t DiYANH iŞLERi BAŞKANLIGI Dini Yaymlar Dairesi Başkanlığı Üç Ayda Bir Yayımlanır Cilt: 44 • Sayı: 4 • Ekim - .'-,-•- Kasım -Aralık 2008 - ÇEVRE SORUNU VE KUR'AN'IN ÇEVREYE YAKLAŞlMI Şehmuz DEMİR * ~~~~~~'"~ Özet: Neredeyse her ülkede bir çevre krizinin belirgin işaretleri görülmektedir. Bu nedenle, modem dönernin en önemli küresel sorunlanndan birinin çevre krizi olduğunu kabul etmeyen yok gibi. Sırursızca ve sorumsuzca tüketen, bunu yaparken de tabiatı tahrip ederek yeryüzünün en ölümcül yağmacısı haline gelen bir insan yapısıyla karşı karşı­ yayız. Dolayısıyla bu süreçte İslamın, özelde de Kur'an'ın insana, tabiata, varlığa ve çevreye yaklaşımı büyük önem arzetmektedir. Modem dönemdeki yoğun çevre krizi ile özellikle son birkaç asırdır İlahi çevreden gittikçe uzaklaşılınası arasında önemli bir bağlantı olduğunu söyleyebiliriz. Zira Kur'an ekseninden bakıldığında, çevre sorununun temel nedeninin İlahi çevreden uzaklaşma olduğu görülecektir. Bu makalede, küresel çevre krizine, bunun nedensel arkaplanına; çevreye yaklaşımına; Allah, tabiat ve insan arasındaki ilişkiye bir makalenin el verdiği sınırlar dalıilinde yer verilmeye çalışılacaktır. Kur'an'ın Anahtar Kelimeler: Allah, Kur' an, Çevre, Tabiat Environmental Problem and The Quran's Approach to The Environment Abstract: It has been clear signs of environment erisis almost in every co- untry. So, there is no one who don't accept that one of the most important spherical problem is environment erisis in modem age. * Doç. Dr., Atatürk Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Diyanet ilmi Dergi • Cilt: 44 • Sayı: 4 W e face to face a human who exhoust limitless and irresponsible being mortat looter. Because of this reason, in this process, it is very important that the existance of Islam especially the Quran' s approach to the nature, human and the environment. It mustn't be forgotten that there has been an important connecti- on between environment erisis and going away from Divine environment especially in a few last ages. Because when it was looked from the Quran's perspective, it will be seen that the cause of basic problem is far away from Divine environment. In this article, w e will be tried to examine as possible as we can do that the Quran's view to the environment, spherical environment erisis and its background, view to environment of the Quran, the relation among Allah, the nature and the man. Key Words: Allah, Quran, Environment, Nature "İnsanlann bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu" (Rum, 30/41) Giriş Tabiat ve içindeki varlıkların yaratılış ve işleyişi belirlenmiş İlahi bir yasaya göre gerçekleşmektedir. Tabiatın bir parçası olan hayvanların gelişimi de bu yasanın dışında değildir. Hayvanların fiziki yapıları, belirli bir çevrede yaşayabilecek ve kendini koruyabilecek şekilde yaratılmıştır. Her hayvan kendine uygun yerlerde yaşayabilir, her yerde yaşayamaz ve yaşadığı çevrenin şartlarına da uymak gibi bir zorunlulukla karşı karşıyadır. insanla hayvanın ayırım noktalarından birisi budur. İnsan, doğadaki birçok hayvana oranla çok daha güçsüz bir şekilde yaratılmış­ tır. Hayvanların çevre şartlarına büyük bir çoğunluğu doğar doğmaz ayakları üzerinde durur ve ayak uydurmaya başlar. Dolayısıyla, hayvanın insanla kıyaslana­ mayacak düzeyde hızlı bir şekilde büyüyüp geliştiği görülmektedir. İnsanın ise ayağa kalkıp yürüyebilmesi için bile neredeyse iki yıla, kendini koroyabilecek duruma gelebilmesi için de on yıla, hatta belki on yıldan da daha fazla bir zamana ihtiyacı bulunmaktadır. ÇEVRE SORUNU VE KUR'AN'IN ÇEVREYE YAKLAŞıMI İnsan birçok hayvana göre fiziki yapısı itibariyle zayıf durumda olmakla birlik- te, bu sıyla açığını zekasıyla ve zekasının ürettiği aletlerle, makinalarla kapatır. O, zeka- bütünüyle çevreye uymak durumundan kendine uyduran bir diğini varlık doğayı doğaya çevreyi değiştiren, dönüştüren, haline gelir. Ancak burada kritik sorunun gündeme gel- belirtmek