Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 1-15 Salim GÖKÇEN1 Meriç AYBAR2 AZERBAYCAN SEKİZİNCİ SINIF TARİH DERS KİTABINDA YER ALAN “OSMANLI TARİHİ” KONULARININ İNCELENMESİ Özet Bu çalıĢmada Türkiye ile Azerbaycan arasındaki münasebetlerin tarih ders kitaplarına yansıması ele alınmıĢ, bu çerçevede tarihsel konulardaki anlaĢmazlık noktaları tespit edilmiĢtir. ÇalıĢma, doküman analizi yöntemine dayanmaktadır. ÇalıĢmada örnek ders kitabı esas alınarak Osmanlı Tarihi konuları belirlenmiĢtir. Bu konuların önemli noktaları vurgulanmıĢtır. “Azerbaycan Tarihi” isimli Azerbaycan sekizinci sınıf tarih kitabının incelenmesi ile ilgili bu çalıĢmada “Osmanlı Tarihi” konuları ele alınmıĢ, bu konular çerçevesinde öncelikle ders kitabının tarih anlayıĢı yansıtılmaya çalıĢılmıĢtır. Söz konusu konuların tarihsel çatıĢma noktaları tespit edilerek maddeler halinde ortaya konulmaya çalıĢılmıĢtır. Yapılan çalıĢma ile ders kitaplarının bilimsel analizinden ziyade tarih öğretimi açısından iki ülke tarih kitaplarının aynı tarih konularına bakıĢ açılarındaki farklılığın tespit edilmesi amaçlanmaktadır. Anahtar Kelimeler: Türkiye, Azerbaycan, Ders Kitabı, Osmanlı Tarihi THE AZERBAIJAN IN THE 8TH GRADE HISTORY TEXTBOOK “OTTOMAN HISTORY” INVESTIGATION OF SUBJECTS Abstract In this study, it is taken in hand the reflection of a section of the relations of Turks within the limits of Turkey and Azerbaijan to the history textbooks. In this context, it is also examined that how the points of historical disagreement. The method of the study depends on document analysis. For that reason, the history 1 2 Prof. Dr., Erzincan Üniversitesi Fen-Ed. Fak. Tarih Bölümü, sgokcen@erzincan.edu.tr Yrd. Doç..Dr., Erzincan Üniversitesi Fen-Ed. Fak. Tarih Bölümü, maybar@erzincan.edu.tr Salim Gökçen _ Meriç Aybar course books were investigated and The Ottoman History topics in the books were determined. In this study “Azerbaijan history” is relevant to the examination of Azerbaijan 8th grade history book “Ottoman History” issues dealt with these issues in the context it was tried to reflect the sense of history textbooks. The historical conflicts are identified points of these issues have been studied to reveal the ingredients. With this study, rather than in terms of history teaching in the scientific analysis of the textbooks of the two countries in history books of the differences in point of view subject to the same date are intended to be identified. Keywords: Turkey, Azerbaijan, Textbook, Ottoman History 1.GİRİŞ Tarih öğretimi nesillerin hayata hazırlanmasında önemli bir iĢlevi yerine getirmekte, insanların kimlik bilincini ve aidiyet duygusunu pekiĢtirmektedir. Tarih, sadece mensubu olunan ülkenin geçmiĢini öğrenmek için değil, diğer ülkelerin geçmiĢini öğrenmek için de gereklidir. Bununla birlikte komĢu ülkelerin ve özellikle aynı kültürü paylaĢan insanların yaĢadığı ülkelerin tarihini öğrenmek ayrıca önem arz etmektedir. 1990‟lı yılların baĢında Sovyet yönetiminden ayrılarak bağımsızlıklarına kavuĢan Türk Cumhuriyetleri ile Türkiye arasında baĢlatılan ikili ve çok taraflı iliĢkiler siyasî, iktisadi ve sosyal birçok alanda günümüzde de devam etmektedir. Türkiye ile Türk Cumhuriyetleri ve akraba Türk toplulukları arasındaki münasebetlerin temelini ortak köken, kültür, dil ve din birliği gibi paylaĢılan ortak kültürel miras ve manevi değerler oluĢturduğu için söz konusu iliĢki ve iĢbirliği faaliyetleri içerisinde eğitim ve kültür önemli bir yer tutmaktadır. Dolayısı ile bu kapsamda Türkiye ile Azerbaycan‟ın tarihsel süreç içindeki münasebetlerini öğrenmek ve bunun yanında birbirleriyle olan tarihsel iliĢkilerini objektif bir anlayıĢ ile ele almak zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Bu hedefi gerçekleĢtirmede iki ülke tarih kitaplarının önemli bir rol üstlendiğini kabul etmek gerekir. Ders kitapları iĢlevi itibariyle sadece bilgiyi aktarmakla yetinmezler, aynı zamanda toplumun siyasal ve sosyolojik normlarını da belleklere yerleĢtirirler. 2. 1992 Türkiye-Azerbaycan Eğitim-Öğretim Anlaşması Azerbaycan ve Türkiye arasındaki iliĢkilerin öncelikle eğitim alanında geliĢme gösterdiğini söyleyebiliriz. 3 Mayıs 1992‟de Bakü‟de iki taraf arasında Eğitim - Öğretim, Uzmanlık Hizmetleri, Teknik ve Bilimsel iĢbirliği AntlaĢması imzalanmıĢ (Resmi Gazete: 14.07.1992 sayı: 21284 (asıl) Düstur Tertip: 5 cilt: 32) ve aĢağıdaki kararlar alınmıĢtır: 1) Eğitim, öğretim, uzmanlık ve danışmanlık hizmetleri alanında işbirliği: - DeğiĢik düzeylerden, kurumlardan ve branĢlardan gelen eğitilen personelin mütekabiliyet esasına göre mesleki öğretim ve eğitimlerinin geliĢtirilmesi, - Eğitici, öğretmen, yönetmen ve bilimsel araĢtırma yapan kiĢilerin konuk eğitici, öğretmen, danıĢman veya araĢtırmacı düzeyinde karĢılıklı temas, görüĢme ve ziyaretler yapılması; - Tarafların aynı düzeydeki eğitim ve öğretim kurumlarının mezunları, araĢtırmacıları, öğretmen, danıĢman ve uzmanlarının, diğer ülkedeki seminerlere, toplantılara ve konferanslara katılmalarını ve ilgili kurumları ziyaretlerini sağlayacak önlemlerin alınması ve teĢvik edilmesi; - Tarafların eğitilen personele ülkesindeki araĢtırma ve incelemeleri izlemelerini ve üstlenmelerini sağlayacak burslar verilmesi; TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 1-15 2 Azerbaycan Sekizinci Sınıf Tarih Ders Kitabında Yer Alan “Osmanlı Tarihi” Konularının İncelenmesi - Bilim, eğitim, öğretim, uzmanlık ve danıĢmanlık alanlarında Taraflara yarar sağlayan deneyimlerin ve bu alanlardaki sorunları incelemek isteyen heyetlerin değiĢiminin sağlanması; hususlarını kapsar. 