Panik Atak Öldürmez Ama Güçlendirir

advertisement
Psikoterapist CEM KECE
www.cemkece.com.tr
Panik Atak Öldürmez Ama Güçlendirir
“Eyvah kalp krizi geçiriyorum, galiba ölüyorum!" şeklinde yaşanan ani korku ve kaygı nöbetlerine
eşlik eden çarpıntı, tehlikede olma hissi, aşırı terleme ve bulantı gibi belirtilerle kendini gösteren
panik atak, beklenmedik bir anda kendiliğinden ortaya çıkıyor ve son yılların en yaygın ruhsal
rahatsızlıkları arasında yer alıyor. Yazılı ve görsel medyada sıklıkla adından bahsedilen hatta dost
sohbetlerinde bile gündem konusu olabilen, çağımızın sorunu panik atak, kişinin tüm yaşamını alt üst
edebiliyor, ancak doğru tanı ve tedavi yöntemleri ile kontrol altına alınabiliyor ve ortadan
kaldırılabiliyor. Bu nedenle “Panik atak nedir?”, “Panik atağın belirtileri nelerdir?”, “Panik atağın
çözüm yolları nelerdir?” gibi sorulara verilecek yanıtlar hala merak konusu olabiliyor.
KÖKENİ MİTOLOJİK OLAN BİR RAHATSIZLIK…
“Pan” kadim Yunan mitolojisinde kırların, çobanların, sürülerin, dağlık arazilerin, avcılık ve doğa
seslerinin Tanrısı olarak biliniyor ve anlatılıyor. Ve insanoğlu gibi ölümlü olan tek mitolojik Tanrı
olarak anılıyor. Mitolojiye göre, Pan, ormanlarda ve dağlarda, tenha yerlerde dolaşan gezginleri,
yolcuları, sevgilileri aniden önlerine çıkarak korkutuyor, kendi halinde otlayan sürüleri ve diğer
hayvanları korkunç çığlıklar atarak panikletiyor. İnsanlar, hayvanlar ve tüm canlılar neye uğradıklarını
şaşırıp korku içinde kaçışıyorlar. İşte panik kelimesinin kökeni de buradan geliyor yani
Yunanca “panikos” kelimesinden... Panik atak sorunuyla ilk kez tanışan günümüz modern insanı,
artık yaşamındaki hiçbir durumun garanti altında olmadığını anlayıp, tıpkı mitolojik Tanrı Pan gibi
bağırıp çağırıyor, panikleyip kaçıyor, acı çekiyor ve ne yaşadığını tam olarak anlayamadığı için de
doğal olarak korkuyor.
KORKU+KAYGI+ÜZÜNTÜ +PANİK = PANİK ATAK
Korku, nedeni ve kaynağı bilinen bir tehlike karşısında gösterilen duygusal tepki olarak tanımlanıyor.
Bireyin algıladığı bir tehlike karşısında veya gerçek bir durum nedeniyle ortaya çıkabiliyor. Korkunun
kaynağı, fiziksel olabileceği gibi, sosyal aşağılanma, alay gibi insanın toplumsal konumunu tehdit
eden sosyal nedenler de olabiliyor. Şiddeti yüksek olsa bile, süreli olan ve dış tehlikeyle orantılı olan
korkuya "normal korku", şiddeti yüksek olmakla birlikte, dış tehlikenin önem derecesine bağlı
olmayan (irrasyonel) ve yüksek şiddette devam eden korkuya da "normal dışı korku" (fobi) adı
veriliyor. Kişi herhangi bir tehlike hissettiğinde vücudu otomatik biçimde tepki gösteriyor, nefes alıp
vermesi hızlanıyor, kalbi daha hızlı çarpmaya başladığından vücut ısısı artıyor, soğuk soğuk
terlemeye başlıyor. Bu durumda karşısında üç yol oluyor; “savaşmak”, "donup kalmak" ya
da “kaçmak”... Kaygı, korku ile en çok karıştırılan ve en yakın görünen duygu, oysa aralarında
önemli farklılıkları var... Kaygı, nedeni belirsiz ve bilinmeyen bir tür korku olarak tanımlanabiliyor.