gerekir. Yararlanmak getiren, çıkıp, amacıyla doğa şartlarını kendine uygun hale egemen olan insan, modern dönemde zirve noktasına ulaştığı üzere, tüketmeye başladı ve paradoksal bir şekilde, doğayı tüketirken, farkında olabaşladı. rak veya olmayarak kendini de tüketmeye Ve tam da burada, hem kendini hem de doğayı tüketen hiçbir hayvanın bulunmadığı I ifade edilmeli. Bu çerçevede, gelinen noktada nin görüldüğünü dünyanın neredeyse tümünde bir çevre krizinin belirgin işaretleri­ ifade etmek mümkün. I. Çevre Sorunu ve İnsan O halde çevre konusuna yer verilirken, öncelikle çevreyi en fazla etkileyen varlık olarak insan üzerinde Batı'da durulmalıdır. Zira çevre sorunu temelde insan sorunudur. Rönesansla başlayan ve Rönesans sonrası süreçle gittikçe yükselen bir trend- le insan mutlaklaştırılmaya çalışılmıştır. Bu süreçle birlikte insan gittikçe ilahi alandan kopar(ılar)ak, dünyevileşme yolunda mesafe kaydetmiştir. akıl- Böylece çiftinin ilahi alanla bağını koparması sonucu tabiatın bütün kodlannın ve çözülerek ona tahakküm edilmesi nımladığı bu mutlak yapısıyla, gerektiği düşüncesi gelişti. çoğunlukla da insan hakları bilim şifrelerinin Ve insan, kendini ta- adına çevreyi tahrip etti, yağmaladı. İnsan bu süreçte, kendini evrenin yegane sahibi ve hakimi görerek, yaptıklannın kendisi dışındaki varlıklar ve gelecek nesiller için ne tür bir sonuç cağını da hesaba katınayı göz ardı ederek, geniş ormanlık alanlan tahrip doğura­ etti,2 tabiatı hoyratça kullandı, tüketti, tüketti, tüketti ... Yüce Allah, evrende gözle görülebilen ve görülemeyen pek çok varlık yaratmış­ tır. İnsan da yaratılan bu varlıklardan birisidir. Ancak insan, diğer yaratıklardan ve- ya canlı organizmadan daha öte ve daha fazla anlam taşıyan bir varlıktır. Kendini ve etrafındaki alemi bilen, idrak eden, duyan, düşünen, şuursuz varlıklardan ibaret bir Akarsu, Bedia, "İnsan ve Çevre", Cogito, 1994/2, s. 27-28. 2 Nasr, Seyyid Hüseyin, "İslam ve Çevre Bunalımı", çev. Mevlüt Uyanık, İslami Araştırmalar,l990/3, s. 163. .--JL-. 77 Diyanet İlmi Dergi • Cilt: 44 • Sayı: 4 alem tarafından kuşatılmış şuurlu bir varlıktır. Sürekli değişen ve gelişen, her saat başka şey düşünen, duyan ve isteyen varlıktır.3 Kur'an'a göre insan, evren içerisindeki bütün yere ve öneme sahiptir, bütün varlıkların odak yaratılmışlar arasında noktasını teşkil merkezi bir eder. Buna göre fani insan, yaratılmışların en onurlusu, en kıymetiisidir (eşrefi ınahlukat).4 İnsanın yaratılmış diğer varlıklara üstünlüğü, evrenin insanın hizmetine sunulmasını da berabe- rinde getirmiştir.5 Ancak dünyevi niınetler, teknolojik gelişıneler insan için var edilmiş olmakla birlikte, insan dünya için değildir.6 Başka bir ifadeyle, insan sadece kendi hizmetine sunulan dünyayı tüketmek amacının çok daha ötesinde bir amaçla yaratılmıştır. Din, insanı İlahi alanla bağlantılı bir yere konunılandırmıştır. Böylece insana hayvanİ özelliklerini düzelterek Allah'a ulaşabilıne yeteneği kazandırılınaya çalışılınıştır. Eski felsefe ekolleri de bir idealleştirici laşma olarak ile birlikte insanı üstün faziletleri olan, üstün bir tanımlamışlardır. insanın sahip olan Oysaki teknolojinin ilerlemesi ve makina- bu özelliklerinden soyutlanarak, tüketen, ama sadece tüketen bir yapıya yapıya büründürüldüğü sınırsızca ve soruınsuzca bir süreç içerisine girilmiş­ tir.? Şunu da hemen belirtmek gerekir ki, insanın kendisi, konumu ve misyonu ne kadar önemli olursa olsun, sonuçta o, yaratan değil, sadece yaratılandır. Tanrı değil, insandır o. İnsan en güzel bir biçimde yaratılmıştır8 ve odak bir konuma yerleştiril­ miştir, ancak yeryüzünün kayıtsız- şartsız egemeni değildir.9 Bu nedenle, kendisi dışında kalan canlı- cansız varlıkları sınırsızca me yetkisi kendisine ve kuralsız bir biçimde kullanabil- verilmemiştir. 