aylık ekonom‹ derg‹s‹ eylül 2013 modem kodu 192639

advertisement
Page 1
7:09 PM
9/3/13
Eylul_kapak_montaj.qxd:Layout 1
AYLIK EKONOM‹ DERG‹S‹
EYLÜL 2013
MODEM
KODU 192639
SAYI 2013/9
@Ekovitrin_Eylul 2013-Sonnnn:EKOVITRIN_
9/5/13
11:33 AM
Page 100
DOSYA / DİYABET
Çağın
Hastalığı:
Diyabet
Diyabet, kontrol altına alınmadığında vücutta
hemen her organı etkileyen ve ömür boyu süren
kronik hastalıklara zemin hazırlıyor. Ancak erken tanı ve bilinçli davranmakla uzun ve sağlıklı bir ömür sürmek mümkün. Uzmanlar, erken
tanı sayesinde diyabet hastalığının gelişimini yavaşlatarak, diyabetliye kaliteli bir yaşam sunulabileceğini bildiriyor.
Diyabette erken tanı konulması ve tedaviye
erken dönemde başlanıp kan şekerinin kontrol
altına alınması daha sonra gelişebilecek rahatsızlıkları önlediğine dikkat çeken uzmanlar,
hastalığın adını herkesin bildiğini ancak diyabet
hastalarının dahi bu konuda yeterince bilgili olmadığına dikkat çekiyor.
TÜRKİYE’DEKİ HASTA SAYISI
2 MİLYON 850 BİN
Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun (IDF)
verilerine göre dünyada 200 milyona yakın diyabet hastası bulunuyor. Bu sayının 2025 yılında 336 milyona ulaşacağı öngörülüyor.
Ülkemizde de yakın zamanda yapılan TURDEP
çalışmasında 2 milyon 850 bin diyabetli olduğu
ve yaklaşık 2 milyon 650 bin kişinin de ileriki yıllarda diyabetli olacağı tahmin ediliyor.
AİLE BİREYLERİNDE
DAHA SIK GÖRÜLÜYOR
Hemen herkeste, her yaşta diyabet teşhisi edilebildiğine dikkat çeken uzmanlar, özellikle aile bireylerinde görülen diyabet, şişmanlık, bel çevresi genişliği, kanda yağ oranının yüksek olması, kalp damar hastalığının varlığı, stres altında
yaşamanın diyabet gelişimi için risk oluşturduğunu belirtiyorlar.
100 EKOV‹TR‹N EYLÜL 2013
Ülkemizde yakın
zamanda yapılan TURDEP
çalışmasında 2 milyon 850
bin diyabetli olduğu ve
yaklaşık 2 milyon 650 bin
kişinin de ileriki yıllarda
diyabetli olacağı tahmin
ediliyor. Uzmanlar,
beslenmeye dikkat edilmesi
ve buna paralel olarak
ideal kilonun korunmasıyla
diyabetten korunabileceğine
dikkat çekiyor.
EKOV‹TR‹N EYLÜL 2013
101
@Ekovitrin_Eylul 2013-Sonnnn:EKOVITRIN_
9/5/13
11:33 AM
Page 102
DOSYA / DİYABET
Prof. Dr.
Aytekin Oğuz
DİYABET,
SON 3 YILDA
YÜZDE 20 ARTIŞ
GÖSTERDİ
2008 yılında başlatılan ve 2020 yılına kadar sürdürülecek uluslararası bir
çalışma olan PURE’ye (Prospective Urban and Rural Epidemiological
Study) göre son 3 yılda diyabet yüzde 20 oranında artış gösterdi.
T
ürkiye ayağı Metabolik
Sendrom Derneği tarafından İstanbul Medeniyet
Üniversitesi Tıp Fakültesi İç
Hastalıkları Anabilim Dalı
Öğretim Üyesi ve Metabolik
Sendrom Derneği (METSEND)
Başkanı Prof. Dr. Aytekin Oğuz liderliğinde gerçekleştirilen bir sağlık
araştırması olan uluslararası PURE
(Prospective Urban and Rural
Epidemiological Study) projesi, kentsel ve kırsal kesimlerde yaşam tarzının kalp damar sağlığımızı ve metabolizmamızı nasıl etkilediğini ve ne
kadar değiştirdiğini ortaya koyuyor.
