TDV DIA - İslam Ansiklopedisi

advertisement
Bi KAT
haşiye olup Süleymaniye Kütüphanesi'nde bir nüshası bulunmaktadır (Hamidiye, nr. 741) .
Edebi yönü de bulunan Bikai
şiirlerini
İşcCırü'l-vCıci bi-eşcCıri'l-Bi}f.aci'de (bk.
Ömer b. Fehd el-Haşimi, s. 338), Hz. Peygamber'in methine dair şiirlerini de CevCıhirü '1- bi]J Cır ii na4-mi sireti'l- mul]tCır
(Süleymaniye Ktp , Hacı Mahmud Efendi,
nr. 6480; Şe hi d Ali Paşa, nr. 2804/ I) adlı
eserinde toplamıştır.
BİBLİYOGRAFYA:
Sehavi. eçi·Qau' ü 'l-Uimi', ı , 101 ·111 ; Süyüti, f'lazmü'l-'ıf!:yan (nşr. Philip K. Hitti). Beyrut
1927, s. 24·25; Davüdi, Tabaf!:atü'l-mü{essirin,
ll, 242-243; Keş{ü '?·?Unü n, 1, 81, 86, 104, 105,
117, 140, 156, 170, 210, 216, 267, 355, 382,
513,596,602,612,759,828,910,911,11741175 ; ll, 1018,1090, 1142, 1148, 1174,1175,
1215, 1233, 1365, 1393, 1421, 1500, 1579,
1704, 1961·1962; Şevkani. el-Bedrü't-tali', ı,
19·22; Serkis, Mu'cem, I, 573-574; iı,'ı599;
Brockelmann. GAL, ll, 179-180; Suppl., ll, 177·
178 ; iülf:ıu 'l-meknün, 1, 475; Hediyyetü'l· 'ari·
{in, 1, 21·22; Kehha le. Mu'cemü'l-mü'elli{in,
I, 71; Müneccid, Mu'cem, IV, 61'-62; V, 58 ; Bilmen, Te{sir Tarihi, ll, 594-595 ; Necati Kara, Bur·
htinüddin İbrahim b. Ömer el-Bikai ve Te{si·
rindeki Metodu (doktora tezi, I 981). EAÜİF;
Ömer b. Fehd ei-Haşimi, Mu'cemü 'ş-ş üyü!J
(nşr. Muhammed ez-Zahi), Riyad 1402/1982,
s. 336-339 ; Nüveyhiz, Mu' cemü 'l-müfessirin,
I, 17.
r:;ı:l
yakın
eser telif etmişse de Zehebi' nin
notlar aldığını ve içinde büyük alimlere yönelik tenkitler bulunduğunu söylediği "esmaü'r-rical " ile ilgili bir tanesi
dışında eserleri hakkında kaynaklarda
bilgi bulunmamaktadır. Bikendi, Zilkade 404'te (Mayıs 1014) Bikend'de vefat
etmiştir. Vefat tarihini 412 ( 1021) olarak zikreden kaynaklar da vardır.
bazı
BİBLİYOGRAFYA:
Sem'ani, el-Ensab (Barüdi), ı . 434; Yakut,
Mu'cemü'l-büldan, 1, 533; İbnü'l-Esir, el·Lü·
bab, ı , 199 ; Zehebi, Tezkiretü'l-huf{az, lll, 1036·
ı 037 ; a.mlf., A' lamü'n~ nübela'.' XVII,· 200; Sübki, Tabalcat, ıv, 41-42 ; isnevi. Tabalcatü'ş-Şa­
fi'i!JYe, iı. 40 ; İbnü'I-İmad. Ş~?erat, lll, 172 ;
Hediyyetü 'l- 'ari{in, ı , 71 ; Zirikli. el-A' lam, ı,
165.
~
~ İSMAİL L.
1
.
ÇAKAN
.
BIKENDI, Muhammed b. Ahmed
( lS~\ .4>1
ı
Mu'tezile
BİBLİYOGRAFYA:
kelamcılarından.
