babadenince_(E-Dergi)

advertisement
babadenince
wordpress.com
+ video
Müslüm Gürses sitesi
Şarkılardan duvarlara, mikrofondan kalplerimize,
babalardan çocuklara: Müslüm Gürses
Bir adam düşünün ki, hayat onu yeniden
şekillendirip bir anda Türkiye’nin değer
verdiği sanatçılarından biri yapsın. Müslüm
Akbaş olarak geldiği dünyadan, Müslüm
Baba olarak ayrılacaktı aramızdan ama
kalplerimizden değil! İyi ki vazgeçmemiş
duygularını mikrofona aktarmaktan.
Yağız Baştürk | Sami Gökçen | Şive Karataş | Tuğcan Soydan
wordpress.com
babadenince
Arabeskin Doğuşu ve Gelişimi
Arabesk, Fransa kökenli bir sözcük olan ‘arabesque’ kelimesinden Türkçe’ye geçmiştir. Bu sözcük güzel sanatlarda ‘Arap usulü’ anlamına gelmekte ve ‘süslemede kullanılan çizilmiş veya oyma süs’ ve ‘bazı çevrelerde
çizgilerini birleştiren, resmedilmiş veya oyma bir düzenlemenin temel ritmini meydana getiren ideal çizgi’
şeklinde ifade edilmektedir. sosyal bilimlerde ise arabesk; ‘bozulmuş ve yozlaşmış’ manasını taşımaktadır.
E
ski Yunan’da, Mısır’da, İran’da,Bizans’da değişik
biçimlerde var olan arabesk, İslam sanatında
daha özgün bir senteze dönüşmüştür. Arabesk
sözcüğü sadece müzik türü değil aynı zamanda ev eşyası,
çeşitli süsler, resimli halılar, filmler vb… için de kullanılmaktadır.
1970’li ve 1980’li yıllarda var olan bir söylem nesnesi haline
gelen arabesk kavramının anlam çerçevesi şu şekilde çizilir;
ve besteciler çıkmıştır. Bunlar arasında sayılabilecek en
önemli santçılar; Müslüm Gürses, Ferdi Tayfur ve İbrahim
Tatlıses’tir. zamanla arabesk popüler kültürün vazgeçilmezi haline gelmiştir. 1950-1960’lı yıllarda başlayan
toplumsal hareketler ve göç olgusu arabeskin gelişimini
desteklemiştir. Böylece ortak bir kültür oluşmuş ve arabesk
kültür popüler bir boyut kazanmıştır. Arabesk müzik farklı
beklentileri, ümitleri, korkuları ve isyanları aktaran bir
müzik türü olmuştur. Aynı zamanda arabesk müzik halkın
-Köyden kente göç eden bireylerin kendilerini kabul etme, beklentileri ve beğenilerine göre kendini şekillendirmseslerini duyurma ve özel bir kültür oluşturma isteği,
eye çalışmıştır. Arabesk, fakir halkın sığınağı ve umudu
-Büyük kentlerin yerlilerinin, yabancılar akınını geri
konumuna gelmiştir. Bu yüzden yıllardır duyduğumuz
püskürtme çabalarının adı,
‘baba’ sıfatı, fakir halkın babaları olarak arabeskçilere atfed-Aydınların ayak takımı ve taşra düşmanı elitlere yönelik
ilmiştir. Arabesk müzik zamanla hem kırsal, hem kentsel
kamuoyunda gerçekleştirmiş olduğu jestin adıdır.
alanda kitleler yaratmıştır. bunu temel nedeni de popüler
kültürdür.
Türkiye’de arabesk kültürün meydana gelişinde çeşitli
1968-1979 yılları arasında özellikle gecekondularda
sosyal etkenleri saymak mümkündür. Bu etkenler; göç
başkaldırı olarak görülen arabesk müziğe TRT hiçbir
olgusu, gecekondulaşma, sanayileşmeye dayalı kentleşme
şekilde yer vermemiştir. Bu yüzden arabesk Türk halkına
ve kentlileşmedir. Arabesk müziğin kurucusu olarak
çekici gelmiştir. Arabeskin gelişimini gören yapımcılar bu
bilinen Orhan Gencebay; arabesk müzik kavramına itiraz
alana yatırım yapmış ve arabeske dayalı bir müzik endüsetmektedir. ona göre arabesk kelimesi ‘arapvari’, ‘arap
trisi ortaya çıkmıştır. Arabesk müzik kasetleri, plakları
etkinliği’ anlamına gelmekte olup yapmış olduğu müzik
vb… popüler kültürün öğeleri olmuştur. Bu türün varoluş
tarzını nitelememektedir. Gencebay, arabesk müzik tarzını sebepleri arasında, Orta Doğu ve Mısır kökenli müzik
nitelemektedir. Gencebay, arabesk müzik kavramının
anlayışının Türk toplumunu derinden etkilemiş olması
basın tarafından ortaya atıldığına vurgu yapmakta ve
da bulunmaktadır. Cumhuriyet döneminden itibaren
Türk müziğinden bağımsız çalıştığını ifade etmektedir.
