asomeclis Önümüzdeki Dönemde Genel Ekonomik Görünümün Daha da Bozulma İhtimali Yüksektir Birçok firma piyasadaki durgunluk nedeniyle üretimine ara vermekte, işçilerini ücretli veya ücretsiz izne göndermektedir. Bu durum, önümüzdeki dönemde işsizliğin daha da artabileceğine işaret etmektedir. NURETTİN ÖZDEBİR ASO YÖNETİM KURULU BAŞKANI Sayın Başkan, Odamızın değerli Meclis üyeleri, basınımızın seçkin temsilcileri; hepinizi şahsım ve Ankara Sanayi Odası Yö- de 39’dan yüzde 29’a, istihdamda artış belirtenlerin oranı yüzde 33’ten yüzde 23’e, ithalatta artış belirtenlerin oranı yüzde 23’ten yüzde 21,5’e gerilemiştir. Görülüyor ki birçok parametrede yüzde 10’un üzerinde bir daralma vardır. netim Kurulu adına saygıyla selamlarım. Değerli Meclis üyeleri, konuşmama Ankara Sanayi Odasının durumunu gösteren, Haziran ayında yapmış olduğumuz anketle ilgili açıklamalarla başlamak istiyorum. Anket sonuçları, hepimizin yaşadığı sıkıntıları, piyasada yaşanan durgunlukları açıkça ortaya koymaktadır. 2008 yılı Haziran ayı sonu itibariyle ankete cevap veren firmaların yüzde 34’ü üretimlerinin, yüzde 34’ü iç satışlarının, yüzde 26,5’i dış satışlarının, yüzde 29’u yeni siparişlerinin, yüzde 23’ü istihdamın, yüzde 21,5’i ithalatın, yüzde 51’i ürün fiyatlarının, yüzde 84’ü hammadde fiyatlarının, yüzde 54’ü kredi kullanımının, yüzde 33’ü ücretlerin arttığını belirtmektedir. Bu sonuçları bir önceki yılın aynı dönemiyle karşılaştırdığımızda Ankara sanayiindeki yavaşlama açık bir biçimde ortaya çıkmaktadır. Geçen yılın Haziran ayına göre bu yılın Haziran ayında anketimize yanıt veren üyelerimizden; üretimde artış olduğunu belirtenlerin sayısı yüzde 48’den yüzde 34’e, iç satışlarda artış belirtenlerin oranı yüzde 44’ten yüzde 34’e, dış satışlarda artış belirtenlerin oranı da yüzde 41’den yüzde 26,5’e düşmüştür. Yeni siparişlerden artış belirtenlerin oranı yüz- 18 27 Ağustos 2008 Ankara sanayiinde kapasite kullanım oranı da yaklaşık yüzde 10 civarında gerilemiş; anketimize cevap veren firmalarımızın bir yıl önce yüzde 63,4 olan kapasite kullanım oranları da yüzde 56,5 seviyesine inmiştir. Enteresan olan, ciddi bir rakam, sipariş iptallerinin oranı da yüzde 7’den yüzde ANKARA SANAYİ ODASI AĞUSTOS/EYLÜL 2008 asomeclis ran ayında yüzde 22,44 iken bu oran 2008 yılı Haziran ayında yüzde 24,47’ye yükselmiştir. 17’ye çıkmıştır. Bütün bunlar sanayide yaşamış olduğumuz daralmayı, yavaşlamayı gösteren gelişmelerdir. Tabii bu bir noktada, piyasadaki çarkın döndüğünü, sirkülasyonun yavaşladığını, hatta bazı sektörlerde bu sirkülasyonun durduğunun da bir işaretidir. Değerli Meclis üyeleri, Ankara sanayisi üzerinde, Türkiye sanayisi üzerinde, enflasyonist ve finansal baskılar giderek ağırlaşmaktadır. Haziran-2007 ve Haziran-2008 anket sonuçlarına göre ürün fiyatlarında artış belirtenlerin oranı yüzde 11’den yüzde 51’e, hammadde fiyatlarında artış belirtenlerin oranı yüzde 45’ten yüzde 84’e, kredi kullanımında artış belirtenlerin oranı yüzde 41’den yüzde 54’e, ücretlerde artış belirtenlerin oranı ise yüzde 23’ten yüzde 33’e yükselmiştir. Ücretlerdeki bu artışlar toplam maliyetlerde işgücünün ağırlığında geçen yıla göre iki puanlık bir artışa yol açmıştır. Toplam maliyet içindeki işgücü ödemeleri 2007 yılı Hazi- Bütün bunlar bize, rekabetin her geçen gün