Ekonomik ve Finansal Görünüm Nisan 2015 Dünya ve Türkiye’de Ekonomik ve Finansal Görünüm Hazırlayan: Dağhan GÖKÇE İstanbul Üni. Finans Doktora Programı Öğrencisi Öne Çıkanlar ABD 2015 1.Çeyrek büyümesiyle ilgili beklentiler yavaşlamaya işaret ediyor (%2’ler civarında fiyatlanıyor, 2015 yıllık büyüme hedefi %3). 2014 4.Çeyrek büyüme rakamı %2.4 beklentilerin altında kalarak %2.2 geldi. Güçlü Dolar endeksi ABD tarafındaki yatırım beklentilerinde yavaşlamaya sebep olmakta. FED’in nispeten güvercin tutum sergilemesiyle faiz arttırım beklentisi piyasada Eylül’e bırakıldı. Avrupa Merkez Bankası resmen parasal genişleme programına başladı ve Alman tahvil getirileri 7 seneye kadar negatif bölgeye geriledi. Avro Bölgesinde Mart ayında açıklanan makro verilerde pozitif sürpriz gelişmeler görüldü, enflasyon beklentilerindeki düşüş yavaşlayarak stabilize olmaya başladı. Parasal genişlemeyle ve EUR/USD’nin 1.05’in altını görmesiyle DAX endeksi tarihi zirveleri gördü. Avrupa Birliğinde Yunanistan ile ilgili gelişmelerde net bir sonuca ulaşılamadı, Yunan hükümetinin reformlarıyla ilgili tatmin olmayan Avrupa Birliği yetkilileri, Yunanistan’ın Nisan ayındaki ödeme durumunu yakından takip ediyor. Çin’deki yavaşlama devam ediyor, yıllık GSMH büyümesi %7’lere kadar düştü. Bu büyüme oranı yeni normal olarak nitelendiriliyor. Global ekonomilerdeki büyüme dinamikleri Mart ayıyla birlikte sene başına oranla biraz daha umut verici sinyal verdi. Avro bölgesindeki gelişmeler, düşen petrol fiyatlarının tüketiciye sınırlı etkisi ve kredi piyasalarındaki momentumla yukarı yönlü oluştu. ABD tarafında ise tam tersi negatif yönlü yavaşlama sinyalleri 1.çeyrek büyüme beklentisini %2’lere çekti ancak piyasada yıllık büyüme beklentisi hala %3’ler civarında görülüyor. Gelişmekte olan ekonomilerde ise büyümede yavaşlama gözlemlenmekte, özellikle Çin etkisiyle. Global büyüme ise gelişmiş ve gelişen ekonomilerin birbirini dengelemesiyle hala trend büyüme olan %3.2-3.5 bandında 1 devam etmekte. ABD ile Avro bölgesi tahvilleri arasındaki makas giderek ABD lehine açılmakta ve ABD Dolarının daha da güçlenmesine sebep olmakta. Bu sebeple FED’den gelmesi daha muhtemel olan güvercin açıklamalar bu spreadin normalize olmasına destek verecektir ki bu normalleşme piyasa koşulları altında oluşması beklenecek olan durumdur. Türkiye’deki gelişmelerde ise Mart FED toplantısı ve açıklamalarla, geçen ay belirtiğimiz kurdaki şişme yerini kısa vadeli normalleşmeye bıraktı. Kısa vadeli olarak USD/TRY 2.54-2.60 bandında konsolide olmaya devam edecektir. Global piyasadaki oynaklık açısından konuyu ele alırsak, FOMC'nin faiz artırım patikasının piyasa beklentileriyle uyumlu hale gelmesiyle VIX endeksinde keskin bir geri çekilme söz konusu oldu Mart ayında ve VIX 14 seviyesinin altına geldi. Bu noktadan sonra artık olası Haziran faiz artışının Türkiye gibi riskli varlıklara çok da fazla etkisi olmayacağı görüşündeyim. Çünkü ne zaman başlarsa başlasın FED'in faiz artırım süreci oldukça yavaş gerçekleşecek. FOMC üyelerinin yıl-sonu politika faiz beklentisi de 50 baz puan 2 düşerek 0.6250 baz puana geriledi. ABD 10 yıllık devlet tahvil getirisi de %2'nin altına geri gelmiş durumda. Bu gelişmeler getiri makası üzerinden Lira tahvil faizlerine olumlu etki edeceklerdir. Türkiye adına makro datalara baktığımızda ise Mart ayında açıklanan veriler ilk çeyrekte iktisadi faaliyetin yavaşladığını göstermekte. PMI'lar 50 eşik seviyesinin altında. Tüketici güveni Ocak ve Şubat aylarında sırayla 67.7 ve 68.1 değerlerinde açıklandı. Bu seviyeler 73 trend çizgisinden uzakta yerler. Kapasite Kullanımı da yine sırayla %73.7 ve %72.8 ile Lehman sonrası ortalama %74.5'in uzağında. Avro Bölgesi'nde hizmet sektörü verileri güç kazanımına işaret ediyor. Ancak Türkiye gibi mamul-mal ihracatçısı bir ülke için hizmet sektöründeki toparlanma yeterli olmayabilir. