2011 / Yıl: 7 Sayı: 19 59 Ocak - Şubat - Mart Felsefe’nin “Değer/ler”i Dr. Mehmet Ali DOMBAYCI * Değer eğitimi ile değerler eğitimi arasında ne kadar fark var ise, felsefenin değeri ile değer felsefesi arasında da o kadar fark var ve olmalı. Her ikisi üzerine de ayrı ayrı düşünmek gerektiğinde bir öncelik sonralık ilişkisi kurmak gerekebilir. Bu öncelik ve sonralık ilişkisini bize kurduracak olar “değer” üzerine gerçekleştireceğimiz kavramsal analiz girişimi olacaktır. Belirli değerlerin kazandırılmasına yönelik çalışmalar değer eğitimi olarak ifade edilmekte iken, genel ve evrensel değerler konusunda öğrencilere farkındalık kazandırmaya yönelik yaklaşım ve çalışmalar ise değerler eğitimi ifadesini kullanmaktadırlar. Tıpkı değer eğitimi ve değerler eğitimi arasındaki fark gibi değerler felsefesi etik ve estetiğe ilişkin gerçekleştireceğimiz sorgulamaların (kavram, soru, sorun, kuram vb.) tamamını kapsarken, felsefenin değeri bu sorgulama eyleminin kendine ait birtakım durumları kapsamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kavram analizi felsefi sorgulamayı gerektirir ki, bu sorgulamanın da kendisine ait birtakım değerleri olsun. Yukarıda bahsettiğimiz öncelik sonralık ilişkisine dönersek, özelde hem değerler felsefesi hem değer eğitimi hem de değerler eğitiminin ne olduğunu, ne olması gerektiğini ya da ne olmadığını ortaya koymak için genelde ise tüm sorgulama eylemimiz için felsefenin “değer/lerine” ihtiyacımız vardır. Değer eğitimi gündeme her gelişinde, değere, değerlere, değer yargılarına ve bunlara ilişkin referanslara dönük tartışmalar, sorgulamalar yapılmaktadır. Ancak böylesi bir sürecin de kendisine ait birtakım değerlerinin olması gerekmektedir. Zunjic1 felsefenin görünümünü geleneksel ve modern ifadeye göre düzenlemeye çalışmıştır. Bu düzenlemedeki ifadeler felsefenin değeri/leri olarak kabul edilebilir. Bu yazıda felsefenin kaynakları, felsefi tutum ve felsefenin amaçları bakımından değerler ele alınmaya çalışılacaktır. Felsefenin “Değer/leri” Felsefe Geleneksel ifade Hayret Kaynak Şaşkınlık Izdırap Tutum Amaç Modern ifade Merak Zihin Karışıklığı Şüphe Sevecen Araştırıcı Dalgın Dönüşlü Sorgulayıcı Eleştirici Erdem İçgörü Hakikat Aydınlanma Huzur Anlayış Felsefenin önemli kaynaklarından biri olarak hayret insani bir durumdur. Diğer canlılarda hayre1 http://www.uri.edu/personal/szunjic/index. html * Gazi Üniversitesi Felsefe Grubu Eğitimi Anabilim Dalı tin yerini doğrudan korku alırken insanoğlunda hayret ve korku birbirinden farklıdır. İnsan alıştığı ve her gün karşılaştığı konularda hayrete düşmez. Onu hayrete düşüren yeni olaylardır.2 Geleneksel anlayışta felsefenin bir kaynağı gibi görünen hayret daha çok zihnin pasif bir durumudur. Oysaki felsefenin modern görünümünde merak hayretten bir adım ötededir. İnsan alıştığı ve her gün karşılaştığı konuları yeniden merak edebilir. Hayret bir şaşkınlık durumu olduğundan her durumda soru ile sonuçlanmazken merak bir bilme arzusu isteği olduğu için genellikle soru etkinliği ile devam eder. Merak heves de içerir ve bir yönelimdir. Merak bir bakıma bir farkındalık