T. B. M. M. B : 86 7 . 4 . 1987 O: 1 olabilir. Atatürk bunun yolunu ve pernsibini koy­ muştur. Darda kalınca herkesten para alacaksın, ama millet menfaatına kullanacaksın. Ne zaman mı? Kur­ tuluş Savaşı sırasında. O zaman ihtiyacımız vardı; va­ tanın kurtarılması için silah, cephane lazımdı, Rusya' dan yardım istendi. RüsyaMa daha ihtilal oturmamış, kızıl ordu ile beyaz ordu çarpışma halinde, güneyi İngilizler ve Fransızlarca işgal edilmiş; paylaşılan Osmanlı İmparatorluğundan pay kapacak hali yok. Batılı işgalcilerden kurtulsun ki, ileride genç Türki­ ye üzerindeki düşüncelerini rahat uygulasın. Bu se­ beple . bize yardım etmeyi kendi çıkarları için faydalı gördüler. Bir iddiaya göre Türkistan'daki Türkler­ den gelen 11 milyon ruble, -altın- 40 bin civarında silah ve top, 50 bin sandık cephane Ruslardan temin edildi. Atatürk'ün hasımları, «Mustafa Kemal, Tür­ kiye'yi Bolşevik yapacak» diyorlardı. Mustafa Ke­ mal yardımı aldı, düşmana Akdenizi boylattı; Türki­ ye'yi Bolşevik yapmak düşüncesiyle gelen Mustafa Suphi ve arkadaşları ise, Karadenizin derin sularını boyladı; Türkiye, komünist değil, Kemalist oldu. Üs Camiine, Adana'daki sel felaketine yardım etmiş­ tir. 70 sente muhtaç olduğumuz dönemde, tayin etti­ ğimiz din görevlilerinin 27 tanesinin maaşını üç dört sene verdi diye, Rabıtayı nasıl suçlayabiliriz? Alan idareleri nasıl suçlayabiliriz? Rabıtanın tek kusuru, şer'i devlet düzeninin hâkim olduğu Suudî Arabistan' in yarı resmî bir kuruluşu olması. Suudî Arabistan Devleti en yakın dostlarımızdan biridir. Aramızda si­ yasî hiçbir anlaşmazlık yoktur. Ekonomik olarak çok iyi ilişkilerimiz vardır. En çok mal sattığımız ülkelerarasındadır. Müteahhitlik hizmetlerimizin tercih edil­ diği bir ülkenin. İşçilerimizin iş bulup çalıştığı bir ül­ kedir. Hepsinin ötesinde, Cenabı Hakkın «fieyt'im» dediği Haremi Şerifin, Peygamberimizin mukaddes kabrini barındıran Mescid-i Nebevinin bulunduğu mukaddes topraklar Suudî Arabistan'dadır. Müslü­ man halkımızın gönlü, o mukaddes toprakları ziyaret aşkıyla yanar hep. Dünya petrollerinin ve tabiî ga­ zının yüzde 70'i bu bölgededir. Dünya, bu enerjiye -eninde sonunda- muhtaçtır. Bölgeyle dostluğumuz mu bize yarar getirir, yoksa uzak kalmamız mı? Yine, İstiklal Harbimiz sırasında, Hindistan'daki Müslümanlar, Hindistan Hilafet Komitesi isminde bir komite kurup, hali'fei rû-yi zemini kurtarmak mak­ sadıyla aralarında para toplaidılar ve «Islamm Kılıcı» olarak tavsif. ettikleri Mustafa Kemal'e gönderdiler. Mustafa Kemal'in niyeti, halifeyi değil, vatanı kur­ tarmaktı. Gelen parayı, bir süre Osmanlı Bankasın­ da tu'ttu; ama ihtiyaç hâsıl olunca, Büyük Taarruzda ve Yunan denize dökülünce, kahpe Yunan'ın yakıp yıktığı vatan topraklarındaki aç, açık, çaresiz vatan­ daşlarımızın yaralarının sarılmasında ve en önemli millî müesseselerimizden biri olan îş Bankasının ku­ ruluş sermayesinde kullanmıştır. Suudî Arabistan, İslam Konferansında, İslam Kal­ kınma Bankasında müttefikimizdir; 790 milyon dolar faizsiz borç vermiştir. Siyasî ilişkilerimiz, senelerdir en üst düzeyde'dir. Tüm bu ilişkiler, laik devlet ya­ pımıza zarar vermeyecek; küçük bir yardım Rabıta­ dan alındı diye laiklik elden gidecek... Bu, akılla, man­ tıkla bağdaşır mı? Evet, paranın ne maksatla verildiği değil, ne iş için kullanıldığı önemlidir. Kaldı ki, Rabitanın Tür­ kiye'ye yardımının altında hiçbir kötü niyet yoktur. Rabıtat-ül Âlem-il lslâmînin_ kurulduğu 1962 yı­ lından bu yana, Türkiye'ye yönelik zararlı hiçbir faa­ liyeti olmamıştır; aksine, birçok faydalı icraatı ol­ muştur. Kıbrıs Türklerine yardımcı olmuş, Kıbrıs davasında bizi desteklemiştir. Bulgaristan'a giden üç kişilik heyetin üyelerinden biri, Rabıtanın Genel Sek­ reteriydi; 36 rapor hazırlayıp, tüm dünyaya, Bulga­ ristan'daki zulmü duyurmuşlardır. Afgan Müslümanlarına yardım etmiş, Türkistan'a 100 bin Kur'an-ı Kerim dağıtmış, Yugoslavya ve Romanya'daki Müs­ lüman Türklere yardım etmiştir. Ermeni konusunda Türkiye'ye destek olmuştur. Kocatepe Camiine, Mec- Sayın milletvekilleri, konuyu en iyi bilenlerden eski Diyanet işleri Başkanı Sayın Tayyar Altıkülaç ne diyor : «Rabıta olayının bütün sorumluluğunu ben üstleniyorum. Bir sorumluluk varsa, konuyu günde­ me getiren, devlet adamlarına takdim eden, şayet on­ lar yanlış karar vermişlerse onları yanıltan benim. Bugün ülkeler ve uluslararası kuruluşlar başkalarıyla işbirliği yaparken, muhataplarının, kendilerine ters düşen taraflarını değil, ortak yanlarını araştırarak kendi çıkarları doğrultusunda işbirliğinin yollarını bulmaya çalışıyorlar. Şu veya bu "ülkeyle ya da ku­ ruluşla işbirliği yaparken, onların, liberal, komünist, şeriatçı, sosyalist gibi birbirlerine çok farklılık arz eden rejimlerini dikkate alarak hareket edecek olur­ sak dünyada yalnız yaşamaya mahkûm oluruz. Rabita ile ilişki yanlışsa, Suudî Arabistan ve bütün İs­ lam ülkeleriyle kurulan bütün ilişkiler de yanlıştır. Görüşüm odur ki, taassubu bırakmalı, ülke çıkar­ larımız ve millî menfaatlerimiz neyi icap ettiriyorsa cesaretle onlar yapılmalıdır. Geçmişteki ekonomik zorunluluk içerisinde millî ve dinî çıkarlarımız ve — 557 —