CENNETİN ANAHTARI Şeyh Adnan Efendi’nin 23 Mart 2012 Sohbeti, Euzubillahimineşşeytanirracim. Bismillahirrahmanirrahim. Euzu besmele ile başlıyoruz. Benim başarım ancak Allah iledir. Ben, O'na tevekkül ettim ve O'na yöneldim.” (Hud:88) Esselmu Aleykum ve Rahmetullahu Teala ve Berakatuhu. Öncelikle Sultanul Evliya Şeyh Nazım Hz'nden hepinize özel olarak selam. Sultanul Evliya Şeyh Efendi Hz herkese-burada bulunan, seyreden, bütün müridlerine, sevenlerine sevgi, selam ve dualarını yolluyor. Hepinize hürmet ile Şeyh Efendi Hz'nin selamını iletiyorum, hepinize dua ediyor; Allah sizi korusun ve onunla birlikte Mehdi (as)'ın zamanına yetiştirsin. Ey mu'minler ve burada hazır olanlar, Allah'ın, Şeyh Efendi Hz'nin makamından kalbimize açmasını bekliyoruz yoksa benim kendimden size verecek bir şeyim yok. Şeyh Efendi'nin kapısında bir köpeğim sadece. Bize ne kemik atarsa ondan veriyorum. Size tercüme ediyorum, ben dinliyorum siz de dinliyorsunuz; Sultanul evliyanın okyanusundan, makamından gelen dalgaları.. Allah derecelerini alî eylesin, bize de meded etsin. Her zaman şeytandan sakının, her zaman Allah ve Resulune itaat eden Rabbanilerden olun. Allah ve Resulünün tarafında olun, şeytanın, nefsinizin, kendinizin, hevanızın tarafında olmayın. Her zaman kendinizi Cenab-ı Hak ile, Efendimiz (sav) ile, Şeyhimiz ile bütün evliyalar, büyük şeyhler, Hz Ebubekir, Hz Ömer, Hz Osman, Hz Ali Efendimizin Ehl-i Beyti ve sahabeleri ile sıkı bağlantıda tutun. Her zaman onlarla bağlantıda olan her zaman Cenab-ı Hakk’ın farkındadır. Ona ne Kıyamet Günü’nde ne de kabirde korku yoktur. Allah onlara mutluluk giydirir, müjde ile bakar ona. Allah’ın yüzünüze baktığında hoşnut olduğu kimselerden olun. Allah'ın yüz çevirdiklerinden olmayın. Dikkatli olun. Bütün sahabe kendilerini Allah’a ve Resulüne adamışlardı. Çünkü Efendimiz (sav) Hadisinde buyurdu: "iman olmaz, iman olmaz, iman olmaz Ben Muhammedur Resulullah, her birinize kendinden, parasından, ailesinden, dünya ve ahiretinden, hatta kendi ruhu ve nefsinden bile daha sevgili olmadıkça. Ben ona çok daha sevgili olmalıyım." Cenab-ı Hak da buyurur: Ben ve Habibim size kendinizden çok daha sevgili olmalı Şeyh Efendi Hz der ki, bu yüzden Efendimiz (sav) hep dua ederdi. Onun yaptığı dua bizimki gibi değil. Yüksek sesle, ellerini kaldırarak vs değil..Buna gerek yok. Ama o tevazusunu ve Allah'a kulluğunu gösterirdi: "Allahümme la tekilna ila enfusina darfete aynin ev ekalle min zalik". Ya Rabbi! Bizi göz açıp kapatıncaya hatta daha kısa anda bile nefsimize uydurma. Kendi halimize kalmak için hiç fırsat verme! Kendi halimize kalırsak kaybederiz. Ben Allah Resulu Muhammed olsamda eğer Allah beni sorguya çekip amellerimi, ibadetimi tartsa bu dünyadan iyi bir akibetle gidemem Allah beni, Rahmet okyanuslarından giydirmedikçe, ancak o zaman iyi akibetle giderim. Efendimiz (sav), Hz Ebubekir ve bütün sahabelere hitab