2) Teknik ve Bilimsel Alandaki İşbirliği; - Taraflar aralarında bir danıĢma ve irtibat mekanizması oluĢturmak suretiyle; a) AraĢtırma/GeliĢtirme ve Bilimsel iĢ birliği b) Teknolojik GeliĢme ve Yenilikler c) Teknolojik iĢbirliği alanlarında yapılacak görüĢmelerle Teknik Komiteler oluĢturulacak ve bu alanlardaki iĢbirliği faaliyetlerini iki taraf arasında yapılacak “Tamamlayıcı AnlaĢmalar” ve ilgili “Uygulama Protokolleri” çerçevesinde yürüteceklerdir. - Taraflar, üçüncü ülkelerden sağladıkları teknik bilgi ve deneyimleri, bu ülkelerle yaptıkları ikili/çok taraflı anlaĢmaların hükümlerine uymak koĢulu ile mübadele edebileceklerdir. - Taraflar, bilimsel proje ve programların değiĢimi ile bilimsel konferans, toplantı, uzman yetiĢtirilmesi, mühendis değiĢimi ve ortak bilimsel laboratuvarların kurulmasını teĢvik edeceklerdir. ÇalıĢmamızda söz konusu anlaĢmanın özellikle birinci maddesini değerlendirmek amacı ile kaynak kitap olarak Azerbaycan Cumhuriyeti okullarında okutulan “Azerbaycan Tarihi” isimli ders kitabı tercih edilmiĢ ve bu maksatla 8. sınıf tarih konuları ele alınmıĢtır. Değerlendirme konusu yapılan 8. sınıf Tarih kitabı, halen Azerbaycan okullarında ders kitabı olarak kullanılmaktadır. “Azerbaycan Tarihi” isimli kitap, 2009 yılında Bakü‟de Aspoliqraf yayınevi tarafından bastırılmıĢtır. Kaynak kitabın yazarları, Qabil Aliyev (Tarih Ġlimleri Doktoru), Sexavet Qamberov (Sumqayıt Ģehri eğitim Ģubesi metodisti), Ramiz Hüseynov (Eğitim Problemleri Enstitüsü büyük ilim iĢçisi), Elmin Ġmanov (Lise mektebi muallimi), Zümrüd Hasanquliyeva (Bakü Ģehir 55 No-lu mektebin muallimi) ve Ofelya Museyeva (Bakü Ģehir 279 No-lu Mektebin muallimi) olarak ifade edilmektedir. Kitap 190 sayfadan meydana gelmektedir. Ön sözünü Yaqub Mahmudlu‟nun kaleme aldığı eser renkli baskı olup, içerisinde resim ve haritalara da yer verilmiĢtir. ÇalıĢmamıza konu olan “Azerbaycan Tarihi” isimli ders kitabında yer alan Osmanlı Tarihi ile ilgili konular, Osmanlı- Akkoyunlu iliĢkileri ve Osmanlı- Safevi iliĢkileri baĢlıkları altında irdelenmektedir. 3. Kaynakların Mukayesesi Meselesi 3.1. “Azerbaycan Tarihi” İsimli Ders Kitabında Osmanlı- Akkoyunlu İlişkileri a) Ġncelediğimiz kaynak kitap, Akkoyunluların ortaya çıkıĢını ve Osmanlı Devleti ile iliĢkilerin baĢlamasını Ģu Ģekilde açıklamaktadır; “Akkoyunlu devleti Azerbaycan‟ın tarihinde en geniĢ sınırlara ulaĢmıĢ ilk devletiydi. Uzun Hasan‟ın garp ülkeleri ile geniĢ alakalar kurmasının temel nedeni ticareti geliĢtirmek ve ipek yolunun önemini iyice artırmaktır. Ayrıca Uzun Hasan ordusunu silah ve teknik yönden güçlendirmek için de batı ülkeleri ile iliĢki içerisinde olmak istiyordu. Onun dıĢ politikada esas politikalarını Osmanlı imparatorluğu teĢkil etmekteydi. Akkoyunluların güçlenmesi Fatih II. Mehmet‟i rahatsız etmekteydi” Kitapta TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 1-15 3 Salim Gökçen _ Meriç Aybar Osmanlı-Akkoyunlu iliĢkilerinde Trabzon meselesi de önemli bir yer iĢgal etmektedir. Zira Uzun Hasan Trabzon imparatorunun kızı Feodora Despine ile evliydi ve bu nedenle Trabzon‟a kendi öz malı gibi bakmaktaydı. Trabzon ticari açıdan Akkoyunlu Devleti için çok büyük önem arz etmekteydi. II. Mehmet‟in Trabzon‟u alması iliĢkilerin bozulmasında etkili oldu ve ilk Osmanlı-Akkoyunlu savaĢı Koyluhisar‟da gerçekleĢti (Azerbaycan Tarihi, 2009: 105). Ders kitabına göre bu savaĢta Akkoyunlular üstün gelmiĢ ancak buna rağmen Uzun Hasan Osmanlı Devleti ile barıĢ yapmak istemiĢtir. Azerbaycan kaynaklarında asıl savaĢın baĢlamasının gerekçesi açıklanırken, Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan‟ın Osmanlı Devletine karĢı 1472 yılı içerisinde Venedikliler ile Tebriz‟de bir antlaĢma imzaladığı ve bu doğrultuda saldırıya geçtiği belirtilmektedir (Azerbaycan Tarihi, 2009: 108). b) Saldırı sırasında Mirza Yusuf Han komutasındaki kuvvetlerin Erzincan‟dan Karaman istikametine ilerlediği, büyük baĢarılar elde ettiği ve “Aralık denizi”ne3 kadar indiği ancak Osmanlı Devleti‟nden ekonomik anlamda bir çıkar elde etmek isteyen Venediklilerin anlaĢmaya riayet etmeyerek Akkoyunluların beklediği silahları getirmediği, bu nedenle Akkoyunluların geri çekilmek zorunda kaldığı ve Osmanlı Devleti‟nin bu mücadeleyi kazandığı ifade edilmektedir (Azerbaycan Tarihi, 2009: 108). c) II. Mehmet Uzun Hasan‟a gönderdiği elçi ile 1473 yılında kıĢ bitimini takiben saldırıya geçeceğini bildirdi. SavaĢ durumunun yeniden oluĢtuğu, II. Mehmed‟in Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan‟ı Anadolu içlerinde karĢılamaya karar verdiği, bu doğrultuda Malatya yakınlarında Fırat nehri kenarında iki güçlü hükümdarın karĢılaĢtığı belirtilmektedir. 1 Ağustos 1473‟te Malatya önlerinde büyük bir savaĢın baĢladığı ve bu savaĢı, daha iyi bir taktik belirleyen Uzun Hasan‟ın kazandığı anlatılmaktadır. Söz konusu savaĢın kaybedilmesinin Osmanlı kuvvetlerinde büyük bir moral bozukluğu yarattığı hatta bizzat II. Mehmet‟in sulh teklifinde bulunmak üzere Uzun Hasan‟a bir elçi gönderdiği ve Uzun Hasan‟ın bu teklifi reddettiği ifade edilmektedir (Azerbaycan Tarihi, 2009: 110). d) Malatya savaĢının ardından Akkoyunlu kuvvetleri Osmanlı ordusunu takibe baĢlamıĢ ve iki ordu Erzincan yakınlarında Otlukbeli‟de karĢı karĢıya gelmiĢlerdir. “Otlukbeli” ya da “Tercan savaĢı” olarak bilinen ve sekiz saat süren mücadele burada meydana gelmiĢtir. Kitaba göre, Akkoyunlu kuvvetleri üstün durumda iken, Osmanlı ordusundaki teknolojik silahların etkisi ve yeniçerilerin direniĢi sayesinde savaĢı Osmanlı kuvvetleri kazanmıĢtır (Azerbaycan Tarihi, 2009: 110). e) Otlukbeli savaĢının kaybedilmesi, Akkoyunlu devletini zayıflatmıĢ ve yerel güçlerin merkezi otoriteye karĢı hareketleri güçlenmiĢtir. 3.2. Türk Kaynaklarında Osmanlı- Akkoyunlu İlişkileri a) Türk kaynakları, Osmanlı - Akkoyunlu iliĢkilerinin bozulmasının nedeni olarak, Uzun Hasan‟ın tahta çıktıktan sonra kendisini Anadolu sultanı olarak görmeye baĢlaması, baĢta Karamanoğulları olmak üzere diğer Anadolu Beylerini yanında toplaması ve II. Mehmed‟e elçi göndererek Trabzon, Sinop ve Karaman‟ı istemesini göstermektedir. (Gündüz, (Ed.), 2012: 88, 89.) Ayrıca iliĢkilerin bozulmasında Uzun Hasan‟ın Frenklerle de ittifak yapması etkili olmuĢtur. (UzunçarĢılı, 1998: 445). “AĢıkpaĢa tarihi”nde Akkoyunlu seferi öncesi Ģu olay 3 Aralık denizi olarak bahsi geçen deniz Ġngilizce‟de “mediterranean sea” olarak adlandırılan ve orta deniz anlamına gelen Akdeniz‟dir. TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 1-15 4 Azerbaycan Sekizinci Sınıf Tarih Ders Kitabında Yer Alan “Osmanlı Tarihi” Konularının İncelenmesi kaydedilmektedir; “Sultan görüĢlerini almak için Mahmut PaĢa, Ahmet PaĢa ve Mustafa PaĢa‟yı bir araya topladı: „Uzun Hasan hakkında ne dersiniz?