durumu olup bilmediğinin farkında olmaktır.3 Hayrete bağlı olarak felsefenin genel görünümündeki bir başka kaynak şaşkınlıktır. Geleneksel anlayış felsefenin ilk dönemini kapsadığı için ilkler, ilk karşılaşmalar hayretler ve şaşkınlıklar yoğunluktadır. Ancak bilimsel gelişim kimi soruları felsefenin konusu olmaktan çıkarttığında zihnin sistematik yaklaşımı şaşkınlıktan zihin karışıklığına dönüşme eğilimindedir. Zihin karışıklığı bir bakıma önceki bilgilerin alt üst olma durumudur. 2 Çubukçuk, İ. A., “Şair Rıza Tevfik Bölükbaşı ve Felsefi Düşüncesi”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. Cilt: 31 , s.140-141 3 İnan, İlhan, “Bilinmeyenin Kavramsallaştırılması ve Yaratıcılık”, Felsefe Açısından Sanat ve Dil Sempozyumu, 21-22. Nisan.2008, İstanbul 60 Elbette şaşkınlıkta da bir araştırma arzusu gizlidir.4 Ancak bu gizli durum zihin karışıklığı ile birlikte açık seçik hale gelmektedir. Dolayısıyla zihin karışıklığı aslında şaşkınlıktan daha analitik ve çözümleyici bir durumun göstergesi olarak değerlendirilebilir. Hem İnam5 hem de Nalbantoğlu6 bir bakıma ızdırap7 anlamına gelen “dert edinmek” ifadesinden bahsetmektedirler. Bu açıdan bakıldığında felsefe ile uğraşan bir kişinin geleneksel anlamda bir meseleyi dert edinmiş olması gerekir. Ancak dert edinmek bir durumu ifade ederken yöntem olarak şüpheyi kendisine araç kılmak, dert edindiği meseleye bakışını ortaya koymaktadır. Malebranche’a göre şüphenin iki önemli türü vardır. Bunlardan birincisi tehlikeli, ikincisi ise yararlı, filozoflara yakışır ve hakikati bulmada aracı olanıdır. Söyle diyor Malebranche: “Her şüphe, şüphe değildir. İnsan kızgınlık, kabalık, görmemezlik ve kötülük dolayısıyla yahut da iş olsun diye şüphe eder. Ancak insan, uzağı görüş, olacağı seziş, sakınmak, bilgelik ve zihin kavrayışı nedeniyle de şüphe eder. Akademiciler ve ateistler birinci türde, gerçek filozof4 Koç, E., “Türkiye’de Felsefe Dilinin Gelişimi ve Çeviri Faaliyetlerine Genel Bir Bakış”, Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Edebiyat Fak. Sosyal Bilimler Dergisi, Aralık 2009, Sayı:20, syf.105-120 5 Ocakoğlu, Ö.F., “Röportaj: Prof. Dr. Ahmet İNAM: Değerler hayatımızın kendisidir. Değerler biziz.”, Değerler Eğitimi Dergisi, Yıl:2, Sayı:5, syf:86 6 Nalbantoğlu, Ü., “Günümüzde Felsefe Nedir?, Mülkiyeliler Birliği & Bilgi Yönetim ve Araştırma Vakfı, 12.02.2009, s.5 7 Suffering:ıstırap, acı, dert, kahır, cefa, çile, sıkıntı içinde olma anlamlarına gelmekte olup, yukarıdaki düzenlemede ıstırap olarak değerlendirilmiştir. Dert edinmek de yakın bir anlam olarak düşünülebilir. lar ikinci türde şüphe ederler. Birinci şüphe, karanlıklar şüphesi olup insanı hiçbir vakit ışığa götürmez, tersine olarak onu ışıktan uzaklaştırır. İkinci şüphe, ışıktan doğar kendisi de, aşağı yukarı ışığın doğmasına yardım eder”.8 Burada bahsettiğimiz ikinci tür şüphe olup, bu tür şüphe aynı zamanda içinde bulunulan acı, ızdırap veya derdin de çaresi olan şüphedir. Felsefenin kaynakları açısından bakıldığında merakın hayretten daha aksiyoner bir yönelim, zihin karışıklığının şaşkınlıktan daha analitik