Türkiye’den 4 bin kişinin katıldığı araştırma, Aydın, Antalya,
Gaziantep, İstanbul, Kocaeli,
Malatya, Nevşehir ve Samsun olmak üzere 8 ilde, 35 – 70 yaş aralığındaki kişilerin sağlık durumlarını
ele aldı.
Sağlık Bakanlığı tarafından 2008
yılında onaylanan, koordinasyonu
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Tıp
Fakültesi tarafından desteklenen ve
dünya çapında 12 yıl sürecek olan
projenin 2009 – 2012 yılları arasındaki
karşılaştırmalı Türkiye verileri incelendi. Elde edilen sonuçlara göre
diyabet hastalığına yakalanan hasta
sayısında yüzde 20’lik bir artış söz konusu.
102 EKOV‹TR‹N EYLÜL 2013
DİYABET HIZLA ARTIYOR
Metabolik Sendrom Derneği
(METSEND) Başkanı Prof. Dr.
Aytekin Oğuz, obeziteyi sadece fiziksel bir değişim olarak algılamamak
gerektiğini ifade ediyor. Obezitenin
hipertansiyon, diyabet, depresyon, ortopedik sorunlar, reflü, uyku apnesi
sendromu, kanser gibi sonuçları olduğunun altını çizen Prof. Dr. Oğuz,
“Türk toplumundaki obezite nedeniyle diyabet hızla artıyor” diyor.
Prof. Dr. Oğuz, sözlerine şöyle
devam ediyor: “Ülkemizde diyabet
oluşumu son 3 yılda 35 yaş üstü insanlarda yüzde 30 artış gösterdi. Bu
kişilerin kalp krizi geçirme riski
sağlıklı insanla karşılaştırıldığında 3.5 – 4 kat daha fazla Bunun
bedelini önümüzdeki yıllarda
kardiyovasküler hastalıklarda
görülecek artışla ödeyeceğiz.
Bunlara neden olan ise yaşam
tarzımızdaki değişikliklerdir; hareketsizlik, hazır
gıda tüketimindeki artış, gelişen
teknoloji nedeni ile kentlerde olduğu
kadar kırsal
kesimde de
beden hareketi gerektiren
yaşam biçiminin azalması, fazla tüketimi körükleyen alışkanlıklar ve
ucuz ancak fazla kalorili gıdalar
obezitede artışa neden olmaktadır.
Obezite diyabeti, diyabet ise kalp
hastalıkları ve inme riskini artırmaktadır.”
@Ekovitrin_Eylul 2013-Sonnnn:EKOVITRIN_
9/5/13
11:33 AM
Page 104
DOSYA / DİYABET
I
Bölgelere göre diyabetli hasta sayısı
Türkiye’de 2.5 milyon
şeker ve diyabet
hastası var
Diyabet hastalığı
Marmara’da daha
hızlı ilerliyor
Araştırma şirketi Konsensus’un
yaptığı kamuoyu araştırmasına
göre ülkemizde en fazla diyabet
hastasının görüldüğü yer
Marmara bölgesi. Yakın akrabası
şeker hastası olanlar da
yine bu bölgede.
104 EKOV‹TR‹N EYLÜL 2013
K
onsensus Araştırma ve
Danışmanlık Şirketi’nin yaptığı ”Türkiye Gündemi
Aralık 2012 - ’2013′e
Girerken Türkiye Görünümü’ başlıklı kamuoyu araştırmasında
Türkiye’nin şeker hastalığı haritası
çıkartıldı. Konsensus bu çalışma
için, 81 ilin hem kentsel hem de
kırsal kesiminden seçmen nüfusunu temsil etme yeteneğine sahip,
18 yaş üstü 750′si erkek, 751′i kadın, toplam bin 501 kişiyle telefon
anketi yöntemiyle görüştü.
İŞTE TÜRKİYE’NİN ŞEKER
HASTALIĞI HARİTASI…
Konsensus araştırmaya katılanlara ”Evinizde diyabet, şeker hastası var mı?” diye sordu. Bu soruya
yanıt verenlerin yüzde 85.4′ü
”Yok” derken, ”Var” diyenlerin
oranı yüzde 14.6 çıktı.
