meteorik boşluk - Eskişehir Yerçekim Kuvvetini Yaratıyor “Taşınacak Olan Eskişehir Atatürk Stadyumu Alanında Yeni Fikirler’’ Ulusal İki Kategorili-Tek Aşamalı Kentsel Tasarım Fikir Yarışması Jüri Raporları: Jüri Raporları herbir jüri üyesi için kişisel olarak yayınlanmıştır. Kenan GÜVENÇ (Jüri Başkanı) Jüri Değerlendirme raporu: Kişisel bir GirişJüri çalışmaları esnasında, şaşırtıcı biçimde profesyonel kategorideki katılımların, öğrenci kategorisindeki katılımlardan çok daha cüretkar ve zinde olduğuna Jüri üyesi Ayşen Çelen Öztürk, dikkatimizi çekmişti. Tasarım ve Mimari Proje yarışmaları alanında ülkenin hantal birikiminin, tarihsel olarak artık kendi ağırlığını bile kaldıramadığının son örneği ‘Eskişehir Yerçekimi Kuvvetini Yaratıyor’ Meteorik Boşluk Yarışmasıydı. Çok sert, yoğun ve uzun tartışmalarla fakat yüksek düzeyde entelektüel karşılaşmalar ile geçen jüri değerlendirme sürecinin sonuçları bu anlamda ortama özellikle mimarlık eğitimi ortamlarına bir eleştiri olarak kabul edilmelidir kanısındayım. 18 no’lu projenin ödül grubuna girememesi üzerine Kenan Güvenç’in karşı oyu ve proje lehinde muhalefet gerekçesi: 18 sıra no’lu tasarımın, Eskişehir meteorik boşluk yarışmasının en önemli tasarımlarından biri olmasına rağmen son anda elenmesine karşı oy kullanıyorum. Bu önem, kent hayatının salt kontrol edilebilir zaman dilimlerinden ve üzerinde maddi operasyonlar oluşturulabilir paket aktivite programlarından oluşmadığı yönünde, önerinin sunduğu güçlü dirençten kaynaklanmaktadır. An’ların kestirilemez açılımlarının rastlantısal düzenlere dağılması kentlerdeki insani yaşamın mekânsal enerjisidir. Bu enerjiyi kaynağında görerek, bildik, anonim imge kalıplarıyla hikâyeleyen bu öneri, 4-5 enstantanede yarışmalarda rastlanılamayan yoğunlukta bir hissiyat yaratarak ‘KENT’İN BİR YERLERİNDE, BİRŞEY’LERİN YIĞILARAK CEREYAN ETTİĞİNİ ‘ bizlere aktarmıştır. Aktarımının dolaysızlığı sloganlaşmış bir yarışma önerisi ile karşılaştığımız yanılsaması yaratmıştır. Bilgisayar ekranındaki görüntüleri, ekranın kendi fotografını çekerek pafta düzeni haline getirmek dahi protest bir tavrın ötesinde, tarafımdan, bir kere daha ‘hakikatsizliğin’ vurgusu olarak algılanmıştır. İnsanların bulundukları ortam ile ilişkilenmelerinin salt nesnelere (binalara, eşyaya vb.) yüklenemeyeceğini 18 no’lu öneri kulağımıza fısıldar. Tasarımcının ‘modernist olmayan’ bir tavrı temel alarak-her ne kadar Giedion’dan raporuna alıntı taşımış olsa bile- yaptığı an kurguları bir ‘hikâye anlatıcının’ bir meslek adamından daha fazla şehrin hayatına yakınlaşabileceğinin ipuçlarını verir. Bu ülkede mimari proje yarışmalarının, başlangıcından itibaren - 1930 lu yıllarda açılan sergi sarayı yarışmasından başlayarak – dünyayı değersizleştirme üzerine kurulu, etik sorunlarla yoğrulu bir tarihi vardır. 2005 UIA Kongre Vadisi Yarışmasıyla bu tarihsel süreç ‘zirve’ yapmıştır. Hele bugünkü üniversiter eğitim süreçlerinin rehine dükkânı içeriğinin baskısı altında bu süreci kırmak çok zor görünmektedir. Ancak 18 No’lu öneri türünden ‘rahatlamış’ bir bakış açısıyla ele almış yarışma önerilerinin bu sürecin açık vereceği zayıflıklarını yaratabilme olanağı vardır. Bu türden önerilerden kastedilen şey, modernizm’in üzerimize sinmiş, sinsi kılcallıklarının büründüğü her tür alt paradigma kılığı dışında bir zihinsel mecraya sahip olabilme halidir. Fakat bu tepkisel bir karşıtlıktan doğduğu için değil, kendi özerk düşünce penceresinden (paradigma) dünyaya bakabildiği için cüretkar kalabilme halidir. Şüphesiz eleştirilecek birçok hususu da içinde barındırmasına rağmen A kategorisinden 18 sıra no’lu katılım gibi bir katılımın olması ümit vericidir. Bu öneride; Ali İsmail Korkmaz ‘ın ,Bob Marley ile yan yana ve de bizimle olduğu mekansal ücraların nerede boy vereceği belirsizdir ama tüm hatlarıyla olanaklıdır. Modernizmin yaşamı mumyalayan tüm ekipmanı ile Hava Hastanesi ve Endüstri Meslek Lisesinin hurdaya çıkarılmış teçhizat, duvar molozu ve atıklarının santra yuvarlağına toplanmış tümülüsünü hikayeleyen tasarım lehinde ödül grubuna alınmamasına karşı oy kullanıyorum. Kenan Güvenç-13 Ağustos 2014 MB-A-2 Yarışmaya katılan önerilerin tasarım ve yaklaşım zaaflarının neredeyse tümünü örnekleyen bu tasarım kapsamında; Ölçek/Büyüklük, Kent Nesneleri/İnsani Faaliyet ilişkilenmeleri vb. oluşturulmaya çalışılan fikrin maddi araçlarındaki yetersizlik (geometrik konfigürasyonlara ve sözde-peyzaj ögelerine yaslanma…) nedeniyle tarafımdan eleştirilmiştir. MB-A-9 Yarışmanın etkili önerilerinden biridir. Düşünsel kaynaklarını yaban doğa (sulak alan) ve coğrafi oluşumlara (ova) yaslayarak yola çıktığı son derece çarpıcı fikrini, fikrin meteorik boşluğa eklemlenmesi safhasında yitirmiştir. Tasarım için işaret ettiği yola çıkış noktası önerilen doğa replikası fragmanlarla-çiçek tarhları gibi- tüketilmiştir. Oysa Vişnelik tarafındaki açık programlı konstrüksiyon ve Atatürk caddesi tarafındaki mevcut sıra dizili ağaçlıktan alana hemzemin olarak dolaysız sızmaların sağlanması aslında tasarımın dikkatini hangi yöne çevirmesi konusunda olumlu bir örnek olarak belirdiği halde katılımcılarca yeterince değerlendirilememiştir. MB-A-11 Önerinin meteorik boşluğu bir şehir kampüsü haline getirme yönelimi tarafımdan eleştirilmiştir. Hiçbir bina türü yapılaşmanın, boşluğun; simgesel strüktürel programatik ağırlığının kaldıramayacağı kanısındayım. Boşluğun büyüklük ve konumunun yeniden önerilebilmesi için doluluk ve boşluk kavramının kentsel ölçek fazlarında nesneler arasında değil ilişkilerde aranması zorunluluktur. Tasarımcılar mimarlık nesnesi ile şehir vakaları arasındaki mekansal geçişlerin nesnelerle sağlanabileceği kanaati, tasarımın olumsuz yanı olarak görülmüştür. MB-A-13 Vişnelik tarafından alana yaklaşan kentsel yapılaşma, alanın bu bölgede sınırı olmasına karşın konut dokusu olarak, hayatın ve kamusal hissin zayıfladığı bir çeper oluşturmaktadır. Tasarımcılarca bu konut dokusuna dek yaslanmış bulunan rekreatif alan/ gölet düzeni kamusal alan zayıflığı taşıyan bu dokuyu Vişnelik tarafında alanın cephesi haline getirmektedir. Bu önermenin şehircilik açısından yanlış bir müdahale olduğu kanısındayım. Tasarımın bağlayıcı ögesi olarak Su’yun doğası gözetilmeden bir araç gibi kullanılması olumsuzdur. Su; plastik ya da doğal kullanım öğesi değil yaşamın tüketilemez kaynağıdır. Suyun birinci elden nesneleştirilmesi suyla korelasyon içinde olacağımız bir yakınlaşmayı sağlayamaz. MB-A-21 Bu ölçekte bir fiziki boşluğa tahakküm edebilecek bir konstrüksiyon ancak kendi alt düzenlerinin rastlantısal/kendiliğinden ilişkilenmelerin ağı üzerinden kurabildiğinde bunu başarabilirler. Bütünselliğini, modellemelerinin standardize edilmiş alt konstrüktif kalıplarından edinen bu imge, kaldırılacak olan stadın yerine yeni bir stat önerisi olarak konulabilir. Mamafih, tasarım bu yönde de herhangi bir tercih belirtisi yaptığını belirtmemektedir. MB-A-27 Futbol taraftarları için mekan bazen bir formaya doğru yoğunlaşarak büzüşür. Bazen maç günü kentin içindeki örtük bir heyecan dalgalanmasına gömülerek dağılır. Bu mekânsal edinimin biçimi ve mimarlıkta karşılık bulabileceği maddileşme alanı mevcut değildir. Aynı; elimizi sıcak sobaya değdiğimiz anda geri çekmemizle birlikte geçmiş olan o kısa sürede, olmuş olanların hiçbir şeklinin karşılığı olmaması gibi. MB-A-28 Şehir hayatımız sonuçlanma biçimleri belli olmayan çatallanmaların, dallanıp budaklanmaların toplamı bir zonklamadır. Öneri önemli bir tartışmayı getiriyor: Kentsel hayatın içinde açık ve kapalı mekânsal örgütlenmelerin birbirleriyle etkileşimleri nasıl cereyan etmektedir? Tasarımcısı bu soruya;’’ birbirlerinden kopukluk olarak