bir durum ve şüphenin (araç olarak) en azından bir meseleyi dert edinen ya da o meselenin (zihinsel) ızdırabını çeken kişinin yönelimine ait bir durum olduğu açıktır. Felsefeye kaynaklık eden değerleri bu bakımdan gözden geçirmek faydalı olacaktır. Felsefenin tanımı gereği sevgi önemli bir kavramdır. Bilgilik sevgisidir felsefe, bu nedenle sevecen tavırlıdır filozof ya da felsefeci. Öyle olması beklenir. Felsefecinin tutum olarak sevecenliği duygusal bir durumdur, onun duygusallığının yanında zihinsel birtakım tutumlarının modern görünümde daha fazla ön plana çıktığı görülmektedir. Bu anlamda filozofun/ felsefecinin araştırıcı tavrı sorgulayan bir zihin olarak son birkaç yüzyılda daha fazla ön plandadır. Bu iki tutum arasındaki dengeyi kurmak belki de en önemli değer dengesini kurmak demektir. Nitekim sevgi ve aşk üzerinde duran Mevlana, sadece sevginin yeterli olmadığını aklın ve araştırıcı kim8 Taşkın, A., “Malebranche’ın Felsefesinde Epistemolojik Sorunlar”, Kaygı, 2007, (8): 51-68 liğin öneminin büyük olduğunu vurgulamıştır. Eğer insan sadece sevgi yüklü olursa duygusal davranıp gerçeğe ulaşamaz.9 Bu bakımdan sevgiden kaynaklanan bir tutum olarak sevecenlik bir tutku olarak faydalı iken gerçeğe ulaşmada araştırıcı, sorgulayıcı bir tutumu beraberinde getirmelidir. Paris’te bulunan Rodin Müzesi’nde sergilenen Düşünen Adam heykeli, sıklıkla felsefi düşünceyi anlatan bir simge olarak kullanılmaktadır. Buradaki figür dalgınlığı simgelemektedir, elbette bu dalgınlık, düşünmeye dalma, uzun uzun düşünme anlamındadır. Düşünmek kendi başına felsefe için önemli ama yeterli değildir. Uzun uzun düşünmeyi, düşünmeye dalmayı ve hatta bu dalgınlık halini bir içe kapanış olarak sonuçlandırmak kişinin kendi düşüncelerine ve felsefi bilginin rekleksif oluşuna zarar verebilir. Nitekim Mevlana filozofların akıllarında düşünceye dalarak hakikati anlamakta güçlük riski ile karşı karşıya olduklarını dile getirmektedir.10 İnsanın derin düşüncelere dalması sonucu birden bire gerçekleşen bilgiye sezgi yoluyla ulaşması mümkündür. Böyle bir sezgi gerçeğin ancak edilgin bir arayışıdır.11 Rekleksif tutum varolan derin düşüncenin hem kendisine doğru dönmesini (dönüşlü) hem de diğer düşünce ve öznelere doğru aksettirilmesini, 9 Arslanoğlu, İ., “Mevlana’da Aşk ve İnsan Felsefesi”, Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, 2000/16:175-196. 10 Kılıç, C, “Mevlana’nın Düşünce Dünyasında Felsefe ve Filozoflar”, Tasavvuf |İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi, Yıl: 8 [2007], sayı:20, Mevlânâ’ya Armağan Sayısı, ss. 175202. 11 Feuerbach Üzerine Tezler, http://www.gci-icg.org/turkish/ 2011 / Yıl: 7 Sayı: 19 61 Ocak - Şubat - Mart yansıtılmasını ve onlar üzerine dönmesini sağlar. Bu nedenle etkin olmayı gerektirir. modern hakikat anlayışına geçişi sağlayan bu durum, Heidegger’e göre öznenin “düşünen özne” haline gelme sürecinin son aşamasına karşılık gelmektedir. Modern düşüncenin sıfır noktası olarak kabul edilen bu dönüşümün özü, dış dünyayı bilme sürecinde öznenin kendisini tümüyle varolanlardan ayırması, hakikat adına insanın