Peki bölgelere göre
Türkiye’deki şeker ve diyabet
hasta sayısı ne kadar?
Konsensus’un araştırmasına
göre Türkiye’de en çok şeker
ve diyabet hastası 707 bin 316
kişiyle Marmara Bölgesi’nde
yaşıyor. İkinci sırada 454 bin
90 hastayla İç Anadolu,
üçüncü sırada 416 bin 650
hastayla Ege Bölgesi geliyor.
EN FAZLA
HASTA
SAYISI
707.316 İLE
MARMARA’DA
Konsensus bin 501
kişiye sordu: ”Evinizde
şeker, diyabet hastası
var mı?” Bu soruya
yanıt verenlerin yüzde
14.6’sı ”Evet, var”
yanıtını verdi.
Konsensus, Türkiye’nin
şeker ve diyabet hasta
sayısı haritasını da
çıkarttı. Araştırmaya
göre en çok şeker ve
diyabet hastası 707 bin
316 kişiyle Marmara
Bölgesi’nde yaşıyor.
Türkiye’de ise 2.5
milyona yakın şeker ve
diyabet hastası var.
EKOV‹TR‹N EYLÜL 2013 105
@Ekovitrin_Eylul 2013-Sonnnn:EKOVITRIN_
9/5/13
11:33 AM
Page 106
RÖPORTAJ / PROF. DR. KUBİLAY KARŞIDAĞ
Prof. Dr.
Kubilay
Karşıdağ
uyarıyor
Diyabet ve buna
bağlı hastalıklarda
son 10 yılda çok
ciddi bir artış
olduğunu belirten
Prof. Dr. Kubilay
Karşıdağ, özellikle
beslenme
alışkanlıkları ve
yaşam koşulları
konusunda ciddi
uyarılarda bulunuyor.
DİYABETTE PATLAMA VAR
ACİL EYLEM PLANI OLUŞTURULMALI
Diyabet hastalığının son yıllarda önemli bir artış gösterdiğini kaydeden
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma
Hastalıkları Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kubilay Karşıdağ, hızla artan
diyabetin önlemesi için yaşam tarzımızın düzeltilmesi gerektiğini belirtiyor.
Karşıdağ, toplumun tüm katmanlarının bir araya geleceği bir eylem planı
oluşturulmasının önemine değinerek, bu kapsamda medya, toplum, Sağlık
Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve sivil toplum kuruluşlarının işbirliği
içerisinde çalışmasının şart olduğunu söylüyor.
106 EKOV‹TR‹N EYLÜL 2013
S
on dönemde yapılan araştırmalara göre bu diyabete
yakalanma oranında ciddi
bir artış söz konusu.
İstanbul Üniversitesi Tıp
Fakültesi
Endokrinoloji
ve
Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kubilay
Karşıdağ, Türkiye’nin en önemli ve
yaygın halk sağlığı sorunlarından biri olan diyabetin görülme sıklığının
ülkemizde her geçen gün arttığını ifade ediyor. Karşıdağ, diyabet hastalığının nedenleri ve yapılması gerekenlerle ilgili Ekovitrin’in sorularını
yanıtladı…
I Diyabet (şeker hastalığı) hakkında bilgi alabilir miyiz?
Diyabet dediğimiz zaman vücuttaki ilgili sistemlerde sorun olduğu
için kan şekerinin olması gerekenden
daha fazla yükselmesi ve bu yüksekliğin birçok organda yapmış olduğu
hasarla seyreden bir hastalık olarak
tanımlıyoruz.
Bugün kimse artık kan şekeri
yüksekliğinden ölmüyor. İnsanlar
neden sorun yaşıyorlar? Kan şekeri yüksekken organlarda ortaya çıkan
hasarlardan başları ağrıyor. Diyabet,
1920’lere kadar insülin olmadığından ölümcül bir hastalık olarak tanımlanıyordu. Ama bugün tedavisi
mümkün bir hastalık. Başta insülin
var. Bu sayede inşaların yaşam süreleri uzuyor. Biz bu ilaçlarla mümkün olduğu kadar komplikasyonları engellemeye çalışıyoruz. 1920’lere kadar hedef diyabetten ölmemekti. 1920’den sonra bugünlere
kadar gelen yıllarda biz diyabetin
komplikasyonlarından yaşamımızı
yitirmemeyi ve yaşam kalitemizi artırmayı, ömrümüzü uzatmayı hedefledik.
