TEŞEKKÜR Aile Hekimliği dalındaki ihtisas eğitimim sırasında; Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde bilgi ve deneyimlerinden faydalandığım saygıdeğer hocalarım 2. Dahiliye Klinik Şefi Prof.Dr.Yüksel ALTUNTAŞ , 3.Dahiliye Klinik Şefi Uzm.Dr.Fatih BORLU , 1.Çocuk Kliniği Şef Vekili Doç.Dr.Zeynep Yıldız YILDIRMAK , 2.Çocuk ve Yenidoğan Klinik Şefi Prof.Dr.Asiye NUHOĞLU, 3.Çocuk Kliniği Emekli Şefi Prof.Dr.Feyzullah ÇETİNKAYA, 1.Kadın Hastalıkları ve Doğum Klinik Şefi Op.Dr.Nimet GÖKER ,3. Cerrahi Klinik Şefi Prof. Dr. Mehmet MİHMANLI ya; Yine eğitimim sırasında bilgi ve deneyimlerinden faydalandığım ve tezime büyük katkıları olan saygıdeğer KARAMUSTAFALIOĞLU’na hocam ve Psikiyatri Psikiyatri Kliniği Klinik Şefi Uzmanı Doç. Dr. Dr.Yasemin Oğuz CENGİZ CEYLAN’a ; Bu bölümlerde birlikte görev yaptığım ve tecrübelerinden yararlandığım tüm meslektaşlarıma ve yardımcı sağlık personeline ; Yine bu çalışmada katkıları olan yenidoğan izleme ve aşı merkezi çalışanları ile değerli Aile Hekimliği uzmanı ve asistanı arkadaşlarıma ; Son olarak her zaman yanımda olan sevgili eşim Nilüfer SAYILGAN’ a,biricik kızım Pelin’e ve bu günlere gelmemde maddi, manevi desteklerini esirgemeyen aileme; şükranlarımı sunarım… İÇİNDEKİLER : GİRİŞ 1 GENEL BİLGİLER 2 GEREÇ VE YÖNTEM 13 BULGULAR 16 TARTIŞMA 17 SONUÇ VE ÖZET 59 KAYNAKLAR 65 EK(ÖLÇEKLER) 72 KISALTMALAR GABA : Gammaaminobütirikasid M.S.S. : Merkezi Sinir Sistemi VTA : Ventral Tegmental Alan LC : Locus Seruleus PPN : Pedinkülopontin nukleus YAB : Yaygın Anksiyete Bozukluğu OKB : TSSB : Obsesif Kompulsif Bozukluk Travma Sonrası Stres Bozukluğu DSM 4 TR : Diagnostik and statistical Manuel of Mental Disorders,Fourth Edition,Text Revision MINI : Mını International Neuropsychiatric Interview STAI 1: State –Trait Anxiety Inventory (=DKÖ)(=SS) Durumluk Kaygı Envanteri STAI 2: State-Trait Anxiety Inventory (=SKÖ)(=TS) Sürekli Kaygı Envanteri EPDS : Edinburgh Postpartum Depresyon Skalası ÇBASDÖ : Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği Anti TRG :Antitiroglobulin antikor Anti TPO :Anti Tiroid Peroksidaz GİRİŞ Cinsiyetin , anksiyete bozuklukları üzerinde büyük bir etkisi vardır. Epidemiyolojik çalışmalar erkeklerin %19 unun kadınların ise %31’inin yaşamları boyunca bir anksiyete bozukluğu geçirdiğini göstermiştir. Kadın üreme yaşamı boyunca üreme hormonlarındaki dalgalanmaların, anksiyete gelişiminden sorumlu olduğu düşünülmektedir. Anksiyete bozukluğu olan kadınların, üreme yaşamlarının farklı evrelerinde(adet öncesi,gebelik,doğum sonrası, menopoz ) hastalık belirtilerinde belirgin değişiklikler ortaya çıkar.(1) Doğum sonrası, psikiyatrik hastalıkların gelişimi için riskli bir dönemdir. Literatürde çoğunlukla postpartum dönem depresyonu ve psikozu ile ilgili çalışmalar bulunmakla birlikte, az sayıda çalışmada obsesif kompulsif bozukluk gibi anksiyete bozukluklarının bu dönemde başladığı,alevlendiği ya da iyileştiği bildirilmektedir.(2) Postpartum anksiyete ve depresyon konulu yapılan bir çalışmada postpartum anksiyetenin insidansı %10,28 iken depresyon insidansı %7,48 olarak bulunmuş;geç postpartum peryotta hem anksiyetenin hem depresyonun yüksek insidansa işaret ettiğine dair bulgulara ulaşılmıştır.(3) Postpartum anksiyete, anne-bebek ilişkisini , bebeğin duygusal,sosyal ve bilişsel gelişimini olumsuz yönde etkileyebilir. Risk grubu olarak kabul edilebilecek olan kadınların gebelik ve postpartum dönemde erken tanı tedavisi ve yakından izlenmeleri önemlidir. Bu çalışmada, Ìstanbul Şişli Etfal EAH Yenidoğan İzleme ve Aşı Merkezine getirilen bebeklerin annelerinde ; doğum sonrası anksiyete sıklığını tespit etmek ve ilişkili sosyodemografik faktörler ve risk faktörlerini ortaya koymak , tanı konulan annelerin tedavi edilmelerini sağlamak amaçlanmıştır. 1 GENEL BİLGİLER : Anksiyete , tanımlanması zor bir korku ve endişe duygusudur. Tetikte olunması için gelen bir uyarıdır. Yaklaşan tehlikeler için uyarmakta , kişinin tehdit ögesi ile başetmek üzere önlem almasını sağlamaktadır.Korku da benzer bir uyarıdır ancak korku dışarıda bulunan,açıkça tanımlanabilen ve kökeni iç çatışmaya dayalı olmayan bir tehdide karşı gösterilen bir tepkidir.Oysa anksiyete ; bilinmeyen , içten gelen, kökeni iç çatışmaya dayalı olan bir tehdide karşı gösterilen bir tepkidir.Başka bir deyişle korku akut,anksiyete kroniktir.(4) Anksiyeteye çarpıntı, terleme, bulantı , titreme, baş dönmesi,baş ağrısı,karın ağrısı,göğüs ağrısı,midede boşluk hissi,içinde bir şeylerin pırpır ettiği duygusu,ateş basması,sık idrara çıkma,ağız kuruluğu,nefes darlığı, diyare ,huzursuzluk,boğazda düğüm hissi,konsantrasyon güçlüğü,kolay yorulma gibi belirti ve duyumlar eşlik edebilir.Bazı hastalarda ise kas gerginliği ön planda gelir.(4,5,6) Bir olayın stresli olarak algılanıp algılanmaması, olayın yapısına ve kişinin bu olayla baş etme ve savunma mekanizmalarına bağlıdır. Kişinin algılama, düşünme , dış olaylara ve iç dürtülerine göre davranma işlemleri egonun kapsamı içinde yürür.Egosu uygun biçimde işlevselliğini sürdüren bir kişi,dış ve iç dünyalar arasında bir denge kurmuştur.Ego işlevini yerine getiremez ve dengesizlik yeterince uzun sürerse kronik anksiyete olur.(4) Normal anksiyete , organizmanın biyolojik bir korunma sistemidir ve potansiyel bir tehlike algılandığında ortaya çıkar ve organizmanın tehlikeli bir durumdan sakınarak yaşamının devam etmesini sağlar.Objektif bir tehlike durumu olmaksızın abartılı ve kişinin günlük yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen subjektif bir beklenti hissi ,dehşet,endişe veya bir felaketin yaklaştığı duygusu ile karakterize ise anormal anksiyeteden sözedilir.Mutlaka psikolojik ve/veya farmakolojik tedaviyi gerektirir.(5) 2 PATOLOJİK ANKSİYETE ETYOLOJİ: 1)Psikoanalitik kuramlar: Anksiyete , hoş olmayan bir şeylerin olacağı(yaşanacağı) korkulu beklentisi içine girme ile belirli evrensel bir insan yaşantısıdır. Psikanalitik kuramda anksiyete korkudan ayrı tutulur.Yasak içgüdüsel dürtülerden kaynaklanan , iç tehdide karşı egonun bir tepkisi olarak ortaya çıkan anksiyete , bilinç düzeyinde sıkıntı veren bir durum olarak yaşanır.Diğer taraftan yaşanan bu durum , sözedilen dürtüleri denetim altına almak üzere egonun savunma mekanizmalarını harekete geçirir;anksiyetenin sürmesi kullanılan savunma mekanizmalarının yetersiz kaldığının bir göstergesidir.Bu kuramsal çerçeve içinde anksiyetenin patolojik olarak görülmesi şart değildir. Çağdaş psikodinamik kuramlar:Anksiyete , ego için kabul edilebilir olmayan bir dürtünün bilince çıkmak için zorladığını gösteren bir uyarıdır. Ve egoyu alttan (idden) gelen baskılara karşı savunucu eylemlere geçmesi , yani savunma mekanizmalarını kullanması için uyarır.Savunmalar başarılı olursa anksiyete giderilir ya da denetim altına alınır.,ancak kullanılan savunmaların yapısına bağlı olarak kişi , çeşitli nörotik semptomlar geliştirebilir.Tek çıkarılmaksızın başına represyonun kullanılması ile semptom psikolojik dengenin yeniden kurulması ile olayın sonuçlanması olabileceğin en iyisidir;Çünkü etkili bir represyon ,dürtüleri bilinçdışına iterek bunların denetim altına alınmasını sağlar. Represyon bazen tümüyle etkili olmayabilir, konversiyon,diplasman(yer değiştirme) ya da regresyon gibi yardımcı savunma mekanizmalarının da kullanılması gerekli olur.Kullanılan başlıca savunmaya bağlı olarak dürtüler kılık değiştirerek de olsa ,konversiyon bozukluğu,fobik bozukluk ya da obsesif kompulsif bozukluk olarak kısmen ifade edilir. Yardımcı savunmalar kendi başlarına tam anlamıyla etkili olamamakta ; affekti dayananabilir düzeylerde tutmaktadır. Represyon işlevini yeterince göremezse ve diğer savunmalar da kullanılamazsa, anksiyete tek semptom olarak karşımıza çıkar.(Yalın anksiyete) 3 Anksiyetenin anlam ve önemi ,altta yatan çatışmanın yapısına bağlıdır;bu çatışma, kişilerin psişik yapılarını şekillendirmiş erken gelişme evrelerindeki yaşantıların bir mirasıdır.Erişkinler bu erken gelişme evrelerindeki yaşantılarıyla oluşturdukları psişik yapılarıyla dış dünya ile yüzyüze gelirler.Kişilerin kendi içlerinde taşıdıkları çatışmaları harekete geçiren,psişik dengeyi bozan ve uyarı anksiyetesi doğuran ve bunun sonucu olarak çeşitli ego savunmalarının kullanılmasını gerekli kılan,erişkin çevresinden gelen bir takım uyaranlar olur. Hastalar kendi içlerinde olup biten bu psikolojik olayların bilincinde değildirler ve çevrelerinde neyin içsel psikolojik süreci başlattığını da bilmezler. Dürtüler: Anksiyetede hastalar , zorlayan içsel dürtülerinden korkmaktadır.Bu dürtülere eşlik eden enerjinin boşalması için ,yasak ve kabul edilemeyecek birtakım eylemlere girişmekten korkarlar.Nörotik çatışmalarda dürtüler , cinsel ya da agresif bir yapıdadır.Bunlar sözgelimi eşcinsellikle ,öldürme ile oral bağımlılık gereksinimleri ile ilgili olabilir.Ancak kişileri tehdit eden sadece dürtülerin olması değildir.Onları eylem olarak dışa vuracak olmanın sonuçlarından da çekinirler. Kişilerin korktuğu sonuçların neler olduğu , yaşadıkları anksiyetenin niteliğini belirler.Bu bağlamda anksiyete dört bölümde ele alınır. 1)Süperego anksiyetesi: Hemen herkes ,yaşamının bir döneminde,yanlış olduğunu düşündüğü bir eyleminden ötürü suçluluk duymuş ya da yaptığı yanlışın herkes tarafından anlaşılacağına dair anksiyöz beklentileri olmuştur.Ahlaki değerlerine ters düşen davranışlarda bulunduğu zaman kişinin vicdan azabı çekmesi doğaldır.Süperego anksiyetesi değişik yoğunluklarda yaşanabilir,ancak yapılan yanlışa ne denli uygun düşüyor gibi görünürse görünsün patolojik semptomlar doğuruyorsa anormal olarak kabul edilir. Ödip kompleksinin aşıldığı ve prepubertel latent dönemin gelmiş olduğu süperegonun son gelişim evresinin bir sonucudur. 2)Kastrasyon anksiyetesi: Bedenin zarar göreceğine ya da kişilerin yetilerinin 4 azalacağına ilişkin korkularla ilintilidir.Hastaların çağrışımları çoğu kez cinsel kimlik karmaşası ile birlikte”genital mutilasyon” düşlemlerine dayanır. Kökeninde ödipal çocukların ,özellikle gelişmekte olan cinsel dürtüleri ile ilişkili kastrasyon dürtüleri vardır. 3)Ayrılma anksiyetesi: Önemli bir insanın yitirileceği ile ilgili korkulu bir beklentidir. Preödipal çocukların, dürtülerini ana babaların standartları ve istekleri doğrultusunda denetim altına alamaz ve bu yolda dışavuramazlarsa ana babalarının sevgisini yitirecekleri , hatta onlar tarafından terk edilecekleri korkusu ile ilişkilidir. (4) Aslında sevilen kişiden ayrılma genellikle derin özlem duygusu uyarır.Fakat ayrılma anksiyetesinde birey sevdiği kişi tümüyle yitirecekmiş ve dünyada yapayalnız,desteksiz,çaresiz kalacakmış gibi hisseder.(6) 4)İd ya da dürtü anksiyetesi: Hastalar bir dürtüleri karşısında denetimlerini yitireceklerine ve bunun sonucunda çılgınca davranacaklarına ilişkin panik tarzında korku duyduklarını söylerler.En ileri biçimiyle sanki benlikleri dağılacakmış gibi bir korku duyarlar. Yenidoğan dönemi ile ilişkilidir. 2)Davranışçı kuramlar: Anksiyetenin özgül çevresel uyaranlara şartlı bir tepki olduğunu ileri sürerler. Toplumsal öğrenme kuramına göre insanlar ana babalarının anksiyete tepkilerini taklit ederek içten gelen bir anksiyete tepkisi göstermeyi öğrenebilirler. Hastanın anksiyete çıkartan uyaranla tekrar tekrar karşıya bırakılarak duyarsızlaştırılması gibi kognitif psikoterapötik yaklaşımların kullanılması bu kurama göre tedavinin temelidir. 3)Varoluşçu kuramlar: Bu kurama göre insanlar yaşamlarında bir “hiç” olduklarının farkına varırlar,bu duygu ölümün kaçınılmazlığını kabul etmekten çok daha fazla rahatsızlık vericidir.Anksiyete kişinin varoluşunun geçersizliğine gösterdiği bir tepkidir. 