_j
alimlerinin çoklubir yerleşim merkezi olan
Bikend'e nisbetle anılan ve anne tarafın­
dan dedesi Ahmed b. Süleyman'a nisbetle Süleymani diye de tanınan Bikendi
311'de (923) doğdu. ilimtahsiliiçin Irak,
Şam ve Mısır'a seyahatler yaptı. Muhammed b. Hamduye el-Mervezi. Ali b. ishak el-Maderai, Muhammed b. Ya'küb
el-Esam, Abdullah b. Ca'fer b. Faris elİsbehani gibi alimierin derslerini dinledi. Kendisinden de Ca'fer b. Muhammed
el-Müstağfiri, oğlu Ebu Zer Muhammed
b. Ca'fer, Muhammed b. Ahmed el-Bikendi ve bu yöre alimlerinden birçoğu
rivayette bulundu.
Buhara · nın 44 km. güneybatısındaki
Bikend kasabasında 382'de (992) doğ­
duğu kabul edilir. Hayatı hakkında kaynaklarda fazla bilgi bulunmayan Bikendi tahsiline Buhara'da başladı. UsQI-i fı­
kıhla ilgili bazı eserler okuduktan sonra
1023'te Horasan'ı dolaşarak Ebu Asım
el-Amiri, Ebu Kasım ed-Davudi, Ebü'IAla Said gibi Hanefi alimleriyle görüştü.
Daha sonra Mısır'a gitti ; burada ismailiyye'nin ileri gelenlerinden Ebu Nasr Hibetullah b. Müsa el-Müeyyed-Fiddin ve
daha başkalarıyla münazaralarda bulunarak kelam ve usul ilminde önemli bir
şahsiyet olduğunu kabul ettirdi. "Kadi
Halep" diye tanınmasına rağmen kaynaklarda Halep'e gittiğinden bahsedilmez.
Fıkıhta Hanefi olmakla beraber itikadda koyu bir Mu'tezili olduğu ve her gittiği yerde Mu 'tezile mezhebi ni yaymaya çalıştığı nakledilir. Bağdat Valisi Ebü
Mansür Abdülmelik b. Muhammed zamanında bu şehre yerleşmek istediyse
de buna izin verilmedi. Ancak vali Ebu
Mansur'un Ölümünden sonra Bağdat'a
yerleşti ve hayatının kalan kısmını burada geçirdi. Vefatında Bağdat'taki Bab-ı
Harb Kabristanı'na defnedildi.
Çok yazan bir alim olan Bikendi her
hafta bir risale telif eder, Bikend'den Buhara'ya giderek yazdıklarını rivayet ederdi. Güçlü bir hafızaya sahip titiz bir muhaddis olarak tanınır. irili ufaklı 400'e
boyunca ilim meclislerinden ayBikendi daha çok kelamcılığıy­
la tanınır. Bunun yanında hadis ilmiyle
de ilgilenerek Ebu Amir Adnan b. Muhammed el-Herevi, Ebü 'I-Fazl Ahmed
M
SuAT YILDIRIM
BİKENDİ, Ahmed b. Ali
(lS~\~
cr. .4>1)
Ebü'l -Fazl Ahmed
b. All b. Amr el-Bikendl
(ö. 404 / 1014)
Muhaddis.
L
Buhara
_j
yakınlarında
ğuyla meşhu r
150
Hayatı
rılmayan
Kaynaklarda Bikendi'ye nisbet edilen.
fakat günümüze kadar ulaşmayan eserler şunlardır : Tah.lp}f.u 'r- risô.le bi- evdahi'l-edille (nübüwete dairdir; Keşfü 'z .
?Unun, 1, 378); el-Hüd{ı ve'l-irşCıd li- ehli'l -]Jayreü ve'l- cinCıd (ismaili alimlerden
Ebü Nasr Hibetullah'a reddiyed ir; Keş{ü '?·
zunan, II. 2043); er-RisCıletü'l-Mes cudiy­
ye (Muhtemelen oğlu Ebü'l-Yümn Mes'üd
adına yazd ı ğı bir ri saledir; KureşT. ll, 10).
cr. ........... )
Ebu Ca'fer Muhammed b. Ahmed b.
Hamid el-Buhar! ei-Blkendl
(ö. 482 / 1089)
L
b. Ali ei-Bikendi ve daha başkalarından
hadis rivayet etti. Kendisinden de Fazi
b. Abdülvahid es-Saydelani, Sadaka b.