zorlaştığını, Ankaralı sanayicinin rekabet etmekte daha da zorlandığını göstermekte. Burada enteresan bir şey de; girdilerde yüzde 84’lük bir artış varken bunun fiyatlara yansıması. Ancak, yüzde 54 firma tarafından yapılabilmekte, diğerlerinin bu fiyat farklarına yansıtamadıklarını görmekteyiz. Ankara sanayiinde beklentiler de giderek bozulmaktadır. Ankette, yılın geri kalan bölümüne ilişkin beklentilerle ilgili sorulara verilen cevaplar bunu açıkça göstermektedir. Yılın geri kalan bölümü, yani son altı ayı için üyelerimizin 2008 Mart ve 2008 Haziran beklentilerini karşılaştırdığımızda; ankete cevap veren firmalardan üretimde azalış bekleyenlerin oranı yüzde 31’den yüzde 37’ye, dış satışlarda azalış bekleyenlerin oranı yüzde 32’den yüzde 37’ye, istihdamın azalacağını bekleyenlerin oranı yüzde 27’den yüzde 31’e, ithalatın azalacağını bekleyenlerin oranı yüzde 21,1’den yüzde 26’ya yükselirken, ürün fiyatlarında artış bekleyenlerin oranı yüzde 58’den yüzde 54’e gerilemiştir. Yani, gelen zamları, yükselen maliyetleri fiyatlara yansıtmada beklentiler de bozulmakta. Kredi kullanımında artış bekleyenlerin oranı yüzde 59’dan yüzde 53’e gerilemiştir, bunu iki türlü yorumlamak mümkün. Bir; yatırımların durduğu, azaldığı. İki; kredi kullanabilme imkanı olanların daha az sayıya indikleri, ki onu da biraz sonra bir örnekle açıklayacağım. Finansman sıkıntısı da her geçen gün artmaktadır. Haziran2007’de finansman sorunu yaşayanların oranı yüzde 43 iken, bu oran bu yılın Haziran ayı sonunda yüzde 55’e yükselmiştir. Bu ciddi bir artıştır. Finansal sıkıntıların nedeni olarak da üyelerimizin yüzde 28’i kredi maliyetlerinin yüksekliğini, yüzde 22’si ise işletme sermayesi ihtiyacının hızlı artışını göstermektedir. Üyelerimizin yüzde 8’i ise hiç kredi alamamaktan şikayet etmektedir. Değerli Meclis üyeleri, bu, Ankara sanayiinin içinde bulunduğu durumun görünen yüzü. Bir de görünmeyen yüzü var. Birçok firma piyasadaki durgunluk nedeniyle üretimine ara vermekte, işçilerini ücretli veya ücretsiz izne göndermekte, hatta bunu ikinci sefer tekrarlayan işletmelerimiz var. Bu du- ANKARA SANAYİ ODASI AĞUSTOS/EYLÜL 2008 27 Ağustos 2008 19 asomeclis Merkez Bankası Başkanı, aşırı değerli Türk Lirasının bizler üzerinde ve Türkiye’nin rekabet gücünün aşılmasında yapmış olduğu tahribatı kabul etmeye yanaşmamakta, bu tavrıyla Türkiye’nin rekabet gücünü her platformda, hem içeride hem de dışarıda riske sokmaktadır. rum, önümüzdeki dönemde işsizliğin daha da artabileceğine işaret etmektedir. Her ne kadar son TÜİK verilerinde binde 1’lik oranda bir iyileşme gözükse bile işsizlik oranlarında bu konjonktürel etkinin, bir şekilde turizm mevsiminden kaynaklanan bir durum olduğunu tahmin ediyorum. Değerli Meclis üyeleri, ekonomideki genel görünüm de boz ulmak t ad ır. Enflasyondaki artış devam ediyor. Temmuz ayında tüketici fiyatları endeksi bir önceki aya göre yüzde 0,58 artmış, böylece yıllık enflasyon yüzde 12,06’ya yükselmiştir. Temmuz ayında üretici fiyat endeksinde bir önceki aya göre artış yüzde 1,25 olmuştur. ÜFE’deki yıllık artış yüzde 18,41’e yükselmiştir. ÜFE’deki artışlar bir ölçüde de olsa önümüzdeki dönemde tüketici fiyatlarına yansıyacaktır. Merkez Bankası, şu ana kadar uyguladığı sıkı para politikasıyla piyasaları daha fazla sıkmak ve kendi kontrolü dışında