Page 1 7:09 PM 9/3/13 Eylul_kapak_montaj.qxd:Layout 1 AYLIK EKONOM‹ DERG‹S‹ EYLÜL 2013 MODEM KODU 192639 SAYI 2013/9 @Ekovitrin_Eylul 2013-Sonnnn:EKOVITRIN_ 9/5/13 11:33 AM Page 100 DOSYA / DİYABET Çağın Hastalığı: Diyabet Diyabet, kontrol altına alınmadığında vücutta hemen her organı etkileyen ve ömür boyu süren kronik hastalıklara zemin hazırlıyor. Ancak erken tanı ve bilinçli davranmakla uzun ve sağlıklı bir ömür sürmek mümkün. Uzmanlar, erken tanı sayesinde diyabet hastalığının gelişimini yavaşlatarak, diyabetliye kaliteli bir yaşam sunulabileceğini bildiriyor. Diyabette erken tanı konulması ve tedaviye erken dönemde başlanıp kan şekerinin kontrol altına alınması daha sonra gelişebilecek rahatsızlıkları önlediğine dikkat çeken uzmanlar, hastalığın adını herkesin bildiğini ancak diyabet hastalarının dahi bu konuda yeterince bilgili olmadığına dikkat çekiyor. TÜRKİYE’DEKİ HASTA SAYISI 2 MİLYON 850 BİN Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun (IDF) verilerine göre dünyada 200 milyona yakın diyabet hastası bulunuyor. Bu sayının 2025 yılında 336 milyona ulaşacağı öngörülüyor. Ülkemizde de yakın zamanda yapılan TURDEP çalışmasında 2 milyon 850 bin diyabetli olduğu ve yaklaşık 2 milyon 650 bin kişinin de ileriki yıllarda diyabetli olacağı tahmin ediliyor. AİLE BİREYLERİNDE DAHA SIK GÖRÜLÜYOR Hemen herkeste, her yaşta diyabet teşhisi edilebildiğine dikkat çeken uzmanlar, özellikle aile bireylerinde görülen diyabet, şişmanlık, bel çevresi genişliği, kanda yağ oranının yüksek olması, kalp damar hastalığının varlığı, stres altında yaşamanın diyabet gelişimi için risk oluşturduğunu belirtiyorlar. 100 EKOV‹TR‹N EYLÜL 2013 Ülkemizde yakın zamanda yapılan TURDEP çalışmasında 2 milyon 850 bin diyabetli olduğu ve yaklaşık 2 milyon 650 bin kişinin de ileriki yıllarda diyabetli olacağı tahmin ediliyor. Uzmanlar, beslenmeye dikkat edilmesi ve buna paralel olarak ideal kilonun korunmasıyla diyabetten korunabileceğine dikkat çekiyor. EKOV‹TR‹N EYLÜL 2013 101 @Ekovitrin_Eylul 2013-Sonnnn:EKOVITRIN_ 9/5/13 11:33 AM Page 102 DOSYA / DİYABET Prof. Dr. Aytekin Oğuz DİYABET, SON 3 YILDA YÜZDE 20 ARTIŞ GÖSTERDİ 2008 yılında başlatılan ve 2020 yılına kadar sürdürülecek uluslararası bir çalışma olan PURE’ye (Prospective Urban and Rural Epidemiological Study) göre son 3 yılda diyabet yüzde 20 oranında artış gösterdi. T ürkiye ayağı Metabolik Sendrom Derneği tarafından İstanbul Medeniyet Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Metabolik Sendrom Derneği (METSEND) Başkanı Prof. Dr. Aytekin Oğuz liderliğinde gerçekleştirilen bir sağlık araştırması olan uluslararası PURE (Prospective Urban and Rural Epidemiological Study) projesi, kentsel ve kırsal kesimlerde yaşam tarzının kalp damar sağlığımızı ve metabolizmamızı nasıl etkilediğini ve ne kadar değiştirdiğini ortaya koyuyor. Türkiye’den 4 bin kişinin katıldığı araştırma, Aydın, Antalya, Gaziantep, İstanbul, Kocaeli, Malatya, Nevşehir