verilecek. Özel güvenliğin görev yaptığı havalimanı ve spor müsabakalarında metal dedektörle tespit edilemeyen tahta veya plastik cisimler ile sıvıların belirlenebilmesi amacıyla genel kollukla birlikte görev yapılması halinde, kolluğun gözetim ve denetiminde olmak kaydıyla yetkili merciin emrine istinaden özel güvenlik görevlileri kişilerin üst ve eşyasında elle arama yapabilecek. Değişiklik kapsamında; spor müsabakaları, konserler başta olmak üzere, geniş katılımlı birçok etkinlikte içeriye giriş şartı olarak belge ibrazı gerektiğinden, özel güvenlik görevlilerine gerekli durumlarda giriş belgesi sorma yetkisi tanındı. Özel güvenlik görevlileri, özellikle geniş bir alan üzerine kurulu otogar ve alışveriş merkezleri gibi yaya ve araç girişçıkışının yoğun olduğu yerlerde trafik akışını da yönlendirebilecek. "İş Sağlığı ve Güvenliği" mercek altında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü tarafından, 5-7 Mayıs tarihlerinde İstanbul’da düzenlenecek olan konferans, çalışma hayatı ile ilgili tarafların, uzmanların ve öğrencilerin katılımına açık olacak. Bilimsel danışma kurulunda Prof. Dr. İsmail Topuzoğlu, Prof. Dr. Rüçhan Işık, Prof. Dr. Nazmi Bilir, Prof. Dr. Ömer Ekmekçi ve Prof. Dr. Bahtiyar Ünver’in bulunduğu konferansta, çalışma ortamında sağlık ve güvenlikle ilgili konular çok disiplinli bir anlayışla tartışmaya açılacak. Konferansın öne çıkan bazı başlıkları ise şöyle: • Ulusal İSG Politikaları ve Stratejileri • Uluslararası İSG Politikaları ve Stratejileri • Güvenlik Kültürü • İSG Profesyonelleri • Risk Değerlendirmesi • İş Kazalarının İstatistiksel Yorumu • Yeni Mesleklerde İSG • Özürlü Çalışanlar ve İSG • İSG ve İnovasyon • İSG’nin Ekonomik Boyutu 11 Tepe'den | Tepe Çağrı Merkezi “Beklentileri en üst seviyede karşılamak, çağrı merkezi hizmetimizin devamı için temel teşkil ediyor” 12 Mart 2014 Tepe Çağrı Merkezi Koordinatörü Nuran Şahin ile, 250’ye yakın çalışanıyla Ankara ve İstanbul’da hizmet veren Tepe Çağrı Merkezi’nin yapılanması ve çağrı merkezi ekibinin almaya hak kazandığı EN 15838 ve ISO 10002:2004 sertifikaları üzerine konuştuk. Tepe Çağrı Merkezi, Tepe Savunma, Servis ve Güvenlik şirketlerinin ihtiyaçları doğrultusunda, müşteri iletişiminde kullandığı “alo” sürecini, 2010 yılında daha da geliştirerek dış firmalara da hizmet vermeye başladı. Çağrı Merkezi’nin Türkiye’nin büyük ve değerli kurumsal firmaları ile çözüm ortaklığında bulunduğu tele satış, tahsilat, müşteri hizmetleri, “back office”, şikayet yönetimi, randevu-hoşgeldin-anket aramaları, saha yönetimi, satış sonrası destek ve teknik destek alanlarında da çözümler sağladığı “inbound” ve “outbound” bölümleri bulunuyor. Tepe Çağrı Merkezi’nin dış hizmet verdiği şirketler arasında; İstanbul Deniz Otobüsleri (İDO), Enerjisa Çağrı Merkezi, Türk Telekomünikasyon A.Ş., Multinet ve Tepe Şirketleri yer alıyor. Tepe Çağrı Merkezi’nde nasıl bir yapılanmanız var? Yapılanmamız “inhouse” ve “outsource” olarak ayrılıyor. Çağrı Merkezi’nin hizmet verdiği alanlar, 7/24 alarm izleme ve takip, arıza ve teknik servis, müşteri hizmetleri, tele satış, bilet satış, ürün-hizmet- seferler hakkında bilgilendirme, fatura kontrol ve tahsilat aramaları ile kayıp müşterilerin geri kazanımını kapsıyor. Tepe Çağrı Merkezi olarak faks, e-posta, sosyal medya gibi iletişim kanallarından gelen verileri de en kısa sürede, müşteri odaklı olarak değerlendiriyoruz. Tepe Çağrı Merkezi’ne telefon veya diğer iletişim kanallarından gelen tüm talep, öneri ve şikayetler sistemin sürekli iyileştirilmesi ve müşteri memnuniyeti kapsamında ele alınıyor. Bu nedenle tüm veriler, Müşteri İlişkileri Yönetimi (CRM) kapsamında aynı veritabanında kayıt altına alınarak inceleniyor, cevaplanıyor ve sonuçları analiz edilerek iyileştirme yolları saptanıyor. Tepe Çağrı Merkezi’nin hizmet verdiği her projenin kendi dinamikleri var. Tüm projelerimiz vardiyalı sisteme göre çalışıyor. Projelerdeki süpervizör ve takım liderleri, hem hedeflerine ulaşmak için KPI’ları (Key Performance Indicator), yani anahtar performans göstergelerini sürekli takip ediyor, hem de vardiyaların kontrolünü sağlıyor. 13 Tepe'den | Tepe Çağrı Merkezi Özellikle çağrı merkezlerinde acil durum senaryoları ve yönetimi çok önemli. Personelin sisteme dahil edilmesi, anons verilmesi gibi durumların kontrolü departman yöneticileri tarafından organize ediliyor. Çağrı Merkezi’mizde, tüm departmanların konuşma kalitesini dinleyerek raporlayan bir kaliteraporlama birimimiz de görev yapıyor. Çağrı Merkezi’nde çalışmanın zorlukları ve püf noktalarından bahseder misiniz? Çağrı merkezi sektörü, özellikle Y kuşağının çalışmayı tercih ettiği; kuşağın özellikleri sebebiyle de hızlı tüketim alışkanlıkları yüksek, otorite karşıtı ve özgürlüklerine düşkün kişilerden oluşan ekiplerle çalışılan bir sektör. Çalışan memnuniyetini belli seviyelerde tutmak için firmanın 14 Mart 2014 da enerjisini yükseltmesi, teknolojinin gerisinde kalmaması, çalışanlarda aidiyet duygusunu en üst seviyede oluşturmaya odaklanması gerekiyor. Ayrıca tüm operasyon ekiplerimiz önceden belirlenmiş hedefler doğrultusunda ve belli bir çalışma düzeniyle hizmet veriyor. Çözüm ortağı olduğumuz firmaların beklentilerini en üst seviyede karşılamak ve onların müşterilerinde bıraktığımız