özne, aklın ise tek kriter olmasıdır. Bu durumun ifadesi ise aydınlanmadır.14 Felsefenin bir diğer geleneksel tutumu ise sorgulayıcı olmasıdır. Sorgulayıcı olmak, genellikle soru sormak ile doğrudan ilişkilidir. Ancak sorgulamanın düzensiz ve amaçsız olması, sonuca ulaşmayı çoğu zaman olumsuz yönde etkilediği gibi başka sorunlara da yol açabilir. Eleştirel tutum, sorgulamanın metodik şeklidir bir bakıma. Eleştirel sorgulama ölçüte dayalı sorgulamadır.12 Analitik çözümsel bu tutum, geleneksel sorgulamanın zihin dağınıklığını engeller. Felsefi tutumun geleneksel değerleri olarak sevecen, dalgın ve sorgulayıcı olma, araştırıcı, kendi düşünceleri üzerine yeniden düşünme ve eleştirel bir sorgulamayı dikkate aldığı ölçüde daha değerli kılınmış olacaktır. Felsefenin amacı ise antik çağlardan bugüne erdem sahibi olma, hakikate ulaşma ve huzur bulma olarak ifade edilir. Felsefe tıpkı bilgelik sevgisi gibi aynı zamanda erdem sevgisidir. Erdem bir bilgi türüdür. Entelektüalizm, erdemle bilgiyi özdeşleştirerek duyuşsal (affective) tarafımızın erdemimizle ilgisi olmadığı, erdemin iyi bir hayatın mutluluğun yeter koşulu olduğu 12 Lipman, M., Thinking in Education (Second Edition), 2003, Cambiride: Cambridge University Press, p.212 ve yalnızca bilginin ve argümanın bizi erdeme götüreceği iddiasıdır.13 Erdem öğreticidir bu bakımdan çoğunlukla bilişseldir. Erdeme ihtiyaç olduğu kadar duyuşsal tarafımıza ait olan bir içgörüye de ihtiyaç bulunmaktadır. İçgörü, kendi kendini anlama yeteneğidir. Hakikat felsefenin temel amaçlarından bir diğeridir. Geleneksel anlamda özne hakikatin bir ölçütü değil parçasıdır. Özneyi kendisinin bilinci olarak tanımlayan Descartes ile birlikte, geleneksel anlamdaki özne ile nesnenin yeri değişmiş ve hakikat özne tarafından oluşturulan bir şeye dönüştürülmüştür. Geleneksel hakikat anlayışından 13 Erdem Ç., “Sokratesin Yasası”, ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar, Temmuz 2009, Sayı: 3/4 Aydınlanma felsefesi, insanın geleneksel görüşler, yetkeler, bağlılıklar, tasarım ve önyargılardan kendini kurtarıp yalnızca aklına dayanarak yaşamı kavramaya ve düzenlemeye çalışması olarak tanımlanmaktadır. Dolayısıyla aydınlanma inanmak değil bilmek ister. Kant aydınlanmayı “İnsanın kendi suçu ile düşmüş olduğu bir ergin olmayış durumundan çıkması” diye tanımlamaktadır. 15 Felsefi amaç olarak aydınlanma bilgilenmeye işaret etmektedir. Bu açıdan bakıldığında hakikat varılan bir sonuç iken, aydınlanma daha çok bir süreci ve yönelimi ifade etmektedir. Burada ele alınan aydınlanma felsefesi ile aydınlanmanın kendisi arasında ince bir ayrım olduğunu belirtmekte fayda vardır. 