4)Biyolojik kuramlar: a)Otonom sinir sistemi : Otonom sinir sisteminin uyarılması belirli birtakım kardiyovasküler,müsküler,gastrointestinal ve respiratuar semptomlara neden olur.Bu 5 anlamda merkezi sinir sistemi anksiyetesinin ,anksiyetenin periferik görünümlerinden önce çıktığı kabul edilmektedir. b)Nörotransmitterler: Anksiyetede işe karıştığı düşünülen üç nörotransmitter vardır: 1)Gammaaminobütirikasit(GABA) 2)Noradrenalin 3)Serotonin 1)GABA:GABA M.S.S. deki başlıca inhibitör nörotransmitterdir.GABA A reseptör kompleksi bir GABA bağlanma yeri (benzodiyazepinleri bağlayan yer)ve bir klorür iyonu kanalı içerir.GABA A reseptörünün stimülasyonu klorür iyonlarının nöronun içine doğru akmasına neden olur,böylece nöronu hiperpolarize ve inhibe eder. Benzodiyazepinlerin anksiyete tedavisindeki etkinliği bu bozukluğun patofizyolojisinde GABA’in rolü olduğunu düşündürmektedir.Beynin her yerinde benzodiyazepin bağlanma yerleri bulunursa da bunlar daha çok hipokampal oluşum , prefrontal korteks , amigdale , hipotalamus ve talamusta yoğunlaşmıştır. 2)Noradrenalin: Rostral ponstaki lokus seruleus ,beyindeki noradrenerjik nöronların çoğunun hücre gövdelerini içerir.Bu nöronlar serebral kortekse,limbik sisteme,beyin sapına ve spinal korda projekte olurlar.Lokus seruleus ,ağrı ve olası tehlikeli durumlarla ilgili sensoryal girdiyi alır ve bunları,bu tür durumlardan kaçma sırasında aktive olan bütün beyin bölgelerine projekte eder. 3)Serotonin:Rostral beyin sapındaki rafe nukleuslarının serotonerjik nöronları serebral kortekse,limbik sisteme (özellikle amigdale ve hipokampus) ve hipotalamusa projekte olur.Hayvanlara serotonin uygulanması anksiyete bulgularına neden olmaktadır.İnsanlarda panik bozukluklarında antidepresan tedavinin etkili olması antiserotonerjik etkileri nedeniyle olabilir. c)Nöroanatomik düşünceler: Lokus seruleusun (noradrenalin) ve rafe nukleuslarının (serotonin) anksiyete bozukluklarındaki patolojilerin olduğu yerler olma ihtimali yüksektir. Beyindeki subkortikal yapılar içinde talamus , hipotalamus , hipokampus , pineal bez, hipofiz ve amigdala gibi önemli nöroanatomik oluşumları içeren limbik sistem bellek ve duygudurum değişikliklerinden sorumlu , önemli bir bölgedir.Limbik sistem içinde amigdala , korku duygusu ve anksiyete oluşumunda en önemli role sahip nöroanatomik 6 oluşumdur.(5) Amigdala ve amigdala ile nöronal bağlantılarla iletişim kuran lateral hipotalamus, vagusun dorsomedial nukleusu , nukleus ambigius , parabrakial nukleus , ventral tegmental alan(VTA) , locus seruleus(LC) , pedinkulopontin nukleus(PPN) , nukleus retikülaris ve hipotalamusun paraventriküler nukleusu normal ve patolojik anksiyete oluşumunda rolü olan belli başlı anatomik yapılardır. (5) Limbik Sistem: Limbik sistem , lokus seruleus ve rafe nukleuslarından gelen girdiyi alır.Benzodiyazepin bağlanma yerleri de burada çok yoğundur.Limbik sistemin ve temporal korteksin çıkarılması korku ve agresyon düzeyinde azalma ile sonuçlanmakta ; bu bölgenin stimülasyonu ise bu davranışların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Serebral korteks:Frontal serebral korteksin ve temporal serebral korteksin anksiyete oluşumunda öneminin olabileceği üzerinde durulmaktadır.(4) 7 ANKSİYETE SINIFLAMA : Anksiyete Bozuklukları: 1)Panik Anksiyete Bozuklukları 1)Panik bozukluğu a)Agorafobisiz b)Agorafobili 2)Yaygın anksiyete Bozukluğu(YAB) 2)Fobik Bozukluklar: 1)Agorafobi(durum fobisi) 2)Özgül Fobi(Nesne fobisi) Hayvan, doğal çevre,kan-yara,enjeksiyon,durumsal vb. 3)Sosyal fobi(işlev fobisi) 3)Obsesif Kompulsif Bozukluk(OKB) 4)Stres Bozuklukları 1)Travma sonrası stres bozukluğu(TSSB) Akut Kronik 2)Akut Stres Bozukluğu 5)Organik Etyolojili Anksiyete Bozuklukları 1)Genel Tıbbi Bir Duruma bağlı anksiyete Bozukluğu Yaygın Panik Atakları Obsesif Kompulsif Semptomlar 2)Madde Kullanımının Yol Açtığı Anksiyete Bozukluğu Entoksikasyon , yoksunluk Yaygın anksiyete Panik atakları Obsesif Kompulsif Semptomlar Fobik Semptomlar (4) 8 GEBELİK VE ANKSİYETE BOZUKLUKLARI: Ruh sağlığı problemleri arasında anksiyete bozuklukları yaygındır ve kadınlarda erkeklerden daha sık görülür (7,8). Ayrıca anksiyete bozuklukları için başlangıç yaşı tipik olarak doğurganlık çağı ya da daha öncesidir. Panik bozukluğun ilk atakları en sık geç adolesan çağından 30’lu yaşların ortasına kadar, OKB’nin ilk başlangıcı kadınlarda 2029 yaş arası ortaya çıkar (9). Bu yüzden çok sayıda anksiyete bozukluğu olan kadın,hastalıklarının seyri boyunca gebeliği tecrübe etmektedir (10). Eskiden gebelerin anksiyete bozukluğu açısından düşük riskte olabileceği düşünülürdü (11). Bu kanının aksine, özellikle panik bozukluk ve OKB üzerine yapılan çalışmalar gebeliğin ve postpartum dönemin anksiyete bozuklukları açısından değişken etkileri olduğunu göstermektedir. Gebelikleri öncesinde anksiyete bozukluğu tanısı almış kadınlar , gebelikleri sırasında belirtilerinde düzelme tecrübe edebilirlerse de (12) çoğunda semptomlar belirgin olarak sürmektedir (13,14). İlaveten postpartum dönem özellikle panik bozukluk ve OKB için semptomların devam ettiği ya da artmaya eğilim gösterdiği bir dönemdir (12-15). Genel olarak gebeliğin , panik bozukluk için koruyucu bir etkisi, OKB için tetikleyici bir etkisi olduğu kanısı yaygındır . (15) Bazı çalışmalarda hem OKB hem de panik bozukluk için gebeliğin, özellikle de postpartum dönemin tetikleyici etkisinden söz edilmektedir (14,16,17). Kadınlarda görülen affektif bozuklukların sıklığı perinatal dönemde en az diğer dönemler kadar ve hatta daha fazladır.(18,19,20) Birçok araştırmacı gebelik ve postpartum dönemde seks hormon konsantrasyonlarındaki değişikliklerin kadınların ruh halindeki zayıflamaya sebep olduğunu ileri sürmüşlerdir.(21,22,23) Diğer kanıtlar ise sosyal destek eksikliği, eş ile ilişkide problemler ve günlük hayattaki stresli olaylara işaret etmektedir.(24,25) Genetik ve hormonal etkenler gibi biyolojik değişkenler, gebelik dönemindeki depresyonu, psikososyal stresörlere ve anksiyete semptomlarına direnci düşürerek dolaylı yoldan etkilemektedir.(26) Biyolojik faktörler, gerek genetik, gerekse hormonal, kişinin hayati durumlara stres veya anksiyete duyguları ile cevap vermesine sebep olmaktadırlar.(27) 9 Bazı hormonların geri çekilmeleri de araştırılmış, β -endorfin geri çekilmesi olan kadınların mizaç değişikliğine daha yatkın oldukları bildirilmiştir.(28) Östrojen konsantrasyonunun doğum sonrası düşüşü ile ilgili literatür gözden geçirildiğinde ise ani östrojen düşüşünün postpartum psikiyatrik tablo ile ilgili olabileceği öne sürülmüştür.(29) Postpartum dönemdeki kadınların duygudurumları ve altında yatan etiyoloji hakkında yapılan çalışmaların çoğunun retrospektif oluşu birbiriyle çelişen verilerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur.(30,31,32,33,34) Fakat çoğu araştırmacı ve klinisyen, perinatal duygudurum değişikliklerinde , biyolojik ve psikososyal risk faktörlerinin birleşik etkilerinin sorumlu olduğunda görüş birliği içindedir.(35) Postpartum Psikiyatrik Bozukluklar : Doğum sonrası dönem , pek çok fizyolojik ve psikolojik uyumlar gerektirmektedir. Östrojen ve progesteron konsantrasyonları hızlıca azalır , kortizolün adrenal salgılanması değişime uğrar , plasental hormonların kaybolması metabolizmayı derinlemesine etkiler ve yeni çok sayıda problem ortaya çıkar. 1)Postpartum Keyifsizliği: Postpartum döneminin ilk zamanlarında kadınların en sık yaşadığı ruhsal bozukluk ”bebek keyifsizliği” diye de bilinen postpartum keyifsizliktir.Oldukça yaygın bir fenomen (kadınların %50-80 inde) olarak görülen postpartum keyifsizlik ; ağlamaklı olma , hırçınlık , kaygı , uykusuzluk , enerji azlığı , iştah kaybı ve yeni doğum yapmaya ve çocuk için gereken ilgiye bağlı genel bunalmışlık hissi gibi ani ruh değişiklikleri ve geçici semptomlar içermektedir.Atak,tipik olarak 3.postpartum gününden sonra,anne doğumun ardından hastaneden ayrıldığında görülür.Semptomlar 5.günde doruğa ulaşır ve onuncu günde kendi kendine çözümlenir. 10 2)Postpartum Depresyonu: Postpartum kadınların %10-15 inde görülür.Özgün süre hariç ,postpartum depresyonun tanı kriterleri,majör depressif düzensizliklerin bulgularından ayırt edilemez.Birçok ağır psikososyal problem ve kronik kişiler arası zorluklar yaşayan kadınlar , postpartum dönemde depresyon epizotu için artmış bir risk içindedir.Çalışmalar göstermiştir ki;psikososyal stresörler beyni metabolik ve hormonal değişikliklere duyarlı hale getirmektedir. 3)Postpartum Psikozu: Perinatal ruh sağlığı bozukluklarının en şiddetlisi postpartum psikoz,%0,1-0,2 ye tekabül eden bir oranda görülür.Postpartum psikozun bölümleri,işitsel ya da görsel varsanı , paranoid ya da grandiyöz sanrılar ve deliryum ya da yönelim bozukluğu bileşenleri ve yargılamadaki ileri derecede bozulmaya eşlik eden yüksek düzeyde dürtüsellik sonucunda bebek öldürme ve özkıyımda artmadır.(36) Bu sınıflamanın artık yetersiz kaldığı düşünülmektedir. Brockington’ın sunduğu yeni sınıflamada psikozlar , anne-bebek ilişkisi bozuklukları, depresyon ve anksiyete ve stresle ilişkili bozukluklar yer almaktadır. Postpartum Anksiyete : Anksiyete bozuklukları (ilk bir ayda %37.1) postpartum dönemde depresyondan daha sık görülmektedir; fakat önemsenmemiştir. Depresyonla beraber sıklığı artar. Panik bozuklukta %44 alevlenme olur, %10 yeni tanı konur. Annenin eğitim düzeyinin düşüklüğü ; duygudurum bozukluğu öyküsü , abartılmış perinatal stres algısı (acı, kontrol kaybı) ; aşırı anksiyeteli mizaç başlıca risk faktörleridir. Stresli doğumun sebep olduğu bozukluklar-Travma Sonrası Stres Bozukluğu %5.6 sıklıkta görülür. Duyulan acı, kontrol kaybı ve ölüm korkusu bu bozukluğu tetikler. Gerginlik, kabuslar ve flashbackler birkaç hafta/ay sürer ve bir sonraki hamileliğin sonuna doğru tekrarlayabilir. İsveç’te yapılan bir araştırmaya göre “kötü doğum öyküsü” olan annelerin yarısı bir daha doğurmak istememişlerdir. Bu duruma “tokofobi” denir ve psikolojik tedavi ile düzelir. 11 Özgül Anksiyete Bozuklukları ; çocuğuna yönelik anksiyetesi olan bir annede çocukla ilgili bir fobi gelişebilir. Nokturnal vijilans, sürekli uyanıp çocuğun nefesini dinleme, sıkça kontrol etme, sonunda uykusuzluk ve yorgunluk, çocukların sağlığı hakkında aşırı endişe hali ile karakterize bu duruma “annelik nevrozu” denir. Tedavisinde gevşeme teknikleri, bilişsel terapi, duyarsızlaştırma ve grup terapileri etkindir. Çocuğa zarar verme obsesyonları depresyondaki annelerin %21’inin tekrarlayan çocuğa zarar verme düşünceleri vardır ve %24’ü çocukla yalnız kalmaktan korkar. Hamilelik ve doğum obsesif-kompulsif bozukluğu başlatan ana sebeplerden biridir. Diğer Morbid Uğraşılar Dismorfofobi: Hamilelik ve doğumla birlikte ortaya çıkan kilo alımı, lekeler, skarlarla ilgili yakınmalar sıktır. (37) 12 GEREÇ VE YÖNTEM : Şişli Etfal EAH Yenidoğan İzleme ve Aşı Merkezine Doğum sonrası 2. ve 4. aylarda aşı uygulaması için getirilen 100 bebeğin annesi ile yüzyüze görüşülerek 2. ayda Sosyodemografik Anket Formunun doldurulması , 2. ve 4. aylarda MİNİ test , Durumluk-Sürekli Anksiyete Ölçeği(STAI 1 ve 2) , Çok yönlü Algılanan Sosyal Desteğin Gözden Geçirilmiş Formu , Edinburgh Postpartum Depresyon Ölçeğinin doldurulması,2.4.aylar arasında anneden alınan kanda ( bir defaya mahsus olarak ) Tiroid hormon paneli ,Tiroid antikorları,Tam kan sayımı,Prolaktin ve B12 vitamin düzeyi bakılarak çalışmanın yapılması planlanmıştır. Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeği: Durumluk Sürekli Kaygı Ölçeği Spielberger ve arkadaşları tarafından 1970 de geliştirilmiş, Öner ve Le Compte tarafından 1985 te Türk toplumuna uyarlaması yapılmış, durumluk ve sürekli kaygı düzeylerini 20 soru ile ayrı ayrı ölçen likert tipi bir ölçektir. Yüksek puanlar yüksek kaygı seviyelerini, düşük puanlar düşük kaygı seviyelerini gösterir 1975 yılında Türkçe’ye çevrilerek geçerlik ve güvenirlik çalışması yapılmış olan ölçek yirmişer maddelik durumluk kaygı ve sürekli kaygı ölçeklerinden oluşmaktadır. Her iki ölçekten elde edilen toplam puan değeri 20-80 arasında değişir. Büyük puan yüksek kaygı seviyesini, küçük puan ise düşük kaygı seviyesini belirtir (38). “Hiç” ile “Tamamıyla” arasında değişen dört derecelik bir ölçektir. Envanterin Türkiye’deki geçerlilik ve güvenirliliği N. Öner tarafından 1977 yılında yapılmıştır.