‟ dedi. PaĢalar tınmadılar, birbirlerinin yüzüne baktılar. Yalnız Mahmut PaĢa, „Devletli Sultanım! PadiĢahımızın aklı hepimizden üstündür‟ dedi. PadiĢah, „Hele siz bir söz söyleyin‟ dedi. Mahmut PaĢa, „Devletli Sultanım! Bu Uzun‟un ne yaptığı, ne fitneler çıkardığını biliriz. Sultanımın da buna göre davranması gerekir. Uzun Hasan, her ne kadar padiĢahımızın oğluna bile denk bir kiĢi değilse de, düĢman olduğunu unutmamak gerekir. Ġyi hazırlık yapılması lazımdır‟ dedi” (Kala, 2013: 288, 289). AĢıkpaĢa‟da geçen diyaloglardan da anlaĢılacağı üzere Akkoyunlular üzerine bir seferin gerekliliği üzerinde durulmuĢtur. b) Yusufça Mirza ve Ömer Bey komutasındaki Akkoyunlu kuvvetleri Anadolu içlerinde ilerlemiĢ, Tokat‟ı yağmalamıĢ (Kılıç, 2003: 112) ve Konya‟ya kadar ilerlemiĢtir. Ancak II. Mehmet‟in akılcı hamleleri sayesinde Osmanlı kuvvetleri, BeyĢehir Gölü yanında Eflatun Pınarı yakınında Akkoyunlu kuvvetlerini mağlup etmiĢtir. Bu mücadelenin neticesi ile ilgili Azerbaycan kaynakları savaĢın kaybedilmesinin nedenini Venedik‟ten beklenen silahların gelmemesine bağlarken, Türk kaynakları bu durumdan bahsetmez ve mücadele sonucu Yusufça Mirza‟nın esir düĢtüğünü yazar. (Gündüz, (ed.),2012: 89). c) “Malatya döğüĢü” diye Azerbaycan kaynaklarının aktardığı mücadele ile ilgili Türk kaynakları, olayın aslında bugünkü Erzincan ilinin bir ilçesi olan Tercan yakınlarında meydana geldiğini ve Azerbaycan kuvvetlerinin Has Murad komutasındaki Osmanlı öncü kuvvetlerini pusuya düĢürmek suretiyle Osmanlının en güzide birliklerini yok ettiği belirtilmektedir. (UzunçarĢılı, 1998: 99). Ayrıca Türk kaynaklarında bu yenilginin ardından II. Mehmed‟in Uzun Hasan‟a elçi göndererek sulh önerisinde bulunduğuna dair bir bilgi bulunmamaktadır. d) Ġlk baskından büyük zarar görmüĢ olarak çıkan Osmanlı kuvvetleri, Otlukbeli‟ne doğru ilerlemiĢ ve nihayet burada sayıları 70.000‟i bulan Akkoyunlu kuvvetleri ile karĢılaĢmıĢtır. SavaĢ Akkoyunlu ordusunun sağ kanadını idare eden Uzun Hasan oğlu Zeynel Mirza‟nın saldırısı ile baĢlamıĢ bu saldırılara Osmanlı devleti Ģehzade Mustafa‟nın komuta ettiği kuvvetlerle karĢılık vermiĢtir. Bu mücadele sırasında Akkoyunlu Ģehzadesi Zeynel Mirza ölmüĢtür. Bayezid‟in hücumlarının da artması üzerine, Osmanlı kuvvetlerinin otağına iyice yaklaĢtığını gören Uzun Hasan kaçmıĢtır. Uzun Hasan‟ın daha sonra elçi göndererek sulh istemesi üzerine II. Mehmed bu teklifi kabul etmiĢtir (Gündüz(ed.), 2012: 91). e) Otlukbeli SavaĢı‟nın ardından Uzun Hasan yapılan anlaĢmaya riayet etmiĢ, (Emecen, 2009: 82) Osmanlı Devletine saldırmamıĢ ancak Osmanlı aleyhinde ittifaklardan da geri durmamıĢtır. Uzun Hasan‟ın ölümü Akkoyunlu Devleti‟nin de sonu olmuĢ ve devlet kısa süre sonra yıkılmıĢtır (ġahin(ed.) 1999: 113). 3.3. “Azerbaycan Tarihi” İsimli Ders Kitabında Osmanlı- Safevi İlişkileri a) “Azerbaycan Tarihi” isimli ders kitabı Osmanlı - Safevi iliĢkilerinin baĢlaması sürecini açıklarken ilk münasebetin II. Bayezid döneminde ortaya çıktığını ifade etmektedir. Özellikle Akkoyunluların yıkılmasının ardından ortaya çıkan ve güçlenen Safevi Devleti‟nin bu yükseliĢi Osmanlı tarafında endiĢe yaratmıĢ ancak II. Bayezid Safeviler ile bir çatıĢmaya girmekten uzak durmuĢtur. Zaten ġah Ġsmail‟de bu dönemde gücünü biraz daha toplayabilmek TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 1-15 5 Salim Gökçen _ Meriç Aybar için Bayezid‟e “Ata” diye hitap etmiĢtir. ġah Ġsmail ġeybani Hanlığı‟nı4 mağlup ettikten sonra Osmanlı sınırına yönelmiĢ Karahisar ve Malatya Ģehirlerine doğru ilerlemiĢtir. Daha sonra da Diyarbakır‟ı kuĢatmıĢtır (Azerbaycan Tarihi, 2009: 135). b) Sultan Selim I, tahta çıktığı zaman Safevi tehlikesinin farkındaydı. Hatta Safevi ordusunun Anadolu içlerinde ilerleyerek Diyarbakır‟ı alması üzerine Sultan Selim, Safeviler ile bir savaĢın gerekliliğine inanmıĢtı (Azerbaycan Tarihi, 2009: 135). c) Sultan I. Selim, Safevilere saldırmadan önce batı sınırlarını garanti altına alabilmek için bir takım tedbirler almıĢ ve bu doğrultuda Büyük Moskova Knezliği, Macaristan, Venetsiya5, Moldova ve Valaxiya6 ile anlaĢma imzalamıĢtır. Ayrıca ülke içerisindeki Safevi tarikatlarına yönelik de sıkı bir kontrol baĢlatmıĢtır (Azerbaycan Tarihi, 2009: 135). d) Ġncelediğimiz kaynak kitap, Osmanlı - Safevi münasebetlerinin bozulmasının Avrupa‟ya yansımalarına da yer vermiĢtir. Özellikle Papalık, Almanya, Fransa, Ġspanya, Portekiz, Ġskandinavya ülkeleri arasında yazıĢmalar yapıldığı ve bu durumun Hıristiyan dünyası için büyük bir fırsat olduğu ifade edilmiĢtir. ġah Ġsmail de I. Selim‟e karĢı Avrupa‟dan yardım almaya çalıĢmıĢtır. Özellikle Venedik ve Portekiz ile iliĢkileri sıcak tutan ġah, deniz yoluyla buralardan silah yardımı almayı ümit ediyordu. Hatta bu amacına ulaĢmak için Portekiz‟in Ġran körfezinde güçlenmesine bile engel olmamıĢ, bu durumu fırsat bilen Portekizliler, Hürmüz‟ü ele geçirip Safevilerin Hint Okyanusuna çıkıĢını engellemiĢlerdir (Azerbaycan Tarihi, 2009: 136). e) “Azerbaycan Tarihi” isimli 8. Sınıf ders kitabına göre Sultan I. Selim Safevi topraklarını iĢgal etmek istiyordu. ĠĢgalin sebebini Kızılbaş tehdidi olarak göstermekte ve bu bahaneyi savaĢ öncesi topladığı divanda da Kızılbaşlar ile mücadelenin bütün Müslüman âleminin sorunu olduğunu dile getirerek bir nevi resmileĢtirmekte idi. Osmanlı vezirleri Safevilerle yapılacak bir savaĢın tehlikeli olduğunun farkındaydılar ve bu tehlikeyi Sultan‟a da söylemiĢlerdir. Kaynak kitaba göre Osmanlı ordusu silah ve asker yönünden Kızılbaş ordusundan çok üstündü. Verilen rakamlar ise Osmanlı ordusunun 100 bin, Safevi ordusunun ise 40 bin kiĢiden meydana