IŞİD terörü Batıda İslamofobiyi artırdı

advertisement
On5yirmi5.com
IŞİD terörü Batıda İslamofobiyi artırdı
IŞİD saldırılarının Avrupa medyasında yoğun bir şekilde abartılı yayınlar ile verilmesi,
bu ülkelerde yaşayan Müslümanlara yönelik saldırıların da artmasına neden oldu.
Yayın Tarihi : 26 Eylül 2014 Cuma (oluşturma : 10/10/2017)
Avrupa ülkelerinde aylardır gündemin ilk sıralarında olan IŞİD saldırıları nedeniyle medyada
oluşturulan korku havası ve Müslümanların şiddet yanlısı olduğu algısı, başta cami dernekleri ve
cemaatler olmak üzere tüm Müslümanlar için 11 Eylül sonrası yaşanan baskıların yeniden
görülmesine yol açtı.
IŞİD eylemlerinin ve medyadaki yansımalarının Avrupa ülkelerinde yaşayan Müslümanlara yönelik
saldırıları artırdığı ve İslamofobiyi ateşlediği belirtilirken bazı ülkelerde polis ve diğer kuruluşların
Müslümanların oluşturduğu sivil toplum kuruluşları üzerinde psikolojik baskı kurduğu belirtiliyor.
İngiltere'deki Müslümanlara yönelik saldırıları takip eden "Tell Mama" isimli grup, Irak'ta ve Suriye'de
yaşanan son gelişmeler ışığında Müslüman karşıtı nefret olaylarında yaşanan artışa dikkati çekti.
Grubun yayımladığı verilere göre, Amerikalı gazeteci James Foley'nin terör örgütü IŞİD tarafından
infaz edildiğine dair görüntülerin yayınlanmasının ardından aynı ay içerisinde İngiltere'de 200'den
fazla Müslüman hedef alındı. Benzer olayların sayısı bu yılın ocak ayında 112 olarak kaydedildi.
Tell Mama, bu rakamların tüm tabloyu yansıtmadığını, saldırıya maruz kalan çoğu Müslüman
vatandaşların korkudan, başlarından geçenleri anlatmadığını bildirdi. Merkezi İngiltere'de bulunan İslami İnsan Hakları Komisyonu'nun (IHRC) Başkanı Massoud Shadjareh
Anadolu Ajansı muhabirine yaptığı açıklamada, IŞİD'in eylemlerinin dünya genelindeki Müslümanları
zor durumda bıraktığını söyleyerek, bu düşmanlığın aslında hiçbir zaman son bulmadığının altını
çizdi.
Shadjareh, "İslam düşmanlığı 11 Eylül öncesinde de vardı. Ancak New York'ta yaşananlar
Müslümanlara yönelik düşmanlığı meşru hale getirdi. O sevideyeki düşmanlık halen devam ediyor.
Zaman zaman yaşanan gelişmelerle bu düşmanlık seviyesinde artış yaşanıyor ancak hiçbir zaman
11 Eylül öncesindeki seviyeye inmiyor. Müslüman karşıtlığı giderek artıyor, gerilemiyor" diye
konuştu. Massoud Shadjareh, birçok Müslümanın "peçelerinin çekilmesi", "tükürülmesi", "terörist olarak
adlandırılması" gibi çeşitli saldırılara uğradığını, medyada her gün iki ya da üç haberin mutlaka
İslamiyete veya Müslümanlara yönelik olumsuz içerikli olduğunu gördüklerini ve İslamofobinin
gündemden hiç düşmediğini kaydetti.
"IŞİD aslında binlerce Müslümanın da başını kesiyor"
"Araştırmalarımıza göre İslamofobi artık bir kültür. Artık sadece aşırı sağdan gelen birşey değil,
medyada hergün Müslümanlara karşı olumsuz söylemler yer alıyor. Bu; polis, silahlı kuvvetler, yerel
otoriteler gibi kurumlardan da geliyor" diyen Shadjareh, şunları kaydetti:
"Gerçek şu ki IŞİD genel olarak Müslümanlara karşı. Müslüman olmayan her kişinin başını keserek
aslında binlerce Müslümanın başını kesti. IŞİD Batıya, Avrupa'ya tehlike oluşturuyor ancak ilk olarak
IŞİD'in Ortadoğu'da Müslümanlar üzerinde oluşturduğu tehlikeyi ele almalıyız."