Buna göre kaygının en önemli özelliği, ferdi tehdit eden açık bir tehlike olmadığı durumlarda ortaya
çıkması... Çünkü kaygı, her canlı varlığın en temel duygularından birisi ve doğumla başlıyor. Korku
bilinen ve anlık olarak yaşanabilecek bir tehlike veya duruma karşı ortaya çıkarken, kaygı daha çok
bilinmeyen ve gelecekteki durumlarla ilgili oluyor. İnsanlarda kaygı duygusu korkuya oranla daha
yaygın, daha yavaş ortaya çıkıyor ama sürekliliği daha uzun oluyor. Panik atak ise kişinin karışık
korku ve kaygı duygularıyla dört bir taraftan kuşatılması durumu olarak biliniyor. Yoğun iş
temposuyla özel yaşamı arasında bir denge kurmaya çalışan ve beton yığınları arasına sıkışmış olan
günümüz insanı bir de iç dünyasında sınırları belli olmayan, görünmez duvarlar arasına sıkışıp
kendisini bitmiş ve çaresiz hissedebiliyor. Bu çaresizlik beraberinde, içinde yoğun biçimde sıkıntı,
korku ve kaygı tohumları barındıran panik atak nöbetlerini getirebiliyor.
"EYVAH KALP KRİZİ GEÇİRİYORUM!"
1/3
Psikoterapist CEM KECE
www.cemkece.com.tr
Panik atak nöbeti geçiren pek çok kişi yaşadığı belirtileri, korkuyu ve paniği “Eyvah ölüyorum ya da
kalp krizi geçiriyorum galiba!”, “Kontrolümü tamamıyla yitirdim!” diyerek ifade ediyor. Bu tip kişiler
duygu ve korkularını normalde kullandıkları dil ve üsluba oranla çok daha korku dolu, yoğun ve
abartılı biçimde tanımlıyor. Tüm belirtiler kişide endişe, dehşet, tedirginlik, gerginlik, sinirlilik ve
çaresizlik gibi duyguların bir arada yaşanmasına ve "Kalp krizi geçiriyorum" korkusuna neden oluyor.
Göğüste sıkışma, ağrı, nefes darlığı hissi gibi şikayetler panik atak hastalığının tipik belirtileri
arasında yer alıyor. Bu belirtilere, kalp hastalıklarında da rastlanıyor. Bu durum panik atak
hastalarının, kalp rahatsızlığı şüphesiyle doktora gitmelerine yol açıyor. Oysa kalp kriziyle panik atağı
birbirinden ayırmak mümkün... Kalp krizinde yaşanan ağrı daha çok göğsün orta kısmında
hissediliyor, sırta, omuzlara, kollara, çeneye ve boyuna yayılabiliyor. Özellikle sol kola yayılması
tipik... Bazen göğüste ağrı olmadan sadece çenede, boyunda, omuz ve kollarda da ağrı ortaya
çıkabiliyor. Ağrıya çoğu zaman terleme, bulantı, baş dönmesi, nefes darlığı, baygınlık hissi ve
solukluk gibi belirtiler de eşlik edebiliyor. Ağrı, tek belirti de olabiliyor. EKG ve benzeri tanı
yöntemlerinde belirlenen anormal kalp hareketleri görülüyor. Panik atakta ise, aniden başlayan ve
zaman zaman tekrarlayan, insanı dehşet içinde bırakan yoğun sıkıntı ya da korku nöbetleri oluyor.
Kişilerin çoğu zaman "kriz" adını verdiği bu nöbetler yani panik atak birdenbire başlıyor, giderek
şiddetleniyor ve şiddeti 10 Dakika içinde en yoğun düzeye çıkıyor. Göğüs ağrısı, kalbin hızlı çarpması,
baş dönmesi, sersemlik ve bayılma duygusu, soluk kesilmesi veya hava açlığı, el ve ayaklarda
üşüme, yanma, karıncalanma veya hissizlik hatta titremeler ya da sarsılmalarla krize eşlik ediyor.
