• DIVAN ET • r·,8 ARAliK.: 1JJ90 BU SAYlDA • DERGISI DINI-İLMI-EDEBI . ÜÇ AYLIK DERGi • • • EKIM- KASIM- ARALIK Cilt: 26 -Sayı: 4 Diyanet Işleri Başkanlığı Adına İmtiyaz Sl!lllbi Salim GUNEY Döner Sermaye Işletme Müdürü • Yazı ݧleri Müdürü OrhanBALCI içindekiler iLMi :KIR AAT OTORiTELERİNDEN iMAM CEZERİ VETORUNU KASIM PAŞA Recep A~AKUŞ MAHVOLAN AİLELER A!i Ulvi KURUCU (Şiir) İMAN İNSANA NE KAZANDlRlR? Yrd. D_oç. Dr. Şevki SAKA DiN (Şiir) M. Akif ERSOY Süreli Yayınlar ŞubeMüdürü • Yazı Tetkik Kurulu ~bdullah SEVİNÇ Ihrahim URAL Orhan BALCI •Y ayına Hazırlayanlar Alaaddin KOÇAK BilalKOÇ •Dr. Mediha Eldem Sok. No: 85 Tlf: 125 66 11/379 Kocatepe/ANKARA • Baskı AYYILDIZ MATEAASI A.S. 34217 07-342 33 16 ANK.' •Kapak MÜSENNA CELl SÜLÜS LEVHA KUR'AN'DA TEMSiLi ANLATlM Halil ALTUNTAŞ 51 67 g ASlM'lN NESLi (Şiir) Ali TÜRKASLAN ,c;.-, UIÔ KUR'AN'DA RIZIK Muhit MERT İSLAMDA BORCUN GECiKTiRiLMESi Mustafa AVCI 87 95 g DEVR-i CEHALET (Şiir) Mustafa Necati SURSALI 96 M. Akif ERSOY'UN "SEYFi BABA" ŞiiRiNC?.E B!.R DEVRİN PANORAMASI Hasan OZTURK 97 102 M. Akif BEY MERHUMUN ARDlNDAN (Şiir) M. Asım KÖKSAL 103 104 g Hattatı: Süleyman V asfi EFENDI Okunuşu, "EDEBYAHU" Türkcesi: "Ehl-i' diller arasında aradım, kıldım taleb Her hüner makbul irnis, illa edeb, illa edeb!" , OSMANLI DEVLETiNDE iLMiYE SINIFININ RÜTBE VE PAYELERi 105 Veli ERTAN Q Q 111 OSMANLI DE.VLETİ'NDE İLMİYE SINIFININ •• RUTBEVE PAYELERI • Veli ERTAN • 1912 yılında Akseki'nin Sadıklar köyünde doğmuştur. ilk ve orta tahsilini Antalya'da, yüksek tahsilini Ankara Gazi Terbiye enstitüsü Pedagoji şubesinde yapmıştır. Aynca Bağdat Külliyetü'l Adap Vel'utum'da arap dili ve edebiyatı tahsili euniştir. . Sivas Milli Eğitim Müdür Muavinliğindeve öğreunen okulunda, Ankara İmam -Hatip Lisesi Müdürlüğünde bulunmuştur. 1962 yılında Konya Yüksek lsHim Enstitüsü müdür ve arapça öğretim üyeliğine tayin edilmiştir. 1974 yılında İstanbul Yüksek İslam enstitüsü öğretim üyeliğinden emekli o!ınuştur. Basılmış on beş kadar eseri vardır. OSMANLI DEVLETi ZAMANINDA iLMiYE SINIFININ RÜTBE VE PA YELERi, TEŞRİF ATT AKİ YERİ VE V AZİFESi İlıniye sınıfının başı ve en yü!<5ek makamı, Şeyhu'l İslfun'dır. Sadr-ı azamdan sorıra devletin ikinci büyük mymıırud,ıır .Şeyh'ul İslam'dan sonra ikinci derecede Fetva Emini gelir. İlıniye Sınıfının Rütbeleri: Mülazım, stajyer yerinde kullanılır. Maaşsız bir rütbedir. Fakat bununla beraber Fatih kanunnamesinde mülazırnın yirmi akçe ile başladığı zikrolunmuştıır. Mülaze105 met günü tabiri de müdenislerin Şeyhu'l - islam ile görüşmüş olduklan güne verilen bir isim dir. Tanzimattan önce mülazım yerine Şllid (Tilmiz) denilirdi. Eskiden öğ­ rencilere de bu ad verilmiştir. Resmi daireler birer mekteb mesabesinde idi. Mülazımdan sonra ilmiyye tabiri gelir.