algının olumlu olması bizim hizmetimizin devamı için temel teşkil ediyor. Hizmetimizin püf noktasını ise, müşteri tarafından hedeflerimizi de belirleyen KPI’lar oluşturuyor. raporlanabilir olması ve iş akışlarının belli prosedürlere oturtulmuş olması sayesinde, verdiğimiz hizmeti geliştirmeye ya da var olanı doğru seviyede tutmaya yönelik tüm kaynaklarımızı kullanma konusunda avantajlıyız. Elbette bir diğer püf noktası da çalıştığımız ekibin de aynı bakış açısıyla çalışması ve başarı odaklı olması... Çağrı Merkezi’mizde verdiğimiz tüm hizmetlere dair performans göstergelerini raporlayabilecek ve izleyebilecek teknolojik alt yapıya sahibiz. Her göstergenin Bilkent bölgesinde yeni açılacak olan 2500 metrekarelik yeni çağrı merkezimizin inşaatı da devam ediyor. Burada yaklaşık 3 ay sonra konumlandırılacak 500 “seat” Kaç kişilik bir ekibiniz var? Yaklaşık 250 kişilik bir ekiple Ankara ve İstanbul olmak üzere iki bölgede hizmet veriyoruz. Ankara’da 224, İstanbul’da ise 20 çalışanımız bulunuyor. ile en az 600 kişinin istihdamı sağlanabilecek. Personelinize ne tür eğitimler veriyorsunuz? Öncelikle işe alımı yapılan tüm personelin oryantasyon eğitimi, çalıştığı operasyon ayrımı olmaksızın, etkin iletişim eğitimleri ile başlıyor. Sonrasında, çalışılacak operasyonun iş akışına uygun olacak şekilde teorik ve pratik mesleki eğitimlerle oryantasyon süreci devam ediyor. Mevcut çalışanlarımızın ise mesleki gelişimlerine ya da performans geliştirmelerine yönelik hizmet eğitimlerimize çalışma süreleri boyunca belirli aralıklarla ya da ihtiyaçlarına göre devam ediyoruz. Ayrıca Çağrı Merkezi yönetim ekibimizin de liderlik becerilerini ve yetkinliklerini arttırmaya yönelik düzenlediğimiz eğitimler, öncelik verdiğimiz eğitim programları arasında yer alıyor. Aralık 2013’te Çağrı Merkezleri Derneği tarafından verilen, “EN 15838: Müşteri İletişim Merkezleri Hizmet Sertifikası” ve “ISO 10002: 2004 Müşteri Şikayet Yönetimi Belgesi”ni almaya hak kazandınız. Tepe Çağrı Merkezi olarak bu belgelere neden ihtiyaç duydunuz? Tepe Çağrı Merkezi, müşterilerine sosyal ve yasal sorumluluklarının da bilinciyle, yüksek seviyede teknoloji, güçlü bir teknik altyapı ve kalifiye insan kaynağıyla hizmet veriyor. Ayrıca; müşteri, çalışan ve diğer paydaşlarımızın geri beslemelerini alarak, beklentilerin üzerinde bir çağrı merkezi hizmeti sunma ve sistemimizi sürekli iyileştirme politikasıyla çalışmalarımıza devam ediyoruz. Sunmuş olduğumuz kaliteli hizmeti belgelendirmek ve iyileştirilecek yönlerimiz ile şikayet süreçlerimizin uluslararası standartlarda takibini sağlamak için “EN 15838” ve “ISO 10002:2004” belgesini almak istedik. müşterilerimizin şikayetlerini nasıl daha başarılı bir şekilde ele alabileceğimizi tanımlamamıza, yönetmemize ve anlamamıza yardımcı olacak. EN 15838 ve ISO 10002:2004 Tepe Çağrı Merkezi’nde neleri değiştirecek? En 15838, bir çağrı merkezinin altyapısından başlayarak müşteri memnuniyetine giden tüm süreçlerin kontrolünü sağlıyor. Buna bağlı olarak, şirketimizin çağrı merkezi politikası, altyapısı, süreçleri, müşteri temsilcileri, müşteri memnuniyeti ve sosyal sorumlulukla ilgili mevcut durumunu belirli standartlara göre takip etmemiz bize büyük fayda sağlayacak. Çıkan sonuçlara göre sürekli iyileştirme faaliyetlerinin başlatılması, hem müşterilerimizin alacağı hizmetin kalitesini üst seviyelere çıkaracak hem de Tepe Çağrı Merkezi’nin uluslararası standartlarda çalışmasını sağlayacak. Başvuru sürecinde hangi standartları sağlayarak bu belgeleri almaya hak kazandınız? Öncelikle belgenin gerektirdiği tüm süreçlerle ilgili iç denetimler yaptık. Bu iç denetimler sonucunda ortaya çıkan iyileştirmeye açık alanlarla ilgili üst yönetimin de desteğiyle çalışmalarımızı tamamladık. Operasyon ekiplerimize eğitimler vererek EN 15838 ve ISO 10002:2004 belgelerinin önemini ve bundan sonraki süreçte Çağrı Merkezi’mize sağlayacağı faydaları paylaştık. ISO 10002:2004 müşteri memnuniyeti standardı ise; Belgelendirme esnasında ise, EN 15838 ve ISO 10002:2004 belgelerinin gerektirdiği tüm süreçleri uygulayabildiğimiz denetmenlerimiz tarafından da resmileştirildi. Ayrıca bizim tespit edemediğimiz ve denetimde ortaya çıkan iyileştirmeye açık alanlarla ilgili çalışmalar da şirketimiz için önemli bir fırsat oldu. 15 Zaman Yolcusu Parmak izinden DNA’ya doğrulama sistemleri Önce koku ve ses vardı. Sonra parmak izleri devreye girdi. Güvenlik sistemlerinin vazgeçilmez unsuru olan kimlik doğrulama teknolojileri, zaman içinde kopyalanamaz ve çalınamaz sistemlere evrildi. 