kalan, enerji, hammadde, tarımsal girdilerden kaynaklanan fiyat artışları etkilerini ikinci yıl azaltmak, yani bizim rekabet gücümüzü biraz daha zorlaştırmak, karlılıklarımızı azaltmak için uygulamış olduğu politikada ısrarlı olduğunu söylemekte. Dün Merkez Bankası Başkanı, iki başkan yardımcısıyla beraber Odamızın misafiriydi, kendileriyle de uzun uzun konuştuk. Ancak, aşırı değerli Türk Lirasının bizler üzerinde ve Türkiye’nin rekabet gücünün aşılmasında yapmış olduğu tahribatı kabul etmeye yanaşmamakta, bu tavrıyla özellikle vakitsiz geçilen açık enflasyon hedeflemesi nedeniyle bir kur garantisine dönüşen bu para politikası, Türkiye’nin rekabet gücünü her platformda, hem içeride hem de dışarıda riske sokmaktadır. Bizatihi Merkez Bankası’nın kendisi, daha önce de söylemiş olduğum gibi, enflasyonla mücadelede ciddi bir risk oluşturmakta. Bu, riskin de ötesine çıkarak Türkiye’nin sanayiden çıkmasına sebep olacak. Türkiye’nin sanayileşme- 2004 yılından itibaren yükselişe geçen enflasyon nedeniyle ülkemizde piyasaların bu kadar durgun olduğu bir dönemde talep enflasyonundan bahsetmemiz mümkün değildir. 20 27 Ağustos 2008 sinin önündeki en büyük engel; Türkiye’nin tekrar 1970’li yıllardaki montaj sanayiine dönmesini adeta teşvik eden bir kampanya devam ettirilmekte. Çünkü, hiçbir ülkede bir yılda yüzde 20 verimlilik artışı bekleyemezsiniz, böyle bir şey hiçbir zaman mümkün değildir. 2001 yılı ortalaması 1 milyon 270 bin lira olan dolar, bugün 1,19 seviyelerinde seyretmekte. Böyle bir şeyi, dünyada enerji fiyatları, ürün fiyatları bu kadar artmışken, global olarak enflasyonda artış varken, Türk Lirasının bu kadar değerli olması, dövizin bu kadar ucuz olması akla alınacak bir şey değildir. Bu, ancak olsa olsa siyasetin popülist uygulamasıdır. Çünkü, bundan şikayet eden bilemediniz 2 milyon işadamı. Ancak, diğer tarafta oy deposu olan, sabit ücretle geçinen ve aşırı değerli Türk Lirasıyla hizmet ve ürünlere ucuz ulaşan geniş bir halk kitlesi olduğu ve bunun artık iyi niyeti aşarak bu şekilde düşünüldüğü ve Merkez Bankası’nın da bunu, bunun için yaptığı kanaati bende her geçen gün pekişmektedir. ANKARA SANAYİ ODASI AĞUSTOS/EYLÜL 2008 asomeclis Yalnız piyasaların daralması değil, bu politikanın doğal sonucu olarak cari işlemler açığı devamlı büyümektedir. Cari işlemler açığının hızla artışının yanı sıra finansman kalitesindeki bozulma da dikkat çekmektedir. Cari işlemler açığının finansmanında özel sektör borçlanmasının ağırlığı giderek artmaktadır. Cari işlemler açığındaki hızlı artışın temelinde, dış ticaret açığındaki hızlı artış bulunmaktadır. Tablodan da -her ay aşağı yukarı çıkarıyoruz- gördüğünüz gibi, 2004 yılından itibaren yükselişe geçen enflasyon nedeniyle ülkemizde piyasaların bu kadar durgun olduğu bir dönemde talep enflasyonundan bahsetmemiz mümkün değildir. Tabii tüm bunların sonucunda yalnız piyasaların daralması değil, bu politikanın doğal sonucu olarak cari işlemler açığı da devamlı büyümektedir. Haziran ayında cari işlemler açığı, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 78,2 oranında artarak 3,1 milyar dolardan 5,6 milyar dolara yükseldi. 