Londra polisinin açıkladığı verilere göre, 2013 yılında sadece başkentte 500 Müslümana karşı
nefret suçu işlendi. Bu sayı 2012 yılında 336, 2011 yılında ise 318 olarak kaydedilmişti. İngiltere
ve Galler'deki bazı emniyet birimleri inanç gruplarını hedef alan saldırıları kayıt altına almadığını
inkar etmiyor. Dolayısıyla, Müslümanlara karşı işlenen nefret suçlarının kayıt altına alınan verilerden
çok daha yüksek olduğu tahmin ediliyor. Birleşik Krallık'ta 2011 yılındaki son verilere göre, yaklaşık
3 milyon Müslüman yaşıyor. Bu sayı, ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 5'ini oluşturuyor.
Avusturya'da IŞİD ile birlikte tedbirler konuşulmaya başlandı
Avusturya'da dini semboller ve propagandanın yasaklanması, İslam din dersi öğretmenlerinin radikal
eğilimli öğrencileri ihbar etmesinin istenmesi ve Müslüman çocuk yuvalarında denetimlerin
artırılması gibi düşünce ve planlamalar, IŞİD saldırıları ile başlayan algı operasyonlarının bir sonucu
olarak değerlendiriliyor. Ülkedeki yaklaşık 500 bin Müslüman, IŞİD ve radikalizm ile mücadele kapsamında alınacak
tedbirlerin, "Müslümanlarla mücadeleye ve İslam düşmanlığına dönüşmesinden" kaygı duyuyor.
Medyanın sürekli “İslamcı militanlar ve cihatçılar” temasını işlenmesi, bir taraftan ülkede var olan
İslam düşmanlığını körüklerken, diğer taraftan Müslümanlara yönelik saldırıları teşvik ediyor. IŞİD’e
yönelik tedbir tartışmaların alevlendiği son bir ayda 3 başörtülüye, 1 cami ve 1 imam hatip lisesi
inşaatına ırkçı saldırı düzenlendi.
AA'ya konuşan Viyana İslam Federasyonu Başkanı Muhammed Turhan, hangi isim altında olursa
olsun terörün ve şiddetin her türlüsünü kınadıklarını belirterek, söz konusu tedbirlerin
Müslümanların hak ve hukukunu çiğneyecek boyuta ulaşmasından kaygı duyduklarını belirtti.
Avusturya'da son dönemde medyada çıkan olumsuz haberlerin de etkisiyle Müslümanlara yönelik
fiili ve sözlü saldırıların arttığına dikkati çeken Turhan, "Ülkemizde oluşturulan mevcut ruh hali,
hemen hergün Müslüman kadınlara hakaret hatta saldırıya neden olmaktadır. Bu saldırılar,
Müslüman toplumu arasında büyük bir belirsizlik ve korku atmosferi oluşturdu. Siyasetçilerin aceleci
açıklamaları, Müslümanlara yönelik genel şüpheyi şiddetlendirebilir" dedi.
"Tedbir adı altında insanlara baskı yapılacak bir ortam yaratılmamalı"
Avusturya Türk Federasyonu Genel Başkanı Ali Can ise Avusturya'nın demokrasi, insan hakları ve
hukuk devletini önceleyen bir ülke olduğunu ve bir terör örgütünü bahane ederek Müslümanların
hak ve hukukunu kısıtlamaması gerektiğini söyledi.
Radikalizmi, aşırılığı ve terörü hiç kimsenin hoş karşılamayacağını belirten Can, "Bu tür bahanelerle
insanların haklarının ellerinden alınması da kabul edilemez" dedi. Can, radikalizmin Müslümanlığın ve
İslamın etkisiyle değil, Ortadoğuya zorla rejim ihraç edilmesiyle arttığını vurguladı. Son dönemde Avusturya'da yazılı ve görsel basında Müslümanları rencide edecek haberler
yayınlandığını ve bunun etkisiyle sokakta Müslümanlara yönelik saldırıların arttığını ifade eden Can,
"Yıllardır burada oluşturulan bir arada yaşama kültürü bir anda yok olabilir. Buna herkesin dikkat
etmesi gerekiyor. Tedbir adı altında insanlara baskı yapılacak bir ortam yaratılmamalı" diye konuştu.