3 Aster, Emst Von, ''İnsan ve Dünya", çev. H. Vehbi Eralp, Felsefe Arkivi, 1949/3, s. 86; Sandıkçı, S. Kemal, "Hz. Peygamberin Dünya Hayatına Bakışı", Zihniyet Değişiklikleri ve Çağdaşlaşma Problemleri Sempozyumu (Bursa, 16-17 Haziran 1990), Ensar Vakfı Yay., Bursa 1990, s. 63; Ayrıca bk. Berger, Peter L. Dinin Sosyal Gerçekliği, çev. Ali Coşkun, İnsan Yay., İstanbull993, s. 31-32. 4 Bk. İsra, 17/70. 5 Bk. Bakara, 2/29; Hac, 22/65; Lokman, 31/20; Casiye, 45/12-13; Ayrıca bk. İbrahim, 14/32-33; Nahl, 16/12,14. 6 Fazlur Rahman, "İslam: Sorunlar ve Fırsatlar" çev. Adil Çiftçi, İslami Araştırınalar, 1995/3-4, s. 217. 7 Şeriatİ, Ali, Makina/aşmanın Tuzağında İnsan", İnsan ve Teknoloji, çev. Taha Kılıç, İnsan Yay., İs­ tanbul1992 içinde, s. 40. 8 Tin, 95/4. 9 Demirci, Kürşat, "Düşünen Kamışların Hikayesi- İnsanın Kozmostaki Yeri Hakkında Dinler Neler Söylüyor-", Bilgi ve Hilanet, 1994/6, s. 52; Güvenç, Bozkurt, "İnsan Nedir? Kimdir O İnsan?", Varlık (Aylık Edebiyat, Sanat Dergisi), Ekim 1989/985, s. 3. roJe.-. 78 ÇEVRE SORUNU VE KUR'AN'IN ÇEVREYE YAKLAŞIMI Bunu göz ardı eden insan, modem dönemde tabiatı sınırsızca kullanma eğilimi­ ne girdi. Böylece tabiat, insanın beslenme, barınma, soyunu sürdürme ve benzeri gereksinimlerinden çok daha karmaşık isteklerinin karşılandığı bir alan haline getirildi. Bu çerçevede tabiat, insanın sınırsız isteklerini karşılamak ve buna boyun eğ­ mek durumunda kalan bir nesne gibi algılandı. Denizler tatil keyfi ya da ulaşım yolları, güneş D vitamini deposu, ay teknolojinin gelişmesiyle uzun vadede herkesin gidebileceği bir kara parçası olarak algılanır hale geldi. Böcek, haşarat ve benzeri da gereksiz varlıklar statüsüne indirgenip, yaşam alanından bütünüyle çıkarılması gereken unsurlara dönüştürüldü.ıo çeşitli canlılar Sorunun sadece bir çevre ve tek yönlü kirliliği olmadığını başka değerlendirilemeyecek bir ifadeyle, bu kadar basit kadar büyük bir sorunla karşı karşıya olduğu­ muzu bilmemiz gerekiyor. Sorunu çevrede mevcut kirliliğe ve buna karşın alınma­ sı gereken önlemlere indirgeme imkanı olsaydı, sözgelimi çöpleri yere atmama, ormanları koruma, çevreyi temiz ve düzenli tutmaya yönelik bir dizi eğitsel önlem ve uygulamayla çözmek mümkün olurdu. Oysaki sorunun daha derin boyutlarda ele alınmasını gerektirecek düzeyde karmaşık bir yapıya sahip olduğunu kabul etmek gerekir. Her şeyden önce modem dönemde bu kadar yoğun bir çevre sorunu ile karşı karşıya oluşumuzun nedensel arka planına gitmek bir zorunluluk olarak karşımız­ da durmaktadır. Bugün çevre sorunundan, tüketim toplumunun oluşumundan, teknolojinin egemenliğinden ve çevre felaketlerinden söz ediyorsak, bunların aslında birer sonuç olduğunu, dolayısıyla sonuçlardan önce nedenler üzerinde durmanın daha doğru olacağını bilmemiz gerekir. IL Sekülerleşen İnsanın Doyumsuz Tüketim Arzusu ve Çevre Tarihin belki de bütün dönemlerinde bir çevre sorununun varlığından söz etmek mümkün olmakla birlikte, özellikle modem dönemdeki çevre sorununu öncekilerin tümünden farklı kılan; modern dönemin alt devrelerini sonrası bilim alanındaki gelişmeler, bilirnde ilerleme den gittikçe uzaklaşma sermaye birikimini oluşturan Batıdaki sağlanırken, diğer trendine girilmesi, sanayi devrimi ve sağlamak üzere her şeyin metalaşma Rönesans yandan din- devamında "sınırsız sürecine sokulduğu kapita- list dünya ekonomisi" ı ı nin oluşumudur. Modernleşme ile birlikte insan kutsaldan 10 Tufan, Hülya, "Kolektif Bellek ve İnsan 1 Doğa İlişkisi", Cogito, 1994/2, s. 68. ll Duru, Bülent, "Bütün Değerler Sistemimizi, Eğitim Programlarımızı, Yaşama Biçimlerinıizi Yeniden Düzenleme/iyiz" (Soruşturma- Söyleşi), Sivil Toplum, 2007/20, s. 156 . .-.,Jc:.__.,.. 