ThemeGallery PowerTemplate

advertisement
Çevre Politikası ve
Ortadoğu'da Çevre Güvenliği
Dr.A.Çağatay DİKMEN
acdikmen@hotmail.com
acdikmen@gazi.edu.tr
Cagatay.dikmen@csb.gov.tr
•
Politika, belirli bir sorunun çözümü için geleceğe yönelik olarak
alınması gereken önlemlerin ve benimsenen ilkelerin bütünüdür.
•
“Çevre Politikası” ise çevre sorunlarının çözümü yönündeki ve bu
alandaki, tercih ve hedeflerinin belirlenmesidir.
•
Türkiye'nin Çevre politikası ise , en genel anlamı ile toplumların
sağlıklı bir çevrede yaşamalarının sağlanması ve doğal varlıkların
korunmasıdır.
23.04.2017
2
Çevre Politikaları’nın, nesnel ve bilimsel olmasını
sağlamak için …
•
Çevre politikalarının ekolojik sistemler ve nüfus dağılımı üzerinde
yaratacağı etkiler dikkate alınmalıdır.
•
Faaliyetlerin çevre üzerindeki olumsuz etkilerin kısa ve uzun dönemdeki
maliyetleri hesaplanmalıdır.
•
Bir yatırım, yerleşim kararı vb. faaliyetlerin gelecek kuşaklar için
etkileri dikkate alınmalıdır.
•
Etkilerin, geri dönüşü olmayan sonuçlara yol açması durumunda,
karar vericilere durum aktarılmalıdır.
•
Yatırım, yerleşim vb. kararların farklı toplumsal kesimlere getireceği
fayda ve zararlar göz önüne alınmalıdır.
ÇEVRE POLİTİKALARI VE FARKLI YAKLAŞIMLAR
İçerik Yönünden Çevre Politikaları
•
1. Düzeltimci Politikalar: Burada çevre sorunlarına aktif bir politikayla çözüm aranması
söz konusudur. Bu politikalar, belli bir siyasal ideolojiye bağlı olmaktan çok, konuya
yararcı (pragmatik) olarak yaklaşmakta ve iyimser bir özellik taşımaktadır.
•
2. Düzeltim Karşıtı Politikalar: Bu tür politikaları savunanlar, çevrebilim konusuna özel
bir önem verilmesinin gerekli olmadığına inanırlar.
Yöntem Açısından Çevre Politikaları
•
1. Onarımcı Politikalar: Çevre üzerindeki zararlı sonuçlar ortaya çıktıktan sonra,
verilebilecek zararlar verildikten ve çoğu kez de dönülemeyecek noktalara varıldıktan
sonra bu etkilerin giderilmesini amaçlayan politikalardır.
•
2. Önleyici Politikalar: Bu politikaların özünü, çevreye henüz zarar verilmeden,
gelecekteki olası gelişmeler hesaba katılarak, gerekli önlemlerin alınarak doğal ve fiziksel
çevrenin korunması ve geliştirilmesi temel ilkesi oluşturmaktadır.
•
İnsan doğanın bir parçasımıdır? kaynaklar sınırsız mıdır?
•
•
•
•
16 yy.; laik düşünce , doğaya müdahale zorunlu
•
•
Kant; doğanın efendisi insandır.
•
« Kapitalizm de, sosyalizm de, çevreyi korumada aynı ölçüde becereksizdir».
18 yy.; dünya bir makine
1839 Darwin ; en iyi tür insandır ve hayatta kalmıştır.
19 yy.; Avrupa ilerleme odaklıdır, insanlar doğayı sömürebilir.
Freud, insanın yaradılış ideali, doğay boyun eğdirtmektir.
Margaret Mead
ÇEVRESEL GÜVENLİK
Güvenlik; insanların, hayatlarını devam ettirebilmek ve refah içinde yaşamak için
gerekli olan fiziksel sağlık, yiyecek, geçim kaynağı ve şiddetten uzak kalabilmek gibi
koşulları güvence altına almalarıdır.
