Netanyahu konuşmasında Gazze`deki İsrail

advertisement
KAPAK DOSYASI
“HAMAS
IŞİD’tir
ve IŞİD
HAMAS’tır”
Netanyahu konuşmasında Gazze’deki İsrail operasyonlarıyla ABD’nin IŞİD operasyonu arasında bir benzerlik olduğunu iddia ederek “Hamas ve IŞİD’i, aynı zehirli ağacın dalları”na
benzetiyor. Bu benzetme, her şeyden önce konuşmanın devamındaki olumlu ‘biz’ ve olumsuz ‘diğerleri’ temsillerine bilişsel bir zemin hazırlamaktadır.
İbrahim EFE
42
Kasım-Aralık Cilt: 6 Sayı: 65
İ
srail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun 29 Eylül
2014 tarihinde BM Genel Meclisi’ne hitaben yaptığı konuşma birkaç açıdan oldukça önemlidir. İlk
olarak, tüm konuşma özelde İsrail’in Gazze’ye yaptığı
saldırıları ve genelde ise İsrail’in varlığını meşrulaştırmaya yönelik yoğun bir çaba olarak ele alınabilir. İkincisi, Netanyahu’nun IŞİD üzerinden ‘militan İslam’ı
tanımlaması, Batı’nın (Orta)Doğu ile ilgili şarkiyatçı
bakışının evriminde yeni bir sürece, şiddetin Batılı
imgelemdeki detaylardan sıyrılarak ön plana çıkmasına delalet etmektedir.
Bu iki tezi açıklamadan önce kısaca Netanyahu’nun konuşmasının mahiyetini özetlemekte fayda
var. Netanyahu’nun yoğun edebi benzetmelerle ve
dini motiflerle bezenmiş konuşması birkaç ana temaya
ayrılabilir: IŞİD üzerinden Hamas’ı ve militan İslam’ı
tanımlaması, BM İnsan Hakları Konseyi’ni eleştirisi,
İran üzerinden bölgedeki en önemli tehdidi (militan
İslam) tanımlaması ve Arap ülkelerinin İsrail’e olan
ihtiyaçlarını hatırlatması ve son olarak da İsrail’in Filistin’deki varlığını ve Gazze’deki saldırılarını dini referanslarla haklılaştırması. Tüm bu konu başlıkları başta
zikrettiğimiz iki ana tez çerçevesinde tahlil edilecektir.
“Aynı Zehirli Ağacın Dalları”
Netanyahu konuşmasında Gazze’deki İsrail operasyonlarıyla ABD’nin IŞİD operasyonu arasında bir
benzerlik olduğunu iddia ederek “Hamas ve IŞİD’i,
aynı zehirli ağacın dalları”na benzetiyor. Bu benzetme,
her şeyden önce konuşmanın devamındaki olumlu
‘biz’ ve olumsuz ‘diğerleri’ temsillerine bilişsel bir zemin hazırlamaktadır.
Daha önce İsrailli yetkililer tarafından Hamas için
pek çok olumsuz etiket (radikal dinci, aşırıcı, köktenci
vs.) sıklıkla kullanıldı ve bunlar uluslararası medyada
ve Batı medyasında yer aldı. BM Genel Meclisi’nde
yapılan konuşmaların doğaçlama olmadığını, dikkatli bir gözden geçirme ve seçim sürecinden geçtiğini
düşünürsek bu metaforun da dikkatlice seçildiği ve
kullanıldığı anlaşılmalıdır.
Karmaşık mevzuları daha anlaşılır kılmak için metaforlara başvurmak siyasetçilerin sıklıkla başvurduğu
stratejilerdendir. Netanyahu’nun kullandığı ‘zehirli
ağaç’ metaforuna geçmeden önce, öncelikle ifadenin
Kasım-Aralık Cilt: 6 Sayı: 65
İngilizcesine bakalım. ‘Branches of the same poisinous
tree’ (aynı zehirli ağacın dalları) ifadesindeki benzetmenin özellikle ABD’de hukuki alanda kullanılan ‘fruits
of the same poisinous tree’ (aynı zehirli ağacın meyveleri) doktrininden devşirildiği rahatlıkla görülebilir. Bu
hukuki ifade, kaynak güvenilmez ise aynı kaynaktan
gelen hukuki delillerin hiçbirisine güvenilmeyeceği
anlamına gelmektedir.