79 Diyarret İlmi Dergi • Cilt: 44 • Sayı: 4 seküler alana transfer edilmeye çalışılarak, evrenin yegane hakimi, mutlak güç sa- hibi bir varlık olarak algılanmıştır. Bunun doğal sonucu olarak insan tabiatı sınırsız­ ca ve sorumsuzca kullanabilme yetkisini kendinde görmeye başlamış; uzayı sel çevreyi ve hatta Bu bakış açısının şekilde görülebildiği için uğraş sarfetme ve sınırsız kapitalizmde sürekli büyüme, ta- çıkması amacıyla lebin mümkün olan en yüksek limitlere tarih- gelmiştir. kirletir, tahrip eder hale net bir doğayı, yeni pazarlar yaratmak yapının tüketim üzerine kurulu bir olduğunu hakim ifade etmek mümkündür. Tüketim, tüketim, yine tüketim ... Tüketimin bu kadar ön plana çıkarılması, doğayı yen ise, sınırsız insanı da tükenmeı:ün eşiğine getirıniştir. tüketimin çevreye bıraktığı zararlar AhHiki ve dini onu tüketme da değerlerin düşüncesinin karşısında doğanın bir kenara itilerek olmuştur. reddedildiği, bütün hedeflerin önüne Tüketileme- geçtiği maddeye sahip olup bu mekanik yaşam tarzı da çaresiz kalacağı12 unutulmamalıdır. İnsana sınırsız tüketim ruh(suzluğ)u aşılanmakla birlikte tabii kaynakların bir sı­ nırının olduğu ardı göz üretim ve tüketimin önemli bir rol ğu edilmemelidir. sınırsızlığı oynadığını ganlık açlık çevre sorununun ile tabii kaynakların oluşumunda, sınırlılığı arasındaki çelişkinin ifade etmek gerekir. Burada, ihtiyaçların ve tüketimin ço- zaman gerçek gereksinimiere bir bölümünün Dolayısıyla dayanmadığını ve sefalet içerisinde içerisinde, sahte gereksinimler da belirtmekte yarar var. yaşarken, diğer Dünyanın bir bölümünün ise savur- peşinde koşmasının nedeni de yine mal ve hizmet sunumunu gerçek gereksinimiere göre değil, karlılık ölçütüne görel3 gerçekleştiren kapitalist yatta kalma bakış açısıdır. Dolayısıyla, çoğunlukla çeşitli açısından vazgeçilmez Gelinen noktada gelir kadar derinleşmiş, olduğu inanışı dağılımındaki sefalet, yoksulluk uçurum da piyasa yasalarına tabi kılınır hale sorgulanmamaktadır. tarilıin yaygınlaşmış, birçok ürünün ha- hiçbir döneminde sömürü gelmişken, çeşitlenmiş olmadığı ve toplum- sal değerler şir duruma gelmiştir. Ve insan eli vasıtasıyla sular, denizler kirlenmekte, toprak ku- dünya, tabiat da can çeki- ma dönüşmekte, ormanlık alanlar yok olmaktadır. İklim değişikliği sonucu bir yan- 12 13 Kılıç, Sadık, "Ruhsal Yozlaşma ve Toplumsal Çürümenin Ekolojik Dengenin Sivil Toplum, 2007/20, s. 26. Duru, s. 156-157. Bozulmasına Etkisi", ÇEVRE SORUNU VE KUR'AN'IN ÇEVREYE Y AKLAŞIMI da kuraklık ve kıtlık olurken, öteki yanda seller, salgın hastalıklar14 meydana gelmektedir. Bu duruma neden olan insan, yeryüzünün en ölümcül yağmacısı ve yok edicisi 15 olma yolunda hızla ilerlemektedir. O halde çevre krizinin oluşumunun baş sorumlusu insanın bizzat kendisinden başkası değildir. Thomas Hobbes; "insan insanın kurdudur"16 demişti. Ancak evre- ne en çok zararı dokunan bir varlık olan insan, insanın kurdu olmakla yetinmeyerek, evrenin de kurdu haline gelmiştir. İnsanları sömürmek için her çareyi meşrulaştırıp mübah sayan ve bunun için de en ınsan gelişmiş teknikleri kullanmaktan geri durmayan ... III. Kur'an ve Çevre Kur'an-ı Kerim'de doğal çevrede meydana gelen tahribat ve çürüme öngörülerek; "İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu" (Rum, 30/41) buyurulmaktadır. duğunu açıkça ifade ederek, Bu ayet, tabiattaki çürümenin aynı zamanda kainatın kaynağının tabii dengesinin insan ol- bozulmaması gerektiği konusunda da uyarıda bulunmaktadır. İnsan çevrede daha önce hayal bile edilemeyecek yıkımıara yol açarak ekolojik dengeyi sarsmış ve aslında kendi ken- dine zarar vermiştir. Bu süreçle birlikte İlahi alandan uzak, ileri telmikselleşmenin de etkisiyle insan, "makine tarafından yönetilen, istismar edilen, mahvedilen, 'et ve kandan mamul bir robot"17 haline gelmiştir. Dolayısıyla, küresel anlamda insanın başına gelen bu musibet, yine kendi ellerinin yaptığı nedeniyledir .lS Çevre ve insan krizinin baş sorumlusu yine insanın kendisi olduğuna göre, prob- lenıin çözümüne insandan başlanmalıdır. İnsan, ilk olarak kendine, diğer insanlara ve tabiata karşı yaptığı tahribat ve yıkınılardan dolayı pişmanlık duyup uğraş sarfetmelidir. Kendisinin ve evrenin bağını kopardığı, uzaklaştığı yaratıcısıyla rununun, 14 dolayısıyla yaratılış kodları üzerinde arınmak için yoğunlaşarak, tekrar iletişime geçmelidir. Zira insan so- da çevre sorununun temelini insanın yaratıcısıyla iletişiminin İdem, Şadi, "Doğaya Hükmetme ve Onu Sömürme Fikrinden Vazgeçmezsek Bulacağımız Teknolojik Çözümler de Geçici Olacaktır" (Soruşturma- Söyleşi), Sivil Toplum, 2007/20, s. 165. 