16 Mart 2014 İlk doğrulama sistemimizi farkında olmasak da doğduğumuz anda kullanırız. Annemizi sesi ve kokusuyla doğrular ve tanırız. Cisimleri sertliği ve yumuşaklığına göre dokunarak sınıflandırırız. Eski çağlarda da birbirimizi yine koku ve sesimize, göz, ten ve saç rengimize, boy ve cüssemize göre ayırt ederek bir nevi “doğrulamışız”. Yaşam ve iş alanlarımızda can ve mal güvenliğimiz için önlemler alıyoruz. Kişisel bilgilerimizi gizli tutmak ve korumak adına ise, bilgi hırsızlığına karşı geliştirilmiş, "doğrulama sistemleri" olarak bilinen önlemler alıyoruz. Doğrulama sistemleri denince akla öncelikle şifre, PIN kodu, manyetik kart gibi terimler geliyor. Ancak şifre bilgilerinin başkaları tarafından rahatlıkla öğrenilebilir olması, manyetik kart ve benzeri doğrulayıcı araç gereçlerin de kolayca çalınabilmesi ve taklit edilebilmesi nedeniyle, devreye “biyometrik doğrulama sistemleri” giriyor. Bilgiye ulaşmayı en güvenli hale getirmek için geliştirilen bu sistemler; parmak izi, DNA, yüz, iris, el geometrisi, imza, damar izi ve ses tanıma gibi özellikleriyle bilgiyi koruma altına alıyor ve doğru kişiye aktarıldığı konusunda yüzde yüz kesinlik sağlamak için çalışıyor. Parmak izinin izinde Ev, işyeri ve yüksek güvenlikli yerlere girişte, polis denetlemelerinde, pasaport kontrollerinde kimlik doğrulaması amacıyla en çok başvurulan yöntem parmak izi. Parmak izi doğrulama sistemi her ne kadar yeni bir teknoloji gibi dursa da, geçmişi 17. yüzyıla uzanıyor. Önce İngiliz fizikçi ve botanikçi Nehemiah Grew (1641– 1712), ardından 1685’te Hollandalı fizikçi Govard Bidloo (1649–1713) ve İtalyan fizikçi Marcello Malpighi (1628–1694), her parmak izinin farklı olduğunu fark ederek araştırmalarında konuya dikkati çekiyor. Ancak bu farklılığın kişilerin tespitinde kullanılabileceği konusu o dönemde gündeme gelmiyor. Parmak izinden kimlik tespitinde faydalanma konusunda ilk adımı 1858’de İngiliz bilimci Sir William James Herschel atar. Herscel’in Hindistan’da emekli aylığı ve benzeri dolandırıcılıkları engellemeye yönelik çalışmalarını, 1880’de İskoç bilimci Henry Faulds’un Nature adlı bilim dergisinde yayınladığı makale izler. Faulds’un önerdiği parmak izinin matbaa mürekkebiyle alınması metodu, bugün de kullanılan bir yöntemdir. 1892’de İngiliz bilimci Sir Francis Galton, parmak izlerinin kalıtımsal olmadığını, her insanın farklı bir parmak izine sahip olduğunu kesinleyen kitabı sonrasında, parmak izi doğrulaması resmi olarak kullanılmaya başlanır. Gelişen kopyalama teknikleriyle parmak izinin de taklit edilebilir olması, ayrıca deri hastalıkları ya da derinin yanması gibi durumlarda parmak izinin güvenilirliğin azalması, farklı arayışları gündeme getirir. Yüzünüzü tanıyalım Parmak izine göre daha detaylı ve kopyalaması daha güç olan “yüz tanıma sistemi”, parmak izine göre daha yeni bir teknoloji. Son 10 yıldır en çok kullanılan doğrulama sistemi olan bu sistem, çoğu güvenlik şirketi, askeri ve ticari alanlar tarafından sıklıkla tercih ediliyor. Örneğin Meksika, yüz tanıma sistemini 2000 yılındaki seçimlerde kullanarak fazla oy kullanımının önüne geçti. “İris tanımlama sistemi” üzerine çalışmalar da 20. yüzyıl başına uzanıyor. 1936 yılında, göz doktoru Frank Burch iris desenlerinin ayırt edici özelliğini ortaya koyuyor. Bu iddia 1985 yılında Dr. Leonard Flom ve Dr. Aran Safir tarafından ispatlanarak uygulamanın patenti alınıyor. Fakat iris tanımlama cihazlarının piyasaya çıkması ancak 1995 yılında oluyor. 17 Zaman Yolcusu İris tanımlama sistemi de yüz tanıma sistemi ile benzer prensiplere ve benzer kullanım alanlarına sahiptir. Yüksek güvenlik gerektiren yerlerin kontrolünde sıklıkla kullanılan bu sistemin de bazı açıkları ve riskleri bulunuyor. Gözleri görmeyen, irisleri olmayan kişiler bu sistemden muaf olurken, gözlerin o anki durumu ya da göz kapaklarının duruşu da sistemi olumsuz etkiliyor. Eşsiz DNA DNA tanıma günümüzün en güvenilir kimlik doğrulama yöntemlerinden biri olarak kabul ediliyor. Kişinin saç, tükürük gibi biyolojik kanıtlarıyla DNA doğrulaması yapılabiliyor. DNA moleküllerinin dizilişindeki eşleşmeye göre doğruluğu kontrol edilen bu yöntem, güvenilir olduğu kadar alınan örneğin kalitesi, sonuçların değiştirilmesi ve maliyetinin yüksekliği gibi dezavantajlara sahip. 18 Mart 2014 Doğrulama sistemleri kronolojisi 1858 > Parmak izi kimlik tespitinde ilk kez kullanılır 1910 > Parmak izi Türkiye’de ilk kez kullanılır 1936 > İris desenlerinin farklı olduğu tespit edilir 1965 > İmza doğrulama araştırmalarına başlanır 1970 > Ses ayırt edici modellemeler geliştirilir 1974 > El geometrisi tanıma sistemleri kullanılmaya başlanır 1985 > Kişiye özel DNA karakterinin tespit edilebileceği öne sürülür 1987 > Yüz tanıma sistemleri geliştirilir 1987 > Parmak izi deliline dayanarak ilk mahkumiyet kararı alınır 1995 > İris tanımlayabilen cihazlar piyasaya çıkar 2000 > Meksika seçimlerinde yüz tanıma sistemi kullanılır 2005 > Kulak tanıma sistemleri geliştirilir 2007 > ABD’de iki değil on parmak izinin birden alınacağı sisteme geçilir Bir diğer doğrulama sistemi olan “el geometrisi tanıma” sistemi; parmakların uzunluk, genişlik ve büküm noktalarını baz alıyor. Özellikle ABD’de havaalanı ve nükleer güç santralleri gibi yüksek güvenlikli alanlarda kullanılıyor. Ancak okuma cihazlarının büyük oluşu ve ellerin yaralanma olasılığının yüksekliği nedeniyle uzun vadede hata verebilen bir sistem. “İmza doğrulama” ise en bilinen tanımlama sistemlerinden. Bu sistemde kişinin imzayı atış biçimine bakılıyor; imzayı atış hızı, kalemi tutuş şekli, kalemi bastırma şiddeti gibi faktörler üzerinden doğrulama yapılıyor. Fakat kişinin o anki ruh hali ve sağlığına göre, sistemin yanlış sonuç verme olasılığının da hesaba katılması gerekiyor. Yakın gelecek Biyometrik kimliklerimiz sayesinde çok da uzak olmayan bir gelecekte, yanımızda taşıdığımız kimlikler, şifreler ve farklı kartlar tamamen tarihe karışacak gibi görünüyor. Günlük hayatta birçok işlemimizi bu yöntemlerle gerçekleştirebileceğiz. Örneğin; alışveriş sonrası kasada sadece parmağımızla ya da bakışımızla ödemelerimizi yapabileceğiz. Kimlik doğrulama sistemleri, sahte kimlik ve kredi kartlarının büyük oranda önüne geçilebilmesini de sağlayabilecek. Ancak dikkat edilmesi gereken en önemli husus; bu verilerin kayıt altına alınarak saklandığı veritabanlarının güvenliğinin en üst düzeyde sağlanıyor olması. 