HASTALIĞIN BELİRTİLERİ
I Diyabetin belirtileri nelerdir?
Diyabetin belirtileri zamanla yavaş yavaş ortaya çıkar. Bu belirtiler
yetişkinlerde; ağız kuruluğu, çok su
içme, sık gelen tuvalet ihtiyacı, ciltte kuruluk ve kaşıntı, yaralarda iyileşmenin gecikmesi, iştah artmasına
Kan şekeri değerleri
Kan şekeri düzeyi açlık ve tokluk halinde iki farklı değere sahip. En
az 8 saattir kalori alınmayan açlık halinde normal değerler yükleme
sonrası 100 mg/dl ve altı, yemeğe başlandıktan iki saat sonrası
itibarıyla tokluk halinde normal kan şekeri değerleri 140 mg/dl ve
altı olarak belirleniyor. Açlık kan şekeri ölçümünde eğer değerler
100-125 mg/dl aralığında çıkarsa bu da ayrıca gizli şeker belirtisi
olabilir. Diyabet tanısı için kullanılan bir başka test, şeker yükleme
testidir. Şeker yükleme testinde 2. saatte plazma glikoz düzeyi 200
mg/dl ve üzeri ise şeker hastalığı söz konusu. Yükleme değerler
140-200 mg/dl aralığında ise gizli şeker tanısı konur.
rağmen kilo kaybı, el ve ayak uyuşmaları şeklinde görülür.
Şeker hastalığı belirtileri görülmeye başlandığında şeker ölçümü
yaptırılmalıdır. Eğer değerler normal
değerlerin üzerindeyse diyabet tanısı konarak diyabet tedavisine başlanır.
I Diyabet kimlerde görülür?
Şeker hastalığı; ailesinde diyabet
hastası bulunanlarda, kilolu kişilerde, 4 kilonun üzerinde bebek doğumu gerçekleştiren kadınlarda sık
olarak görülür.
Yetişkinlerde çoğunlukla tip 2
diyabet görülür. Tip 1 diyabet ise daha çok ergenlik döneminde gelişen
bir diyabet türüdür.
EN BÜYÜK DESTEK
İNSÜLİN
I Diyabetin tipleri nelerdir?
İki çeşit diyabet tipi bulunuyor.
Tip 1 ve Tip 2.
Tip 1 diyabet kişilerde yeterli insülin üretimi yoktur ya da çok azdır.
Tip 1 diyabeti olan bireyler için insülin yaşam için elzem olan, vazgeçilmez bir ilaçtır.
Diyabetli kişilerin yüzde 5-10'u bu
tip diyabetlidir.
Tip 2 diyabet kişiler insülin üretir fakat üretilen insülin hedef dokularda etkili olarak kullanamazlar.
Tip 2 diyabeti, tip 1 diyabete kıyasla daha sık görülür; diyabetli kişilerin yüzde 90'ı tip 2 diyabetlidir.
EKOV‹TR‹N EYLÜL 2013 107
@Ekovitrin_Eylul 2013-Sonnnn:EKOVITRIN_
9/5/13
11:33 AM
Page 108
RÖPORTAJ / PROF. DR. KUBİLAY KARŞIDAĞ
Hedef diyabeti
tamamen ortadan
kaldırmak
“Şu andaki hedefimiz diyabeti tamamen ortadan
kaldırmak. Bir kişi daha diyabet olmadan engellemeye
çalışmak. Bugün Tip1 için mümkün değil. Kişi daha
diyabet hastalığı ortaya çıkmadan, diyabet hastalığına
yeni yakalandığını anladığımda bile geriye çeviremiyoruz. Ama Tip 2 diyabet öyle değil. Toplumun çoğu
Tip 2. Biz bunu engelleyebiliriz, durdurabiliriz.”
108 EKOV‹TR‹N EYLÜL 2013
I Tip 1 ile Tip 2 arasında ne gibi
farklar var? Tip 1 diyabet için doğuştan ya da genç yaşlarda rastlandığını
söylemek mümkün mü?