2008 yılının ilk yarısında cari açık, bir önceki yılın aynı dönemiyle karşılaştırıldığında yüzde 41,9 oranında artarak 19,2 milyar dolardan 27,3 milyar dolara yükseldi. Cari işlemler açığının hızla artışının yanı sıra finansman kalitesindeki bozulma da dikkat çekmektedir. Cari işlemler açığının finansmanında özel sektör borçlanmasının ağırlığı giderek artmaktadır. Biz ASO olarak yüksek cari işlemler açığını hep ekonomik bir risk olarak değerlendirdik ve böyle değerlendirmeye de devam ediyoruz. Türkiye’nin yumuşak karnıdır, bir kırılım halinde en büyük zararı bizler göreceğiz. Ancak, para politikası, yani yüksek faiz-düşük kur politikasına devam ettikçe, cari işlemler açığını küçültmek, belli bir yere çekebilme ve hatta sürdürülebilir hale getirmek hayal olarak görünüyor. Böyle bir şeyin olması, ilelebet sürmesi mümkün değildir. Ancak, reel sektörün de döviz borçları hızla artmıştır. Reel sektör, ani kur hareketleri karşısında çok hassas bir hale gelmiştir. Reel sektörün borcu yaklaşık 120 milyar dolar civarında gözükmektedir. Bu borcun niteliği ve yapısı, dağılımı hakkında da sağlıklı istatistiki veriler bulunmamaktadır. Bunu Merkez Bankası da diğer kuruluşlar da net olarak bilmediklerini en azından ifade ediyorlar veya o mealde konuşuyorlar. Bu bilinmeyenlerin herhangi bir kırılma durumunda ekonomiye yapacağı tahribatı hesaplamak son derece zor olacak. 2001 yılında bir kriz yaşadık, bu kriz bir finansman kriziydi. Hepimizin canı çok ANKARA SANAYİ ODASI AĞUSTOS/EYLÜL 2008 yandı, ama adresler belliydi, o bankalara müdahale edildi, destek verildi, bir kısmı TMSF tarafından alındı. Bir kısmına sermaye konuldu, yapıları düzeltildi, bu kriz aşıldı. Ama şu anda 2001 krizinden çok daha yaygın tahribatları olabilecek, reel sektörün de içinde bulunduğu tek tek her firmanın yaşayabileceği, sıkıntıların bulunduğu bir süreçten geçmekteyiz. Böyle bir durumda bunun telafisinin de, burada açığa çıkacak yaraların sarılmasının da son derece zor olacağı aşikardır. Ben şu an içinde bulunduğumuz durumu şuna benzetiyorum. Sıcak kaynar suyun içine kurbağayı attığınız zaman hemen bağırır ve dışarıya atlar. Ama soğuk suyun içine koyup altından da ufak bir ateş yakarsanız piştiğinin farkına varmaz. Biz 2004’ten bu yana piştiğimizin farkında değiliz ve tepki gösteremiyoruz. Tabii bu nedenle döviz geliri olmayanların döviz borçlanmalarına dikkat etmesi gerekiyor. Ancak, şu anda, yerli parayla yabancı para AB’deki ekonomik yavaşlamanın etkileri kendini otomotiv sektöründe hissettirmeye başlamıştır. AB ekonomisindeki yavaşlama devam ederse bunun bizim üzerimizde de olumsuz etkileri olacağı muhakkaktır. 27 Ağustos 2008 21 asomeclis Bankacılık kesiminde yaşanan bazı gelişmeler bizleri kaygılandırmakta, reel sektörün sıkıntılarını daha da ağırlaştırmaktadır. Bazı bankalar, kredileri geri çağırmakta, bazıları da siz kredi borcunuzu kapatın, biz yeniden açarız deyip kapatılan kredileri yenilememektedirler. arasında finansman maliyetlerindeki çok büyük farktan dolayı da birçok kişi yurt dışından borçlanmaktadır. Çünkü bu, açık enflasyon hedeflemesi, aynı zamanda bir örtülü kur garantisi anlamına gelmektedir. Birçok kişi, ‘komşum aldı ben niye almayayım’ diye yabancı para cinsinden borçlanmaktadır. Bunların doğurabileceği riskler için acilen siyasi iradenin gerekli tedbirleri alması, gerekli düzeltmeleri yapması gerekiyor. Değerli Meclis üyeleri, cari işlemler açığındaki hızlı artışın temelinde, dış ticaret