geldiğini ortaya koymaktadır. Öte taraftan Osmanlı orduları Erzincan‟a kadar geldiğinde Kızılbaş orduları ġah Ġsmail‟in isteği ile Azerbaycan‟a doğru çekilmiĢtir. ġah Ġsmail‟in oyalama taktiğinin farkında olan I. Selim, ona gönderdiği mektubunda savaĢ niyetini defalarca tekrar etti. Ancak ġah her defasında Selim‟i sultan olarak tanımadığını dile getiren mektuplar yazıyordu. SavaĢ baĢlamadan önce ġah Ġsmail savaĢ divanını toplayarak komutanların görüĢünü aldı. Osmanlı savaĢ taktiklerini ve ordunun durumunu çok iyi bilen Muhammed Han Ustaclı ve Rumlu Nureli Halife hücuma gece geçmeyi teklif ettiler. Gece hücumu Kızılbaş süvarilerini Osmanlı top ve silahlarından koruyacak ve en önemlisi Osmanlı toparlanana kadar büyük bir mesafe kat edilmiĢ olunacaktı. Lakin Ģah Ġsmail bu öneriyi, “Ben kervan basan kul değilim, koy Allah‟ın bildiği gibi olsun” diyerek reddetti. Nihayetinde 23 Ağustos 1514 tarihinde iki taraf arasında kanlı bir savaĢ meydana geldi (Azerbaycan Tarihi, 2009: 138). Kaynak kitapta savaĢı Sultan Selim‟in kazandığı belirtilirken, yaralanan ġah Ġsmail‟in en az 3 bin askerinin öldüğü de dile getirilmektedir. Aynı zamanda kaynaklar bu savaĢın Türk dünyası için büyük bir facia, garp dünyası için ise büyük bir zafer olduğunu belirtmektedir. Bu zafer ile birlikte Osmanlı devleti Erzurum Ģehri ile birlikte ġarki Anadolu‟ya 4 Özbekleri yöneten Ebu'l Hayr tarafından kurulmuĢ, 1468'de Timurlular tarafından yıkılmıĢ ve 1500 yılında Muhammed ġeybani tarafından yeniden kurulmuĢ hanlıktır. 5 Venedik Devletidir. 6 Ġspanya'da Valencia Ģehridir. Burada bahsedilen Ġspanya krallığı olmalıdır. TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 1-15 6 Azerbaycan Sekizinci Sınıf Tarih Ders Kitabında Yer Alan “Osmanlı Tarihi” Konularının İncelenmesi ve ġimali Irak‟a kadar yayılmıĢtır(Azerbaycan Tarihi, 2009: 138). Tebriz alındıktan sonra Osmanlı ordusu burada altı gün kala bildi. Osmanlı geri çekilirken yanında bin haneye yakın Tebriz ustalarını yanlarında götürdüler. Bu mahir Azerbaycan sanatkârları sonraları Osmanlı Ġmparatorluğunda mimarlık ve ince sanatın geliĢmesinde mühim rol oynadılar (Azerbaycan Tarihi, 2009: 139). f) Osmanlı ve Safevi sultanlarının değiĢmesinden sonra da mücadele devam etmiĢ, hatta Sultan Süleyman ve ġah Tahmasb arsasındaki mücadele iyice ĢiddetlenmiĢtir. Tahmasb‟ın tahta çıktığı ilk yıllarda Safevi ülkesinde feodal beylerin faaliyetleri artmıĢ hatta Kızılbaş amirleri devlete itaat etmekten uzaklaĢmaya baĢlamıĢtır. Osmanlı Devleti ise bu vaziyetten istifade etmiĢtir. Kanuni döneminin baĢlarında Tekeli emirlerinden olan Ulema Bey, Azerbaycan‟ın cenubuna yürümüĢ, Tebriz‟i talan ettikten sonra Osmanlı ülkesine geçmiĢ ve Sultan Süleyman‟ın Azerbaycan seferlerine iĢtirak etmiĢtir. Bitlis‟i ele geçiren Ulema Bey, Sultan Süleyman‟ı Azerbaycan ve Irak‟a saldırmaya tahrik etmiĢtir. Sultan Süleyman I, Azerbaycan üzerine 1534 yılında 100 bin kiĢilik bir ordu ile ilk seferini düzenlemiĢ, Azerbaycan topraklarında bir hayli ilerlemiĢ ve Tebriz‟i iĢgal etmiĢtir. Ancak gerek güçlü bir direniĢle karĢılaĢması ve gerekse de kıĢ Ģartlarının baĢlaması nedeniyle geri çekilmek zorunda kalmıĢtır. 1535 yılında tekrar Tebriz‟e saldıran Sultan Süleyman bu defa Tebriz‟e girmeyi baĢarmıĢtır. Bu sırada ġah Tahmasb değiĢik bir taktik uygulamıĢ ve öncesinde halkı Ģehirden göç ettirerek bölgeyi kullanılamaz hale getirmiĢti. Ġki kuvvet arasında ara ara çatıĢmalar yaĢanmaya devam etmiĢ ancak orduda baĢ gösteren açlık nedeni ile Osmanlı askeri geri çekilmek zorunda kalmıĢtır. Osmanlı ordusunun üçüncü seferi öncesi Safevi ülkesinde bazı iç karıĢıklıklar meydana gelmiĢti. Bu karıĢıklıkların en önemlisi ise Ġlyas Mirza‟nın kendini ġah ilan etmeye kalkıĢması idi. Ancak Mirza bu giriĢiminde baĢarılı olamamıĢ girdiği mücadeleyi kaybederek Ġstanbul‟a kaçmıĢtır. 1548‟de düzenlenen üçüncü seferde yine büyük bir direniĢle karĢılaĢılmıĢtır. Tahmasb aynı taktiğini yine uygulamıĢ geri çekilmiĢ geri çekilirken Osmanlı ordusuna kullanabileceği bir ot bile bırakmamıĢtı. Ahali de erzakı gizleyerek Osmanlı askerinin bundan faydalanmasını engellemiĢti. Osmanlı ordusu büyük kayıplar vererek Van‟a çekilmek zorunda kalmıĢtı (Azerbaycan Tarihi, 2009: 142). 1552 yılından itibaren Tahmasb Osmanlıya karĢı saldırıya geçmeye baĢlamıĢtır. Safeviler Osmanlı Devleti‟ne dört koldan saldırırken bu saldırılar bizzat Tahmasb tarafından idare ediliyordu. Kızılbaşlar önce Hilat‟a7 saldırdı ve burayı yağmaladılar. Daha sonra Van, Bitlis, ErciĢ tahrip edildi. 1554 yılında Sultan Süleyman‟ın dördüncü seferi baĢlamıĢ ve Nahcivan iĢgal edilmiĢti. Ancak Osmanlı askeri, erzak eksikliği nedeni ile burayı da terk ederek Erzurum‟ geri çekilmiĢtir. Kızılbaşlar, Osmanlı ordusunu takip ederek onlara büyük bir darbe vurmuĢlardır. Sultan Süleyman, Kırım‟dan aldığı yardımla yeniden saldırıya geçmiĢ ancak Bugurd8 yakınlarında meydana gelen muharebede Osmanlı ordusu mağlup edilmiĢtir (Azerbaycan Tarihi, 2009: 144). Ayrıca Osmanlı kuvvetlerine yardım için gelen Kasım Mirza kuvvetleri de Gülistan kalesi yakınlarında mağlup edilmiĢ ve Kasım Mirza Dağıstan‟a çekilmek zorunda kalmıĢtır. Bu sırada Sultan Süleyman baĢarılı olamayacağını düĢünerek barıĢ yapmaya karar vermiĢtir. 29 Mayıs 1555‟te Amasya‟da iki devlet arasında bir anlaĢma imzalanmıĢtır. Buna göre garbi Gürcistan Osmanlı Devleti‟ne, Ģarki Gürcistan vilayetleri ise Safevi iktidarına ait olacaktı (Azerbaycan Tarihi, 2009: 145). 