O. Senatosu B : 38 9.2.1935 umulmıyan kişiler ve partiler, bir araya gel­ diler. Bir yumuşama havası oldu. Fakat •bunu uygun bulmıyan aşırıların, aşırı çabalariyle bu durum yıkıldı. Şimdi aynı aşırıların etkilerinin Parlâmentoya kadar sirayet etti­ ğini görmek bize üzüntü vermektedir. Bilimsel yöntemlerle fikir plâtformunda yapı­ lacak politik yarışmada bu tip hınçlı davranışlara gidilmez. Çünkü, kazanılacak tartışma seviyesi, kişileri hedef alma yerine farklı görüş ve felsefe­ lere dayanarak, bir fikir yarışması halinde olaca­ ğından böyle olumsuz bir yöne gidilmesi ön­ lenil*. Sayiü arkadaşlarım, Türk milleti, bu hınçlı ve bilinçsiz kör gidişin sonucu olarak, iki kamp haline gelmiştir. Fakat birçok kavga­ lara çekişmelere vo uzlaşmaz boğuşmalara rağ­ men, parti grupları arasındaki temel fel­ sefe ve görüşlerdeki büyük benzerlik ve hattâ 'beraberlik gösteren örnekler de az değildir. Bazan Meclis aynı partinin türlü hizipleri halinde görülmektedir Böyle olunca da mu­ halefetin ödevi, yurt sorunlarına farklı çö­ züm ve bunun için 'başka yöntemler göstere­ cek yerde sadece muhalefet şeklinde anlaşıl­ mıştır. Açıkça belirtmek yerinde olur ki, iktidardan gelen her şey fena, ona karşı olan her şey iyi, yargısı muhalefet ödevinin değil, 'bağışlarsanız arz edelim, münaferet hastalığı­ nın bir gereğidir. Hattâ iktidarların başarısında rolü olmadığı kaygısı içinde takıma almmıyan oyuncuların takımlarının yenilmesini arzulıyan ilkel, bencil psikolojisinin etkisinde kalındığı ka­ nısını veren birçok örneklere tanık olduk. Parlâ­ mento, alternatiflerin açıkça beliremeyişi, yurtta­ şa doğru bir tercih yapma olanağını vermiyor. C. H. P. deki bâzı görüşler tamamen A. P. mar­ kasını, ve A. P. deki bâzı görüşlerin de katık­ sız C. H. P. markasını taşıdığını 'her gün gör­ mekteyiz. Bu yüzdendik- ki, partiler arasında bir ayırım yapmada yurttaş güçlük çekiyor. Bundan ötürü, kişilerin arkasına diziliyor ve çatışma kişilerin çevresinde oluyor. Bir kavram ve düzenlere ilişkin konseptler anarşisi de var­ dır Türkiye'de. Bunu açıkça belirten bir örnek vermek isteriz: 17 Ocak tarihli Milliyet Gazetesinde Adalet Partisi Gençlik Kolları Başkanının bir yazısı çıktı. Son paragrafa kadar, tebrike j i j i O :1 değer bir yazı. Fakat sonda dünyadaki ekonomik sosyal ve politik konseptlerle açıkça çelişen bir tez gerçekmiş gibi savunuluyor. Yazar, ya buna gerçekten inanıyor ya da kütlenin bilinçsiz bö­ lüşmesini doğal bulup bundan yararlanmak isti­ yor veya toplum bu şekildeki görüşlere itibar ediyor kanısı vardır, özet olarak yazar şu salı­ ğı veriyor: «Yurttaş, partilerden soğuyor. Bu du­ rumda C. H. P. biraz daha sola gidip aydın­ ları hoşnut etmelidir. A. P. de esas dayanağı olan işçi ve köylüyü sosyal adalet açısından hoş­ nut etmelidir.» Yani, C .H. P. sola gitmeli ama her memlekette solun esas desteği olan, olması gereken halk sınıfları A. P. nin kalmalıdır. Gö­ rülüyor ki, sağcı liberal eğilimli A. P. işçi ve köylüyü, devletçi C. H. P. de eşraf ve ağayı, ken­ di desteği saymaktan kurtulamıyor. Biri diğeri­ nin malzemesine sahip çıkması meşru bir politik kazanç yolu sayılamaz. Bu bize özgü anlaşılmaz durum ekonomik ve sosyopolitik fikir ve görüş­ lerin yeter ölçüde toplumca anlaşılamamasmdandır. Bundan başka sosyal sınıfı ne olursa olsun, ben şu cephede, karşımdaki falan da öteki cep­ hede mevzilenmelidir diyen inatlı bir bölünme de bu gidişin ifadesidir. îşte bizim temel politik so­ runumuz, her tedbiri etkisiz kılan ve her çıkar yolu engelliyen bu politik çıkmazı aşmaktır. Yok­ sa falan parti şu kadar üyelik kazanacak ya da öteki parti şu kadar üyeliği kaybedecek yahut da illâ şu parti de yaşasın kaygısiyle ilgilenme­ ye hiç de niyetimiz yok. Millî bakiye sisteminin iki cepheye bölünerek katı hale gelen ve fikir te­ meli olmıyan sert bir gidişe yumuşaklık getir­ mesi, partilerin fikir, konsept, yöntem ve felsefe ayrıntılarına göre kendilerine bir çeki düzen ver­ melerine yardım edici etkisi olacağı umulmakta­ dır. Sistemin sakıncalarına inanıyoruz. Fakat büyük sakıncaları da önlemenin özlemini duyu­ yoruz. Hükümet buhranları yaratacağını biliyo­ ruz fakat rejim buhranlarını önleyici etkisi ola­ cağına da inancımız vardır. Bu yılki seçimler­ de tek bir partinin iktidarda ve muhalefeti de en az dört yıl sürecek bir sefere çıkış hazırlığın­ da görmekten büyük kuşku duyuyoruz. Politik çekişmeyi tam bir savaş haline getirmekten de bir yarar bekliyenlerden değiliz. Bir süre, diğer küçük partilerle takviyeli C. H. P. yi iktidarda görelim, sonra A. P. yi de aynı şekilde görelim diyenlere bu sebeple katılıyoruz. Bu durumda da hiçbir küçük parti bunlardan biriyle dört yıl - 39 —