15 Nasr, s. 160-161. 16 Gökberk, Macit, Felsefe Tarihi, Remzi Kitabevi, İstanbul 1990, s. 285. 17 Malik b. Nebi, İslam Davası, çev. Muharrem Tan, İstanbul 1990, s. 64. 18 Bk. Şura, 42/30. Diyanet İlmi Dergi • Cilt: 44 • Sayı: 4 kopmasında aramak gerekir. Başka bir ifadeyle, çevre krizinin temel nedeni, insanı ve tüm evreni kuşatan Allah'ın çevre olarak görülmeyişi ve İlahi çevreden uzaklaş­ madır. Tabii çevre ile bu çevreyi yaratan ve devam ettiren İlahi çevre arasında sü- rekli bir ilişki bulunmaktadır .19 İlahi çevreden uzaklaşılınası sonucu, ilahi değerler göğüyle münasebet kesilip, evren tek boyuta indirgenmiş ve üretim - tüketim çılgınlığı karşısında dini - insani müeyyideler rafa kaldırılarak, sonuçta çılgınca tüketimin ve sömürünün önü olur. "Derken doğa, artık verecek pek az şeyi kaldığının ve ölmek üzere açılmış olduğunun sinyallerini verir" .20 Az önce de ifade edildiği üzere, insanın arınması, Allah'la bağ­ lantısını tekrar kurması gerekir. Zira ancak bu yolla hem insan, hem de insanın ya- şadığı çevre, evren sağlıklı bir yapıya kavuşur, doğru yola kanalize olmuş olur. İn­ düşünsel san, bireysel, toplumsal, siyasal, kültürel, doğayı yaşanabilir bir yer haline a. Evrendeki Tüm Varlıkların rak Allah'la bağlantısını iyi kuran, saygı getirmiş başka ı ve Değer Verilmesi Gerektiği bir ifadeyle inanan insan, çevreye sonsuz duyar ve her türlü kirlenmenin karşısında durur. Zira inanan insan, evrendeki tüm varlıkların Allah'ın birer ayeti, işareti rının uzaklaşa­ olur. Oluşu Ayet her türlü kirlenmeden bu varlıklar dalaşmasına üzerinde Kerim' de evrendeki varlık (Allah'ın varlığının işareti, olduğuna inanır. ve olaylardan olduğu delili) Bu nedenle, kir bulutla- izin vermemek için bazıları uğraş sarfeder. Kur'an- örnek verilerek, bunların ayet üzerinde birçok yerde durulur. Bunlardan bir tanesi, Rum, 20-24 ayetleridir: "Onun ayetlerinden biri de sizi, topraktan san türü oldunuz, her tarafa kendilerine ısınasınız ve yaratmasıdır. ve yerin aranızda Bunda, iyice yaratılmasıyla yayılıyorsunuz. düşünen bir toplum için elbette ayetler dillerinizin ve renklerinizin onun lütfundan nasip aramanız toplum için elbette ibretler 19 Nasr, s. 158. 20 Kılıç, "Ruhsal Yozlaşma Soma siz bir in- sevgi ve rahmet koysun diye nefislerinizden eşler rindendir. Bunda, ilim sahipleri için elbette nız, yaratmış olmasıdır. Onun ayetlerinden biri de sizin için, vardır. farklı olması İbretler vardır. vardır. Göklerin da O'nun ayetle- Gece ve gündüz uyuma- da O'nun ayetlerindendir. Bunda, işitebilen bir Yine O'nun ayetlerindendir ki O size, korku ve ve Toplumsal Çürümenin Ekolojik Dengenin Bozulmasına Etkisi", s. 26. -ÇEVRE SORUNU VE KUR'AN'IN ÇEVREYE ümit olmak üzere toprağı ler onunla şimşeği YAKLAŞIMI gösteriyor; gökten bir su indiriyor da ölümünden sonra canlandırıyor. Bunda, aklını işleten bir topluluk için elbette mucize- vardır." Evrendeki varlıkların tümü birer ayettir,21 başka bir ifadeyle, vahiydir. İnsanın doğada gördüğü, hissettiği her şey sözsüz vahiydir, retler, semboller bütünüdür. Yola dikilen gözlerini kendilerine veya tabiat olayları bir istikamete daha geniş Kur'an'ın değil, gideceği işaret levhalarının, anlamda evren ve yaya veya sürücünün yöne yönlendirmesi gibi, evrendeki da dikkatleri kendi üzerlerine yöneltıneye çalışır. insanı yaratıcıya ulaştıran işa­ Bu değil, kendilerinin ötesinde olan bakış açısıyla, değer içerdiği her bir varlık, varlıklar yüklü olan dünya veya bir işarete, bir sembole, 2 ifadesiyle 'ayet'e dönüşür.2 Her varlık, her nesne bir anlam ifade eder ve kendisinden öteye göndermede bulunur. Oysaki modem döneme detle hissettiren bir anlamsızlık kündür. Zira hayata ve Dolayısıyla anlamsızlığa bakıldığında, hayatın varlığa her sorununun var alanını