7 8 Ġslam kaynaklarına göre Ahlat'ın adıdır. Nahcivan yakınlarında bir kaledir. TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 1-15 7 Salim Gökçen _ Meriç Aybar Ancak Azerbaycan ders kitapları bu sulhun çok uzun sürmediğini ve XVI. Yüzyılın sonlarında yeniden mücadelelerin baĢladığını yazmaktadır (Azerbaycan Tarihi, 2009: 145). g) ġah Tahmasb‟ın ölümünden sonra oğulları arasında mücadeleler baĢlamıĢtır. Muhammed Mirza, Ġsmail Mirza ve Haydar Mirza arasında yaĢanan mücadelelerden Ġsmail Mirza galip çıkmıĢ ve II. Ġsmail adıyla tahta oturmuĢtur(Azerbaycan Tarihi, 2009: 148). h) 1577 yılında Safevilere karĢı Kürt isyanları yaĢanmaya baĢladı. Kürtler, Xosrov (Hüsrev) PaĢa öncülüğünde Xoy‟a (Hoy) hücum ettiler. Buranın hâkimi olan Mahmut Sultan Rumlu direnmeye çalıĢtı ancak baĢarılı olamadı. Bu saldırılar sonucu Xoy, Salmas ve Urmiya isyancıların elinde kaldı. Bu durumdan faydalanan III. Murad, Lala Mustafa PaĢa komutasındaki yüz bin kadar birliği Safeviler üzerine sevk etti. Bu birliğe Kırım Hanı Muhammet Giray‟dan da yardım geldi. Safeviler ile savaĢ yeniden baĢlamıĢtı. 9 Ağustos 1578‟de Çıldır‟da Osmanlı Safevi kuvvetleri karĢı karĢıya gelmiĢ ve Osmanlı ordusu Kızılbaş ordusunu mağlup etmiĢtir. Azerbaycan kaynakları Çıldır savaĢının kaybedilmesinin nedenini açıklarken Kızılbaşlar içerisinde bir birliğin bulunmamasını ve Kızılbaş emirlerin kendi baĢlarına hareket etmelerini göstermektedirler (Azerbaycan Tarihi, 2009: 149). Çıldır savaĢının ardından Lala Mustafa PaĢa ġirvan‟ı, Ağustos 1578‟de ise Tiflis‟i ve hemen sonra da Qorin‟i ele geçirdi. Ancak aynı yıl içerisinde Alazan Çayı9 kenarında bir çatıĢmanın daha meydana geldiği, bu çatıĢmayı da Safevi kuvvetlerinin büyük bir üstünlükle kazandığı bu kaynakta yer almaktadır (Azerbaycan Tarihi, 2009: 150). Osmanlı Devleti‟nin Azerbaycan coğrafyası üzerine saldırılarının aralıksız devam ettiği ve bu saldırılar sırasında Osmanlı‟nın Kırım‟dan fazlasıyla yardım aldığı da bu kaynakta ifade edilmektedir (Azerbaycan Tarihi, 2009: 151). 1583 yılında meydana gelen iki savaĢtan bahsedilmektedir. Ġlk olarak yaz aylarının baĢında Niyazabad yakınlarında bir savaĢ meydana geldiği ve bu savaĢı KızılbaĢ ordusunun kazandığı belirtilmektedir. Ġkinci savaĢ ise Samur Çayı10 sahilinde meydana gelen ve “MeĢel savaĢ” diye adlandırılan bir mücadeledir. Bu savaĢı ise Osmanlı kuvvetlerinin kazandığı belirtilmektedir. Ġki kuvvet arasında yaĢanan bu mücadeleler iki taraf içinde belli bir netice getirmemiĢ bunun üzerine 10 yıl boyunca devam eden savaĢlar 1590 Ġstanbul Mukavelesi ile sona ermiĢtir. Bu sulh Azerbaycan‟ı Osmanlı ve Safevi arasında paylaĢtırmıĢtır. Buna göre ġirvan, Qarabağ, Tebriz, Serab, Marağa Osmanlı egemenliği altına girmiĢtir. Safeviler ise Xalxal, Erdebil, Qaracadağ ve Lenkaran‟a egemen olacaktır (Azerbaycan Tarihi, 2009: 161). i) 17. yüzyılın baĢlarında iliĢkiler yeniden bozulmaya baĢladı. Ancak bu sefer iliĢkilerin bozulmasında baĢka devletlerin kıĢkırtmaları da etkili olmuĢtur. Zira 1603 yılında Almanya sefiri Georgi Tektander Tebriz‟e gelmiĢ ve Osmanlı Devleti‟ne karĢı ittifak teklif etmiĢtir. Aynı Ģekilde Ġspanya da bu ittifakın içerisinde bulunmadan yana tavır takınan devletlerden biri idi. Ayrıca Rusya da Osmanlı Devleti‟nin Azerbaycan hâkimiyetinden memnun değildi zira Osmanlı Devleti‟nin buradaki varlığı, Rusya‟nın Volga- Hazar ticaret yolunda rahat hareket etmesini engellemekteydi (Azerbaycan Tarihi, 2009: 162). j) 1603 yılında ilk olarak ġah I. Abbas Osmanlı Devletine karĢı saldırı emri verdi. Safevi orduları Tebriz‟i kuĢattı, Osmanlı birlikleri mağlup edildi ve Safevi birlikleri hızlı bir Ģekilde ilerlemeye baĢladı. ġah Abbas daha sonra yönünü Nahcıvan, Ġrevan ve Culfa‟ya 9 Kafkaslardan doğup Gürcistan'ın doğusunda Kura Nehrine katılır, bir bölümü Azerbaycan-Gürcistan sınırını teĢkil eder 10 Azerbaycan'ın dördüncü büyük Çayıdır. Uzunluğu 216 kilometredir. TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 1-15 8 Azerbaycan Sekizinci Sınıf Tarih Ders Kitabında Yer Alan “Osmanlı Tarihi” Konularının İncelenmesi çevirmiĢ ve burada farklı bir taktik izlemiĢtir. Ele aldığımız Azebaycan ders kitabında bu taktik, “büyük sürgün” olarak anlatılmıĢ ve ġah Abbas‟ın bu bölgedeki Azerilere karĢı büyük bir baskı ve göç hareketi izlediği ifade edilmiĢtir. Buradan göç ettirilenler Karabağ‟a yerleĢtirilmiĢlerdir. 1605 - 1607 yılları arasında Osmanlı‟ya karĢı Safeviler ve Gürcülerin iĢbirliği yaptığından da bahsedilmektedir. ġah Abbas Van‟ı Osmanlıdan geri alabilmek için Tebriz‟de yeni bir kale inĢa ettirdi. Allahverdi Han öncülüğünde otuz bin kiĢilik Safevi ordusu Van‟a gönderilmiĢ ve burada Osmanlı kuvvetleri mağlup edilmiĢtir. Osmanlı ordusu daha sonra Cigaloğlu komutasında Azerbaycan hudutlarına saldırmıĢ, Osmanlı askeri sayıca üstün olmasına rağmen bu mücadeleyi de Safeviler kazanmıĢtır. Bu durumdan istifade eden ġah Abbas 1606 yılı içerisinde önce Gence‟yi daha sonra da Karabağ‟ı ele geçirmiĢtir. 1607 yılında Bakü ve Derbend ahalisi Osmanlı aleyhine karĢı isyan etmiĢtir. Bu isyanlar ġah‟ın bilgisi dâhilinde olmasa da ġah Osmanlıdan elde edilen ganimetleri bu isyancılara dağıtmıĢtır (Azerbaycan Tarihi, 2009: 165). k) Ġncelediğimiz kaynak kitap, 1603-1612 Osmanlı-Safevi mücadelelerinden Safevilerin mutlak bir galibiyetle ayrıldığını yazmaktadır. Bu savaĢlar neticesinde ise 1612 Serab11 anlaĢması imzalanmıĢ ve bu antlaĢma ile 1555 Amasya antlaĢması esasları kabul edilmiĢtir. Ancak Osmanlı Devleti, bu maddelere ek olarak Ruslar tarafından yapılan Terek kalesinin yıkılmasını ya da Osmanlı egemenliğine verilmesini istemiĢtir. Kaynak kitabımıza göre bu durumun temel nedeni Osmanlı Devletinin Safevilerin Ruslar ile anlaĢmasından endiĢe etmesidir. Yine bu antlaĢma ile Osmanlı Devleti, Azerbaycan ve Ģarki Gürcistan‟ın Safevilere ait olduğunu kabul etmiĢtir (Azerbaycan Tarihi, 2009: 166). l) 1612 anlaĢması çok kısa sürdü ve ġah Abbas anlaĢmayı hiçe sayıp büyük bir ordu ile Azerbaycan‟ın Ģimal vilayetlerine ve Gürcistan‟a saldırdı. Bunun üzerine Osmanlı sultanı Ahmet I, karĢı saldırı baĢlattı ve 1616 yılının yazında savaĢlar yeniden baĢladı. Tam anlamıyla silahlanmıĢ Osmanlı kuvvetleri Tebriz‟e hücum ederek Erivan‟ı muhasara altına aldı. Lakin kıĢın sert geçmesi, hastalık ve erzak eksikliği nedeniyle Osmanlı ordusu geri çekilmek zorunda kaldı. 1618 yılının yazında Osmanlı ordusu Kırım Hanı Canıbey Giray‟dan da yardım alarak yeniden saldırıya geçti. Serab vilayeti yakınlarında Sınık Köprü denilen yerde iki kuvvet karĢı karĢıya gelmiĢ ve Osmanlı ağır bir darbe alarak barıĢ istemek zorunda kalmıĢtır. 