radyoda doğu müziklerine yer verilmesi, Türk müziğiKırdan kente göç eden kesim, geleneklerini, göreneklernin çehresinin değişmesine neden olmuş ve daha çok
ini, alışkanlıklarını da beraberinde getirmiş, şehir standAnadolu’da varlığını sürdüren arabesk müzik giderek
artlarına bir anda alışamamıştır. Bu açıdan köylü-kentli
büyük kentlere ve metropollere yayılmıştır. Arabesk
ikilemine düşülmüştür. Kentli olmaya özenen birey için
müzik ekonomik sorunları, kötü hayat koşullarını,
taklit bir yöntem olmuştur fakat ekonomik yapı yetersisefaleti, yabancılaşmayı, şehre ait olmamayı, acıları,
zliğinden bunu başaramayan birey kendisini ifade edecek yoklukları ve aşkı barındırmaktadır. Acı,sefalet ve
farklı yollar aramıştır. Bu bağlamda bireyin tek kurtuluş
yoksulluk çerçevesinde ilerleyen arabesk müzik devletin
yolu arabesk müzik olmuştur ve böylece arabesk müzik
büyük tepkisini çekmiş ve arabesk müziğin engellenkendine özgü bir kültür oluşturmuştur. Arabesk kültürün mesine yönelik çalışmalar gerçekleştirilmiştir. bunun
ortaya çıkışıyla müzik anlayışı da değişmiştir. 1960’lı yılsonucunda TRT, 1980’li yıllarda arabesk müziği yaların sonunda Orhan Gencebay ile gelişen arabesk müzik, saklamıştır. Ancak bu yasak sadece TRT bünyesinde
Türkiye’nin o dönemki şartları göz önüne alındığında
gerçekleşmiş, arabesk müzik halkın gözünde giderek
karamsarlık, umutsuzluk, mutsuzluk ve acı gibi öğeleri
popülaritesini arttırmıştır. TRT acısız olarak tabir edilen
yansıttığı için Türk halkı tarafından büyük ilgi görmüştür.
arabesk müziği yaygınlaştırmaya çalışsa da halk tarafınBir kaç yıl içerisinde Gencebay’ın yarattığı bu tarz, kırdan
dan hiçbir şekilde ilgi görmemiştir. Özellikle, Hakkı
kente göç eden gecekondulu gençlerin büyük oranda
Bulut bu tarza yönelik denemeler yapmıştır fakat kısa
ilgisini çekmiştir. Kısa bir süre sonra bu türde yeni şarkıcı
süre sonra tutmayacağı anlaşılmıştır.
Akbaş, Gürses ve Baba
wordpress.com
babadenince
D
aha 15 yaşında Adana’da, bir aile çay bahçesinde
düzenlenen ses yarışmasına katılan Gürses’i izlemeye
gelenler nereden bileceklerdi ki zor zamanlarında
yanında olan kişi olacağını. Daha sonralarda kendi deyimiyle, “işler iyi gitmediği için” babasının da isteği olan terzi
dükkânına dönmek zorunda kaldı. Hayatını değiştirecek
haber ise, Gürses’in kapısını çalmak üzereydi. Tanıdığı birinin
aracılığıyla Adana’da bir gazinoda başladı mikrofonla derdini
anlatmaya. Sesiyle küçük yaşlarda dikkat çeken Gürses, kendisiyle yapılan bir röportajda o dönemle ilgili olarak şunları
söyleyecekti: ‘‘İlkokulu bitirdim. Gerisi yok. Adana'da damda
yatarken uzun hava okudum. Arkadaşım halkevine gidiyordu.
