SAKARYA ÜNİVERSİTESİ Çevre Ekonomisi Ve Mali Politikalar Hafta 4 Öğr. Gör. Hakan YAVUZ Bu ders içeriğinin basım, yayım ve satış hakları Sakarya Üniversitesi’ne aittir. "Uzaktan Öğretim" tekniğine uygun 1 olarak hazırlanan bu ders içeriğinin bütün hakları saklıdır. İlgili kuruluştan izin almadan ders içeriğinin tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kayıt veya başka şekillerde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz. Her hakkı saklıdır © 2013 Sakarya Üniversitesi 4. HAFTANIN İÇERİĞİ 1.Katı Atık Kirliliği ve Katı Atıkların Etkileri 1.1. Katı Atıklara Karşı Geliştirilen Kamu Politikaları ve Örnek Uygulamalar 2. Tehlikeli ve Zararlı Atıklardan Doğan Kirlilik 3. Gürültü ve Görüntü Kirliliği 4. HAFTANIN ÖĞRENME HEDEFLERİ Bu üniteyi çalıştıktan sonra; Temel çevre sorunlarından olan katı, tehlikeli ve zararlı atıkların etkilerini değerlendirebilmek, Temel çevre sorunlarından olan katı, tehlikeli ve zararlı atıklara karşı geliştirilen kamu politikalarını ve örnek ülke uygulamalarını değerlendirebilmek, Temel çevre sorunlarından olan gürültü ve görüntü kirliliğini değerlendirebilmek, 2 ÇEVRE SORUNLARI: KATI, TEHLİKELİ ve ZARARLI ATIKLAR KİRLİLİĞİ 1.Katı Atık Kirliliği ve Katı Atıkların Etkileri1 Katı atık en yalın tanımıyla, tüketicisi tarafından bir işe yaramadığı gerekçesiyle atılan evsel, ticari ve endüstriyel işlevler sonucu oluşan, düzenli şekilde bertaraf edilmesi gereken katı maddelerdir. Bu kavram Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliğinde ise; “üreticisi tarafından atılmak istenen ve toplumun huzuru ile öncelikle çevrenin korunması bakımından, düzenli bir şekilde bertaraf edilmesi gereken katı maddeler ve arıtma çamurdur” şeklinde tanımlanmıştır (Karacan, 2007: 473). Katı atıkların kaynakları; evsel katı atıklar, endüstriyel nitelikli katı atıklar, tarımsal katı atıklar, tıbbi katı atıklar ve özel katı atıklardır. Görüldüğü gibi katı atıklar birçok kaynaktan meydana gelebilir. Bu durum katı atıkların çevre açısından son derece önemli ve üzerinde düşünülmesi gereken bir durum olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla katı atıkların uygun ve ekonomik yararlar sağlayacak bir tarzda bertarafı bugün, geçmişe nazaran çok daha önemli bir durum almıştır. Bir taraftan dünyadaki doğal kaynakların sınırlı olması, diğer taraftan da hayat seviyesinin yükselmesi, sanayi ve teknolojinin ilerlemesi ile ambalaj malzemelerinin geliştirilmesi hem insan başına üretilen çöp miktarını hem de çöplerin bileşimini büyük ölçüde değiştirmiştir. Katı atıklar günümüzde artık insan sağlını ve yaşamını ciddi boyutlarda tehdit eder duruma gelmiştir. Katı atıkların doğurduğu en önemli çevre sorunları ise hava, görüntü, toprak ve su kirliliği, koku, sızıntı, fiziksel ve kimyasal kirliliktir. Diğer taraftan bu atıkların toprak kaymaları, yangınlar, patlamalar, pis kokular ve toplumun sağlığını etkileme gibi etkileri de vardır. Genel olarak bakıldığında az gelişmiş veya gelişmemiş yerlerim yerlerinin önemli bir kısmında çöp toplama hizmetleri olması gerekenin altındadır. Ayrıca bu yerlerde katı atıkların büyük çoğunluğu da kontrolsüz bir şekilde etrafa bırakılmaktadır. Ülkemizde 1 Çalışmanın bu bölümü Karacan (2007)’den yararlanılarak oluşturulmuştur. 