kuşatan olduğunu müşahede anlam veren dinin hayatın yer yoktur. ve kendini şid­ etmek müm- zemininden çekilmesi, hayatın boşlukta kalmasına ve anlamsızlaşmasına23 neden olur. Dolayısıyla, insa- na ve aleme Kur'an temelinde yeniden anlam verilmeli. Zira insana ve evrene karşı ne tür bir tutum sergileneceği, insana ve evrene yüklenen anlamla doğrudan bağ­ lantılıdır. Kur'an Allah'ın insana sözlü hitabı (tedvini ayet) iken, evreri de Allah'ın sözsüz hitabıdır (tekvini ayet). Ve bu ikisi, yani sözlü ve sözsüz vahiy, birbirini tamamla- yan, biri diğerine işaret eden unsurlardır. ne ait parçalara sürekli göndermede Bu nedenle de Kur'an'da evreneve evre- bulunulmaktadır. Ayrıca bu varlıkların tümü- nün belirli bir ölçü ve denge ile yaratıldığı ifade edilmektedir.24 Bu yolla insandan, evrendeki veriler üzerinde düşünüp, bunların her birinin ölçülü, düzenli, dengeli, mükemmel, kusursuz ve değerli olduğunu görerek Yaratana, Allah'a ulaşması istenmektedir. 21 Bk. Yunus, 10/5-6; Zariyat, 51/20. 22 İzutsu, Toshihiko, Kur'an'daAllalı ve İnsan, çev. Süleyman Ateş, Yeni Ufuklar Neşriyat, İstanbul, ts., s. 169. 23 Yalçın, Şahabeddin, "Anlam Arayışı", Bilgi ve Hikmet, 1995/10, s. 136,139. 24 Kamer, 54/49; Hicr, 15/19,21; Rahman, 55/7-9; TaHlk, 65/3 . .. ',--- ._,' Diyanet ilmi Dergi • Cilt: 44 • Sayı: 4 Evrende var olan en küçük parça bile Allah'ın insana sunduğu bir ayet, belge olduğuna tabiat Allah'ın eseri, dür. değer göre, insanevreneve içindekilere gerekli Ayrıca, tasarımı ve iradesinin evrende var olan her ve önemi vermelidir. Zira gerçekleşmesi olduğu şeyin Allah'ı tesbih ettiği, için değer O'na boyun yüklü- eğdiği de unutulmamalıdır: "Yedi gök, arz ve bunların içinde bulunanlar, O'nu tesbih ederler. O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur, ama siz onların tesbihlerini anlamazsınız. O, ha- limdir, çok bağışlayandır" (İsra, 17/44).25 Varlıkların ibadeti olan bu tesbih, oluşturmaktadır. ğini, O'nu aynı zamanda var olmalarının da temelini inanan insan, kendisi dışındaki tüm varlıkların Allah' ı tesbih etti- andığını düşünerek, lah'ı andığını müşahede şeyin Yaratıcısını kendisi de bu halkaya katılır. Tabiatın bütünüyle Al- ederek, onun her bir tesbih etmesi, onun parçasına değer değerliliğini ve insanın verir. Evrendeki her ona karşı sorumlulu- ğunu hatırlatır. Yeri gelmişken, Aziz Mahmud Hüdai'ye dayandırılan bir olaydan söz etmek yerinde olacaktır. arkadaşları, Aziz Mahmud Hüdai ve bir gün Bursa'da kırlara çıkar­ lar. Dönüşte bütün dervişler Üftade'ye sunmak üzere birer demet çiçek toplarlar. Aziz Mahmut Hüdai ise şeyhinin huzuruna sapı kırılmış, soluk, buruşuk bir çiçekle çıkar. Üftade; "Arkadaşlarınız demet demet çiçek getirdiler, siz bize bir tek çiçeği mi layık gördünüz? diye sorunca Aziz Mahmud Hüdayi ze ne takdim etsek ni işiterek kalmış azdır; fakat hangi bir elimi çektim. Ancak çiçeği şu cevabı koparmak için el sapının kırılmasından dolayı bu verir: "Efendimiuzattırnsa çiçeği tesbihi- tesbihinden gördüm" .26 Bu, insana tabiatın her bir parçasına -Allah'ın yaratmış olması ve O'nu göstermesi nedeniyle- saygı gösterilmesi gerektiğini gösteren doğru bir ev- ren telakkisinin ürünü olan bir tavırdır. b. Çevreye 'Allah -İnsan - Tabiat' Ekseninde Yaklaşılması Gerektiği 1 İn­ sanın Çevreye Karşı Sorumluluğu Tabiatla ilgili sorunların yel etkinliklere indirgenerek veya çevre sorunlarının sadece ekonomik ve endüstri- açıklanmaya çalışılması, yanlış bir temelden hareket 25 Aynca bk. Ra'd, 13/15; Nahl, 16/49; Hac, 22/18; Nur, 24/41; Rum, 30/22; Rahman, 55/6; Hadid, 5711; Haşr, 59/1; Saff, 61/1; Cuma, 6211; Teğabun, 6411. 