venturilerde optimum hava giriş deliği yerinin yapay sinir ağları ile

advertisement
T.C.
KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ
FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
VENTURİLERDE OPTİMUM HAVA GİRİŞ DELİĞİ
YERİNİN YAPAY SİNİR AĞLARI İLE
MODELLENMESİ
MUHAMMET SERDAR KIR
YÜKSEK LİSANS TEZİ
İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI
KAHRAMANMARAŞ 2016
T.C.
KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ
FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
VENTURİLERDE OPTİMUM HAVA GİRİŞ DELİĞİ
YERİNİN YAPAY SİNİR AĞLARI İLE
MODELLENMESİ
MUHAMMET SERDAR KIR
Bu tez,
İnşaat Mühendisliği Anabilim Dalında
YÜKSEK LİSANS
derecesi için hazırlanmıştır.
KAHRAMANMARAŞ 2016
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü öğrencisi Muhammet
Serdar KIR tarafından hazırlanan “VENTURİLERDE OPTİMUM HAVA GİRİŞ DELİĞİ
YERİNİN YAPAY SİNİR AĞLARI İLE MODELLENMESİ” adlı bu tez, jürimiz tarafından
25/01/2016 tarihinde oy birliği ile İnşaat Mühendisliği Anabilim Dalında Yüksek Lisans tezi
olarak kabul edilmiştir.
Doç. Dr. Mehmet ÜNSAL (DANIŞMAN)
……………………………….
İnşaat Müh.
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi
Doç. Dr. Ahmet Serdar YILMAZ (ÜYE)
……………………………….
Elektrik-Elektronik Müh.
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi
Yrd.Doç. Dr. Hatip TOK (ÜYE)
……………………………….
İnşaat Müh.
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi
Yukarıdaki imzaların adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım.
Doç. Dr. Mustafa ŞEKKELİ
Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü
……………………………….
TEZ BİLDİRİMİ
Tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek
sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada orijinal
olmayan her türlü kaynağa eksiksiz atıf yapıldığını bildiririm.
Muhammet Serdar KIR
Not: Bu tezde kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizelge, şekil ve
fotoğrafların kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri
Kanunundaki hükümlere tabidir.
VENTURİLERDE OPTİMUM HAVA GİRİŞ DELİĞİ YERİNİN YAPAY SİNİR
AĞLARI İLE MODELLENMESİ
(YÜKSEK LİSANS TEZİ)
MUHAMMET SERDAR KIR
ÖZET
Su, canlılar için hayati öneme sahiptir. Suyun canlılar tarafından rahatlıkla
kullanılabilmesi için belirli bir kalitede olması gereklidir. Suyun ekolojik kalitesi, büyük
ölçüde suda bulunan oksijen miktarına bağlıdır. Oksijen, hava kabarcıklarının
sürüklenmesiyle suya girer. Oksijen transferinin hızlandırılması için, çok miktarda hava
kabarcığının su içerisine kazandırılması gerekmektedir. Bu hava kabarcıkları, kütle transferi
için mevcut olan yüzey alanını arttırır. Su mühendisliğinde son yıllarda popüler hale gelmiş
olan venturilerde, havalandırma için kullanılan yöntemlerden biridir. Bu çalışmada, venturi
havalandırıcılar optimum hava giriş deliği yerinin Yapay Sinir Ağı tarafından modellenmesi
yapılmıştır. Öngörülen değerler, ölçülen değerler ve hesaplanmış R2 istatistikleri ile
karşılaştırılmıştır. YSA modelinin deneysel sonuçlarla iyi bir uyumu olduğu görülmüştür.
Anahtar Kelimeler: Venturi, YSA, havalandırma
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi
Fen Bilimleri Enstitüsü
İnşaat Mühendisliği Anabilim Dalı, Ocak / 2016
Danışman: Doç. Dr. Mehmet ÜNSAL
Sayfa sayısı: 88
i
MODELING OF OPTIMUM AIR ADMISSION HOLE LOCATION OF VENTURI
AERATORS BY MEANS OF ARTIFICIAL NEURAL NETWORK
(M.Sc. THESIS)
MUHAMMET SERDAR KIR
ABSTRACT
Water is vital for living creatures. Water is needed to have a certain quality so as to
be used easily by living creatures. Ecological quality of water substantially depends upon
the amount of oxygen kept in water. Oxygen enters water through the transfer of air bubbles.
With the aim of accelerating oxygen transfer, it is essential that a large amount of air bubbles
be penetrated in water. The air bubbles increase the surface area available for mass transfer.
Becoming popular within the field of water engineering in recent years, venturi is one of the
methods used for ventilation. In the present study, modeling of optimum air admission hole
location of venturi aerators has been made by Artificial Neural Network. Predicted values
were compared with the measured values and the calculated R2 statistics. It was observed
that ANN model is compatible with the experimental results.
Key words: Venturi, ANN, Aeration
University of Kahramanmaras Sutcu Imam
Graduate School of Natural and Applied Sciences
Department of Civil Engineering, January / 2016
Supervisor: Assoc. Prof. Dr. Mehmet ÜNSAL
Page Numbers: 88
ii
TEŞEKKÜR
Bu tez çalışması süresince engin bilgi ve tecrübelerinden faydalandığım ve çalışmamın her
aşamasında sağladığı bilimsel katkılardan dolayı Doç. Dr. Mehmet ÜNSAL’a, her fırsatta
bilgi ve birikimlerinden yararlandığım tüm bölüm hocalarıma, tüm çalışmalarım süresince
değerli görüş ve fikirlerini benimle paylaşan Doç. Dr. A. Serdar YILMAZ’a teşekkür
ederim.
Son olarak, bu günlere gelmemde her türlü maddi ve manevi desteklerini gördüğüm anneme,
babama, kardeşlerime ve eşime sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
iii
İÇİNDEKİLER
Sayfa No
ÖZET ...................................................................................................................................... i
ABSTRACT .......................................................................................................................... ii
TEŞEKKÜR ......................................................................................................................... iii
İÇİNDEKİLER ..................................................................................................................... iv
ŞEKİLLER DİZİNİ .............................................................................................................. vi
ÇİZELGELER DİZİNİ....................................................................................................... viii
SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ ......................................................................... ix
1.GİRİŞ.................................................................................................................................. 1
2. YAPAY SİNİR AĞLARI .................................................................................................. 3
2.1. Yapay Zekâ ve Akıllı Sistemler .................................................................................. 3
2.2. Yapay Sinir Ağları Tanımı ......................................................................................... 7
2.3. Yapay Sinir Ağlarının Tarihçesi ................................................................................. 8
2.4. Yapay Sinir Ağlarının Avantajları ve Dezavantajları ............................................... 10
2.5. Biyolojik Nöron Yapısı ............................................................................................. 12
2.6. Yapay Sinir Ağı Hücresi ........................................................................................... 16
2.7. Aktivasyon Fonksiyonları ......................................................................................... 18
2.7.1. Doğrusal aktivasyon fonksiyonu ................................................................... 18
2.7.2. Eşik aktivasyon fonksiyonu ........................................................................... 19
2.7.3. Sigmoid aktivasyon fonksiyonu .................................................................... 20
2.7.4. Tanjant hiperbolik fonksiyonu ....................................................................... 20
2.8. Yapay Sinir Ağlarının Yapısı ................................................................................... 21
2.9. Yapay Sinir Ağlarının Sınıflandırılması ................................................................... 23
2.9.1. Yapay sinir ağlarının yapılarına göre sınıflandırılması ................................. 23
2.9.1.1. İleri beslemeli (feedforward) ağlar ................................................... 23
2.9.1.2. Geri beslemeli (feedback) ağlar ........................................................ 23
2.9.2. Yapay sinir ağlarının öğrenmelerine göre sınıflandırılması .......................... 24
2.9.2.1. Danışmanlı öğrenme ......................................................................... 24
2.9.2.2. Danışmansız öğrenme ....................................................................... 25
2.9.2.3. Takviyeli öğrenme............................................................................. 26
2.10. Çok Katmanlı Perseptronlar (MLP) ve Öğrenme Algoritmaları ............................ 26
2.10.1. Geri yayılım algoritması .............................................................................. 27
2.10.2. Levenberg- Marquardt algoritması .............................................................. 32
2.11. Yapay Sinir Ağının Eğitimi ve Testi ...................................................................... 32
2.12. Optimum YSA Modelinin Seçilmesi ...................................................................... 34
3. VENTURİ ....................................................................................................................... 35
3.1. Klasik Venturi Borusunda Boyutlandırma .............................................................. 37
iv
Sayfa No
3.2. Venturinin Avantajları ............................................................................................. 37
3.3. Venturi Borusunun Uygulama Alanları ................................................................... 37
3.4. Venturinin Kullanım Alanları .................................................................................. 38
3.5. Venturi Borusunun Gaz Enjeksiyonunda Kullanılması ........................................... 38
3.6. Venturi Borusunun Sulama - Gübre ve Kimyasal Madde Enjeksiyon Amaçlı
Kullanımı ................................................................................................................. 38
3.7. Venturi Borusunun Havalandırma Amaçlı Kullanılması......................................... 40
3.8. Venturinin Kirli Hava Tahliyesinde Kullanılması ................................................... 41
3.9. Venturinin Debi Ölçümlerinde Kullanımı ............................................................... 42
3.10. Venturi Borusunun Sağlık Alanında Kullanımı..................................................... 43
4. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR ............................................................................................... 44
5. MATERYAL VE MODEL KURULUMU ..................................................................... 69
5.1. Materyal ................................................................................................................... 69
5.2. Model Kurulumu...................................................................................................... 70
5.2.1. Venturilerde optimum hava giriş deliği yerinin yapay sinir ağları ile
modellenmesi ................................................................................................. 70
5.2.1.1. Çok katmanlı algılayıcı (MLP) sinir ağları ....................................... 70
6. BULGULAR VE TARTIŞMA ....................................................................................... 73
6.1. Deneysel Sonuçlar ................................................................................................... 73
6.2. Model Sonuç ............................................................................................................ 75
7. SONUÇ VE ÖNERİLER ................................................................................................ 79
7.1. Sonuçlar ................................................................................................................... 79
7.2. Öneriler .................................................................................................................... 79
KAYNAKLAR .................................................................................................................... 80
ÖZGEÇMİŞ......................................................................................................................... 88
v
ŞEKİLLER DİZİNİ
Sayfa No
Şekil 2.1. Tipik bir biyolojik nöron .................................................................................. 13
Şekil 2.2. Biyolojik sinir hücresi ve bileşenleri ................................................................ 14
Şekil 2.3. Biyolojik sinir sisteminin blok gösterimi ......................................................... 14
Şekil 2.4. Sinir sisteminde bilgi akışı ............................................................................... 15
Şekil 2.5. Temel yapay sinir ağı hücresi ........................................................................... 17
Şekil 2.6. Doğrusal aktivasyon fonksiyonu ...................................................................... 19
Şekil 2.7. Eşik aktivasyon fonksiyonu .............................................................................. 19
Şekil 2.8. Logaritma sigmoid aktivasyon fonksiyonu ...................................................... 20
Şekil 2.9. Tanjant hiperbolik aktivasyon fonksiyonu ....................................................... 21
Şekil 2.10. Nöron matematik modeli .................................................................................. 21
Şekil 2.11. İleri beslemeli yapı ........................................................................................... 23
Şekil 2.12. Geri beslemeli yapı ........................................................................................... 24
Şekil 2.13. Danışmanlı öğrenme ......................................................................................... 25
Şekil 2.14. Danışmansız öğrenme ...................................................................................... 26
Şekil 2.15. Takviyeli öğrenme ............................................................................................ 26
Şekil 2.16. Geri yayılım MLP yapısı .................................................................................. 27
Şekil 2.17. Üç katmanlı geri yayılım ağ yapısı ................................................................... 28
Şekil 2.18. Geri yayılımlı öğrenme algoritması işleyiş şeması ........................................... 31
Şekil 2.19.a. Genelleme eğrisi ............................................................................................. 33
Şekil 2.19.b. Ezberleme eğrisi ............................................................................................. 33
Şekil 2.20.a. Verileri ezberleyen ağdaki hata eğrisi ............................................................ 33
Şekil 2.20.b. İyi genellemeye ulaşan ağdaki hata eğrisi ...................................................... 33
Şekil 3.1. Bir ventüri borusunun görünümü ........................................................................ 35
Şekil 3.2. Bir venturi borusunun teorik değişkenleri ........................................................... 36
Şekil 3.3. Klasik venturide boyutsal değerler ...................................................................... 37
vi
Şekil 3.4. Venturi borusuna gaz enjeksiyonu ...................................................................... 38
Şekil 3.5. Venturi borusunun yağmurlama tipi sulama sisteminde sıvı gübre
enjeksiyonunda kullanımı ................................................................................. 39
Şekil 3.6. Venturi borusunun sulama-gübre ve kimyasal madde enjeksiyon amaçlı olarak
kullanımı ........................................................................................................... 40
Şekil 3.7. Venturi aygıtının havalandırma amaçlı kullanımı ............................................... 41
Şekil 3.8.a. Venturi bacası dış görünümü. ........................................................................... 41
Şekil 3.8.b. Venturi bacası planı .......................................................................................... 41
Şekil 3.9. Debi ve akım ölçüm düzeneği ............................................................................. 42
Şekil 3.10.a. Venturi maskesi çalışma prensibi. .................................................................. 43
Şekil 3.10.b. Venturi maskesi .............................................................................................. 43
Şekil 5.1. Venturi borusu ile oluşturulan hava emme.......................................................... 70
Şekil 5.2. Tipik MLP tipi YSA yapısı ................................................................................. 71
Şekil 6.1. Farklı hava deliği yerleri (D = 36 mm) için Reynolds sayısı ile
Qa / Qw
değişimi............................................................................................................. 74
Şekil 6.2. Farklı hava deliği yerleri (D = 42 mm) için Reynolds sayısı ile
Qa / Qw
değişimi............................................................................................................. 74
Şekil 6.3. Farklı hava deliği yerleri (D = 54 mm) için Reynolds sayısı ile
Qa / Qw
değişimi............................................................................................................. 75
Şekil 6.4. Önerilen sinir ağı modeli ..................................................................................... 76
Şekil 6.5. Eğitim regresyon eğrisi ....................................................................................... 77
Şekil 6.6. Eğitim düzeyi sırasında eğim (gradient) değişim grafiği .................................... 77
Şekil 6.7. Test sonuçları ...................................................................................................... 78
vii
ÇİZELGELER DİZİNİ
Sayfa No
Çizelge 2.1.
Sinir sistemi ile YSA ’nın benzerlikleri ....................................................... 15
Çizelge 2.2.
İstatistiksel yöntemlerle YSA'nın benzerlikleri ........................................... 16
Çizelge 6.1.
Giriş ve çıkış parametreleri .......................................................................... 76
viii
SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ
A
: Alan (m2)
ABD
: Amerika Birleşik Devletleri
ADALINE
: Adaptif Lineer Nöron (Adaptive Linear Neuron)
AGİ
: Akım Gözlem İstasyonu
ARMA
: Otomatik Regresif Hareketli Ortalama (Auto Regressive Moving Average)
ART
: Adaptif Rezonans Teorisi (Adaptive Resonance Theory)
BE
: Bileşik Eğim
ÇDR
: Çok Değişkenli Regresyon
ÇLRA
: Çoklu Lineer Regresyon Analizi
D
: Venturi Borusunun Giriş ve Çıkış Çapları (m)
DARPA
: Savunma Bakanlığı İleri Araştırma Projeleri Ajansı (Defense Advanced Research
Projects Agency)
DMİ
: Devlet Meteoroloji İşleri
DSİ
: Devlet Su İşleri
Dt
: Venturi Borusunun Boğaz Bölgesi Çapı (m)
Dt/D
: Venturi Borusu Boğaz Çapının Venturi Borusunun Giriş Çapına Oranı
EİE
: Elektrik İşleri Etüt İdaresi
ETA
: Sayısal Hava Tahmin Modeli
F
: Froude Sayısı
f
: Aktivasyon Fonksiyonu
ɣ
: Suyun Birim Hacim Ağırlığı (kg/m3)
g
: Yerçekimi İvmesi (m/sn2)
GA
: Genetik Algoritma
GDBD
: Genişletilmiş Delta-Bar-Delta
GRSA
: Genelleştirilmiş Regresyon Sinir Ağı
GYA
: Geri Yayınım Algoritması
GZYÖA
: Gerçek Zamanlı Yinelemeli Öğrenme Algoritması
ix
h
: Enerji Yüksekliği (m)
h1
: Venturi Girişindeki Basınç Yüksekliği (m)
h2
: Venturi Çıkışındaki Basınç Yüksekliği (m)
HAK
: Harp Akademileri Komutanlığı
HES
: Hidroelektrik Santral
İBGY
: İleri Beslemeli Geriye Yayınım Metodu
İBGYSA
: İleri Beslemeli Geri Yayınım Sinir Ağları
İBYSA
: İleri Beslemeli Yapay Sinir Ağları
İMO
: İnşaat Mühendisleri Odası
İTÜ
: İstanbul Teknik Üniversitesi
LMA
: Levenberg -Marquardt Algoritması
LN3
: 3-Parametreli Lognormal Dağılım
MADALINE : Çoklu Adaptif Lineer Nöron (Multi Adaptive Linear Neuron)
MISO
: Çoklu Giriş-Tek Çıkışlı (Multiple Input-Single Output)
MLP
: Çok Katmanlı Perseptron (Multi Lineer Perseptron)
n
: Giriş Sayısı
NARXM
: Doğrusal Olmayan Oto Regresif Modeli (Nonlinear Auto Regressive Model)
NWP
: Sayısal Hava Tahmini (Numerical Weather Prediction)
o
: Çıkış Değeri
P
: Basınç (kg/m2)
pH
: Çözeltinin Asitlik veya Bazlık Derecesi
PM
: Penman-Monteith Modeli
Q
: Debi (m3/sa)
QA/QW
: Hava debisinin su debisine oranı
RBF
: Radyal Tabanlı Fonksiyon (Radial Basis Function)
Re
: Reynold Sayısı
RTYSA
: Radyal Tabanlı Fonksiyonlara Dayalı Sinir Ağı
S
: Toplam Fonksiyonu
x
SFF
: Nehir Akış Tahmini (Stream Flow Forecast)
SG
: Standart Geriyayılım
SGYA
: Standart Geri Yayınım Algoritması
SMA
: Zemin Nem Hesap (Soil Moisture Account)
SOM
: Özörgütlemeli Nitelik Haritaları (Selforganizing Feature Maps)
UBSA
: Uyarlamalı Bulanık Sinir Ağları
ui
: Giriş Değerleri
V
: Hız (m/sn)
V1
: Venturi Girişindeki Akışkan Hızı (m/sn)
V2
: Venturi Boğaz Bölgesindeki Akışkan Hızı (m/sn)
W
: Ağırlıklar Matrisi
wi
: Ağırlık Değeri
WRP
: Havza Akış Tahmini (Watershed Runoff Prediction)
X
: Girişler Matrisi
XOR
: Dışlamalı Yada (exclusive-or)
YSA
: Yapay Sinir Ağları
z
: Referans Düzlemi Üzerindeki Elevasyon (Düşü)
z1
: Venturi Girişindeki Geometrik Kot (m)
z2
: Venturinin Daralma Bölgesindeki Geometrik Kot (m)
θ1
: Venturi Çıkış Koni Açısı (Derece)
θ1
: Venturi Giriş Koni Açısı (Derece)
Φ
: Eşik
Φ
: Hız Oranı
Ψ (S)
: Aktivasyon Fonksiyonu
Ψ
: Kayma Gerilmesi
xi
1.GİRİŞ
Canlıların yaşaması için hava, su, ısı, ışık ve besin maddeleri gibi gerekli bir takım
temel unsurlar vardır. Hiç şüphesiz bu unsurların başında su ve oksijen gelmektedir. Bilinen
tüm yaşam biçimleri için su, vazgeçilmez ve gerekli olan bir maddedir. Su yaşam belirtisinin
işaretidir. Tek hücreli, çok hücreli tüm canlıların yaşam faaliyetlerini devam ettirebilmeleri
için suya gereksinimleri vardır. Dünyanın %70'inin, insan bedeninin, % 83’ünün sudan
oluştuğu bilinmektedir.
Suyun canlılar için hayati bir öneme sahip olduğu ve canlılar tarafından rahatlıkla
kullanılabilmesi için belirli bir kalitede olması gerektiği bilinmektedir. Su kalitesi açısından
bir takım parametreler vardır. Sudaki çözünmüş oksijen miktarı, su kalitesi açısından çok
önemli bir parametredir, su kalitesiyle ilgili diğer parametreler arasında sıcaklık, pH değeri,
elektriksel iletkenlik, askıdaki katı maddeler, bulanıklık ve çözünmüş oksijen
konsantrasyonu bulunmaktadır (Karpuzcu, 1996). Suda meydana gelen birçok biyolojik
faaliyet ve kimyasal reaksiyonlarda oksijen kullanılmasından dolayı zaman içerisinde sudaki
çözünmüş oksijen konsantrasyonu gittikçe azalır ve su kalitesinde de bu nedenle düşüş
meydana gelir. Suda yaşayan balık vb. organizmaların türüne göre, sudaki erimiş oksijenin
en az 4 mg/lt veya 5 mg/lt den az olmaması gerektiği bilinmektedir (Baylar ve ark. 2011).
Bu seviyelerin altına inildiğinde yaşamları risk altına gireceği için su kalitesini artırmak
gerekir. Düşen su kalitesini artırmak amacıyla da kullanılan yöntemlerden biri de
havalandırma yöntemidir.
Havalandırma; oksijenin, atmosferden alınarak yeniden suya kazandırılması işlemi
olarak tarif edilebilir. Teorik olarak bu işlemdeki gaye gazların suya transfer edilmesi veya
bu gazların sulardan uzaklaştırılmasıdır (Eroğlu, 1991). Suların havalandırılmasına
aşağıdaki durumlarda ihtiyaç duyulur:
• Oksijen kazandırmak: Demir (Fe++ ) veya Manganın (Mn++) oksidasyonu veya
Amonyumun (NH4+) giderilmesi, biyolojik tasfiye, nehir veya göllerde çözünmüş oksijen
standartlarının karşılanabilmesi için.
• Karbondioksit gidermek veya kazandırmak: Karbondioksitin (CO2) bazen sudan
uzaklaştırılarak azaltılması bazen de suya verilerek sudaki oranın artırılması gereklidir.
Sudaki bu karbondioksit dengesinin sağlanması için.
1
• Metanın giderilmesi: Anaerobik ayrışmanın ürünlerinden olan metan gazının sudan
uzaklaştırılması için.
• Uçucu yağlar ve kimyasal maddelerin giderilmesi: Bu maddeler suya kötü koku ve
tat verdiklerinden ve sağlığa zararlı olduklarından dolayı sudan uzaklaştırılmaları için.
• Hidrojen sülfür gidermek: Suda istenmeyen koku ve tadın giderilmesi, metallerin
korozyonunun azaltılması ve çimentonun ayrışmasının önlenmesi için.
Havalandırmada Oksijen transferinin hızlandırılması için, çok miktarda hava
kabarcığının su içerisine zerk edilmesi gerekmektedir. Bu hava kabarcıkları, kütle transferi
için mevcut olan yüzey alanını arttırır ve böylelikle transfer daha verimli bir şekilde
gerçekleşir (Özkan, 2005). Su mühendisliğinde son yıllarda popüler hale gelmiş olan
venturilerde, havalandırma için kullanılan yöntemlerden biridir.
2
2. YAPAY SİNİR AĞLARI
2.1. Yapay Zekâ ve Akıllı Sistemler
Yapay zekâ, insan zekâsının gerçekleştirebildiği algılama, öğrenme, çıkarım yapma
ve karar verme gibi karmaşık davranışları sergileyebilmesi beklenen yapay bir sistemdir
(Turan, 2007). Yani, insan zekâsını bilgisayarların taklit etmesini sağlayan bir sistemdir.
Yapay zekâ, insan tarafından yapıldığında zekâ olarak adlandırılan davranışların makine
tarafından da yapılabilmesidir.
Yapay zekâ, bilgisayarları akıllı yapma bilimidir ve hem bilgisayarları daha faydalı
hale getirmek isteyenler, hem de zekânın doğasını anlamak isteyenler tarafından uygulana
gelmektedir. Zekânın doğası ile ilgili olanların amacı, zekâyı birebir taklit etmek değil ama
programları zeki hale getirmektir (HAK, 1996).
Yapay zekâ, bilgisayar bilimlerinin akıllı niteliklere sahip bilgisayar sistemleri
tasarlamakla uğraşan koludur. Burada bahsedilen akıl öğrenme, dili kullanabilme, akıl
yürütme, problem çözme gibi insani niteliklerdir (Cogito, 1998).
Yapay zekâ, insan aklının nasıl çalıştığını gösteren çalışmalar bütünüdür denebilir.
Tarihte idealize edilmiş tanımıyla yapay zekâ konusundaki ilk öncü çalışmalardan biri
McCulloch ve Pitts tarafından yapılmıştır. Bu araştırmacıların önerdiği, yapay sinir
hücrelerini kullanan hesaplama modeli, önermeler mantığı, fizyoloji ve Turing’in hesaplama
kuramına dayanmaktadır. Bu sayede her hangi bir hesaplanabilir fonksiyonun sinir
hücrelerinden oluşan ağlarla hesaplanabileceğini ve mantıksal “ve” ile “veya” işlemlerinin
gerçekleştirilebileceğini göstermişlerdir. Bu ağ yapılarının uygun şekilde tanımlanmaları
halinde öğrenme becerisi kazanabileceğini de ileri sürmüşlerdir. Hebb, sinir hücreleri
arasındaki bağlantıların şiddetlerini değiştirmek için basit bir kural önerince, öğrenebilen
yapay sinir ağlarını gerçekleştirmek de olası hale gelmiştir. 1950’lerde Shannon ve Turing
bilgisayarlar için satranç programları yazmışlardır. İlk yapay sinir ağı temelli bilgisayar
SNARC, MIT’de Minsky ve Edmonds tarafından 1951’de yapılmıştır. Çalışmalarını
Princeton Üniversitesi’nde sürdüren Mc Carthy, Minsky, Shannon ve Rochester’le birlikte
1956 yılında Dartmouth’da iki aylık bir workshop düzenlemişlerdir. Bu toplantıda birçok
çalışmanın temelleri atılmakla birlikte, toplantının en önemli özelliği Mc Carthy tarafından
önerilen yapay zekâ adının konması olmuştur. İlk kuram ispatlayan programlardan Logic
Theorist (Mantık Kuramcısı) burada Newell ve Simon tarafından tanıtılmıştır. Daha sonra
3
Newell ve Simon, “insan gibi düşünme” yaklaşımına göre üretilmiş ilk program olan General
Problem Solver (Genel Sorun Çözücü) ‘ı geliştirmişlerdir. Simon, daha sonra fiziksel simge
varsayımını ortaya atmış ve bu kuram, insandan bağımsız zeki sistemler yapma
çalışmalarıyla uğraşanların hareket noktasını oluşturmuştur. Bundan sonraki yıllarda mantık
temelli çalışmalar egemen olmuş ve programların başarımlarını göstermek için bir takım
yapay sorunlar ve dünyalar kullanılmıştır. Daha sonraları bu sorunlar gerçek yaşamı hiçbir
şekilde temsil etmeyen oyuncak dünyalar olmakla suçlanmış ve yapay zekânın yalnızca bu
alanlarda başarılı olabileceği ve gerçek yaşamdaki sorunların çözümüne ölçeklenemeyeceği
ileri sürülmüştür (http://www.yapay-zeka.org).