Ben de gittim ve Çukurova Radyosu'nda sanatçı oldum.’’ İşte
o geceden sonra, belki de ondan başka derdimizi anlatamayacağımız ve dostluğumuzu onunla birlikte geliştireceğimiz biri,
var olmaya başladı hayatımızda. Müslüm Gürses için her şeyin iyi gittiği sıralarda, “acı” ve “hüzün” hayatını şekillendirmeye başlıyordu bile. Annesi Emine Akbaş ve kardeşi Ahmet
Akbaş’ı toprağa veren Gürses’in annesinin katili ise babasıydı.
Gürses babasıyla değil ama, yıllar sonra babasının tabutuyla
buluştu. Daha sonra hislerine umut olmasını bekleyenlere
yönelip hayatına devam eden Gürses, ilk olarak Akbaş olan
soyadını ''Gürses'' olarak değiştirdi. Ardından, şöhretinin ilk
yıllarında çıktığı Anadolu turnesi sırasında büyük bir kaza
geçirdi. Alın kemiği kırılan Gürses, yaşadıklarını şu şekilde
dile getirdi: ‘‘O kazada şoför öldü. Beni de öldü sanmışlar
zaten. Sonra alıp hastaneye götürmüşler. Ben ölümü yaşadım
aslında. Bana göre yeniden hayata dönmüş olmam, Allah’ın
bir lütfudur. Alın kemiğim un ufak olduğu için, en küçük
bir darbede ölebilir ya da kör kalabilirim. Ameliyatta alnıma,
beynimi koruyacak plaka gibi bir şey taktılar ve o korkunç kazadan sonra koku alma duyumu da yitirdim. Hiçbir kokuyu
alamıyorum. Neyse, buna da şükür, yaşıyoruz işte.’’ Daha sonraları, TRT Adana Çukurova Radyosu'nda her hafta cumartesi günü canlı olarak türküler söylemeye başlayan Gürses, 1968
yılından itibaren piyasaya ilk 45'liklerini çıkarmaya başladı.
İlk plağı "Emmioğlu Ovada Taşa Basma" oldu. Akabinde
ise, İstanbul’da kaydettiği “Sevda Yüklü Kervanlar” adlı
şarkısıyla ulaştığı kitle çoğaldı. Daha sonra en önemli çıkışı
olarak kabul edilen “Ben İnsan Değil miyim?” adlı albümünü
bizlerle paylaştı ve kendisini dinleyen hemen hemen herkesi
tek bir soruda birleştirdi: Bir insan yüreğini ve yaşadıklarını
kelimelere nasıl bu kadar sığdırır? Şöhret hayatına devam
eden Gürses, zaman zaman film dünyası içinde kendine yer
bularak ününe ün kattı. İlk filmi “İsyankâr” ile 1971 yılında
kamera karşısına geçti ve dönemin şarkılı filmlerine uygun,
birçok uzun metrajlı filmde rol aldı. Artık fenomen olmaya
başlayan Gürses, hayranları tarafından “Müslüm Baba” olarak
anılmaya başlanacaktı. Müslüm Gürses’in arabesk şarkılarıyla adeta kendilerinden geçen hayran kitleleri, 90’lı yılların
başlarında Gürses’in konserlerine bilet alanlara, yanında
jilet hediye edeceklerini, yaptıklarını ilanlarla duyurmaya
başlamışlardı bile. Bu durumu savunma nedenlerini ise
“Millet sıkıntılarından kurtulsun, bir an için umut dolsunlar”
şeklinde ifade etmişlerdi. Bir konserinde sahneye atlayan bir
hayranı tarafından yaralanan Gürses, o hayranını affettiğini şu
sözlerle açıklamıştı: “Affetmek güzel şey. Af güzel olmasa, Allah affetmez. O ki her şeyin sahibi, yerin göğün büyük kudreti,
böyle bir iradeyi sunuyorsa bizim de ondan örnek almamız
gerek. İnançsız insan yaşayamaz. İnanç olmazsa insan hiçbir
şeyden zevk, tat alamaz.” Yaşanan olaylardan sonra “bir bilete
bir jilet” konserlerinde, göğsünü kan gölüne çeviren hayran
kitlesi yüzünden, ''şarkıları insanları umutsuzluğa sevk ediyor''
eleştirilerine maruz kalan Gürses, “Ne demişiz biz? Bugün
batarsa güneş yarın yeniden doğar. İnsanın hayatında neşenin
yeri olduğu kadar hüznünde yeri olacaktır'' diyerek karşı çıktı.