26 Yılmaz, Hasan Kamil, Aziz Mahmud Hüdayi ve Celvetiyye Tarikatı, İFAV Yay., İstanbul, ts., s. 78. ÇEVRE SORUNU VE KUR'AN'IN ÇEVREYE YAKLAŞIMI edilmesine, devamında da la, indirgemeci yanlış yaklaşımlardan sonuçlara ulaşılmasınaneden olacaktır. Dolayısıy­ uzak durarak, sorunu ele almak bir gerekliliktir. Bu çerçevede, Allah, insan ve tabiat arasında kopmaz münasebetler kurarak, insanın Allah olmadan anlamsız olacağını,27 dolayısıyla ilişkilerini ve düşünce ağlarını Allah'tan bağımsız layışının bir eksende temeliendiren insanın oluşturacağı tabiat ve çevre an- yetersiz ve anlamdan uzak olacağını bilmek gerekmektedir. İnsan - tabiat ilişkisine Kur'ani perspektiften bakıldığında, bunun bir tüketim ilişkisi olmadığı anlaşılacaktır. Kur' an, tabiatın insan için yaratıldığını, bütün mevcudatın insanın kullanımına ve faydasına verildiğini ifade eder. 28 Dolayısıyla gökler, dağlar, nehirler, okyanuslar, güneş, ay, yıldızlar ve benzeri evrendeki varlıkia­ nn tümü insanın yararlanması için yaratılmıştır. İslam, insaniann fıtratlanna uygun şekilde davranmalannı, yiyip içmelerini, mesken edinmelerini, hayatın bütün güzel- liklerinden yararlanmalarını, bilimsel anlamda mesafe kaydedip ilerlemelerini, tabiatı kullanmalarını, rahat etmelerini ister. Ancak bunlann; dürüstçe, hile yapmadan, sömürmeden, kendine, başka insanlara, çevreye ve genel anlamda tabiata zulmet- meden,29 insanın ve tabiatın yaratılış kodlanna, fıtrata uygun şekilde yapılmasını öğretir. İnsana tabiatta tasarruf hakkı verilmiş olmakla birlikte, insandan da Allah' a, in- sana ve tabiata karşı dı sorumluluklannı yerine getirmesi istenir. Ancak burada göz ar- edilmemesi gereken husus, tabiatın mülkiyetinin insana değil, Allah'a ait olduğu­ dur.30 İnsan tabiatın efendisi değildir. İnsan Allah'ın mülkünü iyi bir kiracı gibi dikkatle ve belirli sorumluluklar çerçevesinde korumakla yükümlüdür. ğaya Dolayısıyla do- zarar verme, onu istismar etme, kötü kullanma, talan etme, ekolojik dengesini bozma gibi bir yetkiye sahip hakkına sahip değildir. Yine, tabii kaynakları sömürürcesine tüketme değildir. İnsan, tabiatın Allah'ın insana biremaneti olduğu bilincini sürekli zihninde canlı tutmalıdır. İnsan bu emaneti, öldüğünde kendisinden sonrakilerin de iyi bir şekil- 27 Kılıç, "Ruhsal Yozlaşma ve Toplumsal Çürümenin Ekolojik Dengenin Bozulmasına Etkisi", s. 30. 28 Bakara, 2/29; İbrahim, 14/32-34; Nahl, 16/12-14; Lolanan, 31/20; Mülk, 67/15; 29 Farnki, İsmail R., Tevhid, çev. Dilaver Yardım- LatifBoyacı, İnsan Yay., İstanbul2006, s. 97-98. 30 Bk. AI-i İmran, 3/26; En' am, 6/12,165; A'raf, 7/10,128; Mu'minun, 23/84-89; Lokman, 31/26; Sebe', 34/1; Şura, 42/4; Zuhruf, 43/85; Casiye, 45/27. Diyanet İlmi Dergi • Cilt: 44 • Sayı: 4 de istifade edebilmesi için aldığı zamankinden daha iyi bir konumda gerçek sahibi- ne teslim etmelidir.3ı Bu çerçevede israftan ve gösterişli tüketimden uzak durmalı­ dır.32 O halde, insan ve tabiat arasındaki ilişki hiçbir şekilde efendi- köle ilişkisi­ ne dönüşmemelidir. net edilen ilişkisi Bu ilişki, "ancak kendisine emanet edilen bir emanetçi - ema- olabilir" _33 Kur'an'a göre insan doğa ilişkisinde temel sorumluluklardan birisi israfta bulunmamak, israfı "De ki: önlemektir. Kur'an-ı "Allah'ın, kulları ti?" De ki: "0, dünya için Kerim; çıkardığı süsü ve güzel hayatında inananlarındır, kıyamet rızıkları günü de kim haram etyalnız onların­ dır." İşte biz, bilen bir topluluk için ayetleri böyle açıklıyoruz." (A'raf, 7/32) ifa- delerine yer vererek, dünya nimetlerinin nın bu verilenlerden gerekliliği insanın faydalanması gerektiğini hizmetine sunulduğunu, belirtir. Ancak israfa ile ilgili sorumluluk boyutunu önceden hatırlatarak, ve insa- kaçınamanın hemen önceki ayette; "Yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz" (A'raf, 7/31) der. Ve daha net bir ifadeyle Kur' an, israf suçunu işleyenleri 'şeytanın kardeşleri'3 4 olarak tanımlayarak, israf karşısındaki tutumunu açık bir şekilde belirtir, insanları evre ne karşı sorumlu olmaya davet eder. Maddi değerlerin haklarındandır. elde edilmesi, arzu ve Bunun alt n da tüketirnin israfa sınırı yaşamı dayanmasıdır. ihtiyaçların tatmini, insanların en temel sürdürebilecek kadar tüketim iken, üst sını­ ihtiyacı miktarınca tabiatı kul- O halde insan, lanmalı, tüketim alışkanlığını bu temelden hareketle belirlemelidir. Üretim, yatırım giderleri, bireysel ve ailesel ihtiyaçlar ve geriye kalan servetin ise Allah diğer insanlarla paylaşımı... Hz. Peygamber' e Allah yolunda neyi rızası için harcayacakları sorulduğunda, vahiy inmiş ve; "sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: "İhti­ yaçtan artakalanı" (Bakara, 2/219) buyurularak, hem soruya yer verilmiş, hem de cevabı verilmiştir _35 3 ı Faruki, s. 70-71. 