Geliştirilen programların gerçek sorunlarla karşılaşıldığında çok kötü bir başarı
göstermesinin ardındaki temel nedeninin, bu programların yalnızca sentetik bir şekilde
çalışıp konu ile ilgili bilgileri kullanmamasının olduğu düşünülmüştür. Bu dönemin en ünlü
programlarından Weizenbaum tarafından geliştirilen Eliza, karşısındaki ile sohbet edebiliyor
gibi görünmesine karşın, yalnızca karşısındaki insanın cümleleri üzerinde bazı işlemler
yapabilmektedir. İlk makine çevirisi çalışmaları sırasında benzeri yaklaşımlar kullanılıp çok
gülünç ve garip çevirilerle karşılaşılınca bu çalışmaların desteklenmesi durdurulmuştur. Zeki
davranışı üretmek için bu çalışmalarda kullanılan temel yapılardaki bazı önemli
yetersizliklerin de ortaya konmasıyla birçok araştırmacılar çalışmalarını durdurmuşlardır.
Buna en temel örnek, yapay sinir ağları konusundaki çalışmaların Minsky ve Papert’in
1969’da yayınlanan Perceptrons adlı kitaplarında tek katmanlı algılama araçlarının bazı basit
problemleri çözemeyeceğini gösterip aynı kısırlığın çok katmanlı algılama araçlarında da
beklenilmesi gerektiğini söylemeleri ile bıçakla kesilmiş gibi durmasıdır. Yapay zekâ
alanında durmuş olan çalışmaların yeniden bir canlanmaya yol açması ise her sorunu
çözecek genel amaçlı program yerine belirli bir uzmanlık alanındaki bilgiyle donatılmış
programlar kullanma fikriyle olmuştur. Bu fikirle kısa sürede içinde de uzman sistemler adı
verilen bir metodoloji gelişmiştir. Fakat burada çok sık rastlanan tipik bir durum ortaya
çıkmıştır. Şöyle ki bir otomobilin tamiri için önerilerde bulunan uzman sistem programının
otomobilin ne işe yaradığından haberi olmamasıdır. İnsanların iletişimde kullandıkları
Türkçe, İngilizce gibi doğal dilleri anlayan bilgisayarlar konusundaki çalışmalar bu sıralarda
hızlanmaya başlamıştır. Doğal dil anlayan programların dünya hakkında genel bilgiye sahip
olması ve bu bilgiyi kullanabilmek için genel bir metodolojisi olması gerektiği belirtilmiştir.
Uzman dizgelerin başarıları ilk ticari uygulamaları da beraberinde getirmiştir. Yapay zekâ
yavaş yavaş bir endüstri haline dönüşmeye başlamıştır. DEC tarafından kullanılan ve müşteri
4
siparişlerine göre donanım seçimi yapan R1 adlı uzman sistem şirkete o dönemde bir yıl için
40 milyon dolarlık tasarruf sağlamıştır. Birden diğer ülkelerde yapay zekâyı yeniden
keşfederek araştırmalara büyük kaynaklar ayırmaya başlamışlardır. 1988’de yapay zekâ
endüstrisinin cirosu 2 milyar dolara ulaşmıştır. Yapılan bütün bu çalışmaların sonucunda
yapay zekâ araştırmacıları iki guruba ayrılmışlardır. Bir grup insan gibi düşünen sistemler
yapmak için çalışırken, diğer grup ise rasyonel karar verebilen sistemler üretmeyi
amaçlamıştır (http://www.yapay-zeka.org).
Yapay zekâ ile ilgili çalışmalar yıllardır sürdürülmekte ve her geçen gün
geliştirilmektedir. Günümüzde de birçok alanda uygulamaları bulunmaktadır. İnsanoğlunun
karmaşık işlemleri yapay zekâ sayesinde daha kısa zamanda ve de daha az maliyetle
yapabilmesi ile yapay zekânın önemi her geçen gün daha da artmaktadır.
Yapay zekâ'nın amacı: Zekâ denen şeyin ne olduğunu anlamak, makinelere akıllı
davranışlar kazandırmak ve akıllı davranış kazanan makineleri normalde zaman ve maddi
külfet gerektiren işlerde, daha hızlı ve pratik bir çözüme ulaşabilmek için, insanın yerine
kullanmak olarak özetlenebilir.
Akıllı davranışla kastedilen nedir? Sorusuna şu şekilde cevap verilebilir. Akıllı
davranış insan zekâsının yapabildiği; düşünebilme ve muhakeme edebilme, öğrenme ve
algılama, öğrenilen bilgiyi anlama ve kullanma, tecrübe edebilme, karışıklıkları çözebilme,
yeni bir duruma karşı başarılı ve çabuk bir şekilde uyum sağlayarak cevap verebilme,
şaşırtıcı ve alışık olunmayan durumlarla baş edebilme gibi davranışlar sergilemedir.
Yapay zekâ tekniklerinden bazıları olarak yapay sinir ağları, uzman sistemler,
bulanık sistemler ve genetik algoritmalar olarak sayılabilir.
Yapay sinir ağları: Biyolojik sinir sisteminin matematiksel olarak modellenmesidir.
Yapay sinir ağları örüntü tanımada oldukça başarılıdır (Şen, 2004). İnsan beyninin
varsayılan çalışma prensibini örnek alarak kendine model edinmiş yapay sistemlerdir (Şen,
2004; Taylan, 2008). Yapay sinir ağları; insan beyninin temel işlem elemanı olan nöronu
şekilsel ve işlevsel olarak basit bir şekilde taklit etme yeteneğine sahip olan ve bu yolla
biyolojik sinir sisteminin basit bir simülasyonu olarak oluşturulan programlardır (Gündüz,
2011). Beynin öğrenme kapasitesi, nöronlar ve bunların birbiri ile olan bağlantısına bağlıdır.
Yapay sinir ağları, kısaca beynin çok basit bir nöron modelinin benzetimidir. Bu şekilde elde
edilen ağ ile öğrenme olayı gerçekleşir (Tektaş ve ark., 2002). Öğrenme kabiliyeti,
5
adaptasyonu, az bilgi ile çalışabilme özelliği, hızlı çalışması ve tanımlama kolaylığı ile
modern bilimin en popüler konularının başında gelmekte olan yapay sinir ağları, öğrenme
yoluyla bilgi ve tecrübenin artırılması ve öğrenilenlerden faydalanarak sonuç üretilmesi
prensibiyle işlemekte olan sistemlerdir (Şen, 2004; Öztürkler, 2013).
Uzman sistemler: Kural tabanlı bir sistem olarak nitelendirilebilir. Burada
oluşturulan kurallar bir uzmanın görüşü veya tecrübesine dayandırılarak oluşturulur.
Oluşturulan bu kurallardan, insanın neden-sonuç ilişkisine bağlı kalarak bir sonuca varması
gibi mantıksal işlemler sonucunda bir çıkarım yapılır. Uzman sistemler kısaca, çözümü kesin
belli olmayan problem tipleri için bazı algoritmik olmayan uzmanlıkları somutlaştıran bilgi
uygulamalarıdır (Gülbağ, 2006).
Bulanık sistemler: Bulanık mantık temellidir. Belirsizlik altında karar verme
tekniğidir (Turan, 2007). Bulanık mantık kavramı genel olarak insanın düşünme biçimini
modellemek için çalışır. Klasik küme kavramında bir üye bir kümenin üyesidir veya üyesi
değildir. Bulanık mantık kavramında bir üyenin bir kümenin üyesi olup olmadığı üyelik
fonksiyonları ile belirlenir. Bu kavram ile bulanık mantığın kullandığı çıkarım yöntemleri
kullanılarak olaylar hakkında yorum yapmaya çalışılır. Bulanık mantığın en güçlü tarafı var
olan bir uzman bilgisinin kullanılmasıdır. Fakat bu durum uzman bilgisinin tam olarak elde
edilemediği durumlarda ise büyük bir dezavantaj oluşturmaktadır (Tektaş ve ark., 2002).
Genetik algoritma: Doğanın kullanmış olduğu biyolojik seçim modelini benzeterek
çözüm arayan bir optimal arama algoritmasıdır. Genetik algoritma (GA) süreci doğal evrime
benzetilir. Bu nedenle üreme (Reproduction), çaprazlama (Crossover), mutasyon (Mutation)
gibi doğal evrimde kullanılan operatörleri ihtiva eder. Genetik algoritma doğrudan
parametrelerle değil, kodlanmış parametre dizisiyle çalışmaktadır. Bu şekilde çalışması ise
kullanıcının problemleri bir değişken optimizasyon problemi gibi çözmesine imkan tanır
(Gülbağ, 2006).
Bu çalışmada, Venturi borusunun en uygun delik yerinin tahmini için yapay sinir ağı
(YSA) kullanarak bulgular elde edilmiş ve elde edilen bulguların değerlendirilmesi
yapılmıştır.
6
2.2. Yapay Sinir Ağları Tanımı
İnsanoğlu bulunduğu dönemin teknolojik şartlarını kullanarak doğada meydana
gelen olayları anlayıp kavramaya çalışmış, sebep-sonuç ilişkilerini irdeleyebilmek için
birtakım yöntemler geliştirmiştir. Geliştirilen yöntemlerin bazıları canlı organizmalardan
ilham alınarak ortaya çıkmıştır. Bu geliştirilen yöntemlerde organizmaların işleyişini
matematiksel olarak ifade edebilme ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu organizmaların
işleyişlerinin matematikle ifade edilmeye çalışılması ile ortaya çıkan yöntemlere ise
verilebilecek en güzel örneklerden birisi de yapay sinir ağlarıdır (Şen, 2004). Yapay sinir
ağları (YSA), insan beyninin özelliklerinden olan öğrenme yolu ile yeni bilgiler üretebilme,
yeni bilgiler oluşturabilme ve keşfedebilme gibi yetenekleri herhangi bir yardım almadan
otomatik olarak yapabilmek amacı ile geliştirilen bilgisayar sistemleri olarak tanımlanabilir.
Bu yetenekleri geleneksel programlama yöntemi ile gerçekleştirmek oldukça zor hatta
imkânsızdır. Bu nedenle YSA’nın programlanması çok zor veya mümkün olmayan olaylar
için geliştirilmiş adaptif bilgi işleme sistemi olduğu da söylenebilir (Duman, 2006).
Genel anlamda YSA, beynin bir işlevini yerine getirme yöntemini modellemek için
tasarlanan bir bilgisayar sistemi olarak tanımlanabilir. Bir YSA, yapay sinir hücrelerinin
birbirleri ile çeşitli şekillerde bağlanmasıyla oluşur. YSA’lar öğrenme algoritmaları ile
öğrenme sürecinden geçtikten sonra, bilgiyi toplama, hücreler arasındaki bağlantı ağırlıkları
ile bu bilgiyi saklama ve genelleme yeteneğine sahip olurlar. YSA’lar yapılarına göre farklı
öğrenme yaklaşımları kullanmaktadırlar (Saraç, 2004).
YSA’nın herkes tarafından kabul edilen genel bir tanımı bulunmamakla birlikte
literatürdeki yaygın olarak kullanılan ve kabul görmüş bazı tanımları şu şekildedir.
YSA; insan beynindeki biyolojik sinir sistemi örnek alınan bir bilgi işlem
paradigması olarak; bu paradigmanın anahtar elemanı ise bilgi işlem sisteminin yapısı olarak
tanımlanmıştır (Kang ve ark., 1992).
YSA; bir sinir ağı olarak, bilgiyi depolamak için doğal eğilimli basit birimlerden
oluşan paralel dağıtılmış bir işlemcidir (Haykin, 1999).
7
2.3. Yapay Sinir Ağlarının Tarihçesi
İnsan beyni hakkındaki ilk çalışmalar çok eski zamanlara dayanmaktadır. Modern
elektroniğin gelişmesi ile birlikte, bu düşünce işlemini kullanmaya çalışmak doğal hale
gelmiştir (Elmas 2003). Beynin fonksiyonları hakkında bilgi veren ilk eser 1890 yılında
William James tarafından yayımlanmıştır. Nöroloji ve psikoloji alanlarında yapılan
çalışmaların sinir hücrelerinin yapısı ve sinir ağlarının çalışma biçimlerindeki bilinmeyenleri
aydınlatmada alınan yol, yapay sinir ağlarının gelişimine önemli katkılar yapmıştır (Baş,
2006).
1940’dan önce Helmholtz, Pavlov, Poincare gibi bazı bilim adamlarının yapay sinir
ağları kavramı üzerinde çalıştıkları bilinmektedir, ancak bu çalışmaların matematiksel bir
tabanı yoktur. 1940’lı yıllarda McCulloch ve Pitts, Hebb, Rosenblatt gibi bilim adamlarının
bu konudaki çalışmaları yapay sinir ağları çalışmalarının mühendislik alanına kayması ve
günümüzdeki yapay sinir ağlarının temelinin oluşmasına neden olmuştur (Mehrotra ve ark.,
1997).
Modellemeye yönelik araştırmaların başlangıcı, aynı zamanda bir dönüm noktası
olarak kabul edilen çalışma, 1943 yılında bir sinir doktoru olan Warren McCulloch ve bir
matematikçi olan Walter Pitts tarafından Bulletin of Mathematical Biophysics dergisinde “A
Logical Calculus of the Ideas Immanent in Nervous Activity” adı ile yayımlanan ve bir sinir
hücresinin ilk matematiksel modelininin öne sürüldüğü çalışmalarıdır. Donald Hebb 1949
yılında yayımlanan “The Organization of Behavior” adlı kitabı ile öğrenebilen ve uyum
sağlayabilen sinir ağları modeli için temel olacak Hebb Kuralı’nı ortaya koymuştur. Hebb
kuralı; sinir ağlarının bağlantı sayısının değiştirilebilmesi durumunda ağın öğrenebileceğini
ileri sürer (Mehrotra ve ark., 1997).
1958 yılında Frank Rosenblatt tarafından geliştirilen “Perceptron” (Perseptron)
yapay sinir ağlarındaki çalışmaları hızlandırmıştır. Perseptron tek katmanlı, eğitilebilen ve
tek çıkışa sahip olan bir yapay sinir ağıdır. Perseptronun daha sonra geliştirilecek ve yapay
sinir ağları çalışmalarında devrim kabul edilen çok katmanlı yapay sinir ağlarının temelini
oluşturması açısından tarihsel önemi vardır. 1959 yılında Bernand Widrow ve öğrencisi
Marcian Hoff, ADALINE (Adaptif Lineer Nöron - Adaptive Linear Neuron) modelini ortaya
atmışlardır. Yapay sinir ağlarının mühendislik uygulamalarında kullanılmaya başlanması
için atılan ilk adımlardan biri bu modeldir, Model 1970’lerin sonlarında ortaya çıkan ve
ADALINE modelinin çok katmanlı hali olan MADALINE’nın (Çoklu Adaptif Lineer Nöron
8
- Multi Adaptive Linear Neuron) temelini oluşturur. Sonrasında telefon hatlarında oluşan
yankıları yok eden bir sistem olarak kullanılması ile de gerçek dünya sorunlarına uyarlanmış
ilk yapay sinir ağı ünvanını almıştır (Öztemel, 2012).
Yapay zekâ çalışmalarının o devirde önde gelen isimleri Marvin Minsky ve Seymour
Papert 1969 yılında yayımladıkları “Perceptrons” adlı kitaplarında perseptronun bilimsel bir
değerinin olmadığını, doğrusal olmayan problemlere çözüm üretemediğini vurgulamışlar ve
buna ispat olarak XOR (Dışlamalı yada -exclusive-or) probleminin perseptron ile
çözülememesini örnek göstermişler. Bu olay yapay sinir ağlarının problem çözümlerinde
uygulanabilirliğine olan inancın zayıflamasına, bu çalışmalara destek veren ve ABD
Pentagon’da yer alan DARPA (Savunma Bakanlığı İleri Araştırma Projeleri Ajansı Defense Advanced Research Projects Agency) isimli organizasyonun desteğini çekmesine
neden olmuştur. Bu olaydan sonra yapay sinir ağları ile ilgili çalışmalar durma noktasına
gelmiştir. Fakat yapay zekâ alanındaki diğer yöntemlerin desteklenmesi artmıştır. Ancak
yine de Shun-ichi Amari, James Anderson, Michael Arbib, Kunihiko Fukushima, Stephen
Grossberg, Teuvo Kohonen, Arthur Little, Cristoph von der Malsburg ve Paul Werbos gibi
bazı bilim adamları yapay sinir ağları alanındaki çalışmalarını sürdürmüşlerdir (Gülseçen,
1993).
Seksenli yıllar, teknolojinin gelişmesiyle beraber yapay sinir ağları araştırmalarının
yaygınlaşmasının hızlanmaya başladığı dönemdir. 1982 ve 1984 yıllarında John Hopfield
tarafından yayımlanan çalışmalar, farklı tipteki yapay sinir ağlarının matematiksel
modellerini üretmiş ve özellikle geleneksel bilgisayar programlama yöntemleriyle
çözülemeyen problemlerin yapay sinir ağları ile çözülebileceğini göstermiştir. Bu
çalışmaların pratikte uygulanabilirliği yapay sinir ağlarına olan ilginin yeniden artmasına
neden olmuştur. 1982 yılında Kohonen “özörgütlemeli nitelik haritaları (selforganizing
feature maps - SOM) konusundaki çalışmasını yayımlamıştır. Hinton ve çalışma arkadaşları
da bu çalışmadan yola çıkarak Boltzman makinesini geliştirmiştir. 1986’da Rumelhart ve
McClelland karmaşık ve çok katmanlı ağlar için geri yayılım öğrenme algoritmasını
(backpropagation) ortaya koymuşlardır. Bu çalışma ile Parker ve Werbos’un yaptıkları
araştırmalar, tek katmanlı ağlarla çözülemeyen XOR probleminin çözülmesini sağlamıştır
(Mehrotra ve ark., 1997).
9
1987 yılında yapılan ilk yapay sinir ağları sempozyumundan sonra her sene değişik
sempozyumlar ve konferanslar yapılmaya başlanmıştır. Bu sempozyumlarda ve
konferanslarda yapay sinir ağları tartışılmakta ve yeni modeller ve öğrenme teknikleri ortaya
atılmaktadır (Öztemel, 2012).
Yapay sinir ağlarındaki bu ilerlemeye donanım teknolojisindeki gelişmelerin de çok
katkısı olmuştur. Bilgisayarın boyutları küçülmüş kapasiteleri ve hızları artmıştır. Bu da
yapay sinir ağlarının kullanımını kolaylaştırmıştır (Öztemel, 2012). Bazı araştırmacılar yapı
tanımlama (pattern recognition) gibi problemlerin çözümüne yönelik çalışmalarını
sürdürmüşlerdir. Bu dönem süresince bazı paradigmalar ortaya atılmıştır. Carpenter ve
Grossberg (1995) tarafından yapılan çalışmalar, yankı (resonating) algoritmaları araştıran
bir düşünce okulunun temellerini atmıştır. Ayrıntılı kitaplar ve konferanslar çok farklı
alanlarda uzmanlaşmış insanlara bir forum imkânı ve dolayısı ile bir etkileşim sağlamıştır.
Akademik programlar oluşturulmuş ve en önemli üniversitelerde dersler açılmıştır. Artan
ilgi ile beraber bu alandaki araştırmalara yönelik fonların da artmasını sağlanmış ve
enstitüler kurulmuştur (Yurtoğlu, 2005).
Sağlanan önemli ilerleme, günümüzde yapay sinir ağları alanında daha ileri
araştırmalar için gerekli ilgiyi ve de bilgi birikimini sağlamaktadır. Her geçen gün sinir
sistemi tabanlı işlemciler oluşturulmakta ve karmaşık problemlerin çözümüne yönelik
uygulamalar geliştirilmektedir. Kısacası, bu alanın günümüzde bir geçiş dönemi içinde
olduğu görülmektedir (Yurtoğlu, 2005).
2.4. Yapay Sinir Ağlarının Avantajları ve Dezavantajları
Yapay sinir ağlarının en büyük avantajı, öğrenme kabiliyetinin olması ve farklı
öğrenme algoritmaları kullanabilmesidir. Yapay sinir ağları uyarlanabilir ve esneyebilir. Tek
bir yapay sinir ağı, herhangi bir işleve ilke olarak yaklaşabilir. Yapay sinir ağlarını yapısını
ve öğrenme kuralını değiştirmek zorunluluğu yoktur. Sadece öğretim materyalini
değiştirerek öğrenme sağlayabilir. Bunlara karşılık dezavantajları ise sistemin çalışmasının
analiz edilememesi ve öğrenme işleminde başarılı olunama riskinin olmasıdır.
10
Yapay sinir ağlarının avantaj ve dezavantajları aşağıdaki gibi sıralanabilir:
Avantajları:
• Matematiksel modele ihtiyaç duymazlar.
• Matematiksel modele ihtiyaç duymadıkları için matematiksel olarak modellenmesi
zor olan ya da mümkün olmayan problemleri rahatlıkla çözümleyebilirler.
• Kural tabanı kullanımı gerektirmezler.
• Öğrenme kabiliyetleri vardır ve farklı öğrenme algoritmalarıyla öğrenebilirler.
• Bir problem için ağ modelleneceği zaman herhangi bir bilgiye ihtiyaç duyulmaz
sadece örnek gereklidir. Örnek bulmaksa bilgi bulmaktan daha kolaydır.
• Gerçek hayatta olaylar ve olayların arkasındaki değişik etkenlerin birbiri ile
ilişkilerini bilmek oldukça zordur. Ancak bu yapay sinir ağları ile otomatik olarak yapılır.
• Olaylar ve olaylar arasındaki ilişkiler doğrusal olmadığı için bu tür problemleri
modellemek de, çözmek de oldukça zordur. Çözüm için bazı varsayımlar yapmaya ihtiyaç
duyulur. Bu da modellenen sistem ile gerçek sistem arasında farklılık olmasına neden olur.
Oysa yapay sinir ağları doğrusal olmayan ilişkileri içinde geleneksel yöntemlerden çok daha
iyi ve gerçekçi çözümler üretir.
• Yapay sinir ağı uygulamaları hem pratik hem de ekonomiktir. Sadece problemle
ilgili örneklerin toplanması ve basit bir program ile problem rahatlıkla çözülebilir.
• Yapay sinir ağları diğer sistemlere göre zaman bakımından da oldukça verimlidir.
Örneklerin bulunması, probleme uygun ağın oluşturulması, ağın öğrenmesi, diğer örnekler
için kullanıma geçmesi oldukça kısa bir zaman dilimi içerisinde yapılabilmektedir.
• Yapay sinir ağları aynı olay için yeni olguların, yeni bilgilerin olması ve bazı
değişikliklerin söz konusu olması durumunda yeniden eğitilip ortama uyum sağlayabilirler.
• Yapay sinir ağları paralel olarak çalıştığı için gerçek-zamanlı uygulamalar için
kullanımı daha kolaydır.
11
Dezavantajları:
• Sistem içerinde ne olduğu bilinemez.
• Kararlılık analizi bazı ağlar haricinde yapılamaz.
• Farklı sistemlere uyarlanması zor olabilir.
• Yapay sinir ağları ile bir uygulama geliştirilirken ne model seçiminde nede ağların
topolojisini belirlerken herhangi bir kural yoktur. Doğru seçimlerin yapılması tamamen
kullanıcının tercihlerine ve tecrübesine bağlıdır.
• Herhangi bir problem için örneklerin belirlenmesinde de yine bir kural söz konusu
değildir. Bu nedene yine kullanıcı tarafından örnekler belirlenip formülize edilmelidir.
• Ağın davranışlarının açıklanması mümkün olmadığı için ağa olan güven
azalmaktadır.
• Bazı durumlarda ağın eğitiminin gerçekleşmesi uzun zaman alabilir.
• Geleneksel yöntemlerle en uygun sonuçları üretilebilirken, yapay sinir ağları ile
bulunan çözümün en uygun çözüm olduğunu söylemek mümkün değildir. Sadece bulunan
çözümün iyi çözümlerden biri olduğu söylenebilir.
• Örneklerin bulunmasının zor olduğu ya da doğru örnekler için karar verilemediği
durumlarda tutarlı ve sağlıklı bir çözüm üretilememektedir (Elmas, 2003).
2.5. Biyolojik Nöron Yapısı
Beyin nöron adı verilen birçok sinir hücresinin bir araya gelmesinden oluşmaktadır.
İnsan bünyesinde yer alan tüm diğer hücreler belli bir süre sonunda ölürler ve yerlerine yenisi
üretilirken nöronlar kendiliklerinden ölmezler. Bu durum belki de bilgilerin nasıl kalıcı
olduğunu da açıklamaktadır. İnsan vücudunda yaklaşık olarak 1011 nöron bulunmaktadır.
Şekil 2.1’de biyolojik bir nöron görülmektedir (Kohonen, 1998).
12
Şekil 2.1. Tipik bir biyolojik nöron (Özpolat, 2008).
Biyolojik nöron, bir çekirdek, gövde ve iki uzantıdan oluşmaktadır. Bunlardan kısa
ve dallanmış olan dendrit giriş bilgilerini alır, uzun ve tek olan akson ise çıkış bilgilerini
diğer nöronlara taşır. Akson ve dendritin birleşim yerine sinaps adı verilir. Bunlar
nöronlardan aldığı sinyalleri değerlendirirler ve eşik değeri üzerinde bir giriş varsa bir
sonraki hücreye iletirler (Demir, 1997).
Şekil 2.2’de bir nöron hücresinin yapısı ve iletim şekli verilmiştir. Beyin, sıkışık
olarak ara bağlaşımlı milyarlarca nörondan oluşmaktadır. Her eleman kendi aralarında
oldukça çok sayıda nörona (eleman basına yaklaşık olarak 104 bağlantı) bağlanmıştır. Bir
nöronun aksonu (çıkış yolu) ayrıştırılmıştır ve bir sinaps olarak adlandırılan bir jonksiyon
vasıtasıyla diğer nöronların dendritlerine bağlanmıştır. Bu jonksiyon uçlarındaki iletim
doğal olarak kimyasaldır ve işaretin miktarı, akson tarafından serbest bırakılan kimyasalların
büyüklüğüne bağlı olarak transfer edilir ve dendritler vasıtasıyla alınır. Bu sinaptik
büyüklük, beyin öğrenirken neyin modifiye edildiğini belirtir. Bu sinaps, beynin temel hafıza
mekanizmasına dayanarak nöron içerisindeki bilginin işlenmesi ile birleştirilir (Duman,
2006).
13
Şekil 2.2. Biyolojik sinir hücresi ve bileşenleri (Sağıroğlu ve ark., 2003).
Biyolojik sinir sistemi, merkezinde sürekli olarak bilgiyi alan, yorumlayan ve uygun
bir karar üreten beynin (merkezi sinir ağı) bulunduğu 3 katmanlı bir sistem olarak açıklanır.
Alıcı sinirler (receptor) organizma içerisinden ya da dış ortamlardan algıladıkları uyarıları,
beyine bilgi ileten elektriksel sinyallere dönüştürür. Tepki sinirleri (effector) ise, beynin
ürettiği elektriksel darbeleri organizma çıktısı olarak uygun tepkilere dönüştürür. Şekil
2.3’de bir sinir sisteminin blok gösterimi verilmiştir (Özpolat, 2008).
Şekil 2.3. Biyolojik sinir sisteminin blok gösterimi (Özpolat, 2008).
Şekil 2.4’de sinir sisteminde bilgi akışı döngüsü gösterilmiştir. Aşağıdaki şekilde
görüldüğü gibi bilgi işlenmekte, değerlendirilmekte ve merkezi sinir sisteminde depolanan
bilgiyle karşılaştırılmaktadır. Gerekli olduğunda komutlar o yerde üretilir ve motor
organlara iletilir. Motor organlar eylemi doğrulayan geri beslemeli bağlantılarla merkezi
sinir sistemini yönetir ve denetlerler. İç ve dış geri beslemeli kontrolün her ikisi de
komutlarla gerçekleştirilir. Görüldüğü üzere tüm sinir sisteminin yapısı kapalı-çevrim bir
kontrol sistemini anımsatmaktadır (Özpolat, 2008).
14
Şekil 2.4. Sinir sisteminde bilgi akışı (Özpolat, 2008).