3 ise katı atıklar özellikle küçük şehirlerde istenildiği gibi kullanılamamakta ve insan sağlığını tehdit eder boyutlara ulaşmaktadır. Hatta büyük şehirlerin çoğunda bile benze durum söz konusu olabilmektedir. Katı atıkların özellikle düzensiz depolanmaları halinde ise yangın, patlama ve toprak kayması gibi tehlikeler ortaya çıkabilmektedir. Katı atıkların içinde bulunan organik maddeler ve bunların bazılarının parlama ve patlama özelliği düzensiz depolama alanlarında tehlikeli durumların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Katı atıkların geri dönüşümü için özellikle gelişmiş ülkelerde çeşitli politikalar üretilmekte ve bu atıkların insan sağlığına ve çevreye olan etkileri minimize edilmeye çalışılmaktadır. Bu bağlamda bazı ülkelerde geliştirilen kamu politikaları ve ülke örnekleri ele alınacaktır. 1.1. Katı Atıklara Karşı Geliştirilen Kamu Politikaları ve Örnek Uygulamalar 2 Katı atıkların miktar olarak artışı ve içeriğindeki değişime paralel olarak, geçtiğimiz yüzyılın sonu birbirine bağlı iki önemli sonucu ortaya çıkarmıştır. İlk olarak atıklar çevreye kaldırabileceğinin üstünde bir yük yüklemiş, doğal kaynakların hızlı bir şekilde tüketilmesine, hammadde ve enerjinin israf edilmesine yol açmıştır. Bu şartlar altında, kentlerin temizlik hizmetlerini yürütmekle görevli yerel yönetim birimleri için atık sorunu, gün geçtikçe ağırlaşan bir sorun haline gelmeye başlamıştır. Katı atıklar üzerine yapılan pek çok çalışmada, önemli miktarlarda para harcanmasına ve büyük yatırımlar yapılmasına rağmen dünyanın her tarafında çöplerin gerektiği gibi ortadan kaldırılamadığı ifade edilmektedir. İkinci olarak, başlangıçta insanların yaşadığı bölgenin dışına çıkarılması gereken bir sorun olarak görülen, insan ve çevre sağlığı odaklı olarak tanımlanan ve çöp olarak adlandırılan atıklar, endüstriyel bir sektör haline gelmiştir. Hizmetin yapısını kamu sağlığı ya da çevreden ürüne kaydıran bu yeni yaklaşım, çöp hizmetlerini “temizleme - toplama - taşıma - ayıklama - geri kazanımkompostlama/depolama/yakma” aşamalarından oluşan ve bu aşamaların birbiri içine geçtiği bir zincir şeklinde tanımlamış ve zincirin adını “katı atık yönetimi” olarak koymuştur (Yaslıkaya, 2004: 156). Çalışmanın bu bölümü Sayıştay tarafından Ocak 2007’de çıkarılan “Türkiye’de Atık Yönetimi” adlı rapordan yararlanılarak oluşturulmuştur. 2 4 Atıkların tekrar kullanım, geri dönüşüm, kompostlaştırma, enerji elde edilmesi gibi yöntemlerle geri kazanılması, hem ekonomik değeri olan maddelerin ekonomiye yeniden bir girdi olarak dönmesini sağlamak suretiyle üretim maliyetlerinde, hem de atık miktarının azaltılması suretiyle atık bertaraf maliyetlerinde önemli bir tasarruf sağlar. Etkin bir geri kazanım ise, atıkların kaynakta ayrıştırılması ile mümkün olabilir. Kaynakta ayrıştırma; Geri kazanılabilir malzemenin organik atıklarla karışmasını önleyerek, atıkların geri dönüşebilirlik oranını ve toplanan malzemenin kalitesini artırır, Bertaraf edilecek atık miktarını ve hacmini azaltarak depolama sahalarının kullanım ömrünü uzatır, Halkın çevre bilincinin artmasında olumlu rol oynar, Ekonomiye daha yüksek bir girdi sağlar, Taşıma maliyetlerini ve taşımadan kaynaklanan gürültü, hava kirliliği ve trafik gibi sorunları azaltır. Türkiye’de 1950’lerden beri cam ve kağıt başta olmak üzere atıkların geri dönüşümü ticari bir faaliyet olarak sürdürülmektedir. Ancak geri dönüşümü olan atıkların ayrıştırılması işlemi, çoğunlukla