Fazıl Hüsnü Dağlarca

advertisement
-r r
yıda Mecdut Mansuroğlu, İsmet Sungurbey, Konur Ertop, Hilmi Yavuz,
Arslan K aynardağ’ın yazıları, Akşit
Göktürk’le Turan Oflazoğlu’nun çevi­
rileri, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın, Özdemir Âsaf’ın şiirleri yer almıştı.
Benim yazım “Felsefe Dilimizin G e­
lişmesi” konusundaydı. İsmet Sungurbey “Töre (hukuk) Dilinin Türkçeleş­
mesi” başlığı altında bir yazı yazmıştı.
Konur E rtop “G övde Yapısı Sözleri"ne değiniyordu. Akşit Göktürk’ün,
o yıllarda bizde az tanınan ünlü Al­
man filozofu Martin H eidegger’den
çevirdiği “Şiirin Ö zü” başlıklı yazı, dil
konusunu olduğu kadar felsefeyi de il­
gilendiriyordu.
Derginin ikinci sayısında çok çarpıcı
bir konu üzerinde durdum : Yanyalı
Ali Rıza’nın 1908’de kaleme alarak ya-
Çok yazan bir şairdir
Dağlarca, şiir kitaplarının
sayısı elliye ulaşmıştır. İstiklâl
Savaşı’nın şiirini yazdığı gibi,
Vietnam Savaşı’nın, direnen
"Cezayir halkının şiriini de
yazdı.İlk kitabından son
kitabına kadar insancıl bir
türküdür onun söylediği.
ARSLAN KAYNARDAG
azıl Hüsnü Dağlarca’nın şiirleri­
ni ilk kez, liseyi bitirdiğim vıl
okumuştum. Yıl 1941 idi. Birinci
kitabı Havaya Çizilen Dünya 1935 te,
ikinci kitabı Çocuk ve Allah 1940'ta
yayımlanmıştır.
Dağlarca, şiirimizde o zamana kadar
ele alınan konulardan daha değişik ko­
nuları ele alıyor, onlara yepyeni bir bi­
çimde yaklaşıyordu. Duygu, düşünce
ve imgeleri doğaüstü anlamlarla yük­
lüydü.
Evrende varolşumuzu bir çocuğun,
yalnız kalmış bir adamın, ya da ilk toplumlardaki insanların gözüyle bakıyor,
onların duygu ve düşüncelerini dile ge­
tirmeye çalışıyordu.
Onun subay olduğunu öğrendiğim­
de şaşırmıştım. Böyle bir şiiri bir aske­
rin kişiliği içine yerleştirmekte güçlük
çektim.
1950 li yılların sonlarında kitapçılığa
başlamıştım. Dostum Oktay Akbal bir
gün kitabevime geldi. Yanındaki arka­
daşını göstererek “Seni Fazıl Hüsnü
Dağlarca ile tanıştırayım” dedi. Böylece tanışmış olduk. Bir kitap arıyordu,
bulup verdim. O gün çok konuşama­
dık, birbirimize birkaç saygı ve sevgi
tümcesi söylemekle yetindik.
Aradan kısa bir süre geçti. Dağlar­
ca nın Aksaray’da, Atatürk Bulyarı’nda
kitapçılığa başladığını işittim. İşe baş­
lamasının onuruna verdiği kokteyle be­
ni de çağırdı, gittim. İşyeri oldukça bü­
yüktü. Bu kez epeyce konuştuk, yayın
da yapacağını söyledi.
F
Kitapçı olma isteği
Bizde çoğu aydının, yazarın ve şairin
gönlünde kitapçı olma isteği vardır.
Düşlerini bu istek süsler. Bu isteği gerçekleştirenlerden şu kimseleri hatırlı­
yorum: Aziz Nesin, Kemal Özer, Ad­
nan Cemgil, Şükran Kurdakul, Demirtaş Ceyhun, Tarık Dursun K., Arif Da­
mar.
1940’larda kendisiyle konuştuğum
Sabahattin Âli, de bir kamyonete çeşit­
li kitaplar yükleyerek onları Anado­
lu’da satmak istediğinden söz etmişti.
Fazıl Hüsnü Dağlarca yukarda açlım
saydığım kitapçılar kafilesinin ön sıra­
sında yer aldı. On yıl kadar sürdürdüü bu meslekteki maddi kazancını bifiemem ama, manevi kazancı herhalde
az olmamıştır.
