31 Kapak:Mizanpaj 1.qxd

advertisement
TBMM
B: 31
8 . 12 . 2011
O: 3
AKP Hükûmeti bu ortamda siyasi, ekonomik ve dış politikalarına yön vermeye çalışmakta, girdiği
sancılı ilişkiler ağında bir denge kurmaya çabalamaktadır. Niyeti ve sahip olduğu bulanık zihniyet
iktidara sürekli olarak ayak bağı olmakta, fırsat olarak gördüğü ne varsa bir süre sonra kriz, açmaz ve
tehlike hâlinde milletimize fatura edilmektedir. Gerek ülkemizin gerekse de dünyanın deneyimlerinden
çıkardığımız dersler ekonomik problemlerin siyasal, sosyal ve ahlaki sorunlara kapı araladığı gerçeğidir.
Bunu görmeden, bu tespiti yapmadan, bu doğru orantının altını çizmeden, söyleyeceğimiz sözlerin bir
hükmü ve inandırıcılığı doğal olarak olmayacaktır. Birçok ülkede belirli aralıklarla tekerrür eden önce
ekonomik kriz, arkasından siyasal kaos ve en nihayetinde toplumsal bunalım kısır döngüsü her şeyden
önce demokrasinin yayılmasında ve taban tutmasında en büyük engellerdendir.
Bu itibarla, dengeli, eşitlik temeline dayalı, adil, sosyal ve ekonomik gelişmenin toplumsal istikrar
için vazgeçilmez bir önem taşıdığı hepinizin hak vereceği bir husustur. Dış tesir ve tahriklere karşı
psikolojik olarak hazırlıklı, millî ve manevi güvenlik duvarlarını pusuda bekleyen mihrakların muvaffak
olamayacağı şekilde yükseltmiş milletler için elbette kaygı duyulacak bir durum yoktur ve tarih bunun
sayısız misalleriyle doludur. Bu nedenle, ekonomideki sorunlara kararlılıkla eğilmek, bize bir şey olmaz
kolaycılığına ve basitliğine teslim olmamak çok önemlidir.
Bugün, etrafımız hakikaten ateş çemberine alınmıştır. Avrupa ülkelerinde ekonomik kriz, yakın
coğrafyalardaki halk hareketleri Türkiye'nin hiç olmadığı kadar tehditlerle burun buruna olduğunu
göstermektedir. En büyük ticaret ortağımız olan ve yabancı sermayenin en fazla geldiği Avrupa Birliği,
bugün ekonomik, sosyal ve siyasal problemlerle boğuşmaktadır. Seçilmiş siyasi yönetimler borç krizinin
neden olduğu dalganın altında kalmakta ve uzaktan kumandalı hükûmetler ardı ardına kurulmaktadır.
İflasla yüz yüze kalan Yunanistan’ı ekonomik yıkımın darbesini ağır bir şekilde alan İtalya takip etmiş
ve Avrupa Birliği kurumsal olarak tartışmalı bir eşiğe dayanmıştır. Başlayan ekonomik kriz siyasal
etkilerini gecikmeksizin göstermiş ve az önce vurguladığım döngü bir kez daha vasat bulmuştur. Açıktır
ki Avrupa Birliğinin merkez yapılanması dışında tansiyon gittikçe artmakta, ekonomideki kara delikler
sosyal kesimlerin hayat standartlarını cepheden vurmaktadır ve Yunanistan’da olduğu gibi demokrasi dışı
arayışlar bile başını kaldırmış ve kendisini hatırlatmıştır. Atina’dan Roma’ya kadar yaşanılan travmanın
özü ve esası aslında bu şekildedir.
Ekonomik krizler, gelir dağılımındaki facia düzeyindeki adaletsizlikler jeopolitik fay hatlarının
çatlamasına, güç kayıplarına ve toplumsal kaynamalara sebep olmaktadır. Sokaklar küresel kapitalizmin
tek taraflı ve insanı dışlayan mekanizmasına itirazlarla dolup taşmaktadır. Ahlaktan yoksun, sosyal
kaygıları istenilen boyutta gözetmeyen ekonomik kurum ve kurullar bütünü geniş halk kesimleri
tarafından eleştirilmekte ve yeni arayışlar varlığını göstermektedir. Tıpkı ülkemizde olduğu gibi bir
tarafta servet ve gelirin toplandığı mutlu azınlık, diğer tarafta sefaletin ve yoksulluğun kol gezdiği
mahkûm çoğunluk arasında ciddiye ve dikkate alınması gereken bir karşıtlık devamlı tahkim edilmektedir.
Elbette, ne inancımız ne de taşıdığımız insanlık idealleri gereğince böyle bir çelişkiye onay vermemiz
ve sıradan kabul etmemiz söz konusu değildir.
İletişim ve ulaşım teknolojilerindeki gelişme farkındalık düzeyini artırmış, ilgi ve merak seviyesi
bir hayli fazlalaşmıştır. Şüphesiz, mal ve sermayenin küreselleşmesinin yanı sıra bilgi ve haber alma
imkânları da gelişmekte ve kitlelere mal olmaktadır. Bundan dolayı haksızlıklar, adaletsizlikler ve
kuralsızlıklar yerkürenin her köşesine anında yayılmakta ve ulaşmaktadır. Ekonomik sorunlara ve gelirin
belirli ellerde toplanmasına yönelik bir dip dalgası mesafe almakta ve dünyayı hızlı bir karmaşanın içine
sürüklemektedir. Daha çok kâr elde etme üzerine kurulan ekonomik düzenin tökezlemesi ve çıkmaza
girmesi, sosyal kesimleri katlanılamaz maliyetlere ve trajedilere sevk etmektedir. Bundan kaynaklı
travmalar, siyasal sistemleri, yönetimleri ileri düzeyde tehdit etmektedir.
- 95 -
301–306
Download