bireysel toplayıcılar ya da sokak toplayıcıları tarafından gerçekleştirilmektedir. Bunlar, kullanılmış ambalajı ya satış noktalarından satın almakta ya da sokaktan veya atık konteynırlarından toplamaktadırlar. Bu yöntem Türkiye’de en yaygın yöntem olup, Bakanlıkça yaptırılan araştırmalara göre geri dönüştürebilir atık maddelerin (organik maddeler hariç) %25-30’unun bu yolla geri kazanıldığı tahmin edilmektedir. Türkiye’de evsel atıkların organik ve diğer kazanılabilir malzemelerden oluşan bölümünün %80 civarında olduğu tahmin edilmekte, ancak geri kazanım oranı çok düşük düzeylerde kalmaktadır. Kaynağında ayrıştırmadığımız, bilinçsizce çöplüklere boşalttığımız atıklarla birlikte büyük bir serveti ve önemli fırsatları da çöplüğe gömülmektedir. Evsel ve tıbbi atıklar ile hafriyat ve inşaat yıkıntılarının taşınması genel olarak belediyelerin sorumluluğunda olup, belediyeler tarafından da genellikle ihale yöntemi ile özel sektöre yaptırılmaktadır. Bütçelerinin önemli bir bölümünü temizlik giderlerine ayıran belediyelerin bu hizmetler kapsamında daha çok bu tür atıkların toplanması ve taşınmasına ağırlık verdikleri ve atık yönetiminde üstlendikleri sorumlulukları arasında en çok kentsel alanların atıklardan arındırılması üzerinde hassasiyetle durdukları bilinmektedir. 5 Tehlikeli ve özel atıkların ise, Bakanlıkça belirlenen standartlara uyan ve taşıma lisansı almış taşıtlar aracılığıyla taşınması gerekmektedir. 2005 yılında hızlandırılan taşıtların lisanslandırılması çalışmalarında kayda değer bir mesafe alınmış olmakla birlikte, sistem dışı uygulamaların izlenmesi ve yaptırıma tabi tutulması mümkün olmadığından, ulaşılan başarının ölçümlenmesi mümkün görünmemektedir. Atıkların çevre üzerinde giderek artan bir baskı oluşturması, daha çok sanayi ve enerji sektörlerindeki hızlı büyümeden kaynaklanmaktadır. Bu sektörlerce üretilen tehlikeli ve özel atıkların çevreye ve insan sağlığına zarar verilmeksizin bertaraf edilmesi, atık yönetiminin en temel sorununu teşkil etmektedir. Ülkemizin gerek karasal ortamlarında ve gerekse denizlerinde sıkça karşı karşıya kaldığı büyük ölçekli endüstri kaynaklı kirlilik olayları, kamuoyunun gündemini uzun sürelerle işgal etmekte ve canlı bir duyarlılık ortamı oluşturmuş bulunmaktadır. Tehlikeli atıkların bertarafı çoğu kez özel teknolojiler gerektirmekte, ancak bu teknolojilerin pahalılığı ve yasal yaptırımların bazı durumlarda yetersiz kalması nedeniyle çoğunlukla tehlikeli atıklar diğer atıklarla birlikte çevreye ya da depolama alanlarına bırakılmaktadır. Ulusal Gündem 21 adlı belgede de, hâlâ tehlikeli atıkların %50-70’inin gelişigüzel atılmakta olduğu ve radyoaktif atıkların denize bırakıldığı ifade edilmektedir. Kamuoyu ve tüketici bilincinin geliştirilmesi de, atık önleme politikalarının başarısında yaşamsal role sahiptir. Örneğin ulaşımda bisiklet kullanımının özendirilmesi ile yol yapım maliyetleri, otopark maliyetleri, yakıt tüketimi vb. alanlarda ciddi tasarruflar sağlanacağı gibi, otomobillerin gerek üretimi, gerek kullanımı ve gerekse hurdalarının bertarafı sürecinde çevreye verilen zararlar ortadan kalkmış olacaktır. Keza tüketicilerce daha az atık içeren, daha dayanıklı ve toksik özelliği az olan ürünlerin tercih edilmesi, alınan ürünlerin daha az atık üretecek şekilde muhafaza edilmesi, yeniden kullanım vb, yöntemlerle bu ürünlerden