akıllı yaşama sanatı

advertisement
AKILLI YAŞAMA SANATI
Bilgi bir nokta idi, cahiller onu çoğalttı.
Düşünen herkese…
Turan Sır
1
VAROLUŞ / HAYATIN MERKEZİ
Ezeli ve ebedi (başlangıcı ve sonu olmayan), varlığı kendinden olan Allah, bilinmeyi dilemiş; zamanı, evreni,
melek/cin ve insanı yaratmıştır. Allah’ın yaratması; varlığı, yoklukta bırakmamak içindir ve tercihini yaratmaktan
yana kullanmasının bir sonucudur. Bu ise Rahman ve Rahim isminin bir tecellisi olsa gerek. Allah’ın kainatı ve
içindekileri yaratma/varetme amacı ise kendisini göstermeyi, bilinmeyi dilemesidir. Bu ihsanlar, her daim
yaratmalar ve lütuflar olmasaydı, Allah’ın bu sıfatları belkide tecelli etmemiş olacaktı. Ama varlığı her daim hiç bir
şeye ihtiyaç duymadan devam edecekti. Allah’ın varlığını kavrayabilecek potansiyelle yaratılan bilinçli varlıkların
yaratılış sırası; önce melek/cin, sonra insan şeklinde olmuştur. Melek/cin türü ateşten/enerjiden, insan türü ise
topraktan/maddeden yaratılmıştır/varedilmiştir. Melek ve cin aynı türü ifade eder. Bu türün inanan/iyilerine melek,
kafirlerine/kötülerine ise cin/şeytan da denilmektedir. Melek/cin; görünmeyen, enerji, bilinmeyen, yabancı,
tanınmayan demektir. İnsan türünün ve melek/cin türünün dışındaki evrendeki canlı ve cansız diğer bütün varlıklar,
Allah’ın evrende varettiği eşyanın tabiatına (doğadaki yasalarına-kurallarına) uygun olarak hareket ederler, ancak
bilinçli ve sorumlu varlıklar değillerdir. Yani bilinçli ve sorumlu olarak iki tür mevcuttur. Melek/cin ve insan… İnsan
(adem) bir tür olarak yeryüzünün çeşitli bölgelerinde eşzamanlı olarak çok sayıda yaratılmıştır. Yaratılışta, insan
türüne saygı göstermeyi, yardım etmeyi reddeden, melek/cin türünün kafir olanı yani şeytandır. (2:34) İnsanın
yaratılışından sonra şeytanlaşma temayülü insan türünde de oluşmuştur. Şeytan; kafir melek/cin ve insandır.
(114:6) Şeytan ayrı bir tür değil, (kafir) gerçeği örten özellikler gösteren melek/cin ve insanın bu durumunu devam
ettirdiği süre içindeki halidir. Şeytan diye ayrı ontolojik bir varlık türü yoktur. Şeytan/iblis bir sıfattır. Kötülüğü
temsil eder. Vesvese ve kötü düşüncedir. İnsan ve melek/cin özgür iradesiyle yaşar ve ölür. Yaşam boyu
tercihleriyle ilgili cennet ya da cehenneme muhataptır. Evrende bulunan; insan, melek/cin, hayvanlar ve bitkiler
dahil bütün canlılar ölümlüdür. Ahirette, insan melek/cin ve bütün canlılar kainattaki/evrendeki/dünyadaki
bedenleri ile tekrar diriltilecek ve hesaplaşma olacaktır. Adaletli olan Allah; insan, melek/cin, hayvanlar ve
bitkilerden, canlı ve cansız bütün varlıklardan; yaşamları boyunca birbirlerine hakkı geçenlerin haklarını Ahirette
teslim edecektir. Melek/cin ve insanlardan kafir olarak ölenlerin dışındaki varolmuş bütün canlılar, bir daha ölmemek
üzere cennette, dünyadaki bedenlerinin en mükemmel hali ile sonsuz yaşayacaktır. Ancak kafir (gerçeği örten)
insanlar ve melekler/cinler ise, hayatları boyunca yapmadıkları iyiliklerin ve yaptıkları kötülüklerin bir sonucu olarak
Allah’ın takdir ettiği uzun bir süre cehennemde azap gördükten sonra yokolmayı istemedikleri halde Allah onları
ikinci bir ölümle/yokoluşla cezalandıracaktır. Kötülük (cehennem) biter, sonludur. Güzellik (cennet) süreklidir,
sonsuzdur. Hayatı kurgulayan Allah, güzeldir ve mutlak tercih hakkına sahiptir. Neden? Niçin? soruları O’nu bulmaya
yönelik olmalı, benlikleri, nefisleri tatmin etmeye yönelik değil. Çünkü melek/cin ve insanın, Allah’a ulaşmadan
varlığını anlamlandırması mümkün değildir. Varoluşu Yaratıcıya bağlı. Sonuç olarak diyebiliriz ki; Yaratılış, Allah’ın
sıfatlarının tecelli etmesinden kaynaklanıyor. Mutlak hikmeti ve herşeyin en doğrusunu şüphesiz Allah bilir. İlk ve
son, iç ve dış Allah’tır ve Allah her şeye kadirdir. (Allah alimdir)’’ (Hadid-3). “Allah gökleri ve yeri altı günde (altı
zamanda-aşamada-evrede) yarattı. Sonra Allah, arşa istiva etti (arşı istila etti-kapsadı)” (Araf-54). Şu ayetle her
şeyi kapladığını teyit etti. “Allah her şeyi muhittir (ihate etmiştir, kaplamıştır)” (Fussilet-54) . “(Sonra her şeyi yok
edecek, Zatı baki kalacaktır) “(Kasas-88). Allah’ın zatı, alemlerden (Her şeyden, evrenden yaratıklardan ganidir,
müstağnidir). Allah evren olmadan da vardır ve alidir-aşkındır. Allah sameddir. Varolmada ve varlığını devam
ettirmede hiçbir şeye muhtaç değildir. Fakat yarattıkları evren ve içindekiler, var olmada ve varlığını devam
ettirmede Allah’ın zatına muhtaçtırlar. Allah, ilk varın kendisi, son varın kendisi, dış varın kendisi ve iç varın kendisi
olduğunu buyurmakta. (Zahir-batın Allah’tır) Sonra kendisinin, evreni yaratıp, kapsadığını ve evreni aşkın olup,
sonsuz olduğunu vurgulamakta. Evvel- ahir ilk ve son Allah’tır. Her şeyi bilen Rab olduğunu ve her şeyi donattığını,
eğittiğini, yönettiğini buyurmaktadır. Allah’ın dışındaki bütün varlıklar evrende zamana bağımlıdır. Zaman ise
canlılığı tüketir. Ahirette ise cehennem yine zamana bağımlıdır ve sonludur. Ancak, zamana değil, Allah’ın varlığına
bağımlı olan cennet sürekli ve sonsuzdur… Allah; kendi kudretinde, gizli iken bilinmeyi dileyip, zamanı, evreni,
alemleri ve içindeki her şeyi yarattığını, daha dünyanın ötesinde gökleri olduğunu orada da soyut-gaybi nesneler
olduğunu (melek/cin) gayb-gizli alemlerin de bulunduğunu, canlılığı/ruhu gayb aleminden insana, melek/cine, kendi
ruhundan vererek, onu bilmekli, düşünen, akleden, anlayışlı kıldığını bu suretle melekle/cinle ve insanla diyaloğu,
zati ve sıfati ilişkisi bulunduğunu beyan etmektedir. Allah kendi kudretinde gizli iken, kendinden başka hiç kimse
yok iken ve kendini kendinden başka bilen de yok iken, zatından zatına tecelli edip, önce arşı, arşın nurundan
melek/cin türünü yarattığını sonra, sırası ile örnekler alemini, güneşi, gezegenleri, yıldızları, sonra cisimler alemi
olan yerküreyi güneşin hararetinin yoğunlaşması sonucu yarattığını, sonrada insan türünü yaratıp, Zati Nuru olan
ruhunu/nefsini/canını verdiğini açıklamıştır. İnsan ve melek/cinin ruhu/nefsi/canı/kişiliği; kendi bedeninden ayrı bir
varlık değildir ve bedeniyle birlikte gelişir, olgunlaşır, tekamül eder. İnsan ve melek/cin kendi bedeniyle birlikte
vardır. Uyanıkken ve uyurken hayal aleminde dolaşan ise insan ve melek/cin beyninin ürünü olan düşüncedir. Allah;
herşeyi kapladığını, aştığını, melekle/cinle ve insanla konuştuğunu, kelam ettiğini, okumayı, yazmayı, dilleri
öğrettiğini açıklamıştır… En büyük öğretici Allah’tır. “Yaratan rabbinin adıyla oku! O, insanı alaktan yaratmıştır. Oku!
Yazmayı öğreten rabbin sonsuz kerem sahibidir. O, insana bilmediklerini öğretendir.” (Alak, 96/1-5) İnsan ve
melek/cin, doğrudan bir etkileşim içerisinde kalmadan, O’nun yaratmasındaki kemâli, sıfatlarındaki nihayetsizliği
ve nihayetsiz güzelliği, Zât’ındaki tarifi mümkün olmayan coşkuları kavrayabilmek için; bu kavrayışındaki anlamları
‘özgürce tasdik’, ‘coşkularıyla ifade’, ‘gıyabında, sözlü olarak ilan’ ve ‘görmedikleri Rablerinin huzuruna, görürcesine
bir yakınlık içerisinde sunmak’; nihayet, ‘O’nun kavranmaktan da yüce olduğunu kavramak’ üzere yaratılmıştır.
Yani, varoluşunun gayesi, yarattığı varlıkları seven, bu sevgisini ikramlarla ortaya koyan, bu sevgisini ve özenini,
bir çok ihsan ve rahmet yansımalarıyla gösteren Allah’a karşı; ibadetleriyle bu sevgiye layık olduğunu göstermesi,
ubudiyetiyle bu sevgiyi geliştirmesi ve O’na yakınlaşmaya çalışmasıdır. Bu çabanın son basamağındaki engel,
Yaratıcısına ulaşan yolda yıkması gereken son duvar, kendi benliğidir. İnsan ve melek/cin, ilahî bir ikramla bu engeli
de aştıktan sonra, herkesin ulaşmasının mümkün olmadığı noktaya varmış, onların aşmaları mümkün olmayan bir
engeli de aşıp; melek/cin ve insanın kendi üstün özelliklerini kabul eder hale getirten o hakikate râm olacaktır ve
Allah’a ulaşacaktır… Yani dünyada iken Allah’a ulaşan melek/cin ve insan böylece ölümsüz hale gelebilecektir.
Ahiretteki dirilişten sonra ise bir daha ölmeyecektir… (2:28)
2
DİN = KURAN = HAYAT
Allah inanç sahiplerini inananlar olarak isimlendirmiştir. İnananlara birden fazla din değil, tek bir din
göndermiştir. Bütün Peygamberler hep aynı dini tebliğ etmiştir. İnsanlar ve melekler/cinler, inananlar ve
inanmayanlar olarak sadece iki sınıfa ayrılır. Allah’ın gönderdiği dini hükümler hep aynıdır. İnananlar kendilerine
gönderilen dine ve kitaplara gönderildikleri dönemlerde çeşitli isimler vermişlerdir. Bu isimlerin bir bağlayıcılığı
yoktur. Hepsi aynı şeyi ifade eder. Allah’ın dini ve Allah’ın kitabı tektir. Din Kuran demektir, Kuran din demektir.
Kutsal kitapların kelime kelime aynı olması değil, aynı emir ve yasakların bulunması esastır. Bugün Kuran’da
bulunmayıp Tevrat, İncil vb. kitaplarda yer alan emir ve yasakların bir bağlayıcılığı yoktur. Bu kitaplara bu emir ve
yasaklar sonradan inanırları tarafından eklenmiş ya da daha önce bu kitaplarda bulunan hükümler sonradan
çıkarılmıştır. Tahrif edilmiştir. Zaten Kuran son olarak bu tahribatı düzeltmek için yeniden gönderilmiştir. İlk
gönderilen Tevrat ve İncil gibi kitaplar da ilk hali itibariyle Kuran’dır. Peygamberlerin ilk gönderildikleri dönemlerde
insanlar Haniflik, Hıristiyanlık, İsevilik, Musevilik, Muhammedilik, İslamiyet, Müslümanlık gibi sıfatlar kullanmışlar