(39) Durumluk - Sürekli Kaygı Envanterlerinde iki tür ifade vardır . Doğrudan ifadeler olumsuz duyguları, tersine dönmüş ifadeler ise olumlu duyguları dile getirir. Durumluk Kaygı Envanterindeki tersine dönmüş ifadeler 1,2,5,8,10,11,15,16,19 ve 20. maddelerdir. Sürekli Kaygı Envanterindeki tersine dönmüş ifadeler ise 21,26,27,30,33,36 ve 39 uncu 13 maddeleri oluşturur. Doğrudan ve tersine dönmüş ifadelerin ayrı ayrı toplam ağırlıkları bulunduktan sonra doğrudan ifadeler için elde edilen toplam ağırlık puanından , ters ifadelerin toplam ağırlık puanı çıkarılır. Bu sayıya , önceden saptanmış ve değişmeyen bir değer eklenir. Durumluk Kaygı Envanteri için bu değişmeyen değer 50, Sürekli Kaygı Envanteri için 35’dir. En son elde edilen değer bireyin kaygı puanıdır. Durumluk Kaygı Ölçeği (DKÖ), ani değişiklik gösteren heyecansal reaksiyonları değerlendirmede oldukça duyarlı bir araçtır. Envanterin ikinci bölümünde yer alan yine 20 maddeden oluşan Sürekli Kaygı Ölçeği (SKÖ), kişinin genelde, yaşama eğilimi gösterdiği kaygının sürekliliğini ölçmeyi amaçlamaktadır. Skorlar 20 (düşük anksiyete) ile 80 (yüksek anksiyete) arasındadır. Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği: Çok boyutlu algılanan sosyal destek ölçeği Zimet ve Dahlem tarafından 1988 de geliştirilmiştir. Eker ve Arkan tarafından 1995 te Türk toplumuna uyarlaması yapılmıştır. Ölçek, her eğitim düzeyindeki insanın algılayabileceği on iki maddeden oluşmuştur. Yüksek puanlar, algılanan desteğin yüksek oluşuna, düşük puanlar ise desteğin algılanmadığına ya da destekten yoksun oluşu belirtmektedir.(40) EPDS Ölçeği: Postpartum depresyonu tanımada ve ileri tedavi gerektirecek hastaların psikiyatrik yardım için yönlendirilmesinde kullanılabilecek bir araçtır ve genel olarak tüm dünyada kabul görmüştür. Doğum yapan tüm kadınlarda rutin bir tarama amacıyla kullanılabileceği bildirilmektedir. Günümüzdeki çalışmalarda EPDS kesme puanı 12-13 olarak alındığında gerçek depresyon semptomlu kişileri saptamada daha duyarlı olduğu bildirilmektedir. Postpartum örneklerde EPDS’nin duyarlılığı %86, özgüllüğü %76 olarak saptanmıştır. Antenatal ve postnatal periodda EPDS’nin depresif semptomları doğru (geçerliliği saptanmış) olarak ölçtüğü bildirilmiştir. EPDS tanı koydurucu bir ölçek olmayıp semptom tarama amacıyla kullanılmaktadır. Tanının klinik muayene ve tanı ölçekleri ile (örn. Hamilton Depresyon Ölçeği) doğrulanması gerekmektedir. Ancak EPDS’nin postpartum, hatta gebelikteki depresyon semptomlarını saptama açısından özgünlüğü ve duyarlılığı oldukça yüksektir. Türkiye’de de geçerlilik ve güvenirlilik çalışması Engindeniz ve ark. tarafından yapılmıştır (41) 14 EPDS her biri annenin geçen hafta süresince nasıl hissettiğini dört farklı seçenekten birini işaretleyerek bildirmesini isteyen toplam 10 sorudan oluşan bir ölçektir. Her bir maddeye 0-3 arasında bir puan verilerek toplam puan hesaplanır. Her maddenin puanlaması değişik biçimdedir; 3. ,5. ,6. ,7. ,8. ,9. ve 10. maddeler giderek azalan sırayla şiddet gösterirler ve puanlama 3, 2, 1, 0 biçimindedir. 1., 2. ve 4. maddeler ise 0, 1, 2, 3 biçiminde puanlanırlar. Ölçeğin toplam puanı bu madde puanlarının toplanması ile elde edilir. Genelde 12/13 puan ve üstü kesme değerleri depresif bozukluk açısından risk grubu olarak kabul edilir. 13 ve üzeri puan alanlar depresif bozukluk için riskli grup olarak kabul edilmiştir. 15 BULGULAR Çalışma Şişli Etfal Hastanesi Yenidoğan izleme ve aşı Merkezine başvuran 100 yeni doğum yapmış anne üzerinde yapılmıştır. Annelerin yaşları 17 ile 43 arasında değişmekte olup ortalama yaş 28,67±5,53’dür. Tablo 1:Tanımlayıcı özelliklerin dağılımı Min-Max Ort±SD 17-43 28,67±5,53 n % Eğitim Durumu Eğitimsiz İlkokul Ortaokul Lise Yüksekokul 9 48 12 20 11 9 48 12 20 11 Meslek Ev Hanımı Memur İşçi Serbest Meslek 79 3 4 14 78 3 4 14 Gelir 500-1000 TL 1000-1500 TL 1500-2000 TL 2000-3000 TL 3000 TL ve üstü 59 27 5 6 3 59 27 5 6 3 Ev Durumu Kira Kendi Evi 58 42 58 42 Göç Durumu Var Yok 26 74 26 74 Aile Tipi Çekirdek Kalabalık(Büyük) 74 26 74 26 Çocuk Sayısı 1 35 35 Ort; 1,95 2 3 ve üzeri 44 21 44 21 100 100 Yaş Medyan :2 TOPLAM Annelerin eğitim durumları incelendiğinde; %9’unun (n=9) eğitimsiz, %48’inin (n=48) ilkokul mezunu, %12’sinin (n=12) ortaokul mezunu, %20’sinin (n=20) lise mezunu, %11’inin (n=11) ise yüksek okul mezunu olduğu görülmektedir. Eğitim Durumu Eğitimsiz 9,0% Yüksekokul 11,0% Lise 20,0% İlkokul 48,0% Ortaokul 12,0% Şekil 1: Annelerin eğitim durumuna göre dağılımı Annelerin %3’ü (n=3) memur, %4’ü (n=4) işçi, %14’ü (n=14) serbest meslek ile uğraşırken, %79’u (n=79) ev hanımıdır. Meslek Serbest Meslek 14,0% İşçi 4,0% Memur 3,0% Ev Hanımı 79,0% Şekil 2: Annelerin meslek durumuna göre dağılımı 17 Ailenin gelir durumu incelendiğinde; 500-1000 TL arasında 59 (%59) olgu, 10001500 TL arasında 27 (%27) olgu, 1500-2000 TL arasında 5 (%5) olgu, 2000-3000 TL arasında 6 (%6) olgu, 3000 TL ve üzeri gelir grubunda ise 3 (%3) olgu bulunduğu görülmektedir. Gelir 2000-3000 TL 6,0% 3000 TL ve üstü 3,0% 1500-2000 TL 5,0% 1000-1500 TL 27,0% 500-1000 TL 59,0% Şekil 3: Ailenin gelir durumuna göre dağılımı Olguların %58’i (n=58) kirada otururken, %42’si (n=42) kendi evlerinde oturmaktadır. Ev Durumu Kendi Evi 42,0% Kira 58,0% Şekil 4: Ailenin yaşadığı evin kira veya kendi evi olması durumuna göre dağılımı 18 Olguların %26’sı (n=26) İstanbul’a göç etmişken, %74’ü (n=74) göç etmemiştir. Göç Durumu Var 26% Yok 74% Şekil 5: Göç durumuna göre dağılım Olguların %26’sı (n=26) kalabalık aile yapısına sahipken, %74’ü (n=74) çekirdek aile yapısına sahiptir. Aile Tipi Kalabalık(Büyük) 26,0% Çekirdek 74,0% Şekil 6: Aile tipine göre dağılım 19 Olguların sahip olduğu çocuk sayısı 1 ile 6 arasında değişmekte olup ortalama çocuk sayısı 1.95±0.98’dir. Olguların %35’i (n=35) 1 çocuk, %44’ü (n=44) 2 çocuk sahibi iken, %21’i (n=21) 3 veya daha fazla çocuk sahibidir. Tablo 2: Annenin gebeliklerine ilişkin dağılımlar Min-Max Ort±SD (Medyan) Gravida 1-9 2,48±1,63 (2,0) Parite 1-6 2,02±1,11 (2,0) 17-43 28,60±5,52 n % Gebelik Yaşı Abort-Küretaj Var 27 27 Öyküsü Yok 73 73 Antenatal Takipli 96 96 Takip Takipsiz 4 4 Yok 57 63,3 Diabet 12 13,3 4 4,4 Abort Riski 4 4,4 Preeklampsi 2 2,2 Diğer 11 12,2 Normal 59 59 Sezeryan 41 41 Gebelikte Tespit Edilen Tıbbi Durum (n=90) Doğum Tipi Hiperemezis Gravidarum Olgularda gravida görülme sayısı 1 ile 9 arasında değişmekte olup ortalama gravida 2,48±1,63 olarak saptanmıştır. Olgularda parite görülme sayısı 1 ile 6 arasında değişmekte olup ortalama parite sayısı 2,02±1,11’dir. Olguların gebelik yaşı 17 ile 43 arasında değişmekte olup ortalama gebelik yaşı 28,60±5,52 yıldır. 20 Abort-Küretaj öyküsü olguların %27’sinde (n=27) görülmektedir. Olguların %96’sı (n=96) antenatal takip yaptırmışken, %4’ü (n=4) yaptırmamıştır. Gebelikte tespit edilen tıbbi durum incelendiğinde; olguların %13.3’ünde (n=12) diabet, %4.4’ünde (n=4) hiperemezis gravidarum, %4.4’ünde (n=4) abort riski, %2.2’sinde (n=2) preeklampsi, %12.2’sinde (n=11) diğer tıbbi durumlar görülmüşken, %63,3’ünde (n=57) herhangi bir tıbbi duruma rastlanmamıştır. Gebelikte Tespit Edilen Tıbbi Durum Abort Riski 4,4% Preeklampsi 2,2% Diğer 12,2% Hiperemezis Gravidarum 4,4% Diabet 13,3% Yok 63,3% Şekil 7: Gebelikte tespit edilen tıbbi duruma göre dağılım Olguların %59’u normal %41’i sezeryanlı doğum yapmıştır ve %12’sinde doğum komplikasyonu görülmüştür. 21 Tablo 3: Anne ve babanın bebeğin cinsiyetine ilişkin değerlendirmeleri n % Annenin Cinsiyet Kız 34 69,4 Beklentisi (n=49) Erkek 15 30,6 Babanın Cinsiyet Kız 19 33,3 Beklentisi (n=57) Erkek 38 66,7 Memnun 100 100 Babanın Cinsiyetten Memnun 98 98 Memnuniyeti Memnun Değil 2 2 Planlı-İstenen 71 71 Plansız-İstenen 28 28 Plansız-İstenmeyen 1 1 Annenin cinsiyetten memnuniyeti İstenen Planlı Gebelik Durumu Annelerin cinsiyet beklentisine olguların 49’u cevap vermiştir. Cevap veren olguların %69,4’ü kız, %30,6’sı erkek çocuk beklentisi olduğunu ifade etmiştir. Babaların cinsiyet beklentisi sorusunu 57 olgu cevaplamış olup; bunların %33,3’ü kız beklediğini; % 66,7’si ise erkek beklediğini belirtmiştir. Annelerin hepsi bebeğin cinsiyetinden memnun iken; babaların %2’si memnun olmadığını ifade etmiştir. Doğan bebeklerin %71’i istenen planlı bebek, %28’i plansız istenen ve %1’i ise plansız istenmeyen bebektir. 22 Tablo 4: Gebeliğe ilişkin dağılımlar n % Kimse Bakmadı 13 13 Anne-Kardeş 44 44 Kayınvalide- 8 8 Diğer 35 35 Doğum Var 12 12 Komplikasyonları Yok 88 88 Doğum Sonrası Yardım Görümce Doğum sonrası yardım almadığını söyleyen %13 olgu; anne veya kardeş yardımı aldığını ifade eden % 44 olgu; kayınvalide görümce yardımı aldığını söyleyen % 8 olgu ve diğer kişilerden yardım aldığını söyleyen ise % 35 olgu vardır. Doğum Sonrası Yardım Kimse Bakmadı 13,0% Diğer 35,0% Anne-Kardeş 44,0% KayınvalideGörümce 8,0% Şekil 8: Doğum sonrası yardım alma duruma göre dağılım Doğumların %12’sinde doğum komplikasyonu görülmüştür. 23 Tablo 5: Anneye ilişkin dağılımlar Min-Max Ort±SD Anne Boy 150-177 162,92±6,05 Anne Kilo 45-125 68,65±12,65 n % Var 18 18 Yok 82 82 Annede Psikiyatrik Var 3 3 Hastalık Yok 97 97 Eşte Psikiyatrik Var 2 2 Hastalık Yok 98 98 Var 1 1 Yok 99 99 Yok 76 76 Sigara 23 23 Diğer 1 1 100 100 Annede Tıbbi Hastalık Eşte Şiddet Öyküsü Annede Alışkanlık TOPLAM Annelerin boyları 150 cm ile 177 cm arasında değişmekte olup ortalama boy 162,92±6,05; kiloları 45 ile 125 cm arasında değişmekte olup ortalama 68,65±12,65 olarak saptanmıştır. Annede tıbbi hastalık görülen %18 olgu vardır. Annede psikiyatrik rahatsızlık görülen %3 olgu; eşte psikiyatrik rahatsızlık görülen %2 olgu vardır. Eşte şiddet öyküsü olan % 1 olgu vardır. Annede alışkanlık görülen % 24 olgu vardır; bunların %23’ü sigara alışkanlığı %1’i diğer alışkanlıklara sahiptir. 24 oran (%) 18 16 14 12 10 8 6 4 2 0 Annede Tıbbi Hastalık Annede Psikiyatrik Hastalık Eşte Psikiyatrik Hastalık Şekil 9: Annede ve babada hastalık duruma göre dağılım Tablo 6: Bebeğe ilişkin dağılımlar Min-Max Ort±SD Bebeğin Doğum Kilosu (kg) 1,10-4,50 3,32±0,52 Bebeğin Doğum Boyu (cm) 44-55 49,85±1,96 Bebeğin Hastanede Yatış Süresi (gün) 1-40 8,03±10,11 n % (n=27) Bebekte Konjenital Anomali\Tıbbi Hast. Fizyolojik Sarılık Var 3 3 Yok 97 97 Var 39 39 Geçirme Durumu Yok 61 61 Bebeğin Bakımını Anne 97 97 Yapan Kişi Yakını 3 3 Bebeğin Beslenme Anne Sütü 95 95 Durumu Formül Mama 5 5 100 100 TOPLAM 25 Bebeğin doğum kilosu 1100 gr ile 4500 gr arasında değişmekte olup ortalama 3320±520 gr dır. Doğum boyu 44 cm ile 55 cm arasında değişmekte olup ortalama 49,85±1,96’dır. Bebeklerin 27’si hastanede yatmıştır. Hastanede yatan 27 bebeğin hastanede kalış süreleri 1 ile 40 gün arasında değişmekte olup ortalama 8,03±10,11’dir. Bebekte konjenital anomali tıbbi hastalık geçirme oranı %3; Fizyolojik sarılık oranı %39 olarak saptanmıştır. Bebeğin bakımını yapan %97 oranında anne, % 3 oranında yakınıdır. Bebek %95 oranında anne sütü ile % 5 oranında ise formül mama ile beslenmektedir. Tablo 7: Annenin bebekle ilgili değerlendirmeleri n % 86 86 14 14 Yok 46 46 Az Şikayetçi 38 38 Aşırı Şikayetçi 16 16 Annenin Eşinden Görüyor 76 76 Destek Görmesi Görmüyor 24 24 100 100 Annenin Bebek Yeterli Hakkında Yeterliliği Yetersiz Annenin Bebekten Şikayetçi Oluşu TOPLAM Annelerin %86’sı bebekleri hakkında yeterli olduklarını % 14’ü ise yetersiz kaldıklarını ifade etmişlerdir. Annelerin % 46’sı bebekten şikayet ederken % 38’i az şikayetçi; % 16’sı aşırı şikayetçidir. Eşinden destek gördüğünü %76 olgu söylerken; eşinden destek almadığını söyleyenler %24 oranındadır. 