19 Vaka Analizi AVM otoparklarında 1 hırsızlık ve yangın riski Alışveriş merkezlerinin güvenliğinde, mağaza alanları kadar otoparklar da riskli durumların en sık yaşandığı bölgeler olarak ön plana çıkıyor. Tedbir konusunda güvenlik personeli kadar AVM ziyaretçilerine de rol düşüyor. 20 Mart 2014 Olayın özeti: Saat 17.00 sularında otopark devriye personelinin anonsuyla, güvenlik personeli hemen ilgili bölgeye intikal eder. Ziyaretçi, park halindeki aracından çantasının çalındığını güvenlik personeline beyan eder. Ziyaretçi aracını park ettikten sonra bagaj kısmına yönelerek bebek pusetini çıkarmak için bagaj kapağını açmış, sağ ön kapıyı ise açık bırakmış; sağ ön koltukta bıraktığı çantası da çalınmıştır. Ziyaretçiye aracına yaklaşan bir şahıs veya araç olup olmadığı sorulur, ancak eşgal tarifi alınamaz. İncelenen kamera kayıtlarında, ziyaretçi ile aynı sırada aynı bölgeye bir başka aracın park ettiği ve yaklaşık iki dakika içinde bölgeden ayrıldığı tespit edilir. Şikâyetin hemen ardından plaka bilgileri, Emniyet’e bağlı Güventim memurlarına verilir ve inceleme başlatılır. Saat 17.00 sularında çalınan telefonun sinyali, ertesi gün sabah saatlerinde tespit edilir. Güventim memurlarının telefon sinyali ile ulaştıkları kişi ile, bir önceki gün otoparktaki şüpheli aracın sahibinin aynı kişi oldukları anlaşılır. Telefon sahibine teslim edilir. Olayın nedeni: Ziyaretçinin kişisel eşyasını açıkta bırakması, o sırada tesadüfen oradan geçmekte olan ve daha önce kayıtlı bir vakası bulunmayan şahsı tahrik ederek zaafını ortaya çıkarmış; hırsızlık yapmasına uygun şartları hazırlamıştır. Bu olay, şahısların kişisel eşyalarının güvenliğine dikkat etmesi gerekliliğini ortaya koyuyor. Olayın değerlendirilmesi: Olaya zamanında müdahale edilmesi ve Güventim memurları ile işbirliği içinde çalışılması olayın olumlu sonuçlanmasını sağlayan en önemli unsurlardan. Şüpheli aracın otoparkta sadece iki dakika kalması, güvenlik personelinin dikkatinden kaçmadığı ve haklı bir şüphe doğurduğu için takip edilmiş ve bu sayede çözüme ulaşılmıştır. Olayın özeti: Saat 15.50 sularında otopark devriye personeli, bir aracın yandığını bildirir. Bölgeye hemen ulaşan güvenlik personeli yangın tüpüyle müdahale ederek yangını söndürür. Daha sonra araç sahibi anons edilerek aracın yanına gelmesi sağlanır ve bölgeye itfaiye çağrılarak rapor tutması sağlanır. Yapılan kontrolde aracın şarj dinamosunun yandığı anlaşılır. 2 Olayın değerlendirilmesi: Olay “tahmin edilemeyecek bir yangın senaryosu” olarak adlandırılır. Aracın ön kısmının tamamen yanmasına rağmen, zamanında müdahale sayesinde yangının araç deposuna ulaşmadan söndürülmesi sağlanır. Böylece, araçtan araca sıçrayacak zincirleme bir yangının ve olası bir felaketin önüne geçilmesi sağlanır. 21 Gelişim Zamanı Korkunun doğası Korku doğuştan gelen doğal bir duygu mudur, yoksa öğrenilmiş bir tepki midir? Tepe Savunma ve Güvenlik Eğitim Kurumu eğitmenlerinden psikolog Nevin Mert, herkesin bizzat deneyimlediği ve yaşamımızda önemli bir yere sahip olan korkunun doğasını ve bebekliğimizden emekliliğimize hangi korkuları biriktirdiğimizi anlatıyor. Korku, tüm canlıların yaşamsal tehditlere karşı önlem alabilmek amacıyla geliştirdiği doğal bir sistemdir. Beyin, korkuyla karşılaştığı zaman, beynin amigdala ve hipotalamus bölümleri anında harekete geçer. Ardından, adrenalin ve stres hormonu olan kortizol devreye girerek; kalp atışlarının hızlanmasına, kan basıncının artmasına, kaslarda kasılmalara ve terlemede artışa yol açarak organizmanın fiziksel tepkiler vermesine sebep olur. 22 Mart 2014 Ortaya çıkış sürecine baktığımızda; korkunun temelde iki türden oluştuğunu görürüz. İlki doğuştan ya da içgüdüsel olarak; ikincisi ise sonradan kazanılan korkulardır. Özellikle 4 yaşından küçük çocuklarda, doğuştan ya da içgüdüsel olarak adlandırdığımız korkuya fazlasıyla rastlarız. Çocukların içgüdüsel korkularına örnek olarak, hayali canavarlar veya yaratıklar görmelerini ya da yüksek ses duyduklarında verdikleri tepkiyi gösterebiliriz. Sonradan kazanılan korkular ise ağırlıklı olarak ailemizden, sosyal çevremizden ya da televizyondan duyup gördüklerimizden oluşur. Şöyle ki, televizyon izleyen bir anne televizyonda beyaz bir cismi gördüğünde çığlık atıyorsa, bunu gözlemleyen çocuk da tüm beyaz cisimleri genelleyerek kötü veya zarar verici olarak kodlar ve ilerleyen zamanlarda kendisi de beyaz cisimlere korkuyla yaklaşır. Çocukların kendi aralarındaki konuşmalarda da korku aktarımları “algofobi” (acıdan korkma), “pirofobi” (ateşten korkma) gibi korkular daha kalıcı korkulardır. Bilim insanları tarih boyunca insanın gelişimsel, sosyal, kültürel süreçlerinden bahsederken aslında korkunun insanın üzerindeki etkisinden de bahsetmiştir. Bazı araştırmalar, özellikle çocukların yaşam tarzının onların korkularını da etkilediğini gösteriyor. Çocuklar