Danimarkalı STK'lar baskı altında
Danimarka'da yaz aylarından itibaren medya gündeminin ilk sıralarında olan IŞİD'in özellikle
Musul'dan Hristiyan ve diğer inanç mensuplarını sürmesi, sosyal medyada Müslümanlara yönelik
saldırıların artmasına neden oldu. Suriye'ye savaşmaya gidenler ile ilgili haberler de, ülke içerisinde Müslümanlara olan olumsuz bakışı
artırırken, bu savaşçıların özellikle Aarhus şehrindeki bir Arap camisinde toplandığı iddiaları basında
uzun süre yer aldı. Gençlerin cami çevrelerinde toplandığı haberleri yoğun şekilde verilse de,
camilere yönelik herhangi bir olumsuzluk yaşanmadı.
Bu arada Danimarkalı yetkililerin, kendileriyle daha sıkı işbirliği yapmaları konusunda Müslümanların
faaliyet gösterdiği sivil toplum kuruluşları üzerinde psikolojik baskı kurduğu öne sürülüyor.
Danimarka İslam Toplumu Başkanı Ahmet Deniz, IŞİD saldırıları üzerine toplumun dikkatinin
Müslümanlara yoğunlaştığını bildirdi. Danimarka'dan Suriye'ye gidenler ve bunların başka sorunlara yol açabileceği konusunda fikir sahibi
olan görevlilerin Müslümanların harekete geçmesini istediğini kaydeden Deniz, "Elbette biz bu
toplumun parçası olduğumuz için üzerimize düşeni yapmak durumundayız fakat kınamaktan başka
ne yapabiliriz. Medya ve bazı Müslüman şahıslar ortaya çıkıp Müslüman kuruluşlarına niye protesto
etmediklerini söylemesi psikolojik baskı unsuru oluyor. İslami kuruluşlar olarak niye hareket
etmiyorsunuz denilirken aslında töhmet altında bırakma çabalarını görüyoruz. Bu ülkedeki
Müslümanlar, olaya Danimarkalılar kadar uzaktalar fakat birşey yapmaları gerektiğinin empoze
edilmesi insanları rahatsız ediyor" şeklinde konuştu.
"IŞİD'in yaptığı İslami değil"
"Yapılan olay İslami değil, insanların kellesi uçuruluyor" diyen Deniz, bugün tüm yönleriyle ortada
olmayan bu yapıyla ilgili gerçekler ortaya çıktığında bugün Müslümanlara hakaret edenlerin
hatalarını göreceğini ifade ederek şöyle dedi:
"Daha önce bazı Danimarkalı siyasetçiler Irak meselesinde ABD'ye gereğinden fazla destek
verdiklerini ve aslında daha temkinli olmaları gerektiğini tartışmışlardı. Şimdi yine tahrik oldular,
maskeli birileri İslam devleti adı altında birşeyler yapıyor, bir zaman geçtikten sonra herşey net
olarak ortaya çıktığında tekrar hata yapmışız diyebilirler."
Norveç'de Müslümanlar IŞİD karşıtı gösteri yaptı
Bazı Norveç vatandaşı gençlerin IŞİD adına savaşmak için bölgeye gitmeleri Norveç kamuoyunun
dikkatini, ülkedeki Müslümanların ve İslami cemaatlerin üzerine yoğunlaştırdı.
Norveç medyası özellikle "Profetens Ummah" ve "İslamnet" isimli iki gençlik derneğinin başkanlarını
gündemin merkezine alarak aşırı gruplar olarak tanımladı. Ubaydullah Hussain ve Fahad Qureshi
isimli dernek başkanları medya tarafından aşırı İslamcı gruplara örnek gösterilerek, açıklamalarına
bolca yer verildi. Bu kişilerin İslam dininin barış anlayışını anlattıkları sözleri ikinci plana atılarak IŞİD
yanlısı sözleri ön plana çıkartıldı. IŞİD faaliyetleri ve Norveç’e karşı potansiyel terör tehdidi ilanından
sonra toplum, Müslüman azınlığa karşı tepki göstermeye başladı. İslami derneklerin çatı kuruluşu olan İRN'nin Pakistan kökenli Genel Sekreteri Mehtab Afşar, yaptığı
bir açıklamada, ağustos ayında okullar açıldığında kızının ilk kez başörtülü şekilde okula gittiğini ve
bu nedenden dolayı öğretmeninden hakaret işittiğini belirtti.