ederdi. www.saltanat.org Page 1 Hz Ebubekir de kendine kural edinmişti bunu, her cuma namazından önce Kabeye gidip, Kabeye dönerek 2-3 saat oturur, ağlardı. O kadar çok ağlardı ki yaşlar yağmur gibi boşanırdı gözlerinden. Efendimiz de cuma namazından 2 saat önce Kabeye gelip otururdu. Arkadaşı Ebubekir Sıddık'ı, yaşlar gözünden nehir gibi akarken görürdü. Şeyh Efendi der ki, o bütün Ümmeti Muhammed için ağlardı. Kıyamete kadar kendi yolunda olanlar için, yani Nakşibendi tarikatında olanlar için ağlardı. Sonra Efendimiz (sav) ona sordu: "Neden böyle ağlıyorsun? Bu kadar gözyaşı ne için? Allah sana "Sıddık" libası giydirdi. "Atik", bana en yakın arkadaş olma libasını giydirdi sana. Kıyamet gününde bile, kabirden benden sonra ilk çıkacak olan sensin, Sıddık. Neden bu kadar çok ağlıyorsun? Allah sana olan sevgisinden her bir semada Ebubekir Sıddık'ın simasında melaike yarattı. Ve Cenab-ı Hak bana, İsra gecesinde Allah-u Teala Hz'nin Huzuruna ulaşırken bana senin sesini duyurdu, senin sesinle "Dur Muhammed, Rabbin salat ediyor" buyurdu. Bu sesi duyunca Allah’a sordum "Ey Rabbim Ebubekir Sıddık benimle mi burada?" Allah buyurdu "Senin dışında bu makamda olacak kimse yaratmadım mahlukatta" Ve Allah,elini omuzlarımın arasına koydu ki soğukluğunu hala kalbimde hissederim. Ve Allah, elini koyarak, hiç konuşmadan, yalnız vahiy ile Efendimizin (sav) kalbine aktardı. Ezelden ebede kadar olan bütün ilahi, Rabbani ilimleri aktardı. Ve bana buyurdu: "Bu ilimlerin ilkini bütün Ademoğluna verebilirsin. 2.yi, sahabelerinin arasında en önemli ve seçilmiş olana ver. Özellikle, senin kalbine ne verdiysem Sıddık’ın kalbine ver onları. Ve 3. ilmi, yalnız kendine sakla Habibim Muhammed (sav). Çünkü bu Hatemul Enbiya’nın sırrıdır. Onu yalnız ahir zamanda senden devralacak olan Sahibu Zaman zuhur edince vereceksin, onu açıp vereceksin ki Kur’an’ın sırlarını içerir. Sonra O’na sordum "Ey Rabbim kime salat ediyorsun? Sen Allah’sın, biz sana ibadet ederiz, senden başka İlah yoktur" Allah buyurdu "Kendime salat ediyorum. 'Subhani, Subhani, Sübhanım Allah. Sübhani Subhan' diyerek. Böyle, sen Sıddık'sın, yakın dostumsun ve Allah seni seviyor. Neden ağlıyorsun? Ya Habibim Muhammed (sav) dedi. Senin dediğin gibidir. "Na'am ya Resulullah, na'am Sadakta ya Resulullah" "Na'am Sadakta ya Resulullah" 3 kere tekrarladı bunu. "Evet, senin dediğin doğrudur Ya Resulullah" Ama ya Allah fikrini değiştirirse, artık Ebubekir Sıddık olmak yok derse, artık sana yakın arkadaş olmak yok, onu kötü bir akibete göndereceğim dese. Ve sen de 'Ya Rabbi! Beni göz açıp kapatıncaya kadar bile nefsime bırakma' diyorsun? Kim o zaman Allah ile benim arama girecek? Sen eğer, Allah’ın seni son Peygamber olarak ve bütün bu güzel amellerle giydirmesine rağmen "nefsime bırakma" diyorsan, o zaman sen giremezsin habibim. O zaman Efendimiz de bu mühim mesele üzerine düşünmeye başladı. O da Hz Ebubekir'in yanına oturup