cereyan eder ‘’ karşılığını veriyor. Önerinin tasarımsal sorunu tam bu noktada ortaya çıkıyor.:Açık ve kapalı mekansallıklar, en dipteki halleriyle, birbirlerinden sonsuza kadar kopmuş,ayrı ayrı kategoriler oldukları halde tasarımcı bu iki kategorik antagonistik içeriği uzlaştırma çabasına girişiyor. Bunun araçları olarak ta sökülebilir / takılabilir olmayı, modüler ve üreyebilir olmayı araç olarak kullanıyor. Sonuçta tasarımcının vardığı nokta; kentlerde bu ölçekte mekansal programların, açık alanlarda geçici yapılaşmalar olarak kurulabileceği düşüncesidir. Oysa geçicilik her zaman mekanda ve zamanda radikal bir ihlaldir. Kendini kuran koşulları bir zaman için tüm bağlamsal etkilerden azade etmiş ve ortama kendini empoze etme halidir. Bu çatışmada mimar; kentsel antagonistik içerikleri yumuşatıp, uzlaştıracak arabulucu rolü üstlenemez. Gecici yapılaşmaları araç kılarak hiç üstlenemez. MB-A-30 Hafıza ve bellek; akademiya, mimarlar ve şehirciler için ağızlara sakız olmuş bir tefrik malzemesi olagelmiştir. Aslında salt bir tespit yapmanın ötesine gidemeyen geçmişin kaydını tutma durumu, yaşamı teknikleştirmenin dolayısıyla insanın şehirli hayatına kontrol edici güçler taşımanın ideolojik bir saldırısıdır. Bu ideolojik saldırı tanımı yarışma katılımcılarına, hafıza ve bellek türü kavramlara salt bir kayıt tespiti ile değinide bulunan tüm önerilere yönelik genel bir eleştiri sayılmalıdır. MB-A-39 Bu yarışmanın diri/zinde tasarımlarının başında gelen 39 sıra no’lu öneri tarafından öne sürülen fikrin sahibi tasarımcı ile bu fikir arasında kurulan ilişki sorunludur. Mimarlık ortamında özellikle yarışmalar açısından mimarlığı ortamına hakim Descarte’çı, Euclid’çi, Newtoncu yaklaşımlar yerine tasarımın zihinsel malzemesini jeoloji bilgisinden devşiren ve bu haliyle çok değerli olan bu öneri, alana taşındığı anda; çatlak, kırık oluşumu bu jeolojik tektoniği, şablonlaşmış ağaç figürasyonuyla çevrelemesi, fikrin kaynağına aykırı düşmektedir. Hayvanat bahçeleri ne denli yabani hayatın şehirli bir versiyonu ise bu kırık ta jeolojik bir tektoniğin şehirli versiyonudur. Kurak, ıssız bir alanın yoksunluklarınca hissettirilebilecek bir metafizik, bu çatlağın çevreleyen ortamının duygusu olabilirdi. Fakat önerilmiş haliyle çatlak hızla Eskişehir in yeni Barlar Sokağı olmaya doğru kayarak, boşluğun tüm zenginliğini bu sokağa indirgeme olasılığı barındırmaktadır. Bu fikri kaymanın farkında olunamaması, ödül grubuna taşınması olası önerilerden biri olarak gördüğüm 39 sıra no’lu öneri için 3.tur ara elemelerinde olumsuz oy kullanmama sebep olmuştur. DÖRT EŞDEĞER ÖDÜL İÇİN RAPOR: MB-A-3 Modernist tasarım paradigmasının her iki kategori için de en güçlü ve zengin önerisiydi. Stadyumun taşınmasıyla ortaya çıkan fiziki büyüklüğün, etkisel bir başka büyüklüğe yani ölçeğe taşınması zorunluluğu bu öneride tüm boyutlarıyla sağlanmıştır. Ölçek; tasarım zihninin akıl kazanmasıdır. Düşünme eyleminin yaptırıma, düşünceye dönüşmesidir. Yarışmaya keyifli bir katkı sağlayan MB A 3 sıra no’lu tasarım, örneğin; Vişnelik tarafından gelen anonim kent dokusunu aynı şekilde taşıyarak (transplantasyon) bir müddet fiziken sürdürmüş ve alanın duvarlarına çarptırmıştır. Ki bu duvar dahi yarışmacıların önerisidir ve herhangi bir binaya, herhangi bir noktasından anonim dokuya değil, kendine referanslı olarak salt bir yapı bileşeni-çeper duvar- olarak oradadır. Kentsel bellek gibi son derece şüpheli, tartışmalı bir ‘’sakız’’ kavramı belki de olması gereken haliyle-olumlu manada- bu öneride görüyoruz: Stad’tan eser yok ama futbol tümüyle oluşumun merkezinde… Çayır-çimende top oynayan sayısız çocuk düşünün. Pet su şişelerinden kaleler arasında… Öneri müdahale şiddetini binalara ayarlı tutmuştur.Bu tür alanlar için riskli bir yöntem olmasına karşın tüm alan yüzeyi boyunca bu tavrını kararlı ve adaptif şekilde sürdürmüştür. Meslek Liseleri salkımında tek bir bina önerisi müdahale ile iki farklı yapısal durum-meydan ve avlu – oluşturması tasarımın kreşendosudur kanımca. Keşke olsaydı dediğim yoksunluk; Hava Hastanesi zonunda önerilen ağaç koleksiyonunun ağacın türü açısından tanımsız bırakılmasıdır. Bu da modernist paradigmanın hala kendinde farkına varamadığı bir meseledir; her şeyi ve tabiatın da tekil yaşarlılıkların hareketi olması meselesini idrak edememe. Tabii şayet bunu kabul ederse, modernizmin varlık gerekçesi de ortadan kalkacaktır.Her ağaç başka bir varlıktır ve hatta türü değil ‘Ayşe, Ahmet…’ gibi her ağacın bir adı vardır.Kızılderili kültürlerinde olduğu üzere. MB-A-8 Meteorik boşluk yarışmasının deyim yerindeyse baş kahramanlarından biri olan MB A 8 sıra no’lu öneri ,tuğladan mürekkep kas ondülasyonları morfolojisindedir.Ülke mimarlığına ve akademik çalışmalarına büyük tahribatlar yapmış olan kentsel bellek kavramı klişesine sahadan yapılmış etkili bir eleştiridir.Eskişehir neredeyse arkaik bir çamur yapı şehridir (İki adım ötede Frigya gibi bir terracotta uygarlığı ,hala kent içinde bile tuğla fabrikaları olarak sürmekte iken, yığma yapı inşa teknikleri her ne kadar ‘kentsel bellek’ten(!) silinmek üzere Subay Orduevinin bahçesinde bir sinagog kemeri olarak hala piyasada görünerek yıkıma direnmekteyse de,Taşbaşı Çarşısı içinde Ermeni/Rum (ve dahi başka hristiyan) ustaların yığma yapıları –misal Garanti Bankası şube binası- hala ‘orada’ olsa bile –ve Eskişehir Üniversiteleri Mimarlık bölümü lisansüstü ve/veya doktora çalışmalarında bu kentsel bellek izine neredeyse hiç rastlanmasa bile-benim bildiğim duruma değinen tek bir lisansüstü tezi vardır- her ne kadar 2005 ler Eskişehirinde, etkili kent inisiyatifi Kırmızı ve Siyah Aktivistleri; yerine şimdiki Espark AVM Yığıntısı yapılmasın diye, güzelim binaları ve bacaları olan eski tuğla fabrikası alanında Kent Savunmaları tarihinin en ilginç sivil eylemlerinden biri olan Shoot Stills That!!–deklanşöre basıp, ateş ederek Vur ve hedef bacaları inşaat şirketinden önce Yık- eylemi yapmış olsa bile..) Kentsel bellek izini aktive ederek , yığma yapı tektoniğinden ve bir ustasından yola çıkarak-Uruguay’lı Eladio Dieste ( 1917-2000)- Meteorik Boşluk yarışmasının şiirsel önerilerinden en çarpıcısını gerçekleştiren öneri MB A 8 dir. MB A 8 kendini adlandırdığı gibi gerçekten bir mücadele odağı önerisidir ve bunu lafa boğmadan direkt tasarım ve mimarlık üzerinden gerçekleştirerek kalbimizdeki Ali İsmail Korkmaz’ın (18 Mart 1994 Antakya-10 Temmuz 2013 Eskişehir) hatırasına, tasarımın sosyalizasyonu olarak en çok yakınlaşan tasarım fiilidir… Jürinin, her aşamada bu öneriyi oy birliği ile desteklemesi çok önemli ve anlamlıdır. MB A 8’in , sismik bir dalgalanma metaforundan oluşturduğu tasarım; mimarlığın ,kentle birlikte değil ona karşı işleyebildiğinde var olabildiğinin bir kanıtıdır.Mimarlık nesnesi kentin biyolojisi içinde bir uzantı organ ya da Deleuzian bedensiz organ değildir.Tam tersine -illaki Batı’dan bir zihne yamanacak ise- mimarlık nesnesi, kente direnç gösteren Baudrillardian bir nesnemsidir. MB A 8’de mimarlık nesnesi aracılığıyla ortaya çıkarılan boşluklar ,bir yer bağlamaya –place-binding-(Tim Ingold) /açılmış olanağa (Martin Heidegger) işaret ederler, ama bizzat kendisi ‘yer’ değildirler.Sismik ondulasyonların yarattığı ölçek dalgalanmaları içinde, sıvılaşarak, akarak gezinen kalabalıklar ; orada olmaktan memnuniyet duyacakları bir kap-meydan da biriktirileceklerdir. Programlar fiile işaret etmektedir, fakat kişiye, mimardan gelen biçimlenmelerin ‘şekillen’ baskısını yapmamaktadırlar. Kent içinde kişi olarak bulunuşunuz, tam da olması gerektiği gibi bazen individiuum bazen persona olarak işlemektedir. Issızlık ve Bulaşıklık aynı ölçüde ve aynı anda iki kentsel temas biçimi halinde kestirilemez/öngörülemez hale gelmenizin kaynağı olmaktadır. Bundan sonra yarışmalarda –eğer bu insanları yıldırmaz, yok etmez isek-çok dikkatle izlenmesi gereken bir ekip MB A 8… Tebrikler… MB-A-15 Fikir yarışmaları,’uygulama (!)’ yarışmalarının düşünsel hinterlandını genişletirler. Aslında tüm mimari proje yarışmalarına, ’ fikir projesi yarışması’ muamelesi yapılması gerekir. Etkili içeriklere sahip bir fikir yarışması önerisi olan MB A 15 aslında geriye doğru okunması doğru olacak ilginç bir kentsel/zihinsel süreç otobanıdır. Önerinin düşünsel mecra olarak sunduğu ‘Tozlaşma’ ; salt bir ufalanma-bozunma- değil aynı anda bu ufalanma dinamiklerinin gezginleşmiş yeniden oluşlarının da kalıbıdır. Meteorik Boşluk yarışmasına zaman baskısı ve söylemini dâhil ederek derin bir katkıda bulunmuş olan MB A 15 sinematografik içeriklerle bezeli sunuşuyla da hikâyesini –bir kent miti- şehirdeki akışların bir hissiyatı haline getirebilmiştir. Organizasyon Ağı ve Program önerilerinde bulunma yönelimi MB A 15 in tasarımsal içeriklerini zayıflatmış, önerinin ‘real’ dünyanın bir parçasıymış gibi algılanması yanılsamasına yol açmıştır. Önerinin zamansal bir turbülansa referanslı, güçlü düşünsel orijini ve tematik yaklaşımı, yabancılaşmış realizasyon kaygıları baskıları yüzünden geldiği gibi aniden sahneden çekilmiştir. Tozlaşmanın sunumdaki moleküler ifadesi olan prizmatik çerçeveler, fikrin aslında geometrizasyonla ifade edilemeyecek kapsamı konusunda tasarımcılarına çok açık uyarılarda bulunmaktadır. Tozlaşmanın kendisini adeta bir nebula gibi ele alarak, belirsizlik biçimleri alanından devşirmek kanımca çok daha etkili aktarımlara neden olacaktı. Mimari Proje yarışmaları bu ülkede tarihsel olarak hiçbir bedel ödemeden-bu yüzden omurgasız olarak- yoluna devam ediyor. MB A 15 gibi tasarımlar uygulama projeleri olarak kabul gördüğünde bu sosyal bedeli tartışma olarak ödeyebilecek yüksek düzeyde entelektüel içeriklere sahip olduğu kanısıyla, eşdeğer ödül grubunda yer alabilmiş olmasını memnuniyetle karşılıyorum. MB-A-20 Bu ülkenin üniversiter mimarlık eğitiminin genç insanlar üzerinde yıkıcı işleyen süreçlerinin üçayağı vardır:1/Dünyanın Evcilleştirilmesi 2/Yaşamın Teknikleştirilmesi ve 3/ insanın, sosyal çevrimin (cycle) ögesi halinde sisteme yedirilmesi. Bu öneri, bu yıkıcı eğitim süreçlerin insanlar üzerinde nasıl işlediğinin A kategorisindeki bir örneğidir. Bu nedenle tarafımdan –ve bazı jüri üyelerince- ısrarla eşdeğer ödül kapsamı dışında tutulması yönünde oy kullanılmıştır. Yaşamın hiçbir kesiti, in vitro-laboratuar ortamında- meslek insanlarınca paketlenemez. Şayet böyle yapılırsa, insani habitatın muktedirlerce daha katı kontrolünden öteye bir toplumsal sonuç ortaya çıkmayacaktır. Kentlerdeki hayatımızın yakasına yapışmış planlama nomenklaturası –kendinden menkul bir alanın yetkin azınlığının , holistik sistem yaklaşımcığının , her keyifli an’ımızın zerrelerini ele geçirip ,haz’lardan azade kılınmış amaçlılıkların, rasyonalitelerin bizler için daha hayırlı olacağı dikteleri içeren bu önerinin sahiplerine değil eleştirim, direkt bu önerinin zihninedir.Yaşam; akarken teknikleştirilemez çatallanmalara uğrayan, kendiliğinden oluşların ve bizim farkına vararak kendimizi de umutsuzca dünyaya katmaya çalıştığımız, bilişler ve duyuşlarımızla bu kez de farkında olmadan ördüğümüz bir tür bilgi yoksunluğu maluliyetinin belirmeleridir kanımca.Eskişehir’de gece geç bir saatten sonra, mahalle trafo binaları arkasında bira deviren öğrencilerin varlığı , planlama nomeklaturası zihninin tuzruhudur.Trafo yapıları bahçeleri asla kentsel bir program olarak önerilemez, planlamazlar,salt bir noktada mantar misali kendiliğinden biterler ve hayatın gözlemlenebilme bölgesi olarak görüntü verirler ; değil mi? Gözlemci mi yoksa trafo bahçesi sakini mi olacağız? niyeti bu noktada yaşamın vasfını belirler. MB A 20’nin, bir öteki yaşam fazına sıçradığında –ki bunu şiddetle ve acizane tavsiye ederim- trafo bahçelerindeki yaşamla karşılaşıp, hesaplaşabilecek düzeyde bir idrake sahip olduğu da açıktır. Sözüm entelektüel yetkinliklerine değil,onu kullanma biçimlerine… B KATEGORİSİ İÇİN RAPOR Kişisel bir GİRİŞ Eskişehir Yerçekimini Yaratıyor-Meteorik Boşluk tasarım Yarışmasının en çarpıcı sonuçlarından birini Ayşen Çelen Öztürk jüri çalışmaları esnasında ‘…sanki A kategorisi B gibi, B Kategorisindeki tasarımlar A gibi ‘ diyerek dile getirmişti. Bu tespit üniversiter mimarlık eğitiminin artık içinden kolay çıkamayacağı bir çöküntü içinde olduğunun çok açık bir kanıtı idi: Öğrencilerin, genç insanların zihinleri modernizm klonu bir mimarlığın akademiyasının değirmeninde tarumar edilmiş ve insanlar ortada bırakılmıştı. Kendilerine Bir Avuç Öğrenci adını veren Kocaeli Üniversitesi mimarlık öğrencilerinden bir grubun , daha Mayıs 2015 te içten ,olgun (başlığı dışında) ve derinden yazılmış bir bildiri dağıtarak seslenişleri haksız değildi: Ağaçlar yaşken eğdirilmişti ve bir daha başlarını asla kaldıramaz şekilde mimarlığın ölümcül meslek bilgisi ve modernist akademiya’nın sorumsuz kariyer süreci ile özdeşleştirilerek ,insanlar boyun eğdirilmişlerdi.Verili koşulların dışına çıkabileceklerini hayal bile etmeden,onlara sağlanmış alan dışına çıktıklarında kendilerini güvenli hissetmeyen ve hala ebeveynlerinin varlığını, hayatla aralarındaki ara kablo olarak gören büyük bir çoğunluk zihni vardı.Jüri bu zihin ile daha soru ve cevaplar aşamasında karşılaşmıştı.Bu sözlerden ‘tasarımlarda uçma-kaçma ‘destekleyiciliği çıkarılmamalıdır.Bu ‘uçuş’ jargonu da modernist mimarlık eğitiminin ideolojik saldırı mottolarından biridir.Çünkü bu motto ; insan zihninin yaptıkları ile özgürleşebilme alanını, salt öğrencilerin kendi koyduğu koşullarla hareket etmesine bağlı kılarak, dışarısı ile hiçbir karşılaşmada bulunmaya tenezzül etmeden ,kendi çöplüğünde manasız eşelenmelerini önermektedir. Aşağıdaki satırlar bu halet-i ruhiye içinde yazılmıştır. Bu yüzden yapılacak yarışma kolokyumu benim için öğrencilerle bir hesaplaşma alanı olacaktır. MB-B-16 Öneri tarafından kurulan tasarımsal dil, kentteki insani faaliyetin rasyonalize edilmesinin dilidir. Kenti rasyonalize edilmiş haliyle gelişkin bir tek-hücreli (proto-zoa) ve maddi bileşenlerini onun organelleri gibi ele almak modernist-otoriteryen bir temsiliyetin sözcülüğünü yapmaktır. Bu öneri aynen bunu yapmaktadır. Hem de ray sistemi ile çeşitli kentsel senaryolara izin verecek bir ‘esneklik’ sistematiği önerisi içinde bu otoriteryenliği kurmaktadır. MB B 16; ‘prefabrik mimari eğitimin’ tüm sonuçlarını ve sorunlarını örneklemektedir kanısındayım. Rant,yeşil, fast-food, tüketim vd… gibi yığınla kavram, hiçbir sorgulamaya tabi tutulmaksızın, eğitim sürecinde edinildiği ‘dıştan takma’ haliyle, kolayca kullanılmaktadır.Fakat en önemli sorun, tasarım zihni ile kavram kullanımı arasındaki ilişkinin, ekip tarafından hiç sorgulanmamasıdır.Tasarım zihni her daim metinsizdir (textless) metinsiz olacaktır.Tasarlama fiili kapsamında kavramlar, elimizdeki çivi ya da çekiç olamazlar.Yaptığımız şey ,yapılan tasarım kavram inşa eder, mevcutun içini doldurmaya mezun değildir.Tasarlama eylemi mevcuta akli baskı ile başlar ,kavram girdisi ile değil.Bu açıdan misal olarak Kent kendi içinde bir dizi irili ufaklı kavram barındıran bir matruşka seti gibi ele alınamaz.Kent dediğimiz şey; durmaksızın değişen dönüşen, oluşan ve bozulan, ilişkisiz süre ve süreçlerin kendiliğinden, rastlantısal bir aradalığı olduğu için, mimarların –ya da başkalarının- yaptığı binaları değil , ilişkilenme an’ı içinde ilişkilenmenin bir durumu halinde yoğurabileceği ‘bina’nın tanınmadık bir kılıkla o an’a katıldığı parçalılıklarını’ tanır.evet ‘parçalılıklarını’…yanlış yazılmadı.