Anul VIII, 2001 Nr. 4 (70) APRILIE / NÝSAN NE MUTLU TÜRKÜM DÝYENE ATATÜRK VOCEA AUTENTICà ROMANYA TÜRK DEMOKRAT BÝRLÝÐÝNÝN YAYIN ORGANIDIR PERIODIC BILINGV AL UNIUNII DEMOCRATE TURCE DIN ROMÂNIA EDITAT CU SPRIJINUL CONSILIULUI MINORITÃÞILOR NAÞIONALE 23 NÝSAN KUTLU OLSUN! Cu ocazia sãrbãtorii religioase de Kurban Bayram, Sãrbãtoarea Sacrificiului, am avut ºansa de a face parte din grupul de pelerini care s-au deplasat la locurile sfinte ale Islamului. Deplasarea grupului din România a fost sponzorizatã de cãtre Liga Internaþionalã a Tineretului Musulman (WAMY). Dupã o serie de peripeþii, miercuri, 28 februarie 2001, seara, am ajuns la Medine unde am fost luaþi în evidenþã, petrecând noaptea la sediul de primire al pelerinilor. Joi, 1 martie 2001, am vizitat Marea Moschee a Profetului, moschee superbã, cu 10 minarete. Slujba a fost de nedescris, de liniºte ºi revelaþie sufleteascã. Din Medina ne continuãm drumul spre Mecca. Am fãcut popas la Miikat pentru îmbrãcarea ihramului, aceasta fiind prima obligaþie a Hajj-ului, dupã care am spus Niyet pentru Hajj. La Mecca am fost cazaþi la acelaºi hotel unde erau invitaþi din Bulgaria, Slovenia, Canada, Grecia, Suedia, Polonia, Albania etc. Pentru a fi recunoscuþi în anumite împrejurãri, organizatorii ne-au oferit câte un ecuson pe care era consemnat numele ºi prenumele fiecãruia, þara din care provenea, hotelul unde era cazat ºi numerele de telefon la care trebuia sã se apeleze în caz de nevoie. Dupã servirea mesei ºi o scurtã odihnã, am pornit în jurul orei 3 spre Kaaba, pentru a face înconjurul Kaaba numit Tauf-ul Kudum. Dupã Tauaf am mers în spatele Mekam Ibrahim fãcând namaz, citind rugãciunile corespunzãtoare, apoi am coborât la fântâna cu apã sfântã Zemzem. Am bãut apã sfinþitã ºi ne-am spãlat mâinile ºi picioarele. În continuare ne-am îndreptat sã facem SaI-ul între Safa ºi Merua. SaIul se terminã dupã 4 sosiri la Merua ºi 3 la Safa, la fiecare punct citindu-se din Koran. Duminicã, dupã namazul de dimineaþã, am plecat spre Arafat, unde am stat pânã la apusul soarelui fãcând rugãciuni, adresându-ne lui Allah, realizând astfel o altã obligaþie a Hajj-ului. Dupã apusul soarelui ne-am deplasat cu autocarele la Muzdelifa unde am fãcut namazurile ºi am dormit în aer liber. În noaptea respectivã mi-am strâns pietricelele necesare efectuãrii unui alt ritual, a doua zi. Dimineaþa pe 05 martie 2001, Ziua Sacrificiului, ziua de Kurban Bayram, am fãcut namazul ºi am plecat spre Mina unde am aruncat cele 7 pietricele în ªeitan (Necuratul). Dupã aruncarea primelor pietricele, ne-am întors la hotel, ne-am tuns ºi neam scos ihramul, îmbrãcându-ne în haine normale. Seara ne-am întors iar la Mina, unde am continuat cu aruncarea pietrelor în cele trei locuri de aruncat. Se începe cu Jemratul suðra (Kuçuk cemre), apoi Orta cemre dupã care în Büyük cemre. La fiecare punct se aruncã câte ºapte pietricele, una câte una, cu mâna dreaptã, spunând pentru fiecare Allah Ekber. Urmãtoarea zi de Bayram am fost la Kaaba, unde am fãcut Tauaf-ul ºi Sai-ul. Primul Tauaf a fost de umbre, iar acesta de Hajj-i. Dupã aceea am plecat din nou la Mina pentru aruncarea pietrelor, realizând aceste obligaþii ale Hajj-ului, ne-am întors la hotel; ne-am tuns din nou. Dupã acest moment am fost consideraþi Hacci-i. Joi, 8 martie 2001 am fost la Kabba pentru ultimul Tauaf fãrã Sai, aceasta fiind Tauaful de rãmas bun (veda). Drumul înapoi spre România a fost JeddahDamasc ºi Damasc-Otopeni. File din Jurnalul de Cãlãtorie al domnului Hagi Murat Asan Tam 81 yýl önce, bir 23 nisan günü, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiyenin çeþitli yörelerinden gelen 225 temsilcisiyle toplanmýþ. Toplantýnýn amacý, yurdun düþmanlardan temizlenmesi ve baðýmsýz bir Türkiye devletinin kurulmasýymýþ. yalnýzca Meclisin çatýsý altýnda toplanan 115 kiþi deðil, Anadolunun her karýþ topraðýnda yaþayan, herkes ayný amaç altýnda bir araya gelmiþ. Ancak, bu amaca eriþmek hiç kolay almamýþ. Büyük önder Atatürk komutasýndaki tüm birlikler, tüm Formaþia de dansuri de la Macka, Trabzon cephelerde büyük bir savaþ vermek zorunda kalmýþ. Kayýplar çokmuþ. Ancak Türkiyenin baðýmsýzlýðý her þeyin üstündeymiþ. Bu yüzden yýlmadan ve her gün artan bir cesaretle savaþlar verilmeye devam edilmiþ.Yalnýzca savaþ alanlarýnda deðil, sivil toplumunda da herkes baðýmsýzlýk mücadelesi vermiþ. Ve sonunda bütün bu fedakarlýklara deðmiþ. Türkiye Cumhuriyeti bir daha yýkýlmamak üzere kurulmuþ. 21 Nisan 1921 tarihinde Meclise verilen bir önergeyle, bu önemli gün ulusal bayram olarak kutlanmaya baþlanmýþ. Aradan 8 yýl geçmiþ, ulu önder Atatürk, bu önemli bayramý çocuklara armaðan etmiþ. O günden bu yana, 23 isanlarý her gün artan bir coþkuyla kutlamayý sürdürüyoruz. Ne mutlu bize ki, dünyada öylesine sevgiyle dolu ki, bu bayramý tüm dünya çocuklarýyla paylaþýyoruz. Hepinizin bayramý kutlu olsun! Düþünce TÜRK AYDINI OLMAK T ürkçe bilmek, T ü r k ç e konuþmak yeterli deðildir. Kendini Türk hissediyorsan o zaman Türk nedir bilmelisin, Türkün kültürünü ve tarihi köklerini bilmeden kendinin Türk olduðunu yabancýlarýn önünde nasýl ispatlayabirsin? Biz zengin bir mirasa sahibiz. Ýki anavatanýmýz var, iki anadiline sahibiz, ama bu yeterli midir bir topluma? Hayýr. Bir toplumun aydýn insanlarý yoksa o toplum yavaþ yavaþ erir biter. Bunun için sevgili çocuklar derin kültürümüzü tanýmalýyýz, Yunus Emreyi, Mevlanayý, Hacý Bektaþ Veliyi, Ahmed Yeseyiyi, arkasýndan Divani þairlerimizi, ünlü klasik yazarlarýmýzý bilmeliyiz. Türk boylarýnýn örf,gelenek, adet, masal ve öykülerini okuyunuz. Gerçek tarihimizi öðreniniz. Tam bir Türk gibi ahlaklý olmaya çalýþýnýz. Gala Galaction Mahmudun Pabuçlarý romanýnda Türklere karþý þöyle demiþtir: Dindar ve sözünde durur adamlardýr. Bir Türk sana bir söz verdiyse o bu sözünden hiç bir þekilde dönmez. Çok insaniyetli insanlardýr ve de iyi dostturlar. Eðer bir Türkün yüreðünü kazandýysan ve kendine dost edindiysen senin için boðazýný kestirmeye hazýrdýr. Böyle insanlara, böyle Türkler, Büyük Stefannýn da (Þtefan cel Mare) son nefesinde Türklerle dost olmasýný saðlamýþtý. Bunlarý unutuyoruz bazý bazý. Bunlarý öðrendikten sonra, köklerinin güzelliklerini bulabilirsiniz. Türk kültüründen söz ediyorum, Türk uygarlýðýndan söz ediyorum ama bunun dünya kültürüne aykýrý olmasý mümkün deðildir. Dünya kültürüne vereceðimiz deðerler bizim þanýmýz ve dünya kültüründen alacaklarýmýz da kazancýmýz olacaktýr. Ve bunuda unutmamalýyýz ki biz iki kültürün sahipleriyiz Romen ve Türk. Ve bunlarýn tanýnmasýna emeðimizi harcamalýyýz.. Bu bizim borcumuzdur. Sözlerime son verirken sayýn ve deðerli Türk aydýný Namýk Kemal ZEYBEK, bir toplantýda söylediklerini sizlere sevgili çocuklar ve gençler aktarmak istiyorum; Türk Aydýný, öz benliðinden kopmadan insanlýk aleminin ýþýklý yollarýnda yürümeyi öðrenmelidir. Türklüðün büyük geleceðini doðru... Bilinçli, bilgili ve kararlý adýmlarla... bilgi çaðýnýn düzeyine eriþmelidir. Gülten ABDULA - pagina / sayfa 2 Aprilie / Nisan 2001 TRABZONDA KARADENÝZ BÖLGELERARASI ÝÞBÝRLÝÐÝ TOPLANTISI YAPILDI Sayýn Prof. Dr. Ersan Bocutoðlu ile yapýlan mülakat komisyon bulunmaktadýr. Bunlardan Adalar Komisiyonu 1980de,Atlantik Yayý Komisyonu, Inter Sayýn Ersan BOCUTOÐLU, Trabzonda düzenlenen toplantýnýn amacýný açýklar mýsýnýz? Akdeniz Komisisyonu ve Kuzey denizi Komisyonu 1996 da kurulmuþtur. Demek ki Avrupa Birliðinin E.B. Avrupanýn Kýyý Bölgeleri Konferansý olan CPMR ile 14-15 Nisan 2000 tarihinde geniþleme sürecine paralel olarak CPMR de coðrafi komisyonlarýnýn sayýsýný arttýrmaktadýr. Romanyanýn Köstence þehrinde yapýlan Karadeniz Havzasýnda 1. Bölgelerarasý Iþbirliði Avrupanýn bölgelerarasý kurumsal ve teknik iþbirliði alanýnda kýta ölçeðinde 25 yýldýr biriktirdiði Toplantýsý vesilesiyle tanýþtýk. Romen, Bulgar, Gürcü, Yunan, Rus ve Ukrayna heyetlerinin katýldýðý tecrübelerden de faydalanan CPMR; Avrupa birliðinin geniþleme perspektifleri ýðýþýðýnda, Kuzey ve Trabzon Valisi Adil Yazar, Trabzon Ticaret ve Sanayý Odasý Baþkaný Þadan Eren ve Trabzon Avrupa, Doðu Avrupa, Güney ve Doðu Akdeniz Havzasý ile baðlantýlarýný güçlendirmek istemektedir. Ticaret Borsasý Baþkaný Haydar Hisoðlunun ilimizi temsil ettiði bu uluslararasý toplantýda; Avrupa Avrupa Birliðinin geniþleme boyutu, CPMR içinde ele alýnan konularý baþýnda gelmektedir. Birliðinin Geniþleme Perspektifi ve Ulusarötesi Ýþbirliðinin Mali Araçlari, Avrupa Komisyonunun CPMR Avrupa Birliðnin bölgesel politikalarýnýn belirlenmesinde aktif bir rol oynamaktadýr. Karadeniz Havzasý Hakkýndaki Çalýþmasý, Karadeniz Havzasýnda Avrupa ile Bölgelerarasý Agenda 2000, Genel tarým ve Balýkçýlýk Politikalarý ve Trans Avrupa Aðý ile birlikte Yapýsal Fonlarýn Ýþbirliðinin Perspektifleri ve Avrupa- Karadeniz Havzasý Ýliþkilerinin Kurumsal Boyutlarý ele alýndý. reforma tabi tutulmasý CPMRnin belli baþlý gündem maddeleridir. Bunlara ek olarak Avrupa Alansal Avrupa Birliði, doðuya doðru geniþleme sürecinde Karadeniz Havzasýna özel bir önem vermektedir Kalkýnma Perspektifi, Avrupa Birliðinin geniþleme süreci, gelecekteki Intereg III Toplum Ýnisiyatifi ve ön yoklamalar için Avrupanýn kýyý bölgeleri konusunda uzmanlaþmýþ bir sivil toplu, örgütü olan ile Entegre Kýyý Bölgeleri Yönetimi ile ilgili Avrupa birliði Stratejilerinin belirlenmesinde CPMRnin CPMRyi desteklemektedir. etkisi büyüktür. CPMR, üye bölgeler tarafýndan üzerinde çalýþýlmýþ ve benimsenmiþ esaslara Trabzon Heyeti Köstence toplantýsýnda, Karadeniz Havzasýnda 2. Bölgelerarasý Ýþbirliði dayanmak kayýdýyla, yukarda belirlenen konularda Avrupa Birliði kurumlarý ve üye ülkelerin Toplantýsýnýn Trabzon kentinde yapýlmasýný teklif etmiþtir. Hükümetlerince geliþtirilen politikalarýn hazýrlanmasýna aktif Ne zaman kesinleþti bu toplantýnýn yapýlmasý? olarak katýlmaktadýr. Trabzon Valisi Adil Yazar ve Trabzon Ticaret ve Sanayý Odasý Avrupa Komisyonu bünyesinde Bölgesel Politikadan sorumlu Baþkaný Þadan Eren, CPMRnin 11-13 Ekim 2000 tarihinde bakanlýðýn, Avrupa Birliðinin ekonomik ve sosyal bütünleþmesini Italyanýn Firenze þehrinde yapýlan 28. Genel Kurulu sonrasýnda, saðlamak amacýyla kullandýrdýðý bazý fonlar bulunmaktadýr. Bu Karadeniz Havzasýnda 2. Bölgelerarasý Ýþbirliði Toplantýsýnýn fonlar Avrupa Bölgesel Kalkýnma Fonu, Avrupa Sosyal Fonu, Trabzonda yapýlmasý teklifi kabul edilmiþ ve Trabzon Avrupa Tarýmsal Yönlendirme ve Garanti Fonu, Balýkçýlýðý toplantýsýnýn sonucunda bir Karadeniz Komisyonunun kurulmasý Yönlendirmek için Mali Araçlar Fonu, Bütünleþtirme Fonu, Avrupa planlanmýþtýr. Birliði Üyeliðine Hazýrlýk Ýçin yapýsal Politikalara Destek Fonu bu CPMRnin Trabzon ilinde düzenlenmiþ olduðu Karadeniz baðlamda sayýlabilir. 