ağlamaya başladı. Ağlamaya başladı, yaşlar Efendimiz’in gözlerinden aktı bütün ümmeti ve Ademoğlu için. Belki de Ebubekirin gözyaşlarının 3 katıydı, Kabeye yetişti nehir gibi, Efendimizin (sav) gözyaşları. Ben şimdiye kadar Hatemul Enbiya idim. www.saltanat.org Page 2 Ya Allah değiştirirse Allah'la benim arama kim girebilir? Kimse onu yeniden Melaike yapması için şeytanla Allah arasına girmeye cesaret edemedi, önceden olduğu gibi Meleklerin başı, tavus kuşu gibi olsun. Allah ile benim arama kim girer? Ben Hatemul Enbiyayım. Benden daha üstünü yok, kimse girmeye cesaret edemez". Efendimiz de ağlıyordu. Şeyh Efendi Hz der ki, Allah onları bıraktı 1 saat daha ağladılar. 2 saat daha ağlayıp gözyaşı döktükten sonra Allah Cebrail (as)'ı indirdi: "Allah seni ve arkadaşını selam ile giydiriyor Habibim Muhammed. Artık ağlamak yok, buyuruyor Allah. Ölene kadar yeter ağladığınız. Allah sizden razı. Bu kadar gözyaşı döktüğünüz yeter, şimdi durun artık, Allah şehadet ediyor. Allah nasıl değişmezse,seni ve arkadaşın Hz Ebubekir'i de değiştirmeyecek. Kıyamet Günü’nde de sonsuza kadar şimdi olduğunuz gibi olacaksınız. Ve Allah, Efendimize indirdiği bu emn-u aman için beni şahit tutuyor. Cenab-ı Hak, Cebrail (as) ve bütün yakın melekleri şahit tutuyor ki Allah nasıl değişmezse, Efendimiz (sav) ve Hz Ebubekir de asla değişmeyecek. Şeyh Efendi Hz der ki, o zaman Efendimiz "İstemiyorum bunu. Allah'a geri git. Eğer Allah indirdiği bu emnu emanı bütün ümmetime verirse,o zaman kabul ederim. O zaman Allah Efendimiz’den çok memnun ve hoşnut oldu. Ve Allah ona "Seninle birlikte bütün Ümmetine de verildi" buyurdu. Efendimiz "Bu eman yazılsın ve bu şekilde kaydedilsin" istedi. Ve Efendimiz (sav) ahirete intikal ederken, "Bu emanı benimle gömün ki Kıyamet gününde Rabbim’in Huzurunda bu eman ve müjdeyi bütün ümmetimle paylaşayım: Rabbim nasıl değişmezse Ümmetim de değişmeyecek. Allah, Efendimizi (sav) ve Hz Ebubekiri mükafatlandırdı çünkü onlar Allah’ın farkındalığı ile ağlıyorlardı. Bu ağlamak- Hz Ebubekir bütün ömrü boyunca imanı dolayısıyla ağladı. İnsanı kalbindeki iman ağlatır, gözlerinden yaşlar akıtır. İman olmayınca, veya imanın yalnız kokusu olunca, o zaman kişi ağlayamaz. Ama kalbinde iman olan sürekli ağlar. Çünkü o kişi farkındadır ki Allah birşeyi değiştirmek isterse, o şeyi silip istediği gibi değiştirebilir. Bu yüzden, değiştirilmemek için her zaman Allah'a tövbe edin. Hep çocuklarınıza ailelerine öğretin, hep tövbe etmeyi, af dilemeyi, hep Allah yolunda olup, o yola uymayı, ama şeytana uymamayı.. Nefsinizin tarafında olunca şeytana uyarsınız çünkü nefis şeytanın araçlarından biridir. Ruhunuzun, maneviyatınızın tarafında olduğunuzda o zaman Allah'ın tarafında olursunuz çünkü ruhunuz Allah'ın Ruhundandır ve hep Allah'ın tarafındadır. Bu yüzden Efendimiz (sav) buyurur: Ölmeden önce ruhunuzu, Hakikatinizi arayın, çünkü öldüğünüzde bu ruh aslına