· İlmiyye, medrese tahsilini bitirip ic"zet alanlar hakkında kullanılırdı. Mülfızımlık müdderi yedi senedir. Bu müddet tamamlandıktan sonra "Ruus" imtihanına girerlerdi. Başarı gösterenler ibtida - iu hariç ruusu ile müdenis ünvanını alırdı. Kazanamıyanlar veya kazanıp ta ilmiyyeye geçmek istemiyenler de Kadı olurlar. 1 İlmivve MesleQinin Mertebeleri: ! . ; ; 1 1) Hacegah rütbesi 2) ·müdcrrislik payesi 3) Kibar-ı müdenisin 4) ·Mahreç mevleviyeti 5) Bilad-ı 6) Haremeyn-i' Şerifeyn mevleviyeti 7) İstanbul Kadılığı 8) Anadolu Kazaskeri 9) Rumeli Kazaskeri Hamse mevleviyeti Şeyhu'l İslam. 10) 1. Hacegah Rübtesi Hacegah rütbesi rütbe-i hamisedir. teşrifat tertibine göre askeri karşılığı yüzba- şılıktır. İlk zamanlarda bu rütbe memuriyetle alakalı olmasına rağmen ikinci Sultan Mahmud (1808 - 1839) devrinde Hacegahlık müstakil bir rütbe it'ibar olunmuştur. Bu rütbe için hususi nişanlar yapılmış ve hatta resmi günlerde giyilecek elbiseleri bile tesbit olunmuştur. 1837 tarihinden itibaren bu rütbeyi kazanmak istiyenlerin imtihana tabi' tutulması esas ittihaz edilmiştir. 2. Müderrislik . . Müdenis; ders veren, camilerde halka ve talebeye ders okutan demektir. İlmiyye sınıfına mensub olanların özel bir rütbesidir. Ders okunan yere de Medrese denir. Medrese bir ilim kaynağıdır. Osmanlı toplumu içinde büyük bir önemi vardır. Bu ilim ve din müesseselerinin başındabulunan ve teşrifat bakımından yeri üstün1 Tarih Deyimleri ve Terimleri, lviilli Eğitim 106 Bakanlığı, C. II, S. 12 dür. Askeri teşrifat karşılığı Alay Eminliği yani Rütbe-i rabiadır. Kol Ağası karşılığıdır. . Müderrislik birçok tahsil derecelerinden geçer. ilmi ve dini ihtisas sahibi olmayı sağlar. Müderrisler toplum içinde saygılı kişilerdir. itibarlan üstündür. Müderrisler genellikle, vazife gördükleri medreselerin vakfiyelerinden gelen gelirlerle geçinirlerdi. Okutınakla oldukları derslerin durumuna göre gündelik alır­ lardı. Medreselerin bulunduklan yere göre müderrislere farklı maaş verilirdi. aynca baş müderrislere de arpalıklar talısis olunmuştur. Müderrislerin sonradan sayılannın çoğalması üzerine İstanbul, Bursa ve Edirne m üderrisliklerine aynlmıştır. 1839 tarihinden yani Tanzimattan sonra kurulan Darü'l - Fünun hocalanna da bu ad verilmiştir. Cumhuriyet devrinde Daru'l - Fünun'un Üniversiteye çevrilmesi ile (1933 yılında) müderrislere profesör denilmiştir. 3. Kibar-ı Müderrisin Kibar-ı Müderrisin, ilmiyye sınıfına mensub olanlardan "Medrese-i süleymaniye" ile daha yukarıdaki medreselerde ders okutanlar hakkında kullanılan bir tabirdir .rütbe-i salisedir. teşrifat yönünden askerlik mesleğindeki karşılığı Binbaşıdır. Mevleviyyet, ilmiye sınıfı için kullanılan bir tabirdir. Mevleviyyet, kadılık demektir .Kibar-ı Müderrisinin yoludur. Kibar-ı müderrisin, Medrese-i süleymaniye ve onun üstünde bulunan medreselerde ders