200-2006 yýllarý arasýndaki bütçesi 195 miliyar Havzasýnda 2. Bölgelerarasý Ýþbirliði Toplantýsý 29-30 Mart 2001 Eoro olan Avrupa Bölgesel Kalkýnma Fonu, rekabet ve Tarihinde Grand Zorlu Hotelde yapýlýyor. Toplantý ile ilgili teknik sürdürülebilir desteklemek, üretken yatýrýmlarý teþvik etmek, hazýrlýklar, CPMR ve Trabzon heyetlerinin 10 Ocak 2001 tarihinde altyapýyý iyileþtirmek ve mahalli düzeydeki kalkýnmayý hýzlandýrmak Istanbulda yaptýðý Teknik Toplantýda kararlaþacaktýr. gibi hedeflere sahip bulunmaktadýr. 2000-2006 döneminde bütçesi 18 milyar Euro olan bütünleþtirme Fonu, GSMHsý Avrupa Birliði CPMR nedir? Açýklarmýsýnýz. ortalamasýnýn % 90ýndan az olan Ýspanya, Portekiz, Ýrlanda ve 1973 yýlýnda Avrupanýn denize kýyýsý bulunan 23 bölgesi Yunanistan gibi ülkelerrin Trans - Avrupa Ulaþým Projelerini tarafýndan kurulan CPMR, þu anda 20 ülkeden 128 bölgeyi içine almaktadýr. CPMRye üye olan 20 ülkeden 13ü Avrupa Birliði desteklemektedir. 2000-2006 dönemindeki bütçesi 1 milyar Euro De la stânga la dreapta: Stelian Duþu, üyesidir. Bu ülkeler Ýngiltere, Hollanda, Danimarka, Ýsveç, Norveç, olan Avrupa Birliði Üyeliðine Hazýrlýk için Yapýsal Politikalar Destek Finlandiya, Almanya, Fransa, Ýrlanda, Ýspanya, Potekiz, Ýtalya Fonu, Orta ve Doðu Avrupa ülkelerinin içme suyu temini, atýk su preºedintele C.J.C., Adil Ulubay ve Yunanistandýr. Avrupa Birliðine üye olmadýðý halde CPMRde idaresi ve katý atýk idaresi ve hava kirliliði gibi alanlardaki çevre guvernatorul Trabzonului, Stig Ostdahl yer alan 7 ülke ise Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya, sorunlarýnýn çözümüne katký saðlakta ve bu ülkelerin ulaþým alt preºedinte C.P.M.R. ºi Ersan Bocutoglu Bulgaristan, Malta ve Güney Kýbrýstýr. yapýsýný desteklemektedir. CPMR, bu fonlarýn paylaþýmýnda üyesi prorectorul Universitãþii din Trabzon CPMR bir sivil toplum örgütü olup temel amacý, bölgesel ve olan kýyý bögelerinin daha fazla pay alabilmesi için lobicilik ekonomik kalkýnma politikalarý alanýnda Avrupanýn kýyý bölgelerinin çýkarlarýný korumak üzere, yapmakta, fonlarýn yerinden yapýlandýrýllabilmesi için politikalar üretmektedir. Avrupa Birliðinin politik karar mekanizmalarý ve kurumlarý nezdinde sözcülük ve lobicilik Trabzonda düzenlenmiþ olan II Karadeniz havzasý Kýyý Bölgeleri Konferansý katýlanlar yapmaktadýr. Ekonomik servet ve nüfusun Merkezi Avrupada toplanmasý eðilimine karþý kýyý tarafýndan büyük ilgi gördü. Konuþmacýlar bölgesel sosyal, ekonomik ve kültürel problemleri bölgelerinin sosyal ve ekonomik çýkarlarýnýn savunulmasý, kýyý bölgelerinin Avrupa Birliði fonlarýndan çözülebilnmesi için ortak çalýþmalarda bulunmaktadýr. Konferansýn sonunda Karadeniz Havzasýnda daha fazla ölçüde yararlandýrýlmasý, kýyý bölgelerinin karþýlaþtýrmalý üstünlüklerinin çok kutuplu Kýyý bölgelerin komisyonu kuruldu ve yönetim kadrosu seçildi. Baþkan olarak sayýn Stelian Duþu ve dengeli bir kalkýnma anlayýþý çerçevesinde teþvik edilmesi hedeflenmektedir. Romanya, Kötence Il Meclis Baþkaný ve birinci Baþkan Yardýmcýsý Trabzon Valisi Adil Yazar seçildi. CPMRnin idari yapýsýnda balýca beþ organ bulunmaktadýr. Bunlar, Genel Kurul, Politik Bürö, Kolay gelsin! Çalýþmalarýnýzda baþarýlar dilerim. Baþkan, Genel Sekreter ve Coðrafi Komisyonlarýdýr. CPMR bünyesinde baþlýca beþ coðrafi Gulten Abdula ATATURKUN YAÞAMINDAN TEMEL ÇIZGILER (I) TRABZON 2001 Doðumu ve ailesi: Atatürk 1881de Selanikte doðdu. Asýl adý Mustafadýr. Babasý Ali Rýza Efendi, annesi Zübeyde Hanýmdýr. Babasý Ali Rýza Efendi, evkaf katipliðinde, gümrük memurluðunda bulunmuþ, bir süre de orduda üsteðmen,olarak görev almýþtýr. Sonra bu görevden de ayrýlarak kereste ticaretiyle uðraþmýþtýr. Ilköðrenimi: Mustafa küçük yaþta babasýný yitirdi,yetim kaldý. Onu annesi Zübeyde Haným yetiþtirdi. Ilköðrenimine önce annesinin isteðine uyarak eski yöntemlerle öðretim yapan mahalle mektebinde baþladý. Babasý, onu yeni yöntemlerle öðretim yapan Ýemsi Efendi Mektebine verdi. Ancak çok geçmeden babasýnýn ölümü üzerine küçük Mustafa annesiyle birlikte, bir köyde oturan dayýsýnýn, yanýna yerleþmek zorunda kaldý. Çocukluðunun bu döneminde köy yaþantýsýna alýþtý. Anýlarýnda, kendisine verilen ödevler arasýnda bakla tarlasýnda kýz kardeþiyle (Makbule Atadan) birlikte karga kovalamakla uðraþtýðýný hiç unutmadýðýný anlatýr. Mustafanýn annesi, oðlunun okulsuz kaldýðýný görünce, onu Selanikteki teyzesinin yanýna gönderdi. Mustafa, Selanik Mülkiye Idadisine yazýldý. Bugünkü liselere eþit bir okul olan Idadide okurken baþýndan, geçen bir olay, onun buradan ayrýlmasýna sebep oldu. Bir gün sýnýfta ders sýrasýnda bir çocukla kavga edince Kaymak Hafýz adlý öðretmen, Mustafayý dövdü. Büyük annesi, onun bu okulda okumasýna baþýndan beri karþý olduðundan, hemen oradan aldý. Mustafanýn asýl gitmek istediði ,okul askeri orta okul idi. Komþu çocuklarýnýn askeri giysiler içinde bu okula gidip geldiklerini gördükçe içinde büyük bir istek canlanýyordu. Bu sýrada köyden Selanike gelen annesine, bu dileðini iletti. Annesi kesinlikie buna karþý koydu. Ancak, giriþ sýnavlarý sýrasýnda sezdirmeden kendi kendine, o zamanlar rüþtiye denilen askeri orta okula giderek sýnavlara katýldý ve baþardý. Böylece bir oldu bitti ile Selanik Askeri Rüþtiyesine girdi. Kemal adýný nasýl aldý? Askeri Rüþtiye öðrencisi Mustafa için artýk, yaþamý boyunca izleyeceði meslek yolu çizilmiþti. Bu okulda kendini,tüm öðretmenlerine sevdirmiþti. Özellikle matematik dersine büyük ilgi gösteriyor, sýnýf düzeyinden daha yüksek problemleri çözmeye uðraþýyordu. Adý Mustafa olan matematik öðretmeni, bu üstün yetenekli öðrencisine yakýnlýk duyuyor. Çok beðeniyordu. Bir gün küçük Mustafaya Oðlum senin de ismin,Mustafa, benim de... Bu böyle olamayacak. Arada bir fark bulunmalý. Bundan sonra senin adýn Mustafa Kemal olsun dedi. Iþte o günden sonra küçük Mustafanýn adý Mustafa Kemal oldu. Lise öðrenimi: Askeri orta okulu bitiren Mustafa Kemal, lise öðrenimine Manastýr Askeri idadisinde baþladý. Orada kendisine en kolay gelen ders matematikti. Fransýzca dersinde geri kalýyordu. Oðretmeni onunla uðraþýyor, zaman zaman da sert uyarýlarda bulunuyordu. Bu durum Mustafa Kemalýn gücüne gidiyordu. Fransýzcasýný ilerletmek, güçlendirmek için çareler aramaya baþladý. Yaz tatilinde Selanike gidince oradaki Frerier Okulunun özel sýnýfýna devam ederek, Fransýzcasýný ilerletti. Þiir ve edebiyata ilgi duymasý: Manastýr Askeri idadisinde sýnýf arkadaþý Ömer Naci þiir yazan, edebiyat dersinde, baþarýlý, özellikle güzel konuþmada üstün yeteneði olan bir öðrenciydi. Mustafa Kemalde þiir, edebiyat ve güzel konuþmaya ilgi uyandýran bir arkadaþtý. Fýrsat buldukça birlikte güzel konuþma ve hitabet yarýþmasý yaparlardý. Bütün derslerinde üstün baþarýlý olan Mustafa Kemalin þiirle uðraþmasýnýn onun genel baþarýsýný engelleyeceðini söyleyen yazma dersi öðretmeninin öðüdüne uyarak þiiri býraktý. Ancak güzel yazmak ve konuþmak eðitimi onda eksilmeden sürüp gitti. La sfârºitul lunii aprilie, la Trabzon,a avut loc întâlnirea regiunilor periferice din zona Mãrii Negre, membre al CMRP, organizaþie civilã,cu sediul central în Finlanda. Scopul acestei întâlniri a fost: constituirea Comisiei Regiunilor din Bazinul Mãrii Negre, comisie al cãrui statut a fost iniþiat de Consiliul Judeþean Constanþa, în persoana domnului Preºedinte Stelian Duþu. Dupã ce ,în prealabil acest statut a fost difuzat tuturor participanþilor ºi studiat în detaliu, a fost supus aprobãrii. În unanimitate de voturi, statutul a fost aprobat,iar domnul Stelian Duþu a fost ales în funcþia de preºedinte al acestei comisii, funcþia de prim vicepreºedinte revenindu-i guvernatorului regiunii Trabzon, domnul Adil Yazar. Scopul constituirii unei astfel de comisii este cel al cooperãrii între regiunile aflate în bazinul Mãrii Negre în vederea dezvoltãrii în mod egal al acestor regiuni din punct de vedere economic,comercial,financiar ºi cultural. De asemenea s-a pus accent pe dezvoltarea cercetãrii ºtiinþifice ºi a protecþiei mediului înconjurãtor. Mustafa Kemal Harp okulu öðrencisi: Askeri Liseyi baþarýyla bitiren Mustafa Kemal, lstanbula gelerek Mekteb-i Harbiye Harp okulu na girdi. (1889) Bu okulun birinci sýnýfýndaki yaþantýsýný anlatýrken þunlarý söyler: Birinci sýnýfta saf gençlik hayallerine kapýldým. Ancak dersler kesilince kitaplara sarýldým. lkinci sýnýfa geçtikten sonra askerlik derslerine daha çok merak sarmaya baþladým. Þiirle uðraþmýyorsa da güzel söz söylemek ve yazmak hevesi sürüyordu. Arkadaþlarýyla tartýþma denemeleri, güzel konuþma alýþtýrmalarý yapmaktan kendini alamýyordu. Okuma ve yazý yazma meraký: Harp okulundaki öðrencilik yýllarý II. Abdülhamit döneminin en baskýlý günleriydi. Okul yönetiminin çok sýký önlemlerine kar*ýn öðrenciler,büyük yurtsever ozan Namýk Kemalýn eserlerini gizli gizli okuyorlardý.