açığındaki hızlı artış bulunmaktadır. Haziran ayında ihracat, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 31 oranında artarak 11,8 milyar dolara ulaşmıştır. Ancak, ithalattaki artış daha yüksek bir oranda gerçekleşmiştir. Haziran ayında ithalat yüzde 36,4 oranında artarak 19,5 milyar dolar olmuştur. Bunun sonucunda Haziran ayı dış ticaret açığı geçen yıla göre yüzde 45,7 oranında artarak 5,3 milyardan 7,7 milyar dolara yükselmiştir. Dış ticaret açığındaki bu artışın bir sonucu olarak 2007 Haziran ayında yüzde 62,9 olan ihracatın ithalatı karşılama oranı 2008 Haziran ayında yüzde 60,4’e gerilemiştir. Burada dikkat ederseniz 2004 yılında, bir de 2006 yılında bu oranı yüzde 64, yüzde 67’ye kadar çıkartmışız. Yılın ilk altı ayındaki dış ticaret gelişmeleri de benzer bir trend göstermektedir. Yılın ilk yarısında, geçen yıla göre ihracat yüzde 38,7 artarak 68,8 milyar dolar, ithalat ise yüzde 36,9 artarak 105,8 milyar dolar oldu. 2007 Ocak-Haziran döneminde 27,7 milyar dolar olan dış ticaret açığı, 2008 yılı Ocak-Haziran döneminde yüzde 33,6 oranında artarak 37 milyar dolara yükseldi; ki bunun yıl sonunda 50 milyar dolarları bulması telaffuz ediliyor. Değerli Meclis üyeleri; sanayi üretimi artış hızı Haziran ayında belirgin bir yavaşlama göstermiş ve yüzde 0,8 olarak gerçekleşmiştir. 22 27 Ağustos 2008 Tabii biz Oda olarak TÜİK değerlerini kullandığımızdan biraz geriden takip ediyoruz. Ama Temmuz ve Ağustos’ta bu işin seyri, daha da kötüye gitme doğrultusundadır. Haziran ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre üretim; madencilik sektöründe yüzde 20,3, elektrik, gaz ve su sektöründe yüzde 4,5 artarken, imalat sanayii sektöründe yüzde 0,4 azalmıştır. İmalat sanayiindeki kapasite kullanım oranının Temmuz ayında geçen yılın aynı ayına göre 1,9 puan düşerek ve yüzde 80 seviyesinde gerçekleştiği dikkate alınırsa sanayi üretim artış hızındaki yavaşlamanın Temmuz ayında da devam edeceği söylenebilir. Ancak, önümüzdeki dönemde genel ekonomik görünümün daha da bozulma ihtimali yüksektir. Geçen yılın Ağustos ayında Amerika’da başlayan krizin etkileri Avrupa’da yeni yeni ANKARA SANAYİ ODASI AĞUSTOS/EYLÜL 2008 asomeclis hissedilir hale gelmiştir. Euro bölgesinde ekonomik büyüme yılın ikinci çeyreğinde eksiye dönmüş ve euro bölgesindeki ekonomi bir önceki çeyreğe göre yüzde 0,8 küçülmüştür. Yılın ikinci çeyreğinde ekonomik büyüme yılın birinci çeyreğine göre Almanya’da yüzde eksi 2, Fransa’da eksi 1,2, İtalya’da eksi 1,1, Hollanda’da eksi binde 2 olmuştur. İhracatımızın büyük bir bölümünü yaptığımız AB’deki ekonomik yavaşlamanın etkileri kendini otomotiv sektöründe hissettirmeye başlamıştır. AB ekonomisindeki yavaşlama devam ederse bunun bizim üzerimizde de olumsuz etkileri olacağı muhakkaktır. Üstelik ABD’de başlayan krizin etkileri henüz tam olarak hissedilmemiştir. Dün Merkez Bankası Başkanımız da aynı şeyi söyledi. Merkez bankaları başkanlarıyla ortak bir toplantı yapmışlar. Şu ana kadar Amerika’da el konulan veya sermaye konulup kurtarılan 9 bankanın olduğu, yüzde 17-18 bankanın ciddi olarak takipte olduğu görülüyor. Sadece mevduat bankalarına değil, yatırım bankalarına da destek yapmaya karar verdiklerini ve bunları da destekleyeceklerini söylüyorlar. Bunu, Amerika’daki krizin reel sektöre yayılmasının