Bunca sıkıntılarının üzerine artık hayata yön vermesi gerekiyordu Müslüm Gürses’in. Müzik hayatına başladığı yerde, bir
Adana turnesinde karşılaştığı Muhterem Nur ile yaptığı evlilik,
hayata umutla bakmasını sağlayacaktı. Daha sonralarında ise
Gürses, peş peşe çıkardığı ''Benim Meselem'', ''Biz Babadan Böyle
Gördük'', ''Esrarlı Gözler'', ''Usta'', ''Şu Dağlarda Kar Olsaydım''
ve ''Tanrı İstemezse'' şarkılarının yer aldığı kasetler büyük beğeni
topladı. Müslüm Gürses’in yarattığı bu şarkılarda, aslında herkes
kendisine bir yer buldu. Öyle bir söz geçti ki şarkının içerisinde,
öyle bir anda aklına getirdi ki yaşadıklarımızı gözümüzün
önüne! Belki de “Baba” olmasını sağlayan durumdu bu, bizler
için. Gürses’in ileride zamanla yaşayacağı değişime öncülük
eden olay ise medyada daha fazla gözler önüne çıkmasıyla
başladı. Daha sonra, Nilüfer’in “Olmadı yar” adlı parçasıyla
farklı tarz ve türlerde şarkılar seslendirmeye başlayan Gürses,
Teoman’ın “Paramparça” ve Tarkan’ın “İkimizin Yerine” adlı
şarkılarıyla değişimine devam etti. Müzik dünyası, bu duruma bir türlü alışamadı ve bir takım eleştirilere maruz kalan
Gürses ise, “Biz değişmedik. Özümüzde aynıyız, ufak tefek
alt yapı hadisesinde farklılık göründüyse de biz özümüzü
muhafaza ediyoruz. Müsterih olsunlar, bir yere kaybolmadık.
Tarzımızdan uzaklaşmak gibi bir gayretimiz çabamız olmadı,
olmaz da. Biz o pop şarkıları kendimize has bir şekilde okuyoruz. Herkes müsterih olsun” şeklinde ifade etmişti. Her türden
müzisyenin ve müzikseverin saygısını kazanmış güçlü bir
yorumcu, bir fenomen olan Müslüm Gürses, akciğer ve kalp
yetmezliği yüzünden 2013 yılında Müslüm Akbaş olarak geldiği
dünyadan, Müslüm Baba olarak 59 yaşında hayata veda etti.
Neden Müslüm Gürses?
wordpress.com
babadenince
Cumhuriyet tarihinin en uzun soluklu müziği arabesk, TRT'de yasaklandıktan sonra da insanlar
arabeskten vazgeçmedi. Hatta yasağa olan arzuyla daha çok dinlenmeye başladı. Ülkede en çok satılan
plaklar arabesk plaklarıydı. Yasaklı olmasına rağmen yılbaşı geceleri TRT'de Orhan Gencebay, Kibariye
gibi isimler gösterilirdi ve o gecelerde insanlar televizyon başına kilitlenirdi. Bu durum o dönemdeki arabesk
ve devlet ilişkisinin tuhaflığını gözler önüne serse de, burada incelenmesi gereken derin bir sosyolojik boyut
var. 'İnsanlar arabeske neden ihtiyaç duyuyor?'
B
ir dönem yasaklı olmasından dolayı yıllarca
'arabesk kötü bir müzik türü mü?' diye tartışıldı.
Eskiden panellerde, açık oturumlarda tartışılan
bu konu artık daha çok sosyal medyada tartışılıyor.
Şimdilerde herkes tarafından dinlenen bu müzik türü,
eskiden 'minübüs müziği' olarak adlandırılıyordu.
Çünkü mekanla müzik arasında bir ilişkilendirme
oldu. Bunun sebebiyse arabeskin göçle büyük şehre
gelen insanların hikayesini anlatması ve bu insanların
şehre çalışmaya giderken minibüslerde bu şarkıları
dinlemesinden kaynaklanıyor. Arabeskin oluşturduğu
kodlardan bir tanesi de alkol ve müzik olayı. Arabesk
dinlerken genellikle ucuz içkiler ya da rakı tercih
ediliyor. Örneğin gece kulüplerinde daha pahalı içkiler
tercih edilirken rakı tercih sırasında sonda kalıyor.