Richard Ullman "Redefining Security" adlı makalesinde :
•
"Güvenliği askeri terimlerle tanımlamak gerçekleri tamamen değiştirmek
olur ve ülkelerin askeri tehditler üzerine yoğunlaşarak çok daha zararlı
olabilecek diğer tehlikeleri ihmal etmesiyle sonuçlanır... Bir ulusun
vatandaşlarının hayatlarını ve yaşam kalitelerini kısa sürede tehdit edebilecek
hale gelen doğal fenomenler ve hareketler milli güvenlik için tehdit
olarak ele alınmalıdır"
Norman Myers "Ultimate Security" adlı kitabında bu konuda:
"Milli güvenlik artık yalnızca askeri güçler ve silahlanma demek
değildir. Günümüzde milli güvenlik, sulak alanlar, tarım alanları,
ormanlar, genetik kaynaklar, iklimle de ilgilidir. Bu faktörler ve
daha pek çokları genellikle askeri ve politik liderlerce ele alınacak
sorunlar olmasalar da en az askeri saldırılar kadar önemlidir. Bu
durum, ülkesinden bir metre kare bile vermek istemeyen bir liderin,
her yıl yüzlerce metre kare üst toprağı erozyonla kaybetmeye göz
yummasında da açıkça görülebilir"
ÇEVRESEL GÜVENLİK
American Council for United Nations University Milenyum Projesi
çalışmaları kapsamında, "doğa veya insan aktiviteleriyle, ihmal, kaza,
yanlış yönetim veya planlama sonucu ülke sınırlarının içinden veya
dışından ortaya çıkabilecek, olası çevresel tehditlere karşı kamu
güvenliğidir" şeklinde tanımlanmıştır.
ÇEVRESEL TEHDİTLER
20. Yüzyılın başında çevre sorunlarının yalnızca yerel düzeyde olduğu, genellikle
hava ve su kirliliğinden kaynaklandığı görülmektedir.
Günümüzde ise çevresel problemler küresel düzeye taşınmış ve çözümü çok daha
zor hale gelmiştir. (İklim değişikliği, ozon tabakasının incelmesi, tarım alanlarının
azalması, ormanların tahrip edilmesi, tatlı su kaynaklarının kirletilmesi ya da
tüketilmesi, deniz kirliliği ve doğadaki türlerin yok oluyor olması gibi.)
Artık küresel ve yerel çevre değişimleri insanoğlunun hayatını direk
ya da dolaylı olarak tehdit etmekte, dünyanın geleceği ve barışı için
büyük bir tehlike oluşturmaktadır.
Çevresel Tehdit Matrisi
Bilgisizlik ve/veya
yanlış yönetim sonucu
ortaya çıkan tehditler
Kasti tehditler
İnsan hareketleri ve doğada
yarattığı tepki nedeniyle
ortaya çıkan tehditler
Bir ülkenin sınırları
içinde
C1
Nijerya'daki yakıt boşaltımı
Rusya'da Aral denizinde su
seviyesindeki azalma
Endonezya yangınları
Yer altı sularının
kirlenmesi
Tehlikeli atıklar
C2
Tokyo'daki metroya Sarin gazı
saldırısı
Iraktaki kimyasal saldırılar
C3
Seller
Açlık
Toprakta tuzluluk oranının
artması
Sınır ötesi
C4
C5
Yağmur ormanlarının
Kuveyt'te petrol bulunan alanların
tahrip edilmesi
yakılması
Ürdün, Nil, Fırat, Dicle
nehirlerinin kullanımı
Nükleer kazalar
Biyolojik Çeşitliliğin
azalması
Ozon tabakasının incelmesi
C6
Güneş ışınlarının değişmesi
Küresel ısınma
AIDS
Çevre Sorunları Savaşlara Yol Açabilir mi?
Woodrow Wilson Merkezi "Çevre ve Güvenlik Tartışma Grubundan, Elieen Claussen :
•
"Çevre sorunları genellikle savaşların tek nedeni olmaz, ancak diğer gerilim
unsurlarıyla birleştiğinde önemli bir etken olur. Doğal kaynaklarda meydana gelen
kıtlıklar sokaklara kızgın güruhlar salmaz fakat bu kıtlıklar yoksulluk, açlık, etnik
gerilimler, göç ve devletlerin zayıflaması gibi ikinci etkiler doğurarak savaşlara
yol açar."
•
Çevresel faktörler, politik, sosyal, ekonomik ve kültürel diğer faktörlerle iç içe geçmiş
durumdadır. Bu yüzden dünyada, tamamen çevresel olarak tanımlanabilecek çok az
savaş vardır. Ancak yüksek nüfus artışı, küresel çevre değişimleri, kaynakların kötü
kullanımı, göçler, bulaşıcı hastalıklar gibi etkenlerin tüm dünyada dengeleri bozduğu
ve gerilimlere neden olduğu açıktır.
Ortadoğu
•
Ortadoğu’nun güvenliğini ve sosyo-ekonomik yapısını
etkileyecek en önemli etkisi su
kaynakları üzerinde
olacaktır. İklim değişiminin zaten kıt olan su kaynakları
üzerindeki rekabet ve çekişmeyi arttırarak barış sürecini
daha da karmaşık hale getirebileceği düşünülmektedir.
Küresel ısınma ile gerçekleşecek olan sıcaklık artışı ve yağış
miktarındaki azalma beklentileri sonucunda, su
kaynaklarının seviyelerinde azalmanın gerçekleşeceği
tahmin edilmektedir.