okutaniara verilım bir ünvandır. Bu tabir Kanuni Sultan Süleyman'dan sonra cari olmuştur .Hatta Fatih kanunnamesinde de bu ünvan zikredilmektedir. Hariç, dahil ve sahan müderrislerine. verilen akçalar bile bu kanunnameye göre tesbit. olunmuştur. Mevleviyet ta'biri Kanuni Sultan Süleyman ve ondan sonrakibarı-ı müderrisine tevcih olunmuştur. Mevleviyeti ihraz etmek istiyenlerin ise bir imtihana tabi' tutulması esas kabul edilmişti. Kazananlar kaza (hakimlik) vazifesini görmek üzere ta'yin edilen yere giderlerdi. Yalnız Şeyhu'l- İslam Feyzullah Efendi'nin onikinci hicri yıl­ ları başlarında tesis etmiş olduğu zadeganlık ilmiyye sımfını yıpratmışu. Çünkü çalışma ile elde edilen mevleviyet gelişi güzel zadeganlara verilmiş ve imtihan yalnız talebeye münhasır kalmışu. 2 Aslında zadeganlar, tayin edildiği yere gitmezlerdi. Yalnız orada bulundurduklan naipliklerle vazife yapınağa çalışırlardı. Mevleviye üç dereceye bölünmüştü: 2 Sebilürreşad M. Emin, C. 7- Sayı 441 107 ! A. Mahreç mevleviyetleri i i B. ' Bilad-ı hamse mevleviyetleri C. Haremeyn mevleviyetleri Mahreç mevleviyetlerine aynı zamanda bilad-ı aşere mevleviyetleri de denilir- di. Bunlar izmir, Selanik, Yenişehir, Fener, Hanya, Kudüs-ü Şerif, Halep, Trabzon, Sofya, Galata, Havass-ı Refia (Eyyub ve mülhakatı) kadılıkları idi. 3 ) ' ·i 4. Mahreç Mevleviyyeti Ki bar-ı müderrisinden büyük, bilad-ı ham se mevleviyetinden küçüktür. Rütbe-i saniyedir. Teşrifat bakımından askerlik mesleğinde kaymakamlığın (yarbay) karşı­ lığıdır. Mahreç, ilmiye sınıfına mahsus rütbelerden biridir ve bir payedir. Bunlar da Kudüs, Halep, Eyyüb, Selanik, Yenişehir, Fener, Galata, İzmir ,sofya ve Trabzon'dur. 5. Bilad-i Hamse Mevlevivyeti Rütbe-i Saniye sınıf mütemayizi olup askerlik miralayın (albay) karşılığıdır.. Bilad-i Hamse; edirne, Bursa, 6. Harernevni Şerifeyn Şam, Mısır mesleğinde teşrifat bakımından ve Filibe mevleviyetleridir. Mevleviyeti Harameyn; Mekke ile medine hakkında kullanılan bir tabirdir. İlıniye sınıfına mensup olanlara verilen bir rütbedir. Bu rütbe Rütbe-i Ula sınıf-ı sanisi olup askerlik meseğinde karşılığı mirlivalık (paşa - general)dir. Bu rütbe, bazılarına, fiilen Harameyne gitmedikleri halde verilmiştir. İşte bu nedenle haklı olanların terfilerine mani teşkil etmiş ve bir huzursuzluk yaratmıştır. · Sultan Birinci abdü'l Hamid Han (1 774 - 1789) devrinde Mehmet Emin Efendi'nin Şeyhu'l İsHimlığı'nda, bu rütbeyi vasıl olanların mahalline gitmeyenler bu payenin verilmemesi için bir nizarnname getirilmiştir. Fakat her nedense bu usulü riayet olunmamış, eski tarz-ı usül'e devam olunmuştur. 3 Tarih Deyimleri ve Terimleri, C. II, S. 519 - 520. 108 Harameyn Mevleviyatı rütbesi, İstanbul payesinden küçük, izmir payesinden ise büyüktür. 