32 En'am, 6/14ı; İsra, 17/27. 33 Sadr, Muhammed Bakır, Kur'an Okulu, çev. Mehmet Yolcu, Fecr Yay., Ankara 34 İsra, ı 7/27. 35 Faruki, s. ı91. ı995, s. ı25. ÇEVRE SORUNU VE KUR'AN'IN ÇEVREYE Kur'an'ın luluklarından lisine sahip ıneye dünya olmadığını bilir. Bu düşünce, bulundurrnasına, düşkünü, sınırsız fakiri, aç düşün­ ve toplumun menfaatlerini de göz olanı, yetinıi gözetınesine neden ola- serveti kaprisi uğruna tahrip etmeyecektir. Zira böyle bir durunı­ da toplum için gerekli olan bir şeyden onları malırum bırakacağını vurganlık sorum- bir tasarruf serbes- onun sadece kendi menfaatlerini yaklaşımlardan kurtulmasına caktır. Dolayısıyla olduğunu, edinen insan, sorumlu hesaba çekileceğini, dolayısıyla servetinde sevk eden önünde görüşünü bakış açısı YAKLAŞIMI edip israf da etmeyecektir. Zira sızlık niteliğinde olduğu36 israfın düşünecektir. Sa- karşı hır­ Allah'a ve topluma bir bilincini sürekli zihninde canlı tutacaktır. Sadaka, zekat, infak ve benzeri toplumsal yardımlaşma yı ifade eden Kur' ani kavramlar, İsH'iın'ın en önemli toplumsal direktiflerinden olan ve "başkasını kendine tercih etmek" anlamına nu ifade eden 'isar•37 mel benimseyip zamanda üstün bir davranış motivasyonu- insanlara ve topluma özüınseyen karşı böyle bir ahlaki insan, tabiata, çevreye de nuyla yönelir, tabiata, çevreye canlı aynı ahlakının yerleşınesini, kuruınsallaşınasını38 sağlayacak unsurlardır. Diğer ınini gelen, karşı sorumlu olduğu davranış te- biçi- aynı davranış ınotivasyo­ bilincini sürekli zihnin de tutar. Tüketirnde maktadır. iştahını olduğu gibi üretimde de sayılabilecek Temel problem, disiplin için gerekli ruhi frenieyebilecek bir vicdan duygusunun Dolayısıyla birçok çevresel sorun bulun- mekanizmanın, doyuınsuz olmayışı veya kar yetersizliğidir. silah, radyoaktif tehlikeli maddeler, zehirli aıiık bırakan ürünler ve daha sayılabilmesi bile zor olan, insana ve çevreye zararlı birçok unsur, zararlı olduğu bilinmesine rağmen üretilıneye devam etmektedir. Oysaki üretim faaliyetine katılan bir Müslüman, kar ınayı amacı yanında, insanlara faydalı da hedef edinınesi gerekir. Bunun mekten faydalı ürünleri sun- yanında, Allalı'ın yasakladığı ürünleri üret- kaçınınası, ürettiğini aldatınaya gitmeden olmayı olduğu ve gibi tanıtınası ve doğ­ ruluktan ayrılınaınası39 gerekir. 36 Garaudy, Roger, İslam ve İnsanlığın Geleceği, çev. Cemal Aydın, Pınar Yay., İstanbul1991, s. 98. 37 Haşr, 59/9. 38 Kılıç, Sadık, Fztratın Dirilişi, Nehir Yay., İstanbul 1991, s. 175. 39 Faruki, s. 189-190. Diyanet İlmi Dergi • Cilt: 44 • Sayı: 4 Sonuç Tabiata karşı sorumluluk bilinci içerisinde lara karşı olmanın dışındaki insan- sorumluluk duygusu içerisinde bulunmaktan ve bunun gerelderini yerine getirmekten geçer. Bu, temelde Allah'a, O'nun duğuna inanmanın ve O'na karşı sorumlu ve tabiata karşı sorumlulukları yaşayan insana ekseninde anlatılması yaratıcılığına, olmanın O halde, yukanda da ifade edildiği üzere, çevre dönemde yolu, kendi bir şeyin sahibi ol- yansımasıdır aynı zamanda. her sorunlarının, insanın değerlendirilınesi bir gerekliliktir. Allah'a, insana ve bunun modern Müslümanların çevre sorun- larına daha fazla eğilmeleri, bu konu ile ilgili daha fazla çalışma yapmaları, İslam dininin tabiata ve içindeki nı şekilde lannın varlıklara yaklaşımını güncel bir dille bir gerekliliktir. .. Bu, modern dönemde maneviyattan, Allah'tan kopuk ve uzak bir laması bakımından aletarınaları yaşayan insanın, da ay- çevre sorun- şekilde çözülemeyeceğini büyük önem arzeden bir husustur. an-