ve Samsun olmak üzere 8 ilde, 35 – 70 yaş aralığındaki kişilerin sağlık durumlarını ele aldı. Sağlık Bakanlığı tarafından 2008 yılında onaylanan, koordinasyonu İstanbul Medeniyet Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından desteklenen ve dünya çapında 12 yıl sürecek olan projenin 2009 – 2012 yılları arasındaki karşılaştırmalı Türkiye verileri incelendi. Elde edilen sonuçlara göre diyabet hastalığına yakalanan hasta sayısında yüzde 20’lik bir artış söz konusu. 102 EKOV‹TR‹N EYLÜL 2013 DİYABET HIZLA ARTIYOR Metabolik Sendrom Derneği (METSEND) Başkanı Prof. Dr. Aytekin Oğuz, obeziteyi sadece fiziksel bir değişim olarak algılamamak gerektiğini ifade ediyor. Obezitenin hipertansiyon, diyabet, depresyon, ortopedik sorunlar, reflü, uyku apnesi sendromu, kanser gibi sonuçları olduğunun altını çizen Prof. Dr. Oğuz, “Türk toplumundaki obezite nedeniyle diyabet hızla artıyor” diyor. Prof. Dr. Oğuz, sözlerine şöyle devam ediyor: “Ülkemizde diyabet oluşumu son 3 yılda 35 yaş üstü insanlarda yüzde 30 artış gösterdi. Bu kişilerin kalp krizi geçirme riski sağlıklı insanla karşılaştırıldığında 3.5 – 4 kat daha fazla Bunun bedelini önümüzdeki yıllarda kardiyovasküler hastalıklarda görülecek artışla ödeyeceğiz. Bunlara neden olan ise yaşam tarzımızdaki değişikliklerdir; hareketsizlik, hazır gıda tüketimindeki artış, gelişen teknoloji nedeni ile kentlerde olduğu kadar kırsal kesimde de beden hareketi gerektiren yaşam biçiminin azalması, fazla tüketimi körükleyen alışkanlıklar ve ucuz ancak fazla kalorili gıdalar obezitede artışa neden olmaktadır. Obezite diyabeti, diyabet ise kalp hastalıkları ve inme riskini artırmaktadır.” @Ekovitrin_Eylul 2013-Sonnnn:EKOVITRIN_ 9/5/13 11:33 AM Page 104 DOSYA / DİYABET I Bölgelere göre diyabetli hasta sayısı Türkiye’de 2.5 milyon şeker ve diyabet hastası var Diyabet hastalığı Marmara’da daha hızlı ilerliyor Araştırma şirketi Konsensus’un yaptığı kamuoyu araştırmasına göre ülkemizde en fazla diyabet hastasının görüldüğü yer Marmara bölgesi. Yakın akrabası şeker hastası olanlar da yine bu bölgede. 104 EKOV‹TR‹N EYLÜL 2013 K onsensus Araştırma ve Danışmanlık Şirketi’nin yaptığı ”Türkiye Gündemi Aralık 2012 - ’2013′e Girerken Türkiye Görünümü’ başlıklı kamuoyu araştırmasında Türkiye’nin şeker hastalığı haritası çıkartıldı. Konsensus bu çalışma için, 81 ilin hem kentsel hem de kırsal kesiminden seçmen nüfusunu temsil etme yeteneğine sahip, 18 yaş üstü 750′si erkek, 751′i kadın, toplam bin 501 kişiyle telefon anketi yöntemiyle görüştü. İŞTE TÜRKİYE’NİN ŞEKER HASTALIĞI HARİTASI… Konsensus araştırmaya katılanlara ”Evinizde diyabet, şeker hastası var mı?” diye sordu. Bu soruya yanıt verenlerin yüzde 85.4′ü ”Yok” derken, ”Var” diyenlerin oranı yüzde 14.6 çıktı. Peki bölgelere göre Türkiye’deki şeker ve diyabet hasta sayısı ne kadar? Konsensus’un araştırmasına göre Türkiye’de en çok şeker ve diyabet hastası 707 bin 316 