- Modernizmin savı ise tersinedir: ‘Kent Binaları bütünlük olarak ,Binalar da Kenti , konumlandıkları çevre bütünlüğünde bir program olarak tanır, ilişkilenme bu salınma üzerine kuruludur ‘ der.MB B 16 nın raylı sistem hareketliliğinin önerdiği çeşitlenme/esneklik , kentin zihninde işleyen çeşitlenme/esneklik modu değildir.Bu nedenle bu öneri uygulanmış olsa iki gün sonra tüm sistem olduğu yerde paslanır ve 3 gün sonra da sökülürdü.Bir ilke ve senkronizasyonu sorunundan bahsediyorum , önerinin realizasyona uygunsuzluğundan değil.Oysa masalarını dışarı çıkaran bir kafenin fiziki mekanı ‘esner’ ve ‘büzülür’.Bunu sigara içme arzusu da yaptırır kış şartları da ,kahve kokusunu dışarı zerketme niyeti de… Fakat hiçbiri hareketin ‘aranjmanından’ kaynaklanmaz ,misal olarak: kafe çekmece şeklinde dışarı doğru ‘arttırılmaz’. Esneme, yer-bağımızın –göbek bağı gibi- bir an için mecra değiştirmesinden ileri gelir ve fiziki bir ‘sınır’ öngörmez. ‘Dolayısıyla Şehirler hareket örgütlenmeleri midir?’ Sorusu açık bir yanıta kavuşur: Değildirler. Şehirler, ayrışık hareketlenme biçimleri arasındaki karşılaşmaların kurduğu geçici otonomilerin yoğunluklarıdır. Bu öneri ‘modernist eğitimin şırınga ettiği’ kontrol edilebilir bir dünya var ise şekillendirmekte senin hakkındır’ düsturunu gerçeklemektedir. Bağımlı olduğu paradigmaya karşın, tasarımı ele alışındaki kişisel kalma özeni, cüreti ve kararlılığı MB B 16’yı kent için bir irade bildirimi haline getirmiştir. Şahsen ödül grubu için bu öneriye oy verme gerekçemi bu durum teşkil etmektedir. MB-B-43 Jüri Üyesi Recep Üstün, MB B 43’ün açıklama raporundaki; ‘Modern kent tabularının yaban ile “kısa devre” yaptırılması temel kurucu öğesidir.’ i cımbızla çekip alarak, MB B 43 ün dünyasını tüm açıklığıyla gözler önüne seriyor. MB B 43 ün seçtiği tasarımsal mecrayı, raporundaki bu cümlesinden daha kapsamlı bir şekilde, bu öneriyi tanımlayamam. Eskişehir Meteorik Boşluk Yarışmasının her iki kategorideki tasarımların içinde bu öneri, tartışmayı derine ve fikri hesaplaşma alanına çeken en önemli öneridir. Kent boşa çıkmış enerjidir. Mimarlık ile aynı soykütüğünü (homolog) paylaşır bir entite olduğu yaygın yanılsaması 19.yy da özellikle Amerika’da şehirleşme denilen insanlık tarihinin özgül bir döneminin belirmesiyle ortaya çıkar. İnsani habitat (doğal muhit) ve dwelling (mesken tutma) den,’çevre ‘ ye (enviroment) tarımın icadı ile geçen insanlığın bu geçişin özel bir koşulu olan 19.yy şehirleşme faaliyetinin iki önemli sonucu olmuştur. İlki şehre ait özel kavram, mefhum, nesne ve Baudruillard’ın deyişi ile nesnemsilerin –bina, meydan, kamusal alan vb- üretiminin başlaması, ikincisi ise toplumsal hayatın gelişimi için kontrol aracı olarak zihnin soyutlama aracının tarihte görülmemiş bir etkinliğe eriştirilmesi. Dolayısıyla kontrol için yeni siyasetlerin üretimi. Tabiat; insan yaptırımları ile sosyalizasyona uğratılmış zamansızlık ve mekansızlık süreçlerinin çevreleştirilmiş-yabanıldan azade kılınmış(enviromentalizm) bir kapsamda bir tahayyül olmaktan çıkarılarak, bilim vasıtasıyla görünür gerçeklik olmaya sürüklenen bir fikir olarak üretime alınmıştır.(Çevreci/Yeşil tüm örgütlenmeler aslında tabiat ı yaşarlılık olarak değil de bir üretim olarak gören bu 19.yy tasarımı üzerinde söylemlerini yükselten ‘temelleri boşluğa atılı’ zayıf yapılanmalardır.)Recep Üstün’ün MB B 43 hakkında söyledikleri işte burada çok önemli hale gelmektedir. Çünkü 19 yy. sonrası gelişen tarihsel süreç Mimarlığı da yalancı-kültürel bir mesleki oluşum olarak şehirleşme süreçlerine yamamıştır. Mimarlık aslında ‘kent’ e karşı direnci ile açtığı kullanım alanını iktisadi hale getirebilen bir ekonomi-politiktir.Kendisince önerilen ‘kente yabancılaşma biçimi’ mimarlık nesnesinin asli kaynağıdır.(Bunu bir kenti kurma görevi kendisine verildiğinde skandal düzeyde bir kendini bilmezlikle Brasil’i inşa ederek ifşa etmiştir.) Çok sonraları 1960 larda Archigram’ın Plug-City si ile zirve yapacak şekilde Kent’e kendini kabul ettirmenin müsadere alanı olarak Kentsel Tasarım alanını örgütleyecek olan mimarlık nesneleri/nesnemsileri tüm düzeyleri ile Yabanıl (Vahşi Doğa)- (Wild Nature)- diye yeni bir kategori olarak ilan edecek ve doğanın varlık halini zihinlerden silecektir.Trajik olan artık kentlere dönüşmüş şehirlerin insanlığı bu ‘unutma moduna alışı’ nın Yabanıl Doğa’nın nesneleşmesini geri döndürülemeyecek bir halde hızlandırıp yoğunlaştırması ve şehir hayatının Yabanılı bir proteze dönüştürmesine sebep olmasıdır.Unutma Doğanın nesneleştirilmesi süreçelerini hızlandırmıştır.Ona geri dönüldüğünde karşılaşılan şey artık üretilmiş ve yeni kategoride bir şeydir:Yabanıl Doğa.Hemen herkes ,MB B 43 ün bostan önerisini yadırgıyor.Tarif edilemeyecek bir rahatsızlık kaynağı haline geliyor MB B 43.Şehrin ortasında Bostan mı olurmuş serzenişleri yakınmadan öteye gidemiyor.çünkü bu serzenişlerin humus tabakası altında mimarlığın meslek olarak-modernizm yani- derin çıkmazı,ölümcül bunalımı yatıyor: Doğa ve insan varlığı içlerinde ölçek barındırmayan,sonlu ama sınırsıza açılan tikelliklerdir.Sistem –ki burada kapitalizmin meşhur arındırarak soysuzlaştırma ögesi modernizm olarak karşımızdadır-ancak ve ancak ve her zaman; tanımlayarak canlı yaşamdan kopardığı şeylerin bu tanımlamadan doğan sonuçlarının problemlerini-hayatın zayıflaması gibi- insan varlığına ve doğaya malederek paçasını kurtarabilir. ‘’…Kent özneyi eyleme/durum ve olma halleri üzerinden sınıflar,programlar ve paketler halinde konumlandırır..Birbirine erişemeyen bir merkez etrafında sürekli dönen parçacıklar halinde düzene sokmaya çalışır.Yaşayan bir organizma bir bütün olan yaban kentin içerisinde rekreasyon adı altında parçalar halinde kalmış görsel bir durum teşhiri olarak kalmıştır.Çünkü doğası programlanmayı, görev verilmeyi kabullenmez. Öznenin kent karmaşanın içerisinde kendini biçilmiş görevi, programı reddedip kent içerisinde eriyik hale gelebilmesi için kurulmuş olan ilişkilerin tekrardan ele alınması ve modern kent tabularına bir kısa devre yaptırılmalıdır. Bu sorgulama biçimi kurulacak olan yeni ilişkilerin ilhamıdır.’’ diyor MB B 43, açıklama raporunda ‘…and The Final Cut!’…(Çok gelişkin bir zihin. MB A 8 gibi tam bu ülkenin tarumar etmek isteyeceği türden.) MB B 43 fikri fragmanlarla çalışan bir kolâjcı. Bu kolâjı bir arada tutan asıl meselenin çok farkında ama yapacağı hiçbir şey yok. Çünkü mimarlık -yani külliyen modernizm-küsuratları eleyerek, küsuratsız-ve tabii kusursuz- bir hayat önerisi üzerinden geliştirilmiş bir hazır-yapım (prefabrik) düşüncedir. Hayatın Küsuratından yoksun kalmış düşüncesini modernizm, saldırgan mimarı tarafından kompanse etmeye çalışır: Şeytan ayrıntılardadır. MB B 43 bu açıdan çaresizliğinin farkında olacaktır ve bu ‘kriz’inden’ yüksek profilli bir entelektüel olarak, yaptığı tasarımlarla çıkacaktır. Kent ve Mimarlık iki antagonistik ögedir: Birinin varlığı ötekinin varlığını silerek ilerler… MB B43; modernizmin –mimarlığın- çanına ot tıkayacak bir yabancılaşmış ‘artifaktı’ yani yaban doğayı işin içine sokarak durumu tahrik ediyor. Güvenimin sonsuzluğunu belirtiyorum.Tebrikler…. MB-B-27 Binalar 19 yüzyıldan bu yana itaatin mimarlıkça meşrulaştırıldığı bir üretim bölgesi olmasından ötede yaşamın gözlemlenebilir ve dolayısıyla yönetilebilir olduğu konusunda sistematik bir ikna girişiminin vazgeçilmez araçları olmuşlardır. Eleştirel fikirlerdeki temel yanılgı binaların insan bedeni ile ilgili bir tahakküm süreci olduğu yanılsamasından kaynaklanmaktadır. İnsan bedeninin kapitalizm tarafından 18.yy tıp ve 19.yy cerrahisi ile ve Psikiyatri’nin