Fırsat buldukça, Beyazıt’a benim ki­
tabevime gelirdi, ben de Aksaray’a ona
giderdim. Çoğunlukla, kitapçılık dışın­
daki konular üzerinde söyleşiyorduk.
T ü rk Dil K urum u üyeferindendi
Dağlarca, başta dil devrimi olmak üze­
re, Cumhuriyet devrimlerinden ödün
verenlere çok kızıyordu. Şiirlerinde ya­
bancı sözcük kullanm am aya büyük
özen gösteriyordu. “Türkçem, benim
ses bayrağım” dizesini o günlerde söy­
lemiştir. ■
Yine o günlerdeydi, dil devrimini sa­
vunan, dile ilişkin konular üzerinde
duran bir dergi çıkarmak istedi.
Dil K urum u’ndaki bazı söz sahibi
kimselerin dili sınırlama eğilimi içinde
olduklarını görm üştü. O nun bütün
uyarılarına ve çağrılarına karşın, kuru­
mun dergisindeki kimi yazarlar arınmış
yazmıyorlardı.
Ülkenin tanınmış on dergisinde, bir
SAYFA
8
Şiirleri, Kitaplığı, Türkçe Dergisi ve Yayıncılığı
Üzerine Anılar, Düşünceler
Fazıl Hüsnü
Dağlarca
bildiri niteliğinde olan “Türkçe Katın­
da Yaşamak” şiirini yayımladı. Okuyu­
cularına bundan böyle yabancı sözcük
kullanmayacağına söz verdi. “T ürk­
çem, benim ses bayrağım” dizesi o şi­
irin sonunda yer almıştır.
Dergi çıkarmaya büyük bir coşkun­
luk içinde karar vermesi işte o günler­
deydi. Bunu bir eylem olarak nitelen­
diriyordu. İçinde bir tek Osmanlıca
sözcük bulunmayan bir dergi çıkara­
caktı. Böylece Türk Dil Kurumu’na,
onun yayınlarına karşı yapılan eleştiri­
leri de etkisiz kılacaktı (1).
Türkçe adını verdiği aylık derginin
ilk sayısı 1960’da yayımlandı. Sahibi
ve sorumlu yönetmeni kendisi idi. Yazıişleriyle uğraşmayı arkadaşımız Ko­
nur Ertop,pasın işlerini şair dostumuz
Özdemir Âsaf üzerine aldı. Özdemir
Âsaf’ın basımevi vardı.
Türkçe’ye gönül veren, dil devrimi ne sahip çıkan birçok yazarın imzaları
dergide görülmeye başladı. Birinci sa­
yımladığı Okuma Yazma adındaki ki­
tabını tanıttım. Kitap, salt Türkçe ya­
zılmış, içinde yabancı sözcüklerin he­
men hemen hiç bulunmadığı bir yapıt­
tı.
Çağını yıllar boyu aşmış bir yazardı
Ah Rıza. Günümüzdeki birçok yazar­
dan daha ilerde bir dil bilincine sahip­
ti. Hiç yabancı sözcük kullanmadan ki­
tap yazılabileceğini kanıtlamak istemiş
ve bu isteğini büyük ölçüde yerine ge­
tirmişti. Yazım, “Elliikı Yıl Önce Ateşli
Bir Türkçeci Vardı” başlığı ile yayım­
landı.
27 Mayıs Devrimi olduğunda Türkçe
beşinci sayısına ulaşmıştı. Devrimin ge­
tirdiği sevinç, dergide hemen yankısını
buldu. Birinci sayfasının yarısı bu ta­
rihsel olayın kutlanmasına ayrıldı.
Kadro gittikçe genişliyordu. Tahsin
Yücel, Vecihi Timuroğlu, Arın Engin,
Suat Baydur, Sami Özerdim , Doğan
Hızlan gibi yazarlar da yazı yazdılar.
Her sayıda yabancı sözcüklerin Türkçe
0
A
^ : -İV
& Sü
T ia ;3 í
karşılıkları için derleme ve türetme ör­
nekleri veriliyordu. Çoğu sayıdaki F.D.
imzalı yazıları, sanırım Dağlarca kale­
me almaktaydı. Bunlar T ürk diline,
onun sorunlarına ilişkin yazılardı.
Dergi 43 sayı çıkarak 1964’te yayını­
na son verdi. Keşke bugünlere kadar
sürüp gelebilseydi...