maksimum düzeyde yararlanılması gibi yöntemler, kamuoyu bilincinin artırılması ile yaygınlaştırılabilir. Dolayısıyla atıkların azaltılması için eko-dizayn konusunda standartlar geliştirilmeli; üretim süreçlerinde çevre dostu teknolojilerin özendirilmesi, üretici ve tüketici duyarlılığını güçlendirmeye yönelik eğitim ve bilinçlendirme faaliyetlerine ağırlık verilmesi, vergilendirme, yaptırım gibi ekonomik araçlarla eski teknolojilerin yerini çevre dostu teknolojilere devretmesini sağlayacak kapsamlı bir strateji oluşturulmalıdır. 6 Türkiye’nin çevre dostu teknolojileri teşvik ederek, ulusal düzeyde bir temiz üretim politikası benimsemesi ve bu politikayı kararlılıkla uygulamaya geçirmesi, çevre konusundaki uluslararası yükümlülüklerini yerine getirerek, küreselleşen dünyadaki yerini güçlendirmesinde ve dünya ticaretindeki payını artırmasında da rol oynayacaktır. Bu sürece uyum sağlayamayan firmaların ise, AB üyelik müzakerelerinin ilerleyen aşamalarında sadece AB ülkelerine ihracat yapma fırsatını değil, iç piyasada ticari faaliyette bulunma olanağını da kaybedecekleri konusunda özel sektör yeterince bilinçlendirilmelidir. Atık yönetiminde sorumluluk birinci derecede belediyelerde olduğu için, finansmanının da belediye bütçesinden karşılanması gerekmektedir. Bakanlık verilerine göre belediyeler bütçelerinin %40’ını, atık toplama ve depolama hizmetlerini de içeren temizlik işleri için kullanmaktadırlar. Buna karşılık bu hizmetler karşılığında elde ettikleri vergi ve diğer gelirleri çok düşük düzeydedir. Belediye kaynaklarının yetersizliği karşısında, 1993 tarihli bir düzenleme ile belediyelerin atık toplama hizmetlerinden yararlanan konut, işyeri ve diğer binaların kullanıcıları için çevre temizlik vergisi konulmuştur. Günümüzde bu verginin miktarı, sunulan hizmetin maliyetini karşılamaktan uzaktır. Son düzenleme ile tahsilatında yaşanan sorunları çözüme kavuşturmak için tüketilen su miktarına endekslenen bu verginin tutarı ile sunulan hizmetin niteliği ve toplanan atığın miktarı arasında herhangi bir bağ kurulmamaktadır. Toplanan bu vergilerin ilgili oldukları hizmetlere yönelik kullanılması için de herhangi bir zorunluluk getirilmemiştir. Çevre ve Orman Bakanlığının değişik veri kaynaklarından yararlanarak yaptığı hesaplamalara göre, orta vadede evsel atıkların toplanması ve bertarafı için birim maliyet 40 ABD Doları/ton’dur. Buna karşılık hane başına tahakkuk eden vergi 15 ABD Dolarıdır. Bir hanenin yılda 1.5 ton atık ürettiği varsayıldığında, ton başına 10 ABD Doları vergi tahsil edilmektedir. Küçük belediyelerde bu oranın daha da düşük olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla belediyelerin büyük çoğunluğu için işletme maliyetlerinin dahi sadece bir bölümünü karşılayan bu vergilerle atık yatırımlarının finanse edilmesi mümkün değildir. Belediyelerce yürütülen atık hizmetlerinin finansmanında çevre temizlik vergisi yerine, atık üreten kişi ve kuruluşlarca üretilen atığın niteliği ve miktarı ile orantılı olarak ödenecek ücretlerin belediye meclislerince ya da tıbbi atıklarda olduğu gibi İl Mahalli 7 Çevre Kurullarınca karara bağlanması ve tahsilatların bu tarife üzerinden gerçekleştirilmesi daha rasyonel olacaktır. Yüksek maliyet gerektiren atık bertaraf tesislerinin finansmanında İller Bankası kaynaklarından daha etkin yararlanılması sağlanmalı, iç ve dış