26 Annenin Bebekten Şikayetçi Oluşu Aşırı Şikayetçi 16,0% Yok 46,0% Az Şikayetçi 38,0% Şekil 10: Annenin bebekten şikayetçi olma durumuna göre dağılım 27 Tablo 8:Mini test sonuçları Mini Test Sonuçları n % Var 14 14 Geçmişte Var 3 3 Distimi Varlığı 9 9 Suisidalite Varlığı 1 1 Mani Varlığı 0 0 Panik Bozukluğu 3 3 Agorafobi Varlığı 1 1 Sosyal Fobi Varlığı 6 6 Obsesif Kompulsif Bozukluk Varlığı 7 7 Spesifik Fobi Varlığı 0 0 Travma Sonrası Stres Bozukluğu Varlığı 2 2 1 1 Anoreksia Nevroza Varlığı 1 1 Bulimia Varlığı 1 1 Psikotik Bozukluk Varlığı 0 0 Var 9 9 Geçmişte Var 1 1 Depresyon Alkol ve Madde Kullanım Bozukluğu Varlığı Yaygın Anksiyete Mini test sonuçlarına göre depresyon görülen %14 olgu vardır, geçmişte depresyon öyküsü olan ise %3 olgu vardır. Distimi varlığı olguların %9’unda; suisidalite varlığı % 1 olguda; mani hiçbir olguda görülmemektedir; panik bozukluk % 3 olguda; agorafobi %1 olguda; sosyal fobi %6 olguda; obsesif kompulsif bozukluk % 7 olguda vardır. Spesifik fobi hiçbir olguda görülmemektedir. Travma sonrası stres bozukluğu %2 olguda; alkol madde kullanım bozukluğu %1 olguda; anoreksiya nervoza varlığı %1 olguda; bulimia %1 olguda görülmektedir. Psikotik bozukluk olguların hiçbirinde görülememektedir. Yaygın anksiyete %9 olguda görülmekte; %1’inde ise geçmişte yaygın anksiyete görülmektedir. 28 Mini Test Sonuçları Yaygın Anksiyete Bulimia Varlığı Anoreksia Nevroz Varlığı Alkol ve Madde Kullanım Bozukluğu Varlığı Travma Sonrası Stres Bozukluğu Varlığı Spesifik Fobi Varlığı Obsesif Kompulsif Bozukluk Varlığı Sosyal Fobi Varlığı Agorafobi Varlığı Panik Varlığı Suisidalite Varlığı Distimi Varlığı Depresyon 0 2 4 6 8 10 12 oran (%) Şekil 11: Mini test sonuçlarının dağılımı Tablo 9: Mini Teste göre Anksiyete dağılım N % Anksiyete var 28 28.8 Anksiyete yok 69 71.2 Olguların %28.8’inde anksiyete görülmektedir. 29 14 16 18 Mini Teste Anksiyete Anksiyete var 28,8% Anksiyete yok 71,2% Şekil 12: Mini Testte Anksiyete dağılım Tablo 10 : Tiroid fonksiyonlarının ve kan değerlerinin dağılımı Min-Max Ort±SD FT 3 (pg/ml) 2,42-5,99 3,27±0,53 FT 4 (ng/dl) 0,40-1,98 0,80±0,23 TSH (uIU/ml) 0,01-8,48 1,43±1,09 Tiroglobulin (ng/ml) 0,84-259 20,99±33,22 Prolaktin (ng/ml) 1,99-248 45,04±40,96 HGB (g/dl) 8,40-15,40 13,23±1,23 MCHC (g/dl) 27,80-36,20 33,33±1,58 N % <10 63 69,2 10-50 19 20,9 50-1000 8 8,8 >1000 1 1,1 <20 80 87,9 Anti TGR 20-40 2 2,2 (IU/ml) 40-500 5 5,5 >500 4 4,4 Anti tiroid peroksidaz (IU/ml) FT3 düzeyleri(pg/ml) 2,42 ile 5,99 arasında değişmekte olup ortalama 3,27±0,53’dür. FT4 düzeyleri(ng/dl) 0,40 ile 1,98 arasında olup ortalama 0,80±0,23; TSH düzeyleri(uIU/ml) 0,01 ile 8,48 arasında olup ortalama 1,43±1,08’dur. Tiroglobulin düzeyi(ng/ml) 0,84 ile 259 arasında değişmekte olup ortalama 20,99±33,22’dir. Prolaktin düzeyleri(ng/ml) 1,99 ile 248 arasında değişmekte olup ortalama 45,04±40,96’dır. Hemoglobin düzeyi(g/dl) 8,40 ile 15,40 arasında değişmekte olup ortalama 13,23±1,23’dür. MCHC düzeyi(g/dl) 27,80 ile 36,20 arasında değişmekte olup ortalama 33,33±1,58’dir. Anti tiroid peroksidaz düzeyi(IU/ml) 10’dan küçük bulunan %69,2 olgu; 10-50 arasında olan %20,9 olgu; 50-1000 arasında olan %8,8 olgu ve 1000’nin üzerinde olan % 1,1 olgu vardır. Anti TRG düzeyi(IU/ml) 20’den küçük olan %87,9 olgu; 20-40 arasında olan % 2,2 olgu; 40-500 arasında bulunan % 5,5 olgu ve 500 ve üzerinde olan % 4,4 olgu vardır. Annelerin doğumdan sonra Edinburg , STAI 1 ve 2 ve Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Desteğin Gözden Geçirilmiş Formu ölçekleri 8.haftada (1.ölçüm) ve 16.haftada (2.ölçüm) uygulanmıştır. Birinci ölçüme göre ikinci ölçümdeki değişimler ve annelerin özelliklerine göre değerlendirmeler bundan sonraki bölümde görülmektedir. 31 Tablo 11: Edinburg postpartum depresyon skalası değerlendirmesi Edinburg Puanı Ortalama SD 1. Ölçüm 8,14 5,94 2. Ölçüm 7,72 6,02 1.Ölçüm -2.Ölçüm; Paired samples test p 0,001** **p<0,01 İlk ölçüme göre ikinci ölçümde alınan Edinburg postpartum depresyon skalası puanlarında görülen düşüş istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,01). Edinburg postpartum depresyon skalasında 14 puan ve üzerinde alan olgulara depresyon var; altındakilerde yok şeklinde değerlendirme yaptığımızda; ort puan Edinburg Postpartum Depresyon Puanı 16 14 12 10 8 6 4 2 0 1. Ölçüm 2. Ölçüm Şekil 13:. Edinburg postpartum depresyon skalası dağılımı 32 Tablo 12: Edinburg postpartum depresyon skalası sınıflamasının dağılımı Edinburg Postpartum Depresyon 1. Ölçüm 2. Ölçüm Toplam n (%) n (%) n (%) Var 21 (%21) 19 (%19) 21 (%21) Yok 79 (%79) 81 (%81) 79 (%79) Birinci ölçümde edinburg postpartum depresyon görülen 21 olgu bulunmaktadır; ikinci ölçümlerde edinburg postpartum depresyon görülme oranı ise %19 olarak saptanmıştır. Edinburg Postpartum Depresyon oran (%) 90 80 70 60 50 40 30 20 10 0 Var Yok 1. Ölçüm 2. Ölçüm Şekil 14: Edinburg postpartum depresyon skalası dağılımı 33 Tablo 13: Edinburg postpartum depresyon skalası sınıflamasının 1.ölçüme göre 2.ölçüm değerlendirmesi 1. Ölçüm Edinburg Depresyon 2. Ölçüm Var Yok Toplam n (%) n (%) n (%) Var 19 (%19) 0 (%0) 19 (%19) Yok 2 (%2) 79 (%79) 81 (%81) 21 (%21) 79 (%79) 100 Toplam p 0,500 Mc-Nemar test Edinburg postpartum depresyon sınıflamasına göre birinci ölçüme göre ikinci ölçümde depresyon görülme oranları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p>0,05). Tablo 14: Mini Anksiyete ve Edinburg depresyon birlikteliğinin dağılımı Anksiyete ve Depresyon n % İkiside yok 58 59,9 İkisi de var 6 6,1 Sadece depresyon 11 11,3 Sadece anksiyete 22 22,7 34 Anksiyete veya depresyon görülmeyen %59,9 olgu, hem anksiyete hem de depresyon görülen %6,1 olgu; sadece depresyon olan %11,3 olgu ve sadece anksiyete görülen %22,7 olgu vardır. Anksiyete ve Depresyon Sadece anksiyete 22,7% Sadece depresyon 11,3% Anksiyete ve depresyon (-) 59,9% Anksiyete ve depresyon (+) 6,1% Şekil 15: Anksiyete ve depresyon birlikteliğinin dağılımı Tablo 15: STAI Ölçeği değerlendirmeleri STAI Durumluluk STAI Süreklilik Puanı Puanı Ort±SD Ort±SD 1. Ölçüm 36,89±9,50 42,42±8,38 2. Ölçüm 36,89±11,11 42,43±8,69 1,000 0,913 1.Ölçüm -2.Ölçüm; p Paired samples test 35 İlk ölçüme göre ikinci ölçümde alınan STAI durumluluk ölçek puanlarında istatistiksel olarak anlamlı değişim bulunmamıştır (p>0,05). İlk ölçüme göre ikinci ölçümde alınan STAI süreklilik ölçek puanlarında istatistiksel olarak anlamlı değişim bulunmamıştır (p>0,05). Tablo 16: STAI Ölçeğine göre sınıflamaların dağılımı 1. Ölçüm 2. Ölçüm n (%) n (%) STAI Kaygı yok 59 (%59) 59 (%59) Durumluluk Düşük kaygı 17 (%17) 13 (%13) Kaygı Yüksek kaygı 24 (%24) 28 (%28) Kaygı yok 29 (%29) 29 (%29) Düşük kaygı 27 (%27) 26 (%26) Yüksek kaygı 44 (%44) 45 (%45) STAI Süreklilik Kaygı STAI durumluluk ve süreklilik puanları sınıflamasında; 36 puan altındakiler “kaygı yok”, 37-42 puan arası alanlar “hafif kaygı” ve 42 puan ve üzeri olan olgularda “yüksek kaygı” olarak sınıflanmıştır. Birinci ölçümde STAI durumluluk puanlarının dağılımı incelendiğinde %59 olguda kaygı görülmezken, %17’sinde düşük kaygı; % 24’ünde ise yüksek kaygı görülmektedir. İkinci ölçümlerde STAI durumluluk puanlarının dağılımı incelendiğinde %59 olguda kaygı görülmezken, %13’ünde düşük kaygı; %28’inde ise yüksek kaygı görülmektedir. Birinci ölçümde STAI süreklilik puanlarının dağılımı incelendiğinde %29 olguda kaygı görülmezken, %27’sinde düşük kaygı; % 44’ünde ise yüksek kaygı görülmektedir. İkinci ölçümlerde STAI süreklilik puanlarının dağılımı incelendiğinde %29 olguda kaygı görülmezken, %26’ünde düşük kaygı; %45’inde ise yüksek kaygı görülmektedir. 36 STAI Ölçeği oran(%) 60 50 40 Kaygı yok 30 Düşük kaygı Yüksek kaygı 20 10 0 1. Ölçüm 2. Ölçüm 1. Ölçüm STAI Durumluluk Kaygı 2. Ölçüm STAI Süreklilik Kaygı Şekil 16: STAI durumluluk ve süreklilik dağılımı Tablo 17: STAI durumluluk sınıflamasında 1.ölçüme göre 2.ölçümün değerlendirmesi 1. Ölçüm Düşük Yüksek kaygı kaygı n (%) n (%) n (%) 55 (%55) 4 (%4) 0 (%0) Düşük kaygı 4 (%4) 7 (%7) 2 (%2) Yüksek kaygı 0 (%0) 6 (%6) 22 (%22) STAI Durumluluk Kaygı yok 2. Ölçüm Kaygı yok Mc-Nemar test 37 p 0,368 STAI durumluluk sınıflamasına göre birinci ölçüme göre 2.ölçümde istatistiksel olarak anlamlı farklılık görülmemektedir (p>0,05). Tablo 18: STAI süreklilik sınıflamasında 1.ölçüme göre 2.ölçümlerin değerlendirmesi 1. Ölçüm Düşük Yüksek kaygı kaygı N (%) n (%) n (%) 28 (%28) 1 (%1) 0 (%0) Düşük kaygı 1 (%1) 24 (%24) 1 (%1) Yüksek kaygı 0 (%0) 2 (%2) 43 (%43) Kaygı yok STAI Süreklilik Kaygı yok 2. Ölçüm P 0,846 Mc-Nemar test STAI süreklilik sınıflamasına göre birinci ölçüme göre 2.ölçümde istatistiksel olarak anlamlı farklılık görülmemektedir (p>0,05). Tablo 19: Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Desteğin Gözden Geçirilmiş Formu değerlendirmesi Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Desteğin Gözden Geçirilmiş Formu Ortalama SD 1. Ölçüm 59,30 13,38 2. Ölçüm 59,63 13,99 1.Ölçüm -2.Ölçüm; p 0,270 Paired samples test 38 İlk ölçüme göre ikinci ölçümde alınan Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Desteğin Gözden Geçirilmiş Formu ölçek puanlarında istatistiksel olarak anlamlı değişim bulunmamıştır (p>0,05). Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Desteğin Gözden Geçirilmiş Formu ort+SD 80 70 60 50 40 30 20 10 0 1. Ölçüm 2. Ölçüm Şekil 17: Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Desteğin Gözden Geçirilmiş Formu puanlarının dağılımı Tablo 20: İlk ölçümlere göre Edinburg, STAI ve ÇBASDÖ puanlarının ilişkisi STAI 1. Ölçüm Durumluluk STAI Süreklilik ÇokBoy.Al.Sos.Ds Puanı Göz.Geç.Formu Puanı Edinburg Puanı 0,660** 0,644** -0,384** STAI Dur. Puanı - 0,867** -0,382** STAI Sür. Puanı - - -0,514** Pearson korelasyon test **p<0,01 39 İlk Ölçümde; Edinburg depresyon puanı ile STAI durumluluk puanı arasında pozitif yönde %66 düzeyinde ve istatistiksel olarak anlamlı ilişki görülmektedir (p<0,01). STAI süreklilik puanı ile de pozitif yönde %64,4 düzeyinde ve istatistiksel olarak anlamlı ilişki görülmektedir (p<0,01). Edinburg depresyon puanı ile Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Desteğin Gözden Geçirilmiş Formu ölçek puanı arasında negatif yönde %38,4 düzeyinde ve istatistiksel olarak anlamlı ilişki görülmektedir (p<0,01). STAI durumluluk puanı ile Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Desteğin Gözden Geçirilmiş Formu ölçek puanı arasında negatif yönde %38,2 düzeyinde ve istatistiksel olarak anlamlı ilişki görülmektedir (p<0,01). STAI süreklilik puanı ile Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Desteğin Gözden Geçirilmiş Formu ölçek puanı arasında negatif yönde %51,4 düzeyinde ve istatistiksel olarak anlamlı ilişki görülmektedir (p<0,01). Tablo 20: İkinci ölçümlere göre Edinburg, STAI ve ÇBASDÖ puanlarının ilişkisi STAI 2. Ölçüm STAI Süreklilik Durumluluk Puanı Puanı Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği Edinburg Puanı 0,702* 0,647** -0,414 STAI Dur. Puanı - 0,874** -0,429** STAI Sür. Puanı - - -0,541** Pearson korelasyon test **p<0,01 İkinci Ölçümde; Edinburg depresyon puanı ile STAI durumluluk puanı arasında pozitif yönde %70,2 düzeyinde ve istatistiksel olarak anlamlı ilişki görülmektedir (p<0,01). STAI süreklilik puanı ile de pozitif yönde %64,7 düzeyinde ve istatistiksel olarak anlamlı ilişki görülmektedir (p<0,01). 40 Edinburg depresyon puanı ile Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Desteğin Gözden Geçirilmiş Formu ölçek puanı arasında negatif yönde %41,4 düzeyinde ve istatistiksel olarak anlamlı ilişki görülmektedir (p<0,01). STAI durumluluk puanı ile Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Desteğin Gözden Geçirilmiş Formu ölçek puanı arasında negatif yönde %42,9 düzeyinde ve istatistiksel olarak anlamlı ilişki görülmektedir (p<0,01). STAI süreklilik puanı ile Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Desteğin Gözden Geçirilmiş Formu ölçek puanı arasında negatif yönde %54,1 düzeyinde ve istatistiksel olarak anlamlı ilişki görülmektedir (p<0,01). Şekil 18: Edinburg ile STAI Durumluluk ölçeği puanlarının ilişkisi 41 Şekil 19: Edinburg ile STAI Süreklilik ölçeği puanlarının ilişkisi 42 Şekil 20: Edinburg ile Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Desteğin Gözden Geçirilmiş Formu puanlarının ilişkisi 43 Şekil 21: Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Desteğin Gözden Geçirilmiş Formu ile STAI puanlarının ilişkisi 44 Tablo 22: STAI durumluluk ile tiroid fonksiyonlarının ilişkisi 1. Ölçüm STAI 2. Ölçüm STAI Durumluluk Puanı Durumluluk Puanı FT 3 R:0,089; p:0,410 r:0,054; p:0,617 FT 4 R:0,025; p:0,816 r:-0,041; p:0,705 TSH R:-0,002; p:0,983 r:-0,002 p:0,985 Anti Tiroid Peroksidaz R:0,147; p:0,172 r:0,099; p:0,360 Anti TRG R:-0,047; p:0,661 r:-0,084; p: 0,439 Tiroglobulin R:0,211; p:0,050* r:0,213; p:0,048* Prolaktin R:-0,061; p:0,576 r:-0,044, p:0,687 HGB R:0,131; p.0,220 r:0,119; p:0,267 MCHC R:0,017; p:0,877 r:0,041; 0,701 Spearman’s korelasyon test *p<0,05 STAI durumluluk ilk ölçüm puanı ile FT3, FT4, TSH, anti tiroid peroksidaz, Anti TRG, prolaktin, HGB ve MCHC ölçümleri arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki görülmemektedir (p>0,05). Tiroglobulin düzeyleri ile STAI durumluluk ilk ölçümleri arasında pozitif yönde %21,1 düzeyinde ve istatistiksel olarak anlamlı ilişki görülmektedir (p<0,05). STAI durumluluk ikinci ölçüm puanı ile FT3, FT4, TSH, anti tiroid peroksidaz, Anti TRG, prolaktin, HGB ve MCHC ölçümleri arasında da istatistiksel olarak anlamlı ilişki görülmemektedir (p>0,05). Tiroglobulin düzeyleri ile STAI durumluluk ikinci ölçümleri arasında pozitif yönde %21,3 düzeyinde ve istatistiksel olarak anlamlı ilişki görülmektedir (p<0,05). 