Hasan, Sabit b. Mansur ve Ebü Galib eiBenna rivayette bulundular. Fakat hadiste sika* kabul edilmemiş, hatta 1003'te
vefat eden İsmail b. Muhammed ei-Küşani'yi 1007'de gördüğünü söyleyip ondan hadis naklettiği için "kezzab" sayıl­
mıştır (i b n Hacer, V, 61).
İbnü'I-Cevzi. el-Muntazam, IX, 52; Yakut,
Mu'cemü'l-büldan, 1, 533 ; ibn Kesir, el-Bidaye, XII, 136; Kureşi, el -Ceuahirü'l-mudiyye, ll,
10 ; lll, 23-24; İbn Hacer. Usanü 'l-Mizan, V, 61;
ibn Kutluboğa. Tacü't-teri';cim, s. 60; Keşfü '?·
zun ün, 1, 378, 891 ; ll, 2043; Hediyyetü 'l- 'ari{in, ll, 75.
~ SABRİ HizMETLİ
ı
BİKENDİ, Muhammed b. Selam
( lS~\ ~)oL
ı
cr. ........... )
Ebu Abdiilah Muhammed
b. Selam b. el-Ferec el-Blkendl
(ö. 225 /839 )
Muhaddis.
L
Buhara
_j
yakınlarında
alimlerinin çoklubir yerleşim merkezi olan
Bikend 'e nisbetle anılır. 160 (777) yılında
doğdu. ilim tahsili için seyahatler yaptı.
Abdullah b. Mübarek. Süfyan b. Uyeyne,
Ebu Bekir b. Ayyaş vb. 400 kadar alimden hadis yazdı ve rivayet etti. Sema*
yoluyla olmasa da imam Malik'ten de rivayette bulundu. Hadis ilminde hafız ve
sika• olup "Buhara muhaddisi" diye anı­
lı rdı. Kendisinden Buhari, Ebu Muhammed ed-Darimi ve Ubeydullah b. Vasıl
gibi alimler rivayette bulundular.
ğuyla meşhur
40.000 dinar ilim tahsili için, bir o kadar da neşri uğruna harcayacak derecede zengin olan Bikendi hep ilimle meş­
gul olmuştur. Horasan yöresinin ilim hazinesi kabul edilen Bikendi' nin çeşitli
alanlarda birçok eseri bulunduğu kaynaklarda zikredilmiş ise de bunların hiçbiri günümüze ulaşmamıştır.
Ezberinde 5000 hadis bulunduğu rivayet edilen Bikendi, 7 Safer 22S 'te (18 Ara-
BilAD-ı SELASE
lık 839) vefat etmiştir. İbn Hacer BuMri'ye atfederek bu tarihi Safer 227 (Aralı k 841) olarak vermekte ise de BuMrfnin bizzat kendisi 7 Safer 225 tarihini
zikretmektedir.
BİBLİYOG RAFYA :
Buharf, et· Taril].u 'J.keb ir, ı , 110 ; İbn Hibban.
eş·Ş i~a t, IX, 75 ; Sem'anf. el-Ensab (Barüdf), ı ,
434 ; Yakut, M u 'ce mü 'l ·büldan, I, 533; Zehebf. Tezk iretü 'l·huf{az, ll, 422 ; a.mlf.. A ' lamü "n·
nübeia ', X, 62B; a.mlf., el · ' iber, ı, 310; Safedf.
el · Vfiff, III, 115 ; İbn Hacer. Tehzibü 't · Tehzib,
IX, 212·213; Ziriklf. el·A'lam, Vll ,- 16 ; Kehh~le,
Mu 'cemü 'l· m ü 'e lli{in, X, 42.
Iii
İSMAİL L. ÇAKAN
BİKR
( _}:.;ll )
Cinsi münasebette bulunmamış
L kadın için kullanılan bir fıkıh terimi.
