Hasan El Benna - Risaleler Cilt 10 www.CepSitesiNet Degerli Okuyucu Bu Kitabin Txt İ Resimli Dosyadan Pdf Ye Çevrildiği İçin Malesefki Daha Fazla Düzenleme Yapilamamaktadir Kelime Hatalari Ve Eksik Yazilar Olabilmekte Hos Görünüze Sığınıyoruz HASAN ELBENNA HAKKINDA O Asrımızda islam davasının öncüsü olduğu için Hasan ElBennaya Imam ve Mürşidülam unvanları verilmiştir Başlattığı davayı yürütürken bir suikaste kurban gittiği için de şehid deniliyor Hasan ElBenna Hicri 1324 Miladi 1906 yılında Mısırın İskenderiye şehri yakınlarındaki Mahmudiye kasabasında dünyaya geldi Babasının adı Ahmed dedesinin adı Abdurrahman ElBennadır Babası ilim sahibi ve büyük muderrislerdendi Hasan elBenna ilk ve orta tahsilini kendi kasabasında yaptıktan sonra yüksek tahsil için başkent Kahireye gitti ve Kahire üniversitesinin DarulUlüm Fakültesinden mezun oldu Yüksek tahsilden soma Ismailiye şehrinde lise öğretmenliği yapmaya başladı Küçük yasta yeteri kadar din bilgisi almış çek miktarda ayet ve hadis ezberlemişti Müslümanlığını severek yapıyordu Yüksek tahsili sırasında kendini kitap okumağa vermişti Yeteri kadar islami bilgisi bulunduğu için daha çok islam ideolojisi dışındaki kitapları okuyor ve islam Bu bilgiler Zerkalinia ElAlam adlı kitabıyla Said Ramazan tevatır adlı eserindin derlenmiştir prensipleriyle mukayeseler yapıyordu İslam nizamı yanında bütün ideolojilerin sönük kaldığını gördükçe İslama daha çok sarılıyor ve onu içine sindire sindire yaşıyordu Hasan ElBenna islam dininin sahabe devrindeki yaşaniş şekline sonsuz hayranlık duyardı Islamın bugün de aynı şekilde yaşanmasını müslümanların o temiz ve berrak hayata tekrar kavuşmasını isterdi O hayata görüldüğü takdirde islam aleminin maddi ve manevi bütün problemlerinin çözüleceğine sonsuz inancı vardı lslamı iyi bilen herkesin bu inancı taşıyacağını söylerdi Müslüman olup ta bu inançtan mahrum yaşayan kimselerin islam dinini iyi öğrenmemiş olduklarını ve bu yüzden o inanca eremediklerin sık sık tekrarlardı Bu yönleriyle Onları mazur görmeye çalışarak lslamı birbirimize öğretmeliyiz Felaketler cehaletlerden doğar Her şeyden önce mukaddes dinimizi iyi öğrenmeye öğretmeye ve toplum olarak onu yaşamaya mecburuz derdi İmam Hasan ElBenna inandığı islam davasını gerçek Müslümanlara açmak ve aynı istikamette onları biraraya getirmek istiyordu Bunun için de halka inmek ve işe henüz bozulmamış olan halk tabakasından başlamak gerekiyordu ismailiyede öğretmenlik yaparken bu fikrini ilk defa kültürlü ve dindar olan yakın arkadaşlarına açtı Onları ikna etti Fikir birliğine vardılar Birlikte kahvelere gidiyorlar kahvede vakit öldüren muslümanlara son derece hoşgörü içinde sokuluyorlar onlarla tatlı tatlı sohbetler yapıyorlar ve günün birinde birkaçını alıp namaza götürmeye muvaffak oluyorlardı Sonra onlar da islamı ve müslümanların gerçek görevini daha iyi öğreniyor ve dava kervanına katılıyorlardı Böylece adetleri çoğaldı 1929 yılında merkezi ismailiyede olmak üzere ihvanı Müslimin Müslüman Kardeşler adlı malum teşkilatı kurdular Hasan ElBenna 23 yaşındaydı Teşkilata başkan seçildi Kendisine Mürşidülam unvanı verildi Artık şehir şehir köyköy kasaba kasaba dolaşarak konferanslar veriyorlar sohbetler yapıyorlar ve islam davasının önemini müslumanlar arasında yaymaya çalışıyorlardı Her gittikleri yerde teşkilatın bir şubesi açıldı Teşkilat her gün biraz daha genişliyordu Müslümanların kızlarını dini terbiyeyle yetiştirmek ve kadınları da bu davaya katmak için İsmailiyede bir de Müslüman Anneler Enstitüsü kuruldu Bu arada Hasan ElBennanın öğretmenlik görevi Kahireye nakledildi Dolayisiyle teşkilatın genel merkezi de Kahireye getirildi Müslüman Kardeşlerin son derece ihlas ve samimiyetle başlattıkları bu dava Kahirede büyük bir sevgiyle karşılandı Teşkilat çemberinin gün geçtikçe genişlemesi o gün için Mısırın sömürge gibi kullanan İngilterenin dikkatini çekmeye başlamıştı lhvanı Müslimin Teşkilatı islamın iyi öğrenilmesine toplum dertlerinin islam prensipleriyle tedavi edilmesine çok önem veriyordu Mısırın bir çok yerinde enstitüler okullar hastahaneler ve talim terbiye yerleri açtı Kahirede günlük lhvanı Müslimin gazetesi çıkarılıyordu Bu gazete Mürşidülam Hasan elBennanın minberi sayılıyordu Teşkilat gün geçtikçe genişledi ve Mısırın sınırlarını da aşarak bir çok arap ülkelerinde şubeler açıldı İslam aleminde en kuvvetli teşkilat haline geldi O tarihlerde Mısır krallıkla idare ediliyordu Kral ve Mısır hükümeti bu teşkilatın devamlı büyümesi karşısında endişe duymağa başladı Müslümanların islam prensiplerine bağlanarak birlik haline gelmesi İngiltere Fransa Amerika gibi batılı ülkeleri daha çok düşündürüyordu İslam alemi gerçek manada Kurana sarılıp tek kuvvet haline gelirse dünya stratejisi ters dönecekti özellikle İngiltere bu teşkilatın dağıtılması için Mısır hükümetine baskı yapmağa başladı Hükümet teşkilatın faaliyetlerini engelliyor ve kapatmak için bahaneler arıyordu Kapatmak mümkün olmadı Fakat büyük lider Hasan elBenna 1949 yılı Şubat Ayında tertiplenen bir suikastla şehid edildi Şehid olduğunda henüz 43 yaşını doldurmamıştı Seyyid Kutuplar Muhammed Kutuplar Şeyh Fergaliler Abdulkadir Udehier Said Ramazanlar ve daha yüzlerce islam mücahidi onun manevi medresesinde yetiştiler Bu yolda şehid olan bütün mücahitlere Hak Tealadan sonsuz rahmetler diler hayatta olanlara ise muvaffakiyetler niyaz ederiz MÜSLÜMAN KARDEŞLER CAMİİNİN AÇILIŞI Her türlü engellemelere rağmen Allah Taaanın izni ile caminin inşaatı tamamlandı. Hatırladığıma göre 1348 ramazanın onyedisinde yatsı namazında ibadete açıldı. O günün seçilmesinde maksat Eedir savaşı ve Kuran-ı Kerimin nazil olduğu tarihe tesadüf ettirmekti. Eğer Allaha ve hak ile batılın ayrıldığı ve ileri topluluğun karşılaştığı gün (Bedir Savaşı) kulumuza indirdiğimiz ayetlere inanıyorsanız bilin ki harpte ele geçirdiğiniz çeylerin beşte biri Allahın Peygamberin akrabaların öksüzlerin yoksulların ve yolcunundur Ramazanda hem hak ile batılı ayıran Kuran indirilmiş hem de iki topluluğun karşılaştığı gün (Bedir) Savaşı vuku bulmuştur. Caminin açılışı muhteşem oldu. İsmailiye ve Şub-rahitteki kardeşlerimizi de davet ettik.. Kardeşler layık olmayanların öne geçmesini önlemek için ilk imam olmam ve açılışı benim yapmam hususunda israr ediyorlardı. Ancak Mahmudiye şubemizin başkanı Ahmet es-Sukkeri ileri giderek kapıdaki kurdeleyi kesti. Böylece kötü niyete sahib olanlara layık oldukları dersi vermiş oldu. Ben de işbaşında büyük yardımı olan ve tamamlanması için büyük çaba harcayan Hamit Askeriyeyi mihraba geçirdim. Bu hayırlı teşebbüsün tamamlanması bizden başka cami yaptırmak isteyenlere bir örnek oldu. H. Yusuf ve Ferec ailesi çok lüzumlu olan bir semtte bir cami inşaatına başladılar. İhvansda ikinci bir cami inşa- sına başladı. Her iki cami de ayni günde tamamlandı. H. Yusuf camiinin açılışına davet edildik. H. Yusuf önce kendi camiinin açılışında israr ediyordu. Günlerden cuma idi. Öğle namazında H. Yusuf un camiini yatsıda da ihvanın camiini açtık. Böylece bir günde iki cami ibadete açılmış oldu. Muhammed Cadında gayreti harekete geçti. Kentin bir mahalesinde bir cami inşasına başlayıp büyük bir ihtiyaca cevap verdi. Bu cami de Allahın inayeti ile tamamlandı. H. Mustafa da daha önce yaptırdığı camiyi genişletme inşaatına başladı. Caminin alanını genişletti ve bazı değişiklikler yaptı. Böylece Müslüman Kardeşlerin camisi bu güzel kentte hayırlı bir işe başlangıç oldu. SIDKI PAŞA SİNAYI ZİYARET EDİYOR Bu esnada Başbakan Sıdkı Paşa Sinayı ziyaret etmek istiyor mahalli idare kendisini karşılamak için hazırlanıyordu. Vali ve emniyet görevlileri karşılama konuşmasını kimin yapacağı konusunu mü- zakere ederken yaramazın biri beni tavsiye edip Bir devlet memuru olan Hasan hoca bu görevi en iyi şekilde yerine getirebilir diyor. Emniyet müdürü Sabır Tantavi ve bazı il yetkilileri beni emniyete çağırıp durumu bildirdiklerinde çok sinirlendim. Kendilerine Şu anda istifamı veriyorum. Eğer devlet memurunu başkalarının iradesi ile hareket eden bir alet kabul ediyorsanız bu bana da bağlı bulunduğum Maarif Bakanlığına da ters düşer. Kendimi böyle bir duruma düşürmem mümkün değildir. Bakanlıkla aramızdaki anlaşma sadece eğitim ve öğretimle ilgili görevimi tam olarak yerine getirmemden ibarettir. Anlaşmada hükümet başkanlarına konuşma yapacaksın diye bir madde yoktur. Bu israr karşısında başka bir konuşmacı bulmak mecburiyetinde kaldılar. KANAL ŞİRKETİNİN HEDİYESİ Cami tamamlanmadan önce paralarımız bitmek üzere idi. Daha okul binasının inşaatı için büyük meblağlara ihtiyaç vardı. Bu arada kanal şirketinin müdürü (Baron Di) sekreteri ile birlikte geçerken bind-yı görmüş bina hakkında bazı kısa malumat aldıktan sonra yoluna devam etmiş. Bir gün okulda iken bir şirket görevlisi gelip şirket müdürünün beni yazıhanesinde beklediğini söyledi. Müdürün yazıhanesine gittim. Ve tercüman aracılığı ile Binayı gördüğünü bir miktar mali yardım yapmak istediklerini bunun için inşaatın plan ve projesini istediğini bildirdi. Okula döndükten sonra istediği dokümanı kendisine gönderdim. Üzerinden bir kaç ay geçtikten sonra tekrar yazıhanesine davet edildim. Yazıhanesine gittiğimde beni selamladıktan sonra şirketin 500 pound yardım yapmak istediğini söyledi. Kendisine gösterdiği ilgiden dolayı teşekkür ettikten sonra ayrılan paranın çok az olduğunu oysa şirketin bir kilisenin yapımı için 500.000 pound (yarım milyon) harcadığını anlattım. Bu görüşlerime katıldığını ancak şirketin buna karar verdiğini kararın bir daha değişmesinin mümkün olmadığını belirtti. Bu meblağı almamı rica etti. İlerde bir şey yapmak için elinden geleni yapacağını söyledi. Kendisine parayı almaya yetkili olmadığımı muhasebe işleri ile görevli Muhammed Hüseyinin gelip parayı alabileceğini anlattım. Nitekim Muhammed Hüseyin şirkete gidip parayı teslim aldı. YANLIŞ ANLAMA Şirketten para aldığımız duyulunca yaygaracılar kıyameti kopardılar. Dedikodular her tarafı sardı. Müslüman Kardeşler gayri müslimlerin yardımı ile cami yapıyor diyorlardı. Yanlış iddialarını bilen ve bilmeyenlerin fetvalariyle kuvvetlendiriyorlardı. Gayri müslümlerin malı ile yapılan camide nasıl namaz kılınır? diyorlardı. Biz de bu yaygaranın etkisini ortadan kaldırmak için söylenenlerin safsata olduğunu bu malın bizim malımız kanalın bizim kanalımız toprağın bizim toprağımız olduğunu şirkette bulunan yabancıların birer zorbadan ibaret olduklarını ve bu kişilerden alınan malın caminin inşaatında kullanılmadığını Allahın izni ile cami bittikten sonra paranın alındığını ve bu paranın sadece okulun inşaatında kullanıldığını anlattık. Böylece yayılan ateşi söndürmüş olduk. Allahın yarattıklarında çeşitli tasar rufu vardır. HİRA İSLAM OKULU Allah Taalanın izniyle caminin üzerindeki okulumuzun inşaatı da tamamlandı. O sıralarda oenim örnek eğitim ve eğitimciler konusundaki bilgierim daha taze idi. Postalozzinin ve Fervilin okulları Hir-bat ve Bentsorinin öğretim metodu hala zihnimdeki tazeliğini koruyordu. Ancak bizim okul İslamın emellerine ve meyillerine uygun olması itibarı ile onlardan değişik olacaktı. Bundan dolayı okulun^ yapımı tamam olur olmaz adını HİRA İSLAM OKULU koyduk. Talebelerin kıyafetinde de yerli fistan ve üzerinde bir pardesü fes ve özel bir ayakkabıyı şart koştuk. Ders saatlerini de namaz vakitlerine göre ayarladık. Birinci kısım dersler öğleden önce bitiyordu. Böylece bütün talebeler öğle namazını camide cemaatle kılabilme imkanına sahib oluyordu öğle yemeğini yedikten sonra ikinci kısım dersler başlıyor ve ikindi namazına kadar devam ediyordu. İkindi namazı da cemaatla kılınıyordu. Okulun programı üç kısımdan ibaretti Birinci kısım Çocukları Ezher ve diğer dini okullara- hazırlamak İçin ilk okul programlan uygulanıyordu. ikinci kısım Sabah ilk okul programları uygulanıyordu. Öğleden sonra da kardeşlerimizin sahibi oldukları atölyelere gidip sanat öğreniyorlardı. Kardeşlerimiz okulun özel nizamına uygun olarak bu talebelere sanat öğretmeyi taahhüt etmişlerdi. Üçüncü kısım Talebeleri devlet liselerine hazırlamak için orta okul programları uygulanıyordu. Talebelerden okuiun giderleri için bir miktar para -ahnıyordu. Bunun yanında parasız olarak kabul edilen fakir talebelerin sayısı da gittikçe artıyordu. Ayrıca okul bir çok ehliyetli öğretmene sahip olmuştu. HİRA İSLAM OKULUna rağbet çok arttı. Bu okulun metodu en modern eğitim nazariyelerine ayak uyduracak şekilde yenilendi. Bir çok dersler açık havada İsmailiyenin bahçelerinde veriliyordu. Hece harfleri ve hesap problemleri toprağın üzerine yazılıyordu. Talebeler kalblerinden geçen hatıra yorgunluk ve bezginliklerini hocalarına açıkça söyleye-biliyorlardı. Talebe ile hoca arasında uyum ve yardımlaşma en mükemmel şeklini almıştı. İsmailiye gençleri okulun üzerlerindeki oiumlu etkisini hocaları ile aralarındaki karşılıklı saygı ve sevginin tadını hala anlatıyorlar. Ben İsmailiyeden ayrıldıktan sonra okul bu örnek durumundan ayrılıp orta okul durumuna gelmiş. Zaten Marif bakanlığı ta başlangıçtan beri bu okuldaki tedrisatı engellemek istiyordu. Allaha çok şükür bir müddet sonra yine eski haline döndü. Günlük ders programlarında boş ders saati olduğu zaman hemen okula gider talebelere konferans verirdim. Gerek ders esnasında gerek ders bittikten sonra hocalara uzun talimatlarda bulunurdum. Bir çoklarının dersleri hazırlamalarına iştirak ederdim. Bazen dersler bittikten sonra talebelerin hepsini okulun bahçesine çıkarır kendileri ile iki saat kadar meşgul olurdum. Bahçede gezerken sual sorma gezip dolaşma oyun oynama ve şaka yapma gibi hususlarda kendilerine tam bir serbestlik tanırdım. Bunları yaparlarken kendilerine eşlik ederdim. Bu yüzden birçokları özel durumlarını bana rahatlıkla anlatıyorlardı. Ben onlara birer evlat onlar bana bir baba veya abi gözü ile bakıyorlardı. Öğretmenlerin de aynı duyguyu paylaşmalarını kendilerini bir düşüncenin davetçileri ve bir neslin mimarları saymaları için elimden geleni yapıyordum. Bu gayretlerim bir çok öğretmende meyvesini veriyor bazılarının nazarında ise hiç bir şey ifade etmiyordu. Toplumumuzun gösteriş ile değil ruhu ile rekabetle değil vicdanı ile çalışanlara ne kadar ihtiyacı vardır? Kalbler Allahın elindedir. İstediği gibi tascrruf eder. MUHAMMED SAİT el URFİ HİRA İSLAM OKULU. Bu ismin mucidinin Direzorlu değerli alim ve mucahid kardeşlerimizden Muhammed Said olduğunu da bu münasebetle hatırlatmış olayım. Bu zat bir zamanlar Suriye Millet Meclisinin değerli bir üyesi idi. Fransız işgaline karşı baş kaldırmıştı. Fransızlar mallarına ve kitaplarına el koymuş ve kendisini Mısıra sürgün etmişlerdi. Mısıra gelip Kale semtinde mütevazi bir oda kiralamıştı. Kendisi ile tanıştığımda dini bütün görüşleri kuvvetli ilmi geniş yiğit azimli alim doktor subay abid bir zat olduğunu öğrenmiştim. Bir çok değerli ilim adamlarından ders almış Türk ordusuna katılmış ve subay rütbesine yükselmişti. Ayrıca bir edebiyatçı ve tarihçi olup sözü ve sohbeti tatlı ve hazır cevaptı. Bu zatın sohbetinden çok istifade etmiştik. İsmailiyeyi ziyaret edip bir kaç gününü bizimle geçirmişti. Beraber geçirdiğim günler en mutlu günlerim olmuştu. Okulu yapmaya teşebbüs ettiğimiz zaman ona bir isim arıyorduk. Bu konuda Said Hoca şöyle dedi İsmailiye bir davet memleketi olmuştur. Bu okul da davetin ilk inşa ettiği bir okuldur. Davet Kuran daveti Kuranda ilk defa HİRAda nazil olduğuna göre bu okulun adı HİRA olmalıdır. Said el Urfi Hoca gece sadece dört saat uyurdu. Şafak atmazdan önce kalkar kapılarımızı çalarak Kalkın. Bu hayattan sonra uzun bir uyku vardır derdi. Hepimiz kalkar namaz kılar Allah.miza hamdu sena ederdik. Ayrıca bu hareketinden dolayı kendisine teşekkür ederdik. Bana İsim ver kardeşim isim ver derdi. Ne isim vereyim Said kardeş dediğim de Kardeşlerine dostlarına ve müesseselerine isim ver. Birisine Sen Ebu Bekire diğerine Sen de Ömere benziyorsun de. Bu hareket onlara dini gayret verir ve güzel örneklere uymaya sevk eder. derdi. İnsanların dilinden kurtulmalıyız derdim. Sana ne insanlardan Sen Allahla beraber ol. Faydalı olan şeyleri yap. Müesseselerinde erkekler için olanlara HİRA ERKEK İSLAM OKULU kızlar için olana MÜMİNLERİN ANNELER OKULU de. Toplantı yerinize Hendek Lokali adını ver... Böylece bu isimlerin hatıralarını gönüllere yerleştirmiş olursun derdi. Devamlı bana şöyle derdi İbadette kusur edenleri bazı küçük günahlara irtikab edenleri Allahtan korktuklarını nizama saygılı olduklarını biliyorsan Haset ordusuna kabul etmekte tereddüt etme. Çünkü böyle kimseler mutlaka tevbe ederler. Davet bir hastahane olup onun tedavi eden doktorları ve şifa isteyen hastaları vardır. Bu kimselerin yüzüne kapıyı kapama. Aksine onları her türlü vasıtalarla davete çekmeye çalış. İlk davetin görevi de budur. Fakat sakın şu İki sınıftan olan kimseyi davetin saflarına katma 1) İnancı olmayan dinsiz. Bu kimse ne kadar iyi olduğunu izhar etse de İnanç yönünden sizden uzaktır. İnançsız kimseden ne umarsınız? 2) Nizam tanımayan itaat etmeyen solih kimse Bu kişi tek başına daha faydalı olur. Cemaate karışırsa iyiliği onların gönlünü kazanır fakat nizama uymamakla da dağılmalarına sebep olur. Şayet bu gibilerden uzaktan istifade edebilirsen et. Çünkü böy-lesini cemaate alırsan düzeni bozar. Herkes evham ipine sarılmıştır. Müminlere gerçekleri sadece iman açıklar. Bu yüzden zayıf düş-seler de zafer yine onlarındır. İmansızlar kuvvetli olsalar da hezimet onlarındır. İman hayatta çalışanların en büyük silahıdır. Bazen de şöyle derdi Ben dünyanın bazı hususlarda insana yönelip bazı hususlarda da sırt çevireceğine inanmıyorum. Dünya bir kimseye yönelirse her şey de onunla beraber yönelir. Hırsız bile senden çaldığı şeyi yoldan geçerken getirip sana teslim eder. Şayet sırt çevirirse her şey sırt çevirir. Hatta emrine amade olan merkebin bile hiç yapmadığını sana yapar. Ben Mısıra iki defa geldim. Birinde Direzorun tanınmış şahsiyeti ve alimi Muhammed Said el Urfi bey olarak memleketinizin ileri gelenleri beni ta istasyonda karşıladılar. O zaman çok utanmıştım. İkinci gelişimde Fransızlar tarafından sürgün edilmiş malından servetinden ve kuvvetinden tecrit edilmiş Muhammed Said olarak geldim. Ne beni bir bekleyen ne de bir kelime konuşan vardı. Yine cok utandım. Oysa bu sefer bana teselli verecek birine her zamankinden daha fazla ihtiyacım vardı. Fakat Allah bana Müslüman Kardeşlerle tanışmayı nasip eyledi. En büyük teselliyi bu cemaatin arasında buldum. Said Hoca Mısırda kaldığı müddet içinde kitap tashihi ile meşgul oldu elinin emeğini yiyordu. Hiç kimseden yardım veya hediye kabu etmezdi. Cömert idi. Evindeki herşey kardeşleri ve dostları içindi. Bir müddet sonra Suriyeye dönmüş ve yine Di-rezor millet vekili seçilmişti. Millet vekili olarak Filistin sorununu müzakere etmek için toplanan Parlamentolar toplantısına katılmak üzere Mısıra geldi. Çantasını otelde bıraktıktan sonra hemen .Müslüman Kardeşlerin merkezine geldi. Resmi toplantılarda he-yetie beraber olur boş vakitlerini ise bizimle geçirirdi. Allah (c.c.) rahmet etsin... İSMAİLİYENİN DIŞINDA DAVET İsmailiyeye 15 km. mesafede İngiliz askeri üssünün gerisinde Ebu Suveyr kasabası vardı. Orada oturanların çoğu üslerde çalışan işçilerdi. Bunların yanında bazı tüccar ve çftçiler de vardı. Cemiyetin bir şubesini açmak için araştırma yapmak üzere Ebu Suveyre gittim. Kahvelerde yollarda ve dükkanlarda dolaşıp insanlarının yüzlerini tedkik etmeye çalıştım. Bu arada Mubammed el-Ac-rudinin (r.h.) dükkanı dikkatimi çekti. Onu müşterilerle konuşurken dinlediğimde hayırlı bir insan olduğunu anladım. Kendisine ve müşterilere selam verip oturdum. Kendimi takdim ettikten sonra buraya niçin geldiğimi anlattım Davetin zorluğunu yüklenecek hayırlı bir insan olduğunuzu anladım dedim. Konuşmalarım hem dükkan sahibinin hem de oturanların dikkatini şu hususlara çekmişti İslamın hedefleri ve hükümleri yücedir. Bu günün toplumu fesat şer ve kötülük içinde kıvranmaktadır. Bunlcrın hepsi İslamın hükümlerini terk etmemizden doğmuştur. Bu durumu düzeltmek için davet etmemiz farzdır. Aksi takdirde İyiliği emr kötülüğü nehy prensibini yerine getirmediğimizden dolayı günahkar oluruz. Ferdi çalışmalar yeterli değildir. Mutlaka bu düşünceyi destekleyecek bir kamuoyu ve her yerde teşekkül edecek büyük bir cemaate ihtiyacımız vardır. Dükkan sahibi ve yanındakiler konuşmamı büyük bir dikkatle dinliyorlardı. Başlangıçta kendilerini bir hayır cemiyeti kurmaya çağırdığımı veya sadece vaz etmek istediğimi sandılar. Bu yüzden dükkan sn-fibi beni öğle yemeğine davet etti. Özür dileyip ayrılmak istedim. Fakat camice veya namazgahtc bir vaz etmem hususunda İsrar etti. Kahvede konuşmayı teroih ettiğimi kendisine söyledim. Kahveye toplanan insanlar duydukları ve gördükleri karşısında hayret etmişlerdi. Genç bir öğretmenin kahvede dini vaz etmesi üstelik ne bir imam ne de tarikat şeyhi olmaması gariplerine gitmişti. Konuşmam çok hoşlarına gitmiş olacak ki tekrar gelmemi istediler. Nitekim isteklerini yerine getirdim. Bir kaç defa ziyaret ettikten sonra. Ahmet Du-sukinin evinde toplanıp Müslüman Kardeşlerin bir şubesini Ebu Suveyrde açtık. Fakat bu küçük köyde de kin ve çekememezlik bizi rahat bırakmadı. Benim orda bulunmcmam De-suki Efendinin de alim olmaması üstelik ticaretle meşgul olması dedikoduların önüne geçmemizi engelliyordu. Desuki efendi çaresizlik içine düşünce cemaat dağılma noktasına gelmişti. Bu durum karşısında oraya gidip onları tekrar biraraya getirmek mecburiyetinde kaldım. Nihayet daveti iyi anlayan ve sık sık Ismailiyeye gelip beni ziyaret eden kardeşler Davetin ağır yükünü yüklenebilecek ilkokul müdürü Abdullah Bedeviyi salık verdiler. Okul müdürü olma yanında alim bir kişi olduğunu evinde olsun namazgahta olsun devamlı insanlara vaz ettiğini herkesin takdir ve sevgisini kazandığını okuldaki dersler bittikten sonra Davete ayıracak çok vakti olduğunu söylediler. Çok sevindim. Hemen yola çıktım ve gidip müdürle görüştüm. Allahıma şükürler olsun ki onun söylediklerinden de üstün bir zat olduğunu gördüm. En hoşuma giden tarafı da kültürü kuvvetli şahsiyeti ve ölçülü düşüncesi oldu. Durumu kendisine açtığım zaman kabul etmede tereddüt etti. Sonra birlikte çalışacakları kendisini seven öğretmen ve diğer kişileri seçme hususunda serbest olmak şartıyla kabul ettiğini bildirdi. İstediklerini kabul ettim. Elini kolunu sıvayıp işe başladı. Allahın levfiki ile o köyde kuvvetli bir şube tesis etti. CAMİ O zaman köyde sadece Herun camii vardı. Namaz kılanlara dar geliyordu. Bir de namazgah vardı. Ancak Cuma namazı kılmaya elverişli değildi. Şeyh İbrahim Harisin yaptırmakta olduğu cami ise köye uzak olduğu için ibadet yapılamıyordu. Abdullah kardeşimiz orasının Müslüman Kardeşlerin merkezi yapılması için İbrahim beyle konuştu. İbrahim bey bu isteği kabul ettikten sonra Müslüman Kardeşler caminin tamirine başladılar. Şu anda orası büyük bir cami lokal ve önünde geniş bir bahçe olduğu halde hizmet görmektedir. Yaz tatilerinde isti-rahatgah oluyor toplantılar yapılıyor konferanslar veriliyor. Orası nur ve hidayet saçan faydalı bir müessese olma niteliğini hala devam ettiriyor. Bu bölgede Davetin daha da kuvvetlenmesi için uzun müddet Ezher de okuyan Kuran-i Kerimi çok iyi ezberleyen sonra İsmailiyeye gelip Müslüman Kardeşler-in safına katılan hutbe okuma namaz kıldırma vazifelerini mükemmel şekilde yerine getiren İyd el-Fz-herbyi camide imam hatip vaiz ve şubede katiplik yapmakla görevlendirdik. Ancak maaşını İsmcrliyeden alacaktı. Çünkü İsmailiye davetin merkezi sayılıyordu. Ebu Suveyr ise daha yeni idi. Buradaki insanlardan para almak pek hoşlarına gitmezdi. Davet konusunda Allahın kanunu budur. İman henüz knlb-lerine iyi yerleşmemiş insanlardan para istenilse mutlaka cimrilik yaparlar. İman kalblerine yerleşt.k-ten sonra nefsini ve canını feda etmekten çekinmezler. İyd hocanın Ebu Suveyrde bulunması Abdullah Selim başkanlığındaki şube mensuplarına bir huzur getirdi. PORTSAİTDE DAVET Ahmet el Mısri onsekiz yaşında bir gençti. Port-saitte oturuyordu. Bazı işleri için İsmailiyede kalıyordu. Müslüman Kardeşlerin merkezine gelip verilen konferansları dinliyordu. Çok kalmadan biat edip Müslüman Kardeşlerin safına katıldı ve Daveti en iyi anlayanlardan biri oldu. İsmailiyedeki görevi bittikten sonra memleketi olan Portsaite döndü ve daveti de beraberinde götürdü. Davet canlı ve mübarek bir tohum gibidir. Nereye ekersen ek hemen meyve verir. Güzel bir kelime kökü sabit dalları göklerde olan bir ağaca benzer. Bu ağaç Rabbinin izni ile her zaman meyve verir. (2) Ahmet el Mısrinin etrafına Portsaitin iyi kalbll gençlerinden bir grup toplanmış ve davetten büyük ölçüde etkilenmişlerdi. Ahmet kardeşimiz kuvvetli bir şahsiyete ve derin bir imana sahipti. Davet yolunda her türlü fedakarlığa hazırdı. Davete olan samimiyeti bir çok gençleri etrafında toplamasında en büyük amil olmuştu. Ahmet bu gençlerle Portsaitteki evlerin birinde yatsı namazından sonra toplanıp aralarındaki bağı daha da kuvvetlendiriyorlardı. Ayrıog yeni davetin durumunu müzakere ediyorlardı. Bir ara beni davet ettiler. Davetlerini memnuniyetle kabul ettim. Toplandıkları mütevazı evde Ya Allahın emri hakim olur ya da ölünceye kadar davet yolunda savaşırız diyerek söz verdik. Bu biatten sonra kardeşler kendilerine has bir yerlerinin olmasını istiyorlardı. Sonunda bu arzuları gerçekleşti. Minye caddesinde bir yer tuttular. Ancak aralarında topladıkları para bu yerin giderlerini karşılamaya yetmiyordu. Kardeşlerimizin uydukları bir prensip vardı Davete inanıp onun yolunda her türlü fedakarlığa hazır olmayan halktan para almazlardı. Çünkü onların görevi cepieri değil kalbleri feth etmekti. Davetin merkezi olan İsmailiye Portsaitli kardeşlerinin aidatlarının karşılayamadığı giderleri karşılayacaktı. Kardeşler teşekkülerini tamamladıktan sonra. Davetlerini halka açıklamak istediler. Muharrem ayını da fırsat bilerek merkezlerinin önüne çadırlar kurdular. Hicret konusunda konuşmalar yaptılar. Port-sait halkı ilmi ve alimi Resulullahın sireti ve hatıraları hakkındaki konuşmaları çok severlerdi. Bu yüzden davet ve davetçileri daha iyi tanımadıkları halde toplantıya koşuyorlardı. Müslüman KardeşlePin ilk töreni olmasına rağmen şahane bir topluluk meydana geldi. Törenin yapıldığı gün bademciklerim iltihap landığı için Portsaite gitmem imkansızlaştı. Okulun doktoru Mahmut Sadık bey halimi görünce Bu halinle Portsaite gider konuşursan büyük bir cinayet işlemiş olursun. Zaten konuşabileceğini de sanmıyorum dedi. Ne olursa olsun gitmekte ısrarlıydım. Trenden inip İhvansın merkezine gittim. Akşam namazını oturarak kıldım. Namazı kıldıktan sonra kendimi garip bir ruh haleti içinde buldum. Portsaitli kardeşlerimin tören için ne kadar sevinç içinde olduklarını törene büyük ümit bağladıklarını tütün güçlerini davete harcadıklarını bir de benirr kcm.-şamadığımı düşündükçe çok üzülüyordum. Düşünürken de ağlıyordum. Yatsı namazına kadar derin bir teessürle Allah Taalaya yalvardım. Sonra kendimde biaz dinçlik hissettim ve yatsı namazını ayakta kil-cım. Tören Kuran-ı Kerim okunarak açıldı. Konuş-rrek için ayağa kalktığımda bir anda kendimde tam bir şifa hissettim. Sesimde de acaip bir açılma meydana geldi. Hem içerdekiler hem de dışardakiler sesimi rahatlıkla işitiyorlardı. Tören istenilen şekilde sena erdi. Zannederim konuşmam iki saat kader sürdü Allahın lutfu-keremine şükürler olsun ki her sene yakalandığım bu hastalığa daha sonra hiç yakalanmadım. Bunun Portsaitteki kardeşlerin davetlerinde samimi olduklarının ve insanlara tebliğ etmek için ellerinden geleni yaptıklarının bir bereketi olduğuna inanıyorum. Portsaitte davet hızla zaferden zafere ilerleyerek devam ediyordu. Burada kardeşler dört tane sağlam şubeye ve bir spor sahasına kavuşmuşlardı. Davet birçok imanlı mücahit ve samimi gençleri bünyesinde toplamıştı. KÜÇÜK DENİZ BÖLGESİNDE DAVET Portsait toplantılarından birine Küçük Deniz kasabasından bir heyet katıldı. Sırf törene katılmak ve konferansları dinlemek için gelmişlerdi. Yapılan konuşmaları dinleyip memleketlerine döndüklerinde davetin hedef ve gayelerini aralarında tartışmışlar nihayet bölgelerinde bu davetin mesuliyetini yüklenecek durumda oldukları kanaatine varmışlardı. Çok geçmeden Ezher mezunu Mustafa el-Teyr hocanın başkanlığında Müslüman Kardeşlerin bir şubesinin açıldığını arka arkaya yazdıkları mektuplarla bize bildirdiler. Daha sonra Cemaliye ve Menzile de birer şube açıldı. Böylece Davet bölgeye istenilen seviyede yerleşmiş oldu. İsmailiyede ki son günlerimde Portsaite giderken bu şubeleri ziyaret ettim. Bu ziyaretim büyük bir hayır ve bereket oldu. Çünkü bu ziyaret davet mensuplarının ruhunda başarı umudunu artırdı. Menzi-eye geldiğimde beni karşılayan kıymetli kardeşlerimin yüzlerindeki gülümsemeler dikkatimi çekti. Karşılayanlar arasında değerli ilim adarnları kasabanın ileri gelenleri ve bir çok imanlı kimseler vardı. Hepsinin yüzünde de bu manalı gülümseme kendini hissettiriyordu. Yanımızda bulunan Mustafa et-Teyre Bu gülümsemenin manası nedir? dedim Beklemedikleri bir durumla karşılaşmalarıdır dedi. Ve devam etti Bunlar senin cüsseli ve yaşlı bir şeyh olduğunu zannediyorlardı. Bir de baktılar ki karşılarında 25 yaşını tamamlamamış bir genç duruyor. Şimdi onları sakinleştirmek ve ikna etmek için büyük çaba harcamak bize düşüyor dedi. Kardeşim tevfik ve taktir Allahtandır. Allem bir hayır murad ettiği zaman onu devam ettirir. Kişi dili ile kalbi arasındadır. Müminin kalbi Rahmanın parmakları arasındadır dedim. Akşam özel olarak kurulan bir çadırda konuşma yaptım. Konuşmam bittikten sonra gelip bana duygularını aktardılar Biz dış görünüşü ağır basan birini beklerken bir haberci ile karşılaştık dediler. Bu da Allahın bir lutfudur. Daha sonra bu bölgeye bir çok ziyaretlerim oldu. Şubelerimiz hızla yayılmaya başladı. Davet herkesin sevdiği ve yardım ettiği bir düşünce halini aldı. SUVEYŞDE DAVET Şeyh Muhammed et-Ticani ve diğer öğretmen arkadaşları ziyaret etmek için Süveyşe uğradım. Değerli üstad Muhammed Ebu es-Suud Süveyşin seri kadısı idi. Orada güzel bir ilmi ve ameli hareket meydana getirmişti. Etrafına topladığı ilim adamları ile hem ders mutaala ediyor hem de halka vaz ve nasihat ediyordu. Garip camiindeki meclisine gittim. Mecliste bulunan imam ve ilim adamlarına davet hakkında bilgi verdim. Bu arada Muhammed el Hadi ve Muhammed Hasan ile ayak üstü konuştum. Davete karşı büyük istidatlarının olduğunu hissettim. İkinci defa Süveyşe davet edildiğimde bu iki arkadaşla tekrar görüştüm. Ve beraberce bir şube açtık. Açtığımız bu şube daha sonra bölgede bir çok şubelerin açılmasına vesile oldu. Bu arada Hasan efendinin evinin önündeki hasırın üzerinde oturup çeşitli ilmi konularda münakaşa ettiğimizi ve karşılıklı sorular sorduğumuzu hiç unutamıyorum. Üstad Abdulhafız şu ayeti Kerimenin manasını anlamadığını söyledi. Ayette Süleyman (as.) şöyle d iyottu Rabbim beni bağışla ve bana benden sonra hiç kimseye nasib olmayacak bir mülk ver. (3) Üstad Abdulhafız şöyle diyordu Bağışlama istemek bir suçluluk duygusunun mahsulüdür. Mülk İstemek ise bir memnuniyet ifadesidir. Bu iki istek aynı anda bir kişiden nasıl gelebilir? Bu soruya cevabım şöyle oldu Süleyman (a.s.) Bu gece bütün karılarımı dolaşacağım. Böylece her biri bir çocuk doğuracak sonunda mülküm genişleyecek ve kuvvetim artacaktın demişti. Fakat bu dolaşmadan sonra sadece bir tanesi hamile kalmış o da noksan doğurmuştu işte o zaman Süleyman (a.s.) mülkünün genişlemesini çocukların çoğalmasına bağladığını oysa mülk Allahın bir hibesi olup dilediğine vereceğini hatırladı. İşte o zaman Allahtan bağışlanmasını ve vasıtasız bir mülk istedi.. Şüphesiz sen vehhabsın dedi. Burada Onun mülk istemesi imtihanına sebeb olan duygudan kurtulduğunun bir tekidi oldu. Bu cevap herkesin hoşuna gitmişti. Aramızdaki bu ilmi münakaşa üzerimize sabah rüzgarı estiren bir ruh haleti içerisinde sona erdi. Sabaha kadar ağladık tevbe ettik ve bağışlanmamızı diledik. Sabah olunca da tevbemizi ve biatimizi yeniledik ve namazı kılıp dağıldık. Allahın büyük lût-fundandır ki o gün biat edenler biatlarını bozmadılar. (Kimi bu uğurda canını vermiş kimi de beklemektedir.) (4) Bu arada kına çiçeği olayını hiç unutamıyorum. Süveyşi ziyaret ederken bir dostumun evinde masanın üzerinde Firuz Abadinin Seferussade kitabını gördüm. Kitabı açınca karşıma Resulullahın (s.a.v.) Kına çiçeğini sevdiğini anlatan satırlar çıktı. Resuluilaha uymak için kendimde kına çiçeğine karşı bir arzu hissettim. Fakat nerede bulacaktım Ne memleket benim memleketim ne de ev benim evimdi. Müslüman Kardeşlerin merkezine gittim. Arkam pencereye karşı olarak arkadaşlarla konuşuyordum. Pencerenin önünde çocuklar oynuyordu. İçlerinden birisi Hadl Atiyeyi çağırıp eline büyük bir kına çiçeği vererek Bunu şu bülbül gibi öten şeyhe ver ve de ki Bu sana şu kırk çocuğun hediyesidir dedi. Ben de gülerek Getir... O çocukların hediyesi değildir. O Resulullahın hatırasının kokusudur dedim. O gün akşama kadar büyük bir sevinç içindeydim. Suveyşde daha bir çok hatıralarım vardır. Allah bu beldenin İyi kalbli insanlarını mübarek eylesin. KAHfREDE DAVET Kahirede Ticaret Okulunda Abdurrahman es-Saatı ve Mahmut Sadi isminde iki talebe tahsiline devam ediyordu. Bu iki dost ve bazı arkadaşları İslamın üstünlüğünü ve Onun güzel ilkelerini kavramışlardı. Okulun namazgahında hem namazlarını kılar hem de toplantılar yaparlardı. Diğer arkadaşları bunlarla alay ederlerdi. İslamın yüceliğini idrak edemeyen talebe ve öğretmenler kendilerine sataşırlardı. Onlar bunların hepsine sabr ederlerdi. Bu iki iyi niyetli gene okullarını bitirdiler. Kader her ikisini de Demir Yolu Mühendislikde memur yaptı. Ruhlarında derin bir Islami sevgim mesuliyet duygusu çalışma azmi din-i mübin yolunda mücadele etme isteği vardı. O zaman İslam için çalışmak İslami bir cemiyet kurmak demekti. O halde bunların da İslama davet eden ve İslam için çalışan bir cemiyet kurmaları gerekiyordu. Nitekim İslam Medeniyeti adı altında bir cemiyet kurdular. Cemiyet Rum Çıkmazında kiralanan bir odada faaliyetini sürdürüyordu. Bir çok değerli kardeşlerimiz bu cemiyete üye olup konferanslar veriyor ve iyilikle halkı Allaha davet ediyorlardı. İslam Medeniyetime mensup kardeşlerimiz İs-mailiyedeki İhvan ülMüslimin Cemiyetinin faaliyetlerini ve şubelerinin bu bölgede yayıldığını gördüler. Birlik ayrriıktan daha iyidir. Güçleri birleştirmek lazımdır diyerek İsmailiyeye geldiler. Aramızdaki görüşmeden sonra İslam Medeniyeti Müslüman Kardeşlere katıldı ve Kahire şubesr olarak faaliyetine devam etti. Daha sonra Silah caddesinde yeni bir yere taşındılar. Davete münasip bir yer olması için temizlik ve tamir işlerini Müslüman Kardeşler üzerine aldı. Mali durumları yeni yerin giderlerini karşılamadığı için Davetin merkezi olan sma-iliye üyeleri çoğalıp yardım yapıncaya kadar Kahire şubesinin yardımına koşmayı kararlaştırdılar. Kahiredeki kardeşlerimizin öğünülecek bir hareketi de maddi imkanlara en muhtaç oldukları bir sırada siyasi propaganda yapmaları için Sıdkı Paşa hükümetinin para teklifini red etmeleri oldu. Bu teklife kardeşimiz Abdurrahman es-Saatinin cevabı şöyle olmuştu Bu eller kırılsın da hakkı olmayan mallara uzanarak daveti başkalarının arzu ve maksatlarına alet etmesin. Eğer biz sizin şu andaki durumunuzun İslamın lehine olduğu kanaatine varsaydık para almak şöyle dursun yolunda canımızla malımızla savaşırıdk. Talebe ve küçük memurlardan oluşan bu kardeşlerimize herhangi bir maksatdan dolayı hükümetin propagandasını yaptırma çabaları boşa çıktı. Böylece girdiği her daveti bozan sızdığı her kalbi Allahtan uzaklaştıran bu mikroptan daha ilk günlerinde Allah onları korudu. Bu davet ve davet-çilere Allahın büyük bir lütfudur. Alemlerin Rabbı olan Allaha (c.c.) hamd-ü senalar olsun. MÜMİN ANNELER OKULU HIRA ERKEK ENSTİTÜSÜnde işler rayına oturduktan sonra kardeşler kızlar için de bir okul inşa etmeyi düşündüler. Okulunun adını Mümin Anneler Okulu koydular. Uygun bir ev kiraladılar. Okulun programı eşler anneler ve kızlara İslam Ahlakı ve onun yüce prensiplerini öğreten dersleri ihtiva ediyordu. Ayrıca çağın ihtiyacını karşılayacak ameli ve nazari derslere de yer veriliyordu. Okul için en uygun olanının İsmailiyeden hanım öğretmen tayin etmek olduğu görüşünde idim. Nitekim öyle oldu. Okula müdür olarak da salih dinine bağlı ve takva sahibi kardeşimiz Ahmet Abdulhamiti getirdik. Ayrıca okulda müslüman hanımlara ait bir bölüm açıldı. Bu bölümde Müslüman Kardeşlerin hanımları okuyorlardı. Bölümün adını da Müslüman Hanım Kardeşler Grubu koydum. Müslüman kadınların arasında daveti yaymak ve bir nizam içerisinde yürütmek için özel bir yönetmelik hazırladım. GEZİ GRUBU Kardeşler İslami cihat düşüncesinden etkilenerek İslamın emirlerini yerine getirmek ve Peygamberimizin Bir kimse savaşmadan veya savaşa niyet etmeden ölürse cahiliyet ölümü ile ölür (5) Hadisi şerifinin mesuliyetinden kurtulmak için çağımızdaki izcilik teşkilatına benzer Müslüman Kardeşler Gezici (5) Hadisi Müslüra rivayet etmiştir. Grubunnu kurdular. Bu grup İsmailiyeden hareket ederek diğer memleketlerdeki şubeleri ziyaret etmekle işe başladı. CEBASETTE DAVET Cebasetteki bazı işçiler İsmailiyede kardeşlerle görüştüler ve döndüklerinde edindikleri intibaları diğer arkadaşlarına ilettiler. Bir müddet sonra benden kendilerini ziyaret etmemi istediler. İsteklerini memnuniyetle kabul ettim. Kendileri ile İslami daveti için çalışacağımıza dair karar verdik. Karar bu uzak bölgede davetin ilk çekirdeği niteliğinde oldu. Sayısı üçyüzü bulan işçiler şirketten bir cami yapmasını istediler. Şirket bu isteklerini kabul edip bir cami yaptırdı. İsmailiyeden de hem imamlık hem de öğretmenlik yapacak bir hoca göndermesini istediler. Kardeşler bu göreve Hira Enstitüsünde öğretmenlik yapan değerli hocamız Muhammed Farağlıyı atadı. Farağlı hoca Balaha giderek camiyi teslim aldı. Onun etkili ve kuvvetli ruhu işçilerin ruhu ile kaynaştı. Bir kaç hafta geçmeden işçilerin fikri ruhi ve içtimai seviyeleri hayret verecek bir ölçüde yükseldi. Bu kişiler kendi nefislerinin kıymetini hayattaki vazifelerinin yüceliğini ve insani üstünlüklerini idrak ettiler. Kalblerindeki korku zillet zaaf ve aşağılık duygusunu slld^er. Allaha iman etmek ve yeryüzünde onun halifesi görevini vapmakla şeref duydular. Re-sulullah (s.a.v.)