Lakoff ’un önerdiği bilişsel metafor yaklaşımına
bakarak tahlil edersek, Netanyahu’nun kullandığı
benzetmede, aynı zehirli ağacın ‘farklı dallar’ı ‘IŞİD
ve Hamas’tır. Bu dalların bağlı olduğu ve bu nedenle
daha önemli olduğu düşünülen unsur, ‘zehirli ağaç’tır.
Netanyahu’nun konuşmasının tamamını ve ifadeyi
kullandığı bağlamı dikkate alırsak bu zehirli ağacın
‘militan İslam’a ve ‘militan İslamcılar’a gönderme
yaptığı anlaşılacaktır. Bu vurgu, Netanyahu’nun dini motiflerle süslenmiş konuşmasının tamamından
çıkarılabilir.
Ayrıca “ağaç”ın özellikle İncil ve Tevrat’taki sembolik kullanımı düşünüldüğünde metafor daha kolay
anlaşılır; hem metaforun gönderme yaptığı ortak dini referanslar hem de metaforun anlaşıldığı ve dinleyicilerin paylaştığı düşünülen ortak dini-kültürel
zemin açısından. Bu kültürel yakınlaştırma stratejisinin çarpıcı bir örneği Netanyahu’nun İran’ı terörizmi
yaymakla suçlarken kullandığı şu ifadede görülebilir:
“İran terörizmi uygulamıyor demek Derek Jeter New
York Yankee’leri için hiç savunma oynamadı demektir”. Ağaç metaforuna dönecek olursak, kutsal metinlerdeki tüm ilgili kullanımlara bakmadan ortak
semboller anlamında bu metaforun, Havva’nın zehirli
meyvesinden yiyerek Adem ile cennetten kovulmalarına neden olan ağacı da çağrıştırdığı söylenebilir.
Tanah’tan Alıntılar: “Biz” ve “Onlar”
Bu konuşmanın yerleşik olduğu söylem silsilesi açısından bakıldığında, başta zehirli ağaç metaforu ve
diğer metaforların ‘biz’ ve ‘diğerleri’ bakış açısının
oluşturulmasına, derinleştirilmesine ve bu dikotominin sınırlarının daha kati bir şekilde çizilmesine katkıda bulundukları görülebilir. Bu minvalde, IŞİD ve
Hamas yalancı, yakıp yıkan, öldüren, katliam yapan,
kısacası günahkâr diğerleri iken Netanyahu ve ülkesi
43
KAPAK DOSYASI
batıla karşı hakkı savunan, karanlığa ışık tutanlardır.
Bu bakış açısı Netanyahu’nun konuşmasının sonunda Yahudilik dininin kutsal metinlerinden biri olan
Tanah’tan yaptığı alıntıda açıkça ima edilmektedir:
Zaferi ışık gibi parlayıncaya,
Kurtuluşu meşale gibi yanıncaya dek
Siyon uğruna susmayacak,
Yeruşalim uğruna sessiz kalmayacağım.
(Yeşaya 62:1)
Kendisini ve temsil ettiği devletini bu şekilde Tanrı’nın tayin ettiği iyinin savunucusu ve kötünün düşmanı olarak tanıttıktan sonra Netanyahu için tüm militan grupları aynı kategoriye indirgemek ve mahvına
sebep olmak artık bir benzetme ve çağrışım meselesi
kadar kolay olmaktadır. Bu şekilde okunduğunda Netanyahu’nun aşağıdaki çarpıcı benzetmesi hiç şaşırtıcı
olmuyor ve seksen yıl önce Nazilerin yaptığı katliamın
ideolojisi ile militan İslam’ın ideolojisini aynı zeminde
kolaylıkla buluşturabiliyor;
Naziler üstün bir ırka inandı. Militan İslamcılar
üstün bir dine inanmaktadır.