_j
Kelime Arapça'da "bir işi erken yapmak, erken gelmek, acele etmek, öne
geçmek" gibi manalara gelen "bkr" kökünden türemiştir. Bu manalara bağlı
olarak her şeyin ilk ve orüinal olanına,
cinsi açıdan asli durumunu koruyan, yani evlenmemiş bulunan kadın veya erkeğe bikr denilmiştir. Arapça'da bu sonuncu anlamı ifade etmek üzere bekaret şeklinde bir köke de rastlanmaktadır. Türkçe'de bikrin karşılığı olarak kullanılan bakire ise Arapça kullanım açı­
sından galattır. Bikr kelimesi Kur'an-ı
Kerim'de, henüz yavrulamamış ineği niteleyen bir sıfat olarak zikredildikten
başka (el-Bakara 2/ 68) çoğul şekliyle (ebkar) bir yerde hOriter ( ei- Vak ı a 56/ 36).
bir yerde de baki re kadınlar için (et-Tahri m 66 / 5) kullanılmıştır. Bikr özellikle
aile hukuku ile ilgili birçok hadiste yer
almıştır (bk. Wensinck, Mu ' cem, "bkr",
md).
Bikr İslam aile hukukunda, nikah akd e dilmi ş olsun veya o l masın erkekle cinsi münasebette bulunmamış kadın manasına kullanılır. Buna göre halvet *ten
sonra bile olsa henüz cinsi münasebette bulunmadan ölüm, boşanma veya t efr ik* te kocasından ayrılan kadın bikr sayıldığı gibi yüksek bir yerden atlama,
düşme , hastalık, yaşlılık vb. sebeplerle
bekareti bozulan kadın da bikr kabul
edilir. Bekareti zina ile bozulan kadın ,
imam Şafii ve Ahmed b. Hanbel'den nakledilen meşhur görüşe göre bikr sayıl­
mazken bir defa zina edip de ispat unsurlarının eksikliği sebebiyle kendisine
had cezası uygulanmayan kadın , EbO
Hanife ile imam Malik ve ayrıca Ahmed
b. Hanbel'den nakledilen diğe r bir gö-
r üşe
göre bikr hükmündedir. Böyle bir
bikr sayılması, bikr olarak bilinen ve zinası ceza uygulanmasını gerektirecek şekilde alenilik kazanmayan bir
kadını topluma teşhir etmemek gayesini gütmektedir. Hanefiler hiçbir şekilde
cinsi münasebette bulunmamış kadına
bikr-i hakiki. bu ikincisine de bikr-i hük mf demişle rdir. Bikrin karşıtı seyyib (dul )
olup sahih veya fasid nikahla veya nikah
şüphesiyle yapılan cinsi münasebetle bekareti bozulan kadın demektir. Zina sebebiyle bekareti bozulan kadının seyyib
hükmünde kabul edilip edilmeyeceği konusunda ise mezhepler farklı görüşler
ileri sürmüşlerdir (yk bk.)
kadının
Bakirelik İslam hukukunda özellikle
evlenme ehliyeti ve evlenmede kadının
yahut velisinin rızasının gerekli olup olmaması bakımından önem kazanmaktadır. Evlenme hususunda bakire kadının tecrübesizliğinden hareket eden
ve konuyla ilgili hadisler (bk Şevka n i, VI,
134- 140) üzerinde farklı yorumlarda bulunan fıkıh alimleri muhtelif gö rüşler
ileri sürmüşlerdir. Hanefiler evlenme ehliyeti bakımından bekarete önem vermezler. Onlara göre bu ehliyetin ölçüsü
buiOğa ermektir. BuiOğa eren kadın , bakire olsun veya olmasın , velisinin rızası­
na gerek kalmadan evlenebilir. Henüz
ergenlik çağına gelmemiş olanlar ise yerine göre ya ehliyetsiz veya noksan ehliyetli olacaklarından onlar üzerinde velilerinin icbar yetkisi vardır ve velilerinin
rızası olmadan evlenemezler. Hanbeli
mezhebinde de bir görüş bu yöndedir.