Bu baskıları kırmak ve önyargıları yıkmak üzere bir yürüyüş gerçekleştiren İslami cemaatler, IŞİD’in
kendilerini temsil etmediğini Norveç meclisi önünde yaptıkları konuşmalarla ilan ettiler. Bu
yürüyüşe Başbakan Erna Solberg de katılarak, aşırılar ile Müslümanlar arasındaki farkın farkında
olduklarını açıkladı ve İslami cemaatlerden, özellikle üye gençlerini bilinçlendirmelerini istedi.
"IŞİD terör örgütüyle aynı fikirde olmadığımızı anlatmamız lazım"
İsveç İslam Fedarasyonu Başkanı Tahir Akan, amacı ne olursa olsun gaddar yöntemler uygulayan
IŞİD'in bir terör örgütü olduğunu söyledi.
Bu örgütün kadın, çocuk demeden insanların canına kıydığını ve bu olaylardan sonra İsveç
toplumunun kendilerine olan bakış açısının değiştiğini ifade eden Akan, "Bunu değiştirmek için
Avrupa'da yaşayan Müslümanlara büyük görev düşüyor. Onlara IŞİD terör örgütüyle aynı fikirde
olmadığımızı anlatmamız lazım" dedi.
Müslümanın başka bir Müslümana zarar vermediği gibi başka inanç mensuplarına da saygı
göstermesi gerektiğini kaydeden Akan, "Müslüman Müslümana zarar vermez, zulüm etmez, kardeşi
olarak görür. Bizler Müslüman kardeşlerimize zarar vermeyeceğimiz gibi başka dinden olanlara da
saygı göstermemiz lazım. Onlara zarar verme hakkımız yok. IŞİD'in yarattığı depremin sarsıntısı
bütün Avrupa'da yaşayan Müslümanlara zarar veriyor" şeklinde konuştu.
Federasyon olarak bir çatı kuruluşu olduklarını belirten Akan, kendi çatıları altındaki hiçbir
kuruluştan IŞİD'e katılım olmadığını ancak yine de politikacılar ve bürokratların kendilerine yönelik
bakışlarının değiştiğini kaydetti. Akan, bu terör örgütünün faaliyetlerinin sona ermesini ve
insanların huzur ve refah içerisinde yaşamalarını ümit ettiklerini ifade etti.
Balkan ülkeleri
IŞİD saldırıları, Balkanlarda yıllardır Müslümanlarla birlikte yaşayan Hristiyan nüfusun kafasında soru
işaretleri oluşturmaya başlarken İslamofobiyi de artırıyor. Makedonya İslam Birliği (Diyanet İşleri)
Başkanı Suleyman Recepi, Suriye ve Irak'taki savaşlar bahane edilerek, İslam'ı karalama kampanyası
yürütüldüğünü söyledi.
Savaşmak üzere bölgeden Suriye ve Irak'a gidenlerin ülkelerine döndüklerinde tehlikeli
olmayacaklarına inandığını söyleyen Recepi, bu kişilere yönelik polis operasyonlarının "daha az
gösterişli" olması gerektiğini ifade etti.
Bölge ülkelerinde bu kimselere yönelik yapılan operasyonların İslam dinine ve imajına zarar
vermeden yapılması gerektiğini kaydeden Recepi, "Ancak bazı montajlar yapılıyor. Yaşananlar, bize
yönelik bazı montajların olduğunu gösteriyor. Balkanlar'da, barışı, hoşgörüyü, bir arada yaşamı
bozmak, İslam'ı kötülemek için bazı çevrelerin var olduğunu biliyoruz" ifadesini kullandı.
"İmamlara yönelik gözaltılar, İslam Birliği'ni rahatsız etti"
Kosova İslam Birliği Başkanı Naim Tırnava da Kosova İslam Birliği olarak Suriye ve Irak'ta savaşa
katılmak üzere gidenlere, "Allah adına" yapılan katliamlara karşı olduklarını söyledi.
Kosova Polisi'nin geçen hafta yaptığı operasyonda 12 imamı "Suriye ve Irak'taki savaşlar için asker
toplamak, dinler arasında nefreti körüklemek" iddiasıyla gözaltına almasını da değerlendiren
Tırnava, imamlara yönelik iddiaların doğru olmadığını söyledi.