7. İstanbul Kadılıth İlıniye sınıfına intisap etmiş olanlara verilen bir rütbe ve vazifedir. Bu sahada vazife alanlar İstanbul'un hukuk ve ceza davalarını görmekle yükümlüdür. Bu rütbenin teşrifat ve tertip bakımından askerlik mesleğine göre-karşılığı ferikliktir. rütbe-i ula ve sınıf-ı uladır. İstanbul Kadılığı, İstanbul'un hukuk ve ceza davalarına bakan memurun bir unvanıdır. İstanbul Kadılığı, 1453 tarihinde İstanbul'un Fatih Sultan· Mehmed tarafından fethinden sonra ihdas edilmiş bir memuriyettir. Bu makam şehrin ihtisap işlerini de görürdü. İhtisap (hisbe); hesaba çekme, mücezat, esnafın ağırlık ölçü işlerine bakma gö- revi demektir. bu işleri gören kimseye de ihtisap di. Fıkıh kitaplarında "muhtesip" diye geçer. Ağası veya Şehir Emini adı verilir- İhtisap emini, Osmanlılar devrinde bir kısım Belediye ve zabıta işleri gören, devlete ait bazı vergileri tıplıyan teşkilatın başında bulunanlara denirdi. 1839 Tanzimattan sonra öncelikle ve özellikle İstanbul Kadılığı'nın görmekte olduğu işlerin bir kısmı, yeni teşkil olunan memurlara verilmiş, nizarniye malıkerne­ leri ihdas olunmuş, İstanbul Kadılığı'nın işleri hafifletilmiştir. Artık İstanbul Kadısı yalııız ser'i işlerle vazifelendirilmiştir. İstanbul kadılığı idaresinde İstanbul, Üsküdar, Galata ve Eyyub adları ile dört kadılığa taksim olunmuştur. Böyle~e ilmiye dilinde Üsküdar, Galata ve Eyyub'dan müteşekkil olmak üzere bunlara bilad-i selase nami ile dört daireye taksim ve bu daireler birer kadının hükmü altına verilmiştir." 4 olunmuş Derece itibari ile İstanbul Kadısı diğer kadılara nazaran daha üstün bir mevkidir. Bu nedenle "Divan-ı Hümayun"a dahil olan ilmiye sınıfndandır. Hatta istanbul Kadısı fetva işleri ile de meşgul olması vazifesi meyanında sayılmıştı. Bir aralık İstanbul Kadılığını gören zata "İstanbul Efendisi" denilmiştir. Fakat halk arasında bu ta'bir o kadar itibar görmemiştir. 1857 tarihine kadar İstanbul Kadıları esnafın işlerini de görürlerdi. Narh tayini bu kadılığın tabii vazifelerinden telakki edilirdi. 1908 ikinci Meşrutiyetten sonra istanbul Kadılığı diğer vilayetlerde bulunan kadılıklardan farksız bir hale getirilmiştir. Daha sonra Meşihat dairesiyle de alakası kesilmiş ve adliyeye verilmiştir. 4 Tarih Deyimleri ve Terimleri, Milli Eğitim bakanlığı C. ll, S. 93, 109 Kadı, kaza işlerine tanbul Kadılığı'ndan bakan memura verilen bir sonra Kazasker gelir. Kazasker, Daire-i büyük payesi demektir. Meşihatteki ünvandır. Mertebe itibarı ile İs­ iki büytik mevkiden biri tarik-i ilmiyyenin en Kazasker onaltıncı yüzyılın yarısına kadar devam eden en büyük mertebedir. Bu tarihten sonra Şeyhu'l İslamlık kazaskere tekaddüm etmiştir. Kazasker, lugatte, asker kadısı, en yüksek hakim ve ordu kadısı anlamına gelmektedir. Bütün dini ve hukuki işlere bakandır. İşte bu nedenle bu müesseseye Kazaskerlik müessesesi denir. 