Ama rakı içmeye gidildiği zaman, gece kulüplerinde
çalan müzikler yerine arabesk müzik tercih ediliyor.
Bu durumu Okan Bayülgen'in Müslüm Gürses'i konuk
ettiği programında, masaya rakı koymasından da
anlayabiliriz. Tüm bu kodlardan yola çıkarak arabesk
müziğin dinleyici kitlesine ulaşmak da mümkün. Bu
kitle; hayata isyanı olan, öğrenilmiş çaresizlik yaşayan,
kırdan kente göç etmiş ama kendini ne kentli ne kırlı
hisseden, yaşamından memnun olmayan, tabir-i
caizse arafta kalmış insanlardan oluşuyor. Çünkü
arabesk şarkılarının sözleri incelendiği zaman, ortaya
çıkan tek ortak nokta isyan.Bu isyan kimi zaman bir
sevgiliye, kimi zaman kadere kimi zaman da yaratıcıya
olabiliyor. Sosyolog Nuran Erol Işık'a göre; arabesk
müzik insanların acısını hafifletiyor. Çünkü dinleyiciler, bu müziği kendi hayatıyla özdeşleştiriyorlar.
İnsanlar bu şarkıları dinlerken kendilerini yalnız
hissetmiyor ve hayatta benim gibi başka insanlar
da var diye düşünüyorlar. Çünkü arabesk şarkıların
sözleri, tam da onlar için yazılmış. Gazeteci Mustafa
Oğuz'a göreyse bu bir kaçış yolu ve acılarını hafifletmek yerine arttırıyorlar. Çünkü arabeskin insanlarda yarattığı duygu acı olduğu için, neşelenmek için
dinlenmez. Onların haykırış biçimi bu ve içlerindeki
öfkeyi böyle ortaya koyuyorlar. Hayatta bir çıkış yolu
bulamayan, örgütlenip kendini alanlarda ifade edemeyenler ezilmişliklerini isyanlarını arabeske sarılarak
atıyorlar.Yani bu konuda çeşitli görüşler olmasına
rağmen karşıt iki görüşü bir araya getiren duygunun
isyan olduğunu anlıyoruz. Müslüm Gürses ise arabesk camiasında önemli bir rol oynuyor. Arabesk
sanatçılarının arasında, toplumsal hiyerarşinin en
alt tabakasını temsil ediyor. Dinleyicileri de onu çok
sahici bulduğu için, kendi derdini en iyi anlatanın o
olduğunu düşündüğü için, Gürses'e koşulsuz çıkarsız
bir sevgi besliyor. Müslüm Gürses'in 'baba' lakabını
almasının sebebi de tam olarak bu durum. Bu dinleyiciler öğrenilmiş çaresizliklerini bu müzik yoluyla
ifade edebiliyor. Aslında buradaki önemli nokta bu
insanların bir yere ait olma isteği. Çünkü genellikle
dinleyiciler, bir yere ait olamamış insanlardan oluşuyor. Konu Müslüm Gürses'e gelince burada önemli bir
olay da devreye giriyor. İnsanların kendilerini jiletlemesi. Konserlerinde yaşanan bu olaylar yüzünden
Müslüm Gürses için, en isyankar dinleyici kitlesine
sahip olan isim bile diyebiliriz. Kendisi bir röportajında bu konudan hiç hoşlanmadığını, sevenlerini sürekli
uyardığını söylese de burada incelenmesi gereken
konu, Müslüm Gürses insanlara ne hissettiriyor da
bu insanlar kendilerini jiletleyecek duruma geliyorlar? Neden Orhan Gencebay değil Müslüm Gürses?
Bu konuda çok çeşitli söylemler olmasına rağmen,
Sosyolog Nuran Erol Işık, bu olayın mazoşizm olmadığını söylüyor. Işık'a göre, bu dinleyciler kendine
acı vermek istediği için faça atmıyorlar.Bu tamamen
kendini kabullendirme isteği. Çünkü Müslüm Gürses'in büyük bir dinleyici ve hayran kitlesi var. Ve bu
kitlenin de kendi içinde oluşturduğu bir hiyerarşi
var. Bu hiyerarşide üst sıralarda olmak ise polisle bir
olay yaşamaktan geçiyor. Bu durum için de jilet olayı
kaçınılmaz bir fırsat. Çünkü konser sırasında kendini
jiletleyen biri olduğu zaman polis onu alıp götürüyor.