Milyarca sinir hücresinin bir araya gelmesiyle birlikte sinir sistemi meydana
gelmektedir. YSA’lar, insan beyninin çalışma prensibini örnek alarak geliştirilmeye
çalışılmıştır bundan dolayı haliyle aralarında yapısal olarak birtakım benzerlikler mevcuttur.
Bu benzerlikler Çizelge 2.1’de verilmiştir (Sağıroğlu ve ark., 2003).
Çizelge 2.1. Sinir sistemi ile YSA’nın benzerlikleri (Sağıroğlu ve ark., 2003).
Biyolojik Sinir Sistemi
Yapay Sinir Ağları
Sinir sistemi
Sinirsel hesaplama sistemi
Nöron (Sinir)
İşlem elemanı
Dendrit
Toplama fonksiyonu
Hücre gövdesi
Transfer fonksiyonu
Aksonlar
Eleman çıkışı
Sinapslar
Ağırlıklar
15
İstatistiksel prensiplerle yapay sinir ağları arasındaki terminolojik benzerliklerde
Çizelge 2.2’de verilmiştir.
Çizelge 2.2.İstatistiksel yöntemlerle YSA’nın benzerlikleri (Sağıroğlu ve ark., 2003).
İstatiksel
Yapay Sinir Ağları
Model
Ağ
Tahmin
Öğrenme
Regresyon
Danışmanlı öğrenme
İnterpolasyon
Genelleştirme
Gözlem
Öğrenme algoritması
Parametre
Ağ parametreleri ( ağırlıklar, katsayılar)
Bağımsız değişken
Giriş verileri
Bağımlı değişken
Çıkış verileri
Sınırlı regresyonu
Ağırlık budama işlemi
2.6. Yapay Sinir Ağı Hücresi
Temel bir yapay sinir ağı hücresi biyolojik sinir hücresine göre çok daha basit bir
yapıya sahiptir. En temel nöron modeli Şekil 2.5’de görülmektedir. Yapay sinir ağı
hücresinde temel olarak dış ortamdan ya da diğer nöronlardan alınan veriler yani girişler,
ağırlıklar, toplama fonksiyonu, aktivasyon fonksiyonu ve çıkışlar bulunmaktadır. Dış
ortamdan alınan veri ağırlıklar aracılığıyla nörona bağlanır ve bu ağırlıklar ilgili girişin
etkisini belirler. Toplam fonksiyonu ise net girişi hesaplar, net giriş, girişlerle bu girişlerle
ilgili olan ağırlıkların çarpımının bir sonucudur. Aktivasyon fonksiyonu işlem süresince net
çıkışını hesaplar ve bu işlem aynı zamanda nöron çıkışını verir. Genelde aktivasyon
fonksiyonu doğrusal olmayan (nonlineer) bir fonksiyondur. Şekilde görülen b bir sabittir,
bias veya aktivasyon fonksiyonunun eşik değeri olarak adlandırılır. Nöronun matematiksel
modeli şöyledir:
16
Şekil 2.5. Temel yapay sinir ağı hücresi (Özpolat, 2008).
Çıkış, o = f (W.X + b)
Şeklinde nöron çıkışı hesaplanır. Buradaki W ağırlıklar matrisi, X ise girişler
matrisidir.
n giriş sayısı olmak üzere;
W= w1,w2, w3, ...., wn
X = x1, x2, x3, ..., xn
şeklinde yazılabilir.
Formalize edersek;
(2.1)
(2.2)
şeklinde de yazılabilir.
Yukarıdaki formülde görülen f aktivasyon fonksiyonudur. Genelde doğrusal
olmayan aktivasyon fonksiyonunun çeşitli tipleri vardır (Özpolat, 2008).
17
2.7. Aktivasyon Fonksiyonları
YSA hücre modellerinde kullanmak için, hücrenin gerçekleştireceği işleve göre
çeşitli tipte aktivasyon fonksiyonları bulunmaktadır. Aktivasyon fonksiyonları sabit
parametreli ya da uyarlanabilir parametreli seçilebilir. En uygun aktivasyon fonksiyonu
tasarımcının denemeleri sonucunda belli olur. Aktivasyon fonksiyonunun seçimi büyük
ölçüde yapay sinir ağının verilerine ve ağın neyi öğrenmesinin istendiğine göre değişir.
Geçiş fonksiyonları içinde en çok kullanılanı sigmoid ve hiperbolik tanjant fonksiyonlarıdır.
Mesela ağın, bir modelin ortalama davranışını öğrenmesi isteniyorsa sigmoid fonksiyon,
ortalamadan sapmanın öğrenilmesi isteniyorsa hiperbolik tanjant fonksiyon kullanılması
önerilmektedir.
Aşağıda, YSA hücre modellerinde yaygın olarak kullanılan dört tip aktivasyon
fonksiyonu hakkında bilgiler verilmiştir.
2.7.1. Doğrusal aktivasyon fonksiyonu
Şekil 2.6’da doğrusal aktivasyon fonksiyonu görülmektedir. Doğrusal aktivasyon
fonksiyon hücrenin net girdisini doğrudan hücre çıkışı olarak verir. Sürekli çıkışlar gerektiği
zaman çıkış katmanındaki aktivasyon fonksiyonunun doğrusal aktivasyon fonksiyonu
olabildiğine dikkat edilmelidir. Çoğunlukla ADALİNE olarak bilinen doğrusal aktivasyon,
klasik işaret işleme ve regresyon analizinde kullanılır. Denklemi şu şekildedir;
olmak üzere
(2.3)
formüldeki A sabit bir katsayısıdır.
18
Şekil 2.6. Doğrusal aktivasyon fonksiyonu (Özpolat, 2008).
2.7.2. Eşik aktivasyon fonksiyonu
Şekil 2.7’de eşik aktivasyon fonksiyonunun grafiği görülmektedir. Eşik aktivasyon
fonksiyonu eğer net değeri sıfırdan küçükse sıfır, sıfırdan daha büyük bir değer ise net
çıkışında +1 değeri verir. Eşik aktivasyon fonksiyonunun –1 ile +1 arasında değişeni ise
işaret aktivasyon fonksiyonu olarak adlandırılır. İşaret aktivasyon fonksiyonu, net giriş
değeri sıfırdan büyükse +1, sıfırdan küçükse –1, sıfıra eşitse sıfır değerini verir. Denklemleri
şu şekildedir:
(2.4)
(2.5)
Şekil 2.7. Eşik aktivasyon fonksiyonu (Özpolat, 2008).
19
2.7.3. Sigmoid aktivasyon fonksiyonu
Şekil 2.8’de sigmoid aktivasyon fonksiyonu görülmektedir. Lojistik fonksiyon
olarak da adlandırılmaktadır. Bu fonksiyonun lineer olmamasından dolayı türevi
alınabilmektedir. Böylece daha sonraki bölümlerde görülecek olan geri yayınımlı ağlarda
kullanmak mümkün olabilmektedir. Sürekli ve doğrusal olmayan bir fonksiyon olması
nedeniyle uygulamada en çok kullanılan aktivasyon fonksiyonudur. Denklemi şu şekildedir:
(2.6)
Şekil 2.8. Logaritma sigmoid aktivasyon fonksiyonu (Özpolat, 2008).
2.7.4. Tanjant hiperbolik fonksiyonu
Uygulamalarda çok kullanılan aktivasyon fonksiyonlarından biride Şekil 2.9’da
gösterilen Tanjant Hiperbolik fonksiyondur. Tanjant Hiperbolik fonksiyonu da doğrusal
olmayan türevi alınabilir bir fonksiyondur. +1 ile –1 arasında çıkış değerleri üreten bu
fonksiyon lojistik fonksiyona benzemektedir. Denklemi şu şekildedir:
(2.7)
YSA’ da kullanılan bu aktivasyon fonksiyonlarından başka fonksiyonlar da vardır.
Yapay sinir ağında hangi aktivasyon fonksiyonunun kullanılacağı probleme bağlı olarak
değişmektedir. Yukarıda verilen fonksiyonlar en genel aktivasyon fonksiyonlarıdır.
20
Şekil 2.9. Tanjant hiperbolik aktivasyon fonksiyonu (Turan, 2007).
2.8. Yapay Sinir Ağlarının Yapısı
Yapay sinir ağları, yapay sinir hücrelerinin birbirine bağlanmasıyla üç ana
katmandan oluşan yapılardır. Bunlar; giriş, ara ve çıkış katmanlarıdır.
Şekil 2.10’dan da görüleceği üzere, nöron girdileri sinaptik bağlantılar üzerindeki
ağırlıklar ile çarpılarak bir toplayıcıya uygulanmakta ve elde edilen toplam, nöronun
aktivasyon fonksiyonundan geçirilerek çıkışlar hesaplanmaktadır. (2.8) denkleminde
ağırlıklı toplamın oluşturulması, (2.9) denkleminde ise nöron çıkışının hesaplanması
verilmektedir (Başkan, 2004).
Şekil 2.10. Nöron matematik modeli (Efe, 2000).
21
(2.8)
(2.9)
S: Toplam Fonksiyonu
ui: Giriş Değerleri
wi: Ağırlık Değeri
o: Çıkış Değeri
Φ: Eşik
Ψ (S): Aktivasyon Fonksiyonu
Giriş katmanı: YSA’nın bir sonuç üretebilmesi için gerekli olan en temel verilerdir.
Dış dünyadan gelen girdiler ya da diğer hücrelerden gelen bilgilerin olduğu katmandır. Bu
katmanda dış dünyadan gelecek giriş sayısı kadar nöron bulunmasına rağmen genelde
girdiler herhangi bir işleme uğramadan alt katmanlara iletilmektedir (Başkan, 2004; Yaşar,
2004).
Ara katman: Giriş katmanından çıkan bilgiler bu katmana gelir. Ara katman sayısı
ağdan ağa değişebilir. Bazı YSA’lar da ara katman bulunmayabildiği gibi bazı YSA’lar da
ise birden fazla ara katman bulunabilmektedir. Ara katmanlardaki nöron sayıları giriş ve
çıkış sayısından bağımsızdır. Birden fazla ara katman olan ağlarda ara katmanların kendi
aralarındaki nöron sayıları da farklı olabilir. Ara katmanların ve bu katmanlardaki nöronların
sayısının artması hesaplama karmaşıklığını ve süresini arttırmasına rağmen YSA’nın daha
karmaşık problemlerin çözümünde de kullanılabilmesini sağlar (Başkan, 2004; Yaşar,
2004).
Çıkış katmanı: Ara katmanlardan gelen bilgileri işleyerek ağın girdi katmanından
gelen verilere karşılık olan çıktıları üreten katmandır. Bu katmanda üretilen çıktılar dış
dünyaya gönderilir. Geri beslemeli ağlarda bu katmanda üretilen çıktı kullanılarak ağın yeni
ağırlık değerleri hesaplanır (Başkan, 2004; Yaşar, 2004).
22
2.9. Yapay Sinir Ağlarının Sınıflandırılması
YSA’lar, birbirleri ile bağlantılı işlemci birimlerden (sinir hücresi) oluşurlar. Ağın
yapısını, her bir sinir hücresi arasındaki bağlantıların yapısı belirler. İstenilen çıktının
alınabilmesi için bağlantıların nasıl değiştirileceği öğrenme algoritması tarafından
gerçekleştirilir. Kullanılan öğrenme algoritmasına göre, hatayı sıfıra indirecek şekilde, ağın
ağırlıkları değiştirilir. YSA’lar yapılarına ve öğrenme algoritmalarına göre sınıflandırılırlar.
2.9.1. Yapay sinir ağlarının yapılarına göre sınıflandırılması
Yapay sinir ağları, yapılarına göre iki şekilde sınıflandırılır. Bunlar ileri beslemeli
(feedforward) ağlar ve geri beslemeli (feedback) ağlardır.
2.9.1.1. İleri beslemeli (feedforward) ağlar
İleri beslemeli yapay sinir ağlarında gecikmeler yoktur, bilgi akışının girişlerden
çıkışlara doğru yalnız bir yönde ilerlediği ağlardır. Çıkış değerleri öğreticiden alınan istenen
çıkış değeriyle karşılaştırılarak bir hata sinyali elde edilerek ağ ağırlıkları güncellenir. Şekil
2.11’de ileri beslemeli ağ yapısı görülmektedir.
Şekil 2.11. İleri beslemeli yapı (Özpolat, 2008).
2.9.1.2. Geri beslemeli (feedback) ağlar
Geri beslemeli sinir ağı, çıkış ve ara katlardaki çıkışların, giriş birimlerine veya
önceki ara katmanlara geri beslendiği bir ağ yapısıdır. Böylece girişler hem ileri yönde hem
de geri yönde aktarılmış olur. Şekil 2.12’de geri beslemeli bir ağ yapısı görülmektedir. Bu
çeşit sinir ağlarının dinamik hafızaları vardır ve bir andaki çıkış hem o andaki hem de önceki
girişleri yansıtır. Bundan dolayı, özellikle önceden tahmin uygulamaları için uygundurlar.
Bu ağlar çeşitli tipteki zaman serilerinin tahmininde oldukça başarı sağlamış ağlardır. Bu
ağlara SOM, Hopfield, Jordan, Elman Ağları örnek olarak verilebilir (Akgündoğdu, 2003).
23
Şekil 2.12. Geri beslemeli yapı (Özpolat, 2008).
2.9.2. Yapay sinir ağlarının öğrenmelerine göre sınıflandırılması
Öğrenme; gözlem, eğitim ve hareketin doğal yapıda meydana getirdiği davranış
değişikliği olarak tanımlanmaktadır. O halde birtakım metot ve kurallar, gözlem ve eğitime
göre ağdaki ağırlıkların değiştirilmesi sağlanmalıdır. Bunun için genel olarak üç öğrenme
metodundan ve bunların uygulandığı değişik öğrenme kurallarından söz edilebilir. Bu
öğrenme kuralları aşağıda açıklanmaktadır.
2.9.2.1. Danışmanlı öğrenme
Bu tip öğrenmede, YSA’na örnek olarak bir doğru çıkış verilir. İstenilen ve gerçek
çıktı arasındaki fark hata olarak ele alınır ve bu hata minimize edilmeye çalışılır. Bunun için
de bağlantıların ağırlıkları en uygun çıkışı verecek şekilde değiştirilir. Bu sebeple danışmanlı
öğrenme algoritmasının bir “öğretmene” veya “danışmana” ihtiyacı vardır. Şekil 2.13’te
danışmanlı öğrenme yapısı gösterilmiştir. Widrow-Hoff tarafından geliştirilen delta kuralı
ve Rumelhart ve McClelland tarafından geliştirilen genelleştirilmiş delta kuralı veya geri
besleme (back propagation) algoritması danışmanlı öğrenme algoritmalarına örnek olarak
verilebilir (Öztemel, 2012).
24
Şekil 2.13. Danışmanlı öğrenme (Duman, 2006).
2.9.2.2. Danışmansız öğrenme
Bu stratejide sistemin öğrenmesine yardımcı olan herhangi bir danışman yoktur.
Sisteme yalnızca girdi değerleri gösterilmekte, örneklerdeki parametreler arasındaki
ilişkileri sistemin kendi kendisine öğrenmesi beklenmektedir. Yalnız sistemin öğrenmesi
bittikten sonra çıktıların ne anlama geldiğini gösteren etiketlendirmenin kullanıcı tarafından
yapılması gerekmektedir (Öztemel 2012). Hiç çıkış bilgisi olmayan bu öğrenme stratejisinde
arzu edilen çıkışlar ağa hiç verilmediğinden hata dikkate alınmaz. Verilen giriş bilgileri,
YSA tarafından işlenerek ayrıştırmalar yapılır. Ayrıştırma yapılmasında hedef, mümkün
olduğu kadar farklı sınıfların belirlenmesidir. Bu yüzden bağlantı ağırlıkları, yalnızca giriş
verilerine bağlı olarak değişir. Ayrıştırma ölçütleri daha önceden bilinmiyor olabilir. Bu gibi
durumlarda ağ kendi sınıflandırma kurallarını geliştirmelidir. Ancak bu tür bir öğrenme,
sınırlı sayıda YSA modelinde uygulanabilmektedir (Şen, 2004).
Şekil 2.14’de danışmansız öğrenme yapısı gösterilmiştir. Grossberg tarafından
geliştirilen ART (Adaptif Rezonans Teorisi - Adaptive Resonance Theory) veya Kohonen
tarafından geliştirilen SOM öğrenme kuralı danışmansız öğrenmeye örnek olarak verilebilir.
Şekil 2.14. Danışmansız öğrenme (Duman, 2006).
25
2.9.2.3. Takviyeli öğrenme
Takviyeli öğrenme algoritması, danışmanlı öğrenme kuralının özel bir şeklidir. Bu
öğrenmede giriş değerlerine karşılık istenen çıkışın bilinmesine gerek yoktur. Çıkış
değerlerinin bilinmemesine rağmen elde edilen çıkışın verilen girişlere uygunluğunu
değerlendiren bir ölçüt kullanılır (Sağıroğlu ve ark., 2003).
Şekil 2.15’de takviyeli öğrenme yapısı gösterilmiştir. Optimizasyon problemlerini
çözmek için Hinton ve Sejnowski’nin geliştirdiği Boltzmann kuralı veya GA takviyeli
öğrenmeye örnek olarak verilebilir.
Şekil 2.15. Takviyeli öğrenme (Duman, 2006).
2.10. Çok Katmanlı Perseptronlar (MLP) ve Öğrenme Algoritmaları
Bu ağ modeli özellikle mühendislik uygulamalarında en çok kullanılan sinir ağı
modeli olmuştur. Birçok öğretme algoritmasının bu ağı eğitmede kullanılabilir olması, bu
modelin yaygın kullanılmasının sebebidir. Bir MLP (Çok Katmanlı Perseptron - Multi
Lineer Perceptron) modeli bir giriş, bir veya daha fazla ara ve bir de çıkış katmanından
oluşur. Bir katmandaki bütün işlem elemanları bir üst katmandaki bütün işlem elemanlarına
bağlıdır. Bilgi akışı ileri doğru olup geri besleme yoktur. Bunun için ileri beslemeli sinir ağı
modeli olarak adlandırılır. Şekil 2.16’da gösterilmiştir. Giriş katmanında herhangi bir bilgi
işleme yapılmaz. Buradaki işlem elemanı sayısı tamamen uygulanan problemlerin giriş
sayısına bağlıdır. Ara katman sayısı ve ara katmanlardaki işlem elemanı sayısı ise, denemeyanılma yolu ile bulunur. Çıkış katmanındaki eleman sayısı ise yine uygulanan probleme
dayanılarak belirlenir (Soycan, 2008).
26
MLP ağlarında, ağa bir örnek gösterilir ve örnek neticesinde nasıl bir sonuç üreteceği
de bildirilir (danışmanlı öğrenme). Örnekler giriş katmanına uygulanır, ara katmanlarda
işlenir ve çıkış katmanından da çıkışlar elde edilir. Kullanılan eğitme algoritmasına göre,
ağın çıkışı ile arzu edilen çıkış arasındaki hata tekrar geriye doğru yayılarak hata minimuma
düşünceye kadar ağın ağırlıkları değiştirilir. İleri beslemeli ağlar, en genel anlamıyla giriş
uzayıyla çıkış uzayı arasında statik haritalama yapar. Bir andaki çıkış, sadece o andaki girişin
bir fonksiyonudur.
Şekil 2.16. Geri yayılım MLP yapısı (Öztemel, 2012).
2.10.1. Geri yayılım algoritması
Birçok uygulamalarda kullanılmış en yaygın öğretme algoritmasıdır. Anlaşılması
kolay ve matematiksel olarak ispatlanabilir olmasından dolayı en çok tercih edilen öğretme
algoritmasıdır. Bu algoritma, hataları geriye doğru çıkıştan girişe azaltmaya çalışmasından
dolayı geri yayılım ismini almıştır. Tipik çok katlı geri yayılım ağı, daima; bir giriş tabakası,
bir çıkış tabakası ve en az bir gizli tabakaya sahiptir. Gizli tabakaların sayısında teorik olarak
bir sınırlama yoktur. Fakat genel olarak bir veya iki tane bulunur (Soycan, 2008).
27
Geri yayılım öğrenmede sürekli girdi tipini kullanır. Aktivasyon için ise türevi
alınabilecek bir fonksiyonu işleme sokmaktadır. Genellikle sigmoid fonksiyonunu kullanan
geri yayılım öğrenme fonksiyonu olarak da Delta Kuralı’nı kullanır. Formülü Aşağıdaki
gibidir.
(2.10)
Yukarıdaki formüle göre türevi alınabilen bir fonksiyon kullanılması geri yayılım tipi
bir yapay sinir ağı modeli için önem taşımaktadır. Çünkü türev bir eğri üzerinde değişim
olarak tarif edilmektedir. Bir başka deyişle; hatanın minimize edilmesi demek, hatanın
türevinin 0 olması anlamına gelmektedir. Bu yüzden geri yayılım hatanın türevini “Wij”
ağırlıkları üzerinde öğrenmekte bu sayede hatalar her bir iterasyon (döngü) sonunda 0’a
doğru yaklaşmaktadır. Geri yayılım bu sebepten dolayı başarılı kullanım sahasına sahip olup
mimarisi Şekil 2.17’deki gibidir.
Şekil 2.17. Üç katmanlı geri yayılım ağ yapısı (Cinsdikici, 1997).
Geri yayılım mimarisi için kullanılan algoritma, ilk adımda (y)'ler üzerinde oluşan
hatayı saklı ve çıktı katmanı arasında yer alan (Wp,m)’ler üzerine yansıtırlar. Ancak
güncelleme hemen gerçekleştirilmez. (Wp,m)'lerin güncelleme yapılmamış olan hallerinde
oluşan hatalar ise girdi ve saklı katman arasında yer alan (Vp,n)’ler üzerine yansıtılır.
(Wp,m) ve (Vp,n)’ler aynı anda güncellenerek geri yayılım algoritmasının paralel bir yapı
arz ederek öğrenmesi sağlanmaktadır. Bu paralel yapı sayesinde geri yayılım mimarisinin
performansı diğer yapılara oranla daha yüksek olacaktır.
28
Geri yayılım algoritmasında kullanılan sigmoid fonksiyonu ve bu fonksiyonun
türevi (2.11) ve (2.12) numaralı formüllerde verilmiştir.
(2.11)
(2.12)
Geri yayılım algoritması aşağıdaki gibidir;
Adim 0: Ağırlıklara başlangıç değeri ata.
0 < Wjk<1 , 0 < Vij<1
Adim 1: Enerji stabilize olan dek 2-9. adımlar arasını tekrarla.
Adim 2: Her bir girdi örüntüsü (S) ve ona ait olan çıktı değeri (t) için 3-8. adımlar
arasını tekrarla.
İleri beslemeli Kısım:
Adim 3: Girdi sinyalini al ve üst katmana ilet.
Xi= Si
Adim 4: Her bir gizli katman için toplam sinyalleri hesapla.
Zin_j =  Xi * Vij
Her bir gizli katman için çıkış değeri hesapla.
Zj = f sigmoid(Zin_j )
Adim 5: Her bir çıktı katmanı için toplam sinyalleri hesapla.
yin_k =  Zj * Wjk
Her bir çıktı hücresinin çıkış değerini hesapla.
yk = f sigmoid(yin_k)
29
Hatanın geri beslenmesi kısmı:
Adim 6: Çıktı katmanında oluşan hatayı hesapla
k = (tk-yk) * f’sigmoid(yin_k)
Çıktı-saklı katmanları arası yapılacak ağırlık değişimini bul.
Wjk =  * k * Zj
Adim 7: Her bir saklı katman üzerindeki hatayı hesapla
in_j = k* Wjk
Girdi katmanına yansıtılacak hatayı hesapla
j= in_j* f’sigmoid(Zin_j)
Girdi-saklı katmanları arası yapılacak ağırlık değişimini bul
Vij =  * j * Xi
Adim 8: Şimdi tüm ağırlıkları aynı anda güncelle.
Wjk(yeni) = Wjk(eski) + Wjk
Vij (yeni) = Vij (eski) + Vij
Adim 9: İterasyonu kontrol et. Bitir (Cinsdikici, 1997).
Geri yayılımlı öğrenme algoritması işleyiş şeması Şekil 2.18’de gösterilmiştir.
30
Başlangıç Ağırlıklarını Rasgele Seç
Öğrenmeye Başla
Giriş Setini Giriş Katına Uygula
İşlemcilerin Üzerinden Çıkış Hesapla
Kabul
Edilemez
Hata
Eğim (Gradient) Azaltma ile
Ağırlıkları Yeniden Düzenle
Kabul Edilebilir
Test İşlemine Başla
Öğrenme veya Test Giriş Setini YSA Giriş Katına Uygula
İşlemci Elemanların Üzerinden Çıkışı Hesapla
Ağın Gerçek Çıkışı
Hayır
Evet
Giriş
Tamamlandı mı?
DUR
Şekil 2.18. Geri yayılımlı öğrenme algoritması işleyiş şeması (Sağıroğlu ve ark., 2003).
31
2.10.2. Levenberg-Marquardt algoritması
Geri Yayılım Algoritması (GYA) çok kullanılmasına rağmen bazı dezavantajları
bulunmaktadır. GYA sonuca çok yavaş olarak yaklaşmaktadır. Geri yayılım, bir adım düşme
algoritmasıyken, Levenberg-Marquardt algoritması (LMA)
Newton metoduna bir
yaklaşımdır. LMA, Newton metodunun hızıyla, adım düşme metodunun sağlamlığının
bileşkesidir.
Levenberg-Marquardt
öğrenme
algoritması
minimumunu
araştırma
metotlarının ikincisidir. Her bir iterasyon adımında hata yüzeyine parabolik yaklaşımla
yaklaşılır ve parabolün minimumu o adım için çözümü oluşturur. Sonuç olarak LevenbergMarquardt algoritması çok hızlı olarak çözüme ulaşmasına rağmen çok fazla bellek
gerektirmektedir. Geri yayılım algoritması ise sonuca yavaş ulaşmakta ve daha az bellek
gerektirmektedir (Öztemel, 2012).
2.11. Yapay Sinir Ağının Eğitimi ve Testi
Eğitim süreci sonucunda yapay sinir ağında hesaplanan hatanın kabul edilebilir bir
hata oranına inmesi beklenir. Ancak hata kareleri ortalamasının düşmesi her zaman için
yapay sinir ağının genellemeye (generalization) ulaştığını göstermez. Yapay sinir ağının
gerçek amacı girdi-çıktı örnekleri için genellemeye ulaşmaktadır.
Genelleme, yapay sinir ağının eğitimde kullanılmamış ancak aynı evrenden gelen
girdi-çıktı örneklerini ağın doğru bir şekilde sınıflandırabilme yeteneğidir. İstatistiksel
açıdan genelleme bir uygun eğrinin bulunması (curve-fitting) veya doğrusal olmayan ara
değer atama işi (interpolation) olarak görülebilir. Şekil 2.19.a’da genellemenin nasıl
gerçekleştiği görülmektedir. Şekilde (x) ile görülen noktalar eğitim verileridir. Bunların
arasında kalan eğri ise ağ tarafından oluşturulmaktadır. Bu eğri üzerindeki farklı bir girdi
değeri için (●) üretilen doğru çıktı değeri, ağın iyi bir genelleme yaptığını gösterir. Ancak
ağ gereğinden fazla girdi-çıktı ilişkisini öğrendiğinde, ağ verileri ezberlemektedir
(memorization). Bu durum genellikle gereğinden fazla gizli katman kullanıldığında verilerin
sinaptik (synaptic) bağlantılar üzerinde saklanmasından veya gereğinden fazla veri
kullanılarak eğitilmesinden (overtraining) kaynaklanmaktadır. Ezberleme, genellemenin iyi
gerçekleşmediğini ve girdi-çıktı eğrisinin düzgün olmadığını gösterir Şekil 2.19.b’de bu
durum görülmektedir (Haykin, 1994).
32
Şekil 2.19. a. Genelleme eğrisi, b. Ezberleme eğrisi (Aci, 2006).