1618 yılında iki devlet arasında Merend12 anlaĢması imzalanmıĢtır. Bu antlaĢma Sah Abbas ile Halil PaĢa arasında yapılan görüĢme neticesinde gerçekleĢmiĢtir. Mevcut kaynak kitap antlaĢmanın Ģartları hakkında bilgi vermemektedir (Azerbaycan Tarihi, 2009: 166). m) Ġki ülke arasında 1618‟de yapılan anlaĢma da Safeviler tarafından bozulmuĢtur. ġah Abbas Osmanlı Devleti‟nin bu dönemde yaĢadığı iç karıĢıklıktan da faydalanarak harekete geçti. Safeviler, 1622 ve 1623 yıllarında Bağdat ve Irak‟ı ele geçirmeyi baĢardı. Osmanlı devleti ise bu bölge ile ilgili düĢüncesinden vazgeçmiyordu. Ülke içi düzeni sağladıktan sonra IV. Murad büyük bir ordu ile saldırıya geçmiĢ, Ġran‟ı ve Tebriz‟i ele geçirmiĢ ancak açlık ve kıĢ Ģartları nedeniyle Tebriz‟i boĢaltmak zorunda kalmıĢtır. 1637-1638 yıllarında tekrar Osmanlı saldırısı baĢlamıĢ ve Osmanlı Devleti Bağdat‟ı ele geçirmiĢtir. Ġki devlet arasındaki bu savaĢlar 1639 yılında imzalanan Kasr-ı ġirin AntlaĢması ile son bulmuĢtur. Kaynak kitabımıza göre bu antlaĢma 1555 sulhu ile aynı Ģartları taĢımaktadır (Azerbaycan Tarihi, 2009: 167). 11 12 Azerbaycan'da bir vilayettir. Tebriz-Erdebil karayolu üzerindedir. Ġran'ın Doğu Azerbaycan eyaletinde bir Ģehirdir. Azeri nüfusu kalabalıktır. TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 1-15 9 Salim Gökçen _ Meriç Aybar 3. 4. Türk Kaynaklarına Göre Osmanlı- Safevi İlişkileri a) Türk kaynaklarına göre Osmanlı-Safevi iliĢkileri II. Bayezid döneminde baĢlamıĢtır (Dedeyev. 2009: 127). II. Bayezid‟in hükümdarlığının son yıllarında Anadolu‟dan gelen Türkmenlerin kurduğu Safevi Devleti, Osmanlılar için büyük tehlike arz etmekteydi. ġah Ġsmail‟in halifelerinin Anadolu‟daki Türkmenler arasında yaydığı propaganda Ġran‟a büyük bir göçe neden olmuĢtu. ġah‟ın tesiri Rumeli‟ye doğru yayılmaya baĢlamıĢtı. Zaten hasta durumda olan Bayezid bu büyüyen tehlikeyi engellemek hususunda gerekli adımları atamıyordu. Tehlikenin farkında olan Trabzon Sancakbeyi ġehzade Selim kendi baĢına Safevi topraklarına akın yapmıĢtır. ġah Ġsmail‟in Ģikâyeti üzerine, babası tarafından azarlanmıĢtır (Afyoncu, 2010: 155). Nihayetinde 1511 yılında patlak veren ve ġah kulu diye adlandırılan, aslında bir Kızılbaş isyanı olan bu isyan sırasında ġah Kulu, Osmanlı kuvvetlerini mağlup edip Antalya‟yı ve Kütahya‟yı kuĢatmıĢtır (Çetin: 21). Daha sonra ġah Kulu Bursa üzerine yürümüĢ ancak Hadım Ali PaĢa kendisini mağlup etmiĢ, kaçan ġah Kulu‟ndan bir daha haber alınamamıĢtır. ( UzunçarĢılı, 1998: 255). b) Sultan Selim Osmanlı tahtına çıktığında bu tehlikenin farkındaydı. Hatta Selim tahta çıktığında ġah Ġsmail tebrik için elçi göndermemiĢ bir nevi kardeĢler arası mücadelelerin sonucunu beklemiĢti. Selim, Ahmed‟i ortadan kaldırdıktan sonra bile ġah‟ın düĢmanca tavırları devam etmiĢ, Ahmed‟in oğlu Murad‟ı koruması altına almıĢtır (Gündüz (ed.), 2012: 133). Azerbaycan kaynaklarının aksine Türk kaynaklarında Selim‟in sefer düzenlemesinin birinci nedeni ġiilik tehdidi ikinci nedeni olarak da bu olay gösterilmiĢtir. c) Ġncelediğimiz kaynak kitabın aksine Türk kaynaklarında Sultan Selim‟in Safevilerin üzerine yürümeden evvel batı sınırını güvence altına almak için bir takım barıĢ giriĢimlerinin olduğundan bahsedilmemiĢtir. Sadece Halil Ġnalcık Devlet-i Aliyye adlı eserinde Macaristan ile bir giriĢimin olduğundan bahsetmektedir (Ġnalcık, 2009: 138). d) Yine kaynak kitabın bahsettiği Ģekilde Avrupa‟da bir kıpırdama meydana geldiğine dair Türk kaynaklarında bir bilgi bulunmamaktadır. e) Sultan Selim, Safeviler üzerine sefere çıkmadan evvel devlet erkânını toplayarak onlara “ġah Ġsmail üzerine seferim vardır” diyerek onlardan bir cevap beklemiĢ, sadece Abdullah isimli bir oda kethüdası “bizim arzumuzda aynıdır, ferman padiĢahımızındır” diye cevap vermiĢtir. Bu durum aslında devlet erkânının ġah üzerine yapılacak bir seferden çekindiğinin bir göstergesidir. (UzunçarĢılı, 1998: 259). Solakzade13 tarihinde, Sultanın devlet erkânına yaptığı konuĢmada ġah‟ın dinden çıktığını, Ġslamiyet ile alakası olmayan iĢler yürüttüğünü, içki sefalarında bulunduğunu, cemaatle namaz kılmayı yasaklayarak camilerde minberleri yıktırdığını ve hatta daha da ileri giderek din âlimlerini katlettirdiğini belirterek onlardan destek aldığını yazmaktadır (Çabuk: 14). Sultan Selim, ġii tehdidini ortadan kaldırmak için 20 Mart 1514‟de ordusuyla Edirne‟den ayrıldı. Önce Ġstanbul‟a oradan da Seyitgazi istikametinden Konya‟ya ulaĢtı. 23 Ağustos 1514‟te ġah Ġsmail ile Urmiye Gölü ile Tebriz arasında Çaldıran denilen yerde karĢılaĢıldı (Kılıç, 2008: 75). Bu savaĢta ġah Ġsmail mağlup edilmiĢ, hatta eĢi Taclu Hanım‟da esir alınmıĢtır. Çaldıran mağlubiyeti üzerine ġah Ġsmail Tebriz‟de tutunamayacağını anlayarak Dergüzin‟e kaçmıĢ ve Osmanlı kuvvetleri Tebriz‟i iĢgal etmiĢlerdir. Yavuz, Tebriz‟de sekiz-dokuz gün kadar kaldı ve Tebriz‟deki sanat erbabı, tüccar ve vasıflı kiĢilerden bin haneyi Ġstanbul‟a naklettirdi. Yavuz Sultan Selim bu savaĢtan sonra ġah 13 17. yüzyılda yaĢamıĢ Osmanlı Ģairi, bestekârı ve tarihçisidir. Tam adı Solakzade Mehmed Hemdemi Efendidir. TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 1-15 10 Azerbaycan Sekizinci Sınıf Tarih Ders Kitabında Yer Alan “Osmanlı Tarihi” Konularının İncelenmesi Ġsmail‟in peĢini bırakmak istemeyerek onu tamamen ezmek istiyordu; bundan dolayı o sene kıĢı Azerbaycan‟da Karabağ‟da geçirip ertesi sene tekrar harekete geçmek istiyordu. Fakat gerek Yeniçeriler ve gerekse de bazı devlet adamlarının ısrarı nedeniyle Amasya‟ya çekildi (UzunçarĢılı, 1998: 270). f) Kanuni Sultan Süleyman döneminde Safeviler ile iliĢkiler yine olumsuz Ģekilde seyretmiĢtir. Özellikle ġah Ġsmail‟in ölümünden sonra tahta çıkan I. Tahmasb‟ı Kanuni tebrik etmediği gibi ona tehdit dolu mektuplar göndermiĢtir (Gündüz (ed.), 2012: 179). Sultan Süleyman‟ın ilk seferi 1535 yılında gerçekleĢmiĢtir. Bu sefer sırasında Kanuni Bağdat‟ı aldı. Bu seferi takip eden yıl ise Tebriz üzerine yürüyerek burayı da ele geçirmeyi baĢardı. Ancak Sultan‟ın geri dönmesi üzerine Tahmasb Tebriz‟i tekrar geri aldı. 1548 yılında Kanuni yeniden Ġran seferi baĢlattı. Bu seferin baĢlamasının sebebi, ġah Ġsmail‟in oğullarından Elkas Mirza Tahmasb‟a karĢı isyan etmesi ve Osmanlıdan yardım istemesi idi. Kanuni ayrıca Irakeyn seferinden dönünce toprakları geri alan Tahmasb‟a haddini bildirmek istiyordu. Bu doğrultuda Ulema PaĢa‟yı önden gönderdi ve kendisi de 29 Mart 1548‟de Ġstanbul‟dan ayrıldı. 