ve kullanmaya devam etmektedirler. Allah’ın, insanların ve meleklerin/cinlerin içlerinden kendisine inananları
tanımlaması “inananlar” ve emir ve yasakları tanımlaması da “Kuran” (okunan, okunacak ayet) şeklindedir. Zaten
bütün dinlerin emir ve yasakları Kuran’da mevcuttur. Kuran, bütün emir ve yasakların bir arada bulunduğu
(toplanmış, kitaplaşmış) şeklidir. Kuran’da bulunmayan emir ve yasaklar diğer kutsal kitaplara sonradan tahrif
edilerek girmiştir. İslam (müslümanlık) yeni bir din değildir. Allah’ın inananlara gönderdiği tek bir din vardır. Bu
dinin adını, inanırlarının çeşitli isimlerle adlandırmış olmalarının bir önemi yoktur. İyi bir Hıristiyan, ya da iyi bir
Musevi olmak isteyenler, erdemli olmak, Allaha ulaşmak isteyenler Kuran’a uymak suretiyle inananlardan olurlar.
Emirler (ibadetler) vardır. Yasaklar (kötülükler) vardır. Allah koruyan (rahman) ve bağışlayan (rahim) olandır.
Emirlerle sevap, yasaklarla günah yüklenir melek/cin ve insan…
Muhammed Peygamberin vefatından kısa süre sonra cahiliyye devrinin kabileciliğini ve putperestliğini
hortlatan münafıklar, birçok Müslümanı öldürmüşler ve Emevilerin başlattığı sapkınca halifelikle birlikte İslam’ın
mesajını tahrif etmek ve onu ortaçağ Arap kültürüne dönüştürmek için maaşlı din adamlarını seferber etmişlerdir.
İslam dininin tek ve biricik kaynağı olan Kuran’ın anlaşılmaz, detaysız ve yetersiz olduğunu ileri süren müşrik din
adamları, yalnız Allah’a özgülenmesi gereken dini; Allah + Peygamber + sahabe + tabiin + mezhep imamları +
mezhepte müçtehitler + eski alimler ve şeyhler + daha sonra gelen alimcikler ve şeyhciklerden oluşan bir anonim
şirketin ortaya koyduğu bir beşerî din çorbası haline dönüştürdüler. (Lütfen şu sure ve ayetlere bakınız: 7:29; 9:31;
16:52;39:2,11,14; 40:14,65; 42:21; 98:5). Zamanımıza kadar etkileri süren bu felaketli dönemde Kuran’ın yeterli
olmadığı inancı yaygınlaşmış ve ciltlerle hadis ve fıkıh kitapları uydurulmuştur. Bu “mişna”ları kabul etmeyenler
sapık ve mürted (dinden dönenler) olarak damgalanmışlar ve hatta işkenceler altında katledilmişlerdir. Ebu Hanife,
hadis uydurukçularının gazabına uğrayan ve Emevi ve Abbasi zalimlerinin işkencehanelerinde çile çeken
mazlumlardan sadece birisidir. Oldukça şiddetli bir devlet terörünün estiği o günlerde Kuran’a rağmen bambaşka
dinler oluşturulmuştur. Kuran’daki kavramların anlamını kaydırmak için seferber olunmuştur.
Peygamberin okuma yazma bilmediği yalanından, onun insanların gözlerini kızgın çivilerle oyup çölde ölüme
terkettiği iftirasına kadar... Taşla öldürme iftiralarından, Kuran’da nasih-mensuh ayetler bulunduğu şeklindeki
melanete kadar... Aç bir keçinin yiyerek Kuran’dan çıkardığı taşlama ayetinden, halktan korktuğu için onu Kuran’a
sokamayan hazrete kadar... Mezhepçiliğin kutsanmasından, şefaat mitolojilerine kadar... Hacerül esved denilen
işaret taşının putlaştırılmasından, peygamber mezarının ziyaretinin faziletlerine kadar... Peygamberin sünnetli
doğduğu veya sonradan sünnet olduğu yalanlarından, Peygamberin 30 erkeğin cinsel gücüne sahip oluşu hikayesine
ve sahabenin savaş dönüşü kadınlarına koşarken orgazm oldukları uydurmalarına kadar... Aişe annemizin 53
yaşındaki Peygamberle evlenirken 19 yaşında bir ergen olduğu halde, 9 yaşında olduğu yalanından, Peygamberin
bir gecede 9 kadınla cinsel ilişkide bulunduğu uydurmasına kadar... Peygamberin Medine’de bir Yahudi tarafından
büyülendikten sonra haftalarca şaşkın şaşkın dolaşmasından, açlıktan ötürü zırhını bir Yahudi’nin yanına bir kaç kilo
arpa karşılığında rehin bırakmış olarak ölmesine kadar... Alimlerin icmasının dini kaynak oluşundan, sevadül azam
yani büyük karaltı masallarına kadar... Miraçta Allah ile namaz pazarlığı uydurmasından, ayın mucizevi bir biçimde
yarılıp bir parçasının Ali’nin bahçesine düşmesine kadar... Dinden dönenin öldürülmesinden, namaz kılmayanın
dövülmesi veya öldürülmesi gerektiğine kadar... Erkeklerin kadınlardan üstün olduğu yanlış çıkarsamasından,
hayızlı kadınların camiye girmemeleri ve Kuran’a el sürmemelerine kadar... Kadınları eşekler ve köpeklerle aynı
kategoride değerlendirmekten, cehennemi kadınlarla doldurmaya kadar... Haremlik ve selamlık yoluyla kadınları
hayattan soyutlamaktan, kadınları başörtüsü, peçe ve çarşafla örtüp kimliklerinden soymalarına kadar...
Kuran’daki, kadınların göğüslerini örtmelerini emreden ayeti saptırarak, saçlarını örtmeleri emredildiği yalanına
kadar. Erkeklere altın yüzük ve ipek elbisenin yasak/haram olduğu uydurmasından, kadınla erkeğin tokalaşmasının
kötü görülmesine; erkekler için gümüş yüzük ve sakal bırakmanın dinin bir alameti gibi görülmesinden, müziğin,
resmin ve satrancın haram edilişi yalanına kadar... Boşama haklarını gasbederek kadınları köleleştirmekten, erkeğin
ağzından kazara çıkan bir kaç sözle aileleri dağıtmaya kadar... Zekatı senede bir kereye indirmekten, Haccı birkaç
güne sıkıştırmaya kadar... Namazı üç vakitten beşe çıkarmaktan; sünnet, teravih ve bayram namazları uydurmaya
kadar... Bedel, hediye, ikram anlamındaki kurban kelimesini çarpıtarak kurban kesmek yalanından ve hayvanlarla
ilgili birçok haramlar uydurmaktan, Kureyş’in yemek tercihlerinin dini ölçü kabul edilmesine kadar... Hilafetin
Kureyş’in hakkı oluşundan, La ilahe illallah demedikçe insanları öldürmenin gerekliliğine kadar... Sakal bırakmanın
ve sarık sarmanın faziletinden, kabak sevmemenin peygambere hakaret sayılmasına kadar... Peygambere uymanın
hadis kitaplarına uymakla eş anlamlı oluşundan, hadislerin ayetleri iptal edebileceği küstahlığına kadar…
İnsan ve melek/cinin varlık iddiasında bulunması ve hurafelere sapması geçici ve mecazidir. İnsan ve
melek/cin ancak, acziyetinin farkına varıp yaratanına yöneldiğinde bilme duygusunu kavrayabilecek ve gerçeğe
ulaşacaktır…
3
Dini meslek edinen profesyonel din adamları, insanları Kuran’dan uzaklaştırmak için Kuran’ın zor, anlaşılmaz
ve mücmel olduğu yalanını yüzyıllarca empoze ettiler. Kuran’ın anlaşılması için yüzlerce ciltlik rivayet kitaplarının
didik didik edilmesi gerektiği yalanına kananlar, Kuran‘ı öğrenmeye vakit bulamadılar. Vakit bulanlar ise kafalarını
binlerce hurafeyle doldurduklarından ve üstelik Kuran’ı bunlara muhtaç kabul ettiğinden onu anlama şansını baştan
kaybettiler. Nitekim, Allah’ın korunmuş Kelamını korunmamış kul sözlerine muhtaç görenler, Kuran’ın
anlaşılmasının zor olduğunu iddia edip durdular.
Muhammed Peygamberin biricik şikayetinin halkının Kuran’dan uzaklaşması hakkında olması çok ilginç
(25:30). Buna rağmen, son Peygamberin halkı, daha hicri birinci yüzyılda hadis üretim okulları kurmaya başladı.
Bu felaketli davranışın sonucunda Kuran’ı anlamaya verilen mesai alabildiğine azaldı, bunun yerine binlerce çelişkiyi
içeren ilkel rivayetler üzerinde ihtisaslaşma baş gösterdi. Rivayet kitaplarını değerlendirmede ortaya çıkan ihtilafları
kurumlaştırıcı usul ve mezhep çalışmalarıyla bu sapkınca tuzak güçlendirilerek orijinal evrensel mesaj Arap, Yahudi
ve Hıristiyan kültürlerinin karması bir din haline dönüştürüldü.
Peygambere yakıştırılan yalanların Hadis ve Sünnet adıyla anılacağını önceden bilen Tanrı, Hadis (söz)
kelimesini ayetlerden başka bir söz için kullandığında genellikle kötü bir anlamda kullanır (12:111; 31:6;
33:53;45:6; 52:34; 66:3). Sünnet (yasa) kelimesi de sürekli “Allah’ın sünneti (sünnetullah)” olarak tanımlanır
(33:38,62; 35:43; 40:85; 48:23). Dahası, Hadis ve Sünnet’in yanında uydurulan üçüncü öğreti olan İcma (toplu
karar) kelimesi de Allah hariç kimin için kullanılmışsa olumsuz bir anlamla mahkum edilir (20:60; 70:18; 104:2;
3:173; 3:157;10:58; 43:32; 26:38; 12:15;10:71; 20:64; 17:88; 22:73; 54:45; 28:78; 7:48; 26:39; 26:56;
54:44...).
Kuran’ı yeterli görmeyen inkarcılar, Tanrı tarafından Kuran’ı anlamaktan engellenmişlerdir (17:45; 18:57).
Çok ilginçtir ki, Kuran’ı kaynak olarak yeterli görmeyenler Kuran’ın anlaşılması ile ilgili ayetlerin bizzat kendilerini
anlamamışlardır. Nitekim, 7:3; 17:46; 41:44; 56:79 ayetleri, hem-tez-hem-kanıt olan özgün bir dille kanıtı tezin
içine gömen birer sanat eseridir. Hemen hemen tüm Kuran ciltlerinin arka kapağında Arapça üç ayet yer alır.
Elinizdeki Kuran’a bakarsanız büyük olasılıkla 56:77-79 ayetlerinin yazıldığını göreceksiniz. Bütün Kuran’ın içinden
neden bu ayetler icma ile seçiliyor merak ettiniz mi? Neden, ellinin üzerindeki isim-sıfatı arasından sadece bir kez
burada geçen Kerim (Şerefli/Yüce) seçiliyor? Neden Kuran için sıkça kullanılan Zikr (Mesaj), Hakim (Hikmetli),
Mübin (Apaçık), Nur (Işık) gibi kelimeler değil de bu ayette geçen Kerim? Neden bu ayet? Neden örneğin, Kuran’ın
anlaşılır bir kitap olduğunu üst üste dört kez vurgulayan ayet değil (54:17,22,32, 40)? Veya neden (12:111; 15:1;
17:9; 17:88; 17:89; 30:58; 41:3; 55:2)… ayetlerinden biri değil? Mesajın “dirileri” uyarmak için gönderildiğini
bildiren biricik ayeti içeren Yasin suresini, inadına ölülere hasredenlerin niyetlerinden kuşkulanmaya hakkımız var
(36:70). Kuran’ın bilgisine sahip olanlarınız bu sorunun cevabını iyi bilirler: Müşrik din adamları, bu üç ayeti (56:7779) icma ile anlamamışlar ve anlamadıkları biçimiyle onların halkın büyük çoğunluğunu Kuran’dan
uzaklaştırabileceğini düşünmüşlerdir. Nitekim onlar bu ayetlerin anlamını, abdestsiz olanların Kuran’a