ın Allah sizlerden bir iş yaptığınız zaman onu iyi yapanı sever hadisine uyarak işlerine ciddiyetle sarıldılar. Kendilerine ait olmayan şeylere tenezzül etmediler. Değersiz istekler onları bağlamadı. Yöneticilerine karşı başları dik ve vakur oldular. Onlarla konuşurken mantıklı ve isbatlı konuştular. Ağızlarından bir kötü söz çıkmadığı gibi başkalarından da kötü sözü kabul etmediler. Daha önce olduğu gibi onların kendilerini aşağıfamasına müsade etmediler. Ancak bu siyaset baştakileri memnun etmemiş olacak ki Durum böyle devam ederse hakimiyet bu hocanın eline geçer. Hiç kimse hocanın ve işçilerin önüne geçemez görüşüne vardılar. Şirket bu çalışkan hocanın işine son vermeyi kararlaştırdı. Ve durumu hocaya bildirmek için bir adam gönderdi. Hocaya gelen bu kişi Müdürümüz şirketin size ihtiyacı kalmadığını senin yerine bir işçiyi bu göreve atayacağını söyledi bugüne kadar olan hesabınızı da gönderdi dedi. Hoca ona gavet sakin bir şekilde şöyle cevap verdi Ben şirketin görevlisi olduğumu bilmiyordum. Bilsem bile kabul etmezdim. Ben İsmailiyedeki Müslüman Kardeşler tarafından görevlendirildim. Maaşımı da onlardan aldığımı sanıyordum. Çünkü sözleşmemi onlarla yaptım sizinle değil. Ben sizden maaş kabul etmeyeceğim gibi görevimi de bırakmama imkan yoktur. Ancak cemiyet başkanı isterse görevden ayrılırım Şirket Klanın maaşını almasını bekledi fakat hoca gidip onlardan para almadı ve durumu bana bildirdi. Ben hocadan Haklı bir çıkış yaptığını ne olursa olsun görevini bırakmamasını istedim. Bu defa şirket mahalli idareye başvurdu. Şirket müdürü Miyo Manyo kanal valiliğine müracaat etti. Vali ise İsmailiyeden bir emniyet yetkilisinin yanına kuvvet alıp şirkete gitmesini ve hocanın oradan alınmasını istedi. İsmailiyeden gelen yetkili şirket müdürünün bürosuna oturup hocayı çağırttı. Hoca gönderilen kişiye Benim müdürle işim yoktur. Benimle işi olan camiye gelsin dedi. Bunun üzerine yetkili camiye giderek hocadan müdürün isteğine uyup camiyi terk etmesini istedi. Hoca buna aynı cevabı vererek Bana İsmailiyedeki cemiyet başkanından bir mektup getirirsen görevden ayrılırım. Ancak kuvvet kullanmaya kalkarsan buradan cesedim çıkar dedi. Bu durumdan haberdar olan işçiler hemen işi bırakıp bağırarak idareye doğru koştular. Emniyet yetkilisi sonuçtan korkup herşeyi olduğu gibi bırakarak İsmailiyeye döndü. Anlaşmak için benimle temasa geçti. Ben de kendisine Düşünmem gerektiğini ve durumu cemiyetin idare meclisine götürdükten sonra bir cevap verebileceğimi söyledim. Fakat üzülerek söyleyeyim ki şirketin Kahirede bulunan idare meclisine gittiğimde şirketin biricik Mısırlı temsilcisiyle konuştum ve anladım ki bu kişi bile işçilerin iyiliğini istemiyor. Şirketin menfaatlerini savunuyor. Milli gayret ve sevgiden tamamen mahrum. Şirketin müdürü ile görüştüm Hocadan niçin memnun olmadıklarını sordum. Aldığım cevapta bu beylerin sadece arzularına boyun eğen bir kişi istediklerini anladım. Bana söylediği şu sözleri rıh? unutamıyorum Bir çok müslüman liderle dostluğum vardır. Cezayirde yirmi sene kaldım. Bize sıkıyönetim uygulayan bu hoca gibisini görmedim. Üzerimizde sanki bir general gibi. Onun bu görüşüne şiddetle karşı çıktım. Şirketin işçilere sert davrandığını haklarını vermediğini onları küçük gördüğünü kendisi korkunç para kazanırken işçilerin ücretlerini kısıtladığını anlattım. Şirketin bu tutumunu bırakmasını az kara kanaat edip işçilerin haklarını vermesini istedim. Bu konuşmalardan sonra hocanın iki ay daha vazife yapmasını bu müddet bittikten sonra Müslüman Kardeşter cemiyetine resmen başvurup hocanın değiştirilmesini istemesini ve bu iki ay içerisinde hocanın maaşının artırılmasını kararlaştırdık. İki ay bittikten sonra Farağlı r>ocanın yerine Şafii Ahmet hocayı tayin ettik. Ve davet bu sahrada yoluna yine devam etti. ÇİRKİN OYUNLARDAN ÖRNEKLER 1) SAHRADA BAYRAM NAMAZI Ramazan günlerinde Abbasi camiinde sabah namazından sonra bazı İslami konularda halka bilgi veriyordum. Çoğu zaman oruç zekat ve ramazan gibi konulara temas ediyordum. Ramazanın sonlarına doğru bayram namazı hakkında geniş malûmat verdim. Bayram namazından bahsederken şehrin dışında kılmanın sünnet olduğunu erkek-kadın herkesin çıkıp İslami hayır ve heyecana şahit olmalarını istedim. İmamı Şa-finin dışında bütün imamların sahrada kılınan bayram namazlarının daha faziletli olduğu hususunda birleştiklerini söyledim. Sadece İmam-ı Safi memleketteki cami bütün müsiümanlara yetiyorsa camide kılmanın daha faziletli olduğunu söylemiştir dedim. Ben bu konudaki fıkhi hükümleri anlatırken dinleyicilerden biri Sünneti yerine getirelim. Ramazan bayramını sahrada kılalım. Üstelik İsmailiyedeki camiler küçük olduğundan cemaata dar gelmektedir. Oysa etraflıdaki geniş sahra ihtilal ordularına bile fazla gelmektedir dedi. Cemaatın hepsi de aynı görüşte ısrar edinoe onlara uymaktan başka çare bulamadım. Ancak bu memleketteki müslümanların bu konularda çok hassas olduğunu ve süratle görüş ayrılığına düştüklerini üstelik bu gibi konulardaki ihtilafların bitmesinin üzerinden daha çok zaman geçmediğini düşünerek acele etmememiz gerektiğini on lara anlattım. İlim adamları ile görüşüp uygulamada anlaşmamız gerekir. Eğer muvafakat ederlerse ve acele etmezlerse iyi olmayan bir şeyin etrafında toplanmak iyi olanın üzerinde ayrıcalığa düşmekten daha makbuldür dedim. Bu konudaki çalışmalarıma başlamak üzereyken Davet düşmanlarının müthiş bir saldırıya geçtiğine şahit oldum Bu bir bidattir. Camileri kapatmak ve İslama savaş açmaktır. Sokağın camiden üstün olduğunu kim söyleyebilir. Bizden öncekilerden böyle bir şey duymadık diyorlardı. Bu haber yıldırım hızı iie her tarafa yayıldı. Kahvelerde .camilerde özel ve genel toplantılarda hep bu konuşuluyordu. O günlerde son on günümü Abbasi camiinde itikatta geçiriyordum. Namazlardan sonra soru yağmuruna tutuluyordum. Herkes bu yeni bidatın ne olduğunu soruyordu. Bu asılsız propaganda karşısında dehşete düştüm. Sorulan sorulara geniş cevaplar veriyor bu konudaki dini hükümleri onlara anlatıyordum. Lüzumsuz münakaşadan kaçıyor herkesi birliğe çağırıp dargınlıktan uzak durmalarını istiyordum.- Fakat durum beni ve diğer ilim adamlarını aştı. Müslümanların hak ve sünnete karşı gayreti daha da arttı ve şehrin dışında namaz kılacaklarını herkese ilan ettiler. Namazgahlarını bile hazırladılar. Benim Kahire-ye gidip bayramı ailemle geçirmem gerekiyordu. Benden sonra bayram namazını sahrada kılmışlar. Bu büyük İslami görüntü karşısında göğüsleri kabarmış ve ruhlarına temiz peygamber sünnetinin bereketi sinmişti. Bayram tatilinden döndükten sonra hala bu sevincin eserleri yüzlerinde kendisini gösteriyordu. Fitne rüzgarı sönmüş ve mübarek sünnet bu şehirde gökleşmişti. Hala bayram namazları büyük bir İslami şenlik şeklinde şehrin dışında kılınmaya devam ediliyor. 2) KADININ EVİNDE GECEN MÜNAKAŞA Bir ramazan gecesinde İsmailiye Şeri kadısının ziyaretine gittim. Bu ziyarette emniyet müdürü sulh hakimi orta okul müdürü maarif müfettişi bir çok yazar avukat ve şehrin ileri gelenleri de vardı. Toplantı güzel bir seminer şeklini aldı. Kadı bize gümüş bardaklar içinde çay takdim etti. Dağıtma sırası bana gelince cam bir bardak içerisinde getirmelerini istedim. Kadı gülerek bana döndü ve şöyle dedi Zannederim bardak gümüşten olduğu için içmedin. Evet özellikle kadının evinde dedim. Mesele ihtilaf konusudur. Bu konuda çok şeyler söylenmiştir. Sanki biz her sünneti yapıyormu-yuz ki bu konuda da titiz davranalım dedi. Evet ihtilaflıdır. Ancak yemek ve içmek konusunda ihtilaf yoktur. Bu konudaki hadis Muttefekun aleyhdir Peygamberimiz (s.a.v.) şu hadislerde bu işi şiddetle yasaklamıştır Altın ve gümüş kaplardan su içmeyin Bunlardan yapılmış tabaklardan yemek yemeyin (6) Altın ve gümüş kaptan su içen kimse kartında cehennem ateşini dolaştırmış olur (7) Nass dururken kıyas yapılmaz. Nassa uymaktan başka çaremiz yoktur. Emretseniz de hepimiz cam bardaktan içsek ne güzel olur dedim. Oturanlardan bazıları söze karışarak Madem ki konu ihtilaflıdır o halde inkar etmeye lüzum yoktur dediler. Bu arada sulh hakimi de kadıya hitaben şöyle dedi Muhterem kadı madem ki kati nass vardır. O halde nassa hürmet etmemiz lazımdır. Hikmetini araştırıp neticeye varıncaya kadar nassla amel etmek durumundayız. O halde önce nassa uymalıyız. Hikmetini öğrenirsek ne ala öğrenmezsek kusur yine bizimdir. Her halükarda nass ile amel farzdır dedi. Bu konuşmayı fırsat bilerek hakime O parmağındaki yüzüğü çıkar. Çünkü altındır. Altını da nass haram kılıyor dedim. Gülerek şöyle dedi Hoca efendi ben Napolyon kanunu ile hükmediyorum. Muhterem Kadı ise kitap ve sünnetle hükmediyor. Konularımız ayrıdır. O halde beni bırak da şeri kadının yakasına yapış. Ben de Emir bütün müslümanlara gelmiştir. Sen de müslümanlar-dan birisin. O halde emir sana da yöneliktir dedim. Bunun üzerine yüzüğü çıkarıp cebine koydu. Gerçekten faydalı bir toplantı oldu. Bu basit olayın iyiliği emr kötülüğü nehy kabul eden halkın arasında yankısı büyük oldu. (7) Hadisi Buhari ve Müslüm rivayet etmiştir 3) MİRAÇ HAKKINDA KONFERANS Miraç münasebetiyle bir konferans verdim. Ve dedim ki Miraç Resulullah (s.a.v.)e bir ikramdır. Eğer bir ruhun beden üzerinde kuvvetli bir hakimiyeti vardır diyor isek Resuiullahın ruhu miraç gecesinde büyük bir kuvvet ve genişliğe ulaşmış ve onun mübarek bedenine hakim olarak madde kanununu etkisiz hale getirmiş dolayısıyla yemekten içmekten havadan ve nefisten etkilenmeden mesafeye ihtiyaç duymamıştır diyebiliriz. Bu düşünce uzak bir görüş değildir. Miraç mucizesini garip karşılayanların zihnine sokmak için iyi bir delildir. Bu konuda şair Şevki şöyle diyor Soruyorlar en şerefli Peygamber ruhla mı cesetle mi miraça çıktı? Sen her ikisi ile de çıktın. Her ikisi de ruh reyhan ve ziyadır. Toplantı bitti ve herkes dinlediklerinden memnun kalarak dağıldılar. Fakat maksatlı kişiler boş durmadılar. Müslüman Kardeşler miracı inkar ediyor. Miracın mucize olduğunu kabul etmiyor. Miracın sadece ruhla gerçekleştiğini iddia ediyor. Böylece Icma-i Ümmetin dışına çıkıyor dediler. Kardeşler bu iddialara karşılık vermek istedilerse de ben şiddetle karşı çıkarak şöyle dedim Olumlu yol olumsuz yoldan bin kat daha hayırlıdır. Sağlam düşüncelerle batıl düşüncenin önüne geçiniz. Peki ne yapalım? dediler. Resuiullahın büyüklüğü hakkında bir konferans vereceğimi ilan edin dedim. Söylediğimi yaptılar. Belirlenen günde toplandılar. Onlara Resulullah (s.a.v.)in ahlaki ve ruhi büyüklüğünü mükemmel kalıcı ve şümullü davetinin azametini dünya ve ahirette Allah katındaki mertebesinin yüceliğini anlattım. Toplantıdan çıkanlar sadece duyduklarını konuşmaya başladılar. Allah (c.c.) hakkı batılın tepesine indirip batılın beynini parçaladı. Böylece batıl ortadan kalktı. TAPILAN ADAM Bir gün yüzlerinde derin üzüntünün ifadesi apaçık kendini gösteren iki ihlaslı kardeşimiz bana gelip şöyle dediler Şehirde aleyhimize yaygın bir iddia var. Bu iddialara karşı elimiz kolumuz bağlı duramayız. Bize müsaade et aleyhimizde haksız yere söylenti çıkaranlardan intikam alalım. Bu kardeşlerime gülerek şöyle dedim Bunda bizim için hayır vardır. Allah Taala bir ayet-i celilesinde şöyle buyuruyor Muhakkak ki mallarınız ve çanlarınızdan imtihan olacaksınız. Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve Allaha şirk koşanlardan bir çok incitici sözler işiteceksiniz. Eğer sabrederseniz bilin ki bu azme-değer işlerdendir. (8) Sabır etmeniz gerekir. İnsanların yalan sözler yayması Davetin gerçekliliğinin bir delilidir. İslamın ilk dönemlerinde Davet ve onun sahibi Resûlullah (s.a.v.) hakkında söylenenleri çok iyi biliyorsunuz. Bu manada daha çok şey söyledim. Büyük bir üzüntü içerisinde Fakat işittiklerimize karşı susmamız mümkün değildir. Senin hakkındaki bu sözü yayanlar bilinen ve halkın üzerinde büyük etkisi olan kişilerdir. dediler. Peki ne diyorlar? dedim Sen vaazlarında bana tapın diyormuşsun. Müslüman kardeşler de seni ne bir beşer ne peygamber ne evliya ne de şeyh yalnız tapılacak bir ilah kabul ediyorlarmış. Sana gelmezden önce bu yaygaranın kaynağını araştırdık. Yüce bir dini makamı temsil eden ve halk arasında sözü dinlenen alim bir zat tarafından yayıldığını öğrendik. Bununla da yetinmeyip hocaya gittik ve bu sözleri nereden duyduğunu sorduk Ben bu sözü üstadınızdan işittim dedi. Çok garip karşıladık. Ve tekrar tekrar sorduk. Her defasında da bizzat kulaklarıyla sizden işittiğini söyledi. Tabii söylediklerine inanmadık. Ancak bu cüretkar davranış karşısında dehşete düşerek size sormaya geldik. Bu sözün hakikatini öğrenmek istiyoruz. dediler. Bu sözü işitir işitmez yıldırım çarpmış gibi oldum. İnsanların yalan ve İftira dolu hilelerinin bu ölçüye varması karşısında şaşırdım. Sonra bu hoca iie ne zaman bir araya geldiğimi veya bu iddiaya sebep olacak hangi sözleri sarfettiğimi hatırlamaya çalıştım. Fakat hiç bir şey hatırlayamadım. Hemen bu iki arkadaşı yanıma aldım. Ve hocayla sıkı ilişkisi olan iki öğretmen çağırıp konuyu kendilerine anlattım Hocaya gidip bu yaygaranın aslının öğrenmemiz gerekiyor. Açık söyleyeyim ki bu arkadaşların söylediklerine inanamıyorum. Belki hoca mazlumdur veya söylediklerini anlayamamışlardır. İsnct edilecek suç küçümsenecek veya ihmal edilecek bir suç değildir. O halde gidip hocanın kendisinden öğrenelim. dedim. Beş kişi kalkıp hocanın evine gittik. Kapıyı çalıp bekleme odasında oturduk. Hoca bizi görür görmez yüzü sarardı ses ve davranışlarında bir çalkantı meydana geldi. Niçin geldiğimizi tahmin etmişti. Onun konuşmasına fırsat vermeden Şu iki kardeş senin şöyle şöyle dediğini söylüyorlar. Sen de onlara kulaklarımla işittim demişsin. Şimdi bu arkadaşların söyledikleri doğru mudur? Gerçekten sen mi onlara böyle söyledin? dedim. Evet dedi O halde arkadaşlar doğru söylemişler. Emaneti yerine getirdiler. dedim. Sonra kardeşlere dönerek Allah sizden razı olsun. dedim. Tekrar hocaya dönerek Peki hoca efendi ne zaman benden bu sözü işittin? dedim Bir ay önce caminin önünde otururken yanımıza Muhammed El-leysi isminde bir öğretmen geldi. O esnada Müslüman Kardeş-lerin üyeleri geçerken büyük bir sevgi ile sana selam veriyorlardı. Öğretmen Üstad kardeşler seni ibadet eder derecesinde seviyorlar. dedi. Sen de ona şöyle cevap verdin Eğer bu sevgi Allah rızası içinse ne güzel sevgidir. Allahtan bu gibi sevginin daha da artmasını isteriz. dedin ve İmam-ı Şafiinin şu mısraını misal verdin Eğer Al-i Muhammedi sevmek rafızilik (9) ise cin ve insan şahit olsun ki ben rafıziyim. dedin. dedi. Evet hatırlıyorum dedim Bu onların sana ibadet etmesi anlamına gelmez mi? dedi. Bu sırada yanımızdaki öğretmenlerden birisi kalktı hocaya soğup saymaya başladı. Anlayışın bu mudur? Emanet ve doğruluğun bu mudur? diyerek dqğmeye kalktı. Öğretmene engel olduktan sonra hocaya dönerek şöyle dedim Olayı anlatırken Müslüman Kardeşlere Allah tan başkasına ibadet etmeyi emr ettiğimi (Haşa Allahın daveti bu iddialarından yücedir) ve ihvanların akidesinin de bu olduğunu kendin ilave ettin. Benim seni ibadet edercesine seviyorlar ifadesine tepki göstererek Bu ifadenin İslami olmadığını bu ifadenin bize Avrupa edebiyatından ve batının cıvıklığından geldiğini körü körüne taklit etmemizin neticesinde kalem ve dilimizde yaygınlaştığını her müslümanın bu gibi kelime ve ifadelerden şiddetle sakınması gerektiğini söylediğimi unuttun. Fakat ne olursa olsun durum aydınlanmıştır. Hocanın da dostu olan kardeşler bununla yetinmediler. Müslüman Kardeşlerin umumi toplantısında bu durumu açıklamasını aksi takdirde kendisini şiddetle cezalandıracaklarını söylediler. Hoca bu isteğe uymak mecburiyetinde kaldı ve haftalık bir toplantıda bir konferans vererek sadece oayı aydınlatmak istediğini başka bir maksadı olmadığını (9) Şia mezhebinden bJr fırkanın adıdır. Müslüman Kardeşlerin davetinin miletimizin özellikle gençlerimizin ruhunda güzel bir etkisinin olduğunu bildirdi. Böylece bu fesadın da önüne geçilmiş oldu. 1348 HİCRİ YIL DÖNÜMÜ 1348 Hicri yıl dönümünde Müslüman Gençler derneğinde bir tören tertiplendi. Bir çok değerli hatipler konuşma yaptılar. Ben de Hicret ve İslam Davetinin etkisi konulu bir konferans verdim. Aynı zamanda Müslüman Gençler Cemiyetinde verilen konferanslardan seçmeler adı altında yayınlanan bir broşür de çıktı. Konuşmacılar arasında Yemen sarayının emiri Muhammed Zibare de vardı. Konferanstan sonra kendisi ile Mısır ve Yemendeki dinsizlik ve ibahilik hakkında uzun uzun konuştuk. Bu akımlara karşı bütün gücümüzle karşı durmamız gerektiği konusunda anIcştık. Bu konuşmadan sonra kendisi ile aramızda bir dostluk meydana geldi. Bana Yemende öğretmenlik yapmam için teklifte bulundu. Bu konuda Şeyhul-İs-çm Muhammed (r.h.) ile arasında yazışmalar oldu. Şeyhul İslam islahı seven ve bu konuda Yemenin geniş adımlar atmasını isteyen bir devlet adamı idi. Kendisi ile bu konuda çok mektuplaştık ve uzaktan uzağa tanıştık. Fakat Mısıra benimsetilen yanlış siyaset Ye-mene gitmemi engelledi. Üstad Muhammed Zibare İsmailiyeyi ziyaret edip bizimle üç gün kaldı. Bu arada Müslüman Kardeşler müesseselerinden olan Hira Erkek Enstitüsünü Müslüman Anneler Okulunu ve Gezi Grubunu gezdi. Kardeşlerin derslerini ve konferansiarını dinledi. Kardeşlerin sevgi kardeşlik İslam ve müslüman-lara karşı gayretle coştuklarını bizzat müşahede etti. Gördükleri çok hoşuna gitti ve böylece aramızdaki dostluk bağı devam etti. MAL VE RÜTBE Mal ve rütbe kainatta devamlı husumetin kaynağı çekişmenin temeli ve kötülüğün temel maddesi olmuştur. Kardeşler İsmailiyede ruhi bir birlik temiz bir sevgi ve kirlenmemiş bir kalb sahibi idiler. Davet yolunda zorluklara katlanmada fedakarlık yapmada çalışma ve her türlü harcamada adeta yarışıyorlardı önlerine çıkan her engeli aşmayı başarıyorlardı. ...Kendilerine hicret edip gelenleri severler onlara verilenler karşısında içlerinde bir kaygı hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. (10) Müslüman Kardeşler bu özellikte okullar açıp müesseseler kurduktan sonra buraya resmi diplomaya sahip yüksek tahsilli görevliler tayin edinceye kadar işler yolunda gitti. Yeni tayin edilen görevliler Davet ve davetcüerin programları hakkında yeteri kadar kültürel ve ruhi olgunluğa erişmemişlerdi. Bu yüzden gaye vasıta ve hedef bakımından tam bir birlik içinde olan bu kardeşler topluluğunun arasında garip bir unsur oldular. Ruh ve düşünce bakımından bizlere yabancı olan bu görevliler davetin rütbesine ve malına göz diktiler. Halbuki bu davet hic bir gün mal sahibi olmadı. İstekleri devamlı gelirlerine mahkûm oldu. yaptığı işlerde başarılı olmasına rağmen kasası devamlı boştu. Kardeşlerin ceplerinin dolu olması Davetin hazinesinin dolu olması anlamına gelirdi. Çünkü davet o malları istediği gibi harcayabiliyordu. Kardeşlerin arasına giren bu yabancılar sadece müesseselerde değil cemaatin yapısında da büyük görevleri elde edeceklerini böylece teşkilatın önemli gelirlerine kavuşacaklarını sanarak kardeşler arasında söz gezdirmeye başladılar. Bu fitnenin başını çeken programını hazırlayan Hira Ensti-tüsüne tayin edilen alim fakih dili tatlı konuşması acık bir öğretmendi. Mevhibesine dayanılarak kendisine tören komisyonu başkanlığı ve camide vaaz etme görevleri de verilmişti. Kendisine herkes tarafından saygı duyuluyordu. Özellikle benim İsmailiye-de dörtsene kaldığımı yakında tayinimin çıkacağını sanarak cemiyet başkanlığına da göz dikiyordu. Kendisinin de bir memur olduğunu ve bir gün İsmailiye den ayrılacağını unutuyordu. İsteklerini samimi çalışma ve davet yolunda fedakarlık yapma gibi normal yoldan değil de hile bölme ve ara bozma gibi anormal yollarla gerçekleştirmeye çalışıyordu. Kardeşler arasında nüfuz sahibi olduklarını zannettiği bazı idare meclisi üyeleri ile dostluk kurup onların ziyaretine gitti onlar da kendisinin ziyaretine geldiler. Biz bunların hepsini davete leke getirmeyecek temiz çalış malar kabul ediyorduk. Kardeşlerin daveti aralarındaki bağı kuvvetlendirmek değil miydi MÜSLÜMAN KARDEŞLERE BİR YARDIMCI SEÇİMİ Kardeşler Davetin mesuliyetini yüklenecek birini seçmeden İsmailiyeden ayrılacağımdan endişe ediyorlardı. Tayin olmazdan önce bu konuyu ciddi olarak düşünmemi istediler. Düşüncenin çok yerinde olduğu kanatine vgrdım. Bu konu bir müddet beni meşgul ettikten sonra Ali el-Çedaviyi yerime aday gösterdim. Bu kardeşimiz ahlak ve dinde üstün yeterince bilgiye sahip bir zattı. Allahın kitabını çok güzel okurdu. Arıştırması ve okuması çok genişti. Bunun yanında davete ilk İcabet edenlerdendi. Kardeşlerin sevgisine ve kalplerine şn yakın olanlarındandı. Cemiyeti genel bir toplantıya çağırıp adayımı kendilerine takdim ettim. İttifakla ve sevinçle kabul ettiler. Hatta bazıları daha ileri giderek hocanın işini bırakmasını (O zaman marangoz olarak çalışıyordu) ve bir ücret karşılığında cemaatın camisinde imam olmasını teklif ettiler. Böyle olursa vazifesini daha mükemmel yerine getireceği düşüncesindeydiler. Toplantıdaküe-rin hepsi bu teklifi uygun buldu. Ben de kabul ettim. Çünkü bütün vaktin davete ayrılmasında fayda mülahaza ediyordum. Hoca da az bir maaşla bu görevi kabul etti. Çünkü o fedakarlık istiyordu ganimet değil. Ve çok şükür İsmailiyedeki kardeşlerin hepsinin arzusu bu idi. Bu yapılanlar benim ayrılmamın bir belirtisi ve ayrılığın yaklaştığının bir-deliliydi. BİRİNCİ KOMPLO Hoca umduğuna kavuşamadığını gözleri ile gördü. Reis yardımcısı fiilen tayin edilmişti. Hoca bu duruma razı olur muydu? O kendisini bu maran-gozdan daha layık daha alim daha kudretli kabul ediyordu. Ona göre Ali el-Oedavinin ilmi mevhibesi ve değeri neydi? Halbuki kendisi yüksek tahsil diplomasının yanında şiir söylüyor güzel konuşuyor Da-vetin nasıl yayılması gerektiğini iyi biliyor insanlarla iyi ilişki kuruyordu. Planlı çalışıp durumu lehine çevirmesi gerekiyordu. Nitekim aralarında kuvvetli bir bağın bulunduğu arkadaşlarından yardım istedi. İçlerinden birisi dostluğunu en samimi şekilde ispatladı. Onun hilesine alet olup gece gündüz fitnelik yaptı. Hocanın bu göreve daha layık olduğunu üstad Bennanın Ona zulüm ettiğini fedakarlıklarını hiçe saydığını oysa hocanın zorluklara tahammül edip çok masraf yaptığını Üstada büyük samimiyetle bağ-londığını malını hayatını istikbalini ve ehlini üstad ve davet için feda ettiğini buna karşılık bu göreve getirilen Ali el-Cedavinin hiç bir şey yapmadığını herkese anlatıyordu. Nasıl olur da üstad kendisine samimiyetle bağlı bir kişiyi bırakıp da durumu iyi olmayan birisini seçer? Bu apaçık bir zulümdür. Üstelik umumi meclisin toplantısı da kanuni değildir. Çünkü bütün üyelerin gelmesine fırsat verilmeyecek kadar ani olmuştur. Üyelerin hepsi katılsaydı durum çok daha değişik olabilirdi. Ayrıca bu kişilerin görüşlerini açıklama hakkı gasp edilmiştir. diyordu. Cemiyetin okul ve cami harcamalarından 350 lira borcu varken nasıl olur da hoca imamlık ücreti olarak ayda dört iira alabilir? Oysa bu vazifeyi Allah rızası için veya 50 kr. gibi cüzi bir parayla yapacak değerli hocamız var. diyordu. Daha buna benzer nice görünüşte rahmet arkasında azap olan ballandırılmış sözler söylüyordu. Hedefi alınmış kararda bir yara açıp bozulmasını sağlamaktı. Bunlar iyi kalpli () kardeşimizin maksadına varması için birer basamaktan başka bir şey değildi. Bu arkadaş hocasının vesvesesine kulak verip iyice dolmuştu iblisin bir çok dostları ve yardımcıları vardır ki sözleri iblisin sözlerinden daha geçerlidir. Cin ve insanın vesveselerinden Allaha sığınırım. Bu kişi görüşlerini bazı kardeşlere empoze etmeye çalıştı. Bazıları kendisine nasihat etti bazıları da söylediklerinden etkilendi. Ortaya attığı iddialar kardeşler arasında yayılmaya başladı. Ben rüzgarın hangi yönden estiğini iyi biliyordum. Kendisini yanıma çağırıp nasihat ettim. Fakat hocanın daha layık olduğu görüşü onun ruhuna işlemişti... Şeytan davetin menfaatinin bu yönde olduğu ve şahsi çıkarı için dsğil umumun iyiliği için çalıştığını ona betıimsetmişti. Şeytatanın müminlerin temiz kalblerini ve samimi imanlarını bozmak için devamlı girdiği açık kapı da burası idi. Bu kişinin safına daha önce dostu olan üç kişi daha katıldı. Kanaatimce onun yanında yer almalarının en önemli sefcebi aralarındaki dostluğun yanında Ali hocaya karşı duydukları nefret ve onun eriştiği mertebeyi çekememezlik olmuştu. Fakat davetin faydası için çalıştıklarını söylemekle bu hakikatları gizlemeye çalışıyorlardı. Fitneyi kökünden kazımak ve halletmek istiyordum. Çünkü ben bu kişilere karşı iyi niyetimi hala koruyordum. Davete ilk icaabet eden. onun yolunda büyük fedakarlığa katlanan bu kişileri takdir ediyordum. Davetin kaynağından gelen ve onun kucağında büyüyen bu gibi askerleri yetiştirmek yeni bir mücadeleyi gerektirdiği gibi çok vakit alan bir eğitimi de gerektirdiğine inanıyordum. Bunun yanında kardeş-] ilk sevgisi şefkat ve vefa duyguları bu kardeşlerden ayrılmamı engelliyordu. Bu manaları Allah Taala Peygamberine ne güzel açıklamıştır Sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır ve güç gelir. Üstünüze çok düşkündür. Müminlere cidden şefkatli ve merhametlidir Davet erbabının Peygamber (s.a.v.)in ahlakı ile ahlaklanması ve Onu örnek alması lazımdır. Müminlerin sıkıntıya düşmesi ona zor gelmeli kardeşliklerine ve ruhlarının temizliğine düşkün olmalıdır. Bunları dikkate alarak onlara katı davranmak ve hemen cezalandırmak veya cemiyetten ayırarak kardeşlerinden uzak tutmak istemiyordum. Bunun yerine daha güzel ve daha iyi bir yol seçtim. Onları yanıma toplayıp Ne istiyorsunuz? dedim. Vekaletini Ali el-Cedavi kardeşimize vermemeni istiyoruz dediler Güzel siz böyie istiyorsunuz. Fakat diğer kardeşleriniz hocayı seçip bu görevi kendisine verdiler. Eğer sizin istediğinizi yaparsam o arkadaşlara ters düşerim dedim Hayır bütün arkadaşlar seçmedi. Eğer toplantıda hepsi bulunsaydı görüşleri başka olurdu. Toplantı acele yapıldı ve maksadı öa pek anlaşılamadı dediler. Eğer yeniden toplantıya çağırsak toplantının da gayesini bildirsek ve herkes görüşünü serbestçe açıklayabilecektir desek umumun görüşüne uyar mısınız? dedim. Evet dediler. Güzel bir şey kaybetmeyiz. Gelin anlaştığımız konuları yerine getireceğimize dair Aüaha söz verelim. dedim. Bu konuda Allaha söz verdikten sonra toplantının zamanını belirledik ve bütün kardeşleri toplantıya davet ettik. Gerçekten bu durum kardeşler için hem yeni hem de hayret verici idi. Onlar tam bir birlik ve kaynaşma içindeydiler. Birinin sözü hepsinin sözü idi. Resûlullah (s.a.v.)