1548 yılı içerisinde önce ġirvan daha sonra da Tebriz savaĢ yapılmadan ele Osmanlı ordusu tarafından ele geçirildi. Aynı sefer sırasında Van kuĢatıldı ve alındı (Küpeli, 2009: 23). Kanuni‟nin Safeviler üzerine son seferi 1554 yılında gerçekleĢti. Osmanlı‟nın Macaristan üzerine sefer düzenlemiĢ olmasını fırsat bilen ġah, harekete geçerek kaybettiği yerleri geri almaya baĢlamıĢtı. Bunun üzerine Sultan bizzat sefere çıkmıĢ Erzurum‟da toplanan ordu Kars yakınlarına ulaĢtığında, ġah‟a mektup yazılıp savaĢ çağrısı yapılmıĢ ancak ġah buna cevap vermemiĢtir. Osmanlı kuvvetleri Nahcivan‟a kadar ilerlemiĢ, ancak ġah‟ın buraları yakması üzerine halk topraklarını terk etmiĢti. Osmanlı ordusu buraları kolaylıkla ele geçirdi, lakin iaĢe sıkıntısından dolayı geri çekilmek zorunda kaldı. Kanuni Amasya yakınlarında bulunduğu sırada ġah‟ın elçisi Ferruhzad Bey gelerek ġah‟ın barıĢ isteğini bildirdi. Bunun üzerine Safeviler ile 1555 Amasya antlaĢması imzalandı. Bu antlaĢma ile Azerbaycan ile merkezi Tebriz, Doğu Anadolu ve Irak-ı Arap14 Osmanlılarda kalıyordu (UzunçarĢılı, 1998: 361). g) III. Murad tahta çıktığında Tahmasb hediyelerle kendisini kutlamıĢ bu durum Tahmasb‟ın Amasya antlaĢmasına riayet ettiğini göstermiĢtir. Ancak Tahmasb‟ın yerine geçen oğlu II. Ġsmail döneminde Osmanlı Devleti‟ne karĢı saldırgan bir tutum benimsenmiĢtir. Bunun sonucu olarak Osmanlı Devleti 1578‟den itibaren Ġran üzerine seferler düzenlemeye baĢlamıĢtır. Bu doğrultuda Lala Mustafa PaĢa, Özdemiroğlu Osman PaĢa, Çağalzade Sinan PaĢa ve Ferhad PaĢa gibi isimler görevlendirilmiĢtir. Bu seferlerin iki önemli aĢaması bulunmaktadır. Birincisi Çıldır savaĢı ki, bu savaĢta Osmanlı kuvvetleri Lala Mustafa PaĢa ile saldırıya geçmiĢ, Ġran serdarı Tokmak Han Osmanlı ordusunu arkadan vurmaya çalıĢmıĢtır. SavaĢ Osmanlının galibiyeti ile sona ermiĢtir. Bu savaĢ sonucu Osmanlı kuvvetleri Gürcistan‟ı ele geçirmiĢtir (UzunçarĢılı, 1995: 59) Ġkincisi ise gece de savaĢıldığı için MeĢaleler Muharebesi olarak adlandırılan savaĢtır. Bu savaĢta Özdemiroğlu Osman PaĢa ile Kulu Han savaĢmıĢtır. Ġmam Kulu yedi bin civarında kayıp verdikten sonra kaçmıĢtır. Ardından Osmanlı ordusu ġemahı ve Bakü‟yü ele geçirdi. Bu seferler sonucu Osmanlı ordusu Gürcistan ve Azerbaycan topraklarını ele geçirerek Hazar‟a kadar ilerlemiĢtir. Osmanlı askerinin Hazar‟a kadar ilerleyip Safevilerin diğer düĢmanı Özbeklerle iĢ birliği yapması ve Özbeklerin Horasan‟a saldırmasına bağlı olarak Safevi tahtına yeni geçmiĢ olan ġah Abbas barıĢ istemek zorunda kalmıĢtır. 1590 yılında 14 Bugün ki sınırlar itibari ile Dicle nehrinin batısında kalan bölge için kullanılan genel tabirdir. TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 1-15 11 Salim Gökçen _ Meriç Aybar Ġstanbul (Kütükoğlu, 1993: 194) diğer bir ismiyle Ferhad PaĢa antlaĢması imzalanmıĢtır. Bu antlaĢma ile Osmanlı Devleti, doğuda en geniĢ sınırlarına ulaĢmıĢtır. En ilginç olanı ise antlaĢmaya Ġran‟da Sünnilere hakaret ve baskı yapılmaması hakkında bir maddenin yer alması idi (Ġnalcık, 2009: 182). h) ġah Abbas, iktidarını güçlendirene kadar Osmanlı Devletine tavizler vermeye devam etmiĢtir. Ancak iktidarını tam olarak güçlendirince, Osmanlıya karĢı Avrupa baĢta olmak üzere bir takım koalisyon giriĢimlerinde bulunmuĢtur. Bu koalisyonların en önemlileri ise Ġngilizler, Almanlar ve Portekizliler ile yapılan ittifaklardır (UzunçarĢılı, 1995: 65). i) I. Ahmed döneminde 1603-1612 yılları arasında Safeviler ile uzun mücadeleler yaĢanmıĢtır. Osmanlı Devleti‟nin batı seferini fırsat bilen ġah Abbas Ġstanbul AntlaĢması ile kaybettiği yerleri tek tek geri almaya baĢlamıĢtı. Bu dönemde Osmanlı ordusunun Safevi seferlerine Lala Mehmet PaĢa, Kuyucu Murad PaĢa ve Nasuh PaĢa liderlik etmiĢlerdir. Gerek batıdaki geliĢmeler ve gerekse de Celali sıkıntıları Osmanlının Safevi seferini zorlaĢtırıyordu (Saray, 2006: 53). Ayrıca sefer sırasında iaĢe sıkıntısına bağlı olarak Yeniçerilerin de sürekli problem çıkarması Osmanlı Devleti‟ni barıĢ yapmaya zorlamıĢtır. 1612 yılında II. Ġstanbul antlaĢması imzalanıyor ve Osmanlı Devleti I. Ġstanbul antlaĢmasında aldığı yerleri bırakmak zorunda kalıyordu. Bu antlaĢma gereğince Safeviler Osmanlı Devleti‟ne her sene 200 deve yükü ipek vermeyi kabul ediyorlardı(UzunçarĢılı, 1995: 67). j) Safeviler ile yapılan bu yeni antlaĢmanın da ömrü uzun sürmemiĢtir. Çünkü ġah antlaĢma gereğince ödemesi gereken 200 yük ipeği ödememiĢtir. Öküz Mehmet PaĢa komutasındaki Osmanlı ordusu Erzurum‟dan Revan üzerine yürüdü ve Ģehir muhasara edildi. Ancak kırk dört gün süren kuĢatma baĢarısız oldu. Bu baĢarısızlık üzerine Öküz Mehmet PaĢa‟nın yerine Halil PaĢa serdar tayin edildi. Halil PaĢa, Kırım Hanı Canbey Giray‟ın da yardımıyla yeniden saldırıya geçtiyse de Kırım kuvvetlerinin Serav Ovası‟nda15 mağlup olması ve ġah‟ın barıĢ istemesi üzerine sefere son verildi. 1618 yılında bir antlaĢma imzalandı ve bu antlaĢma ile iki yüz deve yükü ipek, yüz deve yüküne indirildi. (UzunçarĢılı, 1995: 68). k) IV. Murad döneminde de Safeviler ile mücadele devam etmiĢtir. Ġlk seferini Revan üzerine düzenleyen Sultan bu seferinde baĢarılı olmuĢ Ģehri ele geçirmeyi baĢarmıĢtır. Ancak Ģehrin korunması için yeterli tedbir alınmadığı için Ģehir dokuz ay sonra tekrar Safevi egemenliğine girmiĢtir. Sultan Murad‟ın ikinci seferi, Bağdat üzerine olmuĢtur. 