Verilerin ezberlenmiş olması yapay sinir ağı için istenmeyen bir durum olup, verileri
ezberleyen ağa ait eğitim hatası oldukça düşme, test verilerinde ise hata artma eğilimi
gösterir. Bundan dolayı birçok yapay sinir ağı yazılımı ağın eğitim ve test verilerine ait
hataları grafik olarak göstermektedir. Verileri ezberleyen ağ gerçek hayattaki örüntüyü iyi
temsil edemeyeceği için kullanılamaz. Şekil 2.20.a’da ağ verileri ezberlediği için eğitim
hatası azalma, test hatası ise artma eğilimi göstermektedir. Şekil 2.20.b’de ise ağ kabul
edilebilir bir genellemeye ulaşmıştır (Aci, 2006).
Şekil 2.20. a. Verileri ezberleyen ağdaki hata eğrisi, b. İyi genellemeye ulaşan ağdaki hata
eğrisi (Aci, 2006).
33
2.12. Optimum YSA Modelinin Seçilmesi
YSA modellerinde en iyi sonuca ulaşılabilmesi için sürekli bir deneme yanılma
evresinden geçirilmesi gerekmektedir. Öncelikle oluşturulacak modelde girdi ve çıktı
sayılarının belirlenmesi, hangi girdilerin kullanılması gerektiği ve ağırlıkların irdelenmesi
gerekmektedir. Bu aşamada seçilen bütün girdi ve çıktılar ileriki aşamada kurulacak olan
sinir ağlarında ve eğitimlerinde meydana gelecek değişikliklere göre tekrar tekrar
irdelenmelidir. Bir sonraki aşamada ise kullanılacak gizli tabakalar ve tabakalara ait nöron
sayıları ayrı ayrı irdelenmelidir. Bundan sonra ise girdi ve çıktı değerlerinin normalize
edilme aralığının tespit edilmesi gerekmektedir. Problemin türüne göre dar bir aralık veya
geniş bir aralık tercih edilmelidir. En son aşamada ise kullanılacak eğitim modelinin
probleme uygun olarak seçilmesi gerekmektedir. Bu incelemelerin hemen hemen tamamı
deneme yanılma yöntemi ile çalışanların model üzerindeki uzmanlığına ve tecrübesine
bağlıdır (Şen, 2004).
34
3. VENTURİ
Venturi borusu, günlük hayatta birçok alanda kullanılan bir aygıttır. İnşaat
mühendisliğinde ise, bir boru içinden geçen akışkanın debisini ölçmek için uzun yıllardan
beri kullanılagelen bir aygıttır. Boru içindeki akışkanın hızını artırmak için girişteki boru
kesitinden daha küçük kesit alanına sahip bir boğaz bölgesinde daralma yapılmak suretiyle
bu bölgedeki akışkanın hızının artması sağlanmaktadır. Akışkanın hızının atmasına paralel
olarak da basınç düşüşü gerçekleşmektedir. İki kesit arasındaki basınç farkından
yararlanmak suretiyle de akışkan akımının debisi hidrolik olarak matematiksel yöntemlerle
hesaplanabilmektedir. Akışkanın hız ve debi değişimlerinin incelenmesine imkân veren
venturi borusu 18. ve 19. YY’da İtalyan fizikçi Giovanni Battista Venturi tarafından
bulunmuştur. Venturi borusu o günden bugüne değin de hem vakumlama hem de debi
ölçümü gibi çeşitli amaçlarla kullanılmaktadır. Şekil 3.1’de bir venturi borusunun görünümü
verilmiştir. Venturi akışkanın hızını artırarak statik basıncının azalmasını sağlayan pratik bir
yapıya sahiptir. Bu yapısal özelliği sayesinde de, günümüzde birçok alanda
kullanılabilmektedir (Kırmacı, 2013).
Venturiler, yuvarlak profile sahip, daralan bir kısım ile buna bağlı silindir şeklinde
bir boğaz ve konik olarak genişleyen kısımdan meydana gelmektedir. Venturi borusu giriş
silindiri, giriş konisi, silindirik dar kesit ve çıkış konisi olmak üzere dört bölüme ayrılarak
incelenebilir (Kuş, 1997).
Şekil 3.1. Bir venturi borusunun görünümü (Özkan, 2005).
35
Ventüri borusunun hidrolik olarak teorik değişkenleri ve matematiksel ifadeleri
aşağıda, Şekil 3.2’de belirtilmiştir.
Şekil 3.2. Bir venturi borusunun teorik değişkenleri (Özkan, 2005).
a – a nivo seviyesine göre; 1 ve 2 no’lu noktalardaki basınçlar,
Pı+ɣ.zı=P2+ ɣ.z2
(3.1)
(Pı -P2) = ɣ (z2-zı)
(3.2)
Piyezometrelerde z2<zı olduğundan (z2-zı) = -z yazılırsa,
(P1-P2)/ ɣ = -z
(3.3)
Denklemi elde edilir. Denklemden de görüleceği üzere 2 no’lu noktada negatif bir
basınç oluşmaktadır.
Burada, P1: 1 no’lu kesitteki basınç (kg/m2), P2: 2 no’lu kesitteki basınç (kg/m2), h1:
1 no’lu kesitin basınç yüksekliği (m), h2: 2 no’lu kesitin basınç yüksekliği (m), z: Referans
düzlemi üzerindeki elevasyon (düşü) ve ɣ: Suyun birim hacim ağırlığıdır (kg/m3) (Kisi,
2004).
36
3.1. Klasik Venturi Borusunda Boyutlandırma
Venturi borusunun genel boyutlandırma verileri Şekil 3.3’te gösterilmiştir.
Şekil 3.3. Klasik venturide boyutsal değerler (Baylar, 2002).
3.2. Venturinin Avantajları
Venturi borusunun birçok avantajı mevcuttur. Venturi borusu sisteme kolay
eklenebilir. Hareketli parçası olmadığından bakımı kolaydır ve işletmesi de kolaylıkla
yapılır. İlk yatırım maliyeti oldukça düşüktür. Venturi borusu çok çeşitli maddelerden
yapılabilir. Genellikle cam, pleksiglas (mika), pirinç ve bronzdan yapılmaktadır. Yapımında
seçilecek olan malzemeye göre de yüksek sıcaklıklara karşı dayanıklı olabilmektedir. Yine
yapımında seçilen malzemeler sayesinde ozon, klor ve diğer birçok kimyasal malzemelere
karşı da dirençli olabilmektedir. Tasarımı uygun şekilde yapıldığında homojen bir karışımın
oluşmasını sağlar. Gaz ve su akımı ile çalıştığı için enerji maliyeti de düşüktür. İstenilen
akım ve enjeksiyon kapasitesine uygun olarak tasarlanıp kullanılabilmektedir (Tuncay,
2005).
İçme suyu ve atık su tesislerinin havalandırma ünitelerinde kullanılan klasik
havalandırıcı sistemlerine göre venturi borusu ile havalandırma daha verimli, daha
ekonomik olabilmekte ve de işletimi daha kolay yapılabilmektedir (Kaya, 2010).
3.3. Venturi Borusunun Uygulama Alanları
Venturi borusu, negatif basınç oluşturma özelliğinden yararlanılarak endüstriyel
amaçlı olarak birçok alanda kullanılmaktadır. Mühendislik uygulamalarında da çeşitli
kullanım alanlarına sahiptir. Ziraat mühendisliğinde, makine mühendisliğinde inşaat
mühendisliğinde ve çevre mühendisliğinde kendine birçok kullanım alanı bulmuştur.
37
3.4. Venturinin Kullanım Alanları
Venturi borusundan çok çeşitli alanlarda yararlanılmaktadır. İçme sularının
arıtılmasında gaz (ozon, klor) enjeksiyonunda, atık su, içme suyu arıtımlarında, su
ürünlerinde yetiştirme havuzlarına havalandırma ve oksijen transferi sağlamak amacıyla,
tarımsal sulamada, sıvı gübre gibi kimyasal madde enjeksiyonunda, baca ve egzoz
sistemlerinde kirli havanın tahliyesinde, debi ölçümlerinde ve sağlık alanında venturi
sistemlerinden yararlanılmaktadır (Özkan, 2005).
3.5. Venturi Borusunun Gaz Enjeksiyonunda Kullanılması
İçme suyunun ve atık suların ozon ve klor gazları ile dezenfekte edilmesinde venturi
borusu kullanılmaktadır. Su ortamında ozon gazı çok az çözündüğünden ozon gazının su ile
temasının iyi bir şekilde sağlanması gerekir. Bu yönden venturi borusunun kullanımı pratik,
uygun ve ekonomik olarak da iyi bir çözüm olmaktadır. Ayrıca sıkıştırılarak sıvı hale
getirilen ve basınçlı tüplerde saklanan klor gazının venturi borusu ile enjekte edilmesi suların
dezenfekte işlemlerini hızlı ve ekonomik hale getirmektedir. Şekil 3.4’te ozon ve klor
gazlarının venturi borusu ile enjeksiyon edilme yöntemi gösterilmektedir (Özkan, 2005).
Şekil 3.4. Venturi borusuna gaz enjeksiyonu (Özkan, 2005).
3.6. Venturi Borusunun Sulama – Gübre ve Kimyasal Madde Enjeksiyon Amaçlı
Kullanımı
Venturi borusu sulama ve gübrelemede venturinin vakumlama etkisi sayesinde
kolaylıkla kullanılabilmektedir. Yağmurlama tipi yada damlama tipi sulama sistemlerinde
venturiler sisteme entegre edilerek gübreleme ve de ilaçlama işlemlerinde su ile kimyasalın
homojen bir karışım oluşturulmasında ve sisteme verilen oranların ayarlanabilmesinde
kullanım kolaylığı sağlamaktadır. Venturi borusunun içinden geçen suyun, kesit alanının
daralması ve daha sonra da genişlemesi sonucu en dar olan bölgede oluşan negatif basınç
38
düşüşü nedeniyle vakum etkisi meydana gelir. Oluşan bu vakumun etkisiyle gübre tanktan
sisteme çekilir ve venturi borusundan geçmekte olan su ile karışarak taşınır. Bu sistem
hareketli parçalarının olmayışı ve titreşimlerinin az olması nedeniyle emniyetlidir. Mevcut
sistemlere çok kolay takılabilir, basit işletme koşullarına sahiptir ve edinme maliyetleri
düşüktür. Düşük oranlarda gübre verme imkânına sahiptir. Bu sayede seralarda, küçük
arazilerde, ev bahçelerinde ideal bir şekilde kullanılabilmektedir. Venturi borusunun
sulama-gübre enjeksiyon amaçlı olarak kullanımı Şekil 3.5 ve Şekil 3.6’da görülmektedir.
Şekil 3.5. Venturi borusunun yağmurlama tipi sulama sisteminde sıvı gübre
enjeksiyonunda kullanımı (Özkan, 2005).
39
Şekil 3.6. Venturi borusunun sulama-gübre ve kimyasal madde enjeksiyon amaçlı olarak
kullanımı (http://www.mulumulu.com.tr/venturi).
3.7. Venturi Borusunun Havalandırma Amaçlı Kullanılması
Suda meydana gelen biyolojik faaliyetler ve kimyasal olaylar neticesinde su
içerisindeki oksijen miktarında azalma olur ve su kalitesinde bu nedenle düşüş meydana
gelir. Su kalitesini istenen düzeye getirebilmek için atmosferdeki oksijeni alıp su içerisine
kazandırma işlemi yani havalandırma yapmak gerekir. Havalandırma işlemiyle su kalitesi
istenilen düzeye getirilir. İçme suyu ve atık su tesislerinin havalandırma ünitelerinde
kullanılan klasik havalandırıcılara göre venturi borusu ile havalandırma daha verimli, daha
ekonomik ve işletimi daha kolay olduğundan tercih edilmektedir. Venturi borusunun
havalandırma ve oksijen transferi amaçlı olarak kullanımı Şekil 3.7’de görülmektedir
(Tuncay, 2005).
40
Şekil 3.7. Venturi borusunun havalandırma amaçlı kullanımı (Özkan, 2005).
3.8. Venturinin Kirli Hava Tahliyesinde Kullanılması
Doğal havalandırma sağlayacak rüzgâr kepçeleri ve Venturi bacaları, konutlardan
sanayi tesislerine kadar her türlü yapıda kullanılabilecek basit düzeneklerdir. Esen rüzgâr,
ağzı daraltılmış, huni benzeri bir düzenekten geçerken hızlanır. Bu esintinin, düşey yöndeki
kanal ile iç mekâna temiz ve serin hava olarak girmesi sağlanır. İç mekânda ısınıp yükselen
kirli havanın ise, venturi bacası denilen, yine ağzı daraltılmış bir düzenekten, rüzgârın bu
kez yatay geçiş yaparken oluşturduğu vakum aracılığı ile dışarı atılması sağlanmaktadır
(Aykal, 2009).
Çıkış kısmı
Giriş kısmı
Venturi
Baca
(a)
Venturi başlık
(b)
Şekil3.8. a.Venturi bacası dış görünümü. b.Venturi bacası planı
(http://www.bestdergisi.com.tr).
41
3.9. Venturinin Debi Ölçümlerinde Kullanımı
Akışkanın hareketi sonucu ortaya çıkan basınç değişikliğini kullanarak, akış
hızlarının ölçülmesine ve debinin hesaplanmasına imkân veren çeşitli aygıtlar kullanılır.
Kullanılan bu aygıtlar içerisindeki en hassas akış ve debi hesaplanması yapılabilen aygıt
venturi debi ölçerlerdir.
Venturi debi ölçerleri, düzgün olarak daralan bir bölümü, yani bir boğazı bulunan bir
borudan oluşur. Bu boğaz, akışkan hızının artmasına yol açar. Hızın artmasıyla birlikte statik
basınçta, ölçülebilen bir düşüş de ortaya çıkar. Basınç azalması akış hızının karesiyle orantılı
olduğundan, akış hızı ve de debisi belirlenebilir. Debi ölçer (ya da akış ölçer), gazların ve
sıvıların akış hızlarını ve debilerini saptamak için kullanılır. Şekil 3.8'de venturi debi ölçer
seti gösterilmiştir.
Şekil 3.9. Debi ve akım ölçüm düzeneği (http://insaat.kku.edu.tr).
42
3.10. Venturi Borusunun Sağlık Alanında Kullanımı
Sağlık alanında Astım ve Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığında ve bazı tıbbi
durumlarda tedavi sırasında hastanın genel durumuna uygun ancak düşük yoğunlukta
oksijen verilmelidir. Bunun için venturi borusundan oluşan aparatının kullanıldığı venturi
maske ile oksijen uygulama tekniği kullanılmaktadır. Venturi maskesinin kullanılan diğer
maskelerden farkı, venturi borusundan oluşan aparatın oksijenin, konsantrasyonunu ve akım
hızını ayarlayabilmesidir (http://www.acilveilkyardim.com).
(a)
(b)
Şekil 3.10. a. Venturi maskesi çalışma prensibi. b. Venturi maskesi (Uygur, 2009).
43
4. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Lineer olmayan sistem davranışının modellenmesindeki başarısından dolayı, yapay
sinir ağlarının hidrolojide ve de hidrolik konularındaki uygulamaları son zamanlarda giderek
artmaktadır. Yapay sinir ağları kavramı beynin çalışma ilkelerinin sayısal bilgisayarlar
üzerinde taklit edilmesi fikri ile ortaya çıkmış olduğundan ilk çalışmalar beyni oluşturan
biyolojik hücrelerin, ya da literatürdeki ismiyle nöronların matematiksel olarak
modellenmesi üzerinde yoğunlaşmıştır. Bilgi işleme süreçleri olarak niteleyebilecek YSA,
biyolojik sistemin bazı üstünlüklerini yakalamak isteyen basit işlem elemanlarının yoğun bir
paralel dizisi olarak tanımlanabilir. Bilgileri seri bir şekilde işleyebilmesi ve donanımının
kolay kurulabilmesi sayesinde YSA geniş bir kullanım alanı bulmuştur (Efe, 2000; Aci,
2006).
Yapay sinir ağları doğrusal olarak davranmayan sistemlerin modellenmesinde
başarılı bir şekilde uygulanmaktadır ve bu özelliği sayesinde hidrolojik olayların
modellenmesinde de başarılı sonuçlar alınabilmiştir.
Bu tezin çalışma konusu olan venturi ile ilgili olarak ve de yapay sinir ağlarının su
mühendisliğinde uygulamalarına örnek olarak literatürden seçilen bazı çalışmalar aşağıda
verilmiştir.
Hsu
ve
ark.
(1995),
yaptıkları
çalışmada
çeşitli
hidrolojik
işlemlerin
karakteristiklerini fiziksel denklemler kullanarak tanımlamanın güç olduğu problemlerde,
YSA modellerinin faydalı ve etkili olduğunu belirtmişlerdir. Çalışmada, üç tabakalı ileri
yayılmalı YSA modellerin yapısının ve parametrelerinin belirlenmesi için en küçük kareler
Simplex metodunu kullanmışlar ve havzaların lineer olmayan davranışını simule etmek için
böyle modellerin potansiyelini göstermişlerdir. Bir YSA modelinin orta ölçekteki bir
havzanın yağış-akış bağıntısının lineer dış kaynak girdili otoregressif (ARMAX) model ile
kavramsal SAC-SMA modelinden daha iyi bir gösterimi olduğunu belirtmişler ve YSA
modelinin diğer modellere göre alternatif olabileceğini ifade etmişlerdir.
44
McCullagh ve ark. (1995), tarafından yapılan çalışmada Avustralya’da 6 saatlik yağış
tahmini için ileri beslemeli geri yayılım YSA modelleri geliştirilmiştir. Modellerde girdi
olarak uydu meteoroloji görüntüleri ve atmosferik parametreler kullanılmıştır. Bu amaçla üç
değişik model kurulmuştur. Birinci modelde girdi olarak uydu meteorolojisinin kızılötesi ve
görünen görüntüleri, ikinci modelde atmosferik parametreler, üçüncü modelde ise birinci ve
ikinci modellerin girdileri beraber kullanılmıştır. Geliştirilen modellerin yağış tahmininde
başarılı olduğu görülmüştür.
Minns ve Hall (1996), çalışmalarında ileri beslemeli ve geriye yayınım metodu
kullanarak sentetik olarak üretilmiş verilerden yağış-akış modellemesi yapmışlardır. Verinin
standardizasyonunun önemine dikkat çekilmiştir. Ortaya konulan model sonuçları, girdi
olarak sadece yağış gözlemleri kullanıldığında oldukça yetersiz sonuçlar vermiştir.
Venkatesan ve ark.(1997), çalışmalarında Hindistan’da mevsimsel muson yağışları
tahmini için bir ileri beslemeli geri yayılım YSA modeli önermiştir. Önce Hindistan’ın
tümünü kapsayan 306 istasyon bölgesel analizi kullanılarak birlikte kullanılmıştır.
Çalışmada farklı sayıda elemanları olan girdi tabakalarından oluşan modeller önerilmiştir.
Modellerdeki girdi sayıları 2-10 arasında değiştirilmiştir. Modellerde çıktı tabakasında
sadece tahmin edilen yağış vardır. Bu modellerde gizli ve çıktı tabakalarında kullanılan
aktivasyon fonksiyonu olarak sigmoid fonksiyonu kullanılmıştır. Bu sebepten dolayı veriler
0 ile 1 arasında normal hale getirilmiştir. Bu modellerin Hindistan’ın mevsimsel muson
yağışlarının tahmininde kullanılabileceği görülmüştür.
Kuş (1997), deneysel çalışmasında akışkanlar mekaniği laboratuarlarında
kullanılmak üzere bir venturi tüpü tasarlamış ve imalatını gerçekleştirmiştir. Bu düzenekle
Bernoulli eşitliğini doğrulamak için laboratuar ortamında çeşitli deneyler yapılmış ve
değişik debiler için boşalma katsayıları hesaplanmıştır. Deneyler sonucunda istenilen amaca
ulaşılmıştır. İmalatı yapılan düzeneğin Bernoulli denkleminin uygulamalarına imkan
tanımakta olduğu ve kesit değişiminin statik basınç üzerindeki etkisi venturimetrenin tüm
bölümlerinde görüldüğü tespit edilmiştir.
Kuligowski ve Barros (1998), çalışmalarında ABD’de dört istasyonda 6 saatlik yağış
tahmini yapmak için bir ileri beslemeli geri yayılım yapay sinir ağları modeli kurmuştur. Bu
amaçla 5 yıllık NWP (Sayısal Hava Tahmini-Numerical Weather Prediction) modelinin
çıktıları YSA modelinde bağıl nem, düşey hız, sıcaklık adveksiyonu, basınç ve kalınlık gibi
45
parametreler girdi olarak kullanılmıştır. Modelin genel yapısı 25-11-1 şeklindedir. Yani girdi
tabakasındaki değişkenlerin sayısı 25’tir. Gizli tabakada 11 hücre sigmoid aktivasyon
fonksiyonu ile kullanılmıştır. Çıktı tabakasında herhangi bir aktivasyon fonksiyonu
kullanılmamıştır. Yağış miktarı tahmininin çok zor olduğu, ancak buna karşın sonuçta ileri
beslemeli geri yayılım YSA modelinin çoklu doğrusal regresyon modelinden özellikle
ekstrem yağışları tahmin etmede daha başarılı olduğu görülmüştür. Çalışmada, gözlenen ve
tahmin edilen yağış arasındaki korelasyon katsayısı test aşamasında 0.55 bulunmuştur.
Hall (1998), çalışmasında ABD’de 36 istasyonda günlük yağış tahmini için bir YSA
modeli kurmuştur. Bu modelde 19 değişken girdi olarak kullanılmıştır. Bunlar farklı hava
değişkenleri ile bir sayısal hava tahmin modelinin (ETA modeli) çıktılarıdır. Verilerin
%10’u modeli test etmek için kullanılmıştır. Bu amaçla iki model kullanılmıştır. Birinci
model günlük yağış olasılığının tahmini için yapılmıştır. Bu modelde %95 olasılıkla yağış
beklenmeyen 436 günün 435 tanesinde yağış meydana gelmemiştir. İkinci model ise günlük
ortalama yağış miktarı tahmini için kurulmuştur. Bu modelde gözlenen ile tahmin edilen
günlük ortalama yağış miktarları arasındaki korelasyon katsayısı 0.95 bulunmuştur. Sonuç
olarak bu iki modelin yağışı büyük bir doğrulukla tahmin ettiği ortaya konmuştur.
Tsai ve Lee (1999), yaptıkları çalışmada ileri beslemeli denetimli yapay sinir ağı
kullanılarak Taichung Limanında ve Mirtuor Bölgesinde (Tayvan) gel-git seviyeleri tahmin
edilmiştir. Çalışmada birer saatlik aralıklarla ölçülmüş bir yıllık veriler kullanılmış ve son
iki saatlik verilerden yararlanılarak daha sonraki bir saatlik seviye değerleri tahmin
edilmiştir; ağın bir günlük verilerle eğitilmesi halinde bile daha uzun süreli seviye tahminleri
(üç günlük, aylık vb) yapılabilmiştir. Gradyen azalma eğitme algoritması kullanılmış ve
algoritma parametrelerinin (eğitme oranı ve momentum katsayısı) yapay sinir ağının
performansına olan etkileri araştırılmıştır.
Dawson ve Wilby (1999), çalışmalarında çok tabakalı nöron ağı (MLP) ile radyal
tabanlı fonksiyon ağı (radial basis function network, RBF) YSA modelleri ile birlikte çoklu
lineer regresyon modeli ve sıfır mertebe tahmin modelinin kıyaslamasını, İngiltere’deki
Mole nehri için 15 dakikalık yağış-akış verisini kullanarak yapmışlardır. Çok tabakalı nöron
ağı modelinin diğer modellere göre daha kullanışlı olduğunu belirtmişler ve radyal tabanlı
fonksiyon ağı modelinin de diğer iki modele göre daha iyi olduğunu vurgulamışlardır.
46
Liu ve Lee (1999), tarafından yapılan çalışmada Hong Kong’da 11 yağış istasyonu
seçerek bir ileri beslemeli geri yayılım YSA modeli geliştirmiştir. Modelde hava sıcaklığı,
çiğ noktası sıcaklığı, bağıl nem, saatlik yağış, ortalama rüzgar hızı, 60 dakikalık hakim
rüzgar yönü ve deniz seviyesi basıncı girdi olarak kullanılmıştır. Üç farklı model
geliştirilmiş, birinci model yağışı tahmin edilecek istasyona ait 6 saatlik yağış verileri
kullanılarak kurulmuştur. İkinci modelde hem yağışı tahmin edilecek istasyona hem de diğer
istasyonlara ait 6 saatlik ölçüm verileri kullanılmıştır. Üçüncü modelde ise istasyonların 3
saatlik ölçülmüş yağış verileri kullanılmıştır. Çalışmada, tahmin yapılan istasyon verilerine
ek olarak diğer istasyonlara ait verilerin de kullanılması durumunda daha iyi sonuçlar elde
edilmiştir.
Sahai ve ark. (2000), tarafından yapılan çalışmada Hindistan’da muson yağışlarının
tahmini için ileri beslemeli geri yayılım YSA modeli kurulmuştur. Modelin amacı haziran,
temmuz, ağustos ve eylül aylarının aylık yağış ortalamalarının ve muson mevsimi ortalama
yağış miktarının tahmin edilmesidir. Modelde girdi olarak önceki 5 yıla ait yağış verileri
kullanılmıştır. Modeli eğitmek için 1871-1960 yılları arasındaki yağış verileri kullanılmış,
model 1961- 1994 yılları arasında kalan yağış verileri ile test edilmiştir. Modelde bir girdi,
iki tane gizli ve bir çıktı tabakası kullanılmıştır. Girdilerin sayısı 25, birinci gizli tabakadaki
hücre sayısı iki ve kullanılan aktivasyon fonksiyonu lineer bir fonksiyondur. İkinci gizli
tabakada ise 4 hücre kullanılmış, bu tabakada da farklı aktivasyon fonksiyonları
çalıştırılmıştır. Çalışmanın sonucunda YSA modellerinin aylık yağış ortalaması
tahminlerinde kullanılabileceği görülmüştür.
Bodri ve Cermak (2000), tarafından yapılan çalışmada yaz mevsiminde gözlenen
maksimum yağış tahmini için ileri beslemeli geri yayılım YSA modeli kurulmuştur.
Çalışmada iki meteorolojik istasyon seçilmiştir. Kurulan iki modelin birincisinde temmuz
ayı yağışları tahmin edilmiştir. Bu modelin girdileri önceki iki aya ait yağış miktarları ile
tahmin edilecek ayın önceki iki yıla ait yağış miktarlarıdır. Bu model üç tabakadan
oluşmaktadır. Girdi tabakadaki elemanların sayısı 4’tür. İkinci tabaka ise gizli tabaka olup
bu tabakadaki hücre sayısı 6’dır. Son tabakada tahmin edilen ayın yağışı modelin çıktısı
olarak elde edilmektedir. Yani modelin yapısı ise 4-6-1’dir. Gizli tabakada kullanılan
aktivasyon fonksiyonu sigmoid fonksiyonudur. Çalışmadaki ikinci model ise bir sonraki yıla
ait temmuz ve ağustos yağışlarını tahmin etmektedir. Bu modelin yapısı 24-10-1’dir. Yani
girdi tabakadaki eleman sayısı 24 olup bunlar önceki iki yıla ait her ayın toplam yağışıdır.
47
Gizli tabakada 10 hücre bulunmaktadır. Bu tabakadaki aktivasyon fonksiyonu yine sigmoid
fonksiyonudur. Çıktı tabakadaki eleman sayısı ise tahmini yapılacak olan ayın toplam
yağışıdır. Çalışmada 38 yılın aylık toplam yağışları kullanılmıştır. Çalışmanın sonucunda
YSA modellerinin maksimum yağış tahminlerinde büyük başarı gösterdikleri ortaya
konmuştur.