dokunmamaları olarak çarpıtırlar. Hayızlı kadınları pis olarak değerlendirdiklerini de düşünürsek, anlamı icma ile
çarpıtılmış bir ayeti en popüler ayet ve o ayette geçen Kerim kelimesini en popüler sıfat haline getirmelerinin
şeytanca bir melanetin ürünü olduğu anlaşılır. Kuran’ın bir cep kitabı, bir başucu kitabı olmasını engellemek, Kuran’ı
rafa kaldırmak ve duvara çivilemek amacını güden plan ne yazık ki büyük oranda başarıya ulaşmıştır. Kuran, bir
tren gibi, yüksek voltajlı bir trafo veya cin gibi çarpacak tehlikeli bir nesneye çevrilmiştir. Kuran, anlaşılması çok
zor, dokunulması tehlikeli, ve ulaşılması imkansız yüce bir kitap olunca, hoşgelsin hadisler, sünnetler, mezhepler
ve din ticareti yapan parazitler… Peygamberlerle ilgili gerekli ve yeterli bilgi zaten Kuran’da verilmiştir.
Kuranın dışındaki din adına ortada duran bütün kaynaklardaki bilgiler Kuranın aydınlığına muhtaç bilgilerdir.
Hadis, sünnet adıyla Peygamber sözü ya da uygulaması olduğu iddia edilen sözler ve uygulamalar da olsa bu
böyledir. Ki hiç bir sözün veya uygulamanın peygamber sözü veya peygamber uygulaması olduğu ispatlanamaz.
Tarihsel olarak bu mümkün değildir. İletişimin ve kayıt sistemlerinin bu kadar yaygınlaştığı günümüzde bile bir kaç
yıl önce bir insanın söylediği sözün gerçekten kendisine ait olup olmadığı bile tartışılabilirken, peygamberin
ölümünden bir asır sonra yazılan hadis kitaplarından peygamber sözleri veya uygulamaları hakkında gerçeğe uygun
bilgi elde edilemez. Şüphesiz, Allah bize bilginin tek kaynağının Kuran olduğunu bildirerek düşünüp öğüt alanlar
için bu durumu açıkça vurgular. Bilgiye sınır konulamaz. Evrende varolan bütün bilgilerin kaynağı ise Kuran’dır…
Allah'ın yol gösterdiği akıl sahipleri, kaynak bilginin en güzeli olan Kuran’a uyarlar. (39:18)
Din adına uydurulan inanç ve uygulamalardaki çelişkiler; rivayetlerden (hadis, sünnet, içtihat, icma gibi
kaynak kabul edilen rivayetlerden) kaynaklanmaktadır. Oysa Allah’ın tek dininin tek kaynağı sadece Kuran’dır.
Kuran’ın kendisinde çelişki bulunmaz. Çelişki zannedilen hususlar yanlış anlaşılmalardan ve yanlış Kuran
meallerinden, tefsirlerinden kaynaklanmaktadır. Din adına Kuran’a dayanmayan, fakat İslam’ın bir emri ya da
tavsiyesi zannedilen konulara örnek olarak, erkek ve kız çocukların sünnet ettirilmesi bidatını (kötü geleneğini)
hemde sünnet adı altında dine sonradan sokulmuş, insan fıtratını bozan sağlıksız cahili bir adet olarak görmekteyiz.
İnsanın, Allah’ın kendisine verdiği mükemmel vücut bütünlüğüne, rızasını almadan, geri dönüşümsüz bir biçimde
zarar veriyorsunuz. Bu işlemi de sünnet olacak kişinin çocuk ya da bebek olmasını kullanarak yapıyorsunuz.
Çocukların sünnet ettirilmesi, onlara yapılan en büyük kötülüktür ve fıtratı (yaratılışı) bozmak,
değiştirmektir. Allah’ın böyle bir emri yoktur. Cahili bir adettir. Erken boşalmanın, ereksiyon kaybının ve cinsel
bozuklukların en önemli sebebi olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Zaten bu geleneğin ortaya çıkması ve yapılış
amacına bakılırsa cinsel isteği azaltmayı ve ruhbanlaşmayı artırmayı amaçlayan Yahudi ırkına mensup insanların
geleneğinden kaynaklandığı bilinen bir gerçekliktir. Oysa cinsel isteğin azaltılması değil, meşru bir şekilde tatmin
edilmesi fıtratın gereğidir. Bu kötü geleneğin, Yahudilik diye de adlandırılan Musevilik inancıyla da bir ilgisi yoktur.
4
Kötü bir gelenek olan bu işlem Musevilik dininin bir gereğiymiş ve Allah’ın bir emriymiş gibi önce uydurma
rivayetlerle Tevrata eklenerek Musevilik dinine sokulmuş daha sonra da Müslümanların güçlü olduğu dönemlerde
Müslümanmış gibi görünen bazı münafık Yahudiler tarafından deşifre olmamaları için İslam dinine yine uydurma
rivayetler yoluyla hem de sünnet adı altında şeytani bir akıl oyunuyla sokulmuştur. Münafık bazı Yahudiler şekil
itibariyle Müslümanmış gibi görünebilmekte ancak Musevilik dininin bir emri haline getirdikleri bu gelenekleri gereği
sünnetli oldukları için (Müslümanlar da sünnetsiz oldukları için) deşifre oluyorlar ve münafıklıkları kolayca ortaya
çıkıyordu. Bu çirkin geleneği Müslümanlar arasında da yaygınlaştırarak böylece münafıklıklarını gizlediler.
Çocukları sünnet ettirme geleneğinin Musevilik veya Müslümanlıkla bir ilgisi yoktur. Kuran’da çocukların
sünnet edilmesi diye bir emir bulunmamaktadır. Allaha ve Kuran’a inananların; bütün hayatlarını olumsuz etkileyen
en büyük kötülük olan bu işlemden kendilerini ve çocuklarını korumaları, Allah’ın verdiği aklın kullanılmasının
gereğidir. Allah’a inananlar çocuklarını sünnet ettirmezler. Kendilerinin rızası olmadan sünnet ettirilmiş olanların
ve bilmeden çocuklarını sünnet ettirmiş olanların durumu ise Allah’a kalmıştır…
"Hiç kimse Allah’ın verdiği bilgiyi ve aklını kullanmadan inanamaz ve Allah akıllarını kullanmayanları rezilliğe
mahkum eder." (Kuran-ı Kerim 10-Yunus Suresi 100. Ayet)
Günümüz Müslümanlarının bildiği ve uygulamaya çalıştığı İslam, yüzyıllar boyu, din adamlarının
uydurdukları kurallarla öylesine bozulmuştur ki Muhammed Peygamberin bildirdiği İslam diniyle ilgisi kalmamıştır.
“Ulema” geçinen din adamları, o kadar çok şeriatlar, haramlar, çarşaflar, peçeler, gıdasal yasaklar, sakallar,
sarıklar, istincalar, istibralar, misvaklar, sağ ayaklar, sol ayaklar, hadisler, sünnetler, şefaatler, hazretler, efendiler,
kerametler, melanetler, mehdiler, evliyalar, şerifler, seyyitler, hırkai şerifler, sakalı şerifler, takiyyeler, takkeler,
tespihler, tekkeler, mezhepler, tarikatlar, şatahatlar, muskalar, istihareler, hülleler, hileler, türbeler, nafileler,
mekruhlar, menduplar, sevaplar, müstehaplar, fetvalar ve palavralar uydurmuşlardır ki İslam dinini Allah’ın
doğadaki ayetleriyle çelişen, karmaşık ve yaşanmaz bir dine çevirmişlerdir. Müslüman halkların dünyanın bu kadar
gerisinde kalmalarının en önemli sorumluları bu müşrik din adamları ve onları kullanan politikacılardır.
Maalesef, bugün müslümanlık iddiasında olanların büyük çoğunluğu, Muhammed Peygamberin tebliğ ettiği
din yerine onun baş düşmanları olan Ebu Cehil’in ve Ebu Leheb’in savunduğu şirk ve cehalet dinini izlemektedirler.
Ne var ki Allah’ın verdiği söz gelmiş ve yüzyıllardır anlaşılmaz ve yetersiz diye damgalanarak köşeye atılan Kuran’ın
mesajı karanlıkları dağıtmaya başlatmıştır. Ördükleri örümcek ağlarının ve cehalet duvarlarıyla oluşturdukları
karanlıklarının dağılacağını hisseden profesyonel din adamları ve onların kör izleyicileri büyük gürültüler koparsalar
da Allah nurunu devam ettirmektedir. Kuran, tüm Kuran, başka şey değil sadece Kuran.
"Bu Kuran senden önce gönderdiğimiz elçilerimizin de yasasıdır. Sen bizim yasamızda bir değişiklik
bulamazsın." (Kuran’ı Kerim 17-İsra Suresi 77. Ayet)
KURAN SOY BİR KİTAPTIR
Kuran 24 ayar altına benzer. Sahtekarlar altına teneke yapıştırsalar da, hatta altın rengine boyasalar da,
altının özelliklerini bilen bir sarraf altını tenekeden rahatlıkla ayırabilir. Demek ki soy metal olan altın, kimyasal
yapısıyla herhangi bir sahtekarlığa karşı korunmuştur. Aynı şekilde soy ve son kitap olan Kuran, asal bir sayı olan
19 sayısı üzerine kurulu matematiksel bir yapıyla herhangi bir eklemeye-çıkarmaya karşı korunmuştur (74:30).
Mesajını böylesine mükemmel ve otomatik bir iç savunma sistemine sahip kılan Tanrı çok yücedir!
Kuran’daki toplam ayet sayısıyla ilgili olarak; Kuran hakkında önemli bir bilgiye sahip olmayan bir
Müslüman’a sorarsanız büyük olasılıkla 6.666 sayısını cevap olarak alacaksınız. Ne var ki, bu sayı Zamehşeri adında
bir hikayecinin uydurduğu hoş bir sayıdan ibarettir. Altılardan oluşan bu sayı kolayca akılda kaldığı için popüler
olmuştur. Fakat elinizdeki Kuran’dan dikkatle sayarsanız, sonucun farklı olduğunu göreceksiniz. Kuran nüshalarında
6.236 ayet bulunduğuna tanık olacaksınız. Bu sayıya Fatiha Suresinin (İlk Sure) başındaki ve Karınca (Neml)
Suresinin (27. Sure) içinde geçen Besmeleler dahildir. Bağımsız birer ayet olarak numaralanmadıkları halde
Kuran’ın yapısına dahil olan Sure başlarındaki diğer 112 Besmele’yi de eklediğinizde bu sayı 6.348 olur. Ültimatom
(Barae, Tevbe) (9. Sure) suresinin sonuna eklenen, ancak Kuran’ın koruma sistemi tarafından dışlanan 2 “ayeti”
bu sayıdan çıkardığımız vakit Kuran’da Besmelelerle birlikte tam 6.346 ayet olduğunu görürüz. Bu sayı, Kuran’ın
diğer birçok elementi gibi 19 sayısının tam katıdır. Kısacası, 6.234 adet bağımsız ayet içeren Kuran, tekrarlanan
Besmelelerle birlikte toplam 6.346 ayete sahiptir.
İSLAM MUHAMMED PEYGAMBERLE BAŞLAMADI
İslam özel bir isim olmayıp Tanrı'ya teslimiyet anlamına gelir. Tüm elçiler ve inananlar islam ve müslüman
kelimelerinin kendi dillerindeki karşılıklarını, kendi inançlarını tanımlamak için kullanmışlardır (2:131; 7:126;
10:72; 22:78; 27:31,42; 28:53; 72:14). Nitekim, Tanrı yanında makbul biricik din İslam’dır, yani Allah’a
teslimiyettir (3:19). Bir çok sözde müslüman, "(Allah’ın buyurduğu gibi) Kuran, tam ve detaylı ise namazların
rekatlerini Kuran'ın neresinde bulabiliriz?" diye Tanrı'ya meydan okumaktadır. İslam'ın tüm pratiklerinin Kuran'ın
vahyinden çok önce ortaya konmuş olduğunu yine Kuran'dan öğrenmekteyiz (8:35; 9:54; 16:123; 21:73; 22:27;
