Alzheimer ve Parkinson`da son tango

advertisement
sağlık
Alzheimer ve
Parkinson’da
son tango
NEIL LEVIAKOS
Betül Kacar
B
iliminsanlarının yaptıkları son araştırmalar hayatımızın yönünü değiştirebilecek nitelikteki kimi
sinir hastalıklarıyla tangoyu birbirine bağlıyor.
Bu araştırmalara göre tango yapan insanların Parkinson
ve Alzheimer gibi, yaşlandıkça ortaya çıkan hastalıklara
yakalanma olasılığı daha düşük. Daha da ilginci, ilerlemiş safhalardaki Parkinson ve Alzheimer hastalarının
tango öğrenerek iyileşme kaydettiklerinin gözlenmesi.
Nedir Parkinson ve Alzheimer?
Parkinson ve Alzheimer benzerlikler ve belirgin farklılıklar gösteren iki nörolojik hastalık. Parkinson hastalığı titreme, kas deformasyonu ve kısıtlı motor aktiviteye bağlı
96 NTV B‹L‹M | Mayıs 2009
hareket sınırlılığı gibi belirtilerle kendini gösteriyor. Alzheimer hastalarındaki en önemli belirtiler ise hafıza
zayıflığı ve şuur eksikliği. Eğer önüne geçilmezse, önümüzdeki 50 sene içinde küresel bir salgına dönüşeceği
öngörülen bu hastalıklar genellikle 60’lı yaşlarda ortaya
çıkıyor. Epidemiyoloji araştırmalarına göre, 2050’de 70
yaş ve üzerindeki her iki insandan biri Parkinson ya da
Alzheimer hastası olma potansiyeli taşıyor.
Alzheimer hastalığının temel nedeni, sinir hücrelerinde oluşan “prion” plakları. Deli dana hastalığı gibi
başka hastalıklara da neden olan bu plaklar, kısaca, sinir
hücreleri üzerinde birikmiş olan protein kitlelerinden
oluşmakta. Vücudumuzdaki hücreler aynı zamanda birer
protein makinesi gibidir ve gerekli proteini, o proteine
özel genetik materyal (DNA) üzerinden sentezlemekle
görevlidirler. Dolayısıyla, farklı proteinler farklı DNA’lar
tarafından kodlanır. Kodlanan ve sentezlenmiş proteinler, hücre içindeki diğer mekanizmalar tarafından görev
yerlerine taşınır, işlemleri bittikten sonra da hücreden
atılırlar. Fakat bazı durumlarda bir proteine ait genetik
materyal, başka bir proteininkiyle öyle çok benzerlik
gösterir ki, hücre, aradaki farkı ayırdedemeyerek hatalı
proteini kodlar. Bu hatayı farkeden hücredeki kalite kontrol sistemi, yapılan hatalı proteini derhal hücreden atar.
Prion proteinleri işte bu kalite kontrol mekanizmasında
gözden kaçan proteinlerdir.
Şöyle düşünün: Hücre içinde, faaliyeti halı dokumak
olan bir fabrika var gibidir. Bir dokuma makinesi, istenen
halıyı dokumak için doğru ipliği, doğru sayıda ve doğru
zamanda işlemek zorundadır. Dolayısıyla, makine, istenen farklı halılar için farklı algoritmalar kullanacaktır;
zira hatayla atılacak bir düğüm, hatalı bir halı üretimiyle
sonuçlanacaktır. Bu hatalı ürünlerden zarar etmek istemeyen sistem, halıları bir kalite kontrol ve geridönüşüm
mekanizmasından geçirip yoketmeye çalışacaktır.