ın şu hadisleri onlara tam mutabıktı Sevgider merhamette ve şefkatte müslüman-lan bir tek ceset gibi görürsün... Müslümanlar bir-birine kGrşı adaletlidirler zayıfları zimmetlerinde yaşar onlar başkalarına karşı bir tek kuvvettirler. Fakat ben iyiliği tercih ederek fitneyi önlemek istediğim için bu yola baş vurdum. Toplantıdan önce Ali kardeşimize Eğer sonuç lehine olursa maaşdan vazgeçtiğini ve camide gönüllü olarak hizmet yapacağını ilan et dedim. İhvan toplandı ve vekalet için seçim yapıldı. Seçimin sonucu müthişti. Dört muhalifin oyları dışında ittifakla tekrar Ali hoca seçildi. Sonucun ilanından sonra Ali hocanın maaşından vazgeçtiğini ilan etmesi onları çok duygulandırdı. Hocanın tutumu ile şu dört muhalifin tutumu karşısında şaşırdılar. Dört kişi. 500 den fazla kişiye kendilerini kabul ettirmek istiyordu. Şayet onların dediği olmazsa 500 kişi hataya düşmüş olacaktı. Çünkü onlar kendilerinin haklı olduklarına inanmışlardı. Cemaatlerin en garip çilesiydi bu. İslam cemaatın dışına çıkanlara müsamaha gösterilmemesini tavsiye etmekle en büyük hikmeti dile getirmiştir Aranıza girip gücünüzü zayıflatmak isteyenleri ne olursa olsunlar kılıçla başlarını kesin Fakat biz müslümanlar büyük ölçüde Demokrasi ve şahsi özgürlükler gibi kelimelerin arkasına saklanan sistemlerden etkilenmişiz. Ne demokrasi ve ne de özgürlüğün hiç bir zaman birliği bozmaya veya başkalarının hürriyeti ile oynamaya hakkı yoktur. Gerçekte kardeşlerin tutumu fevkalade idi. Toplantıdan sonra bana gelerek işini bırakan ve maaşından da feragat eden kardeşlerine sermaye vermek istediler. Fakat ben onlara hocayı yalnız bırakmayacağımızı ona caminin dükkanlarından birini tahsis edip orada hem ticaretini ve hem de camideki görevini yapmasını sağlayacağımızı bildirdim ve onlara hayır duada bulundum. Böylece bu fitnenin burada biteceği ümidi ve sevinci içerisindeydim. İKİNCİ KOMPLO Fakat insanın nefsine heva yerleşince onu hayırdan ve haktan habersiz kılar. Nitekim de öyle oldu. Durum istedikleri gibi olmayınca aralarında durumu müzakere ettiler. İyilik elbisesi altında davete ve cemaata kötülük yapmaya karar verdiler. Üstadın işleri bir kişiye bırakması davet için tehlikelidir. Çünkü cemiyet cami ve merkez binası yapımı için tüccara 350 lira borçlanmıştır. Eğer borç sahipleri bu durum duyarlarsa borçlarını isterler. Bir çok müslüman yar dimi keser. Üstelik herkesin aleyhimizde haksız ko nuşmasına sebeb olur. Cemiyette beş kuruş bile yok Yeni tayin edilen kişi bu kadar zorlukların altında nasıl kalkabilir? Üstad cemaati bu kadar yükün al tında bırakıp giderse ne olacak? Bu yüklerin altında kalkacak kuvvetli ve zengin bir kişiyi vekil eşeydi d ha iyi olmaz mıydı? şeklinde dedikodular yaydı lar. Bu haber halk arasında yayıldı. Herkes toplarit yerlerinde bunlardan bahs ediyordu. Bu sözler söyl yenler tarafından yayılırken cemaate acıdıklarına v iyilik yapmak istediklerine yorumladım. Suçlamada uzak durarak iyi niyetimi muhafaza ettim. Durumu kendi usulümde çözmek istedim. Borç lu olduğumuz dört tüccarı çağırıp borçların yalnız bi risine yüklenmesini istedim. Kabul ettiler. Ödemekl mükellef olduğum tüccara borcu takside bağlamasın teklif ettim ve her ay 8 lira ödeyebileceğimi söyledim o da kabul etti. Şahsım adına 8 liralık 45 bono imza ladım. Cemiyetin kendilerine borcu olmadığına dai onlardan yazı aldım. Bütün bu belgeleri birbirine ek ledim. Artık cemiyetin tek kuruş borcu kalmamıştı.1 Aralarında bu dört kişinin de bulunduğu bütün kardeşleri toplantıya çağırdım. Borçla ilgili gelişmeleri bilgilerine sunduğumda şaşırdılar. Özür dilemek istediler Niçin kendini zor durumlara soktun? Seni yalnız bırakmamız insanlığa yakışır mı? Bu yaptığın iyiliklerin cezası mı? Farz edelim bu borçları ödeyeme-din o zaman ne olacak? dediler. Siz beni bırakın. Ödemeye gelince ödeyebileceğim şekilde takside bağladım. Allah razı olsun tüccarlar kabul ettiler. Ben dini ve ümmeti için çaba harcayan müslümanlardan sadece biriyim benim için endişelenmeyin. Borçlarını ödeyemediler veya aralarında fitne var dedirtmemek bize yeter. İman ve hak üzere kurulmuş şu birliğin devam etmesi bize yeter. dedim. Bu söylediklerime karşılık hiç birşey diyemediler. Yaptıkları tek şey içlerinden hazine emini olan kişinin bu görevi başkasına vermek istediğini bildirmesi oldu. İsteğini kabul ettik. Devir-teslim sırasında çekmecelerin altını üstüne getirirken Çok şükür hazine harap diyerek anahtarı kardeşimize teslim ettiğini benim de kendisine Hayır kardeşim Allahın lütfü ile sapasağlamdır dediğimi hala hatırlıyorum. Gerçekten de bunlar aramızdan ayrıldıktan sonra kardeşlerin hazinesi Allahın izni ile doldukça doldu. İsmailiyenin hayır sever halkı Allahın yardımı ile hazineyi imar ettiler. Teşkilatın borcunu bonolar imzalayarak üzerime aldığımı haber alır almaz Muhammed Zemlut (r.h.)un evinde toplanıp meblağı aralarında taksim ettiler. Cemiyete 400 lira yardım yaptılar. Bonolar ödendikten sonra geriye kalan cemiyetin hazinesine kondu. Daha bir çok bağış yapıldı. Hazinede on misli para birikti. Yer ve göklerin hazinesi Allahındır. Fakat münafıklar bunu bilmezler. (12) SAVCILIĞA ŞİKAYET Hayret ettiğim bir husus da bu arkadaşların isyanda israr etmeleri olmuştur. Kardeşlerinin mal ve can ile nasıl davet yolunda yarıştıklarını görüp bu güzel örneklerden etkilenecekleri gerekirken kin ve husûmetleri daha da artmıştı. Anlaşılıyor ki insan nefsi yanlış metodlara baş vurup çeşitli başarısızlıklara uğramasına rağmen haksız olduğunu bile bile başarıya kavuşmakta israr ediyor ve başarıdan başka bir-şey düşünmüyor. (Yarattıklarının üzerinde Allah Ta-alanın çeşitli tasarrufları vardır) Ancak savcılığa başvurmaktan başka çareleri kalmamıştı. Dostumuz bizzat kendi imzası ile bizi savcılığa şikayet etti. Onun bu yönünü devamlı takdir ederim. Hiç bir zaman gizli savaşmayı tercih etmemiştir. Bu da onun edebi cesaretinin ve hata etmiş olsa da Davetin terbiyesinden geçmiş olmasının bir eseridir. Savcılığa yaptığı şikayette şöyle diyordu İsmailiye orta okulu öğretmeni ve Müslüman Kardeşlerin lideri Hasan ei-Benna Efendi Cemiyetin malını tarumar ediyor ismaili-yeden toplanan paraların bir kısmınım Müslüman (12) Münafikûn 7 Kardeşlerin Kahire şubesine bir kısmını da Ebu Su-veyr şubesine gönderiyor. Oysa bu mallar İsmailiye halkından toplanılmıştır. vne onlara harcanması gerekir. Savcılık insanların malını ırzını ve kanını korumakla görevli olduğuna göre bu konuya derhal el atmalı ve bu sorumsuz harcamaları önlemelidir. Hatırladığıma göre savcı Mahmut Mücahit isminde bir zat idi. Gayet dakik ve titiz bir insandı. Davacıyı çağırıp sakin bir şekilde ona şunları sordu Cemiyetin idare meclisinde üye misiniz? Evet öyle idim mali İşlerini yürütüyordum. Fakat istifa ettim. dedi idare meclisi paraların bu şubelere verilmesini onayladı mı? Evet dedi Genel Kurulda üye misiniz? dedi Her kuruluşunda üye idim. Fakat şu anda bu insanları sevmiyorum. Kendimi de bunlann işlerinde bir üye kabul etmiyorum dedi Bu harcama Genel Kurula sunulsa genel kurul muvafakat eder miydi? dedi Tabii efendim. Eğer Hasan el-Benna bu paralan kendime harcadım dese bile memnunlukla karşılarlar çünkü Hasan hoca onları büyülemiştir. Onun her yaptığına düşünmeden muvafakat ederler dedi. Bunun üzerine savcı şöyle dedi Madem ki idare meclisi ve genel kurulu bu harcamayı uygun bulmuşlar sen de bunlann hiç birinde üye değilsin o halde konunun seni ilgilendiren bir yönü olmadığı gibi bu savcılığın da konusu değildir. Bu kişiler toplanıp aralarında para toplamışlar içlerinden bir kişiye de harcama yetkisi vermişler ve bu kişinin harcamasını uygun bulmuşlar. Savcılık bunlara ne yapabilir? Mallarını istedikleri gibi harcayabilirler. Sen gençsin samimi bir insana benziyorsun. Ancak büyük bir hata ediyorsun. Beni dinlersen cemaatına dön ve arkadaşlarınla çalış. Şayet çalışmıyorsan evinde otur kendi işlerinle meşgul ol. Bırak adamlar çalışsınlar. Eğer nasihat istiyorsan senin için en iyisi budur. Bu konuşmalardan sonra savcının yanından ayrılıyor. Ahmet Askeriye kardeşim bu hadiseyi duyar duymaz Şubrahitden geldi ve bu kişileri cemaata geri çevirmek için arabuluculuk yapmak istedi. Ancak onları inatlarından vazgeçiremedi. Ahmet (r.h.) bu gibi konularda keskin görüşe sahipti. Bana şöyle dedi Bu adamlarda hayır yoktur. Davetin yüceliğini idrak etme ve liderlerine itaat etme inancını kaybetmişler. Bu iki prensibi kabul etmeyen kimselerden bize hayır gelmez. Bunlardan vazgeç ve yoluna devam et yardımcın Allahdır. Aynı sözleri onlara da söyledikten sonra Şub-rahite döndü. İdare meclisini toplayıp bu kişileri cemiyetten atmayı düşündüm. Fakat buna ihtiyaç kalmadan kendileri istifalarını takdim ettiler. İstifadan sonra cemaattan uzak kaldıklarından hile ve oyunlarını uygulayamama sıkıntısına düştüler. Dolayısıyla maarif bakanlığına savcılığa ve emniyet yetkililerine imzasız şikayet mektupları yazmaya başladılar. Sonra da davetin direği kabul ettikleri kişilere gidip bizim aleyhimizde iftiralar atarak onları şerıaattan soğutmaya çalıştılar. İlk gittikleri de Muham-det Hüseyin ez-Zemlut oldu. İftiralarını ona şu şekilde açıkladılar Müslüman Kardeşler tehlikeli insanlardır. Eğer yaptıkları gizli işleri buseydin bunları terk eder ve kaçardın. Biz bu kişileri ilgili mercilere şikayet edeceğiz. Ancak istifanızı verip bu kişilerden uzaklaşmanız ve gerekli tedbiri almanız için önce size geldik. Sana bir zarar gelmeyeceği kanaatine vardıktan sonra şikayetimizi yapacağız. Hüseyin kardeşimiz onlara Söylediklerinizden emin misiniz? dedi Evet yüzde yüz eminiz. Hatta bu gizli yönlerine biz de katıldık. dediler. Dinde akılda imanda kuvvetli olan bu sadık kardeşimiz onlara şöyle cevap verdi Eğer doğru söylüyorsanız hainsiniz. Yalan söylüyorsanız iftiracısınız. Hain veya yalancı olduğunuza göre size saygı göstermemi nasıl benden istersiniz Kalkın Sizi görmek istemiyorum. O anları hiç unutamıyorum. Hüseyin kardeşimiz sinirlendiği yüzünden belli olduğu halde gelmiş okulun müdüründen izin alarak beni sınıftan çıkartmıştı. Yürüyerek şehrin dışına çıktıktan sonra duyduklarını bana açıklayarak şöyle dedi Şayet bu adamın söyledikleri doğru ise hemen git gerekli tedbiri al. Eğer gerçekten gizli işleriniz varsa kapatmaya çalış. Sona bir şey sorarlarsa Benim bu cemaatla ilgim yoktur. Cemaatin başkanı Hüseyin Zemiuttur. Gidin ona sorun de. Sen daha gençsin istikbal seni bekliyor. İlerde hükümet senin peşini bırakmayabilir. Üstelik sen bizim miscrfirimizsin. Allah rızası için davet görevini ifa ediyorsun. Sen en güzel şeye müstahaksın. Bu imanlı kardeşimizin şehameti beni çok etkiledi. Kardeşime şöyle dedim Emin olun efendim hiç gizli bir şeyimiz yoktur. Gündüz gözüne çalışıyoruz. Şayet onların dediği doğru olsaydı çoktan bizi şikayet etmişlerdi. Cemaatle bunların arasındaki anlaşmazlık yeni değildir. İşin esası şudur. Sen iyi ve saygı değer bir kişisin. Malın ve nüfuzunla cemaata yardım ediyorsun. Cemaaatı senin yardımlarından mahrum etmek istediler. Halkın huzuruna bu korkunç iddia ile çıkmaları da bu yüzdendir. Size çok çok teşekkür ederim. İman ve vefanızdan dolayı Allah sizi mükafatlandırsın. Bu muhterem şahsiyetin daha sonra söylediği şu sözleri hala unutamıyorum Kardeşim iyi bitki İslamın aziz olduğunu islam ümmetinin zafere kavuştuğunu görmeden ecelimin gelmemesini Allahtan istiyorum derdi. Fakat islamın aziz olmadığını göre göre öldü. Benim de hayattaki tek emelim İslamın aziz olmasıdır. Allahtan bu günü göstermeden canımı almamasını istiyorum. Fakat ben bunun çok uzak bir ihtimal olduğunu hissediyorum. Çünkü hala müslümanların yanında bir damla kan çok pahalıdır.. Bir damla kan onların yanında çok kıymetli olduğu] müddetçe hiç bir şeye ulaşamazlar. Çünkü izzet ve hürriyetin karşılığı sadece bir damla kandan ibarettir. Kuran böyle buyuruyor Peygamberin sireti bunu gösteriyor. Öyle değil mi? Doğru söylüyorsun. Fakat emih olun ki sağlam iman kanlan ucuzlatır. Başko bir deyimle pahalılaştırır. Çünkü İslam yolunda akan kanın mükafatı Allah katında çok büyüktür. İman Allahın kullanndan bir grup müslümanın kalbine yerleşmeye başlamıştır. İnşallah kurtuluş bunların elinden gerçekleşecektir. Yeni oluşan bu gençlerin elinden bir çok hayırlı işler çıkacaktır. Allah ömürlü eylerse gözlerinle göreceksin. dedim. Fakat çok azlar. dedi Çoğalırlar azda da hayır vardır. Allahın izni ile nice az gruplar çok gruplara galip geldiler. Allah sabredenlerle beraberdir. (13) dedim Allahtan sana hayırlı müjdeler vermesini temenni ederim. dedi. Daha sonra savcının imzasız dilekçeler hususunda kendisine başvurduğunu kendisinin de bu dilekçelere önem vermemesini istediğini şayet iddiaları doğru olsaydı niçin kendilerni gizleyeceklerdi dediğini bana anlattı. Allah Muhammed Hüseyin Zem-luttan razı olsun. BROŞÜRLER Bu dört muhalif kişi hilelerini yaymak için en son çare olarak yalan broşür yayınlamaya başladılar Bu cemaatte düşünce hürriyeti yoktur. Şura sistemi üzerine yürümüyor. dediler. İşin garip tarafı bu iddialarına şunları ekliyorlardı Bunun en açık delili idare meclisi ve genel kurulun Üstadın hiç bir işi le karşı çıkmayışdır. Herkes körükörüne itaat ediyor Şayet istişare eden bir idare meclisi ve genel kurulun varlığından bahsediyorlarsa şûranın olmadığını nasıl izah edebilirler? Şûra ve düşünce hürriyetinin görüş ayrılığına düşmek ve cemaatin haricine çıkmak anlamına geldiği nasıl iddia edilebilir? İsmafKyenİn parasını üstad Kahiredeki kardeşine Ebu Suveyr ve Port-Sait şubelerine gönderiyor. dediler. Sanki davet erbabının bir yakınının iman ve yeteneklerine güvendiği için yardımına başvurması haramdır veya töhmetten kurtulmak için görevden alıp bir uçurumdan aşağı atmak akraba veya kardeş oldukları için ne kadar davete faydalı olurlarsa olsunlar nazarı dikkate almamakta mubahtır Caminin yapımında harcanan para halka açıklanmamıştır. Caminin geliri ne kadardır? Nasıl harcama yapılıyor bilmiyoruz. Okulun malzemeleri eksiltme yolu ile alınmamıştır tiolayısiyle kanuni değildir. Kamu oyu bu cemaatin üeri gelenlerini hesaba çekmekte haklıdır. dediler. Bu iddiaları işitir işitmez gurubun ileri geleninin evine gittim. Kendisi akıllı bir zat idi. Yaşça benden büyük olduğu için kendisine hürmet ediyordum. Ona şöyle dedim Sizin böyle bir teşebbüsünüz varmış doğru mudur? Cevap vermekten kaandıysa da hazırlanan yazıdan bazı örnekler vererek itiraf etmeye mecbur ettim Evet şu anda matbaada dedi Dilediğinizi yapmakta serbestsiniz. Ben size durdurun veya cemaata saldırmaktan vazgeçin demeye gelmedim. Senin de bir görüşün vardır ve istediğin şekilde açıklayabilirsin. Ancak ben senin yapılan işin neticesini iyi düşünecek kadar akıllı olduğuna hala inanıyorum. Sadece intikam arzusu ile hareket etmek sana bir fayda vermez. Bu iddiaların arkasından ne gibi faydalar bekliyorsunuz? dedim. Kamu oyunu aydınlatmış onlara doğruyu göstermiş olacağız dedi. Sizin gerçek dediğiniz bizim asılsız kabul ettiğimiz iddialar üzerinde seninle münakaşa etmek istemiyorum. Fakat sana şunu söylemek istiyorum Size cevap vererek kamu oyuna bizim doğru olduğumuzu sizin ise yolan söylediğinizi açıklamaktan aciz olduğumuzu mu zannediyorsun? Üstelik bizim elimizde vesika ve belgeler var. Siz iddiadan öteye gidemiyorsunuz. Sen de bunu iyi biliyorsun. Çünkü caminin hesabı senin elinde. Okulun malzemeleri seninde görüşün alınarak satın alındı. Cemi yapımı dahil bir çok alımlar senin elinle gerçekleşti. O halde kamu oyunu aydınlatmak hususunda biz daha avantajlıyız. Bu konuda sahib olduğumuz vasıtalar sizde yoktur. Bizim halkla olan irtibatımız daha kuvvetlidir. Hutbe okur yazar konuşur toplantılar yapabiliriz. Kahvede camide ve sokaklarda halka anlatabiliriz. Konuşmacımız çoktur hak ise gün gibi açıktır. Fakat beni üzen tek şey daha bir müddet öncesine kadar seni halka bir çocuğun babasını takdim ettiği gibi büyük bir saygı ile takdim ederdim. Bu gençleri de sana imanlı gençlerin değerlileri olarak takdim ettim. Şimdi ise sizin tutumunuz benim sizi yalancılıkla iftirayla hainlikle hak ve davetin dışına çıkmakla suçlamama mecbur ediyor. Her ne kadar bu işi başlatan zalim ise de bu durumu düşünmek bana en büyük acıyı veriyor. Acımı bir kat daha artıran <ia bu işlerin neticesinde hiç bir fayda elde edilmemesidir. Sizin için en iyi olan şey sonunda bir fayda sağlayamayacağınız savaşı bı-rakmanızdır. Eğer intikam almak istiyorsanız bunun size yaran yoktur. Eğer nasihat istiyorsanız yeterince nasihat ettik halk da sizin dediklerinizi ve diyeceklerinizi biliyor. Eğer Allah rızası İstiyorsanız bilin ki O kalbtekilerinl de bilir. dedim. Adam bu söylediklerimden etkilendi ve bu broşürün dağılmasını önleyeceğini ve negatifinin matbaadan alınacağını vaad etti. Bu vaad üzerine yanından ayrıldım. ETKİLEYİCİ BİR DERS Bu olaylar devam ederken bir münasebet dolayısıyla bir ders verdim. Dersimin konusu tiyi kalbli-lik herkes için h/ilik dilemek ve küsleri barıştırmanın fazileti idi. Dersten sonra kendimle başbaşa kalınca şöyle dedim Başkalarına iyilik tavsiye ediyorsun kendi nefsini unutuyormusun? olmaz böyle şey. Allahın en sevdiği kişi kalbinde kin olmayan ve doğru konuşan kimsedir. Allahın gazabına layık olan kimse de çok intikam ve kin besleyendir Birgün Resulullah (s.a.v.) Namazdan oruçtan ve sadakadan daha efdal olan şeyi size göstereyim mi? dedi. Evet ya Resulullah dediler İki kişinin arasını düzeltmektir Çünkü araların bozuk olması traş eder. Saçı traş eder demiyorum dini traş eder. (14) İki kardeşinizin arasını sulh ediniz çünkü sulh hayırladır. Bu hadisleri halka anlatrken kendim ders almıyorum. Bu kesinlikle doğru değildir. Kalbi temizlemek sinirle mücadele etmek ve nefse galib gelmek lazımdır. Bunları önce nefsimde ameli olarak denemeliyim. Her ne kadar düşmanlığı ben başlatmış olmasam da bunu yapmam lazımdır Kalemi aldım ve bu grubun başkanına bir mektup yazdım. Mektupta şöyle diyordum Ben geçmişi unutarak sizleri tekrar kardeşlerin safında görmek istiyorum. Şayet müsamahakarlık prensiplerine uyarak bu teklifimi kabul ederseniz size teşekkür ederim. Eğer hukuk prensiplerine göre halletmek isterseniz ona da razıyım istediğiniz hakemi seçin ben vereceği hükme ne olursa olsun razıyım. Bu yola baş vurmamın sebebi bugün verdiğim dersten etkilenmemdir. Allah Taalanın hakkımızda Ey iman edenler yapmadığınız şeyi niçin söylüyorsunuz? Yapmadığınızı söylemek Allah katında büyük bir gazaba sebcb olur (15) dediği kimselerden olmak istemiyorum. Fakat her satırında sevgi fışkıran bu mektup bile kalblerini yumuşatmaya yetmedi. Ben yine de bu mektubu bizzat ellerine vermek istedim. Kardeşler bu hareketime büyük tepki gösterdiler Beni engellemek için her türlü yola baş vurdular. Fakat ben gidip mektubu bizzat kendisine vermekte ısrar ettim. İhvan benim bu hareketimi garip karşıladılar. Oysa ben bir zaaf noktası gibi görünen bu olayı Allahın emrine bağl olduğu için. kuvvet kabul ediyor ve lezzet duyuycdum. HAK SÖZ Mektupta yazılanlar bu kişilerin kalbine nüfuz etmedi. Bana yayınlanmasına engel olacağım diye söz veren arkadaşın da sözü geçmedi. İçlerinden birisi broşürü kendi ismi ile yayınlamakta ısrar etti. Gerçekten de broşür basılıp halka dağıtıldı. Portsait ve Ebu Suveyre bizzat kendisi götürdü. İdare meclisimiz de Hak Söz adı altında bir reddiye yazıp dağıttı. Herkes bu bildiriyi kapıştı. Bu hareket bir çok kişilerin cemiyetimize katılmasına en büyük vesile oldu. GÜZEL BİR HADİSE İdare meclisi üyelerine yayın yolu ile suçlandığımız için mahkemeye başvurmak hususunda görüşlerini alacağıma söz verdim. Yatsı namazından sonra caminin avlusunda toplandık. Oturumu açtım ve konuyu anlatmaya başlamak üzereyken namazdan sonra içerde kalan cemaattan birisi yüksek sesle şu Ayet-i Celileyi okumaya başladı Böylece aldatmak için bir birine çekici sözler söyleyen cin ve insan şeytanlarını her peygambere düşman kıldık. Bunlar ahi-rete inanmayanların kalblerinin inançsızlığa yönelmesi ondan hoşnut olması ve kendilerinin işledklerr suçlan işlemeleri için O sözleri fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapamazlardı. Sen onları iftiraları ile başbaşa bırak Kitabı size açık oçık indiren Allahtan başka hakem mi isteyeyim? de. Kendilerine kitap verdiklerimiz onun gerçekten Rabieri katından indirilmiş olduğunu bilirler. Şüpheye düşenlerden olma. Rabbinin kelimesi doğru ve adil olarak tamamlandı. Onun kelimelerini değiştirecek yoktur. O semi-dir. AJimdir (16) Yüksek sesle okuyan mümin kardeşimizi hep beraber dinledik. Ayet bittikten sonra O sustu bende sustum. Kardeşler Niçin toplandık? dediler..-Mesele burada bitti. Allahtan başkasını mı hakem seçelim? dedim. Sonra toplantı sebebini onlara a-çıkladım ve şöyle dedim Şu anda teklifimi gündeme koymuyorum. Allahın hakem olması bize yeter O hükm etti adalet yaptı. Hakimlerin en adaletlisi odur. MUHALİF HOCANIN SONU Bu olaylar devam ederken İsmailiye Müslüman Kardeşler cemiyetinin başkanı olmak isteyen Hoca hala bu cemiyetin okullarında hoca idi. Uzaktan da olsa bu fitneyi idare ediyordu. Ortaya çıkmamak için çok dikkatli davranıyordu. Hatta kendisine nisbet edilenlerden devamlı kurtulmaya çalışıyordu. Onu suçlamak istemiyordum. Çünkü bu gerçeği değiştiremezdim. Onunla beraber bu işe karışanlarla ilişkimiz kesilmişti. Ben her zaman aklı ilmi ve edebinin kendisini doğru yola sevk edeceğine inanıyordum. Onların bozgunculuklarına devam etmesine yardımcı olmak yerine onları tekrar saflarımıza döndürmem için bana yardım edeceğini sanıyordum. Fakat o sorumluluğu doğrudan doğruya üzerine almaktan kaçınmakla beraber şerri körüklemeye devam ediyordu. Tesadüf onu suç üstü yakalamama sebep oldu. Şöyle ki bir geoe uykum gelmedi. Sabah namazını Abbasi camiinde kılmak istedim. Namaz vaktine daha bir iki saat vardı. Gezerken bunlardan birinin evinin ışıklarının yandığını gördüm. Pencerelerde açıktı. İçeriden gelen sesler dikkatimi çekti. Bir de baktım ki hoca etrafına adamlarını toplamış hile ve nifak planı çiziyor. Ben yoluma devam ettim. Sabah namazından sonra yanına gittim ve nazik bir şekilde geceyi nerede geçirdiğini sordum. Uzun bir hikaye anlattıktan sonra evinde geçirdiğin söyledi. Kendisine fitne ve onun kötü neticelerinden bahsettim. Kendisininde ortalıkta dolaşan fitnenin içinde olduğunu söylediklerini anlattım. Fakat hoca bunlardan uzak olduğunu ve yağmur suyundan daha temiz olduğunu delillerle anlatırken onun anlatış kabiliyetine hayran kalıyordum. Sonunda nikahına yemin etmeye kalkıştı. Fakat ben daha fazla dayanamadım. Hemen elimle ağzını kapattım ve sinirlenerek yüzüne şöyle haykırdım Allahtan kork Yemin etme. Şu saatte neredeydin? Yüzünde bir şaşkınlık belirdi. Cevap vermeye çalıştı fakat fırsat vermeden gerçeği kendisine delillerimle anlattım. Bizzat ben gördüm kimse bana söylemedi dedim. İtiraf etmekten başka çare bulamadığı için pişmanlık numarası yapmaya başladı. Ona şöyle dedim Sona bir kötülük yapacağımı düşünme. Daha dün seni meth ediyor arkanda namaz kılıyor vaazlarını dinliyor ve başkalarını da dinlemeye teşvik ediyordum. Bugün de kötü-leyeceğimi zannetme. Ancak bundan sonra ne davet ne de başka bir işte seninle çalışmam. Kendine bir yol seç. Ya Ismailiyede kalırsın sana Müslüman Kardeşlerin alanı dışında Allahın izniyle bir iş bulurum sen de ayrılma nedenini makûl özür beyan ederek anlatırsın veya memleketine dönersin. Memleketine varıncaya kadar olan masrafını ben karşılarım. Allah hepimizin Velisidir ve biza şahittir. Memleketine gitmeyi tercih etti. Fakat borcunu ödememi şart koştu kabul ettim. İstifa dilekçesini de verdikten sonra okulla da ilişkisi kesilmiş oldu. HOCANIN MAHKEMESİ VE OKULU Hoca anlaşma gereğince memleketine dönmedi. Bir gün kendi başkanlığında bir okul açtığını ve muhalif gruptan beş kişilik bir komisyonunda okulun idaresini yürüttüğünü öğrenince güzel bizden uzak olsun da ne yaparsa yapsın dedim. Bir müddet sonra da hocanın İhvanıa okulunda geçirdiği zamanın ikramiyesini istediğini mahkemeden gelen bir yazı ile öğrendim. Halbuki hakettiği para çok cüzi bir miktardı. Bunu ille de mahkeme yolu ile alması mı gerekiyordu? Oysa benim elimde kendisini borçlu gösteren alacağının kat kat üstünde senetler vardı. Mahkemeye bizzat ben gittim. Mahkemede hak ettiği ikramiyenin verilmesini istedi. Hakime Kabul ediyorum. Ancak hocanın bize borçlu olduğunu gösteren senetler var. Bunların da mahkemece dikkate alınmasını istiyorum dedim. Mahkeme isteğimi kabul etti. Neticede lehime hüküm verdi. Hocanın istekleri ödeyeceklerinden daha az olduğu için red olundu. Kurduğu okul da çok sürmeden dağıldı ve kendisi de memleketine dönmek mecburiyetinde kaldı. Ben yazdıklarımdan dolayı hocadan özür diliyo -rum. Şu anda kendisi en hayırlı ilim adamlarından ve dostlarımızdan biridir. Onlar birer hatıra idi gelip geçti belki de mazurdu. Kalbin gizlediklerini ancak Allah bilir... EVLENME VE NAKİL Sanki Allah Taala davetin ilk günlerinde benim için bir sürpriz olan bu fitnelerin tesirini hafifletmek istiyordu. — Gerçekten de bunlar benim için müthiş birer ders olmuştu —. Allah Taala devamlı bu zararların etkisini gideriyor yerine bize hayır nasip ediyordu. Zararlı kabul ettiğimiz çok şeyler yararlıdır. atasözü de gerçekliğini ispatlıyordu. Ben davetle savaşanların onun düşmanları olmadığını davetle yakından uzaktan ilgilerinin bulunmadığını ancak savaşların arkasında .durumdan faydalanmck istediklerini kabul eder ve bu savaşa sabırla kuvvetle ve güzel sözle hazırlanırdım. Fakat husûmet vetefrika bayrağını itimat ettiğimiz en samimi arkadaşlarımızdan bir grubun çekeceği üstelik husûmetin arkasında hiç bir faydaları olmayacağı aklıma gelmezdi. Allahın yaratıktan üzerinde çeşitli tasarrufu vardır Bu fitneni tesirinden biraz kurtulmam için Allah Taala evlenmemi müyesser kıldı. Evlenme işi çok kolay ve basit bir şekilde tamamlandı. Ramazanın başlarında nişan 27sinde nikah ve Zülkadenin onunda zifaf oldu. Allahıma hamd-ü senalar olsun. Bundan sonra ismailiyedeki görevimin sona erdiği duygusu bana hak ı oldu. Davet kökleşmiş müesseseleri dimdik ayakta duruyordu. Halkının tamamı İhvanın saflarına katılmıştı. O halde burada oturmanın ne anlamı vardı? Garip bir duygu bana buradan gitmemi telkin ediyordu. 1932 senesinin yaz tatili geldi. Üs-tad Abdülvahhab en-Neccar (r.h.) ile karşılaştım. Kendisi ile İsmailiyedeki davet hakkında uzun uzun konuştuk. Kendisinden Arap dili müfettişlerinden Üs-tad Betravi ile konuşup Kahireye naklimi istemesini rica ettim. Üstad Neccar benden bir dilekçe yazmamı istedi. Dilekçeyi yazdıktan sonra pek kalmadan Allah Taala bu isteğimi gerçekleştirdi. Böylece 1932de Kahireye naklim tamamlanmış oluyordu. İSMAİLİYE HATIRALARINDAN METİNLER Müslüman Kardeşlerin camisinde ilk hutbem Hatıralarımın birinci kısmı biterken İsmailiyedeki ^hutbelerimden birinin metnini vermek istiyorum Bizi taata muvaffak kılan günahtan uzak tutan ve gönlümüzü hayra açan Allaha hamd-ü senalar olsun. Allahtan başka ilah olmadığına şeriki ve naziri olmadığına iman tasdik ve gerçekten şehadet ederim. İnsanlar uyurken gecelerini namazla ihya eden Efendimiz Muhammed (s.a.v.)e onun akraba ve yakınlarına kıyamet gününe kadar onun gösterdiği doğru yoldan gidenlerin üzerine salat ve selam olsun. Ey Allahın kulları Allaha yaklaşmanın en üstün yolu hayırların en büyüğü cami yapmak tamir etmek ve bu yolda para harcamaktır. Allah Taala bunu sadece çok sevdiği kullarına nasip eder. Allahın camilerini sadece Allaha ve ahiret gününe iman edenler namaz kılanlar zekat verenler ve Allahtan başkasından korkmayanlar yaparlar. Muhakkak ki bunlar doğru yolda olan kimselerdir. (17) Bunlar Allahın yanındaki nimetleri kendi hazi-neierindeki mallara tercih eden. Allahın nezdinde olanlara kendi ellerindekilerden daha fazla güvenen kendi ellerlndekinin yok olacağına Allahın yanındakilerinin ise baki olduğuna inanan ve bu inancın gereği olarak Allah yolunda harcayan Ondan korkan ve sırf Onun rızası için sadaka veren kimselerdir. Bunların Allah katında büyük mükafatları vardır. İnsan için çalıştığından başkası yoktur. İleride çalışmasının karşılığını görecektir. Sonra ona karşılığı tam olarak verilecektir.(18) Allahın evini tamir etmekten daha yüce daha üstün daha şerefli daha faziletli ne olabilir? Bundan teşekküre daha layık başka bir çalışma ve makbul bir iş var mıdır? Allahın yüce tutulmasına ve içlerinde adının anılmasına izin verdiği evlerde sabah akşam Onu teşbih ederler. Ne ticaret ne alışveriş bu kişileri Allahı anmaktan namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoymaz. Onlar gözlerin ve gönüllerin döneceği günden korkarlar. (19) İslam ümmetlerinde camiler birer ibadetgah ve okuldur. Namaz yer yüzünde yaşayan insanlarla ye-rin-göğün sahibi olan Allah arasında bir bağdır. O -nun huzurunda huşu ile dururlar büyüklüğüne secde ve rükû ederler makam-ı kudside dururlarken dilleri ve vicdanları ile zikir ve dua ederler. Onlara bir huzur gelir rahmet her taraflarını kuşatır melekler etraflarında dolaşır sıkıntıları ve üzüntüleri gider düşmanlarının kötülüğünden emin olurlar. Muhakkak ki Allah iman edenleri savunur. Zira O hainler ve kafirleri hiç sevmez. (20) Allah onları lütfü ile kuşatır ve korur. Çünkü müminlerin Mevlası Allahtır. Kafirin ise Mevlası yoktur.(21) Kulum bana namaz ve nafile ibadetlerle durmadan yaklaşırsa ben de onu severim. Bir kere de onu sevdim mi artık ben o kulumun işiten kulağı gören gözü şiddetle kavrayan eli ve yürüyen ayağı olurum (fena şeyleri dinlemekten fena şeylere bakmaktan helal olmayan şeylere el uzatmaktan fena yolda yürümekten onu korurum). Eğer benden birşey dilerse onu verir bana sığınırsa muhakkak onu himaye ederim.(22) Eğer günlük hayatta büyüklerimizi sevmek ve saymakta kusur etmiyor devletleri razı etmek ve aramızdaki münasebetleri kuvvetlendirmek için para harcıyor ve elçilikler kuruyor isek yer ve göklerin sahibi olan yer ve göğün ordusunu elinde bulunduran bir şey murad etti mi ol deyince hemen oluveren Allah Taalayı razı etmek için cami yapmamız tamir etmemiz ve içerisinde namaz kılmamız hayırlı bir iş değil midir? Oysa Allahın rızasını kazanırsak ordusu ile bize yardım eder. ...Şüphesizki Allah Ona yardım edenlere yardım eder. Allah kuvvetlidir Azizdir. Onlar ki kendilerine yer yüzünde bir iktidar veya mevki verirsek namazlarını dosdoğru kılarlar zekat verirler iyilik eder kötülükten vazgeçmeye çalışırlar. Bütün işlerin akibeti Allaha aittir. (23) Bir millet mevtasını razı eder Yaradanına sığınırsa Rabbi o millete yardım eder ve düşmanın şerrini ondan uzlaklaştırır Allah inkar edenleri kinle-riyle geri çevirir bir hayra ulaşamazlar. Savaşta müminlere Allahın yardımı yeter. Allah kafidir Azizdir. (24) Eğer bir kimsenin rızasını Hakkın rızasının üstünde tutar da Allahı bırakıp aşağılık ve taklitçiliğe yönelirlerse Allah böyle kimseleri kendi hallerine terkeder. Böylece de kuvvetten düşer ve zayıflarlar. Camiler dinin şiarı islamın unvanı ve müminle-rln nişanesidir. Allahın farzları burada yerine getirilir. Minberlerinde Allahın kitabı ve Resulullahın sünneti ile hutbe okunur. Minarelerinde kelime-l şe-hadet terennüm edilir. Camiler ehl-i Dinin uyarıcısı takva ehlinin hatirlatıcısı kafirlerin nedamet kaynağı müminlerin gıptası şeytana esir olmuşların üzüntü merkezidir. Bir memlekete ilk vardığında orada gördüğün camiler halkının müslüman olduğuna delil değil midir? Şayet bir memlekette cami sayısı fazlaysa bil ki orada salik ve takva sahibi kimseler çoktur. Şayet cami sayısı az ise bil ki oranın insanı dünya ile meşgul ve dininden habersizdir. Bir münasebette Ebû Bekir (r.a.) askerine şöyle diyor Bir memlekete vardığınızda namaz vaktini bekleyin. Eğer ezan okunursa orayı terk edin. Eğer ezan okunmazsa Allahın kelimesi yücelinceye kadar savaşın. Çünkü ezan dikkatleri üzerine toplayan kulakları okşayan İslam dinini kabul etmiş müminle-rin gönlünü açan bir şiardır. Kim Allahın şiarlarına hürmet gösterirse şüphesiz ki bu kalblerin takvasın-dandır.(25) Camiler genel bir okuldur bir halk üniversitesidir. İhtiyarların gençlerin ve çocukların dünya ve ahiretlerinin iyi olması için eğitildikleri bir olgunlaştırma fakültesidir. Dinlerin ahkamını akılların gıdasını gönüllerin şifasını burada verilen vaazlerden alırlar. Bu hizti etleri yürütürken halktan bir ücret de alınmaz. Eğer biz okulun milletimizin her kesimine yayılmasına ve sağlık merkezleri kurulmasına önem veriyor isek ibadet merkezi ilim müessesesi ve ruhlarımızın şifa evi olarak cami yaptırmamız şüphesiz ki daha da hayırlı olur. Seleflerimiz (bizden öncekiler) (r.h.) camilerde herkese ders okutmaya önem verirlerdi. Camilerin yanına bir okul ve talebe yurdu yaparlardı. Böylece ilim ve amel söz ile fiil birleşir nazari olmaktan ziyade tatbiki olur ve öğrencilerin kalbinde dini ruh kökle-şirdi. Üstün bir ahlak-ı Muhammedi ile silahlanmış olarak mezun olurlardı. Bugünki okullar gibi değildi. Bugün çocuklarımız okula imanlı olarak giriyor dinsiz olarak mezun oluyor. Akılları yabancıların pis düşünceleriyle zehirleniyor beyinler dinsizlik nazariyeleri ile doluyor ve taklitçilik üzerine gelişiyor. Eğer camide görevli kişiler öğretmeyi iyi bilseler vazifelerini gereği gibi yerine getirseler korkutmaya değil isteğe dayanan sevgi ve saygıyı esas alan bir metod takip etseler camiden daha yüce bir eğitim müessesesi düşünülemez. Bunların yanında cami müminlerin bir tanışma alanı ve buluşma yeridir. Müslümanlar onun manevi gölgesinde buluşur tanışırlar. Eskiden camilerimiz birer toplantı yeri idi. Peygamberimiz (s.a.v.) Nikahınızı ilan edin ve camide kıyın(26) Hcdis-i Şeriyine uyarak nikahların camide kıyarlardı. İsraf riya kibir ve tamamen batıla dayanan törenlerin belasından kaçarlardı. Milletin hayatında caminin yeri bu şekilde düşünülürken onun tamir ve yapımı için çalışmak ilk işimiz olmalıdır. Resulûllah (s.a.v.) hicreti esnasında Kübaya uğramış ve burada kaldığı kısa müddet içerisinde hemen Küba mescidini yaptırmıştı. Bu konudaki ayet şöyledir İlk günden beri takva üzerine kurulan mescidde Jıulunman daha uygundur. Orada tertemiz olmayı arzulayan inscnlcr vardır. Allah tertemiz olanları sever.(27) Resûlullah (s.a.v.) Medineye ilk geldiğinde şimdi içerisinde Bavza-i Mutahhcrenin bulunduğu ikinci mukaddes camiyi yaptırdı. Ceminin yapımınca bizzat kendisi çalışıyor ve şöyle diyordu Allahım ahi-ret hayatından başka hayat yoktur. Ensar ve Muhacirini bağışla. Ashab da çalışırken şöyle diyordu Peygamber çalışırken biz oturursak dalalet içerisinde oluruz. Cami yapılırken oturanlarla çalışan bir olmaz. Yoldan geçerken bakan da öyle... Caminin genişletme teklifine ilk cevap veren Hz. Osman (r.a.) olmuştu ve camiyi beş duvar kadar genişletmişti. Allaha hamd-ü sena ederim ki bugün sizlerin yardımı ile müslüman kardeşlerin camisi yapılmıştır. Allah samimi müminlerin mükafatını arttırsın. Resûlullah (s.a.v.) bir hacis-i şeriflerinde şöyle buyuruyorlar Kim ki Allahın rızasını dileyerek bir cami yaparsa Allah da ona cennette bir ev yapar.(28) (27) Tevbe 108 (23) Hadisi Buhar ve Müslütn rlvaye etmiştir BAZI OLAYLAR Bu kitabı hazırlarken bazı notlar elime geçti. Olayda geçenlerin isimlerini kayıt etmediğimden dolayı özür dilerek yazmak istiyorum 1 — NEFSİNE UYANLAR aralarında anlaştıkları ticari işleri benden gizledi. Onun madde sevgisinde/ı kurtulduğunu zannediyordum. Oysa yan çizmelerinden onun hala maddeye umut bağlamış olduğunu görüyorum. O-nu ıslaha çalıştığıma üzülmüyorum yalnız onun bu hareketi bana hayatta en zor işlerin nefislerini kirini temizleme olduğu kanaatini verdi ve bana Şev-kinin şu beyitini hatırlattı İnsanları kötü meyillerden kurtarmak Kurdu tabiatından ayırmak kadar zordur. 