arasında yapılan iki farklı araştırma; kırsal bölgede yaşayan çocukların yüzde 75’inin hayvanlardan korktuğunu, kentsel bölgede yaşayan çocukların ise yüzde 40’ının fiziksel yaralanma, ardından soygun, çocuk hırsızlığı, ölüm ve en son sırada hayvanlardan korktuğunu gösteriyor. vardır: “Geçen gün yemek yemediğim için annem bana kızdı. Yemeğini yemezsen canavarlar gelip seni yer dedi.” Bunu duyan diğer çocuk da yemeğini yemediğinde canavarların onu yiyeceğini düşünerek korkmaya başlaması kaçınılmazdır. Çocukların canavarlardan korkması geçici korkulara örnek gösterilebilir. Çünkü çocuk belirli bir yaştan sonra canavarların hayal ürünü olduğunu anlamaya başlar. Ancak bazı korkular var ki, insan yaşamı boyunca değiştiremez. Örneğin, Ancak, korkuyu daha net kavrayabilmek için, sadece bilim insanlarının yaptığı araştırmalara ya da fobilere bakmamak gerekir. Asıl ele almamız gereken unsur büyüdüğümüz topraklardır. Bizi birey yapan ve her yönüyle etkileyen faktörlere bakacak olursak; yüzde 50 genetik, yüzde 50 çevresel şartlardan etkileniyoruz. Bu nedenle, “Korku kültürü toplumunda mı yaşıyoruz?” sorusuna cevap alabilmek için sadece genel boyutuyla Türkiye’yi ele almamız doğru olmaz; çünkü ülkemizin özellikle doğusu ve batısına farklı kültürler hakimdir. Doğuda erkeğin daha çok sözü geçerken, kadınlar genellikle çocuk yetiştiren, hayvanlara bakan ve yemek yapan kişiler olarak görülür. Aynı zamanda, kültürümüz çoğu yerde dogmatik bir yapıya sahip olduğu için, kadınların kendini ifade etme hakkı neredeyse yoktur. Eğitimini tamamlayıp mesleki anlamda kendini yetiştirme olanağına sahip olabilen kadınlar sayıca azdır. Bu yüzden kız çocuklarının küçüklüklerinden evlilik çağına kadarki yaşamı boyunca edindiği korkular da çeşitlilik gösterir. Batıya bakacak olursak durum farklıdır; kadınlara daha fazla eğitim hakkı tanınırken, çoğu kendi duygu ve düşüncelerini serbestçe ifade etme olanağına sahiptir. Batıdaki kadınlar daha bağımsız görünse de, onların da boşanma, ev geçindirme gibi korkulara sahip olduklarını görüyoruz. Farklı uzmanlıklara sahip bilim insanları, insanın sosyal çevresini ve çevresiyle olan etkileşimini anlatabilmek için bazı şekillere başvurmuşlardır. Rus psikolog Maslow’un insan ihtiyaçlarını açıklayabilmek için kullandığı piramit, “Maslow’un İhtiyaç Hiyerarşisi Piramidi” adıyla anılır. Gerek Maslow’un ihtiyaç hiyerarşisinden, gerekse Bronfenbrenner’in çevresel sisteminden etkilenerek yaptığım çalışmalar sonucu ortaya çıkardığım piramidi, “Korku Piramidi” olarak adlandırıyorum. 23 Gelişim Zamanı okula gelecektir. Kimi okula başlama korkusuyla, kimi arkadaş edinememe, kimiyse aileden kopma korkularıyla… Çocuk ile diğer çocuklar arasındaki etkileşim sonucunda, farklı ailelerin korkuları da kendi aralarında etkileşime geçer. Örneğin, “Babam izlediğimiz filmdeki köpeği görünce köpeklerden korktuğunu söyledi” cümlesini duyan diğer çocuk da, farkında olmadan önyargılı olarak köpeklerden uzak durmaya başlar. Korku Piramidi’nde korkular beş farklı aşamada ele alınıyor. İlk basamak olan “Birey” katında, insanın doğuştan gelen korkuları Birey, dördüncü basamak olan “İş” yer alıyor. Şöyle ki, 0-4 yaşındaki katına, diğer tüm basamaklarda çocuğun yüksek sesten korkması ve edindiği korkularıyla gelir. Her tepki olarak ağlaması ya da hayali basamakta korku türleri değişir; yaratıklar görerek korkması örneği bazıları kaybolurken bazı yeni verilirken, ikinci basamak olan korkular kazanılır. Bireyin korkuları “Çekirdek Aile”de korkular farklılık iş bulma eğilimlerine de yansıyabilir. gösterir. Çekirdek aile, bireyin ilk Hayvanlardan korkan bir birey, sosyal çevresini oluşturur. Aile veteriner olmak istemeyebilir ya bireyleri arasındaki etkileşimler da yükseklik korkusu varsa inşaat bireyin sosyal, kültürel ve ekonomik teknikeri olmak istemez. çevresini etkilediğinden, farklı korku türleri ortaya çıkar. Ekonomik Beşinci ve sonuncu basamak olan kısıtlamalarla büyüyen bir çocuğun, “Emeklilik” katında birey artık belirli eşyalarını kaybetme ya da zarar bir olgunluğa erişmiştir. Hayatını görmesi korkusuna sahip olması gözden geçirirken belki eski gibi… Ardından çocuk, ilk iki korkularını kaybetmeye başlasa basamakta edindiği korkularıyla da, aslında farkında olmadan yeni beraber üçüncü basamağa, yani korkular kazanmaya devam eder. “Okul” katına yükselir. Burada Artık kendisinden çok çocuklarını, çocuğun etkileşimde torunlarını, eşini düşünmesi bulunacağı bireyler de farklı gibi… Burada da eşini olacaktır. Tanışacağı her kaybetme, yalnız kalma Emeklilik bir çocuk kendine özgü gibi korkular oluşmaya yapı ve korkularıyla başlar. İş Okul Çekirdek Aile Birey 24 Mart 2014 Gördüğümüz gibi, insan her döneminde farklı korkularla karşı karşıyadır. Önemli olan insanın korkularını kabullenmesi ve gerektiğinde onlardan vazgeçmeyi öğrenmesidir. Nevin Mert kimdir? Psikolog, aile danışmanı, eğitmen ve basketbol antrenörü olan Nevin Mert, Bulgaristan’da doğdu. TED Ankara Koleji'ni “Spor Bursu”, “Onur Belgesi” ve “Yılın Sporcusu” ödülleriyle tamamladıktan sonra, Atılım Üniversitesi’nde çift anadal programından yararlanarak, Psikoloji ile İşletme Fakültesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık bölümlerinden mezun oldu. Aile Danışmanlığı ve Pedagojik