14 Zehragül, A., Heidegger ve Adorno’da Postmedernci Yapıbozum: Teknik Tahakküm, “ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar”, Sayı: 3 (2), Temmuz 2010 15 http://tdkterim.gov.tr/bts/?kategori=verilst& kelime=ayd%FDnlanma&ayn=tam 62 araç hem amaçtır. Sınırları kabul ederek huzurlu olmak kimi zaman anlayışımızı geliştirmemizin yönünde bir engel olabilir. Oysaki modern anlamda anlayış sınırları kabul etmenin yanında sınırları genişletmenin yolunu da aramaktadır. Kavrama gücünü geliştirmenin yolunu denemektedir. Aydınlanma felsefesinin etkinlikleri ise “aydınlanma” adına olsa bile günümüzde eleştirilere muhatap olmaktadır. Felsefenin bir başka amacı huzurdur. Huzur, sakinlik ve sûkunet halidir. Huzurun olduğu yerde zihin dinginliği ve gönül rahatlığı vardır. Erdem sahibi olma ve hakikate ulaşma huzurun birer göstergesidir. Geleneksel bakış açısına göre epistemik sınırlarımız ile huzur arasında bir ilişki olduğu varsayılmaktadır. Pyrrho and Aenesidemus gibi düşünürler huzuru felsefi bir amaç olarak teşvik etmişlerdir.16 Seneca için ise huzur hem 16 http://www.iep.utm.edu/kepanci/#SSH3biii Geleneksel olan ile modern olanı birbirine ikame etmek yerine bunların birbirini tamamlayıcı unsurlar olarak ele alınması faydalı olacaktır. Geleneksel ile modern değerleri oluşturan etmenleri doğru analiz etmek gelecekte gerçekleştirilecek olan sorgulama etkinliklerinin yönünü etkileyecektir. Felsefi sorgulamada duyuşsal olan ile bilişsel olanın dengesini kurma gerekliliği bu ayrım sonucunda daha net gözükmektedir. Sonuç olarak değer, değerler, değer yargıları, değer eğitimi, değerler eğitimi, değerlendirme vb. sorgulamaların gerçekleştirmesinden önce bu sorgulama etkinliğinin kendisine ilişkin “değer/ ler” üzerinde düşünmekte fayda vardır. Sorgulamanın değeri/leri üzerinde uzlaşmak, sosyal, kültürel, ekonomik, bilimsel çevrelerin vb. değer eğitimi üzerinde uzlaşabilmesinin temel koşuludur. Nasıl ki ortak kavramlar anlaşılırlığı ko- laylaştırıyorsa, sorgulama sürecine ait olan ortak değerler de uzlaşıyı kolaylaştıracaktır. Böyle bir tercih sadece değer eğitiminin niteliğini arttırmayıp değer üretimine de katkı sağlayacaktır. Kaynakça • Arslanoğlu, İ., “Mevlana’da Aşk ve İnsan Felsefesi”, Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, 2000/16 • Çubukçuk, İ. A., Şair Rıza Tevfik Bölükbaşı ve Felsefi Düşüncesi, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. Cilt: 31 • Erdem Ç., “Sokratesin Yasası”, ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar, Temmuz 2009, Sayı: 3/4 • Koç, E., “Türkiye’de Felsefe Dilinin Gelişimi ve Çeviri Faaliyetlerine Genel Bir Bakış”, Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Edebiyat Fak. Sosyal Bilimler Dergisi, Aralık 2009, Sayı:20 • Lipman, M., Thinking in Education (Second Edition), 2003, Cambiride: Cambridge University Press • Nalbantoğlu, Ü., “Günümüzde Felsefe Nedir?, Mülkiyeliler Birliği & Bilgi Yönetim ve Araştırma Vakfı, 12.02.2009 • Ocakoğlu, Ö.F., “RÖPORTAJ: Prof. Dr. Ahmet İNAM: Değerler Hayatımızın Kendisidir. Değerler Biziz.”, Değerler Eğitimi Dergisi, Yıl:2, Sayı:5 • Taşkın, A., “Malebranche’ın Felsefesinde Epistemolojik Sorunlar”, Kaygı, 2007, (8) • Zehragül, A., Heidegger ve Adorno’da Postmedernci Yapıbozum: Teknik Tahakküm, “ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar”, Sayı: 3 (2), Temmuz 2010 • http://www.uri.edu/personal/szunjic/ index.html • http://tdkterim.gov.tr/bts/?kategori=ver ilst&kelime=ayd%FDnlanma&ayn=tam • http://www.iep.utm.edu/ skepanci/#SSH3biii • http://www.gci-icg.org/turkish/