() Bunlarý okuyanlarýn sýkýca kovu*turulmasý, bu dönemin gençlerinde türlü ku*kular yaratýyor. Ülkenin yönetiminde kötülükler bulunduðu duygusunu veriyordu. I*te bu tür eserleri okuyanlarýn ba*ýnda Mustafa Kemal geliyordu. Böylece Mustafa Kemalde ülke ve ulus sorunlarýyla ilgili dü*ünceler uyanmaya ba*lýyordu. (devam) Delegaþia Consiliilor judeþene din Tulcea ºi Cãlãraºi pagina / sayfa 3 Aprilie / Nisan 2001 Oku benim cici yavrum Învaþã puiul meu drag Okul cennet meyvesidir ªcoala e fructul raiului Okuldadýr türlü sanat La ºcoalã orice meserie vei învãþa Medeniyet membasýdýr. Acolo baza civilizaþiei vei gãsi. Yürü yavrum okuluna Du-te pruncul meu la ºcoalã Altýn bilezik koluna Sã-þi pui brãþara de aur Hem kýzýna hem oðluna Din cuibul ºtiinþei plãmãditã Bilim irfan yuvasýdýr. Pentru fatã ºi bãiat. Aþýk Veysel Aºik Veysel OLIMPIADA DE LIMBA TURCà - Consecvent scopurilor pentru care a fost creat, în vederea sprijinirii permanente a procesului de învãþãmânt în limba turcã, U.D.T.R. a încheiat un protocol de colaborare cu ªcoala Nr.12 B.P.Haºdeu Constanþa pentru permanentizarea înfinþãrii de clase cu predarea intensivã a limbii turce. PROTOCOL DE COLABORARE Între ªcoala nr.12 B.P. Haºdeu prin reprezentantul director prof. Ciurea Dumitru ºi UDTR reprezentatã prin preºedinte Asan Murat ªCOALA Nr. 12 B.P. HAªDEU Str. B.P. HAªDEU Nr. 98 TEL/FAX 041646034 CONSTANÞA U.D.T.R. Bd. TOMIS Nr. 99,C-þa BL. SO AP. 3 TEL/FAX 041550903 I MOTIVAÞIA 1. RELAÞII UMANE 2. CURRICULUM Consiliere ºi orientare Schimburi de experienþã privind abilitãþile curriculare ale cadrelor didactice ( programe, manuale alternative, proiecte didactice, ghiduri de implementare, evaluarea modalitãþi ºi instrumente de evaluare) 3. ACTIVITATE EXTRACURRICULARà Programe educaþionale Sesiune de comunicãri ºi referate Excursii de studii (intern/extern) II OBLIGAÞIA PÃRÞILOR Nevoia cunoaºterii reciproce Dezvoltarea abilitãþilor curriculare Formarea continuã a cadrelor didactice În imagine, profesor Ciurea Dumitru, director al ªcolii Generale nr. 12, B.P. Haºdeu 1. ªCOALA NR. 12 B.P.HAªDEU oferã cadru educaþional (cadre didactice, spaþii didactice) elevilor de etnie turcã 2. Uniunea Democratã Turcã din România oferã în limita posibilitãþilor alocate de la buget sprijin material pentru: - de sãrbãtorile religioase asigurã în cadru festiv, diverse oferte (cãrþi, dulciuri) pentru elevii care au obþinut rezultate deosebite care au obþinut rezultate deosebite în activitatea ºcolarã - recompense pentru elevii olimpici (obiecte ºi mijloace audio-vizuale) - U.D.T.R. va interveni la Consulatul Republicii Turcia din Constanþa pentru facilitarea schimburilor de elevi de etnie turcã din Dobrogea ºi elevii turci din Republica Turcia Prof. Ciurea Dumitru- dir. ªc. Nr.12 B.P.HAªDEU Prof. Murat Asan - Preºedinte U.D.T.R. Prof. Ervin Ibraim - Preºedinte Comisie Învãþãmânt U.D.T.R. De la stânga la dreapta: lector dr. Ali Leman, prof. Paloma Petrescu, prof. Sârbu, prof. Munteanu ºi prof. Gelal Firdes În perioada 12-15 aprilie 2001, a avut loc la Baza Turisticã Luminiþa din Eforie Sud, Faza Naþionalã a Olimpiadei de Limba Turcã. Aceastã acþiune a fost organizatã de Inspectoratul ªcolar Judeþean Constanþa ºi sprijinitã de Uniunea Democratã Turcã din România ºi U.D.T.T.M.R. Au participat la deschiderea oficialã, vineri, 13 martie 2001, distinse personalitãþi printre care prof. Paloma Petrescu, inspector ºcolar general precum ºi cei doi inspectori ºcolari generali adjuncþi, lector dr.Ali Leman, inspector în cadrul Ministerului Educaþiei ºi Cercetãrii, prof.Gevat Nejdet, inspector de personal în cadrul I.S.J.Constanþa, prof.Gelal Firdes, inspector de specialitate la I.S.J.Constanþa, prof.Ciurea Dumitru, directorul ªcolii Generale nr.12 Bogdan Petriceicu Haºdeu Constanþa, prof.Asan Murat, preºedinte U.D.T.R., Abdula Gülten, preºedinte al Comisiei de Culturã a U.D.T.R., prof.Ervin Ibraim, preºedinte al Comisiei de Învãþãmânt a U.D.T.R., conf.univ.dr.Nuredin Ibram, directorul Departamentului de Arte din cadrul Universitãþii Ovidius Constanþa, cadre didactice din Republica Turcia precum ºi alte personalitãþi. Desfãºurarea Olimpiadei a cuprins proba scrisã urmatã a doua zi de festivitatea de decernare a premiilor precum ºi de o scurtã dar binemeritatã excursie prin zonele învecinate. Prezentãm în acest numãr numele premianþilor la acestã Olimpiadã urmând ca în numãrul viitor sã realizãm o analizã atât a Olimpiadei Naþionale cât ºi a celei Judeþene. Ervin Ibraim AILE Her insan annesi, babasýný, kardeþlerini, bütün akrabalarýný sever. Kardeþ çoçuklarýna yeðen denir. Babamýzýn erkek kardeþi amcamýz olur.Babanýn kýz kardeþine Türkler hala derler. Annenin erkek kardeþine dayý denir. Annenin kýz kardeþi teyzedir. Halalarýn, teyzelerin, dayýlarýn, amcalarýn çocuklarý da aileden sayýlýr. Böylece aile, bir soydan olanlarýn topluluðudur. Her memleket bir aile ocaðý gibidir. Vatandaþlar da birbirlerinin kardeþi gibidirler. Bütün insanlar birbirini kardeþ sayar, kardeþ gibi severse milletler dost olur, savaþlar kalkar. Savaþlar kalkýnca dünya cennete döner. KONUÞTURMALAR: (Cevaplar birer tam cümle olmalýdýr) - Kimleri seversiniz? - Aile topluluðunda kimler bulunur? - Kaç kardeþiniz var? Kaçý kýz, kaçý erkek? - Kaç amcanýz var? - Amcalarýnýzýn çocuklarý var mudýr? - Teyzenizi mi, halanýzý mý çok seversiniz? - Dayýlarýnýz hangi þehirlerde oturur? Size sýk sýk gelirler mi? - Aileniz içinde yüksek öðrenim (tahsil) görmüþ olanlar var mý? - Nerelerde, hangi üniversitelerde okumuþlardýr? Þu rakamlarý okuyup yazýnýz: 9,73,432,1999,48639,346,592,816 754, 42 894 579 Tabel nominal cu elevii premiaþi la Olimpiada de Limba ºi Literatura Turcã, care a avut loc în perioada 11-15 aprilie 2001 7 Premiul I a 500 000 lei 1. Amet Nelida-cl. VII-Lic. Kemal Ataturk 2. ªerip Suzan-cl.VIII-ªc.12 Constanþa 3. Suliman Surihan-cl.IX- Lic. Kemal Ataturk 4. Duruk Nezahat-cl-X-Liceul Internaþional 5. Bag⺠Sibel-cl.XI- Lic. Kemal Ataturk 6. Abzait Aiºe-cl.XII- Lic. Kemal Ataturk 7. Acmambet Suna-cl.XIII- Lic. Kemal Ataturk 6 Premii II a 400 000 lei 1. Mustafa Ilias-cl.VII- ªc.12 Constanþa 2. Elmi ªeila-cl. VIII- ªcoala nr.7 Medgidia 3. Rafi Ergun-cl.IX- Lic. Kemal Ataturk 4. Menlivuap Sibel-cl X- Lic. Kemal Ataturk 5. Suliman Selciuk-cl.XI-Liceul Internaþional 6. Mustafa Latife-XII- Lic. Kemal Ataturk 2 Premii III a 300 000 lei 1. Menlivuap Ghiulfer-cl. VIII-Liceul Kemal Ataturk 2. Boracai Sine-cl.XI- Liceul Kemal Ataturk 14 Menþiuni a 200 000 lei 1. Omer Metin-cl.VII-ªc. nr.1 Medgidia 2. Tosun Aiten-cl.VII.-ªc. nr. 1 Tulcea 3. Duagi Aihan-cl.VIII-ªc. nr. 12 C-þa 4. Amet Elmira-cl.VIII-ªc. nr. 7 Medgidia 5. Murat Nesrin-cl.VIII-ªc. 1 Valu lui Traian 6. Geauzar Aigean-cl.,VIII- ªc. 12 Constanþa 7. Murat Nida-cl.IX-Lic. Kemal Ataturk 8. Omer Ainur-cl.X-Lic. Internaþional 9. Omer Ainur-cl.XI-Lic. Internaþional 10. Bolat Elis-cl.XII-Lic. Kemal Ataturk 11. Gemil Nighear-cl.XII-Lic. Kemal Atatürk 12. Cioracai Nurºen-cl.XIII- Lic. Kemal Atatürk DILBILGISI: Her kelimesinin belirttiði isimler çoðul eki almaz: Her insan, her memleket, her öðrenci, her kitap, her çocuk.... Her evler yanlýþtýr. Doðrusu Her ev dir. Türkçe kelimeler sayý bakýmýndan iki türlüdür: 1) Tekil : Anne, baba, aile, memleket 2) Çoðul :Anneler, babalar, aileler, memleketler sever..... severler...... Sever kelimesi fiildir. Geniþ zaman kipidir. Þahýslara göre þöyle çekimlenir; 1.þahýs: (ben) severim (biz) severiz 2 þahýs: (sen) seversin (siz)seversiniz 3 Þahýs (o) sever (onlar) severler ALIÞTIRMALAR: 1 Bu fiilere birer kelime katarak cümle halinde çekimliyelim: Ben kardeþlerimi severim. Biz vatanýmýzý severiz Sen teyzeni sever misin? Siz milletinizi seversiniz Ali kitaplarý sever. Bazý insanlar parayý severler Siz ikinci kelimeleri deðiþtirerek yeniden çekimleyiniz 2 Aþaðýda boþ býrakýlan yerlere uygun kelimeler yazýnýz: Amcam, babamýn ............................ kardeþidir. Halam ............................ kýz kardeþidir. Dayým ............................... kardeþidir. Annemin kýz ...................... teyzemdir. Aðabeyimin oðlu benim ...................... dir. Ablanýzýn kýzý sizin .............................. dir. Hazýrlayan: Gülten Abdula 13. Suliman Melek-cl.XIII- Lic. Kemal Atatürk 14. Meniºa Orhan-cl.XIII- Lic. Kemal Atatürk Domnul preºedinte U.D.T.R. Asan Murat, oferind daruri celor premiaþi AÝLEMÝZ Bilirsiniz, Hepimiz, Evde yalnýz deðiliz. Büyükanne, büyükbaba. Daha kim var acaba? Ha ha, buldum buldum. Baba, oðul,anne, kýz, Aðabeyimiz, ablamýz, Amca, teyze, halamýz Bir soydan, bir kandanýz. Ýþte böyle hepimiz, Toptan bir aileyiz. Küme yýldýzlar gibi, Bir arada yaþarýz. Ýyiliði kucaklar, Kötülükten kaçarýz. Mehmet Necati Öngay - pagina / sayfa 4 Aprilie / Nisan 2001 MAKEDONÝYADA ÇOCUKLAR PENTRU SÝZÝN VOI ÝÇÝN ÝÇÝN TÜRKÇE BASIN Makedonyada Türkçe yayýnlan Birlik gazetesinin eki Sevinç adý altýnda çocuklar için bir dergi.Dergi 34 sayfalýk Türk dilinde basýlmýþtýr. Ýçinde dünya masallarý Türkçeye çevrilmiþ, Türk öðrencilerinden gönderilen kýsa þiirler ve öyküler, resimli diziler, çocuklarýn resim çalýþmalarý, bilmeceler, tekerlemeler, okullardan bazý haberler,dünyanýn bilim adamlarý, tehnik ve çevre ile ilgili bazý bilgiler. Dergi Üsküpte çýkýyor. Yayýn kurulu yönetimcilerine; Nikola Tasev, Drita Karahasan, Enver Ahmet, Ismet Ramiçeviç ve Ethem Kubura baþarýlar ve Sevinç dergisinin 100. yýlýna yetiþmesi için þimdiden tebrikler iletiyoruz. Yerli öykülerinden Sevim ve Suna isimli biri gazetemizde yer almaktadýr. Küçük sevim babasýný çaðýrmaya baþlayýnca: - Ne var Sevimciðim? diye sordu yatak odasýndan babasý. - Suna dövüyor beni! Babasý yatak odasýna koþtu. Suna, babasýný görünce baþýný öne eðdi. Utandý. - Suna yanaðýma vurdu. Bir deðil iki kez vurdu.Aðlamaya baþladý. - Niçin vurdun kardeþine Suna? Suna baþýný kaldýrmadý. Babasýnýn sorusuna karþýlýk vermedi. Ýçlendi,içlendi. Neredeyse aðlayacaktý. Alt dudaðý tir tirr titriyordu. Kendini tutamadý. o da için için aðlamaya baþlamýþtý. - Sevime niçin vurdun?... - Bana maymun dedi de ondan. Maymun dedi, baba? Onun için vurdum. Babalarý yüzünü kýzýndan yana döndü. - Sahi mi Sevim? - O da bana budala dedi. Gece de yatmadan önce aynýsýný dedi... Ben ona bir defa budala dediysem, o bana birkaç defa budala, budala dedi. Duygulu duygulu anlatan Sevimin de alt dudaðý titremeye baþlamýþtý. - Kardeþler birbirine budala budala, maymun derler mi?...Ayýp! Bir daha böyle çirkin sözler tekrarlanmayacak öyle mi?... Ne Sunadan, ne Sevimden ses çýktý. Aðlýyorlardý. - Sus Sevim, sus! Kardeþin sana artýk vurmayacak. Sen de ona maymun demeyeceksin, deðil mi, Suna... - Bana maymun demezse, ben de ona budala demem. Ama o bana her gün budala