kişiyle Marmara Bölgesi’nde yaşıyor. İkinci sırada 454 bin 90 hastayla İç Anadolu, üçüncü sırada 416 bin 650 hastayla Ege Bölgesi geliyor. EN FAZLA HASTA SAYISI 707.316 İLE MARMARA’DA Konsensus bin 501 kişiye sordu: ”Evinizde şeker, diyabet hastası var mı?” Bu soruya yanıt verenlerin yüzde 14.6’sı ”Evet, var” yanıtını verdi. Konsensus, Türkiye’nin şeker ve diyabet hasta sayısı haritasını da çıkarttı. Araştırmaya göre en çok şeker ve diyabet hastası 707 bin 316 kişiyle Marmara Bölgesi’nde yaşıyor. Türkiye’de ise 2.5 milyona yakın şeker ve diyabet hastası var. EKOV‹TR‹N EYLÜL 2013 105 @Ekovitrin_Eylul 2013-Sonnnn:EKOVITRIN_ 9/5/13 11:33 AM Page 106 RÖPORTAJ / PROF. DR. KUBİLAY KARŞIDAĞ Prof. Dr. Kubilay Karşıdağ uyarıyor Diyabet ve buna bağlı hastalıklarda son 10 yılda çok ciddi bir artış olduğunu belirten Prof. Dr. Kubilay Karşıdağ, özellikle beslenme alışkanlıkları ve yaşam koşulları konusunda ciddi uyarılarda bulunuyor. DİYABETTE PATLAMA VAR ACİL EYLEM PLANI OLUŞTURULMALI Diyabet hastalığının son yıllarda önemli bir artış gösterdiğini kaydeden İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kubilay Karşıdağ, hızla artan diyabetin önlemesi için yaşam tarzımızın düzeltilmesi gerektiğini belirtiyor. Karşıdağ, toplumun tüm katmanlarının bir araya geleceği bir eylem planı oluşturulmasının önemine değinerek, bu kapsamda medya, toplum, Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve sivil toplum kuruluşlarının işbirliği içerisinde çalışmasının şart olduğunu söylüyor. 106 EKOV‹TR‹N EYLÜL 2013 S on dönemde yapılan araştırmalara göre bu diyabete yakalanma oranında ciddi bir artış söz konusu. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kubilay Karşıdağ, Türkiye’nin en önemli ve yaygın halk sağlığı sorunlarından biri olan diyabetin görülme sıklığının ülkemizde her geçen gün arttığını ifade ediyor. Karşıdağ, diyabet hastalığının nedenleri ve yapılması gerekenlerle ilgili Ekovitrin’in sorularını yanıtladı… I Diyabet (şeker hastalığı) hakkında bilgi alabilir miyiz? Diyabet dediğimiz zaman vücuttaki ilgili sistemlerde sorun olduğu için kan şekerinin olması gerekenden daha fazla yükselmesi ve bu yüksekliğin birçok organda yapmış olduğu hasarla seyreden bir hastalık olarak tanımlıyoruz. Bugün kimse artık kan şekeri yüksekliğinden ölmüyor. İnsanlar neden sorun yaşıyorlar? Kan şekeri yüksekken organlarda ortaya çıkan hasarlardan başları ağrıyor. Diyabet, 1920’lere kadar insülin olmadığından ölümcül bir hastalık olarak tanımlanıyordu. Ama bugün tedavisi mümkün bir hastalık. Başta insülin var. Bu sayede inşaların yaşam süreleri uzuyor. Biz bu ilaçlarla mümkün olduğu kadar komplikasyonları engellemeye çalışıyoruz. 1920’lere kadar hedef diyabetten ölmemekti. 