2 — ALLAHIN KUDRETİNİN ESERİ En hayret verici şey insanların Allahın kudretinin eserlerini her şeyde ve kendi nefislerinde gördükleri halde iman etmemeleri ve anlamamalarıdır. Allah Taalayı iyi tanımak imanın esaslarmdandır. önceleri Allah kelimesini kitaplarda okurken manası bana kapalı gelirdi. Ancak Allah bana kendisini tanıma kapılarından birini açınca gerçek imanın bu olduğunu anladım. Ben talebelerimin kaideleri kompozisyondan daha iyi anlayacaklarını zannediyordum. Çünkü kaideleri açıklamak ve üzerinde tatbik yapmak için çok zahmet çektim. Ancak durum benim zannettiğim gibi olmadı. Kompozisyonları çok iyidir. Fakat kaide ve prensipleri anlamadılar. Bu durum bana şu iki ayeti hatırlattı And olsun ki siz düşkün iken Bedirde Allah size bir zafer vermişti. (29) Sayınızın çokluğundan hoşlanıp güvendiğiniz Huneyn gününde size yardım 6tti.(3O) 3 — HATIRALAR Bugün Mahmudiyeden ......... geldi. Müslüman Kardeşler Cemiyeti hakkında uzun uzun konuştuk. Onun hakkında açıklama yapmam için zaman müsait değildir. Kendisini Allaha havale ediyorum. Allahtan gideceğim yolu aydınlatmasını temenni ediyorum. Anladığıma göre Mahmudiye ve Şubrahit şubeleri faydalı olamıyor. Çünkü bu şubeler metodsuz kuruldular. Davetin yapısında benim ve diğer muhlis kardeşlerin çabaları olmadan pek faydalı olamıyor. İs-mailiye şubesinde bile bir çok tadilatın yapılması gereklidir. Ancak bu şube davet yolunda Allahın izniyle faydalı adımlar atmaya devam ediyor. Allah için söyleyelim ki......... gerçekten mevhibeli bir liderdir. Aneak o liderliğini ve mevhibesini safsatalara harcamaktadır. Kalbi gerçek dışı evhamlarla doludur. Emek vermeye değmeyecek şeylerle uğraşmaktadır. Bu kişiye güvenmek tehlikeli ve geçersizdir. Kardeşimiz ......... hocanın da kendine has bir metodu vardır. Bana sadece bir arkadaş gibi bakıyor. Sözlerime kulak vermiyor. Bu yüzden de fikir birliğine varmamız mümkün olmuyor. Buna güvenmek de tehlikelidir. 4 — KENDİNE GEL EY FALAN KİŞİ SAKIN AHLAKINA BİR LEKE SÜRÜLMESİN. Allah sana ve sana uyanlara kafidir. Mahmudiyeden gelen kardeşimin ziyareti esnasında yazdığım bu yazıyı görünce karşısına şu yazıyı yazdı Allah seni affetsin kardeşim. Bana karşı olan zannın çok aşırıdır. Gelecek günlerin bu zannının yan->ış olduğunu sana göstermesini umarım. Nefsimi tezkiye etmiyorum çünkü Allah nefsimi biliyor Ancak hakkımda doğru bir kanaate varacağına inanıyorum. Nefsim Allahın ezeli ilminde çok iyi bildiği nefsin aynısıdır ve İslama gelen belalar karşısında duyduğu üzüntüden parça parça olmaktadır. 5 — TEMYİZ Bugün İsmailiyeden ......... hikayeci geldi. Bir tarikata davet ediyor islamın arzularına uymayan. özel fikirlerle dolu. Ben ise İslami ıslahat için en hayırlı yol olduğunu kabul ettiğim davete kendimi adamıştım. Bu gibileri de bana kendi özel davet üslûplarını empoze etmeye çalışıyorlar. Bu şaibeli davetlerden kurtulup Allahın kitabına ve Rasulûllahın sünnetine dönmek şeklinde özetlenen İslami ıslahatı açıklamak kalbleri evham ve hurafelerden temizlemek ve insanları berrak islam hidayetine çevirmek zamanı geldiğine inanıyorum. 6 — ÜSLÛP Yapılan davetin Müslüman Kardeşler cemiyeti adı ile yapılması şart değildir. Çeşitli isimlerle de yapılabilir. Mühim olan davete inanmış cemaatların oluşmasıdır. 7 — EMANETİN ZAYIFLAMASI Bugün ......... ve ......... benimle idare meclisi hakkında bir görüşme yaptılar. Bunlar Müslüman Kardeşler davetini anlayamadılar. Davetin geniş programlarını ve idaresini göğüsleyecek çok az kişi var. Benimle beraber daveti anlayacak ve idare edecek kişilere ihtiyacım var. Fakat nerede? Çokları idare meclisi derken sadece üyeliği anlıyorlar. Üyeliği koparmak için adeta yarışıyorlar. Aralarında düşmanlıklar meydana geliyor. Allahım eğer niyetlerin halis hedeflerin güzel olacağını biliyorsan bizi muvaffak kıl. Yoksa bizi samimi kulların yoluna sevk et... Amin. İKİNCİ BÖLÜM KAHİREDE DAVET Kahireye tayin edilmemden sonra idare meclisi İsmailiyede toplanıp genel merkezin Kahirede olmasını kararlaştırdı. Ancak Kahirede cemaatın uygun bir yeri yoktu. Kardeşler benim Nafi çıkmazındaki 24 nolu evimin alt katını genel merkez yaptılar. İSMAİLİYENİN TEPKİSİ Kahireye tayin olmam İsmailiyeliler için bir sürpriz oldu. Kalabalık bir heyet gelip maarif bakanlığından tayinin iptalini istediler. Ayrıca heyet görev yaptığım Abbas okulunu müdürü ile de görüşüp Kahirede kalmamda İsrar etmemesini istemişti. Bunları duyar duymaz heyetle görüşüp bu düşüncelerinden vaz geçmelerini istedim. Maarif bakanlığından da tayinimin iptal edilmemesini rica ettim. Bu tayinin kendi isteğimle yapıldığını anlattım. Fakat gazeteler bakanın İsmailiyeden gelen heyete tayini iptal edeceğine dair söz verdiğini duymuşlar ve ertesi gün bu haberi yayınladılar. Ben de o sıralarda evi getirmek için İsmailiyeye gitmiştim. İs-mailiyeliler haberin doğru olduğunu zannederek Müslüman Kardeşlerin merkezine gelerek öeni kutladılar. Fakat ben onlara gerçeği anlattım. Bu arada heyet görevli bulunduğum Abbas okulunu ziyaret ettiklerinde müdür onlara İsmailiyeden gelen bir mektup göstermiş. Mektupta bana hakaret mahiyetinde sözler sarf edilmiş. Heyetteki kardeşler döndükten sonra haberi şehre yaymışlar. Bazı kardeşler mektubu yazan kişinin yolunu kesip dövmüşler ve yürüyemeyecek hale getirmişler. Bu kişi kardeşleri şikayet ederken beni de unutmamış ve mahkemeye suça teşvikçi olarak göstermişti. Beraat-le sonuçlanan bu mahkeme sebebiyle defalarca Isma-iliyeyi ziyaret etme imkanı buldum. BU DÖNEMDE MÜSLÜMAN KARDEŞLERİN FAALİYETİ Bu dönemde davet faliyetleri şu şekilde tanzim edildi 1 — Evlerde ve camilerde dersler ve konferanslar tertiplendi. 2 — Genel mürşidin risaleleri haftalık Müslü -man Kardeşler Dergisi yayınlandı. 3 — Daha bir çok risale ve broşürler neşr edildi. . 4 — Kahire ve haricinde şubeler açıldı. 5 — İzcilik ve spor teşkilatları kuruldu. 6 — Davetin okullar ve üniversitelerde yayılması talebe dernekleri kurulması Ezherin çalışmalarından faydalanılması gerçekleşti. 7 — Kahire ve diğer bölgelerde çeşitli toplantılar düzenlendi. 8 — Kahirede ve haricinde-dini günleri ihya etmek için çabalar harcandı. 9 — Müslümanların haklı davalarına özellikle Filistin davasına yardımcı olundu. 10 — İçtimai ve siyasi konularda İslahat yap -mak için gerek yayın gerekse konuşmalarla büyük çaba harcandı. 11 — Misyonerlerle mücadele ve dini eğitime teşvik cemiyeti gibi İslami hareketlere yardım edildi. 12 — İslamdan taviz veren hükümet ve partileri eleştirerek açıkça İslami esaslara dönmeye davet edildi. Ayrıca bu konuları inceleyen bir komisyon kurulması cihetine gidildi. Yapılan bu hizmetlerin hepsi tarihi ile beraber Müslüman Kardeşler Dergisinde yayınlanmıştır. Bu 102 konularda notlarımdan elime geçen bazı yayınları kaydetmemde bir beis yoktur KALKINMA YOLUNDA Kalkınmanın temeli eğitimdir. Bir millet önce haklarını bilmeli sonra da o haklara kavuşmanın yollarını iyi öğrenmelidir. Eğitimini bu esasa inanarak geliştirmelidir. Diğer bir ifadeyle bir millete kalkınmasının programı ilmi nazari ve ruhi olarak öğretilmelidir. Şüphesiz bu uzun bir vakit ister. Kalkınmanın yolunu millete öğretmeden önce onların sabırlı olmalarını temkinli davranmalarını ve mücadeleden yılma-malarını sağlamalıyız. Çünkü normal usullerin dışına çıkan her milletin nasibi mahrumiyettir. O halde kalkınmak isteyen bir millet yaşadığı memleketi bir okul şeklinde hazırlamalıdır. Okulun talebesi bütün halk olmakla beraber hocaları da liderler ve yardımcıları olmalıdır. Okulda okutulan dersler ise haklar ve genel görevler veya hedef ve vasıtalar olmalıdır. Bunların gerçekleşmesi için iki mühim husus iyi tanzim edilmelidir 1— Program Program tesbit edilirken kaynaklar mümkün mertebe az olmalı çoğunlukla ameli yöne ağırlık verilmelidir. Çabuk netice almak bakımından bu yol daha uygundur. 2 — Liderlik Lider iyi seçilmelidir. Güvenilir bir kişi olduğu kanaatına varıldığı zaman itaat edilmeli ve desteklenmelidir. Lider eğitilmiş bir kişi olmalıdır. Zaruret veya bir hadise neticesinde ortaya çıkmış veya liderin olmadığı yerde lider olmuş bir kişi olmamalıdır. Hadiselerin ortaya çıkardığı liderler vasıtadan önce netice almak isterler. Halkın liderliğini ellerinde tutmanın verdiği gurur ve siyasi avantajlar kendilerini azdırmış bu yüzden de serabı su sanarak peşinden koşmuşlar fakat yanına geldiklerinde hiç bir şey bulamamışlardır. Harcadıkları emek ve feda ettikleri vaktin boşa gittiğini öğrenince de tekrar başladıkları yere dönmüşlerdir. Böylece hep geriye gitmiş ileriye tek adım atamamışlar fırsatları ziyan etmiş bir türlü muvaffak olamamışlardır. Bir millet bu gerçekleri görerek ve geçmişin tecrübelerinden yeterince ders alarak sıhhatli bir kalkınmaya yönelirse gerçeklere sarılıp evhamları bir kenara bırakırsa ve uzun bir mücadeleye kendini hazırlarsa Allahın izniyle kazanacaktır. Şayet umudunu gerçek olmayan hayallere bağlayarak şehvet denizinde yüzerse tembellik ve uyuşukluk içerisinde uyumasına devam ederse böylece kalan kuvvet gayret ve malı da peşpeşe kayıp eder ve Evimi ve eşeğimi sattım Ne altımda ne de üstümde bir şey kaldı. diyen şairin durumuna düşer. İşte bunları millete anlatmak için Müslüman Kardeşler Cemiyeti kurulmuştur. Ahlak olmadan bir milletin kalkınması düşünülemez. Bir millet cihat ve fedakarlık ruhu ile doymuş olarak nefsinin şehvani arzularına gem vurabilirse başarıya ulaşması mümkün olur. Sözün kıçası bir millet nefsani arzuların bağından ve kemaliyetten kurtulursa herşeyden kurtulmuş sayılır. O halde ana mesele milletin ahlakını düzeltmektir. İslami olmayan adetler ve hayat tarzları bizi her yönden sarsmıştır. Bü durum karşısında islahatçılık görevini üzerine alan kişinin kuvvetli iradeyle birlikte uyanık olmaya şiddetle ihtiyacı vardır. Ayrıca İslahatçı halkı fazla sıkıştırmamalıdır. Kendisini ve hedefini anlayanları sıkı tutması kafidir. Halka karışmak yolu İle taklit edilmeleri daha uygundur. Bugün kalkınmamız hala açıklığa kavuşmamıştır. Ne vasıta ne hedef ne program hiç bir şey ortaya konmamıştır. Siyasilere sorun. Parti başkanlarına da sorun. Milletin kalkınması ve hedefine ulaşması için ne hazırlamışlardır? Hiç bir şey Yaptıkları tek şey iktidar olma uğrunda çalışmak sözle birbirini yaralamak düşmana yaklaşmak ve onların sofralarının artığına göz dikmektir. Aynı soruyu dini İslahat önderlerine sorun İslami cemiyetlere sorun. Yine cevap alamazsınız. MÜSLÜMAN KARDEŞLERİN RİSALE VE NEŞRİ İlk yayınladığımız şey Müslüman Kardeşlerin Anayasası olmuştur. Daha sonra genel mürşidin..ri-ralelerinin iki sayısı yayınJandı. Birinci sayfasında şu tevcihatlar yer aldı Müslüman Kardeşterin prensipleri 1 _ Sağlam bir itikada sahip olmak kitap ve sünnete uygun olarak Allah Taalaya itaat etmek. 2 _ Allah için sevmek ve İslam birliğine sımsıkı sarılmak. 3 — Eşsiz İslam edibi ile terbiyelenmek. 4 — Nefsi terbiye etmek onu marifetullaha yöneltmek ve ahireti dünyaya tercih etmek. 5 — Sisteme bağlı kalmak ahdi yerine getirmek ve en mukaddes sistemin din olduğuna inanmak. 6 — Allah rızası için bütün halk tabakalarına İslami daveti yaymaya çalışmak. 7 _ Kainatta herşeyden önce hakkı ve iyiliği sevmek. Bunlardan sonra da risale ve broşürlerin yayınlanmasına devam edildi. Bunlardan bazıları Müslü -man Kardeşlerin içtimai çalışmalarını bazıları davetlerinin hedeflerini açıklıyor bazısı da hükümetleri İs-lami ilkeler etrafında toplanmaya davet ediyordu. Hala kardeşlerin elinde bulunan bu risnienin bazılarının ismi şöyledir Nura Doğru Davetimi İnsanları Neye Davet Ediyoruz? Gençlere ve Cihad. MÜSLÜMAN KARDEŞLERİN HAFTALİK DERGİSİ Kardeşler risalelerin İslami davetin neşrinde yeterli olmadığı oysa davetin bütün insanlara ulaştırılması gerektiği görüşüne vararak Müslüman Kardeşler Gazetesi adı altında haftalık bir dergi yayınlamaya karar verdiler. Gazete ismini vermelerindeki maksatları günlük bir gazete haline döndürme temennisinden doğdu. Ancak bu kararın uygulamasına geçtiğimiz zaman kasamızda tek kuruş yoktu. Buna rağmen alınmış bir kararın mutlaka gerçekleşmesi lazımdı. Peki ne yapmalıydık? O sırada yanımızda bulunan üstad Rıdvan Muhammedin cebinde iki lira vardı. Bundan başka dergiye sermaye olacak paramız yoktu. Bu parayı alıp Selefiye matbaasına gittim ve matbaanın sahibi Muhiddin el-Hatipe derginin müdürü olmasını ve derginin bu matbaada basılmasını teklif ettim. Peşin olarak kendisine sadece iki lira verebileceğimizi söyledim. İmanlı ve mücahit kardeşim Muhiddin gülümseyerek kabuletti ve böylece derginin basılmasına başlandı. İlk sayısı 28 Safer 1352 H. Perşembe günü çıktı. Dağıtımını bizzat kardeşler yürüttüler. Basıldığı gün camilere ve okullara bizzat kendi elleriyle dağıttılar. Sermayesi iki lira olan bu dergi genel yayın müdürü Tantavi (r.h.) müdürü Muhiddin el-Hatip olmak üzere dört sene yayına devam etti. Ancak yayın işlerine aldatmayı ve düzenbazlığı iyi bilen biri sızdı. Bu kişi nezih Müslüman Kardeşler Dergisini kendi maksatları için kullanmaya çalıştı. Fakat kir kabul etmeyen davet bu kişiyi dönüşü olmayan bir şekilde kovaladı. Ne yazık ki bu kovalama derginin ruhsatının da kaybına neden oldu. Hulut isminde bir dergi yayınlamaya kalktı. Ancak bir veya iki sayısı yayınlandıktan sonra Allah Taala yok olmasını hükmetti. İşte böyle Batıl devamlı yok olmaya mahkûmdur. NEZİR (UYARI) DERGİSİ Müslüman Kardeşler Uyarı adı altında yeni bir haftalık siyasi derginin yayın ruhsatını aldı. Birinci sayısı 29 Rebiulevvel 1357 H. yılında yayınlandı. Eu sayı özellikle Müslüman Kardeşlerin içte ve dışta siyasi ve mülki görüşünü aksettiriyordu. Birinci sayının baş makalesini burada nakletmekte yarar görüyorum. Çünkü bu makale tam anlamıyla Müslüman Kardeşlerin düşüncesini açıklıyordu. ADIMLARIMIZDA KARARLIYIZ Yazan genel mürşid üstad Hasan el-Benna.ileriye doğru. Genel davetten sonra özel davete. Ey kardeşler hazırlanın Sırf Allah rızası için on senedir devam eden İHVAN-İ MÜSLİMİN davetiAllahın en şerefli kulu liderlerin efendisi Yüce Peygamberin izinde Kuranı kendisine rehber eden okuyan amel eden hükmüne razı olan müslüman ve müslüman olmayanların dikkatini Ona çeken bir topluluğun öncülüğünde yoluna devam etmektedir. Böyle oldu. Ve böylece (İslami Muhammedi ve Kurani) devam edecektir. İslamın dışında bir renk Aziz ve Hakim olan Allahın boyasından başka bir boya Rasulûllahın liderliğinden başka bir liderlik hiç bir tarafından batılın yaklaşamadığı Allahın kitabından başka bir kitap tanımayacaktır. İslam ibadet liderlik din devlet ruh ve ameldir. İslam namaz ve cihad taat ve hüküm Kuran ve kılıçtır. İslamda bunları birbirinden ayırmak mümkün değildir. Bu davet yeni filizlenirken Mısır az veya çok hiç bir şeye sahip değildi. Bütün işleri zorbaların ve emperyalistlerin elindeydi. Halk ise hürriyetine kavuşmak için çalışıyordu. Bunun yanında parti çekişmeleri siyasi ve şahsi çıkarlar peşinde koşmalar alabildiğine sürüp gidiyordu. Müslüman Kardeşler muhalefeti daha da arttır-mamak sömürgecilere fırsat vermemek daha beşikteki davetini renginin dışında bir renk suretinin dışında bir suretle çirkinleştirmemek için bu işlere karışmak istememiştir. Hükümet ve devletler değişmiş Müslüman Kardeşler değişmemiştir. Müca-hidlerle cihada çalışanlarla çalışmaya devam etmiştir. Çalışma alanı olarak da kardeşlerimiz milletin eğitim ve uyanması nefsin tezkiyesi ruhun temizlenmesi hak cihad ve fazilet prensiplerinin halk arasında yayılmasını seçtiler. İnanıyorum ki bu konularda başarılı oldular. Allahıma hamd-ü senalar olsun bugün her yerde Müslüman Kardeşlerin merkezi her dilde davetin övgüsü vardır. Doğru yola davet ve hayra önderlik eden İslami düşünce için çalışan üç yüz şubesi vardır. Bugün Mısırda kuvvetlinin boyun eğeceği zayıfın gurur duyacağı meyvasından herkesin faydalanacağı güçlü bir islami şuur doğmuştur. Bizi doğru yola sevk eden Allaha hamd olsun. Hazırlanan plana uygun olarak Allahın yardımiy-le on senelik birinci dönemi başarı ile tamamladık. Kardeşlerim şimdi çalışma zamanı gelmiştir. Gecikmeye vaktimiz yoktur. Çünkü hükümetler tarafından program ve planlar konup tatbik ediliyor fakat hiçbirini hedefe ulaştıramıyoruz. Liderler hala şaşkınlıklarında israr ediyorlar.. İKİNCİ ADIMIMIZ NE OLMALIDIR? Öyle ise dinleyin Umumi davetten özel davete sadece konuşma davetinden mücadeleye bağlı davete döneceğiz. Davetimizi memleketin liderlerine bakanlarına hakimlerine milletvekillerine partilerine yönelteceğiz. Programımızı önlerine koyup bu müslüman memleketi cesaretle tereddüte meydan vermeden başarıya götürmelerini istiyeceğiz. Eğer daveti kabul eder de hedefe doğru yol alırlarsa kendilerine yardımcı oluruz. Şayet yan çizer kabule şayan olmayan bahane ve özürlerin arkasına saklanırlarsa o zaman biz İslama yardım etmeyen İslamın hükümlerini yerine getirmek için çalışmayan kim olursa olsun Allah aramızda doğru hükmünü verinceye kadar amansız bir düşmanlık ilan edeceğiz. Kardeşlerim şu ana kadar hiç bir parti ve kuruluşa karşı olmadığımız gibi hiç bir parti ve kuruluşun yanında da yer almadık. Bugüne kadar bir çokları bize filan partidensiniz filan partiyi destekliyorsunuz filan parti ile ilişkiniz var dediler. Allah ve sizi tanıyan herkes biliyor ki siz bu söylenenlerden uzaksınız. Siz Resulûllahdan başka bir lider Kurandan başka rehber İslamdan başka bir hedef tanımadınız. Öyle ise söylenenleri bir kenara atarak ciddi bir çalışmaya yönelin. Zaman gerçekleri açıklamaya kafidir. Allah sizin imanınızı zayi etmez. O insanlara karşı merhametlidir. Bugüne kadarki tutumunuz işte böyle tarafsızdı. Ama bundan sonra böyle olmayacaktır. İktidarda olsun veya olmasın İslam hükümlerini kendine program yapıp onlarla amel etmeyenlere düşman olacaksınız Eğer davete uyarlarsa size katılarak kuvvetli bir birlik ve dayanışma meydana getirmiş olurlar. Böylece toplanırlar ayrılmazlar güzel konuşurlar yıkıcı eleştiri yapmazlar ve olumlu bir ortam doğar. Ya dostluk ya düşmanlık başka bir tercihimiz yoktur. Böyle yapmakla planımızın dışına çıkmış yanlış yola sapmış veya bilmeyenlerin dediği gibi siyasete müdahale etmekle yolumuzu değiştirmiş olmayız. Aksine İslami olan yolumuzda Muhammedi olan planımızda ve Kur-ani olan programımızda ikinci adımı atmış oluruz. Eğer siyaset dinden bir parça ise eğer İslam hükmeden ve edilenlere şamil bir din ise bundan bizim suçumuz nedir? İslamın prensiplerinde hükümdarın da onun idaresinde olanların da Allaha bağlanması gerekmez mi? Kardeşlerim Bu yeni adımları sizlere ilk sayısı çıkan dergimizde açıklıyor ve sizi sözlü davetten ameli cihada davet ediyorum. Cihad parayla olur. Cihad fedakarlıkla olur. Allah ve İslam yolunda yapacağınız cihad yolunda memur olanlarınız işkenceye maruz kalacaktır. Hür olanlarınız bir takım sataşmalara hedef olacaktır. Bir kısmınız hapse atılacaksınız malınız ve canınızdan olacaksınız. Bizimle beraber olmak isteyenler bunlara hazırlansınlar. Eğer şubelerimizden veya cemaattan birisine cihadın ağır yükü zor geliyorsa veya durumu buna müsait değilse yoldan çekilsin Allahın ordusunun yoluna devam etmesini engellemesin. Allahın izniyle zafere ulaştığımızda yine bize katılsınlar. Ben size İbrahim (a.s.)in dediği gibi Kim bana tabi olursa bendendir kim de bana karşı gelirse Allah bağışlayıcıdır merhametlidir. derim. Bize kralımız ve İslam akidesiyle kardeş olmuş müslüman milletlerin doğru bakışı bunun ötesinde Allahın yardım ve desteği yeter. Daima ileriye doğru. Hasan el-Benna Nezir dergisi iki sene yayınına devam etti. Yayın müddetince Müslüman Kardeşlerin davetini liderlere uyarısını bozuk sosyal düzene hücumunu devam ettirdi. Daha sonra yeniden Müslüman Kardeşler dergisi çıkmaya başladı. Zamanı gelince ondan da bahsedeceğiz. UMUMİ ŞURA MECLİSİNİN TOPLANTIYA ÇAĞRILIŞI Genel Mürşid Üstad Hasan el-Benna Mısırdaki bütün şube başkan erini İsmailiye kentinde toplanmak üzere davet etti. Bu davete bütün başkanlar hemen uyarak süratle İsmailiyeye geldiler. Toplantı Müslüman Kardeşlerin lokalinde yatsı namazından sonra başlayıp sabah namazına kadar devam etti. Bütün üyeler sabah namazını Müslüman Kardeşlerin camisinde kıldılar. Öğle namazında da İsmailiyedeki bütün camilere dağıtalarak hutbe okuyup vaaz ve na-sihatta bulundular. Bu hareket İsmailiye halkının büyük sevincine yol açtı. İkindi namazından sonra da İsmailiye cemiyetinin idarecileri üyelerin şerefine bir tören terpilediler. Törende bütün üyeler konuşma yaptılar. MÜSLÜMAN KARDEŞLERİN ÇEŞİTLİ KOLLARINA AİT TÜZÜK Muharrem 1352de İsmailiyede Müslüman Kadın Kardeşler adı altında bir kol kuruldu. Kolun kuruluşundaki gaye İslam adabına sarılmak fazileti yaymak ve müslüman kadınların arasında yaygın olan hurafelerin zararlarını açıklamaktı. Kadın kolunu davet vasıtaları Kolun üyeleri kadınların umumi toplantı yerlerinde konferanslar ve dersler tertipliyor şahsi nasi-hatlar yayınlar ve makalelerle hedefe ulaşmaya çalışıyorlardı. Kolun nizami 1 _ Kolun prensiplerine uyarak çalışmak isteyen İslam adabına sımsıkı sarılacağıma ve gücümün yettiği kadar fazilete davet edeceğime dair Allahıma söz veriyorum diyerek yemin etmek suretiyle üye olurdu. 2__ Kolun başkanı Müslüman Kardeşler cemiyetinin genel mürşidi olup kendisini bir vekil temsil 3 — Kolun bütün üyeleri kardeştir/ İşlemi düşüncenin gerçekleşmesi için yapılacak işler aralarında ihtisaslarına göre taksim edilir. 4 — Kolun üyeleri haftada bir defa toplanıp geçen haftaki çalışmalarını kaydederler ve gelecek hafta ne yapacaklarını gözden geçirirler. Şayet üyeler çok kalabalık olursa toplantı sadece görevliler tarafından yapılabilir. 5 _ Her üyeden gücü yettiği kadar gönüllü olara t aidat alınır ve kolun ihtiyacına harcanmak üzere içlerinden biri bu parayı muhafaza eder. 6 — Bu nizam İsmailiye dışındaki teşkilatlar için de geçerlidir. 7 — Bu tüzük kurucu üyelerin tasdikinden itibaren yürürlüğe girer. Müslüman Kardeşler Dergisi tüzüğü öğen bir yorumda şöyle diyordu Gayretperver bütün müslüman kadınların bu prensiplerin kendi nefislerinde ve ailelerinde gerçekleşmesi için .çalışmalarını ve sileri ölçüsünde kendi çevrelerinde böyle şubeler oluşturmalarını umarız. Bu konuda istekli olanların İsmailiyedeki Müslüman Kadın Kardeşler Kolunun vekili muhterem hanımefendiye yazarak gereken malûmatı almaları mümkündür. Dergimiz bu düşünceden istifade etmek isteyen her görüşe acıktır. MÜSLÜMAN KARDEŞLER VE MİSYONERLİK Müslüman kardeşler o devirlerde yıldızı parlayan misyonerlik hareketiyle amansız bir şekilde mücadele ediyordu. Bu konuda cemaatımız şu yazıyı yayınlamıştı Ne hikmetse Mısırdaki merkezlerimizin bulunduğu bütün yerlerde misyoner cemiyetleri de bulunmaktadır. Mahmudiyede Dehlekiye.de İsmaili-yede Portsaitde Ebu Suveyrde ve Kahirede hem misyonerlik merkezleri hem de Müslüman Kardeşler cemiyeti faaliyetini etkin bir şekilde sürdürmektedir. Her iki kuruluş arasında birisinin İslamı müdafaa ederken diğerinin ona tecavüz etmesi sebebiyle bir çatışma olması normaldir. Ancak Müslüman Kar -deşlerin idarecileri olgunuğu ve ağırbaşlılığı seçmişler devamlı iyilikle mücadele etmişler savunma stratejisini.benimsemişlerdir. Mücadelelerinde iki ana plana dayanmışlardır Birincisi Halka misyonerlerle ilişki kurmanın getireceği tehlikeleri anlatmak. İkincisi onların kullandıkları vasıtaların aynısını ilmi olarak uygulamak. Allaha şükürler olsun ki bu plan başarıya ulaşmıştır. Cemiyetimiz gücünün yettiği ölçüde görevini yerine getirmiştir. Bu konudaki eksiklerimizin giderilmesi için Allahın yardımını istiyoruz. Biz burada misyonerlik hareketi münasebetiyle bazı olayları ve tatbik ettikleri planları okuyucularımıza aktarmak istiyoruz. Bununla iki şeyi hedef alıyoruz. Birincisi İslama hizmet etmek isteyen kuruluşlara faydalı olacak planları açıklamak. İkincisi Cemiyetin misyonerliğe karşı verdiği mücadelenin başarısını halka müjdelemektir. BEHLEKİYE VE PORTSAİTDE Kİ OLAYLAR Dehlekiyeye bağlı Menzile kentinde misyonerlerin idaresindeki Barış Okulunun bir genç kızı hıris-tiyan yapmak isterken cemiyetimizin bu kızı kurtardığı hakkında genel mürşide yazılan yazının metni aşağıdadır Muhterem üstadımız ve genel mürşidimiz Allahın selam ve rahmeti senin ve seninle bulunan müslüman kardeşlerin üzerine olsun. Zatıalini-zin isteği üzerine 24 Ramazan da Hüseyen Muham-med Alisi tarafından şubemizin değerli vekiline gönderilen bir mektubda Menzilede Protestanların Banş Okulunun fakir bir ailenin kızın) hıristiyan yapma faaliyeti haber verilmekte ve bunun hakkında bilgi İstenmektedlr. Allahın lütfü bizimle olmasaydı bu fakir ve kazanç yollarını kaybetmiş ailenin kızı misyoner cemiyetinin alçakça planladığı insani yardım ve fakir aileye iyilik adı altındaki tuzağa düşerek büyük bir ihtimalle hıristiyan olacaktı. Bu mektup şubemize ulaşır ulaşmaz kardeşler toplantıya çağırıldı ve vekilimizin başkanlığında bir komisyon kurularak bu fakir ailenin evine gidildi. Ancak aileyi ikna etmek için çok çalışıldı ise de müslü-manların bu aile ile ilgilenmemesi neticesinde düştükleri sıkıtıdan dolayı ilk etapta muvaffak oluna-madı. Fakat Allahın yardımı ile büyük bir çaba harcanarak kızın okuldan alınması hususunda babası ile anlaşmaya varıldı. Nedim efendi kızın babası İle okula giderek okulun müdiresinden kızın kaydının silinmesini istedi. Müdire kızı vermek istemedi ise de emrivaki karşısında hazırlıksız olduğu için boyun eğmek mecburiyetinde kaldı. Böylece bu genç kızı kurtardık. İhtiyacı olan parayı da tedarik ettik. Bu olaydan sonra cemiyetimizin aldığı kararlardan biri de okula karşı savaş açarak memleketten uzaklaşmasını sağlamak oldu. Ayrıca cemiyet adına bu kıza bir atölye açmak da alınan kararlar arasındaydı. Çünkü bu kız kurtarılmazdan önce misyonerlik okulunda öğretmenlik yapıyordu. Okulun müdiresi-nin ona iki lira aylık bağladığını ve bu paranın hepsini anne ve babasına verdiğini onun bütün masraflarını okulun karşıladığını söyleyerek ailesini aldalıyordu. Bu talihsiz kızın ailesi kızlarını kötülükten kötülüğe götürecek brr tehlikenin beklediğini bu uğursuz okulun yetiştirme tarzından dolayı ailesi ile olan bağının kopacağını ve sadece hıristiyanların kulağı ile duyup Hıristiyan gözü ile göreceğini bilmiyordu. Bu yüzdendir ki Müslüman Kardeşler yukarıda bahsi gecen kurtarma operasyonu gerçekleştirmiş bu aileyi büyük bir tehlikeden kurtarmış ve Müslüman Kardeşler Atölyesi adı altında bir okul açmayı başarmıştır. Bir günde 70 kız kaydolmak için müracaat etmiştir. Atölyeye bazıları parasız bazıları ayda üc kuruş dört kuruş veya beş kuruş ödemek suretiyle devam ediyorlar. Bu paralar kalbimiz kadar sevdiğimiz atölyenin desteklenmesi için alınıyor Allahın yardımı ve vekilimiz Muhammed el-Hadidinin üstün çalışması atölyenin başarıya ulaşması hususundaki emelimizi kuvvetlendirmektedir. Atölyeyi Allahın lutfu ile süratle acmamızdaki gayemiz bu kızı ve ailesini bir tehlikeden kurtarmak idi. Size sevinerek söyliyeyim kf bütün öğretmenler aralarında kurtarılan Nefika da olmak üzere beş vakit namazlarını kılmaktadırlar. Değerli vekilimiz her gün dersler bittikten sonra onlara hanif dinin hükümlerini telkin etmektedir. ömer es-Seyyid Ğanim Kurtarılan kızımız Portsaitden kaçarak Barış Okuluna gelen ve Hıristiyanlığı kabul etmek üzere olan bir kızın daha bulunduğunu dairemize haber verdi. Bunun üzerine dairemiz Portsaitdeki Müslüman Kardeşlerin vekiline ve genel mürşidin bürosuna aşağıdaki mektubu yazdı Allahın selamı rahmeti ve bereketi sizin ve sizinle beraber olanların üzerine olsun. Yıllar geçsin siz ve Müslüman Kardeşler topluluğu sağlık ve mutluluk içinde yaşasın. Amin Son yıllarda misyoner cemiyetleri Mısırda İslama karşı amansız bir savaş açmıştır. Ancak büyük vakit caba ve ma harcDmalarma rağmen sahibi olan Allah tarafından korunması vad olunan bu doğru dine tesir edememiştir. Ne var ki müslüman-ların İslam prensiplerini ve adabını yaymadaki kusurları neticesinde ahlaki durumumuzun verdiği noktayı da nazarı dikkate alarak umutlanmaya başlamışlardır. Çünkü milletler ahlakları var oldukça yaşarlar. Menziledeki proteston misyonerlik okulu daha önce bir gene kızımızı Hıristiyan yapmak istemişti. Ancak Allahın lütfü ile bu kızı kurtardık. Ve kızlarımızın çalışacağı bir okul meydana getirdik. Kızlarımız bu okulda dinlerini ve kocalarının evinde kendilerine lazım olacak bilgileri öğreniyorlar. Bu okulu yapmamıza iki şey sebep olmuştur. 1 — Misyoner okuluna karşı antitez kullanmak 2 — Hıristiyan yapılmak istenen fakir kıza bir iş imkanı hazırlamak. Böylece cemiyete yük olacağı yerde faydalı olmasının sağlanacağına inanıyoruz. Şimdi de Hüseyin Reis adında bir kişinin Efkar adlı kızının da bu okulda olduğunu öğrendik. Kızın Hıristiyan olmasını ailesinden gizlemek için buraya getirmişler. Kız İse çok şımarıktır. Sizden ricamız bir yolunu bulun bu genç kızı fesat çukurundan kurtar-manızdır. Allah mükafatınızın velisidir.O ne güzel veli ne güzel yardımcıdır. Allahın selam ve rahmeti üzerinize olsun. Ömer es-Seyyid Ğanim Dairemiz bununla da kalmayarak Portsaitden menzileye kaçan kızları araştırmış ve beş kızın isimlerini tesbit etmiştir. Bu konuda genel mürşidin bürosuna şu yazıyı yazmıştır Değerli mürşidimiz ve üstadımız Allahın selam rahmet ve bereketi sizin ve sizinle beraber olan müslüman kardeşlerimizin üzerine olsun. Bundan önce Portsait şubesine Efkar ismindeki kızın misyonerlik okulundan kurtarılması için yazmıştık. Şimdi sizlere bu okulda bulunan kızların isimlerini veriyorum 1 — Efkar Mensur Yaşı 13 Annesi Hüseyin İsminde bir kişi ile evli olup... adreste oturmaktadır. 2 — Nazlı Ahmet el-Hûli 14 yaşında olup babası hastadır. 3 — Zekiyye Muhammed 12 yaşında olup ailesi bilinmemektedir. 4 — Seyyide er-Reyan 13 yaşında bir yetimdir. 5 — Atıyyat Muhammed 7 yaşında annesini ta-tımamaktadır. Menziledeki okulda bulunan bu kızların kurtarılması İçin tarafınızdan Portsait şubesine ve bu gibi okulların bulunduğu bölgelerdeki şubelere talimat vermenizi rica ediyorum. Böylece bu hastalığın olduğu yere elimizi koymuş oluruz. Allahın izniyle ilacımız da bu hastalığı iyileştirecek ve bu fesad çukurlarının kökü kazınacaktır. Lütfen burada bulunanların özellikle vekilimiz Mustafa Muhammedin saygı ve sevgilerini kabul buyurun. Ömer es-Seyyid Ğanim. Bu yazıya verilen cevap aşağıdadır . Büromuz bu görevi üzerine alarak bu konuda bütün şubelerimize yazı yazmıştır. Genel mürşidimiz Portsaite defalarcp heyet göndermiş ve oradaki kardeşlerimiz konu ile büyük ölçüde ilgilenmişlerdir. Sevinerek kayd edeyim ki hükümet kızlardan ikisini himayesine almıştır. Gerçekten de şu ana kadar bu kızlardan hiç kimsenin haberi yoktu. Valinizden bu kızlarla ilgilenip kurtarmasını özellikle rica ediyoruz. Genel mürşid sekreterliği HALKI MİSYONERLERİN AĞINA DÜŞMEKTEN SAKINDIRMAK İÇİN KOMİSYONLARIN KURULMASI Şûra meclisinin aldığı kararlardan biri de her şubenin bünyesinde birer komisyon kurulması idi. Komisyonların görevi barışçı yollardan halkı misyonerlerin ağına düşmemeleri için uyarmaktı. Biz yeni kurulan bu komisyonların yüklendiği mukaddes görevlerinde başarılı olmalarını Allahtan temenni ediyoruz. MİSYONERLİK KONUSUNDA ŞÛRA MECLİSİNİN KRAL FUADA YAZDIĞI MEKTUP Bismillahirrchmanirrahirn. Allaha hamd-ü senalar osun. Efendimiz Muham-med (s.a.v.)e aline ve ashabına salat ve selam .olsun. İslam ve müslümanların yardımcısı Mısırın fedakar kraiı Muhterem Fuadın yüce makamına 22 Safer 1352 de İsmaiiiyede müsiüman kardeşlerin onbeş şube temsilcisinin katıdtğ şura toplantısından üyelerimiz sizlere yürekten bağlılığını bildirir ve zatıalinizden müsiüman milletini İslama karşı amansız bir savaş açan ciğerpareleri olan çocuklarının inancına saldıran eıları ailelerinden koparan. İslamın haram kıldığı vt aitlerine Şiddetli azap vaad ettiği Gayri müsfim erkeklerle evlenmeye zorlayan Hıristiyan misyonerlerinden korumanızı rica ederler. Allah Taala sizleri dininin ve şeriatının koruyucusu Resulünün sünnetlerinin uygulayıcısı kıldı. Bütün alem zatıalinizin dinin sağlam ipine bağlı olduğunuzu onun adap ve şiarlarına sımsıkı sarıldığınızı onu düşmanlarından koruduğunuzu prensiplerini yaydığınızı Allahın kitabına en güzel inayeti gösterdiğinizi çok iyi bilmektedir. Şarkm gözbebeği Mısırı müs lüman ve adil kralının liderliğinde misyonerlik alanı veya kafirleştirme yeri olmayı kesinlikle kabul edemez. Bunu da imanına ve kralının gayretine borçludur. Bu sebeplerden dolayı zatıalinizden hükümete emir vererek bu hain elleri kırmasını milleti bu serden kurtarmasını bu yolda mümkün olan her şeye baş vurarak gayeye kavuşulmasını istemenizi rica ederler. Biz en başarılı tedbirlerin şunlar olduğuna İnanıyoruz 1 — Misyonerlikle uğraşan enstitüler yurtlar ve talebeler üzerinde etkin bir denetim sağlanmalıdır. 2 — Misyonerlik faaliyeti gösterdiği tesbit edilen hastane ve okulların ruhsatı alınmalıdır. 3 — Gerek yer gerek mal olsun bu cemiyetlere hiç bir yardım yapılmamalıdır. 