Bu da hayranlar arasında tanınılmasını sağlıyor. Yani
jilet olayı bir mazoşizm ya da sevgi gösterisinden çok,
kendi statüsünü yükseltmek için yapılan bir durum.
Burada yine aynı noktada buluşuyoruz. Bu müziğin ve
Müslüm Gürses'in dinleyici kitlesi; bir yere ait olamamış ama ait olmak isteyen insanlardan oluşuyor. Ve bu
müzik onların kendini ifade edebilmesi için bir fırsat.
Geçmişten Günümüze Arabesk
wordpress.com
babadenince
Geçmişte uğruna jilet sattıran Müslüm Gürses ve altın çağını yaşayan arabesk müzik, günümüzde
aynı dinleyici kitlesine sahip değildir. Geçmişte genellikle yoksul kesimin ve aşk acısı çeken insanların
dinlediği arabesk müzik ve bu müziğin dinleyici kitlesi, yıllar sonra yani günümüze gelindiğinde ise
değişiklik göstermiştir.
A
rabeskin hayatımıza girişi ile bu tonlar ve müzik
yapısı bizlerin kalbine işlemiş ve yalnızca müzik
ile kalmamış hayatlarımıza film gibi yollarla da
girmeyi başarmıştır.
Diğer müzik türlerine olan etkisiyle de arabesk müzik
çeşitlenmiş ve örneğin Erkin Koray’ın arabesk-rock
tarzı ile dertlerimize bir kez daha ortak olmuştur. Erkin
Koray’ın öncülüğünde başlamış bu müzik akımı. Erkin
Koray’ın elektronik bağlamayı icat etmesi sonucu, bu
müziği geliştirmiş ve çok sevilen şarkıları bizlere armağan
etmiştir. Şaşkın, Arap Saçı, Fesupanallah ve Sevince bu
şarkılardan sadece bir kaçıdır.
2000’li yıllarda arabesk müziğin popüleritesini kaybetmiş
olması bazı arabesk müzik sanatçılarını şarkıları
yeniden düzenleme anlamına gelen “cover” şarkılara
yöneltmiştir bazı arabesk müzik sanatçıları ise diğer
müzik türlerine geçiş yapmışlardır. Müslüm Gürses de
yaptığı coverlar ve o sevdiğimiz sesiyle bu sefer herkesin
kalbine dokunabilmiştir. Şebnem Ferah’ın çok sevilen ve
özellikle gençlerin diline pelesenk olmuş “Sigara” şarkısı,
Teoman’ın efsaneleşmiş “Paramparça”sı Müslüm Baba’nın
rock şarkılardan yaptığı coverlardır. Yine efsaneleşmiş ve
her kesimin çok sevdiği “Tutamıyorum Zamanı” şarkısı
da Müslüm Gürses tarafından yeniden yorumlanmış
ve bu şarkıyla da kendi duygusunu bizlere verebilmiştir.
Müslüm Gürses’in coverladığı bu şarkılarında aslında
isyan içermektedir ve bu yüzden Müslüm Baba aslında
çizgisinden çıkmamıştır. Günümüzde arabesk müzik için
kimse kendini jiletlememektedir ancak arabesk müziğin
Serkan Kaya gibi yeni gelen isimleri Türkiye’nin özellikle
genç kesimi tarafından oldukça dinlenilmektedir.
Geçmişten günümüze bakıldığında arabesk müziğin
dinleyici kitlesi oldukça değişmiş ve yoksul insanların
müziği çizgisinden uzaklaşmıştır. Müzik piyasalarında
son dönemde peş peşe çıkan arabesk albümler, acaba
arabeskin altın çağı yeninden mi geliyor sorusunu aklımıza
getirmekte. Yeni dönem çıkan albümlerde ki arabesk
müziğin değişen altyapısı günümüzün genç kesimi için
sevilen bir müzik türü haline getirmiştir. Diğer bir yandan
ise İstanbul Arabesque Project gibi grupların kendi
tarzlarıyla yaptıkları cover şarkılar, gençlere arabesk müziği
sevdirebilmiştir. Ülkenin özellikle zor zaman geçirmesiyle
birlikte arabesk müziğe daha çok ihtiyaç duyduğunu
düşünürsek, arabesk müziğin yeniden hayatlarımıza
girmemesi içten bile değil…
Download