bir göstergesi olarak değerlendirmek gerekir. Bu daralan şartlarda euro bölgesindeki ihracatımızın, ki dış ticaretimizin yüzde 60’ını o bölgeyle yapıyoruz, bizi de etkileyeceğini düşünüyoruz. Kaldı ki bunun etkileri daha tam olarak Türkiye’de hissedilmedi. Belki birkaç ay sonra, belki yılbaşından sonra bu etkileri daha çarpıcı olarak kendi ekonomimizde de göreceğimizi tahmin ediyorum. Ama şu anda, içinde bulunduğumuz konjonktürde, doğal olarak bir yavaşlama etkisi olacak. Değerli Meclis üyeleri; bankacılık kesiminde yaşanan bazı gelişmeler bizleri kaygılandırmakta, reel sektörün sıkıntılarını daha da ağırlaştırmaktadır. Örneğin bazı bankalar, kredileri geri çağırmakta, bazıları da ‘siz kredi borcunuzu kapatın, biz yeniden açarız’ deyip kapatılan kredileri yenilememektedirler. Biz varsak bankalar var, bankalar varsa biz olacağız. Köşe başında ekmek satandan, ticari anlamda bir bankanın farkı yok. O, ekmeği fırından alıyor satıyor, bankalar da mevduat toplayıp ihtiyaç sahiplerine veriyorlar. Nasıl ekmekçi ekmeğini satamaz elinde kalınca zarar ederse, bankalar da aynı şekilde toplamış oldukları finansmanı, bulmuş oldukları fonları satamazlarsa zarar ederler. Aynı şekilde, ekmekçi veresiyesini tahsil edemediği zaman nasıl batarsa, bankalar da vermiş oldukları kredileri tahsil edemedikleri zaman, ciddi yükler altında ezilirler. Demek ki, bir ekonominin birbirini tamamlayan parçaları olarak, bankacılık sektörüyle iş aleminin iyi ilişkiler içerisinde, birbirlerini anlayarak, birbirlerini kollayarak gelişmeleri, birbirlerine destek olmaları lazım. Maalesef özellikle son günlerde, bana gelen şikayetlerden gördüğüm kadarıyla, yabancı sermayeli bankalarımızın, önceleri büyük reklamlarla “KOBİ’lerimizi destekliyoruz” sloganlarıyla agresif olarak piyasaya girmeleriyle, düşen faizler- ANKARA SANAYİ ODASI AĞUSTOS/EYLÜL 2008 de, düşen enflasyonda -bizim uyarmamıza rağmen, fiyatların yüksek olduğunu söylememize rağmen- birçok kişi kredi aldılar. Şimdi de, ekonomideki yavaşlamalar nedeniyle kendi risk portföylerini azaltmak için aynı agresiflikle firmaların üzerine gitmekteler. Dün bir olaya şahit oldum; çok üzüldüm ve bu konuyu BDDK Başkanımıza yazılı olarak da ilettim. İsmini vermeyeceğim, bir yabancı banka, firmanın kredilerini kapatmasını istemiş. Firma, normal ödemelerini zamanında yapan bir firma, rakam ise çok cüzi bir rakam. Siz, müşteri çeklerinizi teminata veriyorsunuz, vadesinden önce banka sizin adınıza onu tahsile kalkıyor ve karşılığı çıkmayanlar için de sizin kredi hesabınızı kapatmak için icrai işleme gidiyor. Bu hem yerel hayata atılmış bir dinamittir hem de firmanın altına onu öldürmek için konulmuş bir bombadır. Bu, dünyanın hiçbir yerinde, ticaretin hiçbir şekline sığmayacak bir durumdur. Bu bankanın Genel Müdürünü de aradım, henüz bana dönmek cesaretini gösteremediler ama ben bu işin takipçisi olacağım. Bu tür uygulamalar gittikçe yaygın- Yolsuzlukla mücadelede Türkiye’nin çok başarılı olmadığı gözükmektedir. Yapılan kanuni düzenlemeler yeterli olsa bile, uygulamalar yetersizdir. Bu konuda hepimize büyük görev ve sorumluluk düşüyor. 