dönecek, cisminiz de bütün kötülük ve günahlarıyla ceset olup kabre konacak. İlahi tarafta olun, ruhun tarafında olun. Cismin, nefsin, şeytanın tarafında olmayın o zaman Allah'ın yolunu kaybedersiniz. Cenab-ı Allah pek çok misaller veriyor, pek çok ayetler var Kur’an'da Allah'ın yoluna nasıl uyulur, nasıl Allah yolunda olunur herkese öğretmek için. Ve Efendimiz (sav) buyurdu: "Kullukum hattaun ve efdalul hattaun et tevvabun" Herkes günah işler. Fakat günahkârların en iyisi tevbe edendir. Çok büyük bir günah işleseniz de 2 rekat namaz kılıp af dilerseniz Allah çok hoşnut olur. www.saltanat.org Page 3 Efendimiz buyurur "Allah kulunun tövbesinden memnun olur". Sizden biriniz paranızı kaybedip sonra bulunca nasıl sevinirse Cenab-ı Allah da kulu tövbe edip O'ndan af dileyince böyle memnun olur. Allah affeder, ama inat edip hiç Allah'a tövbe etmeyen, af dilemeyen Allah o zaman ondan uzaklaşır. Allah'a bir adım bile yaklaşana, Allah ona doğru yürür. Allah'a doğru yürüyene, Allah ona doğru koşar. Allah ve Resulü bizi böyle sever, ve Kıyamet gününde ümmetinin en iyi ümmet olmasını ister. Şeytana uyarak Efendimizi (sav) utandırmayın. Evliyaya tabi olun. Allah buyurur “ala inna evliya Allahi la havfun aleyhim vela hum yahzenun. Elleziyne amenu ve kanu yettekun.Lehumul büşra fil hayatid dünya ve fi ahira. La tebdiyla li kelimatillah.” (10:62-64). Allah buyurur, evliyalara korku yoktur çünkü onlar Allah dostlarıdır. Ve kim onlara tabi olursa, mahzun olmaz, ağırlık gelmez onlara. Onlara korku ve bela gelmez çünkü evliyalar müridlerin ve Ümmeti Muhammedin ağırlık ve belalarını taşır. Ve bizler şimdi büyük bir karışıklık içindeyiz, büyük olaylar geliyor. İnsanlar Allah'tan kaçıyor, Efendimizin (sav) sünnetini bırakmış. Efendimiz buyurur ki, ahir zamanda herkes sünnetimi bırakırken ona sarılana Allah 100 şehid sevabı verir. O zaman Allahın farzlarını tutanlar? Farzını tutanlara vereceği mükafatı kimse hayal bile edemez. Sünneti tutana 100 şehit sevabı ve Efendimizin şefaati. Ya farzları tutan? Kimse hayal bile edemez. Günümüzde herkes Allah’tan kaçıyor bu maddi, cismani, süslenmiş hayatın peşindeler. Ne için? Sırf nefislerini memnun etmek için. Kimse Allah’ı, Resulunu, evliyayı memnun etmeyi düşünmüyor. Allah’ı memnun edin, hep mutlu olursunuz. Eğer şeytanı memnun ederseniz, size "ben Allah'tan korkarım. Ben sana, bana uy demedim. Niye bana uydun? Ben sana kötü şeyler söyledim, sen de kabul edip uydun. Senin hatan, ben ne yapayım? Ben ateşe gidiyorum, sen de benimle gel" der. Ama tövbe edip hep Allah’ın tarafında olan, günahları için gözyaşı döküp Allah’a itiraf eden: "Rabbim kötü işler yaptım. Beni Habibin hürmetine, evliya hürmetine Efendimizin Ehl-i Beyti hürmetine affet" diyeni Allah effeder. Şimdi pek çok insan, özellikle gayri Müslimler, kafirler Müslümanların elinden İslamı almaya çalışıyor, her yerde onlarla savaşıyorlar. Kim "Müslümanım" derse onunla