GEZİ RAPORU YAŞAR ACAR FEN LİSESİ 9/B 166 OĞUZCAN BALTALI GEZİ RAPORU GEZİ ÖNCESİ YAPILACAK HAZIRLIKLAR (ÖN ARAŞTIRMA) a. Fuat Sezgin, İslam’da Bilim ve Teknik, Ankara, 2007 b. www.ibttm.org/TR/index.html c. http://www.ibttm.org/TR/index.html d.http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0stanbul_%C4%B0slam,_Bilim_ve_Teknoloji_M %C3%BCzesi e. http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/Pages/Haber.aspx?NewsID=16019 f. http://www.derindusunce.org/2008/06/02/islam-bilim-teknoloji-tarihi-muzesi/ GEZİ-İNCELEME SIRASINDA KULLANILACAK MALZEME VE CİHAZLAR Fotoğraf makinesi Kalem Not defteri Dosyalar İNCELENEN TARİHİ MEKÂN HAKKINDA BİLGİLER İstanbul İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi Mayıs 2008 de açılmış olan müze, İstanbul´un en güzel mekânlarından biri olan Gülhane Parkı´nda, eski saray duvarlarının Has Ahırlar kısmında 3500 m2’lik bir alanda yayılmış olarak bulunmaktadır. Tarihi binanın girişi önünde, Arap-İslam coğrafyasının bilim tarihi açışından en anlamlı çalışmalarından birine dayanarak yapılmış olan bir yerküre, ziyarete davet etmektedir. Halife el-Memun´un (hilafeti: 198-218 H./ 813-833 M.) emri üzerine, küresel tasarım ile hazırlanan dünya haritası o zamanlar tanınan dünyanın coğrafyasını şaşırtıcı bir doğrulukta göstermektedir. Memun´un haritasının ortaya çıkarılması, üzerinde yapılan bilimsel çalışma ve kürenin müzede sergilenmesi, ziyaretçileri bekleyen 500 ün üzerindeki diğer eserler gibi, 1982 yılında Frankfurt Goethe Üniversitesine bağlı Arap-İslam Bilimleri Tarihi Enstitüsü´nü kurmuş olan Profesör Fuat Sezgin´in yorulmak bilmeyen araştırmaları sayesinde gerçekleşmiştir. Arap-İslam yazma eserleri üzerinde yıllar süren bilim-tarihsel yoğun çalışmalar, bu müzede sergilenen ve bugün ziyaretçisine eşsiz bir bilimsel yolculuğu mümkün kılan eserlerin zeminini oluşturmuştur. 9-17. yüzyılların bilimsel ve teknik gelişmelerini yansıtan bu eserler, detaylarına sadık kalarak hazırlanmıştır. İlk olarak bilim tarihinin değişik disiplinlerdeki evrimini kapsamlı bir şekilde takip etme imkânı sunmakla İstanbul’daki müze dünya çapında bir yenilik arz etmektedir. Astronomi, coğrafya, gemicilik, zaman ölçümü, geometri, optik, tıp, kimya, mineraloji, fizik, teknik, mimari ve harp tekniği sahalarında sistematik bir düzenle sergilenen eserler göstermektedir ki, Arap-İslam bilimlerinin büyük keşif ve buluşları – Arapça o dönemde evrensel bilim dili idi- , değişik yollardan Avrupa´ya gelmiş, orada kabul bulmuş ve alınarak adapte edilmişlerdir. Evrensel bilim tarihi, ziyaretçiye sürekliliği bozulmadan sunulmaktadır; bu, özelikle Arap-İslam dünyasındaki yeniliklerin Avrupa tarafından alınışı, maketler aracılığı ile karşılıklı sergilendiğinde göze çarpmaktadır. İslam kültür çevresinin bilim tarihindeki seçkin çalışmaları hem görülmekte, hem de levhalardaki metinler vasıtasıyla çok dilde ve detaylı olarak açıklanmaktadır. İstanbul İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi sevindirici bir şekilde, Avrupa müzelerinin eğilimine uyarak ziyaretçilere, sergilenen eserle ilgili sadece birkaç satır bilgi aktarmakla kalmıyor; bilakis, ziyaretçiyi zaman ayırmaya ve bilim tarihinin