icadı vasıtasıyla çoktan terk edildiği kanısındayım. İnsan bedeni çoklu kümeler halinde ve bir artifakt olarak kapitalizm tarafından yeniden ve sayısız çeşitlilikte üretilmektedir. Kamusal insan bedeni de bunlardan biridir. Sürdürülebilir iktisada ait insan bedeni, medya fotonlarının tanımı altındaki insan bedeni, virtualiteyi karşılayabilen sürümü olarak bilgi insanı bedeni vs... Hepsi, misal olarak; birden fazla ‘ KG’ bedeni olduğu şüphesini doğuruyor. MB B 27 tam da biyo-politik iktidarın kucağına oturmuş bir öneridir. Neyin nasıl yapılacağını önererek 50 cm.lik bir cetvel olarak gördüğü kentin 18 ve 27,5 cm leri arasında nelerin nasıl yapılabileceğinin zihnini kendisinde barındırdığını, tam da eleştirdiği alanı içererek barındırdığını görmezlikten geliyor… Ortam için önemli bir tartışmayı açıyor olması dolayısıyla ödül konusunda kişisel tercihimi, daha sonra mimarlık ötesi bir alandan gelmiş olduğunu görerek, daha da memnun olduğum MB B 27 için kullandım. MB-B-32 Hipocampus olarak isimlendirilen bir meteorun dünyaya çarpmasıyla önü açılan bier senaryolaştırmanın izini süren MB B 32 bu yarışmanın açılma gerekçelerinden birini; kişisel fikrin temsiliyeti ile yarışma koşullarının karşılaşmasını sağlama gerekçesini yerine getirmektedir. Kullandığı sürreal-retrospektif imge dünyasının elementleri hissettirmeye çalıştığı ortam için biçilmiş kaftanlardır. Mamafih habire çağı kapatıp duran entelektüel himayeciliğin bir örneği olmaktan kendini kurtaramıyor. Çünkü tasarımsal fikrini, herhangi bir zemin ile sürtünme yaratmaksızın yüzen imgelerle aktaran MB B 32 aslında bir ‘amnesia’ öneriyor. Wim Wenders’in Until the End of the World (1991) filminin sonlarında rüya gözlüklerini takarak yaşamlarının ötesine geçmeye kalkışan insanların amnesia’sına benzeyen bir amnesia’yı mimarlık imgeleri içinden öneriyor. Fakat amnesia ,amnesiadır…Sonunda senin hiçliğine verilmiş hükümdür. Tartışmalar açan bir öneri. Recep ÜSTÜN Jüri Değerlendirme raporu: KİŞİSEL DÜŞÜNCELER: Yarışmalar bir durum üzerinde kişisel baskı filli’dir (eylem). Bu yüzden kendi tasarım dilini de inşa eder. “Kamusal alan”ı “kişisel alanı” kavramak lehine tartışmaya yol açar. Kentler kişisel bulunma ortamlarıdır. A KATEGORİSİ EŞDEĞER ÖDÜLLER: MB-A-3 “MERKEZİ PARK”: Üçe bölünmüş birbirleri ile niteliği bulunmayan mevcut durumun ilişkisizlik hali, “MERKEZİ PARK” tasarlanarak birbirleri ile mimari düzeyde ilişkileri kurulmuştur. Yavaşlatılmış yol önerisi kent zeminin karakterini değiştirme çabası olarak görülebilir, parkın meydanı olarak yapılaştırılması zemini güçlendirmektedir. Merkezi Parkın tartan pist ve spor aktiviteleri için nitelendirilmesi yerine, “belirsiz” olması tasarımı güçlendirebilirdi. Kentlerin gündelik hayatını örgütleyen “kent boşluğuna” dönüştürme çabası değerlidir. Kent dokusu ile park arasında önerilen “binalaşma” eğilimi abartılı bulunmuştur. Okullar bölgesi bahçesine önerilen kapalılığı içeren “bina”, alanının “açık alan” halini zedelemektedir. (önerilen yapının 5 katlı olduğu düşünüldüğünde). İçe dönük yurt, ofis, kültür gibi program önerileri Merkezi Park oluşturma düşüncesini sadece sınır olarak desteklemektedir. Askeri alan da önerilen görsel sanatlar merkezi yeterli olabilirdi. Uzak ölçek yapısı olarak kule önerisi tutarlıdır. A EŞDEĞER ÖDÜL MB-A-8 “ESKİŞEHİR KENT MÜCADELE ODAĞI” Kentte “simgesel yapı” eksikliğinin simgeleşmesi olarak görülebilecek olan bu tasarım programlar ile de başlığı güçlendirmektedir. Kentte “söz söyleme hakkı” veya kentli olmanın doğası olarak “İRADE BİLDİRİMİ” olarak görülebilecek olan bu tasarım “yerin hafızası ve toplanma kültürünün sürekliliğini önemsemiştir. 680x280 mt. devasa kent, yeni kent boşluğu önermekte mevcut kentsel ölçeği başka bir ölçeğe taşımaktadır. Tasarımın dalgalı saçak önerisi, peyzaj gibi kavramları bünyesinde başka bir şeye dönüştürerek eritir. Kentin işleyiş düzenindeki yaşam ve düşünme eyleminin kişiselleşmiş kavrayışları (MABED) kutsallığında bir ortamda gerçekleşir. Niyetler/den sonra rapor yazılamadı. Toplu taşıma ve ulaşım bu kişisel yaklaşımın içeriği olamaz. Bu tasarımın; kentte yaşam bütünlüğünde paradigma değişimi önerisi ve tasarım şiirseldir. A KATEGORİSİ MB-A-15 “TOZLAŞMA”: Modern paradigmaların baskınlığında yitirilen farklılıklar, bu yaklaşımın kavrayış zemini olarak gerçeğin “mit” hali zamanda bir ölçeğe işaret eder. Önerdiği alternatif dönüşüm modeli, aslında “bir dakika durun yıkmayı düşünelim” önerisidir. Tasarımın belirttiği üzere sonucu hedefleyen bitmiş (tasarlanmış-sonlanmış) bir fikir değilkollektif bir süreci başlatan “KATALİZÖR” dür. Program önerileri bu nitelikli kavrayışın ötesinde sorunludur. Eskişehi'i zihin haritasında bir “taşıyıcı” olarak görevi önemlidir. Peyzaj bu tasarımın içeriğinde düşünce ve zemininde yer alamayacak bir kavram olarak eleştirilmektedir. Kendi tasarım dilini ve kavramlarını üretebilirdi. MB-A-20 “KAMU KAMPÜSÜ”: A EŞDEĞER ÖDÜL /ŞERH/KARŞI OY: Bu öneri mevcut durumun “TESPİT” i dir. Yarışma içeriği ve fikir yarışmasından beklentiler, tasarım olarak bu zemin üzerindeki baskı ve dönüşümün 'şimdiki gelecek zaman' başka bir ifadeyle 'olacak olanın' yapılandırılmasıdır. Bu baskı yoktur, bir tasarımın yapısının ifadesi olarak olması gereken anlık imgeler yerine yazılar(rapor) var. Yazı ve rapor imgelerin- maddileşmenin kendisinin değil, tasarım koşullarının maddileşemeyen sadece kavranması gerekenin dilidir. Öneri bu yüzden 'şehir teknisyenliği' dir. Ödül grubunda yer alması kişisel 'ŞERH' i gerekli kılmaktadır. A KATEGORİSİ 4. ELEME MB-A -18: Sorunların mimarlığın temsil araçları üzerinden kavranamayacağı eleştirisi önemlidir. Stadyum ile şehrin görüntüsünün ayrı tutulamayacağı başka bir “faz” a geçtiği, pasif davranış kalıplarının kişisel fiil (eylem)alanı oluşturması önerisi derin bir kavrayışın ürünüdür. MB-A-46 Mevcut statik düzenlerin, yeniden statik düzenler olarak düzenlenmesi, sorunun zeminini değiştirmeden, rafine edilmesine yöneliktir.Taraftar evi anlamlı bir öneridir. MB-A-41 Alıntılar sorunun soyut bir zeminde kurgulanmasına neden olmuştur(eş yüzey önerisi). “Açık zemini” güçlendirme çabası olumludur. Ancak; eylemliliklerin kesin tanımlı hali sorunludur. A KATEGORİSİ 3. ELEME RAPORLARI: MB-A-9 İz Akademik ve mimarlığın bilgisi dışına çıkarak kişisel kavrayış alanından zeminin yapılandırılması fikir yarışması doğasıyla örtüşmektedir. Yapma alanı olarak zamanda geriye giderek “zamansız” bir bütün zemin önermektedir. MB-A-13: Hormonlu su öğesi, kültür merkezi gibi binalaşmış öğelerin varlığının kaynağı belirsizdir. Nitelikli bir mimarlık ürünü olarak doğasına uygun bir şekilde sorun inşa etmeden “çözüm” önermektedir. Önerilen “su” insanlığın ortak malıdır. Su peyzaj öğesi değildir. MB-A-21 Oyun Yeri Eskişehir Öneri kendisi ve çevresi olarak tasarımı ikiye bölmektedir. Bir “bütün” olarak kavranması problemin kendisidir. Öneri mevcudun iyileştirilmesidir. MB-A-27 ES-ES taraftar meydanı kentin bütünüdür, tasarlanamaz. Pazar alanı, müze, kültür-sanat vb. kentte karakter bulmuş durumlar burada çoğaltılmıştır. “su” bir peyzaj öğesi değildir. MB-A-28 Mekan Kurucu Eylemler Tasarımın çözümler üzerinden gelişemeyeceği açıktır. MB-A-30 Parkstad Stad izi gibi-geometrik düzenler kentte hayatın örgütlenme imkânlarına katkı sunamaz. MB-A-39: Alanın büyüklüğü içerisinde bilinçli olarak tek büyüklük bırakılması önemli tartışmalara yol açabilirdi. Kılcal sokak önerisi binalaşma karakteri eğilimi nedeniyle eleştirilmiştir. A ve B KATEGORİSİ 1.ve 2.ELEME Meteorik Boşluk doğası gereği katılaşmış, keskinleşmiş düzenlerin önerisi değil de, imkan halinde imkanı- 'ham' (olgunlaşmamış) yapısallıkları ve çevreyi önererek kapsam tartışmalarına yol açar. Alan sınırlarına hapsolmuş bir durumdan kentin baskısını üzerine alabilen, alan üzerinde sürekli işleyen korelatif ilişkiler ağına dönüştürür. 