Maier ve Dandy (2000), yaptıkları çalışmada su kaynakları değişkenlerinin öngörüsü
ve tahmini için YSA’nın büyük bir hızla geliştiğini belirtmişlerdir. Bu gibi modellerin
oluşturulmasında performans kriteri seçiminin, mevcut verinin bölünmesi kapsayan ön
işlemlerin, uygun model girdilerinin ve ağ yapısının belirlenmesinin ve bağlantı ağırlıkları
(eğitmedeki) ile model geçerliliğinin belirlenmesinin önemli olduğunu belirtmişlerdir. Bu
amaçla, su kaynakları değişkenleri ile ilgili yapılmış 43 adet makaleyi incelemişlerdir. Bu
makalelerin 2’si hariç tamamının ileri beslemeli ağları kullanmış olduklarını belirtmişlerdir.
Bu ağların büyük çoğunluğunun da geriye yayılma algoritmasını kullandıklarını
bildirmişlerdir. Mevcut verinin optimum bölünmesi, verinin ön işlemi ve model girdilerinin
uygun seçimi ile ilgili konularla ise nadiren karşılaşıldığını vurgulamışlardır. Bununla
birlikte, uygun bir durma kriteri seçimi ve ağ geometrisi ile içsel ağ parametrelerin
optimizasyonu işleminin genellikle ya kötü bir şekilde tanımlandığını ya da yetersiz ortaya
konduğunu bildirmişlerdir. Bu nedenle, yukarıda sayılan faktörlerin hepsinin farklı modeller
arasında anlamlı bir sonuca ulaşmak için yetersizliğe ve optimum olmayan bir model
performansı sergileyebileceğine işaret etmişlerdir.
Bodri ve Cermak (2001), yaptıkları çalışmada Çek cumhuriyeti ve Macaristan’dan
10 meteoroloji istasyonunun verilerini kullanarak temmuz ayının maksimum yağış tahmini
için ileri beslemeli geri yayılım YSA modeli kurmuştur. Modelin girdileri önceki iki aya ait
yağış miktarları ve tahmin edilecek ayın önceki iki yıla ait yağış miktarlarıdır. Model üç
tabakadan oluşmaktadır. Gizli tabakadaki hücre sayısı 6’dır. Çalışmada 38 yılın aylık toplam
yağışları kullanılmış, 36 yıl modeli eğitmede, 2 yıl ise modeli test etmede kullanılmıştır.
YSA modellerinin farklı bölgeler için maksimum yağış tahminlerinde iyi sonuçlar verdikleri
ortaya konmuştur.
Abrahat ve White (2001), yaptıkları çalışmada Malawi’deki 1981- 1985 su yıllarına
ait yağış verilerine karşılık gelen 117 adet akış ve katı madde gözlem verisini dikkate
aldıkları çalışmalarında; yağış (mm), maksimum 30 dakikalık yağış yoğunluğu (mm/h), akış
(mm) ve akış katsayısı (%) gibi dört adet girdi değişkeni kullanılmışlardır. Burada, ilk önce
48
veriler ağ eğitimine dâhil edilmeden logaritmaları alınmıştır. YSA standart girdi ve çıktı
değerleri ile test edilirken diğer ağlar farklı yüzdelerdeki yapay gürültüler ile eğitilmiştir.
Girdi değişkenlerine eğitim boyunca ilave edilen yapay gürültüler lokâl minimumlara
yakalanmadan ağı korurken, aşırı genelleme yapan ağ yapılarından sakınmayı da sağlamıştır.
Sonuçlar, ortalama karesel hata ve ölçümlerin standart sapmalarına göre değerlendirilmiştir.
Çalışma sonucunda, katı madde tahmini için geliştirilen lineer regresyon modeli en zayıf
model olmuş, optimal seviyede yapay gürültü katkılı YSA en iyi sonucu vermiştir. Ayrıca,
yaptıkları bu çalışmada, gürültü parametresinin belirli bir seviyenin üstüne çıkması
sonucunda YSA’ların olumsuz yönde etkilendiğini göstermişlerdir.
Jain (2001), çalışmasında seviye ile debi arasındaki ilişkinin en iyi YSA ile
modellendiğini, bu yüzden debi ile sediment ilişkisinin de iyi modellenebileceğini
söylemekte; akım ve sediment yükünün birbirini etkilediğini ve bu iç bağımlılığı
yakalayabilecek bir yapının da ancak YSA’ da olduğunu belirtmektedir. Çalışmasındaki
girdi değişkenleri bir ya da iki gün önceki seviye, akım ve sediment konsantrasyonu olurken,
çıktı değişkeni bugünkü sediment konsantrasyonudur. Araştırmacı, akım debisi, su seviyesi
ve sediment konsantrasyonlarının farklı kombinasyonlarını girdi değişkenleri olarak
kullanmış, böylece 5 değişik model oluşturmuştur. Çalışmada Mississippi nehrindeki iki
istasyona ait günlük veriler kullanılmış, girdi ile çıktı değişkenleri [0; 1] aralığında kalacak
şekilde ölçeklendirilmiştir.
Dawson ve ark., (2002), yaptıkları çalışmada Çin’de ki Three Gorges Barajının
membasında bulunan Yangtze Nehirinin 1991-1993 yılları arasında ki 6’şar saatlik kayıtlı
yağış akış verileri kullanarak akım tahminini yapabilmek için Çok Katmanlı Perseptron
(MLP) ile Radyal Tabanlı (RBF) YSA metotlarını ve Geleneksel İstatistik Metotları
kullanarak yağış akış ilişkisini incelemiştir. YSA metotlarından MLP modelinin her zaman
en iyi model olmadığı bazı veriler kullanılarak RBF ile de oldukça yaklaşık sonuçlara
ulaşılabildiğini ve geleneksel metotlardan da çok daha iyi sonuçlar alınabildiğini
göstermişlerdir.
Rajurkar ve ark., (2002), yaptıkları çalışmada Lineer Çoklu Giriş-Tek Çıkışlı MISO
(Multiple Input-Single Output) Model, Nonlineer MISO Model ve YSA metodu ile
Hindistan'ın Narmada Bölgesinde günlük yağış-akış datalarını kullanarak bu üç model
arasında en başarılı YSA modeli ile sonuç alabildiklerini göstermişlerdir. Çalışmalarında
1981 ile 1990 yılları arasında Mason yağmurları döneminde elde edilen metorolojik çoklu
49
verileri kullanarak günlük yağış-akış ilişkisinde; E2 değeri Lineer Model için %75,5,
Nonlineer Model için %79,2 ve YSA Model için %83,2 sonuçlarını vermiştir. Bu
çalışmalarının yağış akış ilişkisinde YSA’nın çok verili girdiler için daha doğruya yakın
değer verdiği sonucuna varmışlardır.
Sudheer ve ark., (2002), yaptıkları çalışmada yağış-akış modeline dayanan YSA’da
ağ yağısı dizaynı için yeni bir yaklaşım sunmuşlardır. Yaklaşım, havza için işlemi daha iyi
gösteren birim girdi vektörünün belirlenmesinde veri serisinin karşı- (cross-), oto- (auto-) ve
kısmi-oto- (partial-auto-) korelasyon gibi istatistiksel özelliklerini ve eğitim için standart bir
algoritmayı kullanır. Metodoloji Hindistan’daki bir nehir havzası verisi için kullanılmıştır.
Sonuçlar oldukça başarılı bulunmuş ve bir YSA modelinde gerekli olan hesaplama zamanını
ve çabayı azalttığı görülmüştür.
Nagy ve ark., (2002), tarafından yapılan çalışmada Niobrara, Orta Loup, Hii ve diğer
küçük nehirlere ait toplam katı madde debileri karıştırılarak bir veri kümesi oluşturulmuş ve
oluşturulan verilerin yarısı eğitim için, diğer yarısı ise onaylama için kullanılmıştır. Ağ
yapıları oluşturulurken, katı madde hareketinde çok önemli olan, kayma gerilmesi (ψ), hız
oranı (φ), süspansiyon parametresi (w0 / u*), akarsu boyuna eğimi (L), su derinliği oranı ( h
/ d50 ), Froude sayısı (F), Reynoulds sayısı (Re) ve akarsu genişlik oranı (h/B) gibi giriş
değişkenleri dikkate alınmıştır. Katı madde konsantrasyonu, giriş katmanında alınan bu 8
adet giriş değişkenine başlı olarak tahmin edilmeye çalışılmıştır. Verilerin kalan kısmı
onaylamada kullanılmış ve ağ sonuçları ile gözlem değerleri karşılaştırılmıştır. Her ne kadar
bu girdi değişkenlerinin katı madde konsantrasyonu üzerindeki etkisi olduğu düşünülse de
bazı değişkenlerin olay üzerindeki etkisinin çok olmadığı ya da fazla etkisi olmayan
değişkenlerin modelin gelişimini bozabileceği düşünülerek girdi değişkenleri için duyarlılık
analizi yapılmıştır. Her bir girdi değişkeni sırayla ağ yapısından çıkartılarak ağın
performansı değerlendirilmiş ve sonuç olarak hız oranı (φ) ve akarsu boyuna eğiminin (L)
katı madde konsantrasyonu üzerindeki etkisinin az olduğu görülmüş ve girdi
değişkenlerinden çıkartılmıştır. Sonuç olarak, elde edilen YSA giriş değişkenleri ile ağ
eğitilmiş, eğitim değerleri ile gözlem değerleri arasındaki tutarsızlık oranının ortalaması ve
standart sapması, geçmiş yıllarda bu bölge için geliştirilmiş ampirik bağıntıların sonuçları
ile karşılaştırılmıştır. Ağ yapılarını onaylamak için Rio Grande, Sacramento ve Mississippi
nehirlerine ait veriler kullanılmıştır. Sonuç olarak, kullanılan veri grubu için elde edilen
ağların diğer ampirik bağıntılarla beraber karşılaştırıldığında bölge için, en iyi üç modelden
50
biri olduğu gözlemlenmiştir. Veri yapısındaki ekstrem değerlerin çok olmasından dolayı ağ
yapıları istenilen seviyede sonuç vermemiştir
Anctil ve ark., (2003), yaptıkları çalışmada üç parçalı kavramsal yağış-akış
modellerinden (GR4J, IHAC ve TOPMO) elde edilmiş bir-gün sonraki ve üç-gün sonraki
akım tahminlerinin çıktılarının güncellenebilmesi için bir YSA modeli önermişlerdir.
YSA’yla modellenerek elde edilen sonuçlar bir parametreli güncelleştirme şemasına ve basit
güncelleştirme şemasına göre üstün bulunmuştur. Daha sonra diğer üç parçalı modeller
birleştirilmiş ve yine de YSA modeli tek başına birleştirilmiş modele göre daha üstün olduğu
görülmüştür.
Wang ve Ding (2003), yaptıkları çalışmada YSA ve dalgacık analizinin
kombinasyonundan olusan yeni bir model önermişlerdir. Orijinal zaman serisini dalgacık
dönüşüm tekniği ile alt-zaman (sub-time) serilerine (W1,W2,…,Wp, Cp) ayrıştırmış, bu
serilerin orijinal seri hakkında detaylı bilgi verdiğini ve her ayrışmış serinin farklı bir
davranışı olduğunu belirtmiştir. Daha sonra YSA modelinde bu ayrışmış serileri girdi olarak
kullanarak orijinal zaman serisini tahmin etmeye çalışmıştır. Yani veriler kendi alt zaman
serileri tarafından tahmin edilmeye çalışılmıştır. Onlar bu yöntemi günlük akım tahmini ve
yer altı suyu seviyesinin tahmini olmak üzere iki ayrı uygulama ile denemişlerdir. Sonuçları
ARMA (Auto Regressive Moving Average) modeli sonuçları ile kıyaslamışlar ve sonuçta
ileri sürülen dalgacık-YSA (Wavelet Network Model) modelinin tatmin edici ve başarılı
olduğunu bulmuşlardır.
Kim ve Valdes (2003), yaptıkları çalışmada Meksika’da kuraklık tahmini
yapabilmek için YSA ve dalgacık tekniğinin karışımı olan melez bir modeli önermişlerdir.
Bu teknikte ayrık dalgacık dönüşümü ile orijinal işaret çeşitli çözünürlük seviyelerinde
parçalara ayrılmış (5 çözünürlük seviyesi) ve bu yeni seriler tahmin amacıyla YSA modeline
sokulmuştur. Burada kullanılan YSA modeli üç ara tabakalı ileri beslemeli geriye yayılma
algoritmalı YSA modelidir. Kuraklık indisinin tahmin edilmesini amaçlayan bu çalışmada
iki aşamalı YSA modeli kullanılmıştır. Önce YSA modeli ile bu ayrıştırılmış işaretler
eğitilerek, 1-3-6 ve 12 ay ötelemeli tahmin yapılmıştır. Daha sonra çıktılar YSA modeli ile
yeniden birleştirilerek orijinal seriye dönülmüştür. Yani bu çalışmada YSA modeli iki defa
kurulmuştur. Önce dalgacık dönüşümü ile elde edilen alt zaman serileri YSA kullanılarak
ayrı ayrı tahmin edilmişlerdir. Daha sonra bu tahmin edilen her bir alt zaman bileşenini tekrar
birleştirilmek amacıyla YSA modeli kullanılmıştır. Kısacası bileşenler lineer olarak
51
toplanmak yerine YSA modeli ile toplanması yoluna gidilmiştir. Bu iki çalışmanın da ortak
özelliği, orijinal verinin kendi alt-zaman serileri tarafından tahmin edilmeye çalışılmış
olmasıdır.
Newham
ve
ark.,
(2003),
yaptıkları
çalışmada
Avustralya’daki
Yukarı
Murrumbidgee Havzası için, havza ölçeğinde katı maddenin taşınımının ve kaynağının
hesabı için bir katı madde modeli geliştirmişlerdir. Katı madde modelinin her bir değişkeni
teorik ya da ampirik yaklaşımlar sonucu elde edilen alt modellerden oluşmaktadır. Bu
çalışmada giriş katmanındaki veri sayısı 20 olup, lokâl duyarlılık analizi ile en etkin
değişkenler araştırılmıştır. Geliştirilen bu katı madde nehir ağ modeliyle ayrıca yatak
malzemesi miktarı, askı maddesi miktarı, toplam katı madde taşınımı ve taşkın depolaması
bulunabilmektedir. Bu çalışmada YSA ile havzalarda taşınan toplam yatak yükü ve askı
maddesi miktarı bulunmuştur. Yatak yükü, askı maddesi miktarı ve toplam katı madde
miktarı değerleri için giriş değişkenleri lokâl duyarlılık analizine tabi tutulmuştur.
Anctil ve Tape (2004), yaptıkları çalışmada günlük yağış-akış tahmininde dalgacık
dönüşüm tekniği ve YSA modelini birlikte kullanmışlardır. Dalgacık dönüşümü ile orijinal
yağış verisinden kısa, orta ve uzun dalgacık periyotlu (x1, x2, x3) üç ayrı dönüşüm serisi
elde etmişlerdir. Bu seriler ile akış tahmini yapmak için YSA modelinde her dalga
periyodunu ayrı ayrı kullanmışlar ve her bir bileşen için bir YSA modeli kurmuşlardır.
Sonuçta kısa, orta ve uzun dalgacık periyotlu 3 ayrı akış bileşeni (y1, y2, y3) elde etmişlerdir.
Daha sonra bu tahmin edilen 3 ayrı bileşen toplanmış ve böylece akış değeri elde edilmiştir.
Sonuçta, kısa dalga periyodunun yağış-akış tahmininde başarıyı azalttığı gösterilmiştir. Bu
çalışmayla yağış-akış tahminine farklı bir yaklaşım getirmişlerdir. Burada modelde de
görüldüğü gibi her üç periyod için ayrı olarak YSA modeli uygulanıp sonunda orijinal seri
tekrar oluşturulmaktadır.
Alp ve Cığızoğlu (2004), yaptıkları çalışmada farklı yapay sinir ağı metotları ile
yağış-akış ilişkisini modellemesini yapmışlardır Bu modellemede ileri beslemeli geriye
yayınım metodu ve genelleştirilmiş regresyon sinir ağı metodunu kullanmışlardır. ABD,
Pennslyvania Eyaletindeki, Juniata Nehrine ait günlük akım değerleri kullanılarak
modelleme yapılmıştır. Çalışma sonucunda ileri beslemeli geriye yayınım metodunun
genelleştirilmiş regresyon sinir ağı metoduna göre daha iyi sonuç verdiği ortaya çıkmıştır.
52
Cığızoğlu (2004), yaptığı çalışmada ABD’nin Philadelphia eyaletinde bulunan
Schuykill Nehri’ndeki üst ve alt havzaya ait iki Akım Gözlem İstasyonu’ndaki (AGİ) günlük
ortalama akım ve askıda taşınan katı madde verilerini kullanmıştır. Burada, geçmiş yıllara
dayalı askıda taşınan katı madde gözlemleri kullanılarak aşağı havzaya ait askı maddesi
miktarı tahmin edilmiştir. Tahmin iki aşamada yapılmıştır. İlk aşamada aşağı havzanın askı
maddesi değerleri giriş değişkeni olarak kullanılmış, ikinci aşamada ise, yukarı havzaya ait
askı maddesi değerleri giriş değişkeni olarak kullanılmıştır. İkinci bir uygulamada yine çok
katmanlı YSA kullanılarak nehir akımı ile askıda taşınan katı madde miktarı arasındaki ilişki
incelenmiştir. Bu aşamada alt havzaya ait askı maddesi verileri ayrı ayrı yukarı ve aşağı
havzanın akım değerleri kullanılarak tahmin edilmiştir. Çok katmanlı YSA, geleneksel AR
modelleri ve regresyon modelleri ile kıyaslanmıştır. Aşağı havzanın otokorelasyon katsayısı
0,3 olup giriş değişkeni olarak t-4 güne kadar veri dikkate alınmıştır. Bu YSA yapısının giriş
değişkenlerine, çıkış askı maddesi değerleri için yılın günlerini temsil eden değerler ilave
edilmiş ve böylece periyodisite dikkate alınmıştır. Bu ilaveler, korelasyonu arttırmıştır.
Bunun yanında alternatif bir metot olarak AR(4) modeli geliştirilmiş ise de, sonuçlardaki
sapma değerlerinin çok büyük olduğu gözlemlenmiştir. Askı maddesi tahminleri aynı havza
için akım tahminleri ile karşılaştırıldığında akım değişkeninin birincil otokorelasyonun
yüksek olması nedeniyle daha iyi sonuçlar vermiştir. Diğer bir uygulamada ise yukarı havza
ile aşağı havza arasında çapraz korelasyon yapılmış ve çıkan değer havzanın
otokorelasyonundan daha iyi olduğu için yukarı havzaya ait askı maddesi değerleri aşağı
havza için girdi değişkeni olarak kullanılmıştır. Çıkan sonuçlar otokorelasyon yaklaşımı ile
bulunan değerlerden performans olarak daha iyidir. Daha sonra girdi değişkenlerine aynı
gün içindeki yukarı havzaya ait günlük askı maddesi gözlemleri ilave edilerek bu sefer de
çoklu değişkenli regresyon modeli ile kıyaslanmıştır. Tahmin modellerinin ardından aşağı
havzanın akım değerleri kullanılarak yine aşağıdaki havzaya ait askıda taşınan katı madde
miktarı hesaplanmıştır ve bu model havza için geliştirilen katı madde tahmin eğrisi ile
kıyaslanmıştır. Sonuç olarak, katı madde tahmin eğrisi gözlem değerlerine göre toplam %74
daha az değer elde etmiştir. Çok katmanlı YSA ise, gözlem değerlerine göre toplam %10
daha büyük değerler elde etmiştir. Buradan görüldüğü gibi askı maddesi miktarıyla akım
arasındaki doğrusal olmayan ilişkinin çok katmanlı YSA ile daha iyi modellendiği sonucuna
ulaşılmıştır.
53
Chiang ve ark. (2004), yaptıkları çalışmada YSA’ların iki temel tipi olan statik ve
dinamik sinir ağlarının sistematik bir karşılaştırmasını yapmışlardır. Statik sinir ağları için,
iki tane geri yayınımlı öğrenme algoritması, Standart Geri Yayınım Algoritması (SGYA) ve
Bileşik Eğim (BE) algoritması kullanılmış; dinamik-geri besleme ağı için Gerçek Zamanlı
Yinelemeli Öğrenme Algoritması (GZYÖA) kullanılmıştır. Statik bir ağ için, kurulu bir ağın
verimliliği bakımından, BE yönteminin standart SGYA yönteminden daha iyi sonuçlar
verdiği gözlemlenmiştir. BE algoritması kullanan Statik YSA ile GZYÖA kullanan dinamik
yapay sinir ağı karşılaştırıldığında ise statik–ileri besleme sinir ağlarının yalnızca uygun ve
elverişli bir eğitim veri seti olması durumunda yeterli sonuçlar verdiği; dinamik sinir
ağlarının statik sinir ağlarına oranla daha iyi ve daha istikrarlı sonuçlar ortaya çıkardığı
görülmüştür. Öğrenme bakımından ise GZYÖA algoritmasının dinamik ağın sürekli olarak
güncellenmesinde kullanıldığı sonuçlarına varılmıştır.
Fırat ve Güngör (2004), yaptıkları çalışmada Büyük Menderes Havzasındaki
ölçümler kullanılarak askı maddesi konsantrasyonu ve askı maddesi miktarı tahmin
edilmiştir. Giriş veri değeri olarak akarsu debisi kullanılmıştır. Eğitim için 90 adet veriden
85 adedi kullanılmıştır. Model oluşturulurken 1 giriş ve 1 adet çıkış düğümü arasında en
uygun sonucu elde etmek için saklı tabaka sayısı ve düğüm sayısı deneme yanılma ile
bulunmuştur. Transfer fonksiyonu olarak sigmoid kullanılmıştır. Yapılan diğer bir çalışmada
Akkaya (Niğde) barajını besleyen Niğde deresindeki istasyonlarda hidrokimyasal özellikler
kullanılarak suyun sınıfı İBYSA ile tespit edilmiştir. Suyun sınıfı su kirliliği Kontrolü
Yönetmeliğindeki kıta içi yüzeysel suların sınıflandırılması temel alınarak yapılmıştır. Giriş
olarak pH, Cu, Zn, CN, Fe, Ni, Pb, Cd, F kullanılmıştır.
Wu ve ark., (2005), yaptıkları çalışmada YSA ile Havza Akış Tahmini-WRP
(Watershed Runoff Prediction) ve Nehir Akış Tahmini-SFF (Streamflow Forecast) olmak
üzere iki metot kullanarak yağış – akış arasındaki ilişkiden oluşabilecek sel için erken uyarı
sistemi geliştirmeyi araştırmışlardır. Kentsel alanlarda hem bazal akış hem de sel akışı
tahmininde, nehir akışında da meteorolojik olayların etkisinin tahmininde yapay sinir
ağlarının yararlı olabileceğini belirtmişlerdir.
Freiwan ve Cığızoğlu (2005), yaptıkları çalışmada Ürdün’de Amman istasyonu aylık
yağış tahmini için ileri beslemeli geri yayılım YSA modeli geliştirmiştir. Çalışmada 19232000 yıllarına ait 924 aylık yağış verisi kullanılmış, ilk 800 aylık toplam yağış verisi modeli
eğitmede, geri kalan 124 aylık veri ise modeli test etmede kullanılmıştır. Çalışmada 20
54
değişik model kullanılmış, modellere önceki ayların yağışları girdi olarak verilmiştir. Bu
modeller arasında en iyi sonucu veren model 3 tabakadan oluşmaktadır. Modelin yapısı ise
2-4-1’dir. Modelde girdi tabakasındaki elemanlar önceki aya ait aylık yağış toplamları ve
periyodiklik bileşenidir. Gizli tabakadaki hücre sayısı ise dört olarak belirlenmiştir. Çıktı
tabakada tahmin edilen ayın aylık toplam yağışı kullanılmıştır. En iyi modelin belirlilik
katsayısı ancak 0.47 değerlerine kadar çıkabilmiştir. Sonuçlar birinci mertebe otoregresif
AR(1) model ile kıyaslanmıştır.
Sarangi ve Bhattacharya (2005), yaptıkları çalışmada Jharkhand’daki (Hindistan)
Chhotnagpur platosundaki Chatra bölgesinin Itkhori bloğundaki Banha havzasına ait 1985
– 1989 yılları arası ölçülmüş katı madde miktarı değerleri ile havzaya ait hidrograflar
kullanılarak jeomorfoloji tabanlı ve jeomorfoloji tabanlı olmayan YSA geliştirilmiştir. Elde
edilen ağ sonuçları havza için daha önceden geliştirilen regresyon modelleri ile
karşılaştırılmıştır. Ve sonuç olarak hatayı geriye yayma algoritmasının YSA yapılarında iyi
sonuçlar verdiğini göstermişlerdir. Jeomorfolojik olmayan YSA yapılarında giriş
katmanında sadece akım değeri bulunurken, jeomorfolojik olanda ise akış oranı, rölatif
çatallaşma, sekil faktörü ve drenaj faktörü gibi havza karakteristiğini yansıtan girdi
değişkenleri ilave edilmiştir. Doğru ağ yapısının tespiti için 20 farklı şekilde girdi değişkeni
oluşturulmuş ve sonuçlar korelasyon, verimlilik faktörü ve mutlak ortalama sapma için
irdelenmiştir. Sonuç olarak jeomorfolojik tabanlı YSA’ların diğer ağ yapılarına göre daha
uygun sonuçlar verdiği gözlemlenmiştir.
Cığızoğlu ve Kişi (2005), yaptıkları çalışmada YSA ile akım tahmin performansının
veri uzunluğuna bağlı olabileceğini göz önüne alarak, verinin YSA ile eğitim aşamasında kbölüm parçalanması (k-fold parttioning) olarak adlandırılan istatistiksel bir metodu ele
aldılar. Metodun ileri beslemeli yayılma algoritmasında faydalı olacağını buldular. Bu
faydanın verinin tamamı yerine bir kısmının ele alınmasıyla ortaya çıktığını belirttiler.
Levenberg-Marquardt, birleşmiş eğim (conjugate gradient) ve eğim azalması (gradient
descent) gibi üç farklı geri yayılma algoritması arasında tahmin performansı ve yakınsama
hızı kıyaslaması sonucunda Levenberg-Marquardt tekniğinin üstün olduğunu ifade
etmişlerdir.
Kumar ve ark., (2005), yaptıkları çalışmada sigmoid transfer fonksiyonlu MLP
üzerindeki çalışmaların bazı sınırlamalara sahip olduğunu belirtmiştir. Ayrıca, RBF’nin
MLP’den daha üstün olduğu yolunda bir inanışın bulunduğunu belirtmiştir. Bu nedenlerle,
55
çalışmada MLP ve RBF ye dayalı YSA modellerinin performansı Hindistan’daki iki nehir
akımında değerlendirilmiştir. Ağ tipi seçiminin, model tahmin doğruluğunda önemli bir
etkiye sahip olduğu belirlenmiştir. Dolayısıyla, her iki modelinde bazı sınırlamalara sahip
olduğu belirtilmiştir. MLP'nin optimum gizli noktalarının sayısını sabitlemek için uzun bir
deneme-yanılma yönteminin gerektirdiğini, RBF'nin ise ağ yapısının uygun eğitim
algoritması kullanılarak sabitlendiğini ifade etmişlerdir. Sonuç olarak, bunlar arasında bir
üstünlüğün belirlenmesinin zor olduğu vurgulanmıştır.
Tuncay (2005), yaptığı çalışmasında venturiden belirli hızlarla geçen suya farklı
viskositede sıvılar enjekte ederken, farklı çaplarda ve farklı daralma oranlarına sahip
venturiler, iki farklı çapta emme borusu, venturinin mansabında farklı uzunlukta borular ve
üç farklı viskositeye sahip sıvılar kullanmış, bunların enjeksiyon verimine etkilerini
araştırmıştır. En iyi emme verimini, küçük çaplı venturilerin ve büyük çaplı emme
borusunun arttırdığını gözlemlemiş, yüksek hızlarda daralma oranı büyük venturilerin daha
iyi sonuç verdiği ve düşük vizkositeye sahip sıvıların daha iyi enjekte edilebildiğini tesbit
etmiştir.