diyor. Sen de ona m a y m u n m a y m u n demeyeceksim. Öyle mi... - Babasýnýn bu sorusunu yanýtlamadý Sevim. Gözlerinden pýrýl pýrýl akan yaþlardan kalan izleri yanaklarýndan siliyordu. Bir þeyler düþünür gibi oldu. Ara sýra da kardeþini göz ucuyla süzüyordu. Neden sonra: - Sunayaya hiçbir zaman maymun demeyeceðim baba, dedi. - Ben de Sevime budala demeyeceðim artýk, diyerek babasýnýn boynuna sarýldý Suna. Sevim de atýldý babasýna. Üçü birlikte bir barýþ saðladýlar. Sonra da kavaltýya oturdular. O günden sonra çocuklar üzücü hiçbir kötü söz söylememiþlerdi birbirlerine. Enver BAKÝ - Makedonya La Fontaineden bir masal TÝLKÝ ÝLE LEYLEK Kurnaz tilkinin cömertliði tutmuþ bir gün. Leyleði yemeðe çaðýrmýþ. - Buyur, Leylek Kardeþ, demiþ. Akþama bana gel. Allah ne verdiyse yeriz. Leylek: - Peki, demiþ. Akþam olmuþ. Leylek kalkýp gitmiþ tilkinin evine. Tilki içeri buyur etmiþ leyleði. Sofrayý kurmuþ. Yemek diye de dümdüz bir tabak içinde bulaþýk suyu gibi bir çorba koymuþ ortaya. - Haydi buyur, Leylek kardeþ, demiþ. Konuk umduðunu deðil bulduðunu yermiþ. Kusura bakma artýk... Tilki çorba tabaðýna eðilmiþ, iþtahla yalayýp yutmaya baþlamýþ. Leylek gagasýný daldýrýp içmeye çalýþmýþ ama baþaramamýþ. Tabak dümdüzmüþ çünkü. Leylek ne denli çalýþýp öçabaladýysa da içememiþ çorbayý. Tilki iþtahla atýþtýrýrken o boynunu üzgünce büküp yutkunmuþ. Sonunda aç kalkmýþ sofradan. Tilkinin bunu bile bile yaptýðýný anlamýþ. Tilki kýs kýs gülüyormuþ çünkü. - Eh, demiþ içinden, Alacaðýn olsun senin Tilki Kardeþ. Görüþürüz bakalým!. O da tilkiyi kendi evine davet etmiþ; - Konukseverliðine çok teþekkür ederim,demiþ. Çorba çok güzel olmuþ, eline saðlýk. Ben de seni beklerim, mutlaka gel!. Tilki: - Sen hiç merak etme Leylek kardeþ, demiþ. Tam saatinde çýkar gelirim. Fazla zahmete girme sakýn. Dostlarýn tatlý dili, güler yüzü bize yeter. Gerçekten de tam saatinde gitmiþ leyleðin evine. bakmýþ ki evin içinden tatlý bir yemek kokusu yükseliyor. Aðýzýnýn suyu akmýþ. - Oh, demiþ. Mis gibi de kokuyor! Doðrusu, her zaman söylerim Leylek kardeþ. Kimse senin gibi yemek piþirmez! Tilki hemen sofranýn baþýna geçmiþ. Yemeðin gelmesini beklemeye baþlamýþ. Leylek az sonra yemeði sofraya getirmiþ. Ama yemek, boynu uzun, boðazý dar bir kabýn içindeymiþ. Leylek; - Haydi buyur Tilki Kardeþ, demiþ. Kendisi uzun gagasýný kabýn içine rahatlýkla sokup çýkararak yemeye baþlamýþ. Tilki de deneyecek olmuþ ama, aðzý burnu bir türlü sýðmýyormuþ kabýn içine. Leylek karnýný güzelce doyurmuþ. Tilki aç kalkmýþ sofradan. Kuyruðunu bacaklarýnýn arasýna kýstýrmýþ, aç açýna evinin yolunu tutmuþ. Oyunbazlýk edip leyleði kandýrdýðý için çok ama çok utanýyormuþ. - Kendi kazdýðým kuyuya kendim düþtüm, diye düþünüyormuþ giderken... Gulten Abdula Vã rog, Nu rupeþi merii tineri, Nu zdrenþuiþi lumina ce se zãreºte printre ramurile lor, Pentu cã florile ce se vãd în lumina lor Sunt visele mele, copilãria mea. De-aº fi copil, Sã-mi pot picta buzele cu a gudelor culoare Din iarbã sã pot asculta glasul privighetorii, Sã pot sorbi un strop din focul soarelui, Sã mã pot ascunde în spatele basmelor, Sã pot mirosi palmele pãrinþilor Sã mã pot da în leagãn, Sã sar coarda, Sã joc ºotron, Sã fiu copil, ca voi, ªi sã mã joc.... De aceea, Vã rog , nu rupeþi merii tineri! Nu zdrenþuiþi lumina ce se zãreºte Printre ramurile lor, Pentru cã florile ce se vãd în lumina lor Sunt visele mele, copilãria mea.... Nu le ucideþi! Gülten ABDULA Körpe elma aðaçlarýn dallarýný koparmayýnýz, Lütfen! Dallarýn arasýnda görünen ýþýðý parçalamayýnýz Çünkü ýþýklarýn arasýnda görünen çiçekler Benim ruyalarýmdýr, çocukluðumdur.... Çocuk olsam, kara dutlardan dudaklarýmý boyasam Çimenler arasýna saklansam, Bîlbîlîn sesþnþ duzsam, Güneþin ateþinden bir bardak ýþýk içsem, Masallar arkasýna saklansam, Annemin, babamýn ellerini koklasam, Salýncakta sallansam, Dolaplarda dönsem, Ýp atlasam, Sizinle yine oynasam... Onun için, Körpe elma aðaçlarýný koparmayýnýz! Dallarýn arasýnda görünen ýþýðý parçalamayýnýz Çünkü ýþýklarýn arasýnda görünen çiçekler Benim ruyalarýmdýr, çocukluðumdur, Öldürmeyiniz! Grãdina fermecatã cu trandafiri A fost odatã o grãdinã tare frumoasã unde trandafirii creºteau multicolori, minunat de frumoºi. Era o zi de varã, trandafirii erau înfloriþi, parfumul specific se rãspândea pe tot cuprinsul þinutului. Toatã lumea trecea cu plãcere pe lângã grãdina cu trandafiri, fiindcã mirosul trandafirilor din aceastã grãdinã fermecatã tãmãduia unii bolnavi. Veneau aici o mulþime de oameni sã se vindece de boli sufleteºti. Ei ºedeau aici pânã uitau de vreme. - Vildan cu mama ei s-au gândit sã meargã într-o plimbare în grãdina cu trandafiri, fiindcã sufereau de singurãtate. Oraºul lor era plin de viaþã de când exista aceastã grãdinã minunatã. O datã, au venit ºi doi bãieþi strãini cu pãrinþii lor care se vãitau cã respirã greu ºi vroiau sã fie tãmãduiþi de aceastã grãdinã fermecatã cu trandafiri. Pãºeau prin faþa lui Vildan ºi a mamei sale discutând între ei. - Grozavã grãdinã! zise primul. Dacã am fi avut ºi noi o grãdinã la fel de frumoasã acolo unde locuim n-am mai fi bolnavi. Ce zici prietene? se trezi întrbându-l pe cel de-al doilea copil, cu voce tare, ºi continuã. - Luãm câþiva? - Am sã iau un lãstar, doar nu ne vedem nimeni. Am sãl duc în grãdina casei mele, zise al doilea. - De ce pentru grãdina ta ºi nu a mea veni rãspunsul primului copil. Încet, încet discuþia se aprinse ºi cei doi se trezirã certându-se. Vocile erau atât de ridicate încât nu se mai auzeau unul pe altul. Vildan ºi mama ei se hotãrârã sã vinã în ajutorul copiilor. Se apropiarã de cei doi ºi Vildan le vorbi astfel copiilor. - Nu este frumos sã luaþi ce nu vã aparþine.Este ca ºi cum ai fura. Peste drum de aceastã grãdinã existã o serã, de unde puteþi cumpãra puieþi de trandafiri câþi vreþi ºi ce culori doriþi. Astfel, veþi reuºi sã vã faceþi propria voastrã grãdinã. Grãdina pe care o vedeþi nu este numai pentru locuitorii acestui oraº ci pentru toþi cei ce poposesc în el. Copiii se ruºinarã, dar mulþumirã lui Vildan pentru informaþie ºi plecarã imediat sã cumpere puieþi de trandafiri pentru grãdina lor. Fatma SADAK / Romanya pagina / sayfa 5 Aprilie / Nisan 2001 Balkan Türkleri Yýlmaz ÖZTUNA Bügün Türklükten eser bulunmayan bir çok büyük þehir, o asýrlarda çoðunlukla Türklerin oturduðu beldeler halindedir: Mesela Belgradda 224 cami, 6 kervansaray, 3.700 dükkanlý büyük çarþý, ayrýca baþka çarþýlar, 98.000 nüfus ve 20 000 kiþilik bir Türk garnizonu vardýr. (Evliya, V,381). Niþ, 2060 haneli, 22 ilkokullu, 200 dükkanlý bir Türk þehridir (Evliya, V,3634). Gene bügün Makenodiyada kalan ve 1912ye kadar Türkiyenin olan Manastýrda, XX, asýrýn ilk yýllarýnda 25 cami vardý. 1957de 10 u ayakta durmaktadýr (Tomovsky, Les Mosquees de Bitola, Üsküp, 1957) Daha 1462de Prens Dukas (XXV), o yýllar için mübalaða olabilecek þu ifadede bulunmuþtur: Bana kalýrsa bugünkü günde Gelibolu Boðazýndan Tunaya kadar olan yerlerde bulunan Türkler,Anadoludaki Osmanlý tabasý olan kýsým Türklerden fazladýr. Hýrstiyan din ve akýydesine en küçük bir sataþma bahis mevzuu deðildir. Asayiþi bozmýyan her Hýrstiyan taba vedýatUllahdýr, Tanrýnýn Türke emanetidir. Sýrbistanda her þeyden önce Osmanlý idaresinde Hýrstiyan kavimleri tamamen yok olmaktan korkmakla kalmayýp, aksine olarak asýrlarca sonra tekrar hürriyetlerine kavuþmalarýna yol açan ve Hýrstiyan kavimleri tamamen yok olmaktan korkmakla kalmayýp, aksine olarak asýrlarca sonra tekrar hürriyetlerine kavuþmalarýna yol açan ve Hýrstiyan Balkan kavimlerinin minnetdar olduklarý dini müsamaha mevcuttu. Kiliseler ve manastýrlar, kavmi þuurunu uyanýk bulundurulmasýna, dilin himayesine ve halk adetlerinin muhafazasýna fevkalade çok hizmet ediyordu(A.Hajek, Sýrbistan, Islam ,Ans,561a.) Pek çok þehir verilip alýnmýþtýr.En çok Venedik, kýyýlarýndaki üslerini býrakmamak için fevkalade, bazan asýrlarca direnmiþ, bu üslerin bazýlarý Türklerle Venedikliler arasýnda bir kaç defa el deðiþtirmiþ, sonunda Venedik, Kuzey Dalmaçya sahili hariç, tamamen balkanlardan sökülüp atýlmýþtýr.1503te elbasan sancak beyi Isa Bey oðlu Mehmed Bey, Draç limanýný Venediklerden kesin þekilde almýþtýr. Avlonya limanýný ise kesin þekilde ancak Kaanuný devirde Korfu- Pulya sefer-i hünmayununda Vezir-i azam Ayas Paþa Venedikten fethetmiþtir. Bazý bölgeler, o kadar Türkleþip Islamlaþmýþtýr ki, 1878 ve 1912 facia, büyük göç ve imhalarýna raðmen bugün de Balkanlarýn bazý bölgeleri Türk veya Müslümandýr. Yugoslavyanýn Kosova eyaletinde Müslüman Arnavutluk tam ekseriyette olduklarý gibi, Makedonya devletinde de çok Müslüman Arnavut vardýr. Yunanistannýn Epir eyaletinde de bazý Müslüman Arnavutlar hala yaþýyor. Bulgaristanda Müslüman Bulgarlar (Pomaklar), Bulgarca konuþtuklarý halde, hala Abdullah, Mehmed, Emine, Fatma gibi Türk ismi almakta, asla Bulgar ismi almamakta ve Müslüman dinini korkunç baskýlara karþý muhafaza etmektedirler. Yalnýz Müslüman Rumlar, Giritten tamamen sürülmüþ, bunlarýn hepsi Türkiyeye gelmiþ, ve þimdi tamamen Rumcayý unutarak türkleþmiþlerdir. Bugün Balkanlarda doðrudan doðruya türk Türk sahalarý da vardýr: Arnavutlukta küçük bir Türk azýnlýðý bulunmaktadýr. Yunanistanda Batý Trakyada Türklerin imhasý mümkin olmamýþtýr. Rodos ve bir iki adada ise Türkler, çok azalmýþtýr. Macedonyada Üsküb çevresinde, bütün göçlere raðmen, hala muhim Türk azýnlýðo bulunmaltadýr. Romanyada Dobrucada Türkler hala ekseriettedir. Yalnýz Dobruca Türklerinin hepsi Osmanlý(oðuz) deðil, bir kýsmý, hatta yarýdan fazlasý Kýrýmdan gelmiþ Kuzey Türküdür. Fakat gene de bugün en mühim Türk kitlesi, sayýlarý bir milyonu bulan Bulgaristan Türkleridir. Rodoplarda yaþýyanlar imha edilmek için büyük baský altýndadýrlar. Fakat asýl büyük Türk kitlesi, Güney Dobruca, bilhasa Deliormanda (Kuzeydoðu Bulgaristan) yaþamakta ve ekseriyet teþkil ettikleri için kendilerini imha, etmek kaabil olmamaktadýr. Boþkoviçin Hatýra Defterinde þu notlarý okuyoruz (Tarih Dergisi, XII,203,216): Dobrucada Yenipazara vardýk. Bu yer, Türk ve Hýristyanlarýn karýþýk oturduklarý bir köy. 50 hane Bulgar ve 250 hane Türk. Bir kaç hane Ulah (Romen) var. Ben bie Ulah evine indim. Sahibi fakirdi ve ancak bir yýl önce bu köye yerleþmiþti. Türk paþalarýnýn idaresinde tahammül edilebilir bir hayat yaþanabildiðini, onun için bir çok Romenin Dobrucaya geldiðini, Romanyada Hýrristiyan voyvodalarýn köylüleri soyup sovana çevirdiklerini söyledi... Dobrucadan çýkýp Tunanýn batý yarýsý üzerinden Ýbrail þehrine geldik. Nehir üzerindeki Türk tersanesinde karavela denen büyük bir gemi inþa halinde idi. Istanbullu armatör Ýshak Aða için inþa ediliyordu. Bu büyük gemiyi, Ýstanbula Ýskenderiyye(Mýsýr) arasýnda iþletecekti. 