1920’den sonra bugünlere kadar gelen yıllarda biz diyabetin komplikasyonlarından yaşamımızı yitirmemeyi ve yaşam kalitemizi artırmayı, ömrümüzü uzatmayı hedefledik. HASTALIĞIN BELİRTİLERİ I Diyabetin belirtileri nelerdir? Diyabetin belirtileri zamanla yavaş yavaş ortaya çıkar. Bu belirtiler yetişkinlerde; ağız kuruluğu, çok su içme, sık gelen tuvalet ihtiyacı, ciltte kuruluk ve kaşıntı, yaralarda iyileşmenin gecikmesi, iştah artmasına Kan şekeri değerleri Kan şekeri düzeyi açlık ve tokluk halinde iki farklı değere sahip. En az 8 saattir kalori alınmayan açlık halinde normal değerler yükleme sonrası 100 mg/dl ve altı, yemeğe başlandıktan iki saat sonrası itibarıyla tokluk halinde normal kan şekeri değerleri 140 mg/dl ve altı olarak belirleniyor. Açlık kan şekeri ölçümünde eğer değerler 100-125 mg/dl aralığında çıkarsa bu da ayrıca gizli şeker belirtisi olabilir. Diyabet tanısı için kullanılan bir başka test, şeker yükleme testidir. Şeker yükleme testinde 2. saatte plazma glikoz düzeyi 200 mg/dl ve üzeri ise şeker hastalığı söz konusu. Yükleme değerler 140-200 mg/dl aralığında ise gizli şeker tanısı konur. rağmen kilo kaybı, el ve ayak uyuşmaları şeklinde görülür. Şeker hastalığı belirtileri görülmeye başlandığında şeker ölçümü yaptırılmalıdır. Eğer değerler normal değerlerin üzerindeyse diyabet tanısı konarak diyabet tedavisine başlanır. I Diyabet kimlerde görülür? Şeker hastalığı; ailesinde diyabet hastası bulunanlarda, kilolu kişilerde, 4 kilonun üzerinde bebek doğumu gerçekleştiren kadınlarda sık olarak görülür. Yetişkinlerde çoğunlukla tip 2 diyabet görülür. Tip 1 diyabet ise daha çok ergenlik döneminde gelişen bir diyabet türüdür. EN BÜYÜK DESTEK İNSÜLİN I Diyabetin tipleri nelerdir? İki çeşit diyabet tipi bulunuyor. Tip 1 ve Tip 2. Tip 1 diyabet kişilerde yeterli insülin üretimi yoktur ya da çok azdır. Tip 1 diyabeti olan bireyler için insülin yaşam için elzem olan, vazgeçilmez bir ilaçtır. Diyabetli kişilerin yüzde 5-10'u bu tip diyabetlidir. Tip 2 diyabet kişiler insülin üretir fakat üretilen insülin hedef dokularda etkili olarak kullanamazlar. Tip 2 diyabeti, tip 1 diyabete kıyasla daha sık görülür; diyabetli kişilerin yüzde 90'ı tip 2 diyabetlidir. EKOV‹TR‹N EYLÜL 2013 107 @Ekovitrin_Eylul 2013-Sonnnn:EKOVITRIN_ 9/5/13 11:33 AM Page 108 RÖPORTAJ / PROF. DR. KUBİLAY KARŞIDAĞ Hedef diyabeti tamamen ortadan kaldırmak “Şu andaki hedefimiz diyabeti tamamen ortadan kaldırmak. Bir kişi daha diyabet olmadan engellemeye çalışmak. Bugün Tip1 için mümkün değil. Kişi daha diyabet hastalığı ortaya çıkmadan, diyabet hastalığına yeni yakalandığını anladığımda bile geriye çeviremiyoruz. Ama Tip 2 diyabet öyle değil. Toplumun çoğu Tip 2. Biz bunu engelleyebiliriz, durdurabiliriz.” 108 EKOV‹TR‹N EYLÜL 2013 I Tip 1 ile Tip 2 arasında ne gibi farklar var? Tip 1 diyabet için doğuştan ya da genç yaşlarda rastlandığını söylemek mümkün mü? Doğuştan değil de daha genç yaşlarda oluyor. 