Peki, ya geridönüşümü olmayan ve aynı zamanda kalite kontrol esnasında gözden kaçan ürünler? Gözünüzün
önüne bir yerde yığılmış işlevsiz halı yığınını getirin; işte
Alzheimer’a neden olan “prion” plaklarının hücre içindeki görüntüsü tıpkı böyledir. Hatalı sentezlenmiş, fakat
kalite kontrol esnasında gözden kaçmış proteinler sinir
hücrelerinde rastgele yığılmaya, yığıldıkça plaklaşmaya
başlayıp hücrelerinin işlevsel faaliyetini tamamen bozmaya yetecek zarar verir. Bu plakların oluşumuna engel
olacak bir yöntem, ya da plakları oluşumlarından sonra
yokedecek dolaysız bir tedavi henüz mümkün değil.
Parkinson hastalığının hikayesi Alzheimer’inkiyle
benzerlikler taşır, zira Parkinson’da da hücrenin ulaştığı
son nokta, kendi etkinliğini sonlandırmaktır. Belirli bir
seviyede bulunmaları gereken ve anlık tepkilerimizden
sindirim sistemimizin işleyişine kadar birçok noktaya
etki eden nörotransmiterlerin (dopamin, seratonin, norepinefrin vb. sinir hücreleri arasındaki iletişimde rol
oynayan kimyasallar) yapımında, ilerleyen yaşla beliren düzensizlik, hücre içindeki kimyasal dengeyi bozar.
Hücre normalde üreteceği aktif oksijen madde kotasının
çok daha üzerine çıkar. Normal seviyedeki aktif oksijen
grupları, antioksidanlarla hücre dışına taşınabiliyorken,
bu aşırı yüklenme sonucu sistem aksamaya baslar. Başka
bir deyişle, Alzheimer hastalığında hasar hücrenin dokuma fabrikasındayken, Parkinson hastalığında sorun
hücrenin enerji santralindedir. Tıpkı aşırı yüklenmeden
sonra devrelerin yanması gibi, hücre de bu aktif madde
saldırısına daha fazla dayanamaz ve kendi sistemlerini tamamen kapatır (apoptosis). Böylece, hücre içindeki hormon dengesi büyük bir zarar görecek ve sinir hastalığı
oluşumu için gerekli ortam hazırlanmış olacaktır.
Tango ve sinir hastalıkları tedavisi
Yapılan araştırmalarla, yaşları 50 ile 70 arasında değişen
ve Parkinson veya Alzheimer hastalığından muzdarip kişilerin sinirsel faaliyetlerini kontrol etmelerinde, tango
tedavisiyle birlikte yüzde 60’lık bir artış görülmüş. Burada anahtar nokta, tangonun gizemi, büyüsü ve tutkusundan ziyade, herhangi bir şekilde yoğunlaşmış aktivite
(el-ayak koordinasyonu, müziğe ve partnere konsantrasyon gibi) içeren ve öğrenilen becerilerin sinir hastalıkları
üzerine olan olumlu etkisi. Resim yapmanın, koşmanın,
ruhu rahatlatıcı aktivitelerde bulunmanın, ilerleyen yaşlarda sinir hastalıklarına yakalanma riskini azalttığı uzun
zamandır bilinen bir gerçek. Görünen o ki, tangonun
ana ögelerinden olan sosyal davranış ve iletişim, aynı
anda birçok boyutta koordinasyon yeteneğini geliştirerek
sinir hastalıklarını olumlu biçimde etkilemekte.
Gerçekten de, bazı danslar gibi bazı hastalıklar da
bazı yaşları bekler. Bizim payımıza düşen, bu hastalıklara
bünyemizi tamamen teslim etmemek, stres ve sıkıntıdan
mümkün olduğunca kendimizi korumak olmalı. Gelecek günlerinize sağlıklı ve kalıcı bir yatırım için şimdiden
buyrun piste... Zira sağlam bir nöron, sağlam bir kafada
bulunur.
Betül Kacar, Emory Üniversitesi’nin Biyokimya bölümünde doktora çalışması yapmaktadır.
Mayıs 2009 | NTV B‹L‹M 97
Download