45 Tablo 23: STAI süreklilik puanı ile tiroid fonksiyonlarının ilişkisi 1. Ölçüm STAI 2. Ölçüm STAI Süreklilik Puanı Süreklilik Puanı FT 3 R:0,200; p:0,062 r:0,200; p:0,061 FT 4 R:-0,003; p:0,979 r:-0,005; p:0,964 TSH R:0,029; p:0,784 r:0,025; p:0,813 Anti Tiroid Peroksidaz R:0,178; p:0,098 r:0,157; p:0,144 Anti TRG R:-0,023; p:0,830 r:-0,037; p: 0,730 Tiroglobulin R:0,164; p:0,130 r:0,162; p:0,133 Prolaktin R:-0,067; p:0,537 r:-0,077, p:0,477 HGB R:0,122; p.0,253 r:0,136; p:0,204 MCHC R: 0,038; p:0,725 r:0,046; p:0,671 Spearman’s korelasyon test STAI süreklilik birinci ölçüm puanı ile ile FT3, FT4, TSH, anti tiroid peroksidaz, Anti TRG, tiroglobulin, prolaktin, HGB ve MCHC ölçümleri arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki görülmemektedir (p>0,05). STAI süreklilik ikinci ölçüm puanı ile FT3, FT4, TSH, anti tiroid peroksidaz, Anti TRG, tiroglobulin, prolaktin, HGB ve MCHC ölçümleri arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki görülmemektedir (p>0,05). 46 Tablo 24: Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Desteğin Gözden Geçirilmiş Formunun anksiyete durumuna göre değerlendirmesi Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Desteğin Gözden Geçirilmiş Mini Testte Anksiyete P Var (n=28) Yok (n=69) Ort±SD Ort±SD 1. Ölçüm 52,86±11,39 61,49±13,46 0,008** 2. Ölçüm 52,77±11,52 62,09±14,04 0,006** Formu Student t test **p<0,01 Mini testte anksiyete görülen olguların çok boyutlu algılanan sosyal desteğin gözden geçirilmiş formunun birinci ölçüm puanları anksiyete görülmeyen olgulardan istatistiksel olarak anlamlı düzeyde düşük olarak saptanmıştır (p<0,01). Mini testte anksiyete görülen olguların çok boyutlu algılanan sosyal desteğin gözden geçirilmiş formunun ikinci ölçüm puanları da anksiyete görülmeyen olgulardan istatistiksel olarak anlamlı düzeyde düşük olarak saptanmıştır (p<0,01). ort+SD 80 70 60 50 Anksiyete Var 40 Anksiyete yok 30 20 10 0 1. Ölçüm 2. Ölçüm Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Desteğin Gözden Geçirilmiş Formu Şekil 19: Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Desteğin Gözden Geçirilmiş Formu puanlarının anksiyete durumuna göre dağılımı 47 Tablo 25: STAI birinci Ölçümlerinin Mini teste göre değerlendirmesi Mini Testte Anksiyete 1. Ölçüm Var (n=28) Yok (n=69) n (%) n (%) 3 (%13,6) 55 (%73,3) Durumluluk Düşük kaygı 5 (%22,7) 12 (%16,0) Kaygı 14 (%63,6) 8 (%10,7) Kaygı yok 2 (%9,1) 57 (%76,0) Süreklilik Düşük kaygı 5 (%22,7) 7 (%9,3) Kaygı Yüksek kaygı 15 (%68,2) 11 (%14,7) Kaygı yok STAI Yüksek kaygı STAI Ki kare test P 0,001** 0,001** **p<0,01 Mini testte anksiyete görülme durumu ile STAI durumluluk birinci ölçümlerine göre kaygı görülme oranları arasında istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı ilişki görülmektedir (p<0,01). Anksiyete görülen olgularda yüksek kaygı oranı anlamlı düzeyde yüksektir. Mini testte anksiyete görülme durumu ile STAI süreklilik birinci ölçümlerine göre kaygı görülme oranları arasında istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı ilişki görülmektedir (p<0,01). Anksiyete görülen olgularda yüksek kaygı oranı anlamlı düzeyde yüksektir. 48 Tablo 26: STAI ikinci Ölçümlerinin Mini teste göre değerlendirmesi Mini Testte Anksiyete 2. Ölçüm Var (n=28) Yok (n=69) N (%) n (%) 1 (%4,5) 28 (%37,3) Durumluluk Düşük kaygı 3 (%13,6) 23 (%30,7) Kaygı Yüksek kaygı 18 (%81,8) 24 (%32,0) STAI Kaygı yok 1 (%4,5) 28 (%37,3) Süreklilik Düşük kaygı 1 (%4,5) 24 (%32,0) Kaygı Yüksek kaygı 20(%90,9) 23 (%30,7) Kaygı yok STAI Ki kare test P 0,001** 0,001** **p<0,01 Mini testte anksiyete görülme durumu ile STAI durumluluk ikinci ölçümlerine göre kaygı görülme oranları arasında istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı ilişki görülmektedir (p<0,01). Anksiyete görülen olgularda yüksek kaygı oranı anlamlı düzeyde yüksektir. Mini testte anksiyete görülme durumu ile STAI süreklilik ikinci ölçümlerine göre kaygı görülme oranları arasında istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı ilişki görülmektedir (p<0,01). Anksiyete görülen olgularda yüksek kaygı oranı anlamlı düzeyde yüksektir. Ki kare test **p<0,01 49 Tablo 27: Edinburg postpartum depresyon skalası sınıflamasının dağılımı Mini Testte Anksiyete Edinburg Postpartum Var (n=28) Yok (n=69) Depresyon n (%) n (%) Depresyon var 7 (%31,8) 11 (%14,7) Depresyon yok 15 (%68,2) 64 (%85,3) Depresyon var 5 (%22,7) 11 (%14,7) Depresyon yok 17 (%77,3) 64 (%85,3) 1. Ölçüm 2. Ölçüm P 0,069 0,370 Ki kare test Mini testte anksiyete görülme durumu ile edinburg postpartum depresyon ilk ölçümlerine göre depresyon görülme oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki görülmemekle beraber, mini testte anksiyete görülenlerin % 31,8’inde depresyon görülmesi dikkat çekici düzeyde yüksek olarak saptanmıştır (p>0,05). Mini testte anksiyete görülme durumu ile edinburg postpartum depresyon ikinci ölçümlerine göre depresyon görülme oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki görülmemektedir (p>0,05). Ki kare test 50 Tablo 28: Anksiyete durumuna göre tiroid fonksiyon testleri ve anemi durumunun değerlendirmesi Mini Test Anksiyete Var (n=28) Yok (n=69) Ort±SD (Medyan) Ort±SD (Medyan) + 3,20±0,34 3,29±0,58 0,476 + 0,76±0,10 0,81±0,25 0,294 ++ 1,42±0,57 (1,51) 1,34±0,87 (1,12) 0,310 ++ 20,49±22,85 (15,50) 21,62±36,48 (12,50) 0,569 ++ 40,80±36,99 (22,29) 47,82±42,63 (35,89) 0,356 + 13,17±1,73 13,24±1,07 0,872 FT 3 FT 4 TSH Tiroglobulin Prolaktin HGB + Student t test ++ p Mann Whitney U test Anksiyete varlığına göre olguların FT3, FT4 ve TSH düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamaktadır (p>0.05). Tiroglobulin düzeyleri anksiyete durumuna göre istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermemektedir (p>0,05). Anksiyete durumuna göre olguların prolaktin ve hemoglobin düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamaktadır (p>0.05). 51 Tablo 29: Anksiyete varlığına ilişkin değerlendirmeler Mini Test Anksiyete Var(n=28) Yok(n=69) n (%) n (%) <10 15 (%71,4) 47 (%70,1) Anti Tiroid 10-50 5 (%23,8) 13 (%19,4) Peroksidaz 50-1000 0 7 (%10,4) 1 (%4,8) 0 19 (%90,5) 60 (%89,6) 20-40 0 1 (%1,5) 40-500 1 (%4,8) 3 (%4,5) >500 1 (%4,8) 3 (%4,5) Var 5 (%23,8) 11 (%16,2) Yok 16 (%76,2) 57 (%83,8) >1000 <20 Anti TRG Anemi p 0,136 0,956 0,426 Ki-kare test kullanıldı Anksiyete varlığı ile anti tiroid peroksidaz arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05). Anksiyete varlığı ile anti TRG arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05). Anksiyete varlığı ile anemi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05). 52 Tablo 30 : Demografik özelliklerin anksiyete durumuna göre değerlendirmeleri Mini Test Anksiyete Yaş Var (n=28) Yok (n=69) n (%) n (%) <25 yaş 7 (%31,8) 14 (%18,7) 25-30 yaş 10 (%45,5) 35 (%46,7) >31 yaş 5 (%22,7) 26 (%34,7) 14 (%70,5) 52 (%69,3) Düşük eğitim Eğitim düzeyi düzeyi Gelir durumu Aile tipi Göç durumu 0,346 0,614 Yüksek eğitim 8 (%36,4) 23 (%30,7) Çalışan 3 (%13,6) 18 (%24,0) Çalışmayan 19 (%86,4) 57 (%76,0) 500-1000 14 (%63,6) 42 (%56,0) 1000-1500 7 (%31,8) 20 (%26,7) >1500 1 (%4,5) 13 (%17,3) Çekirdek 15 (%68,2) 56 (%74,7) Kalabalık 7 (%31,8) 19 (%25,3) Var 6 (%27,3) 18 (%24,0) Yok 16 (%72,7) 57 (%76,0) düzeyi Çalışma durumu p 0,299 0,323 0,546 0,754 Düşük eğitim düzeyi: eğitimsiz+ilkokul+ortaokul Yüksek eğitim düzeyi: lise+üniversite Ki-kare test kullanıldı Anksiyete varlığı ile olguların yaşları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05). Anksiyete varlığı ile eğitim düzeyleri arasında da istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05). Anksiyete varlığı ile olguların çalışma durumları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05). 53 Anksiyete varlığı ile gelir durumu arasında yine istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05). Anksiyete varlığı ile aile tipi arasında yine istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05). Anksiyete varlığı ile göç durumu arasında yine istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05). Tablo 31: Anne ve babadaki rahatsızlıkların anksiyete durumuna göre değerlendirilmesi Mini Test Anksiyete Var (n=28) Yok (n=69) n (%) n (%) Annede psikiyatrik hastalık Eşte psikiyatrik Yok 20 (%90,9) 74 (%98,7) Var 2 (%9,1) 1 (%1,3) Yok 21 (%95,5) 74 (%98,7) hastalık Var 1 (%4,5) 1 (%1,3) Annede tıbbı Yok 16 (%72,7) 63 (%84,0) hastalık Var 6 (%27,3) 12 (%16,0) p 0,128 0,351 0,232 Ki-kare test ve Fisher’s exact test kullanıldı Anksiyete varlığı ile annede psikiyatrik hastalık görülme durumu arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05). Ancak mini teste göre anksiyete görülen olgularda annede psikiyatrik rahatsızlık oranın yüksekliği dikkat çekicidir. Anksiyete varlığı ile babada psikiyatrik hastalık görülme durumu arasında da istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05). Anksiyete varlığı ile annede tıbbi hastalık görülme durumu arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05). 54 Tablo 32: Bebekteki rahatsızlıkların anksiyete durumuna göre değerlendirilmesi Mini Test Anksiyete Var (n=28) Yok (n=69) n (%) n (%) Yok Bebekte konjenital anomali Var 21 (%95,5) 73(%97,3) 1 (%4,5) 2 (%2,7) Yok 13 (%59,1) 45 (%60,0) Var 9 (%40,9) 30 (%40,0) İstenen planlı Planlı istenen 27 (%67,5) 44 (%73,3) gebelik Plansız istenen 13 (%32,5) 16 (%26,7) Yok 10 (%45,5) 35 (%46,7) Az şikayetçi 10 (%45,5) 27 (%36,0) 2 (%9,1) 13 (%17,3) 18 (%81,8) 65 (%86,7) Fizyolojik sarılık Bebekten şikayet Çok şikayetçi Annenin bebek Yeterli konusundaki p 0,542 0,939 0,529 0,562 0,569 yeterliliği Yetersiz 4 (%18,2) 10 (%13,3) Eşinden destek Görüyor 15 (%68,2) 60 (%80,0) görme Görmüyor 7 (%31,8) 15 (%20,0) 0,244 Ki-kare test ve Fisher’s exact test kullanıldı Anksiyete varlığı ile bebekte konjenital anomali görülme durumu arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05). Anksiyete varlığı ile bebekte fizyolojik sarılık görülme durumu arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05). Anksiyete varlığı ile istenen planlı gebeliğin görülme durumu arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05). Anksiyete varlığı ile bebekte şikayetçi olma durumu arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05); ancak bebekten çok şikayetçi olanlarda anksiyete görülme oranının yüksekliği dikkate çekicidir. 55 Annenin bebek konusunda kendisini yeterli hissetmesi ile anksiyete arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki görülmemektedir (p>0,05). Bebek konusunda eşinden destek görme durumu ile anksiyete görülme oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki görülmemektedir (p>0,05). Ancak anksiyete görülen olgularda eş desteğinin olmama oranı yüksek olarak saptanmıştır. Tablo 33: Çocuk sayısı, gravida, parite ve abort kürtaj durumunun anksiyete durumuna göre değerlendirilmesi Mini Test Anksiyete Var (n=28) Yok (n=69) Ort+SD Ort+SD (medyan) (medyan) Çocuk sayısı 2,00±1,11 (2,0) 1,94±0,97 (2,0) 0,978 Gravida 2,40±1,36 (2,0) 2,52±1,73 (2,0) 0,979 Parite 1,90±1,11 (2,0) 2,06±1,13 (2,0) 0,435 n(%) n(%) p Var 7 (%31,8) 19 (%25,3) Yok 15 (%68,2) 56 (%74,7) 1 (%4,5) 3 (%4,0) Takipli 21 (%95,5) 72 (%96,0) Gebelikte Tıbbi Var 11 (%50,0) 22 (%33,8) durum Yok 11 (%50,0) 43 (%66,2) Abort, kürtaj Antenatal takip + Takipsiz + p 0,546 0,910 0,177 Student t test ++ Ki-kare test Anksiyete görülen ve görülmeyen olguların çocuk sayıları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık görülmemektedir (p>0,05). Anksiyete görülen ve görülmeyen olguların gravidaları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık görülmemektedir (p>0,05). 