Doğuştan değil de daha genç yaşlarda oluyor. 70 yaşında Tip 1 hastalarımız var. O nedenle genç yaşlarda
çıkacak diye bir şey yok. Burada oluş
mekanizması farklı. Tip 1’de pankreasta insülin salgılayan hücreler
zarar görmüşler ve doğal olarak vücut
insülin üretemiyor. İnsülin olmadığı
için kan şekeri yükseliyor. Tip 2’de ise
tam tersi. Pankreasta insülin var.
Fazla kilo, hareketsizlikten dolayı o insülin vücutta etkin bir şekilde kullanılamıyor. Hücreler insüline karşı bir
direnç gösteriyor. Tip 2’yi başlatan ana
unsur insülin direnci. Bu önlem alınmazsa diyabetle sonuçlanıyor. İnsülin
direncinden diyabete giden yolu tek
bir hastalık olarak görmemek gerekiyor. İnsülin direnci dediğimiz zaman
bir hastalık grubunu kast ediyorum.
İnsülin direnci beraberinde önce kilo fazlalığını getiriyor. Arkasından
kan yağlarındaki yükseklik ortaya çıkıyor. Derken damar sertliği. Tabii damar sertliği tek bir damarda yok.
Örneğin kalbi besleyen damarlarda bu
olursa koroner kalp hastalığı ortaya çıkıyor. Beyne giden damarlarda damar
sertliği olursa felç ya da inmeler ortaya
çıkabiliyor veya ayağa giden damarlarda ve diğer organlara giden damarlarda bir sertlik olursa ciddi sorunlar ortaya çıkıyor. Vücudumuzu etki altına alıyor. Gözler, böbrekler ve
daha birçok organ. En sonunda diyabet ortaya çıkıyor. Aslında diyabet en
son sahneye çıkan assolist.
HEDEFİMİZ DİYABETİ
ORTADAN KALDIRMAK
I Tip 2’de yaş aralığı var mı?
Genellikle Tip 2 diyabeti bundan
yaklaşık 20 sene önce öğrencilerimize anlattığımızda 40 yaşından sonra
başlayan diyabet tipi diye belirtiyorduk. Şimdi görmeye başladık ki değişen yaşam şekli, kötü beslenme
alışkanlıkları artınca, hareketsizlik,
kişilerin kendisine zaman ayırmaması Tip 2 diyabeti bize artık 20’li yaş-
larda bile sıkça görülen bir hastalık
haline dönüştürdü. O nedenle eskiden Tip 1 ile Tip 2 arasında yaş faktörünü kullanırdık. Ama şimdi en güvenilmeyen faktör yaş faktörü.
Şu andaki hedefimiz diyabeti tamamen ortadan kaldırmak. Bir kişi
daha diyabet olmadan engellemeye
çalışmak. Bugün Tip1 için bu hedef
mümkün değil. Kişi daha diyabet
hastalığı ortaya çıkmadan, diyabet
hastalığına yeni yakalandığını anladığımda bile geriye çeviremiyoruz.
Ama Tip 2 diyabet öyle değil.
Toplumun çoğu Tip 2. Biz bunu çok
rahat engelleyebiliriz, durdurabiliriz.
13 YILDA YÜZDE 100
ORANINDA ARTIŞ
I Türk toplumuna baktığımız
zaman. Siz yakından takip ediyorsunuz yurt dışını ve yurt içini. Türk toplumun da d iyabet ora nımız ned ir.
ABD ve Avrupa ülkeleri ile kıyasladığımızda durum nasıl?
Giderek artmaya başladı. 30 yıl
önce daha düşük seviyelerdeyken
yaşam stilinin değişmesiyle beraber,
kişilerin bu konuda doğru bilinçlenmemesiyle beraber diyabet oranı
artmaya başladı. Bu konuda elimizdeki en sağlıklı veri 1997’de yapılan
Türkiye Diyabet Epidemiyoloji
(TURDEP) projesi . İstanbul Tıp
Fakültesi’nin önderliğinde Sağlık
Bakanlığı, üniversiteler, bazı eğitim
araştırma hastaneleri ve özel sektörün verdiği destekle gerçekleştirilmişti. Yüzde 7.2’ydi. Türkiye’de 20
yaş üstü bireylerde diyabet görülme
sıklığı.