Netanyahu’nun tarihten olgularla özelde IŞİD’i
ve Hamas’ı, genelde militan İslam’ı yeni bir bağlama
kavuşturma çabası, mekânsal bağlantılarla da desteklenmektedir. Açıkçası Netanyahu İran liderlerinden
yaptığı alıntıları yeni bağlamlarında yepyeni anlamlara kavuşturmaktadır. Bu anlamda Ayetullah Humeyni’nin “Bu devrimi tüm Dünya’ya ihraç edeceğiz”
sözü, Netanyahu tarafından militan İslam’ın ütopik ve
bir o kadar da tehlikeli vizyonunu temsil eden söyleme
eklemlenmiştir. Dahası, İranlı politikacılar güvenilmez ve ikiyüzlüdür, asıl gayelerini (dünyayı ele geçirmek) gerçekleştirmek için farklı kılıklara bürünebilir,
türlü dolaplar çevirebilir. Çünkü İran “dünyanın en
tehlikeli bölgesindeki en tehlikeli devlet”tir. Ayrıca
Netanyahu’ya göre “pikapların üzerindeki kalaşnikoflu militanlarla başa çıkmak” ayrı, “kitle imha silahlarına sahip” bir militan İslam’la mücadele etmek apayrıdır. İkincisi tüm insanlığı tehdit ettiği için, İran’la
mücadele daha elzemdir. Bu nedenle İsrail’in kavgası
‘bizim kavgamız’ olmalıdır, çünkü İsrail bugün diğer
ülkelerin yarın karşılaşabileceği bir düşmanla savaşmaktadır.
IŞİD’i Anlamak
IŞİD’i anlamlandıramamak Müslüman ülkeler için
ne kadar sorunlu ise, Batılı devletler için onu kolayca
44
Netanyahu’nun kullandığı
benzetmede, aynı zehirli ağacın
‘farklı dallar’ı ‘IŞİD ve Hamas’tır.
Bu dalların bağlı olduğu ve bu
nedenle daha önemli olduğu
düşünülen unsur, ‘zehirli ağaç’tır.
Netanyahu’nun konuşmasının
tamamını ve ifadeyi kullandığı
bağlamı dikkate alırsak bu zehirli
ağacın ‘militan İslam’a ve ‘militan
İslamcılar’a gönderme yaptığı
anlaşılacaktır.
anlamlandırmak ve sınırlarını çizmek o kadar sorunludur. Bir anda dünya gündemine oturan ‘uzun sakallı
eli silahlı IŞİD militanları’ ve kafa kesme sahneleri pek
çok Batılı ve hatta Müslüman izleyici için meselenin
anlaşılmasını daha kolay kılmıştır. Bu şekilde düşünüldüğünde, Amerikan askerlerinin Felluce’deki ve Afganistan’daki infazları askeri hukuk bağlamında ‘suç’ olarak değerlendirilirken, IŞİD’in infazları saf kötülüğün
temsilcisi olmakta, Batı’nın yeni ‘barbarları’ olarak
pekâlâ anlam ifade edebilmekte ve Netanyahu’nun
konuşmasında iyi ve kötünün tanımlandığı dikotomide kötünün referansı olarak kullanılabilmektedir.
Netanyahu’ya göre IŞİD İslam’ın radikal, fanatik,
aşırıcı vb. yorumlarının bir sonucudur, İslam’ın kendisi değildir; militan-İslam’dır. Bu durumda ‘diğerlerine’, yani Müslümanlara düşen görev, bunu böyle
kabullenmek ve bu hususta, özelde İsrail’e Hamas’la
savaşında, genelde ise militan İslam’a karşı Batılı koalisyona yardım etmektir.‘İyi ve kötü’nün bu kadar
belli olduğu bir dünyada tüm ölümler ve katliamlar
kolaylıkla anlaşılabilir ve bir sonraki aşamada haklılaştırılabilirdir.
Batı dünyası açısından bakıldığında ise Netanyahu’nun konuşmasındaki ortak kültüre yapılan kodları
anlamak ve anlamlandırmak pek de zor olmayacaktır.
Bu minvalde, Batılılara düşen, ortak düşmanı (militan İslam) bilmek ve iyinin ve doğrunun savunucusu
İsrail’e destek vermektir. Nihayetinde, İsrail devletine
destek çıkmak tüm insanlığa yardım etmektir!
Yrd. Doç. Dr., Sakarya Üniversitesi
Kasım-Aralık Cilt: 6 Sayı: 65
Download