bu eşsiz sergisini daha derinden anlamaya davet ediyor. Müzeyi gezmiş olmak, ziyaretçiyi, Prof. Fuat Sezgin´in 5 cilt olarak yayınlanmış eseri vasıtası ile (Almanca ve Fransızcasının yanısıra 2007 yılından itibaren Türkçesi de mevcut) İslam bilim ve teknik tarihinin etkileyici dünyasını daha yakından tanımaya teşvik etmektedir. İstanbul'daki İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi, bir taraftan bilimsel eserlerin estetik ve öğreticiliği, diğer yandan bıraktığı intiba ve kazandırdığı bilgi ile özel bir etkileyici güce sahip. İstanbul böylece geniş ve bilim tarihi açısından anlamlı, doğubatı ilim kültürünü birleştiren bir köprü kazandı ve 2010 yılının Avrupa Kültür Başkenti olmasının yanında bu özelliği ile de ziyarete çağırıyor. GEZİ GÜZERGÂHI, KULLANILAN ARAÇ VE KATILIMCI SAYISI Gezide 34 TN 2268 plakalı 2006-296 İETT kodlu bir İETT aracı ile yolculuk yapıldı. Geziye 47 öğrenci 3 öğretmen katıldı. 09.15: Okuldan Ayrılış 10.45: Müzeye Varış 11.45: Müzeden Ayrılış 12.45: Okula Varış Gidiş Güzergâhı: Beylikdüzü (Kalkış)-Haramidere (Esenyurt)-Avcılar-K.çekmece-Florya(Bakırköy)Yeşilköy(Bakıköy)-Yeşilyurt(Bakırköy)-Zeytinburnu-Narlıkent-yenikapı-KumkapıCankurtaran-Fatih E5 Karayolu-Yeşilköy Caddesi-Bakırköy Sahil Yolu-Kenndy Caddesi Geliş Güzergâhı: Eminönü-Balat-Haliç-Eyüp-Edirnekapı-Bayrampaşa-Esenler-Forum İstanbul-Kanal D Merkez Binası-İstoç-Bağcılar-Esenyurt-Avcılar-Beylikdüzü-Yaşar Acar Fen Lisesi GEZİ GÜZERGÂHINDAKİ DİĞER TARİHİ ESERLER, ETKİNLİKLER VE AKTİVİTELER Tarihi Eserler • • • • • • İstanbul Surları Yedikule Zindanları Sirkeci Tren Garı Ahırkapı Deniz Feneri Yeni Camii(Valide Sultan Camii) Galata Köprüsü Etkinlik ve Aktiviteler • • • • Otağı hümayun restorasyonu bitmiştir. 27.12.2010’da YTÜ’de açılışı vardır. Mevlana’nın 737. Vuslat Yıldönümü 28.12.2010’da Konya’da kutlanmaktadır. Müze kart reklamları. İstanbul 150 şehir arasında 1. Seçilmiştir.( İstanbul Metropoliten Kentler Araştırmasında, gelir ve istihdam bakımından 150 şehir arasında en hızlı büyüyen kent oldu.) • İNCELENEN TARİHİ MEKÂN HAKKINDA BİLGİLER Bu tarihi mekân Osmanlı zamanında saray ahırı olarak kullanılmıştır. II. avlunun Haliç yönünde Maliye hazinesi (Silahlar Seksiyonu), Kubbealtı ve revakların arkasında kalan alan, Has Ahırların bulunduğu bölgedir. Buraya Babü’s-Selam’ın sol tarafındaki meyilli bir yolla ulaşılır. Bu yolun II. Avludan sonraki kısmında Has Ahırların kapısı, cenazelerin çıkarılmasında kullanıldığı için Meyyit Kapısı adıyla anılır. Fatih Sultan Mehmet’in Has Ahırları, II. ve III. Avlu denilen Divan meydanı ve Enderun’daki binalardan sonra, Sûr-ı Sultâni’nin tamamlanması sırasında yaptırdığı bilinmektedir. Avlunun bir tarafını tamamıyla kaplayan Has Ahırda sadece sultan ve Enderûn’un yüksek rütbeli kişilerinin bineceği seçme atlar bulunurdu. Uzun yapının kuzey ucunda, tek kubbeli bir mekân ve buna bağlı olan odalar Raht-ı Hümâyûn Hazinesi’dir. Hazinede padişah ve yüksek rütbeli kişilerin atlarında kullanılan değerli taşlarla süslenmiş koşum takımları, eğerler vs. muhafaza edilirdi. Bu bölümde ayrıca, Ahır Emini ile diğer üst düzey yöneticilerin odalarının bulunduğu anlaşılır. Sarayın birun halkının önemli bir