•
Bölgede, özellikler Ürdün ve Yarmuk nehirlerinin su seviyesinde önemli ölçüde bir azalma
beklenmektedir. Bu durumda, bu nehirleri kullanan İsrail, Filistin ve Ürdün’ü, aynı
zamanda da bu ülkelerin birbirleriyle olan ilişkilerini olumsuz yönde etkileyecektir.
Örneğin, İsrail’in su arzının bu yüzyılın sonuna kadar yaklaşık %60 oranında düşeceği
yönünde projeksiyonlar yapılmaktadır.
•
Yağış miktarlarında düşüşler, çölleşmenin yaygınlaşması, kırsal
kesimin yaşam şartlarının zorlaşması ve kırsal kesim çalışanlarının
iş kayıpları gibi iklim değişimi sonucu gerçekleşmesi düşünülen
beklentiler köylerden kentlere zorunlu göçleri gündeme getirecektir.
•
Ortadoğu’da İsrail’in kişi başına emisyonu 11.8 tondur. Lübnan’ın
5,2 ton iken Ürdün’ün emisyonu 4.9 tondur. Avrupa’nın
ortalamasının 10.05 ton olduğu göze alındığında tek başına İsrail’in
bile ciddi bir emisyon katkısı yaptığı söylenebilir.
•
Ortadoğu, kurak ve yarı kurak bir yapıya sahip bir bölgedir. İçme
suyu kaynakları son derece kıt ve değerlidir. Bunun yanında,
Ortadoğu iklime duyarlı bir tarım sistemine sahip ve nüfusunun
çoğunun sellere yatkın kıyı şeridinde yer alan şehirlerde yaşadığı bir
bölgedir.
•
Ortadoğu’da iklim değişimi ve küresel ısınma ile olumsuz
etkilenecek olan su kaynakları ve yağış miktarındaki düşüş
beklentisinin güvensizleştirdiği bir diğer konu da gıdadır. Gelecekte
daha sık yaşanması beklenen kuraklıkların ve yağış miktarındaki
düşüşün sonucu olarak tarım alanlarının ve verimliliklerinin
azalması beklenmektedir.
•
1990lı yıllardan sonra Clinton yönetimi sırasında, Amerikan savunma ve enerji bakanlıkları ve
Çevre Koruma Kurumu’nun ortak çalışmaları sonucunda Ortadoğu Çevresel Güvenlik Girişimi”
gerçekleştirilmiştir. Bu girişim Ürdün, İsrail ve Filistinli yetkililerin katılımıyla düzenlenmiştir.
•
Bu inisiyatifin temel amaçları olarak, bölgesel teknik işbirliğini geliştirmek ve bölge ülkeleri
arasında güven inşa etmek; doğrudan ulusal ve bölgesel istikrarı etkileyecek çevre konularında
Amerika Birleşik Devletleri Enerji Bakanlığı ve Çevre Koruma Kurumu’nun teknolojik destekte
bulunması; hayati çevre konularında sürdürülebilir bir yapının tesisi için bölgesel katılımcıların
teşvik edilmesi; yerel ekonomik gelişimin sağlanması için fırsatlar içeren projelerin desteklenmesi
gösterilebilir.
•
Bu girişim ardından 1997 yılında en önemli ve kritik bölgesel çevre konularının tanımlanması
amacıyla bir proje başlatılmıştır. Bu proje dahilinde “yenilenebilir enerji kaynakları ve suyun
yeniden kullanımı, kalitesi ve miktarı üzerine stratejik düşünceler” ve “bölgesel işbirliğini
geliştirmedir.
•
Bu belirlenen alanlar, 1998 Temmuz ayında Amman’da toplanan bir
çalıştayda tartışılmış ve 4 teknik öneride bulunulmuştur. Bu
önerilerden ilki, çöllerdeki bedeviler için tuzdan arındırma ve su
pompalama tesisleridir.
•
İkinci öneri ise, atık suyu işlemek ve sulama için yeniden
kullanmadır. Üçüncü öneri uzak mesafelere elektrik sağlamak için
yenilenebilir enerji kullanmak olarak özetlenebilir.
•
Son olarak, çalıştayda belirtilen dördüncü öneri hidrolojik
modelleme yöntemlerini içeren teklifler hazırlanması olmuştur.
•
2000 yılındaki İsrail-Suriye barış görüşmeleri Celile su
kaynaklarının kullanımı konusundaki anlaşmazlık
nedeniyle yarıda kalmıştır.
•
Golan ve Ürdün nehri su akiferlerine sahip
olduklarından bölgenin güvenlik açısından anahtarı
olarak da anılmaktadırlar
İlginiz ve sabrınız için
Teşekkürler
Dr.A.Çağatay DİKMEN
acdikmen@hotmail.com
Download