Formasyon eğitimlerini tamamlamasının ardından, çeşitli kurum ve kuruluşlarda psikolojik danışmanlık ve eğitim hizmetleri veren Nevin Mert, ayrıca basketbol antrenörü olarak Ataspor Kulübü’nde altyapı sporcularını yetiştiriyor. Dört yabancı dil bilen Nevin Mert’in ulusal ve uluslararası dergilerde yayımlanan projeleri ve makaleleri bulunuyor. Tepe'den Haberler Özel güvenlik eğitim çalıştayı Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Güvenlik Dairesi Başkanlığı ve GÜSOD (Güvenlik Servisleri Organizasyon Birliği Derneği) tarafından düzenlenen “Özel Güvenlik Eğitiminde Meslek Yüksekokullarının Rolü” çalıştayı, 20-21 Şubat tarihlerinde Ankara Plaza Oteli’nde gerçekleşti. GÜSOD’un düzenlediği çalıştaya katılan Tepe Savunma ve Güvenlik yöneticilerine, İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü ile GÜSOD tarafından katılım belgeleri takdim edildi. Çalıştayda, özel güvenlik sektörünün hizmet verdiği değişik endüstrilere uygun olarak ihtiyaç duyulan; özel güvenlik görevlisi, ara kademe yönetici ve üst düzey yönetici profili ve profile uygun donanımbirikim ihtiyacının belirlenmesi, özel güvenlik meslek yüksekokullarının özel güvenlik sektöründen beklentileri ve özel güvenlik sektörü ile meslek yüksekokulları işbirliğinin geliştirilmesi için yapılabilecekler değerlendirildi. EGM Özel Güvenlik Daire Başkanı Musa Tiyek, Türkiye’de 550 özel güvenlik eğitim merkezi olduğunu ve 289 bin 702 kişinin aktif özel güvenlik personeli olarak görev yaptığını belirtti. Özel güvenlik personelinin çalışma şartlarının iyileştirilmesi ve daha etkin bir hizmet sunabilmesi için eğitimin önemine değinen Teyik, güvenlik ihtiyacını karşılamak için yapılan eğitimlerin devam edeceğini ifade etti. İki günlük çalıştay sonucunda; özel güvenlik eğitim sisteminin ideal ve modern bir yapıya kavuşturulmasında ilgili kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ile güvenlik sektöründe faaliyet gösteren tarafların sağlayabileceği katkılar değerlendirilerek, sonuç bildirgesine dönüştürülecek. 25 Tepe'den Haberler Bayi ağımızı genişletiyoruz Kişi ve kurumlara yönelik özel elektronik güvenlik çözümleri, alarm sistemleri ve Alarm İzleme Merkezi ile elektronik güvenlik alanında Türkiye genelinde hizmet sunan Tepe Güvenlik A.Ş., bayi ağını genişletme kararı aldı. Teknolojik gelişmeleri yakından takip eden ve uzman mühendis kadrosu ile elektronik güvenlik alanında hizmet veren Tepe Güvenlik, projeye özel elektronik güvenlik sistemleri tasarlayarak kişi ve kuruluşlara etkin güvenlik çözümleri sunuyor. İstenildiği taktirde özel projelerde danışmanlık hizmeti de veriyor. Elektronik güvenlik konusunda ülkemizdeki en büyük firmalardan biri olan Tepe Güvenlik, ev ve işyerleri için alarm sistemi satışı ve kurulumu konusunda bayi ağını genişleterek, yatırımcılara kârlı bir iş fırsatı da yaratıyor. Yangın tatbikatı başarıyla tamamlandı Tepe Savunma ve Güvenlik ekiplerinin acil durum anında görev tanımlarına uygun ve etkin müdahalelerde bulunarak can, mal ve çevre güvenliğini sağlamasını amaçlayan ve Tepe Prime Ofisi’nde gerçekleştirilen yangın tatbikatı başarıyla tamamlandı. 26 Mart 2014 Tofaş’tan “hizmet ödülü” Tepe Savunma ve Güvenlik, fiziki güvenlik hizmeti verdiği Tofaş Türk Otomobil Fabrikası tarafından hizmet dalında ödüle layık görüldü. Tofaş CEO'su Sayın Kamil Başaran, 24 Ocak'ta düzenlenen Tofaş Tedarikçi Bilgi Paylaşım Toplantısı ve Ödül Töreni’nde, Tepe Savunma ve Güvenlik Genel Müdürü Levent Güler’e Hizmet Ödülü’nü takdim etti. 27 Gezgin Yedigöller sizi bekliyor Türkiye coğrafyasının en güzel doğal alanlarından olan Yedigöller Milli Parkı, 100’den fazla kuş türüne, 200’den fazla bitki çeşidine ev sahipliği yapıyor. Milli park, yürüyüş parkurları ve kamp alanlarıyla özellikle bahar aylarında doğa meraklıları için farklı alternatifler sunuyor. Bolu il sınırları içerisinde yer alan ve 2019 hektarlık bir alana yayılan Yedigöller, 1965 yılında “milli park” ilan edilmiş. Ayrıca ülkemizde ilk kültür alabalığı üretme istasyonu da 1969 yılında burada kurulmuş. Parka adını veren ve heyelanların oluşturduğu yedi göl; Büyükgöl, Seringöl, Deringöl, Nazlıgöl, 28 Mart 2014 Küçükgöl, İncegöl ve Sazlıgöl, aralarında 100 metre yükselti farkı bulunan iki plato üzerinde yer alıyor. Heyelan nedeniyle kayan kitlelerin, vadilerin önlerini kapaması sonucu oluşan set gölleri olan bu göllerden bazıları dip kaçakları ile birbirine bağlanıyor. Yaklaşık 780 metre yüksekliğe sahip platodaki göllerin en büyüğü ise Büyükgöl. Milli Park’ta meşe, gürgen, kızılağaç, karaçam, sarıçam, köknar, karaağaç, ıhlamur, porsuk gibi ağaçlar bulunuyor. Yedigöller’de baskın olan bitki örtüsü ise kayın ağaçları… Park ve yakın çevresinde geyik, karaca, ayı, yabani domuz, kurt, tilki ve sincap gibi hayvan türleri yaşıyor. 