grubunu oluşturan Istabl-ı Âmire (Has Ahır) örgütünün 3000 kişinin üzerinde olduğu, sarayın bahçelerinde ve İstanbul’un çeşitli yerlerinde bu kısma bağlı örgütlenme, tavla, atölye ve çeşitli binaların olduğu bilinir. Binadaki ahır döneminden kalma duvar zincirlerini görmek mümkündür. Müzenin ziyaretçi sayısı resmi olarak bilinmemektedir. Fakat orada çalışanların tahminine göre günde ortalama 100 kişi gelmektedir. Ayın 269 günü açık olan müzeye bu hesaplara göre yılda resmi olmayan tahminlere göre 31200 kişi ziyaret etmektedir. TARİHİ MEKÂN/MÜZEDE SERGİLENEN TARİHİ ESERLER HAKKINDA BİLGİ Müzede 500’e yakın tarihi eser bulunmaktadır. Müzenin belirli bir kısmı daha açılmamıştır. Müzedeki bu eserler Kültür bakanlığınca 5 ciltten oluşan müze kataloğu oluşturulmuştur: • • • • • • http://www.ibttm.org/TR/muze/kolleksiyon/katalog.html http://www.ibttm.org/TR/muze/kolleksiyon/Volume1TR.pdf http://www.ibttm.org/TR/muze/kolleksiyon/Volume2TR.pdf http://www.ibttm.org/TR/muze/kolleksiyon/Volume3TR.pdf http://www.ibttm.org/TR/muze/kolleksiyon/Volume4TR.pdf http://www.ibttm.org/TR/muze/kolleksiyon/Volume5TR.pdf TARİHİ MEKÂN/MÜZEDE YAPILAN KÜLTÜREL VE SANATSAL ETKİNLİKLER İBTTM açıldığı 24 Mayıs 2008´den bu yana hiçbir kültürel ve sanatsal etkinlik faaliyetinde bulunulmamıştır. İNCELENEN TARİHİ MEKÂNDA İLGİNİZİ EN ÇOK ÇEKENLER 1.Fil saati Cezeri'nin en ünlü aracıdır; bir fil şeklindedir. Filin ortasında oturan adamın kalemi yarım saatte 7,5 dereceye gelince yukarıda bulunan bir kuş öter. Balkonda oturan adam sağ tarafındaki şahinin gagasından elini kaldırır, sol elini sol tarafındaki şahinin gagası üstüne koyar. Sağındaki şahinin gagasından, sağdaki yılanın ağzına bir top düşer, yılan topu filin sağ omzundaki vazoya bırakır, filin seyisi balta ile filin başına hamlede bulunur, sopalı sol elini kaldırır ve filin başına vurur. Top filin göğsünden çıkar, karnında asılı bir çan üzerine düşerek ses çıkarır, böylece yarım saatin geçtiği anlaşılır. 2.Kurtuba Camii Kurtuba Camii Vikipedi, özgür ansiklopedi Kurtuba Camii (İspanyolcada Arapça " دجسمMescit" kelimesinden türemiş Mezquita adıyla bilinir) İspanya'nın Cordoba şehrinde sonradan kiliseye çevrilmiş olan camidir. Endülüs Emevilerinin başkenti Kurtuba'da 600 cami vardır. Bu camilerin en anıtsal ve ihtişamlısı Kurtuba Camii'dir. Vadil-Kebir nehri kenarındaki caminin temelini 786'da I. Abdurrahman atmıştır. Caminin kare minaresinin kenarları 8.48 m'dir. Kubbe sisteminde üst üste binen kemerlerde kırmızı beyaz mermer kullanılmıştır. Cami içinde 1293 sütun vardır (Özkeçeci, 2006:247). Bu ulu cami bugün Cordoba Katedrali'dir. Oymalı mermer mihrabı bütün camiler içinde en güzel mihraplardandır. Duvarlarda kufi yazılar lacivert zemine altınla yazılmıştır. Minber, pek çok fildişi parçayla, değerli taşlardan altın çivilerle yapılmıştır. İspanya'nın Cordoba (Kurtuba) şehrinde, şehrin ortasından geçen Guadalquivir (Vad'il Kebir) ırmağının kenarında bulunan Kurtuba Camii dünyanın en büyük ve en eski camilerinden biridir. Abdurrahman I tarafından yaptırılan ve 785 yılında inşaasına başlanan caminin yapımı bir yılda tamamlanmıştır. İlk yapıldığındaki büyüklüğü 75 metre eninde ve 100 metre boyundaydı. Daha sonraki hükümdarlar camiyi çeşitli eklemelerle büyüttüler. 