4 — İçte ve dıştaki ilgililerle temasa geçip bu konuda hükümete destek olmaları İstenmelidir. Biz bu görüşleri takdim ederken kralımızın sağlam görüşü ve bilinen dini gayreti sayesinde bu meselenin hallolacağına milletimizin mütecavizlerden kurtarılıp mutluluğa kavuşacağına inanıyoruz. İmza Başta Hasan el-Benna olmak üzere bütün temsilciler. Dilekçenin birer suretleri başbakan içişleri maarif ve vakıflar bakanına meclis ve senato başkanlarına gönderilmiştir. DAVET İÇİN YAPILAN SEYAHATTAN ÖRNEKLER Bu arada davet için yaptığımız seyahatlerden bir örnek vermek istiyoruz. Gensl İrşat Bürosunun memleketin her yanındaki şubelerimize seyahat için yazdığı mektup aşağıdadır. ZİYARET CETVELİ Memleket Ebu Suveyr Süveyş Portsait Dehlekiye Tanta Şubrahit 11-12 Rabius-sani 1352 İsmailiye 16-19 19-21 21-29 29-1 Cemadiyelula 1352 1-3 Mahmudiye 3-6 Demenhur 6-8 12-16 Kelyubiye 8-9 Teşekkürlerimi ve saygılarımı kabul etmenizi rica ederim. Muhammed Esad el-Hakim İrşad Bürosu Sekreteri Blsmillahirrahmanirrahim Allaha hamd-ü senalar olsun. Salat ve selam Efendimiz (s.a.v.)e aline ve ashabının üzerine olsun. Muhterem vekilimiz. Allahın selameti ve rahmeti üzerinize olsun. Genel mürşidimizin şubelerimizi ziyaret programını sizlere takdim etmekle şeref duyarım. Ziyaret müddetince mürşidimize Kahire vekilimiz Abdurrahman es-Saati vekalet edecektir. KAHİRE ŞUBE BAŞKANI GÖREVİNİ ARKADAŞINA DEVREDİYOR Kahire şube vekilimiz değerli üstad Abdurrah -man es-Saati görevini Ezher lisesinde öğretmenlik yapan üstad Mustafa Muhammed et-Teyre bıraktı. Bu münasebetle yaptığı bir konuşma Müslüman Kardeşler Dergisinde yayınlandı. İbret ve örnek olsun diye aşağıya alıyoruz Eğer hedefe ulaşmamıza yardım edecekse MAKAM VE RÜTBEYİ BIRAKALIM Düşün ki muayyen bir yere varmak için bir deniz yolculuğuna çıktın. Seninle beraber bir grup daha aynı yöne gidiyor. O halde hepiniz aynı yola gidiyorsunuz. Hepiniz gayeye varmak için bu yolu geçmek istiyorsunuz. Gece karanlık deniz dalgalı karanlıklar karanlık üzerine çökmüş. Allah bir kimseye-aydınlık vermezse o kimse için aydınlık yoktur. (1) Gemi yolunu kaybetmiş önüne gelen büyük kayaya çarpmak üzere ve hedefe varması çok uzak bir ihtimal... Gecenin karanlık olması işi daha da zorlaştırıyor. Şiddetli fırtına gemiyi bir boşluğa doğru sürüklemektedir. Durumun eli kolu bağlı durmaya tahammülü yoktur. Bu arada yolun tehlikeli ve emniyetli kısmını iyi bilen tehlikeleri göğüsleyecek güçte olan en büyük fedakarlığa katlanmaya hazır olan gayesine yürekten inanan yolun uzaklığı ve engellerin çokluğu kendi-sininin hedefe varmasını engellemeyen bir kaptana ih-tihaç vardır. Bir kimse davet ettiği davaya inanırsa bütün dünya onu tasdik eder. Bir kimse niyetinde samimi olursa musibetlere galip gelmesi muhakkaktır. Düşün ki bu geminin kaptanı sensin. Çaresizlik içinde bocalıyorsun yolunu kaybetmişsin. Tam bu sırada yolcuların arasında senden daha bilgili ve daha tecrübeli bir kaptan keşfettin. Gayeye ulaşmak için kaptanlık görevini bu kimseye devretmen gerekmez mi? Veya görev anlayışın ve vicdanın işi senden daha iyi yapacak olana teslim etmeni sonra da onun emirlerine tabi olmanı gereklirmezmi? Aslında bu ehliyetli kişinin görevi kendisine vermeni beklemeden ihmalini telafi etmek bozduğun düzeni yeniden kurmakiçin harekete geçmesi farzdır. Benim inancıma göre hedef hiç kimseyi tanımadığı gibi kimseyi dostta edinmez. Bence geminin içine giren suyu boşaltıp tehlikeden kurtaran kimse haddini bilmeden mağrur olan kişiden daha iyidir. Ehliyetli kimsenin kaptanlığı düzeni bozan bu yüzden hem kendisinin hem de kavminin helakine sebep olan mağrur ahmaktan devralması daha hayırlıdır. Birincisi İyi olanı biliyor ve gereği gibi yerine getiriyor görünüşü basit olmakla beraber aldığı netice büyük oluyor. İkincisi Baş olma hastalığına yakalanıyor. Neticede hem kendini hem de milletini uçuruma götürüyor. Bu gibilerin elinden hiç bir gaye tahakkuk etmediği gibi yaptıklarından da bir fayda beklenmez. İnsanlar daha ehliyetli kimseler bulunmadığı zaman yüksek mevki işgal edebilirler. Sonra davetin yayılması için faydalı bir kişiyi seçip görevi ona teslim etmelidirler. O kimse de kardeşlerini mahcup etmeden daveti fedakarlıkla ve samimi çalışmalarla yüceltmelidir. Görevi teslim edenin de başka bir hizmet alanında çalıştırılması garip karşılanmamalıdır. Hedefin gerçekleşmesi için görevinden feragat eden kişilerden biri olmam bana hiç zarar vermez. Abdurrahman es-Saati Genel İrşad Bürosu üyesi ve eski Kahire vekili. Müslüman Kardeşler Dergisi samimi insanları selamlıyor ve Allah (c.c.)tan emsallerinin çoğalmasını istiyordu. İhlas ve fedakarlık acısından en büyük ameli ders olması bakımından herkesin bundan ibret almasını diliyoruz. ÜNİVERSİTE VE YÜKSEK OKULLARDA DAVET Kahiredeki davet hızla ilerlemesine devam edip fakülte ve yüksek okullara kadar ulaştı. Bazı talebe-beler o zaman Müslüman Kardeşler Dergisinin başyazarı üstad Tantavi Cevher (r.h.)i ziyaret ettiler ve davete katılıp çalışmak arzusunda olduklarını söylediler. Aşağı Mısırda gezintiye çıkmama rastlayan bu olayla ilgili olarak bana yazdığı mektubu hiç unutamıyorum. Mektubunda bu olayı (Fethi mübin) olarak niteliyordu. Gerçekten de öyleydi. Herkes tarafından İs-lamla alakası olmayan bir müessese olarak kabul edilen üniversite gelişiyor ve davetin bir sığmağı haline geliyordu. Gerçekten de açık bir fetihti bu. Üstad Tantavi geziden çabuk dönüp bu kardeşlerle görüşmemi istiyordu. Kahireye döndükten sonra hemen onlarla görüştüm. Davete ilk icabet eden altı kişinin isimleri aşağıdadır. 1 — Edebiyat Fakültesinden Muhammed Abdül-hamit 2 — Tıp Fakültesinden İbrahimEbu en-Neca 3 — Yüksek Ticaret Okulundan Ahmed Mustafa 4 — Kimya Fakültesinden Muhammed Cemal 5 — Hukuk Fakültesinden Muhammed Reşad el-Havari 6 — Yüksek Ziraat Okulundan Mahmut Sabri. Bu münasebetle MüslümanKardeşler Dergisi şu yazıyı yayınladı Müslüman Kardeşlerin prensiplerini anlamak gayet kolaydır. Bu sadece ihias ve çalışmayı gerektirmektedir. Müslüman Kardeşlerin prensiplerinin hedef aldığı tek husus millete Islömi ahlakı doğru bir şekilde yerleştirmektir. Bunun tek yolu sevgi kardeşlik ve tanışmadır. Çağdaş kalkinma yolundaki bir milletin buna şiddetle ihtiyacı vardır. İşte aydın gençlerimiz bunu idrak ederek içlerinden bir grup yüksek okul talebesi bu prensiplere hizmet etmeye hazır olduklarını ücn etmişlerdir. Biz hem Allahın anlayış ve doğruluk nuruna gark ettiği bu mübarek kardeşleri hem de çalışan kişilerin ordusuna bu nurlu yıldızların katılması ile de cemiyetimizi tebrik ederiz. Bu münasebetle dergimiz bir talebe köşesi açmıştır. Bu köşede irşad ve ifade de yarış etmektedirler. Allah dini uğrunda çalışanların sayısını çoğaltsın ve onlara samimiyet ve ehliyet ihsan etsin. ŞÛRA MECLİSİNİN İKİNCİ TOPLANTISI İkinci şûra meclisinin toplanması için sekreterlik şu çağrıyı yapmıştı Müslüman Kardeşlerin şûra meclisi şevvalin ikinci günü yatsı namazından sonra genel mürşidimizin başkanlığında Portsaitte toplanacaktır. Bu toplantıda cemaatımızın genel durumu görüşülecektir. Bütün şubelerimizin başkanları ve sekreterleri bu toplantıya davetlidir. Bu bildiriyi dergimiz yayınladıktan sonra toplantı yapılmış ve aldığı kararlardan biri de matbaa inşası için bir şirket kurulması olmuştur. Ayrıca hisse senetlerinin on kuruş olması da karar altına alınmıştır. Bu konuda dergimiz sekreterliğin şu çağrısını yayınlamıştır. MATBAA KURULMASI VE GÖREVİMİZ Genel bir düşünceyi yaymak isteyen cemaatların çalışmalarında ve davetlerinin yayılmasında en önemli vasıta matbaadır. Bu yüzdendir ki şûra meclisinin son toplantısında Müslüman Kardeşlere mahsus hisseli bir şirket kurulması kararlaştırılmıştır. Kurulacak şirketin tüzüğü genel irşad bürosu tarafından bastırılıp bütün şubeiere gönderilmiştir. 15 Mayis en son iştirak günüdür. İrşad bürosunun iştirak müddeti sona erer ermez matbaayı almak ve Müslüman Kardeşlerin bütün işlerini kendi matbaasında bastırmak en büyük emelleridir. Müslüman Kardeşlerin sorumluluğunu yüklenen herkes ileride atacağı en önemli adımlardan biri olan matbaa teşebbüsüna karşı görevini yerine getirmeli yaptıklarını da sırf Allah rızası ve Onun kelimesinin yücelmesi için yapmalıdır. Genel İrşad Bürosu Sekreterliği MÜSLÜMAN KADIN KARDEŞLER Müslüman Kardeşlerin ailelerinden Müslüman Kadın Kardeşler adı altında bir kol kuruldu. Lebibe Ahmet başkanları seçildi. Bu münasebetle dergimiz aşağıdaki konuşmasını yayınlamıştır Kızlarım ve kardeşlerim Allaha hamd-ü senalar ettikten sonra Ojnun Peygamberine aline ve ashabına salat ve selam ederim. Ayrıca sizleri de İslam selamı ile selamlarım. Genel mürşidimiz tarafından bana gelen teklifi kabul ederek davetin sorumluluğunu yüklenmek ve kolunuzun başkanı olarak size hizmet etmekten mutluluk duyuyorum. Benim bu görevimi yüklenmedeki arzum hepinizin malûmu olmakla beraber sizlerin gayret ve yardımlarıyla islami prensiplerin ve adabın genç kızlarımız ve ailelerimiz arasında yayılması hususunda özlem duyduğumuz hedefe varacağımıza inanıyorum. Ailen yardımcımızdır. Kızlarım ve kardeşlerim Gördüğünüz gibi milletimiz ahlaki çöküntü ve sosyal bozuklukların içerisine sürüklenmiş çöküntü ve bozukluklar hayatımızın her yönünü etkilemiştir. Evde caddede fabrikada ticarethanede bütün çevre ve ortamda kendisini göstermektedir. Eğer böyle devam ederse sonumuzun çok kötü olacağından şüphe etmemeliyiz. Bir milletin isIĞhı aile ailenin ıslahı da genç kızların ıslahı ile mümkündür. Çünkü kadın dünyanın öğretmenidir. Kadın sağ eliyle beşik sallarken sol eliyle dünyayı sarsmaktadır. Müslüman kızlarımız görevlerinin en kudsi görevlerden biri olduğunu milletlerinin hayatında derin bir etkiye schip olduklarını ve isiaha yöneldikleri zaman islah etmeye güçlerinin yeteceğini bilmelidirler. Biz kendimizi islah etmek istiyoruz. Zannederim öğrenip amel ettiğimiz takdirde arzettiğimiz islah edici hükümler İslamda vardır.O halde kardeşlerim İslamı anlamak ve prensiplerini ailelerimiz arasında yaymak için kendimizi Islah etmemiz lazımdır. Biz islah olursak ailelerimiz de islah olur. Size yaptığım bu açıklamalar yapacağımız çalışmaların programıdır. Allah bizi milletimizin yararına olan şeylerde muvaffak eylesin. Lebibe Ahmet GENEL İRŞAD BÜROSUNUN TÖRENİ Müslüman Kardeşler genel irşad bürosu 25 Recep Pazartesi günü Mirac-ı Nebeviyi kutlamıştır. Törende genel mürşid üstad Hasan el-Benna ve yardımcısı Mustafa et-Teyr birer konuşma yapmışlardır. Bu münasebetle büromuz Müslüman Kardeşler-in gerek itikadı gerekse ameli açıdan İslam düşüncesinin ana hatlarını özetlemiş ve Akidemiz adı altında dergimizde bir dizi yayınlamıştır. Bu bildirinin metni şöyledir 1 — İnanıyorum ki bütün işler Allahın elindedir. Efendimiz Muhammed (s.a.v.) bütün insanlara gönderilmiş son Peygamberdir. Kıyamet günü haktır. Kuran Allahın kitabıdır. İslam dünya ve ahireti içine alan genel bir kanundur. Hergün Kurandan bir cüz okumayı kendime vazife kılacağıma sünnet-i şerifeye sımsıkı sarılacağıma Resûlullahın siretini ve sahabenin hayatını okuyacağıma söz veriyorum. 2 — Doğruluk fazilet ve ilmin İslamın rükünlerinden olduğuna inanıyorum. Doğru olacağıma ibadetleri yerine getireceğime kötülüklerden uzak olacağıma faziletli olmaya çalışacağıma güzel ahlak ile süsleneceğime kötü ahlaktan kaçınacağıma gücü -mün yettiği kadar İslami ibadetleri araştıracağıma tartışma yerine hoş gönül ve sevgiyi tercih edeceğime zaruret olmadan mahkemeye baş vurmayacağıma İslami şiarlarla öğüneceğime halk tabakaları arasında faydalı ilimleri yayacağıma söz veriyorum. 3 — Müslümanın çalışıp kazanmakla görevli olduğuna kazandığı maldan yoksul va fakirin belirli bir hakkının bulunduğuna inanıyorum. Hayatımı kazanmak için çalışacağıma istikbalim için iktisat yapacağıma malımın zekatını vereceğime kazancımın bir kısmını hayır işlerinde harcayacağıma faydalı olan her türlü iktisadi yatırıma destek olacağıma kendi milletimin ve vatanımın ürettiklerini tercih edeceğime hiç bir surette faizle muamele etmeyeceğime gücümü zorlayarak lükse heves etmeyeceğime söz veriyorum. 4 — Müslümanın ailesinden sorumlu olduğuna onun sıhhatini inancını ve ahlakını korumakla görevli olduğuna İnanıyorum. Bütün gücümle bunları yapacağıma aile fertleri arasında İslami prensipleri yayacağıma akidesini ve ahlakını koruyamayacak okullara çocuklarımı göndermeyeceğime İslama düşman olan gazete dergi yayın kitap kuruluş parti ve kulüplerle hiç bir surette ilişki kurmayacağıma söz veriyorum. 5 — İslam ümmetini uyarmak İslami hukukun tekrar uygulanması için çalışmak suretiyle Onun şerefini İhya etmek/İslam bayrağını bütün beşeriyetin üzerinde dalgalandırmak ve İslam prensiplerini bütün dünyaya öğretmenin her müslümanın görevi olduğuna inanıyorum. Yaşadığım müddetçe bu yolda çalışacağıma ve bütün varlığımı bu yolda feda edeceğime söz veriyorum. 6 — Bütün müslümanların İslami akide ile birbirine bağlı tek bir ümmet olduğuna ve İslamın bütün insanlara iyilik yapmayı emrettiğine inanıyorum. Müslümanların arasındaki ihtilaf ve soğukluğun kaldırılması için çalışacağıma söz veriyorum. 7 — Müslümanların gerilemesinin esasının dinden uzaklaşmalarından kaynaklandığına ıslahın ana unsurunun İslam prensip ve hükümlerine dönmede olduğuna müslümanların çalıştıkları anda bunu gerçekleştireceklerine ve Müslüman Kardeşlerin düşüncesinde bu gayeye ulaşmanın mümkün olduğuna inanıyorum. Bu düşüncenin prensiplerine uyacağıma bu yolda çalışanlara samimiyetle yardım edeceğime bu uğurda bir asker gibi hizmet edip her an ölüme hazır olacağıma söz veriyorum. AVRUPALI BİR PROFESÖRÜN NAZARINDA AKİDEMİZ Sorbon Üniversitesinde tahsilini sürdüren Ahmet İzzet Racihin eline dergimizden bjr kaç nüsha geçiyor. Akidemiz* başlıklı yazımızı hocası (Ernest Re-nana) gösteriyor. Daha sonra Prof. Renanın akidemiz hakkında söylediği çok anlamlı cümleleri Müslüman Kardeşlerin bir üyesi olan kardşşi Esat Rcciha gönderiyor. Dergimizin baş makalelerinden birisini tahsis ettiği bu yazıyı aşağıda veriyoruz Sorbon Üniversitesi İsiami araştırmalar kürsüsü hocalarından Ernest Renanın nazarında MÜSLÜMAN KARDEŞLERİN AKİDESİ Aziz kardeşim Paris camiinde namaz kılarken orada bulunan gazete ve dergilerin arasında adını çok duyduğum Müslüman Kardeşler Dergisi elime geçti. Akidemiz adı altındaki yazıyı okudum. Çok hoşuma gitti. Bu prensipleri genel bir incelemeden geçirdikten sonra Sorbon Üniversitesi İsiami Araştırmalar Kürsüsü hocası Ernest Renana sunup görüşünü almak istedim. Hoca dergiyi benden aidi ve bir kaç gün sonra şu yazı ile birlikte bana iade etti. Bu kelimeler özü ve hedefi bakımından derin manalar ihtiva etmektedir. Şüphesiz ki Hz. Muham-med (s.a.v.)in koyduğu prensiplerden kaynaklanmaktadır. O bu prensiplerle devlet miüet ve dini tesis etmiştir. Bu prensiplerin bir özelliği de İsiami ruhtan ayrılmamak şartiyle asra uygun olmasıdır. Benim görüşüme göre Müslümanlar Hz. Mu-hammed (s.a.v.)in ve cshabının gittiği yoiu takip etmedikçe başarıya ulaşamazlar. Günümüzün müslüman-ları ise bunu gerçekleştirmekten çok uzaktırlar. Ancak bu karamsarlık içinde düşünerek oturmayı gerektirmez. Bana gelince bu güne kadar doktora konusunu seçmedim. Artık tezimi belirlemede bu inancın ve hocamın yorumunun büyük etkisi olacağından şüphe etmiyorum. Kardeşin Ahmed Maarif bakanlığı tarafından psikoloji dalında ihtisas yapmak için gönderilen Ahmet İzzet Kardeşimizin Müslüman Kardeşler hakkında yazdığı yazı burada sona eriyor. Bu yazıda okuyucumuz Ernest Renanın Akidemiz hakkındaki açık görüşünü öğrenmiş oluyoruz. Gerçekten de Renan görüşünü açıkça belirtmenin yanında isabetli de olmuştur. Deniz aşırı bir ülkede Müslüman Kardeşlerin akidesi konusundaki bu dakik görüşten çeşitli dersler çıkarmamız mümkündür 1 — Müslüman Kardeşlerin akidesi Hz. Muhammed (s.a.v.)in koyduğu prensiplerden kaynak anmaktadır. Bu ifade İslamla .sadece ilmi açıdan ilgisi olan bir Fransızın görüşünü yansıtıyor. Biz de diyoruz ki akidemiz Allahın Peygamber olarak görH derdiği Muhammed (s.a.v.)in yolunun aynısıdır. (Er-nest Renan) Müslüman Kordeşlerin akidesinin sırf İs-lami olduğunu ve İslamdan kıl payı ayrılmadığını söy-J lüyor. Doğrudur gerçekten de akidemizin esası Allahın kitabı ve Resulûllah (s.a.v.)ın sünnetidir. Bütün sayfalarını karıştır İslamın emrettiği dinin davet ettiği Kuranın yazdığı Rasulûllah (s.a.v.)-in teşvik ettiği gerçeklerden başka bir şey bulamazsın. Burada ibret alınacak husus Esnest Renan araştırmasının inceliği ve düşüncesinin temizliğiyle Müslüman Kardeşierin akidesini anlayıp tasvir ediyor. Aramızdaki uzaklık ve münasebetlerin olmamasına rağmen İslami olduğunu söylüyor. Bunun yanında ba- .i zı müslümanlar Müslüman Kardeşierin hedeflerinden prensiplerinden akidelerinden şüpheye düşüyor. Ey Aziz milletimiz sevgili çocuklarımız Bizim müslüman olmamız yeter. Yolumuzun Rasulullahın yolu olması yeter. Akidemizin Allahın kitabı ve Re-sulullahın sünnetinden kaynaklanması yeter. Şayet bize inanmıyorsanız bizimle hiç bir ilişkisi olmayan yabancıların sözüne kulak verin. Müslüman Kardeşierin akidesinin berraklığı ortadayken ondan şüphe edenler ya İslamı gerçek manada anlayıp ruhunu onunla doyurmamış onun maksat ve hedeflerini anlamamıştır. Elbette ki bu kişi Müslüman Kardeşierin gayesinin İslamın ruhundan uzaklaştığını zannedecektir. Çünkü bu kimse İslamı çok dar bir ruh çerçevesinde mütalaa etmiştir ya da kalbi hasta ve kötü zanlı bir kimsedir ne yapar yapar temiz insanlara atacak bir çamur bulur. Her iki durumda da bu kimseler vebal içindedirler. 2 — Bu prensiplerle Resulullah din millet ve devlet kurdu diyor. Gerçekten de öyledir. İslam dini en üstün din en geniş ve hayırlı şeriattır. İnsanın ruhi açlığını doyuran ona vicdan rahatlığı ve ruh mutluluğu veren bir dindir. İslam milletin ruhunda en güçlü sevgi bağını kuran milletler arasındaki uyumluluk münasebetlerini güçlendiren beşerin hayrına ve herkesin umudu olan genel birlik yoluna dünyayı ka-nalize eden devleti adalet esasına dayandıran hükmü hakları iade esasına bina eden hak sahihlerinin haklarını veren hiç kimsenin zulme uğramasına aldanmasına göz yummayan bir dindir. Henüz İslamın hidayetiyle şereflenmemiş kimselerin İslamı anlamaları ne güzeldir. Bundan daha güzeli ise sabah gibi aydınlık ay gibi berrak olan görüşleri yaymaktır. Milletlerine islamdan daha iyi bir nizam arayan doğu liderlerinin bundan ibret alarak kalkınmalarını din millet ve devlet esasına dayandırmaları gerekir. 3 — Müslümanlar için Hz. Muhammed (s.a.v.)-in takip ettiği yola tabi olmalarından başka kurtuluş yoktur. Renan böye diyor. Müslümanların lideri Hz. Muhammed (s.a.v.) daha önce bu konuya şu şekilde işaret etmişti cBu ümmetin sonunun İslahı evvelkilerin islah metodunu almasıyla mümkündür. (2) Bu görüşü tecrübeler ve ciaylar açıkça ortaya koymaktadır. Doğu milletleri İslamın prensiplerinden uzaklc-şıp daha iyi sandıklan sistemlerle değiştirdikten sonra şaşkıniık koranığında bocalamakta ve bu başarısız tecrübenin acısını çekmektedirler. Ayrıca bu sapıklığın parasını şeref ahlak ve izzetlerini satarak ödemişlerdir. Ne gariptir ki doğu milletlerinde hala bu açık gerçeği görmeyenler çoğunluktadır. Bunlar hala İslamın prensip ve ruhundan hızla uzaklaşmaktadırlar. Her gün doğu milletlerinin başına gelen felaketlerden ibret almamaktadırlar. Doğunun gıdası iman ve ahlaktır. Bunları kaybederse herşeyini kaybetmiş olur. Bunlara dönerse her şeyine döner. Sağlam ahlak ve iman kuvvetinin önünde zalimlerin kuvveti duramaz. Doğulu liderler İslami ruhu takviye etmeli ve kaybettikleri ahlakı yeniden kazanmanın yollarını aramalıdır. Gerçek kalkınmanın tek yolu budur. Kalkınmamız İslam prensiplerine dönmekle mümkündür. Eğer ondan yüz çevirirseniz yerinize sizden başka bir kavim getirir. Sonra onlcr size benzemezler. (3) (2) Hadis Tirmizi C 5. No 3S55 (3) Muhammed 38 4 — Müslümanların bugünkü durumu bunun gerçekleşmesinden çok uzaktır diyor Renan. Çünkü o siyasi ve içtimai hadiselerin müslümanlarla dinleri arasında büyük bcşluk meydana getirdiğini biliyor. Çağımızda müslümanları İslamdan ayırmak için düşmanlarının kullandığı etkili vasıtaları da biliyor. Bu gün müslümanların kendi dinlerine savaş açtıklarını kılıçlarını kendi elleriyle kırdıklarını kesilmek için bıçağı düşmanın eline verdiklerini kuvvetlerinin kaynağı olan dinlerini yıkanlara yardım ettiklerini görüyor. Müslüman Kardeşler bu prensiplere inanırken hiç bir zaman kolay bir yolda yürüyüp hedefe varacaklarını düşünmediler. Onlar kendilerini bekleyen engelleri biliyorlardı. Nefislerini mallarını imanlarını inançlarını buna göre hazırladılar. Ve Allahın şu vaadini akıllarından hiç çıkarmadılar Şüphesiz Aüah Ona yardım edenlere yardım eder. Allah kuvvetlidir aziz-dir.(4) 5 — Bu yese düşüp çalışmamayı gerektirmez sözü de doğrudur. Önümüze çıkacak engeller ve zorlukları aşmamız sadece oihad yolunda devam etmemizle hızlanacaktır. Kafirlerden başkası Allahın yardımından ümidin kesmez. Müslüman Kardeşler Yolunuza devam edin. Şüphesiz zafer sabırla başarı da sebatla mümkündür. Akibet Allahtan hakkiyle korkanlarındır Renan Müslüman Kardeşierin akidesi özü ve maksadı bakımından derindir. İslami ruhtan ayrılmamak şcrtiyle çağımıza uygundur. derken de hakikati diie getirmiştir. Müslüman Kardeşier İslami ruhu bütün dünyaya şamil olacak şekilde tanzim etmişlerdir. Müslüman Kardeşler İslamın ruhundan kaynaklanarak asrın ruhu ile uyum sağlamışlardır. Onların akidesi bütün insanları tasvir etmektedir. Biz insaflı davrandığı için Ernest Renana etkilendiği için de Ahmet İzzete teşekkür ederiz. MECLİS CAMİSİ Cemaatımızın resmi kuruluşlarla olan yazışması devam ediyordu. Mecliste yapılması planlanan cami hakkında başbakan ve çalışma bakanına yazdığı yazı aşağıdadır. Sayın Başbakana Allahın selamı ve rahmeti üzerinize olsun. Şüphesiz halkımız sizin başa geçmenizi sevinçle karşılamış ve şahsınızda durumun düzelmesi ve sizin gibi ehliyetli bir zatın başbakan olmasından dolayı sevinçleri büyük olmuştur. İnşallah sizin döneminiz genel bir hayır ve bereket mükemmel bir islah dönemi olur. Başında bulunduğunuz bakanlar kurulunun görevi teslim aldığından bugüne kadar yaptığı büyük işler ve elinde gerçekleşen ümitler islah belirtilerinin en açık görüntüsü ve en parlak habercisidir. Bu başarılı hizmetlerin yanında üzülerek söyleyeyim ki çalışma bakanlığının Siyaset gazetesinde yayımlanan kararında daha önce kararlaştırılan meclis camiinin inşaatından vazgeçildiği bildiriliyor. Meclis bir milletin emellerinin sembolü ve hayatının bir suretidir. O halde oraya bir cami yapılması kaçınılmaz bir unsurdur. Çünkü milletvekillerinin tamamına yakın bir kısmı müslümandır. Devletin dini İslamdır. Meclis toplantılarının arasında geçen za -man namaz vakitlerine tesadüf etmektedir. Ayrıca meclisteki cami hükümetin anayasasına verdiği önemin bir belirtisidir. Müminlerin dininin şiarı değerli millet vekillerinin milli görevlerinin yanında ilahi görevlerini yerine getirmeleri için bir yardımcıdır. Bu iki görevin aynı anda yürütülmesi ne güzel şeydir. Döneminzin parlak sahifelerinin kirlenmemesini arzu etmemizdendir ki Çalışma Bakanlığının cami yapma hususunda verdiği ilk karardan dönmemesini bir an önce caminin yapılmasını ve rahmet karargahının hüküm kaynağında görülmesini sağlamanızı ısrarla rica ediyoruz. Allahın rahmet ve bereketi üzerinize olsun. Müslüman Kardeşler Cemiyeti Adına Hasan el-Benna TEŞEKKÜR BORCU Müslüman Kardeşler cemiyetinin Başbakan ve Çalışma Bakanına yazdığı yazıdan sonra cemiyet merkezine. Çalışma Bakanlığından şu yazı gelmiştir Muhterem Müslüman Kardeşler cemiyeti başkanına Mecliste cami yapılması hususunda 17-11-1934 tarihli yazınıza işaretle bakanlığımızın adı geçen camiyi yaptırmayı kararlaştırdığını ve ihalesinin 30-11-1934de Abdülhamit MuhGmmed beye verildiğini ifa-det etmek isterim. Saygılarımla. Genel Sekreter Abdülhamit İbrahim. Bu yazıya verilen cevabımız şöyle olmuştur-Cemiyetimiz Çalışma Bakanımıza en derin saygı ve teşekkürlerini sunar. Allah sizleri memleketin hayrına olan her şeyde muvaffak eylesin. Cemiyet adına Muhammed Esat el-Hakim. ŞÛRA MECLİSİNİN ÜÇÜNCÜ TOPLANTİSİ İrşat bürosu şûra meclisinin kurban bayramı tatiline tesadüf ettirmeyi uygun bulmuştur. Bütün kardeşler Kahveye yapılacak toplantıya davet edilmiştir. Toplantı başlarken genel mürşidimiz aşağıdaki açılış konuşmasını yapmıştır. Bismiiiahirrahmanirrahirn. Bizi doğru yola sevk eden Allaha hamd-ü senalar olsun. Salat ve selam kapalı kapıları açan Peygamberlerin sonuncusu olan doğru yola davet eden efendimiz Muhammed (s.a.v.)e onun aline ve ashabının üzerine olsun. Allahım senden yardım ve mağfiret dileriz. Senden hidayet isteriz. Seni tasdik eder Sana tevbe ve itimat eyleriz. Seni hayırla hamd ve sena ile zikr ederiz. Nimetlerini itiraf ederek sana şükrederiz. Nimetlerine karşı nankörlük etmeyiz. Sana isyan edenleri terk ederiz. Onlarla olan ilişkilerimizi keseriz. Allahım biz ancak Sana ibadet ederiz. Sana yakınlaşmak için koşarız. Rahmetini umar azabından korkarız. Şüphesiz senin azabın kafirlere kavuşacaktır. Rab-bimiz bize kendi katından rahmet ihsan et. İşlerimizde başarılı kıl. (6) Muhterem kardeşlerim Allah için birbirini seven kardeşlerimizin bir oraya gelmeleri her türlü va-sif ve ifadenin üstünde büyük bir saadet ve mutluluk kaynağıdır. Bu insanları burada toplayan ne akraba bağı ne nesep uyumu ne maddi menfaat ne de dünyevi bir gaye olmuştur. Bu kişileri sırf Allah için olan sevgileri Onun nzası için çalışma arzuiarı ve Onun davetine icabet etmeleri bir araya getirmiştir. Kardeşlerim ne mutlu siziere İnşallah kıyamet gününde Alkshın şu nidasına uyaniardan olursunuz Benim için birbirini sevenler nerede? Benim için birbirini ziyaret edenler nerede? Celalim hakki için hiç bir gölgenin bulunmadığı günde onları gölgelendireceğim. (7) Davetimize uydunuz ve bu muhteşem topluluğu meydana getirdiniz. Halbuki günümüzde bir çok davetlerin kalbierin ve arzuların başka başka olması sebebiyle başarısızlıkla sonuçlandığmı görüyoruz. Siz ise kalbierinizin bir olduğunu ruhunuzun uyuştuğunu cramzdaki bağın kuvvetüiiğini isbat ettiniz. Allah bu birliğinizi korusun ve rızası için olmasını nasip etsin. Sizlere teşekkür etmeyi düşündüm. Ancak davet Allahındır ve Allah içindir. Ben de bu davetin sadece bir askeriyim çağrsidım ve geldim. O halde sizin ecriniz Hak kitabı indiren Allaha aittir. Ö scSihlerin velisidir. Sevgili kardeşlerim Mukaddes hedefe varmak için Müslüman Kardeşler düşüncesini benimseyenlerin yapmaları gereken en başcnlı ameli vasıtaları aramak maksadıyla burada toplandık. Ben bı toplantının hedefimizin gerçekleşmesine güzel katkısı olacağına inanıyorum. Çünkü burada toplanan kişiler cemiyetin en iyi düşünenleridir. Dostlarım şunu iyi bilin ki toplantımızın ileriye dönük büyük ehemmiyeti vardır. Davetimizin yapısında önemli bir teme olacaktır. Bunun için münakaşalarımız şu esaslara dayanmalıdır 1) Vicdanımızı Allah rızasını kazanmaya yöneltmeliyiz. Doğru bir kclble Ondan ilham almalıyız. Çünkü bütün işler Allahın elindedir. Kullarına rahmet kapısını açtığı zaman artık Ona mani olacak kimse bulunamaz. 2} Konuşmamızın izin alınarak yapılması kısa ve sakin olması hepimizin arzusudur. Konuşan kişinin konusunu tam bir serbestlik içinde anlatabilmesi için sözü kesilmemeiidir. Basit meseleleri münakaşa konusu etmemeliyiz. Böylece konuşan kişiye görüşünü destekleyecek istediği delileri getirmesine imkan yermiş oluruz. 3) Konuşmalarımızı çok düşünerek gayet ince ölçmeliyiz. Görüşümüzü gayet açık bir şekilde dile getirmeliyiz. Çünkü hepimiz iyiyi arıyoruz. AHahtan bizi muvaffak kılmasını istiyoruz. Kardeşlerim İslam alemi kurtarılmaları için bizi davet ediyor. Yedi senedir bu kurtulmanın yollarını aradınız. Bir çok insanlar planlarınızı kabul etmediler. Bugün ise bölük bölük size katılıyorlar. Milletin kur-tuluşu için tek alternatif olduğunuza inanıyorlar. Kardeşlerim şu an en çok çalışmanız gereken andır. Ben Allah yolunda çalışmaya azmettim. Sizlerden benimle olmak isteyen — bu yoldaki zorlukları da göze alarak — gelsin. Bu yolda fedakarlıklara katlanmak istidadını gösteremeyenler saflarımızdan ayrılsın. Böylece sayımızı bilir çalışmamızı ona göre sınırlarız. Benden önce de sonra da emir Allahındır. (8) Bu davete uyulması için kimse aracı olmasın. Allah hiçbir nefse gücünün yettiğinden fazlasını teklif etmez. BİRİNCİ OTURUM 1 — Kuran-ı Kerim. .2 — Genel mürşidin açış konuşması. 3— İrşad bürosunun bir senelik çalışması hakkında rapor. 4 — Müslüman Kardeşlerin şairi Hasan Bakurinin kasidesi. 5 — Müslüman Kardeşlerin matbaası hakkında konuşma. 6 — Müslüman Kardeşlerin dergisi hakkında konuşma. 7 — Davet ve yardımlaşma sandığı hakkındaki konuşma. (8) Rum 2 İKİNCİ OTURUM 1 2 3 4 5 — — — — — Müsiüman Kardeşler ve islah hedeflen. Diğer akımlara karşı Müslüman Kardeşlerin tutumu. İsJami hareketlere karşı Müslüman Kardeşlerin. tutumu. Müslüman Kardeşlerin vardığı nokta ve ih-tiyaçiarı. Müslüman Kardeşlerin ameli oluşumu. ÜÇÜNCÜ OTURUM 1 2 3 4 — — — — Müslüman Kardeşierin idari kuruluşu. Davetin şekilleri. Gezi kolları. Bölge toplantıları ve zekat müessesesi. DÖRDÜNCÜ OTURUM 1 — Yeni tüzüğün tartışılması. 2 — Genel mürşidin kapanış konuşması. 3 — Kuran-ı Kerim. ALINAN KARARLAR 1 — Müslüman Kardeşierin matbaası A) Şirkete ait hisse senetlerinin tamamlanması için herkes üzerine düşeni yapacaktır. B) Matbaanın bütçesinin genel mürşidin seçtiği bir komisyona devredilmesi uygun görülmüştür. C) İrşat bürosu tarafından daha önce hazırlanmış hisse senetlerinin örnekleri uygun göailmüş-tür. 2 — Müslüman Kardeşlerin Dergisi A) Dergi için gene mürşidin seçeceği bir komisyon kurularak yazı idare ve tevzi işlerini yürütecektir. Bj Her şube kurduğu sandıktan bir miktar dergi alarak gücünün yettiği kader dağıtılmasına çalışacaktır. Böylece dejginip.kalkınmasfhda İrşad Bürosuna yardımcı olacaktır. . C) Şubelerde abone hareketleri cantondıniacak-tir -3 — Genei Davet A) İrşad bürosunun sandiğımn yanında bir de < Davet Sandığı kurulacaktır. Bu sendiğin geiirieriy-e davet görevini yerine getirecek vaiz ve diğer görevlilerin tayin yapılması broşür ve diğer neşriyatta hörcamak suretiyle davetin yayılması sağlanacak-t-rr. B) Yardımlaşma adı altında daha önce kurulan sandığın bütün gelirleri davet sandığına devredilecektir. C Bu konuda özel yönetmelik ve makbuz bir ay iç hazırlanmış olacaktır. Bu görev irşad Bürosuna v rn iştir D) tad Ahnet Abcu^cmıiin çeşitli vasıta dığından karşılanması hususundaki teklifi kabul edilmiştir. İik olarak sandığa. Muhammed et-Tahir 10 lira üstad Yusuf el-Huki 1 lira üstad Cadlaşin 1 lira hibe etmişlerdir. 4 — Müslüman Kardeşlerin Programı A) Müslüman Kardeşlerin akidesi programın esası sayılacaktır. B) Her müslüman bu yolun İslamdan kaynaklandığına inanacak ve bu yolda yaptığı her eksiklik islami düşünceden yapılmış sayılacaktır. C) Her müsiüman bu prensipleri bütün çevresinde yaymak bu yolda büyük bir azim içerisine girmek ve neye mal olursa olsun kendi aile efradında da tatbik etmekle görevlidir. Ç) Bu prensipleri kabul eden kardeşler de. az da olsa bir sapma görüldüğünde vekillerimiz kendisine uygun cezayı verecek ve bu prensiplere uymaya zorlayacaktır. Değerli vekillerimizin bu konu ile ilgilenmeleri zaruridir. Çünkü bizim gayemiz her şeyden önce kardeşlerimizi terbiye etmektir. 5 — Müslüman Kardeşlerin Başkalarına Karşı Tutumu A) Her müslüman kardeşimiz hedefini tem olarak bilecek ve onu başka kuruluşlarla olan ilişkilerinde bir ölçü kabul edecektir. B) İslami desteklemeyen ve onun genel kaidelerine dayanmayan bir yol başarısızlığa mahkûm -dur. C) Müslüman Kardeşler kendi prensiplerinin bir yönünü gerçekleştirmeye çalışan kuruluşun sadece o yönünü destekleyecektir. D) Eğer Müslüman Kardeşler bir kyruluşu desteklemek isterse o kuruluşun hiç bir zaman hedeflerini reddetmediğine güvenmelidir. E) Faydaiı kuruluşlar desteklenerek gayeye doğru yöneltilecektir. Böyle kuruluşları zayıflatmakta hiç bir fayda yoktur. ^ F) Müslüman Kardeşler müslümaniarın güçlerini birleştirmek hususundaki düşünceyi coşku ile karşılar. İslam Camiası görüşünü şark milletlerinin bir uyanışı kabul ederek destekler. G) Müslüman Kardeşler bütün İslami kuruluşlara karşı samimiyet duygusu içindedir. Bu sebeple aralarında yakınlık sağlamak için her çabayı harcayacaktır. Müslümanlar arasındaki sevginin uyanması için bunun en geçerli yol olduğuna inanmaktadır. İsiamın anlamını bozmak isteyen her kuruluşa düşmandır. Bahailik ve kadiyanilik gibi. 6 — Müslüman Kardeşlerin Kuruluşu A) Müslüman Kardeşlerin dairelerine bağlı bütün kuruluş ve büroları prensiplere uygun olarak kardeşlerinin ruhi terbiyesiyle ilgileneceklerdir. Bu prensipler onların kalplerine mutlaka yerleştirilmelidir. Buna göre Müslüman Kardeşlere katılma üç derecede mütalaa edilecektir. 1 — Genel katılma Kısım kol ve şubelerimizin çalışmalarını uygun bulan ıslah için çalışmaya fıazır oian ve cemaatımıza gönüllü olarak verilen aidatı ödemeyi kabul eden herkes Tanışma formunu doldurup üye olma hakkına sahiptir. Vekillerimiz. (Daire başkanlarımız) yukarıdaki özellikleri kaybeden kişileri üyelikten alabilme hakkına sahiptirler. Yukarıdaki şartları kabul eden genel katılma sınıfındaki üyeye Yardımcı kardeş ismi verilir. 2 — Kardeşlik derecesinde katılma Yukardaki şartların yanında akidesini koruyabilen ibadet ve taatlara sımsıkı sarılacağına haram olan şeylerden sakınacağına çağırıldığı zaman senelik ve haftalıd toplantılara katılacağına söz veren her müslüman aramıza katılabilir. Bu derecedeki kardeşimize Mün-tesip üye denir. 3 — Fiili katılma Yukarıdaki aranan şartların yanında şahsı ile ilgili istenen yeterli açıklamayı idareye verecek ?e Müslüman Kardeşlerin akidesini iyi incelemiş olacaktır. Kuran okuyacağına vs Kuran meclislerine katılacağına hac sandığı ve (eğer mal sahibi ise) zekat komisyonuna katılacağına yaşı müsait ise Gezi Koluna üye olacağına Müslüman Kardeşlerin aile prensiplerine uyacağına sosyal işlerde bilgisini artırmak için çalışacağına kırk hadis ezberleyeceğine kardeşlerin terbiye usullerini kabul edeceğine söz vermelidir. Bu katılmaya faaliyet derecesinde katılma denir. 