70 yaşında Tip 1 hastalarımız var. O nedenle genç yaşlarda çıkacak diye bir şey yok. Burada oluş mekanizması farklı. Tip 1’de pankreasta insülin salgılayan hücreler zarar görmüşler ve doğal olarak vücut insülin üretemiyor. İnsülin olmadığı için kan şekeri yükseliyor. Tip 2’de ise tam tersi. Pankreasta insülin var. Fazla kilo, hareketsizlikten dolayı o insülin vücutta etkin bir şekilde kullanılamıyor. Hücreler insüline karşı bir direnç gösteriyor. Tip 2’yi başlatan ana unsur insülin direnci. Bu önlem alınmazsa diyabetle sonuçlanıyor. İnsülin direncinden diyabete giden yolu tek bir hastalık olarak görmemek gerekiyor. İnsülin direnci dediğimiz zaman bir hastalık grubunu kast ediyorum. İnsülin direnci beraberinde önce kilo fazlalığını getiriyor. Arkasından kan yağlarındaki yükseklik ortaya çıkıyor. Derken damar sertliği. Tabii damar sertliği tek bir damarda yok. Örneğin kalbi besleyen damarlarda bu olursa koroner kalp hastalığı ortaya çıkıyor. Beyne giden damarlarda damar sertliği olursa felç ya da inmeler ortaya çıkabiliyor veya ayağa giden damarlarda ve diğer organlara giden damarlarda bir sertlik olursa ciddi sorunlar ortaya çıkıyor. Vücudumuzu etki altına alıyor. Gözler, böbrekler ve daha birçok organ. En sonunda diyabet ortaya çıkıyor. Aslında diyabet en son sahneye çıkan assolist. HEDEFİMİZ DİYABETİ ORTADAN KALDIRMAK I Tip 2’de yaş aralığı var mı? Genellikle Tip 2 diyabeti bundan yaklaşık 20 sene önce öğrencilerimize anlattığımızda 40 yaşından sonra başlayan diyabet tipi diye belirtiyorduk. Şimdi görmeye başladık ki değişen yaşam şekli, kötü beslenme alışkanlıkları artınca, hareketsizlik, kişilerin kendisine zaman ayırmaması Tip 2 diyabeti bize artık 20’li yaş- larda bile sıkça görülen bir hastalık haline dönüştürdü. O nedenle eskiden Tip 1 ile Tip 2 arasında yaş faktörünü kullanırdık. Ama şimdi en güvenilmeyen faktör yaş faktörü. Şu andaki hedefimiz diyabeti tamamen ortadan kaldırmak. Bir kişi daha diyabet olmadan engellemeye çalışmak. Bugün Tip1 için bu hedef mümkün değil. Kişi daha diyabet hastalığı ortaya çıkmadan, diyabet hastalığına yeni yakalandığını anladığımda bile geriye çeviremiyoruz. Ama Tip 2 diyabet öyle değil. Toplumun çoğu Tip 2. Biz bunu çok rahat engelleyebiliriz, durdurabiliriz. 13 YILDA YÜZDE 100 ORANINDA ARTIŞ I Türk toplumuna baktığımız zaman. Siz yakından takip ediyorsunuz yurt dışını ve yurt içini. Türk toplumun da d iyabet ora nımız ned ir. ABD ve Avrupa ülkeleri ile kıyasladığımızda durum nasıl? Giderek artmaya başladı. 30 yıl önce daha düşük seviyelerdeyken yaşam stilinin değişmesiyle beraber, kişilerin bu konuda doğru bilinçlenmemesiyle beraber diyabet oranı artmaya başladı. Bu konuda elimizdeki en sağlıklı veri 1997’de yapılan Türkiye Diyabet Epidemiyoloji (TURDEP) projesi . İstanbul Tıp Fakültesi’nin önderliğinde Sağlık Bakanlığı, üniversiteler, bazı eğitim araştırma hastaneleri ve özel sektörün verdiği destekle gerçekleştirilmişti. Yüzde 7.2’ydi. Türkiye’de 20 yaş üstü bireylerde diyabet görülme sıklığı. Gizli şeker sıklığı da yüzde 6,7’lerdeydi. 