28:27). İbrahim Peygamber ve tüm elçiler namazı gözetiyorlar, zekatı veriyorlar, oruç tutuyorlar ve hac ediyorlardı
(2:43; 3:43; 11:87; 19:31,59; 20:14; 28:27; 31:17). Mekke müşrikleri ise rivayetlerin ileri sürdüğü gibi heykellere
tapmıyorlardı; Allah’ın kutsal kulları olduklarına inandıkları Lat, Uzza, Menat gibi isimlerden şefaat bekledikleri
(53:19-23; 39:3) ve Allah adına haramlar ve farzlar uydurdukları için müşrik olarak tanımlanmışlardır (6:145-150).
5
Mekke putperestleriyle olan benzerliği ortadan kaldırmak için rivayetler uyduranlar, uydurdukları heykel
tasvirlerindeki çelişkileri ile aslında yalanlarını ele vermektedirler. Kuran'ın hiçbir yerinde onların heykellere
taptıkları, Muhammed Peygamberin heykelleri kırdığı bildirilmemektedir. Aksine, Mekke müşriklerinin kendilerini
İbrahim Peygamberi izleyen ve Tek Tanrı'ya inanan insanlar olarak gördüklerini öğrenmekteyiz (6:23; 39:3).
Nitekim onlar, İbrahim Peygamberin hatırası olan Kabe'ye saygı gösteriyorlar (9:19), namaz, oruç ve haccı bazı
tahrifatlarla da olsa uyguluyorlar, (2:183,199; 8:35; 9:54; 107:4-6), zekatı bildikleri halde gereği gibi yerine
getirmiyorlardı (53:34). Zekat, gelirin ihtiyaçtan fazla olan bölümünü (2:219) geciktirmeden (6:141) ihtiyaç
sahiplerine ve Allah yoluna (9:60) gizli veya açık olarak (2:274) verme yükümlülüğüdür (51:19).
İslam özel isim değildir; kök olarak teslimiyet/barış anlamına gelir. İbrahim Peygamberle tekrar yenilenen
(4:125; 22:78) ve tüm peygamberler ve elçiler tarafından iletilen ilahi sistem Allah tarafından bu kelimeyle
tanımlanır (5:111; 10:72; 98:5). Yalnızca Allah'a teslim olmaktır (2:112,131; 4:125; 6:71; 22:34; 40:66).
Yaratılışımızdaki sistemdir (30:30). Doğa ile uyumlu evrensel ilkeler sistemidir (3:83; 33:30; 35:43). Yalnızca öznel
deneyimler değil nesnel kanıtları da ister (3:86; 2:111; 21:24; 74:30). Bir savın doğruluğunu kabul etmek için
kalabalıklara veya duygulara değil aklın ölçüsüne başvurmamızı bekler (17:36; 4:174; 8:42; 10:100; 11:17;
74:30-31). Bilgi, eğitim, ve öğrenime önem verir (35:28; 4:162; 9:122; 22:54; 27:40; 29:44,49). İnsanın
yeryüzündeki yaratılışını bilimsel olarak araştırmamızı öğütler (29:20).
"KURAN'A GÖRE NASIL NAMAZ KILABİLİRİZ?"
Kuran’daki (16:123) ayeti, bütün peygamberlerin ve İbrahim Peygamberin pratiklerinin Muhammed
Peygamber tarafından da izlendiğini bildirir. Kuran, ilk insandan bu yana herkes tarafından bilinen bir ibadet olan
namazla ilgili olarak yapılan tahrifatları ve eklenilen bidatleri düzeltmiştir. Kuran'da namazla ilgili ayetleri topluca
incelendiğinde, Kuran’ın namazı tüm gerekli detaylarıyla bildirdiği görülür. Üstelik, Kuran'daki namaz hakkındaki
detaylı bilgi hadis kitaplarında yapılan namaz tarifinden çok daha üstündür. Ne Kuran ne de hadis kitapları
peygamberlerin ve eski ümmetlerin nasıl namaz kıldığını gösteren resimler ve video klipleri içermemektedir. Hem
Kuran ve hem hadis kitapları namazı kelimelerle tarif eder. Şimdi bu tarifleri üç maddede karşılaştıralım:
1. Kuran'ın dili hadis rivayetlerde kullanılan dilden daha üstündür. Hadis rivayetleri, farklı lehçeler, kronik
ve endemik gramer hataları içermektedir. Kuran'ın dili genel olarak sadedir. Kuran'ın bu özelliği ayetlerle vurgulanır
ve Kuran'ı inceleyen inananlarca teslim edilir (11:1; 54:17,22,32,40). Hayatın merkezi Kuran’dır. Peygamberler ve
inananlar yaşayan Kuran’dır.
2. Hadis kitapları çok daha fazla detay içermektedirler. Ancak bu detaylar Allah'ın gerekli gördüğü ve
elçisinin öğrettiği detaylar mı? Bu detaylar Kuran ile uyumlu mu? Bu detaylar arasında çelişkilere ne demeli? Hadis
kitaplarında namazın detaylarıyla ilgili düzinelerce çelişkiden hangisini seçeceğiz? Babamızın üzerinde bulunduğu
mezhebin imamının seçtiğini mi seçmeli? Örneğin, Sahih-i Müslim'de Peygamberin Fatiha okuduktan sonra rükuya
vardığını, yani eğildiğini bildiren birçok hadis rivayeti var. Ancak, bir başka hadis kitabında Muhammed Peygamberin
falanca veya filanca sureyi zammettiği rivayet edilir. Abdestin alınması ve bozulması hakkında çelişkili bir sürü
hadis, mezhepler arasındaki ihtilaflara katkıda bulunmuştur. Elleri salmalı mı bağlamalı mı? Bağlayınca göbek
üzerinde mi yoksa kalp üzerinde mi tutmalı? Tekbir getirirken elleri ne kadar kaldırmalı? Ayak parmaklarını nasıl
tutmalı? Şehadeti söylerken işaret parmağını ne yapmalı? Ağzı nasıl misvaklamalı? Cemaatle kılarken omuzları ne
kadar sürtüşmeli? Kılarken önündekinin ensesine mi yoksa yere mi bakmalı yoksa gözleri tümüyle mi kapamalı?
Akşamdan sonra kaç rekat sünnet kılmalı? Öğle namazından sonraki iki rekat sünnet mi, vacip mi, müstehap mı?
Abdesti alırken sağdan başlamak ne kadar önemli? Kafaya sarık sarmak mı yoksa takke takmak mı daha sevap?
Tuvalete girerken ne demeli ve hangi ayakla girmeli?... Hadis kitaplarında namaz konusunda rivayet edilen çelişkili
"detayları" Allah'ın kelamındaki detaylara eklemek doğruya iletmez; olsa olsa kıldan tüyden, parmaktan tırnaktan
bir sürü gereksiz detayla meşgul ederek namazın asıl amacını kaybettirir bize.
3. Hadis kitapları namazın vakitleri konusunda garip bir hikaye anlatırlar. Buhari'deki en uzun hadislerden
biri olan "miraç" rivayeti ünlüdür. Beş vakit namazın aslında az bile olduğunu vurgulayan, ama bu arada Allah'a
hakaretler yağdıran ve Muhammed Peygamberi düşünemeyen birisi olarak tanıtan bir rivayet! Rivayete göre, acayip
bir ata binerek göğe yükselen Muhammed Peygamber, altıncı gökte ikamet eden Musa Peygamberden akıl alarak,
altıncı gök ile yedinci gök arasında mekik dokuyarak, Allah ile büyük bir pazarlık sonucunda günde 50 vakit (her
28 dakika için bir vakit) emredilen namazları 5 vakte indirmiş. Hesap-kitap bilmeyen ve kullarına karşı acımasız
olan bir tanrı ile cesaretle pazarlık yapan ve ümmetini bu büyük felaketten kurtaran bir kurtarıcı olarak olarak
sunulmak istenir Muhammed Peygamber. Tabii, onun bu basit hesabı bilebilmesi için, sürekli olarak Musa
Peygamberden akıl alması gerektiği de... 5 vakit namaz uygulamasında bile namazların giriş-çıkış zamanları
arasındaki vaktin kısa olması hayatın olağan akışı içinde uygulaması güçlüklere yol açmaktadır. Kuran, kuşkusuz
böyle hikayeleri içermez. Bilginin kaynağı Kuran’dır ve Kuran’a yönelen de Allah’a ulaşır.
Dini sadece Allah'a özgülemeye çağrıldıkları, Kuran'ın dışında izledikleri öğretilerdeki çelişkiler ve hurafeler
sergilendiği vakit, Sünnilerin ve Şiilerin koro halinde: "Hadisleri, sünneti, mezhep imamlarının ictihadlarını Kuran'a
eş koşmasak nasıl namaz kılabiliriz?" diye mazeret ve soru yönelttikleri bilinen ve sürekli tekrarlanan bir durum.
Bu soruyu samimiyetle soranlar varsa, onlara bir müjdemiz var: Namaz kılabilme uğruna onca çelişkiyi ve hurafeyi
din edinmenize ve şirk çamurunda boğulmanıza gerek yok artık; Kuran sorunuzun cevabını vermekte ve namazın
nasıl kılınacağını detayıyla bildirmektedir. Gerçeğe ulaşmada ise hiçbir mazeret asla başarının yerini tutamaz.
6
Sadece Kuran'ı izlersek mezhep kitaplarının tarif ettiği namazın gerçeğini bulabiliriz. Namaz
uygulamalarında mezhepler tarafından ilave edilen hususları ve eksik bırakılan yönleri tespit edebiliriz. Kuran’dan
Allah'ın emrettiği, elçilerinin ve müminlerin kıldığı namazı tüm detaylarıyla öğrenebiliriz. Kuran’a yöneleni Allah
mahcup etmez. Mutlak başarıya ulaştırır. Allah’a kul olmakla ve ibadet etmekle/namaz kılmakla melek/cin de
muhataptır.
Namaz kılmak mutluluktur. Namaz hayatın/dinin direğidir. Hayatımızda namaz yoksa her şey boştur.
Hayatın merkezinde namaz vardır. Namaz Allah ile konuşmaktır. Kalp gözü açılanlar, namaz kılmanın ne kadar
büyük bir mutluluk olduğunu bilirler. Düşünün ki; karşınızda bir duvar var. Ama Allahû Teâlâ size o duvarı
göstermiyor, duvar yok. Önünüzde âlemleri açmış Allahû Teâlâ. Dilediğini kalp gözünüzle gösteriyor. Baş gözleriniz
açık olsa da açık olmasa da netice değişmez. Kalp gözünüzle görürsünüz. Bu sebebe dayalı olarak kalp gözü açık
olanlar, baş gözleri kapalı namaz kılarlar. Kapalı olarak kılmaları da bazılarını rahatsız eder. Bazıları aralarında
kaideler koyarlar. “Namaz kılarken gözler kapanmaz.” diye. Bu kural Allah’ın emrine uygun değildir. Kalp gözü açık
olanlar, dış dünya ile ilişkilerini minimuma indirmek amacıyla gözlerini kapatabilirler. Allah’ın size göstereceği şeyi
görebilmek için gözlerinizi özellikle kapatın ki; manzarayı bozan bir negatif faktör oluşarak dikkatiniz dağılmasın.
Bütün kâinat önünüzde açıktır. Bütün kâinat; yerler, gökler… Allah’ın gösterdiklerini birer birer görürsünüz.
Eğer Allahû Teâlâ kalp gözünüzü açmışsa, size bu dünyada görmek mümkün olmayan güzellikleri
gösteriyorsa, o zaman namaz kılmak bir mutluluktur. Namaz boyunca Allahû Teâlâ size kalp gözünüzle neyi isterse
onu gösterir. Son bilmece, Allah’ı görmektir. Bir gün Allah’a ulaşacaksınız. İradenizi de Allah’a teslim edeceksiniz
ve Allah’ın Zat’ını göreceksiniz. Allah’ı dünyada görebilmek inananlar için imkansız değildir…
Allah yoktan varedendir. Allah sürekli yaratandır ve yokedendir, herşeye hakimdir ve Allah için imkansız
yoktur. Allah her şeye kadirdir ve Allah için herşey mümkündür. Allah dilediğine/dileyene, dilediğini verendir…
Eğer siz Allah’ı gereği gibi tanımış olsaydınız, sular üzerinde gezerdiniz ve duanız sayesinde dağlar
yerinden oynardı…
NAMAZ VE VAKİTLERİ