4 — Cihad derecesinde katılma Bu derece özel derecedir. Sadece irşad bürosu tarafından yukarıda sayılan görevleri yerine getiren Faai üye katılabilir. Bu üyede aranan şartiar ise şunlardır Yukarıdaki görevlerinin yanında sözünde fnünde ve durumlarında gücü yettiği kadar sünnet-i seniyyeye uymak özrü olmadan gece namazı ve cemaati terk etmemek geçici ve fani menfaöttan uzaklaşarak takvaya yönelmek ibadet muamelat ve diğer bütün işlerinde İslami olmayan her şeyden uzak ^durmak. İrşad Bü-rosuna mali katkıda bulunmak davet sandığına katılmak öldükten sonra malının bir kısmını Müslüman Kardeşler Cemiyetine vasiyet etmek İyiliği emir kötülüğü nehy vazifesini yerine getirmek irşad bürosunun davetine nerede ve ne zaman olursa olsun icabet etmek Kuran-ı Kerime karşı olan görevini yerine getirmek için devamlı yanında bulundurmak irşad bürosunun özel eğitimi için bir müddet orada kalmaya hazır olmaktır. Bu derecedeki kardeşimize Mücahid üye denir. B) İrşad bürosu üçüncü ve dördüncü derecedeki kardeşlerimize Naib ve Vekil gibi şeref ismi verebilme hakkına sahiptir. C) Kuruluşun bu şekilde tamamlanması yapılacaktır 1 için aşağıdaki işler — Bütün derecelere ait formlar bastırılacaktır. 2 — Daireler Naibler ve vekiller bastırılacaktır. için itimat mektupları 3 — Akidemize ekine El Mesûrat (Peygamberimizin duaları) olduğu halde bastırılacaktır. 4 — Akidemiz kolay ve anlaşılır bir şekilde açıklanarak bastırılacaktır. 5 — Taat ve faziletler günah ve etkileri hakkında risaleler hazırlanacaktır. 6 — Seçme .40 hadis şerh edilerek bir risale hazırlanacaktır. 7 — Hac zekat gezi kolu Kuran meclisi ve terbiye nizamnameleri çıkarılacaktır. D) Şube vekillerimiz muharrem ayına kadar dairelerinde kayıtlı bulunan kardeşlerin listesini yeni katılanların formlarını ve fotoğraflarını ekleyerek İrşad Bürosuna göndereceklerdir. Ayrıca vekillerimiz kardeşlerin üyelik derecelerine göre vazifelerini yerine getirip getirmediklerini murakabe edecekler görevlerinde ihmaü bulunanlara karşı kesin icraatta bulunacaklardır. E) Bu nizamnamenin tatbikatını kontrol etmek matosadı ile İrşad Bürosu müfettişler tayin edecektir 7 — Müslüman Kardeşlerin İdari Kuruluşu A) Müslüman Kardeşlerin gayesi idari gösterişten ziyade ameli ve ruhidir. Kardeşlerimiz bunu böyle bilmeli ve idari nizamın sadece bir vasıta olduğuna inanmalıdır. B) Müslüman Kardeşlerin idari kuruluşu şöyledir 1 — Genel Mürşid.. 2 — Gene İrşad Bürosu. 3 — Genel Şûra Meclisi. Bu meclis bölge vekillerinden oluşur. 4 — Bölge ve kısım vekilleri. 5 — Şube vekilleri. 6 — Merkezi Şûra Meclisi. (Bu meclis böige kuruluşunun bünyesince teşekkül eder.) 7 — Bölge kongreleri. 8 — İrşad Bürosu temsilcileri. 9 — Gezi Kolları. 10— Kadın Kardeşler Grubu. Üyeler bu kuruluşların görevini tesbit etme ve bu konuda bir açıklama yapma görevini Genel Mür-şide bırakmıştır. 8 — Davetin İşaretleri A) Müslüman Kardeşlerin davetinin ruhi yönü İslami adetler tesirli ibarelerle belli olacaktır. Ameli yönü ise İslamın yasaklamadığı nişan ve semboller verilmek suretiyle görüntülenecektir. B) İrşad bürosu bu hedefi gerçekleştirmek için bir sistem geliştirmekle mükelleftir. 9 — Gez Kolları A) Üyeler gezi kollarının kurulmasını uygun bularak bu konuda İrşad Bürosunun hazırladığı tüzüğü uygun bulmuşlardır. 10 — Kongreler bölgeler hac ve zekat projeleri A} Müslüman Kardeşlerin Dairelerinin bulundu ğu bölgeler şunlardır 1 — Kanal bölgesi 2 — Doğu bölgesi - 3 — Dahlekiye bölgesi 4 — Batı bölgesi 5 — Buhayre bölgesi 6 — Menüfiye bölgesi 7 — Kalyubiye bölgesi 8 — İskenderiye bölgesi 9 — Kahire bölgesi 10 — Aşağı Mısır bölgesi 11 — Orta Mısır bölgesi 12 — Yukarı Mısır bölgesi B) Bu bölgelerde bulunan dairelerimiz durumlarına uygun olarak sırasıyla bir bölgede toplantı yapacaklar ve toplantıların arası üç ayı geçmeyecektir. C) İrşad Bürosu bu bölgelerle kısımlar arasında irtibatı sağlamak için birer temsilci tayin edecektir. . Ç) Üyeler İrşad Bürosunun hazırladığı zekat nizamnamesini benimsemiş ve gereken tadilatın yapılması için komisyon kurulmuştur. D) Hac nizamnamesi üyeler tarafından kabul edilmiş gereken yenilemenin yapılması için bir komisyon kurulmuştur. Hac nizamnamesinin kabulünden sonra gene Mürşidimiz- bu-nizamnamenin ilk uygulayıcısı oarak önümüzdeki yıl hac farizasını yerine getireceğini ilan etmiştir. 11 — Mali konuların ıslahı A) Her şubenin meşru yoüarlc gelirini giderinden fazia tutmaya dikkat etmesi gerekmektedir. Böylece gücünün bir kısmını zayıflatması muhtsmel olan iktisadi problemlerden kurtulmuş our. B) Vekillerimiz her ay şubelerin aidatını gös-eren bir listeyi irşad bürosuna gönderecektir. Ge-ürinin bir kısmını irşad bürosuna göndermek durumunda olanlar bu görevlerini yerine getirmelidirler G) Şubelerimiz çeşitli değerlerde basılmış teberru (yerdim) makbuzlarının ve büromuzun yayın-J^ risalelerin dağıtımına yardımcı olccaklardır. D} irşad Bürosu ihtiyaç duyarsa ramazan ve Peygamberimizin doğum gününde üyelerden bir miktar para alma hakkına sahiptir. E) İrşad Bürosu muhtaç olan kardeşlerimize yardım etmek maksadıyla yardımlaşma fonunun tüzüğünü hazırlamakla mükelleftir. Ancak bu tüzüğün tasdiki gelecek seneki toplantıya bırakılacaktır. Kapanışta bütün kardeşlerimiz Genel Mürşidimize tam güvenini izhar etmiş iyi ve kötü günlerinde yanında olacaklarını İslamın şerefi iade edilinceye kadar onu destekleyeceklerini belirterek biat etmiş-erdir. HAC NİZAMNAMESİ 1 — Her müslüman gücü yettiği ölçüde hac hazırlığını yapacaktır. 2 — Yardımcı üye hac için hazırlanmakla em-rolunur Müntesip üye ise devamlı bu emrin muhatabıdır. Faal üye ise malının bir kısmını hec için ayırmakla mükelleftir. Eğer hac için cyırdiğı parayı koruyacak yeri yok ise postahanenin tasarruf sandığına faizsiz olarak yatırabilir. 3 — Her şubede hacca davet maksadıyla bir komisyon teşekkül ettirilerek bu komisyon hac için verilen aidatları muhafaza etmek her iki derecedeki üyeleri ikaz etmekle görevlendirilecektir. ¦ 4 — Biitün şubelerimiz hacca gitmek işeyen kardeşlerimize hac emirlerini anlatacak bir üye seçecektir. Ayrıca İrşad Büromuz her sene değerli fıkıh alimlerinden bir kişiyi kardeşlerimizi irşad etmek ve hac emirlerini öğretmekle görevlendirecek ve masraflarını İrşad Bürosu karşilcyacaktir. Bu gayeye uicş-rriak için irşad Bürosu hac ziyaret ve mukaddes topraklar hakkında bir risale hazırlayacaktır. 5} Kardeşler arasında daha fazia kaynaşmayı sağlamak harcamada iktsad yapmak bilgilerini artırmak cemaat sevabına nail olmak iyilik ve takvada yardımlaşmak ve Allaha itaatte daha da hareketli olmak için hacca topluca gidilecektir. Çok önemli bir zaruret olmedan yalnız olarak gidilmeyecektir. 6) FgöI üye statüsünde oian kardeşimiz şeri bir özür olmadan hac için gerekli parayı biriktirmekte kusur ederse yardımcı üye statüsüne indiriie ek faal üye haklarından mahrum kılınır. Bu kimse.3-rin kusur yapp yapmadığını tesbit görevi hac ko misyonuna verilmiştir. 7) Irşad Bürcsu hocca gitmek isteyen kardeşlerimizin adedini öğrenmek için şubelerimizden tam liste isteyecek ve hac heyeti için gereken hazırlığı yapması için ramazan bayramından sonra Şevvalin onuncu gününe kadar üste eüne geçmiş olacaktır. 8) Irşad Bürosu kardeşlerimizi teşvik mahiyetinde maddi ve manevi yardımlarını esirgememeleri için hem Mısır hem de Suudi Arabistan hükümeti nezdinde teşebbüs geçecektir. 9) .Eğer hacca niyetlenen kardeşlerimizin sayısı çok olursa dini temsilcinin yanında bir de idari iş-leriye meşgul olacak bir idareci-temsilci görevlendirilir. 10) Bu nizamname tasdik edildiği tarihten itibaren yürürlüğe girer ve bütün vekil ve naiblere tebliğ edilir. Büyük Arşın sahibi oian Allah (cc.)dan bizi rızasına uygun olan işlerde niuvaffak kılmasını temenni ederiz. Hac komisyonu başkanı Muhammed e-Hadi Atiyye Sekreter vekili Mübarek Guneym Abduh ZEKAT VE SADAKA NİZAMNAMESİ 1) Nisaba malik olan her müslüman malının zekatını verecektir. 2) Yardımcı üye statüsündeki kardeşimizin zekatını vermesi emrolunur. Kardeşlik derecesinde olanlara hem emredilir hem de hatırlatılır. Faal üye statüsünde olan kardeşimiz zekat komisyonunda üye sayılır. 3) Zekat mükellefleri kardeşlerimizden oluşan bir genel zekat komisyonu kurulacak ve aralarında her sene üç kisiliK bir yürütme kurulu seçilecektir. Bir başkan iki üyeden meydana gelecek bu kurulun seçimi gizli olacaktır. 4) Şubeye bağh Merkezi Şûrc- Meclisi veya vekil veya vekilin tayin ettiği temsilci yürütme kurulunu denetleme hakkına sahiptir. Yürütme kurulu He aralarında bir anlaşmazlık çıkarsa genel kurulu toplantıya çağırma yetkisi de vardır. Ancak genel kurulda alınacak kararın üçte iki çoğunluğa dayanması şarttır. 5) Yürütme kurulunun görevi mükelleflerden zekatı toplamak ve dağıtılmcaya kadar muhafaza etmek seran hak sahibi olanlara tarafsız olarak dağıtmaktır. Bu göreve başlamadan .önce maksatlı dav-ranmayacağına dost ve yakın tanımıyacağına dair yemin edecektir. 6) Yürütme kurulu köylerde mahsul zamanı göreve başlayacaktır. Zekatı nakit para ve eşya oimak üzere gruplara ayıracak ve herkesin ödeme vaktini tesbit edecektir. 7) Yürütme kurulu topladığı mallar için defter tutacak ve zekat aldığı kimselere makbuz verecektir. Ayrıca mükelleflerin isimlerini ve hak ettikleri zekatı gösteren bir liste hazırlayacaktır. Topladığı malları dağıtmazdan önce Genel Komisyona gösterip onayını alacaktır. Hak sahibinden imzalı kağıt almadıkça dağıtma işlemi geçersiz sayılır. Şeri bir özir olmadan zekatın dağıtımını geciktirmek doğru değildir. Dağıtamadığı parayı rapor edip kendisinden sonra seçilecek kurula teslim edecektir. 8) Yürütme kurulunun bütün faaliyetleri gizlidir. Genel Komisyon Merkezi Şûra meclisi veya vekilin tayin ettiği temsilciden başkasına bildirilmez. 9) Yürütme kurulu verilen sadakaları da kabul edecek sadaka veren ve verilene dair özel bir defter tutulacaktır. Ayrıca kurul her münasebette teberru yapmaları için müslümanlara hatırlatmada buluna -çaktır. 10) Zekat verilecek kimseler Kuran-ı Kerimde zikr olunanlardır. Bunların dışında hiç kimseye zekat verilmez. 11) Yürütme kurulu hak sahiplerini belirlemek dağıtmada yardımcı olmak veya liste tanzim etmek için Genel Kurulda istediği kişilerden faydalanabilir. 12) Gerek Yürütme kurulu gerek başkası toplanan zekatı satmak değiştirmek veya herhangi bir tasarrufta bulunmak yetkisine sahip değildir. Sadece topladığı şekilde dağıtır herhangi bir değişiklik yapamaz. 13) Topladığı zekatı ne olursa olsun şeri sebep olmadan bir yerden bir yere taşıyamaz. 14) Faal üye statüsünde olan kardeşimiz nisaba malik olur da zekatını vermezse ikinci derece üyeliğe indirilir. Şayet kendisi hak sahiplerine vermiş ise verdiği tarihi Genel Komisyona bildirmesi gerekir. Genel Komisyon ise bir daha aynı hareketi yapmaması için kendisini uyarır. 15) Zekat işlerinde çalıştırmak için görevli gerekiyorsa Zekat mükellefleri Genel Kuruluhun görüşü alınarak tayin edilmelidir. Bu görevlilerin Cıcret-leri zekattan verilecektir. Toplanan mallar için bir depo tutmak gerekiyorsa geciktirmeden yerine getirilmelidir. 16) İrşad Bürosu zekatın hükümleri ve sadakanın faziletleri hakkında bir risale hazırlayacaktır. 17) İrşad Bürosu yürütme kurullarının zekatla ne derece ilgilendiklerini kontrol etmek için bir temsilci görevlendirip şubeleri dolaşmasını sağlayacaktır. 18) Bu nizamname tasdik edildikten sonra yürürlüğe girecektir. Bu nizamnamenin gözden geçirilmesi için aşağıda ismi geçenler seçilmiştir. Hamid Askeriye Yusuf el-Hulû Hattap Muhammed Muhammed Desuki. Muhammed es-Safi Mu-hammed İzzet. Muhammed Abdülmutaal. BÖLGE KONFERANSLARINDAN BİR ÖRNEK Çoğu zaman bölge ziyaretlerim uzun sürerdi. Bu ziyaretleri fırsat bilerek uzaktan veya yakından da-vetle ilgili dersler ve konferanslar verirdim. Aşağıda Portsait ziyareti ile ilgili bir örnek veriyorum. Altı gün sürecek olan bu ziyaretin programını dergimiz halka şu şekilde açıklamıştı. KURAN-I KERİMİN GÖLGESİNDE BİR DİZİ KONFERANS 29 Rabiüssani 1354 den itibaren Müslüman Kardeşler Cemiyetinin kurucusu Genel Mürşid Hasan el-Bennanın Portsait sınırları d/ıhilinde vereceği konferansların programı vs konusu aşağıdadır 29 Rabiussani 1354 Salı ETKİ 1 CemadiyeluJa 1354 Çarşarnba AYRILIK 2 Cemadiyelula 1354 Perşembe ÖLÇÜ* 3 Cemadiyelula 1354 Cuma (İSLAH 4 Cemadiyelula 1354 Cumartesi ESAS 5 Cemadiyelula 1354 ?azor FAZİLET Bu arada Perşembe günü Genel Mürşidin konuşmasından sonra Yakut Hasan Mısırın eski dinleri konulu bir araştırma sunacaktır. Cemiyetimiz bunu fırsat bilerek bütün Portsaitlileri bu konferanslara davet eder. Çünkü bu konular herkesi ilgilendirdiği gibi dinin davet ettiği yüce gayelerdir. Tertip Komisyonu DOST ÜLKELERDE DAVETİMİZ Müslüman Kardeşlerin üstad Abdurrahman es-Saati ve Muhammed Esaddan oluşan ilk temsilcisi Suriye Lübnan ve Filistini ziyaret etmek için yola çıkmışlardır. Dergimiz bu olayı şu ifadelerle yayınlamıştı Üstad Abdurrahman es-Saati ile Muhammed Esad Suriye ve Filistinde daveti yaymak için bu ülkeleri ziyaret etmektedirler. Tunus lideri es-Saaiibi ile beraer Kudüse varmışlar ve Yüksek İslam Meclisi başkanı Emin el-Hüseyni ile görüşmüşlerdir. Ayrıca elHüseyni kendilerini kaldıkları yerde ziyaret etmişlerdir. Daha sonra Kudüsten ayrılarak Şama varmışlar. Cuma namazını Emevi Camiinde kılmışlardır. Orada Müslüman Kardeşlerin davetini anlatan birer konuşma yapmışlar ve orada bulunan islami hareketin liderleriyle de görüşmüşlerdir. MÜSLÜMAN KARDEŞLERİN SİMGESİ Kardeşlerimiz kendilerini diğer kuruluşlardan ayıracak bir işaret yapılmasını teklif etmişlerdir. İr-şad Bürosu bu işaret isteğini uygun bulmuş ve De ki Gelin size Rabbinizin neleri haram kıldığını söyleyeyim Ona hiç bir şeyi ortak koşmayın. (9) ayetini simgeleyen on çizgiden meydana gelen gümüş bi yüzük olmasını kararlaştırmıştır. Bununla ilgili yapılacak işlere bir kardeşimiz görevlendirilmiştir. Gö -revü kardeşimiz bu konuda dergimize şu ilanı vermiştir Kardeşlerimiz arasındaki bağı daha da kuvvetlendirmek ve onlara mukaddes prensipleri devamlı hatırlatmak gayesi ile Genel Şûra Meclisimiz umumi bir simgenin yapılmasına karar vermiştir. Yapılacak olan İşaret 10 çizgili gümüş bir yüzük olup sağ elin küçük parmağına takılacaktır. Bu düşünceyi ilk gerçekleştiren Kahire dairemiz olmuş ve çok şükür başarıya ulaşmıştır. İrşad Bürosu kardeşimiz Mahmud Hibetullah Beyi bütün şubelerimizi gezip kardeşlerimizin parmak ölçülerini ve isteyenlerden yüzüğün değeri olan beş kuruş parayı olmakla görevlendirilmiştir. RAMAZAN AYINDA YUKARI MISIRA YAPTIĞIM ZİYARETLER 1354 H. Ramazan ayında yukarı Mısırı ziyaret etmeye karar verdim. Zannediyorum bu bölgeleri ikinci ziyaretim oluyordu. Bu ziyarette bana kardeşim Ab-durrahman Rıza Küheyle refakat etmiş ve ziyaretimiz hakkında degimizde şu yazısı yayınlanmıştı. 20 RAMAZAN 1354 H. Değerli üstadımız ve Genel Mürşidimizin yukarı Mısıra yaptığı ziyarette kendisine bir müddet refakat etme şerefine nail oldum. Bu geziyi kardeşlerimiz yayınlarlar diye bekledim. Ancak uzun süren bekleyişten sonra kendim yazmaya mecbur kaldım Ramazanın 20. günü Genel Mürşidimizin Kahi-reden hareket edeceğini öğrendim. Karşılamak için istasyona gittiğimde birçok kardeşimizin şevkle onu beklediklerini gördüm. Onu gördüğümde yüzündeki sevinç hareketlerindeki dinçlik kendini açıkça gösteriyordu. Kendisiyle selamlaştıktan sonra istasyondan çıktık ve dini ile iftihar eden gayretperver genç kardeşimiz Av. Muhammed Hafız elHüseyninin yazıhanesine gittik. Genel Mürşidimiz orada bir müddet istirahat ettikten sonra Asyut kentine yakın Vasiti kasabasına hareket ettik. Orada bizi Kadir ailesi ve birçok kasabalı karşıladı Akşam namazını kıldıktan sonra iftara davet edildik. Yemek esnasında din ahlak edep ve İJim konularında konuşmalar yapıldı. Yatsı namazını kılmak için kasabanın camisine gittik. Namazı Asyut Enstitüsünde öğretmenlik yapan değerli hocamız Ahmet Şerit kıldırdı. Cami vaaz ve İrşada susamış yüzlerce müslümanla dolu idi. Genel Mürşidimiz kalbleri yumuşatıcı samimi bir vaaz etti. Herkes içinde bulundukları tefrikadan kurtulmak için çalışmanın gerektiğine inanır oldu. İkinci konuşmasında ramazan ve orucun anlamı kadir gecesi ve yüceliğinden bahsetti. Camiden çıktıktan sonra büyük bir eve gittik. Genel Mürşidimiz bu evde yaptığı konuşmada ölü kalbleri ve ümitleri canlandırdı. Kasabalılara içinde bulundukları acı durumdan nasıl kurtulacaklarını anlattı. Bu arada bazı kardeşlerimiz de yüce İslam prensiplerini anlatarak insanların mutluluk kaynağı olan bu prensipleri nasıl ihmal ettiklerine işaret ettiler. Bu geceki sevincim büyük oldu. Kendi kendime şöyle dedim Eğer insanlar işittikleri ile amel etselerdi hepimizi nizama koyacak genel bir uyanış dönemine girmiş olurduk. Böylece emelimize ulaşmış kaybetmiş olduğumuz hakimiyete yeniden kavuşmuş olurduk. 22 RAMAZAN 1354 H. Genel Mürşidimiz kıymetli nasihatleriyle Vasiti kasabasını aydınlattıktan sonra Asyuta döndü. Daha sonra menfulut ve Kavsiye şubelerini ziyaret edip kardeşlerden bilgi aldı. 23 RAMAZAN 1354 H. Genel Mürşidimiz bu ziyaretten sonra Asyuta döndü. Akşam saat sekizde Müslüman Gençler Ce-miyetinin hazırladığı ve bir çok aydın insanların toplandığı törende konuştu. Konuşmasında İslamın insanların mutluluğunu ve kalkınmasını sağlayan prensipleriyle bütün sistemleri geride bıraktığını açıkladı. Gayet kolay bir üslûpla yapılan bu konuşma dinleyicileri sevince boğdu. Ayrıca konuşmasında bir çok ayet ve hadis nakletmesi onu herkesin coşku ile karşılamasına sebep oldu. 24 RAMAZAN 1354 H. Genel Mürşidimiz Cuma namazını Asyutun en büyük ve en genişcamisi olan Kadı camiinde kıldı. Caminin hatibi çok güzel vaaz ve nasihatta bulundu. Umarız ki müslümanlar bu vöaz ve irşadla gönül birliğine varmış ve işittikleri ile amel etmiş olsunlar. Umumi Reisimiz Cuma namazından sonra Beline ve Asvandaki kardeşlerini ziyaret etmek için yola çıktı. Allah kendisini rızasına uygun olan şeylerde muvaffak eylesin. 30 RAMAZAN 1354 H. Üstad Asvan ziyaretini tamamladıktan sonra Asyuta döndü. Birçok müslüman kardeşimiz istasyonda kendisini bekliyordu. Trenden indikten sonra cnu istasyondan alıp camiye getirdiler. Yatsı namaznı kıldıktan sonra Abdurrahman Mahmudun evine git i-ler. Ev müslümanlarla dolup taşıyordu. O gece Kur-an okuyan ve hatiplerin Allah rızası için yarıştığı mesûd bir gece olmuştu. Mürşid kardeşimiz burada da bütün dikkatleri üzerine çekecek bir konuşma yaptı. Onun konuşmasından sonra bir konuşma ycpmak da bona nasip oldu. Allahtan müsiümanlara faydalı kılmasını temenni ederim. 1 ŞEVVAL 1354 H. Ramazan bayramının ilk günü idi. Gerçekten mübarek bir gün idi. Bayram hutbesini Fereğli camiinde Üstad okudu. Öğleden sonra Müslüman Gençler Cemiyetinde ikinci defa konuşarak kalb ve kulakları bir defa daha fethetti. Asyuttaki son gününde Üstad Şerif kendi evinde bir tören hazırladı. Yapılan konuşmalar İslam ve müslümanların güçlenme vasıtaları hakkında oldu. 2 ŞEVVAL 1354 H. Genel Mürşidimiz ikinci defa Menfuluta oradan da Kahireye döndü. Onunla geçirdiğim günleri hiç unutamam. Gezilerimiz riya ve gösterişten uzak sırf Allah yolunda cihad etmeyi hedef alıyordu. İLK HACCA GİDİŞİM Allah Taalanın tevfikindendir ki hac nizamnamesini hazırladıktan sonra haz farizesini yerine getirmem gerektiği kalbime yerleşti. O zamanki durumum buna müsait olmamasına rağmen Allah işlerimi kolaylaştırdı. Ve 1354 H. yılında hacca gitmemi mukadder kıldı. Dergimiz bu ziyareti şöyle nakletti MUKADDES TOPRAKLARA DOĞRU Genel Mürşidimiz bu sene inşallah hac farizesini ifa edecektir. Beraberindeki kardeşlerimizle birlikte 1 Zilhicce 1354de Süveyş limanından kalkan gemi lie yola çıkacaklardır. Yolculuktan önce Süveyş-de Hac ceset ve ruh için bir yenilenme ve tazelenmedir konulu bir konferans verecektir. Ziyareti sırasında İrşad Bürosuna Rıdvan Mu-hammed vekalet edecektir. FİLİSTİN SORUNU VE MÜSLÜMAN KARDEŞLER 1936da Filistin sorunu gündeme geldi. İngilizlerin Yahudilere bütün istediklerini verip müslüman arap-ları her şeyden mahrum eden zalim siyaseti Filistin halkının tepkisine yol açtı. Mısırdaki siyasi kuruluşlar ve partiler İslam kardeşliği hususunda hassasiyetleri ve milli heyecanları gelişmediği için Filistin halkına ciddi bir yardım yapmaktan uzak kaldılar. Diğer dost memleketlerde ise İslami kuruluşla-] rın dışında Filistin ile ilgilenen yoktu. Bu yüzdendir ki Müslüman Kardeşler bütün gücü ile mücahid Filis-j tin halkının yardımına koşmuş mal toplama mektup yazma ve propaganda yapmak gibi çeşitli vasıtalara başvurmak suretiyle elinden gelen yardımı yapmak-j tan geri kalmamıştır. Bu konuda komisyonlar kurul-] muş heyetler gönderilmiş ve Müslüman Kardeşler Dergisi bu olayları anında yayınlamıştır. Bunlardan] bazılarını aşağıda veriyoruz FİLİSTİNE YARDIM KOMİSYONU Genel Mürşidimiz Üstad Hasan el-Benna Hazretleri cemiyetimizin bütün üyelerini 25 Safer 1355 H. de Kahirede toplantıya çağırdı. Belirtilen günde kardeşlerimiz Genel Mürşidimiz başkanlığında cemiyet merkezinde toplandılar. Genel Mürşidimiz üyelere] kendileriyle aramızda çeşitli bağların bulunduğu Filis-j tinli kardeşlerimizin başına gelen felaketi anlattıktan] sona üyelerden İslam adına bu kardeşlerimize yardım ellerini uzatmalarını istedi. Yapılacak yardımı tanzim etmek için de aralarında bir komisyon kurmalarını ve bu büyük gaye için yardım çağrısında bulunmalarını rica etti. Genel Mürşidimizin konuşması bittikten sonra kardeşlerimiz konuyu aralarında konuştular ve teklifler sundular. Sonunda aralarım bir komisyon kurarak şu isteklerin yerine getirilmesini uygun buldular 1 — Komisyonun kurulduğunu gazetelerde ilan etmek. 2 — Komisyonun Mısır halkına ve bütün müslü-manlara yapacağı çağrıyı yayın organları aracılığı ile herkese duyurmak. 3 — Mısır ve Filistindeki İngiliz temsilciliklerini protesto etmek ve protestonun bir nüshasını da gazetelere vermek. 4 — Komisyonun yapacağı bildiriyi bütün kardeşlere iletmek. Bu konuda Kudüs Yüksek Arap Komisyonu Genel Sekreteri Avni Abdüihadiden Müslüman Kardeşlere yazılan yazı şöyledir Müslüman Kardeşlerin Genel Mürşidi gayretper-ver insan muhterem Hasan el-Benna Mısır Filistinde bulunan Arap Yüksek Komisyonu Mücahit Filistin konusundaki 18-Haziran-1936 tarihli mesajınızda dile getirdiğiniz kıymetli duygularınıza teşekkür eder. Mesajınızın işaret ettiği temiz ruhun zulüm ve baskı rejimine karşı olan cihadımızı sonuna kadar götürme hususundaki İsrarımızı bir kat daha artırmış ve bize güç katmıştır. Ayrıca ihtiyaç anında Filistin halkının yardımlarına koşacak kardeşlerin mevcudiyetinin halkımız üzerindeki tesiri büyük oi -muştur. Komisyonumuzun takdir ve teşekkürlerini kabul etmenizi candan diliyorum. Allahın selam rahmet ve bereketi üzerinize olsun. Genel Sekreter Filistin müftülüğü Emin el-Hüseyni de komisyonumuza şu telgrafı göndermiştir Müslüman Kardeşlerin değerii üyeleri - KAHİRE Allahın selam rahmet ve bereketi üzerinize olsun Kahiredeki dostlarımızdan bize gelen mektuplarda İslami varlığı hürriyet ve istiklali uğrunda cihad yapan mukaddes İslam ülkesi (Fiiistin)ne karşı yaptığınız hayırlı işler ve övgüye layık gayretleriniz bildirilmektedir. Ayrıca bize ulaşan bazı Mısır gazetelerinde büyük bir heyecanla yerine getirmeye çalıştığınız mübarek işleri okumaktayız. İslami gayretiniz ve coşkulu duygunuzu takdirde karşılıyor size teşekkür ediyoruz. Bu arada isabetli kararlarınızı ve övgüye değer mesajınızı Filistin halkının teşekkürle karşıladığını bilmenizi isterim. Allah Tcaladan mübarek çalışmalarınızı başarı ile sonuçlandırmasını ve sizi en büyük mükafatla taltif etmesini temenni ederim. Bu mukaddes memleketten zulmün kaldırılması için yaptığınız çabaların büyük etkisi olacağından ve Allahın izniyle hayırlı neticeler doğuracağından şüphe etmiyoruz. Bu hareketinizle gönülleri Mescid el -Aksanın sevgisi ile dolmuş bütün müslümanlara en büyük hizmeti yaptığınızdan emin olmanızı isterim. Çünkü siz İslami varlığını korumak için bütün sıkıntılara göğüs geren her tehlikeyi göze alan Mücahid Filistine yardım ediyorsunuz. Tekrar hepinize teşekkürlerimi sunar Allahtan bizi hayır ve kurtuluş yolunda muvaffak kılmasını temenni ederim. Ailahm selam rahmet ve bereketi üzerinize ol -sun. Muhammed Emin el-Hüseyni Yüksek Arap Komisyonu Başkanı FİLİSTİN İÇİN NAMAZLARDA KUNUT DUASI OKUMAYA DAVET İrşad Bürosu Milletimizi Filistin için Kunut duası okumaya çağırarak şöyle demiştir Müslümanların başına bir bela geldiği zaman kunut duası okumak meşrudur. Bütün alimler bunu caiz görmüşler ve mendup kabul etmişlerdi. Bu konuda sahih hadisler de varittir. Bunlardan biri Ibn-i Abbasın (r.a.) rivayet ettiği şu hadistir Resulullah (s.a.v.) bir ay arka arkaya öğle ikindi akşam yatsı ve sabah namazlarında son rekatta semiallahü li-men hamideh dedikten sonra beni Süleym kabilesine dua etmiş cemaat de amin demiştir. (10) Filistinin başına gelen felaket müslümanların Hadisi Ebû Davut - vayet etmiştir karşılaştığı en büyük felaketlerdendir. Bu olay bütün müslümanların kalbinde büyük yara açmıştır. Çünkü müminler bir cesed gibidir vücûdun bir yeri rahatsız olursa bütün ceset bu hastalıktan etkilenir. Bu yüzdendir ki İrşad Bürosu her namazın son rekatında rükûdan sonra Filistin halkının zafere ulaşması ve düşmanın hezimete uğraması için kunut duası Okumalarını bütün müslümanlardan istemektedir. Yapılacak duanın şöyle olması uygun görülmüştür Darda kalanların imdadına yetişen sığınanlara yardım eden zayıfların elinden tutan Allahım... Filistin halkına yardım et. Sıkıntılarını gider davalarında onları destekle düşmanlarını perişan et. Gazabını bizden kaldır. Allahın salat ve selamı Efendimiz Muham-med (s.a.v.)in aline ve ashabının üzerine olsun. Sabah namazlarında her zaman okunan duanın yanında bu kunut da okunsun. Umarız ki Allah Taala duamızı kabul edip kardeşlerimize yardım eder. Büromuz bu karanlık bulut ortadan kalkıncaya kadar duanın tatbikine devam edecektir. Allah bize kafidir. Ve O ne güzel vekildir. YAZ TATİLİNDE KÖYLERE DAVETİ ULAŞTIRMA PROJESİ İrşad Bürosu kendisine bağlı talebelerden istifade etmek için teşebbüse geçmiştir llami düşünceye davet ve Filistine yardım hususunda kendilerinden faydalanmak için Köylere Davet projesi hazırlamıştır. MÜSLÜMAN KARDEŞLERİN GÜZEL KÖYLERİMİZİ ZİYARETİ Müslüman Kardeşler üyelerinin vakitlerini ve mevhibelerini değerlendirme haklarına saygı gösteren ilk cemiyetlerdendir. Kardeşlerimiz boş vakitlerini fırsat bilerek Mısırın köylerine ve kasabalarına gidip dostlarıyla oturuyor onların duygularına ortak oluyor onlara nasihatta bulunuyorlar. Tarladaki çiftçi fabrikadaki işçi ticarethanedeki tüccar üniversitedeki talebe ve dairedeki memur arasındaki bağı kuvvetlendiriyor. Bu görevi ilk başlatan Genel Mürşidimiz olmuştur. O her tatilden istifade etmiş memleket memleket dolaşarak daveti yaymak ve fikirteri harekete geçirmek için mücadele vermiştir. İrşad Bürosu bu yaz tatilinde Ezher ve Kahire üniversitelerinde tahsillerini sürdüren talebelerden heyetler tertipleyecek ve bu heyetler memleketleri dolaşarak muhterem halkımız arasında hayrı yaymak onları Allaha davet etmek görevlerini yerine getireceklerdir. Bu gaye için 10 grup teşekkül etmiş olup her grup kendine ayrılan bölgede hizmet yapacaktır. Şehir ve kasabalardaki temsilcilerimizin arkadaşlarımıza gereken kolaylığı göstermelerini gayelerine ulaşmaları için onlara yardım etmelerini Allah için yaptıkları hicretin başarıya ulaşması uğrunda gerekeni yapmalarını umarız. Allah onlara ecir davete yayılma ve memlekete hayır ihsan etsin. A — KURULAN GRUPLAR VE TABİ OLDUKLARI FAKÜLTELER 1 _ a GRUBU Muhammed Abdülhamit - Edebiyat Mustafa Ebu Riyye - Mühendislik. Gidecekleri yer Buhayre eyaletine tabi şehir kasaba ve köyter. 2 — B GRUBU Ahmet Rıfat - Bakalurya Ali Mutavi - Tıp. Gideceği yer Batı eyaletine bağlı şehir köy ve kasabalar. 3 — C GRUBU Tahir Abdülmuhsin - Ticaret İbrahim Ebu en-Neca - Tıp. Gideceği yer Dehlakiyeye bağlı şehir kasaba ve köyler. 4 — C GRUBU Sıddık Emin - Bakalurya Muhammed Süleyman-Tıp. Gideceği yer Cizre ve Beni Suveyfin şehir köy ve kasabaları. 5 — D GRUBU Hasan es-Seyyid - Hukuk Abdülhakim Abidin -Edebiyat. Gideceği yer Minyaya bağlı şehir kasaba ve köyleri. 6 — E GRUBU Ahmet Fethi - Ticaret. Abdülhakim Abidin - Edebiyat. Gideceği yer Asyut ve buna bağlı şehir kasaba ve köyler. 7 — F GRUBU Muhammed Hasan ve Fehmi Ebu Kadir-Hukuk. Gideceği yer Kena ve Asvan ile bağlı bulundukları şehir kasaba ve köyler. 8 — G GRUBU Hamit Şerit ve Abdülbari Hattab - Ezher. Gideceği yer Menufiye ve mezraları ile bağlı bulundukları kasaba ve köyleri. 9 — Ğ GRUBU Muhammed el-Benna ve Nureddin Selim - Ezher. Gideceği yer Şerkiye ve kanal ile bağlı bulundukları şehir köy ve kasabalar. 10 — H GRUBU Muhammed Ahmet - Ezher ve Edebiyat. Gideceği yer İskenderiyye. Necati eş-ŞafiB — TALİMATLAR 1) A — B — C — Ç — D — 2) Aşağıda ismi yazılı kişiler grupların yedek üyeleridir Abdüllatif Şaşai - Ezher Abdülhasip Şehate ve Ahmet Azdülaziz Edebiyat İsmail el-Cündi Mehmet Abdülhalim -2iraat Muhammed Mubammedeyn ve Haydar el Asır - Hukuk Salahaddin Osman - Mühendislik. 1-7ye kadar olan gruplar 2 Temmuz 1936da 7-10a kadar ise 16 Temmuz 1936 Perşembe günü görevine *ışlayacaktır. 3) ^ruplar gerekli gördükleri zaman programları dışındaki memleketleri ziyaret edebilme yetkisine sahiptirler. 4) Grup üyelerine Davet Risalesi ders yılı sonunda teslim edilecektir. 5} Davet Risalesi üzerinde yapılacak alıştırmalara cemiyet merkezinde başlanacak ve beş gün devam edilecektir. 6) Grup üyelerinden birisinin herhangi bir mazereti ortaya çıkarsa 20 Haziran 1936 ya kadar bildirmesi rica olunur. Böylece yedek üyelere tebligat yapma fırsatını bulmuş oluruz. 7) Üyelerin bir teklifi olursa üzerinde gereken değerlendirmeyi yapabilmemiz için 20 Haziran 1936-ya kadar bize vermesini rica ederiz. NOT İleride Gezi Kolları Müdürünün cemiyetimizin şubelerine yapacağı ziyaretin programını açıklayacağız. Genel Mürşidimiz ise Kahiredeki işinin çokluğu sebebiyle vaktinin büyük bir kısmını burada geçirecektir. Bu arada bazı şubelerimizi de ziyaret edecektir. MÜSLÜMAN KARDEŞLER GENÇLİK TEŞKİLATININ TÖRENİ Ders yılının sona ermesi ve yaz gezilerinin başlaması dolayısıyla cemiyetimiz gençlerimizi bir tören tertiplemek için merkeze davet etmiştir. Talebe kardeşlerimize başarılar diler yaz tatilinde köy vs kentlere gidecek kardeşlerimize Allahdan büyük mükafatlar temenni ederiz. GENEL MÜRŞİDİN AŞAĞI VE YUKARI MISIRI ZİYARETLERİ Genel mürşidimizin gezileri şu şekilde düzenlenmiştir Şebin el-Küm ve Şubrahit 28 Rabiulahir-Cuma Mahmudiye-Buhayre 29 Rabiulahir-Cumartesi Demenhur-Buhayre 30 Rabiulahir-Pazar Kefriddevvar 1 Cemadiyelûla 1355-Pazartesi İskenderiyye 2 Cemadiyelûla 1355-Salı Tanta 3 Cemadiyelûla 1355-Çarşamba Mitğamr 5 Cemadiyelûla 1355Cuma Zefta 6 Cemadiyelûla 1355-Cumartesi Mensure 7 Cemadiyelûla 1355-Pazar Dekimes 8 Cemadiyelûla 1355-Pazartesi Zikazik 9 Cemadiyelûla 1355-Salı Ebu Suveyr 10 Cemadiyelûla 1355-Carşamba Minya 11 Cemadiyelûla 1355-Perşembe Benha 12 Cemadiyelûla 1355Cuma 15 Cemadiyelûla 1355 Pazartesi günü Yukarı Mısır gezisi başlayacak ve ayın 30una kadar devam edecektir. Gezileri esnasında yerine Abdurrah-man es-Saati vekalet edecektir. TEVCİHATLAR Müslüman Kardeşler hem kendi hem de millet çapında bazı irşad ve islah faaliyetlerine hız vermişlerdir. İrşad Bürosu bu konuda Davetimiz İnsanları Neye Davet Ediyoruz? Gençlik Risalesi gibi risaleler yayınlamıştır. Ayrıca liderlere ve yöneticilere Nura Doğru adlı bir risale yöneltmiştir. Bu risalede onları İslam nizamına dönmeye davet etmiş ve dahili islahatm gereği 50 ameli istekte bulunmuştur. Bazı dahili tevcihatla birlikte bu 50 isteği aşağıda veriyoruz 183 ON GÖREVİMİZ 1 — İşaretimizi takınmak. 2 — Akidemizi korumak. 3 — Vazifemize devam etmek. 4 — Toplantılarımıza katılmak. 5 — Davetimize icabet etmek. 6 — Tavsiyelerimize uymak. 7 — Sırlarımızı korumak. 8 — Şerefimizi korumak. 9 — Kardeşlerimizi sevmek. 10 — İlişkimizi devam ettirmek. ON GAZAB 1 — Sömürgecilik. 2 — Siyasi şahsi münakaşalar ve mezheb çekişmeleri. 3 — Faiz. 4 — Yabancı şirketler. 5 — Batı taklitçiliği. 6 — Medeni kanunlar. 7 — Dinsizlik ve fikri kargaşa. 8 — Şehvet ve ibahicilik. 9 — Ahlak bozulması ve ruhi faziletin ihmali. 10 — Otorite zayıflığı ve ilmi ölçü eksikliği. KURTULUŞUMUZUN 10 ŞARTI 1 — Birlik 2 — Hürriyet.etme. Zekatın tanzimi. Milli teşebbüslerin desteklenmesi. Milli duyguya saygı. İslam hukuku ile amel etme. Akideyi kökleştirme. İslami cezaları uygulama. Ahlaki değerleri kuvvetleştirme. Hz. Muhammed (s.a.v.)in hayatını tatbik 50 İSTEK Müslüman Kardeşterin Genel Mürşidi Üstad Hasan el-Benna İslam alemindeki müslüman krallara emirlere ve hükümet başkanlarına yargı kuruluşlarına İslami cemiyetlere fikir adamlarına birer mektup yazarak çeşitli isteklerde bulunmuş ve olaylarla dolu çağımızda müslüman halk ve devletlerin hakim olması gereken genel nazariyeyi açıklamıştır. Mektubun sonunda müslümanların dinlerine ve işlerine sımsıkı sarılmaları için ameli isteklerden 50 sini açıklamıştır. İsteklerin giriş bölümünde şöyle demiştir Bu isteklerden her birinin yetenekli mütehassısların büyük çabalarını gerektirecek İnce ve geniş bir araştırmaya ihtiyacı vardır. Aslında bu istekler milletlerin ihtiyacını ve kalkınmasını tamamen karşılamamaktadır. Üstelik birçoklarının önünde giderilmesi uzun sabır büyük hikmet ve azime muhtaç karmaşık engeller vardır. Bununla beraber niyetler doğru yollar belli ve milletin iradesj kuvvetli olursa bu hedeflere varmak kolaydır. Biz burada bu istekleri Müslüman Kardeşlerdin umudunun bir numunesi olarak veriyoruz. İnşallah ilerdeki sayılarımızda mektubun tamamını vereceğiz. A — Siyaset yargı ve idarede yapılması gereken İslahat hakkındaki istekler 1 — Partizanlık ortadan kaldırılmalı ve milletin siyasi enerjisi tek yöne kanalize edilmelidir. 2 — Kanunlar İslami hukuka uygun olarak değiştirilmelidir. 3 — Orduyu kuvvetleştirip İslami cihad esaslarına uygun olarak heyecanları alevlendjrilmelidir. 4 — Kaybedilen hilafet hususunda ciddi ve ameli bir düşünceye hazırlıklı olmak üzere Müslüman alemi — özellikle arap devletleriyle — bağlarımız güçlendirilmelidir. 