1 ve 2 eleme kapsam tartışmasıdır. Konfeksiyon mimarlık ve araçlarının alana taşınarak bir kez daha ideolojilerin-hakim paradigmaların, genel kabuller, toplumsal kabuller, kamusal alan, geometrik düzen önerilerin tartışılmasıdır. Örneğin 'su' mimarlık için bir öğe-tasarım nesnesi haline nasıl gelebiliyor? sorusu sizin su ile karşılaşmanızın temelini teşkil edebilir.Bu karşılaşma alanını by-pass eden bir öneri tasarım olarak henüz başlamamıştır. B KATEGORİSİ EŞDEĞER ÖDÜLLER: MB-B-43 B KATEGORİSİ EŞDEĞER ÖDÜL “YABAN”: Modern kent tabularının yaban ile “kısa devre” yaptırılması temel kurucu öğesidir. Bu tasarımın derinlikli zihinsel bir kavrayışı kentin yapısını sorgulamasıdır. Yarattığı sorundan beslenir. Yarışma içeriklerine yakın tek öneridir. MB-B-16 B KATEGORİSİ EŞDEĞER ÖDÜL “TÜKENMEYEN MEYDAN”: Kentli toplumun kolektif ve özgün alışkanlıklarını tekno-kültür baskısı üzerinden sorgulanması önemli bir çabadır. Sosyolojik kavramlar ile tüketen-tükenen ilişkisinin aynı zemine ait olduğu bir bütün üzerinden sorgulanması, tasarımın maddileşme koşulları ile aynı zemine(tasarım-politik alana) sahip değildir. Tasarımın kurucu öğesi boşluğun; zemin üzerinde farklı “an”lar oluşmasına imkân sağlaması olarak görülebilir. Ancak; “sosyal alan” olma ötesine (kişisel alan) geçemediği düşünülmektedir. MB-B-27 B KATEGORİSİ EŞDEĞER ÖDÜL “BİO-İKTİDAR/BİO-POLİTİK İKTİDAR”: Kamusal alanı “kamusal yüzey”den kurma çabası önemsenebilir. Ancak; tasarımın, kişisel kavrayış alanını oluşturmadığından alıntılar yapmakta 'alanın sorunları dışında' çözüm önermektedir. MB-B-32 B KATEGORİSİ EŞDEĞER ÖDÜL “HİPOCAMPUS”: Bir tasarım mevcudun eleştirisini barındırdığında, tasarım olarak yol olabilir. Bu tasarım verili durumu doluluk üzerinden sorgulamaktadır. (Ancak kontrol ve denetim mekanizmalarının nasıl dışarıda bırakıldığı önemli bir sorundur). B KATEGORİSİ 4. ELEME MB-A- 41 Tesadüfün Verimliliği Karşılaşma meydanının Hava Hastanesi tarafında yer alışı, Meslek Lisesi alanı ile ilişkisini bölmektedir. Alan bütünlüğü zedelenmektedir. Tesadüf (raslantı-imkan) kavramı ile kurulması önerilen yaşam, belirsizliğe bırakılmadan “spor” ağırlıklı olarak keskinleşmesi eleştirilmektedir. Zemin yapısının parçalı ve farklı karakterleri verimliliği/zeminin üretme potansiyeli zedelemektedir. Alıntılar, tasarımcının sorunu kişisel inşasını engellemektedir. MB-B-46 Boşluğun İçinde Boşluk Analojiler sorunun kendisinin kavranmasını engeller. (Nefes alan kent). Ağır binalaşma eğilimi bunun göstergesidir. Ketten kopuş ya da yabancı bir program düşüncesi kentlinin deneyimi ve bilgisi üzerinden (bina-kültür) gelişmesi eleştirilmiştir. B KATEGORİSİ 3. ELEME: MB-B-6 Tasarım kendi “dil” ini kurar. Otopark sorunu bu alanın sorunu değildir. “bellek ve kamusal alan” kavramları kentin sorgulama kavramları değildir. MB-B-10 Alan ağaçlar hariç bir bütün olarak kavrandığında; “konteyner” önerisinden hemen önceki durumu, potansiyel olarak tasarımın başlangıcı olabilirdi. MB-B-15 Pazar Yeri Yaşarlılığı ve örgütlenme biçimi dönüşmüş Pazar yerlerini zamanda geri giderek güncelleştirilmesi zorlama bir çabadır. MB-B-21 Habitat Bilindik programların alanda varlığını çoğaltması, alanın sorgulanmasını engellemektedir. MB-B-22 Plüralist Kent Kentler “karmaşık” yapılardır. Rekreasyon alanı, piknik alanı, etkinlik alanı, müze, sergi-spor gibi programların alana taşınması ile alanın sorunları kavranamaz. MB-B-24 Bir tepe iç üretmeden sadece dış yüzey oluşturabilirdi. İç yapıda önerilen programlar eleştirilmiştir. MB-B-25 Kentsel Tohum Ağır program yükü alanın “açık alan” olma imkanını zedelemektedir. MB-B-29 Tasarım; özne ve davranış kalıpları üzerinden kavranamaz. MB-B-35 “GÜNDELİK YAŞANTI TRAFİĞİ”: İnsanların ihtiyaçlarını mimarlık belirleyemez. Zaman bölünemez. MB-B-38 Süzgeç Kütüphane önerisi “tek durum olarak” sorgulanarak, yapısı alanın karakteri ile dönüştürülerek yapılabilirdi. MB-B-44 Gündelik Hayat Arenası Toplumsallığın güçlendirilmesi yerine kişisel alanın güçlenmesi, tespit edilen sorunların kaynağı olabilirdi. Sivil itaatsizlik alanı tasarlanabilir mi? MB-B-48 “Su” mimari bir öğe değildir. Kentte olmayanın “ihtiyacın” oluşturulması gereken bir alanda, kentten programlar (ticaret-müze) taşınamaz. H. Sinan OMACAN Jüri Değerlendirme raporu: Eskişehir Stadyumu ve Yarışma ile İlgili Genel Değerlendirme Stadyum, hipordrom gibi spor yapıları, ortaya çıktıkları günden bu güne, kent içerisinde büyük kitlelerin biraraya geldiği ve spor müsabakaları kadar, toplumsal mücadelelerin de alanı olmuş, bir anlamda kentin “nabzının attığı” yerler. Sultanahmet Hipodromu, 1000 yıl kadar aktif kullanım süreci, ve sonrasındaki dönem içinde kentteki yeri ile bunun çok iyi bir örneğidir. Türkiye’de son yıllarda pek çok şehirde, pek çok klübün stadyumunun şehir dışına taşınması sürecini, sadece futbol seyircisinin ulaşım sorunu yönüyle değil, stadyumun şehirde oluşturduğu bu toplumsallığın onunla birlikte şehir dışına ötelenmesi, kısaca “tribünün kent dışına itilmesi” olarak da okumak gerekir. Bu şüphesiz sadece stadyumlarla ilgili olmayan, kent yaşantısında oluşan dönüşümün ve bu dönüşüm etrafında verilen mücadelenin de bir parçasıdır. Eskişehir Stadyumu da, bu yönüyle kent yaşantısı için oldukça belirleyici olmuş ve kent dışına taşınması ile, ardında oldukça büyük bir “boşluk” bırakacak bir yer. Pek çok kentte olduğu gibi, bu boşlukların pratik-ekonomik argümanlarla alelacele doldurulmuş olmasının tersine, Eskişehir’de bu boşluğun nasıl ele alınacağının tartışılmasını, dolayısı ile bu yarışmayı çok önemli buluyorum. Bu tartışmanın da mimarlık çevresi ile sınırlı kalmayacağını ve kentlinin gündemlerinden biri haline geleceğini umuyorum. Yarışmaya her iki kategoride katılan yaklaşık toplam yüz öneriyi gördüğümde belirgin şekilde dikkatimi çeken ilk şey; hemen tüm önerilerin, farklı şekillerde de olsa stadyumun şehir içindeki varlığını bu anlamda sürdürmenin yollarını aradığı oldu. Bu bazı önerilerde stadyumun bir tribünü başka amaçlarla kullanmaya devam etmek, bazı önerilerde stadyumun izini korumak, bazılarında stadyumu bir kamusal buluşma alanı olarak sürdürmek ya da hafızadaki imgesini bir anlatı ile korumak olarak gerçekleşmiş idi. Bu durum ve ayrı ayrı her bir tutum, jüri çalışmaları içerisinde farklı şekillerde değerlendirilmiş ve tartışılmıştır. Ben bunların tümünü bir tür zihinsel tutuculuk olarak değil, tersine, bu toplamı, stadyumun gidişinin mimarlık ortamında ve kentin toplumsal hafızası içerisinde öyle kolay kolay kabullenilmeyeceğinin ilanı olarak okuyorum ve son derece değerli buluyorum. Jüri çalışmaları içerisinde epeyce tartışılan bir başka konu ise, kente yapılan bu büyüklükte müdahalelerin içeriği ve yapılış biçimleri üzerinedir. Modernist kent planlamasının, kendi katı dili içerisinde, kent planlamayı teknik bir meseleye indirgemesine karşı verilen tepkiler, son yirmi yıl içerisinde “kent planlanamaz” gibi bir tür karşıklişeye kadar varmıştır. Modernist kent planlamasına verilen tepkilerin tümünü anlıyor ve katılıyor olsam da, bu meseleye daha geniş bir tarihsel ve toplumsal perspektiften bakmanın gerekliliğine inanıyorum. Çatalhöyük, Aşıklı Höyük, Nevali Çori, Kaneş bir, Ur, Uruk,Babil iki adım ötemizde dururken, bunun sorumluluğumuz olduğunu düşünüyorum. Kent planlama modernist dönemde başlamadı; kentler sadece bugün değil, var olduğundan beri planlanmaktadır ve bu planlama süreci de, toplumsal mücadelelerin ve gelişmelerin sahnesi değil, ta kendisidir. Diğer bir