Gizli şeker sıklığı da yüzde 6,7’lerdeydi. 2010’da bu bir daha tekrarlandı
aynı ekip tarafından. Aradan 13 yıl
geçti ve görüldü ki 7.2, 13,7’ye çıkmış.
Gizli şeker de hemen hemen bir
misli artmış. Hem gizli şeker hem de
bildiğimiz şeker 13 yıl içinde yüzde
100 oranında artmış ki bu kadar hızlı artan ülke sayısı oldukça az.
Baktığımız zaman genellikle daha az
gelişmiş ülkelerde diyabet daha az.
Çünkü insanlar daha az yiyecek buluyorlar. Gelişmekte olan ülkelerde
“Şeker hastalığı olarak da bilinen diyabet,
pankreasın ürettiği insülinin yetersiz kalması
sonucu ortaya çıkar ve ömür boyu sürer. Alınan
besinlerden elde edilen şekerin kandan vücut
hücrelerine geçememesi, metabolizma için
yetersiz kalması kan şekerini yükseltir.”
diyabette büyük bir patlama var. En
çok Ortadoğu’da. Örneğin Suudi
Arabistan’da yüz de 25’lere varabiliyor. Oldukça yüksek. Çin’de daha düşük. Yüzde 2-3’lerde. Bizim rakamlarımız hemen hemen ABD düzeyinde. Obezite oranlarımız da aynı.
Obezite ile diyabet arasında çok yakın bir ilişki var.
YAŞAM KALİTESİNİ
OLUMSUZ ETKİLİYOR
Şunu vurgulamakta fayda var.
Beş yıl öncesine kadar biz kadınların
daha fazla diyabet hastalığına yakalandığını bilirdik. Ama son araştırmalar gösteriyor ki erkekler bu hastalıkta kadın hasta sayısına yaklaşmış
durumda. Çarpıcı olan ayrıtı.
EKOV‹TR‹N EYLÜL 2013 109
@Ekovitrin_Eylul 2013-Sonnnn:EKOVITRIN_
9/5/13
11:44 AM
Page 110
RÖPORTAJ / PROF. DR. KUBİLAY KARŞIDAĞ
1997’den 2010’a kadar kilo fazlalığı
görülme riski yüzde 100 artmışken,
erkeklerde yüzde 300 artmış. Yani erkekler hızlı bir şekilde kilo almaya
başladılar. Diyabet açısından bakıldığında yüzde 13,7 çok yüksek bir rakam. 20 yaş üstü grubunun yüzde
13,7’si diyabet olduğunu ve hemen
hemen her 10 yılda yüzde 6-8 arttığını
düşünün. Bunlar çok yüksek rakamlar. Sonuçta bu durum sağlık sistemine bir yük getiriyor.
Manevi açıdan, sağlık açısından,
maddi açısından, yaşam kalitesini
bozuyor. Bundan yaklaşık 2,5 yıl öncesindeki SGK verilerini biliyorum.
Tüm SGK harcamalarının yaklaşık
yüzde 8’i diyabete ait. Bu çok yüksek
bir rakam. Bu rakam şimdi daha da
arttı. Tabii bu yüzde 8’i diyabete aittir derken şöyle bakmak gerekir.
Diyabetle ilişkide hastalıklar bunun
içinde yok. Çünkü diyabet var olduğu zaman diğer sorunlar da artıyor.
Enfarktüs, felç hatta ayaklarda ortaya
çıkan yaralar, böbrek yetmezlikleri,
diyalizler…
EYLEM PLANI HAZIR
I Sağlık Bakanlığı bu durumu ne
kadar ciddiye alıyor. Bakanlık bu
konuda neler yapıyor?
Sağlık Bakanlığı’nın bu konuda
ciddi çalışmaları var. Onlar da aynı
şekilde Türkiye’de diyabet çalışma
grupları kurdular. Hatta bu kurulun
başkanlığını yapan Sayın Prof. Dr.
Serdar Güler, Ankara’da çok başarılı
bir şekilde sürdürdü. Türkiye’de bu
alanda çalışma yürüten tüm grupları bir araya getirdi. Sağlık Bakanlığı
diyabetin tanınmasında, okullarda
eğitilmesinde, toplumda önlenmesi
konusunda hangi adımların atılması
gerektiği ve tedavi konusunda oldukça başarılı programlar hazırladı.