Özkan ve Ünsal (2005), yaptıkları çalışmada venturi savakların farklı boğaz genişliği
değerleri için penetrasyon derinlikleri ölçümlerini gerçekleştirmiştir. Boğaz genişliğinin
artmasıyla birlikte mansap havuzunda oluşan penetrasyon derinliklerinde de artış meydana
geldiğini gözlemlemişlerdir.
Özkan (2005), yaptığı çalışmada basınçlı borulara hava girişi ve bunun oksijen
transferine etkisini araştırmıştır. Çalışmada venturi tüplerinin ve yüksek basınçlı kapaklı
konduitlerin kullanıldığı iki fazlı akım sistemleri ile küçük su göletlerinin havalandırılması
araştırılmıştır. Sonuçlardan iki fazlı akım sistemlerinin derin göletlerde sığ göletlerden daha
yüksek verime sahip olduğu görülmüştür.
Özkan ve ark., (2006), yaptıkları çalışmada Kızılırmak Nehri üzerindeki su kalitesi
değerleri kullanılarak nehirdeki çözünmüş oksijen değişiminin nasıl gerçekleştiğini YSA
modelliyle tahmin etmişlerdir. YSA’ da 5 girişli farklı veri kümeleri oluşturulmuştur. Bu
yapılarda Genişletilmiş Delta-Bar-Delta (GDBD) ve Standart Geriyayılım (SG) olmak üzere
iki farklı öğrenme algoritması ile tanh ve sigmoid olmak üzere iki ayrı transfer fonksiyonu
kullanılmıştır. Verilerin içerisinden seçilen 10 adet rastgele test verisi ile her bir YSA test
edilmiştir. Ayrıca farklı test kümeleri için performansı görmek amacı ile rastgele seçilen 10,
56
20 ve 40 adet test verisi ile de YSA test edilmiştir. Elde edilen sonuçlar, YSA’nın çözünmüş
oksijen konsantrasyonunu belirlemede başarılı bulunmuştur. Ayrıca yapılan bu çalışmada
yapay sinir ağ yapısı olarak ileri beslemeli sinir ağı, denetimli öğrenme tipi, hatayı geriye
yayma algoritması kullanılmıştır. Öğrenme derecesi (0,4), momentum katsayısı (0,7) ve
iterasyon sayısı 7800 alınmıştır. Hata değerinin iterasyon sayısına göre değişiminin grafiği
çıkarılmıştır. Eğitimde istenen hata sınırına ulaşıldıktan sonra yapılan test işleminde
görüldüğü gibi yapay sinir ağları aynı modelin regresyon analizine göre daha iyi sonuçlar
vermiştir.
Panagoulia (2006), çalışmasında Yunanistan’daki dağlık bir havzada çeşitli iklim
rejimlerinde düşük ve yüksek akımları simule etmek için üç tabakalı ileri yayılmalı YSA
modelinin kabiliyetini araştırmak için lineer en küçük kareler ve simplex optimizasyonunun
birleştirilmesiyle oluşmuş bir algoritma kullanmıştır. YSA modeli üç farklı iklim tipi için
önce kalibre etmiş ve sonrasında da test etmiştir. Tam bir periyot için YSA modelinin hem
düşük ve hem de yüksek akımlar için kavramsal Zemin Nem Hesap (SMA) modelinden daha
iyi sonuçlar elde ettiğini belirtmiştir.
Demirpençe (2006), çalışmasında son yıllarda su kaynakları mühendisliği ve
hidrolojide çokça kullanım alanı bulmaya başlayan YSA’yı, akarsudaki akım tahmini için
kullanmıştır. Günlük akım değerlerinin çeşitli kombinasyonları girdi olarak kullanılmak
suretiyle, 6 model oluşturulmuştur. İleri beslemeli geriye yayılmalı yapay sinir ağları metodu
ile tahmin edilen Köprüçay akımları, Lineer Regresyon (LR) modeli sonuçlarıyla
karşılaştırılmış ve daha iyi sonuçlar verdiği gözlenmiştir.
Aci (2006), çalışmasında bir akarsudaki akımların o akarsuyun havzasındaki yağış
ve önceki akım gözlemlerinden tahmin edilmesini ele almıştır. Bu amaçla son yıllarda benzer
tahmin uygulamalarında sıkça kullanılan YSA yöntem olarak seçilmiştir. Konunun teorik
altyapısı verildikten sonra uygulama için Orta Anadolu Bölgesinde kapalı bir havza olan
Akarçay havzası seçilmiştir. Havzada mevcut bulunan yağış gözlem istasyonlarının
yerleşimi, gözlem aralığı gibi parametrelere bağlı olarak 4 tip model tasarlanmıştır. Modeller
YSA yöntemine uygun olarak eğitme ve test aşamasına tabi tutularak oluşturulmuştur. Elde
edilen sonuçlar çok değişkenli regresyon analizi sonuçları ile kıyaslanmıştır. Bu
kıyaslamalar tablo ve grafik olarak sunulmuştur. Elde edilen sonuçlara göre YSA’ların, yağış
gözlemlerinden, akış tahmini problemine başarılı bir şekilde uygulanabileceği ve güvenli
tahminler ürettiği ortaya konmuştur.
57
Terzi (2006), çalışmasında Eğirdir Gölü’nün günlük su sıcaklığını tahmin etmek için
günlük hava sıcaklığı, güneş ısınımı ve nisbi nem parametreleri kullanılarak bir, iki ve üç
girişli yedi farklı YSA modeli geliştirmiştir. Eğitim verileri 2000-2001-2002 yıllarına ait
günlük verileri içerirken test verileri ise 2003 yılına ait günlük verilerden oluşmaktadır. Tek
girişli (hava sıcaklığı; güneş ısınımı; nisbi nem), iki girişli (hava sıcaklığı güneş ısınımı;
hava sıcaklığı nisbi nem; güneş ısınımı nisbi nem) ve üç girişli (hava sıcaklığı güneş ısınımı
nisbi nem) olmak üzere yedi farklı model geliştirilmiştir. Farklı saklı tabaka hücre sayıları
denenerek su sıcaklığı tahminini en iyi temsil eden saklı tabaka hücre sayıları belirlenmiştir.
Çalışmada, çok tabakalı ileri beslemeli YSA modeli ve ağırlıkların ayarlanmasında hatanın
geriye yayılma algoritması kullanılmıştır. Transfer fonksiyonu olarak sigmoid fonksiyonu
ve geriye yayılma algoritmasının yakınsama hızını etkileyen parametreler olan öğrenme
oranı 0,001 ve momentum 0,1 olarak sabit alınmıştır. Geliştirilen modellerin performansları
irdelendiğinde, hava sıcaklığına bağlı olan bir, iki ve üç girişli modellerin uygun sonuçlar
verdiği görülmüştür.
Kumarasiri ve Sonnadara (2006), yaptıkları çalışmada Sri Lanka’da bir meteoroloji
istasyonu için ileri beslemeli geri yayılım YSA modeli kurmuştur. Modelin amacı atmosferik
değişkenler yerine önceki yağışlara dayanan bir model kurmaktır. Bunun için 3 ayrı model
önerilmiştir. Birinci model günlük yağış tahmini için kurulmuştur. Bu modelin yapısı 10-61 şeklindedir. Yani model 10 girdili, gizli tabakasında 6 hücreli ve 1 çıktılıdır. Gizli tabakada
sigmoid aktivasyon fonksiyonu kullanılmıştır. Aynı aktivasyon fonksiyonu çıktı tabakasında
da kullanılmıştır. Çalışmada önerilen ikinci model ise aylık yağış tahmini için yapılmıştır.
Modelin yapısı daha önce bahsedilen modelin aynısıdır. Burada yağışlar modele sokulmadan
önce altı gruba ayrılmıştır. Üçüncü model yıllık yağış tahmini için kurulmuştur. Modelin
yapısı önceki modellere benzemektedir. Modeli eğitmek için 105 yıl, modeli test etmek için
30 yıl kullanılmıştır. Sonuç olarak modellerin günlük yağış tahmininde başarı oranı 0.74,
aylık yağış tahmininde başarı oranı 0.58 ve yıllık yağış tahmininde başarı oranı 0.76’dır.
Agarwal ve ark., (2006), yaptıkları çalışmada Hindistan’daki Vamsadhara Nehri
havzasındaki 6 adet YAGİ’ye ait günlük yağış değerleri (mm/gün) kullanılarak havza için
Thiessen poligonları oluşturulmuş ve ağırlıklandırılmış yağış değerleri hesaplanmıştır. Giriş
değişkeni olarak havzaya ait günlük toplam yağış miktarı (mm/gün) ile günlük akım
değerleri (m3/s) dikkate alınmıştır. Havza için günlük, haftalık, 10 günlük ve aylık yağış –
akış değerleri giriş katmanına eklenmiştir. Havzaya ait verilerin bir kısmı çapraz onaylama
58
bir kısmı ise, ağ doğrulaması için ayrılmıştır. Performans ölçütü olarak verimlilik katsayısı
ve korelasyon katsayısı dikkate alınmıştır. Sonuçlara bakıldığında günlük yağış ve akış
değişkenlerinden aylık yağış ve akış değişkenlerine doğru gidildikçe korelasyon ve
verimlilik oranlarının düştüğü gözlemlenmiştir. Havza üzerindeki yağışın bölgesel
varyasyonları da düşünülerek çok girişli lineer transfer fonksiyonlu sinir ağları
geliştirilmiştir. Çalışma sonucunda çok giriş değerli sinir ağ yapılarının her zaman tek giriş
değerli sinir ağ yapılarına göre iyi sonuçlar vermediği gözlemlenmiştir. Bu da diğer
istasyonların ağ eğitimini zorlaştırıcı yönde etkisinin olmasından kaynaklanmaktadır. Yine
benzer şekilde havza için katı madde ağ modelleri geliştirilmiş, girdi değişkeni olarak
günlük, haftalık, 10 günlük aylık katı madde değerleri (kg/s) ile sinir ağları ile tahmin edilmiş
akım değerleri (m3/s) kullanılmıştır. Sonuçlara bakıldığında bazı YAGİ’lerin katı madde
taşınımı üzerinde etkili olmadığı ve veri zaman aralığının değişkenler arasındaki ilişkiyi
nasıl etkilediği gözlemlenmiştir.
Şahin (2007), yaptığı çalışmada Doğu Karadeniz havzasında bulunan Solaklı
vadisine ait alanda oluşan yağış-akış ilişkisini incelemiştir. 1979-1993 yıllarına ait 173 aylık
yağış, nem, sıcaklık ve akım değerlerini kullanarak 1993-1997 yıllarına ait verileri elde
etmeye çalışmışlardır. Bunun için 3 tane YSA modeli oluşturmuştur. İleri beslemeli geriye
yayınım sinir ağı (İBGYSA), radyal tabanlı fonksiyonlara dayalı sinir ağı (RTYSA) ve
genelleştirilmiş regresyon sinir ağı (GRSA) olmak üzere üç YSA metodu ve klasik
yöntemlerden olan Çok Değişkenli Regresyon (ÇDR) metodu ile yağış, sıcaklık, geçmiş
akım değerleri kullanılarak, akım tahminleri yapılmıştır. En yüksek belirlilik katsayısı (R2
= 0.615) ve en düşük ortalama kare hatası(10.96m6/s2) olarak İBGYSA mimarisi ile
sağlanmış olup, en düşük belirlilik katsayısı ise GRYSA mimarisi sonucu ortaya çıkmıştır.
ÇDR metodu diğer iki YSA metoduna göre düşük belirlilik katsayısı vermekle beraber
GRYSA metoduna göre daha iyi sonuç vermiştir. GRYSA metodu ise uygun bir saçılma
parametresi seçildikten sonra bir seferde değişmeyen tek bir sonuca ulaşmakta, fakat veri
sayısı az olduğu zaman uygun tahminler üretemediği görülmüştür. Ayrıca GRYSA metodu
eğitim verisinin ekstrem değerlerinin dışındaki değerleri barındıran test verisini gördüğünde
özellikle maksimum değerlerde daha düşük tahminler vermekte ve bu nedenle daha düşük
belirlilik katsayısı ve daha yüksek OKH değerleri elde edildiği sonucuna varılmıştır. RTYSA
ise verileri girdi tabakasından saklı tabakaya aktarırken kümeleme işlemi yapmakta ve
ağırlıklara rastgele küçük sayılar atayarak belirli bir yakınsaklığı elde edene kadar çıktı
hesap etmeye devam etmektedir. Verilerin kümelenme işleminde atanan ağırlıklar ise geriye
59
yayılma ilkesine göre düzeltilmektedir. RTYSA verileri kümeleme işlemi uygulayarak aldığı
için küçük veri setlerinde yüksek performans sağlayamadığı görülmüştür. İBGYSA metodu
ile en iyi sonucu elde etmek için birçok sayıda simülasyon yapılmış, başlangıç ağırlık
değerleri en küçük karesel hataya ulaşılıncaya kadar adım adım değiştirilmiştir. YSA’nın
girdi tabakasına meteorolojik gözlem değerlerine ilave olarak geçmiş akım değeri alındığı
zaman sonuçların belirgin bir şekilde düzeldiği görülmüştür. İBGYSA ile elde edilen
sonuçlar ise regresyon analizi ve diğer modelleme metotlarının neticeleriyle kıyaslanmış ve
daha başarılı bulunmuştur. Ekstrapolasyon yapılması gerektiğinde tercih edilmesi gereken
YSA metotlarının daha ziyade İBGYSA ve RTYSA olduğu görülmüştür. Buna karşın bu iki
metodun bazı durumlarda düşük akım değerleri için negatif tahminler verebildiği görülmüş,
GRYSA kullanıldığında ise bu sorunla karşılaşılmamıştır.
Zhu ve ark., (2007), yaptıkları çalışmada Yukarı Yangtze havzasındaki (Çin)
Longchuanjiang Nehri için aylık askıda katı madde taşınımı modellenmiştir. Burada geçmiş
günlerin katı madde değerlerinin girilmesi yerine yağış, sıcaklık ve yağış yoğunluğu gibi
iklim değişkenleri kullanılarak bu değişkenler ile askıda taşınan katı madde arasındaki ilişki
yakalanmaya çalışılmıştır. Aylık ortalama askıda taşınan katı madde miktarı ile akım,
havzadan toplanan günlük askıda taşınan katı madde miktarı ve akım değerlerinden
türetilmiştir. Yapılan duyarlılık analizi sonucunda buharlaşma ve nem miktarının katı madde
taşınımı üzerindeki etkisi az olduğu için giriş değişkenlerinden çıkartılmıştır. Sinir ağları
için giriş değişkeni olarak yağış, sıcaklık, bir ay içindeki 25 mm den ve 50 mm den büyük
kümülatif yağış değerleri alınmıştır. Giriş yapısına eklenen yağış verileri Thiessen metodu
kullanılarak alansal ortalama yağış değeri elde edilmiş ve giriş yapısında kullanılmıştır.
Günlük sıcaklık ve akımlara ait zaman serileri de havzadaki 6 istasyondan temin edilmiştir.
Askıda taşınan katı madde ile akım, yağış ve bir ay içindeki 25 mm den büyük kümülatif
yağış değerleri arasındaki lineer korelasyonun kuvvetli olduğu görülmüştür. Sonuçlar çok
değişkenli lineer regresyon denklemleri ve güçlü ilişki denklemleri ile karşılaştırıldığında
geliştirilen YSA’ların daha iyi sonuçlar verdiği görülmüştür.
Dahamsheh ve Aksoy (2007), yaptıkları çalışmada Ürdün’deki 13 istasyona ait 50
yıllık yağış verilerini kullanarak yağış dağılımını belirlemişlerdir. İlk olarak istasyonlar
değişik homojenlik testlerinden geçirilmiştir. Queen Alia Uluslararası Havaalanı
istasyonunun homojen olmadığı tespit edilmiş, geri kalan 12 istasyonun yağışları
kullanılarak yağışların olasılık dağılımları incelenmiştir. Ürdün yağış verilerine üç farklı
60
dağılım uydurulmuştur. Buna göre Ürdün’ün doğu bölgesinde 3-parametreli lognormal
dağılım (LN3), güney bölgesinde Gamma (G) ve ülkenin geri kalan kısmında ise Log
Pearson-Tip III (LP3) dağılımının hâkim olduğu görülmüştür. Ayrıca Ürdün yağışlarında
azalan ya da artan her hangi bir gidişin olmadığı da ortaya konmuştur.
Doğan ve ark., (2007), yaptıkları çalışmada ileri beslemeli geri yayınımlı (İBGYYSA) ve radyal temelli yapay sinir ağı (RT-YSA) modeli kullanarak Sapanca Gölü için
günlük buharlaşma tahmini yapmışlardır. Sonuçlar Penman-Monteith (PM) modeli ile
karşılaştırılmıştır. Minimum ve maksimum sıcaklığa, rüzgâr hızına, göreceli neme, gerçek
güneşlenme süresine ve maksimum güneşlenme müddetine bağlı olan günlük buharlaşma
miktarının tahmini için İBGY-YSA ve RT-YSA modelleri uygulanmıştır. İBGY-YSA, RTYSA ve PM modellerinin performansları sonucunda İBGY-YSA yöntemi, ölçülen günlük
buharlaşma miktarına en yakın sonucu vermiştir.
Alp ve Cığızoğlu (2007), yaptıkları çalışmada geri beslemeli YSA kullanarak geçmiş
günlük ve aylık katı madde miktarı ile nehir akımı verilerine bağlı günlük toplam askıda
taşınan katı madde miktarını tahmin etmeye çalışmışlardır. Üç farklı giriş yapısı (sadece
yağış, sadece akış ve hem yağış hem akış) ağ için düşünülmüştür. Geliştirilen geri beslemeli
YSA, RYSA ve lineer regresyon modeli ile karşılaştırılmıştır. Junita Nehri’ne, Pennyslvania
(ABD) ait günlük toplam akış ve askıda taşınan katı madde miktarı verileri kullanılmıştır.
Ortalama günlük toplam yağış miktarı Thiessen Metodu kullanılarak hesaplanmıştır. Veriler
istatistiksel açıdan incelendiğinde askıda taşınan katı madde miktarı değerlerinde dikkate
değer bir çarpıklığın olduğu ve ayrıca akış ve katı madde değerleri için otokorelasyonların
t-2 gün önceye kadar belirgin bir anlamlılık hesaplanmıştır. Çalışma kapsamında erken
durdurma tekniği kullanılarak gizli katmandaki nöron sayısı bulunmaya çalışılmıştır. Bu
yöntemde YSA’ların arama yönü tahmin verilerinin ortalaması seklinde dikkate alınırken,
her öğrenme aşamasında ortalama karesel hata onaylama verilerinin ortalaması tarafından
araştırılmıştır. Yapılan çapraz korelasyon ile yağış ve katı madde arasındaki t-2 gün önceye
kadar ilişki bulunmasına rağmen t-4 gün önceye kadar olan giriş değişkeni alınmıştır. Çok
değişkenli lineer regresyon modelleri ile geliştirilen ağ yapıları ortalama karesel hata ve R 2
uygunluk ölçütlerine göre irdelenmiştir. Çalışmanın sonucunda yağış değerlerinin, katı
madde tahmin modelinde etkili bir değişken olmadığı görülmüştür. Giriş değişkenlerine
eklenen evvelki günlere ait akım değerlerinin ağ performansını arttırdığı görülmüştür.
61
Yıldız ve Saraç (2008), yaptıkları çalışmada Elektrik İşleri Etüt İdaresi’nin (EİE) 104
akım gözlem istasyonuna ait günlük ortalama, maksimum ve minimum akım verileri
kullanılarak, Türkiye’nin değişik yerlerinde bulunan 5 adet Hidroelektrik Santrallerinin
(HES) 1970-2008 yıllarına ait üretim miktarları değerlendirilmiştir. Bir akım yılına ait
minimum, ortalama ve maksimum akım değerlerinin zamanla değişimini gösterir bir saçılma
diyagramı oluşturarak zaman ve akım arasındaki ilişkiyi belirleyen korelasyon katsayılarını
belirlemişlerdir. Korelasyon katsayılarına göre akımlardaki artma ve azalmayı gösteren
konturlar çizmişlerdir. HES verilerinin yıllık üretimlerine dair istatistiksel analiz yaparak
yıllık ortalama üretimlerin yıllık ortalama akımlarla paralel olduğunu göstermişlerdir. Ancak
ülkemizin kuzey ve doğu bölgelerinde akımların artış trendin de olduğu batı, orta ve güney
bölgelerinde akarsuların akım değerlerinde anlamlı bir azalma trendi geliştiğini fark
etmişleridir. Bu sebeple Hidroelektrik potansiyelinin artırılması için ilave tedbirler
alınmasını önermişlerdir.
Archer ve Fowler (2008) tarafından yapılan çalışmada, 1965 ile 1979 yılları arasında
Pakistan’ın Jhelum Nehri’nin beslediği Mangla Barajı haznesine giren akım verileri ile yağış
verilerinden yola çıkarak 1980-1991 yılları için nisan haziran arası 3 aylık ve nisan-eylül
arası 6 aylık dönemlere ait akış ve yağış tahmini yapmak için çoklu lineer regresyon modeli
yardımıyla tahmin yapmışlardır. Bahar dönemi (nisan-haziran) yağış tahmini için %15, akım
tahmini için %92 yaklaşık tahmin yapmışlardır. Uzun 6 aylık yaz dönemi için (nisan-eylül)
yağış için %15 ve akım için %83 yaklaşık tahmin yapabilmişlerdir.
Türktemiz (2008), yaptığı çalışmada baraj rezervuarına giren akımların YSA ile
tahmin edilmesini modellemiştir. Bu çalışmada 1964-1974 yılları arasındaki Antalya
havzasında olan ve Manavgat Çayı üzerine bulunan 3 adet Akım Gözlem İstasyonu verilerini
kullanarak YSA metodu ve Rasyonel Metot ile elde edilen sonuçlar karşılaştırılmıştır.
Oymapınar ve Manavgat Barajlarının su depolama değerlerini Devlet Su İşleri’nden (DSİ)
temin ederek, bölgesel yağış değerlerini de Devlet Meteoroloji İşleri’nden (DMİ) temin
ederek akarsu kesitlerindeki akım tahminlerinin yapılması için YSA modeli kurmuş ve DSİ
tarafından kullanılan regrasyon modeli ile karşılaştırmıştır. Bu 3 adet Akım Gözlem
istasyonlarından ikisinin (901 ve 911 no’lu istasyonlar) akım verileri YSA yöntemi ve
Rasyonel yöntem modellerinde girdi ve bir istasyonun (912 no’lu istasyon) akım verileri
çıktı (tahmin edilecek istasyon) olarak ele alınmıştır. YSA yöntemi ile yapılan analizde
1964-1970 yıllarına ait ölçülmüş akım verileri eğitimde, 1971-1974 yıllarına ait ölçülmüş
62
akım değerleri modellerin test aşamasında kullanılmıştır. YSA modelleri, gizli tabakadaki
transfer fonksiyonunun logaritmik sigmoid yada tanjant sigmoid olmasına göre ve buna
ilaveten verilerin normalize aralıklarının [0-1] ve [0.1-0.9] olmasına göre 4 farklı model
oluşturulmuştur. Rasyonel yöntem ile yapılan analizde
1964-1974 yıllarına ait ölçülmüş
akım verilerinin tamamı kullanılmıştır. Manavgat Nehri’nin en mansabında bulunan 901
no’lu istasyonun minimum debisi 26.4 m3/sn iken, diğer istasyonların minimum debileri 0
m3/sn olması nedeni ile Rasyonel yöntemin denklemi değiştirilmiştir. Bu değişiklik,
minimum debinin eşitlikte eklenmesi ile oluşturulmuştur. Elde edilen bulgulara göre,
istasyonlar arası mesafenin uzun ve dolayısıyla drenaj alanları oranının 1‘den çok büyük
olduğu yerlerdeki akım tahminlerinde, YSA yönteminin kullanıldığı tahminlerde
güvenirliğin oldukça yüksek olduğu belirtilmiştir. YSA ile akım tahminlerinin, özellikle bir
baraj haznesine giren akımların tahmininde de başarılı bir şekilde uygulanabileceği
vurgulanmıştır. Sonuçta YSA modelinin rasyonel modelden daha güvenilir olduğunu
bulmuştur.
Eman Abdel Ghaffar Hassan (2008), yaptığı çalışmada; Mısır’ın Kuzey Nil
Deltası’nda bulunan ve en büyük göllerden biri olan El Manzala Gölü’nde 1984’den 2005
yılına kadar ki su seviyesi, drenaj miktarı, kirlilik ve nehri besleyen akım miktarlarını
kullanarak üç katmanlı ileri beslemeli YSA modeli ile göl suyundaki tuzluluk miktarını %
98 doğruluk oranı ile tahmin etmişlerdir. Göl alanına giren debilerden yararlanılarak Göl
alanından drenaj edilen akış miktarı tahminleri yapılmış buradan yola çıkarak akış ve
tuzluluk arasındaki bağlantı ile oluşabilecek göl kirliliği tespiti yapılmaya çalışılmıştır.
Partal ve ark., (2008), çalışmalarında; Türkiye de bulunan 3 adet meteoroloji
istasyonunun 1987-2002 yılları arasındaki günlük verilerin ayrık dalgacık dönüşümü
kullanılarak periyodik bileşenlere ayırmış ve YSA metotları kullanılarak günlük yağış
tahmini yapmışlardır. Lineer olmayan sistemlerin davranışlarında kullanılabilen ve bir kara
kutu modeli olarak bilinen YSA’dan İleri Beslemeli Geriye Yayılmalı (İBGYSA) ve Radyal
Tabanlı Yapay Sinir Ağı (RTYSA) metodu kullanılmıştır. Bu metotlarla elde edilen
sonuçları çoklu lineer regrasyon yönteminin sonuçları ile mukayese edilmiştir. YSA
yöntemlerinden İBGYSA’nın RTYSA’ya göre daha iyi performans gösterdiği ayrıca Çoklu
Lineer Regrasyon Yöntemine göre de daha iyi sonuçlar verdiği görülmüştür.
63
Hung ve ark., (2008), yaptıkları çalışmada Tayland’da 1 ile 6 saatlik yağış miktarları
tahmini için ileri beslemeli geri yayılım YSA modeli kurmuştur. Bunun için Tayland’ın
değişik bölgelerinden 75 yağış istasyonu seçilmiştir. Çalışmada altı farklı model
kurulmuştur. Modellerde girdi olarak önceki saatlere ait yağış ile bağıl nem, hava basıncı,
ıslak hazne sıcaklığı ve bulutluluk gibi atmosferik değişkenler kullanılmıştır. Modellerde
gizli tabaka sayısı 2 olarak seçilmiş, gizli tabakadaki hücre sayısı 5’ten 22’ye kadar
yükseltilmiştir. Çalışmada modellerde atmosferik parametrelerin girdi olarak kullanılması
halinde iyi sonuç elde edildiği ortaya konmuştur.
Çalım (2008), bu çalışmasında, baraj haznesi seviye değişim tahminlerini, YSA
metodu kullanarak yapmıştır. YSA’nın baraj hazne seviyesinin belirlenmesinde
uygulanabilirliği, günlük hazne seviyesi, toplam günlük göle gelen su hacmi, toplam günlük
su sarfiyatı ve baraj havzasına düşen günlük yağış yükseklikleri veri olarak alınarak
değerlendirilmiştir. Bu veriler Türkiye’nin Akdeniz bölgesinde yer alan Yarseli Barajı ve
havzasında 1796 günlük ölçümlerle elde edilmiştir. YSA yapısı olarak çok tabakalı algılayıcı
kullanılmıştır. Verilerin YSA modelinin eğitilmesinde Bayesian düzenleme tekniği
kullanılmıştır. Bu teknik Levenberg-Marquardt optimizasyon yöntemine göre geliştirilerek
ağırlık ve bias katsayıları yenilenmiştir. Elde edilen YSA sonuçları, geçmişte çok kullanılan,
çoklu-lineer regresyon (MLR) ve otoregresiv (AR(p)) model sonuçları ile karşılaştırılmıştır.