2010’da bu bir daha tekrarlandı aynı ekip tarafından. Aradan 13 yıl geçti ve görüldü ki 7.2, 13,7’ye çıkmış. Gizli şeker de hemen hemen bir misli artmış. Hem gizli şeker hem de bildiğimiz şeker 13 yıl içinde yüzde 100 oranında artmış ki bu kadar hızlı artan ülke sayısı oldukça az. Baktığımız zaman genellikle daha az gelişmiş ülkelerde diyabet daha az. Çünkü insanlar daha az yiyecek buluyorlar. Gelişmekte olan ülkelerde “Şeker hastalığı olarak da bilinen diyabet, pankreasın ürettiği insülinin yetersiz kalması sonucu ortaya çıkar ve ömür boyu sürer. Alınan besinlerden elde edilen şekerin kandan vücut hücrelerine geçememesi, metabolizma için yetersiz kalması kan şekerini yükseltir.” diyabette büyük bir patlama var. En çok Ortadoğu’da. Örneğin Suudi Arabistan’da yüz de 25’lere varabiliyor. Oldukça yüksek. Çin’de daha düşük. Yüzde 2-3’lerde. Bizim rakamlarımız hemen hemen ABD düzeyinde. Obezite oranlarımız da aynı. Obezite ile diyabet arasında çok yakın bir ilişki var. YAŞAM KALİTESİNİ OLUMSUZ ETKİLİYOR Şunu vurgulamakta fayda var. Beş yıl öncesine kadar biz kadınların daha fazla diyabet hastalığına yakalandığını bilirdik. Ama son araştırmalar gösteriyor ki erkekler bu hastalıkta kadın hasta sayısına yaklaşmış durumda. Çarpıcı olan ayrıtı. EKOV‹TR‹N EYLÜL 2013 109 @Ekovitrin_Eylul 2013-Sonnnn:EKOVITRIN_ 9/5/13 11:44 AM Page 110 RÖPORTAJ / PROF. DR. KUBİLAY KARŞIDAĞ 1997’den 2010’a kadar kilo fazlalığı görülme riski yüzde 100 artmışken, erkeklerde yüzde 300 artmış. Yani erkekler hızlı bir şekilde kilo almaya başladılar. Diyabet açısından bakıldığında yüzde 13,7 çok yüksek bir rakam. 20 yaş üstü grubunun yüzde 13,7’si diyabet olduğunu ve hemen hemen her 10 yılda yüzde 6-8 arttığını düşünün. Bunlar çok yüksek rakamlar. Sonuçta bu durum sağlık sistemine bir yük getiriyor. Manevi açıdan, sağlık açısından, maddi açısından, yaşam kalitesini bozuyor. Bundan yaklaşık 2,5 yıl öncesindeki SGK verilerini biliyorum. Tüm SGK harcamalarının yaklaşık yüzde 8’i diyabete ait. Bu çok yüksek bir rakam. Bu rakam şimdi daha da arttı. Tabii bu yüzde 8’i diyabete aittir derken şöyle bakmak gerekir. Diyabetle ilişkide hastalıklar bunun içinde yok. Çünkü diyabet var olduğu zaman diğer sorunlar da artıyor. Enfarktüs, felç hatta ayaklarda ortaya çıkan yaralar, böbrek yetmezlikleri, diyalizler… EYLEM PLANI HAZIR I Sağlık Bakanlığı bu durumu ne kadar ciddiye alıyor. Bakanlık bu konuda neler yapıyor? Sağlık Bakanlığı’nın bu konuda ciddi çalışmaları var. Onlar da aynı şekilde Türkiye’de diyabet çalışma grupları kurdular. Hatta bu kurulun başkanlığını yapan Sayın Prof. Dr. Serdar Güler, Ankara’da çok başarılı bir şekilde sürdürdü. Türkiye’de bu alanda çalışma yürüten tüm grupları bir araya getirdi. Sağlık Bakanlığı diyabetin tanınmasında, okullarda eğitilmesinde, toplumda önlenmesi konusunda hangi adımların atılması gerektiği ve tedavi konusunda oldukça başarılı programlar hazırladı. Bunlar henüz daha aktifleşmedi ama elle hazırlanmış olan eylem programları var. Bunlar