236 adet bitki türüne sahip Yedigöller Milli Parkı’nda ayrıca 100’ün üzerinde kuş türü bulunuyor. Göllerde sadece Nisan ve Kasım ayları arasında ücret karşılığı sportif olta balıkçılığı da yapılabiliyor. Bolu’ya 42 km mesafedeki Milli Park’ta, Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na ait misafirhane ve bungalovlarda konaklama imkânı Küçükgöl bulunuyor. İsteyen ziyaretçiler çadır veya karavanlarda da konaklayabiliyor. Yedigöller’i günübirlik ziyaret edenlerin yiyecek ve dinlenme ihtiyaçları için, Milli Park içerisinde dinlenme evleri, kır gazinosu ve kafeterya gibi tesisler de yer alıyor. Yedigöller Milli Parkı’nın en küçük gölü, yaz aylarında ve yağmur olmadığı zamanlarda tamamen kuruduğu için “Kurugöl” olarak da biliniyor. Sazlıgöl Nazlıgöl Nazlıgöl, dibindeki kaçaklar sebebiyle fazla su tutamıyor ve mevsimden mevsime su yoğunluğu değişiyor. Suyun bol olduğu dönemlerde Nazlıgöl’ün büyüklüğü 20 bin metrekareye ulaşıyor. Büyükgöl Yedigöller Milli Parkı’nın en büyük gölü olan Büyükgöl’ün en derin noktası 16 metreye ulaşıyor. Müthiş manzarasıyla fotoğrafçıların ilgi odağı olan Büyükgöl, pek çok takvim fotoğrafında da başrol oynuyor. Balık çeşitliliği açısından zengin olan Büyükgöl’ü balıkçılar da sıklıkla ziyaret ediyor. Seringöl En derin yeri 2 metre olan bu sığ gölde bir adet hidroelektrik santral bulunuyor. Seringöl, özellikle meşhur gökkuşağı alabalığının üretimi ve neslinin devamı açısından önemli bir doğal alan. İncegöl İçerisinde sadece gümüş balığının yaşadığı İncegöl de ismini yapısından alıyor. İnce ve uzun olan göl, en fazla 2 metre derinliğe ve 1000 metrekarelik bir büyüklüğe sahip. Birçok dere ile bağlantısı olan bu göl derelerden gelen sularla besleniyor. Adını, üst kısmındaki sazlıklardan alan Sazlıgöl, birçok alabalık türünü barındırıyor. Kampçılara öneriler Yedigöller’in her noktası kamp için uygun olsa da belli noktalarda kamp yapılmasına izin verilmiyor. Her mevsim farklı bir güzellikğe bürünen Yedigöller’de, kamp için özellikle yaz ve bahar ayları öneriliyor. Çadır kampı kurmak istemeyenler için dağ evi kiralama seçeneği de var. Milli Park’a yakın otellerde konaklamayı düşünenlerin, Yedigöller’e ulaşımın biraz uzun sürdüğünü bilmesinde fayda var. Yedigöller’de kamp yapanların emniyet açısından göllere girmemesi öneriliyor; çünkü çoğu gölün derinliği hayli fazla. Bir de yanınıza fotoğraf makinenizi almayı unutmayın. Deringöl Derin noktaları daha fazla olduğu için Deringöl adını alan göl bazı noktalarda 10 metreye kadar ulaşıyor. 20 metre uzunluğundaki akan bölümüyle Büyükgöl’e bağlanan Deringöl, çevresindeki yürüyüş parkurlarının çokluğu sebebiyle en çok ziyaretçi çeken göllerden biri. 29 Güvenli Adrenalin Trekkinge gidiyoruz Şehir hayatında yorulan zihnimiz ve bedenimiz, rahatlamak için bizi doğaya itiyor. Bu noktada trekking devreye giriyor ve derin bir nefes almamamızı sağlıyor. Elbette doğru malzemelerle güvenliğimizi sağlayarak… 30 Mart 2014 Tarihi 19. yüzyıla uzanan ve doğayı tanıma amaçlı keşif yürüyüşleriyle başlayan “trekking” zamanla spor olarak kabul edilerek çoğunlukla gruplar halinde yapılmaya başlanır. Motorsuz araçlarla ve kamp kurarak yapılan iz sürme, dağ geçişi ve doğa yürüşü anlamına gelen İngilizce bir kelime olan “trekking”, son yıllarda Türkçe’de de yaygın olarak kullanılıyor. Doğayla bir bütün olarak hem bedenen hem ruhen iyi hissetmemizi sağlayan trekking, keyifli bir spor olmakla birlikte belirli zorluklar da içeriyor. Doğa yürüyüşünün ötesine geçerek, zorluk derecesi yüksek dağ geçişlerini ve fiziki dayanıklılık isteyen parkurları denemek isterseniz, malzemelerinizi ve giyiminizi de ona göre seçmek durumundasınız. Trekking genel olarak “doğa yürüyüşü” olarak bilinse de birden fazla çeşidi ve zorluk seviyesi bulunuyor. Yürüyüş yaptığınız bölge konusunda deneyimli olan rehberlere büyük iş düşüyor. Risklerden kaçınmak adına grubun da mutlaka rehbere uyması gerekiyor. Kimi zaman yük hayvanları yardımıyla yapılan trekking turları olsa da, bu sporun tutkunları çoğunlukla kendi malzemesini taşımayı ve yürüyüşün zorluklarına bizzat katlanmayı tercih ediyor. Adını yapılış biçiminden alan trekking türleri de var: Dayhiking, hiking, backpacking gibi… “Dayhiking” günübirlik doğa yürüyüşlerine deniyor ve genelde orman patikalarında yapılıyor. “Hiking” genelde yaylalarda yapılan ve gerektiğinde konaklama yapılan trekking türü. “Backpacking” ise yürüyüşçülerin kendi malzemesini taşıdığı, sırt çantalı uzun yürüyüşlere verilen isim. Yürüyüşle gelen sağlık Bir insan iki saatlik doğa yürüyüşüyle ortalama 500 kalori yakıyor. Yürüyüş aynı zamanda kasları güçlendirerek ve salgılanan endorfin miktarını arttırarak stresin azalmasına yardımcı oluyor. Tansiyonu ve kolesterolü düzenliyor. Oksijen emilimini arttırarak yağ sindirimini hızlandırıyor. Doğa yürüyüşlerinin insan vücuduna ve ruh sağlığına çok iyi geldiği uzmanlar tarafından da destekleniyor. Yürüyüşe göre malzeme Öncelikle dikkat edilmesi gereken, yapacağınız trekking türüne uygun malzemeleri ve mevsimine göre vücudunuzun rahat hareket edebileceği giysileri seçmek. Yürüyüş boyunca vücut ısısı dengede tutulmalı; vücudun, aşırı soğuması ve aşırı su kaybı uğramasına izin vermemek gerekli. Bu yüzden giyimin katmanlar halinde uygulanmasına dikkat edilmeli. İnce, terletmeyen kumaşlarla birkaç kat halinde giyindiğinizde ısınızı istediğiniz gibi dengeleyebilirsiniz. Yürüyüş botu: Mevsimine göre yazlık veya kışlık ortopedik bot seçimi önemli. Yazlık botun çok iyi havalandırma sağlaması, bileği koruması ama hafif ve yumuşak olması gerekli. En iyi yazlık trekking botları kumaş ve süet deri olarak üretilenler. Kışın yapılacak yürüyüşlerde kullanılacak botlar suya dayanıklı, tabanları da sağlam ve dişli olmalı. Yağmurluk veya