Modeller, grafik ve istatistiksel sonuçlarla analiz edilmiştir. Bu sonuçlar göstermiştir ki;
baraj haznesi seviye değişiminin tahmininde YSA model çözüm sonuçları, geçmişte
kullanılan klasik yöntemlerle kıyaslandığında daha iyi bir performans vermiştir.
Baylar ve ark., (2008), yaptıkları bu çalışmada venturi tüplerinin hava enjeksiyon
oranlarını Hesaplamalı Akışkan Dinamiği (CFD) modellemesi kullanarak analiz etmişlerdir.
Bu analizler, sonlu hacim metodunu kullanan FLUENT 6.2 CFD paket programı ile
yapılmıştır. Ölçülen ve FLUENT 6.2 CFD paket programı kullanılarak hesaplanan hava
enjeksiyon oranları arasında iyi bir uyum olduğu görülmüştür. Böylece CFD metodunun,
venturi tüplerin hava enjeksiyonunu maksimize eden optimum hava giriş delik çapını tahmin
etmekte kullanılabileceği sonucuna varmışlardır.
Yarar ve Onüçyıldız (2009), yaptıkları çalışmada; Beyşehir Gölünün su seviyesi
değişimleri YSA kullanılarak belirlenmeye çalışılmıştır. Bu sebeple DSİ tarafından ölçülen
1962-1990 yılları arasındaki akım-kayıp akım, yağış, buharlaşma, çekilen akım ve su
seviyesi değişimleri Çok Katmanlı Geri Yayılımlı Yapay Sinir Ağı yöntemi ile gölün seviye
64
değerleri elde edilmiş ve elde edilen bu değerler gölde ölçülen gerçek kotlar ile
karşılaştırılmıştır. Bulunan kotlar ile göl alanında ölçülen gerçek kot değerleri arasında
0,056285’lik bir sapma elde edilmiştir. Lineer olmayan göl seviyesindeki değişimin YSA
metoduna uyarlanmasıyla kolayca modellenebileceği görülmüştür.
Önal (2009), yaptığı çalışmada Kızılırmak Nehri’ndeki akım tahminleri için
DMİ’den (Kayseri, Sivas ve Zara İstasyonları) 3 istasyona ait yağış verileri ve EİE’den
(Yamula, Bulakbaşı ve Söğüthan Akım Gözlem İstasyonları) 3 adet istasyona ait akım
verileri ile 3 adet YSA modeli kullanmıştır. 3 model geliştiren Önal, tüm modellerinde girdi
olarak 1975 ile 2005 yılları arasına tekabül eden toplam 322 aylık yağış ve akış ortalama
değerlerini kullanmış ve elde edilen sonuçları Söğütlühan AGİ’ye ait gerçek akım değerleri
(2000-2005 yılları arasında ki gerçek veriler) ile karşılaştırılmıştır. İlk modelde 3 meteoroloji
istasyonuna ait yağış verileri ve Söğütlühan AGİ hariç diğer 2 AGİ’ye ait akım verileri
kullanılmış ve R2= 0,94 olarak elde edilmiştir. İkinci model de ise 2 adet meteoroloji
istasyonuna ait yağış verilerini ve 2 adet AGİ’ye ait akım verilerini girdi olarak kullanmış
ve R2= 0,916 olarak elde edilmiştir. Son metot ise sadece 2 adet AGİ’ye ait veriler
kullanılmış ve R2= 0,972 olarak elde edilmiştir. Kullanılan tüm YSA metotlarında gizli
transfer fonksiyonları için Tanjant Sigmoid Fonksiyonunun Logaritmik Sigmoid
Fonksiyonuna göre daha iyi sonuçlar verdiği görülmüştür. Sonuçta YSA metotlarının akım
tahmini problemlerinde kolaylıkla kullanılabileceğini bir yüksek lisans tezi konusu olarak
işlemiştir.
Mazmancı (2009), yaptığı çalışmada Çatalan Barajı haznesindeki buharlaşma miktarı
tahminleri, YSA metodu kullanılarak araştırılmıştır. YSA’nın baraj buharlaşma miktarının
belirlenmesinde rezervuardaki günlük toplam buharlaşma miktarı veri olarak alınarak
değerlendirilmiştir. Bu veriler Türkiye’nin Akdeniz bölgesinde yer alan Çatalan Barajı ve
havzasında 1095 günlük ölçümlerle elde edilmiştir. YSA yapısı olarak çok tabakalı algılayıcı
kullanılmıştır. Verilerin YSA modelinin eğitilmesinde Bayesian düzenleme tekniği
kullanılmıştır. Bu teknik Levenberg-Marquardt optimizasyon yöntemine göre geliştirilerek
ağırlık ve bias katsayıları yenilenmiştir. Elde edilen YSA sonuçları, geçmişte çok kullanılan,
çoklulineer regresyon (MLR) ve otoregresiv (AR(p)) model sonuçları ile karşılaştırılmıştır.
Modeller, grafik ve istatistiksel sonuçlarla analiz edilmiştir. Bu sonuçlar göstermiştir ki;
baraj haznesi seviye değişiminin tahmininde YSA model çözüm sonuçları, geçmişte
kullanılan klasik yöntemlerle kıyaslandığında daha iyi bir performans vermiştir.
65
Özkan ve ark., (2009) yaptıkları çalışmada, yüksek basınçlı kapaklı konduitler ile
venturilerin hava giriş ve havalandırma performansları karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak,
küçük Reynolds sayılarında venturilerin, reynolds sayısının artması ile de yüksek basınçlı
kapaklı konduitlerin hava giriş ve havalandırma performansı açısından daha uygun olduğu
görülmüştür.
Okkan ve Mollamahmutoğlu (2010), yaptıkları çalışmada; Gediz Havzası’nda
Yiğitler Çayı’na ait Yiğitler AGİ’nin 2002-2006 yılları arasına tekabül eden 1461 adet
günlük akım verisi ve bu bölgedeki yağışları temsil eden Turgutlu Meteoroloji İstasyonu’na
ait yağış verileri kullanılmıştır. Yağış-akış arasındaki bağıntı için İBGYSA metodu
kullanılmıştır. Aktivasyon fonksiyonu olarak ta Sigmoid fonksiyonundan yararlanılmıştır.
Çıkan sonuçları MLP modeli tarafından üretilen sonuçlar ile mukayese etmiştir. Yapılan
analizlerde geçmiş iki ve üç gün öncesine ait yağış değerleri birleştirilerek akım tahmini
yapılması halinde gerçek değerlere daha yakın sonuçlar elde edildiği görülmüştür. Çoklu
doğrusal regresyon analizde R2= 0,78 olarak elde edilmiştir. YSA metodu ile R2=0,88 olarak
elde edilmiştir. Sonuç olarak doğrusal olmayan yağış-akış ilişkisinin YSA ile başarılı bir
şekilde modellenebileceğini göstermişlerdir.
Gümüş ve ark., (2010), yaptıkları çalışmada Orta Fırat Havzası’nda bulunan 2122
numaralı akım gözlem istasyonuna ait aylık ortalama akım verileri ile 17099 numaralı yağış
gözlem istasyonuna ait aylık toplam yağış verileri arasındaki ilişki YSA metotlarından
İBGYSA metodu ile araştırılmış ve ardından bu sonuçlar daha klasik bir yöntem olan ÇDR
yöntemi ile karşılaştırılmıştır. Akım ve yağış verilerinin girdi olarak kullanıldığı bu işlemde
yeni akım değerleri tahmin edilmiştir. Çalışma neticesinde İBGYSA yönteminin ÇDR
yöntemine göre daha iyi sonuçlar verdiği gözlemlenmiştir.
Uslu ve İçağa (2010), yaptıkları çalışmada, YSA modeliyle DSİ’nin akım ve
DMİ’nin meteoroloji verileri kullanılarak Akarçay akımının tahmin edilmesi ve YSA
özelliklerinin incelenmesini amaçlamışlardır. Modelleme için 6 akım gözlem verisi ile ay ve
yıl sıra sayıları kullanılmıştır. Tüm veriler 0-1 arasında üniformize edilmiş, ayrıca gözlem
değerleri normalize edilmiştir. 3 katmanlı YSA modelinde nöron adedi, öğrenme ve
momentum oranları geniş bir yelpaze içinde sınanmıştır. Model çalışmaları sonucunda ay
sıra sayılarının eğitme verisi olarak kullanıldığı modeller, bir gözlem yeri hariç, gözlem
verilerinin eğitme verisi olarak kullanıldığı modellere göre daha başarılı sonuçlar vermiştir.
YSA araştırmalarında belirsiz parametrelerden olan nöron adedi ve öğrenme oranı seçilen
66
modellerde farklı değerler almışlardır. Fakat diğer belirsiz parametre olan momentum oranı
değeri modellerin çoğunluğunda 0,90 çıkmıştır. Genel olarak YSA akım modellemesi için
iyi sonuçlar vermekle beraber, ağ yapısındaki etkileşim tam olarak bilinemediğinden
koşullar sağlandığı takdirde kavramsal ve/veya istatistiksel yöntemlerin modelleme
çalışmalarında tercih edilmesi uygun seçenek olacaktır.
Asaad (2010), yaptığı çalışmasında; Sudan’daki Mavi Nil Nehri üzerinde YSA
kullanarak 4 adet yağış-akış modeli geliştirmiştir. Bu 4 modelin ortak özelliği yapının MLP
metoda dayanmasıdır. Bu modeller dış girdiler açısından farklılık gösterirken yağış indeksini
ortak dış giriş olarak kullanmıştır. 1. YSA modelinde sadece ortak dış giriş kullanılmıştır.
Diğer 2. YSA ve 3. YSA modelinde hem mevsimsel tahmini yağış indeksi ve mevsimsel
beklenen deşarj miktarını ek dış giriş olarak kullanmışlardır. 4. YSA modelinde ise hem
mevsimsel beklenen yağış indeksini hem de mevsimsel beklenen deşarj miktarını ek dış giriş
olarak kullanmıştır. Sonuç olarak 4 model içerisinde en iyi performansı 4. YSA modeli
göstermiştir. Ek olarak 4. YSA modeli gerçek zamanlama nehir akışının tahmini için
(NARXM–nonlinear auto regressive model) lineer olmayan geri besleme modeli ile veri
girişi yapılarak çıkan sonuçlar PPM tahmin modeli ile karşılaştırılmıştır. YSA modeli ile
oldukça anlamlı sonuçlara ulaşılmıştır.
Kaya (2010), yaptığı çalışmasında, venturi savakların hava giriş performansı
üzerindeki etkilerini araştırmıştır. Sonuçlar, venturi savakların hava giriş oranı bakımından
çok etkili olduğunu ancak, havalandırma açısından venturi savaklarda tip etkisinin önemli
olmadığı gösterilmiştir. Çalışmasında Froude Sayısı ve hava transfer oranı ile bağıntılı
olarak farklı daralma oranları için ampirik bağıntılarda elde edilmiştir. Bu çalışmasında elde
edilen deney sonuçlarından yararlanarak, yapay zekâ metotları vasıtasıyla, venturi
savakların hava giriş oranlarını tahmin etmek için model geliştirilmiştir. Bu amaçla, UBSA
ve YSA metotları kullanılmıştır. UBSA model ile tahmin edilen sonuçlar ile deneysel
ölçümlerin doğruluk derecesinin YSA' dan biraz daha yüksek olduğunu göstermiştir. UBSA
model ortalama korelasyon katsayısı (R2) ß=0.75 için 0.9623, ß=0.50 için 0.9666 olarak elde
edilmiştir. Tahmin edilen ve ölçülen değerler arasında büyük bir uyum bulunan UBSA
metodu venturi savakların hava giriş oranlarını tahminde başarıyla kullanılabileceği
belirtilmiştir.
67
Canlı ve ark., (2013), yaptıkları çalışmada ithal debimetrelere alternatif olarak
geleneksel ventüri tüpü ve bir elektronik veri toplama düzeneği kullanarak debi ölçümü ve
sonuçlarını incelemiştir. Biri sıvı diğeri ise gaz olmak üzere iki farklı akışkanın debilerinin
ölçülmesi için iki farklı ventüri tüpü hazırlanmıştır ve aynı elektronik veri toplama
düzeneğinde ölçümler kaydedilerek hesaplamalar yapılmıştır. Akışkanlardan gaz olan hava,
sıvı olan ise ST42 numaralı endüstriyel yağdır. Yağ akışkan, ölçümler sırasında 100 oC
sıcaklığa kadar ısıtılmıştır. Çalışma sonuçlarına göre venturi tüpünün dinamik debi
ölçümünde dahi etkin biçimde kullanılabileceği gösterilmiştir.
68
5. MATERYAL VE MODEL KURULUMU
5.1. Materyal
İnsan zekâsını bilgisayarların taklit edebilmesini sağlayan, insan zekâsının
gerçekleştirebildiği algılama, öğrenme, çıkarım yapma ve karar verme gibi karmaşık
davranışları sergileyebilmesi beklenen sistemler yapay zekâ olarak adlandırılmaktadır.
Yapay zekâ ile ilgili çalışmalar yıllardır sürdürülmekte ve her geçen gün geliştirilmektedir.
Yapay zekâ çalışmaları sayesinde insanoğlu sahip olduğu zekâ denen şeyin ne olduğunu
anlamaya başlamış ve bu sayede de, makinelere akıllı davranışlar kazandırmayı başarmıştır.
Günümüzde de yapay zekânın birçok alanda uygulamaları bulunmaktadır.
Karmaşık
işlemlerin yapay zekâ sayesinde daha kısa zamanda ve de daha az maliyetle yapılabilmesi
ile de yapay zekânın önemi her geçen gün giderek artmaktadır.
İnsan beyninin varsayılan çalışma prensibini örnek alarak kendine model edinmiş
yapay zekâ tekniklerinden biri olan YSA'da son yıllarda üzerine çok sık çalışma yapılan ve
önemi giderek artan bir sistemdir. İnsan beyninden ilham alan YSA, insan beyninin temel
işlem elemanı olan nöronu şekilsel ve işlevsel olarak basit bir şekilde taklit etme yeteneğine
sahiptir. Biyolojik sinir sisteminin matematiksel olarak modellenmesi olan YSA ile biyolojik
sinir sisteminin basit bir simülasyonu oluşturulur. Beynin öğrenme kapasitesi, nöronlar ve
bunların birbiri ile olan bağlantısına bağlıdır. YSA, kısaca beynin çok basit bir nöron
modelinin benzetimidir. Bu şekilde elde edilen ağ ile öğrenme olayı gerçekleşir (Tektaş ve
ark., 2002). Öğrenme kabiliyeti, adaptasyonu, az bilgi ile çalışabilme özelliği, hızlı çalışması
ve tanımlama kolaylığı ile modern bilimin en popüler konularının başında gelmekte olan
YSA, öğrenme yoluyla bilgi ve tecrübenin artırılması ve öğrenilenlerden faydalanarak sonuç
üretilmesi prensibiyle işlemekte olan sistemlerdir (Şen, 2004; Öztürkler, 2013).
Venturi akışkanın hızını artırarak statik basıncının azalmasını sağlayan pratik bir
aygıttır. Sahip olduğu bu yapısal özelliği sayesinde, günümüzde birçok alanda
kullanılabilmektedir (Kırmacı, 2013). Venturi borusunun içinden geçen suyun, kesit alanının
daralması ve daha sonra da genişlemesi sonucu en dar olan bölgede oluşan negatif basınç
düşüşü nedeniyle vakum etkisi meydana gelir. Venturi borusunun birçok avantajı mevcuttur.
Hareketli parçalarının olmayışı ve titreşimlerinin az olması nedeniyle emniyetlidir. Mevcut
sistemlere çok kolay takılabilir, basit işletme koşullarına sahiptir ve edinme maliyetleri
düşüktür.
69
Bu çalışmada, Venturi borusunun en iyi şekilde vakum etkisi meydana getirebilmesi
için en uygun delik yerinin tahmininde YSA kullanarak bulgular elde edilmiş ve elde edilen
bulguların değerlendirilmesi yapılmıştır. Bu çalışmada kullanılan veriler Baylar ve ark.,
(2007)'nın yaptıkları çalışmadan alınmıştır.
5.2. Model Kurulumu
Deneylerde kullanılan ventüri boruları şeffaf plastik bir malzemeden imal edilmiştir.
Venturi borusunun giriş ve çıkış çapları, D, 36 mm 42 mm ve 54 mm. dir. Ventüri borusu
boğaz çapının, venturi borusunun giriş çapına oranı Dt / D, 0.50 ve 0.75 olarak kabul
edilmiştir. Venturi borusunun boğaz uzunluğu Dt olarak seçilmiştir. Venturi borusunda
yakınsak koni açısı 1 ve ıraksak koni açısı 2, ASME Standart MFC-3M-1989 (ASME,
1995)'a göre sırasıyla 21 ve 7 alınarak, venturi borusu baş kayıpları en aza indirilmiştir.
Venturi borusunun boğaz kısmı üzerinde 1, 2 ve 3 noktalarında 6 mm çapında açılmış olan
hava delikleri şekil 5.1'de gösterilmiştir.
Hava Deliği Q
İki
Fazlı
Akış
Akış
Yönü
Yakınsak koni
Boğaz
Iraksak Koni
Şekil 5.1. Venturi borusu ile oluşturulan hava emme (Baylar ve ark., 2007).
5.2.1. Venturilerde optimum hava giriş deliği yerinin yapay sinir ağları ile
modellenmesi
5.2.1.1. Çok katmanlı algılayıcı (MLP) sinir ağları
YSA hesaplama ve bilgi işleme sistemleri, biyolojik sinir sisteminin yapısını ve
çalışmasını taklit eden, birbiriyle çok sayıda bağlantılı ve basit işlem elemanlarından
oluşmuştur. YSA'nın yapısı ayrıca nisbeten beyinin sinir yapısı üzerindeki basit elektronik
modellere dayanmaktadır. Ancak, tipik bir yapay nöron biyolojik nöronlardan daha basit bir
70
mimariye sahiptir. YSA'nın hali tipik olarak giriş katmanı, gizli katman ya da gizli katmanlar
ile çıkış katmanı şeklinde düzenlenmiştir. Giriş katmanı, gerçek işlem ağırlıklı bağlantılar
üzerinden yapıldığında bir veya daha fazla gizli katmanla iletişim kurar. Gizli katmanlarda
bulunan her nöron çıkış katmanındaki tüm nöronlara bağlıdır. İşlemin sonuçları çıktı
tabakasından elde edilir. Sinir ağında öğrenme özel eğitim algoritmaları ile gerçekleştirilir.
Bu algoritmalar biyolojik sistemlerin öğrenme mekanizmalarının taklidine dayalı olarak
geliştirilmiştir. Temel olarak onlara öğretme biçiminde, sinir ağı mimarisinin birçok farklı
tipi vardır ve de bu detaylı bir şekilde literatürde belgelenmiştir (Fausett, 1994; Kasabov,
1998).
Bu çalışmada, Venturi borusunun optimum hava giriş deliği yerinin tahmininde
MLP kullanılmıştır. MLP, bir ya da daha fazla nöron katmanı ile İBYSA’nın geniş bir
grubunu kapsamaktadır. Çoğu uygulamada, giriş ve çıkış katmanlarının yanı sıra üç katmana
sahip MLP ağlar kullanılmıştır. Giriş katmanındaki nöronlar salt doğrusal aktivasyon
fonksiyonuna sahiptir, ancak logaritmik ve teğet sigmoid fonksiyonları gibi bazı doğrusal
olmayan aktivasyon fonksiyonlarında gizli ve çıkış katmanı nöronları kullanılmıştır. Sadece
bir gizli katmana sahip olan MLP ağı mimarisi Şekil 5.2’de gösterilmiştir. Aşağıda (5.1)
verilen giriş – çıkış denklemini kullanarak nöronlar ve tabakalarda eğitim süreci ve
hesaplamaları ortaya çıkmıştır.
Ağırlıklar
Giriş
katmanı
Gizli
Katman
Çıkış
katmanı
Şekil 5.2. Tipik MLP tipi YSA yapısı.
71
(5.1)
burada,
kıncı katmandaki pinci nöron ve (k-1)inci katmandaki nöron arasındaki bağlantı
ağırlığıdır.
kıncı katmandaki pinci nöronun çıkışıdır.
kıncı katmandaki pinci nöronun eşiğidir.
Sigma fonksiyonu şu şekildedir:
(5.2)
Bu ağ modeli özellikle mühendislik uygulamalarında en çok kullanılan sinir ağı
modeli olmuştur. Birçok öğretme algoritmasının bu ağı eğitmede kullanılabilir olması, bu
modelin yaygın kullanılmasının sebebidir.
MLP ağlarında, ağa bir örnek gösterilir ve örneğin neticesinde nasıl bir sonuç
üretileceği de bildirilir. Örnekler giriş katmanına uygulanır, gizli katmanlarda işlenerek çıkış
katmanından çıkışlar sağlanır. Kullanılan eğitme algoritmasına göre, ağın çıkışı ile arzu
edilen çıkış arasındaki hata tekrar geriye doğru yayılarak hata minimuma düşünceye kadar
ağın ağırlıkları değiştirilir.
72
6. BULGULAR VE TARTIŞMA
6.1. Deneysel Sonuçlar
Baylar ve ark., (2007)’ın yaptıkları çalışmada labaratuvarda gerçekleştrilen deneyler
neticesinde aşağıdaki grafiklere ve sonuçlara ulaşmışlardır:
Şekil 6.1, Şekil 6.2 ve Şekil 6.3’te, boru çapına bağlı olarak hava deliği yerleri için,
Reynolds Sayısı ile hava-su giriş oranı Qa / Qw değişimi incelenmiştir. Qa / Qw değerleri
Reynolds Sayısı’nın artışıyla belli bir noktaya kadar artış göstermiş, bu noktadan itibaren
Reynolds Sayısı’ndaki artışa bağlı olarak Qa / Qw düşmüştür. Grafiklerden de görüleceği
üzere Dt / D = 0.50 değeri için Reynolds Sayısı yaklaşık 75 × 103 ve Dt / D = 0.75 değeri için
Reynolds Sayısı yaklaşık 150 × 103 değerinde Qa / Qw oranı maksimum olmuştur. Tüm
grafiklerde Dt / D = 0.50 olduğundaki Qa / Qw değerlerinin, Dt / D = 0.75 olduğundaki Qa /
Qw değerlerinden daha yüksek olduğu görülmektedir. Fakat Reynolds Sayısının yaklaşık 175
× 103’den daha yüksek olan değerlerinde, Dt / D = 0.75 olan venturilerin Qa / Qw değerlerinin,
Dt / D = 0.50 olan venturilerin Qa / Qw değerlerinden genel olarak daha yüksek olduğu
bulunmuştur.
Şekil 6.1, Şekil 6.2 ve Şekil 6.3’te görüleceği üzere tüm boru çapları için en yüksek
Qa / Qw değerleri Dt / D = 0.50 olan 3. hava deliğinde gözlemlenmiştir. Reynolds sayısı’nın
yaklaşık 75 × 103 değerinde ise Dt / D = 0.50 olan 3. hava deliğinde Qa / Qw değerlerinin
maksimuma ulaştığı görülmüştür. Yapılan bu deneylerde göstermiştir ki venturi borusundaki
hava deliğinin bulunduğu yerin hava enjeksiyonunda önemli bir rolü vardır.
73
Şekil 6.1. Farklı hava deliği yerleri (D = 36 mm) için Reynolds sayısı ile Qa / Qw değişimi
(Baylar ve ark., 2007).
Şekil 6.2. Farklı hava deliği yerleri (D = 42 mm) için Reynolds sayısı ile Qa / Qw değişimi
(Baylar ve ark., 2007).
74
Şekil 6.3. Farklı hava deliği yerleri (D = 54 mm) için Reynolds sayısı ile Qa / Qw değişimi
(Baylar ve ark., 2007).
6.2. Model Sonucu
Bu çalışmada, YSA tabanlı tahminci Matlab Sinir Ağı araç kutusunda simule
edilmiştir. Önerilen sinir ağı modelinin üç giriş nöronu ve bir çıkış nöronu vardır. Ayrıca bir
gizli katman bulunmaktadır. YSA tahmincisinin giriş ve çıkış parametreleri Çizelge 6.1’de
verilmiştir. Giriş parametreleri olarak Dt / D, hava giriş delikleri (1-3), Reynold sayısı
alınmıştır. Çıkış olarak da Qa / Qw değeri alınmıştır.
Bu simülasyonda, eğitim ve deneme süreci için 105 adet model kullanılmıştır. Eğitim
ve test verileri sırasıyla alınmıştır. Her beş modelin ilk dördü eğitim veri seti için, son bir
tanesi de test süreci için seçilmiştir. Bu nedenle, 105 adet modelin 84 adedi eğitim veri seti
olarak ve kalan 21 adedi de test veri seti olarak kullanılmıştır.
75
Çizelge 6.1. Giriş ve çıkış parametreleri
Nöron
Değişkenlerin Adı ve Değerleri
Dt / D
Ventüri borusu boğaz çapının, venturi borusunun
giriş çapına oranı (0.50 ve 0.75)
Hava Giriş Deliği
Numarası
Hava giriş Yeri (1-3)
Re
Reynold Sayısı
Qa / Qw
Hava debisinin su debisine oranı
Şekil 6.4'te görüldüğü üzere eğim azalışı eğitim algoritmasında ivme faktörü ve
uyarlanabilir öğrenme oranı ile kullanılmıştır. Model 14409 tekrarlamadan sonra kabul
edilebilir bir eğitim performansına ulaşmıştır. Eğitim süreci için regresyon analizinin
yaklaşık 0.87 olduğu, Şekil 6.5'deki eğitim regresyon analizinde görülmektedir. Eğim eğrisi
Şekil 6.6'da gösterilmiştir. Bu şekillerden ve rakamlardan de görüleceği üzere önerilen sinir
ağı modelinin yeterince eğitilmiş hale geldiği söylenebilir.
Şekil 6.4. Önerilen sinir ağı modeli.
76
Şekil 6.5. Eğitim regresyon eğrisi.
Şekil 6.6. Eğitim düzeyi sırasında eğim (gradient) değişim grafiği.
77
Eğitim seviyesinin ardından, sinir ağı test veri setleri, istenilen veri setleri ile
çakıştırılarak kontrol edilir. Önerilen sinir ağı modelinin kontrol sonuçları Şekil 6.7'de
gösterilmektedir. Test veri setleri hedeflenen verilerle oldukça iyi bir uyum içerisinde olduğu
görülmektedir. Sinir ağının hedef değerleri tahmin süreci başarılı olmuştur. Hatalar kabul
edilebilir sınırlar içindedir.
Şekil 6.7. Test sonuçları
78
7. SONUÇ VE ÖNERİLER
7.1. Sonuç
Suyun ekolojik kalitesi büyük ölçüde suyun içinde bulunan oksijen miktarına
bağlıdır. Oksijen hava kabarcıklarının sürüklenmesiyle suya girer. Oksijen transferinin
hızlandırılması için, çok miktarda hava kabarcığının su içerisine kazandırılması
gerekmektedir. Bu hava kabarcıkları, kütle transferi için mevcut olan yüzey alanını arttırır.
Venturilerde, havalandırma için kullanılan yöntemlerden biridir. Venturi ile yapılan
havalandırma son yıllarda giderek daha da popüler bir yöntem haline gelmektedir.
Bu tezde, venturi havalandırıcılarındaki optimal hava deliği yeri YSA tarafından
tahmin edilmiştir. Öngörülen değerler ölçülen değerler ve hesaplanmış R2 istatistikleri ile
karşılaştırılmıştır. Netice olarak uygulanan YSA modeli deneysel sonuçlarla gayet iyi bir
uyum sağlamıştır.