70 arþýn uzunluðunda ve 17 arþýn geniþliðinde idi. Bu gemi, bir zamanlar bindiðim Venedikin 84 toplu Sen Karl harb gemisinden çok büyüktü. Balkanlarýn her tarafýnýn her bakýmýndan Türkleþtiðine ait kayýtlar sonsuzdur. Mareþal von Moltkenin 19 mayýs 1837de Týrnovayý ve 2 gün sonra Kýzanlýký nasýl tasvýr ettiðini görelim (s.105-9). Týrnova, Balkan Daðlarýnýn kuzey ve Kýzanlýk güney eteklerinde iki küçük þehirdir: Harikulade güzel bir ülke burasi: Her þey yeþil. Derin vadilerin yamaçlarý ýhlamur ve ahlat aðaçlarý ile kaplý. Geniþ çemenlikler, dereleri çeviriyor. Bereketli buðday tarlalarý ovalarý kaplýyor ve ekilmiyen sahalar bile hayvanlar için zengin çayýrlarla örtülü. Teker teker daðýlmýþ bir çok aðaçlar ayrý cazibe veriyor ve koyu gölgelerini açýk yeþil zemin üzerine seriyorlar. Tuna vadisinin Dessaudaki görünüþüne pek benziyor... Tunaya yaklaþtýkça yalnýz Türk köylerine rastlanýyor. Bu bölgede hiç Bulgar köyü yok gibi. Týrnovada Türklerden baþka Bulgar ve rumlar da var. II Sultan Mahmud, Týrnovaya girerken, þehrin çok açýðýndan itibaren halk iki sýralý dizilmiþti. Redif askerleri selam duruyordu. Rum kadýnlarý Basiliusun (Roma Imparatoru yani padiþah) geliþini seyretmek için düz damlarý ve teraslarý doldurmuþlar. Ben bu þehir kadar romantik mevkili bir yer görmedim... (devam) Universitatea din Istanbul - 1930 - TRT 23. Uluslararasý 23 Nýsan Çocuk Þenliði 23 Aprilie o sãrbãtoare a copilãriei UNESCO tarafýndan Dünya Çocuk Yýlý ilan edilen 1979 yýlýnda TRT kurumunca ilk kez düzenlenen TRT Uluslararasý 23 Nisan Çocuk Þenliði nin bu yýl 23.ncüsü düzenleniyor. Ulu önder Atatürkün Türk Çocuklarýna armaðan ettiði dünyadaki ilk ve tek resmi çocuk bayramý olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramýný uluslararasý düzeyde kutlamak; bu bayram sevincimizi dünya çocuklarýyla paylaþmak; çocuklar arasýndaki kardeþlik, sevgi, dostluk baðlarýný geliþtirmek ve onlarý barýþýn hakim olacaðý bir geleceðe hazýrlamak amacýyla 1979 yýlýnda baþlatýlan þenliðe bu yýl 40 ülke katýlýyor. Bu yýldan beri Koç Grubunun mali katkýlarýyla gerçekleþtirilen þenlik 17 Nisanda Istanbulda þenlik açýlýþ yürüyüþüyle baþlayacak. Ünlü sanatçý Sezen Aksunun dünya çocuklarý için bir þarký bestelediði þenliðe Birleþmiþ Milletler Genel Sekreteri Kofi Annanda bir mesaj yolluyor. În fiecare primãvarã, Turcia îmbracã haine de sãrbãtoare. Cu dragoste, mama primeºte în casa ei pe toþii copiii lumii la marele bal al primãverii. În anul 1979 Televiziunea din Turcia a fãcut un demers prin care a solicitat ca data de 23 aprilie sã fie decretatã o zi a copiilor din întreaga lume. De atunci ºi pânã astãzi, aceastã sãrbãtoare a copiilor, care era deja consfiinþitã de Mustafa Kemal Ataturk ca un dar oferit tuturor copiilor lumii, este permanentã. Cum poate un copil sã se bucure singur de viaþã, dacã lângã el nu sunt ºi alþii? Anul acesta, la sãrbãtoarea copilãriei vor participa copii din 40 de þãri. Ca de fiecare datã, Concernul Ko. va sponsoriza tot festivalul, iar solista de muzicã pop Sezen Aksu a pregãtit o piesã muzicalã specialã pentru aceastã zi, cu un mesaj special adresat Secretarului General al ONU, Kofi Annan. (G.A) Copiii din Constanþa care au participat în anul 1998 la Ankara cu prilejul acestui festival Farmacia naturii Preparate din plante medicinale Maceratul (plãmãdeala la rece) reprezintã înmuierea plantei în apã rece (la temperatura camerei, 15-250C) un timp variabil, de la o jumatate de orã la 7-8 ore maximum, amestecându-se de mai multe ori. Se macereazã, de obicei, plantele mucilaginoase (nalba, nalba mare, inul, vâscul). Maceratul din rãdãcina nalbei mari, de pildã, se preparã dintr-o lingurã de plantã lãsatã 30 minute în 250 ml apã rece, iar din vâsc 2 linguriþe plantã la 250 ml apã rece, timp de 7-8 ore. Siropul medicinal este un extract apos (prin infuzie, decoct etc.) îndulcit puternic (360 g extract plus 640 g zahãr). Zahãrul se dizolvã la rece sau la cald în vase smãlþuite. Completarea lichidului la litru se face numai cu apã fiartã. Un sirop foarte necesar este cel de muguri de pin: 100 g muguri striviþi se macereazã 12 ore în 100 ml alcool de 600, la care se adaugã 500 ml apã clocotitã; se lasã în repaus 6 ore dupã care se strecoarã ºi se adaugã 640 g zahãr dizolvat pe baie de apã. Se completeazã cu apã fiartã pânã la un litru. A doua categorie de preparate de uz intern sunt soluþiile extractive hidroalcoolice, cu solventul amestec de alcool cu apã în diferite proporþii. Muºeþelul Muºeþelul, numit în unele locuri ºi romaniþã sau morunã este una din cele mai vechi ºi folosite plante medicinale. Creºte pretutindeni, pe marginea drumurilor, lanurilor, pe lângã case. În unele regiuni ale þãrii se întâlnesc câmpii întinse cu muºeþel dar, datoritã folosirii erbicidelor ºi îngrãºãmintelor chimice el nu mai creºte abundent pe marginile culturilor agricole. Florile conþin ulei volatil, de culoare albastrã, care, datoritã unui principiu numit azulen ºi a unui glicozid de naturã flavonicã (apigenina), au proprietãþi antispasmodice, anestezice, dezinfectante ºi antiinflamatorii. Datoritã acestor însuºiri infuzia de muºeþel calmeazã spasmele muºchilor stomacului provocate de gastrite ºi colite însoþite de colici. Azulenul din uleiul de muºeþel prezintã un efect favorabil în unele stãri alergice, astmul bronºic al copiilor. Proprietãþile antiseptice ºi bactericide ale muºeþelului sunt mult apreciate în medicina ºtiinþificã. Infuzia de muºeþel se recomandã contra diareei ºi în general în toate afecþiunile stomacului ºi intestinelor, de cele mai multe ori în asociaþie cu frunzele de mentã. O acþiune binefãcãtoare aduce în bolile de ficat. Ceaiul de muºeþel, împreunã cu anason sau fenicul, se dã copiilor pentru calmarea colicilor ºi eliminarea gazelor. În rãceli ºi gripã ceaiul de muºeþel provoacã transpiraþie ceea ce face sã scadã febra. Datoritã proprietãþii antiseptice (calmeazã durerile ºi reduce inflamþiile), muºeþelul se foloseºte extern sub formã de cataplasme, clisme, gargarã ºi bãi în diferite afecþiuni. Rãnile cu puroi, arsurile, hemoroizii, durerile de gât, diferite ulceraþii ale pielii, leucoreea, abcesele dentare, conjunctivita, sunt influenþate în bine de muºeþel. Unele eczeme zemuinde sunt ameliorate dacã se presarã pe ele flori de muºeþel pulverizate. Pãrul spãlat cu muºeþel capãtã un aspect mãtãsos ºi în acelaºi timp îºi întãreºte rãdãcina. Calmeazã tenurile înroºite ºi iritate. În arsuri, muºeþelul se poate folosi sub forma de ulei. Contra durerilor de cap unii autori recomandã câte 1 g de flori pulverizate, luate la câteva ore dupã masã. Pentru tenurile ridate, iritate, congestionate, uscate se aplicã comprese. Bãile de abur fãcute cu muºeþel ajutã la curãþarea radicalã a tenului. În gastrite ºi enterite se poate folosi urmãtorul amestec de plante: muºeþel, coada- ºoricelului, pelin, mentã, salvie. Ceaiul se bea neândulcit, pe stomacul gol în cursul unei zile, în douã reprize. Florile de muºeþel intrã în compoziþia ceaiurilor contra colicilor pentru adulþi ºi copii, anticolitic, gastric, sudorific, gargarã ºi a produselor cosmetice. Bediha Cocoi - Aprilie / Nisan 2001 PEYGAMBERIMIZ HZ. MUHAMMEDIN HAYATI Rýza Deniz Çocukluðu ve gençliði Hz. Peygamber Miladý 571 senesi (20 Nisan) Rabiülevvel ayýnýn 12 Pazartesi gecesi Mekkede doðdu. Babasý Kureyþ kabilesinin Haþimi soyundan Abdülmutalibin oðlu Abdullah, annesi Zühre oðullarýndan Vehbin kýzý Aminedir. Anne ve baba tarafýndan soyu Hz. Ibrahime dayanýr. Peygamberimiz Ben iki kurbanlýðýn oðluyum demekle soyunun Hz. Ibrahimden geldiðim bildirmiþtir. Adýný dedesi, Muhammed koymuþ. Niçin bu adý koyduðunu soranlara, Dilerim ki gökte Hak, yeryüzünde halk onu hayýrla yad etsinlercevabýný vermiþtir. Diðer kitaplarda Hz. Peygamberin doðumunda harikulade olaylarýn cereyan ettiði bildirilmektedir. Bunlar Sava Gölünün kurumasý, ateþperestlerin senelerce hiç sönmeden yanan ateþlerinin sönmesi, Kisranýn saraylarýndan sütunlar yýkýlmasý, gökyüzünün nurlanmasý ve alemlere rahmet Hz. Muhammed doðdu nidasýnýn duyulmasý gibi. Hz. Peygamberin doðduðu yýllarda dünyada ve bilhassa Arap yarýmadasýnda yaþanýyordu. Allah diye kendi elleriyle yonttuklarý taþlara, aðaçlara tapýyorlar, kýz çocuklarý diri diri topraða gömüyorlardý. Kadýnlar kumar masalarýnda bir metalo gibi alýnýp satýlýyor, kadýna deðer verilmiyordu. Ýçki, kumar, fuhuþ çok yaygýndý.Zayýf eziliyor, güçlü haksýz da olsa haklý çýkýyordu. Kabileler arasýnda tefrikadan insanlar birbirlerini yiyiyordu. Milli Þairimiz (Mehmet Âkif Ersoy, Bir gece adlý þiirinde bu durumu þöyle dile getiriyor: On dört asýr evvel, yine böyle bir geceydi, Kumdan, ayýn ondördü, bir öksüz çýkýverdi. Lâkin o ne hüsrandý ki hissetmedi gözler, Kaç bin senedir, halbuki bekleþmedelerdi. Nerden görecekler? göremezlerdi tabii Bir kerre, zuhur ettiði çöl, en sapa yerdi. Bir kerrede, mamure-i dünya, o zamanlar Buhranlar içindeydi, bu günden de beterdi. Sýrtlanlarý geçmiþti beþer yýrtýcýlýkta Diþsiz mi bir insan, onu kardeþleri yerdi. Fevza bütün afakýna sarmýþtý zeminin Salgýndý, bu gün þarký yýkan, tefrika derdi. Peygamberimizin doðumundan 6 ay önce babasý Abdullah Suriye seyahatinden dönerken 25 yaþýnda hastalanarak Medinede vefat etmiþ ve oraya defnedilmiþtir. Mekkede yeni doðan çocuklarý, Mekkenin havasý aðýr olduðu ve çöl ikliminde çocuklarýn daha saðlýklý olarak yetiþtikleri ve bozulmamýþ Atunci când Allah l-a creat pe om, l-a înzestrat cu inteligenþã, adicã putere a minþii ºi gândire. Învãþaþii islamului au numit omul Creaþia care are capacitatea de a vorbi., iar expresia din filozofia cartesianã Gândesc deci exist este o ilustrare clarã a acestui fapt. Cele mai importante elemente care îl deosebesc pe om de celelalte creaturi sunt: · are un suflet pe lângã trup; · poate gândi, evalua evenimente cu ajutorul minþii; · poate decide folosindu-ºi mintea ºi apoi poate pune în practicã acea decizie; · poate distinge între bine ºi rãu; · poate conºtientiza greºelile pe care le-a fãcut ºi deci se poate cãi pentru ele. Dar întrebarea care se pune este: poate omul sã utilizeze toate aceste arme puternice care i s-au dat fãrã a fi îndrumat sau poate el sã gãseascã calea dreaptã ºi sã îl înþeleagã cu propriile sale puteri pe Allah? O privire retrospectivã asupra istoriei ne va arãta cã atunci când au fost lãsaþi singuri, fãrã îndrumare de la Allah, oamenii au deviat de la calea dreaptã. Cu ajutorul minþii omul s-a gândit la Omnipotenþa care l-a creat, dar nu a reuºit sã gãseascã calea care duce la Allah. Cei care nu au auzit despre Profeþii trimiºi de Allah, au cãutat, mai întâi, Creatorul în jurul lor. Soarele, care era lucrul cel mai folositor pentru om, a fãcut pe unii sã creadã cã el a fost forþa creatoare ºi deci au fasih Arapça öðrenmeleri için süt anneye vermek adetti.Peygamberimizi emzirdi. 