Şafifler' e göre icbar vetayetinin esası bakirelik olduğundan , buiOğa ersin veya
ermesin. bakire bir kadın ancak velisinin
rızasıyla ve onun tarafından evlendirilebilir. Bakire olmayan kadın buiOğa erm işse izni olmadan e_vlendirilemez. Henüz e rge n liğe u laş m a m ışs a çoc u ğ u n izni muteber olmayacağından yine bulağa ermedikçe evlendirilemez. Malikfler'e
göre ise icbar velayetinin esası küçüklük ve bekaret olduğundan. ister bakire
olsun ister olmasın, henüz buiOğa ermemiş kadın ile bulOğa ermiş bulunan bakire ancak velisinin rızasıyla ve onun tarafından evlendirilebilir. Hanbeli mezhebindeki diğer görüş de böyledir. Yine
Malikfler'e göre ergenlik çağına gelmiş
bakire babası ta rafından reşfd kılınırsa.
yani üzerindeki hacir* kaldırıla ra k tam
ehliyetli duruma getirilirse buiOğa ermiş
dulda olduğu gibi ancak kendi rız ası ile
evlendirilebilir.
Evlenme konusunda icbar velayetine
sahip olan veliler Hanefiler'e göre asabe*, Şafifler'e göre yalnız baba ve baba
tarafından dede, Maliki ve Hanbelfler' e
göre ise yalnız baba ve onun vasisidir
(bk. VElAYET ).
BİBLİYOG RAFYA:
Tacü 'l · 'aras, "bkr" md.; Tehanevf. Keşşaf,
"bikr" md.; Wensinck, M u 'cem, "bkr" md.;
Mustafavf, et· Ta f:ıki~, "bkr" md.; Sahnün. el ·
Müde uuene, ll, 155·156 ; Şirazf. el· M ühe??eb,
ll, 38 ; İbn Rüşd , Bidayetü 'l·müctehid, ll, 5 ·6 ;
İbn Kudame. el· M ugni (Herras). VI , 487 · 497 ;
Şevka n ı. /'ley/ü ' l ·eutar, VI , 134 · 140 ; İbn Abidin, Reddü 'l -m uhtar (Kah ire). lll, 55, 63 ; Cezirf, el· Me?tih ibü 'l~erba 'a, IV, 30·36; Mu. F, VIII ,
176 183
.
.
~ ÜR H AN ÇEKER
BilAD - ı SEıASE
( ;C ~~~ )
İstanbul ile
kullanıldığında Galata, Üsküdar ve Eyüp,
bazan tek
başına kullanıldığınd a
ise
İstanbul, Bursa ve Edirne kadılıklarını
L
ifade eden bir tabir.
_j
Bilad-ı selase, gerek istant?ul'a bağlı
üç kazaya (Galata, Üsküdar. Eyüp ), gerekse, istanbul, Edirne. Bursa gibi birbirine
yakın üç büyük şehir kadılığına mahsus
olmak üzere benzer özellik taşıyan kadılıklar için kullanılmış özel bir ilmiye tabiridir. Buna benzer şekilde Mısır, Şam ,
Edirne, Bursa, Filibe kadılıkları için "bilad-ı hamse mevleviyeti" tabirinin kullanıldığı bilinmektedir. Bilad-ı selase kapsamına giren kadılıkla r mevleviyet * derecesinde sayılır ve bunlara belirli kaza
tecrübesine sahip yüksek seviyeli ulema tayin edilirdi.
istanbul 'un asayişi , sosyal ve ekonomik düzeni için bilad-ı selase kadıları istanbul kadısı ile sıkı iş b i rliği yaparlar ve
zaman zaman ortak toplantılar düzenleyerek çeş itli m eseleleri görüş ürle rdi.
Ayrıca çarşam ba günleri istanbul ve bitad-ı selase kadıları veziriazam divanına
katılırlar ve burada şehirle ilgili meseleleri konuşurlardı. Bu arada veziriazam
selimi kavuk ve erkan kürkü ile divanhanesinde oturur, dava ve şikayetleri
dinler, karara bağlar ; eğer müracaat sahipleri fazla olursa dava dinlernede o sı­
rada divanda bulunan kadılar da yardımcı olurlardı. Narh tesbiti ve fiyatların kontrolü hususunda da istanbul ile
bilad-ı selase kadıları arasında iş birliği
mevcuttu. istanbul kadıları ve yardımcı­
ları tarafından tesbit edilen narh derhal bilad-ı selase kadılarına bildirilir ve
siciliere kaydedilirdi.
~ 5~
Download