savaşıyor kafirler her yerde. Ademoğulları arasında şeytanın kanununu yürütüyorlar. İnsanlarla "Müslüman" olarak değil ama İslamın kendisiyle savaşıyorlar. Müslümanların elinden İslamı almak istiyorlar çünkü biliyorlar ki Müslüman alemi İslam ile baş olur. Sahabelerin bütün ülkelerde baş olması gibi. Bütün ümmeti Muhammedin iman ile, İslam ile baş olması ve bütün ülkelerin açılması gibi. Bu yüzden şeytan hep, Hulefa-i Raşidin (4 büyük Halife) peşindeydi. İslamı Müslümanların elinden almak için elinden geleni yaptı. Müslümanlara hep kafirler, gayri Müslimler vasıtasıyla saldırır. Onların hepsi büyük süslü laflarla "Bize gelin, mutlu olun. İçin, dans edin, ne isterseniz yapın. Ahireti, ölümden sonrasını düşünmeyin. Ölümden sonrasını, oraya gidince düşünürüz" derler. Böyle aldatırlar, şeytan aldatır ve herkese tuzaklar kurar. İmam-ı Şafi Hz'nin zamanında, 25 rahip vardı. Bu 25 rahip,İslamı Müslümanların elinden almak için ellerinden geleni yapardı. www.saltanat.org Page 4 Bu yüzden şehir şehir gezerlerdi, der Şeyh Efendi Hz, bütün insanları Müslümanlıktan kafirliğe döndürürlerdi, kendilerine uysunlar diye. İkna ederlerdi insanları, para vererek, kadın vererek, ne isterlerse vererek. İnsanların hepsi onların arkasındaydı, ta ki Müslümanların halifesine, şehrine gelene kadar. O zaman Halifeye dediler "Şimdi sıra sende. Ya bütün İslam alemiyle bize uyarsın, ya da biz sana uyacağız. Münazara edelim. Kim daha kuvvetli olup diğerini ikna ederse, o ona uyar. Zamanın Halifesi o zaman telaşlandı çünkü civarındaki şehirler hep onlarla dinden dönmüştü. Şeyh Efendi Hz der ki, gayri Müslimlerin öyle kuvvetli rahipleriydi ki Allah yeri onların hizmetine vermişti, bir adımda bir yerden bir yere giderlerdi. Şeytan tarafından giydirildikleri için, şeytanın yaptıklarını yapabilirlerdi. Zamanımızda gayrimüslimlerin, Müslüman ülkeleri teknoloji ile giydirmesi gibi. Şimdi herkes onlara uymuş. Eskiden herkesin elinde tesbih olurdu çünkü tesbih herkese Allah zikrini, Efendimize salatu selamı hatırlatırdı. Şimdi kadın erkek, çocuk büyük herkesin elinde cep telefonu, oyun oynuyor. Artık ellerinde tesbih yok, Allah zikrini Efendimize selavat getirmeyi unutmuşlar. Ellerinde cep telefonu onunla oynuyorlar. Şeytanın ilk işi herkesin kalbinden İslam ve Allah zikrini çıkarmak. Böylece, zamanın Halifesi bu 25 rahip ona karşı savaş ilan edince çok üzüldü, mutsuz oldu. Gece uyuyunca rüyasında Efendimizi (sav) gördü. Efendimiz ona İmam-ı Şafi Hz'nin resmini gösterdi, ona git, bu 25 rahiple o münazara etsin. Kendi halkından hiçbir alim getirme, onlar yapamazlar. Sonra, ertesi gün sabah namazından sonra Halife Ezheri Şerife gitti. İmam-ı Şafi'yi tanıyan birilerini aradı. Oradakileri Halifeyle dalga geçtiler, "Burada İmam Şafi yok" diyerek. Çünkü İmam-i Şafi, ona Efendimiz tarafından verilen bir lakaptı. Kıyamette ümmetten çok kişiye şefaat edeceği için. Asıl adı