Ağrının yoğunluğu bunaltı hali arttıkça artıyor. Kişi kalp krizi geçirdiğini zannediyor ve şiddetli bir
ölüm korkusu yaşıyor. Yukarıdaki belirtileri okuyan birçok kişi “Eyvah! Bunların bir kısmı bende de
oluyor! Acaba panik atak hastası mıyım?” diye korkabiliyor. Pek çok insan bu türden belirtileri zaman
zaman yaşayabiliyor, ama genellikle bu çok kısa sürüyor ve gerçekten panik atak yaşayan kişilerin
hissettiği ağırlıkta ve yoğunlukta asla gerçekleşmiyor. Ancak şöyle bir risk de var... Daha önce kalp
krizi geçirmiş bir insanda panik atak gelişebiliyor. Bu nedenle gögüs ağrısı şikayetiyle gelen kişinin
önce kalp ve damar hastalıkları yönünden kontrol edilmesi önem taşıyor. Eğer kalp damar hastalığı
mevcut değilse panik atak tanısını koymak son derece kolay bir hal alıyor.
NASIL VE NEDEN ORTAYA ÇIKIYOR?
Özellikle yüksek eğitimli ve kentli yaşam tarzını benimsemiş olan kişilerde (daha çok kadınlarda)
ortaya çıkan panik atak, farkında olunan ya da olunmayan bir anda yaşamdaki bir dönüm noktasında
ortaya çıkıyor. Bu dönüm noktası genellikle yaşanılan bir kayıp olabiliyor… İş kaybı, eş kaybı, çevre
kaybı, itibar kaybı, para kaybı, güven kaybı gibi... Mesela bir iş adamının iflas durumu (maddi kayıp),
başka bir şehre taşınmak (çevre kaybı), anne olmak, askere gitmek (özgürlük kaybı), sevilen bir
kişiden ayrılmak (duygusal kayıp), deprem veya doğal afet sonrası ailenin kaybı (kendine güven
kaybı) örnek teşkil edebiliyor. Kayıpla beraber ani gelen bir endişe hissi, kalp çarpıntısı, nefes
almakta zorluk, uyuşma karıncalanma, ortama yabancılaşma, baş dönmesi gibi belirtiler
yaşanabiliyor. Belirtileri yaşayan kişi çok korkuyor, öleceğini bile düşünebiliyor. Çoğu zaman
hastanelerin acil bölümleri ziyaret ediliyor. Kişiye yapılan tetkiklerden sonra fiziksel hiçbir şeyi
olmadığı ve sağlıklı olduğu söyleniyor. Bu durum kişide daha fazla korku ve panik duygusu yaratıyor.
Yaşadığı şey her neyse modern tıp biliminin dâhi anlayamadığını, üstesinden gelemediğini
düşünüyor. Aynı korku ve belirsizlik duygusunu bir kez daha yaşamaktan korkmaya başlıyor.
Korktuğu başına geliyor. Başka doktorlara gidiliyor, check-up'lar, kontroller yaptırılıyor, filmler
çektiriliyor ve tabi hiçbir organik bozukluk görülmüyor. Kişinin kafası daha çok karışıyor.
PANİK ATAK YAŞAYAN ERKEKLER ERKEN BOŞALIYOR!
Panik bozukluğu olan erkeklerde, başta erken boşalma ve depresyon olmak üzere çeşitli hastalıklar
tabloya eşlik edebiliyor. Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği‘nin yaptığı bir araştırmaya göre panik atak
yaşayan erkekler genellikle çekingen ve bağımlı bir yapıya sahip kişiler oluyor. Bu nedenle de
2/3
Psikoterapist CEM KECE
www.cemkece.com.tr
kendilerine olan güven duyguları azalıyor. Bunlar genellikle aşırı kırılgan, utangaç, eleştiriye çok
duyarlı ve çabuk yıkılan kişiler olarak karşımıza çıkıyor. Bu nedenle erken boşalan erkeklerin ortak
özellikleri ile panik atak yaşayan erkeklerin ortak özellikleri arasında bir paralellik kurulabiliyor.