27 Ağustos 2008 23 asomeclis lerde almıştık. Ben şunu anlamakta güçlük çekiyorum: Bir; kayıtdışılığın bulunduğu yerde gelişmesi sendikacılığın mümkün değil- dir; insanlar ancak kayıt altında olursa sendikal faaliyetlerden, sendikaların desteğinden istifade edebilirler. Kayıtdışı olanın zaten böyle laşmakta ve bu tip şikayetler de her geçen gün artmaktadır. Ölçüsüz ve agresif pazarlama taktikleri ile girdikleri piyasadan İki; daha düşük ücretle aynı şekilde ölçüsüz, agresif ve yıkıcı bir şekilde çıkmaya çalı- çalışmak isteyen ve iş bula- şan bankalarımız var. Bunlar bizim bankalarımız diyemiyorum mayan insanları o gelirden ben, bizim bankalarımız böyle bankalar olamaz. Bu vesiley- de mahrum etmenin bir an- le de bankacılık kesimini sağduyulu davranmaya davet ediyorum. lamı olduğuna inanamıyorum ve kabul edemiyorum. Değerli Meclis üyeleri; bildiğiniz gibi 2003 yılında Ankara Sa- Bu konuda sendikalarımızın nayi Odası olarak bölgesel asgari ücret uygulamasına geçilme- da görüşlerini tekrar ma- sini önermiş, 2006 yılında bu teklifimizi revize ederek tekrar saya yatırıp iyice inceleme- gündeme getirmiştik. Bugünlerde bakıyorum bizim bu teklif lerini, ellerini vicdanlarına tekrar ısındı, konuşulmaya başlandı. Bunun tekrar gündeme koyarak bu konuyu değer- gelmiş olması bizim için sevindirici bir şey ve ülkemizin ge- lendirmelerini bekliyorum. lir dağılımındaki adaletsizliğin önlenmesi açısından son derece olumlu etkiler yapacak. Yatırımlarımızın yurt dışına, Pakistan’a, Azerbaycan’a, Mısır’a, Bulgaristan’a kaçmasına mani olup şu anda kayıtdışı çalışanları kayıt altına alıp, çalışanlarımızın sosyal güvenliğini kazandırmalıyız. Hem kayıtdışı ekonomiyle mücadele açısından hem de şu anda rekabetini sürdürmekte zorlanan birtakım sektörlerimizin –tekstil ve konfeksiyon gibi- bu bölgelerde bir müddet daha verimli olarak çalışmalarına imkan sağlaması açısından son derece hayırlı olacağına inanıyoruz. Bu tabii, yalnız bölgesel asgari ücret olarak kalmamalıdır. Sektörel anlamda da çeşitlendirmeler yapılması faydalı olacaktır. Örneğin, konfeksiyon sektörü, daha ucuz emeğin bulunabileceği, bayanların çalışabildiği bir iş kolu. Daha ucuz piyasa şartlarında zaten bu insanlar çalışıyorlar; ama legal olarak sosyal güvenlik şemsiyesi altında çalışacakları bir ortamın sağlanmasının Türkiye’ye getirilerinin çok fazla olacağını düşünüyorum. 2003 yılında ve 2006 yılındaki tanıtımımız sırasında en büyük tepkiyi, daha doğrusu tek tepkiyi, sendikalardan ve onların konfederasyonlarından yapmış olduğumuz görüşme- Açıklanan büyüme, işsizlik, ihracatın ithalatı karşılama oranı gibi verilerde bir iyileşme görülmektedir. Umarım bu iyileşmeler kalıcı olur. Ancak, hem küresel ekonomideki gelişmeler hem de içerideki belirsizlik ortamı nedeniyle bu iyileşmelerin geçici olma olasılığı yükselmektedir. 24 bir hakkı yoktur. 27 Ağustos 2008 Son olarak yolsuzluklarla ilgili bir rapora dikkatinizi çekmek istiyorum. Bir araştırma grubunun Türkiye’de yapmış olduğu çalışmaya göre yolsuzlukla mücadelede Türkiye’nin çok başarılı olmadığı gözükmektedir. Yapılan kanuni düzenlemeler yeterli olsa bile, uygulamalar yetersizdir. Bu konuya dikkat edilmelidir; bu hepimiz için bir vatandaşlık görevidir. Bu konuda hepimize büyük görev ve sorumluluk düşüyor. Siyasi iradenin de gerekli iradeyi ortaya koyarak uygulamalardaki eksiklikleri bir an evvel bertaraf etmesini bekliyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. ANKARA SANAYİ ODASI AĞUSTOS/EYLÜL 2008