farklıydı, Muhammed bin İdris'ti. Böylece, burada böyle biri yok dediler. Halife aramaya devam etti. Sonunda büyük, tevazu sahibi bir alim onlara, "çok zeki, Şeriatta çok derin birisi var. Onu size tanıtacağım, adı Muhammed bin İdris" dedi. Ama daha 10 yaşında bile değil 7-8 yaşlarında" dedi. Halife "beni ona götür, bu çocuğu görmek istiyorum" dedi. O zaman onu odaya götürdü ve Halife Efendimizin ona rüyada gösterdiği, 25 rahiple münazara edecek" dediği çocuğu gördü. O zaman ona "İslamı bizden almakla tehdit eden 25 rahip var ve Efendimiz şehrin ana meydanında onlarla münazara etmen için seni tayin etti. Yapabilir misin? diye sordu. O zaman İmam-i Şafi, bizim "Allah Ya Celil, Allah Zül Celal" denince zıplamamız gibi zıplamaya başladı Efendimizin emrini duyunca. "Evet, yaparım ya Halif, üzülme kolaydır" dedi. Böylece İmam-ı Şafi, "bir gün belirleyin, geleyim" dedi. Halife de ana meydanda cuma günü olarak tayin etti. Bütün halk, bakanlar, hepsi gelecekti. Ve rahipler "piskoposumuz için yüksek bir mimber olsun, biz de etrafında olalım Müslüman alimi aşağıda olsun, bizimle münazara etsin" diye şart koşmuşlardı. Bu şekilde piskoposları yukarıda mimberde oturdu, bütün rahipleri de etrafına oturdular ve alim gelip kendileriyle münazara edecek diye beklemeye başladılar. Ama küçük bir oğlan çocuğu geldi elinde kitabıyla, bütün insanları geçip Halifeye gitti, selam verdi. Sonra da mimberin altına gelip durdu. "Ben sizinle münazara edeceğim" dedi. www.saltanat.org Page 5 O zaman piskopos ve bütün rahipler ona gülmeye başladılar. Halifeye "Sizin ülkenizde bizimle münazara edecek alim yok mu ki küçük bir oğlan çocuğu buldunuz?" dedi halifeye. İmam-ı Şafi "Halifeye söylemeyin. Benimle konuşun. Burada alimlerin mertebesi öyle yüksek, sizin hepinizden daha yüksek, bu yüzden bana "oğlum sen git onlarla münazara et, sen yetersin" dediler. Şaşırdı rahipler. Sonra piskopos "Peki, nasıl isterseniz, ama şartımızı biliyorsunuz, sizi ikna edersek halife dahil hepiniz bize uyacaksınız, Hristiyan, Yahudi, gayri Müslim olacaksınız. Siz bizi ikna ederseniz bizi yenerseniz, size uyarız". İmam-ı Şafi "Evet" dedi. "Şartınıza uyarız, ben halife ve bütün Müslümanlar adına kabul ediyorum". Ona 101 tane sordu sordular. Daha soruyu sormadan İmam-ı Şafi Hz cevabını verdi. Ta ki rahiplerde artık soracakları soru, hiçbir şey kalmadı. O zaman Müslümanları ikna edecek, yenecek soru kalmayınca "Allah var diyorsanız, gösterin bize Rabbinizi, görelim" dediler. O zaman İmam-ı Şafi Hz, süt satan birinin sesini duydu. Sütçü olanlardan habersiz oradan geçiyor, "süt" diye bağırıyordu. "Süt, süt, kim süt almak ister?" O zaman İmam-ı Şafi Hz Halifeye, "Ya halif,bana bir kova süt getir" dedi. O zaman Halife şaşırdı "çocuk bu rahiplere cevap verirken acıktı heralde. Süt istiyor" diye düşündü. Tamam dedi, vezirine "hemen git süt al, içsin de münazaraya devam etsin". Ona kovayla sütü getirdiler. "Ey