Sabah Namazı, Öğlen Namazı, Akşam Namazı olmak üzere bir günde üç vakit namaz kılmayı Allah
bütün inananlar üzerine farz kılmıştır.

Cuma Namazı olarak bilinen, Cuma günü kılınan Öğlen Namazının cemaatle kılınması gerekir. Diğer
zamanlarda namazlar cemaatle veya yalnız kılınabilir.

Farz olan Sabah-Öğlen-Akşam namazlarına bu namazların kendi isimleriyle niyet edilir ve ancak kendi
vakitlerinde kılınır. Vakti geçtikten sonra kaza namazı adı altında bu namazların kılınması söz konusu
değildir. Allah’ın tanımladığı namaz kendi isimleriyle Kuran’da belirtilen Fecr-Vusta-İşa Namazlarıdır ve
birinin vaktinin girmesiyle diğerinin vakti sona erer. Allah’ın iki bağımsız ayette 3 vakit namazı
tanımlaması da vakitlerin başlama ve sona erme zamanlarının belirtilmesi amacıyladır. Önce Sabah ve
Akşam namazları bir ayette (11:114) tanımlanmış, sonra başka bir ayette (2:238) orta namaz
tanımlanmak suretiyle vakitlerin giriş-çıkış zamanları vurgulanmıştır. Yani bir günlük süre 3 ayrı
namazın vaktinin bulunduğu üç ayrı zaman dilimine ayrılmıştır. İmsak-Öğlen arasındaki zamana sabah,
Öğlen-Akşam arasındaki zamana Öğlen, Akşam-İmsak arasındaki zamana Akşam tanımlaması yapılmış
ve namazların bu geniş zaman dilimlerinde kılınması emredilmiştir. Kuran’da namazla ilgili geçen diğer
bütün ayetler de hep bu üç vakitle ilgilidir. Kuran’da sabah-öğlen-akşam namazı dışında herhangi bir
namazdan bahsedilmez.

Vacip, sünnet, teravih, bayram, kuşluk, istihare, teheccüd adıyla bilinen diğer bütün farz olmayan ve
sevap amaçlı kılınan nafile (serbest) namazlar kılınırken “Niyet Ettim Allah’ım Rızan İçin Namaz
Kılmaya” diye niyet edilir. Vacip, sünnet, teravih, bayram, kuşluk, istihare, teheccüd namazını kılmaya
diye veya başka isimler altında niyet edilmez.

Allah rızası için, farz namazlar öncesi ve sonrasında ya da diğer zamanlarda her zaman namaz kılınabilir.

Farz olan Sabah-Öğlen-Akşam namazları dahil bütün namazlar için rekat sayısında bir sınırlama
bulunmamaktadır. Ancak namaz en az 2 rekat olarak ikame edilebilmektedir. Bütün namazlar 2-3-4
rekat olarak kılınabilir. Allah’ın namazla ilgi farz olan emri Sabah 2 rekat, Öğlen 2 rekat, Akşam 2 rekat
olmak üzere bir günde üç vakitte 6 rekat namaz kılınmasıdır. İlave kılınan kısımlar/rekatlar ilave sevap
amacıyladır.

Namaz Allah tarafından çok sevilen ve değer verilen bir ibadet olduğu için; farz ve diğer namazların 2
rekattan fazla olarak 3 veya 4 rekat kılınması, farz namazlardan önce veya sonra ayrıca nafile (serbest)
namaz kılınması ilave sevap kazanılması amacıyladır. Normal zamanlarda 3 veya 4 rekat olarak kılınan
farz namazlar ve sevap amaçlı kılınan diğer namazlar, her türlü ihtiyaç halinde, (yolculuklarda, sıkışık
zamanlarda vb.) 2 rekat olarak da kılınabilir. Nitekim Cuma günleri öğlen namazı 2 rekat olarak
kılınmaktadır. Cuma namazı diye ayrı bir namaz bulunmamaktadır. Cuma günü cuma namazı diye 2
rekat olarak cemaatle kılınan namaz öğlen namazıdır ve öğlen namazı olarak niyet edilerek kılınmalıdır.
7
SABAH (FECR) NAMAZI

İmsak ile Öğlen arasındaki vaktin tamamı Sabah Namazının vaktidir. Bu zaman aralığı içinde kılınır.