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Draghi şu ana kadar uyguladıkları likidite 3 operasyonlarından yavaş yavaş olumlu sonuçlar almaya başladıklarından bahsetti. Eğer hizmet tarafındaki gelişmeler Nisan ayında imalat PMI'ların güç kazanmasını sağlarsa Borsa İstanbul için - en azından sınai şirketler - pozitif yansımasını görebiliriz. Bu durumda zaten Avro Bölgesi imalatının Türkiye kapasite kullanımı ve reel kesim güven endeksini de olumlu etkilemesi beklenebilir. Bankacılık tarafında ise TCMB'nin "yatay verim eğrisi" sözle yönlendirme uygulamasından vazgeçmesi hisseleri destekleyebilir. Aynı zamanda tüketicilere yönelik makro-ihtiyati tedbirlerde de kısmi bir rahatlatıcı adım atılırsa kredi kullanımında artış gözlemlenebilir. Kredi büyümesinin Türkiye'de son derece mevsimsel seyrettiğini de unutmamak gerekiyor. İktisadi faaliyet Türkiye'de yılın ikinci çeyreğinde mevsimsel özelliklerle hızlanmaya başlamakta. Bunun sonucu olarak da talep yılın ikinci çeyreğinde artış gösterir. Tıpkı imalat tarafında olduğu gibi bankalar tarafında da bu gelişmeleri en erken Nisan sonunda gözlemleme şansımız olacak. Dünya'da değer kaybeden tek yer altı kaynağı petrol değil. Bütün hammaddelerin (girdi maliyeti) fiyatı düşmekte. Şeker kamışından pamuğa, demir cevherinden çinkoya tüm hammaddeler gerilemekte. Malum, hammadde süper-döngüsü'nün yerini ABD Dolar süperdöngüsü'nün aldığını düşünüyorum. Ülkeler de hammadde gelirlerini kendi para birimlerinde dengeleyebilmek için kurlarının değer kaybetmesine izin veriyorlar. Çünkü hammaddeler uluslararası piyasalarda ABD Doları üzerinden fiyatlanmakta ve işlem görmekte. Bu nedenle Lira'daki ABD Doları karşısındaki değer kaybının düşen girdi maliyetleri sayesinde belirli ölçüde telafi edileceği görüşündeyim. 4 Güçlü Avro geçen sene iç talebin ve yatırımların azaldığı bir ortamda Türkiye'nin büyümesine dış talep üzerinden destek vermişti. Bu sene Dolar güçlenmesi Türkiye ekonomisinde ciddi endişelere neden olmaktaydı: 1. İhracatçıların marjları Dolar ithalat Avro ihracat yapısı nedeniyle daralmaktaydı, 2. Güçlü Dolar, özel sektörün döviz borç yükünü bir risk haline dönüştürmekteydi ve 3. Tüketici fiyatlarına Dolar'daki hareketin yansıma ihtimali artmaktaydı. Şu anda Avro Bölgesi'ndeki iyimserlik çoğunlukla beklenti ve güven endeksi anketlerinden oluşmakta. Bunlar henüz somut, reel ekonomi verilerine tam anlamıyla geçmediler ve Avro Bölgesi için gecikme süresi iki ila üç çeyrek sürebiliyor. Ek olarak Türkiye'nin mamul mal üreten bir ülke olması nedeniyle bizi daha çok Avro Bölgesi veri setinde üretime yönelik seriler ilgilendiriyor. Örneğin, IFO Anketi'nin otomotiv sanayi ile ilgili beklentileri toparlayan bölümü iyi bir öncü gösterge işlevi görebilir. IFO Otomobil Üretim Beklenti serisi ve Türkiye'nin yıllık ihracat 5 artışı arasındaki korelasyon beş aylık zaman gecikmesiyle 0.57 değerine kadar yükselmekte. Tahminen önümüzdeki bir kaç ay daha ortalama altı dış ticaret verileri görmeye devam edebiliriz. Avro Bölgesi'ndeki iyimserliğin somut üretim verilerine yansıması için gereken zaman ve bu süre zarfında Avro'daki değer kaybı ile ortaya çıkan ölçüm bazının toparlanması yılın son döneminde ticaret verilerinin toparlanmasını sağlayabilir. Bu çalışmada ifade edilen görüşler tümüyle yazarına aittir. Yazar ve SERPAM içeriğe ilişkin hatalardan ve içeriğin kullanımından doğan zararlardan sorumlu değildir. 6