"Adalet son sözü söyleyene kadar, imamlar suçsuzdur" diyen Tırnava, "Camiler halka açık yerlerdir.
Burada imamların verdiği vaazları herkes takip edebilir. Bu vaazların hiçbirinde Suriye ve Irak'taki
savaşlara katılmak üzere hiçbir çağrıda bulunulmamıştır" ifadesini kullandı. İmamlara yönelik
gözaltıların İslam Birliği'ni ve ülkedeki tüm Müslümanları rahatsız ettiğini ifade eden Tırnava, İslam
Birliği olarak Kosova'nın iyiliğini isteyen vatandaşlara sağduyulu ve sakin olma çağrısında
bulunduklarını kaydetti.
"İslam terörün her türlüsüne karşıdır"
Karadağ İslam Birliği Başkanı Rifat Feyziç ise kendini "İslam devleti" olarak adlandıran IŞİD'in İslam
dinini lekelediğini belirterek, IŞİD'in eylemleri nedeniyle İslamofobinin yayılmasından endişe
duyduğunu söyledi. IŞİD'in en büyük kötülüğü Müslümanlara yaptığını ifade eden Feyziç, "Her ne
kadar dünyada en büyük dikkati öldürdükleri gazeteciler çekse de onlar en fazla Müslüman
öldürdüler. Yaptıkları tüm katliamları kınıyorum" şeklinde konuştu.
Feyziç, dünya üzerinde yaklaşık 1,5 milyar Müslümanın yaşadığını, ancak son dönemde İslam dininin
sayıları on binler olan IŞİD mensuplarının eylemleri ile bağdaştırılmak istendiğini belirterek, "Onlara
İslam'a ve Müslümanlara zarar veriyor. İslam terörün her türlüsüne karşıdır" dedi. Sırbistan Müftüsü
Muhamed Yusufspahiç de IŞİD militanlarının İslam dinine ve Müslümanlara karşı savaşmak için
seçilmiş kişiler olduğunu belirterek, bunların Müslümanlara zarar verdiğini söyledi. Müslümanlara
Allah yolunda ayrılmama çağrısında bulunan Yusufspahiç, "Allah en iyileri kendi yanına alır. Bizler,
en iyi olmak için mücadele etmeliyiz" dedi.
Yunanistan'da antisemitik saldırılar azalırken, İslamofobide ciddi artış var
Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu Başkanı ve İskeçe Müftüsü Ahmet Mete, IŞİD’in
faaliyetlerinin bölgedeki İslam karşıtı çevrelerin işine geldiğini belirterek Batı Trakya Türk
toplumunun bundan muzdarip olduğunu söyledi. Bölgede Müslümanlarla bir arada yaşayan diğer
unsurların IŞİD’in terörist faaliyetlerinin Müslümanlıkla hiçbir alakası bulunmadığını çok iyi bilmekle
birlikte, Müslümanları tanımayan ve onlara farklı gözle bakanların IŞİD’in işlediği cinayetlerden
etkilendiğini belirtti. Müftü Mete, IŞİD’in İslami bir hareketi temsil etmediğini, Ortadoğu’nun yeniden dizaynı için Batı
dünyasının ürettiği bir oyun olduğunu vurgulayarak, "Bu İslam’a ve Müslümanlara yapılmış bir
oyundur. Hiçbir şekilde gerçek İslam ile alakası yoktur ve İslam’ı temsil etmez. İslam dinini bu
şekilde karalamak isteyenler de Müslüman değildir" ifadelerini kullandı.
Atina’da yayımlanan Ta Nea gazetesinin yazarlarından Damon Damianos ise AA muhabirine yaptığı
açıklamada, İslamofobinin Avrupa’da yeni bir şey olmadığını ancak IŞİD’in faaliyetlerinin Avrupa’da
İslam karşıtı hareketlerin güçlenmesine neden olduğunu belirtti. Damianos, Avrupa’da son üç yıl
içerisinde antisemitizm ve ırkçılık vakalarında azalma görülürken İslam karşıtı hareketlerde yüzde
30’a varan artış kaydedildiğini belirterek, “Bugünkü durum, Avrupa Parlamentosu’nda uç
faaliyetlerin siyasi birleşiminde güçlü bir faktör oluşturuyor. Son zamanda antisemitizm ve yabancı
düşmanlığının yerini alan İslamofobi, yeniden geri döndü ve bitmek üzere olan birçok aşırı sağ
hareketin seçim temellerini oluşturduğu görülüyor. Bu durum ayni zamanda açık ve müsamahalı
partiler içerisinde de çatlaklar oluşturuyor” dedi.