rüzgârlık: Hava şartları olumsuza döndüğü zaman sizi en iyi şekilde muhafaza edebilecek ve sağlığınızı koruyabilecek bir yağmurluk veya rüzgârlık mutlaka yanınızda olmalı. Sırt çantası: Uzun yürüyüşlerde tüm yükünüzü emanet ettiğiniz sırt çantaları ağırlık taşımaya uygun, dayanıklı malzemeden ve su geçirmez olmalı. Çadır, uyku tulumu, mat, kapkacak ve diğer kamp malzemelerini yerleştirmek için özel yerlere sahip çantalar hacim olarak da büyük oluyor. Şapka: Başınızın ısı dengesini sağlamak ve güneşten korunmak adına önemli bir aksesuardır. Baton: Boyları gerektiğinde uzatılıp kısaltılarak ayarlanabilen bu batonlar “teleskobik baton” olarak da adlandırılıyor. Hafif aluminyum alaşımlardan üretilen teleskobik batonlar, ağır bir sırt çantasıyla dik yamaçları aşmayı ve uzun mesafe yürüyüşlerini hayli kolaylaştırıyor. Su Matarası: Yanınıza alacağınız sular bittikten sonra temiz bir su kaynağı bulduğunuzda hemen değerlendirmeniz için su matarası önemli bir ihtiyaç. Düdük: Gruptan koptuğunuzda yerinizi belirtmek veya grubun yerini bulmak adına önemli bir gereçtir. Pusula: Yürüyüşe hangi istikamette başladığınızı bilmeniz ve yönünüze hakim olmanız için bir yürüyüşçünün olmazsa olmazlarındandır. Çakı, ilk yardım çantası ve ek gıdalar da bir uzun mesafe yürüyüşçüsünün yanında bulunması gereken önemli malzemelerden. Ateş başlatıcı malzeme: İstediğinizde ateş yakabilmek için kibrit, çakmak gibi malzemeleri yanınızda bulundurmanız önemli. Yola devam ederken yaktığınız ateşi söndürmek de öyle… 31 Sokaktan Manzaralar AVM’lerde kendinizi güvende hissediyor musunuz? Farklı meslek gruplarından kişilere, AVM’lerde güvenli hissedip hissetmediklerini sorduk; farklı yanıtlar, hatta güvenlik önlemi önerileri aldık. Uzmanımız ise, AVM’lerde riski ve güvenliği belirleyen etkenlerin çok değişken olduğunu belirtiyor. Adı-Soyadı: Nihan Kolçak Yaşı: 28 Mesleği: Yazı İşleri Sorumlusu AVM’lerde çantama dikkat etmeye çalışıyorum; hırsızlık yapmak isteyen kişi bunu kolayca yapabilir gibi geliyor. Haberlerde çıkan soyunma kabinlerindeki kamera olayları da soru işaretleri oluşturuyor. Bunun dışında kendimi güvende hissettiğimi söyleyebilirim; girişteki güvenlik görevlilerinin şüpheli kişileri AVM içine almayacağını düşünüyorum. Kamera sistemlerinin her kat ve mağazada olması da kendimi güvende hissetmemi sağlıyor. Ancak girişteki X-ray herşeye öttüğü ve ardından üst araması yapılmadığı için güvenlik konusunda çok etkili olduğunu düşünmüyorum. Diğer taraftan, yangın esnasında insanların AVM’den tahliyesi, yangından korunma sistemlerinin düzgün çalışmasının da önemli olduğunu düşünüyorum. Adı-Soyadı: Burcu Yılmaz Yaşı: 20 Mesleği: Öğrenci AVM’lerin çok güvenli mekânlar olduğunu düşünmüyorum. Mesela kesici, patlayıcı, tehlikeli aletlerle AVM’lere girmek yasak ama aynı aletler AVM içinde satılıyor ve bu büyük bir tehlike yaratabilir. Bunun gibi eşyalar, satın alan kişiye çıkışta 32 Mart 2014 teslim edilmeli, çünkü AVM içinde soru sormak için bile bir güvenlik görevlisi bulmak uzun zaman alabiliyor. AVM’ler çocuklar için de hiç güvenli değil; aileler alışveriş yaparken çocuklar kaybolabilir, yüksek yerlerden düşebilir. Çocuklara yönelik güvenlik için farklı önlemler alınmalı. Kameraların ve güvenlik görevlilerinin sayısı artırılmalı. Çocukların içeride izlenmelerini sağlayacak dijital bileklik uygulaması da olabilir. Adı-Soyadı: Serpil Prandino Yaşı: 56 Mesleği: Şef aşçı Çok güvende hissetmiyorum açıkçası ve huzursuz oluyorum. Güvenlik görevlilerinin sadece girişlerde değil, AVM katlarında da olması daha güven verici olurdu. Her koridorda bir güvenlik görevlisi bulunması iyi olabilirdi. Adı-Soyadı: Hasan Aydoğan Yaşı: 39 Mesleği: Garson Güvende hissediyorum açıkçası. Zaten az gittiğim için her gittiğimde daha dikkatli davranmam bana yetiyor. Güvenlik görevlilerinin yeterli olduğunu düşünüyorum. Gayet dikkatliler ve girişlerdeki şüpheli durumları direkt kontrol ediyorlar. Bu yüzden kızımla rahatlıkla gidebiliyorum böyle yerlere. Adı-Soyadı: Dilara Çalışkan Yaşı: 27 Mesleği: Dış Ticaret Sorumlusu Bugüne kadar AVM’lerde bir güvenlik problemiyle karşılaşmadım, ancak yangın veya deprem durumunda insanların can güvenliği ne ölçüde korunabiliyor, bilmiyorum. Bir tehlike durumunda insanları bulundukları yerden çıkış kapılarına veya güvenli noktalara yönlendirecek uygulamaların, en önemlisi de çıkış kapılarının ve çıkış kapısına yönlendirme işaretlerinin daha kolay farkedilebilir olması gerekiyor. Uzman görüşü AVM’ler bir çok açıdan ve sürekli değişen riskler taşıdığından her zaman güvenli yerlerdir demek yanıltıcı olur. AVM’ler özel mülk olmakla beraber kamuya açık alanlar da olduklarından; sosyal ve siyasal gelişmeler, ulusal ve uluslararası konjonktür ve değişen teknoloji gibi pek çok dinamikten etkilenirler. Ayrıca her AVM’nin aynı riski taşıdığını söylemek de doğru olmayacaktır; bulunduğu çevre, müşteri profili, fiziki ve mimari şartlar gibi pek çok faktör bir AVM’yi diğerlerinden daha güvenli ya da riskli kılabilir. Taşıdıkları riskleri doğru tespit etmeleri, değişen dinamiklere göre risklerini yeniden belirlemeleri ve yeni risk değerlendirmelerine göre güvenlik sistemlerini güncellemeleri durumunda, AVM’lerin daha güvenli yerler olacaklarını söyleyebiliriz. 444 15 98