finansman kaynaklarının en etkin şekilde kullanılması için ulusal bir strateji geliştirilmelidir. Bu tesislerin yapımında ve işletilmesinde gerek yap-işlet, yapişlet- devret modelleri aracılığıyla özel sektör teşvik edilmeli, gerekse de özellikle tehlikeli ve özel atık türleri için üretici sorumluluğu çerçevesinde, sanayi kuruluşlarının bir araya gelerek yakma ve bertaraf tesisleri inşa etmeleri sağlanmalıdır. Bertaraf tesislerinin finansmanında uluslararası kuruluşların desteği de büyük önem taşımaktadır. Bu alanda farklı ülke uygulamaları ele alınabilir. 1988’in Ocak ayında New JerseyHighbridge’de yıllık 280 ABD doları olan bir dairenin çöp toplama ücreti yerine, çöpün miktarı ile değişen bir ücretleme sistemi getirildi. Başlangıçta, her ev sahibine 140 ABD doları karşılığında 52 adet çöp torbası verilmiştir. İlave torbaların fiyatı torba başına 1.25 ABD dolarıdır. 1989 yılında, esas fiyatı 200 ABD doları ve her eve ilave torbanın fiyatı 1.65 ABD doları olmuştur. Söz konusu fiyat artışının nedeni atılan çöp miktarının %25 düşmüş olmasıdır. Bazı ev sahipleri yemeklerini ve bahçe atıklarını gübre olarak kullanmaya başlamışlardır. Cam, gazete ve teneke kutuların geri dönüştürme prosesleri gelişmiştir. Komşuluk ilişkileri değişmiş insanlar, partilerden ya da ziyaretlerden sonra kendi çöpleriyle evlerine gitmeye başlamışlar ya da ziyarete gittikleri eve torba götürmeye başlamışlardır. Kullanılmış bir mobilyanın atma maliyeti yüksek bedellere varabileceğinden, insanlar yeni mobilyalı evleri daha çok tercih etmeye başlamışlardır (Karacan, 2007: 519). Diğer bir örnek Washington, Seattle’den verilebilir. 1989’dan beri her hafta alınan çöpün ilk tenekesi başına 13.75 ABD doları ve her teneke başına 9 ABD doları ödemektedirler. Bu durum New Jersey’dekine benzer, çöp atma hızlı bir şekilde düşerek geri dönüşüm artmıştır. Geri dönüşümle ilgili geliştirilen bir diğer durum da geri ödemeli – depozitolu içeceklerin geliştirilmesidir (Geri dönüşüm cam şişe ve alüminyum şişeler, piller, otomobil lastikleri, atık petrol ürünleri, vb. için uygulanabilir). Yine ABD’nin bir başka eyaletleri olan New Hampshire ve Maine’de yeni otomobil aküleri üzerine ilave bir fiyat konulmuştur. Bu eyaletlerde tüketiciler, eski aküleri geri götürdüklerinde alacakları yeni akü fiyatında bir indirim elde ediyorlar. Oklahoma eyaleti ise, satılan her otomobil lastiği üzerine 1 8 ABD doları ek ücret koymakta ve proses işlemleri için kullanılan lastik başına 50 cent ödemektedir (Karacan, 2007: 519). Çevre kirliliği ile ilgili diğer bir örnekte Polonya’dan verilebilir. 1980’lerin sonuna doğru Polonya’daki kirlilik önemli boyutlara ulaşmıştı. Polonya toplumunun %30’undan fazlası ekolojik risk taşıyan alanlarda yaşamakta, nehirlerin %35’inden fazlası endüstriyel kullanım için uygun değildi ve birçok şehirdeki hava kirliliği kabul edilebilir sınırların çok üzerindeydi. Kirletenlere zorla kesilen cezalarla oluşturulan mevcut çevresel koruma fon sistemi etkisiz kaldı. Bu durum, sistemin denetlenmesi ve mali kaynakların düzgün bir biçimde yönetilmesi için bağımsız bir kurumun oluşturulmasını zorunlu kıldı. Bu amaçla çevre koruma fonlarının toplanmasından ve dağıtılmasından sorumlu bağımsız bir kurum, Ulusal Çevre Koruma Fonu (NFOS) oluşturuldu (REC, 2010: 17). Başlangıçta, NFOS’nin bütün geliri, çevre cezalarından ve çevrenin kullanımı sonucu yapılan ödemelerden gelmiştir. 