5 — Bütün halkın İslam prensiplerine uymakla sorumlu oldukları şuuruna varmaları için devlet dairelerinde çalışanlara islami ruh aşılanmalıdır. 6 — Memurların şahsi davranışları murakabe edilmeli şahsi yönü ile iş yönü birbirinden ayrılmalıdır. 7 — Dairelerde yaz-kış çalışma saatleri ileriye alınarak memurların farz ibadetlerini yerine getirmelerine yardımcı olunmalıdır. 8 — Rüşvet ve kayırmaların önüne geçilmeli kanunun öngördüğü ölçülerle yetinmeleri sağlanmalı -dır. 9 — Devletin bütün işleri hüküm ve prensiplerle ölçülmeli hastahane ve hapishane nizamı İslami prensiplere ters düşmemelidir. Zaruretler dışında iş vardiyaları namaz vakitleriyle çatışmayacak şekilde düzenlenmelidir. 10 — Bazı idari ve askeri işler Ezher Ulemasına tevdi edilmelidir. B — Sosyal ve ilmi konularda yapılması istenen İslahatlar 1 — Halkı genel adaba saygı göstermeye alıştırmalı bu konudaki koruyucu kanun irşad ve nasihat desteklenmelidir. Adaba uymayan suçu işleyenler şiddetle cezalandırılmalıdır. 2 — Kadın sorunu hem gelişmesi hem de İsla mi prensipleri muhafaza etmesi arasında bir uyuşma sağlanarak çözülmeli en büyük toplumsal hadise olan bu mesele çarpık kalem ve sapık görüşlerin merhametine bırakılmamalıdır. 3 — Gizli-açık her türlü fuhuşun kökü kazınmalı zina hangi durumda olursa olsun failine şeri cezanın tatbik edileceği çirkin bir suç sayılmalıdır. 4 — Oyun piyango yarış dahil olmak üzere her türlü kumarın önüne geçilmelidir. 5 — İçki ve uyuşturucu maddelere karşı savaş açılmalı ve halk bu sosyal felaketten kurtarılmalı- dır. 6 — Açıklık ve ahlaksızlığın önüne geçilmeli kadınlara bulunmaları gereken yerleri gösterilmeli ve bunda İsrar edilmelidir. Özellikle kadın öğretmenler talebeler doktorlar ve bunların hükmünde olanlara bu konuda müsamaha edilmemelidir. 7 — Çeşitli eğitim kademelerindeki kızların eğitim programları gözden geçirilmeli erkeklerin eğitim programlarıyla birbirinden ayrılmalıdır. 8 — Kızlarla erkeklerin karışık eğitim yapmaları yasaklanmalı bir erkekle mahremi olmayan kadının başbaşa kalması cezayı gerektiren suç sayılmalıdır. 9 — Her türlü vasıtalarla evlenme ve neslin artması teşvik edilmeli aileyi koruyacak kanunlar konulmalı ve evlenme sorununa bir çözüm getirilmelidir. 10 — Barlar pavyonlar ve diskotekler kapanmalı ve her türlü oyun yasaklanmalıdır. 11 — Tiyatro ve sinema filmleri murakabe edilmeli konuları iyi seçilmelidir. 12 — Şarkı ve türküler olgunlaştırılmah ve iyileri seçilmelidir. Bu konuda müsamaha edilmemelidir. 13 — Millete yönelik yayınlarda konferans şarkı-türküler ve programlar iyi seçilmeli radyo istasyonları milli ahlak ve faziletin yayılmasında kullanılmalıdır. 14 — Tahrik edici romanlar kafaları karıştıran ve fesat yayan kitaplar toplatılman cinsi duyguları istismar ederek fuhuş yayan gazetelerin kaynağı kurutulmalıdır. 15 — Sayfiye yerleri maksadına uymayan ibahilik ve keşmekeşlikten kurtarılıp yeniden tanzim edilmelidir. 16 — Kahvelerin açılma ve kapanma saatleri belirlenmeli ve bu kahveleri çalıştıranların ve oraya gidip gelenlerin faaliyetleri kontrol edilmelidir. Ayrıca kişilerin uzun müddet vakitlerini buralarda geçirmelerine müsaade edilmemelidir. 17 — Kahveler okur-yazar olmayanların eğitimi için istihdam edilmeli ve bunların eğitimine mecburi öğretim gören gençler yardım etmelidir. 18 — İktisadi olsun ahlaki olsun zararlı adetlerle mücadele etmeli ve toplum faydalı adetlere yöneltilmelidir. Mesela Düğün yaş günü doğum mevsim ve bayramlarda yapılan kötü adetler menfaatimize uygun olarak düzeltilmeli devlet bu konuda örnek olmalıdır. 19 — Hisbe davası muteber sayılmalı ramazanda oruç yeme namazı terketme ve dine söğme gibi İslam prensiplerine aykırı davrananlar cezalandırılmalıdır. 20 — Köylerdeki devlet okulları camiye bitiştirilerek temizlik ve görevliler bakımından genel bir isiaha kavuşturulmalıdır. Böylece küçükler namaza büyükler de ilme alışmış olurlar. 21 — Üniversite dahil olmak üzere din dersi temel madde olarak mecburi olmalıdır. 22 — Genel ve özel okullarda Kur*an ezberlenmesi teşvik edilmeli dini olan okullarda ise diploma almanın şartı sayılmalıdır. 23 — Eğitim siyaseti maksat ve hedeflerinin birleştirilmesi seviyesinin yükseltilmesi ve millet arasındaki çeşitli kültür farklarının ortadan kaldırılmasını sağlayacak bir temele oturtulmalıdır. Eğitimin ilk aşaması milli ruh fazilet ve üstün ahlaka dayandı-rılmalıdır. 24 — Eğitimin bütün merhalelerinde dile önem verilmeli ilk öğretimde yabancı dil tamamen kaldırılmalıdır. 25 — İslam tarihi milli tarih ve İslam medeniyeti tarihine önem verilmelidir. 26 — Milletin kıyafet birliğini sağlamak için en iyi yol düşünülmeli ve tesbit edilen kıyafet yavaş yavaş uygulanmalıdır. 27 — Özellikle sosyetelerin evlerinde uygulanan dil adet kıyafet ebe ve emzirici gibi yabancı usuller millileştirilmelidir. 28 — Basın islah edilmeli müellif ve yazarların İslami konulara eğilmeleri teşvik edilmelidir. 29 — Çeşitli vasıtalarla sıhhi konuları yaymak hastahane doktor gezici muayenehanelerin sayısını çoğaltmak ve tedavi yollarını kolaylaştırmak suretiyle umumi sağlıkla ilgilenilmelidir. 30 — Köyün temizliği nizamı suyu kültürü rahatı ve olgunlaşması ile ilgilenilmelidir. C — İKTİSADİ İSTEKLER 1 — Zekatın toplanması ve dağıtılması İslam şeriatının esaslarına göre yapılmalı acizler fakirler ve yetimler için yapılan hayır müesseselerine ve ordunun güçlendirilmesine yardım edilmelidir. 2 — Faiz yasaklanmalı ve bankalar bu esasa göre tanzim edilmelidir. Devlet kendine ait olan bankalardan faiz almamakla diğerlerine örnek olmalı -dır. 3 — İktisadi teşebbüsler teşvik edilip çoğaltılmalı ve işsiz olan vatandaşlar buralarda çalıştırılmalıdır. Ayrıca yabancıların elinde bulunan iktisadi kaynaklar kurtarılıp milli gayede kullanılmalıdır. 4 — Halk şirketlerin zulmünden kurtarılmalıdır. Şirketlerin meşruluk sınırını aşmamaları sağlanmalı ve halkın menfaati zedelenmemelidir. 5 — Küçük memurların ilaveleri ve mükafatları verilmek suretiyle maaşları artırılmalıdır. Büyük memurların maaşları artırılmamalıdır. 6 — Dairedeki memur fazlalığı önlenmeli sadece zaruri görevlere atama yapılmalıdır. Ayrıca görevler memurlara adil bir şekilde dağıtılmalı ve bu hususta titiz davranılmalıdır. 7 — Sanayi ve tarımsal konularda halka yol gösterilmeli üretim bakımından sanayici ve çiftçinin gelişmesine önem verilmelidir. 8 — İşçilerin sosyal ve teknik işleri ile meşgul olunmalLve çeşitli yönlerden seviyeleri yükseltilmelidir. 9 — Madenler ve işlenmemiş araziler gibi tabii gelir kaynakları işletilmelidir. 10 — Gerek inşa gerek çalışır durumda olan teşebbüslerde zaruri ihtiyaçlar lükse tercih edilmeli -dir. Müslüman Kardeşler — Genel İrşad Bürosu — Kahire MÜSLÜMAN KARDEŞLERİN İNGİLİZ ELÇİSİNE YAZDIĞI MEKTUB Filistin meselesi için yazılan mektup aşağıda verilmiştir. Sayın Britanya Elçisi — Kahire aBelfor vaadi (11) konusunda Müslüman Kardeşler size şu mektubu sunmaktadır Hükümetinize ulaştırmanızı umarız. Sayın Elçi Mısır halkı ikinci dünya savaşında İngilterenin şerefini korumak buna karşılık tabii hakkı olan istikan İngiliz Dışişleri Bakanının Yahudilere Filistini vereceğine dair verdiği vaadin adıdır.helalini ve hürriyetini kurtarmak için müttefiklerin yanında yer alarak temiz kanını akıtmıştır. Araplann İstiklal ve hürriyetlerinin sağlanacağı hususu İngilterenin kesin vaatleri arasında olmuştur. Buna rağmen Belfor vaadinin ortaya çıkması araplann istiklaline kavuşma prensibine ters düşmüştür. Araplar bu vaadi geçersiz sayıp müdafaalarında samimidirler. Filistin halkı İngiltere hükümetini ikna etmek İçin her şeye başvurmuştur. Bununla beraber Filistinin taksimi gerçekleşmiş ve araplann hakleri ayaklar altına alınmıştır. Taksim hadisesini kabul etmek şöyle dursun böyle bir şey olacağı hiç bir Arabın aklına dahi gelmemiştir. Milletler topluluğu herkesin hakkına kavuşacağı bir çözüm yolu ararken İslam aleminin dostluğunu arzulayan İngiltere şaşılacak bir siyaset takip etmiştir. İngiltere Filistinde hürriyetleri kısıtlamış liderleri sürgün etmiş masum kişilere elinden gelen eziyeti yapmış din adamlarına hakareti reva görmüş müslüman vakıflarına tecavüz etmiştir. Müslüman Kardeşler İngilterenin uyguladığı bu zalim siyaseti protesto eder ve İngiltere hükümetinden tutukluların serbest bırakılmasını sürgündeki liderlerin iadesini masum kişilerin emniyetinin sağlanmasını ve Yüksek İslam Meclisbnin hak ve yetkilerinin verilmesini ister. Müslüman Kardeşler Filistin halkının yohudi göçünün durdurulması Filistinin istiklalinin tam olarak verilmesi Yahudilerin azınlık sayılması hususundaki isteklerinde Filistinlilerle tam bir dayanışma içinde olduğunu ilan eder. Sayın Elçi Filistin sorunu bütün müslümanların sorunudur. Müslüman devletlerin ve halklarının kalbine bu duygu yerleşmiştir. Özel sebeplerden dolayı bu duygu-gu ifade edememeleri acılarını daha da artırmaktadır. Şayet bir gün bu duyguyu ifade etme fırsatını bulurlarsa İngiltere ilelebed müslüman aleminin dostluğunu kaybedecektir. İngiltere hükümeti bu gerçeği bilerek vakit geçirmeden tutumundan vaz geçmelidir. Yahudilerin hilesine aldanmamalıdır. Hasan el-Benna Müslüman Kardeşler Teşkilatı Genel Başkanı 28 Şaban 1356 MÜSLÜMAN KARDEŞLERİN BAŞBAKANDAN İSTEĞİ Filistin konusunda arap alemi sizden ciddi şeyler beklemektedir. Mücahid Filistin halkına karşı yapılan bu zalim tecavüzü durdurmanız gerekmektedir. Müslüman Kardeşler genel bürosu Belfor vaadine karşı tavır almanızın zamanının geldiğine inanmaktadır. Çalışın Allah sizinle beraberdir. Genel Mürşid Hasan el-Benna DAVETİMİZ YIKICI DEĞİL YAPICIDIR Müslüman Kardeşler Dergisinin beşinci yılında davetimizin geleceğine ışık tutacak bir konuşma yayınlanmıştır. Müslüman Kardeşler teşkilatına bağlı talebelerin tertiplediği törenin kapanışında yapılan bu konuşma derginin beşinci yılının ilk sayısında aşağıdaki başlık altında yayınlanmıştı. LİDERLER EMİN OLSUNLAR Allahın selam rahmet ve bereketi üzerinize olsun. Davetimiz hayırlı bir yolda arzu edilen hedefine doğru yeni adımlarla ilerlerken önünüze sereceğim düşüncenin daha da açık olması için bugün konuşmamı yazılı olarak sürdüreceğim. Sizlere davetimizin ileriye doğru geliştiğini söylemekle sevinç duyuyorum. Kahiredeki ilerlemeyi gözünüzle görmektesiniz. Alemlerin Rabbi olan Allaha hamd olsun ki diğer bölgeler de daha geniş bir şekilde ilerlemesine devam etmektedir. Sizin ilerlemeniz herkesin dikkatini çekmektedir. Bugün herkes sizden bahsediyor. Sizi kalkınan memleketimizde gerçek ıslahatçı kabul ediyor. İslam ve müslümanlara hayır dileyen ehli imanın tek alternatifi olarak görüyor. Bizden lütfunu esirgemeyen Allaha hamd olsun. Daima Allahtan adımlarımızı doğru atmamıza yardım etmesini yaptığımız daveti kabul etmesini bizi kendi başımıza terk etmemesini isteyin. Bilin ki davet üzerinize yeni bir sorumluluk yüklemiştir. Burada üç nokta üzerinde durmak istiyorum 1 — Davetimizin özü 2 — Kamu yararına çalışan diğer kuruluşlara karşı tavrımız. 3 — İş taksimi. A — DAVETİMİZİN ÖZÜ Her davetin bir özelliği vardır. Bana göre Müslüman Kardeşlerin davetinin özelliği çok yönlüdür. Bunların bazıları yerine getiriliyor bazısı ise ihmal ediliyor. Hepsini yerine getirip başarımızı tamamla-•namız şüphesiz daha güzel olur. Bu özelliklerden banlarını burada açıklamak istiyorum 1 — Müsbet olması Bizim davetimiz yapıcıdır yıkıcı değildir. Biz olumlu yoldan hareketimizi devam ettiriyoruz. 2 — Sözün amele uygunluğu Bu konuda iç tüzüğümüzü incelemek yeterlidir. Orada söylediklerimiz ve yaptıklarımız apaçık görülecektir. 3 — Rabbani oluşu Zikir ve dua ile gücümüzün yettiği kadar Allah Taalaya yaklaşmalıyız. 4 — Toplanma Devamlı toplanmalı ve birbirimize kavuşmak için sabırsızlanmalıyız. Kardeşlerimizin hakkına saygı göstermeliyiz. 5— Fedakarlık ve mücadele Kendimizi zorluklara hazırlamalı ve her şeye göğsümüzü germeliyiz. Bunların tafsilatını hepiniz bilmektesiniz. Özetleyecek olursak davetimiz çalışmak ve yapmaktan ibarettir. O halde hep beraber çalışalım. B — DİĞER DAVETLERE KARŞI TUTUMUMUZ Memleketimizde bulunan siyasi iktisadi sosyal ye dini davetlere karşı — davetimizin özüne uygun olarak — tutumumuz onlara sadece hayır ve başarı dilemektir. Yolumuza devam ederken başkalarına iltifat etmemiz bizi kendimize dönmekten alıkoyma-malıdır. Genel bir hazırlık içine girmeliyiz. Milletimiz ve boş bırakılan meydanlar bizden ordu ve cihad istemektedir. Vaktimiz başkaları ile meşgul olmamıza yetmiyor. Her kuruluş kendi alanında çalışmaktadır. Allah bizimle onların arasında hak ile hükmedecektir. Herhangi bir kuruluşun hakkınızda konuştuğunu duyacaksınız. Şayet konuşulan lehinize ise o kuruluşa teşekkür edin şayet aleyhinizde ise buna bir -obep arayın. Zaman gerçekleri ortaya koyacaktır. Günaha günahla mukabele etmeyin. Onlara cevap vermeniz üzerinize aldığınız ciddi davanızdan sizi alıkoymasın. İnanın aleyhinizde yapılan konuşmalar hiçbirinizi inandığınız yoldan ayıramayacaktır. Eğer sabreder Allahtan korkarsanız hiç kimse size zarar veremeyecektir. Herhangi bir kuruluş sizi kendisinin sevmediği kuruluşlarla ilişki kurmakla suçlayabilir. Buna da önem vermeyin. Doğru veya yanlış olduğunu açıklamaya kalkışmayın. Suçlayan taraf ispat etmek mecburiyetindedir. İspat etmek iddia eden aittir. Bu kuruluş suçlamasında ciddi ise ispat etmeye çalışacaktır. İspat etmeye çalışırken — geç de olsa — davetinizin hakikatini öğrenecektir. Sizin Allah ve Ra-sulünün dışında hiç kimseyle irtibatınız olmadığmı ve sadece İslam için çalıştığınızı kabul edecektir. Söylediklerinde ciddi değilse suçlamak ve gıybet etmekten lezzet duyuyorsa bırakın onu dilediği gibi hareket etsin. Ona ve kendinize Allahdan hidayet dileyin. İş çevrelerinden de samimi veya değil sizinle karşılıklı temas kurmak isteyenleri göreceksiniz. Burada size açıkça söylemek istediğim husus şudur .-Sizin davetiniz insanlığın tarih boyunca tanıdığı en yüce davettir. Sizler de Allahın Rasulünün varisi Rabbinin indirdiği Kurana hizmet etmekle Onun halifesi Allahın şeriatının bekcisisiniz. insanların dinden ayrılıp heva ve şehvetlerine uyduğu bir zamanda İslamın ihyası için her şeyini feda eden bir topluluksunuz. O halde sizin davetinize başkalarının uyması gerekir. Onun başkalarına uyması gerekmez ve buna ihtiyaç da yoktur. Çünkü sizin davetiniz bütün iyilikleri içinde toplamıştır. Diğer kuruluşlar eksikliklerden kurtulamamıştır. Öyle ise kendi davetinize dönün prensipleriniz üzerinde pazarlığa razı olmayın. Prensiplerinizi halka şerefle ve gururla sunun. Size bu esaslar çerçevesinde elini uzatanlara Hoş geldiniz deyin. Nihayet kardeşinizdir. Sizinle çalışır sizin inandığınıza inanır prensiplerinize uyarlar. Uymayanların yerine ilerde Allah sevdiği bir kavim getirmeye kadirdir. Kardeşlerim Acele etmeyin. Önünüzde geniş vakit vardır. İlerde isteyenler olmaktan çıkıp istenilenler durumuna geçeceksiniz. Yakında bunu göreceksiniz. Özetleyecek olursak diğer kuruluşlara karşı tutumunuz onlara hayır dilemek suçlamalarına sebeb aramak cevap vermemek şeklinde olsun. Size selam verene mümin değilsin demeyin. Hasan el-Benna Müslüman Kardeşler Teşkilatı Genel Mürşidi. ÜNİVERSİTEDE DÖRT SENE Bir talebe toplantısında yapılan bu konuşmayı İrşad Bürosunun bir tevcihatt olarak yayınlıyoruz ALTI KİŞİ MİLLETİN ŞEREFİNİ YENİDEN CANLANDIRIYOR Ey Allah ve Rasulünün Gençleri Allahın selam rahmet ve bereketi üzerinize olsun Kardeşlerim hatıralar insanların ümitlerini tazeleyip duygularını canlandırıyor. Hatıralarımızı anlatırken özlemlerimiz duygularrmız acılarımız ve umutlarımızla birlikte dile getirerek hakkını vermeliyiz ve gayet açık olmalıyız. Konuşmama başlarken dört sene önce altı kişi oturup İslama karşı üniversite gençliğinin görevlerini konuştuğumuz mübaret saatleri selamlamadan geçemeyeceğim. Altı kişiden ikisi mezun olup vazife aldılar. İsimlerini açıklamamı hoş görmediklerini bildiğim için cihatlarının sevcbını Allaha havale ederek geçiyorum. Bu mübarek insanların çalışmaları neticesinde ikinci senesinde 40 kardeşimiz bir araya geldi. Üçüncü senede ise sayımız 300e ulaştı. Bugün dördüncü senenin içindeyiz. Sayınız devamlı artmaktadır. İyi ve temiz topraklar bitkisini Allahın izniyle bitkilerde mahsulünü bereketli verir. (12) Kardeşlerim Davetimizle ilgili konuşmaya başlamadan önce size şunu sormak istiyorum Sizin cihad edip başkalarının istirahat etmesine sizin ekip başkalarının biçmesine sizin ölüp milletinizin yaşamasına gerçekten hazır mısınız? Allahın bu milleti layık olduğu yere yüceltmesi için kurban olmaya gerçekten kendinizi hazırladınız mı? Bazıları mal mekan vazife veya herhangi bir dünya menfaati için çalışır. Bazıları ahirette Allahın sevap ve rızasına kavuşmak için çalışır. Bazılarının da nefsi yücelmiş duygusu incelmiş maddi menfaatlardan uzaklaşmış meleilalaya intikal etmiş hayrı hayır olduğu için sevmiş güzele güzel olduğu için hizmet etmiş ve bu mertebeye ulaşmasının sebebinin yaptığı fedakarlığın neticesi olduğunun şuuruna varmış bir arifin yaptığınız taatın sevabından ziyade Allahın sizi ona ehil kabul etmesi yeter sözünün idrakine kavuşmuş özellikle Bilakis Allah size minnet eder şayet sadıklardan iseniz. (13) ayetinin sırrına vakıf olmuştur. Şayet birinci sınıfa dahil iseniz bu mübarek davanın peşini bırakın. Menfaatçılar burada başarılı olamazlar. Allah dininin geçici dünya menfaatleri için çekilen bir ip olmasını istemez. Şayet ikinci sınıfa mensup iseniz yolunuza devam edin. Allah iyi amel işleyenlerin ecrini zayi etmez. İlerde yaptıklarınızın mükafatını kat kat alacaksınız. Zerre kadar iyilik yapılsa onun sevabını kat kat verir. Ve yapana kendi katından büyük bir mükafat verir. (14) Şayet üçüncü sınıfın mensubu iseniz meleklerin katına yüceldiği-niz ruhlar alemine kavuştuğunuz ve Allahın Elbette hoşnud olacaktır. (15) ayeti ile müjdelendiğiniz için sizleri kutlarım. Kardeşlerim Sizin davetiniz çok yücedir. Siz İslamı gerçek yönü ile anlayıp amel etmek istiyorsunuz. İkna olduklarınızla halkı ikna etmek istiyorsunuz. Saflarınız sıklaşıp da Allahın mübarek ordusu etrafında toplandığınız zaman ferdi çalışmadan toplu çalışmaya geçeceksiniz. Diğer bir ifade ile ferdi görevleriniz tamamlandı. Önünüzde içtimai görevler sizi beklemektedir. Davetinizin en olumlu yönü işte burasıdır. Siz iktidar olma peşinde değilsiniz. Siz islah prensip ve dava peşindesiniz. Programlarınızın gerçekleşmeye başladığını gördüğünüz gün yeriniz mihrap ve sabah-akşam gittiğiniz yer cami olacaktır. (Cihadı bitirdikten sonra) Duaya yönel Rabbine yalvar. (16) İnsanlarla sizin aranızdaki husumet şahsi değildir. Akide ve prensip anlaşamamazlığıdır. Şayet en azılı düşmanımız bir gün prensiplerimizi kabul edecek olsa hep beraber ayağını yıkar ona sevinerek bayrağımızı teslim ederiz ve şu ayeti okuruz Eğer tevbe eder namaz kılar ve zekat verirse o zaman sizin din kardeşinizdir. Biz bu ayetleri bilen bir kavim için açıklıyoruz. Herhangi bir hükümet veya kuruluşa karşı olmakla sizi suçlayanlar büyük bir hata işlemiş olurlar. Bize göre hükümet ve kuruluşların tutumu iki noktadan değerlendirilir Ya gücünün yettiği kadar İslam prensipleriyle amel eder ki onun ilk yardımcısı en samimi dostu ve destekçisi biz oluruz. Ya da İslamın aleyhinde bir tavır alır ki o zaman bizi suçlayanlar da dahil olmak üzere hangi müslüman onun yanında yer alabilir? Bu gibilere karşı Müslüman Kardeşlerin tutumu teşhir yerine nasihat savaş yerine barış ve sevgiyi kaba söz yerine yumuşak sözü seçmek olacaktır. Allah Rasulüne de böyle öğretmiştir Ona yumuşak söz söyleyin ki belki nasihat diner veya korkar. (18) İnsanlar prensiplerinizi kendi nefislerinizde tam olarak gerçekleştirmediğinizi söyleyebilirler. Ben büyük ölçüde bu görüşe katılıyorum. Biz hala prensiplerimizi tam olarak gerçekleştirmekten aoiziz. Acizliğimizin şahıslardan ziyade büyük ölçüde durumumuzla alakalı olduğunu söylemek istiyorum. Çünkü biz noksanımızı savunmak yerine mükemmelliğe ulaşmak için çalışmalıyız. Fakat burada şu hususa dikkatinizi çekmek istiyorum Bu konuda Müslüman Kardeşlerle diğer kuruluşlar arasında büyük fark vardır. Müslüman Kardeşler eksiklerini biliyor ve itiraf ediyor. Başkaları ise süslenmiş kelimelerle eksiklerini gizlemeye çalışıyor. Müslüman Kardeşler noksanlarını itiraf etmekle beraber Allehın takdir ettiği ölçüde mükemmellikten nasibini almak için devamlı çalışıyor. Bazıları da sizlerin hareketli olmadığınızı bu sürat çağında ağır davrandığınızı iddia ederler ve bunu azminizin gevşek olduğu şeklinde yorumlarlar. Siz onlara Allah Taalanın Rasulüne davet yolunu öğrettiği şu ayeti hatırlatın Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et. (19) Allah Rasulüne Surat ve sertlikle davet et dememiştir. Ayrıca onlara şunu anlatın. Eğer sürat kardeşleri 99 Hikmet ise 1000 başarıya ulaştıracak-sa tam başarıya ulaşmak için ağır da olsa hikmeti seçerler. Müslüman Kardeşler sakinliğin ve ağırlığın ilerlemelerine ve basanlarına engel olduğunu anladıkları zaman davetlerini nasıl müdaafa edeceklerini ve hedefleri uğrunda nasıl öleceklerini bilirler Sabret. Şüphesiz ki Allahın vaadi haktır. Kesin olarak inanmayanların seni hafife almalarına fırsat ver me(20) Siz terbiye davetçisisiniz. Başarıya ulaşmanızın yegane şartı İslam kaidelerini ilkelerini ve prensiplerini halka anlatmanızdır. Bunun da birkaç sene veya birkaç günde gerçekleşmesi mümkün değildir. Devamlı cihada aralıksız çalışmaya cehalet hastalık fakirlik ve kin ordularını yenmeye geçmiş asırların her yerde görülen kötü neticelerini ortadan kaldırmaya ihtiyaç vardır. Siz veya başkaları bunların kolay bir iş olduğunu mu zannediyorsunuz? Üstelik sizin hedefiniz bütün şark alemine örnek olacak bir millet meydana getirmektir. Siz şark milletlerinden bütün insanlığın elinden tutup İslam prensiplerine davet edecek güçte bir İslam birliği meydana getirmesini istiyorsunuz. İşte sizin göreviniz budur. Başkaları bunu uzak bir ihtimal kabul edebilir. Fakat siz yakın veya uzak bunu Allahın kullarına farz kıldığı bir vazife olarak görüyorsunuz Şayet yüz çevirirlerse de ki Bana emrolunanı tam olarak tebliğ ettim. Vad olunduğunuz şeyin yakın mı uzak mı olduğunu bilmem. (21) İşte şu ayetin güneşinden kalbinize yansıyan ışık budur Biz seni bütün insanlara sadece müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik (22) Bugeceki konuşmamı burada kesiyorum. Arkadaşlarınız imtihanlarını bitirdikten sonra konuşmamı tamamlarım inşallah. Tekrar buluşmak üzere Allaha emanet olun. HASAN EL BENNA GEZİ KOLLARI Müslüman Kardeşlerin Gezi Kollarının sayısı gün geçtikçe çoğalmaktadır. Yaklaşık bütün şubelerinde teşkilatları tamamlanmıştır. Aslında bu kuruluşun tarihidavetin kuruluş tarihine rastlar. İlk gezi kolunu ben kurmuştum. Eğitimleriyte de bizzat ben ilgilendim. Daha sonra değerli kardeşim Muhammed Muhtar kolun kuruluşu alıştırması ve gezisi ile ilgilendi. Allah kendisinden razı olsun. Onun başarılı olEnbiya 109 (22) Sebe 28 masında sofi jimnastiğini tatbik etmesi ile beden eği-iimi öğretmeni olmasının rolü büyük olmuştu. Bu ö-zelliğiyle ruhi eğitim ile bedeni eğitimi bir arada toplamış oluyordu. GEZİ KOLLARINA ÖĞRETMEN TAYİNİ İrşad bürosu gezi kollarına antreman yaptıracak bir öğretmen tayin etmeyi uygun buldu. Bu görevi kardeşimiz Ali Halil gönüllü olarak kabul etti. Ali Halil 1357 H. de görevine başladı. İrşad bürosu konu ile ilgili şu yazıyı bütün şubelere gönderdi. İrşad bürosu kardeşimiz Ali Halil Efendiyi Müslüman Kardeşlerin genel antrenörü olarak tayin etmiştir. Bütün şubelerde ki kardeşlerimizin bu konuda kendisine yardımcı olmaları rica olunur. AHMET es-SÜKKERİ KAHİREDE Kardeşimiz Ahmet es-Sükkeri 1357 de Maarif Bakanlığına tayin oldu. Bu tayine çok sevindim. Çünkü uzun senelerden beri her ikimizin de istediği bir umut gerçekleşmiş oluyordu. Bu tayini fırsat bilerek İrşad bürosunun idari işlerini kendisine devr edip davetle ilgili ders ve konferanslar vermek için geziye çıkmayı uygun buldum. Bununla ilgili şu yazıyı bütün şubelere gönderdim Genel Mürşid Hasan el-Bennadan mübarek davet yardımcıları olan kardeşlerine. Allahın selam rahmet ve bereketi üzerinize ol- ş sun. Değerli kardeşimiz Ahmet es-Sükkerinin maarif bakanlığına tayin olmasından yararlanarak irşad bürosunun idari ve ameli işlerini üstlenmesini uygun buldum. Böylece İrşad için kendime biraz vakit ayırmış oluyorum. Şube başkanlarından ve bütün teşkilatlarımızdan almış olduğu görevi tam olarak yerine getirmesi için kendisine yardımcı olmalarını rica ediyorum. Allah hepimizi rızasına uygun alanlarda muvaffak eylesin. Allahın selam rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. MALİ DÜZENLEME VE DAVET PAYI Bir çoklarına göre Müslüman Kardeşlerin mali yönü ve gider kaynakları bir muammadır. Müslüman Kardeşlerle ilişkisi olmayan bir çok kimseler bu kaynakları öğrenmek için fazla bir çaba sarfetmemektedir. Bir çokları da devamlı çalışmalarımızı bir çok müesseselerimizi yayınlarımızı büyük toplantılarımızı ve törenlerimizi görünce kendi kendine şu soruları soruyor Bu paralar nereden geliyor? Bunların arasında pek zengin yok bir çokları ancak geçinebiliyor. O halde bu parayı nereden buluyorlar? Özellikle bu soruyu soran kişiler ya bir parti ya da bir cemaate mensuptur. Bir çokları da iftira ve kötü zan yolunu seçerek Filan devlet veya kuruluştan para alıyorlar veyahut filan kuruluş bunların giderlerini karşılıyor. veya arkalarında gizli bir el var gibi asılsız iaflar çıkartırlar. Bunların hepsi batıl bir vehim bozuk bir zan. edepsiz bir suçlama ve iftiraya dayanan saçmalıktan ibarettir. Hiç bir delile dayanmamaktadır. Aslında durum bunların düşündüklerinden daha basittir. İman bir kalbe yerleşip gönül onunla dolup taşdığı zaman artık o kimse malını canını inandığı ve yaşadığı akide uğrunda harcamaktan çekinmez. Akide ve devletlerin tarihi bunun örnekleriyle doludur. Müslüman Kardeşler sadece davet adamıdırlar. Ona inandılar samimiyetle sarıldılar ve onun kucağında büyüdüler. Davet yolunda ve cihad alanında yaşama ihtiyaçlarından ve çocuklarının rızkından kesip Allah Yolunda harcamak onlar için zor değildir. Davete kendilerini verenler sımsıkı sarıldıkları ve uygulamasından istifade ettikleri şu iki gerçeği devamlı göz önünde bulundurmuşlardır 1 — Hükümet yardımına güvenmemek ve böyle bir yardımı hiç düşünmemek. 2 — Zenginler siyasetçiler emperyalist uşaklar ve yabancı şirket simsarlarından tamamen ümitleri kesmek. Çünkü davet daha ilk günlerinde bunların kendisine düşman olacağını hesaba katmıştır. Çünkü bunlarla yolları tamamen ayrılıyordu. Davetin alanı son günlerde gerçekten genişlemiş ve gelir kaynağına ihtiyaç duymuştur. Bu yüzdendir ki Üstad Abdulhakim Abidin üyelere Davet Payı kurmayı teklif etmiştir. İsteğini Müslüman Kardeşlerin davetlerine karşı sorumluluklarını müdrik olduklarını feda ruhuna sahip olduklarını gayet ince bir şekilde tasvir eden bir raporla teyid etmiştir. Abdulhakimim önerisi kardeşlerimizin gelirlerinin beşte bir veya onda birinin davet payına ayrılması şeklinde özetlenebilir. Kardeşlerimiz bu isteğin gerçekleşmesi için adeta yarıştılar.Bu yolda öne geçenlerin listesi dergimizde yayınlandı. Allah onları en güzel şekilde mükafatlandırsın. MÜSLÜMAN KARDEŞLERİN BEŞİNCİ DÖNEM KONGRESİ 13 Zilhicce 1357 H. Müslüman Kardeşlerin beşinci dönem kongresi yapıldı. Şarkın Minberi adlı gazete bu toplantıyı çok güzel ifadelerle vasf etmiş ve kardeşlerimize başarılar dilemiştir. Diğer günlük ve haftalık gazete ve dergiler de toplantıya geniş yer vermişlerdir. Alllaha hamd-ü senalar olsun toplantı gerek konuşma gerek kararlar gerek hazırlıklar bakımından mükemmel oldu. KONGREDE ALINAN KARARLAR 1 — Üyeler İrşad bürosunun sayın üyelerini başarılı adımlarından dolayı destekler ve davetin ağır yükünün altından kalktıkları için kendilerine teşekkür ederler. 2 — Davetin yayılması için daha fazla çalışılması ve her dairenin kendisine bağlı bulunan köy ve kasabalarını dolaşmalarının gerekliliğine inanırlar. Ayrıca her şubenin gezi kollarının teşkili için elinden geleni yapmalarını isterler. 3 — Üyeler İrşad bürosundan aşağıdaki komisyonların süratle kurulmasını isterler A — Anayasa komisyonu Cemaatimizin yetkili üyelerinden kurulup Mısır anayasası ile İslam nizamındaki temel kaideler arasında bir karşılaştırma yapmak İslam nizamına ters düşen maddelerin kaldırılması için çalışmak. B — Hukuk komisyonu Bu komisyonun görevi bütün dallarıyla medeni kanunu inceleyip İslam hukuku ile arasındaki ayrılıkları tesbit etmek ve hü -kümetten İslam hukukuna uygun şekilde değiştirmesini istemek. C — İlim komisyonu Bu komisyon akaid ibadet ahlak ve muamelat konularında muhtasar faydalı ayet ve hadislerle desteklenmiş ihtilaflardan uzak bir şekilde bütün kardeşlerimizin müracaat edebileceği bir kitap hazırlamalıdır. D — Fen komisyonu Bu komisyonun görevi de genel irşad bürosu için yapılacak binanın projesini hazırlamak ve yapımında lazım olacak şeyleri tesbit etmektir. 4 — Hlistin müftüsüne ve mücahid Filistin halkına yüksek arap komisyonu üyelerine Londrada toplantı halinde bulunan müslüman heyetlerine Müslüman Kardeşlerin tebrikleri ulaştırılarak İngiliz Dışişleri Bakanına müslümanların Filistin halkının yanında oldukları bildirilmelidir. 5 — Mısır hükümetinden edep ahlak ve akideyi koruyacak kanunları derhal çıkarması istenerek bu konuda Ezher ulemasından kurulu bir heyet teşkil ettirip yapılacak işleri görüşmelerini ve gereken kanunları hazırlamalarını sağlamak. 6 — Bu kararlar başta kral olmak üzere yetkili çevrelere gazetelere Müslüman Kardeşler şubelerine ulaştırılmalıdır. Gerçekten kongre davetin yayılması için büyük bir etken oldu. Toplantıda yapılan konuşmalar Nezir dergisinin bir sayısının tamamını kapladı. MÜSLÜMAN KARDEŞLERİN TEVCİHATLARI 1358 H. Kongreden sonra İrşad Bürosu dahili teşkilatlanmanın tanzimi konusunda kardeşlerimizi aydınlatıcı faaliyetlere önem vermiştir. 1358 de yayınlanan bu tevcihatlardan bir örneğini aşağıda veriyoruz Allahın selamı rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. Allah Taalaya hamd-ü senalar olsun. Salat ve selam Onun Rasûlüne al ve ashabına ve kıyamet gününe kadar Ona tabi olanların üzerine olsun. Temiz kardeşlik nimetini bize lütfeden yolunda faydalı işler yapmaya bizi yönelten kelimesini yüceltmek için bize cihadı nasib eden Allaha şükrediyoruz. Al-lahdan bu İslam kardeşliğini mübarek kılmasını dünyada ve ahirette bizi kurtuluşa erdirmesini niyaz ediyoruz. Bizleri bir arada toplayan kudsi bağ ve kardeşliğin eseri olarak Allah bu konuda bize feth-i mübin nasip etmiştir. Artık insanlar davetimizi anlamış sorumlular ciddi olduğumuzu öğrenmiştir. Hedefimize ulaşmak için yolumuza devam ediyoruz. Ya başarıya ulaşırız ya da bu uğurda ölürüz. Üzerimize düşen görevi yerine getirmeye çalışıyoruz. Bu kongrenin başarıya ulaşması için harcadığınız çabalardan dolayı size teşekkür etmek istemiyoruz. Sizin mükafatınızı Allaha bırakıyoruz. En güzel mükafat Onun yanındadır. Genel mürşidimizin her yanı hareket ciddiyet ve azim dolu konuşmasında Yeni bir hayata ve mücadeleye başladık. Allah ve milletimizin önünde din Allahın oluncaya kadar mücadele edeceğimize söz verdik. Sözümüzü yerine getirmek Şiarımızdır şeklindeki sözlerini dinlediniz. Bu konuşmanın ışığında biz gerçekleşmesini istediğimiz programı aşağıda size sunacağız. Proğramın uygulanmasında İrşad Bürosu ile temasta bulunmanın önemi büyüktür. Çünkü burası çalışmanın ve yönlendirmenin merkezidir. Çalışmalarınızla ilgili her şeyi İrşad Bürosuna bildirmenizi rica ederiz. Allah bizi ve sizleri hoşnud olduğu işlerde muvaffak eylesin. 1 — Kongrede alınan kararları sizlere göndereceğiz. İrşad bürosu gerekli komisyonları teşkil etmiştir. 2 — Cemaatimizin prensiplerini yayınlayan Nezir dergisinin dağıtımı ile Müslüman Kardeşler ilgilenmelidir. Her şube en az bir sayıya abone olmalıdır. Ve başkalarının abone olmasına çalışmalıdır. Özellikle toplantılarda alınan kararlar bu dergide yayınlanıp şubelere gönderildiği için önem taşımaktadır. Ayrıca şubelerimizin haberleri muntazam şekilde dergimize giderilmelidir. Dergimiz bu haberleri yayınlamaya her zaman hazırdır. 3 — Köylerde ve çevrenizde daveti yaymalısınız bu maksatla komisyonlar teşkil edip durumlarınıza göre planlar hazırlamalısınız. Bunun yanında Gezi kolu ve Askeri kolu nun kuruluşu da ihmal edilmemelidir. 4 — Müslüman Kardeşlerin aylık faaliyetlerini tanzim ederken her ayın muayyen günlerinde şu program uygulanmalıdır A — Nasihat günü Bu günde kardeşlerimiz İyiliği emir kötülüğü yasaklama görevini yerine getirecekierdir. Komşularının ahlaki zaaf yönlerini tes-bit edip onları ziyaret edecekler ve yumuşaklıkla onlara nasihat edeceklerdir. Kurtuluş yolunu anlatarak onları kötülükten men edeceklerdir. Nasihatların tesirli olması için ferdi ve gizli olması daha olumlu netice verir. Yardımcı Allahtır. B — Ahiret günü Bu günde Müslüman Kardeşler kaiblerini ve ruhlarını temizlemeli ve gürültülü dünyadan sükûnet dünyasına intikal etmelidir. Ahl-ret şehri olan kabristanı ziyaret etmeli ve kabirlerden ibret almalıdır. Yaptıklarından dolayı nefsini hesaba çekmeli ve Rabbinden bağışlanmasını istemelidir. C — Ziyaret günü Müslüman Kardeşler bu günü de müslüman hastaların ziyaretine ayırmalı ve onlara moral vermelidir. D — Tanışma günü Müslüman Kardeşler her ay basit bir toplantı düzenlemeli her zaman merkeze uğramayan kardeşlerin toplanmasını sağlayıp aralarındaki kardeşlik bağını kuvvetleştirmelidirler. 