833 yılında, Abdurrahman II, doğu ve batı taraflarına birer sahın ekleyerek sahınların sayısını 11'e çıkardı. 961 yılında II. Hakem, camiye 11 sahın ve 11 kemer daha ekleyerek uzunluğu 47,5 metreye çıkardı. Bu ilaveler ilk şekli bozmadan, aynı üslupta yapılmıştır. Bu eklemelerden sonra mabet 175 metre uzunlukta, 134 metre genişlikte muazzam bir yapıya dönüştü. Caminin çevresinde 12,20 metre yükseklikte kalın bir duvar vardır. Dünyadaki en fazla sütuna sahip olan mabet, Kurtuba Camii'dir. Sütunlardan oluşan 19 paralel yol, bu doğrultuya dik 36 adet yolu dik açıyla keser. 850 adet olan sütunların çoğu granitten, bazıları da çeşitli taşlardan yapılmıştır. Sütunlar, tuğlalardan ve beyaz taşlardan meydana gelen kemerleri destekler. Caminin dış süsleri çok zarar görmüş olmasına rağmen iç süsleri hala göz kamaştırıcıdır. Mabedin bir diğer özelliği de kemerlerin iki katlı olmasıdır ve bu özellik yalnız bu camide bulunmaktadır. Kurtuba Camii, 1523'te katedrale çevrilmiştir ve çeşitli ilaveler yapılmıştır. Fakat bu arada orta kısımlardan 63 adet çok güzel sütun kaldırılmıştır. Bu harika eserdeki mimari özellik, kendisinden sonraki pek çok esere örnek olmuştur. 3.Hikmet Terazisi Terazi gelişiminin en yüksek basamağı olarak,500/1115 yılına doğru Ebū Ḥātim elMuẓafferb. İsmāʿīl el-İsfizārī13 tarafından geliştirilmiş ve çağdaşı ʿAbdurraḥmān elḪāzinī14tarafındanmükemmeleştirilmiş olan tam «hikmet terazisi»(mīzān el-ḥikme) görünmektedir. «A terazi koluna (bkz. yukarıdaki çizim) el-Ḫāzinī, 6 cm’lik bir kalınlık ve 2 m’lik bir uzunluk vermektedir. O, ortada bir C parçasıyla güçlendirilmiştir, açıkça görüldüğü üzere bu yerde bükük-lükten kaçınılmalıdır. Orada bir B çapraz parçası(ʿarīḍa) içeriden geçirilmiştir. Onun karşısında aynı şekilde bir F çapraz parçası, makasın alt kısmında bulunmaktadır. Bu makasta yaklaşık ½ m uzunlukta olan D dili oynamaktadır.» 4.‖.Bayezıd Şifahanesi Darüşşifa ve Tıp Medresesi, II. Beyazıt'in 1484 yılında Akkirman seferlerinden elde ettiği ganimet gelirleri ile 14841488 yılları arasında yaptırılan külliyedeki 10 farklı birimden birisiydi. Darüşşifa'da tedavi hizmeti ücretsiz verilmekteydi. Medresede okuyan öğrenciler, darüşşifadaki uzman hekimler yanında yetiştirilmekteydi. Hastane üç bölümden oluşmaktadır: Birinci bölümde, poliklinikler (göz mütehassısı, cerrah, nöbetçi odaları), kiler, özel diyet mutfağı, bekçi odaları, akıl hastaları tecrit odası, ilaç olarak kullanılan şurupların pişirildiği mutfak ve personel odaları bulunmaktadır. İkinci bölümde 4 oda ve 2 sofa bulunmaktadır. Odalardan ikisi ilaç deposu ve eczane olarak, diğer ikisi de üst düzey personelin kullanımına tahsis edilmiş. Üçüncü bölüm yataklı kısımdır. Bu bölüm 6 kışlık oda ile 5 açık sofadan oluşmaktadır. Sofalardan 4'ü yazlık yatak odası biri de musiki sahnesidir. Odalar ve sahne büyük ve yüksek bir kubbeyle örtülü şadırvanlı bir salon etrafında çevrelenmiştir. Odaların dış bahçeye, iç salona açılan pencereleri vardır. Ortadaki büyük kubbenin tepesindeki fenerden gelen ışık iç mekânı aydınlatır ve havayı, pis kokuları dışarı atar. Bir merkez çevresinde toplanmış hasta