4 yaþýna kadar büyüttü. Bu sayede evine bolluk ve bereket yaðdý. Süt annesi sonra, annesine teslim etti. 6 yaþýndayken annesi onu hizmetçileri Ümmüeymen ile birlikte Medineye babasýnýn kabrini ziyarete götürdü. Dönüþte Ebva köyünde annesi hastalandý ve öldü. Böylece hem anadan hem babadan öksüz kaldý. Ümmeüyemen onu Mekkeye getirip dedesi Abdulmuttalibe teslim etti.8 yaþýna kadar dedesinin yanýnda kaldý. Onun da vefatýyla amcasý Ebü Talip onu himayesine aldý. Peygamberimizin gencliði amcasýnýn yanýnda geçti. Çocukken onunla Þama ticaret için gitti. Konuþmaya baþladýðýndan itibaren çocukluðu ve gençliði tertemiz geçti. Hiçbir cahiliyet adetine bulaþmadý. Doðruluðu, dürüstlüðü, yardýmseverliliði ile þöhret buldu ve kendine en güvenilir kiþi anlamýnda el-Emin ismi verildi. EVLÝLÝÐÝ Hz. Hatice ile ticaret ortaklýðý yaptý. Onun güvenirliliðine hayran kalan zengin ve dul olan Hz. Hatice Peygamberimizle evlendi. O zaman Peygamberimiz 25, Hz.Hatice 40 yaþýnda idi. Çok mutlu bir yuva kurdular. Bu evlilikten Peygamberimizin Kasým, Zeynep, Rukiye, Ümmügülsüm, Fatima ve Abdulah isminde 6 çocuðu oldu. bunlardan Fatima hariç hepsi Peygamberimizden önce vefat ettiler. Þu anda soyu Hz.Ali ile Hz. Fatmadan devam etmektedir. Peygamberimiz 40 yaþýna kadar içerisinde saygýn bir mevkiye sahipti. Sözüne güveniler ve son derece itimat ederlerdi. Kýymetli eþyalarýný ona emanet ederlerdi.Sözünden çýkmazlardý. Kabenin tamirinde yaptýðý hakemlik de bunun en güzel örneðidir. Peygamberlik sýfatý 40 yaþlarýna doðru zaman zaman Hýra daðýna çýkar orada, maðarada günlerce tefekkür eder, bildiðince Allaha dua ederdi. Bazý garip olaylara þahit olmaya baþladý. Garip rüyalar gördü. Gasibden sesler duymaya baþladý. Miladi 610 yýlý Ramazanýn Kadir gecesinde 40 yaþýnda iken Cebrail ilk vahyi Hýra daðýnda getirdi. Gelen ilk vahiy, Alak Süresinin ikra diye baþlayan ilk ayetleri oldu. Yaratan Rabbinin adý ile oku. O, insaný alaktan yarattý. Oku, kalemle öðreten, insana bilmediðini belleten Rabbin, sonsuz kerem sahibidir. Hz. Peygamber meleðin arkasýndan bu ayetleri okudu. Maðradan çýkarak evine gitmek için yola düþtü. Yolda Ya Muhammed Sen Allahýn elçisisin ben de Cibrilim dediðini duydu. Cebraili gördü. Korku içine evine vardý. Hz. Haticeye durumu anlattý. Hz. Hatice þu sözlerle onu teselli etti: Öyle deme, Allaha yemin ederim ki, Cenab-ý Hak seni hiçbir vakit utandýrmaz. Çünkü sen, akrabaný Ýþini görmekten aciz kiþilerin iþini görürsün fakire verir, misafiri aðýrlarsýn, Hak yolunda zuhur eden olaylarda halka yardým edersin Hz. Hatice sonra onu amcazadesi Varakaya götürdü. O Tevrat ve Incili bilen bir ihtiyardý. Onlarý dinledikten sonra: Müjde sana Ya Muhammed! Allaha yemin ederim ki sen Hz. Isanýn haber verdiði son Peygambersin. Gördüðün melek senden önce Cenab-oý hakkýn Hz. Musaya gönderdiði melektir. Keþke genç olsaydým da kavmin seni yurdundan çýkaracaðý günlerde sana yardýmcý olabilseydim..... dedi. Hz. Peygambere ilk iman eden Hz. Hatice oldu. Sonra evlatlýðý Zeyd, sonra küçük yaþlý Hz. Ali ve sonra da en samimi arkadaþ ve dostlarýndan Hz. Ebu Bekir. Peygamberimiz Islamý önce gizli, sonra da Allahtan aldýðý emirle aþikare, insanlara duyurdu. Yakýn akrabasýný safa tepesine çýkarak çaðýrdý. Onlar toplandýktan sonra: Þu daðýn arkasýnda düþman var, size saldýracak desem bana inanýr mýsýnýz? diye sordu. Hep bir aðazdan: Evet inanýrýz. Þimdiye kadar senden yalan söz duymadýk dediler. O zaman Peygamberimiz O halde ben size önümüzde þiddetli bir azap günü bulunduðunu, Allaha inanýp kulluk etmeyenlerin en büyük azaba uðrayacaklarýný haber veriyorum... diyerek sözlerini bitirdi ve hemen muhalefet ettiler. Ebu Leheb: Helak olasýca bizi bunun için mi çaðýrdýn? diyerek gönlünü kýrdý. Peygamberimiz insanlarý Islama davete devam etti. Müþrikler insanlara çok eza ve cefar ettiler. Kýzgýn güneþ altýnda, kýzgýn kumlar üstüne çýrýlçýplak yatýrarak taþlarla bastýrdýlar. bazýlarý habeþistana hicret etti. Ýnançlarýndan zerre taviz vermediler. Mekke müþrikleri alay hakaret ve iþkencenin her çeþidi denediler, Haþimoðullarýyla her türlü alýþveriþ, konuþmayý, sosyal her türlü iliþkiyi keserek boykot ettiler. Müslümanlar aç kaldý, susuz kaldý. Islam yine yayýldý. Bu arada Peygamberimiz iki acýklý olayla karþýlaþtý. Bunlardan biri kendisine büyük destek veren amcasý Ebu Talibin ölümü ile diðeri de sevgili eþi Hz. Haticenin vefatý. Mekke devrinin onuncu yýlýna rastlayan bu yýla tarihçiler hüzün yýlý adýný veriyor. Kureyþlilerin zulümleri iyice armýþtý. Peygamberimiz bir melce aramak için Taife gitti. Orada da sokak çocuklarýna taþlattýlar. Ayaklarý kan içerisinde kaldý, yanýnda bulunan hizmetçisi Zeyd kendini taþlara sipet etti. Medineden gelen kafilelerle temas kurdu. Akabe biatlarý oldu. Receb ayýnýn 27, gecesi 621de Cenab-ý Hakkýn ilahi davetiyle Mraça yükseldi. Peygamberimizin izniyle müslümanlar Medineye hicret ettiler. Peygamberimiz Miladi 622 yýlýnda Hz. Ebu Bekirle birlikte hicret etti. medineliler Peygamberimizi büyük bu sevinçle Kubada karþýladýlar. Burada 14 gün kaldý ve bizzat kendilerinin de çalýþmasý ile Kuba Mescidini inþa ettiler. 14 gün sonra karþýlamaya gelenlerle birlikte bir cuma günü devesine binerek Medineye hareket etti. Ilk cuma namazýný ranuna denilen mevkide kýldýrdý. Cuma namazýndan sonra Medineye hareket etti. Medine tarihi bir gün yaþadý. Yola iki taraflý dizilen halk Allahýn Resulü geldi, Allahýn Rasulü geldi baðrýþtý. Çocuklar þiirler okudu. Herkes ey Allahýn Rasulü bize buyur, diye davette bulundu. O, devesinin çoktüðü Hz. Halidin evinde misafir oldu. Medinede ilk önce mescid ile Peygamberimizin haneleri yapýldý. Ensar ile Mühacýr arasýnda kardeþlik esasý getirildi. Peygamberimiz Hz. Aiþe ile evlendi. Yahudilerle vatandaþlýk antlaþmasý yapýldý. Ezaný Muhammedi, namaz vakitlerini ilan için meþru oldu. Hicretten sonra Medinede müslümanlar müþriklere karþý koyabilecekleri duruma gelince cihad izni verildi. Bedir, Uhud, Hendek Savaþlarý Mekke müþrikleri ile yapýldý. Hayber fethedildi. Tebuk seferi yapýldý. Bir çok ülkelere Ýslama davet için elçiler gönderildi. Arap Yarýmadasý baþtan baþa Islam hakimiyetine girdi ve Islam devleti kuruldu. Hicretin 10 yýlý: Miladý 632 yýlýnda Veda Haccýný yaptý. 140-150 bin müslümana Arafatta hitap ederek Medineye döndü. Hastalandý. Lailahe illallah. Ölümün de þiddetleri var. Allahým, ölüm sýkýntýlarýna katlanmak için bana yardým et, beni baðýþla diye dua etti. Elini kaldýrdý 3 defa: Allahým beni Reffýki Ala camiasýndan kýl dedi. Baþý Hz. Aiþenin kucaðýnda olduðu halde Rabbine kavuþtu. În plus ei aveau calitãþi morale pure ºi deci capacitatea de a comunica poruncile lui Allah cãtre noi. Profeþii au fost cei mai mari îndrumãtori. Ultimul ºi cel mai mare profet care a transmis învãþãturile divine a fost Muhammad iar cartea sfântã a fost Koranul. Îndrumãrile rostite de Muhammad se numesc al-Hadîth ash-sharîf. Ele au fost adunate în multe cãrþi cu o valoare inestimabilã. Pe lângã Koran ºi Hadîth ash-sharîf au existatat, de asemenea, mari învãþaþi care au oferit îndrumare. Dar existã oameni care îi dezaprobã pe aceºti învãþaþi ºi spun: De ce este nevoie de aceºti învãþaþi? Nu poate o persoanã sã îºi gãseascã cale cea dreaptã ºi sã devinã un bun musulman citind doar Koranul ºi studiind Hadîth ash-sharîf? Aceastã presupunere este falsã. O persoanã care nu are cunoºtinþe legate de fundamentele religiei nu poate pãtrunde înþelesurile profunde ale Koranului. Chiar ºi cel mai bun atlet are nevoie de un antrenor care sã îl pregãteascã pentru marile întreceri. Nici cel mai bun expert nu va putea sã utilizeze un dispozitiv pânã ce nu este învãþat cum sã o facã. Din acest motiv este nevoie sã citim ºi lucrãrile marilor învãþaþi care sunt numiþi Murshidi Kamil (maeºtrii perfecþi). Cei mai importanþi învãþaþi ai islamului sunt imamii (conducãtorii) celor patru madhhab ºi anume: al- Imam al-a`zam Abu Hanîfa, al-Imam ash-Shafi`î, Imam Malik ºi Imam Ahmad bin Hanbal. Aceºtia sunt consideraþi cei patru stâlpi ai islamului. Pentru a înþelege corect sensurile Koranului este nevoie de cel puþin cartea unuia dintre aceºti patru imami. Cui I se va adresa o persoanã care are o problemã de sãnãtate? Unui avocat, unui învãþãtor sau unui medic? Bineînþeles cã va merge la medic. Tot aºa cel care cautã un remediu pentru a-ºi salva religia ºi credinþa trebuie sã apeleze la un specialist în religie, nu la un avocat, matematician, ziarist sau film. Pentru a fi un învãþat în ceea ce priveºte religia, acesta trebuie sã aibã cunoºtinþe solide cu privire la ºtiinþele contemporane, sã cunoascã Koranul ºi sensurile lui pe de rost, sã cunoascã multe hadîth ºi sensurile lor. Pentru o persoanã