Bunlar henüz daha aktifleşmedi ama
elle hazırlanmış olan eylem programları var. Bunlar yapılırken Sağlık
Bakanlığı sadece kendisi bu işin içinde
olmadı.
Milli
Eğitim
Bakanlığı’ndan da yardım istendi.
Kantin çalışmaları uygulandı. Bu çalışma ile çocukların okullarda daha
110 EKOV‹TR‹N EYLÜL 2013
Günümüzde
hareketsiz
bir yaşam
söz konusu
İnsanları sağlıklı beslenmek konusunda daha
fazla bilgilendirmek gerekiyor. Çocuklar nasıl
beslenecekler. Sabah kahvaltısının meyve
yemenin ne kadar önemli olduğunu bir şekilde
insanlara anlatmak gerekiyor.
sağlıklı beslenmesi sağlandı. Bu sadece Sağlık Bakanlığı’nın bu çalışmalarıyla sınırlı kalmıyor.
Medyanın bu işin içinde olması lazım. İnsanları daha fazla bilgilendirmek gerekir. Çocuklar nasıl beslenecekler. Sabah kahvaltısının ne kadar önemli olduğu, meyve yemenin
ne kadar önemli olduğu bir şekilde
anlatmak gerekiyor. Birçok ülkede bu
tür sorunların ortaya çıkmasındaki en
büyük nedenlerden biri meyve ve sebze fiyatlarının pahalı olması. Bu bizim için söz konusu değil. Biz meyve ve sebze açısından şanslı bir ülkeyiz. Bol ve ucuz, aynı zamanda taze. Düşünün ki bir gofret parasına bir
kilo meyve alıp yer. Çocuklara bu eği-
tim verilmeli. Eğer anne baba sabah
erken kalkarsa çocuk kahvaltı yapmaya alışır. Ona doğru yiyecekler verilirse; süt içirir, yumurta yerse çocuk
da bunları doğru bir şekilde yapmaya alışır.
Bu bir eğitim meselesi. Biz bunları yapmaya gayret göstermeliyiz.
Yoksa insanlar hastalansın, sonra da
ilaç kullanalım. Bu akıl karı değil.
Bizim gibi ülkelerin yapması gereken
şey önleme programları. Tip 2 diyabeti olmadan engelleyebiliyorsunuz.
Engelleyince baktığınız zaman
Alzheimer’den tutun da kansere,
böbrek yetmezliğinden görme kaybına kadar birçok hastalığı erken dönemde toparlama şansınız oluyor.
İnsanlara yürüyün diyoruz. Fakat
nerede yürüyecekler? İnsanların bu
imkanları çok kısıtlı. Şehirciliğin de bu
işin içine girmesi gerekiyor. Yerel
yönetimlere bu noktada çok önemli
görevler düşüyor. Örneğin İskandinav
ülkelerinden Norveç bu konuda oldukça başarılı. Şehircilik planlamaları
grubunda bir de obezite uzmanı var.
Kaldırımlar, bisiklet alanları yapılırken nasıl olması gerektiği konusunda
bu insanlar da yönlendirici oluyorlar.
Kaldırım genişletme çalışmaları özellikle İstanbul başta olmak üzere diğer
şehirlerimizde son dönemde başladı.
Son derece doğru çalışmalar. Neden,
çünkü insanlara yürüyecek yer ayırmak zorundasınız. Ama bir bakıyorsunuz caddeyi biraz daha geniş tuttuğunuzda araçlar park ediyor.
DİYABET HASTALIĞINDA
İSTANBUL BİRİNCİ SIRADA
I Türkiye’ye baktığımız zaman
hangi bölgelerde diyabet oranları
yüksek, hangi bölgelerde az? Bu konuda bir çalışma bulunuyor mu?