Dağlarca kitap da yayımladı. “Kitap
Kitabevi Yayınları” olarak dört-beş ki­
tap çıkardı. Estetikçi Suut Kemal Yetkin’in Düşün Payı adındaki denemele­
ri, yazın ve dil tarihçisi Agâh Sırrı Le­
vent konuşundaki kitap, kendi şiir ki­
tabı olan Özgürlük Alanı onun yayın­
ları arasında çıktı.
"Karşı Duvar"
Kitabevinde çok ilgi çekici bir eyle­
me girişmişti. Şiirlerini okutmak, sev­
dirmek, devrim karşıtlarını, sömürü ve
haksızlıkları eleştirmek için vitrinden
yararlanıyordu. İnsan boyundaki beyaz
bir kartona el büyüklüğünde harflerle
lirlerini yazdırarak oraya asıyor, geceeri aydınlatıyordu. Onbeş günde bir
değiştirirdi onları. Değişen bu şiirleri
çok kimse merakla beklerdi.
Dağlarca “Karşı Duvar” genel başlı­
ğını verdiği bu şiirleri daha sonra Horoz a din da ki kitabında topladı. Topkapla­
lumcu şiirleri, bu şi
şiirlerle dolu kitap
rı birbirini izlemeye başlamıştı.
Halkın,
başla:
insanımızın, tum insanlığın, kölelikten,
yoksulluktan kurtulmasını istiyor, baş­
ta Amerikan sömürgeciliği olmak üze­
re, her türlü sömürgeciliğe kafa tu tu ­
yordu.
Onun devrimciliği, emekten yana ol­
ması hükümeti rahatsız etti. Savcılığın
emriyle gelen polisler vitrindeki “H o ­
roz” başlıklı şiirini yerinden kaldırdı­
lar. O da hemen “Savcıya” başlıklı bir
şiir yazdı, yine vitrine astı.
Bu şiirin son dizeleri şöyleydi: ,
Savcı, nedir düşündün mü,
Yazıları suçlu kılan?
Usla, yürekle büyümüş gündüzler
geceye karşı,
Ama nedir çağlar üzre,
Beni senden güçlü kılan?
Onu böyle sataşmalarla yddıramayacaklarını anlayınca, evinde arama yap­
tılar. Subaylık zamanından kalma ta­
bancasını bahane ederek gözaltına al­
dılar. Evindeki birkaç kitabına el kon­
du. Onbeş gün cezaevinde yatırdıktan
sonra serbest bıraktılar.
Çok yazan bir şairdir Dağlarca, şiir
kitaplarının sayısı elliye ulaşmıştır. İs­
tiklâl Savaşı’nın şiirini yazdığı gibi, Vi­
etnam Savaşı’nın, direnen Cezayir hal­
kının şiriini de yazdı.
Yeryüzünden sınırların ve söm ürü­
nün kalkmasını istedi. İnsanın, bütün
tutsaklıklar ötesinde varolma bilincini
dile getiriyordu. (2)
İlk kitabından son kitabına kadar in­
sancıl b ir tü rk ü d ü r onun söylediği.
“Kim gülmüşse onunla birlikte güldü,
kim üzülmüşse, ağlamışsa, açsa, çıplak­
sa, işsizse, onunla birlikte kahroldu.”
(3) Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın elliye ya­
kın şiir kitabı olduğunu söyledim. Bu
kitapların çoğu bugün satışta yoktur,
tükenmiştir, arayanlar bulamıyor. Bü­
tün şiirlerini, yeni bir dizi içinde ya­
yımlama zamanının geldiğini düşünüorum. Kendisi için yazılanlar, yapılan
onuşmalar da bu dizide yer almalıdır!
Bugün 82 yaşında olan Fazıl H üs­
nü Dağlarca’ya sonsuz saygılar ve sev­
giler. ■
(1) Kutluk’un Evindeki Konuşma, s.
74, D.E.V. Yayınları, 1986
. (2) Fazıl Hüsnü Dağlarca, Özgürlük
Alanı, 5. şiir, 1960
(3) Türkçe’nin Ses Bayrağı Fazıl
Hüsnü Dağlarca, 6. İstanbul Kitap
Fuarı Yayını, 1987, sayfa 25. (kendisiy­
le yapdan konuşmadan)
CUMHURİYET
KİTAP
SAYI
T aha Toros Arşivi
340
Download