piskopos ve rahipler" dedi. Bu kovada süt var. Sütün içinde su var mıdır? "Evet, tabi vardır" dediler. Tereyağı var mıdır? Evet Peynir var mıdır? Evet. Yağ var mıdır? Evet, yağ da var. Çok iyi gösterin o zaman göreyim. O zaman "sen daha çocuksun, bilmiyorsun, bunun çok kaynaması lazım. Sonra işlenmesi lazım". O zaman keçi derisine koyup sürekli sallarlardı kaynadıktan sonra, ta ki tereyağı çıkana kadar. Peynir, yağ çıkana kadar. En sonunda suyu kalır. Böyle gösteremeyiz demişler. Şeyh Efendi Hz der ki, Allah tarafından kudret giydirilen böyle olur. İmam-ı Şafi Hz, "gelin piskopos, rahipler, gelin de bakın süte" demiş. Ve İmam-ı Şafi Hz, Efendimizin gözleriyle bakarak, yalnızca bakarak süte emretti, ayrışması için. Ve peynir ayrıldı, tereyağı ayrıldı, yağ ayrıldı, su ayrıldı. Allahu Ekber! Ve onlara, "bunu yapabilen hakiki bir mümin Allah'ın Nurunu görebilir. Sizin gibi bir kafir, gayri Müslim Allah'ı göremez. Kaynamanız, halvetlerde ezilmeniz lazım, ta ki sonunda tamamen bitesiniz. Toprağın altına gömülen tohum gibi, nasıl o biter, sonra kök olur gövde çıkar. Aynı şekilde sizin de insaniyetinizin parçalanıp bitmesi lazım ki içinizde yalnızca, kendisiyle varlıkta olduğunuz Allah ve Efendimizin (sav) nuru kalsın. Ancak o zaman Cenab-ı Hakk’ın Nurunu görebilirsiniz. O zaman Hakkın Huzurunda olursunuz. Bu mucizeden sonra artık rahipler tamamen dağıldılar. Başka birşey söyleyemediler, İmam-ı Şafi gibi keramet de gösteremezlerdi. O zaman piskopos "Diyelim ki Allah var. Peki Allah şimdi ne yapıyor? Eğer İlahi Huzurda olup Nuru görebilirim diyorsan, Allah ne yapıyor şimdi söyle. Allah Kur’an'da buyurur: "Kulle yevmin huve fî şe’n" (55:29) Allah’ın her gün insanlar için yeni ve özel bir tecellisi vardır. Piskopos sordu "Allah varsa, şimdi ne yapıyor?" İmam-ı Şafi Hz "bu soruna buradan cevap veremem, aşağı inmeniz lazım" demiş. Piskopos ve rahipler Allah ne yapıyor çok merak ettiklerinden, hepsi hemen koşarak inmişler mimberden, çocuk bize Allah ne yapıyor gösterecek diye. www.saltanat.org Page 6 Aşağı indikleri anda, çocuk hemen hızla mimbere tırmanıp yukarı oturmuş. "Allah şimdi siz kafir ve müşrikleri aşağı indirdi; Allah’a ve Efendimize iman eden mü'min ve Müslümanları yukarı mimbere çıkardı. Allah'ın şimdi yaptığı bu. Münazara bu şekilde bitiyordu. İmam-ı Şafi Hz aşağı indi ve piskoposa "şimdi ben sana bir soru sormak istiyorum" dedi. "Tamam sor" dedi piskopos. Artık aşağıdalar ama. "Cennetin anahtarı nedir? Bu, bütün Ademoğullarının bilmesi için: cennetin anahtarı nedir? Allah Cenneti yarattı ve bütün kubbelerini, arşlarını, ağaçlarını, hurilerin boyunlarını, ağaçların yapraklarını, cennette ne yarattıysa hepsinin üzerinde "La ilahe illallah, Muhammedur Resulullah" ile süsledi. Ve cennetin anahtarı nedir, piskopos? O zaman piskopos böyle uzaklaştı, cevap vermedi. Bir saat geçti, cevap vermedi. Etrafındaki 24 rahip "bizi buraya bu çocuğun önünde eğlence olalım diye mi getirdin? Ya bir de alim çıksaydı? 