deyişle, kentin nasıl gelişeceğine; kimin nasıl karar vereceğine dair verilen mücadelelerin tarihi, toplumsal mücadelelerin ve kentlerin gelişme sürecinin de tarihidir. Diğer yönden, kentin bir bütünsellik içerisinde planlanamayacağına, ancak fragmanter yapılar ve müdahalelerin eklemlenmesi ile oluşabileceğine ilişkin söylem, bugün en belirgin şekliyle İstanbul’da zaten hüküm sürmektedir. Hiç bir planlama tarafından disipline edilmemiş bu noktasal müdahalelerin, mağdur ettiği geniş toplumsal kesimler üzerindeki sonuçları da ortadadır. Kentin planlamayacağına dair yayılan söylemin de, bu mağduriyetlere çözüm üretmek bir yana, buna neden olan müdahalelerin meşruiyet zeminine katkıda bulunduğunun görülmesi gerekir. Tüm bu nedenlerle, Eskişehir Stadyumu etrafındaki jüri tartışmaları içerisinde de, kent tarihi ve kent planlaması disiplinlerinin katılımının önemine inanarak görüş bildirdim ve oy kullandım. Jüri raporunun ortaklaşa ve paylaşarak yazılacağını düşünerek göndermiş olduğum aşağıdaki beş proje için görüşlerimi de dilini değiştirmeden ekliyorum. MB-B-32 Hypocampus Öneri, alanı bir boşluk, bütünsel bir açık alan olarak gören genel eğilime karşı, stadyumun taşınması ile oluşan boşluğu birbirine bağlı bir açık-yarı açık ve kapalı alanlar zinciri olarak ele alışıyla ayrışmıştır. Kamusal alanı bir mutlak açık alanlar zinciri olarak ele almak yerine, içinde irili ufaklı pek çok özelleşmiş mekân barındıran bir tür kentsel doku olarak ele alışı; kent ve kamusal alan/ kişisel ve kamusal alan ilişkileri üzerine tartışmaya olumlu bir katkı olarak değerlendirilmiştir. Mekânsal önerileri ve metinleri arasındaki iç tutarsızlıklar nedeni ile eleştirilen öneri, oybirliği ile eşdeğer ödül grubuna seçilmiştir. MB-A-15 Kentsel Tozuşma Stadyumun kentte tuttuğu yeri, yalnız yapısal/mekânsal değil, aynı zamanda anlamsal bir yer olarak gören öneri, stadyumun taşınmasından doğan boşluğu da yine yapısal bir tasarımla değil, stadyuma dair mitolojik bir öykü ile doldurmayı önermektedir. Kentin oluşturucu gücünün kökeninde, belki yapısal olandan da önce, bu tür anlatıların olduğunu düşündürmektedir. Bu mitolojik kurgu ve anlatı, tartışmaya çok değerli bir katkı olarak görülmüştür. Bunun ötesindeki mekânsal ve organizasyonel tasarımları açısından eleştirilen öneri, 6-1 oy çokluğu ile eşdeğer ödül grubuna seçilmiştir. MB-A-8 Eskişehir Kent Mücadele Odağı Önerinin, stadyumun yokluğundan doğan boşluğu, onun yapısal izlerini koruyarak ya da tekrar ederek değil, onu bir tür sosyopolitik toplanma mekânı olarak yorumlayışı kent, kamusal alan ve stadyum etrafındaki tartışmaya olumlu bir katkı olarak görülmüştür. Hem içeri dönük mikro kapalı mekânlar, hem de dışa dönük geniş açık mekânlar üretebilen, tuğla tonozlu öneri, yapısal olarak da kent mücadele odağı fikri ile uyumlu bulunmuştur. Kent mücadele odağı fikri de, odağın mekansal karşılığı ile birlikte övgü almıştır. Öneri, oybirliği ile eşdeğer ödül grubuna seçilmiştir. MB-A-20 Kamu Kampüsü Verili sınırların ötesinde, kentin tarihi çekirdeğinden bir yanda Porsuk’a, bir yanda ise H. Polatkan’a kadar uzanan kamu yapıları kampüsünden oluşan bir alanı tasarımsal olarak belirleyen öneri, bu yönüyle diğer önerilerden ayrışmıştır. Bu alanı, parsel sınırlayıcı duvar ve çitlerden arındırırak kent merkezinde önemli kamu yapılarını da içeren bütünsel bir yeşil alan olarak kurgulayan öneri, stadyumun yerini de bu alanın odağı olarak belirlemiştir. Kentin gelişimi ve morfolojisininin analizinden ve yerin potansiyelini okumasından, kente olumlu bir katkı yapabilecek bu “kamu kampüsü” fikrine ulaşması olumlu bulunmuştur. Ancak alandaki yapıların kamu yapısı olarak adlandırılsa da, çoğunlukla devlet yapısı niteliğinde oluşu, önerinin zayıf bir noktası olarak görülmüştür. Bu alanı belirlemesiyle benimsenen öneri, belirlediği alanı ele alış biçimi ve özellikle stadyum alanı tasarımının, kamu kampüsünün merkezi olacak niteliğe ulaşmamış olması ile eleştirilmiş ve 4-3 oyçokluğu ile eşdeğer ödül grubuna seçilmiştir. MB-A-3 Öneri, kenarlarda oluşturduğu yapısal yoğunluk ile çevrelenen bir etkinlik alanı/çayırı oluşturmuştur. Hava hastanesi etrafındaki koru ve alanı çevreleyen yoğun program yüklü yapılar ile, içerideki etkinlik çayırının kullanımı da yoğunlaştırılarak güçlendirilmiştir. Etkinlik alanının bu şekilde güçlendirilmesi ve gözlem kulesi ile vurgulamış olması açısından övülen öneri, çevre yapıların aşırı yoğunluğu ve önerilen programlarla yapısal dil arasındaki uyumsuzluklar açısından eleştirilmiş ve oybirliği ile eşdeğer ödül grubuna seçilmiştir. Ayşen Ç. ÖZTÜRK Jüri Değerlendirme raporu: Bir Kentlinin Gözüyle: Meteorik Boşluk Eskişehir Yerçekim Kuvvetini Yaratıyor Kentsel Tasarım Fikir Yarışması Çeşitli bürokratik gerekçelerle taşınma kararı alınan “Eskişehir Atatürk Stadyumu” yaklaşık 50 yıldır futbolun yanı sıra, yüzme, basket, voleybol, atletizm vb. spor aktiviteleri ile resmi bayram kutlamaları, iki üniversitenin mezuniyet törenlerine ev sahipliği yapan önemli bir kent dinamiğidir. Stadyumun çevresinde yer alan hava hastanesi, okullar bölgesi vb. alanlarda bu dinamiğe artı değer katmakta, gelecek planlarında ayrıştırılamaz bütüncül bir bakışa ihtiyaç duymaktadır. Bu yarışmanın oluşturulma gerekçelerinden biri (kişisel bakışım), 50 yıllık süreçte kentlinin 23 nesil genetik kodlarına işlemiş, duygusal anların hafızaya kaydedildiği bu alanının, Tek Seferde Tasarlanıp Tüketilemeyecek Kadar Önemli Olduğudur. Bu yarışmada jüri üyesi olarak kişisel bakışım bu yönlü olmuş, tek seferde tüketilemeyecek bakışların, fikir yarışması konseptinde daha değerli olduğunu düşündürmüştür. Bu yarışmada; fikir yarışmalarının kökeninde olması gereken, yaratıcı ve risk almayı gerektiren tasarımlara maalesef öğrenci kategorisinde daha az rastlanılmış, profesyonel kategorinin daha genç bir zihinle bu probleme yanıt aradığı görülmüştür. Bu da mimarlık eğitiminin içinden gelen biri olarak, son dönem okullardaki mimarlık eğitiminin “tutucu, katı ve kalıplaşmış tasarım yaklaşımlarının” yansımaları olduğunu düşündürmektedir. Bu konuda başta kendim olmak üzere tüm eğitim camiasını eleştirmekteyim. Farklı görüşlere sahip jüri üyelerinin, uzun süren tartışmalarıyla beliren eşdeğer ödüller hakkında kişisel görüşüm aşağıdadır. A Kategorisindeki Eşdeğer Ödüller MB-A-3 Merkezi Park Yarışma konusunun en can alıcı sorunlarından biri, boşluğu tanımlayacak olan sınırların tasarımcı tarafından oluşturulabilmesidir. Bu tasarımın dikkat çekici başarısı alanı boşluk olarak tanımlayıp, sınırlarının yeniden yapısal düzenle oluşturulmasıdır. Sınırları belirleyen yapısal yoğunluğun miktarının fazlalığı özellikle eleştirilmiştir. Buna rağmen tasarımın çizgisel kararlılığı önemli bir tavrı, net bir biçimde ortaya koymaktadır. MB-A-8 Eskişehir Kent Mücadele Odağı Stadyumun taşınması eylemi ile boşalacak alanın, kentin yeniden monumental bir merkez haline gelmesini sağlayacak, kentin genetik kodlarında varolan tuğla tonozlu hacimsel yapılarla oluşturulan tektonik kurgu, başarılı bulunmuştur. Alan için önerilen yeni tektonik kurgunun, farklı hacimsel kullanımlara ve yeni eylemliliklere yol açacağını düşündürmektedir. MB-A-15 Kentsel Tozlaşma Klasik yarışma sonuçlarına ve tasarımlarına, farklılık katan önemli bir bakışı içermektedir. İzleyiciyi yapma eylemine değil düşünmeye sevk etmektedir. Bu bakış açısıyla ödüle değer görülmüştür. MB-A-20 Kamu Kampusu Yarışma sınırlarında verili alanın, kamu izleri takip edilerek genişletilmesi olumlu bulunmuştur. Kentin mevcut yapısının daha üst ölçekte bir bakışla yeniden sorgulanması ve problemin odağının yayılması önemsenmiş ve ödüle layık görülmüştür. Semih H. EMÜR Jüri