1 . i' Kazaskerlik, Osmanlı toplumu içinde Osmanlı Devleti'nin yegane adli teşkiHhı­ nın reisi dir. Bugünkü anlamı ile Adalet bakanı mesabesindedir. kazaskerlik, Osmanlı devletinde ilk defa Sultan ikinci murad (1421/1444 1444/1451) devrinde ihdas edilmiştir. Hatta bu tabir Abbasiler devrinde bile kullanılmıştır. Osmanlı Devletinin ilk Kazaskeri Çandarlı Kara Halil Paşa' dır. Kazaskerlik 1480 yılına kadar tek bir ı:nüessese halinde idi. Osmanlı devletinin hududlarının genişlemesi nedeniyle bu tarihten itibaren Fatih (1451 - 1481) devrinde kazasker, Anadolu kazaskeri ve Rumeli kazaskeri diye ikiye aynlmıştır. Kazaskerler divanın tabii azasından olup dini meseleleri de bunlar hallederlerdi. Divandaki mevkileri yüksekti, vezirlerden sonra bunlar gelirdi. Divana geldikleri zaman vezirler gibi istikbal edilirlerdi. Kazaskerler, ilmiye sınıfına mensup olanların gidikleri kıyafeti taşımışlardır. Sultan İkinci Mahmud (1808 - 1839) zamanında Kazaskerlerin taşıyacakları kı­ yafet bir nizarnname ile tesbit olunmuştur. Kazaskerlerin padişahla birlikte sefere çıkmaları bir adet olmuştıır. sonradan padişahlar sefere katılmayınca kazaskerler de sefere çıkmaz olmuşlardı. Şeyhu'l İslam Ebu's - Suud Efendi'ye kadar kazaskerliğe ytikselebilmek için bir sıra yoktu. Sonradan ihdas olunan bu mertebe Osmanlı Devletinin sonuna kadar de- vam etmiştir. Anadolu kazaskeri, Anadolu'da bulunan bütün Rumeli'de bulunan kadıların amiri olmuşlardır. kadıların, Rumeli kazaskeri de Şeyhu'l - İslam ise artık ilmiye sınıfının ve mesleğinin en büyük ve son maka- . mıdır. 110 Nakibü'l Eşraflık yüksek mensuplardan biridir. Bir aralık Fatih ün van kaldırılmış olmasına rağmen sonradan tekrar ihya edilmiştir. zamanında bu Nakibü'l Eşraf Osmanlı Devleti zamanında pek nıuhterem sayılırdı. merasim esnasında devlet ricaline tekaddüm ederdi. Padişahlara kılıç kuşatanlar da bunlardı. Sultan ikinci abdülhamid (1876 - 1908) zamaninda Nakibü'l Eşrafların ikametlne mahsus olmak üzere Yıldız civarında bir konak dahi tahsis olunmuştur.. Osmanlı saltanatının kaldırılması ile Nakibü'l Eşraflık ünvanı da tarihe mal ol- muştur. Teşrifat cedveli ve elkab-ı resmiyye • 1) Rütbe-i vezaret ve müşiriyet- sadr~ Rumeli ve anadolu (rütbe-i bala) 2) istanbul kadılığı, feriklik - rutbe-i ula, sınıf-ı - ula, Rumeli beylerbeyliği 3) Haremeyn 'iş şerifeyn mevleviyatı - mirlivalık - mirmiranlık. Rütbe-i ula sınıf-ı sanisi 4) Bilad-ı hamse mevleviyeti - miralaylık - rütbe-i saniye sınıf nıümayizi. 5) Mahrec mevleviyeti - Rütbe-i saniye sınıfı sanisi - askeri kaymakamlığı mir - ümeralık. · · 6) 7) besi. · 8) Kibar-ı müderrisin - Binbaşılık, rütbe-i salise. Müderrislik payesi, - alay eminliği rütbesi - rütbe-i rabıa - Kol Ağalık rüt- Hacegah rütbesi Rütbe-i Hamise (askerlikte karşılığı yüzbaşılık) 5 . 5 llmiyye Salnamesi, S. 52 lll