1 saatir bir sorusuna cevap veremedin. Senin 100 soruna cevap verdi, Allah ne yapıyor gösterdi, sen bir sorusuna cevap veremiyor musun?" "Cevabını biliyorum kardeşlerim, ama cevap verirsem hepimiz onlara uymak zorunda kalırız" "Biz sana tabi olduk, Allah'a çok yakın olduğuna ve bize cennetin kapısını açacağına inanıyoruz. Eğer cennetin anahtarı onlardaysa biz niye sana tabi olalım, deli miyiz biz? Çabuk söyle cennetin anahtarını". Rahipler aralarında tartıştılar,ta ki piskopos cennetin anahtarını söyleyene kadar "Eşhedu en la ilahe ill’Allah, ve eşhedu enne muhammedun resul’Allah". Böylece 25 rahip, piskopos ve onun arkasında olanlar Müslüman oldular ve İmam-ı Şafi ve Halife İslamı, Müslümanların elinde tutabildiler. Bu kıssanın hikmeti, İslamı hep ellerinizin arasında tutun, hep "eşhedü en la ilahe ill’Allah ve eşhedü enne Muhammedur Resulullah" ile meşgul olun. Ve hepiniz Şeyh Nazım Hz'nin müridi, aşıklarısınız. Hakikati, maneviyatı arıyorsunuz. Ama kendinizi Allah'ın, Efendimizin, Evliyanın, Ehl-i Beytin aşkıyla ezmezseniz, cisminizin zerreleri Cenab-ı Allah'ın ilahi aşkına dönüşene kadar.. o zaman Hakikate ulaşır ve Allahın, Resulunun ve Evliyanın huzurunda olursunuz. O zaman hakiki iman, İslam ile giydirilirsiniz. Efendimizin buyurduğu gibi, "beni kendinden ve ruhundan daha sevgili yapmayan insanda hakiki iman olmaz". Varlığımız insani, cismanı olacağına Allah’ın ilahi aşkı olmadıkça.. Aşk ki Allah Efendimizi ve İslamı bu ilahi aşkın esasından inşa etti. Ve Efendimiz de İslam ve imanı, aşkın esasından inşa etti. Ancak böyle olursak Allah'ı, kendimizi, özümüzü ve hakikatimizi bulabiliriz. O zaman insan-ı kamile, mükemmelliğe erişebiliriz. Kemale ulaşırız çünkü hakikatimizi bulmuşuzdur. Ruhaniyetimizi bulmuşuzdur ve sonra Allah kalbin bütün letaiflerini açar ve Allah'ın Huzuruna ve Arşına ulaşırsınız. Ki bu, Allah'ın bütün Peygamberlere ilk emri idi. Hz İbrahim'e: "Tavaf edenler, kıyama duranlar,rüku ve secdeye varanlar için evimi tertemiz et" (Hac:26) Evimi temizle, kalbini temizle demek. Kimin için? Arşın etrafında tavaf yapanlar, Allah'ın elleri arasında secde edenler için. Çünkü Allah "Ne gökler ne yeri seçtim Kendime Beyt olarak yalnız Adem oğlunun kalbini, ve Arşımı, İsm-i Azamımı ve Nurlarımı oraya yerleştirdim. Bulun Beni! Beni bulursanız, kendinizi bulursunuz ve Rabbani olursunuz. www.saltanat.org Page 7 Allah hepimizi affeylesin, rahmet etsin ve Şeyh Nazım Hz'nin, Efendimizin (sav), ve Allah'ın Nurları ile giydirsin. Allaha muhlis kul, Efendimize muhlis Ümmet, Şeyh Nazım Hz'ne muhlis mürid, ve Sahibu Zaman Mehdi (as)'a ihlas ile uyanlardan eylesin. Bi hürmetil Habib, bi hürmetil Fatiha. Esselamu aleyküm ve Rahmetullahu ve berakatuhu. Video Link: http://saltanat.org/Blog/tabid/271/PostID/613/The-Key-to-Paradise-Cennetin-Anahtaren.aspx www.saltanat.org Page 8