5 — Haftalık faaliyetler A — Ders gecesi Müslüman Kardeşler haftada bir geceyi genel mürşidin haftalık konuşmasını müzakere etmeye ayırmalıdır. Böylece kalpler birbirine kenetlenmiş ruhlar bir kaynaktan rızasını almış olur. Bu konuşmaların özetini Nezir dergisi muntazam bir şekilde yayınlayacaktır. B — Ruh temizliği gecesi Bu gecede ruhlar gecenin sakinliğinden seherin kudsi namelerinden Rahmanın feyzinden istifade etmeli. Rahat ve refah alışkanlığından kurt jlarak zorluğa alışmalıdır. Kardeşlerimizin durumları müsait oldukça bu ruhi yenilenmeye önem vermeleri rica olunur. C — Kamp günü Asker olma eğitim yapma ve mukaddes cihada hazırlanma bunlar Müslüman Kar-deşlerin çok önem verdikleri hususlardır. İslam ordusunun kurulması umutların gerçekleşmesi bunlarla mümkündür. Kardeşlerimizin en büyük önemi bu yöne vermelerini ve her hafta askeri eğitim yapmalarını veya komşu memleketleri ziyaret etmelerini tavsiye ederiz. Gezi esnasında boş arazide topluca namaz kılınması da şarttır. Hazırladığımız bu programların gerçekleşmesi ve umulan meyvesini vermesi için kardeşlerimizin gerekli önemi vermeleri rica olunur. Müslüman Kardeş-lerin bulunduğu memleketlerde ve merkezlerinde İslam adına birer örnek ve numune olmaları İçin bu programların tatbiki şarttır. Yardımcımız Allahtır. Ona güvenip tekrar Ona döneceğiz. O bize yeter. O ne güzel Mevla ve ne güzel yardımcıdır. Allahın selam rahmet ve bereketi üzerinize olsun. YAZ FAALİYETLERİNDEN BİR ÖRNEK Yaz aylarında kardeşlerimizin özel faaliyetleri vardır. Bu faaliyetlere ait programları Müslüman Kardeşler her yaz yayınlamaktadır. Bu yayınlardan birisi aşağıdadır Kardeşler Yaz tatili şeref kuvvet ve övgü ile sancağımızı dalgalandırmamız için yapacağımız cihadın bir devamı olsun. İnsanlar rahat etmek için yaz tatilini büyük bir sabırla beklerken hayatın bütün safhalarında başkalarına örnek olan Müslüman Kardeşler İslam bayrağının yücelerde dalgalanması uğrunda birtakım cihad görevini yerine getirmeyi tercih etmişlerdir. Çünkü onlar Allahın nezdinde mesuliyetlerinin büyük ve yüklerinin ağır olduğunun şuuruna varmışlardır. Yoz tatili başlar başlamaz kardeşle/imiz cihad yolunda kendilerine verilen görevi teslim almaya hazırlanırlar. Zafere kavuşmak için geceyi gündüze katarak Allah ordusunda birer asker gibi çalışırlar. Yaz tatili biterken yüce hedefe biraz daha yaklaşmış olurlar. Allah onları muvaffak eylesin. Kardeşlerimizin yaz tatilinde çeşitli dallardaki faaliyetler İçin hazırlanmış formları cemiyet sekreterliğinden veya fakülte temsilciliğinden almalarını rica ederiz. FAALİYET ALANLARI 1 — GEZİ GRUBU Bu grubun gayesi askeri e-ğitim yapmak tanışmak ve Kahire dışında davet yapmaktır. Geziler gruplar halinde tatil boyunca her hafta Cuma günü tertiplenir. Geziye katılmak isteyenler yanlarına gezi veya eğitim elbiselerini alacaklardır. Kardeşlerimiz bu grubun bütün gezilerine katılmak mecburiyetinde değildir. Durumlarına göre katılıp katılmayacaklarını haber vereceklerdir. 2 — YAZ KAMPI Kampın tertiplenmesinde ön görülen hedef açık havada askeri bedeni ve ruhi eğitim yapmaktır. Kamp çadırları Farujaye dağında kurulacaktır. Kampa katılmak isteyen kardeşlerimiz gruplara ayrılacak ve her grubun sayısı 40 kişiyi geçmeyecektir. Her grup kampta 10 gün kalacaktır. Kampa iştirak edecek kardeşlerimizin eğitim elbiselerini yatak örtüsünü ve yemek edevatını yanlarına almaları gerekmektedir. Ayrıca memurlar 50 kr. talebeler 30 kr. İştirak parası ödeyecektir. İştirak edenlerde aranan yaş hatidi 15 den yukarı olacaktır. Kampa katılmak isteyen kardeşlerimizin uygun buldukları zamanı bize bildirmeleri rica olunur. 3 — İRŞAD GURUBU Bu gurubun tertibindeki gaye kardeşlerimizi ilmi ve ameli olarak vaaz ve irşada hazırlamaktır. Genel mürşidimiz 1 Haziran-30 Eylül arası merkez teşkilatımızın binasında ameli ders uygulamasına başlayacaktır. Her grup 15 gün burada uygulamalı eğitim gördükten sonra geziye katılacaktır. Tatil boyunca sekiz grup eğitim görmüş olacaktır. Her grubun sayısı 50 kişiyi geçmeyecektir. Guruba katılacak kardeşlerimizin Ezher Lisesi veya diğer liseler seviyesinde olup verilen derslerden istifade edecek ilmi ehliyete sahip olmaları gerekir. Diğer bölgelerde bulunan kardeşlerimiz de Ka-hiredeki guruplara katılma hakkına sahiptirler. İr-şad Bürosu yakında önemli merkezlere eğitici gönderecektir. Hastalığından dolayı eğitime katılamayan kardeşlerimize ehliyetli görüldükleri takdirde eğitim komisyonunca vaaz diploması verilecektir. Allah büyüktür. Hamd Ona mahsustur. İKTİSAD ALANINDA Başta ta*va sahibi değerli insan H. Muhammed Abdülvehhab olmak üzere bazı kardeşlerimiz iktisadi sahalarda da faaliyet yapmamız gerektiği görüşünü öne sürdüler. Müslümanların servetini korumak Yahudilerin elinde tuttuğu ekonomik alanlara sızmak için. gerekli eğitimi yapmak gayesi ile faydalı İsla-mi teşebbüslere girişmemizde yarar olduğu kanaatin-da idiler. Ben prensip olarak bu görüşe katıldım. Ancak iki şartım vardı 1 — Gerek şekil gerekse konu bakımından hiç bir surette iktisadi teşebbüsler davetin faliyetlerine karıştırılmamalı yapılacak işin unvanı da Müslüman Kardeşlerin unvanından ve idare merkezinden uzak tutulmalıdır. Herhangi bir duygusallık ve ihmalliğin yer almadığı maddi e iktisadi bir nizama kavuşturulmalıdır. Her ne kadar birbirine yardım etseler de davet ayrı şey iktisad ayrı şeydir. Her dalın kendine göre üslûbu vasıtası ve rengi vardır. Biz hanif İslam dininin kaidelerinin uygulanmasını ön planda muhafaza ediyoruz. 2 — Bu faaliyetlerle benim yakından - uzaktan ilişkim olmamalıdır. Şahsımı vaktimi ve faaliyetlerimi korumam bakımından bu şarttır. Abdülvahhab kardeşimizin üzerinş alması şar-tiyle böyle bir teşebbüste yarar olduğunu ifade ettim. Kardeşimiz bu şartları kabul ederek İslami Muamelat A.Ş. adı altında bir şirket kurdular. Dergimizin 17. sayısında aşağıdaki ilan bütün şubelerimize duyuruldu İSLAM PRENSİPLERİ SERVETİ GELİŞTİRMEYİ TEŞVİK EDER Müslüman Kardeşlerin prensipleri İslam servetin gelişmesini İslami esaslara uygun olmak şartı ile teşvik eder. Bu yüzdendir ki Müslüman Kardeşler İslam Muamelat A.Ş. adı altında bir şirket kurdu. Ve aşağıdaki temel maddelerini içine alan bir kanun hazırladı 1 — Bu şirketin kurulmasındaki gaye İslam şeriatının cevaz verdiği helal yollarla gerek kendi gerekse başkalarının hesabına mali faaliyetlerde bulunmaktır. Şirket alma ve satma kircüama ve kiraya verme ve her türlü taahhüt işlerinde faize mahal vermemek şartıyla tasarruf yapmaya yetkilidir. 2 — Şirketin sermayesi 4000 Mısır Lirası olup 100 hisseye ayrılmıştır. Her hisse 4 Mısır lirası olarak tesbit edilmiştir. 3 — Müslüman Kardeşlerin merkezinde kurulan sandığa 4 ay müddetle ayda 10 kr. yatıran kişi şirkete ortak olabilir. Hissenin tcmamını bir taksitte veya belirtilenden daha az bir zamanda ödemek mümkündür. 4 — Şirketi bir başkan bir sandık emini ve yedi üyeden kurulu idare meclisi yürütecektir. Başkan ve sandık emini Müslüman Kardeşlerden olmak şartıyle on hisseye üyeler ise beşer hisseye sahip olanlardan seçilir. 5 — Müslüman Kardeşler genel merkezi şirkete ait bütün hesaplan kontrol etme gerek sermayesinden gerekse karından her sene yüzde İki buçuk zekat alıp dilediği şekilde dağıtma hakkına sahiptir. 6 — Şirketin idare meclisi taksitler tamamlandıktan sonra büyük iktisadi teşebbüslere başlayacaktır. Anak şu anda elindeki imkanlarla kardeşlerimizin ihtiyacı doğrultusunda toptan fiatına almak üzere bazı malların teminine çalışacaktır. 7 — Senelik kar dağıtımı aşağıdaki şekilde olacaktır% 10 idare meclisine verilecek % 20 ihtiyat olarak tutulacak % 50 hisse sahiplerine hisselerine göre dağıtılacaktır. Şirketin kuruluş tarihinden başlamak üzere ortak olmak isteyen kardeşlerimizin Müslüman Kardeşler merkezine müracaat etmeleri rica olunur. Kardeşlerimizin İslam ve müslümanlar için yaptıkları hizmetin artmasına vesile olacak bu şirkete ortak olmada ace le edeceklerini umarız. Yakında şirketin tesisi için bir tören düzenlenecektir. Tevfik Allahtandır. OKULLARDA DİN EĞİTİMİNİ TEMEL MADDE HALİNE GETİRME ÇABALARI Okullarda dini eğitimin temel maddeler arasına girmesi her zaman Müslüman Kardeşlerin gayesi ve isteği olmuştur. Bu yolda ilgili mercilere gerek kendimizin gerekse halkın imzalarını taşıyan dilekçeleri takdim etmiş bulunmaktayız. Hatırladığıma göre 1935de okullarda dini eğitim yapılmasını isteyen bir çok dilekçe bende toplanmıştı. O zaman maarif bakanlığının başında Nesim Paşa bulunuyordu. Ezher şeyhi ise Üstad Meragi idi. Dilekçeler toplandıktan sonra değerli üstad Muhammed Derraz Hamid Askerlyye Abdurrahman Derraz olmak üzere büyük bir heyet teşkil edip İskenderiyeye hare-et ettik. Bakanlık kalem müdürü Sait Zülfikor beyle görüştük. Dilekçenin bir suretini kendisine takdim ettikten sonra konu üzerinde etraflı bir şekilde görüştük. Sonunda konunun maarif divanı başkanının yetki alanına girdiğini söyledi. Divan başkanını aradık an-mu yerinde bulamadık ona da bir suret bırakarak İskenderiyeden ayrıldık. Daha sonra Ezher Şeyhi Üstad Meragi ile görüştük. Konu ile ilgili uzun konuşmamız ve zaman zaman şiddetlenen tartışmalarımız oldu. İbret olsun diye aşağıdaki olayı bize anlattı Kardeşlerim bugün kalbimiz kararmış ve İslamdan uzaklaşmışız yabancıları taklit ediyoruz ve bu konuda çok ileri gidiyoruz. Öyle ki ancak yabancılaı İslamı kabul ederse onların yolu ile İslama dönebileceğimiz aklıma geliyor dedi ve şöyle devam etti Bunun örneğini itendi kızımda gördüm. Bir gün küçük kızımla Kahireye geliyordum. Trende yanımıza yabancı bir kadın oturdu. Kızımla uzun boylu konuştular. Trenden inip otomobile bindikten sonra kızım benden ısrarla Hz. Ömer (r.a.)in menkıbesini anlatmamı istedi. Bu istek karşısında şaşırdım. Çünkü benim için bir sürpriz olmuştu. Kendisine Niçin bu kadar acele ediyorsun? dediğimde Yabancı kadın Hz. Ömer (r.a.) hakkında güzel şeyler anlattı dedi. Sübhanallah Ben şeyhülislam olmama rağmen bu konuyu sana yetmiş defa anlattım böyle bir İstekte bulunmadın yabancı birisi anlatınca bu kadar acele ediyorsun dedim. Burada şunu da söyleyeyim ki Yabancılar İslamı kabul etse bile onlar bizi ıslah etmeden biz onları ifsad ederiz. Ustad sözlerindeki acı gerçeklere rağmen din öğretiminin okul programlarında temel madde olması hususunda hükümet çevrelerinde bize yardımcı olacağını vaad etti. Bu arada eski başbakanlardan Mustafa en-Nah-has ile görüşme fikri doğdu. Nahhasın hükümetle arası iyi idi. Maarif bakanı ile aramızı bulabileceğini düşündük. İlk defa Mustafa en-Nahhas ile görüşmüş oluyordum. Heyetler kendilerini takdim ettikten sonra konuyu ancak özetleyebildik. Çünkü paşa bize konuşma fırsatı vermiyordu. Maarif bakanı ile konuyu görüşeceğini bize vaat etti. Gerçekten de vaadinde durdu. Hükümet başkanı ile görüşüp maarif bakanını ikna edebilmemizi kolaylaştırdı. Maarif bakanı Necip Paşa ile uzun uzadıya konuştuk. Görüşümüzden vazgeçmemiz için çalıştı ise de başaramadı. Sonunda bazı isteklerimizi yerine getireceğini vaad etti. Gerçekten din öğretiminde bazı yenilikler yaptı. Din derslerini öğleden önceye almak Kuran-ı Kerimden bazı kısımları ezberletmek sınıf geçmek için sözlü Kur1-an-ı Kerim imtihanını baraj saymak gibi hususlarda alınan kararlar bunlardan bazılarıydı. Millet meclisinde ise maarif komisyonu din dersinin temel madde olması için bir teklif yaptı. Bunu fırsat bilen Müslüman Kardeşler milletvekilleri ve senatörler şerefine bir tören tertipledi. Dergimiz bu olayı şu sözlerle yayınladı. MÜSLÜMAN KARDEŞLERİN BÜYÜK TÖRENİ Müslüman Kardeşlerin daveti açıktır. Onlar davet yolunda vakitlerini harcamaktan çekinmezler. Hakkı kuvvetleştirmek batılı yok etmek ve İslam bayrağını dalgalandırmak yolunda her fırsatı değerlendirirler. Bu cümleden olarak millet meclisinde din dersi konusundaki tartışmayı fırsat bilerek üyelere destek olmaya karar vermişlerdir. Siyasi renklerine ve parti farklarına bakmadan onları bir araya getirmeyi uygun bulmuşlardır. İnşallah onlar da Allahın dinine yardım etmek hususunda gayret edecekler ve bu ilerisi için bir feth-i mübin olacaktır. Tören Zemalikte Lütfullah sarayında yapılacaktır. Törenin gayesi 1 — islam dinini savunan senatör ve millet meclisi üyelerinin şahsında beliren İslami ruhu kutlamak. 2 — Müminlerin yardımına koşmakta tereadüt edenlere cesaret vermek. 3 — Kalpleri kör kulakları işitmeyenleri Allahın dinine yardım etmeye ve Onun kelimesini yüceltmeye davet etmek. 4 — İslami gelişmenin yoluna taş koymak isteyenleri ve iman edenleri Allah yolundan engelleyenleri uyarmak. 5 — Bütün partileri İslam bayrağı altında mukaddes birliğe davet etmek. Tören inşallah Müslüman Kardeşlerin davetinin tecelli ettiği başarılı bir tören olacaktır. Konuşmacılar arasında şu kişiler bulunacaktır Prens Sekip ArsJan Alube Paşa Mehmet Besyuni milletvekili Sait el-Leb-ban Abdüllatif ed-Derraz Dr. Abdülhamit Said Med-kur bey Dr. Abdülvahhab Azzam... Genel mürşid Hasan el-Benna İslam ruhundan kaynaklanan Müslüman Kardeşlerin görüşünü açı?-layacaktır. Toplantıya Mısırın ileri gelenleri siyati parti yöneticileri ve fikir adamları katılacaklar. Allah isteyenlere doğru yolunu gösterir. MİLLET MECLİSİ ÜYELERİ ŞEREFİNE VERİLEN TÖRENİN NETİCELERİ Lütfullah sarayında tertiplenen törene siyasi parti temsilcilerinin yanında çeşitli tabakalara mensup seçkin şahsiyetler de katıldı. Bu törenden sonra başlangıçta küçük gibi görünen ancak zamanla derin ve şiddetli bir görünüm alan olaylar vukubuldu. Bazı kardeşlerimiz töreni organize eden ve hatipleri kür-siye davet eden Üstad Ahmet es-Sükkeriyi kardeşlerimizin hoş karşılamadığı bir davranış olan yaltaklıkla suçlamışlardır. Onun hakkında Müslüman Kardeşlerin ahlakına uymayan bir liderlik görünümüne bürünmek bazı konuşmacıları diğerlerine tercih etmek işleri özel maksatlara uygun olarak yöneltmek gibi şikayetlerde bulunmuşlardır. Törenden sonraki ük toplantımızda bu görüşler ortaya sürüldü. Öne sürülen iddiaları iyi tefsir etmem ve en güzel yorumlarla tevil etmem onları ikna etmeye yetmedi. Onlarda belirlenen bu görüşler ilerdeki benzer yorumların çekirdeğini teşkil etti. Nitekim bu olay bir çok seçkin kardeşlerin faaliyet alanından çekilmesine sebep olan fitnenin temel taşı haline geldi. Zamanı geldiğinde bu konuya yer vereceğim. KOMPOZİSYON SANATI Erkek lisesinde arkadaşım olan Üstad Abdülalziz Atiyye kompozteyon konusunda bir kitap yazmamı teklif etti. Talebelerin bu konuda karşılaştıkları zorlukları gidermeye yardımcı olacağını düşünüyordu. Onun teklifini bir emir kabul ederek mütevazi bir çalışmadan s*onra Kompozisyon Sanatı adlı 260 sa-hife civarında bir kitap hazırladım. Zannediyorum kitabın tamamı satıldı. Bir gerçek olarak söyleyeyim ki kitabın hazırlanmasında Üstad Atiyyenin emeği daha büyük olmuştu. İlmi yönünün büyük bir bölümünün yanında matbaa ve tashih görevini de üzerine aldı. Bana en güzel arkadaş oldu. Allah onu en güzel şekilde mükafatlandırsın. MÜSLÜMAN KARDEŞLERİN KAMPLARINDAN BİS ÖRNEK ASYUT KAMPI Kardeşler 1358de Asyut şubesi aracılığı ile deniz kenarında bir kamp kurdu. Kamptaki nizam gerek ruhi gerekse kültürel bakımdan daha önce işaret ettiğim İskenderiye kampına benziyordu. Ancak burada SaJih kardeşimiz takva sahibi Menfuiut şubesi başkanı H. Süleymanın tutumunu tescil etmek istiyorum. Bu kardeşrmiz yaşı yetmişin üzerinde olmasına rağmen kampa katılmak istemiş kampın lideri kendisine rahat bir yer hazırlamak istemiş ise de kendisi kampa katılan gençlerle arasındaki eşitliğin bozulmamasında ısrar etmişti. Bütün eğitimlere katılıyor temizlik mutfak ve su nöbetlerini muntazam bir şekilde yerine getiriyormuş. Ayrıca gece olsun gündüz olsun nöbetçilik görevini de ihmal etmiyormuş. Bir gün bana gece devriyelerinin birinde çadırları gezerken (çadırlara sahabelerin ismi veriliyordu Ebu Bekir çadırı Ebu Ubeyde çadırı Halit çadırı Sad b. Ebi Vakkas çadırı gibi.) heyecanlandığını kendisine sevinç ve coşku gelerek kılıcını havaya kaldırıp (kılıcın hikayesini ileride anlatacağım) uyuyanları rahatsız etmeyecek bir şekilde (Allahüekber ve Lillahil Hamd) dediğini anlattı ve şöyle devam etti O sırada gökten inen bir nurun kampın alanını aydınlattığını gördüğümde dehşete düştüm. Bu olay bana 1324 H.hac farizesini eda etmek için gittiğimde Arafe günü aksamında Cebel-i Rahmet kayalarına bir sicim gibi göklerden inen nuru hatırlattı. Nuru seyrederken bir an kendimi unutmuştum. Nurun akması biraz devam ettikten sonra herşey eski haline döndü. Sonra kardeşlerimi sabah namazına kaldırdım. Bu olayı kamptan emin olasın ve bizim Allaha hamd-ü senalar olsun Rabbimizin nurunun himayesinde olduğumuzu bilesin diye anlatıyorum. dedi. Kılıç konusunda ise şunları anlattı Kampa kabul edildikten sonra Ebû Bekir çadırının askeri olmak gönlümden geçti. Fakat nizama muhalefet eden bir asker durumuna düşmemek için böyle bir istekte bulunmadım. Çadırın askerlerinin isimleri okunurken kamp komutanının (H. Süleyman Ebu Bekir çadırına) dediğini duydum. Kendi kendime Bu güzel bir tev-fiktir. Allahıma şükürler olsun. dedim. Komutan bana bekçilik sıramın geldiğini bildirdiğinde kendisine Silahsız bekçi olur mu? Ben ne ile cihad yapacağım? Bana bir kılıç gerek dedim. Komutan gülerek Emredersiniz Size hemen bir kılıç vereceğim dedi ve bir kardeşimizin kampa hediye ettiği tarihi kılıcı bana verdi. Derhal kılıcı kuşandım ve bu bana ikinci tevfik-i ilahidir. dedim. Müslüman Kardeşler kamplarını bu ruh içinde koruyorlar ve faaliyetlerini yürütüyorlardı. Allah H Süleymana rahmet etsin vetona geniş cennetini ihsan etsin. İKİNCİ DÜNYA SAVAŞININ İLANI 3 Eylül 1939da Esnayı ziyaret ederken İkinci Dünya Savaşı ilan edildi. İkindi namazından sonra Esfuna geçtik orada tüfek atışlarıyla karşılaştık.. Kardeşlere bakarak şöyle dedim Ağır olun meydanımız burası değildir. Gün de bugün değildir. Ömrünüz vefa ederse İleride çok şeyler göreceksiniz. Sabredin ve Allahtan korkun umulur ki kurtuluşa erersiniz. MAHİR PAŞA VE MÜSLÜMAN KARDEŞLERİN TUTUMU Muhammed Mahmut Paşa hükümetinin düşmesi ve Mahir Paşa hükümetinin teşkilini Müslüman Kar-deşlerin görüşünü yansıtan Nezir dergisi baş yazarı Üstad Aşmavinin kaleminden Yeni Bakanlar Kurulu ve Tutumumuz başlığı altında söyle vermiştir ...Bugün işler Ali Mahir Paşa başkanlığındaki yeni hükümetin eline geçmiştir. Diğer partilerden de bakan almıştır. Bazı partiler ise hükümeti destekleyeceklerini vaad etmelerine rağmen bakan vermemişlerdir. Bazı okuyucularımızın zihninde yeni hükümete karşı Müslüman Kardeşlerin tutumu ne olacaktır? diye bir soru olabilir. Bu soruya cevap vermeden önce değişmeyen bir hakikate parmak basmak istiyoruz. O da şudur Müslüman Kardeşler bir parti değildir iıi parti çıkarları veya şahsi menfaatlerin peşine takılcrak bir partiyi desteklesin diğerine muhaisfet yapsın. Müslüman Kardeşler hedefini Allahtan anayasasını Kurandan alan Resulullahı kendisine örnek kılan İslam? bir davettir. Onların belli işaretleri açık prensipleri vardır. 14. asırda İslamı yeniden tatbik etmek Mısırdaki hayatı İslami boya ile boyamak içtimai siyasi ve iktisadi hayata Kuran prensiplerini hakim kılmak Lailahe illallah Muhammed-ur Resulul-lah kelimesinin terennüm edildiği her karış toprağı kurtarmak İslamı yaymak ve dinin hepsi Allahın oluncaya kadar Tevhid bayrağını yüksekte tutmak onlann tek hedefidir. Bu büyük programlann yanında partilerin programları — şayet program denirse — hiç bir mana ifade etmez. Bazılarına göre bizim programlarımız bir çeşit hayalden ibaret veya mümkün olmayanlar sınıfına dahildir. Fakat biz inanıyor ve Allahın desteğine dayanarak kendimize güveniyoruz. O halde Mahir Paşa hükümetine karşı tutumu -muz herhangi bir hükümete karşı olan tutumumuzdan farklı değildir. Bu tutum bakanların değişmesiyle değişecek nitelikte değildir. Her kim İslami düşünceyi destekler ve onun için çalışırsa şahsında ve evinde sağlam bir istikamet takip ederse gerek özel gerek genel hayatında İslama sımsıkı sanlırsa onun yanında yer alır ve kendisini destekleriz. Her kim İslama karşı çıkarsa onun başarıya ulaşması için çalışmazsa bilhassa önünde durursa ona engel olursa şüphesiz onun en zorlu düşmanı oluruz. Her iki halde de Allah için sever Allah için nefret ederiz. Ali Mahir Paşa Hükümeti hakkında güzel emeller ve temenniler mevcuttur. Her müslüman kardeşine karşı iyi niyet beslemelidir. Bizim de Ali Paşaya iyi niyet beslememize bir mani yoktur. Ancak geçirdiğimiz tecrübeler bize vaadlere güvenmemeyi söylenenlere inanmamayı ve fazla umutianmamayı öğretti. Ali Mahir Paşa söylenenlerin üstünde olabilir. Bakanlar istenilenlerden daha verimli olabilirler. Ne olursa olsun biz hükmümüzü söze değil fiile veririz. Bana göre Mahir Paşa islah konularında cesaretli adımlar atmakla ve acele etmekle tanınan bir kişidir. Yakında lehine veya aleyhine konuşmaya bizi mecbur edecektir. iliği ümit edelim ve bunu bekleyelim. Beklememiz uzun sürmeyecektir. SALI VE PERBEMBE KONUŞMALARINDAN ÖRNEKLER Salı günü verdiğim dersler normal seyrine devam ediyordu. Kardeşlerim sohbetin belli bir cetvel üzerinde kültürel dersler şeklini almasını istediler. Talebe kardeşlerimiz de Perşembe günleri verilen dersin Cuma akşamına alınmasını ve zihinlerine takılan bazı konuları ihtiva eden bir cetvel hazırlanmasını istediler. Her iki teklif de bana cazip geldi ve bu teklifler doğrultusunda yeni cetvel hazırlandı. Sıkıyönetim tarafından toplantı yasağı konulmadan önce konuların büyük kısmını işledim. Verilen derslerin özetini vermek istiyordum. Ancak vaktin dar olmajsı isteğimin gerçekleşmesine engel oldu. İnşallah ileride bu eksiklik telafi edilecektir. BAŞBAKANLIK MAKAMINA Şaban 1358de 2. Dünya Harbi ilanından sonra Başbakanlığa aşağıdaki mektup sunulmuştur Başbakan Ali Mahir Paşa yüksek makamına -Kahire Kendisinden başka ilah olmayan Allaha hamd ederim. Efendimiz Muhammed (s.a.v.)e al eshabı-na ve onun hidayetine tabi olanlara salat ile selam ederim. Allahın selam rahmet ve bereketi üzerinize olsun. Uyanık olma devamlı düşünme ve iyi idare etmeyi gerektiren çalkantılı ve sürprizlerle dolu zor bir dönemde iktidara geldiniz. Bilmiyorum belki de Allah Taala bu millete şiddet anlarında birlik cihad ve akla gelmeyecek faydalar ihsan ediyor. Siz bu zor durumda milletin yanınızda olmasına her zamankinden daha fazla muhtaçsınız. Tehlikeli günlerde kaynağınızı onların kuvvetinden görüşünden ve desteğinden almalısınız. Bulunduğumuz durum her Mısırlı-yı büyük fedakarlıklara zorlamaktadır. Zatı aliniz dahili İslahat ve içtimai konulara önem verdiğinizi sosyal hizmetler bakanlığı ve sınır ordusunu teşkil etmekle gösterdiniz. Müslüman Kardeşlerin tutumu her hükümete olduğu gibi sizin hükümete karşı da tam bir tarafsızlıktır. Onlar hiç bir hükümete yardım etmedi. Hiç birinden yardım istemedi ve yardım kabul etmedi. Çünkü üzerlerine aldıkları milletin eğitimi ile ilgilenmek millete kuvvet ve dürüst düşünceyi vermek görevleri parti çekişmeleri ile meşgul olan hükümetlerle ilişki kurmaktan daha faydalıdır. Bu esas kardeşlerimizi hükümet ve parti dalgalanmalarından uzak tutmuştur. Bugün memleketimizin içinde bulunduğu hal her Mısırlıyı görüşlerini ve düşüncelerini açıkça size sunmaya zorlamıştır. Hükümetler gayretperver her inşa -nın destekleyeceği ve başarıya ulaşması için çalışacağı önemli işlere başlamıştır. Müslüman Kardeşler bu açıklamalarla size görüşlerini açıklamış oluyorlar ve size yardım etmeyi teklif ediyorlar. Eğer hükümetin İslahat fikri bir açıklamadan öteye gitmez ve ehil olmayan komisyonlara terk edilirse biz tek başımıza bu alandaki mücadelemize devam edeceğiz. Allah milletimizle bizim aramızdaki hükmünü verecektir. Biz yaptığımız teklifle vicdani sorumluluktan kurtulmuş oluyoruz. Doğru yolu gösteren Allahtır MISIRIN DIŞ SİYASETİNE KARŞI TUTUMUMUZ Sayın başbakan Mısırın dış devletlere karşı tutumu açık olmalıdır. Hükümet kendisini ilgilendirmeyen hususlara burnunu sokmamahdır. Biz devletler hukukuna göre müstakil bir milletiz. İngiltere ile aramızdaki anlaşma özel şartların baskısı ile yapılmış bir anlaşmadır. Mısırın en son hedefi değildir. Ancak yüksek hedeflerin gerçekleşmesi için bir adımdır. Anlaşmanın 7. maddesi Mısırın İngiltereye yapacağı kolaylığın Mısır topraklarında ve muayyen bir bölgede olması şartını getirmiştir. Mısır bu konudaki görevini tam olarak yerine getirmiştir. Yapılan bu anlaşmayı genişletmeye hiç bir Mısırlı razı değildir. Yapılacak her ziyadelik bu vatanın hukukuna tecavüz olup millete karşı işlenen büyük bir cinayettir. Müslüman Kardeşler Mısır-İngiltere anlaşmasının Mısırın haklarına ve istiklaline zarar verdiği ka-naatindediıier. Buna rağmen anlaşmada belirtilen çizgilerin dışına çıkılmamasını dilemektedirler. Her fırsatı değerlendirip Mısırın hürriyetini ve istiklalini sınırlayan ve kalkınma haklarını engelleyen bağlar kırılmalıdır. Memleketimize yapılacak her türlü tecavüzü kanımız canımız ve malımızı feda ederek karşı koyacağız. Müslüman Kardeşler sahip olduğu can ve malla vatanı müdafaaya her zaman hazırdır. Sayın başbakan tutumu ne olursa olsun Avrupa devletlerinin sözüne ve zimmetine güvenilemez. Ne kadar sevgi izhar etse de mutlaka arkasında gizlediği bir şey vardır. Şayet çıkarını yalanlamakta bulursa her türlü söz ve anlaşmaları yalanlamakta tereddüt etmez. Tarafsızlık numaralarına aldanmamalıyız. Süratle hazırlığımızı yapmalıyız. Gelecek herhangi bir tehlikeyi karşılayacak şekilde hazırlanmalıyız. Tarafsız görüne-lim fakat hazırlığımızı yapalım. DAHİLİ İSLAHAT KONUSUNDA GÖRÜŞÜMÜZ Dahili İslahatın çeşitli yönleri vardır. Yazarlar bu konuda çok şeyler söylemişlerdir. Müslüman Kardeşler ise konuyu iki kategoride toplamışlardır 1 — İslaha hakim olacak ruh 2 —İslah görevini yüklenen kişiler. Sayın başbakan Bizim nesiller boyu İslam prensiplerini omuzlamış bir millet olduğumuzdan şüphe edilmemelidir. Son zamanlarda Avrupanın sistem ve düşüncesi bize şırınga edHmiştfr. Bu düşüncelerin bazısı İslam düşüncesi ile bağdaşmakta bazısı ise çatışmakta. Hala da üzerimizde etkisini devam ettirmekte ve bir çok aydınlarımızın ruhunda kökleşmektedir. Müslüman Kardeşler İslahat yapmanın tek yolunun İslami prensiplere dönerek onu hayata uygulamak yeni veya eski doğudan veya batıdan olsun İslama ters düşmeyen düşünceleri almakta olduğuna inanmaktadır. Bize göre İslahat düşüncesine hakim olacak ruh İslam esaslarına dayanan düşünce olmalıdır. İslahat yapmakla görevlendirilecek kişilerin bu düşünceye saygı gösteren kişilerden olması şarttır. Her şeyde batı taklitçiliğinin şart olduğuna inananlar özel hayatlarında ve genel programlarında sırf avru-pa düşüncesini tatbik edenlere gelince bu kişilerin idaresinde Nami prensiplere dönmek mümkün değildir. İslahat programlarını koyup uygulayacak olan kişilerin seçilmesinin programdan daha mühim olduğunu benim kadar sayın başbakanın da kabul ettiğine inanıyorum. Kanun demek onu uygulayacak hakim demektir. Yukarıda bahsi geçen iki hususun dikkatle ele alınarak İslahat yapılmasını istiyoruz. Hükümet bu konuya samimiyetle eğilir gafillerin ibahicilerin ve her türlü değerlerden sivrilmiş kişilerin suçlamalarına önem vermezse Allah onun yardımcısı olacak ve halk da onu destekleyecektir. Allahın yardım ettiği ve halkın desteklediği kimse ise mağlup olmaz. Hükümet ordunun başına Abdurrahman Azzamı getirmiştir. Azzam İslam prensiplerine dönülmesine taraftardır. Hükümetin onu seçmesi başarılı bir harekettir. Ayrıca sosyal işler sekreterliğine Abdul Mu-nim Riyadı getirmiştir. Bu zatın da İslam prensiplerine karşı olduğu görülmemiştir. Her ikisinin de yukarıdaki şartlara haiz yetenekli ve samimi yardımcılara ihtiyacı vardır. Hükümet bu hususa dikkat etmelidir. Ancak orduda ve sosyal işler bakanlığında ö-nemli görevlerin kendilerine sadece memur süsü veren kişilere verildiğini müşahede etmekteyiz. Bu kişilerin yaptıkları tek şey evrak doldurup mükafat almaktır. Bunlarla İslahat yapılmaz. Azzam ve Abdul-Munim beylerin çabaları boşunadır. Çünkü kanadı olmayan kuş uçamaz. Sayın Başbakan Müslüman Kardeşler seneler boyu bu görevleri yerine getirmiştir. Bir çok sosyal işlerde uzmanlaşmışlardır. Ellerinde ki bütün imkanlarla hala sosyal hizmetleri yürütmektedirler. Yaptıkları hizmete karşı Allahtan başka kimseden mükafat iştememekteler. Kardeşler bu konuda üzerlerine düşeni yapmaya her zaman hazırdırlar. Onlara vazife verildiği zaman zor-Janan bir memur ruhu il değil fedakar bir İslahatçı ruhu ile çalışacaklardır. Hükümet onları denemek için kendilerine bir imkan tanımalıdır. Biz bu görevi isterken kendimize bir menfaat temin etmek veya istifade yollarını elimizde tutmak istemiyoruz. Biz tecrübemize güvenerek görüşümüz ve ihtisasımıza giren bir konuda hizmetimiz olmasını istiyoruz. Biz Müslüman Kardeşlerin İşsizlerine bir rızık kapısı açmakta istemiyoruz. Çünkü bu görevi yüklenecek kardeşlerimizin tamamı memur olup işlerinde çalışmaktadırlar. Bu görev kendilerine verildiğinde daha yorucu ve zor bir işi yüklenmiş olacaklardır. Onların bu işe talip olmasının sebebi İslah konusunda istekli olmaları ve senelerdir gerçekleşmesini istedikleri bir gayeye kavuşmak istemeleridir. Bazı kimseler gericiler memleketin kalkınmasına hakim olmak ve herşeye burunlarını sokmak istiyorlar. diyeceklerdir. Bu sözler kulak vermeye ve cevap vermek için mürekkep harcamaya değmez. Biz bu gibi sözleri bir kenara atar faydalı şeylerle meşgul oluruz. Onlar neticede -memleketin başarıya ulaşması ve her türlü faydaların o gericilerin(i) elinde gerçekleşeceğini göreceklerdir. Çünkü kardeşler Allaha karşı olan vazifelerini yaparlar Allahda onlara yardım eder. Tevfikini onlardan esirgemez. Şüphesiz Allah ona yardım eder (23) İnsanların yöneticilere nasihat etme hakkına sahip olduğunu gözönüne alarak ben ce sizlere Müslüman Kardeşlerin görüşlerini yansıtan aşağıdaki mülahazaları sunmak istiyorum. Geçirmekte olduğumuz zor şartlar fikir adamla-rıyle yardımlaşmanızı ve Mısırın ahlaki değerlerinin çöktüğü bir dönemde onların fikirlerinden istifade etmenizi gerektirmektedir. 1 — Siyasi rakiplerinizle tam bir müsamaha içinde olmalısınız. Onların mülahazalarını takdirle karşılayıp iyi olanlarını alıp suçlcmalcrına bir sebep aramalısınız. Onlarla anlaşmak için her fırsatı değerlendirmelisiniz. Kanun ve adalet ölçüleri dahilinde bütün haklarını zorlamadan vermelisiniz. Böylece çıkardan başka düşüncesi olmayan siyasi particilik ruhunu öldürmüş olursunuz. 2 — Her türlü resmiyetten uzak olarak milletle aranızdaki ilişkiler devam etmelidir. Onları ziyaret edip önemli işleriyle meşgul olmalısınız. Onların duygularına ve özlemlerine ortak olmalısınız. Memurlara halka iyi muamele de bulunmalarını tavsiye etmeli ve bu konuda onları denetlemelisiniz. 3 — Her tabakada ve her işte yaygın olan aracılık adam kayırma ve rüşvetin kökünü kazımalısınız. Her şeyde hakem kanun ve hak olmalıdır. Bu hususu herkese ilan edin ve ameli olarak uygulayın. Kanun gücünü ve şiddetini korumalıdır. Yakın ve tanıdıklara karşı merhamet duygularından sıyrılalım. Böylece insanların işlerini yürütenlerin adaletine güvenleri hak ve adalete karşı olan saygıları artmış olur. 4 — Lüksten şiddetle sakınmalısınız. Büyük maaş ve ödenek kanununu değiştirmeli ve hükümet dairelerinde ki israfı önlemelisiniz. Bu konuda ilk adımı bakanlar sonra memurlar atsın. Belki zorlarına gider amma halkın nazarında bozulmuş düzenin Islahı yönünde güzel bir örnek olur. 5 — İktisadi işlere önem vermelisiniz. Çünkü insanlarımızın içinde bulunduğu fakirlik manevi kalkınmalarını zorlaştırıyor. Şayet hükümet bazı düzenlemelere teşebbüs ederse fakirliği kolaylıkla önleyebilir. Halkın bir hükümeti desteklemesi o hükümetin halkın iktisadi işlerini düşünmesi ve geçimleriyle ilgilenmesine bağlıdır. Geçirmekte olduğumuz şu zor günlerde hükümetin bazı mevsimlik işçileri işten alması ve memurları görevden uzaklaştırması büyük hatadır. Aileler arasında anarşiye sebep olacak bu hareketin yerine ücretler dondurulabilir. 6 — Milli hedeflerimizden taviz vermemelisiniz. Şartlar ne olursa olsun bu konuda gevşeklik yapmamalısınız. Milli davalarımızla ilgili konuları millete açıkça anlatmalı ve yardımlarını istemelisiniz. Hükmedenle edilenler arasında güvenin artması için bu şarttır. 7 — Islami şiarları korumalı ve bu konuda eleştiriden sakınmalı iniz. Genel tören toplantı ve benzeri şeylerde milli edebe sarılmalısınız. Bu husus bakanlarımız ve yüksek dereceli görevlilerinizin şiarı olmalıdır. Hikmet ve güzel nasihatia bunu uygulamalıdırlar. Böylece emir altındakiler arkasından da bütün halk aynı yolda yürümüş olur. Sayın Başbakan Bunları yapmalısınız. Allaha yaklaşmanız için yolunda cihad edeceğiniz en hayırlı işler bunlardır. Bu zor dönemde zatı alinize sunmak istediğimiz temenniler bunlardır. Allahdan bütün aleme rahmet ve kalkınan Mısıra hayır ve muvaffakiyet ihsan etmesini temenni ederim. Hasan el-Benna 20 Şaban 1358 Hicri ONUNCU RİSALENİN SONU Bandrol uygulamasına ilişkin usul ve esaslar hakkında yönetmeliğin 5maddesinin ikinci fıkrası çerçevesinde bandrol taşıması zorunlu değildir Son Bu Kitap bizzat benim tarafımdan [ [ ByIgleoo ]] tarafından www.CepSitesiNet – www.MobilMp3Net – www.ChatCepCom Siteleri için hazırlanmıştır EBook ta kimseyi kendime rakip olarak görmem bizzat kendim orjinalinden tarayıp Ebook haline getirdim lütfen emeğe saygı gösterin Gösterinki ben ve benim gibi insanlar sizlerden aldığı enerji ile daha iyi işler yapabilsin Herkese saygılarımı sunarım Sizlerde çalışmalarımın devamını istiyorsanız emeğe saygı duyunuz ve paylaşımı gerçek adreslerinden takip ediniz Not Okurken gözünüze çarpan yanlışlar olursa bize öneriniz varsa yada elinizdeki kitapları paylaşmak için bizimle iletişime geçin Teşekkürler Ne Mutlu Bilgi için Bilgece yaşayanlara By-Igleoo www.CepSitesiNet