7.2. Öneriler
Bu tezde venturi havalandırıcılarındaki optimal hava deliği yeri YSA ile
modellendinmiş ve deneysel sonuçlarla iyi bir uyum sağladığı görülmüştür. Aynı şekilde
farklı modeller kullanılarak yeni çalışmalar yapılabilir. Uzman sistemler, bulanık mantık,
genetik algoritma gibi farklı yapay zekâ teknikleri kullanılarak yeni modellemeler yapılarak
deneysel sonuçlarla olan uyumlarına bakılabilir. Ayrıca bu modeller kendi aralarında
karşılaştırlılarak hangisinin daha iyi tahminler yapabildiği saptanabilir.
79
KAYNAKLAR
Abrahart, R.J., White, S.M., 2001. Modelling Sediment Transfer in Malawi: Comparing
Backpropagation Neural Network Solutions Against a Multiple Lineer Regression
Benchmark Using Small Data Sets. Phys. Chem. Earth(B), 26 (1) : 19-24.
Aci, M., 2006. Yapay Sinir Ağları ile Hidrolojik Modelleme. Yüksek Lisans Tezi. Celal
Bayar Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü. Manisa. 84s.
Agarwal, A., Mishra, S.K., Ram, S., Singh, J. K., 2006. Simulation of runoff and sediment
yield using artificial neural networks. Biosystems Engi., 94 (4) : 597-613.
Akgündoğdu, A., 2003. Bulanık-Yapay Sinir Ağları ile Biyomedikal Görüntü İşlenmesi.
Yüksek Lisans Tezi. İstanbul Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü. İstanbul. 107s.
Alp M., Cığızoğlu K., 2004. Farklı Yapay Sinir Ağı Metodları ile Yağış- Akış İlişkisinin
Modellenmesi. İTÜ Dergisi/d Mühendislik, 3 (1) : 80-88.
Alp. M., Cıgızoglu, H.K., 2007. Suspended Sediment Load Simulation by Two Artificial
Neural Network Methods Using Hydrometeorological Data. Environmental
Modelling & Software, Sayı 22, s.2-13.
Anctil, F., Perrin, C., Andreassian, V., 2003. Ann output updating of lumped conceptual
rainfall/runoff forecasting models. Journal of the American Water Resources
Association, 39 (5) : 1269-1279.
Anctil, F., Tape, D.G., 2004. An Exploration of Artificial Neural Network Rainfallrunoff
Forecasting Combined with Wavelet Decomposition. Journal of Environmental
Engineering and Science, Sayı 3, s.121-129.
Archer D.R., Fowler H.J., 2008. Using Meteorological Data To Forecast Seasonal Runoff
On The River Jhelum, Pakistan. Journal of Hydrology, İngiltere. Sayı 361, s.10-23
Asaad Y.S., 2010. ANN Model For River Flow Forecasting in A Developing Country,
Journal of Hydroin formatics, Auckland, Newzelland. 12 (1) : 22-35
ASME Standard MFC-3M-1989. Reaffirmed 1995. Measurement of Fluid Flow in Pipes
Using Orifice, Nozzle and Venturi. ISBN: 0791820505, USA, 68s.
Aykal, F.D., Gümüş, B., Özbudak Akça, Y.B., 2009. Sürdürülebilirlik Kapsamında
Yenilenebilir ve Etkin Enerji Kullanımının Yapılarda Uygulanması. (erişim tarihi:
15.12.2015) http://www.emo.org.tr/ekler/c85deffa0b8b7a7_ek.pdf
Baş N., 2006. Yapay Sinir Ağları Yaklaşımı ve Bir Uygulama. Yüksek Lisans Tezi. Mimar
Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü İstatistik Anabilim Dalı.
İstanbul. 124s.
Başkan, Ö., 2004. İzole Sinyalize Kavşaklardaki Ortalama Taşıt Gecikmelerinin Yapay Sinir
Ağları İle Modellenmesi. Yüksek Lisans Tezi. Pamukkale Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü. Denizli. 120s.
80
Baylar, A., 2002. Savak Havalandırıcılarda Tip Seçiminin Oksijen Transferine Etkisinin
İncelenmesi. Doktora Tezi. Fırat Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü. Elazığ. 85s.
Baylar, A., Aydın, C., Ünsal, M., Özkan, F., 2008. CFD Analysis to Predict Optimal Air
Inlet Hole Diameter of Venturi Tube in Terms of Air Injection. e-Journal of New
World Sciences Academy, 3 (2) : 211-224
Baylar, A., Ünsal, M., Hanbay, D., 2011. Alternatıve Models For Predıctıon Of Aeratıon
Effıcıency In Stepped Cascades. Sigma Journal of Engineering and Natural Sciences
(Sigma Mühendislik ve Fen Bilimleri Dergisi), İstanbul. Sayı 29, s.372-382.
Baylar, A., Ünsal, M., Ozkan, F., 2007. Determination of the Optimal Location of the Air
Hole in Venturi Aerators. CLEAN - Soil, Air, Water, 35 (3) : 246-249.
Bodri, L., Cermak, V., 2000. Prediction of Extreme Precipitation Using A Neural Network:
Application to Summer Flood Occurrence in Moravia. Advances in Engineering
Software, Sayı 31, s.311-321.
Bodri, L., Cermak, V., 2001. Neural Network Prediction of Monthly Precipitation:
Application to Summer Flood Occurrence in Two Regions of Central Europe.
Studia Geophysica et Geodaetica, Sayı 45, s.155-167.
Canlı, E., Darıcı, S., Doğan, S., Özgören, M., 2013. Sıvı ve Gaz Akışkanların Debi
Ölçümünde Venturimetre Kullanımı VIII. Ulusal Ölçümbilim Kongresi, Kocaeli.
s.552-568
Carpenter, G.A., Grossberg, S., 1995. A Neural Network Architecture for Autonomous
Learning, Recognition, and Rediction in A Nonstationary World. In S.F. Zornetzer,
J.L. Davis, C. Lau, & T. McKenna (Eds.), An Introduction to Neural and Electronic
Networks, Second Edition, San Diego, CA: Academic Press, 465‑482. Technical
Report CAS/CNS TR‑93‑049, Boston, MA: Boston University.
Chiang, Y., Chang, L., Chang, F., 2004. Comparison of Static-Feedforward and DynamicFeedback Neural Networks for Rainfall Runoff Modelling, Journal of Hidrology,
Taiwan. Sayı 290, s.297-311.
Cıgızoglu, H.K., 2004. Estimation and Forecasting of Daily Suspended Sediment Data by
Multi Layer Perceptrons. Advances in Water Resources, Sayı 27, s.185-195.
Cığızoğlu, H.K., Kişi, O., 2005. Flow Prediction by Three Back Propagation Techniques
Using K-Fold Partitioning of Neural Network Training Data. Nordic Hydrology, 36
(1) : 49-64.
Cinsdikici, M., 1997. ATM Ağlarında Yönlendirme ve Çokludağıtım Problemleri İçin
Yapay Sinir Ağı Çözümleri. Yüksek Lisans Tezi. Ege Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü. İzmir. 102s.
Cogito 3 Aylık Düşünce Dergisi, 1998. Yapı Kredi Yayınları, Sayı: 13, ISBN: 15276013,
İstanbul, 325s.
Çalım, M. M., 2006. Yapay Sinir Ağları Yöntemi ile Baraj Hazne Kotu Tahmini. Yüksek
Lisans Tezi. Mustafa Kemal Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü. Hatay. 61s.
81
Dahamsheh, A., Aksoy, H., 2007. Structural Characteristics of Annual Precipitation Data İn
Jordan. Theor. Appl. Climatol, Sayı 88, s.201–212.
Dawson C.W., Harpham C., Wilby R.L., Chen Y., 2002. Evaluation of Artificial Neural
Network Techniques for Flow Forecasting in The River Yangtze, China. Hydrology
and Earth System Sciences, 6 (4) : 619–626.
Dawson, C.W., Wilby, R.L., 1999. A Comparison of Artificial Neural Networks Used for
River Flow Forecasting. Hydrology and Earth System Sciences, 3 (4) : 529-540.
Demir, Y.K., 1997. Yapay Sinir Ağları ile Ulaştırma Taleplerinin Modellenmesi. Yüksek
Lisans tezi. İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü. İstanbul. 68s.
Demirpençe, H., 2006. Köprüçay Akımlarının Mevsimlere Göre Değişiminin Yapay Sinir
Ağları ile Tahmini, VI. Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu, UTES’2006. Isparta.
879s.
Doğan, E., Işık, S., Sandalcı, M., 2007. Günlük Buharlaşmanın Yapay Sinir Ağları
Kullanarak Tahmin Edilmesi. İMO Teknik Dergi, Yazı 271, s.4119-4131.
Duman N., 2006. Yapay Sinir Ağları ve Bir Uygulama. Yüksek Lisans Tezi. Cumhuriyet
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı. Sivas. 100s.
Efe, M.Ö., Kaynak, O., 2000. Yapay Sinir Ağları ve Uygulamaları Boğaziçi Üniversitesi
Yayınları. ISBN: 975-518-223-3 İstanbul. 141s.
Elmas Ç., 2003. Yapay Sinir Ağları, Seçkin Yayıncılık, Ankara. 192s.
Eman A.G.H., 2008. Prediction of Salt Load Flowing to Lake El Manzala Using Artificial
Neural Networks. The 3. International Conference on Water Resourcesand Arid
Environments 2008 and the 1. ArabWater Forum. 239s.
Eroğlu, V., 1991. Su Tasfiyesi (3. Baskı). İTÜ Kütüphanesi, İstanbul. Sayı 1439, s.175-248.
Fausett, L., 1994. Fundamentals of Neural Networks: Architectures, Algorithms and
Applications. NJ: Prentice-Hall. ISBN: 0-13-334186-0, USA, 461s.
Fırat, M., Güngör, M., 2004. Askı Madde Konsantrasyonu ve Miktarının Yapay Sinir Ağları
ile Belirlenmesi. İMO Teknik Dergi. Sayı 219, s.3267 – 3282.
Freiwan, M., Cığızoğlu, H.K., 2005. Prediction of Total Monthly Rainfall in Jordan Using
Feed Forward Backpropagation Method. Fresenius Environmental Bulletin,
14 (2) : 142-151.
Gülbağ A., 2006. Yapay Sinir Ağı ve Bulanık Mantık Tabanlı Algoritmalar ile Uçucu
Organik Bileşiklerin Miktarsal Tayini. Doktora Tezi, Sakarya Üniversitesi Fen
Bilimleri Enstitisü. Sakarya. 164s.
Gülseçen, S., 1993. Yapay Sinir Ağları İşletme Alanında Uygulanması ve Bir Örnek
Çalışma. Basılmamış Doktora Tezi. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
İşletme Fakültesi Sayısal Yöntemler Anabilim Dalı. İstanbul. 134s.
82
Gümüş, V., Kavşut, M.E., Yenigün K., 2010. Yağış-Akış İlişkisinin Modellenmesinde YSA
Kullanımının Değerlendirilmesi: Orta Fırat Havzası Uygulaması. (Editörler:
Toprak, Z.F., Bedirhanoğlu, İ., Şen, Z.,), 14-16 Ekim 2010, Diyarbakır.
s.1291-1301.
Gündüz A., 2011. Fırat-Dicle Havzasında Günlük Nehir Akımlarının Farklı Yapay Zekâ
Yöntemleri İle Tahmini. Yüksek Lisans Tezi. Fırat Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitisü. Elazığ. 81s.
Hall, T., 1998. Precipitation Forecasting Using a Neural Network. Weather and Forecasting,
Sayı 14, s.338-345.
HARP Akademileri Komutanlığı Yayınları, 1996. Uzman Sistemler ve Yapay Zekâ. HARP
Akademileri Basımevi, İstanbul. 49s.
Haykin S., 1994. Neural Networks : A Comprehensive Foundation, Prentice Hall Int., Inc.,
New Jersey, 49s.
Haykin, S., 1999. Neural Networks: A Comprehensive Foundation (2nd edn). London:
Prince Hall. ISBN: 0132733501, USA, 842s.
Hsu, K., Gupta, H.V., 1995. Scrooshian, S., Artificial Neural Network Modeling of the
Rainfall-Runoff Process. Water Resources Research, Sayı 31, s.2517-2530.
http://insaat.kku.edu.tr/osmanyildiz/HDKLAB/akm.bmp (erişim tarihi 10.12.2015)
http://www.acilveilkyardim.com/acilbakim/solukyolusolutma.htm
18.12.2015)
(erişim
tarihi
http://www.bestdergisi.com.tr/arsiv/yazi/ekolojik-mimarlykta-onemli-aama-diyarbakyrgune-evi#sthash.E6pbo31L.dpuf (erişim tarihi 10.12.2015)
http://www.mulumulu.com.tr/venturi (erişim tarihi: 14.12.2015).
http://www.yapay-zeka.org/modules/wiwimod/index.php?page=AI
20.11.2014)
(erişim
tarihi
Hung, N.Q., Babel, M.S., Wesakul, S., Tripathi, N.K., 2008. An artificial neural network
model for rainfall forecasting in Bangkok, Thailand, Hydrol. Earth Syst. Sci.
Discuss., Sayı 5, s.183–218.
Jain, S.K., 2001. Development of Integrated Sediment Rating Curves Using ANN’s. Journal
of Hydraulic Engineering, 127 (1) : 30-37.
Kang, K.W., Park, C.Y., Kim, J.H., 1992. Neural Network and Its Application to RainfallRunoff Forecasting. Korean Journal of Hydroscience, Sayı 4, s.1-9.
Karpuzcu, M., 1996. Çevre Kirlenmesi ve Kontrolu. Kubbealtı Neşriyatı. Ders Kitabı. 28
ISBN-975-7663-10-7. (5. Baskı) İstanbul. 318s.
Kasabov, N.K., 1998. Foundation of Neural Networks, Fuzzy Systems and Knowledge
Engineering (2nd ed.). A Bradford Book/The MIT Press. 570s.
83
Kaya, T., 2010. Farklı Tip Venturi Savaklarda Hava Giriş Oranlarının Araştırılması. Yüksek
Lisans Tezi. Fırat Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü. Elazığ. 78s.
Kırmacı, H.K., 2013. Ventüri ile Ozon Enjeksiyonu. Yüksek Lisans Tezi. Kahramanmaraş
Sütçü İmam Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü. Kahramanmaraş. 68s.
Kim, T.W., Valdes J.B., 2003. Nonlinear Model for Drought Forecasting Based on A
Conjunction of Wavelet Transforms and Neural Networks. Journal of Hydrologic
Engineering, ASCE 8 (6) : 319-328.
Kisi, O., 2004. River Flow Modeling Using Artificial Neural Networks. Journal of
Hydrologic Engineering, ASCE, 2004a, 9 (1) : 60-63.
Kohonen T., 1998. An Introduction to Neural Computing. Neural Networks, V:1 s.4.
Kuligowski, R.J., Barros, A.P., 2008. Localized Precipitation Forecasts from A Numerical
Weather Prediction Model Using Artificial Neural Networks. Weather and
Forecasting, Sayı 13, s.1194-1204.
Kumar, A.R. S., Sudheer, K.P., Jain, S.K., Agarwal, P.K., 2005. Rainfall-Runoff Modelling
Using Artificial Neural Networks: Comparison of Network Types. Hydrologic
Processes, 19 (6) : 1277-1291.
Kumarasiri, A.D., Sonnadara, D.U.J., 2006. Rainfall Forecasting: An Artificial Neural
Network Approach. Proceedings of The Technical Sessions. Institute of Physics.
Sri Lanka. Sayı 22, s.1- 16
Kuş, R., 1997. Ventüri Tüpü Tasarımı ve Uygulaması. Yüksek Lisans Tezi. Gazi
Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü. Ankara. 49s.
Liu, J.N.K., Lee, R.S.T., 1999. Rainfall Forecasting from Multiple Point Sources Using
Neural Networks, Systems, Man, and Cybernetics. IEEE SMC '99 Conference
Proceedings. 1999 IEEE International Conference on, Sayı 3, s.429-434
Maier, H.R., Dandy G.C., 2000. Neural Networks for The Prediction and Forecasting of
Water Resources Variables: A Review of Modeling İssues and Applications.
Environmental Modelling and Software, Sayı 15, s.101-124.
Mazmancı, K., 2009. Çatalan Barajı Haznesindeki Buharlaşma Miktarının Yapay Sinir
Ağları Modeliyle Tahmini. Yüksek Lisans Tezi. Mustafa Kemal Üniversitesi Fen
Bilimleri Enstitüsü. Hatay. 65s.
McCullagh, J., Bluff, K., Ebert, E., 1995. A Neural Network Model for Rainfall Estimation,
2nd New Zealand Two-Stream International Conference on Artificial Neural
Networks and Expert Systems. ISBN: 0-8186-7174-2, USA, 389s.
Mehrotra K., Mohan C.K., Ranka S., 1997. Elements of Artificial Neural Networks, The
MIT Press, ISBN: 0-262-13328-8, London, 344s.
Minns, A.W., Hall, M.J., 1996. Artificial Neural Networks as Rainfall-Runoff Models.
Hydrological Sciences Journal, 41 (3) : 399-417.
84
Nagy, H.M., Watanabe, K., Hirano, M., 2002. Prediction of Sediment Load Concentration
in Rivers Using Artificial Neural Network Model. Journal of Hydrologic
Engineering, 128 (6) : 588-595.
Newham, L.T.H., Norton, J.P., Prosser, I.P., Croke, B.F.W., Jakeman, A.J., 2003. Sensitivity
Analysis for Assessing the Behaviour of a Land-Scape Based Sediment Source and
Transport Model. Environmental Modelling & Software, Sayı 18, s.741-751.
Okkan, U., Mahmutoğlu, A., 2010. Yiğitler Çayı Günlük Akımlarının Yapay Sinir Ağları ile
Regresyon Analizi ile Modellenmesi. Dumlupınar Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü Dergisi, Sayı 23, s.33-48
Önal S., 2009. Yapay Sinir Ağları Metodu ile Kızılırmak Nehrinin Akım Tahmini. Yüksek
Lisans Tezi. Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü. Isparta. 129s.
Özkan F., 2005. Basınçlı Su Borularında Hava İletimi Ve Oksijen Transferinin İncelenmesi.
Doktora Tezi. Fırat Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitisü. Elazığ. 64s.
Özkan, F., Ünsal, M., 2005. Venturi Savakların Penetrasyon Derinliklerinin Deneysel
Olarak İncelenmesi. DAUM, 4 (1) : 27-29.
Özkan, F., Baylar, A., Ünsal, M., Tuğal, M., 2009. Konduit ve Venturilerin Havalandırma
Performanslarının Karşılaştırılması / Comparison of Conduits and Venturis in
Terms of Aeration Performance, DSİ Teknik Bülteni, Sayı 106, s.31-37.
Özkan, O., Kınacı, C., Sagıroglu, S., 2006. Çözünmüş Oksijen Değişiminin Yapay Sinir
Ağları ile Belirlenmesi: Kızılırmak Nehri Örneği. İTÜ Dergisi/d Mühendislik, 5 (3)
: 30-38.
Özpolat, E., 2008. Hidrolik Yapıların Havalandırma Verimlerinin Uyarlamalı Ağ Tabanlı
Bulanık Çıkarım Sistemi İle Modellenmesi. Yüksek Lisans Tezi. Fırat Üniversitesi
Fen Bilimleri Enstitüsü. Elazığ. 97s.
Öztemel, E., 2012. Yapay Sinir Ağları. Papatya Yayıncılık Eğitim. ISBN: 978-975-679739-6, İstanbul, 232s.
Öztürkler S., 2013. Belirgin Dalga Yüksekliğinin Yapay Sinir Ağları Modeli İle Tahmin
Edilmesi, Kocaeli İli, Darıca Bayramoğlu Örneği. Yüksek Lisans Tezi. Sakarya
Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitisü. Sakarya. 126s.
Panagoulia, D., 2006. Artificial Neural Networks and High and Low Flows in Various
Climate Regimes. Hydrological Sciences Journal, 55 (4) : 563-587.
Partal T., Kahya E.,, Cığızoğlu K., 2008. Yağış Verilerinin Yapay Sinir Ağları ve Dalgacık
Dönüşümü Yöntemleri ile Tahmini. İTÜ Dergisi/d Mühendislik, 7 (3) : 73-85.
Rajurkar, M. P., Kothyari, U.C., Chaube, U.C., 2002. Artificial neural Networks for Daily
Rainfall-Runoff Modelling. Hydrologcal Sciences-Joumai-des Sciences
Hydrologiques. 47 (6) : 865–877.
Sağıroglu, Ş., Beşdok, E., Erler, M., 2003. Mühendislikte Yapay Zeka Uygulamaları–1,
Yapay Sinir Ağları, Ufuk Kitabevi, Kayseri, 81s.
85
Sahai, A.K., Somon, M.K., Satyan, V., 2000. All India Summer Monsoon Rainfall
Prediction Using An Artificial Neural Network. Climate Dynamics, Sayı 16, s.291302.
Saraç T., 2004. Yapay Sinir Ağları. Seminer Projesi. Gazi Üniversitesi Endüstri
Mühendisliği Bölümü Ana Bilim Dalı. Ankara. 75s.
Sarangi, A., Bhattacharya, A.K., 2005. Comparison of Artificial Neural Network and
Regression Models for Sediment Loss Prediction from Banha Watershed in India.
Agricultural Water Management, Sayı 78, s.195-208.
Soycan, Y.T., 2008. Yapay Sinir Ağları Yaklaşımı ile Kompaksiyon Parametrelerinin
Tahmini. Yüksek Lisan Tezi. Niğde Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü. Niğde.
157s.
Sudheer, K.P., Gosain, A.K., Ramasastri, K.S., 2002. A Data-Driven Algorithm for
Constructing Artificial Neural Network Rainfall-Runoff Models. Hydrological
Processes, 16 (6) : 1325-1330.
Şahin, M., 2007. Karadeniz Bölgesindeki Yağış-Akış İlişkisinin YSA Metotlarıyla
Belirlenmesi. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü. İstanbul. 98s.
Şen, Z., 2004. Yapay Sinir Ağları İlkeleri, Su Vakfı Yayınları, İstanbul, 183s.
Taylan E.D., 2008. Akdeniz Bölgesindeki Akımların Tahmini İçin Akıllı Sistemlerin
Uygulanması. Doktora Tezi. Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitisü,
Isparta. 181s.
Tektaş M., Akbaş A., Topuz V., 2002. Yapay Zeka Tekniklerinin Trafik Kontrolünde
Kullanılması Üzerine Bir İnceleme. Uluslararası Trafik ve Yol Güvenliği Kongresi,
Ankara. s.551-559.
Terzi, Ö., 2006. Yapay Sinir Ağları Metodu ile Eğirdir Gölü Su Sıcaklığının Tahmini.
Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 10 (2) : 297-302.
Tsai, C.P., Lee, T.L., 1999. Back-Propagation Neural Network in Tidal-Level Forecasting.
Journal of Waterway, Port, Coastal and Ocean Engineering, 125 (4) : 195-202.
Tuncay, Ö., 2005. Venturimetrelerde Sıvı Enjeksiyon Verimini Etkileyen Parametrelerin
İncelenmesi. Yüksek Lisans Tezi. Fırat Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü.
Elazığ. 32s.
Turan M.E., 2007. Akarsu Akımlarının Tahmininde Yapay Zeka Tekniklerinin
Kullanılması. Yüksek Lisans Tezi. Celal Bayar Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü.
Manisa. 93s.
Türktemiz, B., 2008. Baraj Haznelerine Giren Akımların Yapay Sinir Ağları (YSA) ile
Tahmin. Yüksek Lisans Tezi. Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü. Isparta. 117s.
86
Uslu, H., İçağa, Y., 2010. Yapay Sinir Ağları ile Akarçay Akımının Modellemesi. Yapı
Teknolojileri Elektronik Dergisi, 6 (2) : 31-41.
Uygur Muradoğlu, P., 2009. Akut Solunum Yetmezliğindeki Çocuk Hastalarda Venturi
Maskesi Ve Basit Oksijen Maskesinin Etkinliklerinin Karşılaştırılması. Uzmanlık
Tezi. T.C. Sağlık Bakanlığı Dr.Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi
2. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kliniği. 93s.
Venkatesan, C., Raskar, S.D., Tambe, S.S., Kulkarni, B.D., Keshavamurty, R.N., 1997.
Prediction of All India Summer Monsoon Rainfall Using Error-Back-Propagation
Neural Networks. Meteorol. Atmos. Phys., Sayı 62, s.225-240.
Wang, D., Ding, J., 2003. Wavelet Network Model and İts Application to The Prediction of
Hydrology. Nature and Scienc., Sayı 1, s.67-71.
WUJy. S., 2005. P.E.M. Asce, Annambhotla S.,Bryant S., Artificial Neural Networks for
Forecasting Watershed Runoff and Stream Flows. Journal of Hydrologic
Engineering, 10 (3) : 216-222.
Yarar A., Onüçyıldız, M., 2009.Yapay Sinir Ağları ile Beyşehir Gölü Su Seviyesi
Değişimlerinin Belirlenmesi. Selçuk Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi
Dergisi, 24 (2) : 21-30
Yaşar, M., 2004. Günlük Akışlardaki Boşlukların Yapay Sinir Ağları Kullanılarak
Tamamlanması.Yüksek Lisans Tezi. Pamukkale Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü. Denizli. 112s.
Yıldız, M., Saraç, M., 2008. EİE Genel Müdürlüğü, Türkiye Akarsularındaki Akımların
Trendleri ve Bu Trendlerin Hidroelektrik Enerji Üretimine Etkileri. VII. Ulusal
Temiz Enerji Sempozyumu. İstanbul. s.503-516.
Yurtoğlu, H., 2005. Yapay Sinir Ağları Metodolojisi ile Öngörü Modellemesi: Bazı
Makroekonomik Değişkenler için Türkiye Örneği. DPT Yayınları, Ankara, 41s.
Zhu, Y.M., Lu, X.X., Zhou, Y., 2007. Suspended Sediment Flux Modeling with Artificial
Neural Network; An Example of The Longchuanjiang River in The Upper Yangtze
Catchment. China. Geomorpholog, Sayı 84, s.111-125.
87
ÖZGEÇMİŞ
Kişisel Bilgiler
Adı, soyadı
: Muhammet Serdar KIR
Uyruğu
: T.C.
Doğum tarihi ve yeri
: 07.02.1980, Çubuk
Medeni hali
: Evli
Telefon
: 0 (533) 462 19 16
e-posta
: msk046@hotmail.com
Eğitim
Derece
Eğitim Birimi
Yüksek lisans
KSÜ /İnşaat Müh. Bölümü
2016
Lisans
MKÜ/ İnşaat Müh. Bölümü
2003
Mezuniyet tarihi
İş Deneyimi
Yıl
Görev
Yer
2014-2015
Bozüyük Belediyesi
Sözleşmeli İnşaat Mühendisi
2010-2014
Kaiser Müh. ve Müş. A.Ş.
İnşaat Kontrol Birim Şefi
2009-2010
Fuat Çelik İnş. Ltd. Şti.
Şantiye Şefi
2007-2009
Prokon Müh. ve Müş. A.Ş.
Kontrol Mühendisi
2004-2007
Nova Yapı Den. Hiz. Ltd.Şti.
Kontrol Mühendisi
2003-2004
Genç İnşaat
Şantiye Şefi
Yabancı Dil
İngilizce
Yayınlar
1. Ünsal,M., Kır, M. S., Cuci, Y., Yılmaz, A. S., 2013. Estımatıng The Optımal Aır Hole
Locatıon in Venturı Aerators by Usıng Ann. European Conference in Technology And
Socıety. Year 1, No. 1 p.18-21 Editor: Fehim Fındık, Orhan Torkul. Layout: Fuat
Kelesoglu. Sarajevo, Bosnia and Herzegovina. June 27-28.
Hobiler
Mühendislik bilimleri, Basketbol, Yüzme, Futbol, Masa tenisi, Kitap okuma
88
Download