yapılırken Sağlık Bakanlığı sadece kendisi bu işin içinde olmadı. Milli Eğitim Bakanlığı’ndan da yardım istendi. Kantin çalışmaları uygulandı. Bu çalışma ile çocukların okullarda daha 110 EKOV‹TR‹N EYLÜL 2013 Günümüzde hareketsiz bir yaşam söz konusu İnsanları sağlıklı beslenmek konusunda daha fazla bilgilendirmek gerekiyor. Çocuklar nasıl beslenecekler. Sabah kahvaltısının meyve yemenin ne kadar önemli olduğunu bir şekilde insanlara anlatmak gerekiyor. sağlıklı beslenmesi sağlandı. Bu sadece Sağlık Bakanlığı’nın bu çalışmalarıyla sınırlı kalmıyor. Medyanın bu işin içinde olması lazım. İnsanları daha fazla bilgilendirmek gerekir. Çocuklar nasıl beslenecekler. Sabah kahvaltısının ne kadar önemli olduğu, meyve yemenin ne kadar önemli olduğu bir şekilde anlatmak gerekiyor. Birçok ülkede bu tür sorunların ortaya çıkmasındaki en büyük nedenlerden biri meyve ve sebze fiyatlarının pahalı olması. Bu bizim için söz konusu değil. Biz meyve ve sebze açısından şanslı bir ülkeyiz. Bol ve ucuz, aynı zamanda taze. Düşünün ki bir gofret parasına bir kilo meyve alıp yer. Çocuklara bu eği- tim verilmeli. Eğer anne baba sabah erken kalkarsa çocuk kahvaltı yapmaya alışır. Ona doğru yiyecekler verilirse; süt içirir, yumurta yerse çocuk da bunları doğru bir şekilde yapmaya alışır. Bu bir eğitim meselesi. Biz bunları yapmaya gayret göstermeliyiz. Yoksa insanlar hastalansın, sonra da ilaç kullanalım. Bu akıl karı değil. Bizim gibi ülkelerin yapması gereken şey önleme programları. Tip 2 diyabeti olmadan engelleyebiliyorsunuz. Engelleyince baktığınız zaman Alzheimer’den tutun da kansere, böbrek yetmezliğinden görme kaybına kadar birçok hastalığı erken dönemde toparlama şansınız oluyor. İnsanlara yürüyün diyoruz. Fakat nerede yürüyecekler? İnsanların bu imkanları çok kısıtlı. Şehirciliğin de bu işin içine girmesi gerekiyor. Yerel yönetimlere bu noktada çok önemli görevler düşüyor. Örneğin İskandinav ülkelerinden Norveç bu konuda oldukça başarılı. Şehircilik planlamaları grubunda bir de obezite uzmanı var. Kaldırımlar, bisiklet alanları yapılırken nasıl olması gerektiği konusunda bu insanlar da yönlendirici oluyorlar. Kaldırım genişletme çalışmaları özellikle İstanbul başta olmak üzere diğer şehirlerimizde son dönemde başladı. Son derece doğru çalışmalar. Neden, çünkü insanlara yürüyecek yer ayırmak zorundasınız. Ama bir bakıyorsunuz caddeyi biraz daha geniş tuttuğunuzda araçlar park ediyor. DİYABET HASTALIĞINDA İSTANBUL BİRİNCİ SIRADA I Türkiye’ye baktığımız zaman hangi bölgelerde diyabet oranları yüksek, hangi bölgelerde az? Bu konuda bir çalışma bulunuyor mu? Bu konuda 1997’de yapılan araştırmalar sonucunda önemli veriler ortaya kondu. Türkiye genelinde bakıldığında gelişmiş olan kentlerde diyabet daha fazla mutfağı en keyifli olduğu yerlerde hastalık oranları da yükseliyor. Türkiye’de diyabetin en sık görüldüğü kentler arasında İstanbul birinci, Gaziantep ise ikinci sırada yer