Avrupa’da İslamofobinin resmen tanınmasının henüz göreceli olarak yeni sayılabileceğini ve yakın
zamana kadar bu deyimin kullanılmasının büyük tartışmalara neden olduğunu belirten Damianos,
"Son dönemde İslam ve Müslümanlar etnik kimliklerle uyuşmayan ve etrafında sayısı gittikçe artan
siyasi faktörlerin biçimlendiği büyük bir sorun olarak algılanıyor" diye konuştu. Almanya'da 400 IŞİD'ci iddiası, 5 milyon Müslümanı etkiledi
Avrupalı Türk Demokratlar Birliği (UETD) Genel Başkanı Süleyman Çelik, İŞİD saldırıları sonrasında
Almanya’da yaşayan Müslümanların yaşadığı psikolojik baskıları ve artan İslamofobiyi AA
muhabirine değerlendirdi. Sakallı ve kafasında takke olanların IŞİD mensubuymuş gibi muamele görmesinin kabul edilemez
olduğunu ifade eden Çelik, " IŞİD bir terör örgütüdür. Bir camiye içerisinde sakallı insanlar var diye
baskın yapılıyorsa, gerçekten yanlış yoldalar. Başka yerlerde araştırma yapmaları gerekir. Bizim
içimizde de sakalı seven, sakal bırakan insanlarımız var fakat bunların radikallikle uzaktan yakından
hiçbir alakası yoktur" dedi. İslamofobininIŞİD saldırıları sonrasında arttığını anlatan Çelik, IŞİD’in
Suriye ve Irak’ta yaptığı katliamlar sonrasında İslam düşmanlığının artmaya başladığını,
ekranlardan gösterilen katliam görüntülerinin tüm Müslümanlara mal edildiğini dile getirdi.
Çelik, yaşananların tahammül edilemeyecek bir vahşet olduğunu ve Almanya’daki Hristiyan
toplumun da yaşananlara korkuyla baktığını belirterek olayın korkudan ibaret kalmayarak İslam
düşmanlığına dönüştüğünü dile getirdi. "İŞİD’in katliamlarının paralelinde buradaki camilerimiz ve iş
yerlerimize yapılan saldırılar, kundaklamalar da zamanlaması bakımından çok önemlidir. Böylelikle
içlerinde biriktirmiş olduğu korku ve nefreti sergilemiş oluyorlar" diyen Süleyman Çelik, Almanya’da
yaşayan Türk toplumuna da büyük görevler düştüğünü ve gençlere sahip çıkılması gerektiğini
vurguladı.
Avrupa Türk İslam Birliği (ATİB) Genel Başkanı İhsan Öner de Almanya’da yaşayan yaklaşık 5 milyon
Müslümanın, İŞİD’e katıldığı söylenen 400 kişiyle ilişkilindirilmesinin yanlış olacağını söyleyerek,
"Almanya’daki 5 milyon Müslüman içerisinde 400 kişinin böyle bir gruba katılıyor olması, çok küçük
bir grup olduklarını gösterir ve Müslümanların tamamının böyle gösterilmesi yanlıştır“ dedi.
Öner, IŞİD konusunun da sadece Hristiyanların veya Alman toplumunun değil, Müslümanların da
meselesi olduğunu vurguladı ve "IŞİD cani bir kuruluştur ve terör organizasyonudur. Bu nedenle biz
gençlerimizi bu konuda nasıl muhafaza ederiz sorusunu sorararak, bunun gayreti içerisindeyken,
bizlere IŞİD’e mensupmuş gözüyle bakılması veya camilerde IŞİD’e karşı mücadele veren insanlara
IŞİD’çi gözüyle bakılmasının tasvip edilebilir bir yönü olamaz. Bu ön yargılardan insanların
kurtarılması, siyasetçilerin ve medya mensuplarının görevidir" şeklinde konuştu.
Öner ayrıca IŞİD terör örgütüne Almanya’dan katılan gençler konusunda hükümet ve sorumluların
asıl soruyu kendilerine sormaları gerektiğini savundu.
Bu dökümanı orjinal adreste göster
IŞİD terörü Batıda İslamofobiyi artırdı
Download