Bismillahirrahmanirrahim. “Niyet Ettim Allah’ım Rızan İçin Namaz Kılmaya” “Allah’u Ekber” diye niyet
ederek önce 2 rekat namaz kılınır.

Bismillahirrahmanirrahim. “Niyet Ettim Allah’ım Rızan İçin Sabah Namazını Kılmaya” “Allah’u Ekber”
diye niyet ederek 2 rekat Sabah (Fecr) Namazı kılınır.
ÖĞLEN (VUSTA) NAMAZI

Öğlen ile Akşam arasındaki vaktin tamamı Öğlen Namazının vaktidir. Bu zaman aralığı içinde kılınır.

Bismillahirrahmanirrahim. “Niyet Ettim Allah’ım Rızan İçin Öğlen Namazını Kılmaya” “Allah’u Ekber”
diye niyet ederek önce 4 rekat Öğlen (Vusta) Namazı kılınır.

Bismillahirrahmanirrahim. “Niyet Ettim Allah’ım Rızan İçin Namaz Kılmaya” “Allah’u Ekber” diye niyet
ederek 2 rekat namaz kılınır.
AKŞAM (İŞA) NAMAZI

Akşam ile İmsak arasındaki vaktin tamamı Akşam Namazının vaktidir. Bu zaman aralığı içinde kılınır.

Bismillahirrahmanirrahim. “Niyet Ettim Allah’ım Rızan İçin Akşam Namazını Kılmaya” “Allah’u Ekber”
diye niyet ederek önce 3 rekat Akşam (İşa) Namazı kılınır.

Bismillahirrahmanirrahim. “Niyet Ettim Allah’ım Rızan İçin Namaz Kılmaya” “Allah’u Ekber” diye niyet
ederek 2 rekat namaz kılınır.
NAMAZIN AMACI
Namaz kılmak, sıkça zekatla ve muhtaçlara/ihtiyacı olanlara yardım etmekle birlikte anılarak namaz kılan
kişinin toplumsal bilinç ve sorumluluğa sahip olması vurgulanır (2:43,83,110; 4:77, 22:78; 107:1-7). Namaz
sadece Allah'ı anmak için kılınır (6:162; 20:14). Bu özel anma ve iletişim ibadeti gözetilirken dış dünya ile ilişkiler
minimuma indirilmeli (4:101-103). Namaz, müslümanları günahlardan ve başkalarına zarar vermekten alıkor
(29:45). Namaz hayat boyu gözetilecek bir görevdir (70:23).
VAKİTLER
Gecenin gündüzün iki ucuna yakın bölümlerinde gözetilmesi gereken Sabah (Fecr: 24:58; 11:114) ve
Akşam namazlarıyla (İşa: 24:58; 17:78; 11:114; 38:32) güneşin göğün ortasından sarkmaya başlamasından
akşama kadar kılınması gereken Orta (Vusta: 2:238; 17:78) namazı olmak üzere üç vakit namaz mevcuttur.
Kuran'da sadece üç namazın ismi geçer. Bir başka deyişle, "salat" (namaz) kelimesi, zaman bildiren üç
tanımlayıcı kelime ile birlikte anılır. İkindiyi anlattığı zannedilen ayetler öğleni, yatsıyı anlattığı zannedilen ayetler
akşamı anlatır. Kuran’dan ve bütün peygamberlerin uygulamalarından bu üç vaktin dışında bir namaz vakti çıkmaz.
1. Salat-el Fecr
: Sabah Namazı
2. Salat-el Vusta : Öğlen Namazı
3. Salat-el İşa
(11:114; 24:58)
(2:238; 17:78)
: Akşam Namazı (11:114; 17:78; 24:58; 38:32)
Kuran’da Namaz vakitlerini belirleyen ayetlerin hepsinin bu üç vakit hakkında olduğunu görüyoruz. Kuran’da
geçen namaz ayetlerinin tamamını topluca değerlendirdiğimizde Orta Namaz olarak adlandırılan namazın sabah ile
akşam namazı arasındaki öğle namazı olduğunu rahatlıkla bulabiliriz. Gecenin uyumamız için yaratıldığını (78:1011) ve gece ortasında kalkıp Allah'ı anmanın üzerimize farz kılınmadığını (73:20) ve Cuma günü kılınan öğlen
namazının günün ortasında kılınmasının emredildiğini (62:9-11) düşündüğümüzde "orta" namazın sabah ile akşam
namazı arasındaki öğlen namazı olduğunu anlarız.
Tevrat da bu anlayışı destekler. İbrahim Peygamberin, İsa Peygamberin, Musa Peygamberin ve bütün
peygamberlerin namaz kıldığını hatırlarsak Tevrat'ta namaz vakitleriyle ilgili ifadelerin tarihsel değerini daha iyi
idrak ederiz. Tevrat'ın çevirilerine tam olarak güvenilememekle birlikte Tevrat'ın en az üç ayetinde bulunan bu
desteğin bir hata veya tahrif sonucu oluştuğu olasılığı zayıftır. Tevrat'taki bu ayetlerin gerek birbirleriyle ve gerekse
Kuran ayetleriyle olan tutarlılığı dikkat çekicidir. (Bak: 1 Samuel 20:41; Zebur 55:16-17; Daniel 6:10).
8
Namaz vakitlerinin beşe çıkarılmasının oluşturduğu kara dumanların izini mezhepler tarihinde görebilirsiniz.
Şia'nın beş vakit namazı üç vakte sıkıştıran garip pratiği, namazları beşe çıkartan Sünniler'in baskısı neticesi bir
uzlaşmadan kaynaklanıyor olmasın? Sünnetlerle, nafilelerle, teravih namazlarıyla namaza sürekli zam yapan hadis
ve sünnet izleyicilerinin üç vakit namazı beşe çıkarmaları çok mu uzak bir ihtimal?
CUMA GÜNÜ KILINAN ÖĞLEN NAMAZI
Kadın-erkek tüm inananlar haftada bir Cuma (toplantı) günü öğlen namazına açık bir duyuru ile çağrılır ve
namazı erkek veya kadın bir müslümanın önderliğinde topluca gözettikten sonra herkes tekrar işine döner (62:911). Duyuru Allah'ı anmaya bir çağırı olup başka isimler zikredilmez (72:18-20). Hutbe namazın bir parçası olmayıp
toplantıdan yararlanılarak yapılan bazı hatırlatmalar ve güzel öğütlerden ibarettir. Mescitler (camiler) sadece Allah'a
özgülenmeli.
Allah'ın ismi bir levhaya asılmışsa O'nun ismi yanında hiç bir ismi özellikle yerleştirmemeli (72:18-20).
Mescitler topluma açık yerler oldukları için mescitlere gidenler temiz ve güzel giyinmeli. (7:31).
CENAZE NAMAZI / DUASI
Cenaze namazı olarak bilinen dua, bir namaz değil aslında. Dileğe bağlı bir duadır. Allah'a ortak koşmadan
ölmüş olanları hayırla anıp geride kalmış yakınlarına destek verme amacını güder (9:84).
ABDEST
Namaz kılmak için abdestli olmak gerekir (4:43; 5:6). Yüzler, eller yıkanır, başlar meshedilir, ayaklar da
topuklara kadar. Ayetlerdeki ifade, ayakların hem yıkanabileceği ve hem meshedilebileceği biçiminde anlaşılır
(nitekim bunu bir önceki cümleyle yansıtmaya çalıştık). Böylece, duruma ve iklime göre bize serbesti tanınır.
Abdesti sadece cinsel ilişkide bulunmak ve tuvalet ihtiyacını gidermek bozar; Kanamak, kadınlarla tokalaşmak ve
kadının adet görmesi abdesti bozmaz ve namaza engel olmaz (5:6; 2:222). Su bulunmazsa, namaza zihinsel olarak
hazırlanmak için temiz bir zemine dokunularak eller ve yüz meshedilir (5:6).
GİYİM
Namaz için örtünme diye bir koşul yoktur. Odasında kendi başına veya eşiyle birlikte namaz kılan biri dilerse
şortla çıplak olarak namaz kılabilir. Allah bizi elbiselerimize göre değerlendirmez ve bizim saklamaya çalıştığımız
organları yaratan ve çalıştıran da kendisi olduğundan onları görmekten mahcup olmaz. Adem ve Havva'nın ilk
yaratılıştaki tavırları (çıplaklıklarını saklamaya çalışmaları), kurallara uymayarak bedenlendikleri için, suçluluk
psikolojisiyle gösterdikleri bir refleksti. Aradan yıllar geçmiş ve bu suç herkese ayan beyan olmuştur! İşlenilen suç
ise yiyip, içmede israf etmek ve istif etmekti. İnsan ve melek/cin bu kurallarla yaşamları boyunca hep muhataptır.
Örtü olarak kullanılan pamuk, yün, naylon gibi nesnelerin çıplak vücutları meleklerden/cinlerden gizleyeceği
biçimindeki yaygın inanış da temelsiz. Bizim çıplak vücudumuz meleklerin/cinlerin umurunda bile olmaz. Kaldı ki,
banyolardan veya yatak odalarından görevli melekler/cinler kaçmaz. Melek/cin geçici olarak, insan, hayvan her
türlü varlık suretine bürünebilir. Enerji oldukları için hızlı hareket edebilirler. Melek/cin, geleceği/gaybı bilemez ve
inançlı insanlara zarar veremez. Görevli olmayanları ise insan istemediği sürece insanı göremezler. Her an gören
ve bilen Allah’tır (89:14). Melek/cin türünden inançlı/görevli olanları her an bizim hizmetimizdedirler ve
yaptıklarımızı her an kaydetmektedirler. Ayrıca, namazda muhatabımız melekler/cinler değil, Allah'tır. Örtünme
toplumsal bir gereksinme olup kişiyi cinsel ve duygusal ilişkilerde diğerlerinden koruma amacını güder (7:26,31;
24:31; 33:59).
KIBLE
Namaz için İbrahim Peygamberin yeniden kurduğu Kutsal Mescide yani Kabeye yönelmeli (2:125, 143-150;
22:26). Yolculuk anında kıbleye dönme koşulu ihmal edilebilir (2:115).
REKAT SAYISI
Kuran namaz için belli bir rekat sayısı bildirmeyerek serbest bırakıyor. Normal koşullarda Rekatlerin
minimum 2 rekat olduğu tartışılabilir (4:101-103). Cuma günü kılınan öğlen namazının sadece iki rekat olması
ilginçtir. Bu namaz her hafta topluca tekrarlandığı için rekat sayısına ekleme yapılamamıştır. Cuma günü kılınan
öğlen namazı dışında, cemaatle kılınmayan namazların rekat sayıları çeşitli biçimlerde zamma uğramış
olabilir. Namazın kaç rekat kılınacağı kişinin durumuna ve koşullara bağlıdır. Toplu (cemaatle) namazlarda namazı
iki rekatle sınırlandırmak daha uygundur.
MEKANİĞİ
Namazı ayakta durarak (kıyam) kılmaya başlamalı (2:238; 3:39; 4:102) ve özel durumlar hariç durulan
yerden hareket edilmemeli (2:239). Namazda eğilerek yere kapanmalı (ruku ve secde) böylece Allah'a teslimiyet
fiziksel olarak da bildirilmeli (4:102; 22:26; 38:24; 48:29). Herhangi bir korku durumunda ayakta durma ve
eğilerek yere kapanma koşulu aranmaz (2:239).
9
OKUMA
Namazda okuduğumuz sure ve duaların anlamını namaz anında bilmeli ve Allah ile konuştuğumuzun
bilincinde olmalıyız (sure ve duaların anlamlarını öğrenmeliyiz) (4:43). Namazları saygı içerisinde kılmalı (23:2).
İhtiyacımıza ve içinde bulunduğumuz duruma uygun olarak Allah'ın herhangi bir ismini (sıfatını) zikredebiliriz
(17:111). Namazda Allah'tan başkasını anmak namazın amacıyla çelişir (6:162; 20:14; 29:45). Namazda Allah'ı
anmalı, düşünmeli, yüceltmeli, tesbih etmeli, tevbe etmeli ve sadece O'ndan yardım istemeli (1:1-7; 20:14;
17:111; 29:45; 2:45). Fatiha suresi baştan sona Allah'ı muhatap alan bir dua niteliğinde olan biricik sure olup
değişik dilleri konuşanların topluca namaz kılabilmelerini sağlayabilmesi açısından uygundur (62:9-11; 4:101-103).
Fatiha suresinden sonra ilave olarak ayrıca bir sure daha okunabilir. Namazlarda sure ve duaları orta bir sesle
okumalı. Sure başlarındaki besmeleler okunmalı, namazlar ne özellikle gizlenmeli ne de gösteriş amacıyla açıkta
kılınmalıdır (17:111). Toplu namaz kılınırsa, namaza önderlik eden kişinin orta bir ses tonuyla okuduğu sure ve dua
dinlenmeli (7:204; 17:111). Otururken “Tahiyyat-Salli-Barik” denilen duaları okumamalı; zira bu dualar
Muhammed Peygamber sanki herşey nazır ve hazır bir tanrıymış gibi bir hitap içermekte ve Allah'tan başkalarını
anmaktadır. İlla bir şey okunmak dilenirse, Allah'ın birliğine şehadet getirilebilir veya herhangi bir dua
yapılabilir. Namazda otururken Kunut Dualarını ve Rabbena duasını okumak, Tahiyyat-Salli-Barik dualarını
okumaktan anlam itibariyle daha uygundur.
NAMAZ SONRASI
Namazları oruç gibi kazaya bırakmak ve sonradan kaza namazı olarak kılmak diye bir şey olmayıp belli
vakitlerde yerine getirilmeli. Namazdan sonra Allah'ı anmaya ve zikretmeye devam etmeli (4:103).
BİDATLER (EKLEMELER-ÇIKARMALAR)
Öğlen namazı, ikindi namazı adı altında mükerrer olarak ikinci kez kılınmaktadır. Aynı şekilde akşam namazı da
yatsı namazı adı altında mükerrer olarak ikinci kez kılınmaktadır. Kuran’da ikindi ve yatsı vakti geçmez. Günün tam
ortasından başlayıp güneş batıncaya kadar devam eden ve ikindi diye bilinen öğlenden sonraki akşamdan önceki
zamanı da kapsayan zaman dilimine Öğlen denilmektedir. Aynı şekilde güneş battıktan sonra, yatsı denilen zamanı
da kapsayacak şekilde güneşin doğmasına, yani imsak vaktine kadar geçen zaman dilimine akşam denilmektedir.
Zaten ikindi denilen zaman dilimi öğlenin son vakitleri, yatsı denilen zaman dilimi de akşamın son vakitleridir. Ayrı
bir zaman dilimi değildir. Kuran’dan ikindi diye anlaşılan namaz aslında öğlen namazıdır. Yine aynı şekilde Kuran’dan
yatsı diye anlaşılan namaz akşam namazıdır. Kuran dikkatle incelendiğinde bu sonuca varıldığı açıkça görülecektir.
Aslında öğlen ve akşam namazı olan ve sevap amaçlı kılınan ikindi ve yatsı namazlarını farklı ve ayrı
namazlarmış gibi farzlaştırmak, Öğlen ve ikindi ile akşam ve yatsı namazlarını bazen veya her zaman cem etmek
suretiyle birleştirmek (şii dünyasında ve bazı sünni kesimde yapılan bu uygulama ile yapılan, aslında namazları
zaten üç vakitte kılmaktır), kaçırılmış namazları kaza etmek, Allah’ın emrettiği ve ilk insandan bu yana kılınagelen,
bütün peygamberlerin, İsa Peygamberin, Musa Peygamberin, Muhammed Peygamberin de kılmış oldukları üç vakit
olan orijinal namazlara sonradan eklenen fazladan bidatlerdir. Camide, mescitte veya herhangi bir yerde ikindi
namazı kılan cemaatle imama uyarak, öğlen namazına niyet edilerek kılınan namaz öğlen namazı olur. Aynı şekilde
yatsı namazı kılan cemaatle imama uyarak, akşam namazına niyet edilerek kılınan namaz akşam namazı olur.
İkindi ya da yatsı diye ayrı bir vakti olan, ayrı bir namaz yoktur. İkindi namazı diye bilinen namaz aslında öğlen
namazıdır (2:238; 17:78). Yatsı namazı diye bilinen namaz ise akşam namazıdır (11:114; 17:78; 24:58; 38:32).
Güneşin sabah imsak (fecr) vaktinde doğmasıyla başlayan ve öğlene kadar devam eden zamana (Sabah Fecr), güneşin gökyüzünde tam ortadayken başlayan ve akşama kadar devam eden zamana (Öğlen - Vusta) ve
güneşin batmasıyla başlayan, ertesi sabah güneşin tekrar doğmasına kadar devam eden zamana (Akşam - İşa)
tanımlaması yaparak; namaz vakitlerini kolaylık için tamamen güneşe duyarlı halde kodlayan, inananları karmaşık
hesaplara, takvimlere, saate ve zamana bağlı olmaktan kurtararak, bütün enerjilerin kaynağı olarak yarattığı
güneşe uyumlu bir şekilde zamana serbestçe hakim hale getiren, namaz vakitlerini akla ve hayatın olağan akışına
uygun ve net bir şekilde tasarlayan ve yaratan Allah’ın şanı yücedir. Ayrıca; “güneş doğarken, ortadayken ve
batarken kerahat vakti olduğundan namaz kılınmaz” uydurması da gerçeği yansıtmaz. Bu zamanlar ancak
namazların başlangıç ve bitiş vakitlerini belirler.
Sevap amaçlı her zaman kılınabilecek olan nafile (serbest) namazları katagorize etmek suretiyle, vacip,
sünnet, teravih, bayram, kuşluk, istihare, teheccüd namazı gibi isimlerle farklı bir namaz çeşidi olarak kılınmasını
öngörmek, namaz kıldırma memurluğu (imamlık) diye bir meslek icad etmek, kadınların namazda önderlik etmesini
yasaklamak, otururken Et-tahiyatu duasını okumak ve bu duada Peygambere ikinci şahıs olarak seslenmek, eller
ve parmakların yeri konusundaki detaylarla meşgul olmak, namazdan önce ağzı misvaklamanın, sarık veya terlik
giyilmesinin daha sevap olacağına inanmak gibi nice kurallar ve inançlar, hadis, sünnet ve mezhepler yoluyla
Muhammed Peygamberden daha sonra Kuran’ı ve aklı devre dışı bırakarak bilinçsizce dine eklenen bidatlerdir.
ORUÇ - HAC - ZEKAT
21 Haziranda “Yaz Gündönümü” ile başlayan Ramazan Orucu 21 Temmuza kadar 30 gün sürer (2:183-187).
Yine 21 Haziranda “Yaz Gündönümü” ile başlayan ve 21 Eylülde “Güz Gündönümü”nün başlamasıyla biten ve en az
2 gün olması gereken, Mekke Vadisindeki Kabenin ziyareti ise 3 aylık süre içinde her zaman yapılabilir (2:196-203).
Maddi manevi olarak gönülden yardım etmek anlamına gelen zekat; hediye, bağış, vergi olarak verilir (9:60).
10
ORUÇ / İFTAR DUASI
Allah’ım, sana inandım, sana güvendim, senin rızan için oruç tuttum, senin rızkınla orucumu
açıyorum. Şükürler olsun verdiğin nimetlere, sağlık ve afiyete. (Amin)
GUSL ABDESTİ