alıyordu. En az görülen yerlerin başında ise Erzurum geliyordu. Çünkü Erzurum’da geleneksel bir yaşam var, insanlar şehirdekilere göre daha yürüyor. Beslenme faktörleri daha geleneksel. Köyle kır arasında çok belirgin bir fark K ı r s a l d a y a şa y a n i n s a n l a r ı n kente göç etmelerinde bu hastalığın her geçen gün artmasında bir etkisi var mı? Köy bakkalına gittiğinizde normal yumurta aldığını görüyorsunuz. Köyde insanlar bu tür gıdaları kendileri üretirdi. Artık köylü köylü gibi yaşamıyor. Biraz daha kentli gibi yaşamaya başladı. Bunların payı var daha çok. kalmadı. Biz eskiden şöyle düşünürdük; kırda yaşayan insanlar daha az yemek yiyorlar, daha çok hareket ediyorlar diye... Kırla kent arasında çok ciddi bir fark yok artık. Tabii ki gelişmiş yerlerde biraz daha fazla. Geleneksel yaşayan yerlerde diyabet oranı daha düşük ama 1990’larda olduğu kadar çarpıcı değil. ŞEKERDEN UZAK DURMALIYIZ I Gerek iş hayatımızda gerekse diğer alanlarda çok hızlı yaşam içerisin deyiz. Dolayısıyla ne ye meye vaktimiz kalıyor ne de farklı bir şey yapmaya… Bu hastalığın en önemli noktalarından biri de beslenme. Siz hastalarınıza neler tavsiye ediyorsunuz? Nasıl bir yaşam süremleyiz ki bu hastalığa yakalanmayalım? Şekeri yemezseniz hiç bir eksiğiniz olmaz. Ama süt içmez, et, yumurta tüketmezseniz bir şeyiniz eksik olabilir. Şekerden ve anlamsız olan yiyeceklerden uzak durmakta yarar var. Özellikle de çocuklar için bu daha çok geçerli. Tereyağı dışındaki katı yağları önermiyoruz. Türkiye ciddi bir zeytinyağı üreticisi. Harika bir yağ. Keza fındık yağı da öyle. Bunların daha fazla tüketilmesini istiyoruz. Türkiye’ye baktığımızda zeytinyağı tüketimi 1.5 litre. Yunanistan’da 20-22 litre civarında. Türkiye’de harika zeytinyağı üretiliyor. Bunlar İtalyanlar tarafından no name olarak satın alınıyor. Sadece zeytinyağını kullanarak daha sağlıklı bir yaşam elde etmek mümkün. Katı yağlardan ve katı yağlardan üretilen anlamsız yiyeceklerden uzak durmak, sabah düzgün kahvaltı yapmak çok önemli. Aynı zamanda ekmek tüketimi de önemli. Tam buğdaydan üretilen ekmekleri, çavdar ekmeğini tüketmek gerekiyor. Beyaz ekmekten mümkün olduğunca uzak durmak gerekiyor. Ne kadar ve hangi ekmeği yiyeceğiz bu önemli bir konu. Yine çok önemli protein kaynakları bulunuyor. Bular tercih edilmeli. Pirinç pilavı yerine bulgur tercih edilmeli. Her şeyden önce fazla yemekten uzak durmak gerekiyor. Dengeli yiyeceğiz. Her akşam yemeğinde salatımız, bir kase yoğurt olacak. Bunlar zor bulunacak ürünler değil. I Yani, diyabet hastalığına yakalanmamak için yediğimize, içtiğimize dikkat etmemiz gerekiyor… Diyabetli bir hasta nasıl beslenmesi gerekiyorsa sağlıklı bir insanın da o şekilde beslenmesi gerekiyor. Şekerden uzak durmak, belli miktarlarda karbonhidrat, protein ve yağ içeren dengeli beslenme tarzını benimsemek herkesin yapması gereken bir şey. Diyabete özgün bir beslenme tarzı yok. E EKOV‹TR‹N EYLÜL 2013 111