Değerlendirme raporu: Yarışmanın Üzerine Genel Giriş Fikir projelerinin en önemli ikilemi fikirlerin gerçeklik ve sanal arasında kaldığı yerde bunu proje olarak ifadelendirebilmek gibi görünüyor. İfade tekniğinin ise jüri üyelerinin algısına yönelik etkileşim yöntemlerini içeriyor olması da anlaşılabilirlik açısından olumlu olduğu düşünülmektedir. Bu yöntemin anlaşılmaktan öte, fikir açısından ortak paydaların sağlanması içinde gerekli görüldüğü ve bu yönde projeler izlenmektedir. Oysa, Eskişehir gibi bir şehrin diğer kentselliklerden farklılaştığını görmek, zihinsel duyulara hükmetmeye yönelik fikirlerin projelendirme başarısının uygulanması süreci, seçimde öncelik taşımaktadır. Projelendirme örneklerinin mimari tabana indirgenmesinin yanlışlığının yanında, günlük popüler ihtiyaçlarında projelerde yer bulması fikir projesinin düşünsel mantığına haksızlık olacaktır. Bu düşünsel yapı odağına insanı koymakla, yeşil alanın yani toprağın betonla yani AVM, konut alanları gibi yapılarla yer değiştirmesinin çok ötesinde, özgür bireyselliğin kentin kalbinde temsil edilmesinde ve insan kalbinin bu kalple eşleşmesi gibi sonuçlar doğurması beklenmektedir. Fikir projesindeki, görsel ve anlamsal tutarlılık, insan, sosyal hayat, gerçeklik, mimari çizgiler ve tasarım özelinde ve fikirlerin izinin sürülmesi şeklinde değerlendirilmelidir. A Kategorisi Ödül Grubu Üzerine Değerlendirme MB-A-3 Önerdiği yapısal çözüm ve mevcut yapısal izler arasındaki uyum, tanımlı alan geometrisi ve doluluk/boşluk orantısı ile boşluk için önerdiği fikirle özdeşleşen mimari yapısı ile projeler arasında öne çıkmaktadır. Stadyumun temel yapısı olan çim alan ve hastane yapısı uyumlu bir orantı ile yansıtılmış, kentin konut bölgesine olan yapısal uzantılar ile kentteki konut dizilerinin devamını oluşturan ve serbest faaliyetlere izin veren kamusal boşluk olarak karşımıza çıkmaktadır. MB-A-8 Alanı kullanmadaki yöntemi ve dalga yöntemi ile odaklaması başarılı görünmekle beraber odağa saplanan ışınsallıkların da doğru açı ile kullanılması dikkat çekici görünmektedir. Boşluk için ortaya koyduğu fikir, tüm kentte benzeri olmayacak şekilde ancak gerekli sosyalleşmeyi sağlayan odak noktaları ile ortaya çıkmaktadır. Fonsiyonların ve ışınsal bağlantıların, toplu taşıma toplanma/dağılma noktaları ile yer yer uyumsuzluk gösterse de, alan genelinde uyum ve farklılık projeyi başarılı kılmaktadır. Sürprizli ve belirgin mekânsal oluşumların uyumu ile diğer projeler arasında dikkat çekicidir. MB-A-15 Tozlaşma olarak karşımıza çıkan fikir, anıtsal yapı formu ve olağanlaştırılmışlık dinginlik içermesi ile farklılaşmakta, çevre formlarında oluşan ısınsal rotalarla boşluğu şekillendirmektedir. Anıtsal yapının tanımladığı alanın kendi haline bırakılmışlığı ile hastane yapısı ve çevresinin müdahalelerle şekillendirilmiş yapısı, çekim kuvvetini yaratan ve odaklaşmayı sağlayan etki ile çelişki oluşturmaktadır. MB-A-20 Projenin fikir altyapısının alan dışına sarkan müdahale biçimleri ve bu yolla günümüzün Eskişehir dokusunun alan içine alan ve müdahale biçimini sınırlı tutan yapısı ve farklılık yerine benzeşim yöntemi ile kurulması farklılaşmaktadır. Basit bir tasarım ile proje gibi algılanmasına rağmen, boşluğun kentin bir parçası olmasını sağlayacak olması kentten farklılaşma yaratmadan doğal parçası şeklinde davranmaktadır A Kategorisi Ödül Grubu Dışında Kalan Üzerine Değerlendirme MB-A-13 Mevcut yapı formlarını da kullanarak kendine özgü formları dayatması, su faktörünü belirgin bir sınır olarak kullanması ve alanı sınırlayan ana cadde ile bir bütünlük sağlayarak kente açık davranan bir projedir. Ancak suyun bir duvar etkisi yaratarak kentte geçirgenliği azaltması, yapısal formların boşluğu doldururken boşluktan geriye kalanların yapıların gölgesindeki sokaklar ve basite indirgenmiş ve peyzaj öğeleri ile süslenmiş sokaklar olması olumsuz yanını oluşturmaktadır. MB-A-18 Kentli ile olan ilişkiselliği belirtmekte, düşünsel ağırlıkla zihinsel soru işaretlerini arttırmaktadır. Plastik öğeleri reddederken yine tarifleyemediği büyük plastikle fikrini vurgulamaya çalışmaktadır. Anıtsal yığın’ın dikkat çekici olmasına rağmen fikir olarak mekanı reddetmesi, ancak stadyum vurgusu (başka bir mekan vurgusu) ile bir vurucu ve etkili (abartılı) bir ifade kullanması, etkileyici ancak yeterli bulunmamıştır. MB-A-41 Sentezci bir yaklaşımın, mimari vurgularla bir karışım halinde dengelenmesi olarak algılanmıştır. Gerçeklikle sanal arasında bir yolculuğun mekanda değişimlere açık bir ifadesi gibidir. Bugünün mekan yargıları ile değerlendirilmesinin zorluğu soru işaretleri yaratırken, ilişkisellik açısından değerlendirildiğinde cevapsız soruları artırmaktadır. Modüler bir yapı benzeri vurgu, zaman faktörü ile değişime uğrayabileceğini anlatmakla beraber hangi seviyede ve kentle nerede buluşacağı konusunda belirsizlikler fikrin ifadesini eksiltmektedir. MB-A-46 Vurgulu yapısal formu ile odaklaması, mevsimsel farklılıklarda mekanı farklılaşan doğal yapısı ve kentle etkileşimi dikkat çekici olmakla birlikte, fikir vurgusu basite indirgenmiş peyzaj öğelerinin gölgesinde yeşerememiş olarak algılanmaktadır. B Kategorisi Ödül Grubu Üzerine Değerlendirme MB-B-16 Esnek ve modüler yapı birimleri ile alan karakteri belirlenmiş olsa a bu karakterin alanın tümünü birleştirici bir yapıya sahip olduğu izlenmektedir. Stadyuma ait izler4in zaman zaman negatif etkiye sahip olduğu izlenmekte ve projede de tekrar etmektedir. Kente açık ve geçirgen bir hale gelen proje alanı enine ve dikine çalışabilen bir sistem olarak kurgulanmaya çalışılmıştır. Aktivitelerin değişkenliği olumlu olarak görülmüştür. MB-B-27 (Karşı oy kullanılmıştır) Alanın ve boşluğun doldurulmasında kullanılan duvar yapı düzeni kendi içinde bir kurguya sahip olmasına rağmen kent ve kentlinin kullanımına açık olma konusunda ve geçirgenlik konusunda zayıflıkları vardır. Aktivite çeşitliliği yaratan bölünmüşlüğün olumlu ve olumsuz etkilerini düşünmek mümkündür. Basit duvar yapıların, hava hastanesi yapısıyla bütünleştirilmesinin duyarsızlık olarak tanımlamak bile mümkündür. MB-B-32 Birleşik yapısal doku ile alanın nerdeyse tamamen doldurulması ve düzen ilişkisi içinde zıtlıklarla yeni bir düzenin sinyalini vermesi dikkat çekicidir. Yapısal boşluk ve doluluk ve gri tonlamalı figürler, Eskişehir tuğlan ve lokomotif fabrikaları gibi geçmiş izleri barındırmakla beraber fikir olarak tüm yarışmacılardan ayrışmaktadır. Alanın doldurulması ve beton ve toprak değişimine işaret eden proje, geçirgenlik ve mevcut yapı konusunda kentle bütünleşme konusunda belirgin bir başarıya sahiptir. Yapılar içerisinde yer alan rastgelelik görüntüsü ve yer yer bağlantıların çözülememesi olumlu ve olumsuz olarak düşünülebilir. MB-B-43 Günlük kent hayatı ile yaban (kır) hayatının fikirsel birleşimine tabanlık yapan projede , toprağa ve doğaya dönüş ve mevcut yapıların kullanılarak toprak ve kır olgusunun ortaya konması ile başarılı olmaktadır. Eskişehir geçmişinde unutulmaya yüz tutan ve birçok mahalle adıyla yaşayan bu kır ve bahçe kültürü, bu fikirde hayat bulmuştur. Kente adaptasyonu fikrin zayıflamasına yol açsa da, kentsel boşluğun doldurulmasındaki adaptasyon süreci olarak algılanmıştır. B Kategorisi Ödül Grubu Dışında Kalan Üzerine Değerlendirme MB-B-17 (elenmesine karşı oy kullanılmıştır) Stadyuma ait izlerin farklı bir formasyonda ortaya çıkması ve aksiyel geçişlerle yeniden şekillendirilen alan, çevre ile ilişkilerin kurgulandığı, sadelik ve basitlik üzerine kurgulanan mimari özellikleri ile başarılı bulunmuştur. Formun iki atnalı şekli ve diğer elemanların kullanımı, fonksiyonel kullanımlarına rağmen, eleştiriye açık durumdadır.