ignorantã care nu îºi cunoaºte boala sau medicamentul necesar, este aproape imposibil sã aleagã învãþãtura corectã din miile de învãþãturi. Dar unii interzic credincioºilor sã citeascã aceste învãþãturi din cãrþile marilor învãþaþi spunând: Toþi trebuie sã citeascã Koranul ºi hadîthurile ºi sã înveþe despre credinþã din ele. Ei nu trebuie sã citeascã cãrþile madhhab. De fapt absurditatea a mers aºa de departe încât s-a început sã se numeascã cunoºtinþele din aceste cãrþi politeism ºi necredinþã. Adevãrul este cã fãcând acest lucru se încearcã oprirea oamenilor sã înveþe despre esenþa islamismului ºi deci se provoacã mai mult rãu în loc de ajutor. Islam ºi Creºtinism început sã i se închine. Încetîncet pe mãsurã ce a descoperit forþele naturii, cum ar fi furtuna, focul, marea furioasã, vulcanul etc., el a crezut cã aceºtia erau ajutoarele Creatorului. Omul a încercat sã simbolizeze pe fiecare în parte. Astfel au apãrut idolii. El s-a temut de furia acestora ºi de aceea le-a sacrificat animale. Din nefericire s-au fãcut ºi sacrificii umane. Orice eveniment nou inspira apariþia unui idol, mãrind numãrul celor care simbolizau evenimente. Atunci când a apãrut islamismul, în Kaba existau 360 de idoli. Concluzia este cã omul, cu propriile puteri nu ar putea sã îl înþeleagã pe Allah, adevãratul Creator al lumii. Chiar ºi în zilele noastre existã oameni care se închinã soarelui ºi focului. Nu trebuie sã ne mire acest lucru pentru cã fãrã o îndrumare, o luminã nu poate fi gãsitã calea cea dreaptã în întuneric. În versetul al 15-lea din Sura al-Isra din Koran se spune Noi nu vom pedepsi [pe cei ce se închinã idolilori] pânã la sosirea Profetului. Allah a trimis Profeþii pentru a-i învãþa pe oameni despre Unicitatea sa ºi pentru a face distincþia dintre bine ºi rãu. Profeþii au fost oameni ca ºi noi. Ei au mâncat, au dormit ºi s-au simþit obosiþi. Ceea ce i-a deosebit de oamenii obiºnuiþi a fost faptul cã abilitãþile lor intelectuale ºi de evaluare erau mult mai mari decât cele normale. pagina / sayfa 6 Traducere adaptatã din Islam and Christianity /Waqf Ikhlas Publications No:12 de Bediha Cocoi pagina / sayfa 7 Vârsta Aprilie / Nisan 2001 reciproce. Goruculuk este încã principalul mod de cãsãtorie în regiunile în care tradiþiile se mai pãstreazã. Goruculuk înseamnã cã mai multe femei din rândul familiei bãiatului care vrea sã se cãsãtoreascã sunt alese sã o viziteze pe viitoarea mireasã. Ea este cea care a fost propusã de cãtre rude pentru mãritiº. Musafirele examineazã fata cu mare atenþie ºi îºi dezvãluie scopul vizitei. Acest procedeu se numeºte A vedea o fatã prin trimiterea unei femei care o întreba dacã doreºte sã se cãsãtoreascã. (hiz bakma, gorucu cikma, dunur gezme). Dupã ce femeile ºi-au dat acordul în ceea ce o priveºte pe fatã, familia tinerei primeºte un rãgaz de timp pentru a aduna la rândul ei informaþii despre viitorul mire. Ca urmare a acordului celor douã pãrþi sarcina unor asemenea persoane se sfârºeºte. Pentru cã sarcina de a-l vedea pe viitorul mire revine tot femeilor, tot ele sunt cele care cer mana fetei. În cadrul ceremoniei de cerere în cãsãtorie a fetei, se are în vedere sã se includã între cei care vor merge la ea acasã persoane respectate care nu vor fi refuzate de familia miresei. Deoarece familia fetei ar putea sã refuze, aceastã vizitã se va repeta. Cãsãtoria la turci (II) Vârsta la care se cãsãtoresc tinerii variazã dupã regiune. În zilele noastre se poate observa în regiunile care pãstreazã încã tradiþiile, cã bãrbaþii se cãsãtoresc la 17-22 ani. În unele zone bãrbaþii trebuie sã îºi satisfacã mai întâi serviciul militar, iar în altele este important ca ei sã se cãsãtoreascã înainte. În mod similar fetele se cãsãtoresc la 17- 20 ani, diferenþa de vârsta între cei doi variând între 4-5 ani. În ceea ce priveºte actul cãsãtoriei în sine, societatea nu a acordat aceleaºi drepturi bãrbatului ºi femeii. Bãrbatul ºi familia sa iau iniþiativa în aceastã situaþie, în timp ce mireasa ºi familia sa rãmân pasive. Primul pas este fãcut de bãrbat ºi de familia sa. Ceremonia cererii în cãsãtorie (Goruculuk) La familiile care þin la tradiþie, cãsãtoria începe prin a cãuta sau a vedea mai întâi fata. Familiile care doresc sã îºi cãsãtoreascã bãieþii cautã mai întâi fata la rude, vecini, prieteni apropiaþi. În aceastã problemã vecinii ºi rudele sunt de mare ajutor. În marile oraºe ale Turciei influenþa schimbãrilor culturale este mai puternicã. În acest sens au început sã se rãspândeascã cãsãtoriile prin întâlniri directe ºi înþelegeri - CAFEA TURCEASCà Licoarea care ne face dimineþile mai frumoase este cu siguranþã o ceaºcã aburindã cu cafea. Se pare cã încã din sec. al X-lea marele medic Al-Razi a semnalat virtuþile profilactice ale acestei bãuturi. În jurul anului 1555 cafeaua a fost introdusã ºi în Istanbul de cãtre doi sirieni care au deschis stabilimente de cafea. Moda acestor stabilimente de cafea se rãspândeºte rapid, dar sunt imediat suspectate de autoritãþi cã ascund cercuri politice, imoralitate ºi trândãvealã. O perioadã au fost interzise, au fost considerate infracþiune, ºi chiar s-a aplicat pedeapsa capitalã. Din Istanbul, preþioasa bãuturã, se rãspândeºte încã din sec. al XVII-lea la Veneþia ºi apoi în toatã Europa. Cu timpul cafeaua a reuºit sã ocupe un loc important în tradiþia bucãtãriei turceºti. Pentru preparare ei este folosit un vas special din alamã numit cezve. Acest vas are un fund lat ºi se subþiazã în partea de sus, ceea ce ajutã la formarea caimacului. Iatã douã reþete pentru prepararea cafelei turceºti Material preluat ºi prelucrat de pe internet Bediha Cocoi Micii Picasso Joi, 22 Martie 2001, a avut loc la muzeul de artã popularã Constanþa vernisajul lucrãrilor elevilor de la Liceul de Artã Constanþa. Expoziþia a cuprins 165 de lucrãri pe sticlã ºi lemn. Elevii au fost îndrumaþi de cãtre profesorul Petru Hederfai. Au expus picturã tradiþionalã musulmanã elevii: Segel Mujdava, Alef Mustafa ºi Sibel Osman. Am stat de vorbã cu fiecare ºi am cules informaþii în legãturã cu tehnica picturii, mirajul culorilor, planuri de viitor etc. Reporter (I.S.): Osman Sibel, de când aþi început sã lucraþi? O.S.: Am început sã lucrãm acum ºase luni. Rep.: În ce constã tehnica aplicatã lucrãrilor tale? O.S.: Întâi se degreseazã geamul cu spirt, apoi se executã lucrarea în tuº cu ajutorul unei peniþe; se suflã cu ºerlac (lac special pentru fixarea tuºului); se lasã la uscat timp de aproximativ 20 min ºi apoi începem sã Doamna profesor Gelal Firdes, inspector de pictãm. Pe spaþiile goale se întinde un adeziv(Mixtion) cu specialitate în cadrul I.S.J. Constanþa, alãturi ajutorul unei pensule aspre, apoi se lipesc foiþe de aur ºi de elevii musulmani, la vernisajul expoziþiei argint. Se înrãmeazã lucrarea cu o ramã simplã de lemn. de la Muzeul de Artã Popularã Rep:- Mujdaba Segel, ce poþi sã ne spui despre cele 4 lucrãri ale tale? M.S.:-Cele patru lucrãri ale mele reprezintã episoade istorice din cultura, istoria ºi religia musulmanã. Prima lucrare îl reprezintã pe Sultanul Sulyman stând pe tron, a doua lucrare Sultanul Sulyman primind pe Prinþul Erdelului în cortul sãu, a treia lucrare Mevlâna vorbind cu Molla ªems-ed-in iar a patra lucrare Intrarea trupelor otomane în Revan. Rep: - Ai întâmpinat greutãþi în realizarea picturilor? M.S: - La început a fost mai greu în procurarea câtorva materiale dar cu sprijinul d-lui prof. Petru Hederfai am reuºit sã termin aceste lucrãri. Rep: - Mustafa Alef, ce culori ai folosit la realizarea picturilor ºi ce au reprezentat cele ºase lucrãri ale tale? M.A.: - Am folosit culori pastelate redând lumini ºi umbre astfel încât sã încânte privirile oricãrui iubitor de picturã. Cele ºase lucrãri reprezintã: Prima lucrare Sultanul Suleyman cu gardienii sãi A doua lucrare Portretul Sultanului Mehmet al II-lea A treia lucrare Parada meºterilor de cuþit pe hipodrom A patra lucrare Vederea Castelului Faº de pe Marea Neagrã A cincea lucrare Cucerirea Vienei Iar a ºasea lucrare Sultanul Suleyman pe cal. Rep: - Cum au fost apreciate lucrãrile din expoziþie? M.A.: - Lucrãrile din expoziþie au fost apreciate de cãtre criticul de artã, Alis Dinculescu ºi de invitaþii noºtri. Eu ºi colegii mei vrem sã le mulþumim în primul rând persoanelor care ne-au ajutat: - d-lui prof. Petru Hederfai, - d-nei director a Uniunii Artiºtilor Plastici Alis Dinculescu - d-nei director al Liceului de Artã Constanþa, Nicoleta Heroin ºi în special d-nei director al Muzeului de Artã Popularã, Mariana Margiru, pentru gãzduirea lucrãrilor noastre. Rep: - Ce planuri de viitor aveþi? Toþi: - Prevedem deocamdatã o expoziþie la Galeriile de Artã din Mamaia cu prilejul deschiderii sezonului estival. Rep: - Vã doresc succese în viitor ºi sã realizaþi cât mai multe lucrãri. Subihan IOMER · Pentru douã ceºti avem nevoie de douã linguriþe de cafea mãcinatã ºi zahãr dupã gust (douã linguriþe rase). Cantitate de apã pentru douã ceºti se amestecã cu cafeaua mãcinatã, se fierbe pânã dã un clocot. Se serveºte imediat. · Se pune o linguriþã cu vârf de cafea mãcinatã în ceaºcã peste care se toarnã apa clocotitã ºi se adaugã zahãrul dupã gust. Nilgün ASAN O picãturã de prospeþime - Eau de Cologne Eau de Cologne, apa de colonie este cel mai celebru ºi cel mai folosit produs cosmetic al tuturor timpurilor. Nu se ºtie cine a inventat apa de colonie, dar sunt foarte mulþi care pretind acest lucru. La începuturi apa de colonie era folositã în scopuri medicale, având incluse în formula sa esenþe de rosmarin, flori de portocal, bergamot ºi lãmâiþã. Se picura apa de colonie pe zahãr sau în vin pentru alungarea disconfortului aparatului digestiv. De asemena era folositã pentru masaje ºi ca apã de gurã. O datã cu sec. al XVIII-lea, un secol al schimbãrilor, ºi apa de colonie îºi transformã mirosul puternic ºi greu, care era asociat cu aristrocraþia, într-un miros cu accente de prospeþime ºi simplitate. Apa de colonie a fost adusã în Imperiul Otoman în timpul sultanului Abdülhamid II (1876-1909), fiind importatã de la Farinas Eau de Cologne. În 1882 Akmet Faruki devine primul producãtor de apa de colonie turceascã. Apa de colonie ia rapid locul apei de trandafiri, care era oferitã musafirilor în semn de ospitalitate. Aceastã tradiþie a fost pãstratã pânã în zilele noastre. Producþia de apã de colonie s-a extins rapid în toatã þarã, fiecare zonã având arome specifice (flori de portocal, ceai, trandafiri, mere, mãsline, tutun etc). Apa de colonie ºi-a câºtigat un loc important în viaþa ºi cultura poporului turc ºi probabil îºi va pãstra acest loc mult timp de acum încolo. Nilgün ASAN - pagina / sayfa 8 Aprilie / Nisan 2001 23 NÝSANDA ATATÜRKÜ ROMANYADA ANIYORUZ VE NEDEN ATATÜRK? olmuþlardýr. Akraba olmakla meþguldürler. Bu itibarla insan mensup olduðu milletin varlýðýný 23 Nisan, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde önemli bir yer tutar. 