2006 yılında Polonya kanununun Avrupa mevzuatına uygun hale getirilmesi süreci, enerji sektöründen ve araçların geri dönüşümünden yeni eko-ödemelerin getirilmesi ile sonuçlanmıştır. Sonuç olarak, her ne kadar kirleticilerin emisyonları büyük ölçüde azaltılsa da, çevre cezalarından ve ödemelerinden toplanan fonlar artmaktadır ve bugün yılda 300 milyon Euro’ya ulaşmıştır. NFOS’nin fonlarının önemli bir bolumu, imtiyaz sahiplerine çevre yatırımları için tercihli krediler biçiminde aktarılmaktadır. Bu kredilerin ödenmesi (faiziyle birlikte), bu fonların çevresel faaliyetler için yeniden kullanılmasına olanak vermektedir. NFOS bunu yaparak, normal faaliyetini yerine getirirken çevre koruma için toplanan fonların yıllık miktarını artırabilen bir “döner fon”a dönüşmektedir. Tercihe bağlı eko-krediler, NFOS’nin büyük bir paydaşı olduğu BOS (Çevre Koruma Bankası) tarafından da verilmektedir. Bölge çapında, bu tur krediler WFOSİGW (Çevre Koruma Bölgesel Fonları) tarafından verilmektedir. Bunların her ikisi de birbirleriyle işbirliği içinde ve NFOS ile benzer biçimde işleyen ayrı yasal varlıklardır. Çevre faaliyetine bir başka örnek de, Polonya’nın kamu borcunun bir kısmını çevresel faaliyetler için kullanan Ekofundusz (Ekofon)’dur. Kredi veren ülkelerden bazıları Polonya’nın borcunun çevrenin korunmasına aktarılmasını kabul etmiştir (REC, 2010: 18). 9 “Kirleten Öder” ilkesine dayanarak bağımsız bir çevre finansman kurumu oluşturulmuş ve bu, Polonya’nın çevre kalitesini iyileştirme sürecini derhal ve hızla başlatmıştır. Şimdiye dek NFOS 14000’i aşkın çevre projesine destek vermiş, Polonya çevre finansman sisteminde kilit önem taşıyan bir unsur haline gelmiştir. Toprağın, suyun, havanın ve doğanın korunması ile eko-eğitim gibi faaliyetlere mali kaynak sağlanmıştır. Bu yatırımlar, Polonya’daki çevrenin kalitesini önemli ölçüde iyileştirmiş ve vatandaşların çevre konusundaki farkındalığını artırmıştır (REC, 2010: 18-19). 2. Tehlikeli ve Zararlı Atıklardan Doğan Kirlilik Tehlikeli ve zararlı atıklardan doğan kirliliğin en önemli etkilerinden biri insan sağlığını tehdit etmesinden kaynaklanmaktadır. Bu maddelerin (sigara, alkollü ürünler, ilaçlar, sentetik kimyasallara maruz kalma, vb) insan sağlığı üzerindeki en önemli etkisi kanser ve üreme üzerinde ortaya çıkmaktadır. 1900’lü yıllardan beri insan sağlığını tehdit eden hastalıkları hepsinde bir azalma veya iyileşme süreci yaşanırken sadece kanserden kaynaklanan nedenlerle oluşan hastalıklarda bir artış görülmektedir. Diğer taraftan söz konusu atıklar veya zararlı ürünlerin kullanımı hem erkeklerde ham de kadınlarda ciddi oranda kısırlığa neden olduğuna dair önemli çalışmalar bulunmaktadır. Tehlikeli ve zararlı atıklardan doğan kirliliğin önlenmesiyle veya doğru yönetilmesiyle hem çeşitli atıkların kazanılması, verimliliğin arttırılması, maliyetlerin düşürülmesi açısından hem de çevre kirliliğinin önlenmesi açısından son derece önemlidir (Karacan, 2007: 544-545). 