Bu konuda 1997’de yapılan araştırmalar sonucunda önemli veriler ortaya kondu. Türkiye genelinde bakıldığında gelişmiş olan kentlerde diyabet daha fazla mutfağı en keyifli olduğu yerlerde hastalık oranları da
yükseliyor. Türkiye’de diyabetin en
sık görüldüğü kentler arasında
İstanbul birinci, Gaziantep ise ikinci sırada yer alıyordu. En az görülen
yerlerin başında ise Erzurum geliyordu. Çünkü Erzurum’da geleneksel bir yaşam var, insanlar şehirdekilere göre daha yürüyor. Beslenme
faktörleri daha geleneksel. Köyle
kır arasında çok belirgin bir fark
K ı r s a l d a y a şa y a n i n s a n l a r ı n
kente göç etmelerinde bu hastalığın
her geçen gün artmasında bir etkisi var mı?
Köy bakkalına gittiğinizde normal yumurta aldığını görüyorsunuz.
Köyde insanlar bu tür gıdaları kendileri üretirdi. Artık köylü köylü
gibi yaşamıyor. Biraz daha kentli
gibi yaşamaya başladı. Bunların
payı var daha çok.
kalmadı. Biz eskiden şöyle düşünürdük; kırda yaşayan insanlar daha az
yemek yiyorlar, daha çok hareket ediyorlar diye... Kırla kent arasında çok
ciddi bir fark yok artık. Tabii ki gelişmiş yerlerde biraz daha fazla.
Geleneksel yaşayan yerlerde diyabet
oranı daha düşük ama 1990’larda olduğu kadar çarpıcı değil.
ŞEKERDEN UZAK
DURMALIYIZ
I Gerek iş hayatımızda gerekse
diğer alanlarda çok hızlı yaşam içerisin deyiz. Dolayısıyla ne ye meye
vaktimiz kalıyor ne de farklı bir şey
yapmaya… Bu hastalığın en önemli
noktalarından biri de beslenme. Siz
hastalarınıza neler tavsiye ediyorsunuz? Nasıl bir yaşam süremleyiz ki bu
hastalığa yakalanmayalım?
Şekeri yemezseniz hiç bir eksiğiniz olmaz. Ama süt içmez, et, yumurta tüketmezseniz bir şeyiniz eksik olabilir.
Şekerden ve anlamsız olan yiyeceklerden uzak durmakta yarar var.
Özellikle de çocuklar için bu daha
çok geçerli. Tereyağı dışındaki katı
yağları önermiyoruz.
Türkiye ciddi bir zeytinyağı üreticisi. Harika bir yağ. Keza fındık yağı da öyle. Bunların daha fazla tüketilmesini istiyoruz. Türkiye’ye baktığımızda zeytinyağı tüketimi 1.5 litre. Yunanistan’da 20-22 litre civarında. Türkiye’de harika zeytinyağı
üretiliyor. Bunlar İtalyanlar tarafından no name olarak satın alınıyor.
Sadece zeytinyağını kullanarak daha
sağlıklı bir yaşam elde etmek mümkün. Katı yağlardan ve katı yağlardan
üretilen anlamsız yiyeceklerden uzak
durmak, sabah düzgün kahvaltı yapmak çok önemli. Aynı zamanda ekmek tüketimi de önemli. Tam buğdaydan üretilen ekmekleri, çavdar ekmeğini tüketmek gerekiyor. Beyaz
ekmekten mümkün olduğunca uzak
durmak gerekiyor. Ne kadar ve hangi ekmeği yiyeceğiz bu önemli bir konu. Yine çok önemli protein kaynakları bulunuyor. Bular tercih edilmeli. Pirinç pilavı yerine bulgur tercih edilmeli.
Her şeyden önce fazla yemekten
uzak durmak gerekiyor. Dengeli yiyeceğiz. Her akşam yemeğinde salatımız, bir kase yoğurt olacak. Bunlar
zor bulunacak ürünler değil.
I Yani, diyabet hastalığına yakalanmamak için yediğimize, içtiğimize dikkat etmemiz gerekiyor…
Diyabetli bir hasta nasıl beslenmesi gerekiyorsa sağlıklı bir insanın
da o şekilde beslenmesi gerekiyor.
Şekerden uzak durmak, belli miktarlarda karbonhidrat, protein ve
yağ içeren dengeli beslenme tarzını
benimsemek herkesin yapması gereken bir şey. Diyabete özgün bir beslenme tarzı yok. E
EKOV‹TR‹N EYLÜL 2013
111
Download