56 Anksiyete görülen ve görülmeyen olguların pariteleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık görülmemektedir (p>0,05). Anksiyete görülen ve görülmeyen olguların abort ve kürtaj oranları arasında da istatistiksel olarak anlamlı farklılık görülmemektedir (p>0,05). Anksiyete durumuna göre antenatal takip oranları arasında da istatistiksel olarak anlamlı farklılık görülmemektedir (p>0,05). Anksiyete görülen ve görülmeyen olguların gebelikte ortaya çıkan tıbbı rahatsızlık oranları arasında da istatistiksel olarak anlamlı farklılık görülmemektedir (p>0,05). Tablo 34: Kaygı saptanan olgularda; STAI 1 ve 2’ye göre Tiroglobulin düzeyleri ilişkisi Tiroglobulin R p STAI Durumluluk -1 0,255 0,045* STAI Durumluluk -2 0,233 0,048* STAI Süreklilik -1 0,201 0,177 STAI Süreklilik -2 0,214 0,094 r:Spearman’s korelasyon katsayısı *p<0,05 Sadece kaygı saptanan olgularda; STAI Durumluluk puanı ilk ölçümleri ile Triglobulin düzeyleri arasında pozitif yönde ve istatistiksel olarak anlamlı ilişki görülmektedir (r:0,255; p<0,05). STAI Durumluluk puanı ikinci ölçümleri ile Triglobulin düzeyleri arasında da pozitif yönde ve istatistiksel olarak anlamlı ilişki görülmektedir (r:0,233; p<0,05). STAI süreklilik puanı ilk ve ikinci ölçümleri ile Triglobulin düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki görülmemektedir (p>0,05). 57 İstatistiksel İncelemeler Çalışmada elde edilen bulgular değerlendirilirken, istatistiksel analizler için NCSS 2007&PASS 2008 Statistical Software (Utah, USA) programı kullanıldı. Çalışma verileri değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel metodların (Ortalama, Standart sapma, frekans) yanısıra niceliksel verilerin karşılaştırılmasında normal dağılım parametrelerin iki grup arası karşılaştırmalarında Student t test, normal dağılım göstermeyen parametrelerin iki grup arası karşılaştırmalarında Mann Whitney U test kullanıldı. Normal dağılım göstermeyen parametrelerin grup içi karşılaştırmalarında paired samples t testi kullanıldı. Niteliksel verilerin karşılaştırılmasında ise Ki-Kare testi, Fisher’s exact test ve Mc Nemar testi kullanıldı. Ölçek puanları arasındaki ilişkilerin incelenmesinde Pearson korelasyon testi ve Spearman’s korelasyon analizi kullanıldı. Sonuçlar %95’lik güven aralığında, anlamlılık p<0.05 düzeyinde değerlendirildi. 58 TARTIŞMA Gebelik ve postpartum dönemdeki kadınlarda anksiyete semptomları ; olumsuz obstetrik sonuçlara , postpartum depresyona , çocuklarda duygusal ve davranış problemlerine yol açtığı için önemlidir.Preterm doğum yapmış ,diğer perinatal komplikasyonları yaşamış ,yeterli sosyal ve aile desteği almamış bazı anneler , erken postpartum dönemde daha çok anksiyete yaşama riski altındadırlar. (42) Yapılan çalışmalarda , postpartum anksiyetenin düşük emzirme ve düşük laktasyon performansı ile ilişkili olabileceğine dair sonuçlar da mevcuttur.(43) Bazı ilaçlar anksiyete tedavisinde - laktasyon döneminde - kullanılabilirken bazıları da ciddi yan etkilere yol açmaktadır.(44) Dolayısıyla erken postpartum dönemde anksiyöz anneleri tanımak ve tedavi etmek önemlidir. Almanya’da yapılan bir çalışmada postpartum anksiyete bozuklukların prevalansı %11,1 bulunmuştur.Matthey ve arkadaşları , yaptıkları çalışmada postpartum anksiyeteye ilişkin %16,2 lik bir orana ulaştılar. ,Miller ve arkadaşları ise 6 hafta-6 ay arası annelerin %10 unun anksiyete ve stres semptomlarından muzdarip olduğunu gösterdi. Wenzel ve arkadaşları ise postpartum dönemde 6 hafta-6 ay arası %8,2 oranında YAB tespit ettiler.Bu prevalans oranları değişik kültürlerde farklılık göstermekteydi.(45) Wenzel A. ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada , doğumdan 8 hafta sonra 147 kadında genel populasyona göre genel anksiyete bozuklukları daha yaygın görüldü.Anksiyete saptanan kadınların %10-50 sinde komorbit ,eşlik eden depresif semptomlar da saptandı .Çoklu regresyon analizlerinde (demografik ve değişik yatkınlık değişkenlerinin kombinasyonları , somatik anksiyetenin ve depresyonun öngörülebilen semptomları gibi değişkenler kullanıldı) üzgünlük semptomlarının önemli bir öngöstergesi tespit edilemedi,ancak;çocuk sayısı , depresyon ve sosyal anksiyetenin , postpartum dönemdeki stresi etkilediğine dair sonuçlara ulaşıldı. (46) 59 Dr.Stuart ve arkadaşları ise postpartum anksiyetenin 14.haftada nokta prevalansını %8,7 ; 30.haftada ise % 16,8 ; Depresyonun 14.haftada nokta prevalansını % 23,3 ; 30.haftada ise %18,7 olarak tespit ettiler.Bu dönem boyunca anksiyetenin insidansı %10,28 iken depresyon insidansı %7,48 di .Çalışmada Edinburgh Postnatal Depresyon Skalası - Durumluk Genel Kaygı Envanteri anksiyete durumuyla kuvvetli korelasyon göstermişti.Bu durum da Edinburgh Postnatal Depresyon Skalasının hem anksiyete hem de depresyon için iyi bir tarama aracı olarak kullanılabileceğine işaret etmekteydi…(47) Bu görüşe karşıt olarak Brouwers EP ve arkadaşları çalışmalarının ışığında depresyon taramasında kullanılan Edinburgh skalasınının anksiyete semptomlarını tam olarak ölçmediğini ileri sürdüler.(48) Postpartum dönemde anksiyete sıklığının belirlenmesi , anksiyetenin risk faktörlerinin tespit edilerek koruyucu önlemlerin alınması , gecikmeden tanı konarak tedavinin sağlanması amacıyla yapılan bu çalışmada ; Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yenidoğan İzleme ve Aşı Merkezine başvuran pospartum ilk 4 aylık dönemdeki 100 anneye Sosyodemografik anket formu dolduruldu , 2. ve 4. aylarda görüşülerek MİNİ , EPDS , STAI 1 ve 2 ÇBASDÖ testleri uygulandı. 2.-4. aylar arasında bir kez kan alınarak Tiroid hormon testleri , Tiroid antikorları , Hemogram , B12 , prolaktin düzeyi bakıldı. 11 hasta kan vermeyi reddettiği için çalışma dışında bırakıldı. (Bu kişilerin sadece sosyodemografik verileri kullanıldı.) STAI durumluluk ve süreklilik ölçeğine göre; 36 puan altındakiler “kaygı yok”, 3742 puan arası alanlar “hafif kaygı” ve 42 puan ve üzeri olan olgularda “yüksek kaygı” olarak sınıflandırıldı. Bizim çalışmamızda ise MİNİ teste göre olguların %28.8 sinde anksiyete saptandı. STAI durumluk anksiyete ölçeğine göre ise 8.haftada %17 sinde düşük ,%24 ünde ise yüksek kaygı ; 16. haftada ise %13 düşük kaygı,%28 inde yüksek kaygı tespit edildi. STAI durumluk anksiyete ölçeğine göre anksiyete sıklığı 8. ve 16. haftalarda MİNİ ye göre daha yüksek-%41- bulundu.8. ve 16. haftalarda , gerek durumluk gerekse sürekli anksiyete puanları arasında anlamlı bir farklılık olmadığı sonucuna ulaşıldı. 60 Benzer şekilde Edinburg depresyon puanı ile STAI durumluluk puanı arasında pozitif yönde %66 düzeyinde ve istatistiksel olarak anlamlı ilişki görüldü. (p<0,01). STAI süreklilik puanı ile de pozitif yönde %64,4 düzeyinde ve istatistiksel olarak anlamlı ilişki görüldü.(p<0,01). Bu bulgu , Edinburgh Postnatal Depresyon Skalasının hem anksiyete hem de depresyon için iyi bir tarama aracı olarak kullanılabileceğine dair tezi (46) destekler niteliktedir. Bizim çalışmamızda hem anksiyete hem de depresyon görülen olgular %6,1 daha düşük bulundu ; sadece depresyon olan %11,3 olgu ve sadece anksiyete görülen %22,7 olgu saptandı.MINI ye göre YAB benzer olarak olguların %9 unda saptandı. Mini testte anksiyete görülme durumu ile EPDS ilk ölçümlerine göre depresyon görülme oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki görülmemekle beraber, mini testte anksiyete görülenlerin % 31,8’inde depresyon görülmesi, dikkat çekici düzeyde yüksek olarak tespit edildi. (p>0,05)Bu da postpartum anksiyetenin depresyonla yüksek oranda komorbiditesine işaret etmektedir. Dr.Britton ve arkadaşları ” Erken postpartum dönemde maternal anksiyeteye yol açan faktör ve süreçleri araştırmak için yaptıkları çalışmada; taburcu olmadan önce ilk bir ay içinde oluşabilecek bir anksiyeteyi önceden öngörmek için bir model geliştirmeyi hedeflediler. 296 anne taburcu olmadan önce ve postpartum 1.ayda STAI (Durumluk kaygı ölçeği) ile ve demografik özellikler ,psikiyatrik özgeçmiş , perinatal stres ölçümleri , direnç faktörleri açısından değerlendirildi. Multivaryant modellemede ilk 1 aylık SS skorunda , anksiyete, eğitim , 2 yıldan fazla süren depresyon hikayesi , peripartum stres varlığı vakaların %50 sinde tespit edildi.Maternal anksiyetenin ilk 1 aylık postpartum dönemde artış gösterdiği görüldü ; düşük eğitim seviyesine sahip , çökkün ruh hali olan , yüksek peripartum stres yaşayanların bu dönemde anksiyete yaşama risklerinin yüksek olduğu saptandı, eğitim ,ev hanımı olma ve direnç faktörleri ile anksiyete arasında ters orantı olduğuna dair sonuçlara ulaşıldı.(49) 61 Bizim çalışmamızda MINIde anksiyete durumu ile annenin yaşı , eğitim durumu, çalışma durumu , gelir durumu , aile tipi , göç durumu , anne-babada psikiyatrik rahatsızlık varlığı , annede tıbbi hastalık olması , bebekte konjenital anomali , bebekte fizyolojik sarılık görülmesi , gebeliğin istenen bir gebelik olup olmadığı , annenin bebekten şikayet edip etmemesi , annenin kendini yeterli hissedip hissetmemesi , eşinden destek görüp görmemesi gibi değişkenlerin ilişkisi araştırıldı.Bu faktörlerle MINIde anksiyete görülme arasında anlamlı bir ilişki saptanmadı , bu da vaka sayısının yetersizliğine bağlı olabilir ; ancak bebekten şikayet eden annelerde anksiyete oranının yüksekliği ile anksiyete görülen olgularda eş desteğinin olmama oranının yüksek bulunması dikkate değer bulundu.Ayrıca anksiyete görülen olgularda annede psikiyatrik rahatsızlık oranı yüksek saptandı. Çocuk sayısı , gravida , parite sayıları , abort , kürtaj , antenatal takip , gebelikte ortaya çıkan tıbbi rahatsızlık bakımından MINI ye göre anksiyete görülen ve görülmeyen vakalar arasında anlamlı fark saptanmadı.Gebelerin % 96 sının takipli oluşu , sosyokültürel özellikler nedeniyle kürtaj oranlarının düşük olması ve vaka sayısının yetersizliği, anılan kriterlerle anksiyete arasında anlamlı ilişki bulunamamış olmasında etkili olmuş olabilir. Başka bir çalışmada Dr.Kuşçu ve arkadaşları “Türkiyede doğum sonrası oluşan doğuma karşı verilen erken olumsuz emosyonel cevap ve annenin bağlanma biçemi ve aile desteğinin etkisini araştırdılar: Bu çalışmaya 100 anne katıldı.Çalışma erken postpartum emosyonel adaptasyonda , annenin bağlanma paternleri , geniş bir ailede yaşaması ve ailenin desteğinin varlığının çok önemli olduğunu ; postpartum depresyonu önlemede,bu kişisel ve çevresel faktörlerin göz önünde bulundurulması ve bu doğrultuda tedavi planlamasının gerekli olduğunu ortaya koydu.(50) Çalışmamızda ise MINI testte anksiyete saptanan olguların 1.ve 2. Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek puanları , anksiyete görülmeyen olgulara göre anlamlı düzeyde düşük saptandı.(p<0,01)Bu bulgu postpartum emosyonel adaptasyonda sosyal desteğin önemli olduğuna dair bulgulara paralel niteliktedir. 62 Maternal hormon seviyesindeki değişikliklerle postpartum depresyon ve anksiyeteyi ilişkisini araştırmak üzere Fan F ve arkadaşları yaptıkları bir çalışmada maternal hormon seviyesindeki ani değişikliklerin ;anne ve bebeğini kötü yönde etkileyecek şekilde;depresyonla,depresyonun anksiyeteyle,anksiyetenin yüksek kortizol seviyeleri ile ilişkili olduğu ortaya koydular.Maternal hormon seviyelerini ölçmenin psikolojik stresi ve ilintili riskleri değerlendirmede bir tanısal araç olarakkullanılabileceğini ileri sürdüler.(51) Haris B ve arkadaşları ise doğumdan sonraki 8 ayda otoimmun tiroid bozuklukları ve duygudurum değişiklikleri arasındaki ilişkiyi araştırdılar.FT3 , FT4 , TSH, Antitiroid Ak baktılar. Postpartum dönemde Tiroid antikor pozitifliğinin depresif semptomlarla ilişkili olduğunu ortaya koydular.