3. Gürültü ve Görüntü Kirliliği Gürültü kirliliği veya diğer adıyla ses kirliliği, insan veya hayvan yaşamını olumsuz etkileyen, dengesini bozan her türlü insan, hayvan ya da makine kaynaklı ses oluşumudur. Gürültü kirliliğinin en yaygın biçimlerinden biri, özellikle motorlu araçların neden olduğu kirliliktir. Dünya çapında en yaygın gürültü türü ulaşım sistemlerinden kaynaklanır. Motorlu araçların yanı sıra uçak ve demiryolu araçlarının yarattığı gürültü de önemli bir yer tutar. Şehir planlamacılığında yanlışlar yapılması sanayi ve yerleşim alanlarının birbirine bitişmesine neden olabilir ve sonuç olarak sanayi alanının yarattığı gürültü kirliliği komşu yerleşim birimlerinde yaşayanların sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir (http://tr.wikipedia.org). 10 Gürültünün insan sağlığı üzerindeki etkileri hem sağlık açısından hem de davranışsal açıdan ortaya çıkabilir. Genel olarak, gürültü olarak adlandırılan her türlü ses insan sağlığını fizyolojik ve psikolojik olarak etkiler. İstenmeyen bu sesler sinir, saldırganlık, hipertansiyon, yüksek stres, kulak çınlaması ya da kulak uğuldaması, duyma kaybı, uyku bozuklukları gibi pek çok sonuç doğurabilir. Bu sonuçlar içinde, stres ve hipertansiyon ciddi sağlık sorunlarına kapı açabilirken, kulak çınlamaları ve uğuldamaları unutkanlığa, ciddi ruhsal bunalımlara ve kimi zaman panik ataklara neden olabilir (http://tr.wikipedia.org). Diğer taraftan söz konusu kirlilik insanların iş başında performanslarını da önemli düzeyde etkilemektedir. Bununla birlikte karşılıklı konuşmayı (dinleme ve anlama güçlüğü ortaya çıkar, konuşma kesintiye uğrar, yüksek sesli konuşma gerekebilir, insan iletişimi bozulur, telefon konuşması, radyo, müzik, tv dinleme etkilenir) da etkilediği gibi okuma ve öğrenmeyi de etkiler. Gürültü kirliliği gibi görüntü kirliliğinin de insan yaşamı üzerinde birtakım etkileri bulunmaktadır. Genel olarak düzensiz ortamlar, insanda hoşnutsuzluk, bezginlik meydana getirir ve düşünce konsantrasyonunu bozar. Nitekim psikiyatri klinikleri tabiatla uyumlu, göze hitap eder tarzda kullanılmaktadır. Görüntü kirliliğinin çeşidi ve kişisel farklılıklara göre daha başka etkileri de ortaya çıkabilir. Bunlar arasında; düzensizlik sonucu dikkat dağılması, gözlerde yorgunluk, isteksizlik, verimsizlik, karmaşa sebebiyle adaptasyon güçlüğü, sinirlilik, öfke, davranış bozukluğu, sürekli nahoş manzaralarla karşı karşıya kalma sonucu kötümserlik, yaşama sevincinde azalma ve psikosomatik hastalıklarda artış, istenmeyen görüntüler sonucu ruhi travma, bulantı, baş dönmesi, vb. gösterilebilir (Bodur ve Kucur, 1994: 50-51). Diğer kirlilik türlerinde olduğu gibi görüntü kirliliğinin de en önemli neden artan nüfus ve buna bağlı olarak endüstrilerde meydana gelen gelişmelerdir. Artan nüfusa paralel olarak ortaya çıkan hızlı yapılaşma ve göçler görüntü kirliliğinin önemli nedenleri arasında sayılabilir. KAYNAKÇA Bodur, Said ve Rahim Kucur (1994), “Görüntü Kirliliği Üzerine”, Çevre Dergisi, TemmuzAğustos-Eylül, sayı: 12, ss. 50-51. Karacan, Ali Rıza (2007), “Çevre Ekonomisi ve Politikası”, Ege Üniversitesi Yayınları, İİBF Yayın No: 6, İzmir. REC “Ulusal Çevre Merkezi” (2010), “Avrupa Birliği’nden Çevre Alanında İyi Uygulama Örnekleri”, http://www.rec.org.tr/dyn_files/20/4138-iyiuygulama.pdf, 04.02.2013. Yaslıkaya, Refik (2004), “Katı Atık Hizmetlerinde Özelleştirme”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara. T.C. Sayıştay Başkanlığı (2007), “Türkiye’de Atık Yönetimi: Ulusal Düzenlemeler ve Uygulama Sonuçlarının Değerlendirilmesi”, Performans Denetimi Raporu, Ocak, Ankara. http://tr.wikipedia.org/wiki/G%C3%BCr%C3%BClt%C3%BC_kirlili%C4%9Fi, 04.02.2013. 11