Bismillahirrahmanirrahim.
“Niyet Ettim Allah’ım Rızan İçin Gusl Abdesti Almaya” diye niyet edilir.
Gusl Abdesti alırken Amentü duası okunur.
Eller yıkanır, ağız, burun ve yüz yıkanır.
Kollar dirseklerle birlikte yıkanır.
Baş, boyun ve kulaklar meshedilir.
Ayaklar yıkanır. (Yıkamak meshide içerir)
Bütün beden hiç kuru yer kalmayacak şekilde yıkanır.
NAMAZ ABDESTİ







Bismillahirrahmanirrahim.
“Niyet Ettim Allah’ım Rızan İçin Abdest Almaya” diye niyet edilir.
Namaz Abdesti alırken Amentü duası okunur.
Eller yıkanır, ağız, burun ve yüz yıkanır.
Kollar dirseklerle birlikte yıkanır.
Baş, boyun ve kulaklar meshedilir.
Ayaklar yıkanır. (Yıkamak meshide içerir)
AMENTÜ DUASI
(Amentü Duası, Gusül Abdesti ve Namaz Abdesti alırken okunur.)
Allahu Ekber (Allah herşeye hakimdir ve Allah için herşey mümkündür.)
Amentü billahi ve melâiketihi,ve kütübihî ve rusülihî ve'l yevmi'l-âhırive bi'l-kaderi, hayrihî ve şerrihi
mina'llâhi Teâlâ ve'l-ba'sü ba'de'l mevt. Hakkun, Eşhedü en lâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû
ve rasûlühü.
Allâh-ü Te'âlâ'ya, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kadere ; hayır ve şerrin Allâhü Te'âlâ'nın yaratmasıyla olduğuna inandım ve bildim. Öldükten sonra dirilmek de haktır. Ben bilirim ki, Allâh-ü
Te'âlâ'dan başka ilâh yoktur. Yine bilirim ki, bütün peygamberler ve Muhammed Peygamber sadece Allah’ın kulu
ve elçisidir.
SÜBHANEKE DUASI
(Sübheneke Duası namazların ilk rek'atinde ayakta iken iftitah (başlama) tekbirinden sonra okunur.)
Allahu Ekber (Allah herşeye hakimdir ve Allah için herşey mümkündür.)
Sübhaanekellahümme ve bihamdik ve tebâara kesmük ve teaalâaa ceddük ve celle senâük ve lâailahe gayrük.
Allahım! Sen eksik sıfatlardan temiz ve uzaksın. Kusursuz ve hatasız olan ancak sensin. Senin şanın
yücedir. Varlığın her şeyden üstündür. Senden başka tanrı yoktur.
Sübhanerabbiyelazim : Büyük olan Rabbim her türlü kusurdan uzaktır. (Rükuda okunur)
Semi`allahu limen hamideh : Allah kendine hamd edeni / şükredeni işitir. (Rükudan sonra okunur)
Rabbena lekelhamd : Rabbim, hamd/şükür sanadır. (Rüku sonrası ayakta iken okunur)
Sübhanerabbbiyel a`la : Yüce olan Rabbim her türlü kusurdan uzaktır. (Secdede okunur)
11
KUNUT DUASI - 1
Allahu Ekber (Allah herşeye hakimdir ve Allah için herşey mümkündür.)
Allahümme innâ nesteînüke ve nestagfirüke ve nestehdîke ve nü’minü bike ve netûbü ileyk. Ve netevekkelü
aleyke ve nüsnî aleykel-hayra küllehü neşkürukeve lâ nekfüruke ve nahleu ve netrukü men yefcüruk.
Allahım! Senden yardım isteriz, günahlarımızı bağışlamanı isteriz, razı olduğun şeylere hidayet etmeni
isteriz. Sana inanırız, sana tevbe ederiz. Sana güveniriz. Bize verdiğin bütün nimetleri bilerek seni hayır ile anarız.
Sana şükrederiz. Hiçbir nimetini inkâr etmez ve onları başkasından bilmeyiz. Nimetlerini inkâr eden ve sana karşı
geleni bırakırız.
KUNUT DUASI - 2
Allahümme iyyâke na’büdü ve leke nüsallî ve nescüdü ve ileyke nes’â ve nahfidü nercû rahmeteke ve
nahşâ azâbeke inne azâbeke bilküffâri mülhık.
Allahım! Biz yalnız sana kulluk ederiz. Namazı yalnız senin için kılarız, ancak sana secde ederiz. Yalnız sana
koşar ve sana yaklaştıracak şeyleri kazanmaya çalışırız. İbadetleri sevinçle yaparız. Rahmetinin devamını ve
çoğalmasını dileriz. Azabından korkarız, şüphesiz senin azabın kâfirlere ve inançsızlara ulaşır.
(Kunut Duaları namazların her oturuşunda okunur. Otururken “Tahiyyat-Salli-Barik” denilen anlamı bozuk
uydurma duaların yerine kunut dualarının okunması daha uygundur.)
RABBENÂ DUASI
12
Allahu Ekber (Allah herşeye hakimdir ve Allah için herşey mümkündür.)
Rabbenâ âtina fid’dünyâ haseneten ve fil’âhireti haseneten ve kınâ azâbennâr. Rabbenâğfirlî ve li-vâlideyye
ve lil-Mü’minîne yevme yekumü’l hisâb. Birahmetike yâ Erhamerrahimîn.
Allahım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik, güzellik ver. Bizi ateş azabından koru. Allah’ım,
beni, anamı ve babamı ve bütün mü'minleri hesap gününde (herkesin sorguya çekileceği günde) bağışla. Bizi
rahmetinle bağışla.
(Rabbena Duası namazlardaki son oturuşlarda kunut dualarından sonra okunur.)
Esselamu aleyküm ve rahmetullah : Allah'ın selamı üzerinize olsun.
(Namaz bitince sağ ve sol yöne selam verilir. Bu selam kainattaki/evrendeki herkesedir.)
SELAMDAN SONRA DUA
Allahümme entesselamü ve minkesselam, Tebarekte ya Zel Celali vel-ikram.
Ey Allah’ım! Sen selamsın, bütün noksanlardan uzaksın. Dünya ve ahiret selameti de senin yardım ve
inayetinledir. Sen mukaddessin ey Celal ve ikram sahibi olan Allah’ım. Yine/yeniden ibadet edebilmek/namaz
kılabilmek, sana ulaşmayı başarmak için bana güç ver. Yâ Rabbî! Kıldığım namazı kabûl et. Âhir ve âkıbetimi hayr
eyle. Kusursuz ve hatasız olan sadece sensin Allah’ım. Kusurlarımı ve hatalarımı telafi etmeyi nasip et.
Allah’ım! Senden bütün hayırlı işlerde sebat etmeyi ve doğruda kararlı olmayı istiyorum. Yaratılışımı
güzelleştirdiğin gibi ahlakımı da güzelleştir. Ey kalpleri hâlden hâle çeviren Allah’ım, kalbimi doğruluk ve dürüstlük
üzere sabit kıl. Hayatımın her aşamasında hayırlı kararlar vermeyi nasip et. Beni iyilik işledikleri zaman sevinen,
kötülük yaptıkları zaman bağışlanma dileyen kullarından eyle. Her türlü kötülükten sana sığınırım Allah’ım. Ya
Rabbi, faydasız ilimden, makbul olmayan ibadetten ve kabul edilmeyen duadan, acizlikten, tembellikten,
korkaklıktan, cimrilikten ve her çeşit hastalıktan, gece ve gündüz gelecek kötülüklerden, sıkıntılardan kötü
arkadaştan ve kötü komşudan sana sığınırım!
Bilerek, bilmeyerek; elimle, dilimle, gözümle, gönlümle ve bütün azalarımla işlemiş olduğum tüm
günahlarımdan dolayı pişmanım. Tevbe ettim sen beni affet Allah’ım. Yaşama sevinci ver. Hayatımı hayırlı et.
Bütün işlerimde çalışmak ve başarmak nasip et. Senin gücün herşeye yeter. Amin…
1- FATİHA / AÇILIŞ SURESİ
Eûzü billâhi mineşşeytânir racîym. Bismil-lâ-hir- Rahmân-ir'Rahıym. El-hamdü lillahi Rabbil-âlemiyn.
Er'Rahmânir-Rahiym. Mâliki Yevmiddiy. İyyâake-nâbüdü ve iyyâakenesteiyn. İhdinassırâtal-müstekıym.
Sıraatalleziyne-en'amte aleyhim. Gayril mağdubi aleyhim ve leddâlliyn. (Amin)
Her türlü kötülükten Allah’a sığınırım. Rahman (koruyan) ve Rahim (bağışlayan) Allah’ın adıyla başlarım.
Hamd (şükür); O, âlemlerin Rabbi, O Rahmân, Rahîm, O, âhiret gününün mâliki Allâh’a mahsustur. Allah’ım yalnız
sana ibâdet ve kulluk ederiz, sadece senden yardım dileriz. Bizi kendine ulaştır. Kendilerine bol bol nîmet verdiğin
sana ulaşmış olanların yoluna, ki onlar ne azıp sapmış, ne de gazabına uğramışlardır. (Duâmızı kabul et Allâh'ım!)
13
2- BAKARA SURESİ 255. AYETİ (AYETE'L-KURSİ)
Bismil-lâ-hir-Rahmân-ir'Rahıym. Allahü lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm. Lâ te’huzühû sinetün ve lâ nevm.
Lehû mâ fis-semâvâti vemâ fil erd. Menzellezî yeşfeu indehû illâ biiznihi. Ya’lemü mâ beyne eydîhim vemâ
halfehüm velâ yühîtûne bişey’in min ilmihî illâ bimâ şâe. Vesia kürsiyyühüssemâvâti vel ard. Velâ yeûdühü
hıfzuhumâ ve hüvel aliyyül azîm.
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla. Allâh, O Allâh'dır. O yegâne hak mâbuddur ki O'ndan başka İlâh
yok, yalnız O; daima yaşayan, duran, tutan, her an bütün hilkat üzerinde hâkim, Hayy ü Kayyum ancak O'dur. Ne
gaflet basar O'nu, ne uyku. Göklerde, yerde ne varsa hepsi O'nundur. Kimin haddine ki izni olmaksızın O'nun
yanında şefaat edebilsin? Allah yarattıklarının işlediklerini, işleyeceklerini, geçmişlerini, geleceklerini bilir. Onlar
ise O'nun bildiklerinden yalnız dilediği kadarını kavrayabilir; başka bir şey bilemezler. O'nun kürsüsü, ilmi bütün
gökleri ve yeri kuşatmıştır ve bunların koruyuculuğu, bunları görüp gözetmek kendisine bir ağırlık da vermez. O,
öyle ulu, öyle büyük ve yücedir…
103- ASR / ZAMAN SURESİ
Bismil-lâ-hir-Rahmân-ir'Rahıym. Vel'asr. İnnel'insâne lefî husr. İllellezîne âmenû ve amilûssâlihâti vetevâ
savbilhakkı vetevâ savbissabr.
Koruyan ve Bağışlayan Allah’ın Adıyla. Andolsun akıp giden zamana ki; İnsanlar zarardadır. Ancak gerçeği
onaylayıp erdemli davrananlar, birbirlerine gerçeği öğütleyenler ve sabredenler ve birbirlerine sabretmeyi
öğütleyenler hariç.
105- FİL SURESİ
Bismil-lâ-hir-Rahmân-ir'Rahıym. Elem tera keyfe feale rabbüke bi eshaabil fiyl. Elem yec'al keydehüm fii
tadliyl. Ve ersele aley him tayran ebâabiyl. Termiyhim bi hıcâaratim min sicciyl. Fecealehüm Ke asfim me'küül.
14
Koruyan ve Bağışlayan Allah’ın Adıyla. Görmedin mi, ne yaptı Rabbin Fil sahiplerine? Onların kötü düşünceli
planlarını bozup büsbütün perişan kılmadı mı? Üzerlerine sert taşlar bırakan, sürü sürü kuşlar saldı da, hemen
onları bir yenik hasıl (güve yiyip tanesiz kalmış ekin yaprağı, saman) gibi kılıverdi.
106- KUREYŞ SURESİ
Bismil-lâ-hir-Rahmân-ir'Rahıym. Li iylâafi kurayşin. İlâafihim rihleteş şitâaaai vessayf. Fel ya'büdüü
rabbehâazel beyt. Ellezii et 'amehüm min cuuın ve âmene hüm min havf.
Koruyan ve Bağışlayan Allah’ın Adıyla. Kureyş bu mesajı sahiplenmeli. Faydalandıkları kış ve yaz
kervanlarını sevdikleri gibi bu evin (Kâbe'nin) rabbine (Allâh'a) ibâdet etsinler; Allah’ki, onları açlıktan kurtarıp
doyurdu ve bir korkudan emin kılarak güvene kavuşturdu.
107- MAUN / YARDIMLAŞMA / PAYLAŞMA SURESİ
Bismil-lâ-hir-Rahmân-ir'Rahıym. Eraeytellezi yükezzibi biddiyn. Fezâalikellezi yedü'ul yetiym. Velâa
yehuddu alâa ta'aamil miskiyn. Feveylül lil musalliyn. Elleziyne hüm an salâatihim sâahüün. Elleziyne hüm an
yüraa üüne. Ve yemneuunel mâauun.
Koruyan ve Bağışlayan Allah’ın Adıyla. Gördün mü o, dîne (ceza gününe ve âhirete) inanmayanı? İşte hak
dîne ve ceza gününe inanmayan, o kimsedir ki: Öksüzü itip kakar, çâresizin ve yoksulun yiyeceğine dair teşvikte
bulunmaz; ne kendisi doyurur, ne de başkalarının doyurması için uğraşır. Yazıklar olsun o namaz kılanların haline
ki, onlar namazlarından gafildirler (okuduklarının anlamını bilmeden sarhoş gibi namaz kılarlar) Onlar ki gösteriş
için yaparlar ve yardımı da engellerler.
108- KEVSER / BOLLUK / BEREKET / MUTLULUK SURESİ
Bismil-lâ-hir-Rahmân-ir'Rahıym. İnnâa e'taynâakel kevser. Fesalli li rabbike ven har. İnne şâanieke hüvel ebter.
Koruyan ve Bağışlayan Allah’ın Adıyla. Biz sana bolca nimetler verdik. Sen de Rabbin için namaz kıl ve Allah’a
yönel. Asıl mahvolacak olanlar, inananlara kin duyanlardır.
15
109- KAFİRUN SURESİ
Bismil-lâ-hir-Rahmân-ir'Rahıym. Kul yâa eyyühel kâafiruun. Lâa e'büdü mâa tebüdüün. Velâa entüm
aabidüüne mâa a'büd. Velâa ene aabidüm mâa abed-tüm. Velâa entüm aabidüüne mâa e'büd. Leküm diynüküm
veliye diyn.
Koruyan ve Bağışlayan Allah’ın Adıyla. De ki: Ey gerçeği örten kâfirler! inanmam o inandığınız hayat
tarzınıza. Siz de inanacak değilsiniz benim Mabudum Allah'a. Hem ben tapıcı değilim sizin gibi ilah edindiğiniz
nefsinize. Siz de inanmazsınız benim ibâdet ettiğim Allah'a. Sizin dîniniz, hayat tarzınız size, benim dînim, hayat
tarzım da bana. (Hayatı ve ölümü yaratan Allah’a hamdolsun.)
110- NASR / YARDIM SURESİ
Bismil-lâ-hir-Rahmân-ir'Rahıym. İzâa câaae nasrullaahi vel fethu. Ve raeytennâase yedhu-lüüne fii
diynillahi efvâacâa. Fesebbih bihamdi rabbike vesteğfirhü innehüü kâane tevvaâbâa.
Koruyan ve Bağışlayan Allah’ın Adıyla. Allâh'ın yardımı ve zafer geldiği, fütûhat kapılarının açıldığı zaman;
halkın küme küme, akın akın Allâh'ın dînine girdiğini göreceksin. Rabbini düşünerek şanını yücelt ve Allâh'tan
mağfiret iste. Çünkü O, tövbe ile kendisine dönenleri kabul eder.
111- TEBBET SURESİ
Bismil-lâ-hir-Rahmân-ir'Rahıym. Tebbet yedâaa ebiylehebivve tebbe. Mâa ağnâa anhü mâalü-hüü ve mâa
keseb. Se yaslâa nâaran zâate leheb. Vemraetühüü hammâatel hatab. Fii ciydihâa hablüm mim mesed.
Koruyan ve Bağışlayan Allah’ın Adıyla. Kötülük yapanın imkanları tükensin. Zaten kendisi kahroldu. Ne malı
fayda verdi ona, ne de kazandığı. O, alevli bir ateşe girecektir. Odun taşıyan (zulmün ateşine odun hazırlayan)
karısı da. Boynunda, dikenlerden/liften örülmüş bir ip bulunduğu (kötülükleri boynuna dolanmış) halde…
(Ebu Leheb ve karısı ifadeleri tasvirdir. Kötülük yapan ve yardımcısı anlamında sıfat olarak kullanılmıştır. Kuran’da
bazı surelerde kullanılan mükemmel tasvir sanatı bu surede de kullanılmıştır.)
16
112- İHLAS SURESİ
Bismil-lâ-hir-Rahmân-ir'Rahıym. Kul hüvellâahü ehad. Ellâahüs samed. Lem yelid ve lem yüüled. Velem
yeküllehüü küfüven ehad.
Koruyan ve Bağışlayan Allah’ın Adıyla. De ki: O, Allah tekdir. Allah, her yönden eksiksizdir, her dileğin
merciidir, sonsuz ve Mutlak/İlk sebeptir. Doğurmamıştır, doğurulmamıştır. Hiçbir varlık O’na denk değildir.
113- FELAK / ŞAFAK SURESİ
Bismil-lâ-hir-Rahmân-ir'Rahıym. Kul euuzü birabbil felak. Min şerri maa halak. Ve min şerri ğaasikın izâa
vekab. Ve min şerrin neffâasati fil 'ukad. Ve min şerri haasidin izâa hased.
Koruyan ve Bağışlayan Allah’ın Adıyla. De ki: Yaratılmışların şerrinden, Çöktüğü zaman karanlığın şerrinden.
Arabozucuların, sözleşmeleri bozanların şerrinden. Haset edenin, içindeki hasedini dışarıya vurarak kıskananın
(şeytanlaşmış melek/cin ve/veya insanın) şerrinden; şafak aydınlığının Rabbi olan Allâh'a sığınırım.