odaları az personelle hizmet verilmesini sağlar. Personel tüm odaları kolaylıkla gözetleyebilir ve gereğince acil olan hastaların yardımına koşarlar. Bu bölümün yapısında akustik sistemi de oldukça hassastır. Haftada üç gün verilen musiki konserleri yankılanmadan binanın her tarafından rahatça dinlenebilir. Musiki ile hasta tedavisi, bu hastanenin özellikleri arasındadır. Tedavide yalnız musikiden değil, su sesi ve güzel kokulardan da yararlanılmaktadır. Büyük kubbe altındaki şadırvandan fışkıran suların kubbeye kadar yükseldiğini görenler yazmışlardır. O yükseklikten düşen suyun çıkardığı melodiler hastaları huzura kavuşturmaktadır. Tüm hastalar için musiki konserleri verilmekte ve hastalar bundan yarar görmektedirler. Çalışanlara yapılan günlük ödeme ise Baştabip 30 akçe, Tabipler 10'ar akçe, 2 kehhal 7'şer akçe, 2 cerrah 7'şer akçe, kâtip 4 akçe, hizmetliler 3'er akçe, Ferraş 3 akçe gassal 3 akçe, bevvap 3 akçe, hadim 3 akçe idi. 5.Takuyiddin(Bilim Adamı) Hayatı 1521 yılında Şam'da doğdu. Eğitiminden sonra Tennis kadılığına atandı. Kadılığı sırasında yaptığı gözlemler ile ün kazandı. 1571'deMustafa Çelebi'nin ölümünden sonra II. Selim tarafından saray müneccimbaşılığına atandı. 1574 yılında Galata Kulesi'nde göz olsun başkanlığına başlamıştır. Hoca Saadettin ve Sokullu Mehmet Paşa'nın desteği ve padişah III. Murat'ın fermanıyla 1577 yılında Tophane sırtlarında Takîyüddîn’in yönetimi altında bir gözlemevi kurulmuştur[1]. Takiyüddin'in eserlerini muhafaza çalışmaları Takiyüddin’e ait el yazmalarının bir bölümü Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’nde bulunmaktadır. Enstitü’nün UNESCO’yla (Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Organizasyonu) birlikte yürüttüğü "Memory of the World" projesi çerçevesinde, Takiyüddin’e ait el yazmalarının da içinde bulunduğu 821 Türkçe, 414 Arapça ve 102 Farsça, toplam 1337 eser mikrofilmleri çekilerek CD- Rom üzerinde kataloglamaktadır. Takiyüddin’in diğer eserleri başka kütüphanelerin raflarındadır. DEĞERLENDİRME Gezi olarak seçilen müze çok güzel ve bir o kadar da anlamlı bir müze idi. Müze açıldığı tarihten bu yana birçok tarihi ve bilimsel eserin 1. el kaynaktan almıştır. Müze sadece Türklerin değil bütün İslam ülkelerini ilgilendiren eserleri bünyesinde bulundurmaktadır. Fakat müze kendisine gereken özeni görememektedir. Sebepleri çoktur. Konuk ve turist sayısının azlığı -ki bu bile kesin olarak bilinmiyor- müzeye olan ilgisizlik, müzenin eser sayısındaki azlık, daha restore edilen bölümlerin gecikmesi, müzede bulunan bazı maketlerin çalışmaması… Bu olumsuzlukların yanında Türkiye’deki İslam adına kurulan ve birçok icadın aslında Avrupalılar değil de Müslümanlar tarafından bulunduğunu anlatan bir müze bulunması çok önemli bir şeydir. Geziyi bir bütün olarak nitelediğimizde olumlu ve katılan kişilere büyük bir artı sağlayacak bir gezdi. Gezi planı güzeldi. Fakat bir rehber ve ya bir kapsamlı broşürün önceden hazırlanıp verilmesi daha iyi olurdu. Gezilen müzede öğrenciler –yani bizeverilen gezi raporu –yani bu rapor- gezinin boş bir gezi değil de gerçekten bir şeyler öğrenmek birşeyler araştırmak için yapılmış bir gezi olduğunun en büyük göstergesidir.