1638 yılında baĢlayan sefer Osmanlının baĢarısı ile sonuçlanmıĢ ve Ģehir ele geçirilmiĢtir. Sultan Murad buraya Veziriazamı (KemankeĢ Mustafa PaĢa) bırakarak Ġstanbul‟a hareket etti. Mücadelenin uzun yıllar boyunca sürmesi, savaĢların geçtiği coğrafyanın periĢan halde olması gibi nedenlerle barıĢ teklifi kabul edilmiĢ ve 1639 yılında Kasr-ı ġirin antlaĢması imzalanmıĢtır (Gündüz, 2012: 301). Bu antlaĢma ile bir nevi 1555 Amasya antlaĢmasındaki sınırlara dönülmüĢtür. Türk kaynaklarına göre Kasr-ı ġirin antlaĢması günümüz Türkiye Ġran sınırının çizilmesinde etkili olan antlaĢmadır. 15 Bugün Ġran sınırları içerisinde, Güney Azerbaycan'da bir yerdir. TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 1-15 12 Azerbaycan Sekizinci Sınıf Tarih Ders Kitabında Yer Alan “Osmanlı Tarihi” Konularının İncelenmesi 4.SONUÇ Türkiye - Azerbaycan iliĢkilerinin tarihsel sürecinin sağlıklı bir Ģekilde irdelenmesi gerektiği hemen her kesim tarafından kabul edilmektedir. Bu tespitin bir baĢka yönü de iki ülke arasındaki tarihi iliĢkilerin gelecek nesillere doğru bir biçimde öğretilmesi zorunluluğudur. Bu anlamda her iki ülke tarih kaynaklarının yeniden değerlendirilerek ortak ders kitabı hazırlanması çalıĢmalarının zarureti ortaya çıkmaktadır. Yaptığımız bu çalıĢmada örnek eser olarak kullanmıĢ olduğumuz “Azerbaycan Tarihi” isimli 8. sınıf Tarih ders kitabı ile Türkiye‟de kullanılan tarih kaynakları arasındaki “Osmanlı Tarihi” konuları ile ilgili farklılıkların bazıları Ģunlardır; Azerbaycan ders kitabında Osmanlı-Akkoyunlu iliĢkilerinin bozulma nedeni olarak Sultan II. Mehmed‟in Trabzon‟u ele geçirmesi gösterilirken bu durum Türk kaynaklarında daha çok Uzun Hasan‟ın kendini Anadolu‟nun hâkimi olarak görmesi ve bu doğrultuda Anadolu‟daki bazı beylikleri kıĢkırtması olarak verilmektedir. Osmanlı-Akkoyunlu bahsinde ihtilaflı bir diğer konu, Uzun Hasan‟ın Anadolu‟ya gönderdiği öncü birliklerin Osmanlı kuvvetleri tarafından mağlup edilmesinin nedenidir. Kaynak kitap bunu Uzun Hasan‟ın Venedik‟ten beklediği silah yardımını alamaması olarak gösterirken, Türk kaynaklarında böyle bir durumdan bahsedilmemektedir. Akkoyunlu birliklerinin Osmanlı birliklerini mağlup ettikleri yer hususu da kaynaklar tarafından farklı verilmiĢ, kaynak kitap bu yeri Malatya yakınları olarak belirtirken, Türk kaynaklarında bu yerin Tercan olduğu ifade edilmektedir. Osmanlı-Safevi iliĢkileri bahsinde ise kaynak kitap Safevilerin Osmanlı Devleti‟ne saldırı düzenlediği sırada Osmanlı Devleti‟ne karĢı Avrupa‟da bir birleĢme ve saldırı durumu oluĢtuğunu belirtirken, Türk kaynaklarında bu dönemde böyle bir çabanın varlığı ile ilgili bilgi yer almamaktadır. 1578 yılında Çıldır yakınlarında yaĢanan savaĢı Safevilerin kaybetme nedeni olarak kaynak kitap kızılbaşlar arasında bir birliğin bulunmamasını gösterirken, Türk kaynakları böyle bir sebebin varlığından bahsetmemektedirler. Kaynaklar arasındaki bir diğer farklı nokta ise bazı anlaĢma isimleri hususunda karĢımıza çıkmaktadır. Kaynak kitapta Serab antlaĢması olarak verilen 1612 yılındaki antlaĢma Türk kaynaklarında Ġstanbul antlaĢması olarak verilmekte yine 1618 yılında yapılan antlaĢma, kaynak kitapta Merend ismi ile verilirken Türk kaynaklarında bu antlaĢma Serav antlaĢması olarak adlandırılmaktadır. Elde edilen bulgular ıĢığında Azerbaycan ders kitaplarında “Osmanlı Tarihi” konularının ele alınıĢ Ģekli Türkiye kaynaklarına nazaran bazı farklılıklar arz etmektedir. Aynı Ģekilde Azerbaycan Tarihi konularının Türkiye ders kitaplarında ele alınıĢ Ģekli de Azerbaycan Tarih kaynaklarına göre farklılıklar arz etmesi muhtemeldir. Bu tür farklılıkların ortadan kaldırılarak gelecek nesillere ortak tarih anlatımının sunulması yönetici erkin görev ve sorumlulukları içerisinde olmalıdır. Bununla birlikte bu tür farklılıkların ortadan kaldırılması amacı ile iki ülke arasında eğitim komisyonlarının oluĢturulması ve tez elden çalıĢmalarını hayata geçirmeleri hayati bir önem taĢımaktadır. TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 1-15 13 Salim Gökçen _ Meriç Aybar 5.KAYNAKLAR AFYONCU, E. (2010). Sorularla Osmanlı İmparatorluğu. Ġstanbul: Yeditepe Yayınevi. ÇABUK, V. Solak-Zade Tarihi. Kültür Bakanlığı Yayınları ÇETĠN, F. Osmanlı-Safevi Rekabetinin Osmanlı Resmi Ġdeolojisine Etkisi. Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2(1), 12-28. DEDEYEV, D. (2009). Çaldıran SavaĢına Kadar Osmanlı-Safevi ĠliĢkilerine Kısa Bir BakıĢ. Uluslar Arası Sosyal AraĢtırmalar Dergisi, 126-135. EMECEN, F. M. (2009). Fatih Sultan Mehmed ve Etrafındaki Dünya: Osmanlı Devletinin Doğu KomĢuları. Osmanlı AraĢtırmaları XXXIII, Prof. Dr. Muammer Kemal Özergin Hatıra Sayısı-1, 65-85. GÜNDÜZ, T. (Ed.), (2012). Osmanlı Tarihi El Kitabı. Ankara: Grafiker Yayınları. ĠNALCIK, H. (2009). Devlet-i ‘Aliyye. Ġstanbul: Türkiye ĠĢ Bankası Yayınları. KALA, A. (2013). AĢıkpaĢazade Tarihi. Ġstanbul: Kamer Yayınları. KESKĠN, Y. , USLUBAġ, T. (2007). Alfabetik Osmanlı Tarihi. Ġstanbul: Karma Kitaplar. KILIÇ, R. (2003). Fatih Devri (1451-1481) Osmanlı-Akkoyunlu iliĢkileri. Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Ġstanbul‟un Fethinin 550. Yılı özel sayısı, 94-118. KILIÇ, R. (2008). Osmanlı Devletinin Ġran Politikası (16. Ve 17. Yüzyıllarda Türk DıĢ Politikası). Gökkubbe Yaynları, 75-116. KÜPELĠ, Ö. (2009). Osmanlı-Safevi Münasebetleri. YayınlanmıĢ Doktora Tezi, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. KÜTÜKOĞLU, B. (1993). Osmanlı-Ġran Siyasi Münasebetleri. Ġstanbul: Ġstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları. MAHMUDLU, Y. M., MEMMEDOV, S. A. (2009). Azerbaycan Tarihi. Bakü: Aspoliqraf. SARAY, M. (2006). Türk-Ġran ĠliĢkileri. Ankara: Atatürk AraĢtırma Merkezi. ġAHĠN, B. (Ed.), (1999). Osmanlı Ansiklopedisi Tarih Medeniyet. Ġstanbul: Ġz Yayınları. UZUNÇARġILI, Ġ. H. (1998). Osmanlı Tarihi. Türk Tarih Kurumu Yayınları. TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 1-15 14 Azerbaycan Sekizinci Sınıf Tarih Ders Kitabında Yer Alan “Osmanlı Tarihi” Konularının İncelenmesi EK 15 Sekizinci Sınıf Tarih Kitabı (Azerbaycan Tarihi) TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 1-15