(52) Seeler ve arkadaşları , doğumdan 2-3 gün sonra anksiyete,depresyon,duygudurum bozuklukları , tiroid antikorları ve antitiroid antikor düzeyleri ilişkisine dair yaptıkları çalışmada” otoantikorlarla indüklenen tiroiditin” postpartum dönemde anksiyeteye katkı sağladığına dair sonuçlara ulaştılar. Bizim çalışmamızda Mini testte anksiyete saptananlarla düzeyi bakılan tüm labaratuar parametreleri arasındabir ilişki saptanmadı.Kan vermeyi reddeden hastalar ve vaka sayısının azlığı sebebiyle ilişki saptanamamış olabilir. STAI Durumluluk puanı ilk ve ikinci ölçümleri ile Triglobulin düzeyleri arasında pozitif yönde ve istatistiksel olarak anlamlı ilişki görüldü. (r:0,255; p<0,05/ r:0,233; p<0,05). STAI süreklilik puanı ilk ve ikinci ölçümleri ile Triglobulin düzeyleri arasında ise istatistiksel olarak anlamlı ilişki görülmedi. (p>0,05). STAI durumluk ve süreklilik testlerinde anksiyete saptananlarla diğer labaratuar parametreleri arasında anlamlı bir ilişki saptanmadı Bu bulgu ; postpartum anksiyetenin etyopatolojisi veya tanısında tiroglobulinin önemli bir yere sahip olduğunu gösteriyor olabilir. 63 SONUÇ VE ÖZET : Postpartum anksiyete , doğum sonrası dönemde görülen en sık maternal psikiyatrik bozukluklardandır.Postpartum psikiyatrik bozukluklarda hem anne hem de çocuğun sağlık riskleri bulunmaktadır. Çocuk gelişimindeki postpartum depresyon ve sonuçları ve epidemiyoloji oldukça iyi çalışılmış olmasına rağmen postpartum anksiyete bozukluklarına ilişkin sonuçlar yetersizdir.(45)Doğum sonrası dönemde anksiyete sıklığını , predispozan faktörleri ortaya koymak amacıyla; Doğum sonrası 2. - 4. aylar arası 100 anne ile görüşülerek sosyodemografik anket formu dolduruldu.Tam kan sayımı,Tiroid Fonksiyon Testleri Tiroid antikorları,B12,Prolaktin düzeyi tespit edilmek üzere kan alındı . 2. ve 4. aylarda ,MINI, STAI 1 ve 2 , Edinburgh Postpartum Depresyon Skalası , Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği annelere uygulandı. Annelerden 11’i kan vermeyi reddettiği için çalışma dışı bırakıldı. Mini teste göre postpartum 2.ayda olguların %28,8 sinde anksiyete saptandı.Vakaların %22,7 sinde sadece anksiyete görülürken , hem anksiyete hem de depresyon görülen %6,1 olgu vardı ; STAI Durumluk anksiyete testine göre postpartum 2. ayda %41 inde anksiyete tespit edildi, 4. ayda toplamda anksiyete görülenlerin oranı aynı kalırken, yüksek kaygı görülenlerin oranında % 4 artış gözlendi. “Bebekten şikayet eden annelerde” anksiyete oranının yüksekliği , anksiyete görülen olgularda “eş desteğinin olmama ” oranının yüksek bulunması dikkate değer bulundu. Anksiyete görülen olgularda “annede psikiyatrik rahatsızlık oranının” yüksekliği dikkat çekti. Edinburg depresyon puanı ile ilk ve ikinci ölçüm STAI durumluluk-sürekli puanı arasında pozitif yönde ve istatistiksel olarak anlamlı ilişki görüldü (p<0,01). İlk ve ikinci STAI durumluluk-sürekli puanı ile Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Desteğin Gözden Geçirilmiş Formu ölçek puanı arasında negatif yönde istatistiksel olarak anlamlı ilişki görüldü (p<0,01). Anksiyete görülen vakalarda STAI Durumluluk puanı ilk ve ikinci ölçümleri ile Tiroglobulin düzeyleri arasında pozitif yönde ve istatistiksel olarak anlamlı ilişki görüldü. (r:0,255; p<0,05/ r:0,233; p<0,05). Bu çalışmanın sonuçlarına göre : doğum sonrası dönemde annelerde anksiyete görülme oranı (%28,7-41) ve yaygın anksiyete bozukluğu görülme sıklığı (%9) yüksektir. Psikiyatrik rahatsızlığı olan ve sürekli yakınan anneler , anksiyete geliştirme riski yüksek olduğundan yakından takip edilmeli ve anneye erken dönemde sosyal destek sağlanmalıdır. Tespit edilen Tiroglobulin antikoru ile postpartum anksiyete(durumluk) görülme sıklığı arasındaki ilişki değerlidir. Şu muhakkak ki bu konuda daha çok çalışmaya ihtiyaç vardır. 65 KAYNAKLAR 1 D Gülpek Kadın üreme yaşamı ve anksiyete bozuklukları Psikiyatri Psikoloji Psiko farmakoloji(3P) Dergisi 2005 ;13(Ek 1):35-39 2 N Konuk,Ü Öztürk,G Karakuş,L Tamam,Postpartum Obsesif Kompulsif Bozukluk Bir Gözden Geçirme,Klinik Psikofarmakoloji Bülteni 2007;17(3):142-146 3 Stuart,Scott,Couser,Greg,Schılder,Kelly et al.Postpartum Anksiety and Depression:Onset and Comorbidity in a Community Sample,Journal of Nervous and Mental Disease .186(7):420-424,July 1998 4 E Köroğlu,Psikonozoloji Tanımlayıcı Klinik Psikiyatri 2004 ,325-380 5 T Uzbay Nöropsikofarmakoloji Rasyonel İlaç Kullanımı 2007,43-63 6 M.Öztürk Ruh Sağlığı ve Bozuklukları 1997,261-291 7 Gavin NI, Gaynes BN, Lohr KN, Meltzer-Brody S, Gartlehner G, Swinson T. Perinatal depression: a systematic review of prevalence and incidence. Obstet Gynecol. 2005 ;106:1071-1083. 8 Bourdon KH, Boyd JH, Rae DS, Burns BJ, Thompson JW, Locke BZ. Gender differences in phobias: results of the ECA community survey. J Anxiety Disorders 1988;2:227–241. 9 Kessler RC, McGonagle KA, Zhao S, et al. Lifetime and 12-month prevalence of DSM-III-R psychiatric disorders in the United States. Arch Gen Psychiatry 1994,51:8–1 66 10 American Psychiatric Association. Diagnostic and statistical manual of mental disorders, 4th ed. DSM-IV. Washington, DC; 1994. 11 Weisberg RB, Paquette JA. Screening and treatment of anxiety disorders in pregnant and lactating women. Women’s Health Issues 2002 ;12:32-36. 12 George DT, Ladenheim JA, Nutt DJ. Effect of pregnancy on panic attacks. Am J Psychiatry 1987;144:1078–1079. 13 Villeponteaux VA, Lydiard RB, Laraia MT, Stuart GW, Ballenger JC. The effects of pregnancy on preexisting panic disorder. J Clin Psychiatry 1992;53:201– 203. 14 Cohen LS, Sichel DA, Faraone SV, Robertson LM, Dimmock JA, Rosenbaum JF.Course of panic disorder during pregnancy and the puerperium: a preliminary study. Biol Psychiatry 1996;39:950–954. 15 Williams KE, Koran LM. Obsessive-compulsive disorder in pregnancy, the puerperium and the premenstruum. J Clin Psychiatry 1997;58:330–334. 16 Cloitre M, Yonkers KA, Pearlstein T et al. Women and anxiety disorders: implications for diagnosis and treatment. CNS Spectr 2004;9:1-16. 17 Buttolph ML, Holland A. Obsessive compulsive disorders in pregnancy and childbirth.In: Jenke M, Baer L, Minivhiello WE (eds). Obsessive Compulsive disorders: theory and management. Chicago: Year book Medical Publishers. 1990; 89-95. 18 O’hara MW, Swain AM. Rates and risk of postpartum depression- A metaanalysis.Int Rev Psychiatry 1996;8:37-54 67 19 Evans J, Heron J, Francomb H, Oke S, Goldin J. Cohort study of depressed mood during pregnancy and after childbirth. BMJ 2001;323:257-60 20 Eberhard-Gran M, Eskild A, Tambs K, Samulsen SO, Opj-Ordsmoen S. Depression in postpartum and non-postpartumwomen: prevalance and risk factors. Ata Psychiatr Scand 2002;106:426-33. 21 Harris B, Johns S, Fung H et al. The hormonal environment of post-natal depression. Br J psychiatr 1989;154:660-667. 22 Ahokas A, Aito M, Turiainen S. Association between estradiol and puerperal psychosis. Acta Psychiatr Scand. 200;101:167-9. 23 Dalton K. Depression after childbirth: how to recognize and treat postnatal illness, 4th edn. New York: Oxford University Pres, 2001. 24 Brughata TS, Sharp HM, Cooper SA et al. The Leicester 500 Project. Social support and the development of postnatal depressive symptoms, a prospective cohort survey. Psychol Med 1998;28:63-79. 25 Beck CT. Predictors of postpartum depression: an update. Nurs Res 2001;50:275-85. 26 Ross LE, Sellers Em, Gilbert Evans SE, Romach MK. Mood changes during pregnancy and the pospartum period: development of a biopsychosocial model. Ata Psychiatr Scand 2004;109:457-66. 27 Savrun MB. Depresyon, Somatizasyon ve Psikiyatrik Aciller Sempozyumu. İstanbul. 1999;2-3 Aralık:11-17 68 28 Smith R, Cubis J, Binsmead M et al. Mood changes, obstetric experience and alterations in plasma cortisol, beta endorphine and corticotrophin releasing hormone during pregnancy and puerperium. J Psychosom Res, 1990;34:53-69. 29 Sichel DA, Cohen LS, Robertson LM et al. Prophylactic estrogen in recurrent postpartum affective diorder.Biol Psychiatry, 1995;38:814-8. 30 MacArthur C, Lewis M, Knox E. Health after childbirth. Br J Obstet Gyneacol; 1991;98:1193-5. 31 Hannah P, Adams D, Lee A, Glover V, Sandler M. Links between early postpartum mood and post-natal depression. Br J Obstet Gyneacol 1992;160:777-80. 32 Kendell RE, Rennie D, Clarke JA, Dean C. The social and obstetric correlates of psychiatric admission in puerperium. Psycho Med, 1981;11:341-50. 33 Astbury J, Brown S, Lumley J, Small R. Birth events, birth experiences and social differences in postnatal depression. Aust J Public Health, 1994;18:176-84. 34 Hickey AR, Boyce PM, Ellwood D, Morris-Yates AD. Early discharge and risk for postnatal depression. Med J Aust, 1997;167:244-7. 35 Miller LJ. Postpartum depression. JAMA 2002;287:762-5. 36 Kaplan & Sadock’s Comprehensive Textbook of Psychıatry 37 N Kocabaşoğlu, S Z Başer İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri Türkiyede sık karşılaşılan psikiyatrik hastalıklar Sempozyum Dizisi No:62 •Mart 2008 S:349-354 Gebelik ve Doğumla tetiklenen Psikiyatrik Hastalıklar 69 38 Lecompte A, Öner N. Durumluk-Sürekli Kaygı Envanterinin Türkçe’ye Adaptasyon ve Standardizasyonu ile İlgili Bir Çalışma. IX. Milli Psikiyatri ve Nörolojik Bilimler Kongresi Çalışmaları 1975, 457-462. 39 Öner N, Le Compte A (1983) Durumluk Sürekli Kaygı Envanteri El Kitabı, İstanbul,Boğaziçi Üniversitesi Yayınları. 40 Sevsen Altınay Cebeci,Çiğdem Aydemir, Erol Göka Puerperel dönemde depresyon semptom prevalansı : Obstetrik Risk faktörleri,kaygı düzeyi ve sosyal destek ile İlişkisi 41 Engindeniz AN, Küey L, Kültür S. Edinburgh doğum sonrası depresyon ölçeği Türkçe formu geçerlilik ve güvenirlilik çalışması. Bahar Sempozyumları 1. Kitabı, Psikiyatri Derneği Yayınları, Ankara, s: 51- 52., 1996 42 Zelkowitz P.,Papageorgiou A. Maternal anxiety:an emerging prognostic factor in neonatalogy. Acta Paediatr.2005 Dec;94(12):1704-5 43 Postpartum anxiety and breast feeding,Britton JR, - PMID 17879829(Pubmedindexed for MEDLINE) 44 Berle JQ,Spigset OPsychiatric disorders during pregnancy and lactationTidsskr Nor Laegeforen 2003 Aug 14;123 Regionsenter for barne –og ungdomspsykiatri,Helseregion Vest,Postbooks 7800,5020 Bergen 45 CReck,K.Struben,M.Backenstrass,U.Stefenelli,K.Reinig,T.Fuchs.:Prevalance onset and comorbidity of postpartum anxiety and depressive disorders.Acta Psychiatr Scand 2008:118 459-468 46 Wenzel A.Haugen EN,Jackson LC,Brendle JR.Anxiety symptoms and disorders at eight weeks postpartum;Anxiety disord. 2005;19(3):295-311 70 47 Stuart,Scott,Couser,Greg,Schılder,Kelly PostpartumAnxiety and Depession: Onset and Comorbidity in a Community Sample ;Journal of Nervous& Mental Disease.186(7);420-424,July 1998 48 Brouwers EP,van Baar AL,Pop VJ. Does the Edinburgh Postnatal Depression Scale Measure anxiety,J Psychosom Res. 2001 Nov;51(5):659-63 49 Britton Jr. ;Maternal anxiety:course and antecedents during the early postpartum period ;Deres Anxiety,2007 Mar 30 PubMed 17397041 50 Kuşçu MK,Akman I,Karabekiroğlu A,Yurdakul Z,Orhan L,Özdemir N ;Early adverse emotional response to childbirth in Turkey:The impact of maternal attachment styles and family support :PMID ;17852656 51 Fan F,Zou Y,Ma A,Yue Y,Mao W,Ma X; Hormonal changes and somatopsychologic manifestations in the first trimester of pregnancy and postpartum İnt J Gynaecol Obstet.2009 Apr;105(1);46-9.Epub 2009 Jan 29 52 Haris B,Othman S,Davies JA,Weppner GJ,Richards CJ,Newcombe RG ;Association between postpartum thyroid dysfunction and thyroid antibodies and depression ;BMJ. 1992 Jul18;305 (6846):152-6 71 ÖLÇEKLER: STAI FORM TX – I (DURUMLUK KAYGI ÖLÇEĞİ) İsim:............................................................................................ Cinsiyet:................. Yaş:.............. Meslek:.................................................................. Tarih:....../......./.......... YÖNERGE:Aşağıda kişilerin kendilerine ait duygularını anlatmada kullandıkları bir takım ifadeler verilmiştir. Her ifadeyi okuyun, sonra da o anda nasıl hissettiğinizi ifadelerin şağ tarafındaki parantezlerden uygun olanını işaretlemek suretiyle belirtin. Doğru ya da yanlış cevap yoktur. Herhangi bir ifadenin üzerinde fazla zaman sarfetmeksizin anında nasıl hissettiğinizi gösteren cevabı işaretleyin. 72 1. Şu anda sakinim HİÇ BİRAZ ÇOK TAMAMİYLE (1) (2) (3) (4) 2. Kendimi emniyette hissediyorum (1) (2) (3) (4) 3 Su anda sinirlerim gergin (1) (2) (3) (4) 4 Pişmanlık duygusu içindeyim (1) (2) (3) (4) 5. Şu anda huzur içindeyim (1) (2) (3) (4) 6 Şu anda hiç keyfim yok (1) (2) (3) (4) 7 Başıma geleceklerden endişe ediyorum (1) (2) (3) (4) 8. Kendimi dinlenmiş hissediyorum (1) (2) (3) (4) 9 Şu anda kaygılıyım (1) (2) (3) (4) 10. Kendimi rahat hissediyorum (1) (2) (3) (4) 11. Kendime güvenim var (1) (2) (3) (4) 12 Şu anda asabım bozuk (1) (2) (3) (4) 13 Çok sinirliyim (1) (2) (3) (4) 14 Sinirlerimin çok gergin olduğunu hissediyorum (1) (2) (3) (4) 15. Kendimi rahatlamış hissediyorum (1) (2) (3) (4) 16. Şu anda halimden memnunum (1) (2) (3) (4) 17 Şu anda endişeliyim (1) (2) (3) (4) 18 Heyecandan kendimi şaşkına dönmüş hissediyorum (1) (2) (3) (4) 19. Şu anda sevinçliyim (1) (2) (3) (4) 20. Şu anda keyfim yerinde. (1) (2) (3) (4) STAI FORM TX – 2 (SÜREKLİ KAYGI ÖLÇEĞİ) İsim:................................................................................................. Cinsiyet:................. Yaş:.............. Tarih:....../......./.......... Meslek:.................................................................. YÖNERGE: Aşağıda kişilerin kendilerine ait duygularını anlatmada kullandıkları bir takım ifadeler verilmiştir. Her ifadeyi okuyun, sonra da o anda nasıl hissettiğinizi ifadelerin sağ tarafındaki parantezlerden uygun olanını işaretlemek suretiyle belirtin. Doğru ya da yanlış cevap yoktur. Herhangi bir ifadenin üzerinde fazla zaman sarfetmeksizin anında nasıl hissettiğinizi gösteren cevabı işaretleyin. 74 hemen hiçbir zaman Bazen Çok zaman Hemen her zaman 21. Genellikle keyfim yerindedir (1) (2) (3) (4) 22 Genellikle çabuk yorulurum (1) (2) (3) (4) 23 Genellikle kolay ağlarım (1) (2) (3) (4) 24 Başkaları kadar mutlu olmak isterim (1) (2) (3) (4) 25 Çabuk karar veremediğim için fırsatları kaçırırım (1) (2) (3) (4) 26. Kendimi dinlenmiş hissediyorum (1) (2) (3) (4) 27. Genellikle sakin, kendine hakim ve soğukkanlıyım (1) (2) (3) (4) 28 Güçlüklerin yenemeyeceğim kadar biriktiğini hissederim (1) (2) (3) (4) 29 Önemsiz şeyler hakkında endişelenirim (1) (2) (3) (4) 30. Genellikle mutluyum (1) (2) (3) (4) 31 Herşeyi ciddiye alır ve endişelenirim (1) (2) (3) (4) 32 Genellikle kendime güvenim yoktur (1) (2) (3) (4) 33. Genellikle kendimi emniyette hissederim (1) (2) (3) (4) 34 Sıkıntılı ve güç durumlarla karşılaşmaktan kaçınırım (1) (2) (3) (4) 35 Genellikle kendimi hüzünlü hissederim (1) (2) (3) (4) 36. Genellikle hayatımdan memnunum (1) (2) (3) (4) 37 Olur olmaz düşünceler beni rahatsız eder (1) (2) (3) (4) 38 Hayal kırıklıklarını öylesine ciddiye alırım ki hiç unutamam (1) (2) (3) (4) 39. Aklı başında ve kararlı bir insanım (1) (2) (3) (4) 40 Son zamanlarda kafama takılan konular (1) (2) (3) (4) beni tedirgin ediyor DURUMLUK VE SÜREKLİ KAYGI ÖLÇEĞİ PUANLANMASI Üçten fazla ifadeye cevap verilmemişse, doldurulan form geçersiz sayılır ve puanlanmaz. Durumluk kaygı ölçeğinde dört sınıfta toplanan cevap seçenekleri: (1) Hiç, (2) Biraz, (3) Çok ve (4) Tamamiyle şeklinde; Sürekli Kaygı Ölçeğindeki seçenekler ise (1) Hemen hiçbir zaman, (2) Bazen, (3) Çok zaman ve (4) Hemen her zaman şeklindedir. Ölçeklerde iki türlü ifade bulunur. Bunlara (1) doğrudan ya da düz ve (2) tersine dönmüş ifadeler diyebiliriz. Doğrudan ifadeler, olumsuz duyguları; tersine dönmüş ifadeler ise olumlu duyguları dile getirir. Bu ikinci tür ifadeler puanlanırken 1 ağırlık değerinde olanlar 4 ‘e, 4 ağırlık değerinde olanlar ise 1’e dönüşür. Doğrudan ifadelerde 4 değerindeki cevaplar kaygının yüksek olduğunu gösterir. Tersine dönmüş ifadelerde ise 1 değerindeki cevaplar yüksek kaygıyı, 4 değerindekiler düşük kaygıyı gösterir. “Huzursuzum” ifadesi doğrudan, “kendimi sakin hissediyorum” ifadesi de tersine dönmüş ifadelere örnek olarak gösterilebilir. Bu durumda “huzursuzum” ifadesi için 4 ağırlıklı bir seçenek, “kendimi sakin hissediyorum” ifadesi için 1 ağırlıklı seçenek işaretlenmişse, bu cevaplar yüksek kaygıyı yansıtmış olur. Durumluk kaygı ölçeğinde on tane tersine dönmüş ifade vardır. Bunlar 1, 2, 5, 8, 10, 11, 15, 16, 19 ve 20. Maddelerdir. Sürekli kaygı ölçeğinde ise tersine dönmüş ifadelerin sayısı yedidir ve bunlar 21, 26, 27, 30, 33, 36 ve 39. Maddeleri oluşturur. 76 Puanlama iki şekilde olur: Elle ya da bilgisayarla. Elle Puanlama: Doğrudan ve tersine dönmüş ifadelerin herbiri için iki ayrı anahtar hazırlanır. Böylece bir anahtarla doğrudan ifadelerin, ikinci anahtarla tersine dönmüş ifadelerin toplam ağırlıkları hesaplanır. Doğrudan ifadeler için elde edilen toplam ağırlıklı puandan ters ifadelerin toplam ağırlıklı puanı çıkarılır. Bu sayıya önceden tespit edilmiş ve değişmeyen bir değer eklenir. Durumluk kaygı ölçeği için bu değişmeyen değer 50, Sürekli kaygı ölçeği için ise 35’ dir En son elde edilen değer bireyin kaygı puanıdır. PUANLARIN YORUMLANMASI Her iki ölçekten elde edilen puanlar kuramsal olarak 20 ile 80 arasında değişir. Büyük puan yüksek kaygı seviyesini, küçük puan düşük kaygı seviyesini ifade eder. Puanlar yüzdelik sırasına göre yorumlanırken de aynı durum geçerlidir. Yani düşük yüzdelik sıra (1, 5, 10 ) kaygının az olduğunu gösterir. Uygulamalarda belirlenen ortalama puan seviyesi 36 ile 41 arasında değişmektedir. 77 ÇOK BOYUTLU ALGILANAN SOSYAL DESTEK ÖLÇEĞİNİN GÖZDEN GEÇİRİLMİŞ FORMU: Aşağıda 12 cümle ve her bir cümle altında da cevaplarınızı işaretlemeniz için 1’den 7’ye kadar rakamlar verilmiştir. Her cümlede söylenenin sizin için ne kadar çok doğru olduğunu veya olmadığını belirtmek için o cümle altındaki rakamlardan yalnız bir tanesini daire içine alarak işaretleyiniz. Bu şekilde 12 cümlenin her birine bir işaret koyarak cevaplarınızı veriniz. Lütfen hiçbir cümleyi cevapsız bırakmayınız. Sizce doğruya en yakın olan rakamı işaretleyiniz. 1. Ailem ve arkadaşlarım dışında olan ve ihtiyacım olduğunda yanımda olan bir insan (örneğin, flört, nişanlı,sözlü, akraba, komşu, doktor) var. Kesinlikle hayır 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 kesinlikle evet. 2. Ailem ve arkadaşlarım dışında olan ve sevinç ve kederlerimi paylaşabileceğim bir insan (örneğin, flört, nişanlı,sözlü, akraba, komşu, doktor) var. Kesinlikle hayır 1,2,3,4,5,6,7 kesinlikle evet 3. Ailem (örneğin, annem, babam, eşim, çocuklarım, kardeşlerim) bana gerçekten yardımcı olmaya çalışır. Kesinlikle hayır 1,2,3,4,5,6,7 kesinlikle evet 4. İhtiyacım olan duygusal yardımı ve desteği ailemden (örneğin, annemden, babamdan, eşimden, çocuklarımdan, kardeşlerimden) alırım. Kesinlikle hayır 1,2,3,4,5,6,7 kesinlikle evet 5. Ailem ve arkadaşlarım dışında olan ve beni gerçekten rahatlatan bir insan (örneğin, flört, nişanlı, sözlü, akraba,komşu, doktor) var. Kesinlikle hayır 1,2,3,4,5,6,7 kesinlikle evet 6. Arkadaşlarım bana gerçekten yardımcı olmaya çalışırlar. Kesinlikle hayır 1,2,3,4,5,6,7 kesinlikle evet 7. İşler kötü gittiğinde arkadaşlarıma güvenebilirim. Kesinlikle hayır 1,2,3,4,5,6,7 kesinlikle evet 78 8. Sorunlarımı ailemle (örneğin, annemle, babamla, eşimle, çocuklarımla, kardeşlerimle) konuşabilirim. Kesinlikle hayır 1,2,3,4,5,6,7 kesinlikle evet 9. Sevinç ve kederlerimi paylaşabileceğim arkadaşlarım var. Kesinlikle hayır 1,2,3,4,5,6,7 kesinlikle evet 10. Ailem ve arkadaşlarım dışında olan ve duygularıma önem veren bir insan (örneğin, flört, nişanlı, sözlü,akraba, komşu, doktor) var. Kesinlikle hayır 1,2,3,4,5,6,7 kesinlikle evet 11. Kararlarımı vermede ailem (örneğin, annem, babam, eşim, çocuklarım, kardeşlerim) bana yardımcı olmaya isteklidir. Kesinlikle hayır 1,2,3,4,5,6,7 kesinlikle evet 12. Sorunlarımı arkadaşlarımla konuşabilirim. Kesinlikle hayır 1,2,3,4,5,6,7 kesinlikle evet 79 EDİNBURGH DOĞUM SONRASI DEPRESYON ÖLÇEĞİ (EPDS) Yakın zamanlarda bebeğiniz oldu. Sizin son hafta içindeki duygularınızı öğrenmek istiyoruz. Böylelikle size daha iyi yardımcı olabileceğimize inanıyoruz. Lütfen, yalnızca bugün değil son 7 gün içinde kendinizi nasıl hissettiğinizi en iyi tanımlayan ifadeyi işaretleyiniz. 1. Gülebiliyor ve olayların komik tarafını görebiliyorum. 0. Her zaman olduğu kadar 1. Artık pek o kadar değil 2. Artık kesinlikle o kadar değil 3. Artık hiç değil 2. Geleceğe hevesle bakıyorum. 0. Her zaman olduğu kadar 1. Her zamankinden biraz daha az 2. Her zamankinden kesinlikle daha az 3. Hemen hiç 3. Bir şeyler kötü gittiğinde gereksiz yere kendimi suçluyorum. 3. Evet, çoğu zaman 2. Evet, bazen 1. Çok sık değil 0. Hayır hiçbir zaman 4. Nedensiz yere kendimi sıkıntılı ya da endişeli hissediyorum. 0. Hayır, hiçbir zaman 1. Çok seyrek 2. Evet, bazen 3. Evet, çoğu zaman 5. İyi bir nedeni olmadığı halde, korkuyor ya da panikliyorum. 3. Evet, çoğu zaman 2. Evet, bazen 1. Hayır, çok sık değil 0. Hayır, hiçbir zaman 80 6. Her şey giderek sırtıma yükleniyor. 3. Evet, çoğu zaman hiç başa çıkamıyorum 2. Evet, bazen eskisi gibi başa çıkamıyorum 1. Hayır, çoğu zaman oldukça iyi başa çıkabiliyorum 0. Hayır, her zamanki gibi başa çıkabiliyorum 7. Öylesine mutsuzum ki uyumakta zorlanıyorum. 3. Evet, çoğu zaman 2. Evet, bazen 1. Hayır, çok sık değil 0. Hayır, hiçbir zaman 8. Kendimi üzüntülü ya da çökkün hissediyorum. 3. Evet, çoğu zaman 2. Evet, oldukça sık 1. Hayır, çok sık değil 0. Hayır, hiçbir zaman 9. Öylesine mutsuzum ki ağlıyorum. 3. Evet, çoğu zaman 2. Evet, oldukça sık 1. Çok seyrek 0. Hayır, hiçbir zaman 10. Kendime zarar verme düşüncesinin aklıma geldiği oldu. 3. Evet, oldukça sık 2. Bazen 1. Hemen hemen hiç 0. Asla Toplam puan :Hasta no : Hasta adı – soyadı : Araştırıcı adı – soyadı : 81 SOSYODEMOGRAFİK ANKET FORMU Adı Soyadı : Yaş : Telefon: Eğitim düzeyi : Meslek : Gelir seviyesi : 500-1000 YTL ( ) 1000-1500 YTL ( ) 1500-2000 YTL ( ) 2000-3000YTL ( ) 3000 YTL üzeri ( ) Ev durumu : Kira ( ) Kendilerine ait ( ) Göç durumu : Var ( ) Yok () Kimlerle yaşadığı: Evlilik türü : Çocuk sayısı : Resmi nikah : ( ) 1() 2() 3( Kaçıncı gebelik-doğum: gravide: Abort-küretaj öyküsü : Var ( ) İmam nikahı: ( ) Diğer : ( ) 4 ( ) 5 ( ) 6 ve üzeri ( ) parite: Yok ( ) Gebelik yaşı : Antenatal takip ve kontrol : Doktor takipli ( ) Doktor takipsiz ( ) Gebelikte tespit edilen tibbi durum : Diabet ( ) Hiperemezis gravidorum ( ) Abort riski ( ) Preeklampsi ( ) Diğer ( ) İstenen/planlı gebelik olup olmadığı : Planlı-istenen () Plansız-istenen () Plansız-istenmeyen ( ) Anne ve eşin cinsiyet beklentisi Erkek ( ) : Kız ( ) Annenin cinsiyetten memnuniyeti : Memnun ( ) Memnun değil ( ) Babanın cinsiyetten memnuniyeti : Memnun ( ) Memnun değil ( ) Doğum tipi : Normal doğum ( ) Sectio 82 () Doğumun nerede yapıldığı : Doğum komplikasyonları Hastane ( ) : Ev ( ) Diğer ( ) Var ( ) Yok ( ) Doğum sonrası hastanede anneyi kim baktı ( belirtiniz) : Annenin boy ve kilosu : Annede tıbbi hastalık : Annede psikiyatrik hastalık öyküsü : Var Annenin alışkanlıkları Eşinde psikiyatrik hastalık öyküsü Eşinden şiddet görüp görmediği Bebeğin doğum kilosu/boyu () Yok Sigara ( ) : Var : () () Alkol ( ) Madde/diğer ( ) Yok Evet ( ) () Hayır ( ) : Bebekte konjenital anomali tıbbi hastalık : Var (belirtiniz: ) Yok ( ) Fizyolojik sarılık geçirip geçirmediği Geçirmedi ( ) : Geçirdi ( ) Bebeğin hastanede- YBÜ’nde kalış süresi : Bebek bakımının kim tarafından yapıldığı: Kendisi ( ) Yakını ( ) Bakıcı ( ) Bebeğin beslenme durumu : Anne sütü ( ) Formül mama ( ) Annenin bebek bakımı konusundaki yeterliliği (Temel bakım,bilgi düzeyi, özgüven) : Yeterli hissediyor ( ) Yeterli hissetmiyor ( ) Bebeğin uykusu aşırı ağlama kolik vb. durumları : Aşırı şikayet ediyor ( ) : Az şikayet ediyor ( ) () : Şikayetçi değil Eşinden destek görüp görmediği : Görüyor ( ) 83 Görmüyor ( )