114- NAS / İNSAN - MELEK / CİN SURESİ
Bismil-lâ-hir-Rahmân-ir'Rahıym. Kul euuzü birabbinâas. Melikinnâas. İlâahinnâas. Min şerril vesvâasil
hannâas. Ellezii yüvesvisü fii sudüürinnâas. Minel cinneti vennâas.
Koruyan ve Bağışlayan Allah’ın Adıyla. De ki: “Sığınırım alemlerin Rabb’ine. Alemlerin Yöneticisine. Alemlerin
İlahına. Şerrinden sinsice fısıldayanların. Onlar halkın (varlıkların) göğsüne fısıldarlar. O sinsi vesveseci şeytanlar
hem meleklerden/cinlerden hem de insanlardandır.
17
55- RAHMAN / KORUYAN SURESİ
Bismillahirrahmanirrahim.
Er rahman. Allemel kur'ane. Halekal insane. Allemehul beyan. Eş şemsu vel kameru bi husban. Ven necmu
veş şeceru yescudan. Ves semae rafeaha ve vedaal mizan. Ella tatğav fil mizan. Ve ekıymul vezne bil kıstı ve la
tuhsirul mizan. Vel erda vedaaha lil enam. Fiha fakihetuv ven nahlu zatul ekmani. Vel habbu zul asfi ver
rayhan. Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. Halekal'insane min salsalin kelfahhari. Ve hale kalcanne min maricin
min narin. Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. Rabbulmeşrikayni ve rabbulmağribeyni. Febieyyi alai rabbikuma
tukezzibani. Mereclbahreyni yeltekıyani. Beynehuma berzahun la yebğıyani. Febieyyi alai rabbikuma
tukezzibani. Yahrucu inhumellu'lu velmercanu. Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. Ve lehulcevarilmunşeatu
fiylbahri kela'lami. Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. Kullu men 'aleyha famin. Ve yebka vechu rabbike zulcelali
vel'ikrami. Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. Yes'eluhu men fiyssemavati vel'ardı kulle yevmin huve fiy
şe'nin. Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. Senefruğu lekum eyyuhessekaleni. Febieyyi alai rabbikuma
tukezzibani. Ya ma'şerelcinni vel'insi inisteta'tum en tenfusu min aktarissemavati vel'ardı fenfuzu la tenfizune illa
bisultanin. Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. Yurselu 'aleykuma şuvazun min narin ve nuhasun fela tentesırani.
Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. Feizenşakkatesissemau fekanet verdeten keddihani. Febieyyi alai rabbikuma
tukezzibani. Feyevmeizin la yus'elu 'an zenbihi insun vela cannun. Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani.
Yu'refulmucrimune bisiymahum feyu'hazu binnevasıy vel'akdami. Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. Hazihi
cehennemulletiy yukezzibu bihelmucrimune. Yetufune beyneha ve beyne hamiymin anin. Febieyyi alai rabbikuma
tukezzibani. Ve limen hafe mekame rabbihi cennetani. Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. Zevata efnanin.
Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. Fiyhima 'aynani tecriyani. Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. Fiyhima min
kulli fakihetin zevcani. Febieyyi alai rabbikuma tukezziban. Muttekiiyne ala furuşim betainuha min istebrak ve cenel
cenneteyni dan. Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban. Fihinne kasıratut tarfi lem yatmishunne insun kablehum ve
la can. Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban. Ke ennehunnel yakıtı vel mercan. Fe be eyyi alai rabbikuma tukezziban.
Hel cezaul ıhsani illel ihsan. Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban. Ve min dunihima cennetan. Fe bi eyyi alai
rabbikuma tukezziban. Mudhammetan. Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban. Fihima aynani neddahatan. Fe bi eyyi
alai rabbikuma tukezziban. Fihima fakihetuv ve nahluv ve rumman. Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban. Fihinne
hayratun hısan. Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban. Hurum maksuratun fil hıyam. Fe bi eyyi alai rabbikuma
tukezziban. Lem yatmishunne insun kablehum ve la can. Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban. Muttekiiyne ala
rafrafin hudriv ve abkariyyin hısan. Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban. Tebarakesmu rabbike zil celali vel ikram.
Koruyan ve Bağışlayan Allah’ın Adıyla.
Rahman, Kuran’ı öğretti. İnsanı yarattı. Ona beyanı (açıklama yeteneğini) öğretti. Güneş ve ay bir hesap ile
(hareket etmekte) dir. Yıldızlar ve ağaçlar secde etmektedirler. Göğü yükseltti ve ölçüyü/dengeyi koydu. Ki ölçüyü
aşmayasınız. Ölçüyü adaletle gözetiniz; ölçüyü kaybetmeyiniz. Yeryüzünü tüm yaratıklar için yarattı. Orada
meyveler, salkımlı hurma ağaçları vardır. Kabuklu taneler ve baharatlar. (Ey insanlar ve melekler/cinler), Rabbinizin
hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? İnsanı, çömlek gibi kuru bir çamurdan yarattı. Melekleri/Cinleri de dumansız
ateşten yarattı. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? İki doğunun ve iki batının Rabbi. Rabbinizin hangi
nimetlerini yalanlayabilirsiniz? İki denizi salmıştır; birbirlerine kavuşuyorlar. Aralarında bir engel vardır; birbirinin
sınırını aşıp karışmazlar. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? İkisinden de inci ve mercan çıkar.
Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Denizde dağlar gibi akıp giden gemiler O’nundur. Rabbinizin hangi
nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Kainat (evren) üzerinde bulunan herkes ölümlüdür. Sadece Görkemli ve Onurlu
Rabbinin varlığı kalıcıdır. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Göklerde ve yerde olan herkes O’na
yalvarır. O her gün kesintisiz kontrol etmektedir. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Ey sorumlu iki
topluluk, sizi elbette sorguya çekeceğiz. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Ey insanlar ve cinler
topluluğu, göklerin ve yerin çaplarını aşmaya gücünüz yetiyorsa, aşıp geçin. Bir yetkiye sahip olmadan
geçemezsiniz. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Üzerinize ateşten toplar ve ışınlar gönderilir; yardım
görmezsiniz. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Gök parçalanıp da, yağ gibi eridiği ve kırmızı bir güle
dönüştüğü zaman… Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? O gün ne insana ne de cine günahından
sorulmaz. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Suçlular yüzlerinden tanınır ve yaka paça götürülürler.
Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? İşte bu, suçluların yalanlayıp durduğu cehennemdir. Onunla kaynar
su arasında dönüp dolaşırlar. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Rabbinin görkeminden korkan (cin ve
insan) lar için iki bahçe vardır. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Türlü besinlerle doludur her ikisi.
Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? İçlerinde akan pınarlar vardır. Rabbinizin hangi nimetlerini
yalanlayabilirsiniz? İkisinde de her meyveden iki çeşit vardır. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
Astarları atlastan yataklara yaslanırlar, her iki bahçenin meyveleri pek yakındır. Rabbinizin hangi nimetlerini
yalanlayabilirsiniz? Oralarda sarkan meyveler vardır; daha önce ne bir insan ne de bir cin tarafından dokunulmamış.
Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Onlar yakut ve mercan gibidirler. Rabbinizin hangi nimetlerini
yalanlayabilirsiniz? İyiliğin karşılığı, yalnız iyilik değil midir? Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? O
ikisinin ötesinde iki bahçe daha var. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Yemyeşildirler. Rabbinizin hangi
nimetlerini yalanlayabilirsiniz? İkisinde de fışkıran iki kaynak vardır. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
Her ikisinde de meyveler, hurmalar ve narlar vardır. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Her ikisinde
de iyilikler, güzellikler vardır. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Kendilerini korumuş güzeller,
güzellikler. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Daha önce onlara ne insan ne de cin dokunmamıştı.
Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Yeşil yastıklara ve işlemeli halılara yaslanırlar. Rabbinizin hangi
nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Şanı yüce ve Onurlu Rabbinin ismi ne yücedir!
18
93- KUŞLUK / DUHA SURESİ
Bismillahirrahmânirrahîm. Vedduha Velleyli iza seca. Ma vedde'ake rabbüke ve ma kala. Ve lel'ahıretü
hayrün leke minel'ula. Ve lesevfe yu'tıyke rabbüke feterda. Elem yecidke yetiymen feava. Ve vecedeke dallen
feheda. Ve vecedeke 'ailen feağna. Femmel yetiyme fela takher. Ve emmessaile fela tenher. Ve emma binı'meti
rabbike fehaddis.
Koruyan ve Bağışlayan Allah’ın Adıyla. Andolsun kuşluk vaktine ve dingin olduğu zaman geceye. Rabbin seni
ne bıraktı ne de sana darıldı. Senin için son baştan daha iyidir. Rabbin yakında sana verecek ve sen de
beğeneceksin. Seni bir öksüz olarak bulup barındırmadık mı? Seni yolunu şaşırmış olarak bulup doğruya iletmedik
mi? Seni fakir bulup zengin etmedik mi? Öyleyse, öksüzü yüzüstü bırakma. Sana ihtiyacı olanın da gönlünü kırma.
Rabbinin sana yaptığı iyilikleri de anlat.
96- ALAK / YARATILIŞ SURESİ
Bismillahirrahmânirrahîm. İkra' bismi rabbikelleziy halak. Halekal'insane min 'alak. İkra' ve rabbükel'ekrem.
Elleziy 'alleme bilkalem. Allemel'insane ma lem ya'lem. Kella innel'insane leyatğa. Erra a hustağna. İnne ila
rabbikerrü. Eraeytelleziy yenha. Abden iza salla. Eraeyte in kane 'alelhüda. Ev emara bittakva. Eraeyte in kezzebe
ve tevella. Elem ya'lem biennallahe yera. Kella lein lem yentehi lenesfe'an binnasıyeh. Nasıyetin kezibetin hatıeh.
Felyed'u nadiyehu. Sened'uzzebaniyete. Kella la tütı'hü vescüd vakterib.
Rahman, Rahim Allah’ın İsmiyle. Yaratan Rabbinin ismiyle oku. O, insanı bir embriyodan yarattı. Oku, Rabbin
En Cömert/Yüce olandır. Kalem (yazı) yoluyla öğretir. İnsana bilmediklerini öğretti. Doğrusu, insan azar; Kendini
yeterli görerek. Elbette, dönüş senin Rabbinedir. Gördün mü, şu engelleyeni: Desteklerken bir kulu? Ne dersin, o
doğru yolu izleseydi? Yahut erdemliliği öğütleseydi? Ne dersin, o yalanlayıp yüz çevirdiyse? Bilmez mi ki Allah her
şeyi kuşatmıştır ve görmektedir. Doğrusu, buna son vermezse, yakalarız nefsinden, O yalancı ve günahkar nefsi.
O zaman haydi çağırsın kendi gibi günahkarları. Biz de melekleri görevlendireceğiz… Asla, ona uyma; secde et ve
yaklaş!
97- KADR / KUDRET / KADİR GECESİ SURESİ
Bismillahirrahmanirrahim. İnnâ enzelnâhü fî leyletil kadr. Ve mâ edrâke mâ leyletül kadr. Leyletül kadri
hayrum min elfi şehr.Tenezzelül melâiketü ver rûhu fîhâ. Bi izni rabbihim min külli emr. Selâmün hiye hattâ matleıl
fecr.
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla. Doğrusu Biz, onu Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne
olduğunu bilir misin sen? Kadir gecesi; bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Rûh, o gece Rablarının izniyle her iş
için iner de iner. O, tanyeri ağarıncaya kadar bir selâmettir.
98- BEYYİNE / KANIT SURESİ
Bismillahirrahmânirrahîm. Lem yekünillezine keferu min ehlil kitabi velmüşrikine münfekkıyne hatta te'tiye
hümülbeyyineh. Rasulüm minallahi yetlu suhufem mütahherah. Fiha kütübün kayyimeh. Ve ma teferrekallezıne
utül kitabe illa min ba'di ma caethümül beyyineh. Ve ma ümiru illa liya'büdüllahe muhlisıyne lehüd din hunefae ve
yükıymussalate ve yü'tüzzekane ve zalike diynülkayyimeh. İnnelleziyne keferu min ehlilkitabi velmüşrikiyne fiy nari
cehenneme halidiyne fiyha ülaike hüm şerrülberiyyeh. İnnelleziyne amenu ve 'amilussalihati ülaike hüm
hayrülberiyyeh. Cezaühüm'ınde rabbihim cennatü 'adnin tecriy min tahtihel'enharü halidiyne fiyha ebeden
radıyallahü 'anhüm ve radu 'anhü zalike limen haşiye rabbeh.
Rahman, Rahim Allah’ın ismiyle. Kitap halkının inkârcıları ve putperestler, kendilerine açık delil/kanıt
gelmesine rağmen yollarını terketmezler. Allah’ın bir elçisi kendilerine arındırılmış/temizlenmiş sahifeler okuyor.
Onda dosdoğru öğretiler vardır. Gerçek şu ki, kendilerine kitap verilmiş olanlar, ancak onlara açık delil geldikten
sonra ayrılığa düştüler. Oysa onlardan, dini sadece Allah’a ait kılan tektanrıcılar (monoteist) olarak O’na hizmet
etmeleri, namazı gözetmeleri ve zekatı vermeleri istenmişti. İşte dosdoğru din budur. Kitap halkının inkârcıları ve
putperestler, cehennem ateşinin içindedirler ve orada kalıcıdırlar (kafirler/gerçeği örtenler burada ikinci bir
ölümle/yokoluşla cezalandırılacaktır). Onlar, yaratıkların en kötüsüdür. Gerçeği onaylayıp erdemli davrananlar ise
yaratıkların en iyisidir. Rab’leri katındaki ödülleri, içinden ırmaklar akan bahçelerdir. Orada ebedi olarak
kalacaklardır. Allah onlardan hoşnut olmuş, onlar da O’ndan hoşnut olmuşlardır. Rabbine saygı gösterenin ödülü
işte böyledir.
28:88 Her şey fani olacak, ancak Celâl ve İkram sahibi Rabbinin zatı Bâki kalacaktır.
51:56 Melekleri/Cinleri ve insanları ancak beni bilmeleri, bana ibadet etmeleri ve bana ulaşmaları için
yarattım.
Bilinmeyi dileyerek evreni, melek/cin ve insanı yaratan Allah’a ulaşarak, Allah’ta baki kalmaya andolsun…
3 Şubat 2014 Pazartesi
E-mail
Gsm
: bilgedenetim@msn.com
: 0532 474 59 63
Turan Sır
Denetçi - Mali Müşavir
19
Download