23 Nisan, Ulusal Eðemenlik ve mutluluðunu düþündüðü kadar, bütün ve Çocuk Bayramýdýr. Bu bayramý ulu önder Atatürk, Türk çocuklarýna armaðan etmiþtir. dünya milletlerinin huzur ve mutluluðunu da Türk çocuklarý da bu bayramý dünya çocuklarý ile her yýl birlikte kutlamaktadýrlar... düþünmeli ve kendi milletinin saadetine ne Dünyanýn her ülkesinden olduðu gibi dostumuz ve yakýn komþumuz Romenlerin ve siz kadar deðer veriyorsa, bütün dünya soydaþlarýmýzýn çocuklarý da Türkiyede Türk çocuklarý ile birlikte bu bayramý sevinçle milletlerinin saadetini saðlamaya elinden kutlamaktadýrlar. Ýçinde yaþadýðýmýz Köstenceden Türkiyeye 23 Nisan Ulusal Eðemenlik ve geldiði kadar çalýþmalýdýr. (6) diyerek, yalnýz Çocuk Bayramýna katýlmak için giden ve çok güzel hatýralarla dönen cocuklar var. Bunlarýn kendi milletinin mutluluðu ve saadeti için deðil, Türkiyeden memnun ayrýlmalarý, Türk kardeþleri ile sevgiyi paylaþmalarý ve Türkiye hakkýnda bütün dünya milletlerinin mutluluðu ve iyiliðine daha önce de var olan güzel duygularý pekiþtirmeleri memnuniyet vermektedir. çalýþtýðý için Atatürk.... 23 Nisanda hakimiyetin eðemenliðin - sultandan halka geçmesidir.Bu bayram yarýnýn Türk Medeni Kanununun kabulü ile Türk aile büyükleri ve yöneticileri olacak çocuklara armaðan edilmiþtir. hukukuna çaðdaþ bir nitelik kazandýrarak, Türk Geçen yýlký yazýmýzda Ulusal Eðemenlik ve Çocuk Bayramý hakkýnda yeterli bilgi verdiðim erkeði ve kadýnýný onurlandýrdýðý için Atatürk.... için bu yýl daha çok bu bayramý Türk çocuklarýna armaðan eden Atatürk hakkýnda kýsa bilgi Pakistan devletinin kurucusu Muhammed vermek istiyorum. Ali Cinnah Atatürk için, Atatürk,Türkiyeyi kurtarmakla bütün Hemen soruyorum neden Atatürk? dünya uluslarýna Müslümanlarýn seslerini Büyük adamlarý büyük milletler yetiþtirir. duyuracak kudrette olduðunu Deðerli büyüðümüz Ýsmail Hakký ispat etti. Kemal Atatürkün Baltacýoðlunun belirttiði gibi; Büyük ölümü ile Müslüman dünyasý en insanlarý yetiþtiren milletlerdir. Büyük büyük kahramanýný adamlar ancak büyük milletlerin içinde kaybetmiþtir. Müslüman yetiþebilir. Bu milletin ülküsü ile dünyasýnýn en büyük kahramaný ülkülendikten sonra büyük adam olduðu için Atatürk.... Gulten Mustafa Vicecampioanã olabilirler. (1) Laiklik, yalnýz din ve dünya la gimnasticã ritmicã Mustafa Kemal Atatürkün adý Kurtuluþ iþlerinin ayrýlmasý demek Savaþý Baþkumandaný, Modern Türkiyenin deðildir. Tüm yuttaþlarýn vicdan ibadet ve din özgürlüðü de demektir. Din kurucusu ve Türk Inkýlaplarýnýn önderi bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanýnýn emrine uymakla serbesttir. Biz sýfatlarý ile Türk Tarihinde Türk milletinin dine saygý gösteririz. Düþüþnüþe ve düþünceye karþý deðiliz. Biz sadece gönlünde haklý yerini almýþtýr. Bunun için dinî iþlerini millet ve devlet iþleriyle karýþtýrmamaya çalýþýyor, kasýt ve fiile Atatürk. dayanan tutucu hareketlerden sakýnýyoruz. Gericilere asla fýrsat Dünya tarihini gözümüzün önüne vermeyeceðiz. (10) Elias Mustafa vice-campion la dans de getirdiðimizde gelmiþ geçmiþ büyük diyerek yüce dinimize saygý gösterme, gericilerle mücadele etme azmini, laik societate ºi premiant la Olimpiada Naþionalã insanlarýn her biri yalnýz büyük bir asker, düþünceyi yüreðimize yerleþtirdiði için Atatürk.... de Limbã Turcã, împreunã cu partenera lui büyük bir bilim adamý, büyük birdevlet adamý Biz öyle milliyetçileriz ki, bizimle iþbirliði yapan bütün milletlerle iþbirliði veya büyük bir sanatçý olmuþlar, yapar bütün milletlere hürmet eder ve saygý duyarýz.Onlarýn milliyetlerinin toplumlarýna, bilim veya sanat dünyasýna böylece hizmet ederek göçüp gitmiþlerdir. bütün gereklerini tanýrýz.Bizim milliyetçiliðimiz yalnýz kendini düþünen ve gururlu bir Her biri bu gün hayranlýk, saygý ve sevgi ile anýlmaktadýr. Ancak bu güne kadar hiçbir milliyet severlik deðildir. (7) ve kimse Atatürk gibi mensup olduðu toplumu esir olmaktan ve onu çaðdaþ bir millet düzeyine Ne mutlu Türküm diyene yükseltmek, onu çaðdaþ bir millet düzeyine yükseltmek, onu diline, tarihine, sanatýna kadar Benim hayatta yegane onur duyacaðým servetim Türklükten baþka bir þey deðildir. düzene koymak hareketine giriþerek baþarýlý olamamýþtýr. Bunu ancak deha sahibi bir kimse (8) yapabilirdi, o da Atatürk (2). Bütün bunlarý baþabildiði için, Bunun için Atatürk.... diyerek bizlerin yüreðine ve eline Türklük sevgisi verdiði için Atatürk... Mustafa Kemal Paþa, Osmanlý Ordusunun en genç ordu kumandanýndýr. O Osmanlý Devleti Komþularý ile ve bütün devletlerle iyi geçinmek Türkiye siyasetinin esasýdýr (9) nin sona eriþini en net þekilde görmüþ, durumu tespit etmiþ, yorumlamýþ ve tarihi kararýný Yurtta barýþ, dünyada barýþ vermiþtir. Türk milletinin arzu ve iradesini kendi içinden ve derinden hisseden büyük ve yüce Özdeyiþlerinde belirttiði gibi hem yurt içinde kendi aramýzdaki iliþkilerde, hem bölgemiz, kiþiliði ile Türk milletinin þefi ve lideridir. hem de bütün milletlerle dostane iyi iliþkiler kurarak, biz dünyalýlara barýþ içinde yaþamayý Tarihin kaderini deðiþtiren kader adamý, Türk milletinin hayatýnýn ayrýlmaz parça ve gücüdür. öðrettiði için, dünya barýþýnýn güvercini olduðu için Atatürk... Bunun için Atatürk... Barýþ ve huzur dolu bir dünya dileði ile hepinizi selamlarým.... Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu kiþisel özellikleri, siyasal ve askeri yetenekleri ile insanlýk Namýk Kemal Yýldýz. tarihinde pek az rastlanan karizmatik bir lider örneðidir. O baþarýlý bir asker, iyi bir politikacý, Romanya Ovidius Üniversitesi Uluslararasý Atatürk Romen-Türk Araþtýrma Merkezi Genel Sekreter Yardýmcýsý. tam bir devlet adamý, hesaplý bir ekonomist, mükemmel bir yönetici, eþsiz bir eðitimci ve cesaretli Türkoloji Okutmaný bir Ýnkýlapçý (Reformist) olma özelliklerini taþýyan gerçek bir kurtarýcý idi. (3) Bunun için Atatürk... Atatürk birleþtirici ve toplayýcý bir liderdir. Silah arkadaþý Rauf Orbayýn ifadesiyle Mustafa Kaynak: Prof. Dr. Ý.Hakký Baltacýoðlu. Atatürkün Yetiþmesi, Kiþiliði, Devrimleri, Erzurum 1973 Kemal Paþa mücadeleye atýlmasaydý bu memleket kurtulamazdý. Anadolunun tehlikeye 1. 2. Prof. Dr.Feridun Akozan, Atatürk, Sanat ve Sanatçý.Sayfa:38 düþen yerlerinde Batýda ,Doðuda ve Güneyde baþlayan ve yurtsever düþüncenin ürünü 3. Prof. Dr. Galip Karagöz Atatürk Ýnkýlabýnýn Yerleþmesi ve Gerçekleþmesinde Eðitimin Rolü ve Yeri. olan zayýf milli direniþ hareketleri Mustafa Kemal Paþa tarafýndan birleþtirilmeseydi, her 4. Tevfik Býyýklýoðlu. Atatürk Anadoluda 5. M. Saffet Engin Kemalizm Ýnkýlabýnýn Prensipleri. Cilt:2,Ýst.1938 S.88 biri ayrý ayrý kolayca bastýrýlabilirdi. (4) 6. Atatürkçülük II. Kitap.Sayfa.197 Birleþtirici ve toplayýcý bir lider olduðu için Atatürk.... 7. Atatürkçülük I. Kitap.Sayfa.83 Atatürk yorulmak bilmeyen iradesi, tükenmeyen enerjisi ile Türk milletini medeni ve insani 8. Atatürkçülük I. Kitap.Sayfa.83 hedeflere ulaþtýrmanýn savaþýnýn þerefle baþarmýþtýr. Bu irade dehanýn bir vasfýdýr. Herriotun 9. Atatürkçülük I. Kitap.Sayfa.153 dediði gibi Yalnýz fertleri deðil, milletleri de önünde hürmetle eðdiren güneþ gibi parlak bir dehanýn ýþýklarý altýnda mefkure (ülkü - idial) için çalýþan, yapan ve uðraþan bir iradedir. (5) Bunun için Atatürk... O ses bizim sesimizdir. Bugün bütün dünya milletleri aþaðý yukarý akraba Duymasak da,týnmasak da Ýstiyorsanýz sevgili öðretmeniz ile Dün sabah anneciðim Duymasak da,týnmasak da beraber en popüler þarkýlarýmýzdan Öperek dedi: Uyan, O ses bizim sesimizdir. bir tanesini öðrenmeye hazýr olunuz. Bu gün senin bayramýn, La, la, la, Kalk bak süslendi her yan, O ses bizim sesimizdir. Orda bir köy var uzakta Orda bir dað var uzakta, Orda bir köy var uzakta, Baktým her taraf süslü, O dað bizim daðýmýzdýr. O köy bizim köyümüzdür. Inmesek de, çýkmasak da Sakaklar dolu insan. Gezmesek de, tozmasak da O dað bizim daðýmýzdýr. O köy bizim köyümüzdür. Dedým anne: Bu neden? La, la, la............... La, la, la,........... Dedi: 23 NISAN O dað bizim daðýmýzdýr O köy bizim köyümüzdür. Orda bir yol var uzakta, Orda bir köy var uzakta, Temel bayramýmýz inan, O yol bizim yolumuzdur, O ev bizim evimizdir Kutlu olsun kardeþim. Dönmesek de, varmasak da Yatmasak da, kalmasak da Geldi 23 NÝSAN O yol bizim yolumuzdur. O ev bizim evimizdir. Ýþte 23 NÝSAN La, la, la.................... La, la,la.................. O yol bizim yolumuzdur. O ev bizim evimizdir. Hakký ERCAN Orã de curs în limba matrenã turcã Ahmet Kutsi Tecer Orda bir ses var uzakta, 23 NISAN DIRECTOR ASAN MURAT Redactor coordonator Abdula Gülten Colectiv redacþional : Nilgün Asan secretar de redacþie Bediha Cocoi Iomer Subihan Ervin Ibraim Çocuklar, yeni bir türkü öðrenmek istiyor musunuz? Adresele de corespondenþã: Constanþa, B-dul Tomis nr. 99, bl. S0 et. I ap. 3 Tel./Fax 041-550903 Galaþi, Micro 20, str. Oþelarilor, bl. K ap. 134 Tel. 036-474979 Tehnoredactare computerizatã în sediul U.D.T.R. Tehnoredactor: Fârtat Cicero 123456789012345678901234567890121234567 123456789012345678901234567890121234567 123456789012345678901234567890121234567 123456789012345678901234567890121234567 123456789012345678901234567890121234567 123456789012345678901234567890121234567 123456789012345678901234567890121234567 I.S.S.N. 1224-4694