Yapılan araştırmaya göre panik atak yaşayan erkeklerin yüzde 80’ninde erken boşalma da
görülebiliyor. Panik atak stresli olaylarla alevlenebiliyor. Yapılan çalışmaya göre panik atak yaşayan
erkeklerin yüzde 55’inde, panik atağın korkutucu bir olaydan sonrası başlıyor. Erken boşalma ve
beraberinde meydana gelen başaramama korkusu, heyecanı ve stresi arttırarak kişide panik atağı
başlatabiliyor.
TEDAVİSİ MÜMKÜN...
Panik atakta ilaç tedavisi ve psikoterapi başlıca tedavi seçenekleri olarak karşımıza çıkıyor. Panik
atak yaşayan kişiler genellikle mevcut durumlarının ömür boyu süreceğini ve hiç iyileşmeyeceklerini
düşünüyor. Böyle düşünmeleri, atakların meydana getirdiği çöküntüyü daha da derinleştiriyor. Ağır
vakalarda ilaç tedavisinin yanı sıra psikolojik destek ve psikoterapinin de uygulanması gerekiyor.
Ülkemizde gerçek manada yeterli psikoterapistin olmaması tedavinin daha çok ilaçla yapılmasına
neden oluyor. Psikoterapide panik atak yaşayan kişinin neden böyle bir sorun yaşadığının
keşfedilmesinin yanında, panik atakla baş etme mekanizmaları da öğretiliyor. Atağı yatıştıracak
nefes ve gevşeme egzersizleri uygulanıyor. En az 1 yıl süre ile ilaç tedavisinin yanında, kişinin
beklentilerini ve düşünüş biçimini değiştirme, gevşeme ve nefes eğitimi, kaygıya yol açan etkenlerle
yüzleştirme gibi yaklaşımların olduğu bilişsel davranışçı terapi teknikleri çoğu zaman işe yarıyor.
Ayrıca panik ataklar sırasında ölmenin veya delirmenin olası olmadığı anlatılarak kişinin rahatlaması
sağlanıyor. Bu süreçte panik atak yaşayan kişi ile terapisti arasında çok iyi bir iletişimin olması önem
taşıyor.
BENİ ÖLDÜRMEYEN ACI GÜÇLENDİRİR…
Panik atak tedavisi gören pek çok insanın yaşama bakışlarında, yaşam felsefelerinde ve görüş
açılarında köklü değişiklikler ortaya çıkıyor. Yani başarılı bir şekilde tedavi edilen panik atak, kişiyi
hayatın içindeki kaygı yaratıcı durumlara karşı daha dirençli hale getiriyor. Psikoterapi ile tedavi
edilen kişilerde yanlış ve hatalı düşünce kalıplarına odaklanılarak bunların sağlıklı olanları ile yer
değiştirildiği taktirde, kişinin yaşamının her alanında köklü değişimler yaşanması beklenen bir sonuç
olarak karşımıza çıkıyor. Bu nedenle ünlü Alman düşünür ve edebiyatçı Nietzsche’nin "Beni
öldürmeyen acı güçlendirir!" sözünü hatırlamak gerekiyor.
Yayınlanma tarihi: 15.10.2014
Makale adresi: http://www.cemkece.com.tr/m-panik-atak-oldurmez-ama-guclendirir.html
Web : http://www.cemkece.com.tr
Facebook: http://facebook.com/drcemkece
Twitter: http://twitter.com/drcemkece
Google+: https://plus.google.com/114707731481596974039
Instagram: http://instagram.com/drcemkece
Youtube: http://youtube.com/user/cisedorgtr
RSS: http://feeds.feedburner.com/drcemkece
3/3
Powered by TCPDF (www.tcpdf.org)
Download